02-11-2025, 05:14 AM
Z) Nafile Namazlar
Farz, vacib ve beş vakit namaza bağlı sünnetler dışında sevab kazanmak maksadıyla kılınan nafile namazlar vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:
1. Teheccüd Namazı
Yatsı namazından sonra henüz uyumadan veya bir süre uyuduktan sonra kalkılıp kılınan gece namazıdır, sevabı pek çok olan bu namaza Peygamberimiz devam ederlerdi.
Teheccüd namazı mendubdur.
En azı iki, en çoğu sekiz rekâttır. İki rekâtta bir selam verilerek kılınması daha faziletlidir.
Peygamberimiz (sas.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Her kim geceleyin uyanır, hanımını da uyandırır ve iki rekât namaz kılarsa, Allah’ı çok zikreden erkekler ile kadınlardan yazılırlar.”127
Allah’ı çok zikreden erkeklere ve kadınlara ise Yüce Allah, mağfiret ve büyük mükâfat hazırladığını Kur’an-ı Kerim’de bildirmiştir.128
2. Tahiyyetü’l-Mescid
Camiye giren kimsenin iki rekât namaz kılması sünnettir. Camiye saygı ifade eden bu namaza Tahiyyetü’l-Mescid denir ki bu, camiinin sahibine yani Allah’a tazimdir.
Camiye girilince oturmadan kılınması daha faziletlidir. Oturduktan sonra da kılınabilir. Namaz kılınması mekruh olan bir vakitte camiye girilirse Tahiyyetü’l-Mescid kılınmaz.
Camiye farz namazı kılmak için giden kimsenin kılacağı bu namaz, Tahiyyetü’l-Mescid yerine geçer. Bir günde camiye birkaç kere giren kimsenin bir defa Tahiyyetü’l-Mescid kılması yeterlidir. Kişi, dilerse bu namazı ilk girişinde, dilerse son girişinde kılar.
Mescid-i Haram’a tavaf etmek için giren kimse, Tahiyyetü’l-Mescid kılmaz. Çünkü oranın tahiyyesi tavaftır. Tavaf etmek niyetiyle girmezse tahiyye namazı kılar.
3. Kuşluk Namazı
Güneşin doğuşundan yaklaşık 50 dakika geçtikten sonra başlayıp zeval vaktine kadar olan zaman içinde en az iki, en çok on iki rekât namaz kılmak mendubdur. Buna kuşluk namazı anlamında Duha namazı denir. Sekiz rekât kılınması daha faziletlidir. Bu namaz Peygamberimizin fiili ile sabittir.
4. Tesbih Namazı
Tesbih namazı, dört rekâttır. Her rekâtında yetmiş beş olmak üzere, dört rekâtta toplam üç yüz defa:
سُبْحَانَ اللّٰه ِوَالْحَمْدُ لِلّٰهِ وَلَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَاللّٰهُ اَكْبَرُ
“Sübhânellâhi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illellâhü vellâhü ekber” diye tesbih okunur.
Tesbih namazı kılmanın sevabı çoktur. Peygamberimiz, tesbih namazı kılınmasını tavsiye etmiş ve bu namazı kılanların birçok günahının bağışlanacağını haber vermiştir.
Tesbih namazı her zaman kılınabilir. Ayda veya yılda bir defa, hiç olmazsa ömürde bir defa kılınmalıdır.
a) Tesbih Namazının Kılınışı
Birinci Rekât
“Niyet ettim Allah rızası için namaz kılmaya” diye niyet edilir.
“Allâhu Ekber” diyerek iftitah tekbiri alınır ve eller bağlanır.
Ayakta sırasıyla, Sübhâneke okunur. Sonra (15 kere tesbih) okunur. Daha sonra Eûzü Besmele, Fâtiha ve bir sure okunarak yine (10 kere tesbih) söylenir.
“Allâhu Ekber” diyerek rükûa varılır ve üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-azîm” denilir, sonra da (10 kere tesbih) okunur.
“Semiallâhü limen hamideh” diyerek kalkılır ve ayakta “Rabbenâ leke’l-hamd” denir. Burada da (10 kere tesbih) okunur.
“Allâhu Ekber” diyerek secdeye varılır ve burada üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-âlâ” dendikten sonra (10 kere tesbih) okunur.
“Allâhu Ekber” diyerek secdeden kalkılıp oturulur ve (10 kere tesbih) okunur.
Yine “Allâhu Ekber” diyerek ikinci defa secdeye gidilir ve üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-âlâ” denilir. Peşinden de (10 kere tesbih) okunur.
“Allâhu Ekber” diyerek ayağa (ikinci rekâta) kalkılır ve eller bağlanır. Bundan sonraki rekâtlarda da aynı sayıda tesbih okunur. Şöyle ki:
İkinci Rekât
Ayakta sırasıyla, (15 kere tesbih), Besmele, Fâtiha ve bir sure okunur (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek rükûa varılır ve üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-azîm” denilir (10 kere tesbih).
“Semiallâhü limen hamideh” diyerek kalkılır ve ayakta “Rabbenâ leke’l-hamd” denir (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek secdeye varılır ve burada üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-âlâ” söylenir (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek secdeden kalkılıp oturulur (10 kere tesbih).
Yine “Allâhu Ekber” diyerek ikinci defa secdeye gidilir ve üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-âlâ” denilir (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek kalkılıp oturulur.
Oturuşta Ettehiyyâtü okunur.
“Allâhu Ekber” diyerek ayağa (üçüncü rekâta) kalkılır ve eller bağlanır.
Üçüncü Rekât
Ayakta (15 kere tesbih), Besmele, Fâtiha ve bir sure okunur (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek rükûa varılır ve üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-azîm” denilir (10 kere tesbih).
“Semiallâhü limen hamideh” diyerek kalkılır ve ayakta “Rabbenâ leke’l-hamd” denir (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek secdeye varılır ve burada üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-âlâ” söylenir (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek secdeden kalkılıp oturulur (10 kere tesbih).
Yine “Allâhu Ekber” diyerek ikinci defa secdeye gidilir ve üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-âlâ” denilir (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek ayağa (dördüncü rekâta) kalkılır ve eller bağlanır.
Dördüncü Rekât
Ayakta sırasıyla, (15 kere tesbih), Besmele, Fâtiha ve bir sure okunur (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek rükûa varılır ve üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-azîm” denilir (10 kere tesbih).
“Semiallâhü limen hamideh” diyerek kalkılır ve ayakta “Rabbenâ leke’l-hamd” denir (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek secdeye varılır ve burada üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-âlâ” söylenir (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek secdeden kalkılıp oturulur (10 kere tesbih).
Yine “Allâhu Ekber” diyerek ikinci defa secdeye gidilir ve üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-âlâ” denilir (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek kalkılıp oturulur.
Bu oturuşta sırasıyla, Ettehiyyâtü, Allâhümme Salli, Allâhümme Bârik ve Rabbenâ Âtinâ... duaları okunur.
Önce sağa, sonra sola selam verilerek namaz bitirilir.
Böylece dört rekât namazda toplam 300 kere “Sübhânellâhi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illellâhü vellâhü ekber” okunmuş olur.
5. Hacet Namazı
Hacet Namazı mendubdur. Dünya ve ahirete ait bir ihtiyacı olan kimse, yatsı namazından sonra iki rekât namaz kılar, sonra Allah Teala’ya sena ve Peygamberimize salât ve selam getirdikten sonra “Hâcet Duası”nı okur ve dileğinin yerine getirilmesini Allah’tan ister.
Peygamber Efendimizin bildirdiği hacet duası şudur:
لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ الْحَلِيمُ الْكَرِيمُ سُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ أَسْأَلُكَ مُوجِبَاتِ رَحْمَتِكَ وَعَزَائِمَ مَغْفِرَتِكَ وَالْغَنِيمَةَ مِنْ كُلِّ بِرٍّ وَالسَّلاَمَةَ مِنْ كُلِّ إِثْمٍ لاَ تَدَعْ لِي ذَنْبًا إِلاَّ غَفَرْتَهُ وَلاَ هَمًّا إِلاَّ فَرَّجْتَهُ وَلاَ حَاجَةً هِيَ لَكَ رِضًا إِلاَّ قَضَيْتَهَا يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ
Okunuşu:
“Lâ ilâhe illâllâhu’l-halîmü’l-kerîm. Sübhânellâhi Rabbi’l-arşi’l-azîm. Elhâmdü lillâhi rabbi’l-âlemîn. Es’elüke mûcibâti rahmetike ve azâime mağfiretike ve’l-ğanîmete min külli birrin ve’s-selâmete min külli ismin lâ teda’lî zenben illâ ğaferteh ve lâ hemmen illâ ferrecteh, ve lâ hâceten hiye leke ridan illâ kadaytehâ yâ erhamerrâhimîn.”129
Anlamı:
“Halim ve kerim olan Allah’tan başka ilah yoktur. Büyük arşın Rabbi olan Allah, bütün noksanlıklardan uzaktır. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
Allahım! Rahmetine vesile olan ve günahları bağışlamanı gerektiren şeyleri, her türlü iyiliğe kavuşmayı ve her günahtan kurtulmayı senden isterim.
Allahım! Benim için bağışlamadığın hiçbir günah, sevince çevirmediğin hiçbir üzüntü, senin razı olduğun şeylerden karşılamadığın hiçbir ihtiyaç bırakma.
Ey merhametlilerin en merhametlisi.”
Bu duadan sonra dünya ve ahiretle ilgili dileklerini Allah’tan ister.
6. İstihare Namazı
İstihare namazı mendubdur. Bir kimse, yapılması istenilen bir işin hayırlı olup olmayacağının kendisine Allah tarafından bildirilmesi maksadıyla yatmadan önce iki rekât namaz kılar.
Namazın birinci rekâtında Fâtiha’dan sonra “Kâfirûn” suresini, ikinci rekâtta Fâtiha’dan sonra İhlâs suresini okur. Namazın peşinden de istihare duasını okur.
İbadet ve sevab işlemek gibi iyi olduğu, haram ve günah gibi kötü olduğu bilinen şeylerde istihare yapılmaz.
İstihare, yapılması, doğru ve isabetli olup olmadığı bilinmeyen şeylerde yapılır ve yedi kere tekrarlanır.
Karar verilemeyen bir işte istihare yaptıktan sonra insanın gönlüne bir açıklık gelir ve ilk defa kalbe doğan şeyin hayırlı olduğu kabul edilerek ona göre hareket edilir.
İstihare namazı kılmak mümkün değilse, sadece duasını okumakla yetinilir.
Peygamber Efendimizden rivayet edilen İstihare duası şudur:
اللَّهُمَّ اِنِّي اَسْتَخِيرُكَ بِعِلْمِكَ وَاَسْتَقْدِرُكَ بِقُدْرَتِكَ، وَاَسْاَلُكَ مِنْ فَضْلِكَ الْعَظِيمِ، فَاِنَّكَ تَقْدِرُ وَلاَ اَقْدِرُ وَتَعْلَمُ وَلاَ اَعْلَمُ وَاَنْتَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ، اللَّهُمَّ اِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ اَنَّ هَذَا الاَمْرَ خَيْرٌ لِي فِي دِينِي وَمَعَاشِي وَعَاقِبَةِ اَمْرِي اَوْ قَالَ عَاجِلِ اَمْرِي وَاجِلِهِ فَاقْدُرْهُ لِي وَيَسِّرْهُ لِي ثُمَّ بَارِكْ لِي فِيهِ، وَاِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ اَنَّ هَذَا الاَمْرَ شَرٌّ لِي فِي دِينِي وَمَعَاشِي وَعَاقِبَةِ اَمْرِي وَ عَاجِلِ اَمْرِي وَاجِلِهِ فَاصْرِفْهُ عَنِّي وَاصْرِفْنِي عَنْهُ، وَاقْدُرْ لِي الْخَيْرَ حَيْثُ كَانَ ثُمَّ اَرْضِنِي بِهِ
Okunuşu:
“Allâhümme! İnnî estehîruke bi ilmike ve estakdiruke bi kudretike ve es’elüke min fadlikel’azîm. Feinneke takdiru ve lâ akdiru ve ta’lemu ve lâ a’lemu ve ente allâmü’l-ğuyûb.
Allâhümme! İn künte ta’lemü enne hâze’l-emre hayrün lî fî dînî ve meâşî ve âkibeti emrî, ve âcili emrî ve âcilihî fakdirhu lî ve yessirhü lî sümme bâriklî fîhi.
Ve in künte ta’lemü enne hâze’l-emre şerrun lî fî dînî ve meâşî ve âkibeti emrî ve âcili emrî ve âcilihî fesrifhu annî vesrifnî anhü fakdür liye’l-hayre haysü kâne sümme ardinî bihî.”130
Anlamı:
“Allahım! Sen bildiğin için senden hakkımda hayırlısını bana bildirmeni, kudretinle bana güç vermeni ve hayrın açıklanmasını senin büyük fadlu kereminden isterim. Çünkü senin her şeye kudretin yeter, benim ise yetmez. Sen her şeyi bilirsin, hâlbuki ben bilemem. Sen bütün gizli şeyleri en iyi bilensin.
Allahım! Sen bilirsin, eğer bu iş (hangi iş için istihare yapılmışsa burada belirtilir) benim dinim, yaşayışım, işimin sonucu, dünyam ve ahiretim için hayırlı ise bunu bana takdir eyle, onu bana kolaylaştır ve bu işi bana mübarek eyle.
Eğer bu iş, benim dinim, yaşayışım, işimin sonucu, dünyam ve ahiretim için kötü ise bunu benden uzaklaştır, beni de ondan uzaklaştır. Hayır nerede ise onu bana takdir et ve onunla beni hoşnut eyle.”
7. Tevbe Namazı
Bir Müslüman günah işleyince hemen pişman olup bundan tevbe etmesi gerekir. İşlediği günahtan tevbe etmek için güzelce abdest alıp iki rekât namaz kılması mendubdur.
لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ الْحَلِيمُ الْكَرِيمُ سُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ أَسْأَلُكَ مُوجِبَاتِ رَحْمَتِكَ وَعَزَائِمَ مَغْفِرَتِكَ وَالْغَنِيمَةَ مِنْ كُلِّ بِرٍّ وَالسَّلاَمَةَ مِنْ كُلِّ إِثْمٍ لاَ تَدَعْ لِي ذَنْبًا إِلاَّ غَفَرْتَهُ وَلاَ هَمًّا إِلاَّ فَرَّجْتَهُ وَلاَ حَاجَةً هِيَ لَكَ رِضًا إِلاَّ قَضَيْتَهَا يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ
Okunuşu:
“Lâ ilâhe illâllâhu’l-halîmü’l-kerîm. Sübhânellâhi Rabbi’l-arşi’l-azîm. Elhâmdü lillâhi rabbi’l-âlemîn. Es’elüke mûcibâti rahmetike ve azâime mağfiretike ve’l-ğanîmete min külli birrin ve’s-selâmete min külli ismin lâ teda’lî zenben illâ ğaferteh ve lâ hemmen illâ ferrecteh, ve lâ hâceten hiye leke ridan illâ kadaytehâ yâ erhamerrâhimîn.”129
Anlamı:
“Halim ve kerim olan Allah’tan başka ilah yoktur. Büyük arşın Rabbi olan Allah, bütün noksanlıklardan uzaktır. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
Allahım! Rahmetine vesile olan ve günahları bağışlamanı gerektiren şeyleri, her türlü iyiliğe kavuşmayı ve her günahtan kurtulmayı senden isterim.
Allahım! Benim için bağışlamadığın hiçbir günah, sevince çevirmediğin hiçbir üzüntü, senin razı olduğun şeylerden karşılamadığın hiçbir ihtiyaç bırakma.
Ey merhametlilerin en merhametlisi.”
Bu duadan sonra dünya ve ahiretle ilgili dileklerini Allah’tan ister.
6. İstihare Namazı
İstihare namazı mendubdur. Bir kimse, yapılması istenilen bir işin hayırlı olup olmayacağının kendisine Allah tarafından bildirilmesi maksadıyla yatmadan önce iki rekât namaz kılar.
Namazın birinci rekâtında Fâtiha’dan sonra “Kâfirûn” suresini, ikinci rekâtta Fâtiha’dan sonra İhlâs suresini okur. Namazın peşinden de istihare duasını okur.
İbadet ve sevab işlemek gibi iyi olduğu, haram ve günah gibi kötü olduğu bilinen şeylerde istihare yapılmaz.
İstihare, yapılması, doğru ve isabetli olup olmadığı bilinmeyen şeylerde yapılır ve yedi kere tekrarlanır.
Karar verilemeyen bir işte istihare yaptıktan sonra insanın gönlüne bir açıklık gelir ve ilk defa kalbe doğan şeyin hayırlı olduğu kabul edilerek ona göre hareket edilir.
İstihare namazı kılmak mümkün değilse, sadece duasını okumakla yetinilir.
Peygamber Efendimizden rivayet edilen İstihare duası şudur:
اللَّهُمَّ اِنِّي اَسْتَخِيرُكَ بِعِلْمِكَ وَاَسْتَقْدِرُكَ بِقُدْرَتِكَ، وَاَسْاَلُكَ مِنْ فَضْلِكَ الْعَظِيمِ، فَاِنَّكَ تَقْدِرُ وَلاَ اَقْدِرُ وَتَعْلَمُ وَلاَ اَعْلَمُ وَاَنْتَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ، اللَّهُمَّ اِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ اَنَّ هَذَا الاَمْرَ خَيْرٌ لِي فِي دِينِي وَمَعَاشِي وَعَاقِبَةِ اَمْرِي اَوْ قَالَ عَاجِلِ اَمْرِي وَاجِلِهِ فَاقْدُرْهُ لِي وَيَسِّرْهُ لِي ثُمَّ بَارِكْ لِي فِيهِ، وَاِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ اَنَّ هَذَا الاَمْرَ شَرٌّ لِي فِي دِينِي وَمَعَاشِي وَعَاقِبَةِ اَمْرِي وَ عَاجِلِ اَمْرِي وَاجِلِهِ فَاصْرِفْهُ عَنِّي وَاصْرِفْنِي عَنْهُ، وَاقْدُرْ لِي الْخَيْرَ حَيْثُ كَانَ ثُمَّ اَرْضِنِي بِهِ
Okunuşu:
“Allâhümme! İnnî estehîruke bi ilmike ve estakdiruke bi kudretike ve es’elüke min fadlikel’azîm. Feinneke takdiru ve lâ akdiru ve ta’lemu ve lâ a’lemu ve ente allâmü’l-ğuyûb.
Allâhümme! İn künte ta’lemü enne hâze’l-emre hayrün lî fî dînî ve meâşî ve âkibeti emrî, ve âcili emrî ve âcilihî fakdirhu lî ve yessirhü lî sümme bâriklî fîhi.
Ve in künte ta’lemü enne hâze’l-emre şerrun lî fî dînî ve meâşî ve âkibeti emrî ve âcili emrî ve âcilihî fesrifhu annî vesrifnî anhü fakdür liye’l-hayre haysü kâne sümme ardinî bihî.”130
Anlamı:
“Allahım! Sen bildiğin için senden hakkımda hayırlısını bana bildirmeni, kudretinle bana güç vermeni ve hayrın açıklanmasını senin büyük fadlu kereminden isterim. Çünkü senin her şeye kudretin yeter, benim ise yetmez. Sen her şeyi bilirsin, hâlbuki ben bilemem. Sen bütün gizli şeyleri en iyi bilensin.
Allahım! Sen bilirsin, eğer bu iş (hangi iş için istihare yapılmışsa burada belirtilir) benim dinim, yaşayışım, işimin sonucu, dünyam ve ahiretim için hayırlı ise bunu bana takdir eyle, onu bana kolaylaştır ve bu işi bana mübarek eyle.
Eğer bu iş, benim dinim, yaşayışım, işimin sonucu, dünyam ve ahiretim için kötü ise bunu benden uzaklaştır, beni de ondan uzaklaştır. Hayır nerede ise onu bana takdir et ve onunla beni hoşnut eyle.”
7. Tevbe Namazı
Bir Müslüman günah işleyince hemen pişman olup bundan tevbe etmesi gerekir. İşlediği günahtan tevbe etmek için güzelce abdest alıp iki rekât namaz kılması mendubdur.
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir kul, bir günah işlediği zaman güzelce abdest alır, sonra iki rekât namaz kılar ve günahtan bağışlanmasını dilerse, günahı bağışlanır.”131
İnsan, yaratılışı icabı zaman zaman günah işleyebilmektedir. Böyle durumlarda, yaptıklarından pişmanlık duyarak derhal günah işlemekten vazgeçmeli, samimi bir şekilde tevbe ederek günahlarının bağışlanmasını Allah’tan dilemelidir. Günahtan kurtulmanın çaresi tevbe ve istiğfardır. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
“Günahlarından samimi olarak tevbe eden kimse, hiç günah işlememiş gibidir.”132
Tevbe ve istiğfar her zaman yapılabilir. Ancak, seher vaktinde çokça istiğfar etmek (günahların bağışlanmasını istemek) müstehabdır. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de seher vakitlerinde istiğfar edenleri övmüştür.133
Tevbe ve istiğfar dualarının başı ve en faziletlisi Peygamber Efendimizin bildirdiği “Seyyidü’l-İstiğfar” duasıdır.
“Seyyidü’l-İstiğfar” şudur:
اَللَّهُمَّ أَنْتَ رَبِّي لَا اِلٰهَ اِلاَّ اَنْتَ خَلَقْتَنِي وَأَنَا عَبْدُكَ وَاَنَا عَلَى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ اَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ أَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَيَّ وَأَبُوءُ بِذَنْبِي فَاغْفِرْ لِي فَإِنَّهُ لاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ اِلاَّ أَنْتَ
Okunuşu:
“Allâhümme ente rabbî lâ ilâhe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tü eûzü bike min şerri mâ sane’tü ebûü leke bi ni’metike aleyye ve ebûü bizenbî fağfirlî feinnehû lâ yeğfirü’z-zünûbe illâ ente.”
Anlamı:
“Allahım! Sen Rabbimsin, senden başka ilah yoktur, beni sen yarattın, ben senin kulunum, gücüm yettiği kadar ezelde sana verdiğim ahd ve vaad üzere sabitim. Allahım, işlediğim kusurların kötülüğünden sana sığınırım. Bana verdiğin nimetleri itiraf ediyorum. Günahımı da itiraf ediyorum. Günahlarımı bağışla, çünkü günahları yalnız sen bağışlarsın.”
Peygamberimiz mümin olan kimsenin cennete gireceğini bildirmek üzere şöyle buyuruyor:
وَمَنْ قَالَهَا مِنَ النَّهَارِ مُوقِنًا بِهَا، فَمَاتَ مِنْ يَوْمِهِ قَبْلَ أَنْ يُمْسِيَ، فَهُوَ مِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ، وَمَنْ قَالَهَا مِنَ اللَّيْلِ وَهُوَ مُوقِنٌ بِهَا، فَمَاتَ قَبْلَ أَنْ يُصْبِحَ، فَهُوَ مِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ
“Her kim sevab ve faziletine inanarak bu duayı gündüz okur da o gün akşam olmadan ölürse, o kimse cennet ehlindendir (Cennete girecek olanlardandır.). Her kim sevab ve faziletine inanarak bu duayı gece okur da sabah olmadan önce ölürse, o kimse de cennet ehlindendir.”134
8. Küsuf Namazı
Güneş tutulduğu zaman iki rekât cemaatle namaz kılınır. Nitekim Peygamber Efendimiz, güneş tutulunca, mescide giderek cemaate iki rekât namaz kıldırmıştır.
Bunu, Cuma’yı kıldıran imam kıldırır. Bu namazda ezan okunmaz ve ikamet getirilmez. Kıraat açıktan yapılmaz. Cuma imamı yoksa cemaat namazı kendi başlarına cemaatsiz olarak kılar.
Peygamberimizin oğlu İbrahim’in vefat ettiği gün güneş tutulmuştu. Halk, İbrahim’in ölümünden dolayı güneş tutuldu dediler.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, güneş ve ay tutulması ile ilgili böyle bir inancın yanlış olduğunu bildirerek şöyle buyurdu:
إِنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لاَ يَنْكَسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ وَلاَ لِحَيَاتِهِ، فَإِذَا رَأَيْتُمْ فَصَلُّوا وَادْعُوا اللَّهَ
“Güneş ve ay hiç kimsenin ölümü veya hayatından dolayı tutulmazlar. Bunu görünce namaz kılın ve Allah’a dua edin.”135
9. Hüsuf Namazı
Ay tutulduğu zaman iki veya dört rekât kılınan bir namazdır. Bu namaz cemaatle değil, evde tek başına kılınır.
Şiddetli rüzgâr, deprem ve salgın hastalık gibi korkunç olaylar sırasında da güneş ve ay tutulmalarında olduğu gibi namaz kılınır.
AA) Yağmur Duası (İstiska)
İstiska, sözlükte “birisinden su istemek” anlamındadır.
Terim olarak, Yağmur yağmaması sebebiyle meydana gelen kuraklık zamanında Allah’tan yağmur istemek demektir. Buna Türkçemizde yağmur duasına çıkmak denir.
İçecek ve kullanacak suyu olmayan, hayvanları, bahçe ve tarlaları sulayacak kuyu ve nehir suları bulunmayan veya suları ihtiyacı karşılamaya yeterli olmayan bir yerdeki halkın, yağmur vermesi için Allah’a yalvarması, dua etmesi caizdir. Yağmur duası Peygamber Efendimiz ve onun halifeleri tarafından da yapılmıştır.
Hz. Âişe’den (ra.) nakledilmiştir:
Bazı kişiler, yağmur yağmadığı için kuraklıktan sıkıntıya düştüklerini Peygamberimize söylemişler, bunun üzerine Peygamber Efendimiz:
günahtan bağışlanmasını dilerse, günahı bağışlanır.”131
İnsan, yaratılışı icabı zaman zaman günah işleyebilmektedir. Böyle durumlarda, yaptıklarından pişmanlık duyarak derhal günah işlemekten vazgeçmeli, samimi bir şekilde tevbe ederek günahlarının bağışlanmasını Allah’tan dilemelidir. Günahtan kurtulmanın çaresi tevbe ve istiğfardır. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
“Günahlarından samimi olarak tevbe eden kimse, hiç günah işlememiş gibidir.”132
Tevbe ve istiğfar her zaman yapılabilir. Ancak, seher vaktinde çokça istiğfar etmek (günahların bağışlanmasını istemek) müstehabdır. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de seher vakitlerinde istiğfar edenleri övmüştür.133
Tevbe ve istiğfar dualarının başı ve en faziletlisi Peygamber Efendimizin bildirdiği “Seyyidü’l-İstiğfar” duasıdır.
“Seyyidü’l-İstiğfar” şudur:
اَللَّهُمَّ أَنْتَ رَبِّي لَا اِلٰهَ اِلاَّ اَنْتَ خَلَقْتَنِي وَأَنَا عَبْدُكَ وَاَنَا عَلَى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ اَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ أَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَيَّ وَأَبُوءُ بِذَنْبِي فَاغْفِرْ لِي فَإِنَّهُ لاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ اِلاَّ أَنْتَ
Okunuşu:
“Allâhümme ente rabbî lâ ilâhe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tü eûzü bike min şerri mâ sane’tü ebûü leke bi ni’metike aleyye ve ebûü bizenbî fağfirlî feinnehû lâ yeğfirü’z-zünûbe illâ ente.”
Anlamı:
“Allahım! Sen Rabbimsin, senden başka ilah yoktur, beni sen yarattın, ben senin kulunum, gücüm yettiği kadar ezelde sana verdiğim ahd ve vaad üzere sabitim. Allahım, işlediğim kusurların kötülüğünden sana sığınırım. Bana verdiğin nimetleri itiraf ediyorum. Günahımı da itiraf ediyorum. Günahlarımı bağışla, çünkü günahları yalnız sen bağışlarsın.”
Peygamberimiz mümin olan kimsenin cennete gireceğini bildirmek üzere şöyle buyuruyor:
وَمَنْ قَالَهَا مِنَ النَّهَارِ مُوقِنًا بِهَا، فَمَاتَ مِنْ يَوْمِهِ قَبْلَ أَنْ يُمْسِيَ، فَهُوَ مِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ، وَمَنْ قَالَهَا مِنَ اللَّيْلِ وَهُوَ مُوقِنٌ بِهَا، فَمَاتَ قَبْلَ أَنْ يُصْبِحَ، فَهُوَ مِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ
“Her kim sevab ve faziletine inanarak bu duayı gündüz okur da o gün akşam olmadan ölürse, o kimse cennet ehlindendir (Cennete girecek olanlardandır.). Her kim sevab ve faziletine inanarak bu duayı gece okur da sabah olmadan önce ölürse, o kimse de cennet ehlindendir.”134
8. Küsuf Namazı
Güneş tutulduğu zaman iki rekât cemaatle namaz kılınır. Nitekim Peygamber Efendimiz, güneş tutulunca, mescide giderek cemaate iki rekât namaz kıldırmıştır.
Bunu, Cuma’yı kıldıran imam kıldırır. Bu namazda ezan okunmaz ve ikamet getirilmez. Kıraat açıktan yapılmaz. Cuma imamı yoksa cemaat namazı kendi başlarına cemaatsiz olarak kılar.
Peygamberimizin oğlu İbrahim’in vefat ettiği gün güneş tutulmuştu. Halk, İbrahim’in ölümünden dolayı güneş tutuldu dediler.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, güneş ve ay tutulması ile ilgili böyle bir inancın yanlış olduğunu bildirerek şöyle buyurdu:
إِنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لاَ يَنْكَسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ وَلاَ لِحَيَاتِهِ، فَإِذَا رَأَيْتُمْ فَصَلُّوا وَادْعُوا اللَّهَ
“Güneş ve ay hiç kimsenin ölümü veya hayatından dolayı tutulmazlar. Bunu görünce namaz kılın ve Allah’a dua edin.”135
9. Hüsuf Namazı
Ay tutulduğu zaman iki veya dört rekât kılınan bir namazdır. Bu namaz cemaatle değil, evde tek başına kılınır.
Şiddetli rüzgâr, deprem ve salgın hastalık gibi korkunç olaylar sırasında da güneş ve ay tutulmalarında olduğu gibi namaz kılınır.
AA) Yağmur Duası (İstiska)
İstiska, sözlükte “birisinden su istemek” anlamındadır.
Terim olarak, Yağmur yağmaması sebebiyle meydana gelen kuraklık zamanında Allah’tan yağmur istemek demektir. Buna Türkçemizde yağmur duasına çıkmak denir.
İçecek ve kullanacak suyu olmayan, hayvanları, bahçe ve tarlaları sulayacak kuyu ve nehir suları bulunmayan veya suları ihtiyacı karşılamaya yeterli olmayan bir yerdeki halkın, yağmur vermesi için Allah’a yalvarması, dua etmesi caizdir. Yağmur duası Peygamber Efendimiz ve onun halifeleri tarafından da yapılmıştır.
Hz. Âişe’den (ra.) nakledilmiştir:
Bazı kişiler, yağmur yağmadığı için kuraklıktan sıkıntıya düştüklerini Peygamberimize söylemişler, bunun üzerine Peygamber Efendimiz:
—Yağmursuzluktan şikâyet ediyorsunuz, hâlbuki Allah Teala, kendisine dua etmenizi emretmiş ve duanızı kabul edeceğini de bildirmiştir.136
dedikten sonra ellerini göğe doğru açarak dua etmiştir. Duadan sonra Allah’ın izni ile yağmur yağmıştır.
Üç gün peş peşe cemaatle birlikte köy veya kasaba dışına çıkıp yağmur duası yapmak müstehabdır. Duadan önce fakirlere sadaka vermek, herkesin günahlarından tevbe ve istiğfar etmesi, haksız yere alınan şeyler varsa sahiplerine verilerek helalleşilmesi gerekir. Yağmur duasına giderken mütevazı ve boynu bükük bir durumda olmak, ihtiyarları ve çocukları, yavrularıyla birlikte hayvanları da götürmek müstehabdır.
Yağmur duasında kıbleye dönülür, imam ayakta ellerini yukarıya kaldırarak dua eder, cemaat da oturduğu yerde “âmin” der.
Peygamberimizden nakledilen yağmur dualarından birisi şudur:
اَللَّهُمَّ اسْقِنَا غَيْثًا مُغِيثًا مَرِيئًا طَبَقًا مَرِيعًا غَدَقًا مُجَلِّلًا سَحًّا عَامًّا طَبَقًا دَائِمًا اَللَّهُمَّ اسْقِنَا الْغَيْثَ وَلَا تَجْعَلْنَا مِنَ الْقَانِطِينَ اَلَّلهُمَّ اِنَّ بِالْبِلَادِ وَالْعِبَادِ وَالْخَلْقِ مِنَ الَّلاْوَاءِ وَالضَّنْكِ مَا لَا نَشْكُو اِلَّا اِلَيْكْ اَلَّلهُمَّ اَنْبِتْ لَنَا الزَّرْعَ وَاَدِرْلَنَا الضَّرْعَ وَاسْقِنَا مِنْ بَرَكَاتِ السَّمَاءِ وَاَنْبِتْ لَنَا مِنْ بَرَكَاتِ الْاَرْضِ اَلَّلهُمَّ اِنَّا نَسْتَغْفِرُكَ اِنَّكَ كُنْتَ غَفَّارًا فَاَرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْنَا مِدْرَارًا
“Allâhümme’skınâ ğaysen, muğîsen, henîen, merîen, merîan, ğadekan, mücellilen, sahhan, âmmen, tabakan dâimâ.
Allâhümme’skıne’l-ğayse ve lâ tec’alnâ mine’l-kanitîn.
Allâhümme! İnne bi’l-bilâdi ve’l-ibâdi ve’l-halkı mine’l-le’vâi ve’d-danki, mâ lâ neşkû illâ ileyk.
Allâhümme! Enbit lene’z-zer’a ve edir lene’d-dar’a ve eskınâ min berakâti’s-semâi. Ve enbit lenâ min berekâti’l-ardi.
Allâhümme! İnnâ nestağfirüke inneke künte ğaffâra, fe-ersili’s-semâe aleynâ midrârâ.”
“Allahım! Bize bol, faydalı, her tarafa akıp giden, her tarafı sulayan, umumi bir yağmur ihsan et.
Allahım! Bize yağmur ver. Bizi ümitlerini kesenlerden eyleme.
Kullarda, beldelerde ve yaratılmış şeylerde öyle darlık vardır ki Senden başkasına arz edemeyiz.
Allahım! Bizim için ekinlerimiz yetişsin, sağmal hayvanlarımız süt versin, göğün bereketleri ve yeryüzünün bereketleri ile bizleri sevindir, nimetlendir.
Ey yüce Allahım! Biz Senden mağfiret, bağışlanma dileriz. Şüphesiz Sen çok mağfiret edensin. Bize semadan bol ve hayırlı yağmurlar indir.”
Yağmur yağınca,
اَلَّلهُمَّ صَيِّبًا نَافِعًا
“Allâhümme sayyiben nâfian” “Allahım! Bunu hakkımızda faydalı bir yağmur kıl!” denir.
Yağmur, lüzumundan fazla yağıp zarar vermesinden korkulduğu takdirde de,
اَلَّلهُمَّ حَوَالَيْنَا وَلَا عَلَيْنَا
“Allâhümme havâleynâ ve lâ aleynâ = Ya Rabbi, bunu zarar vermeyecek yerlere yağdır, bizim üzerimize yağdırma!” diye dua edilir. İmam A’zam’a göre yağmur duasında kılınacak sünnet bir namaz yoktur. Ancak, cemaatin ayrı ayrı namaz kılması caizdir. Dua ederken elbiseyi ters çevirip giymek de gerekli değildir.
AB) Cenaze Namazı
Ölüm öncesi ölmek üzere olan kimseye yapılacak işler:
Ölmesi yaklaşan bir kimse sağ yanı üzerine kıbleye doğru çevrilir. Sırt üstü de yatırılabilir ve mümkünse başı biraz kaldırılıp kıbleye karşı getirilir.
Bu durumda olan kişiye şehadet kelimesi hatırlatılır. Hastaya kelime-i şehadet söyle denmez, sadece yanında kelime-i şehadet getirilir. Nitekim Peygamber Efendimiz,
“Ölülerinize (yani ölmek üzere olanlara) şehadet kelimesini hatırlatınız.” buyurmuştur.137
Bu durumda olan kimseyi, akraba, dost ve komşularının ziyaret etmesi dinî bir görevdir. Hastanın harareti varsa kendisine az az su verilir ve yanında “Yasin” suresi okunur. Hasta ölünce (ağzı açık kalmasın diye) çenesi bağlanır ve gözleri kapatılır. Edep yerlerinin görünmemesi için üstüne bir örtü konduktan sonra elbiseleri çıkarılır. Şişmemek için karnının üstüne bir demir parçası konulur ve elleri yanlarına getirilir. Ölü yıkanıncaya kadar yanında Kur’an okunmaz.
1. Ölünün Yıkanması
Cenaze yıkanacağı zaman yüksekçe bir yere konur. Ağzına ve burnuna su vermeksizin abdest aldırılır. Sonra üzerine su dökülerek başı ile bedeni sabunlu ılık su ile yıkanır. Sonra sol yanına çevrilerek sağ tarafı yıkanır. Ondan sonra sağ tarafına çevrilerek de sol tarafı yıkanır. Ölü
oturur duruma getirilerek karnı hafifçe bastırılır. Eğer ölüden bir şey çıkarsa yıkanıp giderilir, yeniden yıkanması ve abdest aldırılması gerekmez.
Her yıkayış üç defadan eksik olmamalı, gereksiz yere de su israf edilmemelidir. Dağılacak şekilde şişmiş ve dokunulması mümkün olmayan ölünün üzerine sadece su dökmekle yetinilir.
Cenazenin yıkandığı yer kapalı olmalı, ölüyü yıkayan ve ona yardım edenden başkası oraya girmemelidir. Ölüyü yıkayanın abdestli olması mendubdur.
Ölüyü, kendisine en yakın olan veya günahlardan sakınan ve emanete riayet eden birisinin ücretsiz olarak yıkaması iyi olur. Yıkayandan başka yıkayıcılar varsa, ölüyü yıkayan kimse ücret talep edebilirse de bu görevi ücret istemeden yapması daha sevabdır. Başka yıkayıcı yoksa görev kendisinde kaldığı için ücret istemesi caiz değildir.
Erkek ölüyü erkek, kadın ölüyü de kadın yıkar.
Su bulunmadığı takdirde de ölüye teyemmüm verilir.
Küçük yaştaki kız çocuğunu bir erkeğin, küçük yaştaki erkek çocuğunu da bir kadının yıkaması caizdir. Ölünün saçı ve sakalı taranmaz. Tırnak, saç ve bıyığı kesilmez, başına sarık sarılmaz. Sevgiden dolayı ölüyü öpmekte bir sakınca yoktur.
Ölü, yıkandıktan sonra bir bezle kurulanır ve kefenlenir. Başına ve sakalına güzel koku sürülür, secde yerlerine kâfur dökülür.
2. Ölünün Kefene Konulması
Kefen Üç Çeşittir:
1. Sünnet olan kefen: Bu, erkekler için gömlek, izar ve lifafe olmak üzere üç parçadır. Kadınlar için, erkeklerin kefenine başörtüsü ile göğüs üzerine bağlanan bez ilave edilmek üzere beş parçadır.
2. Kefen-i Kifaye: Erkekler için izar ve lifafe olarak iki parça, kadınlar için bunlara bir de başörtüsü ilave edilerek üç parçadır.
3. Kefen-i zaruret: Erkek ve kadın için her ne bulunursa bir kefen yeterli olup, ona sarılır. Bir zorunluluk olmadıkça tek kefenle yetinilmez.
Erkekler için üç parça olan kefen şunlardır:
1. Kamis (Gömlek): Boyundan ayaklara kadar,
2. İzar: Baştan ayağa kadar,
3. Lifafe: Baştan ayağa kadar olan bezdir (Lifafe en üste geleceği, baş ve ayak taraflarından bağlanacağı için daha uzun yapılır.).
Önce lifafe yere yayılır, onun üstüne de izar serilir, bunun üzerine de gömlek olan kamis açılarak ölünün başından geçirilip gömlek giydirilmiş hâlde izar üzerine uzatılır. İzar, önce sol tarafından, sonra sağ tarafından ölü üzerine sarılır. Bundan sonra Lifafe de aynı şekilde sarılır. Kefenin açılmasından endişe edilirse, kefen bezle bağlanır.
Kadınlar için beş parça olan kefen şunlardır:
Erkeklerde olduğu gibi,
1. Gömlek (Kamis)
2. Baştan ayağa kadar izar,
3. Baştan ayağa kadar lifafe,
fazla olarak da,
4. Göğüs üzerine bağlanan bez,
5. Başörtüsü.
Ölü kadına önce gömlek giydirilir. Sonra saçları iki örgü yapılarak gömlek üstünden göğsü üzerine konur. Bundan sonra başörtüsü yüzü ile beraber örtülür. Sonra izar sarılır, izarın üzerinden, eni göğüsten göbeğe kadar olan göğüs örtüsü bağlanıp daha sonra da lifafe sarılır.
Kefenin beyaz olması müstehabdır.
3. Cenaze Namazı
Cenaze namazı farz-ı kifayedir. Ölü için duadır. Din kardeşinin günah ve kusurlarının bağışlanmasını Allah’tan dilemek, ona son vazifeyi yapmaktır.
4. Kimlerin Cenaze Namazı Kılınır?
Bir ölünün cenaze namazının kılınabilmesi için altı şartın bulunması gerekir. Bu şartlar şunlardır:
1. Ölünün Müslüman olması,
2. Temiz olması (yani yıkanıp temiz bir kefene sarılması),
3. Cemaat önünde olması,
4. Ölünün tamamı veya bedeninin yarıdan fazlası yahut başı ile beraber en az yarısının bulunması,
5. Cenaze namazını kılacak kişinin (özürlü değilse) ayakta kılması,
6. Cenazenin sabit yerde olması, omuzda veya hayvan üzerinde bulunmaması.
Canlı olarak doğan veya vücudunun ekserisi canlı olarak çıkan bir çocuk yıkanır ve cenaze namazı kılınır.
Organlarının yaratılışı tam olan veya bazı organları belli olan düşük yıkanır ve bir beze sarılarak defnedilir, namazı kılınmaz. Hiçbir organı belli olmayan bir düşük ise yıkanmaz ve üzerine de namaz kılınmaz.
Cenaze namazı farz-ı kifaye olduğundan bazı Müslümanlar bu namazı kılarsa başkalarının kılmasına gerek kalmaz. Cenaze namazında cemaat şart değildir. Yalnız bir erkek veya kadın cenaze namazını kılarsa farz yerine gelmiş olur. Diğer namazları bozan şeyler, cenaze namazını da bozar. Namaz kılınması mekruh olan üç vaktin dışında her zaman cenaze namazı kılınır.
Cenaze namazının rükünleri, dört tekbir ile kıyamdır. Selam vermek vacibdir. Cenaze namazında rükû ve secde yoktur.
5. Cenaze Namazının Sünnetleri
1. Namazı kıldıracak imamın ölünün göğüs hizasında durması.
2. Birinci tekbirden sonra “Sübhâneke” okumak.
3. İkinci tekbirden sonra “Allâhümme Salli ve Allâhümme Bârik” okumak.
4. Üçüncü tekbirden sonra dua okumak.
6. Cenaze Namazının Kılınışı
Cenaze yıkanmış ve kefene sarılmış olarak namazın kılınacağı yerde “Musalla”ya konulur. Cenaze cemaatin önünde bulunur. Namazı kıldıracak imam, ölünün göğsü hizasında durur. Cemaat ayakta ve kıbleye karşı imamın arkasında saf bağlar. Cemaatin üç saf hâlinde olması müstehabdır.
Niyet ederken ölünün erkek veya kadın, erkek çocuğu veya kız çocuğu olduğu belirtilir.
Namazı kıldıran imam: Niyet ettim Allah rızası için hazır olan cenaze namazını kılmaya (ölü erkek ise) şu erkek için duaya” diye niyet eder.
Ölü kadın ise: “Şu kadın için duaya”
Ölü erkek çocuğu ise: Şu erkek çocuğu için duaya”
Ölü kız çocuğu ise: “Şu kız çocuğu için duaya” denilir.
İmamın arkasındaki cemaat: “Niyet ettim Allah rızası için hazır olan cenaze namazını kılmaya (ölü erkek ise) şu erkek için duaya, uydum imama” diye niyet eder.
Ölü kadın ise: “Şu kadın için duaya”
Ölü erkek çocuğu ise: Şu erkek çocuğu için duaya”
Ölü kız çocuğu ise: “Şu kız çocuğu için duaya” denilir.
Cemaatten biri ölünün erkek mi, kadın mı olduğunu bilmese, şöyle niyet eder: “Niyet ettim Allah rızası için imamın namazını kılacağı şu cenaze namazını kılmaya, ölü için duaya, uydum imama.”
Niyet ettikten sonra imam yüksek sesle, onun peşinden cemaat gizlice “Allâhu Ekber” diyerek birinci tekbiri alıp diğer namazlarda olduğu gibi ellerini kulak hizasına kaldırır ve göbek altına bağlar.
İmam ve cemaat gizlice Sübhâneke’yi okurlar. Sübhâneke’de diğer namazlarda okunmayan “ve celle senâük” cümlesi de okunur.
Sübhâneke okunduktan sonra eller kaldırılmadan imam açıktan, cemaat gizlice “Allâhu Ekber” diyerek ikinci tekbiri alırlar. Hem imam, hem de cemaat gizlice “Allâhümme Salli ve Allâhümme Bârik”i okur.
Sonra eller kaldırılmaksızın yine “Allâhu Ekber” denilerek üçüncü tekbir alınır ve cenaze duası okunur. Cenaze duasını bilmeyen onun yerine Kunut dualarını okuyabilir. Kunut dualarını da bilmeyen “Rabbenâ Âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil’ahireti haseneten ve kınâ azâbennâr” ayetini okur.
Bundan sonra eller kaldırılmadan tekrar “Allâhu Ekber” denilerek dördüncü tekbir alınır ve bir şey okunmaksızın önce baş sağ tarafa çevrilerek “Esselâmü aleyküm ve rahmetullâh” denilir. Sonra baş sol tarafa çevrilerek “Esselâmü aleyküm ve rahmetullâh” denilir ve böylece cenaze namazı bitirilmiş olur.
7. Cenaze Namazında Üçüncü Tekbirden Sonra Okunan Dualar
Her cenaze için önce şu dua okunur:
ٱَللّٰهُمَّ ٱغْفِرْ لِحَيِّنَا وَمَيِّتِنَا وَشَاهِدِنَا وَغَآئِبِنَا وَذَكَرِنَا وَاُنْثَانَا وَصَغِيرِنَا وَكَبِيرِنَا ٱَللّٰهُمَّ مَنْ اَحْيَيْتَهُ مِنَّا فَاَحْيِهِ عَلَى ٱْلاِسْلاَمِ وَمَنْ تَوَفَّيْتَهُ مِنَّا فَتَوَفَّهُ عَلَى ٱْلاِيمَانِ
Okunuşu:
“Allâhümmeğfir lihayyinâ ve meyyitinâ ve şâhidinâ ve ğaibinâ ve zekerinâ ve ünsânâ ve sağîrinâ ve kebîrinâ.
