Tiryaki Board

Full Version: Kör Nokta Nedir? Şeytanı Neden Göremiyoruz? (Kar©glanin 19 Nisan 2019 Vaazi)
You're currently viewing a stripped down version of our content. View the full version with proper formatting.

Kör Nokta Nedir? Şeytanı Neden Göremiyoruz?

(Kar©glanin 19 Nisan 2019 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

اَلَّذ۪ينَ يَذْكُرُونَ اللّٰهَ قِيَاماً وَقُعُوداً وَعَلٰى جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ ف۪ي خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هٰذَا بَاطِلاًۚ سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Elleżîne yeżkurûnallâhe kiyâmen veku’ûden ve’alâ cunûbihim veyetefekkerûne fî ḣalki-ssemâvâti vel-ardi rabbenâ mâ ḣalakte hâżâ bâtilen subhâneke fekinâ ‘ażâbe-nnâr.

Meali :

Onlar ayakta dururken, otururken, yan geldiklerinde, yani yatarken, hep Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler: "Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, seni tenzih ve takdis ederiz. Bizi cehennem azabından koru!  derler.

Sadakallahul Aziym Âl-i İmrân Suresi 191 . Ayet


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Fâtiha okumayanın namazı yoktur."

( Hadis-i Şerif , Buhari 765, Müslim 394, Ebu Avane 2/124, Ebu Davud 822, Nesei 909, Tirmizi 247, İbni Mace 837)

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

Bazı sünnetleri peygamber Aleyhisselam bir defa yaptı diye, bir defa yapmak ne farz ve vacip ne sünnettir. mesela haccı Ömründe bir defa yaptı diye, hacca bir defa gitmek marifet değildir, imkanı olan 50 kere de gidebilir, neden? mesela adam Hali vakti yerinde, her sene kurban keserken, Nisap miktarını bir defa geçmiş adam, bir defa kurban kesme şerefine Erdi, ve kurban kesti, ikisi aynı mı? O her sene kesiyor, Çünkü her sene nisap miktarından fazla malı var. hacda böyle, en sevdiğin birisine Muhammed bir kere gitti gördü diye, bir kere mi  gidip görürsün. Hz Adem Aleyhisselam ya da İbrahim Aleyhisselam yaşıyor olsa, Muhammed onu bir kere gördü diye, bir defa mı görmek lazım, O sünneti bir defa işledi, Adem'i bir defa ziyaret etti diye, bir defa mı yapmak lazım? Arafat'ta Adem ile Havva'yı ziyaret etmek, Hz. Adem Sağ Olsa atamızı 1 defa  ziyarete gidip, bir daha gitmez miyiz ziyarete? yine Mesela örnek : peygamber vaktinde, adamın bir tanesi Amerika'ya gidip, oradan bir çuval patates getirse, imkanı o kadar olsa, Bir daha gitme imkanı da olmasa, peygamber ve ashaba patates yedirse, Muhammed patatesi 1 defa yedi diye, biz de şimdi patates yemeyecek miydik, bir defa yiyip Ondan sonra patatesi bir daha yemeyecek miydik? aynı şey.

Yine ikinci meselemiz de, beş vakit namazın önünde veya arkasında sünnetleri var, cuma namazının yine sünnetleri var, fakat bayram namazının sünneti yok, önünde ve ardında bir sünneti yok, yine cenaze namazı için bir sünnet yok, Önce cenaze namazının sünnetini kılalım da, sonra farzını kılalım diye bir sünnet yok. ve deniyor ki namazda tahiyyatta, son oturuşta, ettehiyyatüden sonra, salavat okunur, Allahümme Salli ve Allahümme Barik duaları okunur, ve ardına da Rabbena Atina ve Rabbenağfirli duaları okunur. Ama imkan yok ya da, zaman kısıtlı, önce Rabbenağfirliyi bırakırsın, okumayıverirsin, biraz daha zaman kısa, rabbenaların ikisini de terk edersin, ondan da daha kısıtlı zaman varsa, bu sefer Allahümme barik i terkedersin, daha da zaman kısıtlı ise, bu sefer Allahümme Salli dualarının ikisini de terk edersin, ondan da zaman kısıtlı ise Ettahiyyatüyü bile terk edersin de, sadece bir miktar oturursun, ve selam verirsin, Hatta selamı bile sadece sağ tarafa verir sol tarafa vermezsin. Öyle olunca işte bu salavatı terketme meselesi, namazda salavati terketme meselesi, namazdaki sünnet ile kıyas olunur.  sünnetli namazlar, ve sünneti olmayan namazlar, bunu temsil eder işte. öyle ki namazdaki Rüku ve Secde terkedilmiş cenaze namazı var. Allahümme salli ala Muhammed okunmayan namaz olur mu olur, yine ettahiyatüsüz aolur mu olur, secdesiz namaz olur mu? olur cenaze manazi işte, fatihasız namaz olmaz demiş peygamber peki buna ne diyecegiz

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Fâtiha okumayanın namazı yoktur."

( Hadis-i Şerif , Buhari 765, Müslim 394, Ebu Avane 2/124, Ebu Davud 822, Nesei 909, Tirmizi 247, İbni Mace 837)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"İmam, kendisine uyulmak için öne geçirilmiştir. Bu yüzden, o tekbir alınca siz de alınız. Okuduğu zaman ise susunuz."

( Hadis-i Şerif , Buharî, Salât, 18, Ezân, 51, 74, 82, 128, Taksîru's-Salât, 17; Müslim, Salât, 77 , 82)


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Kim imanın arkasında namaz kılarsa, imamın kıraati onun da kıraatidir."

( Hadis-i Şerif , İbn Mâce, İkâme, 13)

secdesi  olmayan namaza namaz denir mi? deniyormuş cünkü cenaze namazı rükusuz secdesiz namaz, o zaman  kade-i ahirede son oturuşu olmayan, yani Tahiyyatsiz Namaz niye olmasın. Hatta ezan sadece Kıyam ile yapılan namaz, ezan sadece kıyam ile namaz kılmak gibidir,kamet yine ayaga kalkmakdir, yine arafatta sadece vakfe etmek, Allah için bir miktar ayakta durmak, arafatin namazidir, yine yani rukusuz secdesiz tahiyatsssssiz namazdir, yani sadece kiyami olan namaz, Hatta zikir ezansız namaz gibidir, ve zikir içinde Âl-i İmrân Suresi 191 . Ayette onlar otururken ayaktayken yan gelip yatarken de zikrederler deniyor, Yani öyle olunca Yatarak namaz kılınır mı, kılınır kılınır, yattığın zaman Allah demek Allahi tefekkür etmek, bir an Allahi hatirlayip onu anmak ve Allah deyip zikretmek namazı kılmak gibidir.

Geçen haftanın sesli vaazında bahsettiğimiz, kasları yapılandıran maddenin magnezyum olduğundan bahsetmiştik. magnezyumun da, yeşil olan her şeyde olduğunu, normal yapısında Doğada yeşil olan bütün her şeyde mevcut olduğunu bahsetmiştik. ve Hızır aleyhisselamın yani yeşilin bozulduğunu bahsetmiştik. Sen magnezyumun Yeşiller de olduğunu nereden biliyorsun, bilim adamları ve tıpçılar öyle demiyor dersiniz, size basit bir örnekle bunu anlatacağım, Allahu Teala aynı Hürriyet'in pazar bulmaca ekindeki gibi, dünyaya bulmacalar koymuş, bulmacayı çözen, Neyin nerede olduğunu çabucacık bulur.
ve Dana kaslı ve güçlü dövüşken dana yada inek yada öküz, et yiyerek ten kaslarını geliştirmiyor, ot yiyerekten kasları gelişiyor, yeşil ve ot ve cinsini yiyerekten, onun kasları güçlü oluyor ki, çiftci onunla çift sürecek, Onunla  ekini biçecek güce erişiyor, yine at öyle, eşek öyle, gücünü etten almıyor, et gözlere Kuvvet verir ki şahinlik kuvveti kazandırır ki atlar demiş ki

"Deve büyük, ot yer, Şahan (Şahin) küçük, et yer."

