Tiryaki Board
Dünyada ihram bölgeleri meydana getirin (Kar©glanin 4 Mart 2018 Vaazi) - Printable Version

+- Tiryaki Board ()
+-- Forum: TASAVVUFİ VAAZLAR DİNİ SOHBETLER (/forumdisplay.php?fid=9)
+--- Forum: Başağaçlı Raşit Tunca - Karoglan Hocanın Tasavvuf Sohbetleri Arşivi (/forumdisplay.php?fid=209)
+---- Forum: 2018 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi (/forumdisplay.php?fid=210)
+---- Thread: Dünyada ihram bölgeleri meydana getirin (Kar©glanin 4 Mart 2018 Vaazi) (/showthread.php?tid=43)



Dünyada ihram bölgeleri meydana getirin (Kar©glanin 4 Mart 2018 Vaazi) - RasitTunca - 05-24-2018



Dünyada ihram bölgeleri meydana getirin yani korunakli-güvenli bölgeler

(Kar©glanin 4 Mart 2018 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Fe innel cennete hiyel me’vâ.

Meali :

O taktirde, muhakkak ki "Me' va" cenneti de burasidir.

Sadakallahul Aziym EN'AM-54 ayet


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Kim Allah yolunda, malından iki şey harcarsa, cennetin kapılarından ‘Allah’ın kulu! Burası güzeldir, buradan girin.’ diye çağrılır. Namaz ehli olanlar / sürekli namazını kılanlar, Salat (namaz) kapısından çağrılır. Cihad ehli olanlar, Cihad kapısından çağrılır. Oruç ehli olanlar / sürekli oruçlarını tutanlar Reyyan (su içip kanan) kapısından çağrılır. Sadaka ehli olanlar /daima sadaka verenler, Sadaka kapısından çağrılır.” Bunun üzerine Ebu Bekir  “Ey Allah’ın Resulü! Anam, babam sana feda olsun, bütün bu kapılardan çağrılması için kişinin ne yapması gerekir? Bu kapıların hepsinden çağrılacak kimse var mı?” diye sordu.  Hz. Peygamber (a.s.m) “Evet, öyle ümit ediyorum ki, sen onlardan olacaksın.” buyurdu.”

( Hadis-i Şerif , Buharî, Savm, 4)

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

Bitkilerin nefes almasi olan Fotosentezde kirli hava temizlenmiyor, bilakis oksijen üretiliyor, cünkü hadisde gecen :

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Kim Allah yolunda, malından iki şey harcarsa, cennetin kapılarından ‘Allah’ın kulu! Burası güzeldir, buradan girin.’ diye çağrılır. Namaz ehli olanlar / sürekli namazını kılanlar, Salat (namaz) kapısından çağrılır. Cihad ehli olanlar, Cihad kapısından çağrılır. Oruç ehli olanlar / sürekli oruçlarını tutanlar Reyyan (su içip kanan) kapısından çağrılır. Sadaka ehli olanlar /daima sadaka verenler, Sadaka kapısından çağrılır.” Bunun üzerine Ebu Bekir “Ey Allah’ın Resulü! Anam, babam sana feda olsun, bütün bu kapılardan çağrılması için kişinin ne yapması gerekir? Bu kapıların hepsinden çağrılacak kimse var mı?” diye sordu. Hz. Peygamber (a.s.m) “Evet, öyle ümit ediyorum ki, sen onlardan olacaksın.” buyurdu.”

( Hadis-i Şerif , Buharî, Savm, 4)

Burada Ebu Bekir için "ümit ediyorum ki, sen onlardan olacaksin" demek, yani kainat insan bedeni ile alakali ise, ve "fedhuli fi ibadi, vedhuli cenneti" hikmeti geregi insan bedeni bir nevi cennet ise, Cennetin sekiz kapisi var deniyor, o zaman insan bedenine giren kapilar sekiz tane : agiz, burun ve deligi,  iki de göz, etti 5, iki kulak, etti yedi, ve birde sadece kadinlarin rahiminden giriliyor etti sekiz ve cennetin sekiz kapisi, ve öyle olunca, ve birde deri yolu ile veya hücre yolu ile bütün kapilardan cagrilmak hikmeti varmiş, yani deriden hücre bazli giriş, bu :  ya su ve sivi yolu ile, yada gaz yolu ile, yada hava oksijen veya karbondioksit yolui ile olmakda, bütün hücrelere ana madde hava gidiyor, bütün hücrelera ana madde su gidiyor, o zaman bütün kapilardan cagrilmak ise, oksijen gibi, su gibi, hava gibi olmak demek, kim hava olma derecesine terfi etti, bütün kapilardan cagrilir, ve bütün kapilar ona acik, sadece gözden gircek olanlar, sinyaller renkler falan filen iken, amma bütün kapilardan ise
hava girer, oksijen girer, ve kirlenincede, cikmasi için karbon almasi lazim, yani öyle olunca, "Ya Ebu Bekir sen onlardansin." demiyorda Peygamber aleyhisselam, "sen onlardan olacaksin, umut ederim." diyor, öyle olunca, fotosentez ile kirli hava temizlenmiyor, bizatihi bitkilerde oksijen üretiliyor demek olur, yani adem topraktandi, ona can, sonra girdi, ve ruih sonra girdi hikmetide budur, nefes ve nefis yine, sonradan verildi ona, nefes nefsi kuvesi demek, can, hayat ,su ile, can ruh, ruh su ile, topraga su katinca, bitki canlaniyor, yeşeriyor, yine bitki hava alip verinece, yani nefes alinca, insan nefes alip verince, canli ve yaşiyor diyoruz, öyleyse, oksijen olma makami, sonradan erilen, ve terfi edilen bir makam demek ki, kimler o dereceye cikar?  hava nedir?  iki türlü hava var, kirli hava, temiz hava, yani akcigerler, ve ruhullah hikmeti, ve pis ve habis ruh, ve temiz ve ulvi ruh, temiz oksijen, ve kirli oksijen, yani dişari cikan hava ve, iceri giren hava

Gecen yazdik ki, ve söyledik ki, Mehdi vakti olan ALTIN ÇAĞIN (Goldene Zeit) kurulmasi için, dogaya, hayvanlara, insanlara iyilik yapip, müsamahali davranmak gerektigini yazip, bununda şu ayetin hikmetinde sakli oldgunu bildirmiştik ki, o ayet :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَإِذَا حُيِّيْتُم بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّواْ بِأَحْسَنَ مِنْهَا أَوْ رُدُّوهَا إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَسِيبًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve izâ huyyîtum bi tahıyyetin fe hayyû bi ahsene minhâ ev ruddûhâ. İnnallâhe kâne alâ kulli şey’in hasîbâ.

Meali :

Ve bir selâmla selâmlandığınız zaman, o taktirde siz, ondan daha güzeli ile selâm verin veya onu (aynen) iade edin. Muhakkak ki Allah, herşeyi en iyi hesap edendir.

(Sadakallahul Aziym NİSÂ Suresi 86. ayet)

Bu ayette yazili olani, ben düne kadar hadisi şerif diye biliyordum, hangi ara bu kurana dahil oldu, ve kimler bunu kuran a dahil etti bilmiyorum amma, internette ben bunu arattim, ve kurandan ayet olarak buldu geldi, ve bu ayette geciyor olsa da, yoksa hadisdede geciyor olsa, manasi dogrudur, yani öyle olunca, burada anlatilmak istenilenide gecen hafta anlatttik ve dedik ki :

Yani Allah ögretiyor ki, sana kibar olana, sen daha kibar ol, sana müsamaha gösterene, sende ona daha iyisi ile müsamaha et, sana iylik yapana, sende elinden gelen başka bir iyilik ile karşilik ver demek degilmidir bu ayet. öyle olunca yukardki ayetteki de sen onlari anlayip kabul edip müsamah gösterirsen, onlarda seni anlar kabul eder, ve sen kim hidayette delalette, acik bir bilgi gelmeden bilemezsin diyor rabbim . Nitekim Mekke fethediilirkende o ilk defa gidildiginde muhammed e müsade etmediler, muhammetde onlari anlayişla karşiladi, mekkesi fethetmeden ve hac ve tavaf etmeden geri döndü, ertesi sene ona müsamaha gösterceklerini söylediler, ve dogru olan oldu, ertesi sene insan canina kiyilmadan Mekke fethedilmiş oldu, yani harem  veya Haram bölgesinde, orda cana kiymakda haram olmasi hükmü icra etti, ve müsamaha müsamaha dogurdu, kavgasiz dögüşsüz Mekke fetholdu, ve öyle olunca iyilerden olmak için, önce karşindaki bir hayvanda olsa, insanda olsa, hatta kafir bile olsa, hani kafirede müsamaha olurmu demeyin, sen Allahdan dahami yücesin ah mak, Bak  unuttunmu Allah, Harun ile Musayi, firavun kafirinin ayagina kac defa göndermedimi, on taltif edip, onu güzellikle, dine imana cagirmadimi, sen kimsinde, kafire karşi, sert ve kötü davranmak, daha dogrudur diyorsun, Allah bilmiyormi ki, "firavunun agzini burnunu gidip kirin, size ücyüzde melek verdim, yardimci, gidin onun...  gelin diyemezmiydi, amma demedi, ve öyle yapmadi,

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

“Ona yumuşak ve ögüt veren söz ile  söyleyin. Belki öğüt alır, yaptiklarindan utanirda iman eder.”

(Sadakallahul Aziym TAHA Suresi 44. ayet)

öyle olunca, kafire, ve hatta şeytana bile müsamahali davran, yüce rabbimizin ögüt verme, ve sabretme hikmeti ile, hikmetlenin, ve müsamahali olun ki, o altincag kurulabilsin dedik, ve öyle olunca, bir muhammed var ki, ilk muhammed, ve bizim peygamberimiz olan, o ilk muhammed, amma ondan seneler sonra, bizim vaktimizde, binler muhammedler, mustafalar, ahmetler, ebul kasimlar var ki, onlar muhammedin, yeni versionlari ve parcalari dedik,  ve öyle olunca HIZIR da da ayni hikmet var, bir HIZIR aleyhisselam var ki, o ilk HIZIR aleyhisselam, kainatin ömründe ileri götürülen, ve ileride öyle bir nokta ve zaman ve, vakit var ki, oradaki insanlar, ölümün caresini bulmuşlar, ve bunu, kuran veya hadislerde ölümsüzlük suyu diye atfediyor, ve yani öyle bir su ki, artik onu icen, bir daha ölmüyor,

Yine bilim adamlari yeni "oksijen su"  keşfettiler, bir damla su iciyorsun, gün boyu susamiyorsun. (Astronotlarin ictigi su), yani havzi kevser suyu, bu ne zaman keşfoldu, mehdi vakti, yani havzi kevser veye "inna eatayne kel kevser" suresi hikmeti keşfoldu, kevser havuzu, onun ile dolu idi, işde, hani burasi cennetmi, degilde neresi o zaman, bu kevser muhammedin havzi Kevseri degilmiydi? ee ne oldu o zaman, hani bunlar (Bilim adamlari) sadece bir gün veya iki gün susatmayani buldular, oysa havzi kevser ise, bir daha hic susatmayan su

Abdest alınırken Ağız Yıkanırken Okunacak Duâ
Okunuşu : "Allâhümme! Esgınî min havzı nebiyyike ke’sen lâ ezme’u ba’dehû ebedâ."
Anlamı : "Ey Rabb'im, bana Peygamberinin (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) havzından bir kâse içir, ondan sonra hiç susamayayım."

Yani o zaman HIZIRDA parcalara bölündü ise, bugün sen, ben, o, herkes bu görevi ifa edebilir, ancak, o HIZIRA : şunu yap, bunu yap, bunu öldür, buna yardım et, diyen meleklerin sesini duyabilcek hassaslikdaki makama erenler, iyiler, ebrar olanlar grubuna (iyininde iyisi, imbiklenmiş, damitilmişda elde edilmiş saf iyiler) dahil olanlar, o göreve seciliyor, ve bizim tarikimizde, "Raşidi Tarikatinda" HIZIRLIK sadece bir makamdir ve

19.SINIF SOFiLERE
Hizir makami ögretilip talim ettirilir ve tarikatin pirini, olay vuku bulunca aramasi talim edilir. Bizatihi onunla (tarikatin piiri ile) kelam etmesi lazim geldigi ögeretilir ve kimler o göreve (HIZIRLIK makamina )secildi liste tutulur.

