06-19-2024, 07:04 AM
İlahi Kitaplar ve Sayfalar
Allah, yarattığı insanı başıboş bırakmamış, dünya ve ahirette mut-
lu olmasını sağlayacak yolları, peygamberleri aracılığıyla göstermiştir.
Peygamberler de vahiy yoluyla Allah’tan aldıklarını aynen tebliğ etmiş-
lerdir. Peygamberlerin Allah tarafından getirdiklerini ilahi ve semavi
kitaplar oluşturmaktadır.
Allah tarafından peygamberlere gönderilen kitaplardan bazıları bir-
kaç sayfadan meydana gelen küçük kitaplardır. Bunlara sahifeler anla-
mına gelen “Suhuf’, diğerlerine dört büyük kitap denir.
Sayfalar:
10 sayfa, Âdem’e (as.),
50 sayfa, Şit’e (as.),
30 sayfa, İdris’e (as.),
10 sayfa, İbrahim’e (as.) indirilmiştir.
Bugün bu sayfalardan hiçbiri mevcut değildir.
Büyük Kitaplar:
Zebur, Davud’a (as.),
Tevrat, Musa’ya (as.),
İncil, İsa’ya (as.),
Kur’an-ı Kerim de Muhammed’e (sas.) indirilmiştir.
Bu kitaplardan, Davud’a (as.) gönderilmiş bulunan Zebur’dan bir-
kaç Mizmar kalmış, diğerleri kaybolmuştur.
1. Tevrat (Ahd-i Atik)
Bugün elde bulunan Tevrat’ın, Musa’ya (as.) nazil olan ilahi kitabın
aynı olduğu söylenemez. Sonradan değişik kimseler tarafından yazıl-
mış, ilave ve çıkartmalar yapılmış bir kitap hâline gelmiştir. İçinde asıl
Tevrat’tan parçalar da olabilir.
Çünkü Musa’dan (as.) sonra birçok savaşlarla İsrailoğulları parça-
lanmış ve egemenliklerini yitirerek uzun yıllar esir hayatı yaşamışlar-
dır. Ayrıca, Süleyman’dan (as.) sonra gelen Yahudi hükümdarlarının
çoğu Hz. Musa’nın dinini terk etmişti. Bu yüzden Tevrat’ın asıl nüsha-
sı korunamamış, kaybolmuştur.
Hz. Musa’nın dinini terk eden Yahudi hükümdarlarından biri, daha
sonra tekrar Hz. Musa’nın dinine dönmüş, bunun zamanında yaklaşık
milattan 622 yıl evvel Azrâ adındaki bir kâhin, kendisinin yazdığı bir
kitabı Tevrat diye ortaya koymuştur.
İşte bugün, Yahudilerin elinde bulunan ve “Ahd-i Atik” adını taşı-
yan kitabın durumu budur. Bu kitabın, ilahi kitap olarak kabul edil-
mesi mümkün değildir.
Tevrat’ın İbranice, Yunanca ve Samirice olmak üzere üç meşhur
nüshası bulunmakta, bunlar da birbirini tutmamaktadır.
Esasen Kur’an-ı Kerim, Tevrat’ın değiştirildiğini bildirmektedir.35
2. İncil (Ahd-i Cedid)
İncil’in de Tevrat gibi asıl ve sahih bir nüshası yoktur. Bugün Hıris-
tiyanların elinde bulunan ve “Ahd-i Cedid” adını taşıyan kitaplar, Hz.
İsa’ya Allah tarafından gönderilen İncil değildir. Hz. İsa’dan çok sonra
değişik kimseler tarafından yazılmış kitaplardır. Hâlen, Hıristiyanlarca
İncil olduğu kabul edilen dört ayrı incil nüshası birbirini tutmamakta,
birinde bulunan bahisler diğerinde yer almamaktadır.
Bilindiği üzere Luka, Matta, Yuhanna ve Markos isimli şahısların
yazdığı dört İncil vardır. Bunların dışında daha pek çok İncil ortaya
atılmışsa da, Miladi 325 yılında İznik’te toplanan ruhani meclis tara-
fından diğerleri yakılmış, sadece bu dört tanesi bırakılmıştır.
Ancak Kur’an-ı Kerim, Allah tarafından peygamberimize indirildiği
gibi korunmuş ve ondan da bize tevatür yoluyla gelmiştir. Bugün elde
mevcut yegâne semavi kitap, Kur’an-ı Kerim’dir ve kıyamete kadar da
hiçbir değişikliğe uğramadan devam edecektir.
Biz Müslümanlar, Allah’ın Kur’an-ı Kerim’den önce Tevrat, İncil ve
Zebur adlı büyük kitaplar ile bazı sahifeler indirmiş olduğuna iman ede-
riz. Ancak bugün, elde bulunan bu isimlerdeki kitapların, bütünüyle ila-
hi kitap olduğunu kabul etmiyoruz. Çünkü bunlar tahrif edilmişlerdir.
3. Kur’an-ı Kerim’in Nazil Oluşu
Peygamberimize ilk inen ayetler, Kur’an-ı Kerim’de Alak suresinin
ilk beş ayetidir. Bu ayetler peygamberimize Hira Mağarası’nda bulun-
duğu sırada inmiştir.
Peygamberimiz, zaman zaman evinden ayrılarak Mekke’nin kuzey
doğusunda bulunan Hira Mağarası’na çekilir, burada bazen günlerce
kalarak ibadet eder, düşüncelere dalardı.
Miladın 610’uncu yılının Ramazan ayında mağarada bulunduğu sı-
rada Cebrail adındaki melek kendisine gelerek Alak suresinin ilk beş
ayetini getirmiş ve peygamber olarak görevlendirildiğini bildirmiştir.
Bu ayetler şunlardır:
“(Ey Muhammed), yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı alaktan ya-
rattı. Oku! Senin Rabbin en cömert olandır. Kalemle yazmayı öğretendir.
İnsana bilmediğini öğretendir.”
Kur’an-ı Kerim toptan nazil olmamıştır. Kısa kısa bölümler (ayetler
ve sureler) hâlinde inerek 23 senede tamamlanmıştır.
İnen bölümleri peygamberimiz vahiy kâtiplerine yazdırıyor, bunlar
Ashab tarafından da ezberleniyordu.
Kur’an-ı Kerim’den her bölüm indikçe bunun nereye konacağını
peygamberimiz vahiy kâtiplerine bildiriyor, onlar da onu gösterilen
yere yazıyorlardı. Çünkü Kur’an-ı Kerim, toptan inmediği gibi mushaf-
ta yazılı olduğu şekilde sıra ile de inmemiştir. Bazen bir sure tamam-
lanmadan başka bir sureye ait ayetlerin indiği de olmuştur. Nitekim ilk
nazil olan ayetler ilk surede yer almamış, 96’ncı sureye konmuştur.
Kur’an-ı Kerim’in bir kısmı peygamberimize Mekke’de iken nazil
olmuş, bir bölümü de hicretten sonra Medine’de inmiştir. Mekke’de
nazil olan surelere Mekki, Medine’de nazil olan surelere de Medeni de-
nir. Buna göre Kur’an-ı Kerim’in 114 suresinden 87’si Mekke’de, 27’si
de Medine’de nazil olmuştur. Bir surenin nerede nazil olduğu surenin
baş tarafında o surenin adıyla birlikte yazılmıştır.
Kur’an-ı Kerim’in Yazılışı ve Mushaf Hâline Getirilişi
Vahyolunan ayetler Peygamberimiz ve Müslümanlar tarafından ez-
berlenirken diğer taraftan da Peygamberimizin emriyle vahiy kâtipleri
tarafından da yazılıyordu. Dört Halife (Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali
b. Ebî Tâlib), Zeyd b. Sâbit, Ubeyy b. Ka’b, Hâlid b. Ebî Sufyân (Allah
hepsinden razı olsun) peygamberimizin vahiy kâtibi olarak görevlen-
dirdiği sahabilerdir.
Vahiy kâtipleri Kur’an ayetlerini ince taşlar, kürek kemikleri, hur-
ma dalları ve deriler üzerine yazıyorlardı. Çünkü henüz kâğıt yoktu.
Peygamberimiz, inen ayetlerin doğru yazılıp yazılmadığını kontrol et-
mek üzere ayetleri okuyor ve vahiy kâtiplerine okutuyordu. Böylece
Kur’an-ı Kerim daha peygamberimiz zamanında yazılma ve ezberlen-
me suretiyle korunmuştu.
Hz. Ebu Bekir’in halifeliği zamanında Yemame’de yetmiş kadar ha-
fızın şehit edilmesi üzerine Halife, Ashabdan vahiy kâtipliği yapmış
olan Zeyd b. Sâbit’in başkanlığında bir komisyon kurdu. Bu komisyon
gerek vahiy kâtiplerinin yazdıklarına, gerekse Kur’an’ın inişi sırasında
onu ezberlemiş bulunanların hafızalarına başvurarak büyük bir dikkat
ve titizlikle Kur’an’ı bir mushaf hâlinde toplayıp yazmıştır. Bu nüsha,
asıl nüsha olarak halifenin yanında korunmuştur.
Mushaf Nüshalarının Çoğaltılması
Hz. Osman’ın halifeliği sırasında fetihlerin genişlemesiyle bazı yerler-
de okuyuş ayrılıkları ortaya çıkmaya başlamıştı. Bunun üzerine Halife,
Hz. Ebu Bekir zamanında Kur’an’ın mushaf hâline getirilmesi çalışmala-
rını büyük bir başarı ile sonuçlandırmış bulunan Zeyd b. Sâbit’in (Allah
ondan razı olsun) başkanlığında bir komisyon kurdu. Bu komisyon, Hz.
Ebu Bekir zamanında yazılan ve peygamberin eşi Hz. Ömer’in kızı Hz.
Hafsa’nın yanında bulunan asıl nüshayı alarak 7 nüsha kadar çoğaltmış-
tır. Halife, bu nüshaları muhtelif İslam merkezlerine göndermiş ve böy-
lece yanlış okuyuşların önü alınmıştır. O dönemde yazılmış olan bazı
Kur’an-ı Kerim nüshaları, günümüze de ulaşmıştır.
İşte Kur’an-ı Kerim, peygamberimize vahyolunduğu gibi yazılmış,
mushaf hâline getirilmiş, pek çok Müslüman tarafından ezberlenmiş
ve günümüze kadar hiçbir değişikliğe uğramadan intikali sağlanmıştır.
“Doğrusu Kur’an’ı Biz indirdik, onun koruyucusu da Biziz.”36 ilahi va’di
gerçekleşmiştir.
------------------
35
6/En’âm, 91.
36
15/Hicr, 9.
---------------
Kaynak
Diyanet islam ilmihali
Allah, yarattığı insanı başıboş bırakmamış, dünya ve ahirette mut-
lu olmasını sağlayacak yolları, peygamberleri aracılığıyla göstermiştir.
Peygamberler de vahiy yoluyla Allah’tan aldıklarını aynen tebliğ etmiş-
lerdir. Peygamberlerin Allah tarafından getirdiklerini ilahi ve semavi
kitaplar oluşturmaktadır.
Allah tarafından peygamberlere gönderilen kitaplardan bazıları bir-
kaç sayfadan meydana gelen küçük kitaplardır. Bunlara sahifeler anla-
mına gelen “Suhuf’, diğerlerine dört büyük kitap denir.
Sayfalar:
10 sayfa, Âdem’e (as.),
50 sayfa, Şit’e (as.),
30 sayfa, İdris’e (as.),
10 sayfa, İbrahim’e (as.) indirilmiştir.
Bugün bu sayfalardan hiçbiri mevcut değildir.
Büyük Kitaplar:
Zebur, Davud’a (as.),
Tevrat, Musa’ya (as.),
İncil, İsa’ya (as.),
Kur’an-ı Kerim de Muhammed’e (sas.) indirilmiştir.
Bu kitaplardan, Davud’a (as.) gönderilmiş bulunan Zebur’dan bir-
kaç Mizmar kalmış, diğerleri kaybolmuştur.
1. Tevrat (Ahd-i Atik)
Bugün elde bulunan Tevrat’ın, Musa’ya (as.) nazil olan ilahi kitabın
aynı olduğu söylenemez. Sonradan değişik kimseler tarafından yazıl-
mış, ilave ve çıkartmalar yapılmış bir kitap hâline gelmiştir. İçinde asıl
Tevrat’tan parçalar da olabilir.
Çünkü Musa’dan (as.) sonra birçok savaşlarla İsrailoğulları parça-
lanmış ve egemenliklerini yitirerek uzun yıllar esir hayatı yaşamışlar-
dır. Ayrıca, Süleyman’dan (as.) sonra gelen Yahudi hükümdarlarının
çoğu Hz. Musa’nın dinini terk etmişti. Bu yüzden Tevrat’ın asıl nüsha-
sı korunamamış, kaybolmuştur.
Hz. Musa’nın dinini terk eden Yahudi hükümdarlarından biri, daha
sonra tekrar Hz. Musa’nın dinine dönmüş, bunun zamanında yaklaşık
milattan 622 yıl evvel Azrâ adındaki bir kâhin, kendisinin yazdığı bir
kitabı Tevrat diye ortaya koymuştur.
İşte bugün, Yahudilerin elinde bulunan ve “Ahd-i Atik” adını taşı-
yan kitabın durumu budur. Bu kitabın, ilahi kitap olarak kabul edil-
mesi mümkün değildir.
Tevrat’ın İbranice, Yunanca ve Samirice olmak üzere üç meşhur
nüshası bulunmakta, bunlar da birbirini tutmamaktadır.
Esasen Kur’an-ı Kerim, Tevrat’ın değiştirildiğini bildirmektedir.35
2. İncil (Ahd-i Cedid)
İncil’in de Tevrat gibi asıl ve sahih bir nüshası yoktur. Bugün Hıris-
tiyanların elinde bulunan ve “Ahd-i Cedid” adını taşıyan kitaplar, Hz.
İsa’ya Allah tarafından gönderilen İncil değildir. Hz. İsa’dan çok sonra
değişik kimseler tarafından yazılmış kitaplardır. Hâlen, Hıristiyanlarca
İncil olduğu kabul edilen dört ayrı incil nüshası birbirini tutmamakta,
birinde bulunan bahisler diğerinde yer almamaktadır.
Bilindiği üzere Luka, Matta, Yuhanna ve Markos isimli şahısların
yazdığı dört İncil vardır. Bunların dışında daha pek çok İncil ortaya
atılmışsa da, Miladi 325 yılında İznik’te toplanan ruhani meclis tara-
fından diğerleri yakılmış, sadece bu dört tanesi bırakılmıştır.
Ancak Kur’an-ı Kerim, Allah tarafından peygamberimize indirildiği
gibi korunmuş ve ondan da bize tevatür yoluyla gelmiştir. Bugün elde
mevcut yegâne semavi kitap, Kur’an-ı Kerim’dir ve kıyamete kadar da
hiçbir değişikliğe uğramadan devam edecektir.
Biz Müslümanlar, Allah’ın Kur’an-ı Kerim’den önce Tevrat, İncil ve
Zebur adlı büyük kitaplar ile bazı sahifeler indirmiş olduğuna iman ede-
riz. Ancak bugün, elde bulunan bu isimlerdeki kitapların, bütünüyle ila-
hi kitap olduğunu kabul etmiyoruz. Çünkü bunlar tahrif edilmişlerdir.
3. Kur’an-ı Kerim’in Nazil Oluşu
Peygamberimize ilk inen ayetler, Kur’an-ı Kerim’de Alak suresinin
ilk beş ayetidir. Bu ayetler peygamberimize Hira Mağarası’nda bulun-
duğu sırada inmiştir.
Peygamberimiz, zaman zaman evinden ayrılarak Mekke’nin kuzey
doğusunda bulunan Hira Mağarası’na çekilir, burada bazen günlerce
kalarak ibadet eder, düşüncelere dalardı.
Miladın 610’uncu yılının Ramazan ayında mağarada bulunduğu sı-
rada Cebrail adındaki melek kendisine gelerek Alak suresinin ilk beş
ayetini getirmiş ve peygamber olarak görevlendirildiğini bildirmiştir.
Bu ayetler şunlardır:
“(Ey Muhammed), yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı alaktan ya-
rattı. Oku! Senin Rabbin en cömert olandır. Kalemle yazmayı öğretendir.
İnsana bilmediğini öğretendir.”
Kur’an-ı Kerim toptan nazil olmamıştır. Kısa kısa bölümler (ayetler
ve sureler) hâlinde inerek 23 senede tamamlanmıştır.
İnen bölümleri peygamberimiz vahiy kâtiplerine yazdırıyor, bunlar
Ashab tarafından da ezberleniyordu.