Allâhümme men ahyeytehû minnâ fe ehyihi ale’l-İslami ve men teveffeytehû minnâ fe teveffehû ale’l-imân.”
Anlamı:
“Ya Rab! Dirimizi, ölümüzü, burada bulunanlarımızı, bulunmayanlarımızı, erkeğimizi, kadınımızı, küçüğümüzü ve büyüğümüzü bağışla.
Ya Rab! Bizden meydana gelecek yeni nesilleri İslam dini üzerine yarat! Bizden eceli gelip öldüreceklerini de iman üzere öldür.”
Bu duadan sonra cenazenin durumuna göre aşağıdaki dualardan biri daha okunur. Şöyle ki:
a) Cenaze Erkek ise Şu Dua Okunur
وَخُصَّ هٰذَا ٱلْمَيِّتَ بِٱلرَّوْحِ وَٱلرَّاحَةِ وَٱلرَّحْمَةِ وَٱلْمَغْفِرَةِ وَٱلرِّضْوَانِ ٱَللّٰهُمَّ اِنْ كَانَ مُحْسِنًا فَزِدْ فِى اِحْسَانِهِ وَاِنْ كَانَ مُسِيئًا فَتَجَاوَزْ عَنْهُ وَلَقِّهِ ٱْلاَمْنَ وَٱلْبُشْرٰى وَٱلْكَرَامَةَ وَٱلزُّلْفٰى بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ ٱلرَّاحِمِينَ
Okunuşu:
“Ve hussa hâze’l-meyyite bi’r-ravhi ve’r-râhati ve’l-mağfireti ve’r-rıdvân. Allâhümme in kâne muhsinen fezid fî ihsânihî ve in kâne musîen fetecâvez anhü ve lekkıhi’l-emne ve’l-büşrâ ve’l-keramete ve’z-zülfâ birahmetike yâ erhamerrâhimîn.”
Anlamı:
“Rabbim! Bilhassa bu ölüyü, rahmete, rahatlığa, bağışlanmaya ve hoşnutluğa erdir.
Allahım! Bu ölü iyilik yapmış bir kişi ise şimdi sen de ona mükâfatını fazlasıyla ver, eğer bu ölü kötülük işlemişse cezalandırmaktan vazgeç! Günahlarını affeyle.
Bu ölüyü korktuğundan emin kıl, lütfun ile müjdele, onu ahiret şerefine ve yüksek mertebeye eriştir.
Ey merhametlilerin merhametlisi olan Allahım.”
b) Cenaze Kadın ise Şu Dua Okunur
وَخُصَّ هٰذَا ٱلْمَيِّتَةَ بِٱلرَّوْحِ وَٱلرَّاحَةِ وَٱلرَّحْمَةِ وَٱلْمَغْفِرَةِ وَٱلرِّضْوَانِ ٱَللّٰهُمَّ اِنْ كَانَتْ مُحْسِنَةً فَزِدْ فِى اِحْسَانِهِ وَاِنْ كَانَتْ مُسِيئَةً فَتَجَاوَزْ عَنْهُ وَلَقِّهَا ٱْلاَمْنَ وَٱلْبُشْرٰى وَٱلْكَرَامَةَ وَٱلزُّلْفٰى بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ ٱلرَّاحِمِينَ
Okunuşu:
“Ve hussa hâzihi’l-meyyitete bi’r-ravhi ve’r-râheti ve’l-mağfireti ve’r-rıdvân. Allâhümme in kânet muhsineten fezid fî ihsânihâ ve in kânet musîeten fetecâvez anhâ ve lekkıhe’l-emne ve’l-büşrâ ve’l-keramete ve’z-zülfâ birahmetike yâ erhamerrâhimîn.”
Bu duanın anlamı da, erkekler için okunan duanın anlamı gibidir.
c) Cenaze Erkek Çocuğu ise Şu Dua Okunur
اَلَّلهُمَّ اجْعَلْهُ لَنَا فَرَطًا وَاجْعَلْهُ لَنَا أَجْرًا وَذُخْرًا وَاجْعَلْهُ لَنَا شَافِعاً وَمُشَفَّعًا
Okunuşu:
“Allâhümmec’alhu lenâ feretan vec’alhu lenâ ecren ve zühren vec’alhu lenâ şâfian ve müşeffeâ.”
Anlamı:
“Allahım! Bu çocuğu cennette bizi karşılayıcı ve ahiret armağanı kıl...
Allahım! Bu çocuğu bizim için şefaatçi kıl ve şefaatini makbul eyle.”
d) Cenaze Kız Çocuğu ise Şu Dua Okunur
اَلَّلهُمَّ اجْعَلْهَا لَنَا فَرَطًا وَاجْعَلْهَا لَنَا أَجْرًا وَذُخْرًا وَاجْعَلْهَا لَنَا شَافِعاً وَمُشَفَّعًا
Okunuşu:
“Allâhümmec’alhâ lenâ feretan vec’alhâ lenâ ecren ve zühren vec’alhâ lenâ şâfiaten ve müşeffeah.”
Bunun anlamı da, erkek çocuklar için okunan duanın anlamı gibidir.
8. Cenazenin Taşınması
Cenaze kabre götürülürken tabutun dört ayağından tutularak önce tabutun ön taraftaki sol ayağı sağ omuza, sonra arka taraftaki sol ayağı sağ omuza, sonra ön taraftaki sağ ayağı sol omuza ve arka taraftaki sağ ayağı da sol omuza konmak suretiyle nöbetleşe taşınır.
Koşmadan fakat biraz hızlı yürünür. Küçük çocuk cenazesini bir kişi elleri ile taşıyabilir.
Uygun olan, cenazenin arkasından yürümektir. Cemaatin bir kısmının cenazenin önünden gitmesi de caizdir. Cenazenin arkasından gidenlerin, Allah’ı anmak, ölünün karşılaştığı durumu ve dünyaya gelenlerin sonunun böyle olacağını düşünmekle meşgul olmaları, faydasız şeyleri konuşmaktan sakınmaları gerekir.
Cenazenin arkasından yüksek sesle zikretmek, tekbir getirmek ve Kur’an okumak caiz değildir. Kabrin yanına varıldığı zaman cenaze omuzlardan yere indirilir. Cenaze yere indirilmedikçe oturmak mekruh olduğu gibi, indirildikten sonra (özürsüz olarak) ayakta durmak da mekruhtur.
9. Ölünün Gömülmesi
Kabir: Kabrin boyu, ölünün boyu kadar, genişliği insan boyunun yarısı kadar, derinliği de göğsüne kadar olmak üzere kazılır ve kıble tarafına ölünün konulabileceği şekilde oyularak lahit açılır. Ölü, kıble tarafından kabre indirilerek bu lahde koyulur. Lüzumuna göre bir veya birkaç kişi kabre inebilir.
Ölüyü lahde koyan kimse “Bismillâhi ve alâ milleti resulillâh” der. Kabir’de ölü sağ yanına ve yüzü kıbleye gelecek şekilde çevrilir ve dönmemesi için de arkasına toprak konur. Sonra kefenin bağı çözülür ve lahit ağaç (tahta) veya kerpiçlerle kapatılır. Kadın kabre konulurken lahit kapatılıncaya kadar kabrin üzerine bir örtü gerilir. Erkeğin kabri üzerine ise gerilmez.
Lâhit kapatıldıktan sonra el, kürek veya başka şeylerle kabre toprak dökülerek doldurulur ve kabir balık sırtı şeklinde yerden bir karış veya daha fazla yükseltilir, düz bir satıh hâlinde bırakılmaz. Orada bulunanların da baş tarafından kabre üçer avuç toprak atması müstehabdır. Bir kabre içinden çıkan topraktan fazlasını atmak mekruhtur. Toprağın pekişmesi için üzerine su dökmekte sakınca yoktur.
Kadını kabre yakın mahreminin indirmesi daha iyidir. Cenazeyi gece defnetmekte bir sakınca yoksa da gündüz defnetmek daha uygundur. Bir zorunluluk olmadıkça birden fazla ölünün bir kabre defnedilmesi caiz olmaz. Zaruret hâlinde defnedilebilir. Bu durumda cenazelerin arası toprak veya kerpiçle ayrılır.
Bir kabre defnedilenler aynı cinsten ise en faziletli olan kıble tarafına getirilir. Ayrı cinsten iseler önce erkek, sonra erkek çocuğu, onun arkasına da kadın cenazesi konulur.
Ölünün kemikleri çürüyüp toprak olmadıkça kabrin açılması ve ikinci bir cenazenin defnedilmesi caiz değildir. Ancak yer bulunmaması hâlinde önceki ölünün kemikleri bir tarafa toplanır ve yeni cenaze ile bunların arasına toprak konularak defnedilir.
Ölü, kabre defnedildikten sonra başka bir yere nakledilmesi caiz değildir. Fakat başkasına ait bir yere defnedilen ölüyü, yer sahibi oradan çıkarmak isterse nakledilir. Bir kimsenin, kendisi için hazırladığı kabre, başkasının defnedilmesi, geniş yer varsa mekruhtur. Yer darlığı varsa mekruh değildir. Ancak kabri açana masrafını ödemek gerekir.
Toprağın gevşek ve ıslak olması hâlinde ölüyü tabutla kabre koymakta bir sakınca yoktur. Kabirde ölünün altına pamuk, hasır, yastık gibi şeyler koymak caiz olmaz.
Bir kimsenin, ölmeden önce kendisi için kabir hazırlaması sakıncalı olmamakla beraber, insan nerede öleceğini bilemediği için gereği yoktur. Hz. Ebu Bekir (ra.), bir adamı kabir hazırlarken görünce şöyle demiştir:
—Kendin için kabir hazırlama, kendini kabre hazırla.
Bir kimsenin ölmeden önce kefenini hazırlaması mekruh değildir.
Bir Müslümanın, ehl-i kitap (Hıristiyan veya Yahudi) olan karısı ölünce, onu ayrı bir yerde defnetmesi daha uygundur.
10. Taziye
Ölenin yakınlarına taziyede bulunmak, sabır dilemek ve Cenab-ı Hakk’ın ölüyü bağışlaması için dua ve niyazda bulunmak müstehabdır.
Taziyeleri kabul etmek için ölü yakınları üç gün süre ile evde bulunabilirler. Taziye, cenaze defnedildikten sonra yapılmalıdır. Ölü yakınlarının üzüntüsü fazla ise defnedilmeden önce de yapılabilir.
İlk gün taziyede bulunmak daha uygundur. Üç gün geçtikten sonra taziyede bulunmak mekruhtur. Çünkü bu, ölü yakınlarının üzüntüsünü yeniler. Ancak orada bulunmayıp, sonradan gelenlerin üç günden sonra da taziyede bulunmaları mekruh olmaz.
Bir defa taziyede bulunan kimsenin ikinci defa taziye yapması da mekruhtur.
Ölü yakınlarının gelenlere yemek vermesi mekruhtur. Çünkü ziyafet vermek sevinçli zamanlarda meşrudur. Burada ise üzüntü vardır. Ölenin yakınları ve komşularının ölü evine o gün ve o gece yemek götürmeleri müstehabdır.
11. Cenaze Namazı ile İlgili Meseleler
İmam, birinci tekbiri alıp cenaze namazına başladıktan sonra gelen kimse, imamın ikinci tekbirini bekler ve onunla tekbir alarak namaza başlar. İmam namazı bitirdikten sonra yetişemediği tekbiri alır. İmam, ikinci ve üçüncü tekbirleri aldıktan sonra yetişenin durumu da böyledir. İmam, dördüncü tekbiri alıp henüz selam vermeden gelen kimse de tekbir alıp namaza girer. İmam selam verdikten sonra cenaze yerinden kaldırılmadan dua okumaksızın yetişemediği üç tekbiri peş peşe alır.
Cenaze namazının tekbirleri dörttür. Tekbirlerden birinin terk edilmesi hâlinde namaz caiz olmaz. İmam, üçüncü tekbirden sonra unutarak selam verirse, dördüncü tekbiri de alır ve selamı iade eder.
İmam cenaze namazında dörtten fazla tekbir alırsa, cemaat ona uymaz, imamı bekler ve onunla selam verir. Cenaze namazında birinci tekbirden sonraki tekbirlerde eller kaldırılmaz. Cenazeler birkaç tane olduğu takdirde namazlarını ayrı ayrı kılmak daha iyidir. Böyle bir durumda hangi cenaze daha önce getirilmiş ise evvela onun namazı kılınır. Beraber getirilmişlerse önce en faziletli olanınki kılınır.
Birkaç cenazenin hepsine topluca namaz kılmak da caizdir. Böyle bir durumda cenazeler, yan yana ve bir hizada saf hâline getirilir. İmam, bunlardan en faziletlisinin önünde durur.
Cenazeler peş peşe kıbleye doğru bir saf hâlinde de olabilir. Bu durumda erkek cenazeler imamın önünde bulundurulur, sonra çocukların, daha sonra da kadınların cenazeleri konulur.
Bir kimsenin, “öldüğüm zaman beni falanca yıkasın, cenazemi falan kişi kıldırsın” diye yaptığı vasiyet hükümsüzdür. Böyle bir vasiyete uymak gerekmez.
Ölü, yıkanmadan veya namazı kılınmadan defnedildiği durumda kabrin üzerine toprak atılmışsa artık kabir bir daha açılmaz. Kabir üzerinde namazı kılınır. Kuyuya düşüp çıkarılamayan veya çöken bir binanın altında kalıp çıkarılması mümkün olmayan kimselerin de namazı bu hükümdedir. Kabir üzerine toprak atılmamış ise çıkarılıp namazı kılınır, yıkanmadan defnedilmiş ise yıkanır ve namazı daha sonra kılınır.
Kabirde ölü sağ yanı üzerine konulmamış ve yüzü kıbleye çevrilmemiş ise üzerine toprak atılmışsa artık kabir açılmaz. Eğer toprak atılmamış ise kabir açılarak ölü sağ yanı üzerine yatırılarak yüzü kıbleye çevrilir.
Namazı kılınmadan veya yıkanmadan defnedilen bir ölü, dağılmadıkça cenaze namazı kabri üzerinde kılınır. Ölünün vücudu dağılmışsa kılınmaz. Bu hususta kuvvetli kanaat ne ise ona göre amel edilir.
Cenazeyi cami içine koyarak cenaze namazını camide kılmak mekruhtur. Cenaze, caminin dışına konulup cemaatin bir kısmı imam ile beraber cenazenin yanında, bir kısmı da caminin içinde bulunursa mekruh olmaz. Cenaze namazının mezarlıkta kılınması da doğru değildir. Fakat kılındığı takdirde yeterli olur. Cadde üzerinde de cenaze namazı kılmak mekruhtur.
Anne ve babasını kasten öldüren kimsenin cenaze namazı kılınmaz. Devlete karşı isyan edenler ile yol kesenler, çarpışma sırasında öldürüldükleri takdirde yıkanmaz ve cenaze namazları kılınmaz. Nitekim Hz. Ali, asilerin cenazesini yıkamamış ve namazlarını kılmamıştır. Çatışmadan sonra yakalanıp öldürülenlerin namazı kılınır. Kasten adam öldürdüğü için idam edilen kimsenin de cenaze namazı kılınır.
İntihar eden (kendini öldüren) kimsenin de cenazesi yıkanır ve namazı kılınır.
Müslüman velisinden başka kimsesi olmayan bir gayr-i müslim ölürse, Müslüman veli onu yıkayıp defneder veya ait olduğu millete teslim eder.
Anne ve babasından biri Müslümanlığı kabul eden çocuk ölürse, cenaze namazı kılınır. Çünkü din hususunda anne babadan hangisi hayırlı ise çocuk ona tabi olur.
