Thread Rating:
  • 29 Vote(s) - 3.21 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Nâbî´nin Oğluna Verdiği Öğütler
#1
Oku-1 
Hayriye, sair Nâbî\´nin aruz vezniyle yazdigi manzum bir ögüt kitabidir. Bir divan edebiyati sairi olan Yusuf Nâbî, daha çok bu eseriyle taninir. Sair bu eserini oglu Ebü\´1-Hayr Mehmed Çelebi adina yazar ve muhatap da ogludur. Kitap kendi dönemi için oldugu kadar günümüz için de sasmaz ve degismez dersler, ögütler ve nasihatlerle doludur. Kitabin diger önemli yönü de, devrinin iç yüzünü ve sosyal hayatini yansitmasiyla da tarihî bir vesika olusudur.

Hayriye kaleme alindigi günden itibaren çok sevilmis ve en çok okunan kitaplar arasina geçmistir. Nabi, bu eserinde hiçbir makam ve mevki ayrimi gözetmeden, nereden ve kimden gelirse gelsin kötülüklere hep karsi çikmis ve insanlara devamli bir ümit ve yasama sevki vermis, hayati güzellestirmeyi hedef edinmistir.

Hayriye\´nin yazildigi dönem (1700) Osmanlinin inise geçtigi yillara rastlar. Saraya Valide Sultanlar hâkim olmustur. Yeniçeri kazan kaldirip isyan etmektedir. Halk bu kargasadan oldukça payini almaktadir. Devlet idaresinde kaht-i rical yasanmaktadir, yetersiz kisiler idarede söz sahibidirler. 18. yüzyilin baslarindan itibaren devlet çarki laçka olmustur. Sik sik padisahlar degismekte, azledilmektedir. Toplum düzeni gün geçtikçe bozulur olmustur, bir önceki gün aranir hale gelmistir. Sosyal ve ekonomik hayattaki bozulmalari halk adetâ kaniksamis durumdadir. Gün gelmis, gece sokaga çikmak bile bir cesaret halini almistir. Anadolu\´da iç isyanlar basini almis gitmistir. Halk perisan ve çaresizdir. Böylece Osmanli içte ve dista hayatî mücadele vermek zorunda birakilmistir.

Bu menfi sartlarin yaninda müsbet hizmetler, halkin refah ve huzuruna yönelik gayretler olmuyor degildir. Iste Nâbî gibi edib ve sairler; ilim ve hikmet ehli çesitli sekillerde bozukluklarin önüne geçme çabasi içindedirler. Hayriye bu hayirli tesebbüslerden sadece birisidir ve o günün yaralanmis Osmanli toplumu için bir ilâç hükmünü almistir. Kitap elden ele, dilden dile dolasmis ve âdeta içilerek okunur hale gelmistir.

Günümüz sartlari ve gidisati gözününe getirilirse, tarihin tekerrür ettigini görecegiz. Üç asir önceki Osmanli toplumu ile günümüz Cumhuriyet toplumu ayni dertlerle muztarip ve ayni tedavi sekillerine muhtaç haldedir. Hayriye\´den yaptigimiz seçmeler bu çerçevede gözden geçirilirse herkes kendi derdine derman bulacaktir.

Manzum halde Islâm harfleriyle yazilan Hayriye, degerli ilim adami Doç. Dr. Iskender Pala tarafindan yeni harflere geçirilmis ve anlasilir, sade ve tatli bir Türkçe ile sadelestirilmistir. Bedir Yayinevi tarafindan da güzel ve temiz bir baski ile 1989\´da yayinlanmistir.

Metin ve tercümesi ile birlikte 1647 beyit, 34 bölüm ve 223 sayfadan meydana gelen Hayriye\´nin daha çok günümüze isik tutan bölümlerini ve beyitlerinden seçmeler yaptik. Kitapta beyitler sayfanin üst kisminda, tercüme ise çizginin altinda numaralanmis sekilde yer almaktadir. Biz numaralari vermedik. Sadece tercümesi yapilan ve numaralandirilan her beyti birer paragraf halinde sunmaya çalistik. Bu arada okuyucuya kolaylik saglamasi için de yazarin kendi bölüm basliklarindan ziyade ara basliklar çikararak kisa, ara bölümler halinde vermeye çalistik.



Ögütlerin yazilis sebebi

Ey isteklerimin sevinç artiran çeragi! Ey Aziz ve Celil olan Allah\´in bagisi ogul!

Bendeki özelliklerin ve sahsî erdemlerin hepsi sende ayniyla mevcut.

Sende methedilecek ahlâk çoktur ve çok sükür, ben de o bakimdan zararda degilim.

