01-30-2019, 05:55 AM
(This post was last modified: 05-30-2024, 01:17 AM by RasitTunca.)
ÜSTAD NECİP FAZIL’DAN HİKAYELER
Ustad tramvaya biner ve cam kenarında bir koltuğa oturur. Biraz sonra bikaç takım elbiseli adam gelir. bir tanesi:
-Oradan kalkar mısınız? ben oturacağım”
Üstad:
-Neden? Sizin ne ayrıcalığnız var?
– ben milletvekiliyim!
Üstad:
-Ben de MİLLETİM… der
Üstad birgün konferans verirken cezayirli bir öğrenci kalkar ve fransızca olarak üstada
-neden osmanlı yıllarca bizi sömürdü neden osmanlı yıllarca bizi sömürge olarak kullandı…” der…
Üstad hiç durmadan cevabı sille misali yapıştırır…
–eğer osmanlı sizi sömürmüş olsa idi bugün bu soruyu bana fransızca sormazdın… ” der…
Üstad birgün mahkeme salonunda savunma yaparken baktı ki hakim anlayacak gibi değil hakime karşı yüksek sesle: bu salondakilerin yüzde ellisi eşşektir… der buna bozulan hakim çabuk sözünü geri al der… üstad bu lafın altında kalır mı?… hemen sözünü geri alır ve ” sözümü geri alıyorum bu salondakilerin yüzde ellisi eşşek değildir..
Talebeninin biri “hocam, ALLAH deveyi iğne deliğinden geçirebilir mi” diye sorar. “Geçirir evladım” diye cevap verir üstad. “ne iğneyi büyütür, ne deveyi küçültür. koca dünyayı senin gözbebeklerine sığdırdığı gibi geçirir“.
Üstad Necip Fazıl Kısakürek bir gün konferans verirken salonda bulunanlardan birisi kürsüye salatalık fırlatır. Salatalığı eline alan Necip Fazıl salondakilere dönerek:
“- Birisi kimliğini göndermiş, kiminse gelsin alsın” der.
Üstad hapishanede koğuşunda iken aynı koğuşa Nazım Hikmet getirilir,
Nazım Hikmet Üstadı görünce gülerek ” sendemi buradasın? Şu haline bak maymuna dönmüşsün” der… Üstat, karşısında duran Nazım Hikmet e cevabı yapıştırır… ” Ben de pencereye dönerim… “
---oOo---
Bir gün büyük şair Necip Fazıl Kısakürek’e sahilde rastlayan bir hayranı;
”Üstad, senin bütün mücadelelerin güzel, hizmetlerin eşsiz ama şu tarafın olmasa diye tenkit eder Bunun üzerine Necip Fazıl tebessüm ederek: ”şu boğaz’dan geçen lüks ve güzel gemiyi görüyor musun? Bak ne kadar lüks ve konforlu değil mi? İşte böylesine lüks geminin tuvaleti de vardır” der
Bir gün Necip Fazıl, bir üniversitede konferansa katılmış
Çıkıp herzamanki gibi Din ve Allah kavramı hakkında konuşmuş Konuşması bittikten sonra, onunla karşıt görüşlü olan bir Profesör, Necip Fazıl’a ‘Siz önceden çıkıp farklı şeyler söylerdiniz, şimdi ise o sözlerinize çelişen şeyler söylüyorsunuz Yazdığınız şiirler hala ezberimdedir bu ne demek oluyor? ‘ Necip Fazıl’ın cevabı meleklere parmak ısırtacak bir cevap olur ‘Benim geçmişim bir çöplüktür ve çöplükleri sadece köpekler kurcalar‘
Nur Harmanı’nın pırıltılı kalemi Necip Fazıl’ın da içinde bulunduğu uçak, Yeşilköy Havaalanından kalktıktan kısa bir zaman sonra arızalanır ve geri döner Havaalanındakiler merakla, “Ne oldu, nasıl oldu?” diye sorarlar mübareğin cevabı hem teslimiyetçi hem de hikmetli: “Ahirete kabul etmediler, geri döndük“
Mahkemede hakim, Necip Fazıl’a:
– Bak, der Seni bundan böyle bir daha huzurumda görmeyeceğim, öyle değil mi? Necip Fazıl sorar: – Hakim Bey, yoksa istifa mı ediyorsunuz?
---oOo---
Rahmetli Ustad bir yerde konferans verirken, Ustadı sevemeyen biri konuşmayı biraz
dinledikten sonra salondan çıkar gibi yapıp ustadın önünden geçerken muz kabugunu Ustadın ön tarafına yere atar üstad umursamaz bir tavır; –Burada bir kimlik bulunmustur kayıb eden varsa gelip alsın der
---oOo---
1960’lı yıllar, Üstad’ın “Sahte Kahramanlar” konferansı ile Türkiye’yi salladığı yıllar İşte bu “Sahte Kahramanlar” dolayısıyla Ankara’ya gittiği zaman, devrin başbakanı bir adamını göndermiş Üstad’a adamın getirdiği mesaj şu:
—Muhterem Üstadım, sayın başbakanımızın size çok selamları var –Aleyküm Selam ,ne diyor? —Sahte kahramanlar konferansında kendilerinden söz edilmemesini istiyorlar Başbakanın adamının sözü bitince şöyle gürlemiş Üstad: —Var git söyle ona, sahte kahraman olmak da bir seviye işidir Onda bu seviye de yok, merak etmesin bahsetmeyeceğim
---oOo---
Kayseri’deydik, bir adam getirdiler, “şununla iki kelime konuş!” dediler bana Adam geldi Elinde sigara, Ramazan günü Anladım ne tip olduğunu…Hitap ettim:
“- Sigaranı at da öyle gel karşıma!”
Gayet ucuz bir formülü vardır bu işin Günün hemen bütün formülleri gibi
O da aynı şekilde cevap verdi:
“- Allah’ın bildiğini kuldan niye saklıyayım?”
Bu umumî formül
Devam ettim:
“- Allah senin tenasül aletin olduğunu da biliyor Niye saklıyorsun?“
Bozuldu, kala kaldı, hiçbir şeye aklı eremedi “- Senin bu susman mağlûp olman değildir Şimdi seni mağlûp edeyim dedim; Allah’ın bilmediği bir şey olabilir mi? O her şeyi biliyor Yalnız senin, Allah’ın bildiğini, yalnız ondan af dileyerek ona tahsis etmen ve onun bildiği şeyi ortaya açıkça, hayâsızca dökmemeni gerektiren bir fakülteye malik olman lâzım Sen bundan da mahrum bir bedbahtsın!“
---oOo---
Üstad Yenilgi ve mağlubiyeti kabul etmezdi Bir gün bir tren istasyonunda onun sinirli sinirli gezdiğini gören bir hayranı (bazı rivayetlere göre onu sevmeyen biri) sorar:
– Ne oldu Üstad, treni mi kaçırdınız? Üstad böyle bir ithamı kabul eder mi? Treni kaçırmak bir eksiklik, bir yenilgidir – Kovdum gitti, der
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca