Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 3.8/5 - 5 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Ben de Allah Dostu Olabilir miyim?
#1
Oku-1 
Ben de Allah Dostu Olabilir miyim?

Hocam, ben Allah dostu olur muyum? Olursun. Ne lazım hocam? Yakın halinde bir iman ve hiç böyle eksilmeyen, zamana ve zemine göre değişmeyen, adeta derin gibi sana yapışmış bir takva hassasiyeti… Evet, Cenâb-ı Hak, velileri için iki güzel kelime kullanıyor: Rabbin kelimeleri bunlar, iman ve takva.

Şimdi, gerçekten imanlarımız bir bunalım içerisinde maalesef. Deizm, ateizm, farklı vesveseler… İçimizden gelen, dışımızdan gelen. Takva ise yaşadığımız toplumda gerçekten elleri koruyabilmek, gözleri koruyabilmek, dili koruyabilmek, kalbi koruyabilmek, malın bedelini ödemek, canın bedelini ödemek zorlaştı. Evet, Allah dostu çok güzel bir makam ama bedeli de gerçekten zor. Yakın halinde bir iman ve böyle hiç eğilmeyen, yamulmayan, düşmeyen bir takva.

Bu ayetle ilgili çok güzel bir tefsir yapmışlar burada. Teberrüken, onu da okuyacağım. Aslında hakikaten tam böyle, yani Allah dostluğunun güzel tarifi.

62. ayette geçen, daha sonra da 63. ayetle anlatılan Allah dostları… Allah’ın kendilerine böylesine mukaddes bir unvan vermesini sağlayan özellikleri iki kelimede özetlenmiştir: İman ve takva. Çünkü iman, bütün batıl ve yanlış inançlardan sıyrılarak gerçeğe, hakka ulaşmış olmanın ifadesidir. Takva da her türlü sapık ve kötü yoldan, başıboş ve hayvani yaşama tarzından arınarak kalbi Allah’a teslim etmenin, hayatı Allah’ın kanunlarına göre düzenlemenin ve böylece bir ahlak disiplinine girmenin ifadesidir.

Kalp, batıl ve yanlış inançlardan sıyrılacak, hakka ulaşacaktır. Takva da sapık ve kötü yollardan, başıboş ve hayvani yaşama tarzından arınarak kalbi Allah’a teslim etmek bir kıvama ermenin neticesi olarak insanda hayat halini bulacaktır. İşte Allah dostları, imanla marifetullaha, takva ile de üstün ahlaka ulaşmış olduklarından, 62. ayette buyurulduğu gibi, her türlü korkudan, kederden ve yeisten kurtulmuşlardır. Çünkü onlar, en üstün kudret olan Allah’ın dostluğunu ve himayesini kazanmışlardır. Dünya hayatında da ahirette de onlara müjdeler vardır.

Not: “Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de. Onlar, iman edip de takvâya ermiş olanlardır.” (Yunus suresi, 62-63)

Evliya olmak için

Sual: Çalışmakla evliya olunur mu? Olunursa nasıl çalışmak gerekir?
CEVAP
Din kitaplarında şöyle bildiriliyor:
Evliya olmak için, Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak ve masivayı [Allah’tan başka şeyleri] kalbden çıkarmak gerekir. Yani dünya sevgisini gönülden çıkarmak lazımdır. Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak için de, önce Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi iman etmek, sonra haramlardan sakınmak, emredilen ibadetleri yapmak ve müminleri sevmek gerekir. İhlâs ile yapılmayan ibadetin faydası olmaz, sevabı olmaz. İhlâs, her şeyi yalnız Allah rızası için yapmaktır. İhlas, Allahü teâlâdan başka hiçbir şeyi sevmemekle, yalnız Onu sevmekle, kendiliğinden hâsıl olur.

Namaz kılan, haram işlemeyen Ehl-i sünnet itikadındaki bir kimseye salih [iyi insan] denir. Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşarak, Evliya olur. Kalbde tabiat halini almadan, kendini zorlayarak günahlardan sakınmak da, takva olur ise de, veli olmak için, günah işlememek, tabiat, huy halini almalı. Bunun için de, kalbin temizlenmesi gerekir. Kalbi temizlemek, İslamiyet'e uymakla olur.

Veli olmak için, İslamiyet bilgilerini öğrenmek ve bunlara uymak şarttır. (Takva sahiplerine Allahü teâlâ ilim ihsan eder) mealindeki âyet-i kerime bunu ispat etmektedir. Sünnete, yani İslamiyet'e sarılmayan, bid’atten sakınmayan kimsenin kalbine ilham gelmez. Bunun söyledikleri, nefisten ve şeytandan gelen bozuk şeylerdir.

Evliyalık, kötü huylardan kurtulmak demektir. Evliyanın, kendinin Veli olduğunu bilmesi lazım değildir. Evliyalık verilip de, Veli olduğu bildirilmezse, hiç kusur olmaz.

Veli olmak için, Allahü teâlânın ahlakı ile ahlaklanmalı. Yani Allahü teâlânın sıfatlarına uygun sıfatlar Evliyada hâsıl olur; fakat bu benzerlik, yalnız isimdedir ve uygunluk, sıfatların topluluğundadır; yoksa sıfatların özelliklerinde beraberlik olamaz. (Allahü teâlânın ahlakı ile ahlaklanın) emrini anlatırken, Hace Muhammed Parisa hazretleri buyuruyor ki:
(Allahü teâlânın bir ismi, Melik’tir. Bu, her şeye hâkim, galip demektir. Talib tasavvuf yolunda ilerlerken, kendi nefsine hâkim, galip olur ve başkalarının kalblerine tesir etmeye başlarsa, bu sıfat ile ahlaklanmış olur.

Allahü teâlânın bir ismi de, Semi’dir. Yani işiticidir. Talip, kim söylerse söylesin doğru sözü kabul eder ve gizli hakikatleri, can kulağı ile duyarsa, bu sıfatla, huylanmış olur.

Bir sıfatı da, Basir’dir. Yani, Allahü teâlâ, her şeyi görür. Talibin kalb gözü açılır ve firaset ışığı ile, kendi ayıplarını ve başkalarının iyi huylarını görürse, yani başkalarını kendinden daha üstün görürse ve Allahü teâlânın her an gördüğünü, göz önünde bulundurarak, hep Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yaparsa, bu sıfatla huylanmış olur.

Bir sıfatı da, Muhyi’dir. Yani Allahü teâlâ dirilticidir. Talip, unutulmuş sünnetleri canlandırır, meydana çıkarırsa, bu sıfatla, sıfatlanmış olur.

Bir sıfatı da Mümit’tir, yani öldürücü demektir. Talip, sünnetlerin yerine yerleşmiş olan, bid’atleri yok ederse, bu sıfatla sıfatlanmış olur. Bütün sıfatlar, bunlar gibidir.)

Musa aleyhisselam, çölde bir çobana rastlayıp, (Yiyip içecek bir şeyin var mı?) dedi. Çoban, (Allah kerimdir) diyerek değneğini yere vurdu. Yerden iki pınar fışkırdı. Birinden su, diğerinden süt çıktı. Hazret-i Musa, çobandan ayrıldıktan sonra Allahü teâlâya sual etti:
- Ya Rabbi, bu çobana keramet vermene sebep nedir?
- Ya Musa, Onun gönlünde benden başka bir şey yoktur. Beş iyi hasleti bulunduğu için ona bu kerameti verdim. Bu hasletler şunlardır:
1- Beni bir an bile, hatırından çıkarmaz.
2- Kimseye haset etmez.
3- Daima günahtan kaçınır.
4- Rızkı için endişe etmez, üzülmez.
5- Hep benden korku içindedir.

Şu halde, her işte Allahü teâlânın rızasını gözeten kimse, Hakkın sevgili kulu, yani evliya olur.

İtikadına veya ameline bid'at karıştıran evliya olamaz. Bid'at ehlinin ibadetleri kabul olmaz. Bir kimse, ihlâs ile dinin emirlerine uyarsa, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okursa, Allahü teâlâ ona bilmediği ilimleri öğretir. Böyle ihlâslı bir zatın, büyük evliyaların ruhaniyetinden istifade ederek evliya olması kolaylaşır. (Hadika)

Mazhar-ı Can-ı Canan hazretleri buyuruyor ki:
(Bütün feyzlere, bütün nimetlere, üstadlarıma olan sevgim sebebi ile kavuştum. Kusurlu ibadetlerimiz, bizi Allahü teâlâya yaklaştırmaya [evliya olmaya] sebep olabilir mi?)

Ehl-i sünnet itikadına sahip olmak için Allahü teâlânın sevdiklerini sevmek, sevmediklerini, düşmanlarını sevmemek gerekir. Mesela Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramın hepsini sever. Bunlardan birini sevmeyen, Ehl-i sünnet olamaz. Ehl-i sünnet olmayan da evliya olmaz. Bir hadis-i şerif meali:
(Bir kimse, müminler için, her gün 25 kere, istigfar okusa, Allahü teâlâ bunun kalbinden hile ve hasedi çıkarır. İsmi ebdal denilen evliya arasına yazılır. Ona bütün müslümanlar adedince, sevap verilir. Kıyamette bütün müminler, "Ya Rabbi, bizim için istigfar okuyan bu kulunu affet!" derler.) [Miftah-ün-necat]

Müminler için okunan istigfar şudur:
(Allahümmağfir-li velivalideyye, veli üstaziyye, velil-müminine vel-müminat, vel-müslimine vel-müslimat, el-ahya-i minhüm vel-emvat, birahmetike ya erhamerrahimin.)

Hadis-i şerifte bildirilen nimetlere kavuşabilmek için elbette Ehl-i sünnet itikadında olmak ve dinimizin emir ve yasaklarına riayet etmek şarttır. İtikadı bozuk olanın, bid'at ehlinin okuması fayda vermez.

Fena ve beka
Sual: Tasavvuf kitaplarında fena, beka kelimeleri geçiyor. Bunların anlamı nedir?
CEVAP
Fena; fâni olmak, yok olmak, yani kötü ahlaktan kurtulmak, dinin emirlerine tam riayet etmektir. Beka da, güzel ahlak sahibi olmaktır. Allahü teâlâyı her şeyden, canından, malından ve çoluk çocuğundan çok sevmeye fenafillah denir. Bekabillah da, Allahü teâlânın onu sevmesidir.

İlerleme alameti
Sual: Ehl-i sünnet itikadını öğrenip, İslam âlimlerinin kitaplarını okumaya ve Silsile-i aliye büyüklerini sevmeye başladığımda, bende bazı haller hâsıl oluyordu. Şimdi de, bunlara devam ettiğim halde, böyle haller hâsıl olmuyor. Bu neye alamettir?
CEVAP
İyiye, ilerlemeye alamettir.

Büyük zatları görememek
Sual: Eskiden büyük zatları rüyada görüyor ve seviniyordum. Şimdi hiç görmüyorum. Acaba bu, dinde gerilemeye bir alamet olabilir mi?
CEVAP
Hayır. Din kitaplarında, (Yolun başındakileri tatlı rüyalarla bağlarlar. Bağlar kuvvetlenince, böyle rüyalara lüzum kalmaz) deniyor. Rüyalardan kurtulup, uyanıkken onları sevenlere, onların kitaplarını çok okuyup, bağlananlara müjdeler olsun!

Evliya olmak için keramet şart değildir
Sual: Bir kimsenin veli, evliya olması için, bu kimseden mutlaka olağanüstü hâllerin, kerametin görülmesi şart mıdır, kerameti olmayan da evliya olabilir mi?
CEVAP
Konu ile alakalı olarak İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Mektûbât kitabında buyuruyor ki:
“Veli olmak için, bir insandan harikaların, kerametlerin meydana gelmesi şart değildir. Halbuki Peygamberlerin mucize göstermesi lazımdır. Bununla beraber, evliyanın hemen hepsinde, keramet görülmüştür. Keramet göstermeyen veli pek azdır. Bir veliden, çok keramet meydana gelmesi, onun üstünlüğünü göstermez. Evliyanın birbirinden üstünlüğü, Allahü teâlâya daha yakın olmalarına bağlıdır. Daha yakın olan bir veli, pek az keramet sahibi olabilir. Allahü teâlâdan daha uzak olan bir veli, daha çok keramet, harika gösterebilir. Bu ümmetin sonradan gelen evliyasında, o kadar çok kerametleri olanlar görülmüştür ki, Eshâb-ı kiramın hiçbirinde, bunun yüzde biri bile, meydana gelmemiştir. Halbuki, evliyanın en yükseği, en aşağı derecede olan bir Sahabinin derecesine yetişemez.

Görülüyor ki, evliyayı ve onların üstünlüğünü anlayabilmek için, kerametlerine, harikalarına bakmak, cahillik, kısa görüşlülük olur. O kimsede, o büyüklerin yollarına katılabilmek kabiliyetinin az olduğunu gösterir.

Peygamberlerin ve velilerin feyiz ve bereketlerine, ancak onlara uymak kabiliyetinde olanlar kavuşabilir. Kendi düşüncelerine, hayallerine uyanlar, kavuşamaz. Hazret-i Ebu Bekir, uymak kabiliyeti sebebi ile, Peygamber efendimize bir şey sormadan inanıverdi. Ebu Cehil'de bu kuvvet bulunmadığından, o kadar alamet ve mucizeler gördüğü hâlde, Peygamberliğe inanmak saadeti ile şereflenemedi. Sûre-i En'amdaki bir âyet-i kerime böyle talihsizleri bildirmektedir.

Peygamber efendimiz zamanına yakın zamanlardaki evliyanın, az keramet gösterdiğini, bütün ömürlerinde üç-beş harikadan başka görülmediğini söyledik. Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerinin on kerameti bile işitilmemiştir. Hak teâlâ, kelîmi olan, Musa aleyhisselama dokuz mucize verdiğini bildirmektedir. Bunlar, düşmanlara karşı olan harikalardır. Yoksa, Peygamberlerden ve evliyadan her saatte, harikalar meydana gelmektedir. Düşmanları bilse de, bilmese de, harikaları güneş gibi görülmektedir.”

Kitap okumadan evliya olunabilir mi?
Sual: Bir Müslüman, hiç ders almadan, kitap okumadan da evliya olabilir mi?
CEVAP
Bir kimse, hiç kitap okumadan da veli, evliya olabilir ve âyet-i kerimeyi tefsir edebilir. Fakat bu kimse, başkalarına rehber olamaz ve bu kimseye bağlanılamaz. Rehberin, ilimde ictihad derecesine yükselmiş olması, marifette de vilâyet-i hâssa-i Muhammediyye mertebesinde bulunması lazımdır. Rehberin yani mürşidin her hareketi, her duruşu, her sözü, İslâmiyete uygundur. Yani, her şeyde Resûlullah efendimize uymaktadır. Bunun için, Allahü teâlâ onu çok sever. Müslümanlar da, Allahü teâlâyı çok sevdikleri için, Allahü teâlânın çok sevdiğini de çok severler. Rehberi sevmek, Allahü teâlâyı ve Resûlullah efendimizi sevmekten ileri gelmektedir. Bu sevgiye, Hubb-i fillah denir. İbadetlerin en kıymetlisinin hubb-i fillah olduğu hadis-i şerifle bildirilmiştir. Rehberin emirlerini yapmak, İslâmiyete uymak demektir. Çünkü, Rehberin her sözü ve her işi İslâmiyeti bildirmektedir. Hayatta, yani dünyada hakiki ilim sunucusu Mürşid-i kâmildir. Din düşmanlarının, Müslümanlar için; “Allahı bırakıp kulu seviyorlar, İslâmiyeti bırakıp insana tapınıyorlar” sözlerinin, cahilce bir iftira olduğu, buradan da anlaşılmaktadır.

Sual: Üveysî ne demektir, üveysi olanların üstadı yani onu yetiştiren bir rehberi yok mu demektir?
CEVAP
Tasavvuf âlimlerinin "Üveysî" demeleri, üstadı yoktur demek değildir. Çünkü, üveysî demek, onun yetişmesinde rûhâniyânın da hizmeti olmuştur demektir. Hâce-i Ahrâr hazretleri Yakub-i Çerhi hazretlerinin hizmetinde yetiştiği hâlde, yani üstadı bulunduğu hâlde, Bahâüddîn-i Buhârî hazretlerinin rûhâniyyetinden de yardım gördüğü için, Hâce-i Ahrâr hazretlerine "Üveysî" denilir. Bunun gibi, Bahâüddîn-i Buhârî hazretlerinin üstadı, Seyyid Emîr Gilâl hazretleri idi. Fakat, ayrıca Hâce Abdülhâlık Goncdüvânî hazretlerinin rûhâniyyetinden de istifade ettiği için, Bahâüddîn-i Buhârî hazretlerine "Üveysî" denilmiştir. Bir kimse, üstadı bulunduğunu söylemekle berâber, Üveysî olduğunu da bildirince, ona üstadını inkâr ediyor demek şaşılacak insafsızlık olur.

Sual: Bir Müslüman, emirleri yapar ve haramlardan sakınırsa, salih yani evliya olabilir mi?
CEVAP
Yapılmaması lazım olan şeyler, ya belli bir uzuv ile yapılır, yahut bütün beden ile yapılır. Günah işlenen uzuvlardan sekiz uzuv meşhurdur. Bu uzuvlar, kalb, kulak, göz, dil, el, mide, ferc ve ayaklardır. Kalb, insanın göğsünde, sol tarafında bulunan yürek denilen et parçasına üfürülmüş ruhani bir latîfedir. Ruh gibi, madde olmayan  bir varlıktır. Günah işleyen, bu uzuvların kendileri değildir. Bunlarda bulunan his kuvvetleridir. Dünyada ve ahırette saadete kavuşmak, rahat etmek isteyen kimse, bu uzuvların günah işlemelerine mâni olmalıdır.

Günah işlememek, kalbinde meleke, tabiat, hâlini almalıdır. Namaz kılan, haram işlemeyen Sünni bir kimseye müttekî ve sâlih, iyi insan denir. Allahü teâlânın rızasına, sevmesine kavuşarak, veli, evliya olur. Kalbde tabiat hâlini almadan, kendini zorlayarak günahlardan sakınmak, takva olur ise de, evliya olmak için, günah işlememek tabiat, huy hâlini almalıdır. Bunun için de, kalbin temizlenmesi lazımdır. Kalbin temizlenmesi, İslamiyete uymakla olur. İslamiyet üç kısımdır: İlim, amel, ihlas. Yani, emirleri ve yasakları öğrenmek, öğrendiklerine tabi olmak, bunları yalnız Allah rızası için yapmak lazımdır. Kur’ân-ı kerim, bu üçünü emir ve medhetmekte, övmektedir.


Bu zamanda da evliya olmak mümkün müdür? Evliyalık / velilik doğuştan mıdır; çok büyük günahlar işlemiş kişiler de evliya olabilir mi?


Allah’ı sevmek ve onun razı olduğunu bilmek soyut bir durum olduğu için, anlamak zordur. Bir insan "Ben Allah’ı seviyorum." diyebilir. Fakat bu durum içimizdeki bir duyguyu anlattığından dolayı, dışımızda bunu göstermemiz gerekir.

Diğer taraftan, Allah bizden razı mı? Biz onun yanında nasıl bir kuluz? Bu sorular da aynı şekilde anlaşılması zor konulardır. Bunu anlamanın da bir yolu olmalı.

İşte hem bizim Allah’ı sevdiğimizin anlaşılması hem de Allah’ın bizden razı olduğunu anlamanın yolunu şu ayeti kerime de Allah’ımız bildiriyor.

“Ey Muhammed deki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun, ta ki Allah ta sizi sevsin.”(Âl-i İmran, 3/31)

Dikkat edilirse Allah’ı sevmemizin göstergesi Hz. Peygamber Efendimiz (asv)'e uyarak İslamı yaşamaktır. Biz Peygamberimize uyarak hayatımızı yaşarsak, neticede Allah’ın da bizi sevdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Mesela, babanızı ve annenizi sevdiğiniz nasıl anlaşılır?.. Onların isteklerini yapar, memnun olmadığı şeyleri de terk ederseniz, o zaman sevdiğiniz ortaya çıkmış olur. Onlar bize demeseler bile biz bundan anlarız ki onlar da bizi seviyorlardır. Tam tersi olsa "Dediklerinin hiçbirini yapmam ama, sen kalbime bak, ben onları çok seviyorum." dese kime inandırabilirsiniz.

Demek ki Allah, Peygamberimiz (asv)'i bir model olarak yaratmış ve en güzel örnekleri onda göstermiş. Bize de, "Eğer beni seviyorsanız, size peygamber gönderdiğim Hz. Muhammed’e uyunuz. O takdirde anlayın ki ben de sizi seviyorum." Sözün özü: Allah’ın bizi sevdiğinin göstergesi, bizim ne kadar Hz. Muhammed’e benzediğimizdir. Ona göre sonuca varabiliriz.

Kur’an'ı ve sünnet-i Rasulullahı (asv) kendimize rehber edinmek, kendimizi onlara endekslemek ve imani bahisleri ve kitapları tefekkür ile okumak, insanı evliya derecesine çıkarabilir.

Namazları vaktinde kılmak, büyük günahlara dikkat etmek ve namazın arkasındaki tesbihatı yapmak ayrıca bizleri tekamül ettirecektir.

Velilik veya evliyalık doğuştan değildir.

Bir kimsenin veli veya evliya olması için hiç günah işlememiş veya çok az hata işlemiş kimseler olması gerekmez. Çok büyük günahlar işlemiş insanlar hatta kâfir olarak hayatını bir süre geçirip, sonradan evliya olan insanlar çoktur.

Bunun en belirgin örneklerini sahabelerde görmekteyiz. Müşrik iken kızlarını diri diri toprağa gömen, zina, fuhuş, kumar, puta tapıcılık gibi çok büyük günahları işlemiş olan cahiliye insanlarının, sonradan İslamiyetin nuruyla kıyamete kadar gelecek olan insanlara örnek teşkil edecek, evliyaların dahi makamlarına yetişemediği güzide insanlar hâline gelmişlerdir.

Sahabeler dışında da yine büyük günahlar işlediği hâlde nasuh tövbesi yaparak Allah'ın sevgili kulları hâline gelen insanlar olmuştur. Eski hayatında içki müptelası olan Bişr-i Hafi Hazretleri de bunlardan birisidir.


Kaynak


islam ve ihsan
Dinimiz islam
Sorularla İslamiyet






Signing of RasitTunca

Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Cevapla


Bu Konudaki Yorumlar
Ben de Allah Dostu Olabilir miyim? - Yazar: RasitTunca - 04-06-2025, 06:17 AM

Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
Dini-1 Siz de bir Allah dostu ermiş evliya olmak ister misiniz? RasitTunca 0 1,874 09-20-2018, 07:44 AM
Son Yorum: RasitTunca

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi