Tiryaki Board

Full Version: Benim Beynim Seninkini Döver
You're currently viewing a stripped down version of our content. View the full version with proper formatting.


Benim Beynim Seninkini Döver

Çocukluk günlerimizde başımız sıkışınca başvurduğumuz ‘benim babam seninkini döver’ önermesini artık değiştirmenin zamanı geldi dostlar. Şimdi zaman, beyinleri tokuşturma zamanı. Hayat inanılmaz bir hızla ilerliyor. Bu ilerleyişin karşısında iki alternatifiniz var. Birincisi yaşlanmak ve ölmek! Bu en zahmetsiz olan alternatifimiz. İkincisi biraz çaba gerektiriyor. Beynimizi kullanmak ve hayatı yaşlandırmak!

“O nasıl olacak ki, hayat yaşlanır mı?” diyeceklere bir sözüm var: Hayatı bir kas yığını olarak yaşarsanız, yaşlanır ve öbür dünyanın yolunu tutarsınız. Ama hayatın her anını gerçek bir keşif ve hissediş ile yaşarsanız, hayat sizin diri ruhunuzu yaşlandıramaz. Her daim capcanlı kalırsınız.

Hayat akıp giden bir suya benzer. Eğer onu bir kaba hapsederseniz kısa süre içinde o kabın içinde bozulur ve kokar. Ama onu sonsuz bilgi okyanusuna taşırsanız her zaman parlaklığını ve canlılığını korur. Akan nehirler kokmaz. Düşünen insanın beyni kokmaz, çürümez ve yaşlanmaz.

Beyninizle mücadele edecekseniz, beyninizin her daim çarpışmaya hazır bir asker gibi olması lazım. Askerlerin yaptıkları antrenmanlar gibi biz de beynimize antrenman yaptırmalıyız.

Düşünmek, düşünmek, düşünmek... İşte hayatımızın sihirli kelimeleri… Bu kelime insan olmanın, canlı olmanın, düşünen bir varlık olmanın bize en büyük armağanı.

Ne yapın ne edin başkaları ile mücadelenizi beyniniz üzerinden yapın. Beyniyle savaşan beyniyle kazanır. Ve beynin bize sunduğu zafer, her zaman için başarı, mutluluk, ahenk, esenlik, barış ve huzurdur.

Hayatla barışık olmak için, yaşamla ahenkli bir yolculuk için, evrenle uyumlu olmak için, kalbinizle barış içinde olanız için tek yol var: Beyninizi kullanan insan olmak.

Düşündüğümüz için mi varız, var olduğumuz için mi düşünüyoruz?

Bu soruyu ‘Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan çıkar?’ ikilemi yaşatmaktan zevk aldığım için sormuyorum. Haddi zatında horozun bu soruya verdiği cevap çok manidardır: “Ben işimi görürüm gerisine karışmam.”

Hayat ve kişisel problemler karşısında da horoz gibi olmayı önemsiyorum. Sorunların altında kalmak ya da pes edip sorunları yok saymak yerine “Ben düşürüm gerisine karışmam.” demek gerekiyor. Zaten düşünme yolunun yolcusu olan herkes, hayatın sorunları karşısında hayatla didişmez, bilakis hayatın önüne geçerek, yaşadığı hayatı kendisi şekillendirir.

Peki, siz ne yapıyorsunuz? Hayatın karşınıza çıkarttığı problemlere sırtınızı dönüp, gerisin geriye kaçıyor musunuz? Yoksa onlarla yüzleşip her duvarı bir kapı olarak mı görüyorsunuz?

Her duvar bir kapıdır aslında. Ama duvarları engel olarak görenler asla, o duvarların aslında bizi başka kapılara götüren rehberler olduğunu anlayamazlar. Hayatımızdaki engeller olmasaydı, hayat hiç gelişir miydi? Hala mağara devrinde duvarlara resim yapan canlılar olarak hayat sürerdik. Ama hayatın içindeki her türlü engeller bizi muhteşem bir gelişmenin içine taşıdı. Bilgisayarda yazılmış bu kelimeleri, büyük matbaalarda basılmış ve kitap haline gelmiş bir şekilde okuyoruz. Bir düşünün ben bunları mağara duvarlarına yazsaydım ve siz okumak için benim mağaramda olsaydınız. Amma zor bir iş olurdu. Ama işte çok kolay bir şekilde bunu yapıyoruz. Neden? Çünkü bizden önceki insanlar buna kafa yordular, düşündüler, ürettiler.

Düşünmek sadece bizi geliştirmez. Bizim dünyamızı merkez alarak bütün hayatı değiştirir. Var mısınız? Harika bir hayat yaşamak, hayatı geliştirmek, hayatı anlamlı kılmak ve kendimizi keşfetmek için düşünmeye, beynimizi kullanmaya!

Adem efendi, atıp tutuyorsun da başımızdaki dertlerle mi uğraşacağız, yoksa düşünmenin peşine mi düşeceğiz?

Bu soru, ya da benzer sorular aklına gelenler bu bölümü okuyabilirler. “Yok abi, benim sorunum yok, aslanlar gibi düşünme konusunda ikna oldum.” diyenler diğer bölümü direkt geçebilirler.

Yahu zaten akşama kadar iş güçle uğraşıyorum. Kredi ödüyorum, taksitlerimi denkleştirmeye çalışıyorum. Arabanın kaskosunu yaptırmam lazım, emlak vergimin günü geçiyor, sen de geçmişsin karşıma beynini kullan, düşün, aklını çalıştır deyip duruyorsun. Ben hangi ara bu işlerden kurtulup da beynimle meşgul olacağım?

Haklısın kardeşim haklısın.

Ama o beyni kullanmamakta ısrar edersen hayatın hep böyle geçecek. Hiç bir zaman dingin bir zihne sahip olamayacaksın. Hayatı hep ucundan yaşayacaksın. Bunun adı ‘günü kurtarmak’. Oysaki ben sana hayatını kurtarmaktan, gelmiş, geçmiş ve gelecek tüm günlerini kurtarmaktan söz ediyorum.

Aslan ormanların kralıdır ama avıyla sadece bir kere karnını doyurabilir. Acıktığında tekrar avlanması gerekir. İnsan ise yiyeceklerini saklama teknikleri geliştirerek günlerce aynı besinleri tüketebilmektedir. Yani tek başına aslan olmak, kral olmak yetmiyor. Ormanın en güçlüsü, vahşi doğanın kralı da olsan, düşünme özelliğin yoksa aynı tekdüze hayatı yaşarsın. Ve binlerce yıl önce aslanlar nerede ise şu an da oradadır. İnsanoğlu ise mağaralardan çıkıp Mars’a ulaştı. Düşünmenin insana kattığı katma değer budur. Diğer canlıların durağanlığının aksine insan devamlı kendini geliştirebilmektedir.

Eğer yerinizde saymak istemiyorsanız aklınızı kullanırsınız. Günü kurtarmanın değil, hayatınızı kurtarmanın peşindeyseniz beyninizi kullanırsınız. İşi güce köle olup yaşamak yerine, hayatı gerçek anlamıyla yaşamak isterseniz zihninizi yorarsınız.