Türkçede F Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları - Printable Version +- Tunca-Forum (https://tiryakiboard.com) +-- Forum: GENEL KÜLTÜR BİLGİLERİ (https://tiryakiboard.com/forumdisplay.php?fid=10) +--- Forum: GENEL KÜLTÜR BiLGiLERi MAiN (https://tiryakiboard.com/forumdisplay.php?fid=229) +---- Forum: Eğitim Öğretim Bilgileri (https://tiryakiboard.com/forumdisplay.php?fid=235) +---- Thread: Türkçede F Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları (/showthread.php?tid=7270) |
Türkçede F Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları - RasitTunca - 07-26-2019 Türkçede F Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları Faka basmak: Tuzağa düşmek, aldatılmak.“Beni nasıl faka bastırdılar anlayamadım bir türlü!” Falso vermek: Açık vermek veya kusurlu bir durumu olmak, kusuru açığa çıkmak. “Eninde sonunda bir falso verir demedim mi?” Fareler cirit oynamak: Bir yer ıssız olmak, kimseler bulunmamak.“Koca köyde fareler cirit atıyordu.” Farkına varmak: Gözüne çarpmak, orada bulunduğunu anlamak, fark etmek.“O kalabalıkta senin farkına varacaklarını sanmıyorum.” Felce uğramak: 1. Bir işin tamamen bozulması, durup ilerleyemez olması. 2. Hastalık sebebiyle organlarının bir kısmı çalışamaz duruma gelmek, kötürüm olmak.“Yaptığımız işin felce uğramasından korkuyorum.” Feleğin çemberinden geçmek: Hayatta çok günler görmüş, acı tatlı olaylar yaşayıp tecrübe kazanmış, olgunlaşmış.“O ihtiyar mı? Feleğin çemberinden geçmiş biridir o.” Fellik fellik aramak: Telâşla, hemen her köşeye bakarak heyecanla aramak.“Bütün her yeri fellik fellik aradım ama bıçağı bulamadım.” Felsefe yapmak: Olayların sebep ve sonuçları üzerine kendince birtakım soyut düşünceler ileri sürmek. Fena etmek: Kötü duruma düşürmek, işini bozmak, zor durumda bırakmak, dövmek.“Biraz daha konuşursan seni fena edeceğim.” Fener alayı: Bayram gecelerinde kalabalık halk topluluklarının, ellerinde fener veya meşalelerle şehri dolaşarak yaptıkları gösteri. Feragat sahibi: Gönlü tok, özveri gösterebilen, fedakârlık yapabilen. Fermanlı deli: Deli olduğu herkesçe bilinen, zır deli.“Halk bu ülkeyi fermanlı delilerin eline bırakmayacaktır.” Ferman dinlememek: Kural, yasa, söz dinlememek; hiçbir yerden buyruk almamak.“Âşığın gönlü ferman dinlemez oldu.” Fesat kumkuması: Tamamiyle kötülük düşünen, insanları birbirine düşürecek işler yapan, ortalığı karıştıran. Fırıldak çevirmek: Düzen kurmak, hileli iş görmek.“Yine ne fırıldak çeviriyorsun sen?” Fırsat düşkünü: Çıkar sağlamak, kötülük yapmak için fırsat kollayan kimse.“Fırsat düşkünü insanlardan nefret ederim.” Fikir almak: Birinin düşüncesinden yararlanmak.“Fikir alınacak insanlar konularında bilgili kişiler olmalı.” Fikir vermek: 1. Bir konuda düşüncesini bildirmek. 2. Bir konuda yol gösterici bilgi edinmek.“Nasıl yapmalıyım? Bana biraz fikir versenize.” Fikir yürütmek: Bir konu üzerinde kendi düşüncesini söylemek, tahminlerde bulunmak.“Bu konuda fikir yürütmek işime gelmiyor.” Fincancı katırlarını ürkütmek: Zararı dokunacak bir kimsenin hoşuna gitmeyen bir davranışta bulunmak.“Kaymakamla konuşurken dikkatli ol, fincancı katırlarını ürkütme sakın!” Fink atmak: Hiçbir şeye aldırmadan gönlünce gezip eğlenmek, şurada burada oynayıp zıplamak. Fiskos etmek: Birilerinin bulunduğu bir yerde birkaç kişi gizlice ve alçak sesle konuşmak.“Utanmıyor musunuz bu kadar kişi içinde fiskos etmeye?” Fitil olmak: 1. Çok içip sarhoş olmak. 2. Aşırı ölçüde kızmak.“Fitil oluyorum şu adamın hareketlerine!” Fitne sokmak: İnsanları birbirine düşürecek, aralarını bozacak davranışta bulunmak, sözler sarf etmek. Fiyat biçmek: Bir şeyin değerini belirlemek, para karşılığını tespit etmek.“Bu malın fiyatını biçmek o kadar kolay değil.” Fiyatı dondurmak: Fiyatın yükselmesini önlemek, fiyatların olduğu gibi kalmasını sağlamak.“Belediye et fiyatlarını dondurmaya yanaşmıyor.” Fiyat kırmak: Fiyatı birilerinin verdiğinden az vermek, fiyatı düşürmek.“Müteahhitlerden ikisi anlaşarak ihalede fiyat kırma yoluna gittiler.” Fol yok yumurta yok: Ortada (bir konu ile ilgili) hiçbir belirti olmadığı hâlde varmış gibi bir kuşkuya düşmek.“Henüz ortada fol yok yumurta yok, sen adama para ödemeye kalkışıyorsun.” Fondip yapmak: İçeceği bir dikişte, bir solukta içmek. “Kardeşimle her sabah bir bardak sütü fondip yapıyoruz.” Fora etmek: Açmak, çözmek.“Bütün yelkenleri fora ettik.” Formül bulmak: Bir çözüm, işi çözümleyecek çıkar yol bulmak.“Sabahtan beri bir formül bulmaya çalışıyorum, sense yatıyorsun!” Forsu kalmamak: Sözü geçmez olmak; bir konuda saygınlığı, gücü kalmamak.“Adamları arasında da forsu kalmayacak onun.” Foyası meydana çıkmak: Yalanı, dolanı, hilesi, kötü niteliği, kusuru ortaya çıkmak.“Yakında onun da diğerleri gibi foyası meydana çıkacak.” Fukara babası: Yoksulları koruyup gözeten, onlara yardım elini uzatan, elden geldiğince yardım etmeyi seven kimse. “Çok malı yoktu ama fukara babasıydı, kaç kişiye yardım etti.” Funda demir etmek: Demir atma komutu vermek.“Körfeze iyice girince kaptan funda demir edin dedi.” Fütur getirmemek: Bezginlik getirmemek, umutsuzluğa düşmemek.“Sakın fütur getirme, göreceksin başaracağız.” |