![]() |
Hacda şeytan taşlanması - Mina- Stoning of the Devil - Baskı Önizleme +- Tiryaki Board (https://tiryakiboard.com) +-- Forum: GENEL KÜLTÜR BİLGİLERİ (https://tiryakiboard.com/forumdisplay.php?fid=10) +--- Forum: GENEL KÜLTÜR BiLGiLERi MAiN (https://tiryakiboard.com/forumdisplay.php?fid=229) +---- Forum: Sanal Dergi (https://tiryakiboard.com/forumdisplay.php?fid=245) +---- Konu Başlığı: Hacda şeytan taşlanması - Mina- Stoning of the Devil (/showthread.php?tid=6447) |
Hacda şeytan taşlanması - Mina- Stoning of the Devil - RasitTunca - 05-24-2019 Hacda şeytan taşlanması - Mina- Stoning of the Devil Soru : Hacda şeytan taşlanmasının hikmeti nedir? Cevap: Bismillahirrahmanirrahim Remy-i cimar, şeytan taşlamak demektir. Remy atmak, ayıplamak ve yönelmek demektir. Cimar, “Cemre” kelimesinin çoğuludur. Cemre, nohut büyüklüğünde küçük taş, ufacık taşlar kümesi, çakıl taşı ve ateş koru anlamına gelir. Remy-i cimar: Ufacık taşlar atmak, cemerat diye adlandırılan belli yerlere, taş kümelerine belli zamanda ve belli sayı da taş atmak, demektir. Hac esnasında, bayram günlerinde, Mina’da bulunan üç cemre’ye usulüne göre taş atmak haccın vaciplerindendir. Çünkü Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz bu taşlama işlemini bizzat yapmış ve insanlara da öğretmiştir. Bu sebeble terk edilmesi halinde dem gerekir. Sahih hadis-i şeriflerde şeytan taşlamanın Hz.İbrahim (A.S.)ın fiiline dayandığı açıkça belirtilir ve sembolik olarak şeytanın taşlandığına vurgu yapılır. “Şeytan taşlama” diye de adlandırılan bu atışlar, Hz. İbrahim (A.S.)ın şeytanı taşlamasının hâtırasını yaşatmakta ve insanları daima günaha sokmaya çalışan şeytana karşı bir tür tepki ve direnmeyi temsil etmektedir. Bu taşların atılması bir kulluk emridir. Biz bunu yapmakla Hak Teâlâ’nın emrine kayıtsız şartsız olan itaat ve bağlılığımızı göstermiş oluruz. Bir de bu, habis ruhlara, şeytani vesveselere karşı olan nefretimizin bir remzi, ortaya çıkışı demektir. Hz. İbrahim (A.S.)ın sünnetine bağlılık nüktesine de sahiptir. Mina’da şeytan taşlama bize Hz.İbrahim (A.S.)dan kalmıştır. Taşlama, Hz. İbrahim (A.S.)ın kendisine engel olmaya çalışan şeytanı kovmak amacıyla ona taş fırlatmasını sembolize eder. Çünkü Yüce ALLAH, Hz.İbrahim (A.S.), oğlu Hz.İsmail (A.S.)ı kurban etmesini emrettiğinde şeytan bu emri yerine getirmelerine engel olmaya çalışmıştı. Bunun üzerine Hz.İbrahim (A.S.), eşi Hacer ve oğlu Hz.İsmail (A.S.), şeytanın bu tuzağını fark edip onu taşlamışlardı.[1] İşte “remy-i cimar”, bu olayı sembolize etmektedir. Burada şeytana karşı direniş ve protesto söz konusudur. Şeytanı taşlamakla, ona uymayacağımızı, her türlü şeytanî düşünce ve davranışlardan uzak kalacağımızı göstermiş oluyoruz. Öyle ya, bir Müslüman ALLAH’ın yolunu bırakıp taşladığı düşmanın peşinden gider mi? Şeytan taşlamak; her türlü kötü düşünce ve davranışlardan sakınmak ve şeytanı bırakıp ALLAH’ın emirlerine uymak hususunda Müslümanlar için anlamlı bir uyarıdır. Attığı her bir taşı, nefsine, şehvetine ve şeytana karşı fırlatır. Kendisini çeşitli hatalara, günahlara sürükleyen bu farklı cepheleri bir bir yok etmeye çalışır. Sahip olduğu her şeyi ALLAH için feda etme yolunda, karşısına şeytan nerelerden çıkıyorsa, hangi silahları ve cepheleri kullanıyorsa oraları bertaraf etmelidir. Gurur, kibir, mal, mülk, makam, mevki, rütbe, şan, şöhret, benlik, gençlik, evlilik, çoluk-çocuk... Kulluğun ve sorumluluğun önünde engel olan şeyler her ne ise... Günümüzde hacı, taşlama yaparken, hem Hz. İbrahim (A.S.)ın rolünü oynamakta, hem de Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin sünnetine uymaktadır. Ancak bu rolü oynayan hacı, sembolik olarak taşlarını şeytanı temsil eden taş yığınlarına fırlatsa da, hakikatte kendisini şeytan hangi zayıf noktalarından aldatıyorsa, o tarafı düşünerek atmalıdır. Herkes kendi ayıbını, açığını ve günahını kendisi daha iyi bileceği için, attığı her bir taşla nefsini, şehevî arzusunu, kendisini günaha sokan dürtülerine atmalıdır taşları. Orada sembolik olarak ilk gün yedi, iki ve üçüncü günler 21 rer olmak üzere toplam kırk dokuz veya yetmiş taş atar. Bu, çokluktan bir kinayedir. Bunun anlamı, artık şeytana karşı sürekli teyakkuz halinde olmalı, yüzlerce defa karşısına çıksa, ona fırlatacağı binlerce taşı olmalıdır. Artık öteden beri tekrarladığı “Taşlanmış şeytanın şerrinden ALLAH’a sığınırım!” şeklindeki “İstiâze” yani “Eûzü billahi mineş-şeytânir-racîm”i sadece sözüyle değil, daha bilinçli bir şekilde özüyle yapmalıdır. Kimden kime sığındığını fark etmelidir. “Racîm” olan şeytandan, “Rahîm” olan ALLAH’a sığındığını kavramalıdır. Şayet bunu kavrayamaz ve sadece sembolde, şekilde takılır kalır da, bunun anlam ve hikmetini idrak edemezse, “şeytanı taşladığı” vehmiyle bir kez daha aldanır o kadar! Çünkü şeytan orada sembolize edildiği gibi dışarıda değil, Ali b. Huseyin (R.A.) den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin: “Gerçekten şeytan, kanın damarlarda dolaştığı gibi insanın içinde dolaşır.”[2] şeklinde yaptığı benzetmeyle taşlama, bir anlamda şeytana karşı girişilen bir savaşı sembolize eder. Attığı her bir taşı, nefsine, şehvetine ve şeytana karşı fırlatır. Bu sebeple Şeytan taşlama; kötülükleri, haksızlıkları, zulmü ve zorbalığı bir protesto anlamı taşır. Şeytan taşlayan hacı, bu hareketiyle şeytana, şeytanın yoluna uyanlara ve bütün kötülüklere karşı çıkışını sergilemiş ve kendisinin de bundan böyle asla şeytana uymayacağını ortaya koymuş olmaktadır. Rabbimizin Hz. Âdem (A.S.)a saygı secdesine varılması emrine karşı çıkan ve Hz.Âdem (A.S.)ın yaratılış maddesini gerekçe göstererek cidâl yapan iblîs, ilâhi huzurdan talebi doğrultusunda kıyamet gününe dek şer aşılama ruhsatı ile fakat sağir, mezmûm ve medhûr ve de recme taşlanmaya mahkûm edilerek çıkar. O’na “Oradan çık! Sen Racîmsin.” buyrulur. O, artık racîmdir. Sürekli olarak taşlanacaktır. Remy-i cimar, recme mahkûm edilen iblis ve onun yönetimi altında çalışan cin şeytanlarının toprak kökenliği sebebiyle küçümsenen Âdemoğlu tarafından toprak menşeli maddelerle sembolik olarak taşlanarak cezalandırılmasıdır. Böylece ilahî cezanın aşağılanan Âdemoğlu tarafından iblisin yerleşim merkezinde infaz edilmesi ve düşman edinilmesi ile alakalı ilahî buyruğun uygulanmasıdır. Ve de uygulanacağının insanlığa deklare edilmesidir. Özetlersek Remy-i Cimar şer aşılama yetkisi verildiği Kıyamet Günü’ne kadar recîm olarak taşlanmaya mahkum edilen İblis’in, Vefdullah yani Ademoğullarının seçilip ALLAH’a gönderilmiş temsilcileri olan hacılar tarafından cezalandırılmasıdır. Pek tabii ki bu cezalandırma semboliktir. Akabe cemresi, İblis’i temsil eder. Onun taşlanması, tarihi yaşadığımız döneme birleştirmedir. Taşlanacak küçük ve orta şeytanlar ise bize musallat edilen muhtelif dereceli şeytanları temsil eder. Onların taşlanması da düşman edineceklerinin açığa vurulmasıdır. Remy-i Cimar’ın asgari üç günde ve 49 taş ile yapılması çokluğu yansıtır. Bu da düşmanlığın ömür boyu süreceğine remzdir. En doğrusunu ALLAH bilir. Hz. Aişe (R.Anhâ) validemizden rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz: “Beytullah’ı Tavaf etmek, Safâ ve Merve arasında sa’yetmek ve şeytanı taşlamak ALLAH’ı zikretmek için emredilmiştir.”[3] buyurmuştur. Remy-i Cimar, ALLAH’ın zikridir. Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz ALLAH’ın zikri olarak tanımladığı Remy-i Cimar’ı yani fiili olan zikri, her bir taşın atımında tekbir getirerek sözlü zikirle de pekiştirmiştir. Şeytan taşlama ALLAH’ı zikretmek için vacip kılınmıştır. Yani atılan her taşla birlikte tekbir getirmek sünnettir. Ebu Saîdil-Hudrî (R.A.) ve Abdullah b. Abbas (R.A.) den rivayete göre bir gün: - Ey ALLAH’ın Resûlü! Her yıl atılan bu taşlara ne oluyor? Bize eksiliyor gibi geliyor! dedik. Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin cevabı şu oldu: “Atılan taşlardan kabul edilenler ALLAH tarafından kaldırılır. Eğer atılan taşlardan kabul edilenler kaldırılmasaydı, bunları dağlar gibi yığılmış görürdün.”[4] Enes b. Malik (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz: “Senin, şeytanları taşlamana gelince, attığın her taşa karşılık helak edici günahlardan büyük bir günah affedilir.”[5]buyurdu. Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin “Dinde aşırılıktan kaçın...” nasihati umumî manada anlaşılabileceği gibi, taşlama ile ilgili daha hususî manada da anlaşılabilir. Taşlama ile ilgili olan manası şudur: “Burada daha büyük taş atmaya, taştan başka bir şey atmaya kalkışmayın, belirtilen sayıdan fazla da atmayın...” Hac yapanlar, Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin bu tavsiyesine rağmen, taşlama sırasında ne denli cahilliklere rastlamaz ki! İri taş atanlar, şemsiye, sopa, ayakkabı atanlar, taşlama mahalline fırlayıp ayaklarıyla ezmeye çalışanlar v.s. Hâlbuki bütün menâsik, kulun imtihanına yönelik bir kısım sembollerden ibarettir. Onun sırrı, manası, değeri o menâsiki dinin koyduğu çerçeve içerisinde “ALLAH’ın rızasını tahsil” niyetiyle yapmaktır. Bir kısım aklî izahlar getirmek, icra edilen fiillerden müşahhas, maddî neticeler beklemek hac farizasının manasını anlamamak olur. İşte bu menâsikin, aklî izahı hiç olmayan safhası şeytan taşlama safhasıdır. Attığımız taşların “emri yerine getirerek ALLAH’ın rızasını kazanmaktan başka hiçbir gayesi yoktur. Şeytan öncelikle herkesin kendi içindedir. Öyle ise Mümine düşen, Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin tayin ettiği edep çerçevesinde bu menâsikin yerine getirilmesidir. Kaynaklar [1]Hakim Müstedrek; Menasik:1/466, Beyhekî, Sünen-i Kübra; Hac: No:9791; 7/334 [2]Buhârî, İ’tikâf:8, 11, 18, No:1930, 2/715, Farzu’l-Humus:4, Bed’u’l-Halk:11, Edeb:121, Ahkâm:21; Müslim, Selam: 23-25, No:2174, 2175; Ebu Dâvud, Sıyâm:79, No:2470 [3]Ebu Davut; Menasik: 51; No: 1888; 1/581, Tirmizi; Hac: 64; No:902; 3/236, A.b. Hanbel; No:23830; 6/64, Darimi; Menasik: 36; No:1853; 2/71, İbn Huzeyme; Menasik: 642; No: 2738; 4/222, Hakim Müstedrek; 1/459, Abdurrezzak; Hac:; No:8961; 5/49, Beyhekî, Süneni Kübra; Hac: No:9737; 7/318 [4] Hakim Müstedrek; 1/476, İbn Ebi Şeybe; Hac:411; No:1; 4/495, Darekutni; No;2/300 [5] Taberani, el-Mu’cemül-Kebir, 25/320; Askalani, el-Metalibu’l-Aliye; No:1057; 1/312-313 Hac'da Şeytan Taşlamanın Hikmeti Nedir? Değerli kardeşimiz; Bilindiği gibi, hac mevsiminde Mina'da, Kurban Bayramının birinci, ikinci ve üçüncü günleri Akabe Cemresi, Küçük Cemre ve Orta Cemre olmak üzere üç şekilde şeytan taşlanır. Bu ibadet vaciptir. Burada yapılan hareketler, haccın şeairindendir. Güzel bir hatırayı yad etmektir. Bütün insanlığın ortak düşmanı olan şeytanı taşa tutarak lanetlemektir. Burada temsili olarak tespit edilmiş olan üç yerde taşlama yapılır. Bu ibadet şekli bize İbrahim Aleyhisselamdan intikal etmiştir. Bu hususta iki rivayet var. Birisi şöyle: Hz. İbrahim, bir imtihan olarak Allah'ın emri ile oğlu Hz. İsmail'i kurban etmeye götürürken şeytan önlerine çıkar. Hz. İbrahim'in babalık şefkatini istismar etmeye kalkarak, bu işten vaz geçirmeye çalışır. Fakat ters yüz edilir. Bundan sonra Hz. İsmail'e musallat olur. Cenab-ı Hakkın emrini babasının yanlış anladığını, annesini gözü yaşlı olarak geride bıraktığını fısıldayarak emre boyun eğmemesini telkin eder. Şeytanın desiselerine hiç aldırış etmeyen Hz. İsmail, onu yanından kovmakla kalmaz, arkasından da yedi tane taş atar.İşte hacıların cemrelerde taş atmaları bu hadisenin hatırlanması ve yeniden yaşanmasıdır. Bu hususta İbni Abbas'ın rivayeti de şöyledir: Hz. İbrahim hac ibadetini yapmaya geldiği zaman, Akabe Cemresi yanında şeytan ona göründü. Bunun üzerine onu yedi adet taşla taşladı, şeytan yere battı. Sonra Orta Cemre yanında şeytan ona tekrar göründü. Yedi taş da orada attı. Böylece şeytan tekrar yere battı. Bir müddet sonra Küçük Cemrenin yanında yine karşısına dikildi. Burada da yedi taş daha atınca artık şeytan iyice yere yığılıp kaldı. Bundan sonra İbni Abbas, şöyle diyor: “Siz ancak şeytanı taşlıyor ve ancak atanız İbrahim Aleyhisselamın yolunu izliyorsunuz.” Bu ibadet şekli Hz. Adem'den beri her insanın ortak düşmanı olan şeytanın arzusuna icabet etmemek, onun vesveselerine aldırmamak, iman çemberi içinde, şeytanı bir kere daha kahretmek, yerin dibine geçirmektir.Bu taşlama, kötü niyetlere, şer kuvvetlere karşı bir zindelik gösterisi, her çeşit kötülükleri yenme azminin sembolleşmesi, Rabbimizle yapılan manevi anlaşmanın icrasıdır. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyururlar: “Beytullahın çevresinde dönmek, Safa ile Merve arasında gidip gelmek, şeytanı taşlamak, hepsi Allah'ın şeairini (İslamın alamet ve işaretlerini) ayakta tutmak içindir.” Hac mevsiminde mü'minler bu çeşit ibadetleri yapmakla Rablerine olan kulluklarını dile getiriyor, Ona kul ve muhatap olmanın zevk ve hazzını yaşıyorlar. ENGLISH The Stoning of the Devil (Arabic: رمي الجمرات ramī aj-jamarāt, lit. "stoning of the jamarāt [place of pebbles][1][2][3]") is part of the annual Islamic Hajj pilgrimage to the holy city of Mecca in Saudi Arabia. Muslim pilgrims fling pebbles at three walls (formerly pillars), called jamarāt, in the city of Mina just east of Mecca. It is one of a series of ritual acts that must be performed in the Hajj. On Eid al-Adha (the 10th day of the month of Dhu al-Hijjah), pilgrims must strike only one of the large jamrah with seven pebbles. After the stoning is completed on the day of Eid, every pilgrim must cut or shave their hair. On each of the following two days, they must hit each of the three walls with seven pebbles, going in order from east to west. Thus at least 49 pebbles are needed for the ritual, more if some throws miss. Some pilgrims stay at Mina for an additional day, in which case they must again stone each wall seven times again. The pebbles used in the stoning are traditionally gathered at Muzdalifah, a plain southeast of Mina, on the night before the first throwing, but can also be collected at Mina. Replacement of the pillars Until 2004, the three jamarāt (singular: jamrah) were tall pillars. After the 2004 Hajj, Saudi authorities replaced the pillars with 26-metre-long (85 ft) walls for safety; many people were accidentally throwing pebbles at people on the other side. To allow easier access to the jamarāt, a single-tiered pedestrian bridge called the Jamaraat Bridge was built around them, allowing pilgrims to throw stones from either ground level or from the bridge. The jamarāt are named (starting from the east): the first jamrah (aj-jamrah al-'ūlā), or the smallest jamrah (جمرة الصغرى aj-jamrah aṣ-ṣughrā), the middle jamrah (جمرة الوسطى aj-jamrah al-wusṭā), the largest jamrah(جمرة الكبرى aj-jamrah al-kubrā), or Jamrah of Aqaba (جمرة العقبة jamrat al-ʿaqaba). Before 2004، the distance between the small and middle jamarāt was 150 m (490 ft); between the middle and large jamarāt it was 225 m (738 ft).[4] Historical and spiritual significance The ritual re-enacts Abraham (Ibrāhīm)'s pilgrimage to Mecca as explained by the Muslim historian al-Azraqi: "When he [Abraham] left Mina and was brought down to (the defile called) al-Aqaba, the Devil appeared to him at Stone-Heap of the Defile. Gabriel said to him: "Pelt him!" so Abraham threw seven stones at him so that he disappeared from him. Then he appeared to him at the Middle Stone-Heap. Gabriel said to him: "Pelt him!" so he pelted him with seven stones so that he disappeared from him. Then he appeared to him at the Little Stone-Heap. Gabriel said to him: "Pelt him!" so he pelted him with seven stones like the little stones for throwing with a sling. So the Devil withdrew from him."[5] All three jamarāt represent the devil: the first and largest represents his temptation of Abraham against sacrificing Ishmael (Ismāʿīl); the second represents the temptation of Abraham's wife Hājar to induce her to stop him; the third represents his temptation of Ishmael to avoid being sacrificed. He was rebuked each time, and the throwing of the stones symbolizes those rebukes. The stoning of the jamarāt also represents the repudiation of man's self (an-nafs al-'amāra, literally the "internal despot") and the act of casting aside one's low desires and wishes. As one Islamic theologian states: "If one is able to crush al‑nafs al‑'amāra during the stoning of Jamrat al‑ʿAqaba (the Jamrah of Aqaba), then one has taken the next step in attaining closeness to Allah, and since between the servant and Allah there is no more than the distance of one step, if one has been able to take this step and make it past one's own low desires and wishes, then that which follows is the level of closeness to Allah. "During those two or three days after the Eid that one is in Mina, one must stone the three jamarāt, meaning that one must trample upon his internal despot (an-nafs al-'amāra), the external despot of the Shaitan from the Jinn (Iblīs and those like him), and the Shayṭān from among the Humans (the enemies of religion and of humanity). "The stoning of the three jamarāt is, in essence, the trampling upon the despots and waging war against all of them. When one focuses on them and the hatred for them, then one automatically focuses with complete attention upon one's self – and rightfully so – while stoning the jamarāt, one must focus entirely upon one's self.[6] Main article: Incidents during the Hajj The Stoning of the Devil ritual is considered the most dangerous part of the pilgrimage, as sudden crowd movements on or near the Jamaraat Bridge can cause people to be crushed. On several occasions, hundreds of participants have suffocated or been trampled to death in stampedes. An important step in managing crowds is the recent replacement of the jamarāt pillars by walls to ease and speed up the stoning. The bridge has also been widened in recent years to accommodate the ever-growing number of pilgrims who perform the Hajj each year. Crowd conditions are especially difficult during the final day of Hajj, which is the day pilgrims leave the valley of Mina and return to Mecca for the farewell Tawaf (the final circumambulation of the Kaaba). According to hadith, Muhammad's last stoning was performed just after the noon prayer. Many scholars feel that the ritual can be done any time between noon and sunset on this day; however, many Muslims are taught that it should be done immediately after the noon prayer. This leads to people camping out until noon and rushing out then to do the stoning. These two factors are felt to be most responsible for the most recent tragedy during the Hajj of 2006, in which a stampede killed at least 346 pilgrims and injured at least 289 more. This was despite several attempts by the authorities to inform pilgrims about the permissibility of staggering their visits to the jamarāt as well as instructing them to leave their luggage at their tents. Adding to the confusion involved in the tragedy is the lack of co-operation on the part of pilgrims who do not leave the jamarāt area by the proper route, and therefore interfere with the movements of others who are arriving. References Burton, Richard Francis (1857). Personal Narrative of a Pilgrimage to El Medinah and Meccah. p. 226. "The word jamrah is applied to the place of stoning, as well as to the stones." Abū Dāʼūd (1984). Sunan Abu Dawud: Chapters 519-1337. Sh. M. Ashraf. "1204. Jamrah originally means a pebble. It is applied to the heap of stones or a pillar." Hughes, Thomas Patrick (1885, re-released 1995). Dictionary of Islam. p. 225. ISBN 978-81-206-0672-2. "Lit. "gravel, or small pebbles." The three pillars [...] placed against a rough wall of stones [...]" Check date values in: |date= (help) Muhammad H. Al-Haboubi, "A New Layout Design for the Jamarat Area (Stoning the Devil)," The Arabian Journal for Science and Engineering, Volume 28, Number 2B (October 2003). F.E. Peters, A Reader on Classical Islam, Princeton University Press, 1994 (ISBN 0-691-03394-3) Ayatollah al Hajj ash‑Shaikh Husain Mazaheri, Secret of the Hajj |