Thread Rating:
  • 13 Vote(s) - 3.15 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Victor Hugo – Notre Dame’ın Kamburu Kitap Özeti
#1
Oku-1 
Victor Hugo – Notre Dame’ın Kamburu Kitap Özeti

Kitap Hakkında:

1831′de yayımlanan Notre-Dame de Paris -roman kişilerinden biri öylesine
etkili oldu ki- “Notre-Dame’ın Kamburu” adıyla tanındı. Hugo, bu
romanda insanların yaşamında “kader”in egemenliğini göstermek
istemiştir. Ayrıca yoksulluğun, insanların duygu ve düşüncelerini
köreltmediğini ortaya koymuştur.”Notre-Dame’ın Kamburu”, Hugo’nun
Fransız yazarlarının önde gelenlerinden biri olduğunu, yayımlandığı
yıllarda göstermiştir. Roman, Hugo’nun hem kendi ülkesinde, hem de
ülkesi dışında çok okunan kitaplarından biridir. Hemen hemen bütün
dillere aktarılmış, filmi yapılmıştır.
Romanın Karakterleri:

*Quasimodo Romanın başkahramanıdır. Çingenler tarafından katedrale bırakılan bu çocuğa ismini Rahip Claude Frollo vermiştir.

*Esmeralda Güzel ve genç bir çingene kız

*Claude Frollo Bekâr kalması gerekirken Esmeralda’ya aşık olan rahip

*Pierre Gringore Bir şairdir. Yolu çingene mahallesine düştüğünde Esmeralda ile tanışır.

*Louis XI Dönemin Fransa kralı

*Phoebus

*Jehan Frollo

*Phoebus de Chateaupers

*Fleur-de-Lys de Gondelaurier

*Tristan l’Hermite

*Jacques Charmolue

*Clopin Trouillefou

*Florian Barbedienne
Kısa Özet:

Notre Dame’ın Kamburu Victor Hugo’nun bir eseridir.Eserde Claude Frollo
adlı bir papaz kilisenin önünde bir bebek bulmuştur ve çok çirkin bir
bebek olduğundan ona fransızcada “eksik-tamamlanmamış” anlamına gelen
Quasimodo ismini verir.Quasimodo büyüyünce ise papaz ona zangoçluk
görevi verir.Bir süre sonra zilin sesi nedeniyle Quasimodo sağır olur. O
sırada bir gün Esmeralda adında bir kızla tanışır kız bir
çingenedir.Ama aslında Esmeralda dünyaya bir çingene olarak
gelmemiştir.Çingeneler onu küçükken kaçırmış ve yerine sakat bir çocuğu
bırakmışlardır bu çocuk ise Quasimodo’dur.Esmeralda genç ve güzel bir
kızdır Quasimodo’nun onu görüp aşık olasıyla olaylar karışır çünkü papaz
Claude Frollo’da bir din adamı gibi yaşamaktan bıkmıştır ve
Esmeralda’ya duygular beslemektedir..

AYRINTILI ÖZET VE İNCELEME
BAKIŞ AÇISI, ANLATICI ve ANLATIM TEKNİKLERİ


BAKIŞ AÇISI, ANLATICI : Notre Dame’ın Kamburu romanı hakim anlatıcı
tarafından nakledilir. “Sevgili Okuyucum (s.44)”, “Okurlarımız
anımsayacaklardır (s.74)” gibi yazarın okuyucuya seslenmesi ve
kahramanların iç dünyalarına inerek onların neler hissettiklerini
anlatması bize hakim anlatıcının ve hakim bakış açısının varlığını
gösterir.

Örneğin; Quasimodo’nun teşhir direğinde asılı kaldıktan sonra yaşadıklarını yazar şöyle anlatır :

“Yoksa içinin ta derinlerinde hala teşhir direğinin utancı ve kederi mi
sürüp gidiyordu? Ya da işkencenin kırbaç darbeleri ruhunda sürekli
yansıyordu da böyle bir davranışın getirdiği keder onda her şeyin dahası
çanlara karşı tutkusuna varıncaya dek her şeyi öldürüyor muydu?” diye
sormuştur.

Ayrıca anlatıcı kahramanların psikolojik durumları hakkında da bilgi
verir. Rahibin Esmeralda’yı sevdiğini anlayınca kendi içinde yaşadığı
hesaplaşmayı, çocuğu kaçırılan annenin çektiği acıyı, Quasimodo’nun
yaşadığı yalnızlığın Esmeralda’nın mutluyken çaresiz kalmasındaki
ıstırabı hakim anlatıcının bakışıyla görürüz.

ANLATIM TEKNİKLERİ :

GERİYE DÖNÜŞ : Kahramanların arka planlarını vermek için romanda sıkça başvurulan tekniklerden biridir.

Yazar 4. bölümün “İyi Ruhlar” adını taşıyan iç bölümünde Quasimodo’nun
ortaya çıkışını, çocukluğunu anlatır. Yine aynı bölümde Claude
Frollo’nun çocukluğu, ailesi, nasıl büyüdüğü, nasıl rahip olduğu ve
Quasimodo’yu nasıl evlatlık edindiği geriye dönüş tekniği ile gözler
önüne serilir.

6. bölümün “Fare D e liği” isimli 2. iç bölümü ile “Mısır Hamurundan Bir
Peksimetin Öyküsü” adını taşıyan 3. bölümünde Esmeralda’nın annesi olan
Gudule Hemşire’yi anlatır. Esmeralda’nın doğumunu, çingeneler tarafından
kaçırılışını, Quasimodo’nun bir çingenenin çocuğu olduğunu ve
çingenelerin yaşadığı barakaya giden Chantefleurie’nin kızının yerine
yatağa bırakılan çocuğun Quasimodo olduğunu anlarız.

DİYALOG : Romanın 1. bölümünde yazar ile adliye sarayındaki izleyiciler
arasındaki konuşmalar, 7. bölümün “Yazgı” adını taşıyan bölümünde
başdiyakoz Claude Frollo ile kardeşi Jehan arasındaki konuşmalar romanda
kullanılan diyalog tekniğine birer örnektir.

TASVİR : Eserde genişçe yer verilen anlatım tekniğidir. Özellikle tabiat
ve mekan geniş bir şekilde tasvir tekniği kullanılarak anlatılmıştır.

GÖSTERME : Yazarın eserinde kullandığı tasvir ve diyaloglarla gösterme tekniğine yer verilmiştir.

İÇ MONOLOG : 8. bölümün “Anne” adını taşıyan iç bölümünde Gudule
Hemşire’nin Tanrı karşısındaymış gibi onunla konuşması iç monolog
tekniğine bir örnektir. Kızı kaçırılmıştır ve Tanrı’ya şöyle seslenir:

“Onu benden nasıl böyle ayırdın? Madem ki onu benden geri alacaktın, onu
bana hiç vermesen daha iyi olmaz mıydı? Cezalandırmadan yüzüme
bakamayacak kadar alçak bir yaratık mıydım ben? Tanrım onu bana geri
ver…”

MONOLOG : Quasimodo’nun kilisedeki heykellerle ve çanlarla konuşması, dertleşmesi eserdeki monolog tekniğine bir örnektir.

TAHLİL VE İÇ ÇÖZÜMLEME : Hakim anlatıcının kahramanın zihninden
geçenleri tahlil etmesi romandaki anlatım tekniklerinden biridir.

LEİTMOTİF : Romanda çok az görülen bir anlatım tekniğidir. 6. bölümün
“Mısır Hamurundan Bir Peksimetin Öyküsü” isimli iç bölümünde kızı
çingeneler tarafından kaçırılan Chanteflevrie’nin Esmeralda’yı görünce
“Uğursuz! Uğursuz! Uğursuz!” diye bağırması bu tekniği hatırlatır.

ZAMAN : Romanda zamanla ilgili tek ibare şudur :

Yazarın kitabı yazdığı tarih olan 1831 yılından tam üç yüz kırk sekiz
yıl, altı ay, on dokuz gün önce yani 6 Ocak 1482 tarihinde olay örgüsü
başlar. Bu tarih romanın “Büyük Salon” adını taşıyan 1. bölümünde yer
alır. Krallar Günü ile D e liler Bayramının kutlama günüdür. (s. 7-8)

Bu ibareden anlatma zamanının 1831 olduğunu, vak’a zamanının ise 6 Ocak 1482 yılında başladığını öğreniyoruz.

MEKAN : Romanda sıkça ve geniş bir şekilde mekan tasvirlerine yer
verilir. Olay örgüsünde dış dünya ile ilgili tasvirler kahramanların iç
dünyalarına paralel bir şekilde verilir.

3. bölüm kendi içindeki 2 bölümle birlikte tamamen tasvire ayrılmıştır.
Bu bölümlerden birincisi Notre-Dame kilisesinin tasvirine ikincisi ise
Paris’in tasvirine aittir. Kilisenin önce cephe tasviri ele alınmıştır.
Okuyucunun gözünde daha iyi canlanabilmesi için örnekler verilmiş ve
benzetmeler yapılmıştır. Mesela;

Oval, oyuk üç büyük kapı, yirmi sekiz kraliyet yuvasının işlemeli ve
tırtıllı şeridi, baş rahiple yardımcıları gibi iki tarafında yan
pencereleriyle ortadaki kusursuz gül biçimi, pencere….gibi.

Daha sonra kilise binasının iç tasviri yapılmıştır. Aynı zamanda
kilisenin bugünkü durumu hakkında da bilgi verilmiş, kilisede oluşan
değişiklikleri gözler önüne sermiştir.

Bu bölümün “Kuş Bakışı Paris” adını taşıyan 2. bölümünde Paris’in 15.
yy’daki görünümü ile günümüzdeki görünümü arasındaki farkları, Paris’in
tarihini, gelişme seyrinin Cite, Üniversite ve Kent adlarını alan 3
bölümünü ayrıntılı bir şekilde tasvir etmiştir. Yine bu bölümde de
benzetmeler kullanılmıştır.

Olay örgüsü Paris’te, Notre-Dame kilisesinde ve Greve meydanında
gerçekleşir. Mekan ile kişilerin ruh halleri arasında bir paralellik
vardır.

OLAY ÖRGÜSÜ : Romanda olay örgüsü temel çatışmalar üzerine kurulmuştur.
Bu çatışmalar kahramanlar arasındaki farklardan ve o dönemin toplum
düzeninden kaynaklanmaktadır. Bu çatışmaların sebepleri inanç, biyolojik
engeller, meslekî statü farkı, yetişme tarzı ve kahramanların hayat
anlayışlarıdır.

Romandaki temel çatışmalar şunlardır:

Tarımla Ruhban Sınıfının, Soylulukla Ticaretin çatışması.

Adalet sanılan adaletsizliğin kahramanlarda yaşattığı çatışma ( o zaman
yüksek sınıfı sokağın köşesinden geçen mahkumun adını bile bilmezdi.)

Rahip Frollo – bilim ve din – vicdan – Esmeralda çatışması.

Bu çatışmayı rahibin şu sözlerinde net olarak görebiliriz :

“Bilginken, bilimi ayaklar altında çiğniyorum; asilken, adım
mahvediyorum; rahipken, dua kitabını bir kösnü yastığı yapıyorum. Ama
yine de sen Esmeralda beni hala sevmiyorsun.”

Quasimodo – biyolojik engel – Yüzbaşı Phoebus ve babası sayılan Rahip Frollo – toplumun yargıları – Esmeralda çatışması.

Esmeralda – adaletin adaletsizliği – Rahip Frollo çatışması.

Gudule Hemşire – çingeneler – Tanrı çatışması.

Olay örgüsü birinci bölümün “Büyük Salon” adını taşıyan kısmında Krallar
Günü ve D e liler Bayramının kutlanacağı gün başlar. Kilisedeki dinsel
bir oyunu izlemek üzere halk toplanır. Oyunun geç başlamasıyla
sinirlenen halk, oyun başladıktan sonra kardinalin kiliseye gelmesiyle
oyunu unutur. Bir süre devam eden curcuna halinden sonra oyun yeniden
başlar. Bu sırada meydancı, ünlü Gand kenti belediye müdürleri avukatı
Jacques Coppenole Efendi adıyla anılan bir çorap tüccarı ortalığı
yeniden karıştırır. Onun belirlediği bir oyun oynanmaya başlanır.
Camların kırıldığı bir pencereden buruşturulmuş yüzler görünür. Amaç en
çirkin görünen yüzü seçmektir ve yarış başlar. Yüzlerin göründüğü
pencereye en son Notre-Dame’ın çancısı Quasimodo çıkar. Bu, halkın
gördüğü en çirkin ve en korkunç yüzdür. Halk Quasimodo’ya papalık tacını
giydirir, papalık asasını eline verir ve onu bir sedyeye oturtarak
omuzlarına alırlar. Paris sokaklarını bu şekilde gezerler.
Kilisede oynanacak olan dinsel oyunun
yazarı Pierre Gringoire oyunun izlenmeyişine üzülür. Kiliseden çıkar ve
biraz dolaştıktan sonra Greve meydanına gider. Orada Esmeralda’nın
dansını izleyen halkın arasına katılır. Bu sırada Greve meydanına
Quasimodo’yu omuzlarında taşıyan insanlar da gelir. Kilisenin rahibi Dom
Claude Frollo, Quasimodo’yu sedyeden indirir, onu alır ve kiliseye
dönemsini emreder. Kalabalık dağılır. Yazar, çingene kızı Esmeralda’nın
peşine takılır ve onun yürüdüğü dar ve karanlık sokaklardan o da geçer.
Kızın yanında Djali adında bir keçisi de vardır. Kızın köşeyi döndükten
sonra çığlık atmasın duyan yazar köşeyi döndüğünde iki erkeğin kızı
kollarının arasına almış olduğunu görür. Bu erkeklerden biri
Quasimodo’dur. Onu engellemeye çalışan yazarı bir tokatla yere düşürür
ve Esmeralda’yı omuzlarına alıp gider. O sırada okçu süvarilerinin
komutanı kızın imdat seslerini duyar. Komutanın arkasından gelen
askerlerle birlikte Quasimodo’yu yakalar ve Esmeralda’yı kurtarır. Bu,
yüzbaşı Phoebus’dur.

Yazar Pierre Gringoire Quasimodo’nun tokadıyla düşüp bayıldığı yerde,
bir süre sonra kendine gelir. Üşümüş ve acıkmıştır. Yatabilecek bir yer
ararken karşısına dilenciler çıkar ve onu alıp mucizeler sarayına
götürürler. Yazar, ya hırsız olup onların arasına katılacak ya da
asılacaktır. Bir dar ağacına asılı mankenin cebinden, mankenin
üzerindeki çıngırakları titretmeden keseyi alırsa kurtulacaktır. Bu zor
görevi yapamaz. Tam asılacağı sırada hırsızlık kanunlarına göre oradaki
kadınlardan biri ile evlenirse kurtulacağı söylenir. Ortaya çıkan üç
kadın yazarı beğenmeyip, evlenmeyi kabul etmeyince Esmeralda yazarla
evlenmeyi kabul eder. Yazar dar ağacından indirilir ve eline verilen
testiyi yere atar. Testi dört parçaya ayrılır. Bu, dilencilik
kanunlarında dört yıl evli kalacakları anlamına gelir. Dilenciler dükü
yazar ile Esmeralda’yı karı-koca yapar.

Ertesi gün Quasimodo mahkemeye götürülür. Yargıç sağırdır ve
sağırlığının başkaları tarafından anlaşılmasını istemez. Quasimodo’nun
da sağır olduğunu bilmediği için ona sorular sorar ve cevap alamaz.
Mahkemedeki izleyicilerin kahkahalarını fark eden yargıç, Quasimodo’nun
kendisiyle dalga geçtiğini sanar. Böylelikle gece kargaşa çıkarmak; d e li
bir kadına (Esmeralda’ya) önceden planlayarak onursuzca saldırmak;
kralın emrindeki askerlere karşı isyan ve itaatsizlik bir de mahkeme
üyelerine karşı yaptığı sanılan hakaret ve alaydan dolayı Quasimodo
Greve meydanındaki ibret direğine asılarak dayak atılması ve orada bir
saat döndürülmesi cezasına maruz kalır. Tutanak yazmanı Quasimodo’ya
acır ve yargıca onun sağır olduğunu söyler. Ama kendisi de sağır olan
yargıç yazmanın dediğini anlamaz ve sağır olduğunu da fark ettirmemek
için “Ya! Ben bunu bilmiyordum. Peki öyleyse teşhir direğinde bir saat
daha kalsın” diyerek Quasimodo’nun cezasını artırır.
Bundan sonra yazar altıncı bölümün “Fare
D e liği” adın taşıyan ikinci iç bölümünde ortaçağ kentlerinde bodrum,
kuyu ya da hücre şeklindeki mezarlardan ve bu mezarlarda kimsesiz,
yoksul, kendisini dine adamış insanların yaşadığından bahseder. Yine
aynı bölümün “Mısır Hamurundan Bir Peksimetin Öyküsü” isimli üçüncü
bölümünde geriye dönüş tekniği ile olay örgüsünü etkiyecek olan
Esmeralda’nın annesi Paquette la Chanteflevrie’yi, Esmeralda’nın
doğumunu, çingeneler tarafından kaçırışlını ve Quasimodo’nun o
çingenelerden birinin çocuğu olduğunu anlatır. Bu bölüm olay örgüsünün
seyri açısından büyük önem taşır.

Greve meydanında halk toplanır. Quasimodo teşhir direğine bağlanır. Bir
saat boyunca kamçılanır. Kamçılama sona erince bir saat daha döndürülür.
Quasimodo bakışlarını halka doğru çevirir ve “su” diye inler. Bu olay
halkta bir merhamet uyandırmadığı gibi Quasimodo ile dalga geçer ve ona
lanet okurlar. Quasimodo’nun üçüncü kez “su” diye inlemesine kalabalığın
arasından çıkan Esmeralda yetişir. Quasimodo Esmeralda’nın intikam
almak için kendisini dövmeye geldiğini zanneder; fakat Esmeralda
belindeki matarada bulunan suyu Quasimodo’nun ağzına verir.
Quasimodo’nun tek gözünde biriken yaş yanaklarına süzülür, sevinerek
suyu içer. Bu sırada fare d eliğindeki bahtsız kadın Esmeralda’ya
(çingeneleri sevmediği için) “in aşağıya. Uğursuz Mısırlı kız! İn
aşağıya” diye bağırır. Esmeralda korkarak aşağıya iner. Cezası biten
Quasimodo’yu bağlarını çözüp, sırtındaki kanları silip, sırtını
sardıktan sonra geri götürürler.