Bu 19. sinif sofiler Tesbihlerine Birinci kadrandaki 10 boncugun birincisi mevsim rengi ikincisi beyaz olarak, digeri yine mevsim rengi, ve digeri beyaz.... 10 boncuk dizlerler ve Alfabe duasindan önceki Arapca Elif ba yani alfabeyi 9 defa okurken, birinci boncukda Dad Harfi sag azı dişler arasına konarak okunur, ikinci boncukda sol
azı dişler arasına konarak okunur,sonra yine digerine sonra yine digerine konarak 9 boncuk sayilir. ki" el evvel, vel ahir, vezzahir vel batin" hikkmeti onda tecelli etsin

Dad Harfinin Mahreci

"Dad" harfi dilin ucu azı dişlerin arasına konarak "da" denmeye calışılır d ile z arasi bir ses çıkar
'muhammed Diyauddin' ismi 'muhammed ziyauddin' denir yani asli ise
'Muhammed Dziyauddin' diye okunur dil sag azilara veya sol azilar arasina konabilir, ashabdan ebu bekr efendimiz iki tarafi ile de bu harfin mahrecini cikarabilirmiş

diye kisaca bu sinifi anlatmiştik ve  daha geniş aciklama ise

Raşidi Tarikatında Hızır Makamı ve Zikri

Sen hiç ölmek üzere kurumak üzere olan bir çiçeğe bir güle su verip, onun hayata yeniden tutunmasını canlanmasını sagladınmı? bundan seneler önce uzak bir memlekette calişmaya gidiyorum, ve orada bir oda kiraladım orda kalıyorum,  ve birgün işden geldim ve, ibadetimle, yemekle falan ugraşıyorum, cam yarım acık, bir kuş sesi geliyor : "cakcik cuk,cakcik", ben duyuyorum, amma ne oluyor diye camdan (Pencereden) bakmak, bir türlü aklıma gelmedi. Az sonra, farkında olmadım, ses susmuştu, az sonrada ben, biraz hava alayım ve, cayır cimene bakayımda, gönlüm ferahlasın diye, camı (pencereyi) acdım, ve camdan aşagı bakdım ki, bir serce yada bir bülbül yagmursuyu bidonuna düşmüş,  ve su iceyim derken,  icine düşmüş ve, cıkamamış ve bogulmuş, meger ses, o ses o imiş, imdat diyormuş amma, ben angutluk edip, o an bunu anlamadım, ben kuş dili bilmem be Ey Yar, Ey Salik, Ey Sofi, Ey Sofiyem, o yüzden, bilseydim, belki onun "imdat! yardım et! boguluyorum dediklerini duyar, bahceye cıkar, onu hayata döndürürdüm. Bazen ecel geldimiydi, Allame olsan, veya Peygamber olsan, veya, mehdi olsan, yardım edemezsin. Cünkü senin makamin henüz o kivama ermemişdir cünkü. Ey Sofi, o yüzden adımlarına dikkat et, ve bir damla su için canından olma, su icilecek ve, icilmeyecek yeri ayırt et artık, yine Ben bir damla aşk şarabından iceyim derken, bazılarının canına sebeb olmakdan korkarım. Bak bazıları benim erişemeyecegim kadar uzak bir yerdeler, halbuki penceremden bakınca, görecek kadar da yakınlar amma, bak bazen mehdi olsan evliya olsan,.. yetişemezsin, o kuşa oldugu gibi. Ey bülbül hayata küsme, ve aynı ışık kelebeklerinin, yanma pahasına, lambaya yahut da muma dogru saldirmalari gibi sevdigine saldırma, nede küsme, bak diyorum ya ben bile yetişemedim, o (Bülbül) ne diyor, ben bilemedim, o na HIZIR bile olamadım, yani el-Müheymin işde bende tecelli edecekti o an amma biz henüz o zaman daha ermemişdik o an, Elmüheymin nedir işde HIZIR olma hikmeti, amma ben o an o isimin esmanın manasını henüz bilmiyordum, bak Sofi/Sofiye!  sen sen ol suya düşmüş bir sinek, bir kelebek, bir karinca görürsen o aşkin, sevdicegin  için ve MEHDi AŞKINA , sen  o nlara yetiş ve, o nu Kurtaran, meded eden HIZIRI ol, bu daha yolun başlangici, ve onu bogulmakdan kurtar, kurumaya yüz tutmuş bir cicek mi gördün, biraz su ver, agzı kurumuş bir hayvanmı gördün, biraz su ver, aclıkdan eti kemigine deymiş, yapışmış bir hayvanmı gördün, bir dilim ekmegin varsa, yarısınıda böl o na ver. sen müheymin ve HIZIR cübbesini giy ve, şefaat etme yetkisini al, cebbar ol biraz, Ey sofi! o an Ben bak olamadım, bazen, bazen, bazen işde,........belki biraz daha cırpınsa idi o kuş, biraz daha sabredip dayanabilse idi, ben pencereyi acacakdim, ve görecektim o nun halini, ve belki HIZIR olup kurtaracaktim O nu. Amma kader işde, bazen ne hiziriliga, ne vezirlige, ne de mehdilige taakat bırakmıyor, insanız ve Ey Sofi/Sofiye! insan etten kemikden kandan, insanin Rabbi olmasa, insan aciz varlık, Rabbimiz Cenabı Allah ise yüce varlık, ve yaratan, her an herkesten haberdar olan, biz ise, ancak onun haber ettiklerini, bildirdiklerini bilebiliyoruz, yoksa, o haber etmezse, işde yapacak birşey de, bir bilgide yok.
işde Raşidi Tarikatinda HIZIRLIGA cıkma makamı burasıdır, bak bende bir oldu, iki oldu, sende kac defa olacak, o gecitten köprüden gecerken başarirsan, Tarikatin pirini aramak için, gözlerini yum, 13 estagfirullah  de, ve olan biteni, icindeki kalp dilinden, ona hem hal et, anlat ki, ve birde  isim ve yer ve konumda bildirki, kimler o makama bu sene cikmiş, yada cikamamiş bilelelim.

Original Kar©glan

HIZIR MAKAMINA CIKANLAR için HIZIR DUASI

TESBiHDEKi ZiKiR YÖNÜ : SAĞDAN SOLA VEYA
TESBiHDEKi ZiKiR YÖNÜ : SOLDAN SAĞA
DURUMA GÖRE YAPTRIMMI YOKSA YIKIMMI

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

sübhaneke ente ilahe hayrürazikiyn,
sübhaneke ente ilahe hayrül varisiyn
sübhaneke ente ilahe hayrül fatihiyn,
sübhaneke ente ilahe hayrül hakimiyn,
sübhaneke ente ilahe hayrül faziliyn,
sübhaneke ente ilahe hayrünnasiriyn,
sübhaneke ente ilahe hayrül muhsiniyn,
sübhaneke ente ilahe hayrül kaviyyul kaimü,
sübhaneke enterraufürrahimu
vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim ya Allah

ve salli ala Muhammedin ve adede men salli aleyhi ve adede gatratil emtari ve adede evragil eşcari ve adede enfasil müstagfiriyne bil eshari ve adede ma kane vema yekünu li yevmil haşri vel garari ve salli aleyhi ma teagabelleyli vennehari ve salli aleyhi mahtelefel melavani ve teagabel asrani ve kerrerel cedidani vestagbelel fergadani ve adede emvacil bihari ve adedede merri mali vel fizari

Allahümme salli ala Muhammedin ve ala elihi ve eshabihi ve etbaihi ecmaiyn ve selamün ala cebrail ve mikail ve israfil ve azrail vel melaiketül hamelei arş vel münker nekir ve selamün alel melaiketül mükarrebin vennebiyi verresulu ecmaiyn ve selamün alel evliyai vessalihin selamüllahi ve selavatullahi aleyhim ecmaiyn

velhamdülillahi rabbil alemiyn
Bu Duanin Kullanim Talimatnamesi sadece o hal ehline özel talim edilir.

19.SINIF SOFiLERE

Hizir makami ögretilip talim ettirilir ve tarikatin pirini, olay vuku bulunca aramasi talim edilir. Bizatihi onunla (tarikatin piiri ile) kelam etmesi lazim geldigi ögeretilir ve kimler o göreve (HIZIRLIK makamina )secildi liste tutulur.

Bu 19. sinif sofiler Tesbihlerine Birinci kadrandaki 10 boncugun birincisi mevsim rengi ikincisi beyaz olarak, digeri yine mevsim rengi, ve digeri beyaz.... 10 boncuk dizlerler ve Alfabe duasindan önceki Arapca Elif ba yani alfabeyi 9 defa okurken, birinci boncukda Dad Harfi sag azı dişler arasına konarak okunur, ikinci boncukda sol
azı dişler arasına konarak okunur, sonra yine digerine sonra yine digerine konarak 9 boncuk sayilir.

[Image: Abakus-Tesbih_Modeli_N1.jpg]

Dad Harfinin Mahreci

"Dad" harfi dilin ucu azı dişlerin arasına konarak "da" denmeye calışılır d ile z arasi bir ses çıkar
'muhammed Diyauddin' ismi 'muhammed ziyauddin' denir yani asli ise
'Muhammed Dziyauddin' diye okunur dil sag azilara veya sol azilar arasina konabilir, ashabdan ebu bekr efendimiz iki tarafi ile de bu harfin mahrecini cikarabilirmiş

Başağaçlı Raşit Tunca
~2009 Seneleri Hatırası


SU ve ABI HAYAT SUYU ÖLÜMSÜZLÜK SUYU

Ölümsüzlük suyunu arayanların serüveni en eski efsanelerde geçer. Hazreti Hızır'ın bu sudan içtiği söylenir. Abı hayat nedir, nerededir...

İnsan her zaman uzun yaşamak, hatta hiç ölmemek ister. Ölümsüzlük suyunu arayan kahramanların serüveni, en eski efsanelerde geçer. Hazreti Hızır'ın bu sudan içtiği söylenir. Abı hayat nedir? Nerededir? Hazret-i Hızır hâlâ hayatta mıdır? Âb-ı Hayat, Farsça hayat suyu demektir. İçenin ölümsüzlük kazanacağına inanılan sudur. Saf ve berrak su için de kullanılır. İnce ve derin mânâlı söz için de kullanılır. Bir şeyin kıymetini ifâde etmek için de kullanılır. Âb-ı Hızır, Âb-ı Zindegânî, Âb-ı Bekâ, Aynü'l-Hayât, Nehrü'l-Hayât da denir. Ölümsüzlük, acaba insana uygun bir vasıf mı? Ölümsüzlük suyundan içen birinin, sevdiklerini hep kaybedince, büyük bir bedbahtlığa düştüğü hikâye edilir.
Suların birleştiği yer
Kur'an-ı Kerîm'de Hazret-i Musa ile Hızır aleyhimesselâm kıssası anlatılırken âb-ı hayata bir ima vardır (Kehf, 60-82). Hazret-i Musa ve genç arkadaşı Yûşâ, çalışarak elde edilemeyen, ancak Allah tarafından ihsan edilen ledünnî ilme sahip Hızır'ı aramak üzere Mecma'ül-Bahreyn'e, yani iki denizin birleştiği yere doğru yola çıkarlar. Yanlarına azık olarak aldıkları tuzlu balığın canlanıp denize atlaması üzerine buluşma yerine geldiklerini anlarlar. Su, hadis-i şerifte bildirildiğine göre, balığa değip canlandırmıştır. Hazret-i Musa, bu hâdisenin olduğu yerde Hızır ile buluşup fevkalâde şeylere şahit olacağı gezintiye çıkar. Buhârî, "Mecmaü'l-Bahreyn'den maksat hayat pınarıdır" der. Burasının İstanbul olduğunu söyleyen, Boğaz'daki Yuşa Tepesi'ni de delil gösteren rivayetler de vardır.
Bu sudan içen kimsenin uzun yaşayacağı veya ölümsüzlüğü elde edeceğine inanılır. Tefsirlerdeki rivayete göre, İskender-i Zülkarneyn, "Karanlıklar Ülkesi"nde bulunan hayat suyunu işitip aramaya karar verir. Hızır diye anılan halazadesi Elyesa'nın refakatinde ordusu ile yola çıkar. Yolda fırtına yüzünden ordudan ayrı düşerler. Karanlıklar ülkesine gelince Zülkarneyn sağa, Hızır sola giderek yollarını tayine çalışırlar. Günlerce yol aldıktan sonra, Hızır ilâhî bir ses duyar ve bir nur görür. Orada âb-ı hayâtı bulur. Bu sudan içer ve yıkanır. Böylece hem sonsuz bir hayata kavuşur ve hem de fevkalâde güçler kazanır. Sonra Zülkarneyn'le karşılaşır. O da, âb-ı hayâtı ararsa da bulamaz ve bir müddet sonra vefat eder. Halk edebiyatındaki İskendernâmeler bu mevzuya dair tafsilatla doludur.
Bir başka efsanede, İskender, âlimlerden âb-ı hayatı öğrenir. Onu aramak üzere ordusuyla yola çıkar. Askerlerini kaybeder. Yalnızca aşçısı kalır. Aşçı elindeki tuzlu balığı yıkamak üzere bir çeşmenin yanına gider; balığı yıkayınca canlanır. Aşçı da vaziyeti anlayıp sudan içer. Başına gelenleri İskender'e anlatır. iskender, tarif edilen çeşmeyi bulamaz. Aşçıya kızıp, öldürmeye çalışır. Öldüremeyince de boynuna taş bağlayıp suya atar. Aşçı bir deniz cinnine dönüşür. Kur'an-ı kerimde Zülkarneyn'in bir sudan geçerken askerlerine "Kim bu sudan içerse benden değildir!" dediği anlatılır. Burada acaba âb-ı hayata işaret mi vardır?
Ölümsüz insan var mı?
Halk arasında Hızır ile İlyas adında iki aziz zâtın, âb-ı hayat içerek ölümsüzlük kazandığına inanılır. İlki karadakilerin, ikincisi denizdekilerin kurtarıcısıdır. Zaman zaman ehil kimselere gözükürler. İnsanlar bu iki zâtı görmeyi büyük bir lutf sayar. Mayıs'ın 6'sında buluşup, mantar közleyip yerler. [1]

Su bildiğimiz su… İçmeden durabilir miyiz? Susuz yaşayabilir miyiz? Yaşayamayız. Sularımız kesiliyorda deliye dönüyoruz. Sanki dünya duruyor. Heryer kokuyor, bizlerde susuzluktan ölüyoruz. Su olmadan yaşanmaz elbette. Su olmadan ne olabilir ki? Bence hayat durur. Zaten canlılar susuz yaşayamaz. Canlıdan kastım sadece insan deği lki, hayvanlar ve bitkiler de dâhil. Daha bir çok şey bu dâhil - lerin içinde!

Su dünyaya nasıl ve nereden gelmiş?

Dünya diğer gezegenlerden farklı! Bilinen onlarda su yok. Bizde suyun nasıl olduğu hakkında bir çok yazı var. Özetlediğimizde bilim diyor ki:

Yüksek sıcaklık ve düşük kütle. Eğer bir gezegenin sıcaklığı çok yüksekse, atmosferindeki gazlar öyle bir kinetik enerjiye sahip olur ki; gezegeni hemen terk ederler. Aynı şekilde, eğer bir gezegenin kütlesi yeterli büyüklükte değilse, kütle çekimi sıcak gazları atmosferinde tutmaya yetmez. Ayrıca Güneş rüzgârları ve büyük çarpmalar da uçucu gazların kaçmasına sebep olur.

Bütün bu bilimsel anlatıların sonunda:

Su dünyaya nasıl geldi?

Oluşum aşamasında sahip olamadığı suya, dünya sonradan nasıl sahip oldu?

Suyun bu kadar çok olması nasıl açıklanabilinir?

Özet:

Su dünyaya gökten gelmiş.

Kuran-ı Kerim’de su ile ilgili ayetler:

De ki: “Haber verin; eğer suyunuz yerin dibine göçüverecek olsa, bu durumda kim size bir akar su kaynağı getirebilir?

(Mülk Suresi, 30)

Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık. Sonra onu bir su damlası olarak savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik. Sonra o su damlasını bir alak (hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir.

(Müminun Suresi, 12–14)

Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü? Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi? (Vakıa Suresi, 68–70)

Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.

(Nur Suresi, 45)

Efsanelerde de sularla ilgili bir çok anlatılar var.

Bengi Su var. Bengisu:

Abıhayat, hayat suyu ya da dirilik suyu, birçok söylencede adı geçen, içen kişiye ölümsüzlük kazandırdığına inanılan efsanevî su.

Tasavvuf şairleri, onunla ilgili şöyle demişlerdir:

"Toprağa düşen adi tohuma can veren su, dirilik suyu değilse, nedir o zaman?"

Bu suyu ilk içenlerin Hızır ve İlyas Peygamber olduğu söyleniyormuş.

Mitolojik metinlerde; Gılgamış, Oğuz Han ve İskender Zülkarneyn adları da yine Bengi Su’da geçiyormuş. Yine: Büyük İskender’in bu suyu bulmak için Zulmet’e gittiğini yazıyor efsaneler ve onun suyu bulamadığını da! Bu suyu aramasının en büyük nedeni; suyun dirilik suyu olması, içenlerin ölümsüz olabilecekleriymiş.

Hazreti Süleyman’la ilgili bir anlatıyı aktarıyorum.

Allah-u Teâlâ, Süleyman Aleyhisselam'a:

"Âb–ı Hayat"ı içip kıyamete kadar yaşamak ile içmemek arasında serbest bıraktı. Süleyman Aleyhisselam, kendisine bu güzel haberi getiren melekten biraz müsaade istedi. Süleyman Aleyhisselam, bu meseleyi danışmak için bütüncanlıları topladı. Onlarla istişare etti. Canlılar: "Âb–ı Hayattan içmeniz sizin için hayırlı olur."dediler. Sordu:"Neden?" "Hayat suyundan içerek, ta kıyamete kadar yaşar ve sürekli Cenab–ı Allah'a ibadet edersiniz. Bu ele geçmez bir nimettir." dediler.

Süleyman Aleyhisselam, Hüdhüd kuşunun toplantıda bulunmadığını fark etti. Emir verdi:

"Hüdhüd kuşlarından bir heyet gelsin.”

Biraz sonra Hüdhüd kuşları geldiler. Süleyman Aleyhisselam onların fikirlerini de sordu. Hüdhüd kuşu:

"Âb–ı Hayatı içmeyip, zamanı geldiği zaman ölmeniz sizin için daha hayırlıdır. "dediler. Süleyman Aleyhisselam sordu: "Neden?"

"Eğer hayat suyunu içip kıyamete kadar yaşayacak olursanız, bütün sevdiklerinizin, çocuklarınızın, torunlarınızın hep öldüklerini görecek, üzülecek ve hatta onların ölüm acısını içinizde hissedeceksiniz. Evlât acısı yürekleri yakar. Ayrılık acısı çok zordur. Allah'ın sizin için âhirette hazırladığı nimete kısa zamanda kavuşmak, daha iyidir." dediler.

Süleyman Aleyhisselam, bu fikri beğendi. Âb–ı Hayatı içmekten vazgeçti.(alıntı)

Bengi Su; yaşam verme gücüne sahipmiş. Bir anlatıda bir ölünün üstüne serpildiği ve ölünün hapşırarak dirildiğini anlatıyormuş.

Büyük kahramanlar bu suyu içip ölümsüzleşmişler. Tabi bir kez daha tekrar ediyorum ki bunlar efsanelerde anlatılanlar.

Bengi Su aşk masallarında bile geçiyormuş. Buta’nın inanılmaz güzelliğinin sırrınında içtiği Bengi Su’dan kaynaklandığı yazılıymış.

Bengü Su’ya, mitolojik metinlerde, dini kitaplarda rastlıyoruz. Hazreti Musa’nın öyküsünde de varmış. Bazı efsaneler bu suyun:

Zulmet ülkesinde olduğunu anlatıyormuş.

Bazıları; kızıl denizin derinliklerinde…

İran mitolojisinde biraz daha değişik!

Onlar da diyorlar ki:

Şah-ı galsam, şahmeran, imperan, zümrüd-ü anka'nın kanlarının birleştiğinde ortaya çıkan ölümsüzlük suyudur![2]

---------------
ihram ve Harem Bölgesi ve Hacda İhram Yasakları

İhram: Haccın üç farzından biridir. Kendini mahrum etmek, haram kılmak, hürmet edilen zaman ve mekâna girmek, saygı duymak manalarına gelir.

Hac veya umre yapmaya niyet eden kişinin, normal zamanlarda mubah olan fiil ve davranışları hac ve umre süresince kendi nefsine haram kılması demektir. Hacda ihram, namaza başlama tekbiri gibidir.

Niyet ve telbiye, ihramın rükünleridir. Bir kişi niyet etmeden ve telbiye getirmeden yalnız beyaz elbise giymekle ihrama girmiş olmaz.

Mikat sınırında, ya da mikat sınırına gelmeden önce hac veya umreye niyet eden kişi, ilk önce ihram kıyafetlerini giyinir. Erkekler yün, keten veya pamuktan beyaz olan, iki parçalı rida ve izar adı verilen ihram kıyafetlerini giyerler. Bu giysiler belden aşağı sarılan izar, diğeri omuzlardan itibaren vücudun üst kısmını örten ridadır. Bu kıyafetler ihramın başladığını gösterir. Kadınlar normal kıyafetleriyle hac yaparlar. Sadece yüzlerini açarlar.

İhrama giren kişi için normal zamanlarda haram olmayan giyim, cinsel hayat ve avlanmayla ilgili haramlar söz konusudur. Bu yasakların çiğnenmesi, yasağın durumuna göre değişen şekilde cezayı gerekli kılar.

İHRAM YASAKLARI

İhrama girildiği andan itibaren ihramdan çıkıncaya kadar, ihram yasakları olarak bir dizi yasak başlar. Mümkün olduğu kadar bu yasaklardan uzak olmaya çalışılmalıdır.

Harem bölgesinin(Mekke ve çevresi) doğal bitkilerini kesmek, ağaçlara zarar vermek, av hayvanlarını avlamak, korkutmak, ihram elbisesi dışında elbise giymek, erkeklerin başlarını örtmesi, kadınların yüzlerini örtmesi, erkeklerin ayakkabı, çorap, eldiven giymeleri, tırnak kesmek, saç tıraşı olmak, sakal tıraşı olmak, bıyıkları düzeltmek, vücudun herhangi bir yerinden kıl koparmak, koku sürünmek, parfüm kullanmak, eşiyle cinsel ilişki, ya  da yol açacak davranışlarda bulunmak, gibi… Bütün bunlar ihramlı kişi için yasak olan durumlardır.

Ayrıca, başkalarına zarar vermek, kavga etmek, küfür etmek gibi davranışlar ihramlı için hoş olmayan ve ceza gereken durumlardır.

İhrama nerede girilir? İhrama girilen yerler nerelerdir?

HAREM BÖLGESİ

Mekke-i Mükerreme’yi çevreleyen Harem bölgesinin sınırlarını ilk defa Cebrail’in rehberliğiyle Hz. İbrâhim belirlemiş, sınırları gösteren işaretler daha sonra Hz. Peygamber tarafından yenilenmiştir. Bu sınırların Kâ’be’ye en yakını, Mekke’ye 8 km. mesafede Medine istikametinde “Ten‘îm”; en uzak olanları ise Tâif yönünde “Ci‘râne” ve Cidde istikametinde Hudeybiye yakınlarında “Aşâir”dir. Diğerleri; Irak yolu üzerinde “Seniyyetülcebel”, Yemen yolu üzerinde “Edâtü Libn” ve Arafat sınırında “Batn-ı Nemîre”dir.[3]

Yani velhasil kelam, ihram veya harem bölgesi demek, orada bitkilerin, insanlarin, hayvanlarin emniyette oldugu, onlara, hicbir zarar ziyanin, ullaşmamsi gereken bölge veya yer demekdir, yani bu sadece bize bir örnek teşkil eder, bu gün kötü bilim adamlari bitkilerin "DNA" sini bozarak onlari yiprattilar, ve yine hayvanlari klonlayip, genini bozarak, yine zararli türler meydana getirdiler, ve insanida neredeyse klonlamak için, bütün gayretleri ile ugraşiyorlar, amma bu harem bölgesi demek, işde dünyada öyle yerler meydana getirin ki, oradakilere zarar verilmesin, ve güvenli emniyetli bölge olsun, bunu Rabbimiz Mekke ve kabe civari için yapmiş, amma bu, sadece bir örneklik icindir, ve bugün böyle, hayvan neslinin,  insan neslinin ve bitlikilerin korundugu, ve dogal hallerinde yaşadigi, emniyetli bölgeler yapmamiz, ve oralari, hatta asker ve polisler ile korumamiz gerekliligini gösteriyor, yoksa bu kötü bilim adamlari bütün dünyayi fesada ugratacaklar, ve artik neredeyse, dogal hicbirşey kalmayacak hale geldi, ve size Fatih Sultan Mehmet Han in babasina dedigi gibi diyorum :  beni sizden biri olarak görüyorsaniz, size sadece bunu tavsiye ediyorum, yok bizi mehdi olarak kabul ediyorsaniz, size bunu emrediyorum, böyle "Harem Bölgeleri" oluşturun, her bölgede, yörede, oranin bitki örtüsünü, hayvanini koruyacak, emniyetli alanlar oluşturun, "dogal yaşam merkezleri", ve var gücünüzlede buralari koruma altina alin, ve polisinizle, askerinizle buralari beklemek sureti ile koruyunuz, yoksa dünyanin sonunu siz düşünün.......

Zaten Cennet ne demekdir : Kirden, pisden, günahdan, günahkardan, kötülerden, ve şeytanlardan, yani bir nevi mikroplardan, ve kafir cinlerden, yani kötü gazlardan... arindrilimiş bir bölge demekdir, eger siz dünyada böyle bölgeler oluşturursaniz, birinin ismine, nimetler ceneti "Naim Cenneti" adini veririz, digerine "Me've Cenneti" yani dünyanin burunu yani havasi temiz cennet adini veririz, birisine,  en iyiler diyari,  "şehitler cenneti," yani kokusu gitmemiş yiyecek, giyecek,  hayvan ve insanlar cenneti veya diyari  harem bölgesi  deriz, bir digeri bozulmamiş kirlenmemiş gazlar yani havasi bozulmamiş diyar yada cennet, digerine bozulmamiş topraklar cenneti,  yani velhasil, sizler harem bölgeleri kurarsaniz, artik böyle daha ileri dogru giden yolumuzda, ahiret baki kalanlarin diyari olur işde, yoksa bu kafir bilim adamlari bize, ceneti dar etcekler, ve cennet yerine kiyameti başimiza getirmeye ugraşiyorlar. akillanin artik ey insanoglu

-----------
Kadinlardan niye peygamber yok? niye imam olamiyorlar

Eskiden bazi toplumlar, kadin erkil toplummuş, yani kadin reisler yönetmiş, "Anadolu Ana Tanricasi" bodrum yahut marmaris kalesinde birkac tanesini ben bizzzat gördüm, tarihi eser olan  biblollarina bakiverin, yani anadolu insani  ve Türkler, ve onlar ayrica cok evlilik veya cok kocali olabilyormuş, Türkler bunlardan birisi,  yani bunun bu gün örnekleri yok deniyor, halbuki bu gün, _Almanya başbakani  Frau M. kadin, yine ingiltere Kralicesi  sevgili Krailce E. ayni, ve yine ingiltere  yeni başbakani bir Bayan, yani kadinlar yönetiyor devleti, peki neden Allah, bir Bayanin imam olmasina izin vermemiş, veya peygamber yapmamiş
sebeblerini aciklayanlar diyor ki : kadin peygamer olsa idi, ve namaz farz olsa idi, namazida onun kildirmasi gerekcecek, amma, mesela regel vakti yani aadetli oldugu zamanlar görevini yapamayacak, yine hamile olacak, yine görevde  olmayacak, yine lohusa olacak, görevde olamaycak, yine imam olsa, herkesin önünde namaz kildiriyorum diye, bir bayan domalcak, uygunmu bu, yani birinin aklina cinsellik geliverir degilmi, onu önde o halde görse yani ,......

Fakat bu kurallar globalmidir, yani üniversal bütün dünyaya şamil  bir kuralmidir, üniversal kurallar demek, mesala bunlardan trafik lambasini insanlar koymuş, dur gec bekle kurali, ve bu kirmizi lambada dur demek, italya ya gidince, kirmizi lamba gec demek degil, yine yunanistan a gidene bekle demek degil, yine afganistanda, sus demek degil, yine amerikada yavaş yürü, yada yavaş konuş demek degil, peki nedir? her yerde trafikdeki hali ile, dur demekdir, yani üniversal bir kural, yani şeriatin zahiride böyledir, yani Allah bir kural koymuş ise, bu kural, ne sadece müslümani, ne hiristiyani, ne de musavi, ne de sadece ateşperesti degil, bütün hepsini kapsayan bir kuraldir, öyle olunca Dinde Bütün insanligin güzel bir şekilde yaşayabilmesi için elzem olan Kurallar zümresidir, Kuran da kadinlardan imam olmaz, peygamber olmaz, diye bir kural varmi? yok, yine hiristiyanlarda varmi bu kural, incilde varmi, ben duymadim, onda da yok, yin musavilikdede yok, öyle olunca, yine kainatta örnekleri var, arilari yöneten bir dişi kralice aridir, ve binler yada yüzler kocasi vardir, ve tek bir dişi aridir onlari yöneten, yine karincalarda da ayni yönetim sistemi ile yönetilirler,

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

حَتَّى إِذَا أَتَوْا عَلَى وَادِي النَّمْلِ قَالَتْ نَمْلَةٌ يَا أَيُّهَا النَّمْلُ ادْخُلُوا مَسَاكِنَكُمْ لَا يَحْطِمَنَّكُمْ سُلَيْمَانُ وَجُنُودُهُ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Hattâ izâ etev alâ vâdin nemli kâlet nemletun yâ eyyuhân nemludhulû mesâkinekum, lâ yahtımennekum suleymânu ve cunûduhu ve hum lâ yeş’urûn.

Meali :

Nihayet Karınca Vadisine geldikleri vakit, bir dişi karınca şöyle dedi: "Ey karıncalar, yuvalarınıza giriniz! Süleyman (A.S) ve onun orduları, farkında olmadan sakın sizi ezmesin."

(Sadakallahul Aziym NEML Suresi 18. ayet)

Yani öyle olunca kadindanda Reis olabilir, yönetici olabilir, yani kadin erkil olmuş toplumlarida, kadinlar yönetir, ve karincalar cok calişkan topluluklardir, yine arilar cok calişkan toplumlardir, ancak ve ancak calişkan toplumlari kadinlar yönetir, yoksa tenbelleri dirayete getirmek için,  onlara erkek gücü lazimdir, yoksa kurallara uyan, bir toplumu, bir bayanda yönetebilir, ancak kurallara uymayan ah maklar sürüsüne dayak tekme ve güc gerekir, yani sizlerde kurallara uyan ve calişkan toplumlar olursaniz, o zaman kadinlarin  da yönetici olmasinda bir beis yokdur.

--------------
Yukardaki "Abu Hayat Suyu" bahsinden bir bölümü M. gazeteseinden alinti yaptim, amma nasil yaptim, gazete sag tiklamayi kilitlemiş, ve birde alintiyida yasklamişdir belkide,  amma ben girdim ve  caldim aldim. sebebine gelince, hava su ve yol ve ilim Allahin ammeyi cüziyesindendir, yani amme mallaridir, yani kamu mali veya devlet mali gibidir, öyle olunca nasil bir devletin herhangi bir yolundan,  köylüsüde kentiliside, zenginide, fakiride gecme hakina sahipse, yine hava amme malidir, herkesin hava alma ve karbondioksit salma hakki vardir, bu sadece hatta sadece insanlara ait bir kural degil hayvanlarinda ayni hakki var, yine su ammeyi cüziyeden olmasina ragmen, bu gün, devletler, biz bu konuda masraf yapiyoruz diye, halkina suyu para ile satiyor, lan trottel, salih aleyhisselam kissasini nasil unutunuzda suyu haraca bagladiniz ha, senin hakkin kadar o suda, hayvanlarin bile hakki varken, neymiş, bu falan belediyenin suyu, filen devletin suyu, yani halbuki, su yine Allahin ammeyi cüziyesindendir, ve yine bilgi ve ilim herkesin erişmesi gereken bir amme hakkidir, nasil herkesin, fakirine fukarasina kadar herkesin okula gidip ögrenme hakki varsa, aynen her bilgiyede bütün dünya insanlarinin eşit şekilde erişme, okuma alma paylaşma ve kullanma hakki vardir, o yüzden muhammed demedimi :

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“ilim Hikmet, değerli bilgiler müminin yitik malıdır, onu nerede bulursa almaya daha hak sahibidir.”

( Hadis-i Şerif , Tirmizi, İlim 19; İbn Mâce, Zühd 17)

öyle olunca bilgi imanli her kimsenin, nerede bulursa, alacagi bir hazine ise, o zaman M. gazetesi bunu kilitlemiş, ve gazetesini alana satiyor, senin buna hakin yok, bilgi öyle parasi olanin alacagi bir hak degildir, bilmem kimin kitabini satin alinca ögrenilcek bir hak degildir, bilgi ve ilim, amme hakkidir, ve öyle olunca eger saklayip tresora koysaniz, mümin bir kimse tilki olsun, onu oradan calip alsin, yani dogru bilgi ve yanliş bilgi var birde  tabiki, bu bilgiyi alma ve calma, bir kimsenin  bir yere giriş şifresi, bimem banka hesabi, bilmem banka bakiyesi hakkindaki bilgi, senin alma hakkin olan calma hakkin olan bilgi degil, amma amme hakki olan her bilgiye herkes üniversal olarak ulaşabilmelidir, ve egeer buna itiraz ederseniz eger, o benim sizden aldigim bilgi sizin maliniz ise, o zaman zemzemde Hz Hacerin suyu ve kuyusu, hacer annemizde, ismailin annesi, ismailde muhmmedin soyu, ve öyle olunca zemzem kuyusu muhamed soyuna intikal etti, onun soyu olan seyidler ve şerifler dişinda kimse zemzem icmesin hacca da gitmesin o zaman, madem mal bulanin bilenin, hazine bulanin, ele gecirenin ise, halbuku zemzem ismail soyunun  suyu degilmi, amma hacca giden herkes ondan bedava icmiyormu, su amme hakki degilmi o zaman, sen kimsin o zaman, yine din  muhammedin bilgisi ve muhammed ehlinin bilgisi  sen o zaman hicbir yazinda  "muhammed dedi" deme, musa dedi deme, nede onlardan ademden isa dan  evliyadan bahsetme, cünkü o bilgiler bu gün muhammedin mirasini devralanlarin bilgisi, sen kimsin o zaman, neyse mesele anlaşilmiştir sanirim


-------------
DiPNOTLAR :
--------------------
[1] turkiyegazetesi com tr/gundem/54957
[2] milliyet com tr - Nazan Şara Şatana
[3] Bazi internet Sayfalari

--oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve

etûbu ileyk.

--OoO--


Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 4 Mart 2018 Pazar

Original Kar © glan