![]() |
Türkçede Ö Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları - Baskı Önizleme +- Tiryaki Board (https://tiryakiboard.com) +-- Forum: GENEL KÜLTÜR BİLGİLERİ (https://tiryakiboard.com/forumdisplay.php?fid=10) +--- Forum: GENEL KÜLTÜR BiLGiLERi MAiN (https://tiryakiboard.com/forumdisplay.php?fid=229) +---- Forum: Eğitim Öğretim Bilgileri (https://tiryakiboard.com/forumdisplay.php?fid=235) +---- Konu Başlığı: Türkçede Ö Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları (/showthread.php?tid=7299) |
Türkçede Ö Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları - RasitTunca - 07-27-2019 Türkçede Ö Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları Öbür (öteki) dünya: Ahiret, insanların öldükten sonra gidecekleri ve ebedî olarak kalacakları âlem. “Öteki dünyada inşallah yüzümüz güler.” Öç almak: Yapılan bir kötülüğün acısını aynı derecede bir kötülük yaparak çıkarmak. “Öç alma fikrinden vazgeçirmeliyiz onu.” Ödü patlamak: Ani bir olay sebebiyle çok korkmak. “Fareden ödüm kopar.” Öküzün altında buzağı aramak: Kimi sebepler, bahaneler uydurarak suç ve suçlu bulma çabasında olmak. Öküz öldü, ortaklık bozuldu: Aradaki yakınlık dayanağı kalktı, yakınlık da kalmadı. Ölçüyü kaçırmak: Uygun derecenin üstüne çıkmak, aşırı gitmek. “Sofraya her oturuşunda ölçüyü kaçırırdı.” Ölme eşeğim ölme (yaza yonca bitecek): Umutsuz bir bekleyişi anlatmak için kullanılır. Ölmek var, dönmek yok: “Neye mal olursa olsun, iş sonuna kadar götürülecektir, yapılmasından kaçınılmayacaktır” anlamında kullanılır. “Özgürlük yolunda ölmek var, dönmek yok bize.” Ölü fiyatına: Yok pahasına, değerinden çok ucuza, az bir para ile. “Arsaları ölü fiyatına satmak zorunda kaldık.” Ölü mevsim: İşin veya alışverişin az olduğu, durgun geçtiği zaman dilimi. “Bizim iş en ölü mevsimini yaşıyor.” Ölüm Allah`ın emri: 1. Herkes ölecek, ölüm mukadderdir. 2. Kesin karar verme durumunda kullanılır. Ölümü göze almak: Yaptığı iş uğruna ölmekten korkmamak, yürekli davranmak. “Allah yolunda ölümü göze aldı yiğitler.” Ölümüne susamak: Yapmakta olduğu tehlikeli işte ölümü kendi üzerine çekecek davranışta bulunmak. “Ölümüne mi susadın, çekil şu arabanın önünden!” Ölüp ölüp dirilmek: 1. Çok ağır bir hastalıktan kurtulmak. 2. Ard arda gelen sıkıntılı, acı veren durumlara düşmek. Ölür müsün, öldürür müsün?: “Öyle ters bir iş yaptı ki ona mı ceza vermeliyim kendime mi?” anlamında kullanılır. Ömrü billah: Hiçbir zaman, ya da şimdiye kadar. “Ömrü billah yalan söylememiştir o.” Ömrüne bereket: “Var ol, sağ ol, ömrün uzun olsun” anlamında kullanılır. Ömrü vefa etmemek: Bir şeye kavuşamadan, bir sonuca ulaşamadan ölmek. “Okulunu bitirip doktor olacaktı ama ömrü vefa etmedi.” Ömür adam: Beğenilen, çok hoşa giden, değişik düşünceleri olan adam. Ömür çürütmek: Uzun süre bir şey için emek vermiş olmak, ya da boşuna zaman harcamış olmak. “Bu ev için bir ömür çürüttüm ben.” Ömür sürmek: İyi ve rahat yaşamış olmak. “Uzun bir ömür sürdü dedem.” Ömür törpüsü: İnsanı yıpratan, yoran, sıkıntıya sokan, uzun ve yorucu iş. Ön ayak olmak: Bir işin yapılmasında ilk başlayan olup herkesi arkasından sürüklemek. “Haydi ön ayak ol da koşsunlar biraz.” Öne düşmek: 1. Önderlik ya da kılavuzluk etmek. 2. En önde yürümek. Önüne gelen: Olur olmaz kimse, herkes, karşısına çıkan. “Önüne gelene sordu ama bulamadı.” Öpüp başına koymak: Bir şeyi minnetle karşılamak, seve seve kabul etmek. “Adam sana iş verecekmiş, daha ne istiyorsun, öpüp başına koy.” Örtbas etmek: Kötü bir durumu gizlemek, yayılmasını önlemek. “Dairede yapılan yolsuzlukları örtbas edeceklerini sandılar.” Örümcek kafalı: Geri düşünceli, yenilikleri kolay kabul etmeyen (kimse). Öteden beri: Oldukça uzun zamandan beri, eskiden beri. “Öteden beri sevmem ben onu.” Ötesi çıkmaz sokak: “Takip edilen yol yanlıştır, bu yolla bir yere gidilemez, sonuç alınamaz, bir yere kadar gidilir ama daha fazla gidilemez” anlamında kullanılır. Özenip bezenmek: Çok özen gösterip titizlikle, ayrıntılarına varıncaya değin ele almak. Özrü kabahatinden büyük: Bir kabahat için özür dilerken daha büyük bir kabahat işleyen kimse için söylenir. Özür dilemek: 1. Yaptığı bir yanlıştan ötürü affedilmesini istemek. 2. Özrünü ileri sürerek yapılması kendinden istenen işi yapmamak, bundan bağışlanmasını istemek. “Özür dilerim, ben o kovayı taşıyamayacağım.” Özü sözü bir: Düşünceleri, söyledikleri ve yaptıkları bir olan, ne düşünüyorsa onu söyleyen, içi dışı bir olan kimse. “Özü sözü bir olan insanlara rastlamak gittikçe zorlaşıyor.” |