Tunca-Forum

Full Version: İslam’ın Şartları - Mükellefin İşleri (Ef’âl-i Mükellefin)
You're currently viewing a stripped down version of our content. View the full version with proper formatting.
İslam’ın Şartları - Mükellefin İşleri (Ef’âl-i Mükellefin)

İslam, Hz. Muhammed’in (sas.) Allah tarafından getirdiği kesin ola-
rak bilinen şeyleri kalp ile tasdik edip, bunlardan iş ve davranışla ilgili
olanları yapmaktır.

Yani İslam, dinin bütün hükümlerini kalbiyle inanarak kabul et-
      mek, bu inancını diliyle de ifade edip gereğini yapmaktır.
        İslam kelimesinin tarifinden de anlaşılacağı üzere, Müslümanlık
      sadece bir inanç sistemi değil, aynı zamanda inancın gereği olan dinî
      emirleri ve ibadet görevlerini yerine getirerek inandığını söz ve hare-
      ketleriyle göstermektir.

          A) İslam’ın Şartları
          Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
“İslam beş temel üzerine kurulmuştur: Allah’tan başka hiçbir ilah
olmadığına, Muhammed’in (s.a.s.) Allah’ın peygamberi olduğuna şahitlik
etmek, namazı kılmak, zekâtı vermek, haccetmek ve Ramazan orucunu
tutmaktır.”6

Bu hadis-i şeriften aç kça anlaş ld ğ gibi İslam’ n şartlar beştir.
          Bunlar:
        1. Kelime-i Şahadet: Allah’tan başka kulluk edilecek ilah bulun-
      madığına, Hz. Muhammed’in Allah’ın peygamberi olduğuna şahitlik
      etmek. Yani bu anlamı taşıyan “Kelime-i Şahadet”i diliyle söylemektir.
          İslam’ın birinci şartı olan “Kelime-i Şahadet” şudur:

        “Eşhedü en lâ ilâhe illellah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû
      ve Resulüh.” Kelime-i Şahadet, kalpteki imanın dil ile ifadesidir.
        2. Namaz kılmak: Ergenlik çağına gelen ve akıllı olan her Müslüma-
      nın günde beş vakit namaz kılmasıdır.
        3. Zekât vermek: Zengin olan Müslümanların mal ve paralarının
      belirli bir miktarını her yıl fakirlere vermeleridir.
  4. Hacca gitmek: Yine gücü yetenlerin ömürlerinde bir defa hac
görevini yerine getirmeleridir.
  5. Ramazan orucunu tutmak: Ergenlik çağına gelen ve akıllı olan
Müslümanların her yıl Ramazan ayında oruç tutmalarıdır.
  İslam’ın diğer dört şartı olan namaz, oruç, zekât ve hac, bundan
sonraki bölümlerde ayrıntılı olarak anlatılacaktır.

  B) Mükellef
  Mükellef
    İslam dini, mükellef olan insanlardan bazı şeyleri yapmalarını, bazı
şeyleri yapmamalarını istemiş, bazı şeyleri de yapıp yapmamakta on-
ları serbest bırakmıştır.
  Böyle, dinin emrettiği şeyleri yapmak ve yasakladığı şeylerden sa-
kınmakla yükümlü olan, ergenlik çağına gelmiş akıllı insana mükellef
denir.
  İslam dini akla hitap eder. Bu sebeple, aklı olmayan deliler ile er-
genlik çağına gelmemiş çocuklar mükellef sayılmazlar.
  Görülüyor ki bir insanın dinî hükümlerle yükümlü olabilmesi için
kendisinde iki şartın bulunması gerekir: akıl, buluğ.
    Akıl: İnsanda mevcut olan bir kuvvettir. İnsan, onunla bilgi sahibi
olur, iyi ile kötüyü birbirinden ayırır ve eşyanın hakikatini onunla an-
lar. Akıl sahibi olan kimseye “Âkil” denir.
  Buluğ (Ergenlik)
  Çocukluk dönemini bitirip, ergenlik çağına gelmek demektir. Bu da
belirli bir yaşa gelerek birtakım vasıflara sahip bulunmakla olur. Böyle
belirli yaşa gelen veya belirli özelliklere sahip olan kimselere “bâliğ =
ergen” denir.
  Ergenlik yaşı her insanda aynı olmaz. Çocukların vücut yapılarına
ve iklim şartlarına göre değişir. İhtilam olması, evlendiğinde çocuk
yapması, erkeklerin ergenlik çağına geldiklerini gösteren belirtilerdir.
  Kendisinde kadınlara mahsus âdet hâlinin başlaması veya evlenince
gebe kalması da kızların ergenlik yaşına geldiklerinin işaretleridir.

  Ergenlik, erkek çocuklarda 12-15, kız çocuklarında 9-15 yaşları
arasında olur. 15 yaşını bitirdiği hâlde kendisinde ergenlik belirtileri
görülmeyen çocuklar —erkek olsun, kız olsun— ergenlik çağına gelmiş
sayılır ve dinin hükümleriyle yükümlü olurlar.

  C) Mükellefin İşleri (Ef’âl-i Mükellefin)
  Mükellef olan insanların işleri sekizdir. Bunlara “ef’âl-i mükelle-
fin” denir.
  1. Farz
  Dinen yapılması kesin delillerle emredilen şeye farz denir.
  Farzın hükmü: Yapan sevab kazanır, özürsüz olarak yapmayan aza-
bı hak eder. İnkâr eden ise (Allah korusun) dinden çıkmış olur.
  Farz, farz-ı ayn ve farz-ı kifaye olmak üzere, iki kısımdır.
  Farz-ı ayn: Her mükellefin yapması gereken farz demektir. Farz-ı
ayn, bazılarının yapmasıyla diğer mükelleflerden sakıt olmaz, yani yü-
kümlülük kalkmaz. Onu her mükellefin yapması gerekir. Namaz kıl-
mak, oruç tutmak gibi...
  Farz-ı kifaye: Bazı mükelleflerin yapmasıyla diğerlerinin yapması
gerekmeyen farz demektir, cenaze namazı gibi.
  Farz-ı kifayenin sevabı, yalnız onu yapanlara aittir. Farz-ı kifaye,
hiçbir mükellef tarafından yapılmayacak olursa, bütün mükellefler
günahkâr olur. Mesela, cenaze namazı, o yerde bulunan mükelleflere
ayrı ayrı değil, hepsine birden toplu olarak farzdır. Eğer mükellefler-
den bir kısmı cenaze namazını kılarsa diğerleri günahtan kurtulmuş
olur. Artık onların tekrar aynı kişinin cenaze namazını kılmaları gerek-
mez. Şayet mükelleflerden hiçbiri cenaze namazını kılmayacak olursa,
orada bulunanların hepsi günahkâr olur.
  2. Vacib
  Delil yönünden farz kadar kesin olmamakla beraber, yapılması istenen
şeydir. Vitir ve bayram namazlarını kılmak ve kurban kesmek gibi...
  Vacibin hükmü: Yapan sevab kazanır, özürsüz olarak yapmayana
azap gerekir. Ancak kesin delil ile sabit olmadığı için, farzda olduğu
gibi vacibi inkâr eden dinden çıkmış olmaz.
  3. Sünnet
  Peygamberimizin farz ve vacib olmayarak yaptıklarına ve yapılma-
sını tavsiye ettiklerine denir.
  Sünnet, “müekkede” ve “gayr-i müekkede” olmak üzere ikiye ayrılır:
  a) Sünnet-i Müekkede
  Peygamberimizin çoğu zaman yaptığı ve bazen de terk ettiği sünne-
te denir. Sabah, öğle ve akşam namazlarının sünnetleri gibi.
  b) Sünnet-i Gayr-i Müekkede
  Peygamberimizin ara sıra yaptıkları sünnete denir. İkindi namazı-
nın sünnetiyle yatsı namazının ilk sünneti gibi.
  Diğer taraftan sünnet, genel olarak ikiye ayrılır:
  a) İbadetle ilgili olanlara “sünnetü’l-hüda” denir. Ezan, ikamet ve
cemaatle namaz, bu tür sünnetlerdendir.
    b) İbadetle ilgili olmayıp âdet olarak yaptıklarına da “sünenü’z-
zevâid” adı verilir. Peygamberimizin giyim tarzı, oturup kalkması gibi
işleri âdet olan sünnetlerdendir. Bunları yapmayan kimse kınanmaz.
  Sünnetin hükmü, işleyen sevab kazanır. Sünneti kasten terk etmek,
azabı değilse de, azarlanma ve kınanmayı gerektirir.
    Sünnetin bir de kifaye kısmı vardır. Ramazan’ın son on gününde
itikâfa girmek, teravihi cemaatle kılmak gibi.
  4. Müstehab (Mendub)
  Peygamberimizin bazen yapıp bazen yapmadığı şeye müstehab de-
nir. Kuşluk namazı kılmak, Ramazan ayından sonra Şevval ayında altı
gün oruç tutmak gibi. Müstehab’a mendub da denir.
  Müstehabın hükmü: Yapan sevab kazanır, yapmayan sevabdan
mahrum olur.
  5. Mübah
  Mükellefin, yapıp yapmamakta serbest olduğu şeye denir. Helal
olan şeyleri yiyip içmek, oturmak, yürümek ve uyumak gibi.
  Mübahın hükmü: Yapan sevab kazanmaz, yapmayan da günah iş-
lemiş olmaz.
  6. Haram
  Dinen yapılmaması kesin delil ile emredilen şeye denir. İnsan öldür-
mek, hırsızlık yapmak, anaya babaya karşı gelmek ve içki içmek gibi.
  Haramın hükmü: Haram olan bir şeyi yapan günahkâr olur, haram-
dan kaçınan sevab kazanır. Haram olan bir şeyi helal sayan ise dinden
çıkar.
  7. Mekruh
    Delil yönünden haram kadar kesin olmamakla beraber, yapılmama-
sı istenen şeye denir.
  Mekruh, tahrimi ve tenzihi olmak üzere iki kısma ayrılır.
  a) Tahrimen Mekruh
  Harama yakın olan mekruhtur. Vacib olan bir işi yapmamak tahri-
men mekruhtur.
  b) Tenzihen Mekruh
  Helale yakın olan mekruhtur. Sünnet ve Müstehab olan şeyleri yap-
mamak Mekruhun bu kısmına girer. Tenzihen Mekruh olan bir şeyi
yapmak azabı gerektirmez, ancak yapılmaması daha iyi olur.
  8. Müfsid
  Başlanmış olan bir ibadeti bozan şeye denir. Namaz kılarken ko-
nuşmak, oruçlu iken bile bile yiyip içmek gibi.


---------------
DiPNOTLAR
--------------

6
          Buhârî, “İman”, 2; Müslim, “İman”, 19.

---------------

Kaynak

Diyanet islam ilmihali