![]() |
Korku Namazı - Baskı Önizleme +- Tiryaki Board (https://tiryakiboard.com) +-- Forum: DİNİ İSLAMİ BİLGİLER (https://tiryakiboard.com/forumdisplay.php?fid=8) +--- Forum: iSLAMi BiLGiLER (https://tiryakiboard.com/forumdisplay.php?fid=187) +---- Forum: ibadetlerimiz Hakkında Bilgiler (https://tiryakiboard.com/forumdisplay.php?fid=193) +---- Konu Başlığı: Korku Namazı (/showthread.php?tid=26962) |
Korku Namazı - RasitTunca - 03-13-2024 KORKU NAMAZI Korku (havf) namazı, kitap ve sünnet ile sabittir. Yüce Allah şöyle bu yurmuştur: "Sen de içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman . . . " (Nisa Suresi : 102l Sünnete gelince; Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), korku namazını bizzat kıldığı sabit olmuştur. Alimlerin cumhuru, bu namazın Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) 'den sonra da halen devam edeceği noktasında ittifak etmişlerdir. Ebu Yusuf şöyle demiştir: "Korku namazı sadece Allah'ın Elçisi (sallallahu aleyhi ve sellem) ' e mahsustur. Çünkü Yüce Allah: "Sen de içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman . . . " şeklinde buyurmuştur." An cak onun bu yorumu doğru değildir. Çünkü Allah'ın Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) hakkında sabit olan bir şey -sadece O (sallallahu aleyhi ve sellem) 'e tahsis edildiğine dair bir delil olmadıkça- bizim hakkımızda da geçerli sa yılır. Bir de sahabe-i kiram korku namazı hakkında görüş birliğine varmış, icma etmişlerdir. Ayetin hitabında "Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) ' in" tahsis edilmiş olmasına gelince bu, hüküm açısından tahsisini gerektir mez. Kuşkusuz sahabeler de, zekatı vermeyen kimselere karşı; "Şüphesiz Yüce Allah: 'On/arın mallarından zekat al . . . ' (Tevbe Suresi : ıo3ı diye buyurarak, bu hükmü sadece peygamberine tahsis etmiştir (özel kılmıştır.)" diyen kimselere şidddetle karşı çıkmışlardır. Korku namazının sıfatı: Korku, imam ve ona uyan hepsi hakkın da rekat sayısını etkilemez. Bu durumda, kısaltılması mübah olan bir sefer (savaş durumu) olursa, (imam) her bir topluluğa (müfrezeye} iki rekat namaz kıldırır ve her topluluk, tek başına geri kalan kısmını tamamlarlar. Öyleyse imam ilk taifeye bir rekat namaz kıldırır, Fatiha suresi ile bir zam mı sureyi okumakla da diğerleri namazı tamamlarlar. Sonra o taife gider nöbet tutar, düşmanla karşılaşmış (savaşmış) diğer topluluk gelir, onlara da bir rekat namaz kıldırır ve Fatiha suresi ile bir zammı sureyi okumak la da diğerleri namazı tamamlarlar. Teşehhüd tamamlanıncaya değin de imam kendi teşehhüdünü uzatır ve onlar için (namazı bitirip) selam verir. Bunun caiz oluşu ancak birtakım şartlara bağlıdır. Bunlardan birisi; düş manla sıcak bir savaş ortamının olması ve diğeri de düşmanların hücum etmelerinden emin olunamaması durumudur. Onlara namazı kıldırırken onu biraz hafif tutması müstehaptır. Çünkü korku namazının konumu icabı zaten, onu hafif kılmaktır. Aynı şekilde ay rılıp yalnız başına namazı kılan taife de hafif (kısa) bir sure okur ve ayakta (öbürünü) karşılayıncaya kadar yerinden ayrılmaz. Çünkü ayağı kalkış hep beraber yapılacağından dolayı imamdan önce o taifenin ayrılıp git mesine hacet yoktur. Çünkü ayrılıp gitmek, yalnız bir mazeret söz konusu olunca caizdir. (İmam,) bu arada onlar kavuşup yetişsinler diye, bekleme durumunda okumayı uzatır. Şayet onlar gelmeden önce okumaya başla yacak olur, sonra geldikleri vakit rükuya gidecek olursa ya da öncesinde imamın rükusuna onlar kavuşacak olurlarsa, imamla birlikte rüku ederler ve bu du durumda -sünneti terk etmeleriyle beraber- kıldıkları o rekat sahih olur. Teşehhüd için oturmuş olursa, onlar ayağı kalkarlar ve diğer rekatı kılarlar. (İmam) teşehhüdü birtakım dua ve tesbihlerle uzatır ki ona taife yetişmiş olsun, peşine teşehhüd yaparlar sonra imam onlar adına selam verip (namazı bitirir.) İmam Malik der ki: İmamla birlikte teşehhüd yaparlar. İmam se lam verince de onlar ayağı kalkarlar ve -namazın bir bölümünü kaçıran mesbuk gibi- kaçırdıkları kısmını eda ederler. Ancak önceki geçen açıkla malar daha evladır. Çünkü Yüce Allah: "Sonra henüz namazını kılmamış olan (bu) diğer taife gelip seninle beraber namazlarını kılsınlar . . . " !Nisa Suresi: 102ı buyurmuştur. Bu da gösteriyor ki onların tüm namazı, imamla birlikte kılacakları namazdır. Yeri geldiği vakit buna değinilecektir. Bir de ilk taife imamla beraber iftitah tekbirinin sevabına yetişmiş oldukları için, ikin ci taife için imamın selam vermesi gerekir ki araları denk gelmiş olsun. Bunu, İmam Malik ve İmam Şafii söylemiştir ancak aktarılan birtakım ihtilaflar bulunmaktadır. Bu bağlamda Salih b. Hawat'ın, "Zô.tu'r-Rika' savaşı meydana geldiği gün Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ile bir likte korku namazı kılan bir zattan rivayet ettiğine göre; "Bir taife Hz. Pey gamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ile birlikte (arkasında), bir başka taife de düşmana karşı saf tutmuştu. Allah'ın Elçisi, yanındakilere bir rekat namaz kıldırmış, sonra ayakta dururken (cemaat de) kendi kendilerine namazı tamamlamışlar. Sonra namazdan çıkarak düşmanın karşısına saf bağla mışlar. (Bu sefer) öteki taife gelmiş, Allah'ın Elçisi (sallallahu aleyhi ve sellem) onlara da namazından kalan rekatı kıldırmış, sonra oturarak beklemiş, ce maat kendi kendilerine namazı tamamlamışlar, ardından Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) onlarla selam vermiştir." Buhari ve Müslim ittifak etmiştir.954 Sehl b. Hasne de buna benzer bir hadis rivayet etmiştir. Buhari ve Müslim ittifak etmiştir. 955 Ebu Hanife şöyle demiştir: İki taifeden birine bir rekat kıldırır; bu ara da diğer taife de düşman karşısında bulunuyordur. Onlar namazda iken, ardından berikiler gelir ve imamla beraber ikinci rekatı kılarlar. Sonra imam selam verir ve taife namazda olduğu halde düşmana karşı geri dö ner. Bu sefer birinci taife namaz yerine gelir ve tek başına namazı kılarlar ve onda kıraat (Kur'an) okumazlar. Çünkü imama uyma hükmündedir ler. Ardından düşmana karşı yönelirler ve ardından diğer taife de namaz yerine gelir ve tek başına namazı kılar ve onda kıraat da eder. Çünkü imam, namazdan, namazı bitirdikten sonra o taife ayrılmıştır; dolayısıyla bu namaz, mesbuk'un hükmü gibi olmuş olacaktır. Bu minvalde gelen İbn Ömer'in rivayetine göre; "Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) iki taifeden birine bir rekat kıldırdı. (Bu arada) diğer taife düşman karşısın da bulunuyordu. Sonra (berikiler) namazdan ayrılıp öbürlerinin yerlerine durunca bu sefer onlar geldi. Allah'ın Elçisi (sallallahu aleyhi ve sellem) onlara da bir rekat namaz kıldırdı. Selam verdi. Sonra hem berikiler hem de ötekiler birer rekat kaza ettiler." Buhari ve Müslim ittifak etmiştir. 956 Onlar şöyle demişlerdir: Bu, daha evladır. Çünkü birinci görüşte, imamın na mazdan ayrılmasından önce, ona uyanların ayrılabileceğinin caiz olduğu ifade edilmektedir. İkinci taife de ise imamın ayrılışı, ameller/fiiller hakkın da söz konusu olmuştur. Birinci görüşle amel etmek daha evladır. Çünkü bu, Allah'ın kitabına daha uygundur. Bunun yanında namaz ve savaş konusunda daha fazla bir ihtiyatı aşılamaktadır. Kitaba olan muvafakatına gelince, Allah (c.c.) 954 Buhar! ile beraber Fethu'I Bari, Cilt: 7, Sayfa: 421; Müslim, Cilt: 1, Sayfa: 575, 576. 955 Buhari ile beraber Fethu'I Bari, Cilt: 7, Sayfa: 422; Müslim, Cilt: 1, Sayfa: 575. 956 Buhari ile beraber Fethu'I Bari, Cilt: 7, Sayfa: 422; Müslim, Cilt: 1, Sayfa: 574. şöyle buyurur: "Sonra henüz namazını kılmamış olan (bu) diğer taife ge lip seninle beraber namazlarını kılsınlar . . . " Ayet, Onların tüm namazları nı, imamla birlikte kılacaklarını gerektirmiş oluyor. Halbuki Ebu Hanife'ye göre imam ile birlikte sadece bir rekat kılarlar. "Henüz namazını kılma mış olan" buyruğunun mefhumundan anlaşılan ise "birinci taifenin" tüm namazını kılmış oldukları yönündedir. Onun (Ebu Hanife'nin) görüşüne göre ise o namazın yalnız bir bölümünü kılmış oluyor. Namazdaki ihtiyatı aşılamasına gelince; her bir taife gelip peşpeşe namazlarını kısım kısım olarak kılarken, bir grup imamla birlikte fiili olarak denk gelirken, diğer grup ise ayrılıp gidiyor ve gelip tek başına bir mesbO.k gibi namazını kaza ediyor. Ona göre ise namaz içerisinde olduğu halde bir yerden başka yere yönünü çevirmiş oluyor. Kimi zaman yürüyor, kimi zaman da bineğine biniyordur. . . Bu ise çokça amel demektir, kıbleden yönü çevirip sırtını vermektir ki, namazın {geçerliliğini) nefyetmektedir. İki rekatın arasını çok büyük bir ayrımla nefyetmektedir. Sonra bir de bi rinci taifeyi, selam verdiği halde imama uyma durumunda ve o hükümde görmektedir. Halbuki imam selam verdikten sonra, ona uymaya gelen taifenin, me'mO.m (uyan) olarak rekatı kılması caiz değildir. Savaştaki ihtiyatı aşılamasına gelince; çünkü bu durumda darbe al maktan temkinli bir hal alınmış olur ve düşman tarafından göremediği olası bir tehlikeyi diğerine haber vermek, bunun yanında imamla beraber namaz kılanlara da haber vermek söz konusu olmaktadır. Bu ise onla rın görüşlerine göre mümkün değildir. Bir de korku namazının hafifletme üzere bina edildiği var. Çünkü onlar, zaten buna bir ihtiyaç içerisinde bu lunmaktadırlar. Onların (Hanefilerin) görüşüne göre namazın çokça uza tılması emniyet durumunda söz konusu olur. Öyleyse hafif tutma gerekçe si bulunduğu halde, korku durumunda olan bir kimseye namazı uzatmayı nasıl mükellef kılabilirler? İmamın bir özre binaen ayrılması ise caizdir, hatta -iki görüşe göre- kaçınılmaz bir durum dahi olabilir. Şayet imam, onlara Ebu Hanife'nin mezhebinde olduğu gibi namazı kıldıracak olursa, bu caizdir; ancak evla ve en güzel olanı terketmiş sayılır. Bunu, İbn Cerir ve Şafü ashabından bazıları söylemiştir. 957 957 Bak: Fethu'I Bari, Cilt: 7, Sayfa: 424. Hazarda kılınan korku namazı: Düşmanın yakın bir mesafeden Müslüman beldesine saldırması durumu gibi, ihtiyaç duyulduğu vakit kor ku namazını hazar da kılmak caizdir. Bunu, Evzfü, İmam Şafü ve Malik' in ashabı söylemiştir. Zira "Sen de içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdı ğın zaman . . . " (Nisa Suresi : 102l Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ' in hazarda iken korku namazını kılmamış olmasının nedeni, korkunun hazarda iken hiç gündeme gelmemiş olmasından dolayıdır. İmam Malik'ten nakledildiğine göre korku namazı, hazarda iken kıl mak caiz değildir. Çünkü ayet-i kerime sadece iki rekata işaret etmiştir; halbuki hazarda kılınacak olan namaz dört rekattır. Onların: "Çünkü ayet-i kerime sadece iki rekata işaret etmiştir." söz lerine gelince, buna şöyle cevap verilir: Bir defa bazı namazlar hazarda iken de iki rekat kılınmaktadır, Sabah ve Cuma namazı gibi. Akşam ise üç rekattır ve yolculukta korku durumunda bu şekilde kılınması da caizdir. Çünkü bu, korku durumudur ve seferde olduğu gibi korku namazını eda etmek caizdir. İmam cemaate dört rekatlık namazı korku namazı olarak kıldıracak olursa; her taife iki rekat kılar ve birinci taife sadece Fatiha'yı okuyarak namazı tamamlar. Çünkü taifenin imamının ayrılmasından sonra iki rekat son namazı olmaktadır. Diğer taife ise Fatiha ve bir zammı sureyi okuya rak namazı tamamlar. Çünkü kaza ettikleri, taifenin ilk namazıdır. Dört rekatlık bir namazda şayet imam, iki taifeyi ayıracak olursa, ilk taifeye üç rekat kıldırır, ikinci taifeye de bir rekat kıldırırsa yahut ilk taifeye bir, ikinci taifeye de üç rekat kıldırırsa, bu durumda namaz sahih olur. Çünkü iki taifenin beklemelerine (herhangi) bir artırım yapmaz, şeriat bu ikisinin benzerini getirmiştir zaten. Bunu, İmam Şafü söylemiştir. Ancak o; Sehiv secdesi de yapar, demiştir. Oysaki buna bir ihtiyaç yoktur; çünkü secde yanılmadan dolayı yapılır, ortada ise herhangi bir yanılma (sehiv) yoktur. Şayet kılınan namaz akşam ise (imam) ilk taifeye iki rekat kıldırır, taife kendi başına Fatiha'yı okuyarak bir rekat kılarak tamamlar. İkinci taifeye de bir rekat kıldırır ve taife kendi başına Fatiha'yı ve bir de zammı sure okuyarak iki rekat kılarak tamamlar. Bunu ise İmam Malik, Evzai, Süfyan ve iki görüşünden birisine göre İmam Şafü söylemiştir. Diğer görüşünde ise şöyle demiştir: İlk taifeye bir rekat kıldırır, ikinci taifeye ise iki rekat kıldırır. Çünkü evla olan imamla beraber iftitah tekbirinin ve başlangıcın faziletine yetişmektir. Onun için ikinci taifenin rekatları fazlalaştırması ge rekir. Bu görüşe, "şayet faziletten gerçekten de bir şey elde edilmediğinde, birinci taifenin daha çok hak sahibi olacağı" şeklinde karşılık verilmiştir. Bunun yanında imamla birlikte selama yetişmesiyle ikinci taifenin kaçır mış olmasına mecbur bırakmıştır. Zira ikinci taife tüm namazını imama uyma hükmünde olduğu halde kılarken, birinci taife ise bazı bölümlerini münferid olarak eda etmiştir. Hangisini yapmışsa şayet bu caizdir. Korku namazı kılarken silah taşımak: Korku namazı kılarken silah taşımak müstehaptır; çünkü Yüce Allah: "Onlar da ihtiyat tedbirleri ni ve silahlarını alsınlar . . . " (Nisa Suresi: ıozı buyurmuştur. Çünkü düşmaniarın ansızın kendilerine saldırıp saldırmayacaklarını bilemezler. Bunda müs tehap olan şey, kişinin öncelikle kendi nefsine zarar gelmesinden emin olması, (taşırken) ağır gelmemesi ve kendisini düzgün secde yapmaktan engellememesi, yanındakilere vb. de eziyet vermemesidir. Necis olan bir silahı taşımak ve -mazeret dışında- namazın bir rüknünü ihlal etmesi caiz değildir. Silah taşımak, caiz değildir. Bu görüş ise Ebu Hanife'nin, ilim ehli nin çoğunun ve İmam Şafü'nin iki görüşünden birisini oluşturmaktadır. Çünkü silah taşımakla ilgili gelen emir, sadece silaha yakın olmak ve onu koruyup (kaybetmemek) açısından söz konusu olmuştur, yoksa vacip an lamında değildir. Vacip olma ihtimali de vardır. Bunu ise Davud (ez-Zahiri) ve diğer görüşüne göre İmam Şafü söylemiştir. Delil ise onların lehindedir; çünkü emrin zahiri, vacip olduğunu ifade etmektedir. Şüphesiz vacibin kasdedil diğine işaret eden Yüce Allah'ın şu kavli gelmiştir: "Eğer size yağmurdan bir eziyet olur yahut hasta bulunursanız silahlarınızı bırakmanızda size günah yoktur." (Nisa Suresi: 102ı Eziyet şartı sebebiyle günahın kaldırılmış olma sı, bulunmadığı zaman da (silah taşımanın) gerekli olduğuna delil teşkil etmektedir. Değişik şekillerde kılınan korku namazı: Korku namazını Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ' in kılmış olduğu farklı şekillerde olduğu gibi kılmak, caizdir. İmam Ahmed der ki: Korku namazı hakkında rivayet edilen tüm hadislerle amel etmek caizdir. (Yine) şöyle demiştir: Bu nokta da altı yahut yedi şekilde kılınan korku namazı ile ilgili rivayetlerin hepsi de caizdir. el-Esrem der ki: Ebu Abdullah'a (İmam Ahmed'e); "Sen bütün ha dislerle amel caiz diyorsun, halbuki her hadisin kendisine ait bir konumu olmuştur. Peki, bunlardan birisini seçmeyelim mi?" diye sordum. Bunun üzerine o: "Ben diyorum ki; Her kim bu hadislerin hepsiyle de amel etse bu güzeldir. Ama ben Sehl hadisini tercih ediyorum." cevabını vermiştir. Korku namazı bir rekattır: İmam Ahmed'in sözünün genelinden bunun caiz olacağı anlaşılmaktadır. Çünkü o, bu namaza ait altı tane (farklı) şeklin olduğunu zikretmiştir. el-Muvaffak der ki: Ben bu noktada altı (farklı) şekilden başkasını bilmiyorum, arkadaşlarımız ise buna karşı çıkmışlardır. el-Kadı ise şöyle demiştir: "Korkunun rekat sayılarına bir et kisi yoktur." Bu, içlerinde Sevri, İmam Malik, İmam Şafü, Ebu Hanife ve ashabının da yer aldığı ilim ehlinin çoğunluğunun görüşüdür. Bazı belde alimleri ise bunun bir rekat oluşunu caiz görmemişlerdir. Onlardan kimisi de; bir rekatın yalnız savaşın şiddetlendiği durumda söz konusu olabile ceğini ifade etmiştir. Korku çoğalıp savaş da kızıştığı zaman: Ama korku çoğalır ve savaş da kızışacak olursa, bu durumda nasıl imkan bulurlarsa o şekilde namazlarını kılarlar. İster yaya, ister binek üzerinde, mümkünse kıbleye doğru, değilse kıbleden başka yöne doğru kılabilirler. Güçleri yettiği öl çüde rüku ve secdeyi ima ile kılarlar. Secdeyi rükudan biraz daha eğerek yaparlar, İleri doğru giderler, geriye çekilirler, düşmanla vuruşurlar, sıçrar lar, kaçarlar (her türlü hareket ederler) ancak namazı, vaktinin dışına çı karamazlar. Bu, ilim adamlarının çoğunluğunun görüşüdür. Çünkü Yüce Allah: "(namazlarınızı) yürüyerek yahut binmiş olarak (kılın.)" (Bakara Suresi: 239ı buyurur. İbn Ömer der ki: "Şayet korku bundan da fazla olursa, o zaman ayak ta iken, ayaklarınız üzerinde yahut da bineklerin üzerinde kıbleye yönel miş yahut yönelmemiş olarak kılınız." Buharı ve Müslim ittifak etmiştir. 958 İmam Malik der ki: Nafi şöyle demiştir: "İnanıyorum ki Abdullah b. Ömer, bu sözü mutlaka Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) 'den (işitip) zikretmiştir. "959 Ebu Hanife ise şöyle demiştir: Kılıçla çarpışırken ve yürürken korku namazını kılamaz. Çünkü Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem), Hendek savaşında (bu şekilde) namazı kılmamıştır, namazı ertelemek durumunda kalmıştır. "Bu hadisenin henüz korku namazı nazil olmadan önce vuku bul duğu" şeklinde cevap verilmiştir. Sonra (Ebu Hanife'nin) bu itirazı batıl dır. Zira Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ' in korku namazı kıldığında ihtilaf edilmemiştir, hatta Yüce Allah, kitabında bunu emir dahi buyur muştur. Bu durumda, kitap ve icmaya muhalif olan delil göstermelerde bulunmak caiz değildir. Muhtemeldir ki Allah'ın Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem), namazı unuttuğundan dolayı ertelemiştir. Bunun doğruluğunu ise O'nun henüz savaşmadan önce namazı kılmayı unuttuğu ve sonrasında namazdan engelleyen bir savaşın meydana gelmiş olduğu gerçeğidir. İmam Şafü der ki: Bu durumda namazı kılar; ancak yürüyecek ya da savaşacak veyahut pozisyonunu uzatacak bir amel olursa, o zaman nama zı batıl olur. Çünkü böylesi bir durum, namazı bozanlar arasında sayılır. Buna ise "Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ' in, ashabına kor kunun şiddetlenmediği zamanda dahi namaz kıldırmasıyla" cevap veril miştir. Onlara bizzat düşmana karşı yürümelerini emretmiştir. Sonra geri kalan (ve kılamadıkları) namazı dönüp kaza ederler. İşte bu tür bir yürü yüş çok sayılır ve uzunca bir amel anlamı taşır. Bir de kıbleden yönünü dönmek demektir. İşte tüm bunlara (Allah'ın Resulü), korku şiddetli ol madığı halde cevaz vermiştir. Durum böyle iken korkunun şiddetlenmesi durumunda böyle kılmak daha evladır. Şaşırılacak bir durumdur ki Ebu Hanife, bu şekli tercih etmiş, diğerlerine yani namaz esnasında -hareket etmesi mümkün olduğu halde- amel etmemeye ve namazın, kendisi dışın daki ile de mümkün olabileceği (gerçeğine) ise yanaşmamıştır. Sonra da ancak kendisiyle güç yetirilen bir durumda men edilmesini öngörmüştür. Halbuki aksine olan daha evladır. Özellikle de Yüce Allah'ın, bu durum altında ruhsat verdiğine dair nassı bulunduğu halde . . . 958 Buhar! ile beraber Fethu'l Bari, Cilt: 8, Sayfa: 199; Müslim, Cilt: 1, Sayfa: 574. 959 Buhar! ile beraber Fethu'l Bari, Cilt: 8, Sayfa: 199. İmam Şafü ise bunu, korku sebebiyle yapılması mübah olan bir amel olacağı şeklinde tahsis etmiş olduğundan dolayı namazı da bozmuş ol mamaktadır. Mesela kıbleye sırtını dönmek, binek üzerinde kılmak ya da ima ile kılmak gibi. Zira böylece, ameli kesir'e {çok yapılan amele) ihtiyaç oluşturacağından dolayı, şu üç husus söz konusu olur: 1) Ya namazı vaktinden çıkarmak gerekir ki, bunun haram olduğu hususunda bir ihtilafımız yoktur. 2) Ya savaşı terk edecek ki, bunda da onun helak olması söz konusu dur. Müslümanların icmasına göre bu, ona gerekli değildir. 3) Yahut da hakkında tartışma bulunan bir amele uyması gerekir. Bu ise icmaya göre caizdir. Öyleyse amel etmek (3. madde) kesinleşir ve bu şekilde namaz kıl mak da batıl olmaz. Kim düşmandan, selden, yırtıcı hayvandan ya da yangından kaça cak olur da -kaçmak dışında- bunlardan kurtulamayacak olursa, bu du rumda korkunun şiddeti sebebiyle namaz kılabilir. Bunda hazar ya da sefer de olması arasında bir fark yoktur. Çünkü mübah olan, helak olma korkusudur, burada ise söz konusu olmuştur. Öyleyse bunların dışında kurtulabilecek bir çıkış yolu olur ya da ufak bir zararla kurtulacaksa onun korku namazı kılması doğru olmaz. Çünkü korku namazı, ancak mazerete binaen caizdir, bu nedenle de zaruretin mevcut olmasına hastır. Birtakım vecibelerini ihlal etmekle birlikte, korkunun şiddeti sebebiyle bazı kimseler, korku namazı kılacak olurlar da namaz esnasında emniyet vuku bulacak olursa, bu vecibeleri tamamlayarak namazı eda ederler ve namazı geçen kısımlara bina ederler. Çünkü geçen kısımları emniyet ön cesi sahih olmuştur, bu nedenle de üzerine bina edip kılmaları caizdir. Sanki hiçbir vecibeyi ihlal etmemiş gibi . . . Şayet emniyetinden dolayı söz konusu vecibelerden bir şeyi ihlal edecek olurlarsa namaz geçersiz olur. Şart ve vecibelerini yerine getirerek emin bir şekilde namaza başla dıktan sonra, bir korku peyda olup {korku) da şiddetlenecek olursa, ihti yaç duyduğu durumuna göre namazını tamamlar ve namazından geçen kısımlarının üzerine bina ederek namazını eda eder. Kaynak Delilleriyle Hanbeli Fıkhı el-Muğni 1 |