Et yiyenin Gözlerin şahin gibi olur, et yediğin zaman gözlerin iyi görür, ama ot ve cinsini yediğin zaman kasların güçlenir. ot yeşildir Kas yapılandırmasını sağlayan madde neymiş? magnezyum dedim, magnezyum en çok neyde varmış, ot ve cinsinde, yani yeşil ot cinsi yiyecek ve gidalarda. Dana kadar kuvvetli  başka Kaslı kim var? mesela fil diyelim, fil kaslarını  ot ile mi et ile mi geliştiriyor? Tabii ki ot ile, yani Magnezyum ne de varmış bulmacayı çözdük. magnezyum Yeşiller de varmış. ot ve cinsinde varmış, buğday buğday da ot cinsi değil mi, arpa ot cinsi, işte bütün ot cinsini bozmuşlar ki, şu anda kaslarımız yeniden yapılandırma yapmıyor, Ağrı veriyor, herhangi bir hareket Ağrı veriyor, dünyadaki diğer maddeleri de sadece pazar bulmaca ekiindeki bulmacaları çözün nerde neyin icinde oldugunu hemencecik buluvereceksiniz. yani dünyadaki bulmacaları Tabii ki, Hürriyet'in pazardaki bulmacaları çözünce değil, Allah da dünyaya  bunlari bulmaca gibi koymuş, anlayabilene. Bu size bir yol gösterici olsun, bir harita olsun, bunu öğrenin, buna bakın, diğerlerini  de kıyas yaparaktan siz bulun, Neyin nerede olduğunu hemen bulacaksınız Allah'ın izniyle, Bu yolu takip ettiğiniz zaman, size bu rehber olacak. o zaman hiçbir doktorun demesine de ihtiyaç kalmayacak, o doktor öyle diyor, Öyle değilmiş demeyeceksiniz, Allah doktoru, hakiki Doktor, Allah Doktor ne diyor, onu anlayacaksınız, Bileceksiniz, yaratan ne demiş Bize, onu göreceksiniz, bulmacayı çözünce de, Doktora bile ihtiyaç kalmayacak, ama işte maddeleri bozmasalar, GDO suyla oynamak falan olmasa, insanın Doktora bile ihtiyacı olmayacak, Mehdi vaktindeki Mehdi askerlerinin Doktora bile ihtiyacı olmayacak, aynı Muhammed vaktindeki gelen ecnebi  doktora  asahabin ihtiyacı olmadığı gibi, Neyi nereden alacağınızı hemen Bileceksiniz, ihtiyacınız olduğunda gidip alacaksınız Bu kadar basit.

Ashâbım Hasta Olmaz!

Ünlü doktor, Medine’ye geldiği ilk gün çok heyecanlıydı. Hayatında ilk defa, Mısır Kralı Mukavkıs tarafından yabancı bir şehre görevlendirilmişti. Buradaki insanları ücretsiz olarak tedavî edecekti. Bu görevini başarılı bir şekilde icra ederse kim bilir kral onu nasıl ödüllendirecekti.
Doktor, Medine’ye geldiğinde ilk önce Sevgili Peygamberimizin yanına uğrayarak kendisini tanıttı:
- Efendim! Kralımız Mukavkıs beni, size hizmet için gönderdi. Burada hastalarınıza bedava bakacağım, dedi.
Peygamber Efendimiz, doktora iltifat ederek ikramda bulundu. Sonra da ona güzel bir yer tahsis edilmesi ve ihtiyaçlarının karşılanması için ashab-ı kiramı görevlendirdi.
Doktorun keyfi yerindeydi. Medine’de kendisi gibi başka bir doktor olmadığından onun buraya geldiğini duyan Müslümanların kendisine akın edeceğini düşündü. Onun için Medinelilerden genişçe bir ev istedi. Bu evi aynı zamanda muayenehane olarak da kullanacaktı.
Artık her şey hazırdı. Doktor hastaları beklemeye başladı; fakat tedavî olmak için doktora ilk gün kimse gelmedi. İkinci gün de kapıyı çalan olmadı. Ertesi gün yine aynı… Tam bir ay geçmişti. Günler birbirini kovalıyor; ama kimse hastalığından dolayı tedavî olmaya gelmiyordu. Hem de tedavî için ücret alınmamasına rağmen… Neydi bu işin sırrı. Bu şehirde kimse doktora ihtiyaç duymaz mıydı? Yoksa buradakiler, hastalandıklarında başlarının çaresine kendileri mi bakardı?
Doktor sanki şoka girmişti. Kendisini hiç bu kadar âtıl ve faydasız olacağını düşünmemişti. Hâlbuki memleketi Mısır’da günde onlarca kişiyi muayene eder, bunun için de el üstünde tutulurdu. Acaba burada doktorlar hastaların ayağına mı giderdi? Niye kimse gelip kendisinden yardım istemiyordu?
Hiç beklemeden malzeme çantasını alıp dışarıya çıktı. Medine sokaklarını dolaşmaya başladı. Evlerin yanından geçerken inleyen, acıyla kıvranan birileri var mı diye kulak kabarttı. Karşılaştığı kişilere “Ben bir doktorum. Aranızda hasta olan varsa onu bedava tedavî etmeye geldim.” diyerek kendisini tanıttığı hâlde kimse ona herhangi bir hastalıktan dolayı şikâyet etmiyordu. Gülümseyen yüzlerle onu selamlayıp geçiyorlardı.
Doktorun merakı biraz daha artmıştı. İnsan topluluğunun olduğu yerde doktora nasıl ihtiyaç duyulmazdı? Bunun mutlaka bir sebebi olmalıydı. Bunu kim bilirdi acaba?
Doktor tekrar Sevgili Peygamberimizin yanına gitti. Hayret dolu bir ifade ile:
- Efendim! Buraya, size hizmet etmeye, dertlilerinize derman olmaya gelmiştim. Fakat haftalar geçmesine rağmen bugüne kadar hiç kimse tedavî olmaya gelmedi. Onun için benim burada durmamın artık bir anlamı kalmadı. Müsaade ederseniz ülkeme dönmek istiyorum. Fakat sormadan da edemeyeceğim. Sizin arkadaşlarınız hiç mi hasta olmaz? dedi.
Doktorun şaşkın dolu bakışlarına Resûlullah Efendimiz tatlı bir tebessüm ile karşılık verdi. Sonra da şöyle buyurdu:
- Benim ashabım pek hasta olmaz. Çünkü onlar acıkmadıkça bir şey yemezler. Sofraya oturduklarında da tam doymadan kalkarlar!
Doktor, bu ifadeler karşısında adetâ büyülenmişti. Bütün hastalıkların reçetesi işte bu idi. Şimdi Medinedeki Müslümanların neden hastalanmadığını daha iyi anlamıştı.

Şabanın Hilali ve 1 Şaban 1440

7 Nisan pazar gecesi Garp ufkunda Hilal'i gördüm, Hilal'in biriydi, Şaban'ın biriydi, herkim Ağzıyla kuş tutsa Gelse, bana şu gündü dese inanmam, hakkal yakin, Aynel yakin gözlerimle, 7 Nisan pazar gecesi Hilal'i gördüm, ve pazartesi 8 Nisan Şaban'ın biri, ve 15 gün sonra da Şaban'ın 15 i eder, ve o da gelecek hafta pazartesi güne denk gelir, Berat 15'inin gecesidir Şaban'ın ortası.  Hatta Pazarı pazartesiye bağlayan gece  ayın 15'i olacak yani Berat Kandili, kimse bana bunun dışında bir şeye inandıramaz gözlerimle Aynel yakın gördüm diyorum, Hilal'i gördüm Hilal'in birini gördüm kimse şu gündü Bugündü diye buna karşı iddia öne sürmesi Avusturya'da Bulunduğum yerde akşam çocuğu işe götürürken Garp ufkunda batı tarafında gökyüzünde Hilal'i gördüm.

ikinci mesele hala Hafız yetiştiriyoruz diye övünen  adamlara Merhaba, bunu daha önce konuştum, anlattım, yine Anlatmaya çalışacağım :

Sen Hafız yetiştirdin, adam 6 sene, yada 2 sene, 3 sene bunu ezberlemek için, canını dişine taktı, işini aşını bıraktı, zevki sefayı bıraktı, ölü gibi adam oldu, hafız oldu. ama şu anda istedikleri kimseyi hasta edebiliyorlar, Sen 6 sene uğraştın hafız yaptın, adamı hasta ettiler 2 ayın içinde öldürdüler, Ne oldu, senin 6 senelik emeğim Zayi Oldu, iki ay içinde öldürdüler. Eskiden  hafızlık Lazımdı, yazabilcek defter kağıt yok, matba yok, nasil cogaltilcak, kuran el ile yaziliyor, kagit yoksa deriye yazmişlar, deride yoksa, kemige yazmişlar, yani hafizlik mecburi o zaman. Peygamberimizin 70 tane yetişmiş öğretmenini bir gecede Şehit etmediler mi

#############

Benî Âmir Kabilesinin efendisi ve reisi Ebû Berâ' Âmir bin Mâlik, Peygamberimiz (s.a.v.)'i ziyaret maksadıyla Medine'ye geldi. Ebû Berâ, samimi bir insan, Resûl-i Ekrem ve Müslümanlara dost biriydi. Efendimize hediye etmek üzere de iki at ve iki deve getirmişti. Ancak Resûl-i Ekrem,

   "Ben, müşriklerin hediyesini kabul edemem. Eğer hediyenin kabul edilmesini istiyorsan Müslüman ol!"

diyerek onun hediyesini kabul etmedi ve kendisini Müslüman olmaya dâvet etti.

Ebû Berâ o anda Müslüman olmadı, ama İslâmiyete karşı gösterdiği alâkadan da vazgeçmedi. Peygamber Efendimize,

   "Yâ Muhammed! Beni dâvet ettiğin din, pek güzel, pek şereflidir. Kavmim benim sözümü dinler. Eğer sahabîlerinden birkaçını Kur'an ve Sünneti öğretmek üzere gönderecek olursan, ümit ederim ki, dâvetini kabul ederler." dedi.1

Resûl-i Kibriya Efendimiz, Necid halkına pek güvenmiyordu. Ashabına bir hâinlikte bulunabilirler endişesini taşıyordu, "Göndereceğim kişiler hakkında Necid halkından korkarım." diyerek de bu endişesini izhar etti.

Ancak Ebû Berâ' teminat verdi. "Onları ben himâyeme aldıktan sonra, Necid halkının onlara dokunması hadlerine mi düşmüş?" dedi.

Ebû Berâ'nın güvenilir, sözüne itimad edilir biri olması, Peygamber Efendimizin endişesini giderdi. Sonunda kırk veya yetmiş kişiden ibâret irşad heyetini göndermeye karar verdi. Altısı Muhacir, diğerleri Ensardandı. Hepsi de Suffa ehli idi. Başlarına Münzir bin Amr tayin edildi.2

Peygamber Efendimiz, ayrıca Necid halkına ve Benî Âmir reislerine verilmek üzere heyetle birlikte bir de mektup gönderdi.

İrşad ve tebliğ heyeti Bi'r-i Maûna denilen mevkie vardı. Burası Medine'nin doğu tarafına düşen Süleym ile Âmiroğulları yurtları arasında kalan Benî Süleym'e âit bir su kuyusu idi. Burada Hz. Resûlullahın mektubunu Amir bin Tufeyl'e götürmek vazifesini, Haram bin Milhan üzerine aldı. Bu sahabî mektubu getirip ona teslim etti. Ne var ki, mektubun muhatabı Âmir, okuma gereği bile duymadan elçi sahabîyi orada şehid etti.3 Aziz şehidin bu adamın darbeleri altındaki son sözleri şunlar oldu:

   "Allahü Ekber! Kâbe'nin Yüce Rabbine yemin olsun ki, kazandım gitti!"4

Âmir bin Tufeyl, bu ma'sum sahabîyi şehid etmekle de yetinmedi. Âmiroğullarını heyetteki diğer sahabîleri de öldürmek için yardıma çağırdı. Ancak, Âmiroğulları önceden Ebû Berâ, gelecek irşad heyetine dokunmayacaklarına dair söz vermiş bulunduklarından, bu adamın yardımına yanaşmadılar.

Benî Âmir'den yardım konusunda red cevap alan Âmir bu sefer kendisi gibi gözleri ve gönülleri kan ve kinle dolmuş Süleymanoğullarından birkaç kabilenin yardımını temin etti. Hep birlikte Maûna Kuyusu mevkiinde olup bitenlerden habersiz bekleyen masum sahabîleri de şehid etmek üzere harekete geçtiler.

Bu arada, mektubu götüren sahabinin geciktiğini gören irşad heyeti, dinlendikleri Maûna Kuyusu mevkiinden durumu öğrenmek üzere Necid bölgesine doğru yol almışlardı. Tam o sırada, karşılarında elleri silahlı kalabalık bir müşrik topluluğu buldular.

Sahabîler kılıçlarını sıyırarak kendilerini çepeçevre kuşatanlara,

   "Vallahi bizim sizinle hiçbir işimiz yok. Biz sadece Peygamberimiz (s.a.v.)'in verdiği bir vazife için yolumuza gidiyoruz." dediler.5

Fakat, kana susamış müşrikler, bu sözlere aldırış bile etmediler. Kararları kesindi. İslâm ve îmânı öğretmek kudsî vazifesiyle yola çıkan bu fedakâr sahabîleri, teker teker şehid edeceklerdi.

Başlarına gelecekleri fark eden sahabîler, el açarak Rabb-ı Rahîmlerine şöyle yalvardılar:

   "Ey Rabbimiz! Durumumuzu Resûlüne haber verecek burada kimsemiz yok. Selâmımızı ona Sen ulaştır! Peygamberin vasıtasıyla kavmimize haber ver ki: Biz Rabbimize kavuştuk. Rabbimiz bizden razı oldu ve bizi de razı etti."6

Aynı anda Cebrâil (a.s.) bu kahraman sahabîlerin selâmını ve durumlarını Resûl-i Kibriyâ Efendimize ulaştırdı.

Selâmlarına, "Aleyhimüsselâm" diyerek karşılık veren Resûl-i Ekrem, ashabına dönerek müşriklerin bu fedakâr kardeşlerini şehid etmek üzere olduklarını haber verdi ve onlar için mağfiret dilemelerini istedi.

Peygamber Efendimiz, ashabına bu haberi iletirken irşad heyetinde bulunan sahabîlerin bir kaçı müstesna diğerleri hâin düşman mızraklarıyla delik deşik edilmiş ve şehid olmuşlardı. Kurtulan sahabîlerden ikisi, deve gütmeye gitmişlerdi, biri ise öldü diye şehidler arasında terk edilmişti. Develeri güden iki sahabî, bir müddet sonra Bi'r-i Maûna mevkiine dönünce dehşetli manzarayla ürperdiler. Bu ciğer parçalayıcı sahne karşısında gözyaşı döktüler. Kendine hakim olamayan biri, müşriklerin arkasına takıldı ve şehid oluncaya kadar kendileriyle çarpıştı. Diğeri ise esir alındı, ancak sonradan serbest bırakıldı. Şehidler arasında öldü diye terk edilen Ka'b bin Zeyd Hazretleri ise müşrikler ayrıldıktan sonra, çıkıp Medine'ye geldi.7

Peygamberimiz (s.a.v.)'in Bedduâsı

Bu seçkin sahabîlerinin haince bir suikaste kurban gitmelerinden dolayı Peygamber Efendimiz son derece üzüldü.

Enes bin Mâlik, "Resûlullahın Bi'r-i Maûna'da şehid edilen ashaba yanıp üzüldüğü kadar hiçbir kimseye, hiçbir şeye yanıp üzüldüğünü görmedim."8 der.

Duyduğu derin üzüntü, Peygamber Efendimizi, bu canilikte bulunanlara bedduâ etmeye kadar götürdü. Haber aldığı gecenin sabah namazında birinci rekâttan sonra ikinci rekâtın rükûundan doğrulunca şu bedduâda bulundu:

   "Allah'ım! Mudar kabilelerini kahreyle. Allah'ım! Onların yıllarını Yusuf Peygamberin kıtlık yılları gibi çetin yap, başlarına dar getir. Allah'ım! Lihyanoğullarını, Adal, Kare, Zi'b, Rı'l, Zekvan ve Usayya kabilelerini sana havale ediyorum. Zira, onlar Allah'a ve Resûlüne karşı geldiler."9

Peygamberimiz (s.a.v.), bu bedduâsına bir ay boyunca, vakit namazından sonra devam etti. Sahabe-i Kiramda "Âmin" dediler.

###########
sen bundan ders almayacak mısın? daha Hafız yetiştiren Ahmet, mehmet amcam. Bugün USB Stick diye bir şey var, Kuranı Kerimi tefsirleri  ile mealini  aslını al içine koy, kalbinin üstünede bir cep dik, cebine koy,  Hatta Chrome Bir tane çanta yaptır, böyle küçük bir şey, ya da hem çelik zırhlı bir tane çanta yaptır, onu içinde evinde sakla.  ev yansa bile içindekine bir şey olmaz. 8 gigabyt USB Stick alsan içine her halde  hepsi girer. tefsirde girer, Kur'an'da girer, hadislerin hepsi, kütübü sittede girer, olmazsa biraz büyük 60 GB lik SD kartlar var ona koy. Hafız yetiştireceğim diye uğraşma, tamam mı? Bir millette 10 tane b 5 tane Hafız olsun o yeter, o sünnet daha devam etsin, herhangi bir rizoko için Hafızlarda olsun, ama milleti de, Çoluğu çocuğu da bu durumda strese sokma,  ölü gibi oluyorlar, hafızlar ölü gibi, hayattan ümitleri kırılmış, Benzi solmuş, sarılık hastalığına tutulmuş gibi oluyorlar, insanı sıkarak böylece psikopat hasta gibi oluyorlar. o yüzden şu anda teknolojiye uyuyacaksın,  işte adamı öldürdüler kaza oldu yada bir kurşun geldi, yada ömrü hitam etdi öldü, dünyada bir kaza oldu öldü Hafız gitti, o kadar emek zayi oldu, internete binlerce PDF halinde kuran ve hadisler mevcut onlari SD yada USB sticke atacak olsanız, 5 dakikanızı almaz. bunlar o kadar pahalı da degil.  O da kaç para üç kuruş beş kuruş her ne ise, herkes cebinin, cep telfonun icine bile alabilir, hem okumali, hem saklamali, alsın  koysun evine, evine cebine koymuş,  birde  bunu hizmet olaraktan çoğaltıp dağıttın herkese, Madem yapacaksın hizmet, hafızlık, ben sana bir günde 1 000 000 Hafız yetiştirilirim nasilmı  işte Kuranı Kerim Arapçası hadis Arapçası Türkçesi mealinın kaydedildiği 1 000 000 SD kart bu işi görür, artık o 3 sene 5 sene hafızlık vakti geçti, sen hala hafız yetiştirmekle sen diyorsun ki, Ben çifti tarlayı haala kara saban ile süreceğim demek gibi, kara saban ile süreceğim diye iddia ediyorsun haala.  artık o devir bitti şimdi modern traktörler vakti olduğu gibi, hafızlık Vakti de bitti diye anlattık bunu, bir kurşun ya da bir hastalık bir kaza öldürdü geçti, o kadar emek zayi oldu, böyle saklanacak bir durum yok, o zaman Kağıt Yok kardeşim, Kağıt yok kürek yok, yazma yok, çizme yok, başka ne yapsın Muhammed. moderniteye uyacaksın, zamanın giderine uyacaksın, mehdi vakti alttınçağ, artık  bilgisayarlar, laptoplar kamerelar, videolar youtubeler vakti. hepsi şu anda mevcut,Videolara cek ve  YouTubeye yükle,  o Kurani 50 tane kari ye hafıza okut öyle sakla, madem teganni seviyorsun, şarkı gibi okunmasından da hoşlanıyorsun, o zaman falancı hafızdan filanci hafızdan kari den diye de kaydet sakla artık, 1 000 000 Hafız yetiştirmeye gerek yok. herşeyden soyutlanmiş saf çocuklar oluyorlar, etrafına bakamaz hale geliyor, Hafız mış Vay o günah, Hafız mış Vay bu günah, her şeyden soyutlanıyorlar. Sen hafızsın o olmaz, sana yakışmaz, bu yakışmaz, halbuki bizde ruhbanlık yok.


Berat gecesi meselesine yeni açıklama, mesela bir bardak su kattığımızda, bir bardak su demek için, bardağın su dolu olması lazım. bardağa su katmaya başladığımız zaman, içindeki az bir su olması, bir bardak su dememize sebep olmuyor, fakat İslam'da cuma, perşembe akşamından girmekte, Perşembe İkindiden sonrası Cuma olaraktan sayılıyor. ve biz Hilal'in Perşembe ikindiden sonra gördüğümüz zaman, o gece Mesela ayın biri oluyor ertesi gündüz cuma gündüzüde ayın biri nin Gündüzü oluyor. yani bizde su bardağına su damlatır damlatmaz 1 bardak su demiş oluyorsun, İslami kurala göre, yani Perşembe'den Cuma girmiş oluyor ve hilai ilk vakite gördün, o gün başladı demek bu. Öyle olunca ben evelki gün 17 nisan 2019 Çarşamba  akşamı  dolunayı gördüm, ve Berat Gecesi olduğuna karar verdim, ve ona göre de amel ettim, zikirlerimi falan cektim. ve hatta Ertesi sabah da yine Berat gecesinin gündüzü olaraktan Seher Vaktinde zikrimi ikisinide yaptım Berat gecesi ve gündüzü hürmetine. Ay yin dün gece de yine Dolunay halindeydi, ay 2 Gece Dolunay olmaz, ayın 15'i 2 gün olmaz, ya 15 idir, ya 16'sı, Ya 14'ü dür. böyle olunca sadece saat farkı yüzünden ben 2 gecede ayı Dolunay halinde gördüm. ayın geç doğup geç batması sebebiyle. ve evvelki  Gece Dolunay görünce, ve haberlerde  Fransa'daki Notre Dame'ın kamburunun olduğu kilise yanmış, Meryem Kilisesi, İsa efendimizi Meryem'in, düşmanlarından sakladığı tapınak ve kiliselerden birisi, ve Fransa'ya kaçtıkları zaman. yine aynı gün Mescidi Aksa'da yangın çıkarmışlar ve İsa Efendimiz'in mezarını yakmaya kalmışlar, ve Avrupa'dan often Bayramı yani yumurta bayramı diye geçen bir bayram vardır ve İsa'nın önce çarmıha gerilmesi ve üçğncü gecede tekrar dirilişini ele alan bayramdır. ve dün Güründönerstag idi yeşil yeme günü,ve onlar gelenllikle Ispanak yemegi yerler ve et yasak ot serbest, yani tekrar yeşermesini temsil eden, tekrar Hayat, Hz isa nın bedenine  Can girmesini temsil eden, canlı Perşembe günü  ve bugün cuma karfreitagyani carmve içinde tekrar canlandı ve pazar gecesi ostersontag   son yemek ve kuzu eti ekmek ve şarap ve şerbet sofra, cumartesi oruc et orucu  diye geçiyor çarmıha gerilmesi, ve pazartesi ostermontag  pazartesi günü İsa Efendimiz yeniden Can bulup kalktığı gün olaraktan kutlanıyor, normalinde Bu bayramda İsa efendimizin yeniden dirildigi gün diye bildikleri gün, ve Mehdi Aleyhisselam İsa Efendimizden, İsa Efendimiz Mehdi den, Çünkü isayı meryem'den doğurtan çocuk, Gelecekten gelip de annesinden doğan çocuk, Mehdi'nin sebebiyle Mehdi  olan isa doğar  Gelecekteki isa Mehdidir geçmşteki hali isa dır, gelecekten gelip de annesinden doğan çocuk.  ama arada baba yok Gelecekten gelen çocuk,

zaman yolculugunda aradaki baban yok olursa ölümsüz olursun teorisi

arada bir baba yok,kendisi gelip kendisini doğurtan çocuk,  bir baba yok ki zamanda yolculuk hainleri gidipte babasını silse yok etse de Mehdi'nin dünyaya gelmesine veya isa nın dünyaya gelmesine engel olabilse. ama bunu düşünemeyen ahmak Deccal ve avanesi, işte zamanda yolculuk ile İsa'nın doğmasını engelleyerek den Mehdi'nin dünyaya gelmesine engel olmaya çalışıyorlar. ve onun izlerini yakarak dan İsa yanarsa, Mehdi de dünyaya gelemeyecek, bu zamanda yolculuk hikâyelerinde meşhurdur zaten, Sen gidip babana öldürürsen artık seni kimse öldüremez hikayeleri falan var, Deccal kendisi için bunu tasarlıyorlar ama, Allah zaten isa ile mehdiyi böyle yaratmış bile.  isan için ve Mehdi içinde babasını öldürünce,  artık yeniden  Mehdi olaraktan Doğamayacak artık bir daha Mehdi diye bir şey olmayacak hikayeleri yüzünden, masalları yüzünden, isa Efendimizin kabrinin, Ve Fransa'da saklandığı o Notre Dame Kilisesi nin yakılması Bu yüzden. ve orası meşhur frankeştayn canavarının deccalı icat ettiği yer, Çünkü diyoruz Musa arayan firavunun sarayında arasın, mehdiyi arayan deccalın yanında, Deccal arayan Mehdi'nin yanında arasın değil mi? Allah sağ eli sol elin hemen yanına, sağ gözü sol gözün hemen yanına vermiş, yani kardeş gibi, Yani aynı arkadaş gibi, Ve yine Ebu lehebi Muhammed'in vaktine, yine firavunu Musa'nın vaktine vermiş değil mi? Öyle olunca, İşte o frankeştayn denen Fransız gavur, kappe gavurun, orasını Meryem annemizin yaptığı o Tapınağı, genlerden oynayarak tan yeni icatlarında canavar yaratma işinde kullandığı laboratuvar olarakktan kullanıyormuş, ve oradaki yarattıklarının izlerini, hem Deccal'in arkasının izini siliyorlar yakarak dan, hem de Hz isa ve onun izlerini silerekten, Mehdinin dünyaya gelmesine engel olmaya çalışıyorlar.  ve Allah bunların bu halinide bildiği için, bu sene berat erken geldi. ve isa Efendimiz ay dedik, dünyadan Ayrılamayan, dünyadan kopup fakat ayrılıp  gitmeyen ayrılıp gitmeyen,  dünyaya hâlâ bağlı, bu ay onu temsil eden. ay, tam Dolunay olması, tam tekmil  çocuk demek, hani Çocuğun belli aydan sonra  altı aydan sonra  erkek mi dişimi Olacağı belli oluyor, 6 aydan sonra gidiyorsun  o kadına ultrasonar denen cihaz ile bakıyorlar çocuğun erkek mi kız olacağı belli oluyor, o zaman görebiliyor ayın 15'i odur yani nısfuş Şaban odur, yani Dolunay halinde artık çocuk kız mı olacak erkek mi olacak belli olmuştur.  o yüzden işte Şaban'ın ortası bu sene erken geldi ve ben dedim eveli gün gece gördüm. şimdi normalinde Diyanet ve benzerleri bugünü(19 Nisan2019) u Şaban'ın 14'ü olaraktan kabul ediyorlar ve bu gece görülecek Dolunay 15'i olaraktan kabul ediyorlar, 3 gün Dolunay olmaz, Eğer oluyorsa Bunda bir iş vardır. ve işte  15'inin Erken gelme sebebi, Muhammed Aleyhisselam ile birlikte İsa Efendimiz erken kaldırılmış, yeniden dirilmesi var ya, her sene yeniden diriliyor, ve Bahar ile yeniden diriliyor, Muhammed ile İsa Efendimiz. işte Muhammed gitmiş İsa efendimizi kaldırmış, ve erken kaldırmış, Evveli gün gece kaldırmış, cennete gitmişler, Oradan da başka bir yere gitmişler, ve  oraların yakıldığından Allahu Teala'nın haberi olduğu için, bu sene Berat gecesi erken geldi, erken doğan çocuk, fakat taşakları ve çükü denk çocuk.  Çünkü Dolunay erken geldi. Biz daha Dolunay olmamış haline Dolunay demedik, her şeyi tastamam bir çocuk, ve İsa Efendimizin  yeniden  kalkması yeniden çocuk olaraktan doğması, işte bunun önüne geçmeye çalışıyorlar. bunu önlemek için de isa nın yeniden doğmasını engellediği zaman, Mehdi de dünyaya gelmemiş olacak, çünkü Mehdi de Muhammed'den olunca, Muhammed de dünyaya gelmemiş olacak, Muhammed'in önünü kesiyor, Mehdi'nin  önünü kesiyor,  Allah Buna müsaade eder mi, elbet müsaade etmez, Sadece Mehdinin önü'nün kesmiyor, Mehdi gelmezse, Muhammed de gelmemiş oluyor, Muhammed de gelmeyecek o zaman. Allah bunu bildiğinden Muhammed'i de isa mehdiyi de erken kaldırmış, ve birlikte cennetin başka bir köşesine alınmışlar, ve bu vaktimiz Cennet dedik, cennetin hangi köşesinde ler acaba, bu cennet dünyamızın hangi köşesindeler onu Allah biliyor. Umut güneşi Mehdi sağ, ve ayakta görevinin başında, ve İsa Efendimiz sağ, ve ayakta, görevinin başında, ve annesi Meryem de sağ, ve ayakta, görevinin başında. ve düşünün işte Meryem annemiz bir kadın olmasına rağmen işte Mehdi'nin tabancası isa yı korumak için, yaşayan tabancası, İsa'yı korumak için, işte memleket memleket kaçmış, ve oralarda Meryem kiliseleri oluşturmuş, ve düşünün Karadeniz'deki Sümela manastırına gelmiş, Sümela Manastırı'nı kuran yine Meryem annemiz, orada İsa'yı Dağın Eteğinde saklamak durumunda kalmış. Aman yarabbi, kırlangıç mı Oluverdin ey Meryem annemiz. o Dağın tepesine harçları taşları nasıl çıkardın? kırlangıç mı oldun o vakit. Evet Kırlangıçlar işte böyle eteklere yuva yaparlar, ve Meryem annemizin cibiliyeti o an kırlangıçlığa dönmüş, ve Sümela Manastırı Dağın eteğinde, oraya yol yok, eşekle taşınmaz, ne ile O taşları kestiniz taşıdınız, bir kadın başına, sen o Manastırı nasıl yaptın. işte isa nın korunması, isa tabancasının korunması, Mehdi'nin bu vakte dünyaya gelmesi o tabanca sayesinde, öyle mühim tabanca. Muhammed de olmaz yoksa, Mehdi doğmaz Yoksa, öyle korunmuş. kırlangıçlarla da korunmuş  Bunu daha önceki boğazlarımız anlatmıştık işte Ebabil Kuşları, Ebabil, Ateş, Siccin taşları atan Kuşlar. ve Meryem annemiz Sümela Manastırı'nı inşa etmiş kadın başına, daha sonra oradanda Brezilya ya gitmiş. Aman yarabbi nasıl gittin Brezilya ya bir kadın başında, Nasıl gittiniz isa yı nasıl korusun, o Tabancayı nasıl korusun, Öyle alelade bir tabanca değil o tabanca çünkü.

Ve kafir Deccal, sonunda sanal Şeytan da icat etti!!!

Bazı Hollywood filmlerinde bu gösteriliyor ki "FlashMAN" lakaplı bir canlı, insanın bir çeşidi olaraktan, bazı güçleri olan bir insan olaraktan lanse ediliyor. Flaşman yani fırt fırt fırt, fırt orada, fırt burada cok HIZLI.

Şeytan ne demek? biz onu neden göremiyoruz? evlere damlara her yere giriyor çıkıyor, içimize bile girip çıkıyor, Biz onu neden göremiyoruz?

Kör nokta diye bir şey var, insanın kör noktası diye bir şey var, Orayı etrafını dönse bile göremiyor o kör noktayı İnsanoğlu. ama bunu bilim adamları tespit etmiş, gözün açısının dışında kalan küçük bir dar bir alan var, orası kör nokta, orayı ne yapsa göremiyor İşte o alan aralığı şeytanın dolaştığı alan ve bulunduğu alan. ve düşünün Bir yazılım yazacağız, mesela kapıyı açtın sen, posta kutusuna uzandın, Fakat sen posta kutusundan postaları çıkarırken, arka tarafından, kapının Aralık arka tarafında senin kör noktan var, sen posta ile meşgul iken, kapının arka tarafından birisi girebilir değil mi? o anda oranın açısı senin kör noktan oluyor. Yine arabayla giderken aynı şekilde, insanın bazı Kör noktaları var, yine çalışırken, yerken, içerken bazı Kör noktaları var, Orayı Sakın ha görmüyor gözler, ve bunları tespit ettiğimiz zaman, bunu bir kod ve yazılıum olaraktan yazdığımızda, Yani sen bir yere bakarken, öbür tarafına görmediğin yerlerin hepsinin bir formül ve kod olaraktan ve yazılım olaraktan bilgisayara yazılım toplayalım, hepsini alalım, ve bunların hepsini alalım. insanın hareket ederken, işçi çalışırken, yemek yerken, iş yaparken, Tuvalete girerken, evden çıkarken, bunların hepsini topladığımız zaman, hepsi bir yazılımı eder mi bütünü, Kör noktaları topladık bile, bildiğimiz bilebildiğiniz bütün Kör noktaları topladık, ve bunu bir yazılımı olaraktan yazdık, ve ve bunu da robot ve insan karışımı bir modelin içine beynine kaydettik, ve artık o nada isim olaraktan FlashMan dedik ve ona isim de verdik artık. o Sen posta kutusundan postayı alırken, senin arkandan eve girer, sen hiç görmezsin, arabaya da binerken, senden önce biner, sen onu hiç göremezsin, Sen frene basarken,o  gaza basar, Sen hiç görmezsin, Yani bütün kör noktalar ona ait, senin nerede ne ile meşgul iken, Neyi görmediğini bilmediğini bilen bir yazılım, ve bunu Deccal ve askeri yazdılar ve bu robot karışımı insanı, yani yaratık, frankeştayn canavarlarından birisi de bu, Bunu da böyle bir canavara yüklediler, ve şu anda sanal Şeytan, yani yarı insan yarı robot şeytan oluşturdular, ve şu anda insanlara, her türlü Melaneti bununla yapmaktalar.

Ebu Ümame (ra) rivayet ediyor.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Allahım, göz açıp kapayıncaya kadar dahi beni nefsimin eline hakimiyetine bırakma, ve bana  verdiğin güzel şeyleri geri alma."

( Hadis-i Şerif , Ebu Dâvûd ,Edeb 110, Camiüssağir-1478)


Peygamber Efendimizin böyle  Allahu Teala sığındığı rivayet oluyor.

işte göz açıp kapama meselesi nerede geçiyordu Kur'an'da?