Kaynak
Diyanet islam ilmihali
Farz, vacib ve beş vakit namaza bağlı sünnetler dışında sevab kazanmak maksadıyla kılınan nafile namazlar vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:
1. Teheccüd Namazı
Yatsı namazından sonra henüz uyumadan veya bir süre uyuduktan sonra kalkılıp kılınan gece namazıdır, sevabı pek çok olan bu namaza Peygamberimiz devam ederlerdi.
Teheccüd namazı mendubdur.
En azı iki, en çoğu sekiz rekâttır. İki rekâtta bir selam verilerek kılınması daha faziletlidir.
Peygamberimiz (sas.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Her kim geceleyin uyanır, hanımını da uyandırır ve iki rekât namaz kılarsa, Allah’ı çok zikreden erkekler ile kadınlardan yazılırlar.”127
Allah’ı çok zikreden erkeklere ve kadınlara ise Yüce Allah, mağfiret ve büyük mükâfat hazırladığını Kur’an-ı Kerim’de bildirmiştir.128
2. Tahiyyetü’l-Mescid
Camiye giren kimsenin iki rekât namaz kılması sünnettir. Camiye saygı ifade eden bu namaza Tahiyyetü’l-Mescid denir ki bu, camiinin sahibine yani Allah’a tazimdir.
Camiye girilince oturmadan kılınması daha faziletlidir. Oturduktan sonra da kılınabilir. Namaz kılınması mekruh olan bir vakitte camiye girilirse Tahiyyetü’l-Mescid kılınmaz.
Camiye farz namazı kılmak için giden kimsenin kılacağı bu namaz, Tahiyyetü’l-Mescid yerine geçer. Bir günde camiye birkaç kere giren kimsenin bir defa Tahiyyetü’l-Mescid kılması yeterlidir. Kişi, dilerse bu namazı ilk girişinde, dilerse son girişinde kılar.
Mescid-i Haram’a tavaf etmek için giren kimse, Tahiyyetü’l-Mescid kılmaz. Çünkü oranın tahiyyesi tavaftır. Tavaf etmek niyetiyle girmezse tahiyye namazı kılar.
3. Kuşluk Namazı
Güneşin doğuşundan yaklaşık 50 dakika geçtikten sonra başlayıp zeval vaktine kadar olan zaman içinde en az iki, en çok on iki rekât namaz kılmak mendubdur. Buna kuşluk namazı anlamında Duha namazı denir. Sekiz rekât kılınması daha faziletlidir. Bu namaz Peygamberimizin fiili ile sabittir.
4. Tesbih Namazı
Tesbih namazı, dört rekâttır. Her rekâtında yetmiş beş olmak üzere, dört rekâtta toplam üç yüz defa:
سُبْحَانَ اللّٰه ِوَالْحَمْدُ لِلّٰهِ وَلَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَاللّٰهُ اَكْبَرُ
“Sübhânellâhi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illellâhü vellâhü ekber” diye tesbih okunur.
Tesbih namazı kılmanın sevabı çoktur. Peygamberimiz, tesbih namazı kılınmasını tavsiye etmiş ve bu namazı kılanların birçok günahının bağışlanacağını haber vermiştir.
Tesbih namazı her zaman kılınabilir. Ayda veya yılda bir defa, hiç olmazsa ömürde bir defa kılınmalıdır.
a) Tesbih Namazının Kılınışı
Birinci Rekât
“Niyet ettim Allah rızası için namaz kılmaya” diye niyet edilir.
“Allâhu Ekber” diyerek iftitah tekbiri alınır ve eller bağlanır.
Ayakta sırasıyla, Sübhâneke okunur. Sonra (15 kere tesbih) okunur. Daha sonra Eûzü Besmele, Fâtiha ve bir sure okunarak yine (10 kere tesbih) söylenir.
“Allâhu Ekber” diyerek rükûa varılır ve üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-azîm” denilir, sonra da (10 kere tesbih) okunur.
“Semiallâhü limen hamideh” diyerek kalkılır ve ayakta “Rabbenâ leke’l-hamd” denir. Burada da (10 kere tesbih) okunur.
“Allâhu Ekber” diyerek secdeye varılır ve burada üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-âlâ” dendikten sonra (10 kere tesbih) okunur.
“Allâhu Ekber” diyerek secdeden kalkılıp oturulur ve (10 kere tesbih) okunur.
Yine “Allâhu Ekber” diyerek ikinci defa secdeye gidilir ve üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-âlâ” denilir. Peşinden de (10 kere tesbih) okunur.
“Allâhu Ekber” diyerek ayağa (ikinci rekâta) kalkılır ve eller bağlanır. Bundan sonraki rekâtlarda da aynı sayıda tesbih okunur. Şöyle ki:
İkinci Rekât
Ayakta sırasıyla, (15 kere tesbih), Besmele, Fâtiha ve bir sure okunur (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek rükûa varılır ve üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-azîm” denilir (10 kere tesbih).
“Semiallâhü limen hamideh” diyerek kalkılır ve ayakta “Rabbenâ leke’l-hamd” denir (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek secdeye varılır ve burada üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-âlâ” söylenir (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek secdeden kalkılıp oturulur (10 kere tesbih).
Yine “Allâhu Ekber” diyerek ikinci defa secdeye gidilir ve üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-âlâ” denilir (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek kalkılıp oturulur.
Oturuşta Ettehiyyâtü okunur.
“Allâhu Ekber” diyerek ayağa (üçüncü rekâta) kalkılır ve eller bağlanır.
Üçüncü Rekât
Ayakta (15 kere tesbih), Besmele, Fâtiha ve bir sure okunur (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek rükûa varılır ve üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-azîm” denilir (10 kere tesbih).
“Semiallâhü limen hamideh” diyerek kalkılır ve ayakta “Rabbenâ leke’l-hamd” denir (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek secdeye varılır ve burada üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-âlâ” söylenir (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek secdeden kalkılıp oturulur (10 kere tesbih).
Yine “Allâhu Ekber” diyerek ikinci defa secdeye gidilir ve üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-âlâ” denilir (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek ayağa (dördüncü rekâta) kalkılır ve eller bağlanır.
Dördüncü Rekât
Ayakta sırasıyla, (15 kere tesbih), Besmele, Fâtiha ve bir sure okunur (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek rükûa varılır ve üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-azîm” denilir (10 kere tesbih).
“Semiallâhü limen hamideh” diyerek kalkılır ve ayakta “Rabbenâ leke’l-hamd” denir (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek secdeye varılır ve burada üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-âlâ” söylenir (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek secdeden kalkılıp oturulur (10 kere tesbih).
Yine “Allâhu Ekber” diyerek ikinci defa secdeye gidilir ve üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-âlâ” denilir (10 kere tesbih).
“Allâhu Ekber” diyerek kalkılıp oturulur.
Bu oturuşta sırasıyla, Ettehiyyâtü, Allâhümme Salli, Allâhümme Bârik ve Rabbenâ Âtinâ... duaları okunur.
Önce sağa, sonra sola selam verilerek namaz bitirilir.
Böylece dört rekât namazda toplam 300 kere “Sübhânellâhi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illellâhü vellâhü ekber” okunmuş olur.
5. Hacet Namazı
Hacet Namazı mendubdur. Dünya ve ahirete ait bir ihtiyacı olan kimse, yatsı namazından sonra iki rekât namaz kılar, sonra Allah Teala’ya sena ve Peygamberimize salât ve selam getirdikten sonra “Hâcet Duası”nı okur ve dileğinin yerine getirilmesini Allah’tan ister.
Peygamber Efendimizin bildirdiği hacet duası şudur:
لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ الْحَلِيمُ الْكَرِيمُ سُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ أَسْأَلُكَ مُوجِبَاتِ رَحْمَتِكَ وَعَزَائِمَ مَغْفِرَتِكَ وَالْغَنِيمَةَ مِنْ كُلِّ بِرٍّ وَالسَّلاَمَةَ مِنْ كُلِّ إِثْمٍ لاَ تَدَعْ لِي ذَنْبًا إِلاَّ غَفَرْتَهُ وَلاَ هَمًّا إِلاَّ فَرَّجْتَهُ وَلاَ حَاجَةً هِيَ لَكَ رِضًا إِلاَّ قَضَيْتَهَا يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ
Okunuşu:
“Lâ ilâhe illâllâhu’l-halîmü’l-kerîm. Sübhânellâhi Rabbi’l-arşi’l-azîm. Elhâmdü lillâhi rabbi’l-âlemîn. Es’elüke mûcibâti rahmetike ve azâime mağfiretike ve’l-ğanîmete min külli birrin ve’s-selâmete min külli ismin lâ teda’lî zenben illâ ğaferteh ve lâ hemmen illâ ferrecteh, ve lâ hâceten hiye leke ridan illâ kadaytehâ yâ erhamerrâhimîn.”129
Anlamı:
“Halim ve kerim olan Allah’tan başka ilah yoktur. Büyük arşın Rabbi olan Allah, bütün noksanlıklardan uzaktır. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
Allahım! Rahmetine vesile olan ve günahları bağışlamanı gerektiren şeyleri, her türlü iyiliğe kavuşmayı ve her günahtan kurtulmayı senden isterim.
Allahım! Benim için bağışlamadığın hiçbir günah, sevince çevirmediğin hiçbir üzüntü, senin razı olduğun şeylerden karşılamadığın hiçbir ihtiyaç bırakma.
Ey merhametlilerin en merhametlisi.”
Bu duadan sonra dünya ve ahiretle ilgili dileklerini Allah’tan ister.
6. İstihare Namazı
İstihare namazı mendubdur. Bir kimse, yapılması istenilen bir işin hayırlı olup olmayacağının kendisine Allah tarafından bildirilmesi maksadıyla yatmadan önce iki rekât namaz kılar.
Namazın birinci rekâtında Fâtiha’dan sonra “Kâfirûn” suresini, ikinci rekâtta Fâtiha’dan sonra İhlâs suresini okur. Namazın peşinden de istihare duasını okur.
İbadet ve sevab işlemek gibi iyi olduğu, haram ve günah gibi kötü olduğu bilinen şeylerde istihare yapılmaz.
İstihare, yapılması, doğru ve isabetli olup olmadığı bilinmeyen şeylerde yapılır ve yedi kere tekrarlanır.
Karar verilemeyen bir işte istihare yaptıktan sonra insanın gönlüne bir açıklık gelir ve ilk defa kalbe doğan şeyin hayırlı olduğu kabul edilerek ona göre hareket edilir.
İstihare namazı kılmak mümkün değilse, sadece duasını okumakla yetinilir.
Peygamber Efendimizden rivayet edilen İstihare duası şudur:
اللَّهُمَّ اِنِّي اَسْتَخِيرُكَ بِعِلْمِكَ وَاَسْتَقْدِرُكَ بِقُدْرَتِكَ، وَاَسْاَلُكَ مِنْ فَضْلِكَ الْعَظِيمِ، فَاِنَّكَ تَقْدِرُ وَلاَ اَقْدِرُ وَتَعْلَمُ وَلاَ اَعْلَمُ وَاَنْتَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ، اللَّهُمَّ اِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ اَنَّ هَذَا الاَمْرَ خَيْرٌ لِي فِي دِينِي وَمَعَاشِي وَعَاقِبَةِ اَمْرِي اَوْ قَالَ عَاجِلِ اَمْرِي وَاجِلِهِ فَاقْدُرْهُ لِي وَيَسِّرْهُ لِي ثُمَّ بَارِكْ لِي فِيهِ، وَاِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ اَنَّ هَذَا الاَمْرَ شَرٌّ لِي فِي دِينِي وَمَعَاشِي وَعَاقِبَةِ اَمْرِي وَ عَاجِلِ اَمْرِي وَاجِلِهِ فَاصْرِفْهُ عَنِّي وَاصْرِفْنِي عَنْهُ، وَاقْدُرْ لِي الْخَيْرَ حَيْثُ كَانَ ثُمَّ اَرْضِنِي بِهِ
Okunuşu:
“Allâhümme! İnnî estehîruke bi ilmike ve estakdiruke bi kudretike ve es’elüke min fadlikel’azîm. Feinneke takdiru ve lâ akdiru ve ta’lemu ve lâ a’lemu ve ente allâmü’l-ğuyûb.
Allâhümme! İn künte ta’lemü enne hâze’l-emre hayrün lî fî dînî ve meâşî ve âkibeti emrî, ve âcili emrî ve âcilihî fakdirhu lî ve yessirhü lî sümme bâriklî fîhi.
Ve in künte ta’lemü enne hâze’l-emre şerrun lî fî dînî ve meâşî ve âkibeti emrî ve âcili emrî ve âcilihî fesrifhu annî vesrifnî anhü fakdür liye’l-hayre haysü kâne sümme ardinî bihî.”130
Anlamı:
“Allahım! Sen bildiğin için senden hakkımda hayırlısını bana bildirmeni, kudretinle bana güç vermeni ve hayrın açıklanmasını senin büyük fadlu kereminden isterim. Çünkü senin her şeye kudretin yeter, benim ise yetmez. Sen her şeyi bilirsin, hâlbuki ben bilemem. Sen bütün gizli şeyleri en iyi bilensin.
Allahım! Sen bilirsin, eğer bu iş (hangi iş için istihare yapılmışsa burada belirtilir) benim dinim, yaşayışım, işimin sonucu, dünyam ve ahiretim için hayırlı ise bunu bana takdir eyle, onu bana kolaylaştır ve bu işi bana mübarek eyle.
Eğer bu iş, benim dinim, yaşayışım, işimin sonucu, dünyam ve ahiretim için kötü ise bunu benden uzaklaştır, beni de ondan uzaklaştır. Hayır nerede ise onu bana takdir et ve onunla beni hoşnut eyle.”
7. Tevbe Namazı
Bir Müslüman günah işleyince hemen pişman olup bundan tevbe etmesi gerekir. İşlediği günahtan tevbe etmek için güzelce abdest alıp iki rekât namaz kılması mendubdur.
لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ الْحَلِيمُ الْكَرِيمُ سُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ أَسْأَلُكَ مُوجِبَاتِ رَحْمَتِكَ وَعَزَائِمَ مَغْفِرَتِكَ وَالْغَنِيمَةَ مِنْ كُلِّ بِرٍّ وَالسَّلاَمَةَ مِنْ كُلِّ إِثْمٍ لاَ تَدَعْ لِي ذَنْبًا إِلاَّ غَفَرْتَهُ وَلاَ هَمًّا إِلاَّ فَرَّجْتَهُ وَلاَ حَاجَةً هِيَ لَكَ رِضًا إِلاَّ قَضَيْتَهَا يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ
Okunuşu:
“Lâ ilâhe illâllâhu’l-halîmü’l-kerîm. Sübhânellâhi Rabbi’l-arşi’l-azîm. Elhâmdü lillâhi rabbi’l-âlemîn. Es’elüke mûcibâti rahmetike ve azâime mağfiretike ve’l-ğanîmete min külli birrin ve’s-selâmete min külli ismin lâ teda’lî zenben illâ ğaferteh ve lâ hemmen illâ ferrecteh, ve lâ hâceten hiye leke ridan illâ kadaytehâ yâ erhamerrâhimîn.”129
Anlamı:
“Halim ve kerim olan Allah’tan başka ilah yoktur. Büyük arşın Rabbi olan Allah, bütün noksanlıklardan uzaktır. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
Allahım! Rahmetine vesile olan ve günahları bağışlamanı gerektiren şeyleri, her türlü iyiliğe kavuşmayı ve her günahtan kurtulmayı senden isterim.
Allahım! Benim için bağışlamadığın hiçbir günah, sevince çevirmediğin hiçbir üzüntü, senin razı olduğun şeylerden karşılamadığın hiçbir ihtiyaç bırakma.
Ey merhametlilerin en merhametlisi.”
Bu duadan sonra dünya ve ahiretle ilgili dileklerini Allah’tan ister.
