Hilalin Gözetlenmesi - "Hilali görünce oruç tutun, tekrar görünce
orucu bırakın" Hadisini Aciklarmisiniz
Bazen farklı ülkelerde hilalin görüldüğü söylenerek erken oruç tutulabiliyor.
Hilali görmede ölçü nedir? Bu durumlarda inanların nasıl hareket etmesi gerekir?
-----------------------------------------------------------------------------
Ramazan orucuna başlamak için Efendimiz hilalin görülmesini emretmiştir. Bu
konuda rivayetlerde geçen birkaç örneği aşağıda sunuyoruz :
İbni Ömer Radiyallâhu Anhümâ anlatıyor :
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem Ramazan’dan söz ederek buyurdular ki :
“Hilâli görünceye kadar oruç tutmayın, yine ( müteakip) hilâli görünceye kadar
da yemeyin. Bulut araya girerse ayı takdir edin.”
( Buhari, Savm : 11; Müslim, Sıyâm : 9; Muvatta, Sıyâm : 1; Ebu Dâvud, Savm : 4);
Nesâi, Savm : 10, 11)
Hz. Âişe Radiyallâhu Anhâ anlatıyor :
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem Şaban ayının günlerini hesapladığı
kadar başka bir ayın günlerini hesaplamazdı. Sonra Ramazan hilâlini görünce oruca
başlardı. Eğer bulut araya girer ( hilâli göremez) ise ( Şaban’ı) otuz gün olarak
hesaplar, sonra Ramazan orucuna başlardı. ( Ebu Dâvud, Savm : 6)
Yukarıdaki rivayetlerde anlaşıldığı üzere, ramazanın başlamasında esas hilalin
görülmesidir. Fakat hilal Cenab-ı Allah'ın takdir ettiği bir düzen çerçevesinde
hareket etmekde, programını aksatmamaktadır. Günümüzde ayın hareketleri çok
öncesinden takip edilebilmekde, dolayısıyla hilalin çıplak gözle görülmesi
zorunluluğu yerine ilim adamlarının verdiği bilgiler kafi gelebilmektedir.
Bu konuda özellikle aşağıdaki zikredeceğimiz rivayet manidardır :
İbni Abbas Radiyallâhu Anhümâ anlatıyor :
Bir bedevi Resulullah Sallallâhu Aleyhi Veselleme gelerek :
“Ben hilâli ( Ramazan hilâlini) gördüm!” dedi. Sallallâhu Aleyhi Vesellem :
“Allah’tan başka ilâh olmadığına şehadet getirir misin?” dedi.
Adam buna da, “Evet!” diye cevap verince, Efendimiz Sallallâhu Aleyhi
Vesellem :
“Ey Bilal! dedi, halka yarın oruç tutmalarını ilan et!”
( Ebû Dâvud, Sıyam : 14; Tirmizî, Savm : 7; Nesai, Savm : 8; İbni Mâce, Sıyam : 6)
Efendimiz hilali görme konusunda bir bedevinin yaptığı yemini kabul etmektedir.
Efendimizin, bir bedevinin şahitliğini kabul ettiğine bakıldığında, bugün bazı
insanların onlarca ilim ehlini dikkate almamalarının bariz bir hata olduğu
açıktır.
Kaldı ki, İslam aleminde bu tür ihtilaflar fitneye vesile olmak da, inananların
çelişki içerisine düşmelerine neden olmaktadır. Oysa ki fitne yüce kitabımızda
adam öldürmekden daha kötü olarak vasıflandırılmıştır. ( Bakara,191)
Efendimiz; oruçda, bayramda ve diğer dini amellerimizde ümmetin ortak hareket
etmesini tavsiye etmiş ve ancak amelin bu şekilde muteber olacağını ifade
etmiştir :
Ebu Hüreyre Radiyallâhu Anh anlatıyor :
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem buyurdular ki :
“( Muteber) oruç, ( hep beraber) tuttuğunuz gündekidir. ( Muteber) iftar, hep
beraber ettiğiniz gündekidir. ( Muteber) kurban hep beraber kurban kestiğiniz
gündekidir.”
( Tirmizî, Savm 11; Ebu Dâvud, Savm 5)
Bu hususda diğer önemli bir konu ise, ramazanın bazen 29 bazen de 30 çekebilmesi
durumudur ki, bu konuda hem bilimsel gerçekler hem de Efendimizin ( asm)
rivayetlerinde, Ramazan'ın bazen 29 bazen de 30 olabildiği görülmektedir.
Dünyanın düz bir küre olmaması, kutuplardan hafif basık olması, ayın dünya
etrafında dönerken kateddiği mesafeyi arttırıp azaltmasına neden olabilmekde, bu
ise ayların günlerinin farklı olmasına neden olmaktadır.
Peygamber Efendimiz ( ASM) aylardaki bu farklılıklara rivayetlerden gördüğümüz
üzere dikkat etmiş, ramazanın bazen 29 bazen de 30 olabileceğini vurgulamışır :
Abdullah ibni Ömer Radiyallâhu Anhüma anlatıyor :
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem buyurdular ki :
“Ramazan ayı şöyle, şöyle şöyledir ( Bu sırada iki elini bütün parmaklarıyla
iki sefer çırptı, üçüncü çırpışta sağ veya sol başparmağını yumdu).”
Müslim ve Nesai’den gelen bir rivayette, Peygamber Efendimiz Sallallâhu Aleyhi
Vesellem :
“Biz ümmi bir milletiz; ne yazı, ne de hesap biliriz. Ay, şöyle şöyledir”
dedi.
“Yani bir defasında yirmi dokuz, bir defasında otuz gösterdi” denmiştir.
( Buhari, Savm : 13; Müslim, Savm : 13-15; Ebû Dâvud, Savm : 4; Nesai, Savm : 17)
Netice itibariyle; Peygamberimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem Ramazan hilalini
gördükten sonra oruca başlamış, Şevval hilalini görünce de bayram yapmıştır.
Hilali görerek oruca başlama konusunda da dikkatli hareket etmiş, herkesi görmeye
teşvik etmiş, gören çıkınca da onun şahitliği üzerine orucu başlatmıştır.
Hilali görmede mutlaka çıplak gözle görülecek demek de, bir zorlamadır ve
inandırıcı bir davranış değildir.
Önemli olan, hilalin ilk gece akşam saatlerinde görülmesidir. Zaten ilk gün hilal
çok ince olacağı için herkesin açık ve net olarak görebilmesi mümkün değildir.
Bunun için teleskopla, astronomi biliminin verilerini kullanarak hilali
gözetleyip görmek de “hilali görme” anlamına gelmektedir.
Peygamberimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem, “Biz ümmi bir milletiz, ne yazı ne de
hesap biliriz” buyururken de bunun bir hesap işi olduğunu da bildiriyor.
O dönemde astronomik hesaplar bu kadar ileri seviyede değildi.
Ama bugün hilali gözetleme meselesi ve Ramazan veya Şevval hilalinin görülmesi
astronomi için çok basit ve sıradan bir iş haline gelmiştir.
Diğer yandan yukarıda mealini verdiğimiz hadiste Peygamberimiz Sallallâhu Aleyhi
Vesellem Müslümanların birlikte hareket etmelerine de dikkat çekmiş ve bize
birlik mesajı vermiş bulunmaktadır.
Astronomi ilmi, yıllar sonra ayın ve güneşin tutulacağını nasıl haber veriyor ve
saniyesi saniyesine aynen çıkıyorsa, teleskopla hilali görme meselesine de aynı
şekilde itibar etmek en isabetli olanıdır.
Ama bu hiçbir zaman çıplak gözle hilali gözetlemeye engel olmadığı gibi, hilali
gözetlemeyi terk etme anlamını da taşımaz.
--------------------------------
Hilal görülünce Ramazan başlar
Sual : Ramazanın başlamasında hesaba, takvime göre mi hareket edilir, yoksa
hilalin görülmesine mi itibar edilir?
CEVAP
Hesaba, takvime göre hareket edilmez. Hilalin görüleceği gün değil, doğacağı gün,
doğru olarak hesapla tespit edilir. Fakat dinimiz, oruca başlamayı ve bayramı,
hilalin doğmasına değil, hilalin görülmesine bağlamıştır. Hadis-i şerifte,
( Hilali görünce oruç tutun, tekrar görünce orucu bırakın) buyuruldu. Hilal, ya
hesapla bulunan günde veya bir gün sonra görülür. Hesapla bildirilen günden önce
asla doğmaz, doğmadığı için de görülemez, çünkü Allahü teâlânın koyduğu nizamda
eksiklik, yanlışlık yoktur. Güneşin ve ayın hangi saatte doğup batacaklarını, çok
önceden hesapla bilmek mümkündür. Yeni ayın hilali hesapla bulunan zamanda doğar,
fakat havanın bulutlu olması gibi sebeplerle bazen doğduğu gün görülmeyebilir.
Ramazan ayını tespit için, hilali aramak ve görmek gerekir. Hicri kameri ay 29
gün de çekebileceği için, hilal görülünce Şaban ayının 29’u da olabilir. Eğer
görülemezse, Şaban ayını 30’a tamamlamak gerekir. Hilali görmekle ramazanın
başlaması, hesapla bulunandan bir gün sonra olabilir, fakat bir gün önce olamaz,
çünkü hilalin, hesapla bulunan günden önce doğması ve görülmesi mümkün değildir.
Ramazan ayının her yıl 30 gün çektiğini sananlar da var. Hâlbuki kameri aylar
bazen 29, bazen 30 gün çeker. Hep 30 çekse, hicri yıl 360 gün olur. Her yıl, 10-
11 gün erken gelmesinin sebebi, kameri ayların bazen 29 çekmesinden dolayıdır.
Teknoloji asrındayız
Sual : Teknoloji asrındayız. Güneşin ne zaman doğup ne zamana batacağı bilindiği
gibi, hilalin de, ne zaman görüleceği saniyesi saniyesine tespit edilemiyor mu?
Niye her sene bu kargaşa oluyor?
CEVAP
Allahü teâlânın koyduğu nizamda eksiklik, yanlışlık olmaz. Güneşin ve Ayın hangi
saatte doğup, batacaklarını çok önceden hesapla bilmek mümkündür. Hesapla
bildirilen vakitten bir dakika bir saniye önce doğup batmaz. Yeni ayın hilali
hesapla bulunan zamanda doğar, fakat havanın bulutlu olması gibi sebeplerle bazen
doğduğu gün görülmeyebilir. Ramazan ayını tespit için hilali, yani gökte yeni ayı
aramak ve Ayı görmek, eğer görülemezse, Şaban ayını 30 güne tamamlamak gerekir.
Kargaşanın sebebi, hilal görülmediği halde, falanca ülkede görülmüş diyerek bir
gün önce oruca başlanmasıdır. Neden hiçbir zaman hesaptan sonra gördük demiyorlar
da hesaptan önce gördük diyorlar? Halbuki, hava bulutluydu biz göremedik deseler,
söyleyecek bir şey kalmaz. Vaktinden önce hilal görüldü demeleri çok yanlıştır,
apaçık bir yalandır!
Hilali gözetlemek
Sual : Hilal gözetlemede dinin hükmü nasıldır?
CEVAP
Mustafa Sabri Efendi buyuruyor ki :
( Şaban ayının 29 çektiği hesap ile kesin olarak bilinse, gerçekten de 29 olarak
çekse, Ramazanın girişini tespit için hilal gözetlense, hilal doğduğu halde, hava
bulutlu olduğu için görülemese, Şaban otuz gün olarak kabul edilir. Yine bunun
gibi, Ramazan ayının 29 çektiği hesap ile kesin olarak bilinse, gerçekte de 29
çekse, hava bulutlu olduğu için Ramazanın 29unda hilal görülmese, Ramazanı otuza
tamamlamak dinimizin emridir. Hadis-i şerifte, ( Hilali görünce, oruç tutun,
tekrar görünce orucu bırakın) buyuruldu.) [Meseleler]
Diyanet ne diyor?
Sual : Bu konuda Diyanet yetkilileri ne diyor?
CEVAP
Diyanet yetkilileri özetle dedi ki :
( Dinimiz, rüyeti yani hilalin görülmesi ile oruca başlanacağını emreder. Diyanet
olarak, Ramazan hilalini gözetledik. Bugüne kadar, rasathanenin yaptığı hesaplara
aykırı hiçbir sonuç tespit edemedik. Suudi Arabistan ile aramızdaki ayrılığın
sebebi, onların hilali gözetlemeleri ve bizim de hesaplara göre hareket etmemiz
değildir. Bu ülke, hilali gözetlemekle oruca başlamıyor, Amerikan almanaklarına
göre hareket ediyor. Bir heyetle S. Arabistan’a gittik. Gelin hilali birlikte
gözetleyelim dedik. Rabıta sekreteri Saffet bey, Biz Amerikan denizcilerinin
hesaplarına göre hareket ediyoruz dedi. 6 kişilik bir heyetle Cebel-i Sefaya
çıktık. Dürbün kullanmamıza rağmen hilali göremedik. Zaten hesaplara aykırı
olarak görmek mümkün değildi. Akşam olunca, hilalin görüldüğünü, bayram edilmesi
gerektiğini ilan edip milyonlarca müslümanın oruçlarını bozdurdular. Onların bu
hareketlerinin, yalan veya yanlış bir beyana dayandığı muhakkaktır.)
Bu yazıda da, hesap değil, hilalin görülmesi esas alınmıştır. Biz de her sene
( Hilal görülmeden oruca başlamayın, hilal görülmeden bayram etmeyin) diyoruz.
( Hesaba göre hareket edin) demiyoruz.
Bid’at ehline inanılmaz
Sual : Suudlar hilali gördük deseler bizim inanmamızın dini yönden bir mahzuru
olur mu?
CEVAP
Birincisi, hesaptan önce görülemeyeceği için, onlara inanmak ilmi, tekniği yani
gerçekleri inkâr olur. İkincisi, Vehhabiler Ehl-i sünnet olmadıkları için
sözlerine itibar etmek caiz olmaz. İslam âlimleri buyuruyor ki :
Bid'at sahibi, yani itikadda Ehl-i sünnetten ayrılmış olan 72 fırkanın hepsi, her
ibadeti yaptıkları halde, adil değildirler. Çünkü, ya mülhid olarak, imanları
gitmiş veya Ehl-i sünneti seb ediyorlar ki, bu da büyük günahtır. ( Hadika)
Müslümanı seb ve kötülemek günahtır, adaleti yok eder, şahitliği kabul olmaz.
( Dürr-ül-muhtar)
Vehhabilerin Bâtınilik yolunda birer zındık oldukları, Nimet-i İslam kitabının
nikah bahsinde yazılıdır. Bunun için, Ramazan, bayram ve hac zamanının gelmesini
anlamakta ve bütün din işlerinde, vehhabilerin, mezhepsizlerin sözlerine uymak
caiz değildir.
Farz-ı kifayedir
Sual : Hilali gözetlemek farz mıdır?
CEVAP
Hilali gözetlemek farz-ı ayn değil, farz-ı kifayedir. Aynı manada vacib-i kifaye
de denmiştir. Bazı müslümanlar gözetleyince diğerlerinden sakıt olur.
Nasıl gözetlenir?
Sual : Hilali gözetlemek için nasıl bir yol takip etmelidir?
CEVAP
Teleskop ve dürbün hilalin çıplak gözle görmesini kolaylaştırır. Önce rahat
görebilmek için bu aletlerle hilal aranır, bulunursa çıplak gözle de bakılır.
Görülürse ertesi günün, ayın ilki olduğu anlaşılır. Hesap işi de böyle
faydalıdır. Hilalin semada ne kadar kalacağı, hangi dakikalarda, dünyanın
nerelerinden görüleceğini gösterir. Hesabın, teleskobun faydası inkâr edilemez.
Yoksa hesaba göre bayram ilan edilmez.
Erken başlama ihtimali
Sual : Hilal resmen gözetlenmediğine göre, oruca erken başlama ihtimali olabilir.
Bunun zararı yok mu?
CEVAP
Ramazan ve bayramın, hilali görmekle değil de, takvime göre başlatıldığı
yerlerde, oruca ve bayrama hakiki zamanlarından bir gün önce başlanılmış
olabilir. Ramazanın başlaması, dinin emrine uygun olmuyor. Ramazanın ilk ve son
günü tutulan oruçlar, Ramazana rastlasa bile, şüpheli olduğu için bayramdan sonra
iki gün kaza orucu tutmak gerekir.
Hilal kaç günlük?
Sual : Hilalin bir veya iki günlük olduğu nasıl bilinir?
CEVAP
Tecrübesi olan bilir.
Oruçta hilal ve hesap
Sual : Sualimiz hilali görmekle ilgilidir. Ramazan orucunu tutup bayram etmede üç
grup insan var.
1- Bir kısmı herkesle birlikte oruca başlayıp herkesle birlikte bayram
yapıyorlar.
2- Bir kısmı Ramazan orucuna bir gün erken başlayıp, bayramı da bir gün erken
yapıyorlar.
3- Bir kısmı da, usul ile hicri ayları bulma hesaplarına uyarak, herkesten sonra
oruca başlayıp, herkesten sonra bayram ediyorlar.
Bu üç gruptan hangilerinin yaptığı doğrudur?
CEVAP
Birinci grup takvimlere yani rasathanenin hesaplarına uymaktadır. Hesaplar doğru
yapılırsa hilalin doğuşunu tespit etmekte hiç yanlışlık olmaz. Çünkü Allah’ın
nizamında zerre kadar yanlışlık olmaz. Hilal, hesabın bildirdiği saatte doğar,
saniye şaşmaz. İkinci gruptakilerin hesaptan önce oruca başlamaları ve bir gün
önce bayram etmeleri ilme aykırıdır, % 100 yanlıştır. Çünkü hesaptan önce hilalin
görülmesi imkansızdır. Güneşin doğuşu da aynen ayın doğuşu gibidir. Bir kimsenin
güneş doğmadan ben güneşi gördüm demesi elbette yanlıştır. Güneş ancak
takvimlerde bildirilen saatte doğar. Daha önce doğması imkansızdır. Ama güneş
doğduğu halde, hava bulanık olduğu için görülmeyebilir.
Ayların başlamasını gösteren hilal de böyledir. Hilal hesapla bulunan gün ve
saatte doğar. Ancak o gün o saatte görülmeyebilir. Dinimiz hilalin doğmasını
değil, görünmesini esas alır. Hilal görülmedikçe hesapla veya ayları tespit
usulleriyle bulunan günde bayram yapılmaz.
İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki :
( Ramazanın birinci gününü anlamak için takvimlere göre hareket edilmez. Çünkü
oruç, gökte yeni ayı görmekle farz olur. Peygamber efendimiz, ( Hilali görünce
oruca başlayın, hilali görünce bayram edin) buyurdu. Hilalin doğması hesapla
bilinir. Hesap sahih olup, hilal, hesabın bildirdiği gecede doğar, ama, o gece
görülmeyip, bir gece sonra görülebilir ve oruca, hilalin doğduğu gece değil,
görüldüğü gece başlanır. ( Redd-ül muhtar 289)
Dinimiz, hilalin görünmesini esas aldığı için, hilal görünmedikçe oruca
başlanmaz. Bu bakımdan ikinci gruptakiler % 100 yanlış yoldadır. Üstelik
bölücülük yaptıkları için fitneye de sebep oluyorlar. Dinimiz fitne çıkarana
lanet ediyor. Bu bakımdan birinci gruptakilerin yaptığı doğrudur. Ancak hilal
görülmeden oruca başlanıp bayram edilmişse, iki gün kaza orucu tutmak gerekir.
Böylece fitne de çıkarılmamış olur.
Üçüncü gruptakilerin yaptığı, usullerle hicri ayın birini bulmak, hesap gibi
kesin değildir. Herkesten ayrı olarak böyle bir şey yapmak ikinci gruptakiler
gibi yanlıştır. Dürer’deki hadis-i şerifte buyuruluyor ki :
( Sizin orucunuz, herkesin oruç tuttuğu gündedir. İftarınız da herkesin iftar
ettiği gündedir.) [Tirmizi, Ebu Davud]
Bu hadis-i şerifin Türkçe söylenişi şöyledir :
( Herkes oruca başlayınca siz de başlayın, herkes bayram edince, siz de bayram
edin)
Müslümanların, bayram sanarak Arefe günü kestiği kurbanlar, şer'an sabit olan
bayramı bilmedikleri için sahihtir. Demek ki, birinci gruptakiler isabetlidir.
Netice : Biz ilmi [bilimsel] olarak diyoruz ki, Türkiye Takvimi’nin esas aldığı,
150 yıldan beri ecdad tarafından uygulanan namaz vakitleri doğrudur, 1983’den
beri uygulanan vakitler temkinsizdir. Bizim hesabımız, yanlış olsa bile, namazı
vakti girdikten 5-10 dakika sonra kılmakta ve oruçta da imsak vaktinden 10-20
dakika önceden yiyip içmeyi kesmekte mahzur yoktur. Ecdadın hesabı doğru ise,
namazı vakti girmeden kılanlarınki sahih olmaz.
İki gün kaza orucu
Sual : Ramazandan sonra, yanılmadan dolayı, niye bir gün değil de, iki gün kaza
orucu tutuluyor?
CEVAP
Oruç tutulan ayın ilk ve son günleri, ramazana tesadüf ettiği kesin değilse, yani
hilal görülerek değil de, takvime göre tutulmuşsa, o günler şüpheli olur. Bu
bakımdan, hilali görerek ramazan ayı tespit edilmeyip, takvimlere göre
başlatıldığı yerlerde, ramazanın başlaması şüpheli olmaktadır. Böyle şüpheli
tutulan yerlerde, ramazandan sonra iki gün kaza tutmak gerektiği, Bahr, Hindiyye,
Kadıhan gibi muteber eserlerde yazılıdır.
Utarit hilal zannedilmiş!
Sual : Körfez ülkelerinde, niye her yıl Ramazan ayına bir gün önce başlanıyor?
Bugün teknik ilerlediğine göre, Ramazan hilalinin görüleceği gün önceden tespit
edilemiyor mu?
CEVAP
Allahü teâlânın koyduğu nizamda eksiklikler, yanlışlıklar olmaz. Güneşin ve Ayın
hangi saat ve dakikada doğup, batacaklarını çok önceden hesapla bilmek mümkündür.
Hesapla bildirilen vakitten bir dakika, bir saniye önce doğup batmaz. Yeni ayın
hilali hesapla bulunan zamanda doğar, saniye şaşmaz. Bu kargaşanın sebebi, hilal
görülmediği halde, falanca ülkede görülmüş diyerek, bir gün önce oruca
başlanmasıdır. Hiçbir zaman hesaptan sonra değil de, hep hesaptan önce
görüldüğünü söylemek, tekniğe çok zıt olduğu gibi, dine de zıttır. Hâlbuki hava
bulutlu idi biz göremedik deseler ve bir gün sonra bayram yapsalar kimse bir şey
diyemez. Vaktinden önce hilal görüldüğünü söylemek çok yanlıştır. Bir öğretim
üyesi, Ramazana erken başlanmasının bilgisizlikten kaynaklandığını, Utarit
yıldızının hilal sanıldığını bildirmektedir. 16 Ekim 2006 tarihli gazetelerde
çıkan habere göre, Birleşik Arap Emirliklerinden El-Ayn Üniversitesi öğretim
üyesi Muhammed Şevket, şunları söyledi : “Suudların ilanına göre oruç tutan
ülkeler, 23 Eylül Cumartesi günü oruca başladı. Oysa Cuma günü hilalin görülmesi,
Ayın o gün Güneşten önce batması, imkânsızdı. O gün Mekke’de Ay, Güneşin
batmasından iki dakika önce battı. Ayın vaktinden önce görülmesi imkânsızdır.”
Ramazan ve bayram hangi gün?
Sual : ( Suudiler, hilalin görülmesi esastır diyor, hesaba uyuyor. Diyanet hesap
diyor, ama rüyeti esas alıyor. İkisi de yanlıştır. Kavuşumun ertesi, ramazan
başlar) demek doğru mu?
CEVAP
Yanlıştır. Diyanet’inki hesap olarak doğruysa da, önceden ilan edilmesi yanlış
olur. Şöyle denirse doğru olur : Hesaba göre, kavuşum, şu gün şu saatte olacak,
ertesi günü hilal şu ülkenin şu şehirlerden görülecektir. Hilalin doğması değil,
görülmesi şarttır. Eğer dünyanın herhangi bir yerinden hilal görülmezse, ramazan
o gün değil, bir sonraki gün başlar. Genelde dünyanın herhangi bir yerinden
görüldüğü için hesaplar doğru çıkmaktadır. Merakıl-felah’taki hadis-i şerifte,
( Ay’ı görünce oruç tutun! Tekrar görünce, orucu bırakın!) buyuruldu. Bu emre
göre, ramazan ayı, hilalin görülmesiyle başlar. Hilali görmeden yapılan hesapla,
takvimle başlamanın caiz olmadığı, İbni Abidin, Eşiat-ül-lemeat ve Nimet-i
islam’da bildirilmiştir. Şaban ayının otuzuncu gecesi, güneş batınca, hilali
aramak ve görünce gidip kadıya haber vermek, vacib-i kifayedir.
Takıyyuddin Muhammed ibni Dakik diyor ki : İctima-ı neyyireyn’den 1-2 gün
geçmeden, hilal hiç görülemez. Şaban’ın 29. günü, güneş battıktan sonra, hilâl
aranır, görülmezse Şaban ayı 30’a tamamlanır. Bulutlu havada hilali bir âdil
Müslümanın görmesiyle, açık havadaysa, çok kişinin söylemesiyle, kadı ramazan
olduğunu ilan eder. Kadı yoksa, bir âdil Müslümanın hilali görmesiyle Ramazan,
iki âdil kişinin gördüm demesiyle Bayram olur. Ramazana ve bayrama hesapla
başlamanın caiz olmadığı Hindiyye’de de yazılıdır. Hilali görmekle ramazanın
başlaması, hesapla anlaşılandan bir gün sonra olabilir. Bu hesaplar, kameri ayın
başladığı vakti bulmak için değildir. Hilalin görülebileceği geceyi anlamak
içindir. İmam-ı Sübki de böyle buyurdu. ( Tahtavi ve Şernblali)
İbni Abidin hazretleri birinci cilt, 289. sayfada, kıble tayinini bildirirken
buyuruyor ki : Ramazanın ilk gününü anlamakta takvimlere güvenilmemeli, çünkü
oruç, gökte yeni ayı görmekle farz olur. Resulullah, ( Hilali görünce oruca
başlayın!) buyurdu. Hâlbuki hilalin doğması, görmekle değil hesapladır ve hesap
sahih olup, hilal, hesabın bildirdiği gecede doğar, fakat o gece görülmeyip, bir
gece sonra görülebilir ve oruca, hilalin doğduğu gece değil, görüldüğü gece
başlanır. Çünkü İslamiyet böyle emretmiştir. ( Redd-ül-muhtar)
Yine deniyor ki :
( Yanlış olduğunu bile bile, sırf herkesten ayrılmamak için biz de, Pazar günü
başlamak gerekirken, Pazartesi günü oruca başlayacağız.)
CEVAP
Bu çok yanlıştır. Ramazan ayı Pazar günü başlasaydı, kimseye söylemeden gizlice
oruç tutulabilir. Eğer Pazar günü Ramazan ise, o gün oruç tutmamak haram olurdu.
Ramazanın son günü bayram ise o gün yine oruç tutmak haram olur.
Bir söz vardır : Merd-i Kıbti, şecaat arz ederken sirkatini söyler. Yani Kıbti’nin
merdi, kahramanlıklarını anlatırken, yaptığı hırsızlıkları söyler demektir.
Bunlar da, 20 yıllık birikimleriyle haram işlediğini alenen ilan ediyorlar. Haram
işlemeyi yiğitlik olarak göstermek, kıyamet alameti olsa gerektir.
Pazar günü oruca başlayıp Ramazanın son günü bayram yapmak, yukarıda açıklandığı
gibi tamamen dine aykırıdır.
Bayram Pazar günüdür
Sual : Bir yazar, ( Bayram bu cumartesi günüdür) derken, bir başka yazar, ( Bayram
salı günüdür. Hesaba itibar edilmez, Ay gözle görülmelidir. Cumartesi günü hilâli
gözetlense, görmek mümkün olmaz. Pazar günü de Türkiye’den Ay’ı çıplak gözle
görme imkânı yoktur. Ay’ı görüp oruç tutmalı, Ay’ı görüp bayram yapmalı) diyor.
Bu yazara göre Pazar günü de hilâl görülmeyeceğine göre, pazartesi günü
görülebilir. O zaman bayram salı günü oluyor. Bu da yanlış değil mi?
CEVAP
Evet, her ikisi de yanlıştır. İkinci yazar, hem ( Hilâl görülmeli) diyor, hem de
daha gözetlemeden, pazar günü de görülemeyeceğini söylüyor. Yani o da, hesaplara
itibar ediyor. Kendi sözüyle çelişiyor. En büyük yanlış da, Kurban Bayramı ile
Ramazan Bayramı’nı karıştırmaktır. Ramazan Bayramı’nda dünyanın her hangi bir
yerinde hilâl görülünce, bütün dünyada görülmüş sayılır, ama Kurban Bayramı öyle
değildir. Her şehirden ayrı görülmesi gerekir. Bir de ikinci yazarın Şâfiî olma
ihtimali vardır. Şâfiî’de hilâlin dünyada görülmesine değil bölgelere itibar
edilir. İbni Âbidin hazretleri Hanefî’deki hükmü şöyle bildiriyor :
Bir yerde Ramazan başlayınca, dünyanın her yerinde oruca başlamak gerekir. Hac,
kurban ve namaz vakitleri böyle değildir. Bunların vakitlerinin bir yerde malum
olmasıyla, başka yerlerde de böyle olmaları lazım gelmez. ( Redd-ül-muhtar)
İki gün kaza orucu
Sual : Ramazan ayında tuttuğumuz oruçlar tam isabet etse, yani 30 gün oruç tutsak,
yine bayramdan sonra iki gün oruç tutmak gerekiyor mu?
CEVAP
Evet, hilâl dinin emrine uygun gözetlenmediği için, tutulan oruçların tamamı,
ramazana rastlasa bile, ilk ve son günü şüpheli olduğundan, bayramdan sonra iki
gün kaza orucu tutmak gerektiği Bahr, Hindiyye, Kadıhan gibi muteber eserlerde
yazılıdır. Seyyid Abdülhakim Arvâsî hazretleri de, ( Böyle yerlerde bulunan
Müslümanların bayramdan sonra, kaza niyetiyle, iki gün daha oruç tutmaları
lazımdır) buyurmuştur.
Şevval ayında altı gün oruç tutarken, kazaya da niyet edilirse, bu iki günlük
kaza orucu da tutulmuş olur.
-------------------------------
RAMAZAN AYININ HİLÂLİNİ GÖRMEK İÇİN TAKVİMDEN DEĞİL DE TELESKOP GİBİ GÖZETLEME
ÂLETLERİNDEN YARARLANMAK CÂİZDİR?
Hiç şüphesiz Ramazan ayının hilâli 30 saatlik olmadan onu çıplak gözle görmek
mümkün değildir. Buna ilâve olarak hava şartları sebebiyle bazen Ramazan ayının
hilâlini görmek mümkün değildir.Buna göre yeni ayın görülmesi ve Ramazan ayının
başlaması konusunda tahminî hesaplara yönelmek ( takvime göre hareket etmek) câiz
midir?
Yoksa mübârek Ramazan ayının orucuna başlamadan önce yeni ayı görmemiz mi
gerekir?
Published Date : 2009-08-16
Hamd, yalnızca Allah'adır.
Ramazan ayının hilâlini görmek için teleskop gibi gözetleme âletlerinden
yararlanmak, câizdir.Mübârek Ramazan ayının başlaması ( oruca başlama) veya ayın
sona ermesi ( bayram etme) konusunda astronomi ilimlerine ( takvime) göre hareket
etmek ise, câiz değildir. Çünkü Allah Teâlâ ne kitabında, ne de Elçisi Muhammed
-sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetinde bize bunu meşrû kılmıştır. Allah
Teâlâ, oruca başlamak için Ramazan ayının hilâlini, bayram etmek için ise Şevvâl
ayının hilâlini görmeyi bize ancak meşrû kılmıştır. Aynı şekilde hilâli, Ramazan
bayram namazı için toplanmak için meşrû kılmıştır. Onu, insanlar ve özellikle hac
için vakit ölçüleri olarak tayin etmiştir.
Müslümanın, Ramazan orucu, Ramazan ve Kurban bayramları, Beytullah'ı haccetmek,
hatalı olarak adam öldürmenin keffâreti için tutulan oruç veya zıhâr keffâreti
için tutulan oruç gibi ibâdetlerden birisi için yukarıda belirtilen vakitlerden
başka vakitler tayin etmesi câiz değildir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur :
( شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدىً لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَنْ كَانَ مَرِيضاً أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللَّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلا يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَى
مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ) [ سورة البقرة الآية : ١٨٥]
"Ramazan ayı, insanlara hak yolu gösteren, doğruyu ve hak ile bâtılın birbirinden
ayırt etmenin açık delilleri olarak Kur’anın ( kadir gecesinde) indirildiği aydır.
O halde sizden her kim, Ramazan ayını idrak ederse, onda oruç tutsun.Her kim de
onda hasta veya yolcu olursa ( tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza
etsin.Allah, sizin için ( dîninde) kolaylık ister,zorluk istemez.Bütün bunlar,
orucu bir aya tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine, orucun sonunda
( Ramazan bayramında tekbir getirip) Allah’ın adını yüceltmeniz, sizi doğru yola
iletmesi ( ve size kolaylık sağlamasına karşılık Allah’a) şükretmeniz içindir."
( Bakara Sûresi : 185)
Yine şöyle buyurmuştur :
( يَسْأَلونَكَ عَنِ الْأَهِلَّةِ قُلْ هِيَ مَوَاقِيتُ لِلنَّاسِ وَالْحَجِّ ) [ سورة البقرة من الآية : ١٨٩]
"( Ey Peygamber! Ashâbın) Sana hilâlleri sorarlar. ( Onlara) de ki : Onlar, insanlar
için özellikle hac için vakit ölçüleridir ( insanlar, onlarla ibâdetlerinin ve
muamelelerinin vakitlerini bilirler)." ( Bakara Sûresi : 189)
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- de bu konuda şöyle buyurmuştur :
( ( صُومُوا لِرُؤْيَتِهِ وَأَفْطِرُوا لِرُؤْيَتِهِ، فَإِنْ غُمَّ عَلَيْكُمْ فَأَكْمِلُوا الْعِدَّةَ ثَلاَثِينَ )) [ متفق عليه ]
“( Ramazan ayının) hilâlini gördüğünüzde oruç tutun. ( Şevvâl ayının) hilâlini
gördüğünüzde de bayram edin. Eğer ( Şaban ayının hilâli) size görünmezse, ( oruca
başlamak için Şaban ayını, bayram etmek için ise Ramazan ayını) otuz güne
tamamlayın.” ( Buhârî, hadis no : 1909, Müslim, hadis no : 1081)
Buna göre havanın açık veya bulutlu olması halinde hilâli göremeyen kimsenin,
Şaban ayını 30 güne tamamlaması gerekir. ( İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî
Komitesi Fetvâları, cilt : 10, sayfa : 100)
Bu, hilâlin başka bir ülkede görülmemesi halindeki hükümdür.Şayet hilâl, başka
bir ülkede görüldüğü şer'î olarak sâbit olursa, ilim ehlinin çoğunluğunun
görüşüne göre bu takdirde onların oruç tutmaları gerekir.
Yine en doğrusunu Allah Teâlâ bilir.
-----------------------------
İNSANLARIN RAMAZAN HİLÂLİNİ GÖRMELERİ GEREKİR Mİ?
İnsanların Razaman hilâlini görmeleri gerekir mi?
Published Date : 2012-07-19
Hamd, yalnızca Allah'adır.
Bir grup âlim, Ramazan hilâlini ilk gece görmeye çalışmanın farzı kifâye olduğu,
eğer bütün insanlar bunu terkederlerse, hepsinin günahkâr olacağı görüşüne
varmışlardır ki bu, Hanefî mezhebinin görüşüdür.
Bazı âlimler ise, Ramazan hilâlini görmeye çalışmanın müstehaptır, demekle
yetinerek şöyle demişlerdir :
"Şaban ayının 29. günü ile Ramazan ayının 29. günü, Ramazan ayının hilâlini
aramaya çalışmaları, insanların üzerine farzı kifâyedir.Zilkâde ayının hilâlini
de görmeye çalışmaları aynı hükümdedir. Devlet başkanının, insanlara bunu
emretmesi gerekir." ( "Mecmeu'l-Enhâr", cilt : 1, sayfa : 238 )
Yine şöyle demişlerdir :
"İnsanların, Şaban ayının 29. günü güneş batarken Ramazan ayının hilâlini aramaya
çalışmaları gerekir.Görürlerse, oruca başlarlar.Hava bulutlu olursa, Şaban ayını
30 güne tamamlarlar." ( "Fetâvâi-i Hindiyye", cilt : 1, sayfa : 197 )
Bu konuda detaylı bilgi için "Fethu'l-Kadîr", cilt : 2, sayfa : 313'e bakınız.
Başka âlimler de şöyle demişlerdir :
"İnsanların, Şaban ayının 30. gecesi, Ramazan ayının hilâlini görmeye çalışmaları
müstehaptır."
"Oruca dikkat etmek ve ihtilaftan uzak durmak için Ramazan ayının hilâlini
görmeye çalışmak müstehaptır.
Nitekim Âişe -Allah ondan ve babasından râzı olsun- bu konuda şöyle demiştir :
( ( كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَتَحَفَّظُ مِنْ شَعْبَانَ مَا لاَ يَتَحَفَّظُ مِنْ غَيْرِهِ، ثُمَّ يَصُومُ لِرُؤْيَةِ رَمَضَانَ، فَإِنْ غُمَّ عَلَيْهِ عَدَّ ثَلاَثِينَ يَوْمًا، ثُمَّ صَامَ )) [ رواه أحمد وأبو داود وصححه الألباني ]
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ( Ramazan orucunu kontrol etmek ve
korumak için) Şaban ayının günlerini saymaya dikkat ettiği kadar başka aya dikkat
etmezdi. Sonra Ramazan ayının hilâlini gördüğünde oruca başlardı. Şaban ayının
hilâli kendisine görünmezse, otuz güne tamamlar, sonra oruca başlardı." ( Ahmed,
hadis no : 24006, Ebû Dâvûd, hadis no : 1980, Elbânî de hadisin sahih olduğunu
belirtmiştir.) ( Keşşâfu'l-Kına'", cilt : 2, sayfa : 300 )
Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -
sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur :
( ( أَحْصُوا هِلاَلَ شَعْبَانَ لِرَمَضَانَ )) [ رواه الترمذي وحسنه الألباني في صحيح الترمذي ]
"Ramazan için ( veya ( Ramazan orucunu kontrol etmek ve korumak için) Şaban ayının
günlerini sayın." ( Tirmizî, hadis no : 623, Elbânî de 'Sahîhu't-Tirmizî, hadis
no : 678'de hadisin hasen olduğunu belirtmiştir. )
Tuhfetu'l-Ahvezî'nin yazarı şöyle demiştir :
"İbn-i Hacer şöyle demiştir : Yani Şaban ayının günlerini saymak ve kontrol
etmekte, hilâlin doğuşunu araştırmaya ve yörüngelerini görmeye gayret edin ki,
Ramazan hilâlini idrak etmekte gerçek bir bilgiye sahip olasınız ve ondan hiçbir
şeyi kaybetmeyesiniz."
"el-Mevsûatu'l-Fıkhıyye" yazarı ( cilt : 22, sayfa : 23'de) şöyle demiştir :
"Hilâli görmek, onunla ilgili olduğu için bazı ibâdetlerin vakitlerinin
belirlenmesini gerektiren bir iştir.Bu sebeple müslümanların, hilâli talep
etmekte gayret etmeleri ve bunu da Ramazan ayının başlangıcının bilinmesi için
Şaban ayının 30. gecesi, Ramazan ayının bitişi ve Şevvâl ayının başlangıcının
bilinmesi için Ramazan ayının 30. gecesi ile Zilhicce ayının başlangıcının
bilinmesi için de Zilkâde ayının 30. gecesi yapılması meşrû kılınmıştır. Bu
aylar, oruç ile hac gibi İslâm'ın iki önemli rüknü ( esası) ile bağlantılı olup
Ramazan bayramı ile Kurban bayramının tayin edilmesi içindir.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- de ümmetini hilâli görmeye teşvik
etmiştir.
Nitekim Ebû Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre,
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur :
( ( صُومُوا لِرُؤْيَتِهِ وَأَفْطِرُوا لِرُؤْيَتِهِ، فَإِنْ غُبِّيَ عَلَيْكُمْ فَأَكْمِلُوا عِدَّةَ شَعْبَانَ ثَلاَثِينَ )) [ متفق عليه ]
“( Ramazan ayının) hilâlini gördüğünüzde oruca başlayın. ( Şevvâl ayının) hilâlini
gördüğünüzde de bayram edin. Eğer ( Şaban ayının hilâli) size görünmezse, ( oruca
başlamak için Şaban ayını, bayram etmek için ise Ramazan ayını) otuz güne
tamamlayın.” ( Buhârî, hadis no : 1909, Müslim, hadis no : 1081)
Abdullah b. Ömer'den -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna
göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur :
( ( اَلشَّهْرُ تِسْعٌ وَعِشْرُونَ لَيْلَةً، فَلاَ تَصُومُوا حَتَّى تَرَوْهُ، فَإِنْ غُمَّ عَلَيْكُمْ فَأَكْمِلُوا الْعِدَّةَ ثَلاَثِينَ )) [ رواه البخاري ومسلم ]
"Bu ay, yirmi dokuz gecedir.( Şaban ayının) hilâlini görmedikçe oruca başlamayın.
( Şaban ayı) size görünmezse, Şaban ayını otuz güne tamamlayın." ( Buhârî ve
Müslim )
Birinci hadis, Ramazan orucuna başlamak için, Şaban ayının hilâlini görmeyi veya
Şaban ayını otuz güne tamamlamayı, bayram etmek için ise, Şevvâl ayının hilâlini
görmeyi veya Ramazan ayını otuz güne tamamlamayı gerekli kılmıştır.
İkinci hadis ise, Ramazan ayının hilâlini görmedikçe veya hava açık olduğu
takdirde Şaban ayını otuz güne tamamlamadan önce oruca başlamayı yasaklamıştır.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den, Ramazan orucunu kontrol etmek ve
korumak için Şaban ayının hilâlini görmeye önem verilmesini emreden şu hadisi
vardır :
( ( أَحْصُوا هِلاَلَ شَعْبَانَ لِرَمَضَانَ )) [ رواه الترمذي وحسنه الألباني في صحيح الترمذي ]
"Ramazan için ( veya Ramazan orucunu kontrol etmek ve korumak için) Şaban ayının
günlerini sayın." ( Tirmizî, hadis no : 623, Elbânî de 'Sahîhu't-Tirmizî, hadis
no : 678'de hadisin hasen olduğunu belirtmiştir. )
Yine, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in Ramazan ayını kontrol etmek için
Şaban ayına çok önem verdiği şu hadisi de vardır :
Âişe'den -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle
demiştir :
( ( كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَتَحَفَّظُ مِنْ شَعْبَانَ مَا لاَ يَتَحَفَّظُ مِنْ غَيْرِهِ، ثُمَّ يَصُومُ لِرُؤْيَةِ رَمَضَانَ، فَإِنْ غُمَّ عَلَيْهِ عَدَّ ثَلاَثِينَ يَوْمًا، ثُمَّ صَامَ )) [ رواه أحمد وأبو داود وصححه الألباني ]
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ( Ramazan orucunu kontrol etmek ve
korumak için) Şaban ayının günlerini saymaya dikkat ettiği kadar başka aya dikkat
etmezdi. Sonra Ramazan ayının hilâlini gördüğünde oruca başlardı. Şaban ayının
hilâli kendisine görünmezse, otuz güne tamamlar, sonra oruca başlardı." ( Ahmed,
hadis no : 24006, Ebû Dâvûd, hadis no : 1980, Elbânî de hadisin sahih olduğunu
belirtmiştir.)
Hadisi şerheden âlimler şöyle demişlerdir :
"Yani Ramazan orucunu kontrol etmek ve korumak için Şaban ayının günlerini
saymayı kendine bir görev kabul ederdi."
Sahâbe -Allah onlardan râzı olsun- hem Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in
hayatında, hem de vefâtından sonra Ramazan ayının hilâlinin görülmesine çok önem
verirler ve hilâli birlikte görmeye çıkarlardı.
Nitekim Abdullah b. Ömer'den -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet
olunduğuna göre, o şöyle demiştir :
( ( تَرَاءَى النَّاسُ الْهِلاَلَ، فَأَخْبَرْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنِّي رَأَيْتُهُ، فَصَامَهُ وَأَمَرَ النَّاسَ بِصِيَامِهِ )) [ رواه أبو داود ]
"İnsanlar ( sahâbe), hilâli birlikte görmek için toplandılar. Ben de hilâli
gördüğümü Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e tek başıma haber verdim.
Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- oruca başladı ve insanlara
da oruca başlamalarını emretti." ( Ebû Dâvûd, Kitabu's-Savm, Ramazan Hilâlini
Görmede Bir Kişinin Şâhitliğinin Yeterli Olacağı Bâbı, hadis no : 1995)
Enes b. Mâlik'ten -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle
demiştir :
"Bizler, Mekke ile Medine ararsında bir yerde Ömer -Allah ondan râzı olsun- ile
beraberdik. Birlikte hilâli görmek için toplandık. Ben ise keskin bakışlı birisi
olduğum için hilâli gördüm. Benden başka hilâli gördüğünü iddâ eden hiç kimse
yoktu. Ben Ömer'e şöyle demeye başladım : Sen göremiyor musun? Ömer ise, hilâli
göremiyordu."
Hanefîler, Ramazan ayının hilâlini Şaban ayının 30. gecesi görmeye çalışmanın,
farzı kifâye olduğunu söylemiştir. Eğer hilâli görürlerse, oruca başlarlar, yoksa
Şaban ayını otuz güne tamamlar, sonra oruca başlarlar. Zirâ kendisi olmadan farz
hasıl olmuyorsa, o şeyi yerine getirmek farzdır.
Hanbelîler ise şöyle söylemişlerdir :
"Oruca dikkat etmek ve ihtilaftan uzak durmak için Ramazan ayının hilâlini
görmeye çalışmak müstehaptır."
Mâlikîler ve Şâfiîlerin bu konuda herhangi bir görüşüne rastlamadık.
Değerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn'e -Allah ona rahmet etsin- :
Müslümanlardan herhangi birisi, Ramazan ayının girişi ve sona erişinin tesbiti
için hilâli görmeye çalışmazsa, bütün müslümanlar günahkâr olur mu? diye
sorulunca, o şöyle cevap vermiştir :
"Ramazan veya Şevvâl ayının hilâlini görmek için toplanmak, Sahâbe'nin -Allah
onlardan râzı olsun- bildiği bir şeydir.
( ( تَرَاءَى النَّاسُ الْهِلاَلَ، فَأَخْبَرْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنِّي رَأَيْتُهُ، فَصَامَهُ وَأَمَرَ النَّاسَ بِصِيَامِهِ )) [ رواه أبو داود ]
"İnsanlar ( sahâbe), hilâli birlikte görmek için toplandılar. Ben de hilâli
gördüğümü Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e tek başıma haber
verdim.Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- oruca başladı ve
insanlara da oruca başlamalarını emretti." ( Ebu Dâvûd )
Hiç şüphe yok ki Sahâbe'nin -Allah onlardan râzı olsun- yolu, yolların en
mükemmeli ve tamam olanıdır." ( Muhammed b. Salih el-Useymîn, "Oruç Hakkında 48
Soru ve Cevap" adlı kitabının 21 nolu soru.)
Bana göre, Ramazan, Şevvâl ve Zilhicce aylarının hilâlini görmek, farzı
kifâyedir. Çünkü oruç ve hac gibi İslâm'ın iki rüknü, bu ayların hilâlini
görmekle bağlantılıdır.
Yine de en iyisini Allah Teâlâ bilir.
-------------------------
Ramadan Ayına ve Bayramlara Girişin Tesbiti
Rabbimiz Allah c.c. , Ramadan ayında Müslümanların üzerine oruc tutmalarını
yazmıştır :
( شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدىً لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَنْ كَانَ مَرِيضاً أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللَّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلا يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَى مَا
هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ) [ سورة البقرة الآية : ١٨٥]
"Ramadan ayı, insanlara hak yolu gösteren, doğruyu ve hak ile bâtılın birbirinden
ayırt etmenin açık delilleri olarak Kur’anın ( kadir gecesinde) indirildiği aydır.
O halde sizden her kim, Ramadan ayını idrak ederse, onda oruç tutsun. Her kim de
onda hasta veya yolcu olursa ( tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza
etsin. Allah, sizin için ( dîninde) kolaylık ister,zorluk istemez. Bütün bunlar,
orucu bir aya tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine, orucun sonunda
( Ramadan bayramında tekbir getirip) Allah’ın adını yüceltmeniz, sizi doğru yola
iletmesi ( ve size kolaylık sağlamasına karşılık Allah’a) şükretmeniz içindir."
( Bakara Suresi : 185)
Yine şöyle buyurmuştur :
( يَسْأَلونَكَ عَنِ الْأَهِلَّةِ قُلْ هِيَ مَوَاقِيتُ لِلنَّاسِ وَالْحَجِّ ) [ سورة البقرة من الآية : ١٨٩]
" ( Ey Peygamber! Ashâbın) Sana hilâlleri sorarlar. ( Onlara) de ki : Onlar,
insanlar için özellikle hac için vakit ölçüleridir ( insanlar, onlarla
ibâdetlerinin ve muamelelerinin vakitlerini bilirler). " ( Bakara Sûresi : 189)
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere
farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” ( Bakara Sûresi : 183)
Ebu Hurayra ( radıyallahu anh) anlatıyor : "Rasulullah ( aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki :
"Kim Allah-u Teala yolunda bir gün oruç tutsa, Allah onunla ateş arasına,
genişliği sema ile arz arasını tutan bir hendek kılar.'' ( Tirmizi, Cihâd 3,
( 1624)
Ru'yet-i hilâl ( hilâlin görülmesi) meselesi öteden beri üzerinde durulan ve sonu
gelmeyen tartışmalara yol açan bir konudur.
Tartışmanın esası şudur :
Ramadan hilâlinin görülmesinde baş gözüyle görmeye mi itibar edilecektir, yoksa
bu hususta astronomik hesaplara dayanmak câiz midir?
Ramadan ayının ( Oruca) başlaması ile bayramın tesbiti konusunda müslüman âlimler
arasında büyük bir görüş ayrılığı vardır.
Bazı âlimler :
( صُومُوا لِرُؤْيَتِهِ وَأَفْطِرُوا لِرُؤْيَتِهِ، فَإِنْ غُمَّ عَلَيْكُمْ فَأَكْمِلُوا الْعِدَّةَ ثَلاَثِينَ )
[ متفق عليه ]
“( Ramadan ayının) hilâlini gördüğünüzde oruç tutun. ( Şevvâl ayının) hilâlini
gördüğünüzde de bayram edin. Eğer ( Şaban ayının hilâli) size görünmezse, ( oruca
başlamak için Şaban ayını, bayram etmek için ise Ramadan ayını) otuz güne
tamamlayın.”
( Buhârî , 1909 ve Muslim, 1081)
Hadisine göre, hilâlin görülmesine göre hareket edilmesi gerektiği görüşündedir.
Bazıları da bu konuda astronomi âlimlerinin görüşlerine dayanmakta ve şöyle
demektedirler :
"Astronomi âlimleri, kamerî ayların başlangıçlarını bilme konusunda astronomi
ilminde zirveye ulaşmışlardır."
Ramadan orucuna başlamak ve orucu bitirmek Ramadan ve Şevvâl hilallerinin
görülmesiyle olur. Şaban ayının 29. günü hilal gözetlenir; şayet hava bulutlu ise
veya hilal gözetlendiği halde görülmezse, Şaban ay'ı 30 güne tamamlanır ve
Ramadana böyle başlanır. Kamerî aylardan genellikle yedisi 29, beşi 30 gündür.
Hangi ayın 29, hangisinin 30 gün olacağı astronomi bilginlerince dahi daha
önceden tesbit edilemediğinden, İslâm'ın bu iki temel ibadeti olan oruç ve
Hacc'ın tam zamanında yapılabilmesi için hilalin her ay veya en azından Receb,
Şaban, Ramadan, Şevval ve Zilhicce aylarında izlenmesi gerekmektedir.
Hilali izleme, ibadete bir zemin hazırladığı için aynı zamanda bir ibadettir.
Cenab-ı Allah'ın "( O sayılı günler) Ramadan ay'ıdır. İnsanlar için bir ( rehber
ve) hidayet kaynağı olan Kur'an bu ayda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu ay'a
erişirse ( bu ay'ın hilalini görürse) oruç tutsun" ( Bakara, 185) buyurması bu
ibadetin başlangıcını belirlemiştir. Dolayısıyla hilalin ru'yeti ile yani
görülmesiyle oruç ibadetine başlanır.
Hilâlin, güneş battıktan sonra görülmesi, kamerî takvime göre içinde bulunulan
ayın sonunu, bir sonraki ayın başlangıcını gösterir.
Hilâl ilk doğduğunda çok ince olduğu ve çok kısa bir süre sonra kaybolduğu için,
ilk günün hilâlini görmek büyük bir dikkat ve tecrübeyi gerektirir. O anda hafif
bir sis bulunması durumunda hilâlin görülmesi mümkün olmaz. Bunun için
Peygamberimiz bu gibi durumlarda içinde bulunulan ayı, otuz güne tamamlamayı
emretmiştir.
Şimdi, her sene ihtilafa sebeb olan bu iki inanış hakkında delillerimizi
açıklayalım :
Ramadan ayının başlaması ve sona ermesinde hilâlin gözle görülmesine itibar
edilir. Çünkü Allah Teâlâ'nın, Peygamberimiz Muhammed ( s.a.v.) ile gönderdiği
İslâm şeriatı, genel ve kıyâmet gününe kadar sürecek kadar kalıcıdır.
Dünyevî ilimler ister ileri düzeyde olsun, isterse geri kalmış olsun, ister
teleskop gibi âlet olsun, isterse olmasın, o ülke insanları içerisinde astronomi
hesaplarını bilen ister bulunsun, isterse bulunmasın, İslâm şeriatı, her zaman ve
mekan için geçerlidir.
İnsanlar, her asırda ve yeryüzünün her yerinde hilâli gözle görebilirler. Fakat
astronomi hesaplarına göre durum böyle değildir. Bazı insanlar bunu bilebilir,
bazıları bilemeyebilirler. Aynı şekilde teleskop gibi âletler, bazı yerlerde
bulunabilir, bazı yerlerde bulunmayabilir. Ayrıca Rabbımız Allah Teâlâ, geçmişte
olanı bildiği gibi, gelecekte astronomi ve diğer ilimlerde ilerleme olacağını
bilir.
Bununla birlikte Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur :
فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ ) ( سورة البقرة : من الآية
"O halde sizden her kim, Ramadan ayını idrak ederse, onda oruç tutsun." ( Bakara
Sûresi : 185)
Peygamber ( s.a.v.)de bunu şu sözüyle açıklamıştır :
( صُومُوا لِرُؤْيَتِهِ وَأَفْطِرُوا لِرُؤْيَتِهِ، فَإِنْ غُمَّ عَلَيْكُمْ فَأَكْمِلُوا الْعِدَّةَ ثَلاَثِينَ )
[ متفق عليه ]
“( Ramadan ayının) hilâlini gördüğünüzde oruç tutun. ( Şevvâl ayının) hilâlini
gördüğünüzde de bayram edin. Eğer ( Şaban ayının hilâli) size görünmezse, ( oruca
başlamak için Şaban ayını, bayram etmek için ise Ramadan ayını) otuz güne
tamamlayın.” ( Buhârî , 1909 ve Muslim, 1081)
Allah Teâlâ, Ramadan ayının orucunu ve Ramadan bayramını, hilâlin görülmesiyle
bağlantılı kılmıştır. Allah c.c. yıldızları hesaplamak ve seyrini takdir etmek
gibi ilimlerde astronomi âlimlerinin ilerleyeceklerini bilmesine rağmen, Ramadan
ayının orucunu ve Ramadan bayramını, yıldızları hesaplamak sûretiyle bilinen ay
ile bağlantılı kılmamıştır.
Bundan dolayıdır ki bütün müslümanların, oruca başlamak ve bayram etmek
konusunda, Allah Teâlâ'nın, elçisi Muhammed ( s.a.v.)'in lisanıyla kendileri için
meşrû kıldığı hilâlin gözle görülmesine itimat etmeleri gerekir. Bu, ilim ehlinin
bir konuda ittifak etmesi gibidir. Her kim de buna aykırı hareket eder ve
yıldızların hesaplanmasına itimat ederse bu, şâz/aykırı bir görüştür ve ona
itibar edilmez.
Şunu da ifade edelim ki Ramadan ayının hilâlini görmek için teleskop gibi
gözetleme âletlerinden yararlanmak, câizdir. Mubârak Ramadan ayının başlaması
( oruca başlama) veya ayın sona ermesi ( bayram etme) konusunda astronomi
ilimlerine ( 1,5 sene önceden basılıp ilan edilen takvime) göre hareket etmek ise,
câiz değildir. Çünkü Allah Teâlâ ne kitabında, ne de Elçisi Muhammed ( s.a.v.)'in
sünnetinde bize bunu meşrû kılmıştır. Allah Teâlâ, oruca başlamak için Ramadan
ayının hilâlini, bayram etmek için ise Şevvâl ayının hilâlini görmeyi bize ancak
meşrû kılmıştır.
Fukahânın büyük çoğunluğuna göre rasathane hesaplarına itibar edilmez. Hilalin
görülmesi gerçekleşmediği takdirde önceki ayı 30'a tamamlamakla kamerî ay başlar.
Şâfiilerden bazı âlimlerle çok az sayıdaki hanefi âlimlere göre ise, rasathane
hesaplarına da itibar edilir. Ancak yukarıda kaydettiğimiz bütün hadislerde hesap
ile hilalin tesbiti asla söz konusu edilmemiştir. Rasûlullah ( s.a.v)'den sahih
senedlerle rivayet edilen bu hadislerde hilallerin subutunu, hilalin gözle
görülmesine bağlamaktadır.
Bu anlamda rivayet edilmiş bütün hadislerin hiçbirinde hesaba itibar edileceğine
dair bir işaret mevcut değildir. Hatta Rasûlullah ( s.a.v) bir hadislerinde :
وفي رواية لمسلم والنسائي : ]
إنَّا أُمَّةٌ أُمِّيَّةٌ َ نَكْتُبُ وََ نَحْسُبُ الشَّهْرَ هَكذَا وَهَكَذا ، يَعْنِي مَرَّةً تِسْعاً وَعِشْرِينَ وَمَرَّةً ثََثِينَ
Muslim ve Nesâî'de gelen bir rivayette :
"Biz ummî bir milletiz, ne yazı ne de hesab biliriz. Ay, şöyle şöyledir" dedi.
Yani bir defasında yirmidokuz, bir defasında otuz gösterdi" denmiştir."
( Buharî, Savm : 13, 5, 11, Talâk : 29; Muslim, Savm : 13-15, ( 1080); Ebu Dâvud,
Savm : 4, ( 2319, 2320, 2321); Nesâî, Savm : 17, ( 4, 139, 140); Kutub-i Sitte, Savm,
11, 3126)
AÇIKLAMA :
1- Rasûlullah bu iki hadiste, ramazan ayının bazan 29, bazan 30 olduğunu
parmaklarıyla göstererek tebliğ buyurmaktadır. Parmaklarıyla göstermenin
gerekçesini de ifâde etmiştir : "Biz ummî bir milletiz, okuma yazma bilmeyiz.
"Ummî, hadisin de açıkladığı üzere okuma bilmeyen, yazı bilmeyen mânalarına
gelir.
2- İbnu Hacer oruç, bayram, hacc gibi takvime muteallik işlerde hesaba değil,
ru'yete itibar edilmesi gerektiğini, hadislerin zâhirlerinden bunun anlaşıldığını
belirtir. Ve : "Oruç hakkındaki bu hüküm, -sonradan hesabı bilenler çıkmış olsa
bile- devam etmiştir" der. Bu kanaatine delil olarak 3116'da kaydettiğimiz Buhârî
hadisinde geçen "Eğer bulut mânî olursa orucunuzu otuza tamamlayın" ibâresini
zikreder. "Bulut halinde Rasûlullah, "hesab bilenlere sorun!" demiyor" der.
Ona göre bundaki hikmet, bulut halinde, mukelleflerin sayı hususunda eşit durumda
olmasından ve otuza tamamlama ile herkesten aynı şekilde ihtilafın ve
anlaşmazlıkların kalkacağındandır.
Biz İbnu Hacer'in sözünden, onun : "Eğer, havanın bulutlu olması halinde sayıyı
değil hesabı esas aldığımız takdirde mu'minler arasında ihtilaf çıkar, çünkü
hesab işinde ittifak sağlanmaz" demek istediğini anlamaktayız ki, hal-i hazırda,
ru'yet-i hilâl meselesinde İslâm âlemindeki kargaşayı ifade etmektedir.
Rasûlullah ( aleyhissalâtu vesselâm), hilâlin doğuşunun, başta güneş, diğer bir
kısım yıldızların rağmına olarak, önceden, herkesin ittifak edeceği, şaşmaz bir
şekilde hesab edilemeyip takvime bağlanamayacağını gâyb-âşina nubüvvet nazarıyla
görmüş, mucizâne bir surette bildirmiştir.
İslâm dini, belli bir zumrenin değil, her sınıf ve milletten insanların dinidir.
Hilalin gözle gözetlenmesi alim-avâm herkesin imkanı dahilinde olan bir husustur.
Hesab esas alındığı takdirde ancak bu işten anlayanlar tahkiki bir bilgiye
dayanarak hilali tesbit edebilirler. Genel halk tabakası ile bu işten
anlamayanlar onları taklit etmek zorunda kalırlar. Tahkiki bir bilgiye dayanarak
bütün müslümanların Ramadan orucuna başlamaları ve bayram yapmaları mümkün olmaz.
Bununla beraber rü'yeti esas alan âlimlerden bir kısmı, hilalin hesabla kesin
olarak tesbit edilebileceğini de kabul etmezler.
Gözle görmenin esas olduğunu söyleyen âlimlerin bir kısmı, hesapla hilalin
tesbitini, muneccim ve kâhinlerin sözlerini kabul etme ile aynı durumda görür ve
bu gibilerin sözlerine itimat etmenin İslâm'da yasaklandığını ifade ederler.
Hanefilerin bu husustaki genel görüşleri ise şöyledir :
Astronomi âlimlerinin ayın hareketlerini esas alarak yaptıkları hesaplara itibar
edilerek Ramadan ayının girdiği ilan edilemez.
İbn Abidin şöyle der :
"Muvakkidlerin ( zamanı hesaplayan uzmanların)sözüne itibar yoktur. Yani halka
oruç farz olmak için, onların sözü delil olmaz. Muneccimlerin hesabı ile amel
etmek Caiz değildir. Muvakkidlerin, filân gecede hilâl gök yüzünde şöyle
görülecektir demeleri ile oruç tutulmaz."
Fetavay-ı Hindiyye'de "Hilal meselesinde muneccimlerin haberlerine muracaat
edilmeyeceği gibi; geçerli olan görüşe göre, onların sözleri de kabul edilemez.
Hatta bir müneccimin bu hususta yaptığı hesapla, kendisinin amel etmesi caiz
değildir" denilmektedir. ( Fetavay-ı Hindiyye, I, 197).
İslâm bilginleri, astronomi ilminin sonuçlarını inkâr etmemekle birlikte, hilalin
gözlenmesi, nassla sabit olan bir ameldir. Nitekim Hanefî fukahası bunun vacib
olduğunda ittifak etmiştir. İlmin ilerlemiş olması her hangi bir vacibi ortadan
kaldırmaz. Kaldı ki; gözle görmenin kalbe vereceği rahatlıkla, takvim yaprağına
bakmak arasında büyük bir fark vardır.
Çoğunluğun katıldığı sahih görüşe göre;
Muneccimlerin ve astronomî bilginlerinin bu husustaki sözlerine itibar edilmez.
Çünkü hesaplar kesin olsalar da bunları yapanlar hatadan masum değildirler.
Nitekim memleketlerin takvimlerinin birbirinden farklı oluşu da bunu
göstermektedir. Diğer yandan, hesaplara göre kamerî aylar mutlaka 30 veya 29
değildir. Sürekli değişkendir. Bir yıl 30 çeken bir ay, ertesi yıl 29 olabilir.
Allah Teâlâ, kullarına kolaylık olması için orucun 29 olacağını Peygamberi
vasıtasıyla bizlere bildirmiştir.
Abdullah İbn Ömer ( r.anhuma), Rasûlullah ( s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu ifade
ediyor :
"Ayın 29. gecesi olunca hilali görmeden orucu açmayın. Şayet hava kapalı olursa
( görmenize mani olursa) sayıyı 30 tamamlayın"
( Buhârî, Savm, 11)
[img]
Hilalin Gözetlenmesi
Hilal Akşam namazı esnasında gözetlenir.
Şaban ayının 29 akşamı güneş hemen hemen batmak üzere iken gözetlenmeye başlar ve
battıktan sonra gözetlenir. Hilâlin görülmesi, hilâlin, güneş battıktan sonra
gökte kaldığı süre göz önünde bulundurulmaksızın kamerî ayın başlangıcı olarak
kabul edilir. Bu süre ister yirmi dakika olsun, ister az olsun, isterse fazla
olsun farketmez. Çünkü sahîh hadislerde, güneş battıktan sonra hilâlin kaybolması
için -dakika olarak- belirli bir sınırlama olduğuna dâir delil yoktur.
Ertesi gün , gündüz görülen Hilal ise bir sonraki günün hilali sayılır. Ayrıca
Ebû Hanîfe, İmam Muhammed, bir sonraki geceye ait olma ihtimalinden dolayı, zeval
vaktinden önce veya sonra olmasına bakmaksızın, gündüzün görülen hilâl ile
ramadan orucuna başlanamayacağı gibi ramadan orucunun bittiğine de
hükmedilemeyeceği görüşündedir. Diğer mezheplerin görüşü de bu yöndedir.
Hanefilere göre : ( el-Lubâb Şerhu'l-Kitab, 1163)
Şaban ayının 29. gününden itibaren hilâli görme araştırmalarının yapılması
vacibtir. Sürenin tamamlanması için yine Şevval ayının hilâlini gözetleme
çalışmaları yapmak da vaciptir. Eğer hilâli görürlerse oruç tutarlar, hava
bulutlu olursa Şaban'in günlerini 30'a tamamlarlar, sonra oruç tutarlar. Çünkü
esas olan ayın devam etmesidir. Delil bulunmaksızın ay sona ermiş olmaz.
Hanbelîlere göre : Oruç tutmada ihtilaftan kurtulmak ve ihtiyat için hilâli
gözetleme çalışmaları yapmak mustehabtır. Aişe ( r.anha) şöyle buyurmuştur :
"Peygamber ( a.s) Şaban ayında, başka aylarda göstermediği itinayı gösterir, sonra
Ramazan hilâlini görünce oruç tutardı." ( Keşşafu'l Kına , II, 349)
Ebu Hurayra'den merfu olarak rivayel edilen bir hadis-i şerifte . Peygamber ( a.s)
şöyle buyurmuştur :
"Ramadan'ı tesbit etmek için, Şaban'ın günlerini sayın." ( Dârakutni sahih bir
isnada rivayet etmiştir)
Hilâli görünce kişinin üç kere tekbir getirmesi sünnettir.
Esram'in, İbni Ömer'den rivayet ettiğine göre o şöyle demiştir :
"Peygamber ( a.s) hilâli gördüğü zaman şöyle dua ederdi :
"Allahım, bu hilali hakkımızda bereket, iman, emniyet ve huzur vesilesi kıl. Ey
hilal, benim ve senin Rabbin Allahtır."
Kişinin hilâli görünce işaret ederek onu insanlara göstermesi Hanefîlere göre
mekruhtur. Çünkü bu cahiliye döneminin işlerindendir.
Hilali Herkes mi Görmeli, Sınır Nedir ?
Ebu Hurayra ( r.anh), Peygamber Efendimiz ( s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu söyler :
"Ramadan orucunuzu hilali gördüğünüzde tutun. Hilali gördüğünüzde açın. Şayet
hava kapalı olursa ( ay'ın tesbitine engel olursa) otuza tamamlayınız"
( Buhari, Savm, II; Muslim, Siyam, 19, Hadis No : 1081; Nesâî, Siyam, 9; Dârimi,
Sivam, 2; Ahmed b. Hanbel, II, 422).
Başka bir rivayette :
"Hilali görmedikçe orucu tutmayın. Hilali görmedikçe orucu bozmayın. Hilali
gördüğünüzde orucu açın. Şayet hava kapalı olursa ( hilalin görülmesine engel
olursa) otuz gün sayın"
( Ahmed b. Hanbel, II, 430, 456).
Abdullah İbn Abbas ( r.anhuma), Rasûlullah ( s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet
eder :
"Orucu Ramadan'dan önce tutmayın. Orucu hilali gördüğünüzde tutun. Hilali
gördüğünüzde açın. Şayet hilalin görülmesine bulut engel olursa otuz günü
tamamlayın"
( Nesâî, Siyam, 13; Tirmizi, Siyam 5, H. No : 688 )
Abdullah İbn Abbâs der ki :
Ramadan ayından önce oruca başlayanlara şaşarım. Halbuki Rasûlullah ( s.a.v) şöyle
buyurdıı :
"Orucu hilali gördüğünüz de tutun ve hilali gördüğünüz zaman açın. Şayet hava
kapalı olursa ( hilali görmenize mani olursa) sayıyı otuza tamamlayın "
( Nesâî, Siyâm, 12; Dârimî, Savm, 2; Ahmed b. Hanbel, I, 221; İmam Malik, Muvatta,
Siyam, I, H. No : 3).
عن ابن عمر رَضِىَ اللّهُ عَنْهما : ]
أَنَّ رَسُولُ اللّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ذَكَرَ رَمَضَانَ فَقَالَ : َ تَصُومُوا حَتَّى تَرَوُا الهـَِل، وََ تُفْطَروا حَتّى تَرَوْهُ، فَإِنْ غُمَّ عَلَيْكُمْ فَاقْدُرُوا لَهُ [. أخرجه الستة إ الترمذي.وفي رواية للبخاري : » فَإِنْ غُمَّ عَلَيْكُمْ فَأَكْمَلُوا ثََثَيْنَ«.ولمسلم
والنسائي عن أبي هريرة : » فَأنْ غُمَّ علَيْكُمْ فصُومُوا ثَثِينَ يَوْماً«. »غُمَّ عَلَيْكُمْ «. أي غطاه شئ من السحاب، أو غيم أو غيره فلم يظهر .
Abdullah ibnu Ömer ( radıyallahu anhumâ) anlatıyor : "Rasûlullah ( aleyhissalâtu
vesselâm) ramadanı zikrederek buyurdular ki :
"Hilâli görünceye kadar oruç tutmayın, yine ( muteâkib) hilâli görünceye kadar da
yemeyin. Bulut araya girerse ayı takdir edin."
( Buharî, Savm : 11, 5, 13, Talâk : 25; Muslim, Sıyâm : 9, ( 1080); Muvatta, Sıyâm : 1,
( 1, 286); Ebu Dâvud, Savm : 4, ( 2320); Nesâî, Savm : 10, 11, ( 4, 134); Dârimî,
Savm, 2; Kutub-i Sitte, savm, 1, 3116)
Buharî'nin bir rivayetinde : "Bulut, görmenize mâni olursa sayıyı otuza
tamamlayın" denmiştir.
Muslim ve Nesâî'nin Ebu Hurayra'dan kaydettikleri bir rivayette : "Hava bulutlu
ise otuz gün oruç tutun" denmiştir.
Buna göre havanın açık veya bulutlu olması halinde hilâli göremeyen kimsenin,
Şaban ayını 30 güne tamamlaması gerekir. ( İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî
Komitesi Fetvâları, cilt : 10, sayfa : 100)
Bu, hilâlin başka bir ülkede görülmemesi halindeki hükümdür. Şayet hilâl, başka
bir ülkede görüldüğü şer'î olarak sâbit olursa, ilim ehlinin çoğunluğunun
görüşüne göre bu takdirde onların oruç tutmaları gerekir.
Hadis, hilâl görüldüğü zaman ( müslümanlardan adâletli bir kimse bile olsa) oruca
başlama konusunda genel bir hitaptır.
Yine, bütün müslümanların üzerine oruca başlamanın farz olması için,
müslümanlardan adâletli ve güvenilir birisinin hilâli görmesinin yeterli olduğuna
delâlet eden delillerden birisi de, Abdullah b. Ömer'in ( r.anhuma) rivâyet ettiği
şu hadistir :
( تَرَاءَى النَّاسُ الْهِلاَلَ، فَأَخْبَرْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنِّي رَأَيْتُهُ، فَصَامَهُ وَأَمَرَ النَّاسَ بِصِيَامِهِ )
[ رواه أبو داود ]
"İnsanlar ( sahâbe), hilâli birlikte görmek için toplandılar. Ben de hilâli
gördüğümü Rasûlullah ( s.a.v.)'e tek başıma haber verdim. Bunun üzerine
Rasûlullah( s.a.v.) oruca başladı ve insanlara da oruca başlamalarını emretti."
( Ebû Dâvûd, Kitabu's-Savm, Ramadan Hilâlini Görmede Bir Kişinin Şâhidliğinin
Yeterli Olacağı Bâbı, hadis no : 1995)
Bazı bid'at ehli, "insanın, Ramadan hilâlini kendisi görmedikçe oruç ona farz
olmaz" sapık inancından dolayı, diğer müslümanlardan geri kalarak oruca daha
sonra başlamaktadırlar. Peygamber ( s.a.v.)'den rivâyet olunan hadisler, onları
reddetmektedir.
Üstelik onlara şunu sormak lazım : O halde gözleri görmeyen veya zayıf gören
kimse, ne yapar?
Durum, Allah Teâlâ'nın şu âyette buyurduğu gibidir :
( فَإِنَّهَا لا تَعْمَى الْأَبْصَارُ وَلَكِنْ تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّتِي فِي الصُّدُورِ) [ سورة من الحج الآية : ٤٦ ]
"Ne var ki gözler kör olmaz, fakat sinelerdeki kalbler kör olur." ( Hac Sûresi :
46)
Farklı Ülkelerdeki Hilalin Durumu ve Müslümanın Tavrı !
[IMG]
Ayın Doğuş Yerlerinin Farklı Olması : ( İhtilâf-ı Metali")
Ayın doğduğu yerlerin bir yahut birden farklı olmasına göre, doğuda ve batıda
bütün Müslümanların tek bir vakitte oruca başlaması farz olup olmaması konusunda
fakihlerin görüşleri ikiye ayrılmaktadır :
Cumhura göre : Ayın doğuş yerlerinin farklılığına itibar edilmeyip bütün
Müslümanların aynı zamanda oruç tutmaları lazımdır.
Şafiîlere göre, uzak mesafelerde ayın doğuşunun farklılığına göre oruca başlamak
ve bayram yapmak mümkündür. Esah olan görüşe göre, bazı Şafiîlerin söyledikleri
şu söze itibar edilmez :
Namazların kısaltılarak kılınması için konulmuş mesafe olan 89 km. uzaklığa göre,
yakın ve uzak beldeler arasında her hangi bir fark yoktur.
Ayın doğuş yerlerinin farklı olmasında ihtilaf bulunduğunu bilmekle beraber,
güneşin doğuş yerlerinin farklı oluşunda olduğu gibi, uzak beldeler arasında bu
durum olmaktadır. Devlet başkanının, kendi nezdinde sabit olduğu üzre oruç
tutmayı emretme hakkı bulunduğunda ihtilaf yoktur. Çünkü hakimin verdiği hüküm
ihtilafı ortadan kaldırır. Endülüs, Hicaz, Endonezya ve Mağrib gibi uzak
beldelerde buna riayet edilemiyeceği konusunda ittifak etmişlerdir.
( Reddul-Muhtar, II, 131; Mecmuatu-Resailî İbn-i Abidin, I, 253; Tefsîru'l-
Kurtubî, II, 296
Fethu'l-Bari, IV, 87; el-Mecmu, VI, 300; Bidayetu'l-Muctehid, I, 278; el-
Kavânînu'l-Fıkhıyye 116.)
Önce bu önemli konuda fakihlerin açıklamalarını zikredeceğiz :
Hanefîlere göre : ( ed-Durru'l-Muhtâr, U, 131-132; Meraki'l-Felâh, 109)
Zevalden önce ve sonraki zamanlarda gündüzün ayın doğuş yerlerinin farklı oluşuna
itibar edilmez. Mezhebin kuvvetli olan görüşü budur. Alimlerin çoğu da bu görüşü
benimsemişlerdir. Fetva da buna göredir. Batıda bulunan Müslümanların hilâli
görmesiyle, iki kişinin şahidlik görevini yüklenmeleri yahut hakimin bu konuda
hüküm verdiği İle ilgili şahidlik ederlerse yahut haber yayılırsa doğudaki
Müslümanların da oruç tutmaları gerekir. Ancak, falan belde halkının hilâli
görmüş olduklan haberi verilirse bununla amel edilmez. Çünkü bu kesinliği
bulunmayan bir haberdir.
Malikilere göre : ( eş-Şerhu'l-Kebîr, I, 510; Bidayetu'l-Muctehid, I, 278; ei-
Kavânînu'l-Fıkhıyye, 116)
Hilâl bir ülkede görüldüğü zaman, ister yakın olsun, ister uzak olsun, oruç
tutmak herkese farz olur. Bu konuda sefer mesafesine itibar edilmez. Ayın doğuş
yerlerinin aynı yahut farklı olmasına da itibar edilmez. Kendisine bu haber
bildirilen herkesin oruç tutması farz olur. Ancak hilâlin göründüğü adaletli iki
kişinin yahut büyük bir toplululğun şahidliği ile sabit olmak gerekir.
Hanbelî'lere göre : ( Keşşafu'l Kına ; II, 353)
İster yakın ister uzak olsun, bir yerde hilâl görüldüğü zaman, bütün insanlara
oruç tutmak farz olur. Bu konuda göremeyenin hükmü görenin hükmü gibidir.
Şafiî'lere göre : ( el-Mecmu, VI, 297-303; Muğni'l-Muhtâc, 1, 422-423)
Bir beldede hilâl görülünce, bunun hükmü sadece buraya yakın beldeleri bağlar,
uzak olardan bağlamaz. Esah görüşe göre bu , ayın doğuş yerlerine göre fark eder.
Ayın doğuş yerlerindeki farklılık yirmi dört fersahtan daha az mesafede olmaz.
( Fersah : 5544 metredir. Böylece bu mesafe 5544x24=133,956 km. eder. Kasr mesafesi
89 km. olup bu da dört bürd yahut 16 fersahtır. Bir fersah=Üç mil, bir mil=4000
adım, bir adım=Üç ayak, iki ayak=bir zira', bir zira'=24 parmak genişliğidir.)
Uzak beldeye orucu vacib kılmadığımız takdirde hilâlin görüldüğü beldeden biri bu
uzak beldeye yolculuk yapsa orada Esah olan görüşe göre, vucuben orucun sonunda
onlara uyar. Hatta kendisi diğer beldeye göre otuzu tamamlamış olsa bile uyar.
Çünkü bu kişi o beldeye gelmekle onlardan biri gibi olmuştur. Dolayısıyla onlar
için sabit olan hüküm kendisi için de gerekli olur.
Rivayet edildiğine göre îbni Abbas, Kureyb'e böyle yapmasını emretmişti.
Bir kimse hilâlin henüz görülmediği bir beldeden hilâlin görüldüğü beldeye gitse,
onlarla birlikte bayram yapması farzdır. Çünkü bu kişi de onlardan biri gibi
olmuştur. Eğer bu ülkede Ramadan tam tutulmuşsa, ister kendisi 28 gün, ister 29
gün tutsun fark etmez. Eğer kendisinin tuttuğu günler 28 gün ise sonradan bir
günü kaza eder. Çünkü ay 28 gün olmaz.
Bir kimse her hangi bir ülkede bayram yaptıktan sonra, gemi ile yahut uçakla
halkı oruç tutmakta olan uzak bir ülkeye yolculuk etse, Esah görüşe göre, günün
geride kalan kısmında oruç tutar. Bunu yapmak vacibdir. Çünkü kendisi de onlardan
biri olmuştur.
Uyarı :
Türkiyede yaşayan müslümanların Oruca başlamak için ben ülkeme ( Takvime-diyanete)
uyuyorum demeleri hatalıdır. Çünkü Laik Türkiye hilali gözetleme gibi bir
çalışması yoktur!
Şafii mezhebini taklid eden müslümanların, Oruc İbadeti ve bayram gibi ümmetin
birlik olması gerek durumlarında Cumhuru takib edib uyması hak olandır!
Mezheblerin Konu İle İlgili Delilleri :
Şafîîlerin delilleri : Şafiîler ayın doğuş yerlerinin değişik olmasına itibar
ederken sünnete, kıyasa ve akla dayanmışlardır.
1- Sünnet : Sünnetten iki hadise dayanmışlardır :
Birincisi Kureyb hadisi, ikincisi Îbni Ömer hadisidir.
Kureyb hadisi :
وعن كريب قال : ]
اسْتَهَلَّ عَليَّ رَمَضَانُ وَأنَا بِالشَّامِ فَرَأيْتُ الهَِلَ يَوْمَ الجُمُعَةَ، ثُمَّ قَدِّمْتُ الْمَدِينَةَ فِي آخِرِ الشَّهْرِ، فَسَألَنِي ابْنُ عبَّاسِ مَتَى رَأيْتُمُ الهَِلَ؟ قُلْتُ : يَومَ الجُمُعَةَ فَقَالَ : أَنْتَ رَايْتَهُ؟ فَقُلْتُ : نَعَمْ، وَرَآهُ النَّاسُ وَصَامُوا وَصَامَ مُعَاوِيةُ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ فَقَالَ :
لَكِنَّا رَأيْنَاهُ لَيْلَةَ السَّبْتِ فََ نَزَالُ نَصُومُ حَتَّى نُكَمِّلَ ثََثِينَ، أَوْنَرَاهُ قُلْتُ : أَفََ تَكْتَفِي بِرُؤيَةِ مُعَاوِيةَ وَصِيَامِهِ؟ فَقَالَ : هَكَذَا أَمَرَنَا رَسُولُ اللّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ [. أخرجه الخمسة إ البخاري، وهكذا هو في كتاب الحميدي، يوم الجمعة،
وكلهم قالوا ليلة الجمعة وهو الصحيح ، و كذا هو في جامع ا‘صول ليلة الجمعة
"Ummul-Fadl, Kureyb'i Samda bulunan Muaviye'ye göndermiştir. Kureyb demiştir ki :
"Şam'a geldim ve Ummu'l-Fadl'ın ihtiyaçlarını giderdim. Ben Şam'da iken Ramadan
hilâli girmişti. Cuma gecesi hilâli gördüm. Sonra ayın sonunda Medine'ye geldim.
Abdullah b. Abbas hilâlden bahsederek sorular sordu ve : "hilâli ne zaman
gördünüz?" dedi.
"Cuma gecesi gördük" dedim, îbni Abbas : "Sen hilâli gördün mü?" diye sordu.
"Evet, gördüm." dedim. 'İnsanlar da hilâli görerek oruç tuttular, Muaviye de oruç
tuttu" dedim.
İbni Abbas ise : "Fakat biz hilâli Cumartesi gecesi gördük, Ramadan'ı 30 a
tamamlayıncaya veya hilâli görünceye kadar oruç tutmaya devam edeceğiz" dedi.
Kendisine : "Muaviye'nin orucu ile ve hilâli görmesi ile yetinmeyecek miyiz?"
dedim.
İbni Abbas : "Hayır, Rasulullah ( s.a.v) bize böyle emretti" dedi."
( Muslim, Kit. Siyam, bab. 5, hn. 1087; Ebu Dâvûd, Kit. Savın, bab. 9, hn. 2332;
Tirmizi, Kit. Savm, bab. 9, hn. 692; Nesei, Kit. Savm, bab. 7, hn. 2113;
Darakutni, Kit. Siyanı, bab. 21; Musned İmam Ahmed, C. 1, Sh. 306)
Bu hadis, İbni Abbas'ın Şam halkının hilâli görmesi ile yetinmediğine ve bir
belde halkına, başka bir belde halkının hilâli görmesi ile amel etmek
gerekmediğine delalet etmektedir.
وعن أبي هريرة رَضِىَ اللّهُ عَنْه قال : ]
قَالَ النَّبِيُ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : الصَّومُ يَومَ تُصُومُونَ وَالفِطْرُ يَوْمَ تُفْطِرونَ، وَا‘َضْحَى يَوْمَ تُضَحُّونَ
[. أخرجه أبو داود والترمذي.
Ebu Hurayra ( radıyallahu anh) anlatıyor : "Rasûlullah ( aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki :
"( Muteber) oruç, ( hep beraber) tuttuğunuz gündekidir. ( Muteber) iftar, ( hep
beraber) ettiğiniz gündekidir. ( Muteber) kurban ( hep beraber) kurban kestiğiniz
gündekidir."
( Tirmizî, Savm : 11, ( 697); Ebu Dâvud, Savm : 5, ( 2324); Kutub-i Sitte, savm, 9,
3124)
AÇIKLAMA :
Tirmizî, hadisin mânasını, bazı ilim ehlinin : "Ramadan orucunun başlama ve bitme
günlerinin cemaatle ve insanların çoğunluğu ile yapılması gerekir" diye
anladığını belirtir. Mubârakfûrî, Tirmîzi şerhi'nde hadis hakkında şu
açıklamaları sunar :
"Hattabî bu hadisin mânasını şöyle açar : "İçtihada dayanılarak varılan hükümlerde
düşülen hatanın sorumluluğu halktan kaldırılmıştır. Sözgelimi bir kavm, hilâli
görme hususunda gayret sarfetmelerine ( içtihad) rağmen hilâli göremeseler, bu
durumda orucu otuza tamamlamadan bayram yapmazlar. Sonradan ramadanın yirmidokuz
gün olduğu nazarlarında kesinlik kazansa, artık onlara ne günah, ne ayıplama
hiçbir şey gerekmez, oruçları da iftarları da olmuş bitmiştir.
Arafat'ta vakfe gününde hata yapılsa da hüküm aynıdır, vakfenin iâdesi gerekmez.
Munzirî, Telhîsu's-Sunen'de der ki : "Dendi ki, bu hadiste yevm-i şekkte ihtiyaten
oruç tutulmayıp, herkesin oruç tutuğu günde oruç tutmanın gereğine de işâret
vardır."
Yine dendi ki : "Bu hadiste : "Hilâlin doğuşunu, ayın menzillerinin hesabı yoluyla
bilen kimseye, bilmeyenlerden ayrı olarak, bu bilgisine göre oruca başlaması ve
ramazanını sona erdirmesi câizdir" diyene reddiye vardır."
İbni Ömer hadisi :
Rasulullah ( s.a.v) şöyle buyurmuştur :
"Ay 29 gündür, hilâli görmedikçe oruç tutmayın, yine hilâli görmedikçe oruç
bozmayın. Eğer hava bulutlu ise oruç için ayı sayı ile belirleyin."
( Muslim ve Ahmed Neylu'l-Evtâr, IV, 189 vd.)
Bu da oruç farizasının hilâli görmeye bağlı olduğuna delâlet etmektedir. Fakat
bundan kastedilen her birinin hilâli görmesi değil, bazılarının görmesidir.
2- Kıyas : Şafiî'ler ayın doğuş yerlerinin farklılığını, güneşi doğuş yerlerinin
farklılığına benzetmişlerdir. Güneşin doğmasının farklılığı ile nasıl namaz
vakitleri de farklı oluyorsa, ayın doğuş yerlerinin farklı olmasından da
Ramadan'ın başlangıç ve bitişlerinin farklı olması gerekir.
3- Akıl : Şeriat, orucun farz olmasını Ramadan ayının doğmasına dayandırmıştır.
Ramadan ayının başlangıcı ise ülkelerin birbirinden uzaklıklarına göre değişir.
Bu durumda da ülkelerin, farklılığına bağlı olarak, oruca başlama günlerinin
farklı olması gerekmektedir.
Cumhurun delilleri : Cumhurun dayandıkları deliller sünnet ve kıyastır.
Sünnetten delil,
Usul :
Ebu Hurayra ( r.anh) ve diğerlerinden rivayet edilen şu hadistir :
"Ayı görünce oruç tutun, ayı görünce oruç bozun. Eğer hava bulutlu ( kapalı) ise
Şaban'ın günlerini otuza tamamlayın. "
( Buharî ile Muslim rivayet etmişlerdir. Neylu'l-Evtâr, IV, 191)
Ebu Hurayra ( r.anh), Peygamber Efendimiz ( s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu söyler :
"Ramadan orucunuzu hilali gördüğünüzde tutun. Hilali gördüğünüzde açın. Şayet
hava kapalı olursa ( ayın tesbitine engel olursa) otuza tamamlayın"
( Buhari, Savm, II; Muslim, Siyam, 19, H. No : 1081; Nesâî, Siyam, 9; Darimi,
Sivam, 2; Ahmed b. Hanbel, II, 422)
Ramadana Girerken Hilâli Görene Uymak :
İkrime, Abdullah ibn Abbas'ın ( r.anhum) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor :
"Bir bedevî Rasûlullah ( s.a.v.)'e geldi. "Ben hilali gördüm" dedi.
Rasûlullah, "Lailahe illallah Muhammedu'r- Rasûlullah'a şahidlik eder misin?"
dedi.
Bedevi "Evet" dedi.
Peygamber Efendimiz "Ey Bilal, insanlara bildir de yarın oruç tutsunlar" buyurdu.
Bunun üzerine ( Rasûlullah ( s.a.v) insanların oruçlarını bozmalarını ve ertesi gün
bayram namazına gitmelerini emretti"
( Tirmizi, Savm, 7, H. No : 691; İbn Mace, Savm, 6, H. No : 1652; Ebu Davud, Savm,
14, H.No : 2340, 2341; Nesâî, Siyam, 8, H. No : 2115; Dârimî, Savm, 7; Hakim,
Mustedrak)
Bayramlara girerken Hilali görene uymak :
Rib'i İbn Haris, Peygamber Efendimizin sahabelerinden birinin şöyle buyurduğunu
rivâyet eder :
"İnsanlar Ramadan'ın son günü hakkında ihtilafa düşmüşlerdi. Bu sırada iki bedevî
geldi ve "Dün akşam hilali gördük" diyerek Rasûlullah ( s.a.v)'in yanında Allah'a
yemin edip şahidlik ettiler. Bunun üzerine Rasulullah ( s.a.v.)
"insanların oruçlarını bozmalarını ve ertesi gün bayram namazına gitmelerini"
emretti.
( Ahmed ibn Hanbel, V, 314 – 87; Ebu Davud, Kit. Savm, 13, Hadis no : 2339; 13,5;
Dârakutni, Kit. Siyam, bab 12)
Kıyastan delil :
Cumhur bu konuda uzak olan ülkeleri hilâlin görüldüğü beldeye yakın olan ülkelere
benzetmişlerdir. Bu ülkeler arasında ayırım yapmak bir zorlamadır, her hangi bir
delile dayanmamaktadır.
İbni Hacer, Fethu'l-Bâri'de bu konu ile ilgili olarak altı görüş zikretmiştir.
San'anî ise şöyle demiştir :
En yakın görüş, hilâlin görüldüğü beldenin halkı ile bu beldenin semtinde bulunan
yönlerdeki ülkelerin halkının oruç tutmalarının gerektiği görüşüdür. ( Subulu's-
Selam, II , 151)
Yani o ülkenin bulunduğu meridyen çizgileri üzerindeki ülke halkının oruç tutması
gerekir. Bu da kuzey-güney istikametidir. Çünkü güneşin doğuş yerleri buralarda
bir olur. İki ülke arasındaki meridyenlerin eşit olmaması ile yahut enlem
derecelerinin farklı olmasıyla ayın doğuş yerleri farklı olur.
Şevkanî şöyle demiştir :
İbni Abbas'ın merfu olarak naklettiği hadisin kendisi delildir, ondan insanların
anladıkları mana delil değildir.
İbni Abbas'ın şu sözü ile işaret ettiği husus da delildir :
"İbni Ömer hadisinde bulunan emir, sadece bir yönde bulunan bir ülkenin halkına
mahsus değildir. Belki bu emir Müslümanlardan bununla muhatab olan herkese
hitabtır.
İbni Ömer hadisini, bir belde halkının hilâli görmesinin başkalarını da bağlayıcı
olduğuna delil kabul etmek, başka ülke halkını bağlayıcı olmadığına delil kabul
etmekten daha kuvvetlidir. Çünkü hilâli bir belde halkı görürse, onu bütün
Müslümanlarda görmüş olur, dolayısıyla görenlere lâzım hilâl gelen, başkaları
hakkında da lâzım olur.
Burada güvenilmeye layık olan görüş, Malikîlerle Zeydi'lerden bir topluluğun
ileri sürdüğü ve Zeydi'lerden el Mehdi'nin kabul ettiği görüştür.
Kurtubî de bu görüşü hocalarından rivayet etmiştir. Görüş şudur :
Bir beldenin halkı hilâli görünce, bütün ülkenin halklarına da oruç tutmak lâzım
gelir. ( Neylu'l Evtar; IV, 195)
Astronomi ilimleri, İslam ülkeleri arasında şerî ayın başlangıcını birleştirmeyi
kuvvetlendirmektedir. Çünkü, bir İslam ülkesinde ayın doğduğu yer ile bu beldeye
en uzak bir İslam ülkesinde ayın doğuş yeri arasındaki müddet 9 saattir.
Dolayısıyla bütün İslam ülkeleri gecenin kısımlarında ortaktırlar. Bu ülkelerin
halkının hilâl göründüğü zaman telgraf yahut telefon irtibatı ile bunu
birbirlerine ulaştırmaları mümkündür.
( Şeyh Muhammed Ebu'l-Alâ el-Bennâ'nın kitabı. Bu kitaba merhum Muhammed es-
Sayis'in araştırmasında işaret edilmiş olup bu zat Ezher'de Kulliyetu'ş-Şeria'da
muderris olarak bulunmaktadır. el-Buhusu'l-Mu'lemeri's-Sadis li-Mecmai'l-
Buhusi'l-İslamiyye, 99 vd.)
Şevval Hilalini ( Ramadan bayramı) Tesbitte Şahid Sayısı :
"Ramadan'ın bittiğini gösteren Şevvâl hilalini tesbitte iki şahid gereklidir"
derken, şu hadislere dayanılmaktadır :
Rib'i İbn Haris, Peygamber Efendimizin sahabelerinden birinin şöyle buyurduğunu
rivâyet eder :
"İnsanlar Ramadan'ın son günü hakkında ihtilafa düşmüşlerdi. Bu sırada iki bedevî
geldi ve "Dün akşam hilali gördük" diyerek Rasûlullah ( s.a.v)'in yanında Allah'a
yemin edip şahidlik ettiler. Bunun üzerine Rasulullah ( s.a.v.) "insanların
oruçlarını bozmalarını ve ertesi gün bayram namazına gitmelerini" emretti.
( Ahmed ibn Hanbel, V, 314 – 87; Ebu Davud, Kit. Savm, 13, Hadis no : 2339; 13,5;
Dârakutni, Kit. Siyam, bab 12)
Bu ravilerden zikredilen ikinci bir rivayet şöyledir :
"Rasûlullah ( s.a.v) Ramadan'ın otuzuncu gününü tamamlamak üzere ve oruçlu iken
sabahleyin iki bedevi geldi. Allah'tan başka ilah olmadığına yemin ederek önceki
akşam hilali gördüklerine dair şahidlik ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah ( s.a.v)
emriyle oruca son verildi"
( Dârakutnî, Siyam, 14).
Yine aynı ravilerden nakledilen üçüncü bir rivayet şöyledir :
"Müslümanlar Ramadan'ın otuzuncu gününü tamamlamak üzere oruçlu iken sabahleyin
iki bedevî geldi. Allah'tan başka ilah olmadığına ve dün hilali gördüklerine dair
şahidlik ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah ( s.a.v.)'in emriyle oruca son verildi"
( İbn Hanbel, IV, 314)
Ebu Umeyr İbn Enes der ki :
"Rasûlullah ( s.a.v)'in sahabilerinden olan Ensar kabilesine mensub amcalarım şu
hadisi rivayet ederek dediler ki :
Havanın elverişsizliği yüzünden Şevval ayının hilalini göremedik ve oruç
tutuyorduk. Gündüzün geç vakitlerinde bir kafile geldi; dün hilali gördüklerine
dair şahidlik ettiler. Bunun üzerine ( Rasûlullah ( s.a.v) insanların oruçlarını
bozmalarını ve ertesi gün bayram namazına gitmelerini emretti"
( İbn Mace, Siyam, 6 H. No : 1653; Nesâî, el-İdeyn, 21; Ahmed b. Hanbel, V, 87)
Enes ( r.anh)'den şu hadis-i şerif nakledilir :
"Enes'in amcaları Rasûlullah ( s.a.v)'in huzurunda hilali gördüklerine dair
şahidlik ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah ( s.a.v) insanlara oruçlarını
bozmalarını ve ertesi gün bayram namazına gitmelerini emretti"
( Ahmed b. Hanbel, III, 279).
ŞEK GÜNÜNDE ORUÇ TUTULUR MU?
"Şaban ayının son günü mü, yoksa ramadan ayının ilk günü mü?" olduğu hususunda
şubheye düşülen güne "Yevm-i Şek" denir.
Rasûl-u Ekram ( s.a.v.)'in "Ramadan ayının öncesinden bir gün veya iki gün oruç
tutarak karşılamayınız. Ancak sizden birinin, başka bir maksadla tutmuş olması
mustesna'dır" buyurmuştur.
( Molla Husrev - Durerû'l Hukkam fi şerhû Gureri'l Ahkam - İst : 1307 C : 1, Sh :
198. Ayrıca İbn-i Humam - Fethû'l Kadir - Beyrut : 1315 D. Sadr Mtb. C : 2, Sh :
53-55
( Bu Hadis-i Şerif , İbn-i Abbas ( r.anhuma)'dan rivayet olunmuştur. Ayrıca Ebû
Hurayra ( r.anh)'den rivayet edilen Hadis-i Şerif vardır. Sahih-i Buhari
Muhtasarı, Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi - Ankara : 1974, C : 6, Sh : 262, Had.
No : 909.)
İmam-ı Merginani : "Şubheli olan günde ( Yevm-i Şek'te) ancak nafile olarak oruç
tutulabilir. Çünkü Rasûl-u Ekram ( s.a.v.) "Ramadan ayından olub olmadığından
şubhe edilen günde oruç tutulmaz. Ancak nafile olarak tutulabilir" buyurmuştur.
Bu mesele birkaç yönlüdür. Bunlardan birincisi; mukellefin Ramadan ayı orucuna
( Farz'a) niyet etmesidir.
Bu rivayet ettiğimiz nass noktasından mekruhtur. Zira "Ehl-i Kitab'a" benzeme
sözkonusudur. Bilindiği gibi onlar; oruç muddetine ilâvede bulundular" hükmünü
zikreder.
( İmam-ı Merginani -El Hidaye şerhû Bidayetu'l Mubtedi - Kahire : 1965, C : 1, Sh :
119)
Şubheli olan günde ( Yevm-i Şek'te) Müslüman; "Eğer yarın Ramadan ayının ilk günü
ise oruç'a niyyet ediyorum, değilse "Niyyet" etmiyorum" derse bu sahih olmaz.
Çünkü kat'i azim bulunmadığı için; niyyet de bulunmamış olur.
( Molla Husrev - Durerû'l Hukkam fi şerhû Gureri'l Ahkam - İst : 1307, C : 1, Sh :
199, Şeyh Nizamuddin ve heyet - El Feteva-ı Hindiyye - Beyrut : 1400, C : 1, Sh :
200. İmam-ı Merginani - El Hidaye şerhû Bidayetu'l Mubtedi - Kahire : 1965, C : 1,
Sh : 120)
Ramadan'dan 1 Ve 2 Gün Önce Oruç Tutulmaz
Ebû Hurayra'den nakledildiğine göre Rasûlullah ( s.a.v) şöyle buyurmuştur :
"Herhangi biriniz Ramadan'dan bir veya iki gün önce oruç tutmasın. Ancak ( öteden
beri alışkanlık haline getirdiği) orucunu tutmakta olan bir kimse o günde orucunu
tutsun!"
Açıklama
Başlıkta geçen ifade şu anlama gelir : "İhtiyat düşüncesiyle hareket ederek
Ramadan'dan önceki günü Ramadan ayına sayacak şekilde oruç tutulmaz. Çünkü orucun
başlaması hilalin görülmesine bağlıdır. Bu bakımdan kişinin aslında yükümlü
olmadığı sorumluluklar altına girmesine gerek yoktur." ( Aslında burada İbadetin
süresini değiştirme riski de söz konusudur. İbadetlere aslında olmayan
müdahalelerde bulunmak ise bidattir ve her bidat sapıklığa sürükler)
İslam bilginleri konu hakkında şunları söylemişlerdir :
"Bu hadis, ihtiyat düşüncesiyle hareket edip Ramadan'dan önceki günü Ramadan ayma
sayarak oruç tutmayı yasaklamaktadır."
Tirmizî bu hadisi naklettikten sonra şunları söylemiştir :
"İslam alimleri, bir kimsenin Ramadan ayı girmeden önce oruca başlamasını hoş
görmemişler, mekruh saymışlardır. Bu da Ramadan orucunun kendine has özelliğinden
kaynaklanmaktadır."
Peygamber'in ( s.a.v) bu yasağının sebebleri hakkında çeşitli açıklamalar
yapılmıştır :
1- Burada güdülen gaye Ramadan'dan önce oruç tutmamak suretiyle Ramadan'a daha
dinç ve güçlü bir şekilde girmektir. Fakat bu açıklama tartışmaya açıktır. Çünkü
hadisteki ifade Ramadan'dan üç veya dört gün önce oruç tutmakta bir sakınca
olmamasını gerektirmektedir.
2- Nafile ibadeti farz olan bir ibadete karıştırma riski söz konusudur. Bu
açıklama da ikna edici olmaktan uzaktır. Çünkü hadis alışkanlık olarak orucunu
tutmakta olan kişinin bu günlerde oruç tutabileceğini ifade etmektedir.
3- Ramadan orucunun başlaması için hilalin görülmesi hükmü getirilmiştir. Buna
rağmen Ramadan'dan bir veya iki gün önce oruca başlamak bu hükmü göz ardı etmek
ve önemsememek anlamına gelir. Konuyla ilgii itimâda şâyan ve ikna edici açıklama
da budur.
Peygamber'in ( s.a.v) bir veya iki gün diye özellikle belirtmesi, insanların
Ramadan'dan önce genelde bir veya iki gün oruç tutmalarından ileri gelmektedir.
Bazı alimler Ramadan'dan önceki oruç yasağını Şaban ayının on altıncı gününe
kadar uzatmışlar ve şöyle demişlerdir :
"Peygamber'in ( s.a.v) bu yasağı Şaban ayının on altıncı gününe kadar uzanır. Alâ
İbn Abdurrahman'ın babası yoluyla Ebû Hurayra'den merfû olarak naklettiği hadis
de bunu göstermektedir.
Bu hadiste Peygamber ( s.a.v) şöyle buyurmuştur :
"Şaban ayının yarısı olduğunda artık oruç tutmayın!" "Sunen" türü meşhur hadis
kitaplarının çoğunda nakledilen bu rivayetin zayıf olduğunu söyleyen ve çoğunluğu
teşkil eden alimler ise Şaban ayının yarısından sonra nafile oruç tutulabileceği
görüşünü kabul etmişlerdir. Nitekim Ahmed İbn Hanbel ve İbn Maîn : "Bu hadis
munkerdir" demişlerdir.
Beyhakî de yukarıdaki konu başlığı altında zikredilen Ebû Hurayra hadisini esas
alarak Alâ hadisini zayıf bulduğunu belirtmiş ve şöyle demiştir :
"Alâ hadisinden daha sahih olan bu hadis Şaban ayının yarısından sonra nafile
oruç tutulabileceğini göstermektedir."
( İbn Hacer el-Askalani : Fethu'l-Bârî ( Sahih-i Buhari Şerhi), Cilt 4, S : 418 -
419)
Çocukların Oruç Tutması
Ömer ( radıyallâhu anh) Ramadan'da sarhoş gezen bir adama "Sana yazıklar olsun.
Çocuklarımız bile oruçlu" demiştir, sonra da ona ( had cezası olarak seksen) sopa
vurmuştur.
1960- Rubeyyi' binti Muavviz ( radıyallâhu anh) şöyle demiştir :
Peygamber ( sallallâhu aleyhi ve sellem) aşura gününün sabahı ensarın oturduğu
köylere şu haberi gönderdi :
"Oruçsuz olarak sabahlayan günün geri kalan kısmını ( bir şey yiyip içmeksizin)
tamamlasın. Oruçlu olarak sabahlayan ise orucunu tutsun".
Rubeyyi' şöyle dedi : Bundan sonraki zamanlarda biz o günü oruçlu geçirir,
çocuklarımıza da oruç tuttururduk. Onlara ( açlığı unutturmak için) yünden
oyuncaklar yapardık. Onlardan biri açlıktan ağladığında kendisine oyuncağı verir,
böylece iftara kadar onları oyalardık.
Açıklama
Bu konuda çocukların orucunun meşru olup olmadığı ele alınmaktadır. Çoğunluk
orucun, ergenlik çağına ulaşmamış çocuklara farz olmadığı görüşünü benimsemiştir.
Seleften, aralarında İbn Şîrîn ve ez-Zuhrî'nin de bulunduğu bir grup ile İmam
Şafiî çocukların oruç tutmasını mustehab görerek şöyle demişlerdir :
"Oruç tutmaya güç yetirmeleri halinde onları oruca alıştırmak için kendilerine
oruç tutmaları emredilir".
Çocuklardan Kaç Yaşında Oruç Tutmaları İstenir?
Şafiî mezhebine mensup alimler bunun için namazda olduğu gibi 7 ve 10 yaş
sınırını belirlemişlerdir.
İshak ise 12 yaşı sınır olarak belirlerken, bir rivayete göre de Ahmed İbn Hanbel
10 yaşı sınır olarak belirlemiştir.
el-Evzâî ise şöyle demiştir : "Çocuk zayıf düşmeksizin ( zorlanmaksızın) üç gün
ardı ardına oruç tutabiliyorsa oruç tutmakla yükümlü tutulur."
Birinci görüş çoğunluğun görüşüdür.
Mâlikîlerdeki meşhur görüşe göre çocukların oruç tutması meşru değildir. Buhari
onların bu görüşünü eleştirmek amacıyla konu başlığında Ömer'in sözüne yer
vererek onlara nazire yapmıştır. Çünkü onların hadislere karşı çıkarken en önemli
dayanakları bu hadislere aykırı olarak sabit olan "Medine halkının uygulamasıdır.
Ömer'in dini hükümleri araştırma konusundaki ciddiyeti ve sahabenin çoğunun o
dönemde hayatta olması sebebiyle Ömer dönemindeki uygulamadan daha güçlü bir
uygulama esas alınamaz. Bununla birlikte Ömer ( r.anh) Ramadanda oruç tutmayan
kişiyi azarlamak maksadıyla "Çocuklarımız bile oruç tutarken sen nasıl oruç
tutmazsın" demiştir.
( İbn Hacer el-Askalani : Fethu'l-Bârî ( Sahih-i Buhari Şerhi), Cilt 4, S : 481 -
482)
Ramadan Bayramında Oruç( lu) Tut( ol)mak
1990- İbn Ezher'in azatlısı Ebû Ubeyd şöyle demiştir :
Ömer İbn Hattâb ( radıyallâhu anh) ile bir bayrama şahid oldum. O şöyle dedi :
"Şu İki gün Rasûlullah'ın ( sallallâhu aleyhi ve sellem) oruç tutmayı yasakladığı
günlerdir :
Birisi orucunuzdan iftar ettiğiniz bayram günü, diğeri de kurbanınızdan yediğiniz
gün" ( Hadîsin geçtiği diğer yer : 5571)
1991- Ebû Said ( radıyallâhu anh) şöyle demiştir :
Peygamber ( sallallahu aleyhi ve sellem) Ramadan ve Kurban Bayramı günlerinde oruç
tutmayı, tek bir elbiseye bürünmeyi, ( altına don giymeyip) tek bir elbise giyen
kimsenin mâkadını yere koyup bacaklarını dikerek oturmasını yasakladı.
1992- ( Ebû Said sözüne devamla) Sabah ve ikindi namazlarından sonra ( nafile)
namaz kılmayı da yasakladı.
Açıklama
Zeyn İbnul-Muneyyir şöyle demiştir : Buhari bu konu başlığı ile şuna işaret etmiş
olabilir :
Belirli bir günde oruç tutmayı adayan kimsenin bu adağı bayram gününe denk gelse
adak gerçekleşir mi gerçekleşmez mi? Bu konuda söylenenleri ileride belirteceğiz.
Hadisten Çıkan Bazı Sonuçlar
Ramadan ve Kurban bayramlarında; adak, kefaret, nafile, kaza, temettu vb. her
türlü oruç haramdır. Bu konuda icma vardır.
Bir kimse temettu orucunu öne alıp bayramda tuttuğunda Ebû Hanife bunun
gerçekleşeceğini söylemiş, çoğunluk ise ona muhalefet etmiştir.
Bîr kimse "Zeyd'in geleceği gün" oruç tutmayı adasa, Zeyd de bayram günü gelse
çoğunluğa göre adak gerçekleşmez. Hanefîler'den rivayet edildiğine göre adak
gerçekleşir, bu kişinin kaza etmesi gerekir.
Bu meseledeki görüş ayrılığının temeli "yasak, yasaklanan şeyin sahih olmasını
gerektirir mi?" konusuna dayanmaktadır. Çoğunluk buna "hayır" şeklinde cevap
vermiştir. Muhammed İbnu'l-Hasen'den rivayet edildiğine göre o "evet" demiştir.
( İbn Hacer el-Askalani : Fethu'l-Bârî ( Sahih-i Buhari Şerhi), Cilt 4, S : 518 -
519)
-------------------------
Ramazan Ayının Başı ve Sonunun Tesbiti*
Soru : 1- Rü'yet-i hilâl ne demektir, bunun dinî hayatımızdaki yeri nedir?
Cevap :
Rü'yet-i hilâl, yeni ayın görülmesi demektir. Hz. Peygamber ( sav.) bir hadîs-i
şeriflerinde "Biz ümmî bir ümmetiz; yazma ve hesaplama bilmeyiz, ay şu kadar ve
şu kadardır; yani ya yirmi dokuz, yahut da otuz gün çeker" ( Buhârî, Savm, 13) bir
başka hadîsinde de "ayı gördüğünüz için oruca başlayın, ayı gördüğünüz için
bayram ediniz; eğer -bir engel yüzünden- ay görülmezse Şaban ayını otuza
tamamlayın ( bundan sonraki gün oruca başlayın) buyurmuştur. ( Buhârî, Savm. 11)
Rü'yet, görmek demektir. Peygamberimiz ( sav) oruca başlayıp bitirmeyi ayın
görülmesine bağladıkları için "rü'yet-i hilâl" oruç ibadetinin başlangıç ve
bitişini gösteren işaret ve zaman ölçüsü olmuştur. Görmek ( rü'yet) hakiki ve
hükmî diye ikiye ayrılır. Batı ufkunda bir engel ( bulut, sis vb. ) bulunmadığı
için gözle veya alet ile görmek "hakikî olarak görmektir". Ufukta bulut vb. bir
engel bulunduğu için önceki ayı otuza tamamlayarak oruca başlamak; yani hilâlin
görülebilir olmasını görme yerine koymak ise "hükmî olarak görmektir." Rasulullah
( sav), ümmetinin ilk çağını ( bu çağda okuma-yazma ve hesaplama bilgisinin yaygın
olmadığını) gözönüne alarak herkesin, her şart içinde anlayıp uygulayabileceği
basit ölçüler vermiştir. "Biz okuma ve hesap yapma bilmeyen ümmî bir ümmetiz"
sözü o günkü durumu ifade etmektedir. Bu söz "devamlı olarak müslümanların yazma
ve hesaplama bilmez bir toplum olacağı" şeklinde yorumlanamaz; çünkü vakıa bunun
aksini göstermektedir. Buna göre ümmet içinde okuyup yazma ve hesap bilgisi
gelişir ve yaygınlaşırsa "doğrudan görme" yerine, "ayın görülebileceği yer ve
zamanları ilim ve hesap ile tesbit ederek önceden ilân etme" görme yerine geçer
mi? Sorusu ortaya çıkmaktadır. Bu soruya birçok âlim gibi bizim de vereceğimiz
cevap müsbettir; aslında hükmî rü'yet hadîs ile sabittir; bu da mahiyeti
itibariyle hükmî rü'yettir; çünkü ilim ve hesap ile tesbit edilen husus, hilâlin
ne zaman, nerede- bir engel olmaz ise- görülebileceğinden ibarettir.
Soru : 2- Türkiye'de yetkili olarak kabul edilen mercilerin, Ramazan'ın başlangıcı
hakkında, önceden hazırlanmış takvimlere dayalı tesbitleri kabul edilebilir mi?
Niçin?
Cevap :
Türkiye'de yetkili olarak kabul edilen merciler Kandilli Rasathanesi ile Diyanet
İşleri Başkanlığı'dır. Bir kanunla, kamerî aybaşlarının tesbiti görevi
rasathaneye verilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı da burada tesbit edilen
aybaşlarını ilân etmektedir.
Bu hususu tesbit ettikten sonra sualinize vereceğim cevap "evet, kabul
edilebilir" şeklinde olacaktır. Çünkü :
a) Rasathanenin kurucusu Fatin Hoca aynı zamanda bir İslâm âlimidir. Bu zat,
kamerî aybaşlarını tesbit ederken astronomiyi şer'i ölçülere tâbî kılan
prensipler vazetmiş, bu prensipler geliştirilerek bugüne kadar rasathanece
uygulanmıştır. Astronomiye göre ay ile güneşin aynı zamanda batmaya başladıkları
zamana içtima ( kavuşum) zamanı denilmekte ve kamerî ay, bir kavuşumdan diğerine
kadar sürüp tamamlanmaktadır. Dine göre kavuşum zamanını ve onu takip eden günü,
aybaşı olarak kabul etmek mümkün değildir. Çünkü kavuşum günü ayın görülmesi
imkânsızdır. Kavuşumu takip eden günün akşamında da her zaman ay görülmez. Dine
göre aybaşı, ayın gözle görülmesinin mümkün hale geldiği akşamı takip eden
gündür. İşte Fatin Hoca, kamerî aybaşlarını kavuşuma göre değil, ayın görülebilir
hale gelmesine göre ayarlamış, hesaplarını buna göre yapmıştır; yani Hoca'nın
koyduğu prensip, hükmî rü'yete uygun bulunmaktadır ve bu durumda, bir engel
bulunmadığı takdirde hakikî rü'yet de gerçekleşebilmektedir.
b) Diyanet İşleri Başkanlığı 1974 yılında, rasathane, İ.Ü Fen Fakültesi ve Harita
Genel Müdürlüğü yetkilileri ile seri toplantılar düzenlemiş, bu toplantılarda,
İslâm dünyasında dinî günlerin başı ve sonu konusunda meydana gelen ihtilafı ve
farkı ortadan kaldıracak tedbirleri tesbit etmiştir. Bu cümleden olarak, Fatin
Hoca'nın, ayın ilk görüleceği, en Batı'daki yer olarak tesbit ettiği Fas'taki bir
tepe terkedilmiş, bunun yerine dünyanın neresinde olursa olsun Ramazan hilâlinin
ilk görülebileceği yer esası getirilmiştir. Bundan önce hiçbir yerde hilâlin
görülmesi mümkün olmayacağına göre hiçbir yerde Ramazan ve bayram daha önce
başlamayacaktır. Sonra başlamamasını önlemek üzere de fukahâ çoğunluğunun kabul
ettikleri "ihtilaf-ı metâli'a itibar etmeme" hükmü benimsenmiştir. Bundan maksat,
İslâm dünyasının bir yerinde hilâl görülünce, başka yerde -Doğu'dan Batı'ya
farklı bölgelerde- hilâl görülsün, görülmesin Ramazan ve bayramın başlamasının
gerekli bulunduğu hükmüdür. 1978 Yılında İstanbul'da toplanan İslâm Milletleri-
arası Rü'yet-i Hilâl Konferansı da bu hüküm ve kararı benimsemiştir. Diyanet
İşleri Başkanlığı takvimini bu esaslara göre yapmakta, dinî gün ve bayramları
buna göre ilân etmektedir. Bu usul ilme ve dine uygun bulunduğu için muteberdir
ve kabul edilebilir niteliktedir.
Soru : 3- Bu konuda, şu ana kadar niçin bir görüş birliğine varılamamıştır?
Cevap :
Bunun sebebi, 1978 yılında İstanbul'da yapılan "Kamerî Aybaşlarını Tesbit
Konferansı" kararlarına, altında imzası bulunan birkaç ülkenin uymamasıdır.
27-30/11/1978 tarihinde, ondokuz ülke ve üç kuruluştan kırkbir delegenin iştiraki
ile yapılan bu konferansta, astronomi ve din bilginleri ayrı ve beraber
toplantılar, tartışma ve müzakereler yapmışlar, sonunda ittifakla şu maddeleri de
ihtiva eden kararlar almışlardır :
a) İster çıplak gözle, ister modern ilmin rasat metodlarıyle olsun, aslolan ayın
görülmesidir. ( rü'yet-i hilâldir).
b) Astronomların hesapla tesbit ettikleri kamerî aybaşlarına dinen itibar
edilebilmesi için onların, bu tesbitlerini, hilâlin, güneş battıktan sonra -
görüşü engelleyen manilerin bulunmaması halinde- gözle görülebilecek şekilde,
ufukta fiilen mevcut olması esasına dayandırmaları gerekir ki, bu da "hükmi
rü'yet" denilen görmedir..
c) Hilâlin rü'yet edilebilmesi için belli bir yer şart değildir. Yeryüzünün
herhangi bir bölgesinde hilâlin görülmesi mümkün olursa, buna dayanılarak ayın
başladığına hükmetmek doğru olur. İslâm dünyasında dinî birlik ve beraberliği
sağlayabilmek için rü'yetin ilânı Mekke-i Mükerreme'de kurulacak rasathane
tarafından yapılmalıdır. Müteakıp maddede müşterek takvim hazırlanması
kararlaştırılmıştır, bunun için de Türkiye, Tunus, Cezayir, Suudi Arabistan,
Irak, Katar, Kuveyt ve Mısır'dan seçilen üyelerin teşkil ettiği takvim
komisyonunun peryodik olarak toplanıp çalışması karara bağlanmıştır.
Hem ilme, hem de dine uygun bulunan bu karara, başta Suudi Arabistan olmak üzere
birkaç ülke ısrarla uymamaktadır. Uzun çalışmalardan sonra elde edilen birlik,
bazı ülkeler tarafından -makul bir gerekçe göstermeden- fiilen ihlâl
edilmektedir. Bunlara sorulduğu zaman "biz rü'yete göre hareket ediyoruz"
cevabını vermektedirler. "Yukarıda sözü edilen karar da rü'yeti esas almıştır,
bundan önce herhangi bir yerde ayın görülmesi mümkün değildir" denildiği zaman,
"biz onu bunu bilmeyiz, bizde bir müslüman ayı gördüm diye mahkemeye başvurursa
hakim bunu kabul etmek ve aybaşının geldiğine hükmetmek durumundadır, biz de
hakimin kararına uyarız" cevabını vermektedir. Öyle anlaşılıyor ki, yönetime
dokunmadığı için böyle bir uygulama ve karara uyarak "şeriati uygulamış görünmek"
bu ülkelerin işine gelmektedir.
Soru : 4- Başka bir ülkede görülmesi, Türkiye'de yaşayan müslümanları ne kadar
ilgilendirmektedir?
Cevap :
Alınan karara uyulsa idi yeryüzünde ayın ilk görülebileceği yer tek olduğu için
bütün İslâm dünyası aynı gün oruca başlayacak, aynı gün bayram yapacak idi. Bu
karara uymayanlar tefrikaya sebep olmaktadırlar. Türkiye'de yaşayan müslümanlar
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ilânına uymalı ve hiç değilse karara uyan ülkeler
ile birlikte Türkiye'de birlik sağlanmalıdır. Ramazanı ve bayramı daha önce ilân
eden ülkelere uyulmamalıdır. Çünkü :
a) İslâm, ilmin kesin olarak olmaz dediğine olur, imkânsız dediğine mümkün demez.
Tesbit edilen prensiplere göre konferans kararlarına uygun aybaşı ilânından önce
ayın görülmesi ilmen imkânsızdır. Fiilen de görülmüş değildir. Birlikte yapılan
gözlemler bu sonucu doğrulamaktadır.
b) Hanefîlere göre hava açık olunca ayı, bir iki kişi değil, insana kanaat
verecek bir topluluğun görmesi gerekir. Halbuki Hanbelî ve Şafiî mezheblerinde
bir iki kişinin gördüm demesi yeterli olmaktadır. Türkiye'de yaşayan
müslümanların çoğu Hanefîdir, açık havada bir iki kişinin ayı gördüm demesine
rağmen diğer insanların görmemiş olması, Hanefîlere göre "rü'yetin sabit
olmadığını"gösterir.
c) Kendi ülke ve bölgesinde ay görülmediği için oruca başlamayan veya bayram
yapmayan müslüman günah işlemiş olmaz; çünkü birçok müctehid bölgeler arasında
gün farkının bulunabileceği ve her bölgenin kendi rü'yetini esas alması
gerektiğini savunmuşlardır. Farklı günde oruç ve bayram bu ictihada uygun düşer
ve buna uyan müslümana "sen günah işledin" denemez. Fakat müslümanlar arasına
tefrika sokan, onları din ve ibadet konusunda şüpheye düşüren, başkaları oruç
tutarken oruç bozup bayram yapan, camilerde bayram namazı kılmaya kalkışan..
kimselere "sen fitne çıkarıyor, günah işliyorsun" denilebilir.
Hedef İslâm dünyasında birliği sağlamak olmalı, bu hedefe ulaşıncaya kadar da her
ülke kendi içinde birliğe riayet etmelidir. Birlik bu kadar önemli olmasa idi
İslâm buna o kadar önem vermez, birliği sağlamak için bölge farkına itibar
etmeden bir günde oruca girilmesi ve bayram yapılması hükmünü getirmezdi.
d) Namaz vakitleri de Kitab ve Sünnet'te güneşin hareketine, ışık ve gölge
durumlarına bağlanmıştır. Fecir, zeval, gölgenin -eşyaya nisbetle- bir veya iki
misli olması, güneşin batması, şafak namaz vakitlerini gösteren alâmetlerdir. Bu
gün hemen bütün müslümanlar namazlarını, bu alâmetleri gözleyip tesbit ederek
değil, takvime bakarak, ezanı dinleyerek kılmaktadırlar. Müezzinler de ezanlarını
takvime bakarak okumaktadırlar. Güneşin hareketini ve buna göre ışık ve gölge
durumunu hesap ederek takvim yapmak ile ayın hareketini hesap ederek aybaşı
takvimi yapmak arasında ilmî ve şer'i bakımdan bir fark yoktur. Oruçlarımızı
açarken de yine takvimlere bakmakta, güneşin batışını buradan öğrenmekteyiz. Şu
halde çifte standardı terk edip, mûteber takvimlere ve ilânlara uymak en çıkar ve
tutarlı yol olmaktadır.
----------------
AYIN EVRELERi
________________
Güneş ve Ay tarih boyunca insanların ilgisini çekmiş ve dinler tarihine damga
vurmuştur. Pek çok dinin kökeninde güneşe yada aya tapınma vardır. Güneş ve Ay’ın
konumlarındaki değişimlere bakılarak takvimler yani yıllar, mevsimler, aylar ve
günler oluşturulmuştur. Peki Ay’ın evrelerinin neler olduğunu ve bu evrelerin
nasıl oluştuğunu bilen kaç kişi var dersiniz? Hemen telaş etmeyiniz efendim, bu
sayfada oldukça kısa bir biçimde özet geçiyoruz. Üstelik detaylı bilgi arayanlar
için de yazının alt kısmında konuyla ilgili tüm ayrıntıları içeren bilgileri de
paylaşıyoruz. Konuyu daha iyi kavramanızı ve anlayışınızı pekiştirmek için en
güzel görsel öğelerle makalemizi zenginleştirdiğimizi de belirtmeden geçemiyoruz.
Umarım beğenirsiniz ve işinizi görür…
ayın özellikleri ve evreleri nelerdir?
ÖNCELİKLE ÇOK KISA OLARAK AY’IN EVRELERİNİ ÖZETLEYELİM :
1) YENİ AY : Ay, Dünya ile Güneş arasındadır. Ay’ın karanlık yüzünün Dünya’ya
baktığı evredir.
2) İLK DÖRDÜN : Yeni Ay evresinden yaklaşık 1 hafta sonra oluşur. Ay’ın Dünya’ya
bakan yüzünün sağ yarısı aydınlık görünür.
3) DOLUNAY : İlk dördün evresinden bir hafta sonra oluşur. Dünya’ya bakan yüzünün
tamamı aydınlık görünür.
4) SON DÖRDÜN : Dolunay evresinden yaklaşık bir hafta sonra oluşur. Ay’ın Dünya’ya
bakan yüzünün sol yarısı aydınlık görülür.
ŞİMDİ DE BİRAZ DAHA AYRINTILI VE RESİMLİ ÖZET GEÇELİM :
Ay, Dünya’mıza benzer olarak kendi ışığını üretemez. Bizim akşamları gördüğümüz
Ay tüm parlaklığını Güneş’ten almaktadır. Bu nedenle Ay’ın evrelerinin oluşumunda
Güneş ile Ay’ın birbirlerine olan konumu önemlidir. Note : Ay Dünya etrafında bir
yılda 12 kez dolanır.
Ay’ın Toplam 4 Evresi Vardır;
Yeni Ay : Ay’ın Güneş hizasından ayrılmaya başladığı anda meydana gelir. Ay
incecik bir görünüm alır ve büyük çoğunluğu karanlık kalır. Güneş’in battığı
andan kısa bir süre sonra batıda görülmeye başlar.
İlk Dördün : Yeni Ay’ı oluşundan ortalama 7 ile 8 gün sonra ortaya çıkan Ay
evresidir. Bu evrede Ay’ın yarısı aydınlık yarısı karanlık evrededir.
ilk dördün
Dolunay Evresi : Yeni Ay’dan yaklaşık 14 gün sonra oluşan evredir. Bu evrede Güneş
ile Dünya aynı hizaya gelmiştir. Bu nedenle Ay parlak ve daire şeklinde görülür.
Son Dördün : Bu evre Ay’ın yeniden Yeni Ay evresine geldiği evredir. Ancak ilk
dördün evresine göre Ay’ın parlak yüzü ters tarafta görülür.
Ay’ın özellikleri ve evreleri nelerdir?
Ay’ın görünüm şekillerine Ay’ın evreleri denir.
Dünya’ya uzaklığı : 384.000 km.
• En yakın zamanı : 356.000 km.
• En uzak zamanı 407.000 km
• Hacmi ( büyüklüğü) Dünya’nın 1/50 si kadardır.
• Yüzölçümü : 30.000 km , yaklaşık Afrika kadardır.
• Çapı : 3.500 km dir.• Ay günü : 28 gün 13 saat
• Güneş gününe göre ay günü : 29,5 gün
• Ay yılı : 354 gün
• Güneş yılı : 365 gün, 6 saat
Ay’ın Hareketleri
Ay, ekseni etrafında 29.5 g.nde bir tur yaparak döner. Ay’ın meridyenimizden iki
dafa geçişi arasındaki zaman dilimi 24 saat 50 dakikadır. Buna ay günü denir. Ay
günü, güneş gününden 50 dakika daha uzun olur. Buna bağlı olarak arabi yıl, güneş
yılına göre yılda yaklaşık 10 gün daha kısa olur. Bu nedenle ramazan ayı ve dini
bayramlar her yıl 10 gün önce gelir.
50 dakikalık bu uzunluk Ay çekimiyle oluşan gelgit olayında her gün 50 dakikalık
bir gecikme görülür. Ay’ın eksen ve yörünge hareketleri vardır. Yörünge
hareketini Dünya etrafında dönerek tamamlar. Eksen ve yörünge hareketini aynı
zamanda ( 29,5 günde) tamamlar. Bu nedenle Ay’ın hep aynı yüzünü görürüz. Yaklaşık
14.5 gün gündüz, 14.5 gün ise gece olur.
Ay’ın kütlesi küçük olduğu için çekim gücü azdır. Etrafında gaz tutabilecek kadar
çekim gücüne sahip olmadığı için Ay’da atmosfer yoktur. Atmosfer olmadığı için
Ay’da,
a. Su ve toprak yoktur.
b. Ayda atmosfer olmadığından ısıyı tutacak gaz yoktur. Bu nedenle Ay’daki gök
yüzünde ısı değişikliği olmaz. Ancak Ay’ın yüzeyi güneş ışınlarını tutar. Bu
nedenle Ay yüzeyi gündüz çok ısınırken, gece çok soğur. Ay yüzeyindeki ısı
değişimi gündüz yaklaşık +100°C gece ise -100°C kadardır.
c. Isı farkı yüksek olduğu için Ay yüzeyindeki taşlar mekanik yolla parçalanarak
önce kumlara, zamanla kumlar da parçalanarak tozlara dönüşmüştür. Bu nedenle Ay
yüzü tozla kaplıdır.
d. Susuz ortamda kimyasal ayrışma olmadığından Ay’da toprak, bitki örtüsü ve
hayat yoktur.
• Ay’da atmosfer olmadığından güneş ışınları tutulmaz. Bu nedenle Aydan gökyüzü
karanlık görülür.
• Ay’da atmosfer olmadığından Ay üzerine düşen meteorlar, parçalanmazlar. Ay
üzerinde çukurluklar açmışlardır. Bu çukurluklara krater denir.
• Ay, küçük bir gök cismi olduğundan çabuk soğuyarak iç ısısını kaybetmiştir. Bu
nedenle Ay’da volkanizma yoktur.
• Ay çekimi Dünya çekiminin 1/6′sı kadardır. Bu nedenle meteorlar yavaş düşer.
Düştüğü yeri yakar ve çukurluk oluşturur. Meteorlar nedeniyle Ay yüzü delik –
deşik olmuştur.
• İnsan 1969 yılında Ay yüzüne inmiş, Ay’dan taşlar getirmiştir.
Ay’ın Evreleri
Ay'ın
Ay’ın görünüm şekillerine Ay’ın evreleri denir.
Ayin Evreleri Ay, Ayın Hareketleri ve Ayın Evreleri
Yeni Ay : Güneş battıktan sonra ufkun üstünde hilal biçiminde görülen ilk evredir.
İlk Dördün : Yeni ay durumundan bir hafta sonra görülen yarım daire biçiminde
görüldüğü evredir.
Dolunay : İlk dördün durumundan bir hafta sonra daire biçiminde görülen evredir.
Ay’ın 15′inde Ay dolunay biçimini alır.
Son Dördün : Dolunay şeklinde bir hafta sonra ayın yarısı yarım daire şeklinde
görülür.
Eski Ay : Yeni Ay evresinden yaklaşık 28 gün sonra Ay’ın yine hilal biçiminde
görülmesidir.
Kavuşum : Ay, Dünya ile Güneş arasındadır. Bu gün karanlık yüzü Dünya’ya dönük
olur. Bu nedenle Güneş ışınlarını Dünya’ya yansıtmadığı için Dünya’dan görülmez.
Kavuşum evresinde birgün sonra Yeni Ay durumu oluşur.
Ay’ın evreleri nelerdir İlk Dördün nedir Dolunay nedir
Ay’ın değişik biçimlerde görülmesine “Ay’ın evreleri” denir.
* Yeni Ay :
Ay’ın Güneş hizasından yeni ayrıldığı andır.
İncecik görünümü ile Güneş’in batışından kısa bir süre sonra batıda görülür. Ay,
Dünya ile Güneş arasında olduğundan dolayı Güneş’e dönük olan parlak yüzü
Dünya’dan görülmez.
* İlk Dördün :
Yeni Ay’dan 7,5 gün sonraki görünen durumdur. Ay, Yeni Ay evresinden sonra hilal
şeklini alır. Bundan sonra Ay’ın aydınlık yüzeyinin yarısı Dünya’dan gözlenir. Bu
döneme Ilk dördün denir.
* Dolunay :
Yeni ay’dan 14 gün sonraki görünen durumudur. Ay, Dünya etrafındaki hareketinin
yarısını tamamladığında Dünya ve Güneş’le aynı hizada yer alır. Böylece Ay
Güneş’ten aldığı ışınları Dünya’nın karanlık yüzeyine yansıttığı için Dünya’nın
bu yüzeyinden daire şeklinde parlak görülür. Bu görünümü dolunay durumudur.
* Son Dördün :
Ay’ın Dolunay’dan sonra Yeni Ay evresine yaklaştığı aydınlık yüzeyinin yarısının
ikinci kez Dünya’dan görülme evresidir.
Ay’ın üç türlü haraketi vardır.
a) Kendi ekseni etrafındaki hareketi güneş günüyle 29,5 günde tamamlar) Yani
Ay’ın kendi ekseni etrafındaki hareketi çok yavaştır.
b) Dünya etrafındaki hareketi ( Bunu da aynı sürede yani 29.5 günde tamamlar)
Bu nedenledir ki;
* Dünya’dan bakıldığında Ay’ın hep aynı yüzü görülür.
* Ay’da yaklaşık 15 gün gündüz, 15 gün gece yaşanır.
Gece-gündüz süreleri arasmdaki farkm fazla olması ve atmosferinin olmaması günlük
sıcaklık farkmm çok fazla olmasmda etkili olmuştur, Bu da Ay’da şiddetli mekanik
çözülmelerin görülmesinde etkili olmuştur.
c) Dünya ile birlikte Güneş etrafındaki hareketi : Bunu da 365 gün 6 saatte
tamamlar.
Ay’ın evreleri
Ay’ın evreleri düzenli olarak tekrar eden bir doğa olayıdır. Bu evreleri havanın
bulutlu olduğu zamanlarda göremeyebiliriz.
I. Yeni Ay
Ay, Güneş ile Dünya arasına girdiğinde, Ay’ın Dünya’ya bakan yüzü karanlık
görünür. Bu nedenle Ay, Dünya’dan bakıldığında görülmez. Ay’ın bu evresine yeni
ay adı verilir.
II. İlk Dördün
Yeni ay evresinden yaklaşık bir hafta sonra, Ay’ın Dünya’ya bakan yüzünün sağ
yarısı aydınlanmış olarak görünür. Ay’ın bu evresine ilk dördün diyoruz.
III. Dolunay
İlk dördün evresinden yaklaşık bir hafta sonra, Ay’ın Dünya’ya bakan yüzünün
tamamı aydınlanmış olarak görünür. Ay’ın bu evresine dolunay adı verilir.
IV. Son Dördün
Dolunay evresinden yaklaşık bir hafta sonra Ay’ın Dünya’ya bakan yüzünün sol
yarısı aydınlanmış olarak görülür. Ay’ın bu
evresine son dördün deriz.
---------------
Mondphase
----------------------
Als Mondphasen bezeichnet man die wechselnden Lichtgestalten des Mondes. Sie
entstehen durch die perspektivische Lageänderung seiner Tag-Nacht-Grenze relativ
zur Erde während seines Erdumlaufes. Gebräuchlich ist die Einteilung in vier
Viertel von je ungefähr einer Woche Länge.
Man unterscheidet landläufig Vollmond, abnehmender Mond, Neumond und
zunehmender Mond.
Neumond, Vollmond und die beiden Halbmonde bezeichnet man als Hauptphasen.
Im scheinbaren Widerspruch zur allgemeineren Bezeichnung Halbmond – das ist
die Halbphase ( Dichotomie) – beziehen sich Astronomen auf den vollen Zyklus des
Mondes und nennen die zunehmende Halbphase erstes Viertel, die abnehmende
dementsprechend letztes Viertel.
Der zunehmende Mond ist v.a. am Abendhimmel bzw. in der ersten Nachthälfte zu
sehen, der abnehmende am Morgenhimmel.
Zu Beginn des ersten und am Ende des letzten Viertels erscheint der
Erdtrabant als Mondsichel. Wenn sie am Abendhimmel erstmals nach Neumond als ganz
schmale Sichel sichtbar wird, spricht man vom Neulicht, bei ihrer letzten
Sichtbarkeit am Morgenhimmel zirka zwei Tage vor Neumond vom Altlicht.
Überblick
Ein Umlauf des Mondes um die Erde, bei dem der Mond wieder die gleiche Stellung
zur Sonne einnimmt, dauert durchschnittlich etwa 29,53 Tage ( 29 Tage, 12 Stunden
und 43 Minuten) und wird synodischer Monat genannt. Er beträgt damit knapp einen
Monat. Tatsächlich sind sowohl der Begriff als auch die Länge eines Monats von
der synodischen Umlaufzeit des Mondes abgeleitet.
Die tatsächliche Länge einer einzelnen Periode – einer Lunation – ist
verhältnismäßig großen Schwankungen unterworfen ( zum genauen Mittelwert siehe :
siderische Periode).
Je nach Stellung des Mondes, der Erde und der Sonne zueinander sind von der Erde
aus verschiedene Phasenwinkel des Erdtrabanten durch die Sonne zu beobachten.
Diese verursachen die wechselnden Gestalten des Mondes am Himmel.
Das Erde-Mond-System von Norden gesehen …
Mond Grafik1.jpg Der Mond wird bei seiner Wanderung um die Erde von der
Sonne beschienen. Da er nicht von selbst scheint, ist somit stets nur eine Hälfte
von ihm beleuchtet. Je nach der Position, die wir zu der beleuchteten Hälfte des
Mondes haben, sehen wir unterschiedlich viel von dieser beleuchteten Hälfte. Die
Stellungen des Mondes nennt man :
Neumond,
erstes Viertel,
zunehmender Halbmond ( astronomisch : erstes Viertel),
zweites Viertel,
Vollmond,
drittes Viertel,
abnehmender Halbmond ( astronomisch : letztes Viertel),
letztes Viertel.
Wie wir auf der Erde den Mond dabei wahrnehmen, wird aus der unteren Grafik
deutlich.
… und der Mond aus Sicht des Nordens der Erde
Mond Phasen.jpg Die in der Astronomie übliche Zählung beginnt zu Neumond
( 1). Dieses Erscheinungsbild der Mondsicheln gilt für die Nordhalbkugel der Erde.
Auf der Südhalbkugel sind die Verhältnisse umgekehrt, während in Äquatornähe die
Mondsichel liegend oder hängend erscheint.
Legende
Mond legende.jpg
A : Erde
B : Erdmond
C : Umlaufrichtung des Mondes
D : Mondbahn um die Erde
E : Sonnenstrahlen
Die Größenverhältnisse der Objekte auf den Grafiken und deren Abstände zueinander
entsprechen nicht den natürlichen Größenverhältnissen.
Sichtbarkeit
Tabelle der Hauptphasen
( →siehe auch : Mondphasen bis 2020)
Mondphase Datum Uhrzeit
( MEZ)
O Vollmond 22. April 2016 06 : 23 : 51
Letztes Viertel 30. April 2016 04 : 28 : 57
Neumond [202] 6. Mai 2016 20 : 29 : 41
Erstes Viertel 13. Mai 2016 18 : 02 : 23
O Vollmond 21. Mai 2016 22 : 14 : 42
Letztes Viertel 29. Mai 2016 13 : 12 : 09
Neumond [203] 5. Juni 2016 03 : 59 : 42
Erstes Viertel 12. Juni 2016 09 : 10 : 07
O Vollmond 20. Juni 2016 12 : 02 : 31
Letztes Viertel 27. Juni 2016 19 : 18 : 43
Neumond [204] 4. Juli 2016 12 : 01 : 07
Erstes Viertel 12. Juli 2016 01 : 52 : 08
O Vollmond 19. Juli 2016 23 : 56 : 48
Letztes Viertel 26. Juli 2016 23 : 59 : 43
Neumond [205] 2. August 2016 21 : 44 : 45
Erstes Viertel 10. August 2016 19 : 21 : 09
O Vollmond 18. August 2016 10 : 26 : 47
Der Mond ist eine passive Lichtquelle, das heißt, er streut nur das Licht der
aktiven Lichtquelle Sonne.
Die Mondoberfläche muss von der Sonne beschienen sein.
Nicht beschienene Teile der Oberfläche sind keine passiven Lichtquellen und
deshalb theoretisch nicht sichtbar, obwohl sich nichts zwischen ihnen und dem
Beobachter befindet. Tatsächlich werden sie aber von der Tagseite der Erde
angestrahlt, was bei sichelförmigen Mondphasen ( vor erstem und nach letztem
Viertel) oft als Erdschein zu sehen ist. Weiters wird die erdzugewandte Seite des
Mondes durch das an der Erdatmosphäre gebrochene Licht geringfügig angestrahlt .
Daher ist der Vollmond auch bei Mondfinsternissen schwach sichtbar und erscheint
kupferfarbig.
Die Zeiten für den Mondaufgang und Untergang variieren mit den Phasen und
( geringfügiger) mit der Jahreszeit. Details sind wegen der Neigung der
Mondbahnebene zu jener der Erde sowie wegen der geneigten Erdachse kompliziert.
Außerdem sind die Abweichungen zwischen der tatsächlichen Sonnenzeit und der
Zeitzone, in der sich der Beobachter befindet, zu beachten, insbesondere während
der Gültigkeit der Sommerzeit :
Bei Neumond geht der Mond in etwa zusammen mit der Sonne am Morgen auf und am
Abend unter. Danach findet der Auf- und Untergang von Tag zu Tag durchschnittlich
ca. 50 Minuten später statt.
Im ersten Viertel geht der Mond gegen Mittag auf und gegen Mitternacht unter.
Bei Vollmond geht er in der Abenddämmerung auf und in der Morgendämmerung
unter und ist die ganze Nacht sichtbar ( im Sommer ca. 8 Stunden, im Winter bis zu
16 Stunden).
Im letzten Viertel geht er gegen Mitternacht auf und gegen Mittag unter.
Historisches
Die Mondphasen wurden früher auch Wadel genannt.[1] Bei Martin Luther wird der
abnehmende Mond altes Licht, der zunehmende junges Licht genannt.[2]
Lichtwirkung des Mondes
Im Wechsel der Mondphasen wird die irdische Nacht sehr unterschiedlich
aufgehellt, und die Astronomen müssen die „Mondnächte“ ( rund um Vollmond) bei
Beobachtungen mit optischen Teleskopen meist aussparen.
Als Neumond ist die der Erde zugewandte Seite des Mondes von der Sonne
unbeschienen, also dunkel und geht – überdeckt vom atmosphärischen Himmelsblau –
nahe der Sonne mit dieser auf und unter. ( Sichtbar ist der Neumond nur alle paar
Jahre, wenn am eigenen Standort eine Sonnenfinsternis auftritt). Eine schmale
Neulichtsichel steht der Sonne noch so nahe, dass sie nur kurz nach
Sonnenuntergang sichtbar sein kann. Einige Tage später ist der Halbmond schon am
Nachmittag zu sehen und scheint die halbe Nacht bis zu seinem Untergang gegen
Mitternacht.
Vier Effekte bewirken die besonders starke Lichtwirkung um die Zeit des
Vollmondes :
Wir sehen von der Erde aus eine vollständig beschienene Kugel, also leuchtet
die Mondscheibe mit größtem Raumwinkel. Die variable Monddistanz kann zusätzliche
±10 % ausmachen.
Die Reflexwirkung ( Albedo) des Mondes ist am stärksten, da nun – aus
irdischer Perspektive – für große Bereiche der Mondoberfläche der Einfallswinkel
des Sonnenlichts senkrecht und nahe dem Betrachtungswinkel ist. Die teildiffuse
Reflexion des Mondbodens trifft – von der scheinbaren Mondmitte ausgehend – die
Erde maximal.
Zu Mitternacht, dem sonst dunkelsten Teil der Nacht, steht der Mond am
höchsten und sein Licht trifft den Erdboden in steilem Winkel. Bei hohem
Mondstand ( v. a. im Winter) ist dann die atmosphärische Streuung seines Lichts am
geringsten.
Der Vollmond ist die ganze Nacht sichtbar und löst sich bei seinem Auf- und
Untergang geradewegs mit der Sonne ab.
Hochstehender Vollmond beleuchtet bei klarem Himmel die Erde sogar auf Meereshöhe
einige Stunden so hell, dass mit dem dunkel-adaptierten menschlichen Auge Farben
gesehen werden, also eine Wiese grün erscheint. Die Beleuchtungsstärke beträgt
dann bis 0,25 Lux, das 250-fache einer sternklaren Neumondnacht ( 0,001 lx). Der
Halbmond hat dagegen nur etwa 1/9 der Helligkeit des Vollmonds.[3]
Je mehr man sich ohne künstliche Lichtquellen ( Stadt, elektrischer Strom,
Beleuchtung von Fahrzeug und Straße, verborgen durch Berge, Vegetation, ohne
Feuer) aufhält, bewegt oder lebt, desto stärker wird man als Sehender von
Mondlicht – abhängig von Mondphasen und Bewölkung – in seinen Möglichkeiten
nachts beeinflusst. Auf einer einsamen Straße, ohne Schattenwurf von Bäumen, hat
man bei Vollmond Sicht, die eigentlich zum Laufen und ( einsamen) Radfahren
ausreicht und zwar gleichmäßig hell bis zum Horizont. Straßenbeleuchtung und
Fahrradlicht ist mit etwa 10 lx oder mehr zumindest 40-mal so hell, doch nur im
ausgeleuchteten Bereich. Solche Beleuchtungen lassen daneben die Ausleuchtung der
Ferne durch Mondlicht weitgehend verblassen.
Esoterik
In zahlreichen Büchern wird ein Zusammenhang zwischen Mondphasen und
verschiedenen Lebenssituationen hergestellt. So soll der Stand des Mondes unter
anderem Einfluss auf Schlaf, Unfallhäufigkeit, Komplikationen bei Operationen und
Geburten oder auf das Haarwachstum haben. Für keine derartige Behauptung konnten
Studien Belege finden, sie gelten daher als widerlegt.[4][5]
Insbesondere der angebliche Mondphasenzyklus von 28 Tagen ( tatsächlich gut 29,5
Tage) beeinflusst seit über hundert Jahren im deutschsprachigen Raum die
Vorstellung von „Biorhythmen“, die sich auf alle Lebensbereiche auswirken
sollen.[6] Hartnäckig hält sich auch die Überzeugung, dass sich die angebliche
durchschnittliche Dauer des Menstruationszyklus der menschlichen Frau von
behaupteten 28 Tagen mit dem Mondphasenzyklus von angeblich ebenfalls 28 Tagen
erklären ließe. Dabei ist in der Gynäkologie seit Langem bekannt, dass der Zyklus
schon bei gesunden Frauen zwischen 23 und 35 Tagen schwanken kann.[7] Diese
Theorie vermag auch nicht zu erklären, warum die Menstruationszyklen bei den
diversen Säugetieren unterschiedlich lang sind und ihre Dauer auch im
Durchschnitt stark vom Mondphasenzyklus abweicht.
Mondphase und Tidenhub
Entstehung der Gezeitenkräfte durch den Mond
( Bezugssystem ist die Erde) :
Gezeitenkräfte an mehreren Stellen der Erdoberfläche als Resultierende der
jeweiligen durch die Revolution der Erde um das Baryzentrum verursachten
Zentrifugalkraft und der Gravitationskraft des Mondes.
Irrtümlicherweise werden die Gezeiten sehr häufig allein der Gravitation des
Mondes zugeschrieben. Die 3-phasig veränderliche Meereshöhe erklärt sich vielmehr
aus dem Zusammenspiel von ( a.) die Gravitation des Mondes plus ( b.) die
Zentrifugalkraft des gemeinsamen Erd-Mond-Massenmittelpunkt Baryzentrum und ( c.)
Gravitation der Sonne.
Gravitation des Mondes
Die Gezeiten werden durch die Gravitation vor allem des nahen Mondes ausgelöst,
der in 29,53 Tagen die Erde einmal weniger oft umkreist als es die Sonne
( scheinbar) tut. Während eines Mondumlaufs von 24h 49min wird Wasser bei
Mondhöchststand einmal zur Flutwelle zusammengezogen. ( Die tatsächliche
ausgebildete Flutwelle läuft als Strömungsvorgang demgegenüber allerdings
zeitversetzt um den Äquator der Erde, staut sich an Küsten, schwappt in
Verengungen hoch und resoniert stellenweise.)
Zentrifugalkraft des Erd-Mond-Massenmittelpunkt
Erde und Mond kreisen um ihren gemeinsamen Schwerpunkt – nicht maßstabsgetreue
Illustration
Erd und Mond bilden als zwei gemeinsam rotierende Himmelskörper einen gemeinsamen
Massenschwerpunkt ( Baryzentrum) außerhalb der Erdachse. Auf der Mondabgewandten
Seite wirken den Erdanziehungskräften höhere Zentrifugalkräfte entgegen. Die
flüssigen und gasförmigen Elemente werden deshalb 'abgeschleudert'. Aus dem
Zusammenspiel der Gravitation des Mondes und des Baryzentrums erklärt sich die 2
-Phasigkeit 24h 49min / 2.
Gravitation der Sonne
Die Sonne unterstützt die Wirkung des Monds dann maximal, wenn die drei
involvierten Himmelskörper auf einer Linie liegen, also bei Voll- und Neumond :
Alle 14,77 Tage tritt dabei Springtide auf, also höchster Tidenhub zwischen Ebbe
und Flut. Hingegen Nipptide, wenn Mond-Erde-Sonne rechtwinkelig zueinander in L-
Konfiguration stehen, also bei Halbmond.
So zeigen die Mondphasen – theoretisch um die Phasenverzögerung der Flutwelle,
also ein wenig vorauseilend – als Indikator genau die Abfolge von hohem und
niedrigem Tidenhub, der jedoch praktisch noch von Wirkungen von Wind und Wetter
( Luftdruck) überformt wird.
Eselsbrücken
Die traditionelle deutsche Merkregel für die Mondphasen basiert auf der deutschen
Schreibschrift : Beim Schreiben des Buchstabens „a“ beginnt man mit einem nach
links gewölbten Bogen. Dieser zeigt die Orientierung der schmalen Sichel des
abnehmenden Mondes, wie sie von einem Beobachter auf der Nordhalbkugel der Erde
gesehen wird. Das Schreibschrift-z wird mit einem nach rechts gewölbten Bogen
begonnen und zeigt somit den zunehmenden Mond.
abnehmend
Abnehmend.png
zunehmend
Zunehmend.png
Eine lateinische Merkregel stellt ebenfalls einen Zusammenhang mit den durch die
Sichel gezeichneten Buchstaben her. Der lateinische Satz „Luna mentitur“ bedeutet
übersetzt „Der Mond lügt“. Er zeigt uns beim Abnehmen ein „C“ wie „crescens“
( lat. : zunehmend), und er zeigt uns beim Zunehmen ein „D“ wie „decrescens“ ( lat. :
abnehmend).
Eine modernere Merkregel verwendet das Zeichen „( “, also „Klammer auf“ für
„abnehmend“, sowie das Zeichen „)“, also „Klammer zu“ für „zunehmend“, wobei die
Mondsichel durch die jeweilige Form der Klammer angezeigt wird.
Diese Merkregeln gelten nur in mittleren bis hohen nördlichen Breiten. In
südlichen mittleren bis hohen Breiten gilt ihr Gegensatz und zwischen den
Wendekreisen sind sie aufgrund der nahezu horizontalen Lage der Mondsichel beim
Auf- und Untergang nur schwer und jahreszeitenabhängig anwendbar. [8]
Symbole
Sowohl in der Astronomie als auch in der Astrologie gibt es Symbole für die
Mondphasen. Diese stellen die Phase als Piktogramm dar. Manchmal werden sie
zusätzlich noch mit Gesichtern verziert.
Symbol Versionen mit Gesicht Bedeutung
Neumond Neumond mit Gesicht Neumond mit Gesicht Neumond
Zunehmender Sichelmond Zunehmender Sichelmond mit Gesicht Zunehmender Sichelmond
mit Gesicht Zunehmender Sichelmond ( Neulicht in den ersten Tagen nach
Neumond); Planetenmetall Silber, Montag; Mond- oder Sonnenfinsternis
Zunehmender Halbmond Zunehmender Halbmond, Erstes Viertel
Zunhemender Mond Zunehmender Mond ( kein spezifischer Name)
Vollmond Vollmond mit Gesicht Vollmond mit Gesicht Vollmond, Zweites
Viertel
Abnehmender Mond Abnehmender Mond ( kein spezifischer Name)
Halbmond Abnehmender Halbmond, Letztes Viertel
Abnehmender Sichelmond Abnehmender Sichelmond mit Gesicht Abnehmender Sichelmond
mit Gesicht Abnehmender Sichelmond ( Altlicht in den letzten Tagen vor
Neumond); Mond als Himmelskörper; Mond- oder Sonnenfinsternis
Verwechslungsmöglichkeiten
Die landläufig bekannten Mondphasen sind von den Begriffen nidsigend und obsigend
zu unterscheiden. Diese aus dem Oberdeutschen stammenden Begriffe werden meist
als steigender und fallender Mond übersetzt. Gemeint ist damit, dass die Bahn des
Mondes über den Himmel die eine Hälfte des Monats von Tag zu Tag immer höher zu
verlaufen scheint, während sie die andere Hälfte das Gegenteil der Fall ist
( tropischer Monat).
Siehe hierzu : Topozentrische Mondbahn
Ferner sind die Mondphasen unabhängig vom aktuellen Abstand des Mondes zur Erde
auf seiner elliptischen Umlaufbahn ( anomalistischer Monat). Befindet sich der
Mond während des Vollmonds im geringsten Abstand zur Erde ( Perigäum), wird dies
gelegentlich ( speziell von den Medien) als „Supermond“ beschrieben.
Sonstiges
Der zweite Vollmond in einem Monat und der dritte Vollmond in einer Jahreszeit
mit vier Vollmonden wird als Blue Moon bezeichnet. Beim Neumond bezeichnet man
dies als „Black Moon“.
Eine Mondfinsternis wird wegen der Färbung auch als „Blutmond“ bezeichnet.
![[Resim: ayin-evrelerei-moon-21jmr.jpeg]](https://abload.de/img/ayin-evrelerei-moon-21jmr.jpeg)
![[Resim: ayin-evrelerei-moon-piajqp.jpg]](https://abload.de/img/ayin-evrelerei-moon-piajqp.jpg)
![[Resim: ayin-evrelerei-moon-pdsjse.jpg]](https://abload.de/img/ayin-evrelerei-moon-pdsjse.jpg)
![[Resim: ayin-evrelerei-moon-p0tka6.jpg]](https://abload.de/img/ayin-evrelerei-moon-p0tka6.jpg)
![[Resim: ayin-evrelerei-moon-phdk7w.jpg]](https://abload.de/img/ayin-evrelerei-moon-phdk7w.jpg)
![[Resim: ayin-evrelerei-moon-pl6k0z.jpg]](https://abload.de/img/ayin-evrelerei-moon-pl6k0z.jpg)
![[Resim: hilal-gzetlenmesi2v3k2f.jpg]](https://abload.de/img/hilal-gzetlenmesi2v3k2f.jpg)
![[Resim: hilal-gzetlenmesi3sljq1.jpg]](https://abload.de/img/hilal-gzetlenmesi3sljq1.jpg)
__________
KAYNAKLAR :
_______________________
Sorularla İslamiyet
Dinimiz islam
islamqa
islam-tr . net
Hayrettin Karaman
Halk Ansiklopedisi Wikipedia[/img][img][/img][img][/img]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
