Tunca-Forum

Full Version: Bir Kimseyi Vesile Kılarak Dua Etmek Caiz midir?
You're currently viewing a stripped down version of our content. View the full version with proper formatting.
Tevessül şirk midir? Tevessül veyahut bir kimseyi vesile kılarak dua etmek caiz midir?

Din İşleri Yüksek Kurulu Fetva

Kulun, aczini itiraf ederek sevgi ve tazim duyguları içinde lütuf ve yardım dilemesini ifade eden dua, ibadet edilecek ve yardım istenilecek yegâne varlık olan yüce Allah’a yapılır. İslâm’da yalnızca Allah’a ibadet edilir ve yalnızca O’ndan yardım istenir (el-Fâtiha 1/5). Peygamberler de dâhil olmak üzere hiçbir kimseye dua edilerek kendilerinden bir şey istenmez. Bununla birlikte dua esnasında Hz. Peygamber'i (s.a.s.) ismen zikretmek ile ilgili olarak şu rivâyet hadis kitaplarımızda yer almaktadır. Osman b. Huneyf’den (r.a.) rivâyet edildiğine göre gözleri görmeyen bir adam, Hz. Peygamber’e (s.a.s.) gelerek gözlerinin tekrar görebilmesi için kendisinden dua istemiş, Hz. Peygamber (s.a.s.) ise: “İstersen dua edeyim, istersen de sabret. Zira sabretmen senin için daha hayırlıdır.” buyurmuştur. Adam: “Dua et!” Deyince; Resûlullah (s.a.s.), onun gereği gibi abdest almasını ve şu duayı yapmasını emretmiştir: “Allahım! Peygamberin; rahmet peygamberi Muhammed ile senden istiyor ve sana yöneliyorum. Şu hâcetimin yerine getirilmesinde (gözlerimin açılmasında) ben seninle (Peygamber ile) Rabbime yöneldim. Allahım, O’nu benim hakkımda şefaatçi kıl (onun hürmetine duamı kabul buyur! (اللَّهُمَّ إِنِّى أَسْأَلُكَ وَأَتَوَجَّهُ إِلَيْكَ بِنَبِيِّكَ مُحَمَّدٍ نَبِىِّ الرَّحْمَةِ إِنِّى تَوَجَّهْتُ بِكَ إِلَى رَبِّى فِى حَاجَتِى هَذِهِ لِتُقْضَى لِى اللَّهُمَّ فَشَفِّعْهُ فِىَّ)” (Tirmizî, Deavât, 118 (No. 3578); İbn Mâce, İkâmetü’s-salât, 189 [1385]; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/138 [No. 17279]). Ahmed bin Hanbel’in rivâyetinde ayrıca “Adam (Hz. Peygamber’in söylediğini) yaptı ve şifa buldu” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/138 [17280]) ifadesi mevcuttur.
İlgili hadislerden hareketle, içlerinde İmam Mâlik, Ahmed b. Hanbel başta olmak üzere Hanefî ve Şâfiî fakihlerin de bulunduğu âlimlerin çoğunluğu Hz. Peygamber (s.a.s.) hürmetine duada bulunulmasını caiz görmüşlerdir (bkz. İbnü’l-Hümâm, el-Feth, 3/181; Nevevî, el-Mecmû, 8/274; İbn Kudâme, el-Muğnî, 3/478-479; Kâdî İyâz, eş-Şifâ, 2/40; Mübarekpûrî, Tuhfetu’l- Ahvezi, 10/25; Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, 2/284; Buhûtî, Keşşâfu’l-Kına’, 2/68; İbn Asâkir, İthâfü’z-zâir, 46; Merdâvî, el-İnsâf, 2/456; İbn Müflih, el-Furû, 3/229, Yâfi’î, et-Teberrük bi’s-sâlihîn, 38).
Bununla birlikte İbn Teymiyye gibi bazı âlimler ise Hz. Peygamber (s.a.s.) ile tevessülde bulunmayı hayatta iken O’nun duasını almak ve şefaatini istemek şeklinde anlayıp; vefatından sonra kendisi ile tevessülde bulunulmasını caiz görmemişlerdir (İbn Teymiyye, el-Kâide celile fi’t-tevessül ve’l-vesile, 35, 85).
Sonuç olarak dua ederken “Allah’ım! Peygamberimizin (s.a.s.) hürmetine dualarımızı kabul eyle” şeklindeki bir ifadenin kullanılması âlimler tarafından meşru görülmüştür. Bununla birlikte duaları kabul edenin sadece Yüce Allah olduğu ilkesi hiçbir zaman ihlal edilmemeli, tevhit inancına zarar verecek düşünce ve uygulamalardan uzak durulmalıdır.
----------------------------

Duada tevessül ne demektir? Duada vesilenin dinî dayanağı var mıdır?

Tevessül, Allah’a yaklaşmak veya bir dileğin kabul edilmesini ya da bir musibetin defedilmesini sağlamak amacıyla dua esnasında Allah’ın güzel isimlerinden veya yüce sıfatlarından birini, işlediği güzel bir ameli veya yaşamakta olan salih bir insanın duasını vasıta kılmak demektir. Vesile kelimesi Kur’ân’da iki yerde geçmektedir (el-Mâide, 5/35; el-İsrâ, 17/57). Mâide sûresindeki âyette mü’minlerin Allah’a yaklaşmak için “vesîle” aramaları istenmektedir. Âyette geçen vesileden maksat da Allah’a boyun eğip O’nun hoşnutluğunu kazandıracak güzel ameller işleyerek O’na yaklaşmaktır.
Güzel amellerin “vesîle” kılınması (Buhârî, İcâre, 12 [2272]; Müslim, Zikir, 100 [2743]) ve yaşamakta olan salih bir kişinin duasıyla tevessül caiz kabul edilmiştir (Buhârî, Cumʽa, 34-35 [932-933]; İstiskâ’, 3 [1010]; Müslim, İstiskâ’, 8-10 [897]). Bunun dışında Allah’tan başkasından isteme şeklindeki dinimizin onaylamadığı tavırlar içerisine girmek ise caiz değildir. Zira dua sadece Allah’a yapılır, istekler O’na arz edilir.

Din İşleri Yüksek Kurulu

-----------------------------------------

Kulun duâ ederken, Allâhʼın sevdikleri olan peygamberler ve sâlih zâtları vesîle edinerek, yani onlar hürmetine istemesi (tevessül), merhamet-i ilâhiyyeyi daha çok celbeder. Bu, sâlihlerin yâd edilmesiyle inmesi ümit edilen rahmetten bir teberrük mâhiyetindedir.
Fakat duâda Allâh’ın sevdiklerini vesîle kılarken onların şahsından değil; yalnız Allah Teâlâ’dan istemek îcâb eder. Zira fâil-i mutlak, yalnızca Cenâb-ı Hak’tır. Her şey, ancak ve ancak Allâh’ın dilemesiyle olur. Bunun içindir ki; “Tevfîk, Allahʼtandır.” denilmiştir.
BİR KİMSEYİ VESİLE KILARAK DUA ETMEK CAİZ MİDİR?
Yani bütün muvaffakıyetleri bahşeden; Allah Teâlâʼdır. Sâlih zâtların “himmet”leri ise duâlarıdır. Onlar da maddî ve mânevî müşküllerin halledilmesini, Allah Teâlâʼdan niyâz ederler.
Âyet-i kerîmede, bütün işlerin Allah Teâlâʼnın murâdına ve takdîrine bağlı bulunduğuna işaret sadedinde, şöyle buyrulur:
“Onlar, kullarının tevbesini kabul edenin ve sadakaları alanın Allah olduğunu bilmediler mi?..” (et-Tevbe, 104)
Tevessül ise Cenâb-ı Hakkʼın sevdikleri hürmetine Oʼnun rızâsını ve lûtfunu celbetme arzusundan ibârettir.
Cenâb-ı Hak, bir şe­yin olmasını murâd ettiği zaman ona “كُنْ” yani “Ol!” der ve o iş gerçekleşir. Buna rağmen Allah Teâlâ ilâhî murâdı muktezâsınca bâzı hâdiselerin tasarrufunu birtakım kullarına tevdî et­miştir.
Meselâ şifâ Allahʼtandır. Fakat Cenâb-ı Hak, doktoru, ilâcı vs. şifâya vesîle kılmıştır. Dolayısıyla şifâyı bu vesîlelere tevessül ile aramak gerekir. Kulların şifâ için doktora mürâcaatı şirk sayılamaz. Zira her müʼmin bilir ki, şifâyı veren Allahʼtır, doktor bir vâsıtadan ibârettir. İlâçtaki kimyevî maddeleri şifâ için yaratıp onu insanoğluna bulduran da yine Cenâb-ı Hakʼtır.
Sahâbe-i kirâm da Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’den yardım ister, şefaat talebinde bulunur, fakirlik, hastalık, borç gibi hâllerini arz eder, sıkıntıya düştüklerinde O’na koşarlardı. Pek çok rivâyette nakledildiğine göre, bir kuraklık hâli zuhûr edince insanlar Allah Rasûlü’ne gelir, Oʼndan Cenâb-ı Hakk’a duâ ederek yağmur talep etmesini isterlerdi.
Ashâb-ı kirâm, böyle yaparken şunu çok iyi biliyorlardı ki; Rasûlul­lah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, hayırlara ulaşmakta sadece bir vâsıta ve sebeptir. Hakikî fâil, kâdir-i mutlak, yalnız Cenâb-ı Hakʼtır. Fakat Rabbimizʼin, Habîbiʼne olan muhabbeti hürmetine, Oʼnun duâlarını daha çok kabul edeceğini umduklarından, bu yola tevessül ediyorlardı. Sahâbe efendilerimiz, neyin “şirk” neyin “tevhid” olduğunu da elbette bizden çok daha iyi bilen kimselerdi.
Bir gün Mervan; yüzünü Rasûlullâh’ın kabr-i şerîfinin taşına koymuş bir kişiyi gördü ve yakasından tutarak:
“–Ne yaptığını sanıyorsun?” dedi.
O zât başını çevirince bir de baktı ki, bu kimse Ebû Eyyûb el-Ensârî -radıyallâhu anh- imiş. O Peygamber âşığı sahâbî şöyle dedi:
“–Evet, ne yaptığımı biliyorum. Ben Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e geldim, taşa gelmedim. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şöyle dediğini işittim:
«Dîni ehil olanlar üstlendi mi, dîn için kaygılanma; ancak ehil olmayanlar dîni tedvîre başladılar mı, dîn için ne kadar endişelensen ve ağlasan yeridir».” (Ahmed bin Hanbel, V, 422; Hâkim, IV, 560/8571; Heysemî, V, 245)
TEVESSÜL ŞİRK MİDİR?
Dolayısıyla, âdâbına riâyetle yapılan tevessülü şirk saymak yersizdir. Şirk olan; tevessül eden kişinin, vesîle edindiği şeyleri, Allah Teâlâ gibi bizzat menfaat veya zarar verebilecek bir mevkîde görmesidir. Bu sebeple, tevessül eden kişi, kendisiyle te­vessül edilen zâtın, sadece Allâh’ın izniyle bir hayra sebep olabileceğini, bir kötülüğü de ancak Oʼnun dilemesiyle defedebileceğini bilmelidir.


----------------------------

Peygamberleri, evliyayı vesile ederek dua etmek

Sual: Dua ederken evliyayı vasıta etmek caiz midir?
CEVAP
Caizdir ve iyi olur. Mesela sabah ve yatsı namazından sonra büyük âlimlerin [mesela silsile-i aliyyenin] isimlerini, sonra Fatiha okuyarak ruhlarına gönderip, onları vesile ederek yapılan duanın kabul olduğu tecrübe edilmiştir. (Fevaid-i Osmaniyye)

Sual: Vefat eden evliyadan nasıl yardım istenir?
CEVAP
Onun büyüklüğüne inanmak ve onun yolunda olmak gerekir. Ruhuna Yasin-i şerif veya üç İhlas, bir Fatiha okuyup hediye edilir. Sonra hiçbir şey düşünmeden, saygı ve tevazu ile ismini söyleyerek, vasıta [aracı] olması için yalvarılır.