Kur’an-ı Kerim’den her bölüm indikçe bunun nereye konacağını
peygamberimiz vahiy kâtiplerine bildiriyor, onlar da onu gösterilen
yere yazıyorlardı. Çünkü Kur’an-ı Kerim, toptan inmediği gibi mushaf-
ta yazılı olduğu şekilde sıra ile de inmemiştir. Bazen bir sure tamam-
lanmadan başka bir sureye ait ayetlerin indiği de olmuştur. Nitekim ilk
nazil olan ayetler ilk surede yer almamış, 96’ncı sureye konmuştur.
Kur’an-ı Kerim’in bir kısmı peygamberimize Mekke’de iken nazil
olmuş, bir bölümü de hicretten sonra Medine’de inmiştir. Mekke’de
nazil olan surelere Mekki, Medine’de nazil olan surelere de Medeni de-
nir. Buna göre Kur’an-ı Kerim’in 114 suresinden 87’si Mekke’de, 27’si
de Medine’de nazil olmuştur. Bir surenin nerede nazil olduğu surenin
baş tarafında o surenin adıyla birlikte yazılmıştır.
Kur’an-ı Kerim’in Yazılışı ve Mushaf Hâline Getirilişi
Vahyolunan ayetler Peygamberimiz ve Müslümanlar tarafından ez-
berlenirken diğer taraftan da Peygamberimizin emriyle vahiy kâtipleri
tarafından da yazılıyordu. Dört Halife (Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali
b. Ebî Tâlib), Zeyd b. Sâbit, Ubeyy b. Ka’b, Hâlid b. Ebî Sufyân (Allah
hepsinden razı olsun) peygamberimizin vahiy kâtibi olarak görevlen-
dirdiği sahabilerdir.
Vahiy kâtipleri Kur’an ayetlerini ince taşlar, kürek kemikleri, hur-
ma dalları ve deriler üzerine yazıyorlardı. Çünkü henüz kâğıt yoktu.
Peygamberimiz, inen ayetlerin doğru yazılıp yazılmadığını kontrol et-
mek üzere ayetleri okuyor ve vahiy kâtiplerine okutuyordu. Böylece
Kur’an-ı Kerim daha peygamberimiz zamanında yazılma ve ezberlen-
me suretiyle korunmuştu.
Hz. Ebu Bekir’in halifeliği zamanında Yemame’de yetmiş kadar ha-
fızın şehit edilmesi üzerine Halife, Ashabdan vahiy kâtipliği yapmış
olan Zeyd b. Sâbit’in başkanlığında bir komisyon kurdu. Bu komisyon
gerek vahiy kâtiplerinin yazdıklarına, gerekse Kur’an’ın inişi sırasında
onu ezberlemiş bulunanların hafızalarına başvurarak büyük bir dikkat
ve titizlikle Kur’an’ı bir mushaf hâlinde toplayıp yazmıştır. Bu nüsha,
asıl nüsha olarak halifenin yanında korunmuştur.
Mushaf Nüshalarının Çoğaltılması
Hz. Osman’ın halifeliği sırasında fetihlerin genişlemesiyle bazı yerler-
de okuyuş ayrılıkları ortaya çıkmaya başlamıştı. Bunun üzerine Halife,
Hz. Ebu Bekir zamanında Kur’an’ın mushaf hâline getirilmesi çalışmala-
rını büyük bir başarı ile sonuçlandırmış bulunan Zeyd b. Sâbit’in (Allah
ondan razı olsun) başkanlığında bir komisyon kurdu. Bu komisyon, Hz.
Ebu Bekir zamanında yazılan ve peygamberin eşi Hz. Ömer’in kızı Hz.
Hafsa’nın yanında bulunan asıl nüshayı alarak 7 nüsha kadar çoğaltmış-
tır. Halife, bu nüshaları muhtelif İslam merkezlerine göndermiş ve böy-
lece yanlış okuyuşların önü alınmıştır. O dönemde yazılmış olan bazı
Kur’an-ı Kerim nüshaları, günümüze de ulaşmıştır.
İşte Kur’an-ı Kerim, peygamberimize vahyolunduğu gibi yazılmış,
mushaf hâline getirilmiş, pek çok Müslüman tarafından ezberlenmiş
ve günümüze kadar hiçbir değişikliğe uğramadan intikali sağlanmıştır.
“Doğrusu Kur’an’ı Biz indirdik, onun koruyucusu da Biziz.”36 ilahi va’di
gerçekleşmiştir.
------------------
35
6/En’âm, 91.
36
15/Hicr, 9.
---------------
Kaynak
Diyanet islam ilmihali