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

قَالَ عِفْر۪يتٌ مِنَ الْجِنِّ اَنَا۬ اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَۚ وَاِنّ۪ي عَلَيْهِ لَقَوِيٌّ اَم۪ينٌ قَالَ الَّذ۪ي عِنْدَهُ عِلْمٌ مِنَ الْكِتَابِ اَنَا۬ اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ يَرْتَدَّ اِلَيْكَ طَرْفُكَۜ فَلَمَّا رَاٰهُ مُسْتَقِرًّا عِنْدَهُ قَالَ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ي۠ لِيَبْلُوَن۪ٓي ءَاَشْكُرُ اَمْ اَكْفُرُۜ وَمَنْ شَكَرَ فَاِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ رَبّ۪ي غَنِيٌّ كَر۪يمٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Kâle ıfrîtun minel cinni ene âtîke bihî kable en tekûme min makâmike, ve innî aleyhi le kaviyyun emîn. Kâlellezî indehu ilmun minel kitâbi ene âtîke bihî kable en yertedde ileyke tarfuke, fe lemmâ reâhu mustekırran indehu kâle hâzâ min fadlı rabbî, li yebluvenî e eşkur em ekfur, ve men şekere fe innemâ yeşkuru li nefsihi ve men kefere fe inne rabbî ganiyyun kerîm.

Meali :

(Süleyman, “Ey ileri gelenler! Onlar bana teslim olmadan önce hanginiz bana onun (kraliçenin) tahtını getirebilir?” dedidiginde)

"Cinlerden bir ifrit , ”Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm ve şüphesiz ben, buna güç yetirecek güvenilir biriyim” dedi.

Kitaptan bilgisi olan biri, “Ben onu, gözünü kapayıp açmadan önce sana getiririm” dedi. Süleyman, tahtı yanında yerleşmiş hâlde görünce şöyle dedi: “Bu, şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni denemek için, Rabbimin bana bir lütfudur. Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir.”

Sadakallahul Aziym Neml Suresi 38,39,40. Ayet. 38 arapcasinda yok

Süleyman'ın tahtı getirmesini istediğinde cinlerden bir ifrit sen yerinden kalkmadan dedi Başka bir alimde dedi diyorlar O da sen gözünü Kırpasıye kadar dedi diyorlar, Demek ki o alimde insan değilmiş, Berfu yada Berhıyâ diyorlar, O insandı diyorlar, Alim kimseydi dedi o ayete, oda normal insanlardan değil , cinlerdendi ki, diyor ki işte peygamber onun eline bırakma diyor Peygamber Efendimiz, yani göz açıp kapayana kadar diyor. göz açıp kapayana kadar ben dedi getiririm dedi Berhıyâ, şimdi o cins şeytanın iyisi var, Mümin olanı var, Bir de bunun kafir olanı var, onun yapacağı şeytanlığı düşünüyor musunuz. göz açıp kapayana kadar,  o yanına geldi senin, ve altınını, aldı falan adamın evine soktu, Ondan sonra da sana da geldi,  Senin altınları falanadam çalmış git çabuk öldür onu geri al dedi, gittik Baktık Altınlar orada, öldürdün, Halbuki adamın alakası yok, yani bu şeytanın yapabileceği şeytanlıkları düşünebilir misiniz, biribirine herkesi kırdırır, düşman eder işte. demiş ki Peygamber Efendimiz beni göz açıp kapayana kadar bile nefsimin eline bırakma, Yani beni onun eline bırakma işte oo rada nefis olarak  lanse yapıldı, işte "falaşman" şu anda böyle,  fırt orada, fırt burada, bir orada bir burada, bir de hızlı  ve tarafıda deccaldan tarafa müminlere neler yapmaz degil mi?

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Allah için birbirini seven iki kimse bir araya gelseler ve, salavat getirip musafaha etseler, ellerini toka etseler, günahları sonbahar yaprakları döküldü gibi dökülür, ayrılmadan önce Allah'ın affına ermiş olurlar.

( Hadis-i Şerif , Ebu Davud, Edeb: 143,el-Ezkar Trc. s.480)

buyurdular Rabbim sevenleri sevdikleri ile bir araya getirsin, Allah için sevişenleri bir araya getirsin de, günahlarımızı onların hatırına, sonbahar yaprakları gibi döksün inşallah.

Kehf suresindeki Zülkarneyn ayetlerinde

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّا مَكَّنَّا لَهُ فِي الْأَرْضِ وَآتَيْنَاهُ مِن كُلِّ شَيْءٍ سَبَبًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnna mekkenna lehu fil ardı ve ateynahu min kulli şey'in sebeba.

Meali :

Doğrusu Biz, onu yeryüzünde güçlendirdik ve ona her şeyden bir sebep verdik.

Sadakallahul Aziym Kehf Suresi 84. Aye


inna mekkenna fil  erdi geçiyor, bu buradaki Mekkanne  degil esas yazılımı "Ma kane" dir peki o ne demektir yani Yasin Suresi'nde geçen Kün Feyekün kelimesi

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّمَآ أَمْرُهُۥٓ إِذَآ أَرَادَ شَيْـًٔا أَن يَقُولَ لَهُۥ كُن فَيَكُونُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn.

Meali :

Bir şeyi dilediği zaman, O’nun emri o şeye ancak “Ol!” demektir. O da hemen oluverir.

Sadakallahul Aziym Yâsîn 82. ayet

yani "Kün" Ol deyince olur, Allahu Teala isimlerini ve sıfatlarını, yeryüzündeki insan, hayvan, bitki ve madde ve melek ve cin halifelerinde tecelli ettirmekte olduğunu söylemiştik, ve İşte o Kün deyince Ol deyince olur sıfatı ve ismini tecelli ettirdiği kimsede Zülkarneyn miş Zülkarneyn isimli lakaplı kimseyi vermiş o ayette öyle diyor, mekkanna(Ma Kane Ne olmasini isterse dilerse olsun) ismini ona verdik buyuruyor amma sadece dünyada fil ardi diyor dünyada ma kane görevini ona verdik, Ol deyince olduran işini de ona verdi. Yani bir nevi Allahlık görevi, halife Amma "ma kane" halifesi, Ol deyince olduran halife, ve bu kim olabilir?

Zülkarneyn ismi nasıldır?

zül demek, hata demek, Karneyn ne demek hani karınca Vadisi diye yer var, karigne karincasi vadisi, köy demek köyler demek ya da halk demek, karınca halkı  amma normal karinca degil isiran karinca

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

حَتَّىٰ إِذَا أَتَوْا عَلَىٰ وَادِ النَّمْلِ قَالَتْ نَمْلَةٌ يَا أَيُّهَا النَّمْلُ ادْخُلُوا مَسَاكِنَكُمْ لَا يَحْطِمَنَّكُمْ سُلَيْمَانُ وَجُنُودُهُ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Hatta iza etev ala vadin nemli kalet nemletüy ya eyyühen nemlüdhulu mesakineküm la yahtımenneküm süleymanü ve cünudühu ve hüm la yeş´urun.

Meali :

Ne zamanki, karınca vadisi üzerine geldiler, bir karınca dedi ki: Ey Karıncalar!. Yuvalarınıza giriniz, Süleyman ve onun askerleri farkında olmadıkları halde sizi ezmesinler.

Sadakallahul Aziym NEML SURESI 18. AYET

Öyle olunca ve sonraki kelime de "ayn" kelimesi Ayn demek tek göz, "ayneyn" iki göz demek, öyle olunca Zülkarneyn "Hatali köyün efendisi" 2 hatalı bakışın olduğu halk, iki hatalı görüşe sahip olanlar, yani biri Mehdi biri Deccal ve taraftarlari zmani, ve bunlardan Zülkarneyn işte burada iyi olanın temsil ediyor, Yani mehdiyi temsil ediyor, ve iki gözden birisi deccalın, Deccalın Gözünün bozuk olduğu bilindiğine göre, iki gözden iyi gözlü olan, görüşü isabetli olan Mehdi Aleyhisselam, Gözü bozuk olan ise Deccal Aleyhisselam, bunu biliyoruz zaten, gözünün bozuk olduğunu Peygamberimiz hadislerinde bildirmiş, Gözü bozuk demek görüşü de bozuk Demek ki,

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Allah kör değildir. Dikkat edin. Mesih-ı Deccalın sağ gözü kördür. Gözü sanki fırlamış bir üzüm tanesi gibidir.”

( Hadis-i Şerif , Müsned, 3:367-368.13)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Kör olduğu halde insanlara, 'Ben sizin Rabbinizim.' der. Halbuki sizin Rabbiniz kör değildir (yaratıklara benzemekten, her türlü kusur ve noksanlıktan uzaktır).”

( Hadis-i Şerif , Buharî, Fiten: 26; Müslim, Kitabü'l-Fiten: 20; Müsned, II:33)


burada da ne diyor hatalı görüş zil yani hata zül,  iki hatalı bakıştan, iki gözden hatalı bakış, o hali şimdi yaşıyoruz, mehdi ve deccal in vakti şu anda, hatalı bakışa sahip olan Deccal aleyhillane, ve doğru ve isabetli görüşü olan Mehdi Aleyhisselam ve onun grubu, ve Allah Mehdi Aleyhisselam'a Bir nevi Allahlık Halifelik görevi vermiş, halife Amma"kün emrini" ona vermiş, yani Ol deyince olur, bunu inkar ediyorlar, Ol deyince olma sürecine girer, olmaz falan Feslikan diyenler var, Tamam o da bu işin rahleleri arasında, Ama bazı şeyler ol deyince oluverir. Kuranı Kerim'de yine "Zül kuvvetil Metin" var, aynı cümlenin değişik versiyonu, ve bunu birbiriyle kıyas ettiğimiz zaman, zül hata, kuvvet ve Metanet ve hata birleştiğinde, işte ne oluyormuş, Demir ve şeytanın maddesi, hata kuvvet ve Metanet birleşince Demir meydana geliyor, Demirde şeytanın maddesi hatalı, ve kuvvetli , Demir sert eğilmeyen bükülmeyen, secde etmeyen, metanetli ki yıllardır davasından vazgeçmedi, çok metanetli, hala insanla savaşıyor, ben onu yeneceğim diye, gözünü bile kırpmadan neredeyse, metanetli kararli element, ve bunlar birleşince şeytanı oluşturuyor, ve burada Zülkarneynde de zül başta,  yine hatalı memleket,hatalı millet, ayın tek göz, Ayneyn iki göz, artık kıyasıda siz yapın, Ben size yolu gösterdim, kapıyı gösterdim çıkışı siz bulun.

Dünyamızın dışında, dünyamızın magnetizması, yani manyetik alanı denen bir dalga var, çekim kuvvetini oluşturuyor, mıknatıs sistemi, dünyanın magnetizması, yani çekim kuvveti, ve bu çekim kuvveti sayesinde, ay dünyamızın etrafında dönüyor, ve bu kuvvetin temsilini Pascal bulmuş Binom Açılımı ve Pascal Üçgeni ve denkleminde o, 1. derece denklem, 2. derece denklem, diye bir piramit oluşturulur, yani Allah, 1 in altında 2 tane 1 etti 2, yani  Allah var idi, Allah Adem ile Havva'yı yarattı, Allah'ın altındaki halife iki tane oldu, Adem ve Havva, 2. derece denklem, Adem ve Havva'nın bir tane çocukları oldu 3. derece denklem, sonra çocuklar iki iki olmaya başladı, ikii ki ilerleyen denklem 4. derece deneklem
1
11
121
1331
14641
x^4 + 4(x^3) + 6(x^2) + 4(x) + 1

(x+y)² = x²+2xy+y²
((x-y)² = x²-2xy+y²
(x-y)³ = x³-3x³y+3xy³-y³
(x+y)³ = x³+3x³y+3xy³+y³
(x-y)⁴=x⁴-4x³y+6x²y²-4xy³+y⁴

hani artık "ab" şeklinde oluyor yada hani xy xy kare denklemin açılımı yani artık çocuklar çift çift doğmaya başlıyor x², 2xy artık Çift doğmaya başlıyor, ondan sonra, sonra onun 5. derece 6 derece denklem diyerekten gidiyor, ve mimar sinanda işte ustalik mimarisi olan Selimiye caminin minarelerini, bu dördüncü derce denklemin açılımı olarak yapmış, ve 3 minarersine birbirini görmeyen üç ayrı kapıdan, üç ayrı şerefesine çıkılır vaziyette yapmış,  ve bu manyetik alan ve pascal üçgeni artı tarafa gittiği zaman dünyada doğan büyüyenler, Fakat aynı sistemin eksi tarafına gideni var ve yaşlanıp ölenler, iki Kutup var O da eksi  ve artı tarafına giden denklem, ve bu Magnetizma oluşturuluyor, evrenin açılım formülü de bu şekilde yani, kainatın açılımı bu şekilde, Adem'in evlatlarının doğması, yani dünyada kısırlık olduğu zaman, artık çocuk doğmayacak duruma geldiğinde, artık Kainat durdu demek, ölenler Doğan'dan çok olmaya başladıysa, artık Kainat çökmeye yön tuttu demek artık. Artık Geriye dönecek ve çökme olacak demek. Ve bu sistem soldan sağa yani soldan sağa yazdığımız zaman sayılar 1 2 3 4 5 diye artarak dan gidiyor, Fakat sağdan sola yaptığımız zaman, sondan geriye doğru gidiyor, ve biz İslam ümmeti olaraktan  kitabımız Kuranı Kerimi sağdan sola okuruz, sağdan sola gittiğimiz zaman, biz bitiş ve  eve dönüşe doğru gittiğimizi kabul ederiz, fakat kafirler ve diğer ecnebiler, Latince ve bizim Türkçe'de latincede de kullandığımız gibi, soldan sağa giderler, diriliş doğuş ve çoğalış,  elektrikteki sistemde de bu vardır, bir sağdan sola giden elektrik, bir de soldan sağa giden elektrik, onlar yokluktan varlığa doğru gidiş, ve bizim tarikatımız Raşidi Tarikatındaki tesbihimizdeki zikirlerin sistemi de bu şekildedir,bazısı yokluktan varlığa doğru, tesbihi soldan sağa doğru çekmek veya tersine çektiğimiz zamanında sağdan sola varlıktan yokluğa dirilişe doğru, ve işte Geldik isavilerin "Osternn Bayramı'na" İsa Efendimiz O yüzden dirilmiştir, onun sistemi, soldan sağa sistem olduğu için, onun yönü soldan sağa,  ama Mehdi Aleyhisselam sağdan soladır, O da bitirişe Doğrudur, Çünkü Mehdi sonda gelir, sondan başa doğru gider, İsa başta sona doğru giden, tersi 1,2,3,4,5,6,7  yani ileri doğru giden, Mehdi başa, sıfıra Doğru giden, o yüzden dedik ki işaret parmağımız küçülmüş, paramak 13 lü den dokuzluya  indidedik, sıfıra Doğru,...

Dünyamızın dışı havasız, havanın olmaması demek, karanlık yapıyor işte yukarısını, ve Zülkarneyn  ve eshab-ı Kehf,  işte zaman makinesini keşfeden kimseler, ve onu ilk kullanan kimseler olaraktan Kuranı Kerim'de anlatılıyor gizlice, ama dedik zamanda yolculuk eden peygamberimiz Miraç etti, cenneti Cehennemi, oralarda olan biteni gördü, oradan bir çöp getiremedi, ne getirdi, size hediye olaraktan Amenerrasulü getirdim, namaz getirdim dedi, ya buradan 6-7  palet defter götürseydi, bir palet kalem götürseydi de, bütün Olan biteni ashap yazsalardı, bize daha iyi kalıcı olmaz mıydı, ya da kamera var  bu devirde ve video kasetleri falan dvd ler cd ler götürseydide hep bütün olan bitenleri  video ile kayıt etselerdi, bize daha kalıcı bilgi olmaz mıydı?  Halbuki bu vakte gelmiş, işte bizim vaktimiz e kadar, her şeyi görmüş, Aynel yakın görmüş, hakkal yakin içine dahil olmuş, mehdiyi tarif ediyor, ahir zaman alametlerini tarif ediyor, neden buradan bir igne çöp götürememiş işte, zaman makinesi ile zamanda yolculuk da bu şekilde, filmi seyredersin de, filme müdahale edemezsin, film bitmiştir, filmi sadece seyretme hakkın var, istediğini yerini  geri ileri çek seyret, ama müdahale hakkın yok. ama Hızır ve Zülkarneynin müdahale hakkı var.

Ve başka bir meseleye gelirsek,  Allah'tan başka Allah var var mı ki, Sen diyorsun ki, Allah'ın halifesi insanları, yeryüzündeki Allah ve Tanrılar diyorsun, Allah'tan başka Allah mı var ki diyenler var.

Ve bunu şu örnekle anlatacağım : Allah insanoğlunu yarattı, insanı yaratana halag Allah dediği Kur'an'da mevcut

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

ٱقْرَأْ بِٱسْمِ رَبِّكَ ٱلَّذِى خَلَقَ  خَلَقَ ٱلْإِنسَٰنَ مِنْ عَلَقٍ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ikra’bismi rabbikellezî halak. Halakal insâne min alak.

Meali :


Sadakallahul Aziym Alak Suresi 1 ve 2. ayet


ve alak demek hücre demek, ve diyor ki hücre olan Allah insanı yarattı diye tarif ediyor bize. Allah Allah, biz halagallah'ı başka şey biliyorduk, yaratan Allah diye biliyorduk, Halbuki "halak Allah" demek : "hücre olan Allah, insanı, hücrelerden meydana getirip yarattı." O zaman insanın yaratan Tanrısı hücre imiş, yaratanı hücre imiş, hücrede Bütün her bilgi var, hücre Allah, Allah Allah....

Ve dünyamızda da araba diye bir şey icat olmuş, Auto, arabayı icat eden amcayı "Henry Ford" olaraktan duyduk bildik. işte Henry Ford arabanın mucidi olduğu gibi, Gerçek mucit Allah'tır, yani "Mecid Allah"  bulan buluşturan Allah, icat eden Allah, o an Allah, Henry Ford'un içine girmiş, ve araba icat etmiş, o zaman Henry Ford, arabanın Tanrısı, Allah'ı değil mi? arabanın yaratanı değil mi? Yani bu Henry Ford olaraktan, bir şahıs olaraktan değil bu ama, aynı Matrix filminde myster simitin birinin içine girerek ten, o gibi değil de, kendisi O olaraktan hareket etmesi gibi, Allah işte Henry Ford'un içine girerek ten, Arabayı icat etmiş, mucit Allah, arabanın Tanrısı, onun ismini de ne koymuş, Henry Ford koymuş, demiş ki arabanın tanrısı Henry Ford demiş.

Yine mesela Davut olmuş, demiri ateşle kızdırıp işlemiş, ve onu yararlı hale getirmiş, demirin ilk defa işlendiğini, demiri keşfeden, bilen, ve demir icatlarını yapan Allah olaraktan David Allah olmuş,  yani Davut Allah, yine Tıp Lokman ve İsa Efendimizle tamamına ermiş, ve insanın içine girip  ölüleri diriltmiş,  yoktan hayat veren değil, ölmüşü diriltmiş, yani "Müheymin Allah" İsa Efendimiz sonra körlerin gözünü açmış, Basir görmek mübaşir veya mübasir Allah Gördürten Allah ve göz doktoru olmuş ve basar veya Türkçemizdeki  sarı kelimesi oradan yani  sarı yani basir gören ve mübasır "Gördürten Allah" Hz isa

Allah  kuranda birçok yerde biz yaptık diyor, biz kim? işte biz : İsa, Musa, Henry Ford, Edison,..... hepsinde Allah tecelli etmiş ve, dünyayı imar eden yine Allah, Allah tek kuvvet, tek yaratan, tek bulan, tek bilen, ondan gayri Tanrı yok.

Ve biz çoklu kainatlar modelini anlatıyoruz, bizim bu Theory i birçok bilim adamı da benimsedi, o görüşümüzü. ve bazıları da diyor ki, ama o kadar çok Kainat olamaz diyor, ve bunu şu Açıklama ile anlatıp devam ettiriyoruz :  Bu tezimiz aynen Amerika'nın film setleri gibi, film seti kurulmuş, sağ tarafa geçiyorsun, berber var, sol tarafa geçiyorsun aşçı Dükkanı, ön tarafa gidiyorsunuz, lokanta, üst tarafa gidiyorsun, diskotek, Bilmem öbür tarafa geçiyorsun, memur odası, yani film setinde her şey mevcut ve sabit, fakat filmde oynayacak oyuncuların Sabit değil, ama film seti sabit, yani Dünyamız sabit, dünyadaki Ankara sabit, İstanbul sabit, Viyana sabit, ve oradaki evlerde sabit, şu anda çoğu evler bile sabit, oralara giren çıkan kiracılar, yahut Ahmet ölmüş,dedesinden miras kalmış, Mehmet o evde duruyor, Mehmet de ölmüş, oğlu kızı duruyor Şimdi. Sadece oyuncular değişmekte, film seti aynı, o yüzden, şimdi bir film setinde Kovboy filmi de oynayabilirsin, istersen aşçı bir amcanın hayatını da anlatabilirsin, film seti sabit, Çünkü sadece oyuncular değişmekte, O yüzden Allahu Teala hiç durmadan Kainat halk ediyor gibi değil, kainatların modelinde de aynı, kainatın içinde oyuncular farklı, ve bütün olan biten dünyamızda olup bittiği için, "dünya sabitesi" diye bir şey var, fakat oyuncular değişmekte, yıllardır oyuncular değişmekte, Adem geldi, İbrahim geldi, Musa geldi, sadece oyuncu değişikliği, futboldaki gibi, yorulan oyuncu, oyundan alınıp, daha iyi oynayabilecek bir oyuncu, oyuna alınmakta. ve Kainat modellerde bu şekilde, çoklu halde, çoklu Kâinat, ve bunu şöyle anlatayım, Şimdi adam bir site yaptımı, sitenin evleri aynı tipte, mesela mutfak solda, banyo arkada, tuvalet önde, sol alt katta oturma salonu, üst katta yatak odası gibi bir sistem, bir plan çizdimi, ve Bundan 10 tane yanyana yaptıkmı, bunlara falancı villalar dediğinde oluyor mu bu? oluyor. Allah da bir tane model koymuş, dünya yaşanabilir, yaşanılabilir bir dünya, dünya sabitesi diye bir şey var, Her sistemde dünya sabit, ama oyuncular farklı sadece, Adem vakti Adem'in ve çocuklarının oynadığı bir oyun ve dünya, İbrahim vakti İbrahim ve çocuklarının ve milletinin oynadığı bir oyun ve dünya, ama dünya sabit, dünya sabitesi ve Allah Aynı Sabiteyi kullanaraktan, içindeki oyuncuları değiştirmekte, ve burada dedik, Güneşte aynı tavuğun kıçında yumurtanın oluşması gibi kainatlar oluşmakta, yeni kainatlar oluşturmakta.


deccalın kırk günde dünyayı gezmesi, eşeğinin iki kulağı arasındaki mesafenin 40 arşın olması, bağırdığında bütün dünyanın duyması bunları Resûlullah bildirdiğine göre inkâr etmeye de imkân yoktur.

Peygamberimizin hadislerinden birinde deccalın 30 metrelik eşeğe bindiğini söylediği hadisi varmış, Ben bilmiyorum aradım bu kdar bilgiye ulaşabildim, inşallah bulabilirsem kaynağını veririm bulursam, bulamazsam da bu rivayeti burada bu şekilde yazacağım, kaynağını vermeden, kaynak biz olacağız, duydum ben bunu, ve buradaki eşek kelimesi rakabe ve merkeb, merkep kelimesinin  manası aslında  binek demek, sadece eşşek demek değil, binek demek, sadece o 5 kulaklı eşek demek değil, karaşimşek demek değil, yani binek demek, ve bir binek de bugün, Uçakta bir binek, gemide bir binek, ve uzay gemisi denen gemide bir binek, ve şu anda artık uçaklar uzay gemisi gibi, UFO gibi, UFO dönen de bir binek, yani şu anda Ufo keşfolduysa, UFO gemiler, UFO uçaklar,  keşfolduysa, Amerika bunu keşfettiyise, Rusya bunu keşfettiyse,  o zaman deccalın ufosu 30 metre imiş, ve Dünya'yı bir anda kat ediyormuş, Evet ufolar fırt orada, fırt burada, deccalın uçağı da bir UFO, yani öyle senin sandığın gibi, Uzun kulaklı eşek değil Yani, lafı anlamayan, Arapça bilmeyen dangılların anlayışsızlığı, daha hala adam Muhammed vaktindeki LAT ve UZZA putlarindan bahsediyor anlatiyor, onların bize faydası ne? Sen günümüze bakacaksın kardeşim, onların hikaye edilmesindeki fayda ne, bizi daha hala şöyle yaptı,da böyle yaptı hikayleri ile oyalama, sen bugün ile kıyas edemiyorsan, bir manası yok, ha arabası, ha uçağı, Yani bugün tren diye bir şey var, mesela tren hızlı tren, 30 metrelik tren olabiliyor, 30 tane  katarı var arkasında, Belki de hızlı treni kastetmiştir, Peygamberimiz o an gördüğünde onu, hızlı trene biniyor olaraktan görmüş olabilir değil mi 30 metre tren var 30 tane katarı ardına takmış giden tren var.

Herkes Hadisleri öyle duydukları gibi anlatmasınlar, biraz bu gün ile kıyas yap, birazda Arapça bilgisi olması lazım, bunları anlatacak kimsenin, dünkü yorumlarda geçerli değil, Dün kü adamlara treni anlatamazsın, o binek olaraktan sadece at görmüş eşek görmüş deve görmüş, Ona treni ne diye tarif edeceksin, Peygamberimiz binek yani rakabe, merkeb, dedi binecek dedi, binek diye tarif eyledi.

Rabbim, askerimizi, Kazı Koz anlamaktan muhafaza etsin.



--oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '


وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve

etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 19 Nisan 2019 Cuma


Original Kar © glan