6. İstihare Namazı
İstihare namazı mendubdur. Bir kimse, yapılması istenilen bir işin hayırlı olup olmayacağının kendisine Allah tarafından bildirilmesi maksadıyla yatmadan önce iki rekât namaz kılar.
Namazın birinci rekâtında Fâtiha’dan sonra “Kâfirûn” suresini, ikinci rekâtta Fâtiha’dan sonra İhlâs suresini okur. Namazın peşinden de istihare duasını okur.
İbadet ve sevab işlemek gibi iyi olduğu, haram ve günah gibi kötü olduğu bilinen şeylerde istihare yapılmaz.
İstihare, yapılması, doğru ve isabetli olup olmadığı bilinmeyen şeylerde yapılır ve yedi kere tekrarlanır.
Karar verilemeyen bir işte istihare yaptıktan sonra insanın gönlüne bir açıklık gelir ve ilk defa kalbe doğan şeyin hayırlı olduğu kabul edilerek ona göre hareket edilir.
İstihare namazı kılmak mümkün değilse, sadece duasını okumakla yetinilir.
Peygamber Efendimizden rivayet edilen İstihare duası şudur:
اللَّهُمَّ اِنِّي اَسْتَخِيرُكَ بِعِلْمِكَ وَاَسْتَقْدِرُكَ بِقُدْرَتِكَ، وَاَسْاَلُكَ مِنْ فَضْلِكَ الْعَظِيمِ، فَاِنَّكَ تَقْدِرُ وَلاَ اَقْدِرُ وَتَعْلَمُ وَلاَ اَعْلَمُ وَاَنْتَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ، اللَّهُمَّ اِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ اَنَّ هَذَا الاَمْرَ خَيْرٌ لِي فِي دِينِي وَمَعَاشِي وَعَاقِبَةِ اَمْرِي اَوْ قَالَ عَاجِلِ اَمْرِي وَاجِلِهِ فَاقْدُرْهُ لِي وَيَسِّرْهُ لِي ثُمَّ بَارِكْ لِي فِيهِ، وَاِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ اَنَّ هَذَا الاَمْرَ شَرٌّ لِي فِي دِينِي وَمَعَاشِي وَعَاقِبَةِ اَمْرِي وَ عَاجِلِ اَمْرِي وَاجِلِهِ فَاصْرِفْهُ عَنِّي وَاصْرِفْنِي عَنْهُ، وَاقْدُرْ لِي الْخَيْرَ حَيْثُ كَانَ ثُمَّ اَرْضِنِي بِهِ
Okunuşu:
“Allâhümme! İnnî estehîruke bi ilmike ve estakdiruke bi kudretike ve es’elüke min fadlikel’azîm. Feinneke takdiru ve lâ akdiru ve ta’lemu ve lâ a’lemu ve ente allâmü’l-ğuyûb.
Allâhümme! İn künte ta’lemü enne hâze’l-emre hayrün lî fî dînî ve meâşî ve âkibeti emrî, ve âcili emrî ve âcilihî fakdirhu lî ve yessirhü lî sümme bâriklî fîhi.
Ve in künte ta’lemü enne hâze’l-emre şerrun lî fî dînî ve meâşî ve âkibeti emrî ve âcili emrî ve âcilihî fesrifhu annî vesrifnî anhü fakdür liye’l-hayre haysü kâne sümme ardinî bihî.”130
Anlamı:
“Allahım! Sen bildiğin için senden hakkımda hayırlısını bana bildirmeni, kudretinle bana güç vermeni ve hayrın açıklanmasını senin büyük fadlu kereminden isterim. Çünkü senin her şeye kudretin yeter, benim ise yetmez. Sen her şeyi bilirsin, hâlbuki ben bilemem. Sen bütün gizli şeyleri en iyi bilensin.
Allahım! Sen bilirsin, eğer bu iş (hangi iş için istihare yapılmışsa burada belirtilir) benim dinim, yaşayışım, işimin sonucu, dünyam ve ahiretim için hayırlı ise bunu bana takdir eyle, onu bana kolaylaştır ve bu işi bana mübarek eyle.
Eğer bu iş, benim dinim, yaşayışım, işimin sonucu, dünyam ve ahiretim için kötü ise bunu benden uzaklaştır, beni de ondan uzaklaştır. Hayır nerede ise onu bana takdir et ve onunla beni hoşnut eyle.”
7. Tevbe Namazı
Bir Müslüman günah işleyince hemen pişman olup bundan tevbe etmesi gerekir. İşlediği günahtan tevbe etmek için güzelce abdest alıp iki rekât namaz kılması mendubdur.
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir kul, bir günah işlediği zaman güzelce abdest alır, sonra iki rekât namaz kılar ve günahtan bağışlanmasını dilerse, günahı bağışlanır.”131
İnsan, yaratılışı icabı zaman zaman günah işleyebilmektedir. Böyle durumlarda, yaptıklarından pişmanlık duyarak derhal günah işlemekten vazgeçmeli, samimi bir şekilde tevbe ederek günahlarının bağışlanmasını Allah’tan dilemelidir. Günahtan kurtulmanın çaresi tevbe ve istiğfardır. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
“Günahlarından samimi olarak tevbe eden kimse, hiç günah işlememiş gibidir.”132
Tevbe ve istiğfar her zaman yapılabilir. Ancak, seher vaktinde çokça istiğfar etmek (günahların bağışlanmasını istemek) müstehabdır. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de seher vakitlerinde istiğfar edenleri övmüştür.133
Tevbe ve istiğfar dualarının başı ve en faziletlisi Peygamber Efendimizin bildirdiği “Seyyidü’l-İstiğfar” duasıdır.
“Seyyidü’l-İstiğfar” şudur:
اَللَّهُمَّ أَنْتَ رَبِّي لَا اِلٰهَ اِلاَّ اَنْتَ خَلَقْتَنِي وَأَنَا عَبْدُكَ وَاَنَا عَلَى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ اَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ أَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَيَّ وَأَبُوءُ بِذَنْبِي فَاغْفِرْ لِي فَإِنَّهُ لاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ اِلاَّ أَنْتَ
Okunuşu:
“Allâhümme ente rabbî lâ ilâhe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tü eûzü bike min şerri mâ sane’tü ebûü leke bi ni’metike aleyye ve ebûü bizenbî fağfirlî feinnehû lâ yeğfirü’z-zünûbe illâ ente.”
Anlamı:
“Allahım! Sen Rabbimsin, senden başka ilah yoktur, beni sen yarattın, ben senin kulunum, gücüm yettiği kadar ezelde sana verdiğim ahd ve vaad üzere sabitim. Allahım, işlediğim kusurların kötülüğünden sana sığınırım. Bana verdiğin nimetleri itiraf ediyorum. Günahımı da itiraf ediyorum. Günahlarımı bağışla, çünkü günahları yalnız sen bağışlarsın.”
Peygamberimiz mümin olan kimsenin cennete gireceğini bildirmek üzere şöyle buyuruyor:
وَمَنْ قَالَهَا مِنَ النَّهَارِ مُوقِنًا بِهَا، فَمَاتَ مِنْ يَوْمِهِ قَبْلَ أَنْ يُمْسِيَ، فَهُوَ مِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ، وَمَنْ قَالَهَا مِنَ اللَّيْلِ وَهُوَ مُوقِنٌ بِهَا، فَمَاتَ قَبْلَ أَنْ يُصْبِحَ، فَهُوَ مِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ
“Her kim sevab ve faziletine inanarak bu duayı gündüz okur da o gün akşam olmadan ölürse, o kimse cennet ehlindendir (Cennete girecek olanlardandır.). Her kim sevab ve faziletine inanarak bu duayı gece okur da sabah olmadan önce ölürse, o kimse de cennet ehlindendir.”134
8. Küsuf Namazı
Güneş tutulduğu zaman iki rekât cemaatle namaz kılınır. Nitekim Peygamber Efendimiz, güneş tutulunca, mescide giderek cemaate iki rekât namaz kıldırmıştır.
Bunu, Cuma’yı kıldıran imam kıldırır. Bu namazda ezan okunmaz ve ikamet getirilmez. Kıraat açıktan yapılmaz. Cuma imamı yoksa cemaat namazı kendi başlarına cemaatsiz olarak kılar.
Peygamberimizin oğlu İbrahim’in vefat ettiği gün güneş tutulmuştu. Halk, İbrahim’in ölümünden dolayı güneş tutuldu dediler.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, güneş ve ay tutulması ile ilgili böyle bir inancın yanlış olduğunu bildirerek şöyle buyurdu:
إِنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لاَ يَنْكَسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ وَلاَ لِحَيَاتِهِ، فَإِذَا رَأَيْتُمْ فَصَلُّوا وَادْعُوا اللَّهَ
“Güneş ve ay hiç kimsenin ölümü veya hayatından dolayı tutulmazlar. Bunu görünce namaz kılın ve Allah’a dua edin.”135
9. Hüsuf Namazı
Ay tutulduğu zaman iki veya dört rekât kılınan bir namazdır. Bu namaz cemaatle değil, evde tek başına kılınır.
Şiddetli rüzgâr, deprem ve salgın hastalık gibi korkunç olaylar sırasında da güneş ve ay tutulmalarında olduğu gibi namaz kılınır.
AA) Yağmur Duası (İstiska)
İstiska, sözlükte “birisinden su istemek” anlamındadır.
Terim olarak, Yağmur yağmaması sebebiyle meydana gelen kuraklık zamanında Allah’tan yağmur istemek demektir. Buna Türkçemizde yağmur duasına çıkmak denir.
İçecek ve kullanacak suyu olmayan, hayvanları, bahçe ve tarlaları sulayacak kuyu ve nehir suları bulunmayan veya suları ihtiyacı karşılamaya yeterli olmayan bir yerdeki halkın, yağmur vermesi için Allah’a yalvarması, dua etmesi caizdir. Yağmur duası Peygamber Efendimiz ve onun halifeleri tarafından da yapılmıştır.
Hz. Âişe’den (ra.) nakledilmiştir:
Bazı kişiler, yağmur yağmadığı için kuraklıktan sıkıntıya düştüklerini Peygamberimize söylemişler, bunun üzerine Peygamber Efendimiz:
günahtan bağışlanmasını dilerse, günahı bağışlanır.”131
İnsan, yaratılışı icabı zaman zaman günah işleyebilmektedir. Böyle durumlarda, yaptıklarından pişmanlık duyarak derhal günah işlemekten vazgeçmeli, samimi bir şekilde tevbe ederek günahlarının bağışlanmasını Allah’tan dilemelidir. Günahtan kurtulmanın çaresi tevbe ve istiğfardır. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
“Günahlarından samimi olarak tevbe eden kimse, hiç günah işlememiş gibidir.”132
Tevbe ve istiğfar her zaman yapılabilir. Ancak, seher vaktinde çokça istiğfar etmek (günahların bağışlanmasını istemek) müstehabdır. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de seher vakitlerinde istiğfar edenleri övmüştür.133
Tevbe ve istiğfar dualarının başı ve en faziletlisi Peygamber Efendimizin bildirdiği “Seyyidü’l-İstiğfar” duasıdır.
“Seyyidü’l-İstiğfar” şudur:
اَللَّهُمَّ أَنْتَ رَبِّي لَا اِلٰهَ اِلاَّ اَنْتَ خَلَقْتَنِي وَأَنَا عَبْدُكَ وَاَنَا عَلَى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ اَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ أَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَيَّ وَأَبُوءُ بِذَنْبِي فَاغْفِرْ لِي فَإِنَّهُ لاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ اِلاَّ أَنْتَ
Okunuşu:
“Allâhümme ente rabbî lâ ilâhe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tü eûzü bike min şerri mâ sane’tü ebûü leke bi ni’metike aleyye ve ebûü bizenbî fağfirlî feinnehû lâ yeğfirü’z-zünûbe illâ ente.”
Anlamı:
“Allahım! Sen Rabbimsin, senden başka ilah yoktur, beni sen yarattın, ben senin kulunum, gücüm yettiği kadar ezelde sana verdiğim ahd ve vaad üzere sabitim. Allahım, işlediğim kusurların kötülüğünden sana sığınırım. Bana verdiğin nimetleri itiraf ediyorum. Günahımı da itiraf ediyorum. Günahlarımı bağışla, çünkü günahları yalnız sen bağışlarsın.”
Peygamberimiz mümin olan kimsenin cennete gireceğini bildirmek üzere şöyle buyuruyor:
وَمَنْ قَالَهَا مِنَ النَّهَارِ مُوقِنًا بِهَا، فَمَاتَ مِنْ يَوْمِهِ قَبْلَ أَنْ يُمْسِيَ، فَهُوَ مِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ، وَمَنْ قَالَهَا مِنَ اللَّيْلِ وَهُوَ مُوقِنٌ بِهَا، فَمَاتَ قَبْلَ أَنْ يُصْبِحَ، فَهُوَ مِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ
“Her kim sevab ve faziletine inanarak bu duayı gündüz okur da o gün akşam olmadan ölürse, o kimse cennet ehlindendir (Cennete girecek olanlardandır.). Her kim sevab ve faziletine inanarak bu duayı gece okur da sabah olmadan önce ölürse, o kimse de cennet ehlindendir.”134
8. Küsuf Namazı
Güneş tutulduğu zaman iki rekât cemaatle namaz kılınır. Nitekim Peygamber Efendimiz, güneş tutulunca, mescide giderek cemaate iki rekât namaz kıldırmıştır.
Bunu, Cuma’yı kıldıran imam kıldırır. Bu namazda ezan okunmaz ve ikamet getirilmez. Kıraat açıktan yapılmaz. Cuma imamı yoksa cemaat namazı kendi başlarına cemaatsiz olarak kılar.
Peygamberimizin oğlu İbrahim’in vefat ettiği gün güneş tutulmuştu. Halk, İbrahim’in ölümünden dolayı güneş tutuldu dediler.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, güneş ve ay tutulması ile ilgili böyle bir inancın yanlış olduğunu bildirerek şöyle buyurdu:
إِنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لاَ يَنْكَسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ وَلاَ لِحَيَاتِهِ، فَإِذَا رَأَيْتُمْ فَصَلُّوا وَادْعُوا اللَّهَ
“Güneş ve ay hiç kimsenin ölümü veya hayatından dolayı tutulmazlar. Bunu görünce namaz kılın ve Allah’a dua edin.”135
9. Hüsuf Namazı
Ay tutulduğu zaman iki veya dört rekât kılınan bir namazdır. Bu namaz cemaatle değil, evde tek başına kılınır.
Şiddetli rüzgâr, deprem ve salgın hastalık gibi korkunç olaylar sırasında da güneş ve ay tutulmalarında olduğu gibi namaz kılınır.
AA) Yağmur Duası (İstiska)
İstiska, sözlükte “birisinden su istemek” anlamındadır.
Terim olarak, Yağmur yağmaması sebebiyle meydana gelen kuraklık zamanında Allah’tan yağmur istemek demektir. Buna Türkçemizde yağmur duasına çıkmak denir.
İçecek ve kullanacak suyu olmayan, hayvanları, bahçe ve tarlaları sulayacak kuyu ve nehir suları bulunmayan veya suları ihtiyacı karşılamaya yeterli olmayan bir yerdeki halkın, yağmur vermesi için Allah’a yalvarması, dua etmesi caizdir. Yağmur duası Peygamber Efendimiz ve onun halifeleri tarafından da yapılmıştır.
Hz. Âişe’den (ra.) nakledilmiştir:
Bazı kişiler, yağmur yağmadığı için kuraklıktan sıkıntıya düştüklerini Peygamberimize söylemişler, bunun üzerine Peygamber Efendimiz:
—Yağmursuzluktan şikâyet ediyorsunuz, hâlbuki Allah Teala, kendisine dua etmenizi emretmiş ve duanızı kabul edeceğini de bildirmiştir.136
dedikten sonra ellerini göğe doğru açarak dua etmiştir. Duadan sonra Allah’ın izni ile yağmur yağmıştır.
Üç gün peş peşe cemaatle birlikte köy veya kasaba dışına çıkıp yağmur duası yapmak müstehabdır. Duadan önce fakirlere sadaka vermek, herkesin günahlarından tevbe ve istiğfar etmesi, haksız yere alınan şeyler varsa sahiplerine verilerek helalleşilmesi gerekir. Yağmur duasına giderken mütevazı ve boynu bükük bir durumda olmak, ihtiyarları ve çocukları, yavrularıyla birlikte hayvanları da götürmek müstehabdır.
Yağmur duasında kıbleye dönülür, imam ayakta ellerini yukarıya kaldırarak dua eder, cemaat da oturduğu yerde “âmin” der.
Peygamberimizden nakledilen yağmur dualarından birisi şudur:
اَللَّهُمَّ اسْقِنَا غَيْثًا مُغِيثًا مَرِيئًا طَبَقًا مَرِيعًا غَدَقًا مُجَلِّلًا سَحًّا عَامًّا طَبَقًا دَائِمًا اَللَّهُمَّ اسْقِنَا الْغَيْثَ وَلَا تَجْعَلْنَا مِنَ الْقَانِطِينَ اَلَّلهُمَّ اِنَّ بِالْبِلَادِ وَالْعِبَادِ وَالْخَلْقِ مِنَ الَّلاْوَاءِ وَالضَّنْكِ مَا لَا نَشْكُو اِلَّا اِلَيْكْ اَلَّلهُمَّ اَنْبِتْ لَنَا الزَّرْعَ وَاَدِرْلَنَا الضَّرْعَ وَاسْقِنَا مِنْ بَرَكَاتِ السَّمَاءِ وَاَنْبِتْ لَنَا مِنْ بَرَكَاتِ الْاَرْضِ اَلَّلهُمَّ اِنَّا نَسْتَغْفِرُكَ اِنَّكَ كُنْتَ غَفَّارًا فَاَرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْنَا مِدْرَارًا
“Allâhümme’skınâ ğaysen, muğîsen, henîen, merîen, merîan, ğadekan, mücellilen, sahhan, âmmen, tabakan dâimâ.
Allâhümme’skıne’l-ğayse ve lâ tec’alnâ mine’l-kanitîn.
Allâhümme! İnne bi’l-bilâdi ve’l-ibâdi ve’l-halkı mine’l-le’vâi ve’d-danki, mâ lâ neşkû illâ ileyk.
Allâhümme! Enbit lene’z-zer’a ve edir lene’d-dar’a ve eskınâ min berakâti’s-semâi. Ve enbit lenâ min berekâti’l-ardi.
Allâhümme! İnnâ nestağfirüke inneke künte ğaffâra, fe-ersili’s-semâe aleynâ midrârâ.”
“Allahım! Bize bol, faydalı, her tarafa akıp giden, her tarafı sulayan, umumi bir yağmur ihsan et.
Allahım! Bize yağmur ver. Bizi ümitlerini kesenlerden eyleme.
Kullarda, beldelerde ve yaratılmış şeylerde öyle darlık vardır ki Senden başkasına arz edemeyiz.
Allahım! Bizim için ekinlerimiz yetişsin, sağmal hayvanlarımız süt versin, göğün bereketleri ve yeryüzünün bereketleri ile bizleri sevindir, nimetlendir.
Ey yüce Allahım! Biz Senden mağfiret, bağışlanma dileriz. Şüphesiz Sen çok mağfiret edensin. Bize semadan bol ve hayırlı yağmurlar indir.”
Yağmur yağınca,
اَلَّلهُمَّ صَيِّبًا نَافِعًا
“Allâhümme sayyiben nâfian” “Allahım! Bunu hakkımızda faydalı bir yağmur kıl!” denir.
Yağmur, lüzumundan fazla yağıp zarar vermesinden korkulduğu takdirde de,
اَلَّلهُمَّ حَوَالَيْنَا وَلَا عَلَيْنَا
“Allâhümme havâleynâ ve lâ aleynâ = Ya Rabbi, bunu zarar vermeyecek yerlere yağdır, bizim üzerimize yağdırma!” diye dua edilir. İmam A’zam’a göre yağmur duasında kılınacak sünnet bir namaz yoktur. Ancak, cemaatin ayrı ayrı namaz kılması caizdir. Dua ederken elbiseyi ters çevirip giymek de gerekli değildir.
AB) Cenaze Namazı
Ölüm öncesi ölmek üzere olan kimseye yapılacak işler:
Ölmesi yaklaşan bir kimse sağ yanı üzerine kıbleye doğru çevrilir. Sırt üstü de yatırılabilir ve mümkünse başı biraz kaldırılıp kıbleye karşı getirilir.
Bu durumda olan kişiye şehadet kelimesi hatırlatılır. Hastaya kelime-i şehadet söyle denmez, sadece yanında kelime-i şehadet getirilir. Nitekim Peygamber Efendimiz,
“Ölülerinize (yani ölmek üzere olanlara) şehadet kelimesini hatırlatınız.” buyurmuştur.137
Bu durumda olan kimseyi, akraba, dost ve komşularının ziyaret etmesi dinî bir görevdir. Hastanın harareti varsa kendisine az az su verilir ve yanında “Yasin” suresi okunur. Hasta ölünce (ağzı açık kalmasın diye) çenesi bağlanır ve gözleri kapatılır. Edep yerlerinin görünmemesi için üstüne bir örtü konduktan sonra elbiseleri çıkarılır. Şişmemek için karnının üstüne bir demir parçası konulur ve elleri yanlarına getirilir. Ölü yıkanıncaya kadar yanında Kur’an okunmaz.
1. Ölünün Yıkanması
Cenaze yıkanacağı zaman yüksekçe bir yere konur. Ağzına ve burnuna su vermeksizin abdest aldırılır. Sonra üzerine su dökülerek başı ile bedeni sabunlu ılık su ile yıkanır. Sonra sol yanına çevrilerek sağ tarafı yıkanır. Ondan sonra sağ tarafına çevrilerek de sol tarafı yıkanır. Ölü
oturur duruma getirilerek karnı hafifçe bastırılır. Eğer ölüden bir şey çıkarsa yıkanıp giderilir, yeniden yıkanması ve abdest aldırılması gerekmez.
Her yıkayış üç defadan eksik olmamalı, gereksiz yere de su israf edilmemelidir. Dağılacak şekilde şişmiş ve dokunulması mümkün olmayan ölünün üzerine sadece su dökmekle yetinilir.
Cenazenin yıkandığı yer kapalı olmalı, ölüyü yıkayan ve ona yardım edenden başkası oraya girmemelidir. Ölüyü yıkayanın abdestli olması mendubdur.
Ölüyü, kendisine en yakın olan veya günahlardan sakınan ve emanete riayet eden birisinin ücretsiz olarak yıkaması iyi olur. Yıkayandan başka yıkayıcılar varsa, ölüyü yıkayan kimse ücret talep edebilirse de bu görevi ücret istemeden yapması daha sevabdır. Başka yıkayıcı yoksa görev kendisinde kaldığı için ücret istemesi caiz değildir.
Erkek ölüyü erkek, kadın ölüyü de kadın yıkar.
Su bulunmadığı takdirde de ölüye teyemmüm verilir.
Küçük yaştaki kız çocuğunu bir erkeğin, küçük yaştaki erkek çocuğunu da bir kadının yıkaması caizdir. Ölünün saçı ve sakalı taranmaz. Tırnak, saç ve bıyığı kesilmez, başına sarık sarılmaz. Sevgiden dolayı ölüyü öpmekte bir sakınca yoktur.
Ölü, yıkandıktan sonra bir bezle kurulanır ve kefenlenir. Başına ve sakalına güzel koku sürülür, secde yerlerine kâfur dökülür.
2. Ölünün Kefene Konulması
Kefen Üç Çeşittir:
1. Sünnet olan kefen: Bu, erkekler için gömlek, izar ve lifafe olmak üzere üç parçadır. Kadınlar için, erkeklerin kefenine başörtüsü ile göğüs üzerine bağlanan bez ilave edilmek üzere beş parçadır.
2. Kefen-i Kifaye: Erkekler için izar ve lifafe olarak iki parça, kadınlar için bunlara bir de başörtüsü ilave edilerek üç parçadır.
3. Kefen-i zaruret: Erkek ve kadın için her ne bulunursa bir kefen yeterli olup, ona sarılır. Bir zorunluluk olmadıkça tek kefenle yetinilmez.
Erkekler için üç parça olan kefen şunlardır:
1. Kamis (Gömlek): Boyundan ayaklara kadar,
2. İzar: Baştan ayağa kadar,
3. Lifafe: Baştan ayağa kadar olan bezdir (Lifafe en üste geleceği, baş ve ayak taraflarından bağlanacağı için daha uzun yapılır.).
Önce lifafe yere yayılır, onun üstüne de izar serilir, bunun üzerine de gömlek olan kamis açılarak ölünün başından geçirilip gömlek giydirilmiş hâlde izar üzerine uzatılır. İzar, önce sol tarafından, sonra sağ tarafından ölü üzerine sarılır. Bundan sonra Lifafe de aynı şekilde sarılır. Kefenin açılmasından endişe edilirse, kefen bezle bağlanır.
Kadınlar için beş parça olan kefen şunlardır:
Erkeklerde olduğu gibi,
1. Gömlek (Kamis)
2. Baştan ayağa kadar izar,
3. Baştan ayağa kadar lifafe,
fazla olarak da,
4. Göğüs üzerine bağlanan bez,
5. Başörtüsü.
Ölü kadına önce gömlek giydirilir. Sonra saçları iki örgü yapılarak gömlek üstünden göğsü üzerine konur. Bundan sonra başörtüsü yüzü ile beraber örtülür. Sonra izar sarılır, izarın üzerinden, eni göğüsten göbeğe kadar olan göğüs örtüsü bağlanıp daha sonra da lifafe sarılır.
Kefenin beyaz olması müstehabdır.
3. Cenaze Namazı
Cenaze namazı farz-ı kifayedir. Ölü için duadır. Din kardeşinin günah ve kusurlarının bağışlanmasını Allah’tan dilemek, ona son vazifeyi yapmaktır.
4. Kimlerin Cenaze Namazı Kılınır?
Bir ölünün cenaze namazının kılınabilmesi için altı şartın bulunması gerekir. Bu şartlar şunlardır:
1. Ölünün Müslüman olması,
2. Temiz olması (yani yıkanıp temiz bir kefene sarılması),
3. Cemaat önünde olması,
4. Ölünün tamamı veya bedeninin yarıdan fazlası yahut başı ile beraber en az yarısının bulunması,
5. Cenaze namazını kılacak kişinin (özürlü değilse) ayakta kılması,
6. Cenazenin sabit yerde olması, omuzda veya hayvan üzerinde bulunmaması.
Canlı olarak doğan veya vücudunun ekserisi canlı olarak çıkan bir çocuk yıkanır ve cenaze namazı kılınır.
Organlarının yaratılışı tam olan veya bazı organları belli olan düşük yıkanır ve bir beze sarılarak defnedilir, namazı kılınmaz. Hiçbir organı belli olmayan bir düşük ise yıkanmaz ve üzerine de namaz kılınmaz.
Cenaze namazı farz-ı kifaye olduğundan bazı Müslümanlar bu namazı kılarsa başkalarının kılmasına gerek kalmaz. Cenaze namazında cemaat şart değildir. Yalnız bir erkek veya kadın cenaze namazını kılarsa farz yerine gelmiş olur. Diğer namazları bozan şeyler, cenaze namazını da bozar. Namaz kılınması mekruh olan üç vaktin dışında her zaman cenaze namazı kılınır.
Cenaze namazının rükünleri, dört tekbir ile kıyamdır. Selam vermek vacibdir. Cenaze namazında rükû ve secde yoktur.
5. Cenaze Namazının Sünnetleri
1. Namazı kıldıracak imamın ölünün göğüs hizasında durması.
2. Birinci tekbirden sonra “Sübhâneke” okumak.
3. İkinci tekbirden sonra “Allâhümme Salli ve Allâhümme Bârik” okumak.
4. Üçüncü tekbirden sonra dua okumak.
6. Cenaze Namazının Kılınışı
Cenaze yıkanmış ve kefene sarılmış olarak namazın kılınacağı yerde “Musalla”ya konulur. Cenaze cemaatin önünde bulunur. Namazı kıldıracak imam, ölünün göğsü hizasında durur. Cemaat ayakta ve kıbleye karşı imamın arkasında saf bağlar. Cemaatin üç saf hâlinde olması müstehabdır.
Niyet ederken ölünün erkek veya kadın, erkek çocuğu veya kız çocuğu olduğu belirtilir.
Namazı kıldıran imam: Niyet ettim Allah rızası için hazır olan cenaze namazını kılmaya (ölü erkek ise) şu erkek için duaya” diye niyet eder.
Ölü kadın ise: “Şu kadın için duaya”
Ölü erkek çocuğu ise: Şu erkek çocuğu için duaya”
Ölü kız çocuğu ise: “Şu kız çocuğu için duaya” denilir.
İmamın arkasındaki cemaat: “Niyet ettim Allah rızası için hazır olan cenaze namazını kılmaya (ölü erkek ise) şu erkek için duaya, uydum imama” diye niyet eder.
Ölü kadın ise: “Şu kadın için duaya”
Ölü erkek çocuğu ise: Şu erkek çocuğu için duaya”
Ölü kız çocuğu ise: “Şu kız çocuğu için duaya” denilir.
Cemaatten biri ölünün erkek mi, kadın mı olduğunu bilmese, şöyle niyet eder: “Niyet ettim Allah rızası için imamın namazını kılacağı şu cenaze namazını kılmaya, ölü için duaya, uydum imama.”
Niyet ettikten sonra imam yüksek sesle, onun peşinden cemaat gizlice “Allâhu Ekber” diyerek birinci tekbiri alıp diğer namazlarda olduğu gibi ellerini kulak hizasına kaldırır ve göbek altına bağlar.
İmam ve cemaat gizlice Sübhâneke’yi okurlar. Sübhâneke’de diğer namazlarda okunmayan “ve celle senâük” cümlesi de okunur.
Sübhâneke okunduktan sonra eller kaldırılmadan imam açıktan, cemaat gizlice “Allâhu Ekber” diyerek ikinci tekbiri alırlar. Hem imam, hem de cemaat gizlice “Allâhümme Salli ve Allâhümme Bârik”i okur.
Sonra eller kaldırılmaksızın yine “Allâhu Ekber” denilerek üçüncü tekbir alınır ve cenaze duası okunur. Cenaze duasını bilmeyen onun yerine Kunut dualarını okuyabilir. Kunut dualarını da bilmeyen “Rabbenâ Âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil’ahireti haseneten ve kınâ azâbennâr” ayetini okur.
Bundan sonra eller kaldırılmadan tekrar “Allâhu Ekber” denilerek dördüncü tekbir alınır ve bir şey okunmaksızın önce baş sağ tarafa çevrilerek “Esselâmü aleyküm ve rahmetullâh” denilir. Sonra baş sol tarafa çevrilerek “Esselâmü aleyküm ve rahmetullâh” denilir ve böylece cenaze namazı bitirilmiş olur.
7. Cenaze Namazında Üçüncü Tekbirden Sonra Okunan Dualar
Her cenaze için önce şu dua okunur:
ٱَللّٰهُمَّ ٱغْفِرْ لِحَيِّنَا وَمَيِّتِنَا وَشَاهِدِنَا وَغَآئِبِنَا وَذَكَرِنَا وَاُنْثَانَا وَصَغِيرِنَا وَكَبِيرِنَا ٱَللّٰهُمَّ مَنْ اَحْيَيْتَهُ مِنَّا فَاَحْيِهِ عَلَى ٱْلاِسْلاَمِ وَمَنْ تَوَفَّيْتَهُ مِنَّا فَتَوَفَّهُ عَلَى ٱْلاِيمَانِ
Okunuşu:
“Allâhümmeğfir lihayyinâ ve meyyitinâ ve şâhidinâ ve ğaibinâ ve zekerinâ ve ünsânâ ve sağîrinâ ve kebîrinâ.
Allâhümme men ahyeytehû minnâ fe ehyihi ale’l-İslami ve men teveffeytehû minnâ fe teveffehû ale’l-imân.”
Anlamı:
“Ya Rab! Dirimizi, ölümüzü, burada bulunanlarımızı, bulunmayanlarımızı, erkeğimizi, kadınımızı, küçüğümüzü ve büyüğümüzü bağışla.
Ya Rab! Bizden meydana gelecek yeni nesilleri İslam dini üzerine yarat! Bizden eceli gelip öldüreceklerini de iman üzere öldür.”
Bu duadan sonra cenazenin durumuna göre aşağıdaki dualardan biri daha okunur. Şöyle ki:
a) Cenaze Erkek ise Şu Dua Okunur
وَخُصَّ هٰذَا ٱلْمَيِّتَ بِٱلرَّوْحِ وَٱلرَّاحَةِ وَٱلرَّحْمَةِ وَٱلْمَغْفِرَةِ وَٱلرِّضْوَانِ ٱَللّٰهُمَّ اِنْ كَانَ مُحْسِنًا فَزِدْ فِى اِحْسَانِهِ وَاِنْ كَانَ مُسِيئًا فَتَجَاوَزْ عَنْهُ وَلَقِّهِ ٱْلاَمْنَ وَٱلْبُشْرٰى وَٱلْكَرَامَةَ وَٱلزُّلْفٰى بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ ٱلرَّاحِمِينَ
Okunuşu:
“Ve hussa hâze’l-meyyite bi’r-ravhi ve’r-râhati ve’l-mağfireti ve’r-rıdvân. Allâhümme in kâne muhsinen fezid fî ihsânihî ve in kâne musîen fetecâvez anhü ve lekkıhi’l-emne ve’l-büşrâ ve’l-keramete ve’z-zülfâ birahmetike yâ erhamerrâhimîn.”
Anlamı:
“Rabbim! Bilhassa bu ölüyü, rahmete, rahatlığa, bağışlanmaya ve hoşnutluğa erdir.
Allahım! Bu ölü iyilik yapmış bir kişi ise şimdi sen de ona mükâfatını fazlasıyla ver, eğer bu ölü kötülük işlemişse cezalandırmaktan vazgeç! Günahlarını affeyle.
Bu ölüyü korktuğundan emin kıl, lütfun ile müjdele, onu ahiret şerefine ve yüksek mertebeye eriştir.
Ey merhametlilerin merhametlisi olan Allahım.”
b) Cenaze Kadın ise Şu Dua Okunur
وَخُصَّ هٰذَا ٱلْمَيِّتَةَ بِٱلرَّوْحِ وَٱلرَّاحَةِ وَٱلرَّحْمَةِ وَٱلْمَغْفِرَةِ وَٱلرِّضْوَانِ ٱَللّٰهُمَّ اِنْ كَانَتْ مُحْسِنَةً فَزِدْ فِى اِحْسَانِهِ وَاِنْ كَانَتْ مُسِيئَةً فَتَجَاوَزْ عَنْهُ وَلَقِّهَا ٱْلاَمْنَ وَٱلْبُشْرٰى وَٱلْكَرَامَةَ وَٱلزُّلْفٰى بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ ٱلرَّاحِمِينَ
Okunuşu:
“Ve hussa hâzihi’l-meyyitete bi’r-ravhi ve’r-râheti ve’l-mağfireti ve’r-rıdvân. Allâhümme in kânet muhsineten fezid fî ihsânihâ ve in kânet musîeten fetecâvez anhâ ve lekkıhe’l-emne ve’l-büşrâ ve’l-keramete ve’z-zülfâ birahmetike yâ erhamerrâhimîn.”
Bu duanın anlamı da, erkekler için okunan duanın anlamı gibidir.
c) Cenaze Erkek Çocuğu ise Şu Dua Okunur
اَلَّلهُمَّ اجْعَلْهُ لَنَا فَرَطًا وَاجْعَلْهُ لَنَا أَجْرًا وَذُخْرًا وَاجْعَلْهُ لَنَا شَافِعاً وَمُشَفَّعًا
Okunuşu:
“Allâhümmec’alhu lenâ feretan vec’alhu lenâ ecren ve zühren vec’alhu lenâ şâfian ve müşeffeâ.”
Anlamı:
“Allahım! Bu çocuğu cennette bizi karşılayıcı ve ahiret armağanı kıl...
Allahım! Bu çocuğu bizim için şefaatçi kıl ve şefaatini makbul eyle.”
d) Cenaze Kız Çocuğu ise Şu Dua Okunur
اَلَّلهُمَّ اجْعَلْهَا لَنَا فَرَطًا وَاجْعَلْهَا لَنَا أَجْرًا وَذُخْرًا وَاجْعَلْهَا لَنَا شَافِعاً وَمُشَفَّعًا
Okunuşu:
“Allâhümmec’alhâ lenâ feretan vec’alhâ lenâ ecren ve zühren vec’alhâ lenâ şâfiaten ve müşeffeah.”
Bunun anlamı da, erkek çocuklar için okunan duanın anlamı gibidir.
8. Cenazenin Taşınması
Cenaze kabre götürülürken tabutun dört ayağından tutularak önce tabutun ön taraftaki sol ayağı sağ omuza, sonra arka taraftaki sol ayağı sağ omuza, sonra ön taraftaki sağ ayağı sol omuza ve arka taraftaki sağ ayağı da sol omuza konmak suretiyle nöbetleşe taşınır.
Koşmadan fakat biraz hızlı yürünür. Küçük çocuk cenazesini bir kişi elleri ile taşıyabilir.
Uygun olan, cenazenin arkasından yürümektir. Cemaatin bir kısmının cenazenin önünden gitmesi de caizdir. Cenazenin arkasından gidenlerin, Allah’ı anmak, ölünün karşılaştığı durumu ve dünyaya gelenlerin sonunun böyle olacağını düşünmekle meşgul olmaları, faydasız şeyleri konuşmaktan sakınmaları gerekir.
Cenazenin arkasından yüksek sesle zikretmek, tekbir getirmek ve Kur’an okumak caiz değildir. Kabrin yanına varıldığı zaman cenaze omuzlardan yere indirilir. Cenaze yere indirilmedikçe oturmak mekruh olduğu gibi, indirildikten sonra (özürsüz olarak) ayakta durmak da mekruhtur.
9. Ölünün Gömülmesi
Kabir: Kabrin boyu, ölünün boyu kadar, genişliği insan boyunun yarısı kadar, derinliği de göğsüne kadar olmak üzere kazılır ve kıble tarafına ölünün konulabileceği şekilde oyularak lahit açılır. Ölü, kıble tarafından kabre indirilerek bu lahde koyulur. Lüzumuna göre bir veya birkaç kişi kabre inebilir.
Ölüyü lahde koyan kimse “Bismillâhi ve alâ milleti resulillâh” der. Kabir’de ölü sağ yanına ve yüzü kıbleye gelecek şekilde çevrilir ve dönmemesi için de arkasına toprak konur. Sonra kefenin bağı çözülür ve lahit ağaç (tahta) veya kerpiçlerle kapatılır. Kadın kabre konulurken lahit kapatılıncaya kadar kabrin üzerine bir örtü gerilir. Erkeğin kabri üzerine ise gerilmez.
Lâhit kapatıldıktan sonra el, kürek veya başka şeylerle kabre toprak dökülerek doldurulur ve kabir balık sırtı şeklinde yerden bir karış veya daha fazla yükseltilir, düz bir satıh hâlinde bırakılmaz. Orada bulunanların da baş tarafından kabre üçer avuç toprak atması müstehabdır. Bir kabre içinden çıkan topraktan fazlasını atmak mekruhtur. Toprağın pekişmesi için üzerine su dökmekte sakınca yoktur.
Kadını kabre yakın mahreminin indirmesi daha iyidir. Cenazeyi gece defnetmekte bir sakınca yoksa da gündüz defnetmek daha uygundur. Bir zorunluluk olmadıkça birden fazla ölünün bir kabre defnedilmesi caiz olmaz. Zaruret hâlinde defnedilebilir. Bu durumda cenazelerin arası toprak veya kerpiçle ayrılır.
Bir kabre defnedilenler aynı cinsten ise en faziletli olan kıble tarafına getirilir. Ayrı cinsten iseler önce erkek, sonra erkek çocuğu, onun arkasına da kadın cenazesi konulur.
Ölünün kemikleri çürüyüp toprak olmadıkça kabrin açılması ve ikinci bir cenazenin defnedilmesi caiz değildir. Ancak yer bulunmaması hâlinde önceki ölünün kemikleri bir tarafa toplanır ve yeni cenaze ile bunların arasına toprak konularak defnedilir.
Ölü, kabre defnedildikten sonra başka bir yere nakledilmesi caiz değildir. Fakat başkasına ait bir yere defnedilen ölüyü, yer sahibi oradan çıkarmak isterse nakledilir. Bir kimsenin, kendisi için hazırladığı kabre, başkasının defnedilmesi, geniş yer varsa mekruhtur. Yer darlığı varsa mekruh değildir. Ancak kabri açana masrafını ödemek gerekir.
Toprağın gevşek ve ıslak olması hâlinde ölüyü tabutla kabre koymakta bir sakınca yoktur. Kabirde ölünün altına pamuk, hasır, yastık gibi şeyler koymak caiz olmaz.
Bir kimsenin, ölmeden önce kendisi için kabir hazırlaması sakıncalı olmamakla beraber, insan nerede öleceğini bilemediği için gereği yoktur. Hz. Ebu Bekir (ra.), bir adamı kabir hazırlarken görünce şöyle demiştir:
—Kendin için kabir hazırlama, kendini kabre hazırla.
Bir kimsenin ölmeden önce kefenini hazırlaması mekruh değildir.
Bir Müslümanın, ehl-i kitap (Hıristiyan veya Yahudi) olan karısı ölünce, onu ayrı bir yerde defnetmesi daha uygundur.
10. Taziye
Ölenin yakınlarına taziyede bulunmak, sabır dilemek ve Cenab-ı Hakk’ın ölüyü bağışlaması için dua ve niyazda bulunmak müstehabdır.
Taziyeleri kabul etmek için ölü yakınları üç gün süre ile evde bulunabilirler. Taziye, cenaze defnedildikten sonra yapılmalıdır. Ölü yakınlarının üzüntüsü fazla ise defnedilmeden önce de yapılabilir.
İlk gün taziyede bulunmak daha uygundur. Üç gün geçtikten sonra taziyede bulunmak mekruhtur. Çünkü bu, ölü yakınlarının üzüntüsünü yeniler. Ancak orada bulunmayıp, sonradan gelenlerin üç günden sonra da taziyede bulunmaları mekruh olmaz.
Bir defa taziyede bulunan kimsenin ikinci defa taziye yapması da mekruhtur.
Ölü yakınlarının gelenlere yemek vermesi mekruhtur. Çünkü ziyafet vermek sevinçli zamanlarda meşrudur. Burada ise üzüntü vardır. Ölenin yakınları ve komşularının ölü evine o gün ve o gece yemek götürmeleri müstehabdır.
11. Cenaze Namazı ile İlgili Meseleler
İmam, birinci tekbiri alıp cenaze namazına başladıktan sonra gelen kimse, imamın ikinci tekbirini bekler ve onunla tekbir alarak namaza başlar. İmam namazı bitirdikten sonra yetişemediği tekbiri alır. İmam, ikinci ve üçüncü tekbirleri aldıktan sonra yetişenin durumu da böyledir. İmam, dördüncü tekbiri alıp henüz selam vermeden gelen kimse de tekbir alıp namaza girer. İmam selam verdikten sonra cenaze yerinden kaldırılmadan dua okumaksızın yetişemediği üç tekbiri peş peşe alır.
Cenaze namazının tekbirleri dörttür. Tekbirlerden birinin terk edilmesi hâlinde namaz caiz olmaz. İmam, üçüncü tekbirden sonra unutarak selam verirse, dördüncü tekbiri de alır ve selamı iade eder.
İmam cenaze namazında dörtten fazla tekbir alırsa, cemaat ona uymaz, imamı bekler ve onunla selam verir. Cenaze namazında birinci tekbirden sonraki tekbirlerde eller kaldırılmaz. Cenazeler birkaç tane olduğu takdirde namazlarını ayrı ayrı kılmak daha iyidir. Böyle bir durumda hangi cenaze daha önce getirilmiş ise evvela onun namazı kılınır. Beraber getirilmişlerse önce en faziletli olanınki kılınır.
Birkaç cenazenin hepsine topluca namaz kılmak da caizdir. Böyle bir durumda cenazeler, yan yana ve bir hizada saf hâline getirilir. İmam, bunlardan en faziletlisinin önünde durur.
Cenazeler peş peşe kıbleye doğru bir saf hâlinde de olabilir. Bu durumda erkek cenazeler imamın önünde bulundurulur, sonra çocukların, daha sonra da kadınların cenazeleri konulur.
Bir kimsenin, “öldüğüm zaman beni falanca yıkasın, cenazemi falan kişi kıldırsın” diye yaptığı vasiyet hükümsüzdür. Böyle bir vasiyete uymak gerekmez.
Ölü, yıkanmadan veya namazı kılınmadan defnedildiği durumda kabrin üzerine toprak atılmışsa artık kabir bir daha açılmaz. Kabir üzerinde namazı kılınır. Kuyuya düşüp çıkarılamayan veya çöken bir binanın altında kalıp çıkarılması mümkün olmayan kimselerin de namazı bu hükümdedir. Kabir üzerine toprak atılmamış ise çıkarılıp namazı kılınır, yıkanmadan defnedilmiş ise yıkanır ve namazı daha sonra kılınır.
Kabirde ölü sağ yanı üzerine konulmamış ve yüzü kıbleye çevrilmemiş ise üzerine toprak atılmışsa artık kabir açılmaz. Eğer toprak atılmamış ise kabir açılarak ölü sağ yanı üzerine yatırılarak yüzü kıbleye çevrilir.
Namazı kılınmadan veya yıkanmadan defnedilen bir ölü, dağılmadıkça cenaze namazı kabri üzerinde kılınır. Ölünün vücudu dağılmışsa kılınmaz. Bu hususta kuvvetli kanaat ne ise ona göre amel edilir.
Cenazeyi cami içine koyarak cenaze namazını camide kılmak mekruhtur. Cenaze, caminin dışına konulup cemaatin bir kısmı imam ile beraber cenazenin yanında, bir kısmı da caminin içinde bulunursa mekruh olmaz. Cenaze namazının mezarlıkta kılınması da doğru değildir. Fakat kılındığı takdirde yeterli olur. Cadde üzerinde de cenaze namazı kılmak mekruhtur.
Anne ve babasını kasten öldüren kimsenin cenaze namazı kılınmaz. Devlete karşı isyan edenler ile yol kesenler, çarpışma sırasında öldürüldükleri takdirde yıkanmaz ve cenaze namazları kılınmaz. Nitekim Hz. Ali, asilerin cenazesini yıkamamış ve namazlarını kılmamıştır. Çatışmadan sonra yakalanıp öldürülenlerin namazı kılınır. Kasten adam öldürdüğü için idam edilen kimsenin de cenaze namazı kılınır.
İntihar eden (kendini öldüren) kimsenin de cenazesi yıkanır ve namazı kılınır.
Müslüman velisinden başka kimsesi olmayan bir gayr-i müslim ölürse, Müslüman veli onu yıkayıp defneder veya ait olduğu millete teslim eder.
Anne ve babasından biri Müslümanlığı kabul eden çocuk ölürse, cenaze namazı kılınır. Çünkü din hususunda anne babadan hangisi hayırlı ise çocuk ona tabi olur.
Kaynak
Diyanet islam ilmihali