Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Kelime-i Tevhidin Anlamı ilgili Ayet ve Hadisler Nelerdir? Kelime-i Tevhid Hakkında
#1
Oku-1 

Kelime-i Tevhidin Anlamı  ilgili Ayet ve Hadisler Nelerdir? Kelime-i Tevhid Hakkında

Kelime-i tevhidin (la ilahe illallah Muhammedu'r-rasulullah) anlamı nedir? Kelime-i tevhid nasıl söylenir? Kelime-i tevhid (la ilahe illallah Muhammedu'r-rasulullah) ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir? Kelime-i tevhid hakkında kısaca bilgiler...

Kelime-i Tevhîd, “Lâ ilâhe illallâh Muhammedü’r-rasûlullah” sözüdür.

Tevhîd; en kısa ifadesiyle “lâilahe illallah: Allah’tan başka ilah yoktur” demek ve bu inancın gereklerini tüm benliğiyle hissederek yasamaktır. Ancak tevhide ulaşmanın yolu, insanın öncelikle sâhip olduğu yanlış inançlardan kurtulmasıdır.

Kelime-i tevhidde “lâ” yani Allah’tan başka tüm ilahların nefyedilmesi gerçek tevhide erişmenin ilk şartı olarak zikredilmiştir. Dolayısıyla Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- de risâlet vazifesine bu noktadan başlamıştır. Bütün bâtıl inançlar nefyedildikten sonra ise onun yerine sahîh akide “illallâh” ile yerleştirilmiştir.

İnanç esaslarını tebliğ eden peygambere imanın da Tevhid akidesinin bir rüknü olduğu unutulmamalıdır. Nitekim kelime-i tevhîdin ikinci kısmını “Muhammedun rasûlullah: Muhammed Allah’ın elçisidir” ifadesi teşkil eder. Zîrâ Kur’an-ı Kerîm’in Allah’a imandan sonra sık sık hatırlattığı husus, Hz. Muhammed -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in peygamberliğine imandır. Kur’an-ı Kerim muhtelif âyetleriyle diğer iman esaslarını da bizlere bildirmiştir. Bunlar peygamberlere, kitaplara, meleklere, kadere ve âhiret gününe iman etmektir. (en-Nisâ 4/136; el-Hadîd 57/21, 22)

KELİME-İ TEVHİD İLE İLGİLİ AYETLER

    Âl-i İmrân Suresi 64. Ayet

«De ki: Ey kitâb ehli! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze (Kelime-i Tevhîd’e) geliniz. Allâh’tan başkasına tapmayalım; O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allâh’ı bırakıp kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın! Eğer yüz çevirirlerse, işte o zaman; «Şâhid olun ki biz müslümanlardanız!» deyiniz!» (Âl-i İmrân, 64)”

    İbrâhîm Suresi 24-25. Ayetler

“Görmedin mi Allah nasıl bir misâl getirdi: Hoş bir kelime (olan kelime-i tevhîd), kökü yerde sâbit, dalları gökte olan güzel bir ağaca benzer. (O ağaç), Rabb’inin izniyle her zaman meyvesini verir durur. (Kulu Hakk’a yüceltir ve O’nun ebedî dostluğuna kavuşturur.) Öğüt alsınlar diye Allah, insanlara böyle misaller verir.

    İbrâhîm Suresi 27. Ayet

“Allah Teâlâ îmân edenleri hem dünya hayatında hem de âhirette sağlam sözle (kelime-i tevhid üzere yaşayışta) sapasağlam tutar (sebatkâr kılar.)...”

    Leyl Suresi 5-7. Ayetler

“Malını Allah yolunda harcayıp O’na saygı duyarak haramlardan sakınan (takvâ sahibi olan ve), o en güzel kelimeyi (kelime-i tevhîdi) tasdik eden kimseyi Biz de en kolay yola muvaffak kılarız.”

    Ankebut Suresi 2. Ayet

"İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece «Îmân ettik» demeleriyle bırakılacaklarını mı sandılar?”

Ankebût suresinin 2. âyet-i kerîmesiyle, sırf lâfızda kalan ve hayata tatbik edilmeyen bir kelime-i tevhîdin tek başına ebedî kurtuluşu temin edemeyeceğini beyan buyurmuştur.

    Enbiya Suresi 87-88. Ayetler

“Zünnûn’u da (Yûnus’u da zikret). O, (kırk gün tebliğ etmesi emredilmişken kavminin küfürdeki ısrarı karşısında ümitsizliğe kapılıp otuz yedinci günde) öfkeli bir hâlde geçip gitmişti. Biz’im kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde (balığın karnında); «Sen’den başka hiçbir ilâh yoktur. Sen’i tenzîh ederim. Gerçekten ben zâlimlerden oldum!» diye niyâz etti. Bunun üzerine onun duâsını kabûl ettik ve onu kederden kurtardık. İşte Biz, mü’minleri böyle kurtarırız.”

    A'lâ Suresi 14-15. Ayetler

“Gerçekten temizlenen ve Rabbinin ismini zikredip O’na kulluk eden kimse, şüphesiz kurtuluşa ermiştir.”

İbn-i Abbas (r.a), bu âyette geçen “tezekkâ/temizlenen” kelimesini; “Kişinin «Lâ ilâhe illâllah» demesidir.” şeklinde tefsîr eder. (Kurtubî, el-Câmî, XX, 22.)

KELİME-İ TEVHİD İLE İLGİLİ HADİSLER

    Kelime-i Tevhidin Fazileti

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İman yetmiş (veya altmış) kadar daldan ibarettir. Bunların en yükseği lâ ilâhe illallah demek, en aşağısı da insana zarar veren şeyleri yoldan kaldırmaktır. Utanmak da imanın dallarından biridir.” (Buhârî, Îmân 3; Müslim, Îmân 58)

    Son Sözü "Lâ ilâhe illallah" Olan Cennete Girer

Mu’âz radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kimin son sözü, “Allah’tan başka ilah yoktur” (La ilahe illallah) cümlesi olursa, o kişi cennete girer.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz 20)

    Ölmek Üzere Olanlara Kelime-i Tevhidi Telkin Edin

Ebû Sa’îd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Ölmek üzere olanlarınıza La ilahe illallah demeyi telkin edinniz!” (Müslim, Cenâiz l, 2.Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 16)

    Zikrin En Faziletlisi Kelime-i Tevhiddir

Câbir radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim dedi:

“En faziletli zikir «Lâ ilâhe illallah», en faziletli dua da «el-Hamdülillâh»tır.” (Tirmizî, Daavât 9)

    Abdest Aldıktan Sonra Kelime-i Şehadet Getirmenin Fazileti

Ömer İbni Hattâb radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Sizden biriniz güzelce abdest alır –onu tastamam yapar– sonra da: Eşhedü en lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh.  Ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh, derse, o kimseye cennetin sekiz kapısı açılır. O da dilediği kapıdan girer.” (Müslim, Tahâret 17. Ayrıca bk. Ebû Dâvud, Tahâret 65; Tirmizî, Tahâret 55; İbni Mâce, Tahâret 60)

Tirmizî’nin rivayetinde şu ziyade vardır: “Allahümme’c‘alnî mine’t-tevvâbîn ve’c-alnî  mine’l-mütetahhirîn” duasını da okur.

    Ölüm Anında Kelime-i Tevhidi Söylemenin Fazileti

Su’dâ el-Mürriye (r.anhâ) anlatıyor:

“Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hz. Ömer (r.a), birgün kocam Talha’nın yanına gelmişti. Onun üzgün olduğunu görünce:

“–Neyin var, niye üzgünsün? Amcaoğlun Hz. Ebû Bekir’in emir oluşu mu seni üzdü?” dedi.

Talha:

“–Hayır! Lakin ben Allah Rasûlü’nün: «Ben bir kelime biliyorum, her kim ölümü anında onu söylerse mutlaka amel defteri için bir nûr olur ve onun cesedi ile rûhu, ölüm anında o kelime sebebiyle ilâhî rızâya ve rahmete nâil olur» buyurduğunu işitmiştim. Bu kelimenin ne olduğunu Rasûlullah (s.a.v) vefat edinceye kadar soramadım. İşte bu sebeple üzgünüm” dedi.

Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a):

“–Ben o kelimeyi biliyorum. O, Hz. Peygamber’in amcası Ebû Tâlib’e, vefatı anında teklif ettiği Kelime-i Tevhîd’dir. Eğer Rasûlullah (s.a.v), amcası için Kelime-i Tevhîd’den daha kurtarıcı bir söz bilseydi onu söylemesini isterdi” dedi. (İbn Mâce, Edeb, 54)

    Çocuklarınıza İlk Kelime-i Tevhidi Öğretin

Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyururlar:

“İlk söz olarak çocuklarınıza güzel bir şekilde «Lâ ilâhe illâllah» demeyi öğretiniz!” (Beyhakî, Şuabu’l-îmân, VI, 398)

    Her Şeyden Kıymetli Söz

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vallâhü ekber  demek, benim için, üzerine güneş doğan her şeyden daha kıymetlidir.”  (Müslim, Zikir 32. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 128)

    Her Gün Yüz Defa İçinde Kelime-i Tevhid Olan Sözü Söylemek

Ebû Hüreyre radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu söyledi:

“Bir kimse her gün yüz defa, lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr, derse, on köle âzâd etmiş kadar sevap kazanır; ona yüz iyilik sevabı yazılır; yüz günahı bağışlanır; bu zikir o gün akşama kadar o kimsenin şeytandan korunmasını sağlar. Bu zikri ondan daha fazla tekrarlayan kimse dışında hiç kimse daha faziletli bir iş yapmamış olur”.

Resûl-i Ekrem sözüne şöyle devam etti:

“Bir kimse günde yüz defa sübhânallâhi ve bi-hamdihî derse, onun günahları deniz köpüğü kadar bile olsa hepsi bağışlanır. (Buhârî, Bed’ü’l-halk 11; Daavât 64, 65)

    On Defa İçinde Kelime-i Tevhid Olan Sözü Söylemek

Ebû Eyyûb el-Ensârî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse on defa, lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr, derse, İsmâil aleyhisselâm’ın soyundan dört kimseyi hürriyetine kavuşturmuş gibi sevap kazanır.” (Buhârî, Daavât 64; Müslim, Zikir 30)

    "Lâ ilâhe illallah" Demek Sadakadır

Ebû Zer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Her birinizin her bir eklemi için günde bir sadaka vermesi gerekir. İşte bu sebeple her tesbih bir sadaka, her hamd bir sadaka, her tehlîl (lâ ilâhe illallah demek) bir sadaka, her tekbîr bir sadaka, iyiliği tavsiye etmek sadaka, kötülükten sakındırmak sadakadır. Kuşluk vakti kılınan iki rek`at namaz bunların yerini tutar.” (Müslim, Müsâfirîn 84, Zekât 56.)

Ebû Abdullâh Târık İbni Eşyem radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işitmiştir:

    Allah'tan (c.c) Başka İlah Yok Diyen Kişi

“Kim Allah’tan başka ilâh yoktur der ve Allah’tan başka ibâdet edilenleri inkâr ederse, o kimsenin malı  ve kanı harâm olur. Gizli hallerinin hesâbı ise Allah’a âittir.” (Müslim, Îmân 37)

    Eklem Sayısı Kadar "Lâ ilâhe illallah" Demek

Hz. Âişe’den rivayetine göre Âişe radıyallahu anhâ, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu haber vermiştir:

“Gerçek şu ki, her insanın vücudunda 360 eklem (ve kemik) bulunmaktadır. Kim bu eklem sayısı kadar Allahü ekber, elhamdülillah, lâ ilâhe illallah der, Allah’dan bağışlanma diler, insanların yolu üzerinden taş, diken veya kemik gibi şeyleri kaldırır, iyiliği emreder veya kötülükten nehyeder ise, o günü kendisini cehennemden uzaklaştırmış olarak geçirir.” (Müslim, Zekât 54)

    Allah'tan (c.c) Başkasının Adına Yemin Eden "Lâ ilâhe illallah" Desin

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse ‘Lât ve Uzzâ hakkı için’ diye yemin edecek olursa, hemen ardından ‘lâ ilâhe illallah’ desin. Yine bir kimse arkadaşına ‘Gel, seninle kumar oynayalım’ derse, hemen sadaka versin.” (Buhârî, Tefsîru sûre (53), 2, Edeb 74, İsti’zân 52, Eymân 53)

    Îmânınızı "Lâ ilâhe illallâh" Diyerek Yenileyiniz

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’tan rivâyet edildiğine göre Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ashâb-ı kirâma hitâben:

“–Îmânınızı yenileyiniz!” buyurdu.

Ashâb-ı kirâm:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü, îmânımızı nasıl yenileyelim?” diye sordular.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de:

“–«Lâ ilâhe illallâh» sözünü çokça söyleyiniz!” cevabını verdi. (Ahmed, II, 359; Hâkim, IV, 285/7657)

    Adem -aleyhisselâm-'ın Affına Mazhar Olan Dua

Hadîs-i şerîfte buyrulduğu üzere:

“Âdem -aleyhisselâm- cennetten çıkarılmasına sebep olan zelleyi işlediğinde, hatâsını anlayıp:

«–Yâ Rabbî! Muhammed hakkı için Sen’den beni bağışlamanı istiyorum.» dedi. Allâh Teâlâ:

«–Ey Âdem! Henüz yaratmadığım hâlde Muhammed’i sen nereden bildin?» buyurdu.

Âdem -aleyhisselâm-:

«–Yâ Rabbî! Sen beni yaratıp bana rûhundan üşediğinde başımı kaldırdım, arşın sütunları üzerinde “Lâ ilâhe illâllâh, Muhammedü’r-Rasûlullâh” cümlesinin yazılı olduğunu gördüm. Bildim ki Sen, zâtının ismine ancak yaratılmışların en sevimlisini izâfe edersin!» dedi.

Bunun üzerine Allâh Teâlâ:

«–Doğru söyledin ey Âdem! Hakîkaten O, Bana göre mahlûkâtın en sevimlisidir. O’nun hakkı için bana duâ et. (Mâdem ki duâ ettin), Ben de seni bağışladım.  Şâyet Muhammed olmasaydı seni yaratmazdım!» buyurdu.” (Hâkim, Müstedrek, II, 672)

    Yüz Defâ «Lâ ilâhe illâllâh» De!

Ebû Tâlib’in kızı Ümmü Hânî -radıyallâhu anhâ-, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e mürâcaat ederek:

“–Yâ Rasûlallâh! Ben ihtiyarladım ve zayıfladım. Bana oturduğum yerde yapabileceğim bir ibâdet tavsiye eder misin?” diye sordu.

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de:

“–Yüz defâ «sübhânallâh»,

Yüz defâ «elhamdülillâh»,

Ve yüz defâ «lâ ilâhe illâllâh» de!” buyurdular. (İbn-i Mâce, Edeb, 56; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 344)

    Efendimiz (s.a.v) "Lâ ilâhe illâllâh!" Diyerek Toplu Zikretmiştir

Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yanında bulunduğumuz bir sırada bize hitâben:

“–Aranızda yabancı biri var mı?” diye sordular. Buradaki “yabancı” ile Ehl-i Kitâb’ı kasdetmişti.

Biz de:

“–Hayır, yoktur yâ Rasûlallâh!” dedik.

Bunun üzerine Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, kapıların kapatılmasını emrederek şöyle buyurdu:

“–Ellerinizi kaldırın ve Lâ ilâhe illâllâh deyin!”

Şeddâd bin Evs -radıyallâhu anh-, bu zikir meclisinin devâmını şu şekilde anlatır:

“–Ellerimizi bir müddet kaldırıp söylenildiği şekilde (Lâ ilâhe illâllâh! diyerek) zikrettik. Müteâkıben Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ellerini indirdi ve şöyle duâ etti:

«–Allâh’ım, Sana hamd olsun! Rabbim, beni “bu cümle” ile gönderdin. Onu (söylemeyi ve gereğini yerine getirmeyi) bana emrettin. Buna karşılık bana cenneti va’d ettin. Sen va’dinden asla dönmezsin!»

Daha sonra Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ashâbına şöyle buyurdu:

«–Müjdeler olsun size! Muhakkak ki Allah Teâlâ sizi bağışladı.» (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 124)

    "Lâ ilâhe illallah" Zikri Alçak Sesle de Yapılabilir

Ebû Musâ el-Eş’arî  radıyallahu anh şöyle dedi:

Biz bir yolculukta Hz. Peygamber ile birlikte idik.  Tepelere çıktıkça Allahüekber, lâ ilâhe illallah diye yüksek sesle  tekbir ve tehlil getirdik. Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:

“Ey müslümanlar! Kendinizi zorlamayınız. Zira siz sağıra veya burada olmayan birine seslenmiyorsunuz. Allah daima sizinle beraberdir, işitir ve size sizden daha yakındır” buyurdu. (Buhârî, Cihâd 131, Meğazî 38, Daavât 51, Tevhîd 9)

    İhlas ve Samimiyetle “Lâ ilâhe illâllâh!" Diyen Kişi

Hadîs-i şerîfte de şöyle buyrulur:

“–«Lâ ilâhe illâllâh!», Allah katındaki yeri ve değeri pek büyük olan bir kelimedir. Kim tam bir ihlâs ve sadâkat içinde onu söylerse, Allah onu cennete koyar. Kim de onu inanmadığı hâlde sadece diliyle söylerse, canı ve malı korunur; lâkin yarın Allâh’a kavuşunca, Allah da onun hesâbını görür.” (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, I, 26)

    Kenz'de Yazılı Olan Cümle

Ebû Zer -radıyallâhu anh-’dan rivâyete göre duvar altındaki hazîneyle alâkalı olarak Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Allâh Teâlâ’nın kitâbında zikrettiği «kenz: hazîne» altından yapılmış düz, pürüzsüz bir levhadır ve orada şunlar yazılıdır:

«Kadere inandığı hâlde üzüntü ve bitkinlik içinde olana şaşarım. Cehennemi hatırladığı hâlde gülen kişiye de niçin güldü diye şaşarım. Ölümü andığı hâlde gaşette olana da şaşarım. Lâ ilâhe illâllâh, Muhammedün Rasûlullâh.»” (İbn-i Kesîr, Kısasu’l-Enbiyâ, s. 424)

    İlk Davet

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- , tebliğ ve davete ilk defa başlarken:

“Sizi; «Lâ ilâhe illâllâhu vahdehû lâşerîke leh» diyerek şahâdet getirmeye davet ediyorum! Ben de O’nun kulu ve Rasûlüyüm!

Bunu böylece kabul ve ikrar ettiğiniz takdirde, cennete gireceğinize kefîl olurum!” (Belâzurî, I, 119-120)

    Kelime-i Şehadet Getirip Müslüman Olan Sahabe

Hanîfe Oğulları’ndan Sümâme bin Üsâl  Yemâme halkının reisiydi.  Birgün müslümanların eline esir düstü. Rasûlullah  onun yanına varıp:

“–Ey Sümâme, sana ne yapacağımı düsünüyorsun?” buyurdu. O da:

“–Hayır yapacağını düsünüyorum. Eğer beni öldürürsen müslüman kanı akıtmıs birini öldürmüs olursun. Đyilikte bulunacak olursan bunun kıymetini bilip karsılığını verecek birine iyilik etmis olursun. Eğer mal istiyorsan, iste, sana istediğin her sey verilecektir!” dedi.

Rasûlullah  Sümâme’nin yanından ayrıldı. Bu durum iki kere daha tekerrür ettikten sonra Rasûlullah :

“–Sümâme’yi salıverin!” buyurdu. Sümâme hemen mescidin yakınındaki bir hurmalığa giderek oradaki suyla boy abdesti aldı, sonra mescide girdi ve:

“‒Eshedü en lâ ilâhe illallah ve Eshedü enne Muhammeden abduhû ve rasûlühû, Ey Muhammed! Vallahi yeryüzünden senin yüzünden daha fazla nefret ettiğim bir yüz yoktu. Fakat simdi senin yüzün bana yüzlerin tümünden daha sevimli oldu. Vallahi senin dininden daha fazla nefret etiğim bir din yoktu. Fakat simdi senin dinin bana dinlerin tümünden daha sevimli oldu. Vallahi senin memleketinden daha fazla nefret ettiğim bir memleket yoktu. Fakat simdi senin memleketin bana memleketlerin tümünden daha sevimli oldu!” dedi. (Müslim, Cihâd, 59)

    "Lâ ilâhe illallâh" Deyip de Kalbinde Bir Zerre Ağırlığınca Hayır Bulunan Kişi

Enes (r.a)’den nakledildiğine göre Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:

“«Lâ ilâhe illallâh» deyip de kalbinde bir arpa ağırlığınca hayır (yani îman) bulunan kişi Cehennem’den çıkacaktır. «Lâ ilâhe illallâh» deyip de kalbinde bir buğday ağırlığınca hayır bulunan kişi Cehennem’den çıkacaktır. «Lâ ilâhe illallâh» deyip de kalbinde bir zerre ağırlığınca hayır bulunan kişi Cehennem’den çıkacaktır.” (Buhârî, Îmân, 33)

    Efendimiz'in (s.a.v) Şefâatiyle En Ziyâde Mes’ûd Olacak Kişi

Ebû Hüreyre (r.a) şöyle buyurur:

“Bir defasında:

«‒Yâ Rasûlâllâh, Kıyâmet gününde Sen’in şefâatinle en ziyâde mes’ûd olacak kimdir?” diye sordum.

Şöyle buyurdular:

«‒Ey Ebû Hüreyre, hadîs öğrenme husûsundaki hırsını gördüğüm için bu hadîsi senden evvel kimsenin bana sormayacağını zâten biliyordum. Kıyâmet gününde insanlardan şefâatime en ziyâde mazhar olacak kimse kalbinden veya içinden ihlâsla “Lâ ilâhe illallâh” diyen kişidir».” (Buhârî, İlim, 33)

    "Lâ ilâhe illallâh" De Şahitlik Edeyim

Nebiyy-i Ekrem Efendimiz'in Amcası Ebû Tâlib ölüm döseğindeyken sehâdet getirmesi için gösterdiği gayret dillere destandır. En sonunda ona:

“– «Lâ ilâhe illallâh» de, kıyâmet gününde sana onunla sâhitlik edeyim!” buyurdu.

Ebû Tâlib:

– Kureys, korkusundan böyle yaptı, diye beni ayıplamayacak olsaydı arzunu yerine getirir ve seni sevindirirdim, dedi. Bunun üzerine:

“Sen istediğini hidâyete erdiremezsin, ancak Allâh dilediğine hidâyet verir.” (el-Kasas 28/56) âyeti nazil oldu. (Müslim, Îmân, 41-42)

    Allahın Rızasını Dileyerek "Lâ ilâhe illallah" Diyen Kişi

Bedir Gazvesi’ne katılmış sahâbîlerden İtbân İbni Mâlik radıyallahu anh şöyle dedi:

Kendi kabilem olan Sâlim oğullarına imamlık yapıyordum. Benim (evim)le onlar arasında bir vâdi bulunuyordu. Yağmur yağdığı zaman o vâdiyi geçip mescidlerine gitmek benim için çok güçleşiyordu. Bu sebeple Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e geldim ve şöyle dedim:

- Ey Allah’ın Resûlü! Gözlerim iyi seçmiyor. Onlarla benim aramdaki vâdinin deresi yağmur yağdığı zaman  taşıyor, benim için onu geçmek çok güçleşiyor. Binaenaleyh evimi teşrif edip bir yerinde namaz kılsanız,  Ben sizin namaz kıldığınız yeri namazgâh edinmek istiyorum.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

- “(İnşallah) bu isteğini yerine getiririm” buyurdu.

Ertesi sabah, güneş yükseldiği bir vakitte,  Ebû Bekr ile birlikte  Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana geldi. İçeri girmek için izin istedi, verdim. İçeri girdi, daha  oturmadan:

- “Evinin neresinde namaz kılmamı istersin?” buyurdu. Namaz kılmasını istediğim yeri gösterdim, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem orada tekbir alıp namaza durdu. Biz de arkasında saf bağladık. İki rek’at namaz kıldırdı sonra selâm verdi, biz de selâm verdik. Namazı bitirince Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem’i, kendisi için hazırlanmış olan hazireyi yemesi için alıkoyduk. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bizde olduğunu duyan mahalle halkının erkeklerinden bir grup geldi. Evde epeyce insan toplandı. İçlerinden biri:

- Mâlik (İbni Duhşum) ne yaptı? Onu göremiyorum, dedi. Bir başkası:

- O, Allah ve Resûlünü sevmeyen bir münâfıktır, dedi.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, derhal müdâhale ederek:

- “Öyle deme! Görmüyor musun o, Allahın rızâsını dileyerek lâ ilâhe illallah diyor” buyurdu.

Bunun üzerine adam:

- Allah ve Resûlü daha iyi bilir. Ancak biz, Allah’a yemin olsun ki, kendisini münâfıkları sever ve onlarla düşer-kalkar olarak görüyoruz, dedi.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allah Teâlâ, rızâsını umarak lâ ilâhe illallah diyen kimseyi cehenneme haram kılmıştır.” (Buhârî, Salât 45, 46, Ezân 4, 5, 153, 154, Teheccüd  25, 33, 36, Meğâzî, 12, 13, Et’ime 15, Rikak 6, İstitâbetü’l-mürteddîn 9)

    "Lâ ilâhe illallâh" Deyiniz de Kurtulunuz!

Allâh Rasûlü’nün İslâm’ı tebliğ uğrunda katlandığı ve sabırla karşı ladığı meşakkatlerle alâkalı olarak Târık bin Abdullâh el-Muhâribî,
bir müşâhedesini şöyle anlatır:

“Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i Zülmecaz Panayırı’nda görmüştüm:

«–Ey insanlar! Lâ ilâhe illallâh deyiniz de kurtulunuz!» diye yüksek sesle hitâb ediyordu. Bir adam da elindeki taşla O’nu tâkip
ediyor ve:

«–Ey insanlar! Sakın O’na inanmayınız, itaat etmeyiniz. Çünkü O yalancıdır(!)» diyerek bağırıyordu. Attığı taşlarla Efendimiz’in ayak bileklerini
kanatmıştı. Oradakilere:

«–Kimdir bu zât?» diye sordum.

«–Bu, Abdülmuttaliboğulları’ndan bir gençtir.» dediler.

«–Ya O’nun ardına düşüp taş atan kimdir?» diye sordum.

«–O da amcası Ebû Leheb’dir.» dediler. (Dârekutnî, Sünen, Beyrut 1986, III, 44-45.)

    Kalbini Mi Yardın?

Üsâme ibni Zeyd radıyallahu anhümâ şöyle demiştir :

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bizi Cüheyne kabilesinin Huraka kolu üzerine göndermişti. Sabahleyin onlar sularının başında iken üzerlerine hücum ettik. Ben ve ensardan bir kişi onlardan bir adama ulaştık. Biz onun üzerine yürüyünce, adam: “Lâ ilâhe illallah: Allah’tan başka ilâh yoktur” dedi. Bunun üzerine ensardan olan arkadaşım ona hücumdan vazgeçti; ben ise mızrağımı ona sapladım ve adamı öldürdüm. Biz Medine’ye gelince bu olay Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in kulağına gitti ve bana:

– “Ey Üsâme! Lâ ilâhe illallah dedikten sonra adamı öldürdün mü?” buyurdu. Ben :

– Yâ Resûlallah! O, bu sözü sadece canını kurtarmak için söyledi, dedim. Peygamber Efendimiz tekrar :

– “Lâ ilâhe illallah dedikten sonra adamı öldürdün mü?” diye yine sordu ve bu sözü o kadar çok tekrarladı ki, ben, daha önce müslüman olmamış olmayı bile temenni ettim. (Buhârî, Diyât 2, Meğâzî 45; Müslim, Îmân l58-159)

Müslim’in bir rivâyeti şöyledir :

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

– “Adam lâ ilâhe illallah dedi ve sen de onu öldürdün, öyle mi?” Ben :

– Yâ Resûlallah! O, bu sözü sadece silahtan korktuğu için söyledi, dedim. Peygamber Efendimiz :

– “Kalbini mi yardın ki, bu sebeple söyleyip söylemediğini bilesin?” buyurdu.

Bu sözü o kadar çok tekrarladı ki, ilk defa o gün müslüman olmuş olmayı temenni ettim. (Müslim, Îmân 158)

    Efendimizin (s.a.v) Tavsiye Ettiği Zikir

Sa‘d İbni Ebû Vakkâs radıyallahu anh şöyle dedi:

Bir bedevî Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek:

- Bana söyleyeceğim bir zikir öğret, dedi.

Resûl-i Ekrem ona şu zikri okumasını tavsiye etti:

- “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, Allâhü ekber kebîran ve’l-hamdü lillâhi kesîrâ ve sübhânallâhi Rabbi’l-âlemîn, velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-Azîzi’l-Hakîm: Tek olan Allah’tan başka ilâh ve O’nun bir eşi ve benzeri de yoktur. Kudreti ve saltanatıyla Allah en büyüktür. Bitip tükenmeyen hamd O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih ederim. Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Azîz ve Hakîm olan Allah’ın yardımıyla kazanılabilir.”

Bedevî:

- Bunlar Rabbim için söyleyeceğim dua ve zikirlerdir. Kendim için ne söylemeliyim? dedi.

Resûl-i Ekrem:

“Allâhümmağfir lî verhamnî vehdinî verzuknî: Allahım, beni bağışla, bana merhamet et, rızânı kazandıracak işler yaptır ve bana hayırlı rızık ver, de” buyurdu. (Müslim, Zikir 33-3)

    Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in Namazdan Sonra Okuduğu Zikirler

Muğîre İbni Şu‘be radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem selâm verip namazdan çıkınca şu duayı okurdu:

“Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr. Allâhümme lâ mâni‘a li-mâ a‘tayte ve lâ mu‘tıye li-mâ mena‘te velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü: Allah’tan başka ilâh yoktur, yalnız Allah vardır. O tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur. O’nun gücü her şeye yeter. Allahım! Senin verdiğine engel olacak, vermediğini de verecek bir kimse yoktur. Senin lutfun olmadan hiçbir zengine serveti fayda vermez.” (Buhârî, Ezân 155, İ‘tisâm 3, Kader 12, Daavât 18)

Abdullah İbni’z-Zübeyr radıyallahu anh namazdan sonra selâm verince her defasında şöyle derdi:

“Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr; lâ havle velâ kuvvete illâ billâh; lâ ilâhe illallahu velâ na‘büdü illâ iyyâh; lehü’n-ni‘metü ve lehü’l-fazlu ve lehü’s-senâü’l-hasen; lâ ilâhe illallahu muhlisîne lehü’d-dîne velev kerihe’l-kâfirûn: Allah’tan başka ilâh yoktur; yalnız Allah vardır. O tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur. O’nun gücü her şeye yeter. Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir. Allah’tan başka ibadete lâyık bir ilâh yoktur. Biz yalnız O’na ibadet ederiz. Sahip olduğumuz nimet ve lutuf O’nundur. En güzel medh ü senâ O’na yakışır. Kâfirler hoşlanmasa bile, bütün samimiyetimizle, Allah’tan başka ilâh yoktur, deriz”.

Abdullah İbni’z-Zübeyr, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in her namazdan sonra bu sözlerle zikrettiğini söyledi. (Müslim, Mesâcid 139, 140)

    Günahları Deniz Köpüğü Kadar Çok Olsa Bile Affedilir

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Her namazdan sonra kim otuz üç defa sübhânallah, otuz üç defa elhamdülillâh, otuz üç defa Allâhü ekber der, yüze tamamlamak için de lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr: Allah’tan başka ilâh yoktur; yalnız Allah vardır. O tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur. O’nun gücü her şeye yeter” derse, günahları deniz köpüğü kadar çok olsa bile affedilir.”  (Müslim, Mesâcid 146)

    İbrahim aleyhisselâm'ın Öğrettiği Zikir

İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İsrâ gecesinde İbrâhim aleyhisselâm’a rastladım. Bana şunu söyledi: Yâ Muhammed! Ümmetine benden selâm söyle ve onlara cennetin toprağının çok güzel, suyunun tatlı, arazisinin son derece geniş ve dümdüz, ağaçlarının da sübhânallahi ve’l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber’den ibaret olduğunu haber ver.” (Tirmizî, Daavât 59 )

    Karşılığı Cennette Hurma Fidanı Olan Zikir

Ebû Hüreyre hazretleri  ağaç dikerken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onu gördü ve:

- “Ebû Hüreyre ne dikiyorsun?” diye sordu. O da:

- Kendim için bir fidan dikiyorum, diye cevap verdi. O zaman Allah'ın Resûlü:

- “Sana bundan daha hayırlı bir fidanı haber vereyim mi?” diye sorunca, Ebû Hüreyre:

-  Evet, yâ Resûlallah, diyerek ne buyuracağını merakla beklemeye başladı. Peygamber aleyhisselâm da:

- “Sübhânallahi ve’l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, de! Bu sözlerin her birine karşılık cennette sana bir hurma fidanı dikilir” buyurdu (İbni Mâce, Edeb 56). 

    Efendimiz'in Keder ve Üzüntü Hissettiği Zaman Okuduğu Zikir

İbni Abbâs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir keder ve üzüntü hissettiği zaman şöyle dua ederdi:

“Lâ ilâhe illallâhü’l-azîmü’l-halîm. Lâ ilâhe illallâhü rabbü’l-arşi’l-azîm. Lâ ilâhe illallâhü rabbü’s-semâvâti ve rabbü’l-ardı ve rabbü’l-arşi’l-kerîm: Azamet ve hilim sahibi olan Allah’tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Azametli arşın sahibi olan Allah’tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Göklerin rabbi, yerin rabbi ve yüce arşın rabbinden başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur.” (Buhârî, Daavât 27, Tevhîd 22, 23)

    Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Akşam Okuduğu Dua

İbni Mes’ûd radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem akşamleyin şöyle dua ederdi:

“Emseynâ ve emse’l-mülkü lillâh, vel-hamdü lillâh, lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr, rabbi es’elüke hayra mâ fî hâzihi’l-leyleti ve hayra mâ ba‘dehâ ve eûzü bike min şerri mâ fi hâzihi’l-leyleti ve şerri mâ ba‘dehâ, rabbi eûzü bike mine’l-keseli ve sûi’l-kiber, eûzü bike min azâbi’n-nâr ve azâbi’l-kabr: Akşama girdik. Bütün mülk Allah’ındır. Hamdü senâ da O’na mahsustur. Allah’tan başka ilâh yoktur; yalnız Allah vardır. O tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur. O’nun gücü her şeye yeter. Allahım! Bu gecenin ve bundan sonrakilerin hayrını senden dilerim. Bu gecenin ve bundan sonrakilerin şerrinden sana sığınırım. Rabbim! Tembellikten, insanı perişan eden yaşlılıktan sana sığınırım. Cehennem azâbından ve kabir azâbından sana sığınırım.”

Sabahleyin de “asbahnâ ve asbaha’l-mülkü lillâh: Sabaha girdik. Bütün mülk Allah’ındır” diye başlayarak aynı duayı okurdu.  (Müslim, Zikir 74-76)

Tahsin, Tahassun ve Tahsîn-i Şerîf Duası Hakkında Açıklama

Tahsin, Tahassun ve Tahsîn-i Şerîf Duası Hakkında Açıklama
1. Tahsîn Nedir?

    Tahsîn (تَحْسِين), "güzelleştirme, sağlamlaştırma, koruma altına alma" anlamlarına gelir.

    Dini bağlamda, "Lâ ilâhe illallâh" gibi tevhid ifadelerini zikrederek Allah'ın himayesine sığınmayı ifade eder.

2. Tahassun Nedir?

    Tahassun (تَحَصُّن), "bir kaleye sığınma, korunma, siper alma" demektir.

    Istılahta, kişinin manevi olarak Allah’ın zikriyle (Lâ ilâhe illallâh) kendini güvence altına almasıdır.

3. Tahsîn-i Şerîf Ne Demektir?

    Tahsîn-i Şerîf, "şerefli korunma" anlamında, özellikle belirli dualarla Allah’ın himayesine girme ameliyesidir.

    Hadislerde geçen "Lâ ilâhe illallâhu hısnî" (Kelime-i Tevhid benim kalemdir) ifadesiyle bağlantılıdır.

Tahsîn-i Şerîf Duası (Tahassun Duası)

Bu dua, "Lâ ilâhe illallâh" zikriyle Allah’ın korumasına sığınmayı içerir. Hadis kaynaklarında şu şekilde geçer:
Arapça Metin:

اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ أَنْ تَجْعَلَ لِي مِنْ كُلِّ سُوءٍ حِصْنًا، وَمِنْ كُلِّ خَوْفٍ أَمْنًا، وَمِنْ كُلِّ شَرٍّ سِتْرًا، بِحَقِّ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ
Türkçe Okunuşu:

"Allâhümme innî es’elüke en tec’ale lî min külli sûin hısnâ, ve min külli havfin emnâ, ve min külli şerrin sitrâ, bi hakkı lâ ilâhe illâ ente."
Anlamı:

"Allah’ım! Senden, her türlü kötülükten korunak, her türlü korkudan eminlik ve her türlü şerden örtü (sığınak) kılmanı istiyorum. ‘Senden başka ilah yoktur’ hakkı için."
Hadis Kaynaklarındaki Dayanaklar

    "Lâ ilâhe illallâh benim kalemdir" Hadisi:

        Câmiü's-Sağîr, No: 3694 (Suyûtî)

        İbn Ebî Şeybe, Musannef, No: 30059 (Zayıf senetli, ancak manevi olarak kabul görmüştür.)

    "Allah’ın Zikriyle Korunma" ile İlgili Hadisler:

        "Kim sabah-akşam üç defa ‘Bismillâhillezî lâ yedurru ma’asmihî şey’ün fil ardı velâ fissemâi ve hüves-semîul alîm’ derse, ona hiçbir şey zarar vermez." (Tirmizî, Daavât 13)

        "Lâ ilâhe illallâh diyen, Allah’ın ahdine girmiş olur." (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Kebîr)

Tahassun Duasının Fazileti

    Bu dua, "Lâ ilâhe illallâh"ın himaye edici gücüne dayanır.

    Sabah-akşam okunması tavsiye edilir, özellikle bela ve musibetlerden korunmak için.

    Tasavvufta, "Hizb-i Tahsîn" gibi dualarla da bağlantılıdır.

Ek Kaynak:

    "Lâ ilâhe illallâh"ın fazileti hakkında: Tirmizî, Daavât 65; İbn Mâce, Dua 14.

1. Versiyon (Camiü's-Sağir 3694):
Arapça:
عَلِيٌّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: أَخْبَرَنِي جِبْرِيلُ عَلَيْهِ السَّلَامُ أَنَّ اللَّهَ تَعَالَى قَالَ: "لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ حِصْنِي، فَمَنْ دَخَلَهُ أَمِنَ مِنْ عَذَابِي."

Türkçe Okunuşu:
Aliyyün radıyallahu anhü an-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem kâle: "Ahberanî Cibrîlu aleyhi's-selâmü ennallâhe teâlâ kâle: Lâ ilâhe illallâhu hısnî, fe men dehalâhü emine min azâbî."

Anlamı:
Ali (ra) Peygamber Efendimiz’den (asm) şöyle rivayet ediyor: "Cebrail (as) bana şunu bildirdi: Allah Teâlâ buyurdu ki: 'Lâ ilâhe illallâh benim kalemdir. Oraya giren azabımdan emin olur.'"

2. Versiyon:
Arapça:
يَقُولُ اللَّهُ تَعَالَى: "لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ حِصْنِي، فَمَنْ قَالَهَا دَخَلَ حِصْنِي، وَمَنْ دَخَلَ حِصْنِي أَمِنَ مِنْ عَذَابِي."

Türkçe Okunuşu:
Yekûlullâhu teâlâ: "Lâ ilâhe illallâhu hısnî, fe men kâlehâ dehale hısnî, ve men dehale hısnî emine min azâbî."

Anlamı:
"Allah Teâlâ buyurur ki: 'Lâ ilâhe illallâh benim kalemdir. Kim bunu söylerse, benim kaleme girer. Kaleme giren de azabımdan emin olur.'"

Açıklama:

    "Hısn" (حصْن) kelimesi, "kale, sığınak, korunak" anlamına gelir.

    Hadis, tevhid kelimesinin (Lâ ilâhe illallâh) Allah katındaki değerini ve onu samimiyetle söyleyenlerin Allah'ın koruması altında olacağını ifade eder.

    Her iki versiyon da benzer anlamdadır, ancak ikincisinde "Kim bunu söylerse kaleme girer" ifadesi daha belirgindir.

Kaynak olarak Camiü's-Sağir (Suyûtî) ve benzer hadis koleksiyonları gösterilebilir. Bu hadis, bazı kaynaklarda zayıf kabul edilse de, manevi önemi nedeniyle tasavvuf ve ahlak kitaplarında sıkça zikredilir.

Hizb-i Tahsîn (Tahsin Duası) – Arapça Metni, Türkçe Okunuşu ve Anlamı

Hizb-i Tahsîn, "korunma, himaye ve tevhid zikri" temelli bir duadır. Tasavvuf kaynaklarında (özellikle İmam Şâzilî ve Abdülkâdir Geylânî’nin eserlerinde) geçen bu dua, "Lâ ilâhe illallâh"ın himayesine sığınmayı ve her türlü şerden Allah’a iltica etmeyi içerir.
Hizb-i Tahsîn Duasının Tam Metni
Arapça:

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
اللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ كُلِّ ذِي شَرٍّ، وَأَحْتَرِسُ بِكَ مِنْ كُلِّ جَبَّارٍ عَنِيدٍ، وَأَتَحَصَّنُ بِذِكْرِكَ مِنْ كُلِّ سُوءٍ، وَأَسْتَجِيرُ بِوَجْهِكَ الْكَرِيمِ مِنْ كُلِّ مَا أَحْذَرُ.
اللَّهُمَّ احْفَظْنِي بِعَيْنِكَ الَّتِي لَا تَنَامُ، وَاكْنُفْنِي بِرُكْنِكَ الَّذِي لَا يُرَامُ، وَارْحَمْنِي بِقُدْرَتِكَ عَلَيَّ، فَأَنْتَ ثِقَتِي وَرَجَائِي، يَا كَرِيمُ يَا اللَّهُ.
حَسْبِيَ اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ، وَلَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللَّهِ الْعَلِيِّ الْعَظِيمِ.
Türkçe Okunuşu:

Bismillâhirrahmânirrahîm.
Allâhümme innî eûzü bike min şerri külli zî şerrin, ve ehterisu bike min külli cebbârin anîdin, ve etehassenu bi zikrike min külli sûin, ve estecîru bi vechike’l-kerîmi min külli mâ ehzeru.
Allâhümme’hfaznî bi aynike’lletî lâ tenâmü, ve’knüfnî bi ruknike’llezî lâ yürâmü, verhamnî bi kudretike aleyye, fe ente seknetî ve recâî, yâ kerîmü yâ Allâh.
Hasbiyallâhü ve ni’me’l-vekîl, ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm.
Anlamı:

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Allah’ım! Her kötülük sahibinin şerrinden sana sığınırım. Her inatçı zorbanın şerrinden seninle korunurum. Zikrinle her türlü kötülükten sığınak talep ederim. Azabından korktuğum her şeyden senin Kerîm olan Zatına sığınırım.
Allah’ım! Beni uyumayan gözünle koru, erişilmez kudretinin himayesi altına al. Bana karşı olan kudretinle bana merhamet et. Sen benim güvencim ve ümidimsin, ey Kerîm olan Allah’ım!
Allah bana yeter, O ne güzel vekildir. Güç ve kuvvet ancak Yüce ve Azîm olan Allah’tandır.
Bu Duanın Kaynakları ve Fazileti

    Hadislerdeki Dayanak:

        "Allah’ım! Senin isminle sabahlar ve akşamlarım. Senin himayenle yaşar ve ölürüm." (İbn Mâce, Dua 14)

        "Kim ‘Hasbiyallâhü ve ni’me’l-vekîl’ derse, Allah ona yeter." (Buhârî, Deavât 35)

    Tasavvufî Kaynaklar:

        İmam Şâzilî’nin "Hizbü’l-Bahr" duasında benzer korunma ifadeleri geçer.

        Abdülkâdir Geylânî’nin "Gunyetü’t-Tâlibîn" eserinde tahassun (korunma) duaları vurgulanır.

    Pratik Faydası:

        Sabah-akşam okunduğunda manevi bir kalkan oluşturduğuna inanılır.

        Bela, nazar, sihir ve kötülüklerden korunmak için okunur.

Ek Bilgi: Hizb-i Tahsîn’i Kimler Okur?

    Tasavvuf ehli, özellikle şeyhler bu duayı korunma (tahassun) maksadıyla zikreder.

    Günlük vird olarak sabah/akşam 3-7 defa okunabilir.

Not: Bu dua, hadislerde doğrudan "Hizb-i Tahsîn" adıyla geçmez ancak içerdiği korunma ayet ve esmalarıyla meşhur olmuştur.

Tahsini Şerif Nedir?


تحسين شريف

Tahsin demek El Hısn kökünden türemiştir Şerefli Kale ve Sığınak Manası taşır. Ve Sığınılacak en Şerefli Kale Allah ve Kelamı dır çünkü Kuran‘da şöyle şöyle olunca şöyle de minvalinde bize kelimelerinin gücünü öğreten yine Allah kendisidir. Mesela Felak suresi en basit örnek deki felan felan diye öğretir. işte „Raşidi Tahsini Şerifi’ni“ Okumannın veya yanında taşımanın faydaları mesela kureyş suresınde buyurduğu üzre acıktığınızda sizi doyuran ve korktuğunuzda emanında yani kalesinde sizi koruyan bu evin rabbine kul olun manasında ayet var yani kul olmaktan kasıt O'nun kalesine ve emanına sığının gibi bir mana.

Havle Binti Hakîm radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim”
dedi:

“Kim bir yerde konaklar da sonra “Yarattıklarının şerrinden Alllah’ın mükemmel kelimelerine (âyet, sıfat ve isimleri) sığınırım derse, konakladığı o yerden ayrılıncaya kadar hiçbir şey ona zarar vermez.

Okunuşu: "Euzü bi kelimatillahit-tammati min şerri ma halak"

Anlamı: "Yarattığı şeylerin şerrinden Allah’ın tam olan kelimelerine sığınırım."

(Müslim, Zikir 54, 55. Aynca bk. Tirmizî, Daavât 40)

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre şöyle dedi:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e akrep tarafından sokulmuş bir kimse getirilirdi. Râvi dedi ki: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Eğer bu zat, yarattığı şeylerin şerrinden Allah’ın tam olan kelimelerine sığınırım, deseydi sokulmazdı, veya ona zarar veremezdi.”

(Müslim, Zikir 55.)

Allah’ın mükemmel kelimeleri ifadesiyle Cenâb-ı Hakk’ın  kelamı olan Kuran ayetleri ve, Peygamerin dilinden söylenen, kutsi hadisler veya normal hadisler de geçen dualar ile, işte manen O’nun şifalı sözleri  kastedilmiş  demek olmaz mı. O,nun Kelimelerinin Gücü kastedilmiş  demek olmaz mı. Esasen bunlardan hangisinin söylendiği çok önemli değildir, Burada anlatmak istediğimiz "Euzü bi kelimatillahit-tammati "  demek Allah kelamı olan ayet ve hadislerdeki dualara sığınmak demek, işte O'nun kelimelerinin  gücüne sığınmak demektir, kelimler söylenince ise, bir frekans yayılımı söz konusudur, yani öyle olunca, dua ve ayetler okunarak Allah'ın kelamının frekans gücü  demek olur, onun ile o frekanslar ile  "min şerri mâ halak" denmesi de yani yarattığı şerli herşeye karşı gelebilen bir silah demek olur, bu frekans ve dua ve zikir silahı yani. Hadisler de "Eûzü bi-kelimâtillâhi’t-tâmmeti" sözleriyle başlayan, muhtelif yerlerde ve zamanlarda okunması tavsiye edilen başka dualar da vardır.

işte „Raşidi Tahsini Şerifi’ni“ Okumannın veya yanında taşımanın faydaları : Okuyanlar veya yanında taşıyanlar Düşmanlarının şerrinden emin olurlar, fakirlik görmeden bir hayat yaşarlar, Vesveseye, unutkanlığa karşı şifadır. Tahsini Şerifi’ni düzenli okumak güzel ahlakın kapısıdır. Düşmanların şerrinden korunmak, korkulu bir yerdeyken emin ve güvende olmak için okunmalıdır. Hastalara okunması ise şifadır. Günahların affı ve sevap kazanmak için tekrar tekrar okunması gereken dualardan biridir. "Alimran" dan bir ayet vardır ki içinde "inneke entel vehhâb" olan ayet onu okuyan kimseye ömrü boyunca geçim sıkıntısı uğramaz rivayeti var. Virdimizi Okuyan Güzel ahlaka erişir, içinde Ayetel Kürsi gibi nice ayetler dualar vardır da mesela Hâdis-i şerîfte Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem: "Cibrîl bana gelip: Cinden bir ifrit sana tuzak kurmak istiyor, yatağına geldiğin zaman Ayete’l-Kürsî’yi oku. Yani yatmadan evvel Âyete’l- Kürsî’yi oku. dedi.” Buyurmuşlardır. Bunun gibi bütün sırlı ayet yani Allah Kelamı ve hadis ve dua ve salavatların toplandığı, Dua ve Zırhdır, Sığınak ve kaledir, Allah’ın kelimelerinin gücüdür.

TAHSiNi ŞERiF DUASININ ARAPÇASI

Tahsini Şerif Li Raşidiye

التحصين الشريف

بسم الله الرحمن الرحيم

وصلَّى الله على سـيدنا محمد وعلى آلـه وصحبه وسلَم تسليماً ، اللهم إنى أسـألك
بالعرش والكرسي والنور الذى عليه سيدنا محمد صلى الله عليه وسلم أن تسـخر لى
قلب من أحوجتنى إليه وإن تكفـينى شـر من يقـدر على ولا أقدر عليه يا مـن بيده 
ملكوت كل شئ أنت عالمٌ به وقادرٌ عليه ، تحصنت بالحصن الذى أسسه الله سُـورُهُ
لا إله إلا الله بابه محمدُ رسـول الله مِفتاحه لا حول ولا قوة إلا بالله من أراد لى سوءً
خذله الله همساً همساً ، لمساً لمساً ، لموساً لموساً ، مأموناً مأموناً ، أنا الأسد سهمى
نفذ منه المدد لا أُبالى من أحـد بفضل
بسم الله الرحمن الرحيم  .
قل هو اللهُ أَحَدٌ . اللهُ الصَّمَدُ. لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا أَحَدٌ
قل هو اللهُ أَحَدٌ . اللهُ الصَّمَدُ. لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا أَحَدٌ
قل هو اللهُ أَحَدٌ . اللهُ الصَّمَدُ. لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا أَحَدٌ
إذا أحاط البلاءُ من سدرة المنتهى ، أن تكفينى شـر من أمر على ونهى ، اللهـم إن
جاؤنى فردهـم ، وإن بغـوا على فهـدهم ، فإنك أنت الله ربى وربهم ، ورب الخلائق كلِهم
فَسَيَكفِيكَهُمُ اللَّهُ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
فَسَيَكفِيكَهُمُ اللَّهُ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
فَسَيَكفِيكَهُمُ اللَّهُ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
  فإن تولـوا فقل حسبي الله لا إله
إلا هو عليه توكلت وهو رب العـرش العظـيم ، ولا حول ولا قوة إلا بالله العلي العظيم
وصلى الله على سيدنا محمدٍ وعلى آله وصحبه وسلَم تسليماً ، والحمد لله رب العالمين.

( انتهى التحصين الشريف )


Okuma Usulü :
En Az Günde Bir Defa veya En Fazla Günde iki Defa Sabah ve ikindi'den sonra okunup zikredilir.


TAHSiNi ŞERiF DUASININ TÜRKÇE OKUNUŞU

Bismillahirrahmenirrahim

Ve sallallahu ala seyyidina Muhammedin ve ala elihi ve sahbihi ve selleme teslimen. Allahümme inni eselüke bil arşi velkürsiyyi venuri ellezi aleyhi seyyidüne Muhammedün sallallahü aleyhi ve sellem en tüsahhira li galbe men ahvecteni ileyhi ve en tekfiyeni şerre men yagdirü aleyye vela agdirü aleyhi ya men biyedihi melekütü külli şeyin ente alimün bihi ve gadirün aleyhi tehassentü bilhisni ellezi essessehüllahü sürühü La ilahe illallahü, babühü Muhammedün Resullulahi
miftahühü La havle vela kuvvete illa billahi men erade li süen hazelehüllahü hamsen hamsen lemsen lemsen lemüsen lemüsen me´münen me´münen enel esedü sehmi nefeze minhül mededü La übali min ehadin Bifazli (Bismillahirrahmenirrahim 3 külhü) Allahümme Ya cemilessetri iz ehatelbelaü min sidretül münteha en tekfiyeni şerre men emere alleyye ve neha. Allahümme in ceuni ferrüddehüm vein begav alleyye fehüddehüm feinneke entellahü Rabbi ve Rabbühüm ve Rabbül halaigi küllihim. (Feseyekfikehümüllahü vehüvessemiul alim. 3 defa) Fein tevellev fegul hasbiyallahü La ilahe illa hüve aleyhi tevvekeltü vehüve Rabbül arşil azim vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim Ve sallalahü ala seyyidina Muhamedin ve ala elihi ve sahbihi ve selleme teslimen Velhamdülillahi Rabbil Alemin

Okuma Usulü :

En Az Günde Bir Defa veya En Fazla Günde iki Defa Sabah ve ikindi'den sonra okunup zikredilir.

TAHSiNi ŞERiF DUASININ TÜRKÇE ANLAMI

Tahsin-i Şerif Duasının Türkçe Anlamı:

"Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
Allah'ın salât ve selamı Efendimiz Muhammed'in, âlinin ve ashabının üzerine olsun.

Ey Allah'ım!
Arşın, Kürsî'nin ve üzerinde Hz. Muhammed (s.a.v.)'in nurunun hakkı için senden diliyorum:

    Beni muhtaç ettiğin kişinin kalbini bana boyun eğdir,

    Bana gücü yeten ama benim gücümün yetmediği kimselerin şerrinden beni koru!

Ey her şeyin mülkü elinde olan!
Sen her şeyi bilir ve her şeye gücü yetensin.

    Allah'ın kurduğu "La ilahe illallah" suruna,

    Kapısı "Muhammed Resulullah" olan,

    Anahtarı "La havle ve la kuvvete illa billah" bulunan bu sağlam kaleye sığınıyorum.

    Bana kötülük isteyeni Allah kahretsin! (Fısıltıyla, dokunuşla, her türlü gizli kötülüğe karşı.)

    Ben aslanım, oklarım işler; Allah'ın yardımıyla hiç kimseden korkmam!

(Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla)
"De ki: O Allah birdir. Allah Samed'dir. Doğurmamış ve doğmamıştır. Hiçbir şey O'nun dengi değildir." (İhlas Suresi, 3 defa)

Ey Allah'ım!

    Sidretü'l-Münteha'dan belalar kuşattığında,

    Emreden ve yasaklayanların şerrinden beni koru!

    Eğer bana gelirlerse geri çevir,

    Bana saldırırlarsa helak edersin!
    Çünkü sen benim de, onların da, tüm yaratılmışların da Rabbisin.
    "Allah onlara karşı sana yeter. O, işitendir, bilendir." (3 defa)

Eğer yüz çevirirlerse de ki:
"Allah bana yeter. O'ndan başka ilah yoktur. Ben O'na dayandım. O, büyük Arş'ın Rabbidir. Güç ve kuvvet ancak Allah'ındır."

Allah'ın salât ve selamı Efendimiz Muhammed'in, âlinin ve ashabının üzerine olsun. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur."

Okuma Usulü:
Günde en az 1 veya en fazla 2 defa (sabah ve ikindiden sonra) okunup zikredilir.

Kelime-i Tevhid'in Sırları

Kelime-i tevhid zikrinin sırları nelerdir?


La Tahzen-Üzülme

La ilahe illallah demek 99 belayı önler. Bunun en aşağısı sıkıntıdır.

La Tahzen-Üzülme

Rol modelin Allah Resülü olsun, çünkü O, kendisine tabi olanı mutluluğa götüren en büyük lider, kurtuluş ve başarıya götüren en büyük mürşittir.

La Tahzen-Üzülme

Harama bakan, kalbine gam ve kederden başkasını ekmez, mutlu olan kişi Rabbinden korkup da gözlerini haramdan saklayandır.

“La İlahe İllah” ın Sırrı

Kelime-i Tevhid; iman ile küfrü, saadet ehli ile sefalet ehlini tefrik eden, birbirinden ayıran en önemli kelimedir... “Lailahe illallah”, üzerine bütün salih amellerin inşa edildiği bir temeldir aynı zamanda. Temelsiz binanın yıkılmaya mahkûm olması gibi, önemli olsa da onun üzerine bina edilmeyen her iş, her amel, Kur’ani ifadeyle “hebaen mensura” yani havada uçuşan toza dönüşerek yok olmaya mahkûmdur.

“La ilahe illah”  yani “Allah’tan başka ilah yoktur” başka ne anlama geliyor?

Allah’tan başka ilah yoktur demek;

Hak ve adaletin er veya geç bir gün mutlak surette yerine gelmesi demek…

Merhamet demek, mağfiret demek…

Allah’tan başka ilah yoktur demek;

Gözyaşlarının boşa akmaması, sabrın meyvesiz, hayrın ve şerrin karşılıksız kalmaması, cinayetin, cürmün kısassız kalmaması demek…

Allah’tan başka ilah yoktur demek;

Endişelerin bertaraf olması, hakkın sahibine verileceğinin garantisi demek. Dolayısıyla kalbin itminana kavuşması, nefislerin huzura, gönüllerin sükûna ermesi demek…

Allah’tan başka ilah yoktur demek;

Cimriliğin değil, Kerem sahibinin kainatı yönetmesi demek…

Verdiğini geri almak Kerimliğin doğasında yoktur. Hayatı bize bahşeden Allah c.c, ölüm ile onu bizden almaz. Ölüm asla ve hâşâ bize bahşedilen hayatın elimizden alınması değildir. Aksine ölüm, “lailahe illah”ı hakkıyla söyleyenler için nihayetsiz güzeller güzeli yepyeni bir hayatın bahşedilişi demektir.

Allah’tan başka ilah yoktur demek;

Kâinattaki yaratılmışlar içinde hiçbir abesliğin, kusurun bulunmaması demektir...

Her şeyde bir hikmet vardır demek... Her olayın ardında bir hikmet vardır demek… Her yaratılmışın bir hikmeti vardır demek…  Acının,  kederin, hastalığın, hüznün, acizliğin, zayıf ya da güçlü olmanın ardında hep bir hikmet var demek.

Allah’tan başka ilah yoktur demek;

Kederlerimizin, dertlerimizin, sıkıntılarımızın, kusurlarımızın, hatalarımızın Rahman’ın sonsuz rahmetinde erimesi demek…

Allah’tan başka ilah yoktur demek;

Bütün güç ve kudretin O’nun elinde olması demek… Bütün ilimlerin sonsuz bilgisine O sahip demek… Bütün arzu ve isteklerimizin O’nun elinde olması demek…

Allah’tan başka ilah yoktur demek;

O’ndan kaçış yok, aksine kaçış O’na demek…

O, bütün kullar için sığınılacak makam demek…

Sıkıntılarımız, dertlerimiz, kederlerimiz için niyazda bulunup yakaracağımız en büyük kapı demek…

Velhasıl,  özellikle gönlü daralan mümin için ihlas ile, La ilahe illah demek;

Yalnız olmamak demek… Kurtuluş demek… İki cihan huzuru ve mutluluğunu garanti etmek demek…

Kelime-i Tevhid'in Önemi ve Fazileti

Kelime-i tevhîdin Allah katındaki yüksek kıymetini şu hâdise de ne güzel ifâde eder:

Bir mümin ebedî saâdet ve saltanata erebilmek için, ömür boyu kelime-i tevhîdin muhtevâsı içinde yaşamaya gayret etmesi şarttır. Yani kul, Allahʼtan gayrı zâhirî ve bâtınî bütün ilâhları reddedip gönlünü Allah inancıyla doldurur ve son ânına kadar bu minvâl üzere bir hayat yaşarsa, îmân ile can verip Cennetʼe nâil olması ümîd edilir. İstisnâlar hâriç, bu hakîkate zıt bir hayat yaşayan kimsenin son nefeste, “Lâ ilâhe illâllâh” diyebilmesi çok zordur. Nitekim bir hadîs-i şerîfte de:

“Bir kimse son nefeste (hâlis bir kalp ile) kelime-i tevhîd getirirse, Cennetʼe girer...” buyrulmuştur. (Hâkim, Müstedrek, I, 503)

Zira diğer bir hadîs-i şerîfte de;

“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz o şekilde haşrolunursunuz.” buyrulmuştur. (Münâvî, Feyzüʼl-Kadîr, V, 663)

Ubeydullah Ahrâr Hazretleri nakleder ki:

“Bir aziz zât, Nakşibend Hazretleri’ni vefatından sonra rüyasında görmüş ve ona:

«–Ebedî kurtuluşumuz için ne yapalım?» diye sormuş. Hâce Hazretleri şu cevâbı vermiş:

«–Son nefeste neyle meşgul olmak gerekiyorsa onunla meşgul olun!» Yani, son nefeste nasıl ki tamamen Hak Teâlâ’yı düşünmeniz lâzımsa, hayatınız boyunca da o şekilde uyanık olunuz!”

Bu yüzden ömür boyu, son nefesi îmân ile verebilmenin hazırlığı içinde bulunmak gerekir. Aksi takdirde, yani tevhîd muhtevâsında bir kulluk hayatı yaşamadan, sadece kelime-i tevhîdi söylemekle kurtulacağını ummak, boş bir hayaldir.

'Kelime-i Tevhid'in Getirisi Nedir?


Diyanet İşleri Başkanlığı bu seneki Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine “Hz. Peygamber, Tevhid ve Vahdet” konusunu ana tema olarak belirliyor. İ. Lütfi Çakan'ın kaleme aldığı bu yazıda da "tevhid ve vahdet" konusu işleniyor.

Tevhid sözlükte birlemek, terim olarak ise, Allah’ın birliği demektir. Kısaca, ”La ilahe illellah=Allah’tan başka kulluk edilecek ilah yoktur” cümlesi ile ifade edilir.

Tevhid inancı, Allah Teâlânın tartışılmaz vahdâniyetinin/tekliğinin kabul ve tasdik edilmesidir. Bunun en özlü ve yalın anlatımı İhlas suresi’ndedir: “De ki; O Allah, tekdir, birdir. Bütün varlıklar O’na muhtaç, fakat O, hiçbir şeye muhtaç değildir. Doğurmamış ve doğrulmamıştır. Hiçbir şey O’­na denk olmamıştır.”

Tevhîd inancı, tevhîd dışı her çeşit inancı reddetmeyi gerekli kılar. Çünkü tevhid, uluhiyette Allah Teâlâ’nın yegâneliğini kabullenmek demektir. Böylesi bir inancın tabiî sonucu kullukta da aynı birliğe sahip çıkmaktır. Allah’tan başkasını, (O’nun yerine koyup ya da O’na ortak tutup) kulluğa la­yık bulmamaktır. Bunun prensibini de yüce kitabımızın ilk suresi Fatiha’da bulmaktayız: “Yalnız sana kulluk ederiz.”

Böylesi bir tevhid inancı ve sonucuna yönelik aydınlatıcı bilgiyi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ile Muaz b. Cebel radıyallahu anh arasında geçen şu muhâverede (diyalog) bulmaktayız:

Muâz b. Cebel radıyallahu anh’den (v.18) nakledildiğine göre;

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

- “Ey Muâz! Allahın, kullar üzerindeki hakkı nedir, bilir misin?” buyurdu. Muâz:

- Allah ve Resûlü bilir” dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

- “Allah’ın, kullar üzerindeki hakkı, sadece O’na kulluk etmeleri ve hiç bir şeyi O’na ortak koşmamalarıdır.”

- Peki Kulların Allah üzerindeki hakları nedir, onu bilir misin? buyurdu. Muâz;

- Allah ve Resûlü bilir” dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem;

- “(Hiç bir şeyi kendisine ortak koşmayan) kulları cezalandırmamasıdır, “ buyurdu.

Bazı rivayetlerde şu ilave de bulunmaktadır. Muâz:

- Ey Allah’ın Resûlü! Bunu insanlara müjdeleyeyim mi? dedi. Hz. Peygamber:

- “Müjdeleme! Gevşeyiverirler” buyurdu.
TEVHİDLE İLGİLİ İKİ NOKTA

Bu hadîs-i şerîf, en kısa ve kestirme ifadesiyle, “hak” kavramı üzerinden tevhid’in gereğini, Allah’a kulluk etmek ve hiç bir şeyi ona eş-ortak kılmamak diye; getirisini ise, bu gereği yerine getiren muvahhid kulların, Allah Teâla tarafından cezalandırılmaması olarak açıklamaktadır. Hiç kuşkusuz bu büyük bir lütuf ve müjdedir.

İşte tam da bu noktada, yani Allah’ı bir bilip sadece O’na kulluk noktasında günün Müslümanları olarak bizler ne durumda bulunuyoruz? Bu da bizim sorunumuz olarak pek önemlidir.

Merhum Muhammed İkbal’in dediği gibi “din aşktır.” Bu aşkı, iman ve amel yani söylem ve eylem olarak ortaya koyabilmek tevhid inancının gereğini yerine getirmek demektir. Şu hadîs-i şerîf, tevhid tebliğcisi bütün peygamberleri kapsa­mak üzere bir genel tespitte bulunmaktadır:

“Ben ve benden önceki pey­gamberlerin en önemli ikrar ve çağrısı, ‘bir olan, eşi-ortağı bulunmayan Allah’tan başka tanrı yoktur’ sözüdür.”

Burada bir noktaya özellikle işaret etmekte fayda vardır. Hadisimizi, Muâz hadisini ve benzeri rivayetleri delil getirmek suretiyle kimileri kelime-i tevhid’in la ilahe illellah demekten ibaret olduğunu Muhammedu’r-resulullah denilmesine gerek olmadığını ileri sürebiliyorlar. Kimi müsteşrikler de kelime-i tevhid ve kelime-i şehâdette yer alan Hz. Peygamber’in nübüvvetini/peygamberliğini kabul etmeyi bir zaaf olarak değerlendirmektedirler. Oysa, “nübüvvet inancının tevhid ilkesini zedelediği” anlamına gelen bu zaaf iddiası; uluhiyet-beşeriyet ve yine uluhiyet - ubudiyet kavram ve statülerini kesin çizgilerle tespit ve tayin etmiş olan İslâm için söz konusu olamaz. Yüce Yaratıcıya zaaf isnad etmek demek olan böyle muhal, böyle akla zarar bir iddiayı, kelime-i tevhid’in bölünmesine gerekçe yapma düşüncesi asla kabul edilemez.

Öte yandan bilinen bir gerçektir ki, bütün peygamberler tevhid inancını telkin ve tebliğ etmişlerdir. Pek tabii olarak her Peygamber kendi ümmetine “Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. O halde Allah’tan korkun ve bana uyun/itaat edin” çağrısında bulunmuştur. Peygamber Efendimize de “Eğer Allah’ı seviyorsanız. bana uyun, de!” emri verilmiş bulunmaktadır. Bu demektir ki tevhid tebliğcisi her peygamber, tevhid çağrısında La ilahe illellah cümlesinin peşine kendisine uyulmasını eklemiştir. Çünkü kendisine uyulmasını isteyen herhangi bir peygamberin, peygamberliği kabul ve tasdik edilmeden ona uymak ve La ilahe illellah ikrarını içselleştirmek gerçekleştirilemez. Dolayısıyla Kelime-i tevhid’in asıl ve değişmeyen cümlesi La ilahe illellah”tır. Kıyamete kadar Peygamber Efendimizin risaleti geçerli olduğu için ümmet-i Muhammed açısından kelime-i tevhid, “La ilahe illellah Muhammedu’r-resulullah” cümlelerinden oluşmaktadır. Hem zaten ne zaman nerede la ilahe illellah denilse, Muhammedü’r-resulullah açıktan dile gerilmese bile zımnen söylenmiş kabul edilir. Çünkü tevhid inancının ve Allah sevgisinin temelinde -Al-i imran (3), 31’de açıklandığı gibi- Hz. Peygamber’i “Muhammedü’r-resûlüllah” olarak kabul edip ona uymak gerekir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in, Ben ve benden önceki pey­gamberlerin en önemli ikrar ve çağrısı, ‘bir olan, eşi-ortağı bulunmayan Allah’tan başka tanrı yoktur’ sözüdür” beyânı, insanlığın en önemli dâvasını, Allah’ın birliği ilkesinin gönüllere yerleşmesi ve oradan da günlük hayata yansıması ola­rak tespit etmektedir. Hiç kuşkusuz bu yansıma tevhid inancı ekseninde bir vahdet, birlik ve dirlik hayatı olarak gerçekleşecektir.

Yok eğer durum, “Gerçi lâ ilâhe sesi gelirse de, kalbten gitmiş, yalnız dudakta kalmıştır” diye İkbal’in yakındığı gibi ise, ya da Enes b. Mâlik radıyallahu anh’ın (v. 93) karşılaştığı bir grup Müslümanı “Lâ ilahe illellah” sözünüz dışında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında görmeye alıştığım hiçbir özelliği sizde göremiyorum.” diye uyardığı gibi ise, yani tevhid inancı amel/eylem olarak ortaya konulamıyorsa, tevhid ikrarında aranan “muhlisan min kalbih gönülden, içtenlikle, aşk ile” vasfı kaybolmuş demektir. Böyle bir durumda hadis-i şerifte verilen müjdeye talib olmak ya da tevhidin getirisine kavuşmak nasıl mümkün olacaktır? Nitekim bu noktadaki problem, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in, hadisin ortaya koyduğu gerçeği “gevşeyiverirler” buyurmak suretiyle Hz. Mu’az’ın müjdelemesine müsaade etmemiş olmasından da anlaşılmaktadır. Amelin birlikteliğinden soyutlanmış sade bir ikrar, insanı içi boş bir güvene sürükleyip aldatabilir. Tevhid inancı olmadan yapılacak amelin ise, zaten herhangi bir değeri söz konusu değildir.

Sözün özü, hadis-i şerifteki müjdeden, kulluk görevlerinden muâfiyet anlamı çıkarılamaz. Kimilerinin “biz hakikate erdik, şer’i mükellefiyetlerden kurtulduk” gibi lakırdıları tam bir sapkınlık ve aldanmışlık söylemi ve göstergesidir. İbadet muâfiyetinin peygamberlere ve dolayısıyla söz konusu müjdeli haberi bizzat veren Peygamber Efendimiz’e bile tanınmamış olduğu unutulmamalıdır.

Bu demektir ki hem tevhid’in gereği olan lâ ilahe illellah Muhammedür-resulullah ikrarı tam bir güven ve ihlas ile ifade edilecek hem de tevhidin getirisine ulaşmak açısından peygamber örneğine uygun olarak kulluk görevleri yerine getirilecektir.





Signing of RasitTunca

Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Cevapla


Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
Oku-1 Kumeyl Duası Arapça - Türkçe Okunuşu ve Anlamı RasitTunca 0 261 02-12-2025, 03:38 PM
Son Yorum: RasitTunca
Dini-1 Tahassun Duası Arapçası Okunuşu ve Anlamı RasitTunca 0 625 12-11-2024, 09:21 AM
Son Yorum: RasitTunca
Oku-1 Kırk senelik sihr dahî olsa, bunu yaparsan onu bozan ayet RasitTunca 0 260 12-11-2024, 01:53 AM
Son Yorum: RasitTunca
Dini-1 Vaaza Başlama Duası ve Anlamı: RasitTunca 0 303 12-08-2024, 12:43 PM
Son Yorum: RasitTunca
Oku-1 Delailin Nur Arapçası, Fazileti, Anlamı RasitTunca 0 2,241 02-28-2024, 07:13 AM
Son Yorum: RasitTunca
Dini-1 Sadakallahülazim Ne Demek? Arapça Yazılışı ve Türkçe Anlamı RasitTunca 0 1,125 06-18-2022, 08:52 AM
Son Yorum: RasitTunca
Dini-1 Tövbe İstiğfar Duası "Estağfirullah" ın Arapça Yazılışı Türkçe Okunuşu ve Anlamı RasitTunca 0 1,175 06-12-2022, 05:02 PM
Son Yorum: RasitTunca

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi