10-01-2024, 09:22 AM
OYMACILIK
Alm. Schnitzkunst Laubsägekunst, Bildhauerei (f), Fr. Gravure, sculpture (f), İng. Carving; engraving, sculpture. Mâden, taş, ağaç vs. gibi maddelerin yüzeylerini özel araç-gereçlerle oyarak veya delerek önceden tasarlanan şekil, motif ve cisimleri işleme sanatı. Ağaç ve taş parçalarına böyle şekil yapmaya “oyma”, bu işle uğraşana “oymacı”, yapılan sanata da “oymacılık” denmektedir.
Oymacılık sanatının târihi; çok eski zamanlarda insanların taş, mermer ve ağaçlar üzerine çeşitli şekil ve motifleri işlemeleriyle başlar. Oymacılıkla meydana getirilen ilk eserler heykeller olmuştur. Birçok kabartma taşlarının asırlar sonra yer altından ortaya çıkması bunun delilidir. Eski Mısır ve Yunan medeniyetinden kalma ağaç ve taş üzerine oyulmuş heykel ve mezarlar mevcuttur. Ortaçağda bilhassa ağaç bakımından zengin olan memleketlerde oymacılık daha da gelişerek kendini göstermiştir. İskandinavya, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinde o zamandan kalma ağaçtan oyma eserler bulunmaktadır.
Roma’da da kabartma ve oymacılık sanatı ile kiliseler tabîatten alınan çiçeklerin motiflerinden meydana gelen şekillerle süslendi. Bu durum putperestliği önleme ve onun içerisine düşmek korkusuyla yapıldı ve heykelcilik terk edildi. Aynı düşünce yedinci asırdan, 12. asıra kadar devam etti. On ikinci asırda Gotik üslubunun kabartma oymacılığa girmesi, heykelin tekrar kiliselere girmesine yol açtı.
İslâmiyeti kabul etmeden evvel Orta Asya Türklerinin de birçok kabartma ve oyma resim şeklinde heykel yaptıkları bilinmektedir. Bunlar Orhun’da yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır. Türkler İslâmiyeti kabûl edince, put sayılan heykellerin yapımından vazgeçip tezyînî oyma sanatı ile uğraştılar. Bu sanat Türkistan’da gelişerek altın çağını yaşadı. Buradan Selçuklulara geçti. Oymacılık Selçuklularda câmi, saray, medrese vs. gibi yerlerin kapı ve pencereleriyle binâların dış yüzeylerinde yapıştırma şeklinde kendini gösterdi. Selçuklulardan Osmanlılara geçen oymacılık ve kabartma sanatı daha da gelişti.
Oymacılık sanatında genelde iki metod tâkip edilir:
1. Alçak kabartma usûlü: İstenen ve tasarlanan biçim ve şekilleri sert bir âletle herhangi bir maddenin üzerine oymak.
2. Yüksek kabartma usûlü: Oyulması tasarlanan şekillerin, oyulan cisim üzerinde bırakılmasıdır.
Bu şekildeki oymacılık usûlleri taş vs. gibi cisimlerin tek yüzlerinin kullanılmasında uygulanır. Şâyet oymacılık sanatıyla cisimlerin her tarafı oyulur ve kullanılır hâle getirilirse buna da heykel ismi verilmektedir. Aynı usuller ağaç oymacılığı için de geçerlidir. Ayrıca ağaç oymacılığında şebeke ve geçme usûlleri de uygulanmaktadır.
Şebeke oyma tekniği: Tasarlanan motifleri çevreleyen düzeyin olduğu gibi oyularak çıkarılmasıdır. Bu tekniğin uygulandığı ağaçların çok sert olmaması gerekmektedir.
Geçme oyma tekniği: Selçuklu Türklerinde oyma ile yapılan geometrik motifler. Osmanlılar zamânında geçme parçalar kullanılarak tezyînî değeri arttırıldı ve canlandırıldı. Süleymaniye Câmiinin tahta kürsüsü, Zağanos Paşa Câmiinin kapı kanatları bu teknikle yapılmıştır.
Selçuklular ve Osmanlılarda taş oymacılık gerek şehircilik, gerek yapı mîmârîsi dalında çok uygulanan bir sanattır. Diyarbakır, Konya, Kayseri, Erzurum gibi şehirlerde yapılan câmilerde, hanlarda, hamamlarda, çeşmelerde taş oymacılık sanatının değişik biçimde örnekleri görülmektedir. Çeşmelerin yalaklarında ve aynalarında kullanılan motiflerle kitâbelerde rastlanan yazı şekillerinde değişik üslup özellikleri görülmektedir. Sultanahmed’deki Üçüncü Ahmed Çeşmesi, Tophâne ve Azapkapı çeşmeleri taş oyma sanatının ince özelliklerini ortaya koyan birer eserdir.
Türklerde ağaç oymacılık sanatı, taş oymacılığı kadar bol değildir. Selçuklu devri ağaç oymacılığı üslup ve şekillerini Beyşehir-Eşrefoğlu Camii, Konya-Alâeddîn Câmii ve Manisa-Ulu Câminin minberleri; Karamanî İbrâhim Beyin imârethânesi ile Sadreddin Konevî Türbesinin pencere kanatları; Keykâvus Rahlesi Selçuklu ağaç oyma eserlerine misaldir.
Osmanlılar ise ağaç oyma işçiliğine kendilerine has özel bir üslup uyguladılar. Selçukluların geometrik ve rûmî süsleme şekli, Osmanlılarda çiçekli, değişik motiflerle daha da geliştirildi. Ayrıca ağaç oyma sanatına sedef, bağa ve fildişi kakmasını da ekleyen Osmanlılar Selçuklularda görülen kûfî yazısının yerine sûlüs yazı tekniğini kullandılar.
Kaynak
Rehber Ansiklopedisi
Alm. Schnitzkunst Laubsägekunst, Bildhauerei (f), Fr. Gravure, sculpture (f), İng. Carving; engraving, sculpture. Mâden, taş, ağaç vs. gibi maddelerin yüzeylerini özel araç-gereçlerle oyarak veya delerek önceden tasarlanan şekil, motif ve cisimleri işleme sanatı. Ağaç ve taş parçalarına böyle şekil yapmaya “oyma”, bu işle uğraşana “oymacı”, yapılan sanata da “oymacılık” denmektedir.
Oymacılık sanatının târihi; çok eski zamanlarda insanların taş, mermer ve ağaçlar üzerine çeşitli şekil ve motifleri işlemeleriyle başlar. Oymacılıkla meydana getirilen ilk eserler heykeller olmuştur. Birçok kabartma taşlarının asırlar sonra yer altından ortaya çıkması bunun delilidir. Eski Mısır ve Yunan medeniyetinden kalma ağaç ve taş üzerine oyulmuş heykel ve mezarlar mevcuttur. Ortaçağda bilhassa ağaç bakımından zengin olan memleketlerde oymacılık daha da gelişerek kendini göstermiştir. İskandinavya, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinde o zamandan kalma ağaçtan oyma eserler bulunmaktadır.
Roma’da da kabartma ve oymacılık sanatı ile kiliseler tabîatten alınan çiçeklerin motiflerinden meydana gelen şekillerle süslendi. Bu durum putperestliği önleme ve onun içerisine düşmek korkusuyla yapıldı ve heykelcilik terk edildi. Aynı düşünce yedinci asırdan, 12. asıra kadar devam etti. On ikinci asırda Gotik üslubunun kabartma oymacılığa girmesi, heykelin tekrar kiliselere girmesine yol açtı.
İslâmiyeti kabul etmeden evvel Orta Asya Türklerinin de birçok kabartma ve oyma resim şeklinde heykel yaptıkları bilinmektedir. Bunlar Orhun’da yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır. Türkler İslâmiyeti kabûl edince, put sayılan heykellerin yapımından vazgeçip tezyînî oyma sanatı ile uğraştılar. Bu sanat Türkistan’da gelişerek altın çağını yaşadı. Buradan Selçuklulara geçti. Oymacılık Selçuklularda câmi, saray, medrese vs. gibi yerlerin kapı ve pencereleriyle binâların dış yüzeylerinde yapıştırma şeklinde kendini gösterdi. Selçuklulardan Osmanlılara geçen oymacılık ve kabartma sanatı daha da gelişti.
Oymacılık sanatında genelde iki metod tâkip edilir:
1. Alçak kabartma usûlü: İstenen ve tasarlanan biçim ve şekilleri sert bir âletle herhangi bir maddenin üzerine oymak.
2. Yüksek kabartma usûlü: Oyulması tasarlanan şekillerin, oyulan cisim üzerinde bırakılmasıdır.
Bu şekildeki oymacılık usûlleri taş vs. gibi cisimlerin tek yüzlerinin kullanılmasında uygulanır. Şâyet oymacılık sanatıyla cisimlerin her tarafı oyulur ve kullanılır hâle getirilirse buna da heykel ismi verilmektedir. Aynı usuller ağaç oymacılığı için de geçerlidir. Ayrıca ağaç oymacılığında şebeke ve geçme usûlleri de uygulanmaktadır.
Şebeke oyma tekniği: Tasarlanan motifleri çevreleyen düzeyin olduğu gibi oyularak çıkarılmasıdır. Bu tekniğin uygulandığı ağaçların çok sert olmaması gerekmektedir.
Geçme oyma tekniği: Selçuklu Türklerinde oyma ile yapılan geometrik motifler. Osmanlılar zamânında geçme parçalar kullanılarak tezyînî değeri arttırıldı ve canlandırıldı. Süleymaniye Câmiinin tahta kürsüsü, Zağanos Paşa Câmiinin kapı kanatları bu teknikle yapılmıştır.
Selçuklular ve Osmanlılarda taş oymacılık gerek şehircilik, gerek yapı mîmârîsi dalında çok uygulanan bir sanattır. Diyarbakır, Konya, Kayseri, Erzurum gibi şehirlerde yapılan câmilerde, hanlarda, hamamlarda, çeşmelerde taş oymacılık sanatının değişik biçimde örnekleri görülmektedir. Çeşmelerin yalaklarında ve aynalarında kullanılan motiflerle kitâbelerde rastlanan yazı şekillerinde değişik üslup özellikleri görülmektedir. Sultanahmed’deki Üçüncü Ahmed Çeşmesi, Tophâne ve Azapkapı çeşmeleri taş oyma sanatının ince özelliklerini ortaya koyan birer eserdir.
Türklerde ağaç oymacılık sanatı, taş oymacılığı kadar bol değildir. Selçuklu devri ağaç oymacılığı üslup ve şekillerini Beyşehir-Eşrefoğlu Camii, Konya-Alâeddîn Câmii ve Manisa-Ulu Câminin minberleri; Karamanî İbrâhim Beyin imârethânesi ile Sadreddin Konevî Türbesinin pencere kanatları; Keykâvus Rahlesi Selçuklu ağaç oyma eserlerine misaldir.
Osmanlılar ise ağaç oyma işçiliğine kendilerine has özel bir üslup uyguladılar. Selçukluların geometrik ve rûmî süsleme şekli, Osmanlılarda çiçekli, değişik motiflerle daha da geliştirildi. Ayrıca ağaç oyma sanatına sedef, bağa ve fildişi kakmasını da ekleyen Osmanlılar Selçuklularda görülen kûfî yazısının yerine sûlüs yazı tekniğini kullandılar.
Kaynak
Rehber Ansiklopedisi
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca