![]() |
Bayram Namazı - Baskı Önizleme +- Tiryaki Board (https://tiryakiboard.com) +-- Forum: DİNİ İSLAMİ BİLGİLER (https://tiryakiboard.com/forumdisplay.php?fid=8) +--- Forum: iSLAMi BiLGiLER (https://tiryakiboard.com/forumdisplay.php?fid=187) +---- Forum: ibadetlerimiz Hakkında Bilgiler (https://tiryakiboard.com/forumdisplay.php?fid=193) +---- Konu Başlığı: Bayram Namazı (/showthread.php?tid=26961) |
Bayram Namazı - RasitTunca - 03-13-2024 BAYRAM NAMAZI Bayram namazının temeli, kitap, sünnet ve icma'ya dayanmaktadır. Yüce Allah şöyle buyurur: "Rabbin için namaz (bayram namazı) kıl, kur ban kes. " !Kevser Suresi : 2ı Sünnete gelince; tevatüren sabit olduğuna göre Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), bayram namazlarını kılmış ve Müslü manlar da bayram namazlarının sabit oluşu hakkında icma etmişlerdir. Bayram namazı, mezhebimizin zahir görüşüne göre farz-ı kifayedir. Bunu, Şafü'in ashabından bazıları da söylemişlerdir. Çünkü Allah'u Teala: "Rabbin için namaz (bayram namazı) kıl, kurban kes. " !Kevser Suresi: 2l buyurmuştur. Emir ise vücup ifade eder. Bunun yanında Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ' in bu namazları devamlı kılmış olması da yine bu nun vacip olduğuna işaret etmektedir. Çünkü bayram namazları bu dinin açık ilamıdır ve tıpkı Cuma gibi vaciptir. Ebu Hanife ise şöyle demiştir: Bayram namazı farz değildir, sadece vacib-i ayandır. Çünkü bu namazda hutbe meşru kılınmıştır ve böylelikle vacib-i ayandır (herkesin kılması vaciptir); ancak Cuma namazı gibi farz değildir. "Bunda ezanın meşru olmaması hasebiyle, vacib-i ayan olmayacağı ve tıpkı cenaze namazı hükmünde olduğu" şeklinde cevap verilmiştir. Bayram namazının vacip değil de, müekked sünnet olduğu söylen miştir. Bunu, İmam Malik ve Şafü ashabının çoğu söylemiştir. Çünkü Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem), bir bedeviye: "(Beş vakit namazın dışında sorumlu tutulacağı bir namazın olmadığını, sadece) nafile olarak kıldığın namaz hariç . . . "92s buyurmuştur. Buna, "bir vatana ve yerleşim yerine sahip olmadığı için o bedeviye Cuma namazının vacip olmayacağı, bayram namazının ise bundan daha öncelikli sayılacağı" şeklinde cevap verilmiştir. Sonra buna benzer bir du 925 "Namaz kitabı" bölümünde geçmişti. rum, vacip olduğuna dair delillerde zikri geçen ifadelere mahsustur. Zira orada ise "beş vakit namazın" vacip (farz) olduğu açıkça ifade edilmiştir. Nitekim beş vakit namazı özellikle ifade etmiş, pekiştirmiş, farz-ı ayn ol duğunu belirtmiş, her gün ve gece tekrar edilerek sürekli olarak kılınma sını ibraz etmiş olmaktadır. Beş vakit namazın dışındaki namazlar ise bazı durumlarda ve bir arızi sebebe bağlı olarak yerine getirilen vaciplerdir: Cenaze ve Bayram namazı buna birer örnektir. Bayram gecelerinde tekbir almak: İnsanların bayram gecelerin de, mescidlerinde, evlerinde ve yollarında -yolcu da olsalar mukim de olsalar- aşikar (aleni) olarak tekbir getirmeleri müstehap sayılmıştır. Çün kü Allah (c.c.) şöyle buyurur: "Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz (tekbir getirme niz), şükretmeniz içindir. " (Bakara Suresi: ıssı Te kbirin izhar edilmesinin anlamı ise sesin (tekbir getirilerek) yükseltilmesidir. İslam şiarlarını izhar ettiği ve başkasına bunu hatırlattığı için bunların izhar edilerek söylenmesi müste hap görülmüştür. Bayram için temizlik yapmak ve süslenmek: Cuma'da olduğu gibi (Bayramda da) kişinin temizlenmesi, bulduğu en güzel giysiyi giymesi ve kokulanıp misvak kullanması müstehaptır. İbn Ömer şöyle demiştir: "Hz. Ömer bir defosında ipekten bir cübbe buldu, onu alıp Hz. Peygam ber (sallallahu aleyhi ve sellem) ' e getirdi ve: Ey Allah'ın Resulü! Şu cübbeyi alıp da bayram günleri ve sana elçiler geldiğinde giysen, dedi. Buna karşılık Allah'ın Elçisi (sallallahu aleyhi ve sellem): Bunu ancak ahirette nasibi olma yanlar giyer, buyurdu." Buharı ve Müslim ittifak etmiştir. 926 Bu da gösteri yor ki bu günlerde süslenmek sahabelerce de meşhur idi. Namazdan önce bir şey yemek: Sünnet olan, (bayram) namazın dan önce bir şey yemektir. Kurban bayramı günü ise namaz kılıncaya ka dar bir şey yenmez. Bu, ilim ehlinin çoğunluğunun görüşüdür. el-Muvaffak der ki: Bu noktada bir ihtilaf bilmiyoruz. Enes şöyle der: "Allah'ın Elçisi (sallallahu aleyhi ve sellem), Ramazan bayramında, sayıca tek olan birkaç hur ma yemedikçe namaza gitmezdi."927 Büreyde'den nakledildiğine göre, o şöyle demiştir: "Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem), Ramazan bayramı günü bir 926 Buhar! ile beraber Fethu'l Bari, Cilt: 2, Sayfa: 439; Müslim, Cilt: 3, Sayfa: 1639. 927 Buhar! ile beraber Fethu'l Bari, Cilt: 2, Sayfa: 446. şey yemeden namaza çıkmaz, Kurban bayramında ise namazı kılıncaya kadar bir şey yemezdi. "928 Namazgahta eda edilen Bayram namazı: Sünnet olan, bayram namazının (büyük) namazgahta kılınmasıdır. Bunu, Evzfü ve Rey ashabı güzel görmüşlerdir. Çünkü Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem), namazgaha çıkar, mescidinden ayrılırdı. Ondan sonra halifeleri de aynısını yapmışlardır. Şüphesiz Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), mescidi yakınında oldu ğu halde en faziletli olanı terketmezdi, uzakta da bulunmuş olsa ameli tam olarak gerçekleştirmeyi yeğlerdi. O (sallallahu aleyhi ve sellem) ' in -bir özür ol madıkça- mescidinde bayram namazı kıldırdığı nakledilmiş değildir. Bun da, müslümanların icması da vardır. Çünkü -mescid dar da olsa geniş de olsa- insanlar her zaman ve her yerde (bayram namazını eda etmek için) namazgaha çıkmaktadırlar. İmam Şafü' den nakledidiğine göre; Şayet beldenin mescidi geniş olursa, orada namaz kılmak daha faziletlidir. Çünkü bu, yerin en hayırlı ve en temiz yeri sayılır. Bu nedenledir ki Mekke halkı, Mescid-i Haram' da namazlarını kılarlar. Buna ise "Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ' in, şerefli olmasına rağmen mescidinde bayram namazını kılmayıp namazgaha çıkmasıyla cevap verilmiştir. Bir de evde nafile namazı kılmak, şerefli olmasına rağ men mescidde kılmaktan daha faziletlidir." Sabah namazından sonra bayram namazına erkenden gitmek müste haptır; ancak imam bunun dışındadır; çünkü o, bayram namazına yakın vakitte gider. Çünkü Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem), böyle yapardı. Bu min valde Ebu Said hadisinde şöyle geçmektedir: "Allah'ın Elçisi (sallallahu aleyhi ve sellem), Kurban ve Ramazan Bayramı günlerinde namaz için namazgaha giderdi ve orada öncelikle namaza başlardı. . . "929 İmamın dışındakilerin ise erkenden gitmeleri ve imamın yakınında yer almaları müstehap sa 928 Ahmed, Cilt: 5, Sayfa: 360; Tirmizl, Cilt: 2, Sayfa: 426. Hadisin lafzı Tirmizl'ye aittir. Hakim, Cilt: 1, Sayfa: 294. O da hadisi sahih görmüş ve Zeheb) de ona muvafakat etmiştir. Aynı şekilde bu hadisi İbn Kattan da sahih görmüştür. Bunu da "et-Tallku'l Muğnl ale'd Darakutnl"de zikretmiştir. Haşiyetu'l Müşkat, Cilt: 1, Sayfa: 452 eserin de: Hadisin isnadı sahihtir, denmiştir. 929 Sahih-i Müslim, Cilt: 2, Sayfa: 605. yılmıştır. Böylelikle erken gelmenin ecrini ve namazı bekleme sevabını elde etmiş olur. İmama yakın olmak için ilerlerken, insanların üzerinden (omuzlarına) çarpmaksızın ve onlara eziyet vermeksizin gitmelidir. Bayrama giderken -tıpkı Cuma' daki gibi- yürüyerek, vakarlı ve sa kin bir şekilde gitmek müstehap sayılmıştır. Yürüyerek gitmeyi müstehap sayanlardan birisi de Ömer b. Abdulaziz, Nehai, Sevri, İmam Şafii ve başkaları olmuştur. Yolda ilerlerken sesli şekilde tekbir alır (Allahuekber, der). Bunu, İmam Malik, İshak ve Ebu Sevr söylemiştir. Ebu Hanife ise; Kurban bayramında tekbir getirir, Ramazan bayramında ise tekbir getirmez, demiştir. Kadınların namazgaha çıkmaları: Bayram namazını kılmak için kadınların namazgaha çıkmalarında bir sakınca yoktur. Çünkü Ümmü Atiyye hadisine göre, kendisi şöyle demiştir: "Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) her iki bayramda da bize, evlenmemiş genç kızları, per de ehli hanımları namazgaha götürmemizi emretti. Hayızlı kadınlara da müslümanların namaz kılacakları yerden uzaklaşmalarını emir buyurdu." Buhari ve Müslim ittifak etmiştir. 930 Nehai, Yahya el-Ensari, Süfyan ve İbn Mübarek ise bunu kerih gör müşlerdir. Bunun yanında Rey ashabı ise yaşlı kadının namazgaha çık masına ruhsat verirken, bir tür fitnenin çıkabileceği endişesinden dolayı genç bir kızın namazgaha çıkmasını ise kerih görmüşlerdir. Hz. Aişe şöyle demiştir: "Şayet Allah'ın Elçisi (sallallahu aleyhi ve sellem), kadınların ortaya çıkardıkları şeyleri görmüş olsaydı, İsrail oğullarının, kadınlarını engelle dikleri gibi O da onları engellerdi. "931 el-Muvaffak der ki: Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ' in sünneti (her konuda) uyulmaya daha layıktır. Hz. Aişe'nin sözü ise sadece birta kım kadınların ihdas ettikleri konulara has bir mevzu ile ilgilidir. Elbetteki (fitne çıkartan) bu tip kadınların namazgaha çıkmalarının mekruhluğunda şüphe yoktur. 930 Buhar! ile beraber Fethu'I Bari, Cilt: 1, Sayfa: 423, 466.; Müslim, Cilt: 2, Sayfa: 605, 606. 931 Buhar! ile beraber Fethu'I Bari, Cilt: 2, Sayfa: 349; Müslim, Cilt: 1, Sayfa: 329. Bayram namazının vakti ve sayısı: el-Muvaffak şöyle demiştir: İlim ehli, imam ile birlikte kılınan bayram namazının iki rekat olduğu hu susunda ihtilaf etmemişlerdir. Nitekim Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) 'den mütevatir olarak geldiğine göre O, bayram namazını iki rekat olarak kılardı. Ondan sonra günümüze değin gelen imamlar da yine bu namazı iki rekat kılmışlardır. Bundan başkasını kılanların varlığını ise bil miyoruz ve bu konuda bir hilaf da yoktur. Bayram namazının vakti, güneş doğup, bir mızrak boyu yükseldikten sonra başlar, bir kişinin öğle boyunu aştığı yani zeval vaktine kadar de vam eder. Bu, nafile namazı kılmanın yasak olduğu iki vakit arasındaki zaman dilimidir. Şafii ashabı şöyle der: Bayram namazının ilk vakti, güneşin doğma sıyla başlar. Çünkü bu hususta, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ' in arkadaşı Abdullah b. Busr'un naklettiği hadis şöyledir: "Nebi (sallallahu aley hi ve sellem), Ramazan veya Kurban bayramı günü insanlarla birlikte çıktı. İmam'ın gecikmesini yadırgayıp; Biz bu saatte namazı bitirmiş olurduk. Şüphesiz bu vakit, nafile (kuşluk) vaktidir, buyurdu. "932 "Söz konusu o imamı yadırgaması, yalnız cemaatle kılınacak olan o vakti geciktirmesi sebebiyle olmuştur." şeklinde cevap verilmiştir. Çünkü durum, bundan başkası olsaydı bir gecikme olmazdı ve yadırganması da caiz olmazdı. Dolayısıyla Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), bunu ya sak bir vakit içerisinde yapmış şeklinde yorumlanması caiz olmaz; çünkü yasak vakit içerisinde namaz kılmak, ittifakla mekruhtur, faziletli olan da bunun tersini yapmaktır. Kuşkusuz Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), ne bir mekruhta ve ne de faziletsiz bir konuda devamlılık göstermiştir. Kurban kesimine bol vakit kalsın diye Kurban bayram namazını daha öne alarak kılmak ve buna mukabil, fıtır sadakasını çıkarmaya vakit kalsın 932 Ebu Davud, Cilt: 1, Sayfa: 675; İbn Mace, Cilt: 1, Sayfa: 418; Hakim, Cilt: 1, Sayfa: 295. Hakim: "Hadis Buhar) şartına göre sahihtir." demiştir. Zehebl de ona muvafa kat etmiştir. Nevevl, el-Hülasa eserinde -aynı şekilde Nasbu'r Raye, Cilt: 2, Sayfa: 211 de: "Hadisin isnadı Müslim şartına göre sahihtir. Bunu İmam Buharı kesinlik sigasıyla muallak aktarmıştır" der. Bununla beraber bakınız: el-Feth: Cilt: 2, Sayfa: 456. diye de Ramazan bayram namazını ertelemek sünnettir. Bu, Şafii mezhe binin görüşüdür. el-Muvaffak: Bu konuda ihtilaf edeni bilmiyorum, de miştir. Bayram namazında ezan ve kamet yoktur: el-Muvaffak şöyle der: Bu konuda, muhalefet eden olarak bilinen kimselerden dahi bir ih tilaf bilmiyoruz. Şöyle denilmiştir: Bayram da ilk defa ezan okuyan İbn Ziyad olmuştur. Bu da göstermektedir ki, ondan önce bayramda ezan ve kametin olmadığı noktasında icma edilmiş olmaktadır. Bunu, İmam Malik, Evzfü, İmam Şafii ve Rey ashabı söylemiştir. Sabit olduğuna göre Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem), bayram namazını ezansız ve kametsiz olarak kılardı. Cabir' in naklettiğine göre; "Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), namaza hutbeden önce, ezansız ve kametsiz olarak başladı. . . "933 Cabir b. Semura'dan rivayete göre, o dedi ki: "Allah'ın Elçisi (sallallahu aleyhi ve sel lem) ile beraber bir değil, iki değil. . . (bir çok kez) bayram namazını ezansız ve kametsiz olarak kıldım. "934 el-Muvaffak şöyle der: Bizim arkadaşlarımızdan bazıları: "O gün; "es-Salôtu Camiatun (Namaz toplar, bir araya getirir.)" diye nida edilir, demişlerdir. Bu, İmam Şafii'nin de görüşüdür. (Ancak) Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ' in sünneti uyulmaya daha layıktır. Bayram namazındaki kıraat ve cehri okunması: el-Muvaffak şöyle demiştir: İlim ehli arasında; Bayram namazının her rekatında, "Fatiha suresi"ni ve bir (zammı) surenin okunmasının meşruiyeti hakkın da ve bunları sesli olarak okumanın sünnet olduğu, sadece Hz. Ali' den, onun bayram namazlarında yanı başındakilere kıraatı işittirdiği, ama sesli olarak okumadığı rivayeti935 dışında bir ihtilaf bilmiyoruz. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ' in bayramlarda (açıktan) kıraat ettiğine dair gelen haberler, Onun sesli olarak okuduğuna delildir. Çünkü bu namazlar, bay ram namazlarıdır ve Cuma namazına benzemektedir. 933 Sahih-i Müslim, Cilt: 2, Sayfa: 603, 604. Yine Müslim, İbn Abbas ve Cabir' den şöyle dediklerini nakletmiştir: "Ne Ramazan ve ne de Kurban bayramında (bayram na mazı için) ezan okundu." Aynı şekilde Buhari'de rivayet etmiştir. Bakınız: Buhar!, el-Feth ile beraber, Cilt: 2, Sayfa: 451. 934 Sahih-i Müslim, Cilt: 2, Sayfa: 604. 935 İbn Ebu Şeybe, Cilt: 2, Sayfa: 180. Birinci rekatta "sebbeha (yani Ala), ikinci rekatta ise "Gaşiye" suresini okuması müstehaptır. Çünkü bu hususta gelen en-NO.man b. Beşir hadisi ne göre, o şöyle demiştir: "Allah'ın Elçisi (sallallahu aleyhi ve sellem), Cuma ve Bayramlarda "Sebbehe (yani Ala)" suresini ve "Gaşiye" suresini okurdu. (en-NO.man b. Beşir} şöyle demiştir: Eğer bayram ve Cuma namazı aynı güne rastlarsa bu durumda yine her iki namazda da aynısını okurdu."936 İmam Şafü ise şöyle demiştir: "Kaf" ve "İkterebeti's-saatu ve'n Şakka'l-Kamer" surelerini okur. Çünkü Ebu Vakıd el-Leysi şöyle demiş tir: "O -yani Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)- bu namazlarda "Kaf ve'l-Kur'ani'l-Mecid" ile "İkterebeti's-saatu ve'n-Şakka'l-Kamer" sureleri ni okurdu. "937 Ebu Hanife ise; Bu hususta zorunlu bir şey yoktur, demiştir. Kişi, bu ikisinden hangisini okuyacak olursa, kafidir. Ancak birinci rivayette olanı okuyacak olursa, bu daha güzeldir. Bayram namazında tekbir getirmek: İlk rekatta iftitah (başlan gıç) tekbiri ile birlikte yedi tekbir getirir ve buna, rükO.'ya vardığı tekbiri eklemez. İkinci rekatta da kalkış ve rükO.'ya gidiş tekbirleri olmaksızın beş tekbir getirir. Bu, Yedi Medine fakihlerinden, Ömer b. Abdulaziz, Zühri, İmam Malik ve el-Müzeni tarafından rivayet edilmiştir. Bunu, aynı zaman da Evzai, İmam Şafü ve İshak da söylemiştir. Ancak onlar: Birinci rekatta iftitah tekbiri dışında yedi tekbir getirir." demişlerdir. İbn Abdilberr şöyle demiştir: "Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ' den hasen yoluyla gelen bir çok nakilde O (sallallahu aleyhi ve sellem) ' in, bayram namazlarının ilk rekatında yedi, ikinci rekatında da beş tekbir ge tirdiği vakidir. Bunlar; Abdullah b. el-As, Cabir, Hz. Aişe, Amr b. Avf, İbn Ömer ve Ebu Vakid el-Leysi'den . . . gelen hadislerdir."938 Allah'ın Elçisi (sallallahu aleyhi ve sellem) ' den bunların tersine dair kuwetli ve zayıf bir nakil ise gelmemiştir. Amel edilen en evla şekli de budur. Ebu Hanife ve Sevri ise; birinci ve ikinci rekatta üçer defa tekbir alınır, demişlerdir ve bu görüşlerine ise zayıf hadisle delil göstermişlerdir. 939 936 Sahih-i Müslim, Cilt: 2, Sayfa: 598. 937 Sahih-i Müslim, Cilt: 2, Sayfa: 607. 938 et-Temhid, Cilt: 16, Sayfa: 37, 38. Bak: İrvau'l Galil, Cilt: 3, Sayfa: 107, 112. 939 Bak: Mealimu's Sünen, Cilt: 2, Sayfa: 31. İftitah tekbiri ile birlikte, tekbir alırken elleri kaldırmak müstehaptır. Bunu, Ata, Evzfü, Ebu Hanife ve İmam Şafii söylemiştir. Tekbir alırken ellerin kaldırılması hakkında geçen bilgiler ile Hz. Ömer'in uygulaması940 bu yönde olmuştur. Bir de sahabeden buna muhalefet eden bilinmemek tedir. İmam Malik ve Sevri ise; İftitah tekbiri dışında, tekbir alırken eller kaldırılmaz. Çünkü bu tekbirler, namaz esnasında yerine getirildiği için bunlar, secdeye giderken alınan tekbirler gibidir. "Bunların secdeye gidilen tekbirlerden olmayacağı, çünkü bunların kıyam halindeyken iki elin kaldırılmasıyla icra edildiğini, böylelikle de İfti tah tekbiri hükmünde sayılacağı" şeklinde cevap verilmiştir. Namaza açılış yapmak ve tekbirler arasında zikirde bulun mak: Birinci tekbirin peşine açılış duası yapar. Sonra bayram tekbirlerini alır ardından "Euzü" çeker ve (Kur'an) okur. Bu, Şafii mezhebinin görü şüdür. İmam Ahmed'den gelen başka bir rivayete göre; açılış duaları (Subhaneke vb.) tekbirlerden sonra okunur. Bu ise Evzfü'nin görüşüdür. Çünkü açılış, "Euzü"nun peşine alur ve bu da "Euzü" ise (Kur'an) kıra atinden önce olur. Ebu Yusuf der ki: Bu kimse tekbirden önce "Euzü"yu çeker ki bu şekilde açılış ile Eüzü'nün arasında fasıla olmamış olsun. el-Muvaffak der ki: Bizim mezhebe göre açılış (duaları), kendisiyle ilk olarak namaz açıldığı için meşru kılınmıştır. Onun için -diğer namazlarda olduğu gibi- bu namazda da başta okunur. "Euzü" ise kıraat için meşru kılınmıştır, kıraate tabidir, kıraatin başında söz konusu olur. Açılışı (dualarını) bitirdiği zaman Allah'a hamd ve sena eder, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) 'e salat getirir sonra da bunu her iki tekbir arasında yapar. Bunu, İmam Şafii söylemiştir. Nitekim bu noktada Alkame'nin, İbn Mesud'dan yaptığı nakile göre, "tekbir" konusunda o şöyle demiştir: "Namazı açacağın (iftitah) tekbirini alırsın, Rabbine hamd eder, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ' e salat getirirsin. Sonra dua ------�- 940 Beyhaki, Cilt: 2, Sayfa: 293. Bak: Müsned-i Ahmed, Cilt: 2, Sayfa: 133, 134. eder, tekbir alır ve bunun aynısını yaparsın. Sonra da tekbir alır, bunun aynısını yaparsın . . . "94ı Ebu Hanife, İmam Malik ve Evzfü ise şöyle demişlerdir: Peşpeşe tek bir alır ve aralarda herhangi bir zikirde bulunmaz. Çünkü aralarında şayet meşru bir zikir bulunmuş olsaydı, bu bize -tekbirlerin nakledildiği gibi nakledilmiş olurdu. Bir de bu, sünnet cinsinden bir zikir olduğundan do layı -rüku ve secdedeki tesbihler gibi- peşpeşe gelmiştir. "Tekbirin tersine tesbih'in, gizli olup, açıktan söylenmeyen bir zikir olduğu şeklinde" cevap verilmiştir. Onların bu noktadaki kıyasları, cena zedeki tekbirlerle çelişki oluşturmaktadır ki, bu tekbirlerde zikir söz konu sudur. Tekbirlerle, zikrin arasında bulunanlar sünnettir, vacip değildir. Do layısıyla kasden ya da sehven terk edilmiş de olsa namazı bozmaz. el Muvaffak: Bunda ihtilaf edeni bilmiyorum, demiştir. Bayramda hutbe: Bayram hutbeleri namazdan sonra verilir. el Muvaffak der ki: Bu hususta Ümeyyeoğulları dışında, müslümanlar arasında ihtilaf edeni bilmiyoruz. . . Şüphesiz Ümeyyeoğullarının ihtilaf oluşturmasına itibar edilmez. Çünkü onlardan önce de bu hususta icma edilmiştir. Onların bu ihtilafı, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ' in sa hih sünnetine de terstir. Onların bu amellerine karşı çıkılmıştır, bir bidat türetmiş olacakları ve sünnete tezat oluşturmuş oldukları ortada . . . Nite kim İbn Ömer'den nakledildiğine göre, o şöyle demiştir: "Hz. Peygam ber (sallallahu aleyhi ve sellem), Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer, bunların hepsi iki bayram namazını hutbeden önce kıldırırlardı." Buhar! ve Müslim ittifak etmiştir. 942 941 Beyhaki, Cilt: 3, Sayfa: 291, 292. Hadisin isnadı iyidir. el-İrva, Cilt: 3, Sayfa: 114, 115 eserinde de bu şekilde geçer. Bu hadise ait diğer tarikleri de zikretmiştir ki, bun lar; Taberan'i'nin, el-Kebir eserinde ve el-Mehamili'nin Salatu'l Ideyn'de geçer, hadisi ' .se o sahih saymıştır. Beyhaki şöyle demiştir: Bu, Abdullah b. Mesud'un kavli olup mevkuf rivayetidir. Biz de her iki tekbir arasında zikredilmesine dair mevkufluğu nok tasında mutabaat ediyoruz. Zira bunun hilafına ondan başka nakleden olmamıştır." 942 Buhar! ile beraber Fethu'l Bari, Cilt: 2, Sayfa: 453; Müslim, Cilt: 2, Sayfa: 605. İbn Abbas'tan rivayete göre, o şöyle demiştir: "Bayram namazını, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman ile birlikte kıldım. Onların hepsi de bayram namazını hutbeden önce kılar lardı." Buharı ve Müslim ittifak etmiştir. 943 Bu durumda kim namazdan önce hutbe verecek olursa, bu kimse hutbe vermemiş kimse gibidir. Çünkü o, hutbe mahalli (zamanı) dışında hutbe vermiş demektir; tıpkı Cuma namazından sonra hutbe vermiş gibi olur. Bu, sabit olduğuna göre iki (bayram) hutbesinin sıfatı, tıpkı Cuma hutbesinin sıfatı gibi olmuş sayılır; ancak birinci (bayram) hutbesi, peşpe şe dokuz tane tekbirle açılış yaparken, ikinci hutbe ise peşpeşe yedi tane tekbirle hutbe açılışı yapar. Hutbede tekbirleri çoğaltmak ise müstehap görülmüştür. Şayet Ramazan bayramı ise bu durumda (imam) onlara fıtır sadaka sını emreder, bunun vacip ve sevap olduğunu hatırlatır. Bunun yanında fıtır sadakasının miktar ve cinsini, kimlere vacip olduğunu ve ödeme vak tini de beyan eder. Şayet Kurban bayramı ise; onlara kurbanı, faziletini ve bunun müekked sünnet olduğunu, yeterli olan hususu, kesim vakti ni, kusurlu hayvanların kurban olamayacağını, aradaki ayrım keyfiyetini ve kurban keserken ne söyleyeceğini hatırlatır. Bu iki bayram hutbesi de sünnettir ve orada hazır bulunup onları dinlemek ise vacip değildir. Bayram namazından önce ve sonra nafileyi o yerde kılmak: İmam ve uyanlar için, Bayram namazından önce ya da sonra nafile na mazı aynı yerde kılmak mekruhtur. Bunu, İmam Malik ve başkaları söy lemiştir. Çünkü bu noktada İbn Abbas'ın rivayetine göre; "Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem), Ramazan bayramında iki rekat namaz kıldırdı, ne önce sinde ve ne de sonrasında (nafile) kılmadı. . ." Buhari ve Müslim ittifak etmiştir. 944 Zira bu noktada icma vardır. Bayram namazından önce nafile kılınmayacağı, ama sonrasında kılı nabileceği söylenmiştir. Bu, Sevri, Evzfü ve Rey ashabının görüşüdür. 943 Buhar! ile beraber Fethu'l Bari, Cilt: 2, Sayfa: 453; Müslim, Cilt: 2, Sayfa: 602. 944 Buhar! ile beraber Fethu'l Bari, Cilt: 2, Sayfa: 453, 4 76; Müslim, Cilt: 2, Sayfa: 606. İmam Şafii der ki: Cemaatin değil de imamın nafile kılması mekruh tur. Çünkü imamın bu durumda namazla meşgul olması müstehap sayıl maz, kendisine uyanlara (cemaate) ise mekruh değildir. Çünkü bu vakit, içerisinde namaz kılmanın yasaklandığı vakit değildir. Bu hadisi, sahabelerin rivayet ettikleri ve bununla da amelde bulun dukları yönünde cevap verilmiştir. Sahabelerin yaptıkları tefsir ve izahlar ise başkalarım tefsir ve izahlarından daha önceliklidir. Şayet, (bu vakitte) namazla meşgul olduğu için imamın nafile kılması mekruh olursa, o za man namaz öncesindeki durumu da bu yönde tahsis edilecektir. Çünkü namazdan sonra da kendisini meşgul eden bir kimse kalmayacaktır. Bir de bayram namazı vaktinde namazgahta nafile kılmış olmakla -kendisine selam verenler gibi- mekruha girmiş olacaktır. Nafile namaz kılmanın mekruh oluşu, sadece Bayram namazı kılınan o namazgah için geçerlidir. Başka yerde kılmaya gelince, bunda bir sakın ca yoktur. Aynı şekilde namazgahtan dışarı çıkıp gitse ve sonra geri dö nüp gelse, Bayram namazından sonra nafile namazı kılmasında bir beis yoktur. Bayram namazını kaçıran kimse: Bayram namazını kaçıran kim se, onu kaza yapmaz. Çünkü bu namaz farz-ı kifayedir ve onu bir toplu luğun kılmasıyla söz konusu farz yerine getirilmiş olur. Eğer bunu illa da kaza yapmayı isterse, bu durumda dilerse onu dört rekat olara kılar. Bu, Sevri'nin kavlidir. Çünkü bu hususta gelen İbn Mesud hadisinde, o şöyle der: "Kim, bayram namazlarını kaçıracak olursa, dört rekat kılsın."945 Dilerse de bunu -nafile namaz gibi- iki rekat kılar. Bu ise Evzfü'nin gö rüşüdür. Çünkü bir nafile namazı konumunda olmuş olur. Dilerse de onu, tekbirlerle (normal) bir bayram namazı gibi kılar. Bu ise Nehai, İmam Malik, İmam Şafii ve Ebu Sevr' in kabul ettiği görüştür. Zira bu minvalde gelen Enes rivayetine göre; "Kendisi imamla birlikte bayram namazını ka çırdığı zaman, ailesini toplar ve onlara imamın cemaate bayram namazı kıldırdığı gibi namaz kıldırırdı. "946 945 Abdurrezzak, Cilt: 3, Sayfa: 300; İbn Ebu Şeybe, Cilt: 2, Sayfa: 183. 946 İbn Ebu Şeybe, Cilt: 2, Sayfa: 183; Beyhaki, Cilt: 3, Sayfa: 305. Hadisin lafzı ona aittir. Bayram namazının sadece zevalden sonra olacağı bilinecek olursa: Şayet Bayram namazının sadece zevalden sonra olacağı biline cek olursa, bu durumda (imam) bir gün sonrasında çıkıp, bayram nama zını kıldırır. Bunu, Evzai, Sevri ve İshak söylemiştir. Çünkü bu noktada Ebu Umeyr, ashabdan olan amcalarından rivayet ettiğine göre, o şöyle demiştir: "Bulutlar sebebiyle Şewal hilalini göremedik. Bunun üzerine oruçlu sabahladık. Bir süre sonra gündüzün sonlarına doğru bir kervan gelerek, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ' e bir gün ewel hilali gör düklerine dair şahidlik ettiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber onlara oruç larını açmalarını sabah olunca da Bayram namazını kılmak için musalla ya gelmelerini emretti. "947 el-Hattabi şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ' in sünneti daha evladır ve Ebu Umeyr hadisi de sahihtir; öyleyse buna dö nüş yapmak vacip olur. 948 Ebu Hanife'den nakledildiğine göre; Bayram namazının kazası ol maz. İmam Şafü ise; Şayet güneş battıktan sonra bayram bilinecek olursa, ertesi gün kılınır. Ama zevalden sonra bilinecek olursa o zaman kılınmaz; çünkü artık vaktini geçirmiştir. Bu namaz, ancak güneş battıktan sonra bilinmesi durumunda kılınır; zira bu halde bayram ertesi gün olmuş olur. Bunlara "birinci görüşte" gösterilen delil çıkarımlarıyla karşılık verilmiştir. Kurban bayramında tekbir getirmek: Kurban bayramında ifa edilen tekbirlerin meşruiyeti hakkında ilim adamları arasında bir ihtilaf yoktur. Onlar sadece bu tekbirlerin süresi hakkında ihtilaf etmişlerdir. İmam Ahmed'e göre bu tekbirler, Arefe günü sabah namazında başlar ve son teşrik günlerinin ikindi namazına kadar devam eder. Bu görüşe, Sevri, İbn Uyeyne, Ebu Yusuf, Muhammed, Ebu Sevr ve bazı görüşlerine göre İmam Şafü sahip olmuştur. Çünkü Cabir' den rivayete göre, o şöyle der: "Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), Arefe günü sabah namazın da tekbir almaya başladı ve son teşrik günlerinin ikindi namazına kadar 947 Ahmed, Cilt: 5, Sayfa: 58; Ebu Davud, Cilt: 1, Sayfa: 684; Nesal, Cilt: 3, Sayfa: 180; Darakutnl, Cilt: 2, Sayfa: 170. Darakutnl: "Hadisin isnadı hasendir" demiştir. Beyhaki ise: "Bu isnad sahihtir" demiştir. et-Telhis, Cilt: 2, Sayfa: 87 eserinde der ki: "Bu hadisi İbn Munzir, İbn Seken ve İbn Hazın sahih görmüşlerdir." 948 Mealimu's Sünen, Cilt: 2, Sayfa: 33. bu (tekbirler) devam etti."949 Çünkü bu noktada sahabenin icması yer almaktadır. Ebu Hanife ise; (tekbirler) Arefe sabahından, kurban/kesim günü ikindi namazına kadardır. Çünkü Yüce Allah: "Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günler de Allah 'ın ismini ansınlar." (Hac Suresi: 28l Bunlardan kasıt ise Zilhicce'nin ilk on günüdür. İc mamıza göre arefe gününden önce tekbir alınmaz, bu durumda arefe ve kurban gününde tekbir getirilmesi gerekmektedir. İmam Malik ve meşhur görüşüne göre İmam Şafii ise şöyle demiştir: Tekbirler; kurban bayramı günü öğle namazında başlar ve son teşrik gün lerinin sabah namazına kadar devam eder. Çünkü insanlar bunda hac yapanlara tabilerdir. Hacılar ise ilk (şeytan) taşlama ile beraber telbiyeyi keserler ve kurban günü taş atarak tekbir getirirler. Sonrasındaki ilk na maz ise öğle namazı, son namaz ise teşrik günlerinde üçüncü gün olarak eda ettikleri mina sabahındaki (sabah) namazıdır. "Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günler de Allah 'ın ismini ansınlar." (Hac Suresi : 28l ayetine gelince, bundan kasdedilenin, hediyelik ve kurbanlıklar . . . üzerinde Yüce Allah'ı anmak ve zikretmek olduğu şeklinde cevap verilmiştir. Şayet onların bu açıklamaları doğru ise kuşkusuz bilinmelidir ki Yüce Allah: "Sayılı günlerde (eyyam-ı teşrikte telbiye ve tekbir getirerek) Allah'ı anın . . . " (BakaraSuresi : 2o3ı buyurmuş tur. Bu sayılı günler ise teşrik günleridir ve bunlarda da yine (tekbirler le) amel edilmektedir. Ama ihramlı olanlara gelince, onlar kurban günü öğle namazında tekbir getirirler; çünkü onlar öncesinde telbiye getirmekle 949 Darakutni, Cilt: 2, Sayfa: 49, 50; Beyhaki, Cilt: 3, Sayfa: 315'te Amr b. Şemr tari kiyle, Cabir el-Cafi'den, onun da Abdurrahman b. Sabit'ten aktarmıştır. Beyhaki der ki: "Amr b. Şemr ve Cabir el-Cafi ile delil gösterilemez." Beyhaki, Cilt: 3, Sayfa: 314'te mana itibariyle Hz. Ali'nin bu yöndeki amelini aktarmış ve senedi sahihtir, demiştir. Bunun benzerini de İbn Abbas'tan nakletmiştir. Hakim, Cilt: 1, Sayfa: 299, 300 ise bunun benzerini Hz. Ali'den, İbn Mesud ve İbn Abbas'tan aktarmıştır. el Feth, Cilt: 2, Sayfa: 462'de şöyle der: "Bu noktada Hz. Peygamber (s.a.v.)'den bir hadis sabit olmamıştır. Bu konuda en sahih olarak gelen sahabelerden Hz. Ali ve İbn Mesud'un: "Tekbirler, Arafe günü sabah namazından, Mina günlerinin sonuna ka dardır." sözleridir. Bunu İbn Munzir ve başkaları rivayet etmişlerdir. Allah, en iyisini bilir. meşgul idiler. Ancak muktezanın varlığı sebebiyle ve haklarında kısıtlayı cı bir durum olmadığı (yani hacı olmadıkları) için, hacıların dışındakiler ise Arafe gününden olmak üzere tekbirlere başlarlar. Onların: "İnsanlar hacılara tabidirler" sözlerine gelince, bu, delilden yoksun ve kimseden işitilmemiş mücerret bir iddia dan öteye geçmez. Tekbirin sıfatı şöyledir: "Allahuekber, Allahuekber, La ilahe illallahu vallahuekber, Allahuekber ve lillahi'l Hamd." Bunu, Sevri, Ebu Hanife ve İshak söylemiştir. İmam Malik ve İmam Şafü ise; tekbirin şekli üç defa: "Allahuekber, Allahuekber, Allahuekber. " şeklinde demektir. İmam Ahmed' den meşhur olarak geldiğine göre cemaat, farz namazların peşine tekbirleri getirir. Bu, Sevri ve Ebu Hanife'nin mezhebidir. Çünkü bu noktada İbn Ömer'in bir pratiği950 de bulunmaktadır. İbn Mesud'un kavline gelince; "Tekbir sadece cemaatle namaz kılanlar için gerekir." şeklindedir. Bu iki sahabeye muha lefet eden bir sahabe çıkmamıştır, o halde bu bir icma halini almış oldu. İmam Ahmed'den nakledildiğine göre; tek başına dahi olsa kişi farz için tekbir getirir. Bu, İmam Malik' in mezhebini de oluşturmaktadır. İmam Şafü ise şöyle der: Farz olsun, tek olarak kıldığı nafile olsun yahut da ce maatle kıldığı bir namaz olsun peşine tekbir alır. Zikredilenler konusunda yolcular da mukim olanlar gibidir. Aynı şe kilde kadınlar da cemaatle namaz kılarken tekbir getirirler. Tek başına namaz kılarken, tekbir getirmelerinde -erkeklerde olduğu gibi- iki görüş gelmiştir. Bunun yanında kadınlar, tekbir getirirken, erkekler duymasın diye seslerini kısmaları gerekmektedir. İmam Ahmed' den gelen diğer bir rivayete göre; kadınlar tekbir ge tirmezler. Çünkü tekbir, sesli olarak yerine getirilmesi meşru bir zikirdir; dolayısıyla -ezan gibi- kadınlar hakkında meşru değildir. Namazın bir bölümüne yetişmiş (mesbuk) kişi de aynı şekilde nama zından kaçırdığını kılıp tamamlamasıyla tekbir alır. Bu, ilim adamlarının çoğunluğunun görüşüdür. Şayet namaz kılan kişi, selam verdikten sonra sehiv secdesi yapacak durumda olursa, secdesini yapar ardından da tek 950 Bak: Buharı ile beraber Fethu'I Bari, Cilt: 2, Sayfa: 461, 462. bir getirir. Bunu, Sevri, İmam Şafii, İshak ve Rey ashabı söylemiştir. el Muvaffak; bu noktada ihtilaf edeni bilmiyorum, demiştir. Mutlak olarak (her yerde) tekbir getirmek: Namazların dışında da tekbir getirmek meşru' dur. Nitekim İbn Ömer, tüm bu (teşrik) günlerin de Mina'da iken, namazların akabinde, yatağının üzerinde, evinde (çadı rında), oturduğu sohbet yerinde ve yol güzergahında hep tekbir alırdı. "951 Aynı şekilde Zilhicce'nin ilk on gününde tekbir almak da müstehap tır. İbn Abbas der ki: "Eyyam-ı Malumat, Zilhicce'nin ilk on günüdür. Eyyam-ı Madudat ise teşrik günleridir."952 İmam Buharl953 şöyle demiştir: "İbn Ömer ve Ebu Hureyre, öşür günlerinde çarşıya çıkar, tekbir getirirler di ve insanlar da onların bu tekbirlerine katılarak tekbir alırlardı." Zilhicce'nin ilk on gününde zikir, namaz, oruç, sadaka ve diğer güzel hayır amellerini gayretle yerine getirmek, müstehap sayılmıştır. 951 Bunu, Buhar! muallak olarak rivayet etmiştir. el-Hafız der ki: "İbn Munzir, bu hadisi vasletmiş ve el-Fakihi ise Ahbar-u Mekke eserinde, İbn Cüreyc tarikiyle; Bana Nafi haber verdi ki, İbn Ömer . . . şeklinde aynısını aktarmıştır." Bak: Buharı ile beraber Fethu'l Bari, Cilt: 2, Sayfa: 461, 462. 952 Buharı muallak olarak rivayet etmiştir. el-Hafız der ki: "Bunu Abd b. Hamid vas letmiştir . . . Aynı şekilde İbn Marduyeh de öyle . . . Hadisin isnadı ise sahihtir." Bak: Buhar! ile beraber Fethu'l Bari, Cilt: 2, Sayfa: 457, 458. 953 Muallak olarak rivayet etmiştir. el-Hafız şöyle demiştir: "İkisinden (İbn Ömer ve Ebu Hureyre) bu hadisi mevsul olarak bulamadım." Bak: Buhar! ile beraber Fethu'l Bari, Cilt: 2, Sayfa: 457, 458. Kaynak Delilleriyle Hanbeli Fıkhı el-Muğni 1 |