Bu olaydan haftalar sonra bir grup genç kızın bir evin balkonunda
sohbete başlamalarıyla olay örgüsü devam eder. Bu yedinci bölümün
“Sırrın bir keçiye açmanın tehlikesi” adını taşıyan bölümünde yer alır.
Kızlardan biri Esmeralda’yı Quasimodo’nun elinden kurtaran yüzbaşı
Phoebus’un nişanlısı olan Fleur-de-Lys’dir. Genç kız meydanda
Esmeralda’nın dansettiğini görür. Esmeralda’yı izleyen sadece aradaki
halk değildir. Kilise kulesinde başdiyakoz Claude Frollo da Esmeralda’yı
izlemektedir. Oradaki diğer kızların da ısrarıyla Phoebus Esmeralda’yı
eve çağırır. Tek gayeleri Phoebus’un gözüne girmek olan aradaki genç
kızlar Esmeralda’nın güzelliğini kıskanırlar. Bu duygularını bastırmak
için de Esmeralda’nın kıyafeti ile alay ederler. Phoebus Esmeralda’yı
savunur. O sırada Esmeralda’nın keçisi Djali evin zeminine Phoebus
yazar. Çünkü Esmeralda yüzbaşıyı seviyordur ve bunu keçisiyle paylaşır.
Keçinin yere Phoebus yazdığını gören Fleur-de-Lys sinirden bayılır ve
Esmeralda evden kovulur.
Bu bölümden sonra parasız kalan Jehan’ın
ağabeyi Claude Frollo’nun yanına para istemek için gittiğini okuruz.
Aralarında geçen diyaloglardan sonra ağabey kardeşine para verir. Jehan
oradan ayrılır ve kilise kapısında yüzbaşı Phoebus ile karşılaşır. Karar
verip bir meyhaneye içmeye giderler. Claude Frollo ise konuşmalarını
duyarak onları takip eder. Meyhaneye giren iki arkadaş sarhoş olduktan
sonra çıkarlar. Rahip dışarıda onları beklemektedir ve yeniden peşlerine
takılır. Aralarında geçen konuşmalardan yüzbaşının Esmeralda ile
Sanit-Michel Köprüsünde buluşacağını ve Esmeralda’yı Falaurdel Kadın’ın
evine götüreceğini öğrenir. Yüzbaşı Phoebus Falaurdel Kadın’ın evinde
kalacağı oda için Jehan’dan para ister. Zaten sarhoş olan Jehan kendi
kendine şarkılar söylemektedir. Buna sinirlenen yüzbaşı Jehan’ı iter.
Jehan düştüğü kaldırımda sızar ve uykuya dalar. Yoluna devam eden
Phoebus’u rahip takip etmeye başlar. Sonra bir fırsatını bulup ona
saldırır. Yüzbaşının kılıcını çıkarmasıyla rahip kendisinin de onunla
birlikte gelip hangi kadınla buluşacağını görmek şartıyla ona para
verir. Yüzbaşı kabul eder, parayı alır ve birlikte Falourdel Kadın’ın
evine giderler. Yüzbaşı parayı kadına verir. Kadının çekmeceye koyduğu
parayı, çocuğu gizlice çekmeceden alır ve yerine kuru bir yaprak koyar.
Bu olaydan sonra yazar Gringoire ortadan
kaybolan Esmeralda’yı yani sözde karısını merak eder. Onu aramaya
başlar ve bir gün adliye sarayının önünden geçerken oradaki kalabalık
yazarın dikkatini çeker. İçeride bir yüzbaşıyı öldüren bir kadının
davası vardır. Bu kadının Esmeralda olduğunu anlar. Esmeralda keçi
kılığında şeytanın suç ortaklığıyla yüzbaşı Phoebus’u öldürmek suçundan
yargılanmaktadır. Mahkeme üyeleri bu olayda büyü ve sihrin de olduğunu
düşünürler. Bunu da hem keçiden hem de Falourdel Kadının evinde yaşanan
olayın ertesi günü çekmecede yüzbaşının verdiği para yerine çekmecede
kuru bir yaprak bulmasından çıkarırlar. Esmeralda masum olduğunu söyler.
Suçunu itiraf etmesi için işkence yapacakları sırada Esmeralda bu
durumun verdiği acıya dayanamaz ve suçsuz olduğu halde suçu kabul eder.
Böylelikle Esmeralda büyücülük, sihirbazlık, fahişelik ve Phoebus de
Chateaupers’i öldürmek suçlarından idam cezasına çarptırılır.
İdam edileceği günü bir hücreye
kapatılarak bekleyen Esmeralda’nın yanına rahip gelir. Onu sevdiğini
söyler. Bir kadını sevmek, rahip olmak, nefret edilmek ve kadının da bir
subay üniformasına aşık olmasının verdiği azabı anlatır. Esmeralda’dan
merhamet diler. Ona kaçmasını böylelikle idam edilmemesini teklif eder.
Ancak sevdiği adamı öldüren rahibin aşkını Esmeralda kabul etmez. Rahip
ise hücre kapısından çıkar, gider.

Ertesi gün Esmeralda’nın asılması için hazırlıklar yapılmıştır. Gudule
Hemşire sokaktan geçen çocuklardan çingene kızın asılacağını duyar ve
çok sevinir.
Sekizinci bölümün “Birbirine benzeyen üç
erkek kalbi” adını taşıyan altıncı iç bölümünde Phoebus’un ölmediğini
öğreniyoruz. Kralın baş avukatı Esmeralda’ya “can çekişiyor” dediğinde
ya yanılıyordu ya da alay ediyordu. Phoebus ölmemişti. Aldığı yara onu
öldürecek kadar derin değildi. İyileştiği gün Esmeralda’nın davası
vardır ve yüzbaşı mahkemeye gidip olayı kanıtlamak yerine Paris’ten
kaçmıştır. Aradan biraz zaman geçtikten sonra nişanlısı Fleur-de-Lys’a
geri dönmüştür. Yüzbaşının geri döndüğü gün Esmeralda’nın asılacağı
gündür. Evin balkonunda meydandaki kalabalığın sebebini anlamaya
çalışıyorlardı. Uzaktan Esmeralda’yı tanır. Rahip Tanrı’dan af
dilemesini söylemek için Esmeralda’nın yanına geldiğinde onun kulağına
“Beni istiyor musun? Seni şimdi bile kurtarabilirim.” der; ancak yine
reddedilir. Esmeralda asılacağı yere götürülürken çevresine bakar ve
Phoebus’u balkonda görür. “Phoebus” diye bağırır. Ancak yüzbaşı
nişanlısıyla birlikte içeriye girer. Tam bu anda bütün olup bitenleri
katedralin kapısından izleyen Quasimodo galerinin kolonlarından birine
bağladığı ipi ayakları ve elleriyle kavrayıp iki cellada doğru koşar.
Tek eliyle Esmeralda’yı kaldırdı ve “korunak” diye bağırdı. (O
dönemlerde kutsal yerlerin dokunulmazlığı vardı.) Kızı kiliseye götürür.
Quasimodo bir tehlike anında çağırması için kıza madeni bir düdük
verir. Çünkü onun duyabildiği tek ses odur.
Bir gece rahip iradesine ve kalbindeki
sevgiye hakim olamayıp Esmeralda’nın kilisede kaldığı odaya gider.
Esmeralda’ya dokunmaya, onu öpmeye başlar. Kız rahibin gücüne karşı
koyamaz. Çırpınırken eli metal bir şeye dokunur. Bu, Quasimodo’nun ona
verdiği düdüktür. Düdüğü alır ve dudaklarına götürür. Quasimodo düdüğün
sesini duyar, gelir, rahibi kollarıyla kavrar, bıçağını çıkarır. O
sırada ay ışığı rahibin yüzüne yansıyınca Quasimodo geriler, diz çöker
ve kendisini affetmesi için rahibe yalvarır. Esmeralda bu olayı fırsat
bilip yerdeki bıçağı alır ve rahibi tehdit eder. Rahip çaresiz odasına
döner.

Bu olaydan birkaç gün sonra mahkeme Esmeralda’nın kiliseden alınarak
idam edilmesi kararını alır. Bu karar o dönemde nadir görülürdü. Bunun
üzerine rahip, yazar Pierre Gringoire’yi bularak Esmeralda’nın
kurtarılması gerektiğini söyler. O gece bütün mucizeler sarayı halkı,
bütün serseriler, dilenciler, kötürümler silahlanarak Notre-Dame
kilisesine Esmeralda’yı kurtarmak için saldırı düzenlerler. Bu saldırıyı
düzenleyenler arasında rahibin kardeşi Jehan da vardır.
Gece yarısından sonra saldırıcılar
kilisenin önüne gelir. Bir grup elindeki aletlerle kilisenin kapısını
kırmaya çalışıyorlardı ki gökyüzünden üzerlerine bir kalas düşer. 12
serseri ölür. Bacağı kırılanlar kaldırımın üstüne yığılıp kalırlar. Bir
süre sonra kalası yerden alarak kapıyı onunla kırmaya çalışırlar. Ancak
bu sefer de üzerlerine iri taşlar düşmeye başlar. Bütün bunları yapan
Quasimodo idi. Saldırıyı sezinlemiş ve engellemeyi düşünmüştü. Ansızın
duvarcıların bütün gün güneydeki kulenin duvarının çatısını onarmak için
çalışmış olduklarını anımsar. Oradaki malzemeleri saldırıya karşılık
olarak kullanır. Büyük kapının üzerine taştan yapılmış iki su oluğu
vardır. Odasından getirdiği çalı çırpıyı feneri ile tutuşturarak
serserilerin kapıya yüklendikleri sırada üzerlerine erimiş kurşun döker.
Serseriler kiliseye girmenin çarelerini ararken ortadan kaybolan Jehan
elinde bir merdivenle gelir. Merdiveni kilise duvarına dayayıp oradaki
tek kollu kapıdan içeri girecektir. Merdivenin ilk sırasında Jehan,
arkasında serseri topluluğu vardır. Yarısına kadar geldikleri sırada
Quasimodo merdiveni kolları ile tutup biraz sallar ve iter.
Merdivendekilerin hepsi yere düşüp sakatlanırlar. Ancak Jehan duvarı
aşabilmiş ve Quasimodo ile tek başına kalmıştır. Jehan elindeki yaylı
okunu fırlatır ve Quasimodo’nun sol koluna saplar. Hiç acı duymayan
kambur diğer eliyle oku çıkarır. İkinci bir oka fırsat vermeden Jehan’ı
yakalamış, ayaklarından tutup döndürmüş, sonra duvara fırlatmış ve Jehan
iki kat olmuş, bel kemiği kırılmış, kafatası patlamış, kiliseyi dört
bir taraftan sarmış ve yukarı tırmanmışlardır. Quasiomodo’yu ele
geçirecekleri sırada jandarma birliği kiliseye gelmiş ve serseri
ordusuyla savaşmaya başlamıştır. Serseriler mağlup olmuş, Quasimodo bir
sevinç çığlığı attıktan sonra Esmeralda’nın kaldığı odaya gitmiştir. Oda
boştur.
Yazar ile siyahlı bir adam kiliseye
girer. Esmeralda’nın kaldığı odaya gidip, keçisiyle birlikte onu oradan
çıkarırlar. Kilisenin arkasındaki nehirde önceden hazırlanmış bir
sandala binerler. Kıyıya ulaştıktan sonra yazar keçiyle birlikte oradan
kaçar; Esmeralda ise siyahlı adamla yalnız kalır. Bu adam rahiptir.
Esmeralda’ya dar ağacını gösterip, “ikimizden birini seç” der. Esmeralda
son kez “hayır” der ve rahip onu oradaki Gudule Hemşire’nin hücresinin
önüne götürüp kız sıkıca tutmasını ve devriyeleri çağıracağını söyler.
Gudule Hemşire parmaklıklardan elini uzatarak Esmeralda’yı tutar ve
rahip oradan uzaklaşır. Esmeralda kadına yalvarır. “Ben size ne yaptım?”
diye sorar. Gudule Hemşire o çok iyi bildiğimiz hikayesini kıza
anlatır. Minik patiği göstererek tam 15 yıldır bu patiği öpüyorum der.
Esmeralda patiği görünce boynunda asılı olan ve onu anne ve babasına
kavuşturacak olan torbayı açar, içinden patiğin diğer eşini çıkarır ve
bir çığlık atar. Kadın “kızım” diye bağırarak hücredeki bir kaldırım
taşını parmaklıklara atarak, onları kırar ve kızını hücreye çeker. Öper,
sarılır, okşar. Devriyelerin sesi yaklaşınca kızın pencereden
görünmeyen karanlık bir köşeye yerleştirir. Rahip ortadan kaybolmuştur.
Kadın devriyelere çingene kızın elini ısırdığını bu yüzden onu
bıraktığını söyler. Devriyeler uzaklaşır. Devriyeler arasında olan
Phoebus’un sesini duyunca Esmeralda pencereye fırlayıp ona seslenir.
Phoebus çoktan atıyla uzaklaşmıştır; ama devriyelerden biri hala
oradadır. Hücreye tekrar giderler ve kızı oradan çıkarırlar. Gudule
Hemşire kızına öyle bir yapışmıştır ki devriyeler kız ile anneyi
birbirinden ayıramazlar. Esmeralda’yı dar ağacının oraya götürürler.
Kızın boynuna ipi geçirirler. O sırada kadın ipi geçirenin elini öyle
bir ısırır ki yardıma gelen kişiler kadının dişlerini zorlukla aralayıp,
kadını iterler. Kafası kaldırım taşlarına düşen kadın bir daha
doğrulamaz. Çünkü ölmüştür.

“Beyazlar Giymiş Güzel Yaratık” bölümünde yazar tekrar Quasimodo’yu
bıraktığı yere, kiliseye döner. Çılgınlar gibi kilisenin her yerinde
ESmeralda’yı arayan Quasimodo bir an rahip Frollo’yu görür. Kulelerin
birinde, öylece bir yere bakıyordur. Yanına gider. Rahibin bakışlarının
odaklandığı yere bakar ve dar ağacında beyaz elbisesi içinde
Esmeralda’nın cansız bedenini görür. Kilisenin anahtarının sadece
rahipte olduğunu aklına getiren Quasimodo babası sayına rahibin üzerine
öfkeyle atlar ve onu kuleden aşağı iter. Rahip kaldırımın üzerinde
cansız yatıyordur artık. Quasimodo bir dar ağacına, bir yere bakar ve
“Sevmiş olduğum her şey!” der.
Ertesi gün rahibin cesedini yerde bulan
adliye görevlileri onun intihar ettiğini düşünürler. Bu yüzden rahip
kutsal toprağa gömülmez.
Yazar Pierre Gringoire Esmeralda’nın keçisi Djoli’yi kurtarır ve trajedide başarı kazanır. Tiyatroya yönelir.

Yüzbaşı Phoebus de Chateaupers de trajik bir sona varır, evlenir. Biz
bütün bunları 11. bölümün “Phoebus’un Evliliği” adın taşıyan 3. iç
bölümden öğreniyoruz.

Bütün bu olanlardan sonra Esmeralda Montfauucon mahzenine götürülür; Quasimodo ise Notre-Dame’dan kaybolur.

Bu öyküyü tamamlayan olaylardan yaklaşık iki yıl ya da on sekiz ay sonra
Montfaucon dehlizinden Geyik Olivier’in cesedini almaya geldiler.
Olivier iki gün önce asılmıştı ve Fransa kralı onun daha iyi bir yere
gömülmesini istemiştir. Ölüyü almaya gelenler tiksinç iskeletler
arasında birinin diğerini epey tuhaf biçimde kucaklamış olduğu iki
iskelet buldular. Bu iskeletlerden biri bir kadına aitti ve üzerinde
hala beyaz bir kumaş parçası duruyordu. Boynunda da bir kese
sallanıyordu. Bu iskelete sıkıca sarılan diğer iskelet bir erkekti. Bel
kemiği yamuk, bir bacağı da diğerinden kısa olduğu görülüyordu. Boynunda
hiçbir kopma yoktu. Adam asılmamıştı. İskeletin ait olduğu adam buraya
gelmiş ve burada ölmüştü. Kollarıyla sıkıca sarıldığı iskeletten onu
ayırmak istediklerinde toz halinde döküldü.

ŞAHISLAR DÜNYASI

Victor Hugo’nun kahramanları, içe dönük kişilerdir. Bir bakıma toplumla
ve kendileriyle meselesi olan, toplumla ve kendileriyle uzlaşamayan
tipler olarak belirtirler.

QUASİMODO : On dört yaşında iken Notre-Dame’ın çancısı olunca, çanlar
kulak zarını patlamıştı; sağır olmuştu. Sağırlığı onu bir bakıma
dilsizleştirmiştir. Çünkü başkalarına gülünç görünmemek için, yalnız
kaldığı zamanlar bozduğu bir suskunluğa gömüldü. Dilini kendi arzusuyla
bağladı.

Quasimodo’nun şanssızlığı onu fena bir insan yaptı. Sahiden de kötüydü,
çünkü vahşiydi; yabanıldı, suratsızdı. Kusursuzca gelişmiş olan gücü
kötülüğünün ayrı bir nedeniydi. Aslında Quasimodo’nun kötülüğü doğuştan
değildi. İnsanlar arasında aşağılandığını, horlandığını görmüştü. İnsan
ağzından çıkan her söz onun için bir alay ya da bir lanetti. Büyüdükçe
çevresinde yalnızca kin bulmuş; genel kötülüğe o da katılmıştı.

Kilise onun dünyası olmuş; Marie adını verdiği büyük çan onun sevgilisi olmuştu.

Notre-Dame kilisesinin çancısıdır. Yazar onu şöyle tanıtır :

Piramit biçimli burnu, at nalı biçimindeki ağzı, sağ göz kocaman bir et
beninin altında kaybolurken, çalı gibi kızıl bir kaşın kapattığı o
küçücük sol gözü, bir kalenin mazgalları gibi sağı solu çentikli o
biçimsiz dişleri, o dişlerden birinin fil dişi gibi üzerine oturduğu
nasırlı dudağı, o sivri çeneyi, hınzırlık, afallama ve üzüntü karışımı
bir ifadesi olan suratıyla aradaki halkın gözlerini kamaştıran yüce yüz.

Yüz buruşturma Quasimodo’nun asıl yüzüdür. Diken diken kızl saçlarla
kaplı kocaman bir baş; iki omzu arasında, tepkisi önde hissedilen
büyücek bir kambur; tuhaf biçimde yamulmuş bir kalça ve bacak yapısı ki
ancak dizlerde birbirine bitişebiliyordu. Büyük ayakları, iri elleri
vardı. Bu biçimsizliğin yanı sıra Quasimodo’da bir güçlülük, çeviklik ve
cesaret havası vardı. Parça parça kırılmış da iyice yapıştırılamamış
bir dev gibi görünüyordu.

ESMERALDA : Dansçı çingene kız. Uzun boylu değildi ama öyle görünüyordu.
Çünkü dal gibi ince gövdesi vardı. Esmerdi. Narin ve canlıydı. Dans
ederken kimi zaman etekliğinin arasından beliriveren biçimli incecik
bacakları, simsiyah saçları, iri siyah gözleriyle kusursuz bir
yaratıktı. Çok güzeldi.

Romanda Quasimodo’nun ve rahip Frollo’nun aşık olduğu kahramandır. Hazin
bir öyküsü vardır. İyi kalpli olmasına rağmen şanssızlık peşini
bırakmaz.

CLAUDE FROLLO : Quasimodo’nun babalığı. Notre-Dame kilisesinin rahibi.
“Yüksek burjuvalar” veya “küçük soylular” olarak adlandırlan orta halli
ailelerin birinden geliyordu. Ailesi onu daha çocukluğunda ruhban
sınıfına adamıştı. Hırsla çalışan ve hızlı öğrenen durgun, ağır başlı,
üzgün tavırlı bir çocuktu. Kilise hukukunu okuduktan sonra tıp bilimine,
zeka gerektiren sanatlara daldı. Otlar ve merhemler bilimini öğrendi.
Şiddetli ateşler, yaralar, bereler, iltihaplanmış şişler ve çıban
konusunda uzmanlaştı. On sekiz yaşında dört fakülteyi bitirmişti. O
günlerde büyük veba salgını patlak vermiş ve bu salgında anne ve babasın
kaybetmişti. Erkek kardeşini kurtarabilmişti. Yirmi yaşında rahip
olmuştu. Çok bilgili ve sert biriydi. Onun bilginlik ünü manastırdan
halka yayılmış ve bu ün halk arasında büyücülüğe dönüşmüştür.

Quasimodo günü ayinden dönerken bulunmuş çocukların yattığı tahtanın
başındaki kalabalığı görmüş, oraya bırakılan çocuğu –kardeşini
hatırlayarak- evlat edinmiş; çocuğa Quasimodo adını vermişti.

Yüzü çoğu zaman asık ve sert; sözleri genellikle hoyrat, haşin ve
emredicidir. Esmeralda’yı sever. Romanda Quasimodo tarafından kuleden
aşağıya atılarak ölür.

GUDULE HEMŞİRE : Asıl adı Paquette la Chantefleurie’dir. Ancak Paris
halkı onu Gudule Hemşire ismiyle tanır. Esmeralda’nın annesidir.

Çok küçük yaşlardayken babası ölmüş; annesiyle birlikte yaşamaya devam
etmiştir. Çalışmalarına rağmen yoksulluk peşlerini bırakmamış ve Gudule
Hemşire kendisini erkeklere parayla satmaya başlamıştır. Yaşlanmaya
başlayınca erkeklerin sevgi ve ilgisi azalmış o da bu sevgi ve ilgi
ihtiyacının bir bebek tarafından doldurulacağını düşünerek hamile
kalıyor. Zaten bu dönemlerde annesi de ölür ve kimsesiz kalır. Küçük bir
kız olunca yeniden hayata bağlanır. Onun için tek önemli şey kızıdır.
Kızına Agnes adını verir. Yaşlanmış kadından güzel anne çıkar ve
Chantefleurie yeniden gönül işlerine başlar. Aldığı paralarla kızına
elbiseler, zıbınlar, takkeler alır. Çocuğuna bir de küçük, ipek kumaştan
pembe bir patik diker.

Bir gün yaşadıkları yere Reims’e çingeneler gelir. Çingeneler çocukların
fallarına bakarak gelecekte ne olacaklarını söyleyen insanlardır.
Chantefleurie meraklanır ve Agnes’i alıp çingenelerin yanına gider.
Çingeneler Agnes’in kraliçe olacağını söylerler. Ertesi sabah
Chantefleurie falcının söylediklerini anlatmak üzere Agnes evde uyurken
onu bırakıp komşusuna gider. Eve döndüğünde Agnes’i bulamaz ve komşusu
onun çingeneler tarafından kaçırıldığını söyler. Agnes’in pembe
patiklerinden teki yatağa düşmüştür. Annesi patiği alır ve çingenelerin
kaldığı barakaya gider. Baraka terk edilmiştir ve barakadaki yatağa
kambur, tek gözlü, yamuk yumuk, dört yaşlarında bir çocuk bırakılmıştır.

Bu çocuk başpiskopos tarafından günahlarından arındırıldıktan sonra
Notre-Dame’ın tahta yatağına bırakılır. Bu çocuk Notre-Dame’ın çancııs
Quasimodo’dur. Rahip onu evlatlık edinir.

Raquette le Chantefleurie’nin kızı Agnes ise çingeneler tarafından kaçırılıp büyütülen Esmeralda’dır.

Bu kadın çok acı çekmiş, kimsesiz, evladının acısıyla d elirmiş ve bir
hücreye çekilmiştir. Yaşlıdır. Romanın sonunda kızına kavuştuğu gün hem
kendisi hem de kız ölür.

PHOEBUS : Esmeralda’yı Quasimodo’nun elinden kurtaran yüzbaşı. Esmeralda’nın sevdiği erkek. Fleur-de-Lys’in nişanlısıdır.

Uçarı, kıymet bilmez bir kişiliktedir. Her ne kadar çok soylu bir kökeni
varsa da, askerlikte, yıllanmış asker huylarından pek çoğunu kapmıştı.
Meyhaneden ve ona bağlı şeylerden zevk alırdı. Sadece kaba şakalar,
asker zamparalıkları, çabuk ele geçirilen güzeller, ucuz başarılar
arasında rahat erebiliyordu. Halbuki ailesinde iyi bir eğitim ve terbiye
almıştı. Fakat çok genç yaşta ülkeyi dolaşmış, kışla hayatına
atılmıştı. Fleur-de-Lys’i önceleri sevmiş, sonraları aşkın her türlü
yerde dağıttığı için ona sevgisinin çok azın saklayabilmişti. Yakın bir
gelecekte evlenecek olması düşüncesi de Phoebus’u Fleur-de-Lys’ten
gittikçe soğutmuştu.

Her kızın ilgisini çekecek kadar yakışıklı ve güçlüydü. Romanın sonunda Fleur-de-Lys ile evlenir.

JEHAN : Claude Frollo’nun erkek kardeşi. Ağabeyi ona daha bebekken anne
ve babaları ölünce sahip çıkmıştı. Claude Frollo tıpkı kendisi gibi
kardeşinin de dindar, uysal, bilgili ve saygılı bir öğrenci olacağını
ummuş; ama Jehan tembel, bilgisiz, yaramaz biri oldu. Çalışmaz,
sorumsuz, meyhaneye gider ve ağabeyinden para isterdi. Aynı zamanda
güldüren, eğlendirici, neşeli, ince buluşlu ve temiz kalpli biriydi.
Romanda talihsiz bir şekilde Quasimodo tarafından öldürülür.

FLEUR-DE-LYS : Phoebus’un nişanlısıdır. Sarışın, çok güzel ve yetenekli
bir genç kızdır. Asil bir aileden gelir. Phoebus’tan beklediği ilgi ve
sevgiyi göremez. Hassas bir yapı sergiler.

PİERRE GRİNGOİRE : Büyük salonda sergilenecek “Hz. Meryem’in Adaleti”
adlı dinsel oyunun yazarı. Bir şeye körcesine bağlanmayıp, değişik
şeyler arasından iyi ve güzel bulduklarını seçen biridir. Yüksek
düşünceli, dirençli, ılımlı, ölçülü, dingin ve fakir bir insandır. Her
şeyin tam ortasında kalmasını bilirdi, mantık ve liberal felsefe
sahibiydi. Çingene adetlerine göre Esmeralda’nın kocası olur.

TEMATİK GÜÇ : Romanda yazarın tuttuğu fikrî mesajı üstlenen karakter
Quasimodo’dur. Olay örgüsünün merkezini Quasimodo oluşturur.

KARŞI GÜÇ : Eserde Quasimodo’nun karşısında iki güç vardır. Biri yüzbaşı
Phoebus, diğeri ise rahip Frollo’dur. Tematik güce zıt bir yapı
sergiler. Tematik gücün arzu ettiği varlığa ulaşmasına dolaylı yoldan
engel olurlar.

ARZU EDİLEN VE KORKULAN VARLIK : Arzu edilen varlık Esmeralda’dır. Tematik güç hep ona ulaşmaya çalışır.

YÖNLENDİRİCİ KARAKTER : Romandaki kahramanlardan yazar Pierre Gringoire,
Esmeralda’nın annesi Gudule Hemşire ve Jehan olay örgüsünün
şekillenmesinde pay sahibidirler.

DEKORATİF UNSURLAR : Phoebus’un nişanlısı Fleur-de-Lys, Lys’in annesi ve
adliye mensupları eserde dekoratif unsurlar olup olay örgüsünün kolay
işlemesini sağlayan yardımcı unsurlardır.

ROMANDA ROMANTİZMİN BELİRTİLERİ

Her şeyden önce romanda yazar toplumdan çok ferdi esas almıştır. İnsanın
duygu ve düşüncelerine geniş bir şekilde yer verilmesi romantizmin en
belirgin etkilerinden biridir.

Romanda okuyucuya verilen bir hürriyet fikri vardır. Esmeralda’nın
haksızlığa uğrayıp idam edilmesinden önce hürriyet istemesi, birnevi
mahkum evi olan Notre-Dame kilisesinin içinde yaşayan Quasimodo’nun dış
dünyaya açılmak istemesi hürriyet fikrinin doğal sonucudur.

En önemli izlerden biri de ölümdür. Çünkü romanda bir çok ölüm olayıyla
karşılaşırız. Esmeralda’nın idamı, Gudule Hemşire’nin ölmesi, rahibin
kuleden düşerek ölmesi, Jehan’ın Quasimodo tarafından öldürülmesi ve
Quasimodo’nun Esmeralda’nın cesedine sarılıp ölmeyi beklemesi
romantizmde görülen ölüm fikrine örnektir.

Dış dünyanın tasvir edilerek hem romana bir akıcılık kazandırılması hem
de dış dünya ile kahramanların ruh halleri arasında bir paralellik
oluşturulması romantizmin etkilerindendir.

Melankoli, hüzün ve kötümserlik romanın her yerindedir. Roman ahlar, vahlar dünyasıdır.

Romanda bir takım olağanüstülüklere yer verilmiştir. Fal, sihir ve büyü o
dönem insanlarının uğraştıkları meslek gibidir. Efsanevî olaylar bir
romantizm etkisidir.

Kısacası Victor Hugo, Notre-Dame’ın Kamburu romanında romantizm akımın bütün özelliklerine yer vermiştir.
SONUÇVictor Hugo’nun bu
romanında karamsar bir hava vardır. Kişinin din ile çatışmasını ele
almıştır. Bu karamsarlığın sebebi ya dinin Ortaçağda bütünlüğü uğursuz
karanlık ya da yazarın yaşadığı acı olaylardır.





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)