Today, 10:25 AM
(This post was last modified: 7 hours ago by RasitTunca.)
Dinimizde Sakal bırakmanın Önemi ve kesmenin hükmü nedir? Sakal Duası Arapca Türkce
Sakal Nedir?
Sakal, yetişkin erkeklerin yanak, çene ve yüzün alt kısmında çıkan kıllardır. Peygamber Efendimiz (s. a. v.), diğer peygamberler (A. S.) ve bütün sahabeyi kiram sakallı idiler. Peygamber Efendimiz (s. a. v.) sakallı olduğundan, erkekler için sakalı kesmemek ve bırakmak sünnettir.
Dinimizde Sakalın Önemi
Hz. Aişe tarafından nakledilen bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: "On şey fıtrattandır: Bıyıkları kesmek, sakalı salıvermek, misvak ile ağızı ve dişleri temizlemek, su ile burnu temizlemek, tırnakları kesmek, kirlerin barınabileceği yerleri yıkamak, koltuk altındaki kılları gidermek, kasıkları tıraş etmek, necaset yolunu su ile pak eylemektir" (Müslim, Tahare, 56; Ebu Davud, Tahare, 29; Nesâî, Zine, 1).
Başka bir hadis-i şerifte ise: "Bıyıkları çok kısaltın, sakalları ise bırakın. " buyurulmuştur (Buhari, Libas, 64; Müslim, Tahare, 54).
Alimlerin Sakal Hakkındaki Görüşleri
Sakal bırakmak ve buna bağlı olarak sakalı tıraş etmek konusunda âlimler farklı kanaatlere varmışlardır. Bu âlimlerin bir kısmına göre sakal bırakmak farz, kesmek haram; bazılarına göre sakal bırakmak sünnet, kesmek mekruhtur; kimisine göre de müstehaptır.
Sakal bırakmak farz, kesmek ise haram görüşü; alimlerin cumhuruna (çoğunluğuna) aittir.
Sakal bırakmak sünnet, tıraş etmek ise mekruhtur görüşü; Şafiî mezhebinden İmam Nevevi, Râzi, Gazzali, Şeyh Zekeriyya el-Ensari, İbn-i Hacer, Remli, Hatib, Şirbini gibi alimlere aittir.
Sakal bırakmak müstehap (sünnet-i zevaid), tıraş etmek ise mubahtır görüşü; Mahmud Şeltut ve Muhammed Ebu Zehra gibi zamanımızın alimlerine aittir.
Soru: Selamun Aleykum. Uzayan sakalı okutmak var mıdır?
CEVAP: Ve Aleykum Selam. Sakalı uzatmak, farzdır/vaciptir! Sakalı kesmek ise haramdır! Sakal uzadığı zaman da okunması diye bir şey yoktur! Allah-u Teâlâ, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e bıyığını kısaltmayı ve sakalını da uzatmayı emretmiştir!
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Rabbim bana bıyığımı kısaltmamı ve sakalımı da uzatmamı emretti!”
İbni Sa’d 1/449, 450, Said bin Mansur Musannef 172, 173, İbni Kesir el-Bidaye 4/264
Bıyığı Kısaltıp Sakalları Uzatmak Farzdır/Vaciptir!
Mücahid veya Muvahhid yada Mü’min olduğunu iddia eden bir kişi, bulunduğu topluluğa uyarak veya kamufle olmak için ne sakalını kısaltır ne de keser! Çünkü sakal, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetinin farz olan kısmındandır! Sakal bize emrolunmuştur! Bizimde, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in emrettiği şeye uymamız farzdır/vaciptir!
(1) Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ
“Rasul size neyi verdiyse onu alın! Sizi neden sakındırdıysa artık ondan sakının ve Allah’tan korkun! Şüphesiz ki, Allah cezası pek şiddetli olandır!”
Haşr Suresi 7
(2) Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ
“De ki; Eğer siz, Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın! Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.”
Âl-i İmran Suresi 31
(3) Bıyıkları uzun ve sakalları tıraşlı bir Mecusi, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e geldi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de ona şöyle buyurdu:
“Böyle yapmanı (yani sakallarını kazıyıp bıyıklarını uzatmanı) sana kim emretti!?”
O Mecusi de Kisra’yı kastederek Rabbim, dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
“Lakin benim Rabbim de, bana bıyıkları kısaltmamı ve sakalları salıvermemi/uzatmamı emretti!”
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sakalın önemini ve Rabbimizin bir emri olduğunu belirtmiştir!
İbni Sa’d 1/449, Said bin Mansur Musannef 172, İbni Kesir el-Bidaye 4/264, Ebu Nuaym Delâil 1/349, İbnu’l-Cevzi el-Vefa 2/460, Tarihu’t-Taberi 2/654, Suyuti Durru’l-Mensur 1/276, Suyuti Esbabı Vurud 213, İbni Hacer Metalibu’l-Aliye 2206
(4) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
جُزُّوا الشَّوَارِبَ، وَأَرْخُوا اللِّحَى، خَالِفُوا الْمَجُوسَ
“Bıyıkları kesin ve sakalları salıverin! Mecusilere muhalefet edin!”
Müslim 260/55
(5) Zeyd bin Erkam (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
مَنْ لَمْ يَأْخُذْ مِنْ شَارِبِهِ، فَلَيْسَ مِنَّا
“Bıyığından almayan kişi, bizden değildir!”
Tirmizi 2909, İbni Hibban 5477, Tabarani Mucemu’l-Kebir 5033
(6) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Cuma günü gusletmek, misvak kullanmak, bıyıkları kısaltmak ve sakalı uzatmak, İslam fıtratındandır! Zira Mecusiler bıyıklarını uzatır ve sakalı keserler! Şu halde onlara muhalefet edin!”
İbni Sad 1/147, Müslim Taharet 55, Beyhaki 1/150, Şafii el-Ümm 1/21, Beyhaki Ma’rife 1/246, Nesei Zinet 2, Ahmed bin Hanbel Müsned 2/52, Buhari Tarihu’l-Kebir 1/140, Taberani Sağir 553, Hatib Tarih 6/247, Deylemi 2570, İbni Hacer Fethu’l-Bari 10/346, Suyuti Esbabı Vurud 212, 214, İbni Kayyım Zadu’l-Mead 1/166
(7) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
On şey fıtrattandır:
1) Bıyıkları kısaltmak,
2) Sakalı salıvermek,
3) Misvak kullanmak,
4) Buruna su çekmek sonra onu burundan çıkarmak,
5) Tırnakları kesmek,
6) Parmak mafsallarını yıkamak,
7) Koltuk altı kıllarını yolmak,
8) Etek tıraşı yapmak,
9) Küçük abdest ve büyük abdest mahallerini yıkamaktır.
Ravi Zekeriyya (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
Musab; Onuncuyu unuttum, ancak o da, ağzı çalkalamak olabilir, dedi.
Müslim 261/56
(8) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
خَالِفُوا الْمُشْرِكِينَ، وَفِّرُّوا اللِّحَى، وَأَحْفُوا الشَّوَارِبَ
“Müşriklere muhalefet edin! Sakallarınızı bırakın ve bıyıklarınızı kısaltınız!”
Nafi (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
“Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma), hac veya umre yaptığında sakalını avuçlar ve avuçtan fazla olan kısmını alırdı.”
Buhari 13/5926
(9) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
إِنْهَكُوا الشَّوَارِبَ، وَأَعْفُوا اللِّحَى
“Bıyıkları derin kesin ve sakalları bırakın!”
Buhari 13/5927
(10) Mervan bin Salim el-Mukaffi (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
Ben, Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma)’yı sakalını avuçlamış kabzadan fazlasını keserken gördüm…
Ebu Davud 2357, Nesei Ameli’l-Yevm 301, Hakim 1/42, Beyhaki 4/239, Begavi 1740, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 920
(11) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh), sakalını eliyle tutar, kabzadan fazla olanını alırdı.
Beyhaki Şuabu’l-İman 6432
(12) Hasan el-Basrî (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
“Sahabeler sakalın kabzadan fazlasının alınmasına ruhsat veriyorlardı.”
İbni Ebi Şeybe 6/109/5
Not: Alimler, Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh)’ın rivayet ettiği şu hadisinin şerhinde şöyle demektedirler:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
جُزُّوا الشَّوَارِبَ، وَأَرْخُوا اللِّحَى، خَالِفُوا الْمَجُوسَ
“Bıyıkları kesin ve sakalları salıverin! Mecusilere muhalefet edin!”
Müslim 260/55
Hadisteki; sakalı salın, ifadesi sakal için bir haddi olma ihtimalini taşır! O had ise sahabelerin uygulamasında rivayet edilen haddir!
Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma)’nın sakalını kabzalar fazlasını alırdı. Başını tıraş eden kimseye emrederdi de o da Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma)’nın emri ile sakalının uzunluğundan ve yanlarından alır onun uçlarını müsavi yapardı.
SAKAL DUASI
Erkekler için sakal duası nasıl yapılır? Sakal okutmak yani sakal bırakma duası için bir kişi okuduğu zaman güzel veya mecbur olmadığı bir haldir. Lakin sakal bıraktıktan sonra kolaya gelen bir dua yapılabilir. Demek ki, sakal bırakınca dua okumanın / okutmanın bir sakıncası olmaz. Kişi dilerse okur veya okutur. Okutmazsa da “Niçin sakal duası yaptırmadın?” diye tenkit edilmez. Çünkü hayırlı işlere dua ile başlamak güzeldir. Peygamber efendimiz aynaya bakınca dua ederdi. Onun için bizde sizler için sakal çıkarma duası veya sakal duasını arapça Türkçe okunuşlarını derledik.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) , diğer Peygamberler (a.s) ve bütün sahabeyi kiram sakallı idiler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sakallı olduğundan erkekler için sakalı kesmemek bırakmak sünnettir. Sakal bırakmakta ve diğer sünnetleri işlemekte mü’minin esas niyeti Peygamberimize (asm) uymak ve onu taklit etmektir.
الْحَمْدُ لِلَّهِ جَاعِلُ اللحْيَةِ مِنْ فطرة الإسلام والصلوةُ وَالسَّلَامُ عَلَى اشْرَفِ الرُّسُلُ الكِرَامِ وَ عَلَى الِيهِ وَاَصْحَابِهِ الْفِخَامِ اللَّهُمَّ أَحْيِ مَنْ أَغْفَرَ الَحَيَةَ وَاحْفَظْهُ مِن جَمِيعِ المِحْنَةِ وَاسْلُكْ بِهِ في طَريقَ أَهْلِ السُّنَةِ وَأَكْرِمْهُ بِشَفَاعَة شفيعِ الأُمةِ وَاَكْرِمْهُ بِطَوافِ الكَعْبَة فِي الحَرَم وَبِفَضْلِ لِحْيَاءِ مِنْ مَاءٍ زَمْزَمَ وَ بِزِيارَة رَوْضَةِ النَّبِي المُحترَمَ وَصَلَّى اللهُ عَلَى سَيّدِنَا مُحَمَّدٍ وَالِهِ وَصَحْبِهِ أَجْمَعِينَ وَسَلامُ عَلَى الْرُسَلِينَ وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Okunuşu: Elhamdü lillâhi câilül-lıhyeti min fıtrati’l-islâm vesselâtü vesselâmü alâ eşref i’r-rusüli’l-kirâm. Ve alâ âlihi ve ashâbihi’l-fihâm. Allâhümme ahyı men â’fa’l-lıhyete vahfazhü min cemî’il-mihneti veslük bihâ fî tariki ehli’s-sünneti ve ekrimhü bişefâati şefî’il-ümmeti ve ekrimhü bitavâfil-Kâbeti fi’l-harami. Ve biğaslı lıhyetihi min mâi zem zem ve biziyâreti ravzati’n-nebiyye’l-muhterem. Ve sallallâhü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihi ecmain. Ve selâmün ale’l-mürselin velhamdü lillâhi rabbi’l-âlemin.
Anlamı: Sakalı fıtrat-ı islâmdan kılan Allah’a hamd olsun. Salât ve selâm peygamberlerin en şereflisinin, O’nun âlinin ve yüksek ashabının üzerine olsun. Yâ Rabbi, sakal bırakan zâtı ihyâ et, bütün sıkıntılardan koru. Ona ehl-i sünnet yoluna sâlik olmakla, peygamberimizin şefâtma nâil olmakla, Kâbe’yi tavâf etmekle, Zemzemle sakalını yıkamasıyla ve Peygamberimizin kabrini (s.a.v.) ziyaret etmek nasip eylemekle ikram eyle yâ Rabbi. Allah’ın rahmeti, Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) ya, ehlinin ve ashâbımn cemî’ma ve bütün peygamberlere selâm olsun. Ve hamd ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
Dinimizce Peygamber Efendimizden günümüze kadar gelen özel bir sakal duası mevcut değildir. Ancak, Peygamber Efendimizin sünnetini yerine getiren Müslümanlar için yapılan hayır dualar mahiyetinde çeşitli dualar okunabilir.
Duamız:
اللّهُمَّ أَنعِمْ عَلَينَا بِمَنِّكَ وَفَضْلِكَ وَاهْدِنا إِلَى صِرَاطِكَ الْمُسْتَقِيمِ. اللّهُمَّ اجْعَلْ سَكَالا لِهَذَا الْأَخِ الَّذِي تَشَبَّهَ بِسُنَّةِ نَبِيِّكَ.
Ya Rabbi! Cümlemize inayet ve lütfu hidayet nasip eyle. Peygamber (s. a. v.) Efendimizin sünneti seniyyelerine uymak üzere sakal bırakan şu kardeşimizin sakalını mübarek eyleyerek daha birçok sünnetlerini yerine getirmeyi nasip eyle.
يَا رَبِّ اجْعَلْهُ مِمَّنْ يَتَمَسَّكُ بِسُنَّةِ نَبِيِّكَ وَيَحْذُو حَذْوَهُ فِي كُلِّ أَمْرِهِ.
Şebeke-i Resûlullah'a ve Beyti Şerife gidip, yüzünü sürüp zemzemle yıkanmasını nasip eyle. Dünyevi ve uhrevi birçok maksatlarının hallinde kendisine kolaylıklar ihsan eyle.
اللّهُمَّ اجْعَلْنَا وَكُلَّ أُمَّةِ مُحَمَّدٍ مِنَ الْمُتَّقِينَ الَّذِينَ يَعِيشُونَ بِالإِسلامِ.
Ya Rabbi! Cümlemizi ve cümle ümmeti Muhammed'i İslam üzere yaşayanlardan eyle.
Peygamber Efendimizin sünnetini yerine getiren Müslüman için sakal duası hayır dua mahiyetindedir.
Sual: Âdetle ilgili sünnetleri yapmamak günah mı?
CEVAP
Sünnetler, âdetlerle ilgili olup olmama bakımından ikiye ayrılır:
Sünnet-i hüdâ, ezan ve ikamet okumak gibi, İslam dininin şiarıdır. Başka dinlerde yoktur.
Sünnet-i zaide, çoğul olarak sünnet-i zevaid denir. Resulullahın kılık kıyafeti, elbise giyiş şekli, yemek yiyiş tarzı, yürüyüşü, yatışı, vasıtaya binişi, bir işe sağdan veya soldan başlaması, saç şekli, sarık sarma şekli gibi âdetleridir. (Hadika)
Resulullahın âdetlerle ilgili sünnetlerine uymak da büyük şeref ve çok sevaptır. Ama yapmamak günah hatta mekruh değildir. Mesela Peygamber efendimiz deveye binerdi. Deveye binmemek günah veya mekruh bile değildir. Arapların âdeti olarak mübarek topuklarına kadar uzun gömlek [entari] giyerdi. (İbni Asakir)
Bugün Arap denilen insanların çoğu entari giymektedir. Türkiye’de ise âdet olmadığı için erkekler entari giymemektedir. Sünnet-i zaide olduğu için entari giymemek günah ve mekruh değildir. Sarıkla gezmek de âdeti idi. Kâfirleri de sarıklı idi. Hadis-i şerifte, (Sarık Arapların tacıdır) buyuruldu. (Beyheki)
Sakal da âdete ait sünnetlerdendir. Kâfirlerden de sakallı olanlar var idi. Buhari, Müslim, Nesai, Ebu Davud, Tirmizi’nin rivayet ettiği (Sünnet olan on şeyden biri sakal bırakmaktır) hadis-i şerifi sakalın sünnet olduğunu açıkça bildirmektedir. Sakalın bir tutamdan fazlasını kesmek sünnettir. Bir tutamdan kısa bırakmak, sünnete aykırıdır. Sünnet diye bir tutamdan kısa sakal bırakmak bid’attir. Böyle bid’at sakalı, haram işlemekten kurtarmak için, bir tutam uzatmak vaciptir [yani farzdır.] (Redd-ül Muhtar)
Bahr-ür-raık’da, (Erkeklerin sarkan saçlarını büküp fitil yapmaları mekruh olur. Çünkü, fitil yapmak, bazı kâfirlere benzemek olur) buyuruldu. Demek ki kâfirlerin âdetlerine benzediği için yasaklanan şeyi yapmak bile haram değil, mekruh oluyor. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Müşriklere benzemeyin, bıyığınızı kısaltın, sakalınızı bırakın.) [Nesai]
(Mecusiler bıyıklarını uzatır, sakallarını kısaltır. Onlara muhalefet edin, bıyıklarınızı kısaltın, sakalınızı uzatın!) [İ. Hibban]
(Namazı nalın ile kılın ki Yahudilere benzemeyin!) [Hakim]
(Nalını olmayan, mest giysin!), [Müslim] [Nalın, terliğe benzer ayakkabı]
Bahr-ür-raık’ın ifadesine göre, bu hadis-i şerifler, sakal kazımanın ve çıplak ayakla namaz kılmanın mekruh olduğunu bildiriyor. Yine hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Yahudi ve Hristiyanlar sakal boyamaz. Onlara benzemeyin, boyayın!) [Müslim]
(Saçlarınızı kırmızı veya sarıya boyayın, ehl-i kitaba muhalefet edin!) [İ.Ahmed]
Eshab-ı kiramın kimi boyadı, kimi boyamadı. Çünkü, bu âdetteki emre ve yasağa uymak vacip değildir. Burada, o şehrin âdetine uyulur. (Hadika)
Eshab-ı kiram sakal kazımazdı. Çünkü, o zaman, sakal uzatmak Arapların âdeti idi. Ebu Cehil gibi birçok kâfir sakallı idi. [Eğer sakal ve sarık, âdete ait sünnet olmayıp, sünnet-i hüdâ, yani İslamın şiarı olsaydı, müşrikler müslümanlara benzememek için, hemen sarıklarını çıkarır ve sakallarını keserlerdi.]
Sünnet olan sakala kıymet vermeyen kâfir olur. Yüzünü, kadın gibi parlak yapmak, kadınlara benzemek için sakal kazıtmak haramdır. Kadınlara benzemeyi düşünmeyip, genç ve güzel görünmek için sakal kazımak mekruhtur. (K. Saadet)
Zevaid sünnetlerin açıklanması
Yukarıdaki yazımızda sakal bırakmanın zevaid sünnet olduğunu bildirmiştik. Hadis-i şerif ve fıkıh kitapları sakal bırakmanın sünnet olduğunu bildirirken, vacip veya İbni Teymiye gibi farz diyen, sünnete ve cumhuru ulemaya karşı gelmiş olur. Kâfirlere veya kadınlara benzemek için sakalı bir tutamdan kısa yapmak veya kazımak haramdır. Benzemek niyeti olmayıp, memleketin âdetine uymak için olursa, mekruh olur. Kısa sakala sünnet demek bid’at olur. Sünnete önem vermezse, kâfir olur. Sünneti bir özür ile terk etmek caizdir. Peygamber efendimiz papaz ayakkabısı giymiştir. (Redd-ül Muhtar, Mevâhib)
Peygamber efendimiz, uzun entari giymiş, şalvar ve pantolon giymemiştir. Şalvar giymek âdette bid’attir. Âdette bid’at olan şeyi yapmak günah değildir. Uçağa binmek de âdette bid’attir, günah değildir. Bunun için âdet olan yerlerde, kâfirlerden gelmiş olsa bile, kadınların çarşaf ve erkeklerin pantolon ve şalvar giymeleri günah olmaz. Peygamber efendimiz, bazen Rum, bazen Arap elbisesi giyerdi. Tirmizi’nin bildirdiği hadis-i şerifte, kolları dar, Rum cübbesi giyerdi. (Mevâhib-i ledünniyye)
Bazı kimseler, nakli esas almadan, sakal kazımak kâfirlere benzeyeceği için haramdır diyorlar. Bu yanlıştır. Çünkü (Bir kavme benzeyen onlardandır) hadis-i şerifindeki benzemek, ibadetlerde benzemektir. Kılık kıyafetle ilgili şeyler âdettir. Çirkin olmayan âdetlerde kâfirlere benzemek günah olmaz. İbadette kâfirlere benzemek bazı yerlerde mekruh, bazı yerlerde haram, bazı yerlerde küfür olur. Mesela haç takan kâfir olur. Fakat kâfir gömleği giymek, saç uzatmak, uçağa binmek, masada yemek yemek, çatal kaşık kullanmak günah olmaz. Çünkü burada âdetteki sünnetlere uyulmamış olur.
Zevaid sünnetleri yapmamak günah olmaz ise de, bunu değiştirip, adına sünnet demek bid’at olur. Mesela hiç sarık sarmayan, sarıkla gezmeyen kimse günah işlemiş olmaz. Fakat sünnet diye, sarığın iki ucundan birini sağ omuza, diğer ucunu da sol omuza veya öne sarkıtmak veya Sünnet diye çenede sakal bırakmak yahut kısa sakal bırakmak da bid’at olur.
(Müşriklere benzememek için sakalınızı uzatın) hadis-i şerifi var diye, sakal bırakmayana, müşrik denmez. Mubah olan âdetlerde kâfirlere benzemekte mahzur yoktur. (Hadika)
Sünneti zevaidi de beğenmeyen ve alay eden kâfir olur. Mesela bir kimse, (Peygamberimiz, kadınlar gibi entari giyermiş) diyerek alay etse, imanı gider. Yahut sakalı beğenmeyen veya sünnete uygun sakalı olana çember sakallı diyen kâfir olur. Çünkü Peygamber efendimizin yaptığı işleri yani sünnetini, beğenmemiş olur. Halbuki Allahü teâlânın bütün insanların en üstünü olarak yarattığı ve âlemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamberini beğenmemek, Allah’ı beğenmemek olur. (Niye böyle Peygamber gönderdin) demek olur. Allah’ı da, Resulünü de beğenmeyenin kâfir olacağı pek açıktır.
Ahir zamanda müslümanların fitneye sebep olmamak için dinlerinin gereklerini gizli olarak yapmaları emredilmiştir. Bunun için dar-ül-harbde veya zulüm görmemek, nafakadan olmamak, emr-i maruf yapabilmek, müslümanlara ve İslamiyet’e hizmet edebilmek, dinini, namusunu koruyabilmek için sakalını kazımak caiz, hatta lazımdır.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Peygamber efendimizin böyle âdet olarak yaptığı şeyleri yapmamak bid'at değildir. Bunları yapıp yapmamak, ülkelerin ve insanların âdetlerine bağlı olup, dini hükümler değildir. Her ülkenin âdeti başka başkadır. Hatta bir ülkenin âdeti zamanla değişir. Bununla beraber, âdete bağlı şeylerde de, Resulullaha uymak, dünya ve ahirette insana çok şey kazandırır ve çeşitli saadetlere yol açar.)
Sakal kazımak ve fitne
Sual: Dine hizmet için, fitneyi önlemek sakalı kazımak caiz deniyor. Bazıları da lazım diyor. Caiz dense bile, lazım demek, nasıl caiz olur?
CEVAP
Fitne nedir? İmam-ı Birgivi, Muhammed Hadimi ve Abdulgani Nablüsi hazretleri, fitneyi, (Müslümanlar arasında bölücülük yapmak, onları sıkıntıya, zarara, günaha sokmak, insanları isyana kışkırtmaktır) diye tarif ediyorlar. Fitneye sebep olmak haramdır. Sakal bırakmak sünnettir. Harama sebep olmak haramdır. Haram işlememek için sünnet elbette terk edilir. Çünkü dinimizin emri böyledir. Vatani vazife için askere giderken bir çok sebep yüzünden saç ve sakal kesme zorunluluğu vardır. Kesmeyen ne olur? Ceza görür, bir zarara uğrar. Askerde, er, subay veya memur olarak görev yapsa oranın tüzüğüne uymadığı için elbette cezalandırılır. En az işinden ayrılır ki bu da bir zarardır. Yukarıdaki tarifte, zarara uğramanın da fitne olduğu bildiriliyor. Fitneye sebep olmamak için sünneti terk etmek sadece caiz olmakla kalmaz. Vacib, hatta farz olur.
Yaşanmış bir olay:
Sakallı cahil bir hoca, namaz kılan bir subaya, alaylı bir eda ile, (Niçin sakal bırakmıyorsun? Yoksa rızkından mı korkuyorsun? Allah başka yerden de sana rızk verir) diyor. Subay, (Rızkımdan korkmuyorum. Vatan, namus, din müdafaası için farz olan ilimlere çalışıyor, kâfirlerden, din ve vatan düşmanlarından üstün olma sebeplerini araştırıyorum. Din ve vatan düşmanlarının gelip, senin sakallarını yolmaması için sakal bırakmıyorum) diyor.
Evlenmek de sünnettir. Bu sünneti de terk eden günah işlemiş olmaz. (Evlenmeyen bizden değildir) hadis-i şerifi, evlenmeyenin kâfir olacağını göstermez. Evlenmeyen sünnete uymamış olur. Evlenmek sünnetine veya sakal sünnetine uymayan günah işlemiş olmaz. Mezhepsiz Yusuf Kardavi bile sakal konusunda Ehl-i sünnete uygun yazarak diyor ki: İbni Teymiye, (Müşriklere muhalefet edin, sakalınızı uzatın) hadisi sakal kazımanın haram olduğunu gösteriyor, dedi. Feth’de, Iyâddan alarak, mekruhtur, denildi. Mubah diyenler de oldu. Doğrusu, hadis, sakal uzatmanın vacib olduğunu göstermiyor. (Yahudi ve Nasara, sakal boyamaz. Siz onlara muhalefet edip boyayınız) hadisine bakarak, sakal boyamanın vacib olduğunu söyleyen âlim olmadı. Bu hadis, müstehab olduğunu göstermektedir. Selef-i salihin zamanında sakal uzatmak âdet idi. (El-halal vel-haram)
Sakala kıymet vermeyen kâfir olur. Yüzünü, kadın gibi parlak yapmak, kadınlara benzemek için sakal kazıtmak, çeneyi kazıyıp, yanaklar üzerinde uzatmak haramdır. Çünkü, erkeklerin kadınlara ve kadınların erkeklere benzemeleri haramdır. Kadınlara benzemeyi düşünmeyip, genç ve güzel görünmek için sakal kazımanın mekruh olduğu, Kimyâ-i saadet’te yazılıdır. Tekrar ediyoruz: Sünnet ile haram veya mekruh bir araya gelince haram veya mekruh işlememek için sünnet terk edilir.
Sual: Tercüme bir kitapta, sarığın ucunu sarkıtmanın Yahudi âdeti olduğu bildirilmektedir. Sarığın ucunu sarkıtmak, sünnet değil midir?
CEVAP
Kitabı tercüme eden bu kişi, dört mezhepte de haram olan bir hususa helal diyen, İbni Teymiyeci bir bid’at ehlidir. Kendi sözü muteber olmadığı gibi, tercümelerine de itimat edilmez. Resulullah efendimizin, sarık sardığı zaman ucunu iki küreği arasına uzattığı Sahih-i Müslimde bildirilmektedir. Sarığın ucunu, arkaya değil de, sağa, sola veya öne uzatmak sünneti değiştirmek olacağından bid’attir.
İslam âlimlerinin en büyüklerinden imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Bazı âlimler, sarığın ucunu sol omuz üzerine sarkıtmanın güzel olacağını söylüyor. Halbuki iki kürek arasına sarkıtmak sünnettir. Sol omuz üzerine sarkıtmak bid’at olur. Bu bid’atin de sünneti açıkça yok ettiği meydandadır.) [c.1, m.186]
Peygamber efendimiz, peygamberliği bildirilmeden önce de, diğer Arablar gibi sarık sarardı. Yani sarık, kıyafet şeklidir. Buna (Sünnet-i zevaid) denir. Sünnet-i zevaidi hiç yapmamak günah olmaz. Fakat bunu değiştirip adına sünnet demek bid’at olur. Mesela hiç sarık sarmayan kimse günah işlemiş olmaz. Fakat sünnet diye, sarığın iki ucundan birini sağ omuza, diğerini de sol omuza sarkıtmak bid’at olur. Hadis-i şerifte ise, (Her bid’at sapıklıktır) buyurulmuştur. (M. Ledünniyye)
Sakal bırakmak da sarık sarmak gibi sünnet-i zevaiddir. Sünnet diye yalnız çenede sakal bırakmak sünneti değiştirmek olur, bid’at ve haram olur. Halbuki herhangi bir özürle sakal bırakmamak günah olmaz. Fakat sünnet diye, sünneti değiştirmek günah olur. Dinimizin her emrini değiştirmek böyle bid’at olur. Emri değiştirip yanlış yapmak, hiç yapmamaktan daha kötüdür. Bir kimse, namaz böyle kılınır diyerek çeşitli jimnastik hareketlerinde bulunsa, namaz kılmamaktan daha büyük günâh işlemiş olur. Dinin her emrini değiştirmek, yapmamaktan daha büyük felaket olur. (Hadika, Berika, Hâşiye-i Tebyin)
Şimdiki sarıklar
Sual: Din kitaplarında, (Resulullah, beyaz, bazen siyah tülbendi başına sarık olarak sarıp, ucunu bir iki karış kadar iki omuzu arasına sarkıtırdı. Sarığı 3,5 metre kadar uzundu. Sarığını takkesiz sarar, bazen sarıksız takke giyerdi) deniyor. Cüppesinin de önü kapalı olduğu bildiriliyor. Fakat bugünkü camilerde sarıkların ucu yok. Cüppeler de düğmesiz. Bunlar bid’at olmuyor mu?
CEVAP
Sarığın ucunu iki kürek arasına sarkıtmak sünnettir. Ama Resulullah efendimizin ucu olmayan sarık kullandığı rivayeti de olduğu için, şimdiki sarıklara bid’at denmez. Evla olanı iki omuz arasına 1 - 2 karış uzatmaktır. Cüppenin, ceketin önünü iliklemek daha uygun olur. Düğmesiz olana bid’at denmez.
Taylasansız sarıklar
Sual: Sarığın arkaya sarkıtılan ucuna taylasan deniyor. Türkiye’de imamların sarıkları taylasansızdır. Bunlar bid’at mi oluyor?
CEVAP
Resulullah efendimiz, taylasanı olmayan kalensüve [başlık, takke] de giydiği gibi, sarığının altına da kalensüve giyerdi. Yemen malı takke de giyerdi. (İbni Asâkir)
Bunun için bugünkü imamların sarıklarına bid’at dememeli. Evla olanı ise, sarığın ucunu iki karış kadar iki küreğin arasına sarkıtmaktır. Birkaç hadis-i şerif:
(Sarığın ucunu sırtınıza doğru sarkıtın!) [Taberânî]
(Sarığınızın ucunu sarkıtın, çünkü şeytan sarkıtmaz. Böyle sarıkla kılınan iki rekât namaz, sarıksız kılınan yetmiş rekâttan efdaldir.) [Berika]
Resulullah, sarığının ucunu iki küreği arasına sarkıtırdı. (Tirmizî, Taberânî)
Resulullah'ın, siyah sarık giydiği ve ucunu iki omuzları arasına sarkıttığı da olmuştur. (Müslim)
Nâfi, Abdullah ibni Ömer hazretlerinin sarığını kürek kemikleri arasına sarkıttığını söylerdi. (Tirmizî)
Hazret-i Hüseyin’in torunu Muhammed bin Ali bildiriyor ki: Cabir bin Abdullah sarığının ucunu arkaya uzatmıştı. Bize imam olup, namaz kıldırdı. (Müslim, Ebu Davud)
Resulullah efendimiz, ekseriya beyaz, bazen siyah tülbendi sarık olarak sarıp, ucunu iki omuzu arasına sarkıtırdı. Sarığını takkesiz sarar, bazen sarıksız fitilli takke giyerdi. (Herkese Lazım Olan İman)
İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Sarığın ucunu sol omuz üzerine sarkıtmak bid’at, iki kürek arasına sarkıtmak sünnettir. (1/186)
Sarıkta, bu sünnete dikkat etmelidir.
Takke ve sarık
Sual: (Başı açık namaz kılmak, takkeyle kılmaktan daha iyidir, çünkü takke Yahudi âdeti) deniyor. Takkeyle namaz kılmak sünnet değil midir?
CEVAP
Takke, Yahudi âdeti değildir. Namazda başı örtmek sünnettir. Takkeyle, bu sünnet yerine gelir. Sarık sarılırsa, ayrıca müstehab sevabı da kazanılmış olur. Takkeyle namaz kılmak, sarıkla kılınan kadar sevab olmaz. Bunun için evde, takkeye bir tülbent sararak, yani sarık haline getirerek namaz kılmak daha çok sevab olur.
Eshab-ı kiram, (Resulullah sarıksız takke de giyerdi) buyuruyor. (İbni Asakir)
Resulullah ekseriya beyaz, bazen siyah tülbendi başına sarık olarak sarıp, ucunu bir karış kadar iki omuzu arasına sarkıtırdı. Sarığını takkesiz sarar, bazen sarıksız fitilli takke giyerdi. (Herkese Lazım Olan İman)
Her cilbab çarşaf değildir
Sual: Bazıları Kur’anda geçen cilbab kelimesine çarşaf diyorlar ve çarşaftan başka örtünün caiz olmadığını, çarşafla örtünmenin farz olduğunu söylüyorlar. Çarşaf Hristiyan rahibe kıyafeti değil midir? Çarşaf giyen onlara benzemiş olmaz mı? Çarşaf giymek bid’at değil midir?
CEVAP
Onların bilmediği önemli bir incelik var. O da şudur:
Çarşaf bir cilbabdır, ama her cilbab çarşaf değildir.
Her cilbabın çarşaf olduğunu bildiren hiçbir İslam âlimi yoktur.
Çarşaf giymeye farz diyenlerin görüşleri indidir, asla ilmi değildir. Hiç bir muteber fıkıh ve tefsir kitaplarından delilleri yoktur. Kıymetli din kitaplarında buyuruluyor ki:
Kadınların vücut hatlarının belli olmayacak herhangi bir elbise ile örtünmesi farzdır. Dinimiz kapanmayı emretti, ama belli bir örtü şekli bildirmedi. (Dürer-ül-mültekıte)
Ahzab suresinde bildirilen cilbab, erkeğin de, kadının da giydiği bir elbise, bir gömlektir.
Zevacir ve Berika’daki iki hadis-i şerifin meali şöyledir:
(Haya cilbabını [örtüsünü] çıkaranın [aleyhinde] söz etmek gıybet olmaz.) [Beyheki]
(Cilbabı [gömleği] haram olan erkeğin namazı kabul olmaz.) [Bezzar]
Bu hadis-i şeriflerde de, cilbabın bir örtü olduğu açıkça görülmektedir.
Cilbabın dış örtü, dış kıyafet olduğu tefsirlerde de yazılıdır:
Cilbab, hımarın [tülbendin] üstüne örtülen ve göğse kadar inerek gömleğin ceybini [yakasını] boynu örten baş örtüsüdür. [Buna atkı da denir.] (Ebussüud tefsiri)
Cilbab, tek parça örtüdür. (Celaleyn)
Cilbab, göğse kadar inen baş örtüsüdür. (Ruh-ul-beyan)
Cilbab, milhafedir. (Beydavi)
Cilbab, hımardan büyük örtü veya vücudunu örten dış elbise. (Kurtubi)
Cilbab, bedeni baştan aşağı örten çarşaf, ferace, çar gibi dış giysi. (Elmalılı)
Cilbab, dışa giyilen örtü. (Tibyan, A. Fikri Yavuz ve Hasan Basri Çantay’ın meali)
Cilbab, milhafe, entari veya hımar. (El-Envar)
[Milhafe; dış örtü ki buna ferace de denir.]
Cilbab, feracedir. (Ö. Nasuhi Bilmen tefsiri)
Nur suresinde, (Kadınlar, hımarlarını [başörtülerini] yakalarına örtsünler) buyuruluyor. Eğer cilbab çarşaf demek olsaydı, hımar denmezdi. Fıkıh kitaplarında cilbab dış örtü diyor. Bir örnek:
Hanıma verilmesi vacip olan nafaka, yemek, kisve [elbise] ve meskendir. Kisve [elbise] ise, hımar ve milhafedir. (Bahr) [Milhafe; dış örtüdür, hımar ise başörtüsüdür.]
Tefsir, hadis ve fıkıhta cilbab dış örtüdür.
Çarşafa bid’at denmez, çünkü âdetteki değişiklik bid’at olmaz. Şalvar ve pantolon da böyledir. Otomobil uçak da böyledir. Bunlara itiraz etmeyip de, cilbaba çarşaf diye takılmak normal değildir.
Bıyık kazımak
Sual: Sünnete uygun olan bıyığı mazeretsiz kazımanın hükmü nedir?
CEVAP
Bid’attir. (Seadet-i Ebediyye)
Kirli sakal
Sual: Sünnete uygun sakal bıraksam, fitneye sebep olur. Kirli sakal bıraksam o da bid’at oluyor. Ama ben kirli sakalı çok seviyorum, bana da yakışıyor. Sünnet niyeti ile değil de âdet olduğu için kirli sakal bırakmamın sakıncası olur mu?
CEVAP
Âdet olduğu için de olsa, top sakal, keçi sakalı ve kirli sakal tabir edilen sakal biçimleri mekruh olur. Hele sünnet diye bırakılırsa bid’at ve haram olur.
Kirli sakal tabiri hoş. En azından sünnet olmadığı, temiz olmadığı anlaşılıyor.
Kirli sakal
Sual: Sünnete uygun olmadığı için, Vehhabiler gibi çenede sakal bırakana, keçi sakallı demek, mezhepsizler gibi bid’at sakal bırakana, kirli sakallı demek günah mıdır?
CEVAP
Hayır, günah olmaz. Asıl sünnete uygun olmayan sakala, sakal diye iltifat etmek günah olur. Bid’at sakallı, kirli sakallı demek caizdir. Sünnet olan sakalı hafife almak, mesela çember sakallı diye alay etmek haramdır, hatta küfür olur.
“Hiç yoktan iyi” demek
Sual: Bir iş tam yapılamasa da, bir kısmı yapılsa daha iyi olmaz mı? Mesela sünnet üzere sakal bırakmayan, az da olsa kirli sakal bıraksa daha iyi olmaz mı?
CEVAP
Birinci soru, günahlar için, kötü huylar için doğrudur. Günahın ne kadarı terk edilirse o kadar iyidir. Ama verilen örnek yanlıştır. Bir başkası da, (Abdestsiz namaz kılmak hiç kılmamaktan iyi değil mi?) diye sormuştu. Namaz kılmamak günahtır, abdestsiz kılmak ise daha büyük günahtır. Hattâ namazla alay olacağı için küfürdür.
Bu da ona benziyor. Sakal bırakmayan sünnet sevabından mahrum kalır. Sünnete uymak için kirli sakal bırakınca, bid’at işlenmiş olur, yani haram olur. Haram için (Daha iyidir) denmez.
Kirli sakal bırakmak
Sual: Bildiğiniz gibi, Ahmet Mekki efendi hazretlerinin sakalı sünnete uygunken, sakalıyla alay edenler olduğu için sakalını kısaltmıştı. Benim de sünnete uygun sakalım vardı. Benim sakalımla da alay edenler oldu. Temelli kessem sakalını kazıttı diye söyleyenler çıkacağı için, mecburen kısalttım. Bu sefer de, (Böyle sakal bid’attır, haram işliyorsun) diyorlar. Acaba kısa sakalı sünnet niyetiyle değil de, bir özürden dolayı bıraktığım için bid’at işlemekten kurtuluyor muyum?
CEVAP
Evet, sünnet niyetiyle bırakılmazsa bid’at olmaz. Ahmet Mekki Efendi hazretleri, tanınmış müftü idi. Sakalını kesmesi elbette uygun görülmezdi. Alay edilmemesi için de, kısaltmak zorunda kalmıştı. Bunu sünnet diye bırakmıyordu. Siz de sünnet diye bırakmazsanız bid’at ve haram olmaz. Seadet-i Ebediyye’de, (Kâfirlere veya kadınlara benzemek için sakalı bir tutamdan kısa yapmak veya tamamen kazımak haramdır. Benzemek niyeti olmayıp, memleketin âdetine uymak için olursa, mekruh olur) deniyor. Demek ki, sünnet denmezse haram olmuyor, mekruh oluyor. Bid’at sakal için, sünneti ifa ediyorum denmezse, haram olmadığı açıkça bildiriliyor.
İslam Ahlakı kitabında da, (Dar-ül-harbde bulunan veya zulüm görmemek, nafakadan olmamak yahut emr-i maruf yapabilmek, müslümanlara ve İslamiyet’e hizmet edebilmek, dinini, namusunu koruyabilmek için sakalını kazımak caiz hatta lazım olur. Özürsüz olarak kısaltmak ve kazımak mekruh olur) deniyor. Buradan da bir özürle kısaltmanın veya kazımanın caiz olduğu anlaşılıyor.
Sünnet olmayan bir şeyi sünnet diye işlemek bid’attir. Mesela Aşûre günü, sünnet sanarak aşûre pişirmek bid’attir. Sünnet olmadığını bilerek, o gün bir tatlı yapmak niyetiyle aşûre pişirmek bid’at olmaz. Bu inceliği iyi anlamak lazımdır.
Sakalın ölçüsü
Sual: Sakalın uzunluğunun ölçüsü nedir? Dudaktan itibaren mi, yoksa çeneden itibaren mi bir tutamdır? Seadet-i Ebediyye’de iki kavil olduğu söyleniyor. Böyle bir şey var mı?
CEVAP
Sakalın uzunluğunun ölçüsü, alt dudaktan itibaren bir tutamdır. İki ayrı kavil yoktur. S. Ebediyye’de deniyor ki:
Sakalı sünnete uygun olmayan [yani çenedeki ile birlikte bir tutam uzun olmayan] kimse, bidat sahibi olur. (Cemaatle namaz bahsi)
Sakalın [çenedeki ile birlikte] bir tutamdan kısa olmasına hiçbir âlim mubah dememiştir. Bir tutam, dört parmak genişliğidir. Çeneyi alt dudak kenarından avuçlayarak ölçülür. (Cuma namazı bahsi)
Sakalın, çenedeki ile birlikte bir tutamdan fazlasını kesmek vacibdir. (Kaza namazı bahsi)
İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki: (Sakalı uzatın!) hadis-i şerifi, sakalı bir tutamdan kısa yapmayın ve kazımayın demektir. Sakalı bir tutam, yani 4 parmak eninde uzatmak sünnettir. Fazlasını kesmek de sünnettir. Bir tutamdan kısa olmasına hiçbir âlim izin vermemiştir. Bir tutam, çeneyi alt dudak kenarından avuçlayarak ölçülür. (Ey Oğul İlmihali)
Sakalı bir kabza, bir tutam uzatmak sünnettir. Sakalı bir kabzadan kısa yapmak caiz değildir. Bir kabzadan fazlasını kesmek de sünnettir. Bir kabza, dudak kenarından, dört parmak eni kadar uzun olmak demektir. (Cennet yolu ilmihali)
Sakalı bir tutamdan kısa yapanın, sünneti yerine getirdiğini söylemesi bidattir. Bir tutam demek, sakalı alt dudak kenarından avuçlayıp, avuçtan taşan fazlasını kesmektir. (Kıyamet ve Âhiret)
Sakal kazımanın hükmü
Sual: (Tam İlmihal’de, sebepsiz, özürsüz sakal kazımanın haram olduğu yazılıdır) deniyor. Böyle bir şey var mıdır?
CEVAP
Hayır, ne Tam İlmihal’de ne de başka muteber kitaplarda öyle bir şey yok. Sakal bırakmak, sünnet-i zevaiddir. Sünnet-i zevaidi terk etmek haram değildir. Bazı âlimlere göre tenzihen mekruhtur. Sakal zevaid sünnet değil, müekked sünnet bile olsa, sakalı kesmeye haram denmez. Hiçbir âlim, müekked sünneti bile, terk etmeye haram dememiştir. Sakal kazımaya haram demek, bütün kitaplara yapılan bir iftiradır.
Seadet-i Ebediyye kitabında deniyor ki:
Ayakkabı, çorap, elbise çıkarırken, camiden ve Müslümanın evinden çıkarken, helaya girerken, sümkürürken, taharetlenirken soldan başlamak müstehabdır. Bunları tersine yapmak, tenzihi mekruh olur. Çünkü şekilde olan sünneti terk etmek olur. Bulunduğu yerin âdetine uymak için sakalı kazımak da, böyle tenzihen mekruhtur. (Cemaatle namaz bahsi)
Sakal bırakmak sünnet-i zevaiddir. (Sakalı uzatın, müşriklere benzemeyin!) ve (Yahudilere benzemeyin, namazınızı nalınla [çorapla, mestle] kılın!) hadis-i şerifleri, sakal kazımanın ve çıplak ayakla namaz kılmanın, mekruh olduğunu göstermektedir. (Cuma namazı bahsi)
Buhari’de yazılı hadis-i şerifte, (Yahudiler ve Hristiyanlar saçlarını, sakallarını boyamazlar. Siz onlara muhalefet edin, yani boyayın!) buyuruldu. Bu hadis-i şerif, saç sakal boyamanın müstehab olduğunu gösteriyor. Sakal uzatmayı emreden hadis-i şerif de böyle olup, sakal uzatmanın vacib olduğunu değil, müstehab olduğunu bildirmektedir. Özürsüz sakal kazımak mekruhtur. (İslam Ahlakı)
Genç ve güzel görünmek için sakal kazımak mekruhtur. (Kimya-i saadet)
Şimdiki sarıklar
Sual: (Şimdiki imamların başlarına giydiği sarıklar, taylasansız olduğu için bid’attır. Sünnet olan, sarığın ucunu iki omuz arasına sarkıtmaktır) deniyor. Taylasansız olan yani ucu omuzlara sarkmayan sarıklar bid’at midir?
CEVAP
Hayır, bid’at değildir. Peygamber efendimiz sarıksız, sadece takke de kullanmıştır, sarığın ucunu sarkıtmadan da kullandığı olmuştur. Bu yüzden şimdiki sarıklara bid’at dememeli. İmam-ı Rabbânî hazretleri gibi Silsile-i aliyye büyükleri, ucu sarkan sarıklar kullandığı için, taylasanlı sarık tercih ediliyor. Bu tip sarıkları kullanmak, ötekilerin bid’at olduğunu göstermez.
Dualı sakal
Sual: (Dua okunarak bırakılan sakalı kesmek haramdır) deniyor. Ben sakal bırakırken dua edildi. Şimdi askere gideceğim. Sakalımı kestirmem haram olur mu?
CEVAP
Haram olmaz. Sakal bırakırken dua okutmak diye bir şey yoktur; bu, sonradan çıkarıldı.
Sual: Dinimizin menetmediği âdetlerde, orada yaşayan insanlardan ayrı olarak farklı bir yol izlemek uygun olur mu?
CEVAP: Konu ile alakalı olarak Hadîka'da diyor ki:
“Mubahlarda, şehrin âdetine uymamak şöhret olur. Bu ise, tahrimen mekruhtur.”
Sual: Namaz kılarken, erkeklerin sarık sararak namazı öyle kılması şartı var mıdır?
CEVAP: Başına beyaz sarık sarmak müstehabtır. Resûlullah efendimizin siyah sarık da sardığı "Ma'rifetnâme"de yazılıdır. Sarığının ucunu iki küreği arasına, iki karış uzatırdı.
Sakal, Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm)'in ehemmiyetli sünnetlerinden biridir. Hiçbir âlim farz olduğunu ileri sürmediği için, terkinde de farzın terki gibi bir hüküm verilmemiştir.
Sakal sünnetinde Şafiî ile Hanefî arasında farklı görüş vardır. Şafiî'ye göre sakal sünnettir. Kesimi ise sadece tenzihen mekruhtur. Hanefi'de ve diğer iki mezhepte ise hüküm farklıdır. Sakalı bıraktıktan sonra kesmek, tahrimen mekruhtur.
Dinimiz bu konuda bir zorunluluk getirmediği için, bazı insanların sakal bırakmamasına "Neden bırakmıyorsun?" denilmez. Dinimiz sakal bırakmamayı menetmemiştir; terkeden sünnet sevabından mahrum kalır, ama günahkar da olmaz.
Peygamber Efendimizin (asm) getirdiği esas, kaide ve prensipler hayatın bütün safhalarını içine alır. İbadetten muamelâta, ahlâktan insanın şahsî yaşayışına ve cemiyetin bütün unsurlarına kadar...
Peygamberimizin (asm) yaşayışı, en güzel bir örnek ve mü'minler için en açık bir misaldir. Bu hususu Rabbimiz Kur'ân-ı Kerim'de şöyle belirtir:
«Gerçekten Allah'ı, âhiret gününü arzulayanlar ve Allah'ı çok zikredenler için, size Allah'ın Resulünde (takip edeceğiniz) pek güzel bir örnek vardır.» (Ahzab, 33/21)
Peygamberimiz (asm)'in birtakım sünnetleri vardır ki, bunlar, onun fıtrî muameleleri şeklindedir. Giyinip kuşanması, yeyip içmesi, vücudunun bakımı ve temizliği bu kabildendir. Bunların birçoğu muaşeret kaideleri sınıfına girmektedir. Mü'minler ise, bu sünnetlere uymakla hareketlerini nurlandırmış olurlar.
İşte bu fıtrî sünnetlerden bir kısmını Hz. Âişe (ra) validemiz Resul-i Ekrem Efendimiz (asm)'den şöyle rivayet etmektedir:
«On şey fıtrattandır (yaratılıştan olması gereken âdetlerdendir): bıyığı kısaltmak, sakalı bırakmak, misvak kullanmak, buruna su çekmek, tırnakları kesmek, parmak aralarını yıkamak, koltuk altını temizlemek, etek tıraşı olmak, istinca ve istibra.» (Müslim, Tahare 56; Neseî, Zinet 1)
Her insanın belli zamanlarda yapması gereken bu fıtrî sünnetler hem bir temizlik vasıtasıdır, hem de peygamber âdetidir. İnsan bu vazifeleri yerine getirmekle hem bedenî vazifelerini yapmış, hem de sünnete uymakla manevî mükâfata kavuşmuş olur.
Bahsi geçen sünnetler içinde sakal bırakmak ve bıyıkları kısaltmak dış görünüş itibarıyla ayrı bir hususiyet taşımaktadır. Sevgili Peygamberimiz (asm), «Sakalı bırakın ve bıyıklarınızı kısaltın.» derken «Müşriklere muhalefet edin.» (Buhari, Libas 64) buyurmakla da hikmet cihetini belirtmektedirler. Çünkü müşrikler sakallarını kesip bıyıklarını alabildiğine uzatırlardı.
İslâm âlimleri sakalı bırakma ölçüsü olarak, bir tutamdan fazlasının kesilmesini ifade ederler. Hz. Ömer (ra), sakalını uzatmış birini görerek bir tutamdan fazlasını kesmesini söylemiştir. Ebû Hüreyre (r.a.) gibi büyük bir sahabî de sakalını tutar, bir tutamdan fazlasını keserdi. Abdullah bin Ömer'in de aynı şekilde hareket ettiği rivayet edilmektedir.
Fıkıh kitaplarımızda ifade edildiği gibi, sakalın kâmil mânâdaki şekli «arız» denilen yüzün iki tarafı ile çenede bırakılmasıdır. Şayet sadece çenede sakal bırakılsa sünnet yerine gelmiş olmaz.
Sakal bırakmakta ve diğer sünnetleri işlemekte mü'minin esas niyeti Peygamberimize (asm) uymak ve onu taklit etmektir. Bir Müslümanın gayesi, mümkün olduğu ölçüde sünnet-i seniyyeye her yönüyle uymaktır. Fakat buna muvaffak olmak ancak «ehass-ı havas» denilen bazı mümtaz şahsiyetlere mahsustur. Yalnızca müçtehid ve velî mertebesine varan zatlar bu sınıfa girer. Fakat herkes sünnetin tamamını yapamasa da, taraftar olmak, kabul etmek ve hâlis bir niyetle de yapmaya gayret göstermek mecburiyetindedir. Ancak bu niyet ve kararlılık içinde olmakla beraber, daha başka maslahatlar icabı olarak bazı sünnetleri yapmayanları ve yapamayanları çok büyük bir günaha girmiş gibi suçlamaya ve tahkir etmeye, küçük görmeye de hakkımız yoktur.
Sakal meselesine de bu ölçü içinde bakmak lâzımdır. Sakal bırakmak Peygamberimiz (asm)'in hem fiilî ve hem de kavlî bir sünnetidir. Mü'min bu sünneti işlemekle, âdetini ibadete çevirir ve büyük sevaba kavuşur. Sakal bırakmayanların mes'uliyet altına girdiklerini söyleyen müçtehidler varsa da, bazı âlimler sakalı kesmenin tenzihen mekruh olduğunu ve hattâ son devir İslâm âlimlerinin bazıları da mubah olduğunu belirtmişlerdir.
Asrımızın büyük âlimi Bediüzzaman sakal konusunda şöyle demektedir:
«Bazı âlimler 'Sakalı tıraş etmek caiz değildir.' demişler. Muradları, 'Sakalı bıraktıktan sonra tıraş etmek haramdır.' demektir. Yoksa hiç bırakmayan, bir sünneti terk etmiş olur» (Emirdağ Lahikası-I, s. 48, 49)
Bu durumda, sakalı bıraktıktan sonra kesenler, Hanefî, Hanbelî ve Maliki âlimlerince mesul duruma düşerlerse de, Şafiî âlimlerince -Gazali, İbni Hacer, Remli, Rafiî ve Nevevî- ye göre tenzihi bir mekruh işlemiş olmaktadırlar. Bu meselede Şafiî mezhebine uyan kimseler, bir mesuliyet altına girmezler. (Mezahibü'l-Erbaa, II/44-45; İânetü'l-Tâlibîn, II/340)
Bu sünneti işlemeye taraftar olmak, işleyenleri tebrik etmek, onlara hürmet etmek İslâmî bir davranış olduğu gibi, bırakamayanları veya bir mazeretinden dolayı terk edenleri de hor görüp küçük düşürücü konuşmak, büyük bir İslâmî eksiklikmiş gibi değerlendirmek de normal bir hareket değildir. Hele bu meseleden dolayı Müslümanlar arasındaki birlik ve kardeşlik bağlarına zarar vermek, şuurlu Müslümanın yapacağı işlerden değildir.
Sakal bırakan kimselerin, sünnete göre bakımını yapmaları, sünnete hürmetin ifadesi olur. Bıyık meselesinde ise dinî ölçü, kılların üst dudağı kaplamaması, bıyığın herkesin kendi kaşının kılları uzunduğunda olması ve dudak hizasını geçmemesidir. "Bıyıkları kısaltın" hadisine uyan âlimler bıyıklarını ciltleri görünecek kadar kısaltmışlardır.
- Sakalı kısaltmak ve yanlardan almak sünnet midir?
- Peygamber Efendimiz (asm)'in yanına getirilen bir adam için, "Sakalını keşke şuradan ve şuradan alsaydınız.", demiş midir?
Kaynaklarda bu manaya gelen herhangi bir hadise rastlayamadık. Sakalla ilgili düzeltmeleri ön gören birkaç rivayete karşın, sakala hiç dokunulmaması gerektiğine dair bir çok rivayet ve alimlerin görüşleri vardır.
Bazı rivayetlere göre Peygamber Efendimiz (asm)'in sakalının ucundan ve yanlarından aldığı bilinmektedir. (Tirmizi, Edeb 17)
İmam Malik, "Müslüman, çoğunluk sakalını ne şekilde bırakıyorsa o kadar bırakmalı, fazlasını kesmeli, böyle yapmak menduptur. Çünkü bu fazlalığın kesilmemesi, çirkin görünmeye sebep olur. Sakalı kısaltmanın bir sınırı yoktur. En uygunu, şekli güzelleştirecek biçimde kısaltmaktır. der. (Adevi, Haşiyetü’l-Adevî ‘alâ Şerhi Kifâyeti’t-Tâlibi’r-Rabbânî. Beyrut, Dârü‟l-fikr, 2/445)
İmam Bâcî Abdullah İbn Ömer ve Ebu Hureyre'den nakledilen tatbikata dayanılarak bir tutamdan fazlasının kesilebileceğini söylemiştir.
Dürrü’l-Muhtar'da sakalın bir tutam boyunda olmasının sünnet olduğu ifade edilmektedir. Aynı şekilde, ekseriyetin görüşüne göre bir tutamdan fazlasını kesmek de sünnettir.
Ayrıca saçla ilgili olarak “Kimin saçı varsa ona iyi baksın.”(bk. Irakî, Tahricu ahadisi’l-İhya-İhya ile birlikte, 1/142) mealinde hadis vardır.
Ebu Davud ve Tirmizî’nin rivayet ettikleri bir hadis de mealen şöyledir,
“Saçı, sakalı dağınık bir adam Hz. Peygamber (asm)’in meclisine geldi. Buyurdu ki, bunun bir yağı yok mu ki onunla saçını düzeltsin.” (Irakî, age.)
Sakal brakanların alt dudak altını alması mekruh ve bidat mıdır?
Reddu’l-Muhtar’da kısaca “el-Garaib”den naklen “Alt dudağın kıllarının alınması bidattır.” denilmektedir.(İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, VI/407).
Celal Yıldırım da -herhangi bir kaynak vermeden- “Sakal bırakanların alt dudak üzerindeki kılları tıraş etmeleri bid’at sayılmıştır. Çünkü, Peygamberimiz (asm)'in o kısmı tıraş etmediği sahih hadislerle sabittir.” görüşüne yer vermiştir. (bk.Celal Yıldırım, İslam Fıkhı, IV/207)
Tahavî’nin bildirdiğine göre, üst dudaktaki kılları (bıyığı) tıraş etmek İmam Azam, Ebu Yusuf ve Muhammed’e göre kısaltmaktan daha güzeldir. Fakat daha sonra gelen Hanefî fakihlerine göre, bıyıkları tıraş etmek değil, kısaltmak sünnettir. (bk. el-Bahru’r-Raik-şamile-7/163)
Hanefî alimlerine göre sakalın çenenin altındaki boğaz kısmını tıraş etmek uygun değildir, İmam Ebu Yusuf’a göre bunda bir sakınca yoktur. (bk. Reddu’l-muhtar, II/418)
Kişinin yüzündeki kılları kesmesinde bir sakınca yoktur. Yeter ki, kadınlara benzemek niyeti olmasın. (bk. age.)