Thread Rating:
  • 136 Vote(s) - 3.03 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Mehdi ve Altınçağ
#1
Mehdi ve Altınçağ

65- Altınçağ Ne Demektir?

Peygamber Efendimiz ( sav)'in hadislerinde kıyamete yakın bir zamanda yaşanacak olan ahir zaman hakkında çok detaylı bilgiler ve işaretler yer almaktadır. Peygamberimiz ( sav)'in verdiği bilgilere göre, bu dönemde birbiri ardınca pek

çok önemli olay gerçekleşecektir. Ahir zamanın ilk devresinde dünyada büyük bir bozulma ve karmaşa hüküm sürecek, ikinci aşamada ise gerçek din ahlakının yaşanmasıyla birlikte yeryüzünde barış ve huzur hakim olacaktır.

Ahir zamanın ilk aşamasında, Allah'ı inkar ederek ateizmi ve dinsizliği telkin eden bir takım felsefi sistemler nedeniyle insanlar arasında büyük bir dejenerasyon yaşanacaktır. İnsanlık yaratılış amacından uzaklaşacak, bunun sonucunda

büyük bir manevi boşluk ve ahlaki bozulma oluşacaktır. Büyük felaketler, savaşlar ve acılar yaşanacak ve tüm insanlar bu sıkıntılara son verebilmek için "nasıl kurtuluruz" sorusunun cevabını arayacaklardır.

Peygamberimiz ( sav)'in hadislerindeki, ahir zaman alametleri olarak bildirilen bu gelişmelerin pek çoğu, günümüzde birebir haber verildiği şekilde gerçekleşmiştir. Son zamanlarda yeryüzünde savaş ve çatışmaların, terör, şiddet, anarşi

ve kargaşanın, katliamların, işkencelerin giderek artmış olması ise, yine ahir zamanın ilk döneminin yaşanmakta olduğunun bir göstergesidir.

Peygamberimiz ( sav)'in hadislerindeki bilgilere göre Allah, bu karanlık dönemin ardından insanları ahir zamanın karmaşasından kurtaracak ve büyük bir kurtuluşa ulaştıracaktır. Allah, güzel ahlaktan uzaklaşan insanları, dejenerasyona

uğrayan toplumları doğru yola iletmek için “Mehdi” yani “doğruya götüren” sıfatını taşıyan Hz. Mehdi'yi vesile kılacaktır.

Peygamberimiz ( sav)'in hadislerinde ve islam alimlerinin açıklamalarında, Hz. Mehdi'nin bu doğrultuda üç büyük sorumluluk üstlendiği bildirilmektedir. Hz. Mehdi öncelikle Allah’ı inkar eden ve dinsizliği destekleyen felsefi sistemlerin

fikri olarak çürütülmesini sağlayacaktır. Diğer yandan İslam’ı, Kuran’da ve Peygamberimiz ( sav)'in sünnetinde bildirildiği şekilde özüne döndürecektir. İslamiyet’i tüm bozulmalardan, hurafelerden arındırarak gerçek Kuran ahlakının

yaşanmasını sağlayacaktır. Ahir zamanın ilk döneminde insanlığın içerisinde bulunduğu tüm karışıklıklara, toplumsal sorunlara, sosyal sıkıntılara çözüm getirecek, tüm yeryüzüne barış, huzur, mutluluk ve güzel ahlakın hakim olmasına

vesile olacaktır.

Hz. Mehdi ile aynı dönemde yeryüzüne ikinci kez gelecek olan Hz. İsa ise, özellikle Hıristiyan ve Yahudi dünyasına hitap edecek, onları içine düştükleri hurafelerden sıyrılıp Kuran ahlakını yaşamaya çağıracaktır. Hıristiyanların Hz.

İsa'ya uymasıyla birlikte İslam ve Hıristiyan alemi tek bir inançta birleşecek ve dünya “Altınçağ” adı verilen büyük bir barış, güvenlik, mutluluk ve refah dönemi yaşayacaktır.

İnsanların asırlardır özlemini duydukları bu kutlu dönem, hadislerin işaretlerine göre yarım yüzyıldan fazla sürecek ve Peygamberimiz ( sav)'in zamanında yaşanan “Asr-ı Saadet” benzeri bir dönem olacaktır.
66- Peygamberimiz ( sav)’in Hadislerinde İnsanların Altınçağ’ın Güzelliğine Özenmeleri ve Altınçağ’da Yaşamış Olmayı Dileyecekleri Nasıl Haber Verilmiştir?

Altınçağ’da yaşam o denli güzel olacaktır ki, tüm insanlar bu dönemde yaşamış olmayı isteyeceklerdir. "Zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmayacaklar, bu güzelliklerden daha fazla yararlanmak için Allah'tan ömürlerinin

uzatılmasını"temenni edeceklerdir. Altınçağ’a duyulan bu özlem Peygamberimiz ( sav)'in hadislerinde şöyle bildirilmiştir :

Onun zamanında, büyükler "Keşke ben küçük olsaydım", küçükler de "Keşke ben büyük olsaydım" diyeceklerdir. ( El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 48 ) ( Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 17)

Naim b. Hammad, İbni Abbas’dan tahric etti ki :

Hz. Mehdi Bizim Ehli Beyt’ten bir gençtir. İhtiyarlarımız ona yetişemeyecek, gençlerimiz ise onu ümid edeceklerdir. ( Ahir zaman Mehdisinin alametleri, Celalettin Suyuti, s. 23)

Zamanı o kadar adil olacak ki, kabirdeki ölüler dirilere imrenecektir... ( El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 22)

Onlar her zalime ve cebbar oğlu cebbara galip gelir. Onun devrinde ölülerin dirilere imreneceği bir adalet görülür. ( Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 68 )

Hatta yaşayanlar ( kendilerinde bulunan nimetleri görmeleri için) ölülerin de hayatta olmalarını temenni edeceklerdir. ( Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 437)

Peygamberimiz ( sav) hadislerinde, insanların dünyada ve ahiretteki kurtuluşlarına vesile olacak çok kıymetli bir insan olan Hz. Mehdi'ye tabi olunmasını bildirmiş ve onun döneminde yaşanacak tüm bu hayırlara işaret etmiştir :

İbni Ebi Şeybe ve Naim b. Hammad Fiten isimli eserde, İbni Mace ve Ebu Naim ise İbni Mes’ud’dan tahric ettiler. O dedi ki :

... O ( Mehdi) arza sahib olur ve kendisinden önce baskı ve zulümle dolu olan arzı adaletle doldurur. Sizden O’na kim yetişirse, kar üzerinde sürünerek dahi olsa gelsin, O’na katılsın. Zira O Mehdi'dir. ( Ahir zaman Mehdisinin

alametleri, Celalettin Suyuti, s. 14)

İnsanlar, Allah'ın Kuran'da inanan kullarına müjdelediği güzelliklerin hepsini bu dönemde yaşayabileceklerdir. Allah ayetinde iman eden müminleri dünyada da güzel bir hayatla yaşatacağını şöyle bildirmektedir :

Erkek olsun, kadın olsun, bir mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. ( Nahl Suresi, 97)
67- Hadislerde Hz. Mehdi Döneminde Yeryüzünün Adaletle Dolacağı Nasıl Haber Verilmiştir?

Allah Kuran’ın “Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta

olduklarınızdan haberi olandır.” ( Maide Suresi, 8 ) ayetiyle iman sahiplerine adaletli davranmalarını bildirmiştir. İnsanlar arasında hiçbir ayrım gözetmeden, sadece haktan ve doğrulardan yana, katıksız bir adalet, Kuran ahlakının bir

gereğidir. Ancak Peygamberimiz ( sav)'in hadislerinde bildirildiği üzere ahir zamanda insanlar Kuran’da bildirilen bu ahlaktan uzaklaşacak, adaletsizlik yeryüzüne alabildiğine hakim olacaktır. Nitekim günümüzde dünyanın dört bir yanında

süregelen çatışmalar, savaşlar, öldürülen, sakat kalan, evlerinden yurtlarından sürülen, yüzlerce kilometre yolu yürüyerek barınacak yer arıyan mültecilerin, sokaklarda yaşayan kimsesiz çocukların, yardıma ve bakıma muhtaç, kimsesizliğe

terk edilen yaşlıların durumu, adaletin gereği gibi uygulanmadığının açık bir göstergesidir.

Ancak Hz. Mehdi'nin ortaya çıkışıyla birlikte yeryüzünde hüküm süren bu durum sona erecek, tüm dünyada benzeri görülmemiş bir adalet ortamı sağlanacaktır. Peygamberimiz ( sav)'in hadislerinde Hz. Mehdi döneminde yaşanacak olan bu adil

ortam şöyle haber verilmektedir :

Kıyametin kopması için zamanda sadece bir günden başka vakit kalmamış da olsa Allah benim Ehl-i Beyt’imden bir zatı gönderecek yeryüzü zulümle dolduğu gibi, o yeryüzünü adaletle dolduracak. ( Sünen-i Ebu Davud, 5/92)

Mehdi bendendir, yeryüzü zulüm ve işkence ile dolduğu gibi onu doğruluk ve adaletle doldurur. ( Süneni-i Ebu Davud, 5/93)

Bu ( Emir) de insanlar yeryüzünü daha önce zulüm ile doldurdukları gibi yeryüzünü adaletle dolduracaktır. ( Sünen-i İbn-i Mace, 10/348

Zulüm ve fıskla dolu olan dünya, o ( Hz. Mehdi) geldikten sonra adaletle dolup taşacaktır. ( El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 20)

Hz. Mehdi’nin zamanında adalet o kadar bol olacak ki, zorla alınan her mal sahibine geri verildiği gibi, bir insanın başkasına ait olup da, dişinde kalmış birşey bile sahibine iade edilecektir. ( El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil

Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)

Onun adaleti her yeri kaplayacak ve insanlar arasında Hz. Peygamberin sünnet-i seniyyesi ile muamele edecektir. ( El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 20)

Dünya hayatının bir günü kalsa Allahü Teala o günü uzatır, benim ehli beytimden bir adam gönderir. Onun ismi benim ismim gibidir. Babasının ismi babamın ismi gibidir. Zulüm ve kötülükle dolmuş dünyayı, adalet ve dürüstlükle

dolduracaktır. ( Ebu Davud. Tirmizi.) ( Büyük Fitne Mesih Deccal, Saim Güngör, Pamuk Yayınları, s. 80) ( Ebu Davud ve Tırmizi /
Büyük Hadis Külliyatı, Rudani 5.Cilt,s. 365)
68- Peygamberimiz ( sav)’in Hadislerine Göre Hz. Mehdi Yeryüzündeki Tüm Fitneleri Önleyecek midir?

Geride bıraktığımız 20. yüzyıl "Savaşlar Yüzyılı" olarak anılmaktadır. İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılda yine savaşlar ve terör olayları ile başlamıştır ve halen de bunlar dünyanın dört bir yanında devam etmektedir. Günümüzde hiçbir ülke

terör saldırılarından yana güvende değildir. Avrupa'dan Amerika'ya, Asya'dan Afrika'ya kadar dünyanın dört bir yanında terörist bombalamalar, kundaklamalar, uçak kaçırmalar, rehin almalar, iç çatışmalar, masum ve sivil insanları hedef

alan terörist saldırılar, günlük hayatta karşılaşılan bireysel şiddet olayları da büyük bir hızla devam etmektedir.

Terörizm, tüm dünyaya büyük yıkım getirmekte, insanların hayatları üzerinde çok olumsuz etkiler oluşturmaktadır. Peygamberimiz ( sav), hadislerinde ahir zamanda yaşanacak bu ortamı şöyle tarif etmektedir :

... Sonunda da belalar, fitneler ve hoşlanmayacağınız birçok kötü işler isabet edecektir. Arka arkaya öyle fitneler gelir ki, sonra gelen gittikçe daha büyük olduğu için önce geleni ince ve hafif bırakır. ( İmam Şa’rani, Ölüm-Kıyamet-

Ahiret ve Ahir zaman Alametleri, s. 394-395, no. 733)

Ancak yine Peygamberimiz ( sav)'in müjdelerine göre, bu korku ve şiddet dolu karanlık dönemin ardından Allah, Hz. Mehdi vesilesiyle tüm insanlığı büyük bir kurtuluşa ulaştıracaktır. Yeryüzündeki tüm fitneler, savaşlar, katliamlar,

terör, şiddet ve anarşi eylemleri son bulacak; yerini aydınlık, barış ve huzur dolu bir döneme bırakacaktır. Hadislerde Hz. Mehdi'nin “fitneleri önleyeceği” şöyle bildirilmektedir :

Fitneleri önlemenin kendisine zor gelmeyeceği ve öldürmenin de onu vazgeçiremeyeceği Ehli Beyt’ime mensup birisi sahip olmadan günler ve geceler bitmeyecektir... ( Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 12)

Tozlu, dumanlı karanlık bir fitne görülecek, bunu diğerleri takib edecek, ta ki Ehli Beyt’imden kendisine Mehdi denilen bir zat çıkıncaya kadar. Şayet Ona yetişirsen, Ona tabi ol ve hidayete erenlerden ol. ( Kitab-ül Burhan fi Alamet-il

Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 26)
69- Altınçağ’da Tüm Dünyada Yaşanan Savaşlar ve Çatışmalar, Terör ve Anarşi Ortamı Son Bulacak mıdır?

Tarih boyunca gönderilen tüm elçiler, yaşadıkları toplumlara barış ve adalet getirmiş, peygamberlerin gelişi ümmetlerin üzerindeki zulmün ve zorbalığın kalkmasına vesile olmuştur. Kuran’da elçilerin bu özelliği şöyle bildirilmektedir :

Her ümmetin bir resulü vardır. Onlara resulleri geldiği zaman, aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulme uğratılmazlar. ( Yunus Suresi, 47)

Hz. Mehdi de yeryüzüne geldiği dönemde bu özelliği taşıyacak ve Allah’ın izniyle tüm yeryüzündeki zulmün, işkencenin zorbaca uygulamaların son bulmasına vesile olacaktır. Peygamberimiz ( sav) Altınçağ’da gerçekleşecek bu durumu

hadislerinde şöyle müjdelemiştir :

… Yeryüzü zulüm ve işkence ile dolduğu gibi onu doğruluk ve adaletle doldurur. Süneni-i Ebu Davut, 5/93)

Yeryüzü, zulüm ve işkence yerine adaletle dolacaktır. ( Kıyamet Alametleri, s. 163)

Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. Hiçbir kimse arasında bir düşmanlık kalmayacaktır. Ve bütün düşmanlıklar, boğuşmalar, hasetleşmeler muhakkak kaybolup gidecektir. ( ( Sahih-i Müslim, 1/136)

Savaş ( erbabı) da ağırlıklarını ( silah ve malzemelerini) bırakacak. ( Sünen-i İbn Mace, 10/334)

Harp ( erbabi) ağırlıklarını ( yani silah ve saireyi) bırakır. ( Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 496)

Düşmanlık ve kini de kaldıracaktır. Zehirli olan her hayvanın zehri de sökülüp alınacaktır. Hatta küçük oğlan çocuğu, elini yılanın ağzına sokacak da yılan ona zarar vermeyecektir. Kurt, koyun-keçi sürüsü içinde sürünün köpeği gibi

olacaktır. ( Sünen-i İbni Mace, Kitabü-l fiten Tercemesi ve Şerhi- Kahraman Neşriyat, cilt 10, Mütercim : Haydar Hatipoğlu, Bab 33,
s. 331-335)

Onun zamanında kurtla koyun birarada oynayacak, yılanlar çocuklara zarar vermeyecektir. İnsan bir avuç tohum atacak, 700 avuç hasat edecektir. ( El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 43)
70- Peygamberimiz ( sav), Hz. Mehdi Dönemindeki Güvenlikli Ortamı Nasıl Tarif Etmektedir?

Hadislerin işaretlerine göre, Altınçağ'da yaşanacak hayat, barış ve esenlik dolu olacaktır. Dünyadan anarşi, terör, kargaşa, düşmanlık, şiddet tümüyle kalkması sonucunda insanlar cennet benzeri bir ortama kavuşacaklardır. Her türlü adil

sistem oluşturulduğu ve tüm insanlar, Allah korkusunu öğrendiği ve bunun şuuruna vardığı için hırsızlık, sahtekarlık, dolandırıcılık gibi toplumsal sorunlar yaşanmayacaktır. Cinayetler, saldırılar, taciz, iftira ve hakaret içeren

eylemler ve toplum huzurunu bozacak her türlü tavır bozuklukları ve suistimaller ortadan kalkacaktır. Kavgalar, bağırtılar, tartışmalar, uyuşturucu almış insanların veya dengesiz insanların saldırma ihtimali son bulacak, insanlar bu tür

eylemlerden kaynaklanan tüm endişe ve korkularından kurtulacaklardır. Yeryüzünün her köşesi insanların büyük bir rahatlık, huzur ve güven içerisinde yaşayabilecekleri emin beldelere dönüşecektir. Gece gündüz heryerde, sokaklarda güven

içinde dolaşabileceklerdir. Herkes istediği saatte istediği yerde ailesiyle gezebilecek, çocuklarını hiçbir endişeye kapılmadan rahatlıkla okullarına gönderebileceklerdir.

İnsanlar devlete duydukları güven ve saygıyı, onun birimlerine kolaylık sağlayarak göstereceklerdir. Kızgınlıkla hareket eden, ters davranan, zorluk çıkaran insanlar olmayacaktır. Aksine Kuran ahlakını yaşayan insanlar son derece

yardımsever ve hoşgörülü tutumlarıyla, devletin yanında yer alacak, devlet birimlerinin işlerini kolaylaştıracak şekilde hareket edeceklerdir.

Tüm devletler milletlerine güvenecek, halkın sahtekarlık yapma ihtimaline dayalı, halkı potansiyel tehlike olarak gören kontrol sistemleri ortadan kalkacaktır. Halka güven esas alınacak, insanların beyanı yeterli olacak ve buna göre

hareket edilecektir.

Halk araştırmaya, doğruyu öğrenip buna göre hareket etmeye yönlendirilecek, ani infiallerin ve kitlesel eylemlerin oluşması doğal olarak sözkonusu olmayacaktır. İnsanlar her ne sorunları olursa olsun bunu sevgi, saygı ve uyum içerisinde

kolaylıkla halledebileceklerini bilmenin huzur ve güvenini yaşayacaklardır. Hadislerde, o dönemde toplumda hakim olacak olan bu güvenli ortam çok çarpıcı örneklendirmelerle haber verilmiştir. Bu bilgilere göre, Altınçağ’da “kurtla koyun

birarada otlayacak”, “çocuklar yılan ve akreple oynayacak ama zarar görmeyeceklerdir”. Bu güven ortamını tarif eden hadislerden bazıları şöyledir :

... Her yer emin bir hale gelir... ( Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 58 )

... Onun zamanında kurtla koyun bir arada otlayacak, çocuklar yılan ve akreple oynaşacak... ( İmam Suyuti, Kıyamet Alametleri, Ölüm ve Diriliş, s. 179, 1699)

Yeryüzü emniyetle dolacak ve hatta birkaç kadın, yanlarında hiç erkek olmaksızın, rahatlıkla, hacca gidecektir. ( Nuaym b. Hammad, vr. 74b; Suyuti, c. II, s. 77; El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)

Daha önce zulümle dolu olan dünyayı, adaletle doldurur. Adaleti o denli olur ki, uykuda olan bir kimse dahi uyandırılmaz ve bir damla kan bile akıtılmaz. Dünya, adeta Asr-ı Saadet devrine geri döner. ( Nuaym b. Hammad, K. Fiten vr. 77b;

Suyuti, c. II, s. 77; El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 29)

Rükun ile Makam arasında kendisine biat edilecektir. Hz. Mehdi o kadar merhametli olacaktır ki, zamanında ne bir kimse uykusundan uyandırılacak, ne de bir kimsenin burnu kanayacaktır. ( El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il

Muntazar, s. 42)
71- Hz. Mehdi Zamanında Tüm Dünyaya Barış ve Huzurun Hakim Olacağı Nasıl Haber Verilmektedir?

Altınçağ'da yaşanacak olan tüm güzelliklerin yanı sıra toplum yaşantısı da son derece huzurlu olacaktır. Allah, iman eden ve dinine yönelen insanlara, o döneme dek görülmemiş güzellikte bir yaşam sunacaktır. Allah Kuran'da, güzellik

yapan, Kuran ahlakına uyan kullarını daha güzeli ve fazlasıyla nimetlendireceğini şöyle müjdelemektedir :

Allah barış yurduna çağırır ve kimi dilerse dosdoğru yola yöneltip-iletir. Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; orada süresiz

kalacaklardır. ( Yunus Suresi, 25-26)

Ayette bildirilen "güzellik yapan" insanlara vaat edilen "barış yurdu" Altınçağ'da tam anlamıyla yaşanacaktır. Kuran ahlakının yaşanması, “…Allah'ın verdiği rızıktan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk ( fesad) yaparak karışıklık

çıkarmayın.” ( Bakara Suresi, 60) ayeti gereğince, insanların karışıklığa, huzursuzluğa ve sıkıntıya yol açabilecek her türlü tavırdan sakınmalarını sağlayacaktır. Toplumlar, her zaman için Kuran ahlakına uygun huzur ve sükunet dolu,

itidalli, hoşgörülü, sorunları akılcı bir şekilde çözme arayışı içinde olan, olayları tırmandırmayan aksine her zaman uzlaştırıcı yönde olan bir tutum sergileyeceklerdir.
72- Hadislerde Hz. Mehdi’nin İnsanlar Arasındaki Kin, Düşmanlık ve Husumeti Ortadan Kaldıracağı Bildirilmiş midir?

Hz. Mehdi vesilesiyle Kuran ahlakının tüm dünyaya hakim olması sonucunda insanlar arasındaki kin, husumet, düşmanlık gibi duygular son bulacak, tüm yeryüzüne barış ve huzur hakim olacaktır. Peygamberimiz ( sav) Altınçağ’ın bu önemli

özelliğini hadislerinde şöyle haber vermektedir :

Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. Hiçbir kimse arasında bir düşmanlık kalmayacaktır. Ve bütün düşmanlıklar, boğuşmalar, hasetleşmeler muhakkak kaybolup gidecektir. ( Sahih-i Müslim, 1/136)

Yeryüzü zulüm ve düşmanlıkla dolduktan sonra, mutlaka benim Ehli Beytim'den birisi çıkar. Ve nasıl daha önce zulüm ve düşmanlıkla doluysa, O dünyayı adaletle doldurur. ( Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 11)

Hz. Mehdi, önceden aralarında husumet olan halklar arasında çok büyük bir kardeşlik yaşanmasına, tüm sorunlar sevgi ve güzel ahlak ile çözüme kavuşturulmasına vesile olacaktır.
73- Altınçağ’da İnsanlar Arasındaki Sevgi, Kardeşlik ve Muhabbet Nasıl Olacaktır?

Allah bizimle insanları nasıl şirk adavetinden ( düşmanlığından) kurtararak, onların kalplerine ülfet ve muhabbet yerleştirmiş ve din kardeşi yapmışsa, Mehdi ile fitne adavetinden kurtaracak ve kardeş yapacaktır. ( Taberani'den,

Heysemi, c. VII, s. 317; Nuaym b. Hammad, vr 52b; Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 20)

Nasıl bizimle, onlar aralarındaki şirk ve adavetten kurtulmuş ve kalplerine ülfet ve muhabbet yerleştirmişse, ( onun gelişiyle) yine öyle olacaktır. ( Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 20)

Benim evladımdan Muhammed b. Abdullah ( Mehdi) ile Cenab-ı Hak sünnetleri ihya eder. Onun adalet ve bereketi ile müminlerin kalpleri ferahlar. Acem ve Arap milletleri arasında ülfet ve muhabbet yerleşir. ( Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il

Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 66)
74- Peygamberimiz ( sav), Hz. Mehdi Döneminde Tüm Toplumlara Güzel Ahlakın Hakim Olacağını Haber Vermiş midir?

Tüm insanların çok büyük bir huzur, güven ve konfor içinde olacakları Altınçağ’ın en önemli özelliklerinden biri, insanların Kuran'a bağlı ve Kuran ahlakının eksiksiz olarak yaşandığı bir dönem olmasıdır. İnsanlar Allah’tan korktukları

ve ahirette tüm yapıp ettiklerinden sorguya çekileceklerinin bilincinde oldukları için bencillik, kin, öfke, nefret, haset, intikam hisleri gibi kötü ahlak özelliklerinden, yolsuzluktan, haksız kazanç elde etmekten, yalan söylemekten,

insanların canına kast etmekten, rüşvet almaktan titizlikle sakınacaklardır. Bunların yerine insanlar arasında dürüstlük, yardımseverlik, fedakarlık, başkalarının iyiliğini, sağlığını, rahatını, güvenliğini düşünmek, sevgi, saygı,

merhamet, vefa, sadakat, kardeşlik gibi güzel ahlak özellikleri hakim olacaktır.

Allah’tan korkup sakınan, ihlaslı, tevekkül sahibi, herşeyi hayır gözüyle değerlendiren, çokça şükreden, vicdanlı, şefkatli, merhametli, adil, cesur, güvenilir, güçlü, onurlu, alçakgönüllü, anlayışlı, hoşgörülü, insancıl, sevecen, hakkı

söylemekten çekinmeyen, sabırlı, öfkesine kapılmayan, hatalarında direnmeyen, çoğunluğa değil hakka uyan, sözüne sadık, vefakar, iffetli, uzlaştırıcı kimselerin varlığı üstün ahlaklı toplumlar oluşmasını sağlayacaktır.

Allah korkusunun ve Kuran ahlakının yaşanması sonucunda ümitsiz, şevksiz insan kalmayacak, her işlerinde şevkle hareket edecek, topluma ve kendilerine faydalı kimseler haline geleceklerdir.

Allah’ın kendileri için yarattığı güzelikleri ve çevrelerindeki nimetleri çok daha iyi görüp takdir edebilecek ve tüm bunlardan çok daha fazla zevk alabileceklerdir. İnsanlara, çocuklara karşı duyulan sevgi; yaşlılara, muhtaçlara olan

şevkat ve merhamet hisleri çok fazla artacaktır. İnsanlar yanlarında çalışan kimselere karşı sevgi ve saygı dolu bir ahlak göstereceklerdir. Çalışanlarının ailelerini koruyup kollayacak, her sorunlarına ortak olup, her ihtiyaçları

olduğunda toplumun her kesimi birbirinin yardımına koşacaktır.

Toplumda sahtelik, basitlik, yüzeysellik tümüyle ortadan kalkacak; insanların kişiliklerine derinlik, samimiyet, ve kalite hakim olacaktır. İnsan ruhuna ve mümin kişiliğine yakışmayan her türlü adilik ve basitlik Kuran ahlakının

yaşanmasıyla kendiliğinden ortadan kalkacaktır.

Yine Kuran ahlakının bir gereği olarak insanlar temizliğe de büyük önem verecek, hem çevrelerini hem de kendilerini olabildiğince temiz ve güzel hale getireceklerdir. Toplumun her kesiminde, tüm insanlar son derece temiz, şık ve bakımlı

olacaklardır.

Peygamberimiz ( sav)'in hadislerinde Altınçağ’da, Hz. Mehdi döneminde yaşanacak olan bu ahlak güzelliği şöyle ifade edilmiştir :

Tabarani, Evsad’da Amr. B. Ali tariki ile Hz. Ali b. Ebi Talib’den tahric etti :

... Cenab-ı Hak İslamı nasıl Bizimle başlatmışsa O’nunla sona erdirecektir. Nasıl, Bizimle onlar aralarındaki şirk ve adavetten ( husumet ve düşmanlıktan) kurtulmuş ve kalplerine ülfet ( dostluk) ve muhabbet ( sevgi) yerleşmişse, (

Onun gelişi ile) yine öyle olacaktır. ( Ahir zaman Mehdisinin alametleri, Celalettin Suyuti, s. 20)

... Onun döneminde iyi insanların iyiliği artar, kötülere karşı bile iyilik yapılır." ( Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 17)
75- Hadislerde Hz. Mehdi Döneminde İnsanlar Arasında Yaşanacak Olan Sosyal Adalet Nasıl Anlatılmıştır?

Bazı toplumlarda dil, ırk, etnik köken gibi özellikler de çok büyük önem taşımakta ve adaleti uygulayan kimselerin kararlarına etki edebilmektedir. Oysa farklı ırk ve milletlerin bulunmasının bir amacı, çatışma ve savaş değil, kültürel

bir zenginliktir. Bu çeşitlilik Allah'ın yaratışındaki bir güzelliktir. Bunun yanı sıra zenginlik ya da fakirlik gibi etkenler de insanların birbirlerine karşı olan tavırlarına ve adalet anlayışlarına etki edebilmektedir. Oysa Kuran

ahlakına göre, insanlar Allah Katında yalnızca imanlarının ve Allah korkularının derinliği ile üstün olabilirler. Dolayısıyla Kuran ahlakının tüm yeryüzüne hakim olması, yeryüzünde bu anlayış eksikliğine bağlı olarak yaşanan sosyal

adaletsizlikleri ortadan kaldıracak en güzel ve tek çözüm yoludur. Kuran'da tarif edilen İslam ahlakı, adil, şefkatli, merhametli, zengin fakir ayrımı yapmadan ihtiyaç içinde olana yardım etmeyi gerektirmektedir. Kuran’a göre gerçek

adalet, sadece Allah rızası gözetilerek, Allah'tan korkarak sağlanan bir adalettir. Böyle bir adalet hedeflendiğinde, ne şahsi bir menfaat, ne dostluk, ne düşmanlık, ne de kişinin hayata bakış açısı, dili, ırkı, teninin rengi

kararlarında etki edemeyecek, sadece haktan yana karar verilecektir. Allah’ın izniyle Altınçağ’da böyle bir ahlak tüm toplumlara hakim olacak ve gerçek adalet, gerçek huzur ve güven tüm yeryüzüne hakim olacaktır. Peygamberimiz ( sav)'in

hadislerinde Altınçağ’da yaşanacak olan bu durum şöyle haber verilmektedir :

İnsanlar oldukça hayırlı, yaşantıları gayet rahat olacaktır. ( El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 54)

Benim ümmetim o devirde öyle bir refah bulacak ki, o güne dek onun mislini kesinlikle bulmamıştır... ( Sünen-i İbni Mace, 10-347/ Ramuz el Ahadis, s. 508 )

Hadislerin işaretlerine göre Altınçağ’da, toplumda ihtiyaç içinde olanın gözetilmemesi, sadece çok küçük bir zümrenin bolluk içinde yaşaması gibi adaletsizlikler son bulacaktır. Komşusu açken kimse tok yatmayacak, tek yanlı zenginlik

utanç vesilesi haline gelecektir. Egoistlik ve bencillik ortadan kalkacağı için herkes birbirini yemeğe davet edecek, maddi manevi tüm imkanlarını birbiriyle paylaşacaktır. Halkın birbirine karşı olan merhameti alabildiğine artacak,

herkes birbirini zengin etmeye çalışacaktır. Güçlü olan haklı olmayacak, haklı olan güçlü olacaktır. Kuran ahlakının hakim olduğu bu dönemde toplumun her kesimindeki insanlar arasında çok büyük bir eşitlik yaşanacak, huzur ve güven dolu

bir ortam olacaktır. Bu ortamın bir sonucu olarak insanlar hiçbir sahtekarlığa, kötülüğe ve haram fiillere de yanaşmayacaklardır.
76- Altınçağ’da İnsanlar Fikir Hürriyetine Sahip Olacaklar mıdır?

İslam ahlakı, inanç konusunda insanlara tam bir hürriyet tanımaktadır. İslam'ın vahyedildiği dönemden günümüze kadar geçerli olan bu anlayış, İslam ahlakının da temelini oluşturmuştur.

İslam ahlakına göre insan istediği inancı seçmekte özgürdür ve hiç kimse bir diğerini inanç konusunda zorlayamaz. Müslüman İslam olmasını talep ettiği kişiye sadece tebliğ yapmakla, Allah'ın varlığını, Kuran'ın Allah'ın hak kitabı, Hz.

Muhammed ( sav)'in ise O'nun elçisi olduğunu, ahiretin ve hesap gününün varlığını, İslam ahlakının güzelliklerini anlatmakla yükümlüdür. Ama bu yükümlülüğü sadece din ahlakını anlatma ile sınırlıdır. Allah Kuran’da bu durumu şöyle

bildirmektedir :

Dinde zorlama ( ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk ( rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulba yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. ( Bakara

Suresi, 256)

Kendisine İslam dini anlatıldığı zaman kişi kendi isteğiyle iman eder, hiçbir baskı ya da zorlama altında kalmadan karar verir. İnsan doğruyu ya da yanlışı seçmekte özgürdür. Eğer yanlış seçimi yaparsa ahirette bunun karşılığını

alacaktır.

Peygamberimiz ( sav)'in hadislerindeki bilgilere göre Altınçağ’da, Kuran ahlakının bir gereği olan bu fikir özgürlüğüne dayalı anlayış tüm toplumlara hakim olacaktır. Bunun sonucunda ise siyasi çekişmeler tamamen ortadan kalkacak,

dostluk ve sevgi ortamı içerisinde tam bir demokrasi ortamı oluşacaktır. Başkalarına zarar vermemek şartı ile her türlü inanç özgürce yaşanacak, kargaşa ve çatışmaya sebebiyet vermeden herkes fikrini istediği gibi beyan edebilecektir.
77- Altınçağ’da Farklı Dinler Arasındaki Barış ve Hoşgörü Nasıl Olacaktır?

İslam dini, insanları dini inançlarını seçmede özgür bırakırken, diğer dinlere saygılı olmayı emreder. Bir insan Kuran'da batıl olarak tarif edilen bir inanca sahip olsa dahi, Kuran ahlakını yaşayan insanlar arasında huzur ve barış

içinde yaşayabilir. Kendi inançlarına göre ibadetlerini özgürce yerine getirebilir. Hiç kimse bir diğerini kendi dininin ibadetlerini yerine getirmekten alıkoyamaz. Ya da bir insanı istediği şekilde ibadet etmeye zorlayamaz. Bu İslam

ahlakına aykırıdır ve Allah'ın razı olmadığı bir davranış biçimidir. İslam tarihini incelediğimizde Peygamberimiz ( sav)'in döneminde de herkesin özgürce ibadet edebildiği, inançlarının gereklerini yerine getirebildiği bir toplum

modelinin hakim olduğu görülmektedir. Kuran'da Ehl-i Kitab'ın ibadet yerleri olan manastır, kilise ve havralardan da Allah'ın koruduğu ibadet mekanları olarak söz edilmektedir :

... Eğer Allah'ın, insanların kimini kimiyle defetmesi olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah Kendi ( dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım

eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, aziz olandır. ( Hac Suresi, 40)

Peygamberimiz ( sav)'in hayatında bu ahlakın pek çok örneğine rastlanmaktadır. Peygamberimiz ( sav), kendisiyle görüşmeye gelen Hıristiyanların kendi mescidinde ibadet etmelerini söylemiş ve bu iş için mescidi onların kullanımına

bırakmıştır. ( Ali Bulaç, Çağdas¸ Kavramlar ve Düzenler, İz yayıncılık, 16. Baskı, İstanbul, 1998, s. 241) Peygamberimiz ( sav)'den sonraki halifeler devrinde de bu hoşgörülü anlayış korunmuştur. Şam fethedildiği zaman, camiye çevrilen

bir kilise ikiye bölünmüş, bir yarısında Hıristiyanlar, öbür yarısında Müslümanlar ibadet etmişlerdir. ( Ali Bulaç, Çağdas¸ Kavramlar ve Düzenler, İz yayıncılık, 16. Baskı, İstanbul, 1998, s. 241)

Hadislerde tüm halkların barış ve huzur içerisinde yaşadıkları Asr-ı Saadet dönemi gibi, Altınçağ’da Hz. Mehdi döneminde de aynı hoşgörü anlayışının hakim olacağı bildirilmektedir. Bu bilgilere göre Müslümanlar ile Hiristiyan alemi

arasında karşılıklı hoşgörüye dayalı bir kardeşlik, şevkat ve merhamet anlayışı oluşacaktır. Hıristiyanların ve Yahudilerin tüm ibadethaneleri, havralar, kiliseler ve vakıfları koruma altına alınacak, kilise açmak isteyenlere, dini

inançları doğrultusunda talepte bulunanlara, ibadetlerini yerine getirmek isteyenlere imkan tanınacaktır. Tüm Hıristiyanların ve Yahudilerin kendileri için kutsal sayılan topraklarında barış, huzur ve güvenlik içinde yaşamaları

sağlanacak, her türlü sorun sevgi, saygı ve hoşgörü anlayışıyla kolaylıkla halledilebilecek, tüm halklar birbirleriyle uyum ve dostluk içerisinde yaşamlarını sürdürebileceklerdir.
78- Hadislerde Hz. Mehdi Zamanındaki Benzersiz Bolluk, Zenginlik ve Tüm Ekonomik Sıkıntıların Sona Ermesi Nasıl Haber Verilmiştir?

Peygamberimiz ( sav)'in hadislerinde Altınçağ’da yaşanacak nimetlerin eşşizliği çok detaylı olarak anlatılmaktadır. Bu anlatımlara göre Altınçağ, ürünlerde ve mallarda çok büyük bolluk ve bereketin yaşandığı bir dönem olacaktır. Benzeri

görülmemiş bir zenginlik yaşanacak, hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, açlık, sefalet ve darlık yılları tümüyle sona erecektir. İhtiyaç içinde olan kimse kalmayacak, herhangi bir talepte bulunana istediğinden kat kat daha fazlası

verilecek, hiçbir şey sayılıp ölçülmeyecektir. Maddi manevi her türlü imkan insanların rahatı, konforu, neşesi ve huzuru için kullanılacak, en ufak bir sıkıntı, yokluk ve açlık yaşanmayacaktır. Peygamberimiz ( sav) Hz. Mehdi döneminde

gerçekleşecek olan bu bolluk ve zenginliği hadislerinde şöyle haber vermektedir :

Ümmetimden Mehdi çıkacaktır.Allahü Teala Hazretleri, insanları zengin kılmak için onu gönderecektir. O zaman ümmetim nimetlenecek, hayvanlar bolluk içinde ve arzın nebatatı çok fazla olacak, Hz. Mehdi, insanlara eşit şekilde bol bol mal

dağıtacaktır. ( El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)

... Mal da o gün çok birikmiş olacaktır. ( Sünen-i İbni Mace, 10-347/ Ramuz el Ahadis, s. 508 )

İnsanlara malı ve eşyayı dağıtırken, saymadan bol bol verecektir. ( El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 21)

O zaman ümmetim, iyisi kötüsü hepsi de mislini görmedikleri nimetlerle nimetlenir... ( Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 16)

... Mal da o kadar çoğalacaktır ki, hiçbir kimse mal kabul etmeyecektir. ( Sünen-i Ibn-i Mace, 10/340)

Ahir zamanda bir halife olacak, malı sayıp hesap etmeden taksim edecektir. ( Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 15)

Emirlerinizden bir emir olacak ki, malı saymayacaktır. Birisi ondan mal istediğinde, "Al" der O da elbisesini yayar ve o da doldurur. ( Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 15)

Ümmetim arasında bir halife olacak, malı saymadan verecektir. ( Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 15)
79- Hadislerde Hz. Mehdi Zamanında Tarımda Yaşanacak Gelişmelere Nasıl İşaret Edilmiştir?

Peygamberimiz ( sav)'in hadislerinde, topraktan da herzamankinden çok daha fazla ürün elde edileceği ve bu alanda da benzersiz bir bolluk ve bereketin görüleceği bildirilmektedir :

İnsanlar bir ölçek buğday ektiklerinde karşılığında yedi yüz ölçek bulacak... Onun zamanında, insan birkaç avuç tohum atacak, 700 avuç hasat edecektir... ( Kıyamet Alametleri, s. 164/ El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar,

s. 24)

Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply
#2
... Yer yemişini ( gıda ürünlerini) verecek ve insanlardan hiçbir şey saklamayacak ( vermemezlik etmeyecek)tır... ( Sünen-i İbni Mace, 10-347/ Ramuz el Ahadis, s. 508 )

…O zaman ümmetim nimetlenecek, hayvanlar bolluk içinde ve arzın nebatatı ( bitkileri) çok fazla olacak…( El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 26)

Yine Peygamberimiz ( sav)'in hadislerinde haber verildiğine göre, Altınçağ’da yeryüzünün su kaynaklarında da büyük bir bolluk söz konusu olacak, bu sulama imkanlarının artmasıyla tüm topraklar görülmemiş bir şekilde bereketlenecektir :

... Onun zamanında bütün sular tatlılaşacak, nehirler uzayacak, yeryüzü bitkilerini artıracak ve ( içindeki) hazinelerini dışa çıkaracaktır. ( En-Necmu’s-sakıb if Beyanı Enne’l Mehdi min Evladı Ali b. Ebi Talib, Tercüme eden : Ömer

Dönmez s. 43)

... Onun devrinde, akan ırmaklar bile suyunu fazlalaştıracaktır... ( El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 31)

... Sema yağmurunu indirecek, yer bereketini çıkaracak, daha önce görülmemiş bir biçimde ümmetim Onun zamanında rahata erecektir. ( Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 9)

O yeryüzünü adaletle ve nesafetle doldurur. Arz nebaatını çıkarır, gök de yağmurunu yağdırır. Ümmetim daha önce görülmemiş biçimde nimetlendirilir. ( İbn Ebi Şeybe, c VII, sf. 512-513; Ali Bin Hüsameddin El Muttaki, Celaleddin

Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler –
Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri, Kahraman Neşriyat, s. 35)

Onun devrinde, ümmetin gerek iyileri gerek kötüleri misli görülmemiş şekilde pek çok nimetlere sahip olacaklardır. Çok yağmur yağmasına rağmen bir damlası bile boşa gitmeyecek, toprak tek bir tohum istemeden verimli ve bereketli

olacaktır. ( El-Kavlu'l Muhtasar fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 20-21)

( Mehdi’nin zamanında) gökyüzü yağmurundan hiçbir şeyi esirgemeyecek ve cömertçe bol yağdıracak. Yeryüzü bitkilerinden hiçbirini eksik bırakmayacak ve muhakkak onları kemaliyle bitirip ortaya çıkaracaktır... ( Saati, H 143, c. XXIV,

sf. 50; Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 437)

Peygamberimiz ( sav)'in bu hadislerinde Hz. Mehdi zamanında modern tarıma geçilmesi, yeni üretim tekniklerinin geliştirilmesi, tohum ıslahı çalışmaları ve yağmur sularının yeni barajlar, göletler yapılarak değerlendirilmesi sonucunda

oluşacak üretim artışına işaret ediliyor olabilir. Günümüzde teknoloji çok büyük bir hızla gelişmekte, ürünlerin hem kalitesinde hem de üretim miktarında çok fazla artırıma gidilebilmektedir. Daha uzun süre dayanmaları ve daha az su ile

büyümeleri de sağlanmaktadır. Yeni geliştirilen teknolojiler sayesinde ürünlerde çeşitlilik elde edilebilmekte ve dört mevsimde de her türlü meyve ve sebze yetiştirilmektedir.

Altınçağ’da da tüm bu gelişmeler daha da artacak, ürünlerde olağanüstü bir kalite artışı olacaktır. Çok daha fazla mahsül veren, tadı, kokusu daha güzel ürünler yetiştirilecektir. Kuran’da bu konuya işaret eden bir ayette şöyle

bildirilmektedir :

Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah ( ihsanı) bol olandır, bilendir. ( Bakara Suresi, 261)

Hadislerin işaretlerine göre Altınçağ’da sulamaya büyük önem verilecek, her yerde geniş göletler, barajlar, geniş su kanalları, suni ırmaklar oluşturulacak, susuz hiçbir yer bırakılmayacaktır. Deniz, yağmur ve sel suları da arıtılarak

tarımda kullanılacak, bu şekilde kurak bölgeler çok büyük bolluk ve berekete kavuşacaklardır. Günümüzde henüz çok dar bir alanda hayata geçirilmiş olan teknolojilerle tüm çöller yeşertilecek ve insanlık çok büyük bir ekim alanına

kavuşacaktır. Peygamberimiz ( sav)'in hadislerinde Hz. Mehdi vesilesiyle tüm yeryüzünün bereketleneceği ve topraktan elde edilecek bolluğun çok fazla artacağına işaret edilmektedir.

Yine hadislerdeki bilgilere göre, tarımda katedilecek tüm bu ilerlemeler sonucunda hayvanların kalitesinde de büyük bir gelişme kaydedilecek, her türlü hayvansal üretim artacaktır :

... Ümmet nimetlenecek, hayvanlar bol bol yiyip içecek, arz nebatını çıkaracak... ( Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 15)
80- Hz. Mehdi Döneminde Yeraltı Zenginlikleri De Ortaya Çıkarılacak mıdır?

Hz. Mehdi döneminde yaşanacak bir başka gelişme de, yeryüzündeki tüm yeraltı zenginliklerinin ortaya çıkarılması ve bunların insanlığın refahı ve konforu için kullanılması olacaktır. Peygamberimiz ( sav)'in hadislerinde Altınçağ’ın bu

özelliği şöyle haber verilmektedir :

... Hz. Mehdi hazineleri çıkaracak... ( El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 33)

Onun zamanında yeryüzü içindeki hazineleri dışarıya fırlatacaktır. ( El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 43)

… Arz, içerisinde gizlediği bütün zenginliklerini, altından ve gümüşten sütunlar halinde dışarı atacak.( İmam Şa’rani, Ölüm Kıyamet Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 464)
81- Hadislerde Bilim ve Teknolojide Kaydedilecek Olan Gelişmelere Nasıl İşaret Edilmiştir

Peygamberimiz ( sav)'in hadislerinde bilim ve teknolojideki gelişmelere yönelik işaretler de yer almaktadır. Altınçağ’da tüm toplumlar arasında bilime karşı yoğun bir teşvik ve eğitim programı uygulanacak, teknolojik gelişmeler doruğa

ulaşacak, insanlar teknolojinin bütün nimetlerinden alabildiğine faydalanacaklardır. Tıpta, tarımda, iletişimde, sanayi teknolojisinde, ulaşımda çok büyük gelişmeler yaşanacaktır. Tüm bu teknolojik ilerlemeler, insanların hayatlarına çok

büyük bir konfor ve kolaylık sağlayacaktır. Bu gelişmeler sayesinde çok büyük kolaylıklar yaşanacak, büyük bir hız kazanılacaktır.

Ulaşım teknolojisindeki gelişmeler sonucunda insanların rahatı, güvenliği ve konforu en üst seviyede sağlanacak, zaman kaybı ve kaza riski en aza indirilecek, bunun için gereken her türlü önlem alınacaktır. İletişim teknolojisinde de

önemli ilerlemeler sağlanacak, dünyanın dört bir yanıyla haberleşme ve bilgi alışverişindeki hız ve kolaylıklar en üst seviyeye ulaşacaktır ( en doğrusunu Allah bilir).

Tüm bu teknolojiler elde edilirken, insanların sağlığı ve konforuna zarar verebilecek her türlü sorunun ortadan kaldırılmasına da büyük önem verilecek bu amaçla teknolojinin zararlı yan ürünlerine karşı kesin önlemler ve tedbirler

alınacaktır.

Altınçağ'da yaşanacak bu değişimin en önemli özelliği ise, bu tip gelişmelerden tüm dünya halklarının adil bir şekilde faydalanmasını sağlamak olacaktır. Tüm olanaklar bütün dünya insanlarının kullanımına sunulacak, herkese aynı

güzellikler, eşit imkanlar oluşturulacaktır.
82- Hadislerde Altınçağ’da Tıpta ve İnsan Sağlığında Yaşanacak Gelişmeler Nasıl Haber Verilmiştir?

Ahir zamanda teknolojik alanda yaşanan her gelişme, tıp alanında olağanüstü ilerlemelere yol açacaktır. Altınçağ'da yaşanan her türlü bilimsel ve teknolojik gelişme tıbbi çalışmaları hızlandıracak, Allah’ın izniyle hata payını çok

düşürecek, insanların pek çok hastalığa yakalanmaları önlenecek, hastalıklara teşhis konmasını kolaylaştıracak ve tedavi imkanlarını artıracaktır.

İnsan hayatına ve sağlığına büyük önem verilecek, insanlar doktor ya da ilaç bulamadıkları ya da geç veya yanlış tedavi yapıldığı için çaresizlik yaşamayacak, her ihtiyacı olana o an yardım edilecektir. Herhangi bir insan ayrımı

yapılmadan, fakir zengin, yaşlı genç demeden, herkesin sağlık sorunlarına çok büyük bir özen gösterilecektir. Tüm insanların sağlığı için mevcut olan tüm imkanlar denenecek, her türlü ihtimal değerlendirilecektir.

Gereken her türlü maddi manevi kolaylıklar da sağlanacaktır. Hastahaneler, ilaçlar, tedaviler ücretsiz hale getirilecek, yardıma ve bakıma muhtaç insanların ihtiyaçları kendilerine hiç hissettirilmeden en mükemmel şekilde giderilecektir.

Tüm insanların sağlıklı bir yaşam sürebilmeleri için bilimin ve teknolojik gelişmelerin ışığında beslenme politikaları en mükemmel hale getirilecektir. Yiyeceklerdeki her türlü zararı bertaraf edecek çalışma ve ilmi araştırma

yapılacaktır. Yiyeceklerin kolesterolünü ya da sağlığa zararlı diğer yönlerini ortadan kaldıracak bilimsel metodlar geliştirilecektir. Vücuda zarar veren her türlü yiyecek ve içecek ile ilgili tedbir alınacak, insanların kaliteli ve

temiz besinlerle beslenmeleri sağlanacaktır. Bunun sonucunda da hastalıklar ve kalp krizi, yüksek tansiyon gibi nedenlere dayalı ölümler azalacak, insanların ömürleri görülmemiş bir şekilde uzayacaktır ( en doğrusunu Allah bilir).

Beslenmeyle birlikte tüm toplumlar sağlıklı bir yaşam için sporun gerekliliği konusunda da bilinçlendirilecek, zinde ve sportmen bir yapı oluşturulmasıyla pek çok hastalığın önlenmesi sağlanacaktır. Bunların yanı sıra, insanların

yaşadıkları olaylara karşı teveküllü, birbirlerine karşı sevgi ve hoşgörü dolu bir ahlak göstermeleriyle birlikte psikolojik hastalıklar da ortadan kalkacaktır ( en doğrusunu Allah bilir).

Peygamberimiz ( sav)'in hadislerinde Altınçağ’da tıp ve sağlık alanında gerçekleşecek olan tüm bu gelişmelere işaret edilmiş ve bu dönemde insanların “ömürlerinin uzayacağı” şöyle bildirilmiştir :

Onun zamanında... ömürler uzayacak ve emanet zayi olmayacaktır. Kötüler helak olacak, Peygamber Efendimiz ( sav)'e buğzedecek kimse kalmayacaktır. ( El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 43)

Ömürler uzayacak, emanetler yerine teslim edilecek. ( İmam Suyuti, Kıyamet Alametleri, Ölüm ve Diriliş, s. 1699, s. 179)
83- Altınçağ’da Tüm Dünyaya Hakim Olacak Sanat ve Estetik Anlayışı Nasıl Haber Verilmiştir?

Altınçağ'da hayatın her anına hakim olan bolluk, zenginlik, güzellik ve ilerlemenin, sanat alanına da hakim olacağı hadislerde işaret edilen bir başka gelişmedir. Altınçağ’da sanata büyük önem verilecektir. Tüm insanlar bu konuda yoğun

olarak teşvik edilecek, estetik ve sanata olan eğilim olağanüstü artacaktır. Bütün İslam alemine sanatçı bir ruh hakim olacak, sanatta çok büyük ilerlemeler kaydedilecektir. Müzikte, resimde ve diğer tüm alanlarda birbirinden güzel

eserler ortaya çıkacak, Allah'a olan imanın insanlara verdiği geniş ufuk ve derin düşünce, tüm sanat dallarına öncülük edecektir. Bu dönemde insanlar hep güzellikle karşılaşacak, ahlakları gibi, yaşadıkları yerler, bahçeleri, evlerinin

dekorasyonu, kıyafetleri, dinledikleri müzik, eğlence şekilleri, tiyatroları, resimleri, sohbetleri de güzelleşecektir.

Estetik olmayan, biçimsiz hiçbir yer, hiçbir bina kalmayacak, gecekondu benzeri yapılar ortadan kaldırılacak, heryer estetik, göze hoş gelecek hale gelecektir. Pratik ve estetik iki katlı, geniş evler, havuzlar, bağlar, bahçeler artacak,

mevcut alanlar, bahçeler güzelleşecektir. Sokaklara göze hoş gelen meyve ağaçları ekilecek, hemen her yerde küçük hayvanat bahçeleri oluşturulacaktır. Doğal parkların sayısı çok fazla artacak, insanların yaşadıkları yerlerde yoğun bir

yeşillik hakimiyeti görülecektir. Halkın bizzat kendisinin de bakıp beslemekten zevk alacağı binlerce bitki ve çiçek tüm şehir ve kasabaları süsleyecektir. Tüm bu mekanların ışıkılandırılması, estetiği, boyanması son derece sanatkarane

olacak ve çok estetik hale getirilecek, dünyanın her yerine insan ruhunun çok hoşlanacağı büyük bir kalite hakim olacaktır.

Tüm mekanlar, yollar, ibadethaneler, eğlence yerleri, dinlenme alanları, işyerleri, evler, insanların kılık kıyafetleri kısacası heryer tertemiz olacaktır. Bunun yanı sıra yerleşim merkezlerinde çevre kirliliğinin önüne geçilecek, hava

kirliliğine neden olan her konuya çözüm getirilecektir.

Aynı zamanda insanlar arasında hayvan sevgisi de teşvik edilecek, her türlü hayvanın rahatlıkla sevilebileceği ve incelenebileceği zevkli ve estetik ortamlar oluşturulacaktır. Aslan, kaplan, panter, çita gibi hayvanlar eğitilecektir.

Çeşitli metodlar ve biyolojik tekniklerle saldırganlıkları ortadan kaldırılacak ve insanların rahatça bağlantı kurabileceği, sevgi gösterebileceği hale geleceklerdir. Şehirlerde ve kasabalarda leylek, pelikan gibi her türlü kuş çeşidi

rahatlıkla barınabilecektir. Akrep, yılan gibi hayvanların zehirlerinin bilimsel metodlarla yok edilmesi sayesinde ise, bunların da insanlara zarar vermesi engellenecek, yılan bile estetik hale getirilecektir ( En doğrusunu Allah

bilir).

Kuran ahlakının insanlara kazandırdığı sevgi anlayışı sonucunda hayvan düşmanlığı ortadan kalkacak, hayvanlara zarar verici tüm davranışlar giderilecektir. Böylece tüm hayvanların, kuş nesillerinin yok olma tehlikesi ortadan kalkacak ve

tüm hayvan türlerinde çoğalma sağlanacaktır.

Ahir zamanda yaşanacak olan bu ortama Peygamberimiz ( sav)'in bir hadisinde şöyle dikkat çekilmiştir :

...kişi, koyun ve hayvanlarına haydi gidin otlayın, diyecek, onlar gidecekler, ekinin ortasından geçtikleri halde bir başak bile ağızlarına almayacak, yılan ve akrebler kimseye eza etmeyecekler, yırtıcı hayvanlar kapıların önünde duracak

da kimseye zararları dokunmayacak... ( Kıyamet Alametleri, Pamuk Yayınları, s. 245)

Habis El Hadrami'nin naklettiğine göre : ... Yılanlar çocuklarla, inekler aslanlarla geçinebilecek. ( El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 64)
84- Altınçağ’da Tüm İnsanların Hz. Mehdi’nin Yönetiminden Razı Olacakları Nasıl Anlatılmıştır?

Peygamberimiz ( sav) hadislerinde Hz. Mehdi'nin önderliğinde yaşanacak olan Altınçağ’ın ne kadar hayırlı bir dönem olduğunu hatırlatmış ve bu devirde “denizdeki balıklardan havadaki kuşlara kadar yerdeki ve gökteki tüm canlıların ve tüm

insanların Hz. Mehdi'den razı olduklarını” bildirmiştir :

Mehdi ile müjdelenin... Ondan yer ve gök ehli razıdır... ( Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 13)

... O zaman, yer ve gök ehli, bütün yabani hayvanlar, kuşlar, hatta denizdeki balıklar bile onun hilafetiyle sevineceklerdir... ( El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 31)

Ebu Said Hudri Resulluh'dan rivayet ediyor :

Mehdi'nin izleyicileri ona sığınırlar, bal arılarının Kraliçe arıya sığındıkları gibi ( onun yanında güven ve huzur bulurlar), o yeryüzünü adalet ve dürüstlükle dolduracaktır.

Allah, Kuran ahlakına uyan Müslümanlara cennet hayatlarında sunulacak olan güzellikleri ayetlerinde ayrıntılı olarak tarif etmiştir. Altından ırmaklar akan güzel mekanlar, pınarlar, durmaksızın akan kaynaklar, konaklar, köşkler,

kıyafetler, yiyecekler, içecekler, mücevherler, güzel ahlaklarına karşılık sonsuz hayatta onlara verilecektir. Cennet Müslümanların her zaman kavuşmayı istedikleri sonsuz yaşamdır :

Siz ve eşleriniz cennete girin; 'sevinç içinde ağırlanacaksınız. Onların etrafında altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet ( zevk) aldığı herşey var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız.

İşte, yaptıklarınız dolayısıyla mirasçı kılındığınız cennet budur. Orda sizin için birçok meyveler vardır; onlardan yiyeceksiniz. ( Zuhruf Suresi, 70-73)

İşte Altınçağ da tüm Müslümanlara böyle güzel bir hayatın dünyada hazırlanıp sunulmasıdır. Bu dönem Peygamber Efendimiz ( sav)’in müjdelediği gibi cennetin dünyadaki bir müjdesi, Allah'ın müminlere bir lütfudur. Bolluğuyla, bereketiyle,

insanlara sağlayacağı her türlü konforuyla ve huzur dolu ortamıyla her Müslümanın ulaşmak isteyeceği bir dönem, iman eden insanlar için dünya hayatında çok üstün bir mükafattır. Bu güzel dönemle müjdelenmek de kuşkusuz tüm Müslümanlar

için çok büyük bir şereftir.


------------------------

Hz. Mehdi ile ilgili hadisler açıklar mısınız?

"Mehdî" sözlükte, "kendisine rehberlik edilen" demektir. Bütün istikâmetler Allah'dan geldiği için, bu kelime, kendisine Allah tarafından yol gösterilen, yani hususî ve şahsî bir şekilde Allah'ın hidâyetine nail olan mânâsını almıştır.

Terim olarak mehdî, Hz. Peygamber ( s.a)'in kıyamete yakın bir zamanda geleceğin haber verdiği sâlih kuldur. Şüphesiz burada kastedilen, Şiilerin "Mehdî-Î Muntazar = Beklenen Mehdi" dedikleri On İki İmam'ın sonuncusu olan Mehdî

değildir. Fakat, Mehdi'nin Hz. Fatıma'nın torunlarından olacağına dair hadis vardır. Ancak onun Hz. Hasan'ın mı yoksa Hz. Hüseyin'in mi torunlarından olacağı ihtilaflıdır. İlerideki bir hadiste geleceği üzere Mehdinin adı Peygamberimizin

( s.a) adından, babasının adı da Peygamberimizin ( s.a) babasının adından olacaktır. Yani adı Muhammed, babasının adı da Abdullah olacaktır. "Mehdî ise onun ismi değil lâkabıdır. Mehdi'nin çıkması kıyametin alâmetlerindendir. O, dini

kuvvetlendirecek, yer yüzünde adaleti yayacak ve tüm Müslümanlar kendisine uyacaklardır. Mehdî'den sonra Hz. İsa ( as) inecek ve Deccâl'ı öldürecektir. Bir rivayete gö­re ise, Mehdî ile Hz. İsa birlikte inecekler ve Deccâl'ı birlikte

öldüreceklerdir. Hz. İsa ( as), namazında Mehdiye uyacaktır.

Mehdî'nin zuhurunu haber veren hadîsi, Ebû Davûd, Tirmizî, Ibn Mace, Bezzâr, Hâkim, Taberanî, Ebû Râbî, rîvâyet etmişlerdir.

Bu zatlar, hadisi sahabeden kalabalık bir gruba isnâd etmişlerdir. Bu sahabeler şunlardır. Ali, İbn Abbas, Tâlha, İbn Ömer, Abdullah b. Mes'ûd, Ebû Hureyre, Enes b. Malik, Ebû, Saîd el Hudrî, Ümmü Habîbe, Ümmü Seleme, Sevbân, Kürel b.

İyas, Ali el Hilâl Abdullah b. Haris b. Cezaî ( r.a)'dır. Anılan bu zatların hadislerinin kimi sahih, kimi hasen, kimi de zayıftır. Bununla birlikte Mehdî konusunda, uydurulmuş hadis de vardır. Avnü'I Ma'bûd'da Muhammed b. Münkedîr'den

onun da Câbir'den merfûan rivayet ettiği söylenen "Mehdî'yi yalanlayan kafir olur." mânâsına gelen ve hadis denilen sözün uydurma olduğu ifade edilmektedir.

Mehdî'nin varlığını kabul etmeyenlerin Rasûlullah ( asm)'den merfû olarak rivayet edilen "Meryem'in oğlu İsa'dan başka Mehdî yoktur." mânâsındaki hadise dayandıkları söylenmektedir. Ancak Beyhakî ve Hâkim bu hadisin zayıf olduğunu

söylemişlerdir. Buna sebep hadisin isnadındaki Ebân b. Salih'tir. O metrükü'l-hâdis birisidir.[1]

Câbir b. Semure ( r.a) şöyle demiştir : Rasûlullah ( s.a)'i, şöyle buyururken işittim :

"Size etrafında ( tüm) ümmetin toplanacağı on iki halife gelinceye kadar, bu din ayakta kalmaya devam edecektir."

( Bu arada) Rasûlullah ( s.a)'den bir söz duydum ama anlamadım, ba­bama : "Rasûlullah ne diyor?" dedim. "Hepsi Kureyş'den" ( buyurdu) dedi.[2]

Cabir b. Sebûre ( r.a) şöyle demiştir. Rasûlullah ( s.a)'i şunları söylerken işittim :

"On iki halife ( gelince)ye kadar bu din aziz olarak devam edecektir."

Bunun üzerine insanlar, tekbir getirdiler, feryad ettiler. Sonra Rasûlullah sessizce bir şey söyledi, Babama : "Babacığım, Rasûlullah ne dedi?" dedim;

"Hepsi Kureyş'ten ( buyurdu)" dedi.[3]

Esveb. Saîd el Hemedânî, Cabir b. Semûre ( r.a)'den bu ( önceki) hadisi rivayet etti ve şunu ilâve etti :

Rasûlullah evine dönünce, Kureyşliler ona gelip "Sonra ne olacak?'' dediler. "Fitne ve iç savaş" buyurdu.[4]

Açıklama :

Bu babda geçen üç rivayet, aynı hadisin üç ayrı rivâyetidir. Gerek senetlerindeki, gerekse metinler­deki bazı farklılıklardan dolayı, musannif bu rivayetleri ayrı ayrı hadisler halinde vermiştir. Aynı hadisin rivayetleri olduğu için

hepsinin izahını birlikte yapmayı uygun bulduk.

Efendimiz, ilk rivayette on iki halife gelinceye kadar bu dinin ayakta olmaya devam edeceğini söylemiştir.

İkinci Rivayette ise, bu mânâ "Aziz olmaya devam eder" şeklinde ifâde edilmiştir. Müslim'in bir rivayeti de "İnsanların işi, kendilerine on iki zat hükmettiği müddetçe yürümekte devam edecektir." şeklindedir.[5]

Dinin ayakta durmasından maksat, tahrif edilmeden esaslarının muhafazası, insanlara hakim olması, uygulanmasıdır. Aliyyü'l Kârî'de "Dinin aziz olması"nı aşağı yukarı aynı kelimelerle izah etmiştir.

Metindeki "On iki hâlife gelinceye kadar" cümlesi, Sahîh-i Müslim'in rivayetinde "On iki hâlife hükmettiği müddetçe" şeklindedir. Zaten bu rivayette murad edilen mânâ da aynıdır. Hadisin devamında Müslümanların bu on iki halife etrafında

toplanacakları beyan buyurulmaktadır. Rasûlullah'ın kasdettiği bu on iki halife kimlerdir? Bu konu ulemâ arasında hayli tartışılmıştır.

Bazı muhakkik alimler bu on iki halifeden dördünün Hülefa-i Raşidîn olarak tanınan, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, ve Hz. Ali ( Allah hepsinden razı olsun) olduğunu, kalan sekizinin de kıyamete kadar geleceğini söylemişlerdir. Bir

görüşe göre bu halifelerin hepsi aynı anda bulunacak, insanlar onların etrafına dağılacaktır.

Türbeştî, buradaki halifelerden muradın âdil olan hâlifeler olup, gerçekte halife ismine onların müstehak olduklarını söyler.

Bu hadisle ilgili olarak, Avnü'l Ma'bûd Müellifi, İmam Nevevî, Veliyyullah Dehlevî ve Hafûziddîn b. Kesîr'den çok kıymetli görüşler nakletmiştir. Bu görüşleri özet olarak nakletmek istiyoruz.

İmam Nevevî, Kadî'den naklen şöyle demektedir. "Burada iki soru yöneltilebilir. Bunlardan birisi şudur : Başka bir hadisde Peygamber ( s.a) kendisinden sonra halifeliğin otuz üç sene olup, daha sonrasının saltanat olacağını haber

vermiştir. Bu hadiste ise, on iki halife söz konusu edilmektedir. Bu iki hadis arasında bir çelişki vardır. Çünkü otuz üç sene içerisinde dört Râşit hâlifenin ve Hz. Hasan'in hilâfeti geçmiştir.

Bu soruya şu cevâb verilir. Rasûlullah'dan sonra otuz üç sene sürecek olan halifelikten murad, Nübüvetin halifeliğidir. Nitekim bazı rivayetlerde bu, "Benden sonra Nübüvet halifeliği" şeklinde varîd olmuştur. On iki halife de ise bu şart

aranmaz dolayısıyla bu açıdan hadisler arasında bir zıtlık yoktur.

İkinci soru da şudur; Müslümanların başına on ikiden fazla halife geç­miştir. Bu, hadise zıt düşmez mi?

Bunun cevabı da şudur : Bu, bâtıl bir itirazdır. Çünkü Rasûlullah ( s.a) sadece "On iki gelecek" dememiş. "On iki halife gelmedikçe", demiştir.

Dolayısıyla daha fazla halifenin gelmesi bu mânâya zarar vermez."

Şâh Veliyûllah'ın söyledikleri de özetle şöyledir. "Bu din, Allah ( c.c), hepsi Kureyş'ten olmak üzere, on iki tane halife gönderilinceye kadar üstün olmaya devam edecektir." Hadisi müşkîl görülmüştür. Bu işkâle sebep de, hadisin on iki

imam inancına sahip olan İsnâ aşeriyye mezhebinin görüşünü destekler mahiyette görülmesidir.

Gerçek şudur : Kur'an-ı Kerim'de olduğu gibi Rasûlullah'ın hadisleri de biribirlerini izah ederler. Abdullah îbh Mes'ûd'un rivayet ettiği bir hadiste Efendimiz,

"İslam'ın değirmeni otuz beş veya otuz altı sene dönecektir. Eğer helak olurlarsa, onların yolu helak olanların yoludur. Eğer onların dini ( düzgün olarak) kalırsa geçen kısımdan itibaren yetmiş sene kalır."

buyuruyor. Bu hadisin mânâsını anlamakta hayli hatalara düşülmüştür. Bizim anladığımız şudur :

Bu müddetin başlangıcı, Hicrî İkinci yıldaki cihâddan itibarendir. Hadisdeki "eğer helak olurlarsa" cümlesinden maksat, şek veya şüphe için değil, o zaman büyük hadiselerin çıkacağını beyandır. Açık alâmetlere bakıldığında görülüyor ki,

İslâmiyet'in kuvveti zayıflamış, cihâd kesilmiştir. Sonra, Cenab-ı Allah, hilâfeti yoluna koyacak kişiler gönderecek ve bu intizam yetmiş yıl kadar devam edecektir. Gerçekten de Rasûlullah'ın haber verdiği şeyler olmuştur. Cihâd'ın

başlanıcından otuz beş sene geçince Hz. Osman katledilmiş, Müslümanlar parçalanmıştır. 36. yılında Cemel Vak'asi meydana gelmiş, Müslümanlar kâfirlerle cihadı bırakıp birbirleri ile uğraşmışlardır. İslâmiyet zayıflamıştır. Ama Cenab-ı

Allah, hilâfeti tekrar düzene koymuş ve tekrar cihadlar başlamıştır, bu hâl Abbasilere kadar devam etmiştir. Abbasiler döneminde de Allah Müslümanlara kuvvet vermiş, cihadlar devam etmiş bu durum da Moğol istilâsına kadar sürmüştür.

Hadisin İsna Aşerriyye'cilerin "on iki imam görüşü"nü teyid ettiğini söylemeye hiç imkân yoktur. Çünkü :

1. Hadiste anılan, on iki imam değil, hâlifedir. Halbuki Şiilerin kabul ettikleri on iki imamdan büyük çoğunluğu, halife olmamıştır. Bunu İsna Aşeriyye de kabul eder.

2. Hadiste bu hâlifelerin Kureyş'e nisbet edilmeleri onların hepsinin Ben-i Hâşîm'den olmadıklarını gösterir. Çünkü bir cemaatin hepsi bir batına mensup iseler, o batınla anılırlar, ama çeşitli batınlardan iseler o batınların mensup

olduğu kabileye nisbet edilirler. Ben-i Hâşim batın, Kureyş kabiledir.

3. On iki imama inananlar, dinin onlarla güç kazanacağını söylemiyorlar. Aksine, Rasûlullah'ın vefatından sonra dinin gizlendiğini İmamların takiyye prensibine göre hareket ettiklerini Hz. Ali'nin bile kendi mezhep ve görüşünü açığa

vuramadığını söylerler.

Hadislerde, Râvî, Hz. Peygamberin, alçak sesle bir şeyler söylediğini, ama kendisinin anlayamadığını, babasına sorunca, Efendimizin "Onların hepsi Kureyş'tendir" buyurduğunu anladığını söylemektedir. Yukarıda Veliyullah Dehvelî'den de

naklettiğimiz gibi bu, gelecek on iki halifenin Kureyş'ten olacağının açık delilidir.

Üçüncü rivayette, Hz. Peygamber ( s.a) kendisine gelen Kureyşliler'in sorusu olarak bu on iki halifeden sonra kavga ve kargaşaların çıkacağını haber vermiştir.[6]

Bize Müsedded haber verdi, Onlara Ömer b. Abîd haber ver­miş.[7] Bize Ebû Bekir, yani İbn-i Ayaş haber verdi. ( H), bize Müsedded haber verdi, bize Sûfyân'dan Yahya haber verdi ( H). Bize Ahmed b. İb­rahim haber verdi. Bize Ubeyduilah

b. Musa haber verdi. Bize Zaide haber verdi. ( H) Bize Ahmed b. İbrahim haber verdi, bana Ubeydullah b.Mûsa Fıtri'dan haber verdi, dedi. ( Rivâyetlerdeki) mânâ ay­nıdır. Bunların hepsi Asım'dan, Asım, Zir'den o da Abdullah ( b.Mes'ûd)

( r.a) vasıtasıyla Rasûlullah ( s.a)'den rivayet etmiştir;

Rasûlullah ( s.a) şöyle buyurmuştur :

"Dünyada sadece bir gün kalsa, -Zaîde, hadisinde şöyle dedi - Allah o günü uzatır da - sonra bütün râvîler ittifak ettiler.[8] -O günde Benden veya Ehl-i beytimden, adı adıma, babasının adı da babamın adına uyan bir adam gönderir."

Fitr hadisinde şu ilâve vardır : O şahıs dünyayı, zulümle dolduğu gibi, adaletle dolduracaktır." Süfyân hadisinde şöyle dedi.

"Araplara, adı adıma uyan Ehl-i beytimden biri hakim olmadıkça dünya son bulmayacak, - Veya gitmeyecektir -"[9]

Ebû Davûd der ki, Ömer ve Ebu Bekr'in ( rivayetleri) Süfyân'm ( rivayetinin) aynıdır, ( yani son ilâve, bunların rivayetinde de vardır.[10]

Açıklama :

Tirmizî, hadis-î şerif için "Hasen Sahîh" demiştir. Dipnotta da işaret edildiği gibi bu hadis, müsannıfa beş ayrı isnâdla gelmiştir. Bu isnâdlardaki rivayetler mânâ itibariyle aynı olmakla birlikte, lâfız olarak aralarına bazı küçük

farklar vardır. Metinde bu farklar gösterilmiş, tercümeye de aynen aktarılmıştır. Ancak bu okuyucu için, hadisin mânâsını anlatmakta, bir güçlük doğurmaktadır. Onun için, hadiste ifâde edilen mânâyı tekrar atkarmak istiyoruz.

Efendimizin beyânına göre, dünyanın ömründen sadece bir gün bile kalsa Cenab-ı Allah, o günü uzatacak ve Rasûlullah'in ehl-i beytinden Abdullah oğlu Muhammed isminde bir zat gönederecektir. Bu zat tüm Araplara hakim olacak ve daha önce

zulümle dolan dünyayı adaletle dolduracaktır.

Ulemanın beyanına göre, Rasûlullah'ın geleceğini haber verdiği bu zat Mehdî'dir. Mehdî'nin, Rasûlullah'ın Ehl-i beytinden olduğu, hadisle sabit olmakla beraber, oun Hz. Hasan'ın mı yoksa Hz. Hüseyin'in mi soyundan geleceği konusunda bir

nâss yoktur. Bu yüzden ulema bu hususta ihtilâf etmiştir. Aliyyü'l Kârî Mirkat'da, iki nesebin birlikte bulunmasına bir engel olmayacağını, zahire göre Mehdî'nin baba tarafından Hz. Hasan, Anne tarafından Hz. Hüseyin'e mensup olacağını

söyler. Bunu söylerken de Hz. İbrahim'in oğulları İsmail ve İshak ( s.s)'a kıyas yapar. İsrailoğullarının bütün peygamberleri Hz. İshak'ın soyundan geldiği halde bizim Peygamberimiz ( s.a), Hz. İsmail'in soyundan gelmiş ve öbürlerinin

tümü makamına kâîm olmuştur. Aynı şekilde imamların çoğu ve ümmetim büyükleri, Hz. Hüseyin'in soyundan gelmiştir. İşte buna karşılık beklenen Mehdî'nin de Hz. Hasan'ın soyundan gelmesi muvafıktır. İşte evliyanın sonuncusu olacak olan bu

zat, diğer büyük zevatın yerine kaîm olacaktır.

Efendimiz'in bildirdiğine göre, Mehdî geldiğinde yeryüzünü adaletle dolduracaktır. Kimi alimler bundan maksadın tüm dünya, kimi alimler Arap ülkeleri ve ona tâbi yerler olduğunu söylerler.

Süfyân'ın rivayetine göre, Mehdî tüm Araplara malik olacaktır. Alimler "Araplar"ın galibe nazaran zikredildiğini, onun sadece Araplara değil tüm kavimlere mâlik olacağını söylerler. Rasülullah'ın sadece Arapları anması, o zaman

Müslümanların araplardan oluşması, ya da diğer halklar müslüman olunca, ilk müslüman olan Araplarla tek millet gibi olmalarıdır. Şüphesiz, doğrusunu Allah bilir.[11]

Ali ( b. Ebî Talib) ( r.a)'dan; Rasûlullah ( s.a)'in şöyle buyurdu­ğu rivayet edilmiştir :

"Dünyanın ömründen sadece birgün kalsa bile, Allah ( c.c) benim Ehl-i beytimden bir adam gönderecektir. O dünyayı, ( daha önce) zulümle olduğu gibi, Adaletle dolduracaktır."[12]

Açıklama :

Bu hadisin senedi sağlamdır. İsnâddaki Fıtr b. Hânife’yi Ahmet b. Hanbel, Yahya b. Saîd el-Kettân, Yahya b. Maîn, Nesaî, î, İbn Sa'ad ve Sâcî sika kabul etmişlerdir.
Bu hadis, yukarıda geçen hadisle aynı mânâdadır. Rasûlullah'ın söz konusu ettiği şahıs Mehdî'dir. Yukarıda gerekli malumat verilmiştir.[13]

Ümmü seleme ( r.a) şöyle demiştir : Rasûlullah ( s.a)'i şöyle buyururken işittim :

"Mehdî[14] benim ailemden, Fatima'nın oğullarındandır."

Abdullah b. Cafer şöyle demiştir : Ebûl Melhyi, Ali b. Nüfeyl'i överken ve onun iyiliğini söylerken dinledim.[15]

Açıklama :

Hadisin İbn Mâce'deki rivâyetinde "benim ailemden" cümlesi mevcut değildir. "Benim ailem" diye tercüme ettiğimiz ( ...) kelimesi birkaç mânâya gelmektedir. Hattabî, bu kelime ile ilgili olarak şu mânâlara işâret etmektedir.

a) Kişinin, kendi sulbünden gelen oğlu,
b) Kişinin akrabaları,
c) Kişinin amcaoğullan Hz. Ebu Bekir Sakîfe gününde, "Biz, Rasûlullah'ın amca oğullarıyız" demiştir.

İbnü'l Esîr, En-Nihâye adındaki eserinde bu kelimeyi şöyle izah etmiş­tir : Kişinin en yakın akrabasıdır. Hz. Peygamber'in ailesi Abdû'l Muttalip oğullandır. Kureyş olduğu da söylenmiştir. Meşhur olan, onların, kendilerine zekat

verilmesi caiz olmalayanlar ( Haşimoğulları) olduğudur.

Hadisin devamında Efendimiz ( s.a), Mehdî'nin Hz. Fâtıma'nın evlâdından olacağını beyan buyurmuştur. Hafız İmâduddin, bu ifadeyi göz önüne alarak Mehdî'nin Abbasilerden sonra çıkacağını söylemiştir.

Bu hadis, Mehdî'nin Hz. Fatıma'nın oğulları arasından çıkacağı konusunda açıktır. Ama hangi oğlunun neslinden geleceği konusunda bir açıklık yoktur. Bu konu daha önceki hadisin şerhinde açıklanmıştır.

Hadisin sonunda Abdullah b. Cafer, Râvîlerden Ali b. Nüfeyl'in güvenli bir râvî olduğuna dikkat çekmek istemiştir. Onu böyle bir izaha gerek duyduran sebep Ali b. Nüfeyl hakkındaki bazı söylentilerdir. Ulema ge­nelde bu zat hakkında (

Lâ be se bih) tâbirini kullanmaktadır.[16]

Ebû Saîd El Hudrî ( r.a)'dan rivâyt edildiğine göre, Rasûlullah ( s.a) şöyle buyurmuştur :

"Mehdî ben ( im neslim) dendir. O açık alınlı ve ince burunludur. Dünyayı zulümle dolduğu gibi adaletle dolduracak ve yedi sene hüküm sürecektir."[17]

Açıklama :

"Açık alınlı" diye tercüme ettiğimiz ( ...) terkibi, aslında, "başının ön tarafının saçı dökül­müş veya saçının yarısı dökülmüş" mânâlarındandır. "İnce burunlu" diye tercüme ettiğimiz ( ...) terkibinin de ayrıca, uzun burunlu, yumru

burunlu mânâlarına gelmesi ihtimal vardır.

Bu hadiste Efendimiz, yukarıdakilerden farklı olarak Mehdî'nin şekli­ni tarif etmiş, kalacağı müddeti söylemiştir. El Münâvî bir rivayette yedi senenin yanı sıra "Veya dokuz" sene ilâvesinin, başka bir rivayette de "Allah ona üç yüz bin

melekle yardım edecektir." ilâvesinin yer aldığını söyler.[18]

Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply
#3
Hazret-i Mehdi’nin alametleri

Sual : Mehdi’nin alametleri çeşitli şekillerde tevil edilerek deniyor ki :
1- Medine, şehir demektir. ( Mehdi, Medine’de doğacak) demek, köyde değil, şehirde doğacak demektir. Ben şehirde doğduğuma göre, ne demek istediğimi anlarsınız.
2- ( Mehdi, İsa ile birlikte Deccal’ı öldürecek) demek, ateizmi yok edecekler demektir.
3- ( Mehdi gelince semadan bir melek haber verecek) demek, insanlar birbirine telefon, radyo veya TV ile haber verecek demektir.
4- ( Mehdi bid’atleri temizleyecek) demek, fıkıhçıların ictihad diyerek uydurduğu şeyleri ve dört mezhebi ortadan kaldıracak demektir.
5- ( Mehdi’nin adı benim adımla, babasının adı da benim babamın adıyla aynı olacak) hadisinden maksat, adı Muhammed, babasının adı Abdullah olacak demek değildir. Mehdi’nin adı Peygamberin dedelerinden birinin adı da olabilir. Mesela

Haşim olabilir, İlyas olabilir, Adnan da olabilir.
6- Bilen pek yoksa da, Mehdi gelmiştir, 93 sene sonra, Güneş’in Batıdan doğmasından sonra da İsa, Mehdi’nin arkasında namaz kılacak. Bundan 15 saat sonra da kıyamet kopacak.
7- Mehdi kararmış olan dünyayı aydınlatan bir güneştir ve aydınlatmaya da başlamıştır. Mehdi güneş olduğuna göre, Güneş’in Batıdan doğması, Mehdi’nin çıkışı demek de olabilir.
Herkes aklına göre böyle bir tevil yaparsa, dinin bildirdiklerine kim inanır ki?
CEVAP
Zırva tevil götürmez. Bu tevillerin hepsi yersizdir. Peygamber efendimizin hadis-i şerifleri, bulmaca, bilmece gibi değildir. Yani ( Ben Medine dersem, siz Ankara, İzmir gibi bir şehir anlayın, ben Muhammed dersem siz Haşim anlayın)

cinsinden değildir. Hâşâ Resulullah efendimiz, bilmece gibi söz söylemez. Bu zırvalara kısaca cevap verelim :
1- Bir hadis-i şerif meali :
( Medine halkından olan Mehdi, Mekke’ye gidecek. Mekke halkından bir kısmı ona gelecek ve istemediği halde onu evinden çıkarıp ona biat edecekler.) [Ebu Davud] ( Burada açıkça, Medine halkından deniyor. Devamında da, Mekke’ye gidecek

deniyor. Ne diye “Şehir halkından” denilip de, sonra Mekke’ye gidecek densin?)

Hazret-i Ali’nin rivayeti de şöyledir :
( Mehdi, Medine’de doğacaktır.) [İ. Münavi] ( Medine şehrinde doğmayacak olsa, ne diye Medine’de doğacak densin? Köyde ve şehirde doğmasının ne önemi var? Yukarıdaki hadis-i şerifte de, Medine’de doğup sonra Mekke’ye gideceği açıkça

bildiriliyor.)

2- Bir hadis-i şerifte, Deccal’ın nasıl çıkacağı da açıkça bildiriliyor. Hazret-i Mehdi Kudüs’e intikal ettiğinde, Deccal’ın çıktığını haber alacaklar deniyor. ( Kitab-ul-Burhan fi alamat-i Mehdiyyi ahir-iz-zaman)

Bunun ateizmle ne ilgisi olabilir? Kudüs’e gittiğinde, ateizmin çıktığını mı haber alacak? Atalarımız boşuna, ( Zırva tevil götürmez) dememişler.

3- Peygamber efendimiz, ( Melek seslenecek) buyururken, tevilciler, telefon, radyo veya TV diyor. Bir hadis-i şerif meali :
( Mehdi’nin başı hizasında bir bulut olacaktır. Buluttan bir melek, “Bu Mehdi’dir, sözünü dinleyiniz” diyecektir.) [M. Rabbani]

4- Bu, fıkıh âlimlerine, müctehidlere yapılmış çok çirkin bir iftiradır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki :
Kıyas ve ictihad, bid’at değildirler, çünkü bunlar, âyet-i kerimelerin mânâlarını meydana çıkarırlar. Bu mânâlara başka bir şey eklemezler. ( 1/186)

Hazret-i Mehdi geldiği zaman, dört hak mezhebi kaldırmayacaktır. ( Kaldıracaktır) demek, dört hak mezhebin bâtıl olduğunu iddia etmek olur. O zaman, dört hak mezhebin hükümleri unutulmuş, bâtıl mezhepler ve bid’atler yayılmış olacak.

Hazret-i Mehdi ve Hazret-i İsa, hak mezhepleri ve dinin hükümlerini değil, bu bid’atleri ve bâtıl mezhepleri kaldıracak ve ictihad edecektir. Hatta ictihad ederek bildireceği hükümler, Hanefî mezhebine uygun olacaktır. Muhammed Parisa

hazretleri buyuruyor ki :
İsa aleyhisselamın ictihad ile çıkaracağı bütün hükümler, Hanefi mezhebindeki hükümlere uygun olacaktır. ( Füsul-i sitte)

5- Bir hadis-i şerif meali şöyledir :
( Allahü teâlâ, kıyamet kopmadan önce, ehl-i beytimden birini yaratır ki, ismi benim ismim gibi, babasının ismi, benim babamın ismi gibi olur. Ondan önce dünya zulümle doluyken, onun zamanında adaletle dolar.) [Ebu Davud, İ. Ahmed,

Tirmizi, Taberani, Ebu Nuaym, İbni Ebi Şeybe]

Peygamber efendimiz açıkça isminin ve babasının isminin ne olacağını bildirirken, nasıl olur da, Mehdi’nin ismi, Haşim, İlyas, Adnan veya diğer dedelerinden birinin ismi olacak denebilir? Bu, açıkça hadis-i şerifi inkâr etmek değil

midir?

6- Hem Mehdi geldi diyor, hem de 100 sene sonra, güneş batıdan doğduktan sonra, Hazret-i İsa, Mehdi’nin arkasında namaz kılacak diyor. Mehdi, 40 yaşında zuhur edeceğine göre, tevilcilere göre, şimdi gelmiş olan Mehdi, 100 sene sonra yani

150 yaşındayken mi Hazret-i İsa, Mehdi’nin arkasında namaz kılacak?

7- Hani Güneş 93 sene sonra Batıdan doğacaktı? Bu alametlerin peş peşe olacağını yeni mi okudular ki, Dabbe çıktı dediklerine göre, Güneş’in Batıdan doğması için, acilen bir tevil bulmak zorunda mı kaldılar?

Görüldüğü gibi, bu iddia edilenlerin tamamı, dinimize aykırıdır. İmam-ı a’zam hazretleri de, bütün Ehl-i sünnet âlimleri gibi, bunları tevil etmemiş, ( Yecüc ve Mecüc’ün ortaya çıkması, Güneş’in Batıdan doğması, Hazret-i İsa’nın gökten

inmesi, Deccal’ın gelmesi ve diğer kıyamet alametlerinin hepsinin, hadis-i şerifte bildirildiği gibi, zamanı gelince aynen gerçekleşeceğine inanırız) buyurmuştur. ( Fıkh-ı ekber)

Mehdi’nin ayak sesleri
Sual : Sünnî bir yazar, ( Mehdi’nin ayak seslerini işitiyorum) diye bir yazı yazmış. Gelecek hakkında indî tahminlerde bulunmuş. İslâmiyet'in gümbür gümbür geleceğini söylemiş. Tarihte bu Mehdi meselesi, çok istismar edilmiştir. Her

devirde Mehdi’nin geldiği, bugün yarın Kıyametin kopacağı söylenmiştir. Çok kimse de, kendinin Mehdi olduğunu açıklamıştır. Günümüzde de, her köşe başında mehdilik satan çok kimse vardır. Sünnî yazar da, söylenenlerden etkilenmişe

benziyor. Acaba bu yazarın işittiği ayak sesleri kime ait? Mezhepsizlerin, dinsizlerin ayak sesleri olmasın? Bu yazar, acaba sesleri ayırmakta güçlük mü çekiyor? Çünkü âhir zamanda gün günü aratacak, dinsizlik çoğalacaktır. Nitekim (

Her asır, öncekinden daha kötü olur, böylece Kıyamete kadar bozulur) hadis-i şerifi, kötülüğün ve küfrün gümbür gümbür yayılacağını göstermektedir. İkinci binin müceddidi İmam-ı Rabbânî hazretleridir. Üçüncü bin yılın müceddidi de

Hazret-i Mehdi olacağına göre, İmam-ı Rabbânî hazretlerinden bin yıl sonra Mehdi gelmeyecek mi?
CEVAP
Evet, Hazret-i Mehdi’nin gelişine en az 600 yıl daha vardır. Gelinceye kadar dinsizlikler, cinayetler, her çeşit kötülük yayılmaya devam edecektir. İstisna olarak bazı bölgelerde İslamiyet’e sarılanların olması hadis-i şerife aykırı

değildir. Yukarıdaki hadis-i şerif, dünyada genel bozulmayı bildirmektedir. Mehdi’yim diyenlerin hiçbirine inanmamalı. Mehdi’nin alametleri sitemizde vesikalarıyla birlikte vardır.

Hazret-i Mehdi gelince
Sual : Şeyh denilen biri, ( Hazret-i Mehdi geldiğinde elektrik ve elektronikle çalışan hiçbir şey olmayacak, teknolojiyi tamamen kaldıracaktır) diyormuş. Öyle bir şey var mı?
CEVAP
Ateistler ve yabancılar, özellikle böyle şeyhler yüzünden İslâmiyet'e ters bakıyorlar. Teknoloji İslâmiyet'e aykırı değildir, İslamiyet’in emrettiği bir ilimdir. Hazret-i Mehdi, İslâmiyet'e aykırı bir iş yapmayacaktır. Onun zamanında

inecek olan Hazret-i İsa da, onunla beraber İslâmiyet'i yayacaktır. İki hadis-i şerif :
( Eshab-ı Kehf, hazret-i Mehdi’nin yardımcıları olacak, İsa “aleyhisselam” da, bunun zamanında gökten inip Hazret-i Mehdi ile birlikte, Deccal ile savaşacaktır.) [İ. Süyûtî]

( İsa “aleyhisselam”, âdil bir hakem olarak gökten inecek, İslam’dan başka her şeyi yasaklayacaktır.) [Buhârî]

Zamane şeyhleri, nakli esas almıyorlar, akıllarına geleni söylüyorlar. Belki de teknolojiyi İslam dışı bir şey sandıkları için, ( Mehdi, İslam’a aykırı olan şeyleri kaldıracaktır) diyorlar. Nakli esas almayanların sözlerine itibar

edilmez.

--------------------------

Hazret-i Mehdi gelecektir


Sual : Mehdi hurafedir diyenler oluyor. Nasıl cevap verilebilir?
CEVAP
İbni Hacer-i Mekki, ( Alamat-i Mehdi), imam-ı Süyuti, ( El-bürhan) ve imam-ı Şarani ( Muhtasar-ı Tezkire-i Kurtubi) kitabında iki yüze yakın, Hazret-i Mehdi’nin alameti bildirilmektedir. Hazret-i Mehdi için hurafe demek, ilme

ihanettir, kıyamet alametidir. Bu konudaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir :
( Eshab-ı Kehf, Mehdi’nin yardımcıları olacak ve İsa bunun zamanında gökten inecek ve Deccal ile harb ederken, Mehdi, onunla beraber olacaktır.) [İ.Süyuti]

( Yeryüzüne dört kişi malik oldu. İkisi mümin Zülkarneyn ile Süleyman idi. İkisi kâfir, Nemrud ile Buhtunnasar idi. Beşinci olarak, benim evladımdan biri yeryüzüne malik olacaktır.) [İ.Süyuti]

( Horasan tarafından gelen siyah sancaklılara katılın. Onların içinde Allah'ın halifesi Mehdi vardır.) [Hakim, İ.Ahmed, Deylemi]

( Nasıl helak olur bir ümmet ki, başında ben, sonunda Meryem oğlu İsa ve ortasında da ehl-i beytimden Mehdi vardır.) [Hâkim, İ.Asakir]

( Şarktan çıkan bir grup, Mehdi’ye yardım ederler.) [İbni Mace, Taberani]

( Mehdi çıkınca, Allahü teâlâ ona rahmetini indirir.) [İ.Ahmed, Hakim]

( Mehdi bendendir, yeryüzünü hak ve adaletle doldurur.) [Ebu Davud]

( Dünyayı küfür kaplamadıkça Mehdi gelmez.) [Mekt.Rabbani 2/68]

( Mehdi gelince, bir bereket olacak, ümmetim rahat edecektir.) [İbni Ebi Şeybe]

( Mehdi ehl-i beyttendir. Allahü teâlâ onu bir gecede olgunlaştırır.) [İbni Mace, İ.Ahmed]

( Deccal’ın veya Mehdi’nin geleceğine inanmayan kâfir olur.) [Favaid-il Ehbar - Şerh’is-Siyer]

( Mehdi, Kureyşten ve ehl-i beytimdendir.) [İ.Ahmed, Baverdi]

( Mehdi benim soyumdandır.) [İbni Mace]

( Mehdi evladı Fatıma’dandır.) [Ebu Davud, Hakim]

( Mehdi, amcam Abbas’ın soyundandır.) [İ.Asakir, Dare Kutni]

( Ya Abbas, senin soyundan bir genç dünyayı adaletle doldurur, İsa ile namaz kılar.) [Hatib, İbni Asakir, Dare Kutni]

[Burada tenakuz [çelişki] yoktur. Abdülkadir-i Geylani hazretleri anne tarafından seyyid, baba tarafından şerif idi. Hazret-i Mehdi de, Hazret-i Fatıma’nın soyundan bir genç, Hazret-i Abbas’ın soyundan biri ile evlenince, her iki soydan

da gelmiş olur.]

Hazret-i Ali, oğlu Hasanı gösterip, "Bu oğlumun neslinden biri çıkacak, dünyayı adaletle dolduracaktır" buyurdu. ( Ebu Davud)

Kütüb-i sitteden Buhari, Müslim, Ebu Davud, İbni Mace, Tirmizi ve diğer hadis âlimlerinin bildirdikleri bu hadis-i şerifleri ve Ehl-i sünnet âlimlerinin açıklamalarını akıl ve iman sahibi hiç kimse inkâr edemez. Tevil etmek de dinimize

aykırıdır. Herkes dinin hükümlerini tevil etmeye kalkarsa ortada din diye bir şey kalmaz.

Hazret-i Mehdi gelince
Sual : Tam İlmihal’deki, ( Hazret-i Mehdi, ahir zamanda dünyaya gelecektir. İsa aleyhisselamla buluşacak, mezhepleri kaldıracak, yalnız onun mezhebi kalacaktır) ifadesinden kasıt nedir?
CEVAP
Hazret-i Mehdi geldiğinde, hak mezheplerin hükmü unutulmuş olacak, bid'at mezhepleri ortalığı kaplayacak, ortada hak bir mezhep kalmayacaktır. Yani mezheplerin doğru bilgileri kalmayacak, sadece isimleri kalıp, din düşmanları veya

sapıklar tarafından bu isimler suistimal edilecektir.

Hazret-i Mehdi, ictihad edecek, ictihadı Hanefi mezhebine uygun olacaktır. Zaten İsa aleyhisselamın Hristiyanlığı yasak ettiği gibi, Hazret-i Mehdi de diğer bozuk fırkaları, bozuk mezhepleri yasak edecektir. Bozuk mezhepleri kaldıracağı

için mezhepleri kaldıracak ifadesi kullanılmıştır.

Hazret-i Mehdi’nin üstünlüğü
Sual : Hazret-i Mehdi, dört halifeden daha üstün müdür?
CEVAP
Kesinlikle değildir. Bu hususta İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki :
Resulullahın vefatından bin sene geçtikten sonra, ümmetinden gönderilen âlimlerin sayısı azsa da, İslamiyet’i tam kuvvetlendirmeleri için, çok yüksek olacaklardır. Resulullah efendimiz, hazret-i Mehdi’nin geleceğini haber vermiştir. Bin

sene sonra gelecektir. İsa aleyhisselam da, bin sene sonra, gökten inecektir. Bin sene sonra gelen Evliyanın yükseklikleri, Eshab-ı kiramın yüksekliklerine benzemektedir. Her ne kadar, Peygamberlerden sonra, en üstün insanlar Eshab-ı

kiram ise de, sonra gelenler, bunlara çok benzedikleri için, hangilerinin daha üstün oldukları anlaşılamaz gibi olmuştur. Belki de bunun içindir ki, Resulullah efendimiz, ( Öncekiler mi daha üstündür, yoksa sonrakiler mi? Bilinemez)

buyurdu. Yoksa ( Öncekiler mi daha üstündür, yoksa sonrakiler mi, bilmem) buyurmadı, çünkü hangilerinin daha üstün olduğunu elbette biliyordu. Bunun için, ( En üstün olanlar, benim zamanımda bulunan Müslümanlardır) buyurmuştu, fakat

çok benzedikleri için, şüphe hâsıl olduğundan ( Bilinemez) buyurdu.

Resulullah, Eshab-ı kiramın zamanından sonra, Tabiinin zamanının yüksek olduğunu bildirdi. Bundan sonra da Tebe-i tabiinin zamanının üstün olduğunu bildirdi. Bunların da, bin sene sonra gelenlerden daha üstün oldukları anlaşıldı. Sonra

gelenlerin, Eshab-ı kirama çok benzemesi nasıl olur denilirse, şöyle cevap veririz ki, o iki asrın, bu son gelenlerden daha üstün olması, belki onlarda Evliya sayısının çok ve bid’at sahiplerinin az olduğu için olabilir. Bunun için,

sonra gelenler arasında birkaç Evliyanın, o iki asırda bulunan Evliyadan daha yüksek olduğunu söylemek, yanlış olmaz. Mesela, hazret-i Mehdi böyledir, fakat Eshab-ı kiramın zamanı, her bakımdan, daha yüksektir. Bunun üzerinde konuşmak

bile lüzumsuzdur. Önce gelenler, onlardır. Naim Cennetinde yakîn olanlar onlardır. Başkalarının dağ kadar altın sadaka vermesi, onların bir avuç arpa vermesinin sevabına kavuşturamaz. Allahü teâlâ, dilediğini rahmetine kavuşturur. (

1/209)

-------------------------

Hazret-i Mehdi keramet sahibidir

Sual : ( Mehdi sıradan bir insandır, kerameti, harikulade halleri yoktur, bir meleğin, “Bu Mehdi’dir” demesi gibi bir şey olamaz. Böyle bir şey imtihana aykırıdır, insanın seçme iradesini kaldırır. Mehdi’nin geldiğinin gökten haber

verilmesi, telefonla, radyo veya TV ile bildirilmesi demektir) diyenlerin maksadı nedir? Kendilerini veya hocalarını mı Mehdi yapmak istiyorlar?
CEVAP
Belki de o maksatla söylüyorlardır. Hazret-i Mehdi’de birçok olağanüstü olaylar görülecektir. Bu harikulade olaylar, imtihana aykırı değildir. Öyle olsaydı, Peygamberlerin mucizelerini gören bütün müşrikler, hemen iman ederdi. Her

peygamberden mucize görüldüğü halde, inanmayanlar daha çok olmuştur. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki :
Hazret-i Mehdi’nin zuhurunun alametleri, Peygamber efendimizin peygamberliğinin bildirilmesinden önce ortaya çıkan irhasat gibidir. Nitekim Peygamber efendimiz ana rahmine düşünce, yeryüzündeki bütün putlar yüzüstü düştü. Bütün

şeytanlara işlerinden el çektirildi. Melekler, İblis’in tahtının altını üstüne getirerek, onu denize attılar ve ona kırk gün azap ettiler. Doğduğu gece, Kisra’nın sarayı sallandı, 14 kulesi düştü. Mecusilerin bin senedir sönmeyen ateşi

söndü. Hazret-i Mehdi de, büyük bir zat olup, sayesinde İslamiyet’e ve Müslümanlara üstün bir takviye hâsıl olacağından ve evliyalığının maddî ve manevî açıdan büyük bir etkisi bulunacağından, kendisi harikulade birçok keramete sahip

olup, döneminde olağanüstü alâmetler zuhur edecektir. Bu yüzden, Resulullahın irhasatı gibi olağanüstü işler, Hazret-i Mehdi’nin zuhurundan önce de ortaya çıkarak, onun alametleri olacaktır. ( 2/68 ) [İrhasat, bir peygamberden,

peygamberliği bildirilmeden önce meydana gelen harikulade [olağanüstü] haller demektir. İsa aleyhisselâmın beşikte konuşması, Muhammed aleyhisselama, ağaçların, taşların selam vermeleri gibi hâllere irhas denir. Henüz peygamberlikleri

bildirilmediği için, mucize denmez.]

Yine İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki :
Hindistan’da biri, Mehdi olduğunu iddia etmişti. Meşhur, hatta manası tevatür derecesine varmış birçok hadis-i şerifler, böylelerinin bu itikat ve sözlerini yalanlamaktadır. Birçok hadis-i şeriflerde, ( Mehdi’nin başı hizasında bir

bulut olacaktır. Buluttan bir melek, “Bu Mehdidir, sözünü dinleyiniz” diyecektir) buyuruldu. O halde insaf etsinler ki, bu alametler, o adamda var mıdır, yok mudur? Hazret-i Mehdi’nin daha birçok alametlerini, Peygamber efendimiz haber

vermiştir. Ahmed ibni Hacer-i Mekki hazretleri ( El-kavl-ül-muhtasar fi alamat-il-Mehdi) ismindeki kitabında, Hazret-i Mehdi’nin iki yüze yakın alametlerini yazmıştır. Geleceği bildirilen Mehdi’nin alametleri meydandayken, başkalarını

Mehdi sananlar, ne kadar cahildir! ( 2/67)

İmam-ı Rabbani hazretlerinin bildirdiği bu hadis şerifte açıkça, Hazret-i Mehdi’nin zuhurunu, meleğin haber vereceği bildiriliyor. Melek için nasıl olur da, telefon, radyo veya TV denebilir? Demek ki, tevilcilerden her şey beklenir.

Nitekim melekler için ( Tabiat kuvvetleridir) diyen sapıklar da çıkmıştı. Buna, tevil yoluyla inkâr denir. Açıkça inkâr edemedikleri için, böyle tevil ederek inkâr ediyorlar. Her şey böyle tevil edilirse, ortada din diye bir şey kalmaz.

( El-kavl-ül-muhtasar fi alamat-il-Mehdi) kitabında bu hususta bildirilen birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir :
( Mehdi, çıkarken başında bir sarık olacak ve bir münadi, “Bu, Allah’ın halifesi olan Mehdi’dir, ona uyunuz” şeklinde nida edecektir.)

( Mehdi, başının üzerinde, “Bu Mehdi’dir, ona uyunuz” şeklinde çağıran bir melek olduğu halde çıkacaktır.)

( Hiçbir tarafın kendisinden korunamayacağı bir fitne zuhur edecek. Bu fitne, çıktığı yerden hemen başka bir tarafa yayılacak ve bu durum, bir münadinin semadan seslenerek, “Ey insanlar, emîriniz artık Mehdi’dir” demesine kadar devam

edecektir.)

( Mehdi’nin zuhuru Muharrem ayında olacak ve semadan gelen bir nida, “Bu, Allah’ın halifesi Mehdi’dir, ona uyunuz ve sözünü dinleyiniz” diyecektir.)

Bunları hiçbir Ehl-i sünnet âlimi tevil etmemiş, İmam-ı a’zam hazretleri de, ( Kıyamet alametlerinin hepsinin, hadis-i şerifte bildirildiği gibi, zamanı gelince aynen gerçekleşeceğine inanırız) buyurmuştur. ( Fıkh-ı ekber)

-----------------

Yahudiler ve Mehdi

Sual : ( Yahudilere göre de Mehdi gelecek. Mehdi gelince Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar kucaklaşacaktır. Müslümanlar, Ehl-i kitapla omuz omuza verip, ateizme karşı mücadele edeceklerdir. Zaten ehl-i kitap bizim kardeşimizdir,

fakat Hristiyanların üç tanrı inancı yanlıştır. Yahudiler onlar kadar kötü değildir, can ciğer kardeşimizdir. Tevrat’ı okumak gerekir. Şiiler gibi Vehhabiler de din kardeşimizdir, bunlar Mehdi’nin askerleri olacaktır. Yahudilerin

bekledikleri Mesih, bizim beklediğimiz Mehdi’dir. Bu onları baskıdan kurtaracak, vaat edilmiş toprakları yeniden elde edecek ve Yahudileri tüm dünyaya hâkim kılacaktır) diyenler çıktı. Bunların maksatları nedir? Mehdi, Müslümanları değil

de, niye Yahudileri dünyaya hâkim kılacak? Sanki aralarında iş bölümü yapar gibi, niye günümüzdeki insanların bazıları Hristiyanlara, bazıları da Yahudilere daha çok sempati duyar ki? Bu işin Yahudi İbni Sebe ile de bir ilgisi olabilir

mi?
CEVAP
Dinimizde böyle bir şey yoktur, hiçbir din kitabında böyle bir şey yazmaz. Bunlar yeni türedilerin uydurmalarıdır.

Yahudilerin Mehdi’yi beklediğini söylemek çok yanlıştır. Onlar, Muhammed aleyhisselam kendi ırklarından olmadığı için, âhir zaman peygamberini bekliyorlar, ( Kral Mesih gelecek ve bizi dünyaya hâkim kılacak) diyorlar. Buna Mehdi demek

kadar saçma bir şey olamaz.

Hazret-i Mehdi ve Hazret-i İsa gelince, Yahudilik veya Hristiyanlık değil, İslamiyet yeryüzüne hâkim olacak ve bütün bâtıl dinler ortadan kalkacaktır. Üç hadis-i şerif meali :
( İsmini duyduğunuz kimselerden, yeryüzüne dört kişi malik oldu. İkisi mümin, ikisi de kâfirdi. Mümin olan iki kişi, Zülkarneyn ile Süleyman idi. Kâfir olan ikisi de, Nemrut ile Buhtunnasar idi. Beşinci olarak, yeryüzüne, benim

evladımdan biri, [Mehdi] malik olacaktır.) [M. Rabbani]

( Allah’a yemin ederim ki, Meryem’in oğlu İsa, âdil bir hakem olarak aranıza inecek, haçı kıracak [Hristiyanlığı kaldıracak], domuzu öldürecek [domuz etini yasaklayacak], İslam’dan başka her şeyi yasak edecektir.) [Buhari]

( İsa inince İslamiyet’le hükmedecektir. O zaman Allahü teâlâ, Müslümanlardan başka herkesi helak edecek, sonra yeryüzünde sükûn, emniyet meydana gelecektir. O kadar ki, aslan deveyle, kaplan inekle ve kurt kuzuyla serbestçe dolaşacak,

çocuklar yılanlarla oynayacak. İsa ölünce, cenazesini Müslümanlar kaldıracaktır.) [Ebu Davud]

Peygamber efendimiz, Hazret-i İsa gelince, Allahü teâlânın Müslümanlardan başka herkesi helak edeceğini bildirirken, Müslümanların Yahudi ve Hristiyanlarla, yani Allahü teâlânın düşmanı olan kâfirlerle kucaklaşacaklarını söylemek, normal

insanın söyleyeceği bir söz değildir.

Yahudilere ve Hristiyanlara kucak açanlar, şu mealdeki âyet-i kerimeleri hiç mi görmediler? Gördüler de, yoksa hâşâ inanmıyorlar mı?
( İman edenlere en şiddetli düşmanlık edenler Yahudi ve müşriklerdir.) [Maide 82]

( Dinlerine uymadıkça, Yahudilerle Hristiyanlar senden asla hoşnut olmazlar.) [Bekara 120]

Demek ki, Tevrat ve İncil okumakla, onlarla dost olmakla, bunlar Müslümandan hoşnut olmazmış. Hoşnut olmaları için, Allahü teâlânın bildirdiği gibi, dinlerine uymak gerekiyormuş. Peki, bunu bir Müslüman nasıl yapar?

Allahü teâlânın, sevmeyin, dostluk kurmayın dediği kimseleri sevmek ve onlarla dostluk kurmak, dinimize aykırıdır. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir :
( İmanın en sağlam temeli ve en kuvvetli alameti, hubb-i fillah, buğd-i fillahtır.) [Ebu Davud]

( İsyan edenlere düşmanlık ederek, Allahü teâlâya yaklaşın!) [Deylemi]

( Bir kavmi sevip de onlarla dostluk kuran, kıyamette onlarla haşrolur.) [Taberani]

Hristiyanlarla Yahudilere olduğu gibi, Vehhabilerle Şiilere neden kucak açıldığını, özellikle de Yahudilerle Şiilerin ön planda tutulmasının sebebini anlamak da zordur.

--------------------

Hazret-i Mehdi’nin mezhebi

Sual : Mevdudi, ( Mehdi ortaya çıkınca, mezhep diye bir şey olmayacak. Mehdi, hayatın ana problemlerinde derin nüfuza sahip, modern bir reformcu olacak. Mezhepleri kaldıracak. Fıkıh ve tasavvuf âlimleri, onun getireceği yeniliklere

karşı feryat edecekler. O zaman, bu dört mezhepten kurtulacağız) gibi şeyler söylüyormuş. Onun hayranları da aynısını söylüyorlar. Dört mezhep hak değil mi? Hak olan dört mezhebi Mehdi niye kaldıracak?
CEVAP
Mevdudi mezhepsizdir, onun sözü dinde senet değildir.

Hak kalkarsa yerine bâtıl gelir. Hak olan mezhep, kaldırılmaz. Mezhepleri kimse kaldırmayacaktır. Mezhepler dinin emriyle, Peygamber efendimizin emriyle ortaya çıkmıştır. Mezhep imamı demek, Peygamber efendimizin Kur’an-ı kerimden

çıkardığı bilgileri, Eshab-ı kiramdan işiterek toplayan, kitaba geçiren büyük âlim demektir. Bu ise, Resulullah’a ve Kur’an-ı kerime uymak demektir. Eshab-ı kiram, Resulullah’tan işittiklerine uyardı. Kendi talebelerinden birine uymaya,

yani dört mezhepten birinde olmalarına lüzum yoktu. Onların her biri, bütün bilgileri asıl kaynağından alıyordu.

Birbirlerine sorarak da öğreniyorlardı. Hepsi, mezhep imamlarından daha çok âlim ve daha yüksek müctehid, yani mezhep sahibiydiler. Bir müctehidin mezhebi kendi mezhebidir. Bir müctehid olan Hazret-i Mehdi’nin mezhebi de, kendi

mezhebidir.

Hazret-i Mehdi gelince, doğru İslam bilgileri unutulmuş ve ortadan kalkmış olacak. Hazret-i Mehdi Ehl-i sünnet bilgilerini tazeleyeceği zaman, zaten İslam âlimi kalmamış olacak. Yani fıkıh ve tasavvuf âlimleri zaten kalmamış olacak.

Dolayısıyla bu âlimler değil, ortalık mezhepsizlere kaldığı için, onlar Hazret-i Mehdi’ye karşı koyacaklar, feryat edecekler. Hazret-i Mehdi, âlimleri değil, bu türedileri zararsız hâle getirecektir.

Hazret-i İsa da, Hazret-i Mehdi gibi ictihad edecektir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki :
Muhammed Parisa hazretleri, Fusul-i sitte kitabında, ( İsa aleyhisselam gökten inip, İmam-ı a’zam Ebu Hanife’nin mezhebine uygun ictihad edecek, onun helal dediğine helal diyecek, haram dediğine haram diyecektir) buyuruyor. ( 3/17)

Hazret-i Mehdi, İslamiyet’i yayacak. Resulullah’ın sünnetlerini ortaya çıkaracak. Bid’at işlemeye ve bid’atleri Müslümanlık olarak yaymaya alışmış olan Medine’deki din adamı, Mehdi’nin sözlerine şaşıp, ( Bu adam bizim dinimizi yok etmek

istiyor) diyecek. Hazret-i Mehdi, bu din adamının öldürülmesini emredecektir. ( 1/255)

Görüldüğü gibi, Hazret-i Mehdi geldiğinde, hak mezheplerin hükümleri unutulmuş olacak, bid’atler ortalığı kaplayacak, ortada hak bir mezhep kalmayacaktır. Hazret-i Mehdi de yaygınlaşan bu bâtıl mezhepleri, bid’atleri kaldıracaktır.

Mezhepsizleri yok edecektir. Bütün bu bildirilenlere rağmen, nasıl olur da, Müslümanlar için rahmet olan dört hak mezhep ve fıkıh kitaplarında bildirilen hükümler, ictihadlar, öcü gibi gösterilip, ( Mehdi gelince bunlardan kurtulacağız)

diye mezhep düşmanlığı yapılabilir?

Hazret-i Mehdi gelince
Sual : ( Bir dinde bir mesele, mezhebin birine göre farz, ötekine göre haram olur mu? Mehdi gelince bu ihtilaflara son verecektir. Mehdi’nin bir an önce gelmesinin önemi buradan da anlaşılıyor) deniyor. Asırlardır hiçbir İslâm âlimi,

dört hak mezhepteki farklı hükümlere itiraz etmemiştir. Mehdi niye hak mezhepleri kaldıracak ki?
CEVAP
Hazret-i Mehdi geldiği zaman, dört hak mezhebi kaldırmayacaktır. ( Kaldıracaktır) demek, dört hak mezhebin bâtıl olduğunu iddia etmek olur. Bu da asırlardır gelen İslâm âlimlerini yalanlamak olur. Hangi Ehl-i sünnet âlimi, dört mezhebin

hak olmadığını söylemiştir?

Hak mezheplerdeki hükümlerin farklı olması, Peygamber efendimizin emrettiği bir rahmettir. Allahü teâlânın gönderdiği dinlerin hepsi de, amel yönüyle farklıydı. Âdem aleyhisselamın diniyle Nuh aleyhisselamın, Musa aleyhisselamın dinleri

farklıydı. Farklı olmaları hak din olmalarını engellemez. Mesela şarap mubah iken son gönderilen dinde haram kılındı. Niye dinde veya mezheplerde farklı hüküm var demek, Allah'ı suçlamak olur. Allahü teâlâ öyle dilemiş, öyle hükümler

göndermiştir. Farklı ictihad da, yani farklı hükümler de dinimizin emridir.

Hazret-i Mehdi geldiği zaman, herkes dinden uzaklaşmış, dört hak mezhebin hükümleri unutulmuş, bâtıl mezhepler ve bid’atler yayılmış olacak. Hazret-i Mehdi, hak mezhepleri ve dinin hükümlerini değil, bu bid’atleri ve bâtıl mezhepleri

kaldıracak ve dinin hükümleri unutulduğu için ictihad edecektir. Yapacağı ictihadlar, Hanefî mezhebine uygun olacaktır. Hazret-i İsa da aynı şekilde ictihad edecektir.
Muhammed Parisa hazretleri, ( Hazret-i İsa’nın yeryüzüne indiği zaman yapacağı ictihadlar, Hanefî mezhebindeki hükümlere uygun olacaktır) buyuruyor. ( Füsul-i sitte)

Hak dinlerdeki farklı hükümler amelde olduğu gibi, dört hak mezhep arasındaki farklar da, itikatta değil ameldedir. Bu ise, Eshab-ı kiramın farklı ictihadı gibi rahmettir. İki hadis-i şerif meali :
( Ümmetimin [âlimlerinin] ihtilafı [farklı ictihadları] rahmettir.) [Deylemi]

( Âlim, ictihadında hata ederse bir, isabet ederse iki sevab alır.) [Buhari]

Sahabenin veya diğer müctehidlerin ictihadlarında doğruyu bulma mecburiyeti yoktur. Doğruyu bulamasa da, isabet edemese de yine sevab kazanır. Bunlara uyan da sevab kazanır. Farklı içtihada dil uzatmak, dinî yıkmaktan başka şey değildir.
---------------------
Selam ve dua ile...


Dipnotlar :

[1] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi : 14/393-394.
[2] Tirmizî, Fiten, 46. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi : 14/394.
[3] Müslîm. İmare 7; Ahmed b. Hanbel V-90,93. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi : 14/395.
[4] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi : 14/395.
[5] Müslim, İmare 6.
[6] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi : 14/395-399.
[7] Bu işaret değişik senetleri delirtmek için konulur. Bu hadis Müellife beş ayrı isnâdla gelmiş ve bunların ara sun harfi İle ayırmıştır. "Tahvil" anlamındadır.
[8] Buradaki şek râvî'dendir,
[9] Şek râvîdendir.
[10] Tirmizî, Fiten 52. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi : 14/399-400.
[11] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi : 14/400-401.
[12] İbn. Mâce, Fiten 34 Ahmed b. Hanbel 1-299, III -28,37. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi : 14/401-402.
[13] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi : 14/402.
[14] "Mühdi" şeklinde okumak mümkündür.
[15] İbn Mâce, Fiten 34. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi : 14/402.
[16] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi : 14/402-403.
[17] Ahmed b. Hanbel II-291, 111-17. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi : 14/403-404.
[18] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi : 14/404.



------------------------------
KAYNAKLAR :
HarunYahya
Sorularla İslamiyet
Dinimiz islam

Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)