Sual: Duanın, kabul olması için, Evliyayı vesile etmek gerekir mi?
CEVAP
Duanın kabulü için, Ehl-i sünnet itikadında olmak, haram işlemekten, özellikle haram yemekten, içmekten sakınmak, farzları yapmak, Allahü teâlâdan istediği şeyin sebebini öğrenip, bunu aramak gerekir. Ağızdan girene ve çıkana dikkat etmeli, yani haram yememeli, haram söz söylememeli, söz taşımamalı, gıybet etmemeli, fuhuş sözleri ağza almamalıdır. Herkesin, bu şartların, hepsini yerine getirmesi ise, zor olur. Evliyayı vesile edince, Allahü teâlâ duamızı onlara duyurur ve onlar da bizim için dua ederler, Allahü teâlâ da, onların duasını kabul eder.

İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ya Rabbi, senden isteyip de verdiğin zatların hatırı için istiyorum.) [İbni Mace]

(Çölde yalnız kalan kimse, bir şey kaybederse, “Ey Allah’ın kulları bana yardım edin!” desin; çünkü Allahü teâlânın, sizin göremediğiniz kulları vardır.) [Taberani]

Duaları izin ile okumak
Sual: Yapılan zikirler için bir âlimden izin almak gerekir mi?
CEVAP
Gerekmez. Fakat bir duayı, zikri şifa için veya bir ihtiyacın hasıl olması için okurken, izin ile okumak şifanın hasıl olmasına sebep olur.

Muhammed Masum hazretleri buyurdu ki:
Farz ve sünnet olan amelleri, zikri, dua ve âyet-i kerime okumayı sevab kazanmak için yaparken, izin almaya gerek yoktur. Bunları şifa için, bir ihtiyacın hasıl olması için okurken tesir etmeleri, üstadın izin vermesine bağlıdır. (2/36)

İmam-ı Rabbani hazretleri de, (Kalbi temizlenmesi için, zikri izin ile yapmalıdır) buyuruyor. (3/25)

Mürşid-i kâmillerin kitaplarından öğrenip okumak, izin almak olur. İzin alan, izin verenin vekili olur. Bunun okuması, vekil edenin okuması gibi tesirli, faydalı olur. (İslam Ahlakı)

İzinli zikir
Sual: (İzinsiz çekilen zikir veya kelime-i tevhidin sevabı olmaz) deniyor. Bu doğru mudur?
CEVAP
Doğru değildir, fakat izinli olursa daha çok sevab olur ve kalbi de temizler. O büyük âlimlerin kitaplarındaki zikirler okunursa, izinli yapılmış sayılır.

Sual: Enbiya ve evliyaya dua ederek, Allahü teâlânın yardımı olmadan, kendiliğinden bir şey yapacaklarına inanıp, ya Resulallah, ya Şemseddin-i Paniputi, ya Tezveren dede, bana şunu ver demek caiz midir?
CEVAP
Caiz değildir, böyle söylemek küfürdür. Zaten hiçbir Müslüman da böyle söylemez. Bu, vehhabilerin Ehl-i sünnet itikadında olan Müslümanlara yaptıkları bir iftiradır. (Ya Rabbi, Resulullah hürmeti için, Abdülkadir-i Geylani hürmeti için bana şunu ver. Seyyidet Nefise hürmetine hastama şifa ver) demek ise caiz ve faydalıdır. Bir de, zikir olarak değil de, rabıta olarak, büyükleri hatırlamak için, mesela Ya Şemseddin-i Paniputi diyerek devamlı söylemek de caizdir. Ya diyerek isimlerini söylemekle, büyüklerle irtibat kurulmuş olur.

Duayı izinli okumak
Sual: Sitede şöyle deniyor: (Bir hacetin hâsıl olması için duayı, mürşid-i kâmilin izniyle okumalı. Vefat etmişse, kitabından öğrenip okumak da, izinli okumak olur. İzin alan, izin verenin vekili olur. Vekilin okuması, mürşidin okuması gibi tesirli olur.)
Merhum hocamız, (“Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhillezî lâ yedurru me'asmihî şey'ün fil-erdı velâ fissemâ-i ve hüvessemî'ul alîm” duasını, İmam-ı Rabbânî hazretlerinin kitaplarında yazılıdır diye okuyorum) derlermiş. Biz de, böyle duaları okurken, aynı şekilde mi söylemeliyiz?
CEVAP
Öyle söylense de olur, ama biz de, murat dualarını, (Hocamızın kitaplarında var) diye okursak, izinli okumuş oluruz.

Sual: Peygamberlerin veya evliyanın hatırı, hürmetine diye dua edilebilir mi?
Cevap: Bezzâziyye fetvâsında, ölü veya diri, peygamberlerin ve evliyanın hürmetleri için dua etmenin caiz olduğu bildirilmektedir.

Evliyayı vesile ederek dua etmek
Sual: Peygamberleri, evliyayı vesile ederek, onların hatırına, hürmetine diyerek dua etmenin dinimizce bir mahzuru var mıdır?
Cevap: Resûlullah Efendimizi hayatta iken de, vefatından sonra da, vesile ederek dua etmek sahihtir ve caizdir. Bunun gibi, evliyayı, salihleri vesile ederek dua etmenin caiz olduğunu hadis-i şerifler göstermektedir. Peygamber Efendimizin ve evliyanın kabirleri yanında, onları vesile ederek yapılan dualar çabuk kabul olunur. Resûlullah Efendimiz;
(Ya Muhammed, seni vesile ederek Rabbine teveccüh ediyorum) derdi. Vefatından sonra, Eshab-ı kiram bu duayı okurlardı. Taberânînin bildirdiği hadis-i şerifte;
(Çölde yalnız kalan kimse, bir şey kaybederse, 'ey Allahın kulları, bana yardım ediniz' desin! Çünkü Allahü teâlânın, sizin göremediğiniz kulları vardır) buyuruldu. Berîkada deniyor ki:
“Allahü teâlâya dua ederken, peygamberleri, salihleri vesile etmek ve vesile olmalarını onlardan istemek caizdir.” İbni Âbidînde buyuruluyor ki:
“Resûlullahı vesile kılarak Allahü teâlâya dua etmek güzel olur. Önce ve sonra gelen âlimlerden hiçbiri buna karşı bir şey demedi. Yalnız ibni Teymiyye bunu kabul etmedi. Hiç kimsenin söylemediğini söyleyerek ortaya bir bidat çıkarmış oldu. Böyle olduğunu, imam-ı Sübkî güzel açıklamaktadır.” Tezkiret-ül-Evliyâda deniyor ki:
“Talebesinden bir kısmı sefere çıkarken, Ebül Hasan Harkânî hazretlerine gelip, yol uzundur ve çok korkuludur. Bize bir dua öğretin de, önümüze haydutlar çıkarsa onu okuyup kurtulalım dediler. Önünüze bir bela çıkarsa, 'ya Ebel-Hasan' deyiniz buyurdu. Hocalarının bu cevabı, çoğunun hoşuna gitmedi. Yolda, karşılarına eşkıya çıktı. İçlerinden biri, 'ya Ebel-Hasan' dedi. O ve eşyası, hayvanı görünmez oldu. Diğerlerinin mallarını haydutlar götürdüler. Eşkıya gidince, ona, 'sen nasıl kurtuldun' dediler. 'Ya Ebel-Hasan dedim, yanıma gelmediler' dedi. Geri döndüler. Biz ya Allah dedik, Rabbimize yalvardık, soyulduk. Bu, ya Ebel-Hasan dedi kurtuldu. Bunun sebebini bildirmesi için, hocalarına yalvardılar. Siz Allahü teâlâyı, haram giren, haram çıkan bir ağızla, çağırdınız. Bu ise, Ebül-Hasan’ı vesile eyledi. Allahü teâlâ, bunun sesini Ebül-Hasan’a duyurdu. Ebül-Hasan da, bunun kurtulması için dua etti, duası kabul oldu buyurdu.”

"Peygamberin, velinin hakkı için" demek
Sual: Dinimiz açısından, Peygamberin veya herhangi bir velinin hakkı, hatırı için, onun hürmetine diyerek dua etmekte bir mahzur var mıdır?
Cevap: Peygamberleri, salih kulları vesile ederek dua etmenin caiz olduğu kitaplarda yazılıdır. Mesela Berîkada deniyor ki:
“Peygamberin, velinin hakkı için demek, Onun nübüvveti haktır, vilayeti haktır demek olur. Peygamber efendimiz de, bu niyet ile (Peygamberin Muhammed hakkı için) demiş ve harplerde Allahü teâlâdan, Muhacirlerin fukarası hakkı için yardım dilemiştir.” İslâm alimlerinden;
“Senden istedikleri zaman verdiğin kimseler hakkı için” gibi dualar yapanlar ve kitaplarına yazanlar çok olmuştur. Hısn-ül-hasîn kitabı böyle dualarla doludur. Rûh-ul-beyân tefsîrinde, Mâide suresinin 18. âyetinde diyor ki:
“Hazret-i Ömer’in haber verdiği hadis-i şerifte; (Âdem aleyhisselam yanıldığı zaman, ya Rabbi! Muhammed aleyhisselam hakkı için beni affet dedi. Allahü teâlâ da, Muhammed'i daha yaratmadım. Onu nasıl tanıdın dedi. Ya Rabbi! Beni yaratıp ruhundan bana ihsan edince, başımı kaldırdım. Arş'ın eteklerinde, Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah yazılmış olduğunu gördüm. Sen isminin yanına, en çok sevdiğinin ismini yazarsın. Bunu düşünerek Onu çok sevdiğini anladım dedi. Allahü teâlâ da buna karşılık, ey Âdem, doğru söyledin. Mahluklarımın içinde, en çok sevdiğim Odur. Onun için, seni affeyledim. Muhammed olmasaydı, seni yaratmazdım dedi) buyuruldu. Bu hadis-i şerif, imâm-ı Beyhekî'nin Delâil ve Âlûsî'nin Gâliyye kitaplarında da yazılıdır.

"Resûlullahın hürmetine" diye dua etmek
Sual: İbni Teymiyye ve yolundakiler, Peygamber efendimizin hatırı ve hürmetine diye dua etmenin şirk olduğunu söylüyorlar. Bunun aslı var mıdır?
Cevap: Bu konuda İbni Hacer hazretleri, Cevher-ül-munzam kitabında buyuruyor ki:
“İbni Teymiyye'nin hurafelerinden biri de, Resûlullah efendimizle tevessül olunmasını inkârıdır. Ondan önce hiçbir İslâm âlimi böyle söylemedi. Ehl-i sünnet âlimleri, Resûlullah efendimizle her zaman tevessül etmek çok iyidir diyor. Yaratılmadan önce, yaratıldıktan sonra, dünyada da, ahirette de, Onunla tevessül olunur. Yaratılmadan önce Onunla tevessül olunacağını gösteren delillerden biri, Peygamberlerin ve ümmetlerindeki velilerin Onunla tevessül etmiş olduklarıdır. İbni Teymiyye'nin iftira olan sözü, hiçbir asla ve esasa dayanmamaktadır. Hadis âlimlerinden Hâkim-i Nişâpûrî hazretlerinin bildirdiği hadis-i şerifte;
(Âdem aleyhisselam hata edince, 'ya Rabbi! Muhammed aleyhisselam hakkı için beni af ve mağfiret et' dedi. Allahü teâlâ da, 'Muhammed aleyhisselamı daha yaratmış değilim. Sen Onu nasıl tanıdın' buyurdu. O da, 'ya Rabbi! Beni yaratıp ruh verdiğin zaman, başımı kaldırdım. Arş'ın kenarlarında, lâ ilâhe illallah, Muhammedün resûlullah yazılmış gördüm. Kullarının içinde en çok sevdiğinin ismini, kendi isminin yanına koymuş olduğundan anladım' dedi. Allahü teâlâ da, 'ya Âdem! Doğru söyledin. Kullarım arasında en çok sevdiğim Odur. Onun hakkı için benden af dileyince, seni hemen affettim. Muhammed aleyhisselam olmasaydı seni yaratmazdım' buyurdu) buyurulmuştur.

Burada 'Muhammed aleyhisselamın hakkı' demek, Allahü teâlânın Onu çok sevmesi, Ona çok kıymet vermesi, Ona ihsan ederek, Onun için kendi üzerinde tanıdığı hak demektir. Resûlullah efendimize, 'kulların Allahü teâlâ üzerindeki hakkı nedir?' diye sorulunca;
(Burada hak demek, lazım, vacip olan şey demek değildir) buyurmuştur. Allahü teâlânın hiçbir şeyi yapması lazım, vacip değildir. Dilerse yapar, dilemezse, yapmaz. Allahü teâlâdan Resûlullah hakkı için bir dilekte bulunmak, Resûlullah için istemek değildir ki, buna şirk denilsin. Allahü teâlâ Resulünü çok sevdiğini ve yüksek mertebe verdiğini bildiriyor. İşte bu sevginin, bu yüksek derecenin hatırı, hürmeti için, Allahü teâlâdan istenilmektedir.”
------------------

Dua ederken mukaddesatı vesile yapmak ve “onların hürmetine” diye dua etmek caiz midir? Bazen, "Allah'ım; ezanların yüzu suyu hürmetine, Efendimizin yüzü suyu hürmetine, Kur'an'ın, İslam'ın yüzü suyu hürmetine,.." diyerek dua ediyorum...

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Duada büyükleri vesile yapmak caizdir. Özellikle peygamberleri ve Peygamberimizi (asm) vesilesi yapmak, duanın kabulüne vesiledir. Nitekim ayette,

“Allah ve melekleri, Peygambere çok salavât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salavât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.” (Ahzab, 33/56)

buyurularak, bu hususa işaret edilmektedir.

Ayrıca, Hz. Enes (r.a)’tan gelen bir hadiste de Efendimize (asm) getirilen salavatın önemine dikkat çekilerek şöyle buyurulmaktadır:

“Kim bana (bir kere) salât okursa Allah da ona on salât okur ve on günahını affeder, (mertebesini) on derece yükseltir.” (Nesâî, Sehv 55)

Bu sebeple duada peygamberler ve fazilet sahibi büyük kişiler, dinen mukaddes sayılanları, sahabeler ve velileri vesile yapılarak, Allah’tan bunların hatırına bir şey istenebilir.

Yalnız günümüzde yapıldığı gibi, türbelerin başına varıp, mum yakmak, tel, çaput, ip bağlamak caiz değildir.

Hz. Ömer’in (r.a) kendi hilafeti sırasında, kuraklık olunca Hz. Abbas (r.a)’ı alıp yağmur duasına çıktığı ve onun ellerini ellerine alarak;

“Allah’ım! Bu senin Peygamberinin amcasının elidir. Bu el hürmetine bize yağmur ver.”

diye dua ettiği nakledilmektedir.

Büyüklerimiz de öteden beri,

“Allah’ım, Senin sevdiklerin ve seni sevenlerin yüzü suyu hürmetine (hatırına) bize merhamet eyle ve mağfiret eyle veya şu ihtiyacımı hasıl eyle...”

diye dua etmişlerdir.


Kaynak: Osman Nuri Topbaş,
Dinimizislam
Sorularla İslamiyet