Tunca-Forum

Full Version: Mukabele ne demektir? Nasıl yapılır? Mukabele geleneğinin dinde önemi nedir?
You're currently viewing a stripped down version of our content. View the full version with proper formatting.
[attachment=184505]

Mukabele ne demektir? Nasıl yapılır? Mukabele geleneğinin dinde önemi nedir?

Mukabele ile ilgili merak edilenler

1.    Mukabele ne demektir? Nasıl yapılır?

“Mukabele” kelimesinin lügat anlamı “karşılıklı bir iş yapmak” demektir. Mukabele ile kastedilen asıl anlam ise Kur'an-ı Kerim'in karşılıklı okunmasıdır. Kur'an-ı Kerim’in karşılıklı okunması anlamında ilk mukabeleyi vahiy meleği Cebrail ile Peygamber efendimiz (sas) gerçekleştirmiştir. Her Ramazan ayında vahiy meleği Cebrail ile Peygamber efendimiz Kur'an ayetlerini karşılıklı okumuşlardır. Hz. Cebrail okumuş peygamber efendimiz dinlemiş, Peygamber efendimiz okumuş Cebrail aleyhisselam dinlemiş ve her Ramazan ayı içerisinde gelen bütün ayetler karşılıklı okunarak Kur'an-ı Kerim hatmedilmiştir. Yapılan bu uygulamayla Kur'an-ı Kerim’in karşılıklı hatmedilmesine Mukabele denilmektedir. Müslümanlar Peygamber efendimiz ile Cebrail aleyhisselamın bu sünnetinin yaşatılması ve ibadet niyetiyle Mukabele yöntemi veya bireysel olarak Ramazan aylarında Kur'an-ı Kerim okumaya daha çok ehemmiyet göstermektedirler. Bugün ise Kur'an-ı Kerim mukabelesi farklı şekillerde uygulanmaktadır. Genellikle camilerde her gün bir cüz olarak okunan mukabele usulünde hafız bir kişi Kur'an-ı Kerim’i ezberden sesli olarak okumakta ve diğerleri Kur'an-ı Kerim’den veya ezberden takip etmektedir. Cemaate katılıp buna imkan bulamayanlar ise Cebrail aleyhisselam ile Peygamber efendimizin bu mukabele sünnetini yaşatma ve bu sünnetin sevabını kazanma niyetiyle Kur'an-ı Kerim'i kendileri bireysel olarak okumaktadırlar ve buna da mukabele denilmektedir. Ancak bu gün  Mukabelenin yaygın anlamı, sesli olarak Kur'an okuyan birini Kur'an-ı Kerim’den yüzüne veya ezberden takip ederek Kur'an-ı hatmetmektir.

2.    Mukabele geleneğinin dinde önemi nedir?

Kur'an-ı Kerim kâinatın sahibi olan yüce Rabbimiz’in insanlığa gönderdiği mucizevî ve eşsiz bir rehberdir. Allah Kelamı Kur'an-ı Kerim’i okumak başlı başına bir ibadettir. Öncelikle farkında olmalıyız ki Kur'an-ı okumakla yüce Rabbimiz’in âlemleri şereflendirdiği ve Hz. Peygamberin kalbine inen kelamıyla kendimizi şereflendirmiş olmaktayız. Ayrıca bu kitabın ilk muhatabı olan vahiy meleği Cebrail aleyhisselam başta olmak üzere âlemlere rahmet Hz. Peygamber efendimiz aleyhissalatu vesselam ve O’nun aziz dostları olan Ashâb’ı Kirâm ile Kur'an-ı Kerim'i okuma ve onu tilâvet etme anlamında ortak bir noktada buluşmanın ulvî duygusunu yaşarken, onlarla aynı iklim ve atmosferi teneffüs etmekte ve Efendimiz’in Kur'an-ı Kerim'i okuma sünnetini ifa etmekteyiz.
İnsanın Maddi ve manevi dünyasını yüce Allah'ın âlemlere ikram etmiş olduğu en büyük nimet olan Allah Kelamı ile buluşturması insana iki cihan saadeti için eşsiz bir fırsat sunarken, bu dünyada müstesna bir kazanç olacak, Ahiret aleminde ise insana Allah katında çok kıymetli bir makam kazandıracaktır. Ramazan ayı gibi vahyin kâinatı aydınlatmaya başladı rahmet ikliminde, Kur'an-ı Kerim'in bir geceyi bin Aydan daha hayırlı kıldığı müstesna bir zaman diliminde insanın zihin dünyasını, gönül, kalp ve yürek alemini müminler için maddi ve manevi şifa kaynağı olan Kur'an-ı Kerim ile buluşturması insan için bu dünyada elde edilecek en büyük kazanca, ahirette ise ulaşabileceği en büyük makama vesilesi olacaktır.

3.    Mukabele okuyan kişinin nelere dikkat etmesi gerekir?

Mukabele okuyan kişinin niyeti Allah'a güzel bir kul olmak ve sadece Allah'ın rızasını kazanmak olmalı, ibadet niyetinin dışında hiçbir amaç güdülmemelidir. Mukabele mahza ibadet niyetiyle yapılacağı için mümkün mertebe abdestli okunmalıdır.

Mukabele okuyan kişi takip eden dinleyicilerin durumunu göz önünde bulundurmalıdır. Mukabele takip edenlerin ve dinleyenlerin işitebileceği seviyede yorucu olamyan bir sesle okunmalıdır. Ayrıca takip edenlerin rahat takip edebileceği bir hız ve usul ile tilavet yapılmalı, aşırı hızlı okumaktan ve ibadetin ruhuna uygun olmayan tavırlardan kaçınılmalıdır.

Mukabele tecvit kurallarına uygun, maharici hurufa ve sıfatı hurufa dikkat edilerek itina ve özen ile okunmalıdır. Mukabele okuyuşunda musiki ve makam tilavetin önüne geçmemeli, okuyuş ibadet ruhuna, kur'an-ı Kerim'in kutsiyetine muvafık bir usul ile icra edilmelidir. Mukabelen Hz. peygamber ve Cebrail aleyhisselamın sünneti olduğu bilinciyle okunmalıdır. Mukabele esnasında ibadet makamında olunduğu, dolayısıyla Kur'an tilavetinin arzı endam yeri değil arzuhal makamı olduğu unutulmamalıdır.

4.    Mukabeleyi takip eden kişinin dikkat etmesi gerekenler nelerdir?

Mukabeleyi takip edenler ve dinleyenler bir ibadet halinde olduklarını gözden kaçırmadan ibadet şuuru ile ve abdesti bir şekilde tilaveti dinlemeliler. Mukabeleye katılan kişiler Kur'an-ı Kerim okumasını biliyor ve mukabeleyi yüzünden takip edebiliyorlarsa mümkün mertebe Kur'an-ı Kerim'i yüzünden takip etmeliler. Çünkü Kur'an-ı Kerim'le fiziki bir temas halinde okuyuşu takip etmek ibadetin kıymetini artıracak, elde Kur'an-ı Kerim'in olması kişinin manevi motivasyonunu artıracak mukabeleyi daha samimi ve ciddiyetle takip etmesine katkıda bulunacaktır. Dolayısıyla mukabeleyi takip edenler mümkün mertebe Kur'an-ı Kerim'den yüzüne bakarak takip etmeli, Kur'an okuyamıyorsa bile Kur'an-ı Kerim'i elinde veya önünde açık bir şekilde bulundurarak Kur'an ile fiziksel ve duygusal bir bağ halinde olmaya dikkat etmelidir. Dinleyiciler mukabele okuyan kişinin ve takip edenlerin dikkatini dağıtacak hallerden kaçınmalı yapılan ibadetin ruhuna uygun edep ve tavır ile mukabeleyi takip etmeliler.

Mukabeleyi okuyanlar ve dinleyenler secde ayetleri okunduğunda secde ayetinin ardından veya cüz bittikten sonra tilavet secdesini yapmayı unutmamalı, unutulduğu taktirde ise aklına geldiğinde tapmalıdır.

5.    Bilgisayar-Tv de sesli okunan Kur'an-ı Kerimi sadece dinleyerek hatim yapılmış olur mu?

Kur’an’ı Kerim hatmi gerçek manada kişinin bizzat kendisinin okumasıyla gerçekleşmektedir. Elektronik ortamlarda okunan Kur'an-ı Kerimler iki şekilde takip edilebilir. Birincisi Camilerde okunan mukabelelerde olduğu gibi Kur'an-ı Kerim'i yüzünden bakarak dinleyebiliriz. Bu durum yüzünden takip ederek dinleme hatmi olur.  İkincisi ise hiç Kur'an-ı Kerim'e bakmadan sadece dinleyerek takip etmiş oluruz, buda sadece dinleme hatmi olmuş olur. Bu iki durumla, takip veya sadece dinleme hatimleri ile Kur'an-ı Kerim'i bizzat ve bilfiil yüzünden okumak gibi olmamakla birlikte elbette kıymetli birer ibadet ifa edilmiş olur. Ancak mukabelede veya Kur’an okumada öncelikli olan kişinin bizzat Kur'an-ı Kerim'i kendisinin okumasıdır. Bunun mümkün olmadığı durumlarda Kur'an-ı Kerim'i canlı bir sesle bizzat bir kişinin okuyuşundan yüzünden takip etmek tercih edilmelidir. Çünkü aslolan ibadetleri cemaatle yapmaktır. Bunun mümkün olmadığı durumlarda Kur'an-ı Kerim'i elektronik ortamda okuyan bir sesten kendimiz yüzünden takip ederek dinleyebiliriz. Kur'an-ı Kerim'i sadece dinleyerek, yüzünden takip etmeden dinleme hatmi ise en son alternatif olmalıdır. Bu durumda sadece dinleme hatmi yapmış oluruz. Bu durumların fazilet ve sevap açısından aralarında fark olmakla birlikte elbette her birisinin Allah katında kişinin durumu ve niyetine göre kıymeti vardır. Bu şekilde okuma hatmi, dinleyerek takip etme hatmi veya sadece dinleme hatmi yapmış oluruz.

6.    Tv-bilgisayar-telefondaki Kur'an-ı Kerim'i abdestsiz okumak caiz midir?

Elektronik ortamdaki görseller fiziki birer cisim olmadıkları için Mushaf’a dokunmak gibi bir durum söz konusu değildir. Dolayısıyla elektronik ortamlardan abdestsiz şekilde Kur'an-ı Kerim okumak caizdir. Ancak mukabele gibi bizzat ibadet niyetiyle Kur'an-ı Kerim okuyacak isek ibadetin ruhuna uygun olan ve ibadetin faziletini ve kişiye katkısını artıracak olan abdestli okumaktır. Her durumda mümkünse Kur'an-ı Kerim'i abdestli okumak tercih edilmelidir.

7.    Mukabele okumak ile hatim yapmak arasındaki fark nedir?

Güncel anlamda “Mukabele” Kur'an-ı Kerim'in tamamını Ramazan ayı içerisinde okumayı ifade ederken; “Hatim” ise herhangi bir zamana bağlı kalmaksızın Kur'an-ı Kerim'in tamamını okumayı ifade etmektedir.

8.    Mukabele kelimesinin anlamı nedir?

“Mukabele” kelimesinin lügat anlamı “karşılıklı bir iş yapmak” demektir. Mukabele ile kastedilen asıl anlam ise, Kur'an-ı Kerim’in karşılıklı okunmasıdır.

9.    Mukabele abdestsiz dinlenir mi?

Kur'an-ı Kerim’i abdestsiz dinlemek caizdir. Ancak mukabele gibi bizzat ibadet niyetiyle Kur'an-ı Kerim okuyacak veya dinleyecek isek Kur'an-ı Kerim’e bizzat fiziken temas etmesekte ibadetin ruhuna uygun olan ve ibadetin faziletini ve kişiye katkısını artıracak olan abdestli okumak veya dinlemektir.

10.  Kadınlar Adetliyken mukabele okuyabilir mi ?

Adet durumunda Kur'an-ı Kerim okumak ve Kur'an’a dokunmak caiz değildir.

11. Adetliyken dinlenilen cüzler mukabele için geçerli olur mu?

Âdet durumunda yapılabilecek uygulamalar sadece Kur'an-ı Kerim'e dokunmaksızın ve okumaksızın Kur’an’a bakarak yüzünden takip etmek veya dinlemektir. Âdetli kişinin Kur'an-ı Kerim'i gözüyle takip etmesinde veya dinlemesinde bir mahsur yoktur. Ancak mukabele ibadet niyetiyle yapılan bir okuma veya dinleme olduğu için adet durumunda ertelenip, tilavetin takib edilmesi veya dinlemenin yapılması ibadet edebilecek bir durumdayken tercih edilmelidir.

10.    Mukabeleye niyet etmek gerekir mi?

Mukabeleye katılmak Fiili bir niyettir, ayrıca niyete gerek yoktur.

11.    Mukabele okunurken secde ayetleri gelince ne yapılır?

Secde ayetleri okunduğunda uygun olan tilaveti bölmeden cüz bittikten sonra secdenin yapılamsıdır. Bireysel olarak okuyanların secdeyi unutması ihtimali durumunda ise hemen secde ayetinden sonra da secde yapılıp tilavete devem edilebilir.

12.    Mukabelede hızlı okumak caiz mi?

Mukabele ibadet niyetiyle yapılan bir tilavettir, özen ve itina ile icra edilmelidir. Harflerin ve kelimelerin anlaşılır şekilde ifade edilmediği Kur'an-ı Kerim usulüne uygun olmayan hızlı ve özensiz okuyuşlar kişiyi manevi mesuliyet altına almaktadır.

13.    Mukabele okumak-dinlemek sevap mıdır?

Kur'an-ı Kerim okumak ve dinlemek başlıbaşına bir ibadettir. Bizzat Kur'an-ı Kerim’de ve hadislerde Kur'an’ın okunması ve dinlenilmesi ile ilgili birçok ayet ve hadis vardır.

Kur'an-ı Kerim kainatın sahibi olan yüce Rabbimiz’in insanlığa gönderdiği mucizevî ve eşsiz bir rehberdir. Allah Kelamı Kur'an-ı Kerim’i okumak başlı başına bir ibadettir. Öncelikle farkında olmalıyız ki ki Kur'an-ı okumakla yüce Rabbimiz’in kainatı şereflendirdiği ve Hz. Peygamberin kalbine inen kelamıyla kendimizi şereflendirmiş olmaktayız. Ayrıca bu kitabın ilk muhatabı olan vahiy meleği Cebrail aleyhisselam başta olmak üzere âlemlere rahmet Hz. Peygamber efendimiz aleyhissalatu vesselam ve O’nun aziz dostları olan Ashâb’ı Kirâm ile Kur'an-ı Kerim'i okuma ve onu tilâvet etme anlamında ortak bir noktada buluşmanın ulvî duygusunu yaşarken onlarla aynı iklim ve atmosferi teneffüs etmekte ve Efendimiz’in Kur'an-ı Kerim'i okuma sünnetini ifa etmekteyiz.
İnsanın Maddi ve manevi dünyasını yüce Allah'ın âlemlere ikram etmiş olduğu en büyük nimet olan Allah Kelamı ile buluşturması insana iki cihan saadeti için eşsiz bir fırsat sunarken, bu dünyada müstesna bir kazanç olacak, Ahiret aleminde ise insana Allah katında çok kıymetli bir makam kazandıracaktır. Ramazan ayı gibi vahyin kâinatı aydınlatmaya başladı rahmet ikliminde, Kur'an-ı Kerim'in bir geceyi bin Aydan daha hayırlı kıldığı müstesna bir zaman diliminde insanın zihin dünyasını, gönül, kalp ve yürek alemini müminler için maddi ve manevi şifa kaynağı olan Kur'an-ı Kerim ile buluşturması insan için bu dünyada elde edilecek en büyük kazanca, ahirette ise ulaşabileceği en büyük makama vesilesi olacaktır.

14.    Tek başına Kur’an okunursa mukabele olur mu?

Mukabelede aslolan Kur'an-ı Kerim’in Ramazan ayında cemaat ile beraber hatmedilmesidir. İbadetlerin cemaat halinde yapılaması teşvik edilmiştir, çünkü cemaatin ayrı bir bereketi ve hikmeti vardır. Ancak cemaatle mukabele okuma veya takip etme imkanı olmayanlar tek başına da mukabele niyetiyle Kur'an-ı Kerim'i hatmedebilirler.

Kaynak

Diyanet Haber
MUKABELE

Karşılaştırma, yüzleştirme, karşılık verme; aralarındaki farkı ortaya çıkarmak için metinleri mukayese etme; Ramazanda hafızların cemaat huzurunda Kur'an okumaları.

Edebiyat terimi olarak mukabele; aralarında tezat ve tekabül bulunan şeyleri bir ibarede bulundurma diye tanımlanmıştır (Tâhiru'l-Mevlevî, Edebiyat Lügatı, 102).

"Mukabele", Kur'an tarihi ile ilgili bir terimdir. Cibril (a.s)'ın her sene Ramazan ayında gelip Kur'an'ı Hz. Peygamber (s.a.s) ile karşılıklı müzakere etmelerini, birbirlerine okumalarını ifade eder.

Kur'an'ın Allah tarafından indirildiği şekilde muhafazası, âyet ve sûrelerin tertibinin doğru olarak tesbiti ve bunun kontrolü için Cibril (a.s) her sene Ramazan ayında, bir rivayete göre Ramazan ayının her gecesinde, Hz. Peygamber (s.a.s)'a gelirdi. Hz. Peygamber (s.a.s.) Kur'an âyetlerini Cibril'e okurdu. Buna "arz" denir. Aynı âyetleri, mukayese için, bir de Cibrîl (a.s) okurdu ki buna da "mukabele" denir.

Kur'an, Hz. Peygamber'e âyet âyet nazil olduğundan her âyetin yeri, hangi sûrenin neresine yazılacağı Cibril (a.s) tarafından bildirilirdi. Rasul-i Ekrem de vahiy kâtiplerine bu şekilde yazdırır, hafızlar da buna göre ezberlerdi. Kur'an böyle özel bir itina ile ezberlenir ve yazılırken; Cibril (a.s) her senenin Ramazanında Rasul-i Ekrem'e gelir, nâzil olan âyetler müdârese ve tekrar arzedilmek suretiyle takrir edilirdi (Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid Terc, VII, 316).

Cibrilin Peygamber'e Kur'an'ı her sene muâraza etmesinin gayesi, Allah'dan Peygambere vahy ettiği Kur'an'ı kendisindekiyle karşılaştırmasıdır. Bunu da bakî kalanın kalması, nesholunanın gitmesi için bir pekleştirme, sabitliğini ebedî kılma ve bir koruma olarak yapıyordu. Bu maksat için Hz. Peygamber, ömrünün son yılı içinde Kur'an-ı Cibril'e iki defa arz etti. Cibril de Kur'an'ı onunla böylece iki kere mukabele etti.

"Mukabele", Kur'an'ın yazılması ve hafızlar tarafından ezberlenmesi dışında her sene tekrarlanan üçüncü ve önemli bir "koruma garantisi" niteliği taşımaktadır. Bu "Zikri (Kur'ân'ı) biz indirdik, O'nun koruyucusu da elbette biziz" (el-Hicr, 15/9) âyetinin Asr-ı Saâdet'te gerçekleşmiş bugün de devam etmekte olan bir mucizesinden başka bir şey değildir.

Kur'an'ın Ramazan'da nazil olması (el-Bakara, 2/185), Kur'an okumanın özellikle Ramazan'da kat kat mükâfatlandırılacağı müjdesi, müslümanların bu ayda en çok Kur'an'la meşgul olmalarına sebep olmuştur. Bu sebeple "Kur'an ayı" olan Ramazan'da cami ve evlerde "mukabele"ler okunur, hatimler yapılır.

Aslı, Cibril (a.s)'ın Kur'an'ı Hz. Peygamber'e, doğru tesbiti ve korunması için, okuması olan "mukabele", müslümanlar arasında köklü bir gelenek halinde günümüze kadar gelmiştir. Bu gelenek bugün de bütün canlılığıyla sürdürülmektedir. Kur'an okuma bilsin, bilmesin, müslümanlar dinlemek suretiyle huzur bulmakta ve sevap ummakta; okuyan hafızlar, özellikle Kur'an ezberlemeye (hıfz) çalışan genç Kur'an kursu öğrencileri de cemaat huzurunda okuyarak egzersiz yapmış olmaktadırlar. Mukabele suretiyle Kur'an okuyup dinlemenin başkalarını Kur'ân okumaya teşvik etmesi, okuyan ve dinleyenler üzerinde ruhî bir sükûnet meydana getirmesi, sevap kazandırması gibi bir çok faydası vardır. Ancak para karşılığında okumak ve okutmak caiz değildir.

Osmanlılar zamanında da özellikle ikindi namazından sonra mukabele okunurdu.

Kur'an, hükümleri öğrenilip anlaşılmak ve tatbik edilmek için gönderilmiştir. Bu bakımdan "mukabele", okunan âyetlerin kısa açıklaması yapılarak dinleyenleri bilgilendirmek açısından iyi bir fırsattır. Ehil kişiler tarafından belli bir program dahilinde bu uygulanırsa İslâmî bilgi ve kültür düzeyinin yükselmesine önemli katkıda bulunabilir.

"Mukabele"nin İslâm hukukundaki anlamı Mecellenin "Kavaid-i Külliye, bölümündeki bazı maddelerde ifade edilmiştir.

İslâm hukukunda "zarara zararla mukabele yoktur." Buna göre kişiler arasında, meşrû müdafaa dışında, mukabele bi'l-misil yani verilen bir zarara aynıyla mukabele yoktur. Bu, ferdî intikam almaya ve kavgaya yol açar, toplum düzenini bozar. Zarar görenin dava açma ve zarar için tazminat isteme hakkı vardır.

"Uğradığı zarar izale olunur" (Mecelle Md. 20) ve tazmin ettirilir.

"Bir kimse diğerin malına kıymetçe bir gûnâ noksan getirse, noksan-ı kıymetini zâmin olur" (Mecelle, md. 917).

Ancak, tecavüz eden kâfirlere karşı mukâbele-i bi'l-misil olmak üzere müslümanlar savaş açabilirler:

"Haram ayı, haram aya karşılıktır. Hürmetler, karşılıklıdır. Kim size saldırırsa, onun size saldırdığı kadar siz de ona saldırın Allah'tan korkun, bilin ki Allah (günahlardan) korunanlarla beraberdir" (el-Bakara, 2/194).

Yani Mukabele edilmesi âyetle hangi zamanda olursa olsun saldırıya cevap verilmesi emredilmiş olmaktadır. Zaten haram ayında savaşma yasağı İslâm'da kaldırılmıştır. Saldırıya benzeri ile karşılık verilmesi, İslâm'ın izzeti için gereklidir.
Mukabele ne anlama gelmektedir?

Sözlükte “iki şeyi birbiriyle karşılaştırmak” anlamına gelen mukâbele, üç aylarda ve bilhassa ramazanlarda cami, mescid ve evlerde daha çok sabah, öğle, ikindi namazları öncesinde hafızlar tarafından okunan Kur’an’ı takip etmek suretiyle hatim indirme geleneğinin adıdır.
Arza ve Arza-i ahire ne anlama gelmektedir?

Mukabele geleneği, Cebrâil’in ramazan aylarında her gece Hz. Peygamber’(sas)e gelerek o ana kadar nâzil olan ayet ve sureleri karşılıklı okuyup kontrol etmelerine dayanır. (arza)

Resûl-i Ekrem(sas)’in vefatından önceki son ramazanda mukabele iki defa gerçekleşmiştir. (arza-i ahire)

Sahâbeden bazıları ramazan ayı gelince aile fertlerini toplayarak onlara mukabele okurlardı (Nevevî, s. 131 vd.).
Kur’an’ın ramazan ayında nâzil olmaya başlaması, bu ayda yapılan amellerin diğer zamanlara göre daha faziletli kabul edilmesi de geleneğin yaygınlaşmasında etkili olmuştur.
Mukabele okuyan kişinin hafız da olsa mushafa bakarak okuması daha faziletli görülmüş, dinleyenlerin rahat takip edebilmeleri açısından mukabelenin orta bir hızla tertîl üzere okunması tavsiye edilmiştir.

Hz. Peygamber (sas) ashabın içinde güzel Kur’an okuyanları dinler, bazen göz yaşlarını tutamadığı olurdu. Bir hadiste, Allah’ın evlerinden birinde O’nun kitabını okuyan ve müzakere eden cemaati rahmetin kaplayacağı, onları meleklerin kuşatacağı ve Allah Teâlâ’nın o mecliste yer alanları kendi nezdinde bulunanlara bildireceği kaydedilir. Allah’ın evlerinden genellikle mescidler anlaşılırsa da bu işin yapıldığı mektep, medrese, hankah ve meskenler de buna dahil edilmiştir. Bu maksatla İstanbul’da Topkapı Sarayı Müzesi Hırka-i Saâdet Dairesi’nde günün hemen her saatinde mukabele okuma geleneği sürdürülmektedir.
Osmanlı'da Mukabele

Osmanlılar döneminde namazlardan önce birer cüz mukabele okumakla görevli olan ve kendilerine “cüzhan” denilen cami görevlileri vardı (Pakalın, I, 318). Ayrıca bazı büyük konaklarda güzel sesli imam ve müezzinler görevlendirilir ve sahurdan sonra mukabele okunurdu (Balıkhâne Nâzırı Ali Rızâ Bey, s. 34).

İstanbul’da Eyüp Sultan Camii ve Türbesi’nde okunan hatimlerin ayrı bir fazileti olduğu kabul edilir, Uzunçarşı esnafı her yıl ramazanda Eyüp Sultan Camii’nde mukabele okuturdu (Ergin, I, 555).
III. Selim’in ramazanlarda Eyüp’te Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin türbesinde veya sarayda Hırka-i Saâdet Dairesi’nde okunan hatimlere iştirakinden söz edilmiş, bu hatimlerden bazılarının kırâat-i seb‘a üzere okunduğu belirtilmiştir (III. Selim’in Sırkâtibi Ahmed Efendi Tarafından Tutulan Rûznâme, s. 13, 16, 188, 212, 245).

Geçmişten günümüze İslam dünyasında mukabele

Makedonya gibi bazı Balkan ülkelerinde mukabeleye üç aylar girince başlanmakta, receb, şâban ve ramazan aylarında hatim indirilmektedir. Eski İstanbul ramazanlarında camilerde mukabele okumaya ramazandan on beş gün önce başlanır (Balıkhâne Nâzırı Ali Rızâ Bey, s. 38), hatim duası Kadir gecesi öncesi ikindi namazında yapılırdı.

Günümüz İslâm dünyasında yaşatılan mukabele geleneğinde esasta bir değişiklik yoktur. Türkiye’de ramazan mukabeleleri genellikle ramazanın ilk günü başlar ve arefe günü tamamlanarak duası yapılır. Duanın Kadir gecesinde yapıldığı da olur. Bilhassa kış gecelerinde imsakten hemen sonra camiye gidenler sabah namazından önce okunan mukabeleye katılmakta, ramazan için özel dinî yayınlar hazırlayan bazı radyo ve televizyonlarda da mukabele daha çok bu vakitte okunmaktadır. İstanbul’da bilhassa selâtin camilerinde ramazan günlerinde, tanınmış hafızlar mukabele okumaktadır. Ayrıca hanımların evlerde bir araya gelip mukabele dinleme geleneği de yaygındır. Bu meclislerde bir hafızın okuduğu mukabele takip edildiği gibi bir hafızın kayda alınmış kıraatini dinleme de giderek yaygınlık kazanmaktadır.

Hâfızlarıyla ünlü Mısır’da ramazanlarda cami ve evlerde, radyo ve televizyonlarda mukabele okunur. Devamlı Kur’an tilâveti yayını yapan radyolar da vardır. Radyo ve televizyonlarda mukabele okuyacak hâfızlar özel bir kurul tarafından seçilir. Mısır dış ülkelere ramazan aylarında hâfızlar gönderirse de bunlar genellikle mukabele yerine kısa süreli Kur’an tilâvetini tercih ederler.

Fas’ta Merakeş’te dârülkur’ân ramazan boyunca büyük ilgi görür, radyo ve televizyonlarda okunan mukabeleler de takip edilir. Hint alt kıtasında cami, mescid ve evlerde Türkiye’dekine benzer bir mukabele geleneği oluşmamıştır. Nâdiren hâfızların okuduğu Kur’an’ın dinlenmesi şeklinde bir usul gözlenmekteyse de çoğunlukla mukabele olarak hâfızların birbirini dinlemesi türünden bir uygulama mevcuttur. Bu bire bir olabildiği gibi özellikle ramazan ayında bir hâfızın okuyuşunun birden fazla hâfız tarafından dinlenmesi şeklinde de olur.
Mukabele Nedir? Mukabele Geleneği Nereden Gelir?

Mukâbele Nedir?

Mukabele karşılık, cevap anlamlarına gelmektedir. Kur'an literatüründe mukabele: Cebrâil -aleyhisselâm-ın her sene Ramazan ayında Peygamber Efendimize -sallâllâhu aleyhi ve sellem- gelerek Kur'an-ı Kerim'i karşılıklı müzakere etmelerini, birbirlerine okumalarını ifade eder.


Ramazân-ı Şerîf’in en mühim vasfı, bir Kur’ân-ı Kerîm mevsimi olmasıdır. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- her Ramazan Cebrâil’le birlikte o zamana kadar nâzil olan Kur’ân’ı mukâbele usûlüyle karşılıklı okurlardı. Mübarek ömrünün son ayında ise iki kere tekrarladılar. Hattâ Zeyd bin Sâbit gibi sahâbîler de bu son aya, bu mukâbeleye iştirâk ettiler.

Bugünkü mukâbele geleneği de bu esâsa dayanmaktadır. Bu, mukâbele. Yani Efendimiz’den başlayarak sahâbenin de bu Ramazân-ı Şerîf’te devamlı bir mukâbele okuması, bu şekilde gelen güzel, rûhânî bir örfümüzdür -elhamdülillâh-.
KUR'ÂN OKUMANIN SEVÂBI

İbni Mes’ûd radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kim Kur’ân-ı Kerîm’den bir harf okursa, onun için bir iyilik sevabı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevaptır. Ben, elif lâm mîm bir harftir demiyorum; bilâkis elif bir harftir, lâm bir harftir, mîm de bir harftir.” (Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân 16)
MUKABELE
المقابلة


Sözlükte “iki şeyi birbiriyle karşılaştırmak” anlamına gelen mukābele, üç aylarda ve bilhassa ramazanlarda cami, mescid ve evlerde daha çok sabah, öğle, ikindi namazları öncesinde hâfızlar tarafından okunan Kur’an’ı takip etmek suretiyle hatim indirme geleneğine ad olmuş, zamanla hâfızların bu okuyuşları için de aynı terim kullanılmıştır. Bu gelenek, Cebrâil’in ramazan aylarında her gece Hz. Peygamber’e gelerek o ana kadar nâzil olan âyet ve sûreleri karşılıklı okuyup kontrol etmelerine dayanır (bk. ARZA). Kur’an’ın ramazan ayında nâzil olmaya başlaması, bu ayda yapılan amellerin diğer zamanlara göre daha faziletli kabul edilmesi de geleneğin yaygınlaşmasında etkili olmuştur. Resûl-i Ekrem’in vefatından önceki son ramazanda mukabele iki defa gerçekleşmiştir (Buhârî, “Bedʾü’l-vaḥy”, 5, “Bedʾü’l-ḫalḳ”, 6, “İstiʾẕân”, 43; Müslim, “Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe”, 98, 99), buna “arza-i ahîre” denir (İbn Sa‘d, II, 195). Sahâbeden bazıları ramazan ayı gelince aile fertlerini toplayarak onlara mukabele okurlardı (Nevevî, s. 131 vd.).

Kur’an’ı güzel okuyan birinden dinleme ve yanlışsız hatmetmekle ilgili bazı naslar vardır. Hz. Peygamber ashabın içinde güzel Kur’an okuyanları dinler, bazan göz yaşlarını tutamadığı olurdu. Bir hadiste, Allah’ın evlerinden birinde O’nun kitabını okuyan ve müzakere eden cemaati rahmetin kaplayacağı, onları meleklerin kuşatacağı ve Allah Teâlâ’nın o mecliste yer alanları kendi nezdinde bulunanlara bildireceği kaydedilir (Müslim, “Ẕikir”, 38, 39; Ebû Dâvûd, “Vitir”, 14; Tirmizî, “Ḳırâʾât”, 10). “Allah’ın evleri”nden genellikle mescidler anlaşılırsa da bu işin yapıldığı mektep, medrese, hankah ve meskenler de buna dahil edilmiştir. İslâm ülkelerinde saraylarda da mukabele okuyan hâfızlar bulundurulmuştur. İbn Hallikân, Hârûnürreşîd’in hanımı Zübeyde’nin Kur’an’ı ezberleyen 100 kadar câriyesinin olduğundan ve sarayında onları dinlediğinden söz eder. İstanbul’da Topkapı Sarayı Müzesi Hırka-i Saâdet Dairesi’nde günün hemen her saatinde mukabele okuma geleneği günümüzde de sürdürülmektedir.

Bugün İslâm dünyasında yaşatılan mukabele geleneğinde esasta bir değişiklik yoktur. Makedonya gibi bazı Balkan ülkelerinde mukabeleye üç aylar girince başlanmakta, receb, şâban ve ramazan aylarında hatim indirilmektedir. Eski İstanbul ramazanlarında camilerde mukabele okumaya ramazandan on beş gün önce başlanır (Balıkhâne Nâzırı Ali Rızâ Bey, s. 38), hatim duası Kadir gecesi öncesi ikindi namazında yapılırdı (a.g.e., s. 64). Osmanlılar döneminde namazlardan önce birer cüz mukabele okumakla görevli olan ve kendilerine “cüzhan” denilen cami görevlileri vardı (Pakalın, I, 318). Ayrıca bazı büyük konaklarda güzel sesli imam ve müezzinler görevlendirilir ve sahurdan sonra mukabele okunurdu (Balıkhâne Nâzırı Ali Rızâ Bey, s. 34). İstanbul’da Eyüp Sultan Camii ve Türbesi’nde okunan hatimlerin ayrı bir fazileti olduğu kabul edilir, Uzunçarşı esnafı her yıl ramazanda Eyüp Sultan Camii’nde mukabele okuturdu (Ergin, I, 555). III. Selim’in ramazanlarda Eyüp’te Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin türbesinde veya sarayda Hırka-i Saâdet Dairesi’nde okunan hatimlere iştirakinden söz edilmiş, bu hatimlerden bazılarının kırâat-i seb‘a üzere okunduğu belirtilmiştir (III. Selim’in Sırkâtibi Ahmed Efendi Tarafından Tutulan Rûznâme, s. 13, 16, 188, 212, 245).

Günümüzde Türkiye’de ramazan mukabeleleri genellikle ramazanın ilk günü başlar ve arefe günü tamamlanarak duası yapılır. Duanın Kadir gecesinde yapıldığı da olur. Bilhassa kış gecelerinde imsakten hemen sonra camiye gidenler sabah namazından önce okunan mukabeleye katılmakta, ramazan için özel dinî yayınlar hazırlayan bazı radyo ve televizyonlarda da mukabele daha çok bu vakitte okunmaktadır. İstanbul’da bilhassa selâtin camilerinde ramazan günlerinde tanınmış hâfızlar günümüzde de mukabele okumaktadır. Ayrıca hanımların evlerde bir araya gelip mukabele dinleme geleneği de yaygındır. Bu meclislerde bir hâfızın okuduğu mukabele takip edildiği gibi bir hâfızın kayda alınmış kıraatini dinleme de giderek yaygınlık kazanmaktadır. Mukabelede her cüz bir kişi veya birden çok hâfız tarafından okunabilmektedir.

Hâfızlarıyla ünlü Mısır’da ramazanlarda cami ve evlerde, radyo ve televizyonlarda mukabele okunur. Devamlı Kur’an tilâveti yayını yapan radyolar da vardır. Radyo ve televizyonlarda mukabele okuyacak hâfızlar özel bir kurul tarafından seçilir. Mısır dış ülkelere ramazan aylarında hâfızlar gönderirse de bunlar genellikle mukabele yerine kısa süreli Kur’an tilâvetini tercih ederler. Fas’ta Merakeş’te dârülkur’ân ramazan boyunca büyük ilgi görür, radyo ve televizyonlarda okunan mukabeleler de takip edilir. Hint alt kıtasında cami, mescid ve evlerde Türkiye’dekine benzer bir mukabele geleneği oluşmamıştır. Nâdiren hâfızların okuduğu Kur’an’ın dinlenmesi şeklinde bir usul gözlenmekteyse de çoğunlukla mukabele olarak hâfızların birbirini dinlemesi türünden bir uygulama mevcuttur. Bu bire bir olabildiği gibi özellikle ramazan ayında bir hâfızın okuyuşunun birden fazla hâfız tarafından dinlenmesi şeklinde de olur.

Mukabele okuyan kişinin hâfız da olsa mushafa bakarak okuması daha faziletli görülmüş, dinleyenlerin rahat takip edebilmeleri açısından mukabelenin orta bir hızla (tertîl üzere) okunması tavsiye edilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA

Buhârî, “Bedʾü’l-vaḥy”, 5, “Feżâʾilü’l-Ḳurʾân”, 32, 33, 35, “Bedʾü’l-ḫalḳ”, 6, “Menâḳıb”, 25, “İstiʾẕân”, 43.

Müslim, “Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe”, 98, 99, “Ẕikir”, 38, 39.

Ebû Dâvûd, “Vitir”, 14.

Tirmizî, “Ḳırâʾât”, 10.

İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, II, 195.

Âcurrî, Aḫlâḳu ḥameleti’l-Ḳurʾân (nşr. Abdülazîz b. Abdülfettâh el-Kārî), Medine 1408/1987, s. 33 vd., 67 vd.

Nevevî, et-Tibyân fî âdâbi ḥameleti’l-Ḳurʾân (nşr. Abdülkādir Arnaût), Küveyt 1409/1988, s. 27 vd., 131 vd.

İbn Hallikân, Vefeyât, III, 314.

İbnü’l-Hac el-Abderî, el-Medḫal, Kahire 1401/1981, II, 224, 225 vd., 294 vd.

III. Selim’in Sırkâtibi Ahmed Efendi Tarafından Tutulan Rûznâme (nşr. V. Sema Arıkan), Ankara 1993, s. 13, 16, 188, 212, 245.

Osman Nuri Ergin, Mecelle-i Umûr-ı Belediyye (İstanbul 1330-38), İstanbul 1995, I, 555.

Balıkhâne Nâzırı Ali Rızâ Bey, İstanbul’da Ramazan Mevsimi (nşr. Ali Şükrü Çoruk), İstanbul 1998, s. 34, 38, 49, 64.

Uzunçarşılı, İlmiye Teşkilâtı, s. 185.

K. Nelson, The Art of Reciting the Qur’an, Austin 1985, s. 139, 140.

A. Süheyl Ünver, Bir Ramazan Binbir İstanbul (haz. İsmail Kara), İstanbul 1997, s. 18.

M. Buitelaar, Fasting and Feasting in Morocco, Casablanca 1988, s. 50 vd.

Recep Akakuş, “Ramazan ve Mukabele Okuma Geleneği”, Diyanet Dergisi, XXVI/2, Ankara 1990, s. 61 vd.

Pakalın, I, 318.

Abdurrahman Çetin, “Hatim”, DİA, XVI, 468-469.