Bunlardan biri, güzel yaratilisinin kokusudur. Edebe dair alametler ise sende yaratilistan mevcut...

Lâkin babanin bu söyledikleri de evladina fazladan bir tesirde bulunsun.

Kulaklarina bir küpe olsun diye ve sana akillica bir sermaye olmasi için.

Ey babasinin cani! Istedigim, bunlarin her zaman kulaginda küpe olmasidir.

Dilerim ki bunu, canindan da nazik tutasin ve bir an bile yanindan ayirmayasin, aklindan çikarmayasin!

Bunun feyzi mahser gününe dek yürürlükte olsun ve hem seni, hem de baskalarini kusatsin.

Bu nimetten sen de yiyip istifade edesin ve \"babamin yadigâridir\" diye anasin.

Böylece sen ölünce lütfunla ruhumu sad edesin ve bir dua ile beni daima hatirlayasin.

Islediklerinin daima sonunu düsün ve böylece din evin onarilmis olsun.



Islâmin bes temeli

Islâm yapisinin bes temeli hikmet ölçüsüyle yükseldi.

Bu binanin içinde olan kisi rahattir. Disi ise fenaliklarin ayaklari altinda kalmistir.

Bilhassa seher vaktinde hiç yatma, uyanik ol. O vakitte kendini tevbe seccadesine vakfet.

O saatte Allah huzurunda el baglayip hatalarindan dolayi göz yasi dökmek ne saadettir.

Secde için alnini yere koy da yeryüzünde gerçek saltanat ne imis bir gör.

Eger Islâmin degerini gerçekten anlayabilseydin, namazi kilmak için bir an bile gecikmezdin.

Gerçi senin yasindaki çocuklar bunu anlayamaz, ama yine de sana bu sirri açiklayayim.

Çalis ve gayret göster ki git gide bunun hikmetini anlayacaksin.

Ey parlak ay gibi olan ogul! Eger namaz kilacak olursan elif gibi düzgün durmalisin.

Rükûya vardiginda da dal harfi ortaya çikar. Bu söz Peygamber simdir, bilesin!

Ey harikulade ruh ogul! Insan olup bunu anlayabilirsen, secdeye kapandiginda da mim harfinin daire sekli görünür.

Anla ki \"Namaz kilmayan kisi, hiç âdem olur mu \" sözündeki sirlar sana açilir.



Oruç bir rahmet sofrasidir

Ey babalik baginin seçkin meyvesi! Ey hayat denizindeki sadefin incisi ogul!

Hasta olmadiktan ve vücudun halsiz kalmadiktan sonra Ramazan orucunu sakin geçirme.

Oruç, Allah\´in kullarina bir lütfudur. Orucun mükâfatini bizzat Allah verir.

Oruç bir rahmet sofrasidir. Oruçlu için ise nurdan bir elbisedir.

Oruç gizli tutulan gizli bir ibadettir. Onun için asla oruca riya giremez.

Oruç, Allah\´in ezelî kudret ve kuvvetine mensup temiz bir gizliliktir. Oruç melekiyet sifatina bürünmektir.

Oruç, Cennet nimetlerinin yol göstericisidir. Böylece oruçta yeme içmeyi terketmek bir rahmet sebebi olur.

Ta gecenin karanligi uzadigi bir vakitte günesin parlak yüzük tasi, senin agzina mühür vurur, yeme içme kesilir.

Artik kendi nurun parlamaya baslar ve kötü amellerin gece karanligina gömülür, affedilir.

O ne saadettir ki dudagin kapali oldugu için, yeme-içme olmadigi için bütün beyhude islerden uzaklasmissindir.



Kabe yoluna git

Ey can güllügünün taze yetismis gülü! Ey bilgi ve anlayis dimagini kokularla donatan ogul!

Yola çikacaksan mutlaka Kabe yoluna git. Gayesiz bosuna yapilmis bir yolculuk cehennem atesine götürür.

Hacer-i Esved, Allah\´in sevgili kullarinin, öperek sifa bulduklari bir tastir.

Günahlardan minnetsizce yikanip temizlenmek için Altin Oluktan rahmet dökülür.

Zemzem suyu ferahlik verici bir ilaç gibidir. Ondan içen suçlu kullara sifa verir, günahlarindan arinmalarini saglar.

\"Lebbeyk\" sadalarini çikaran nefesler göklere dogru uydular gibi yükselir, giderler.

Bu ne ikbal, bu ne saadet ve ne mertebedir ki Allah\´in evini tavaf edersin.

Arefe günü, yarligayici Allah\´in, insanlari hesap için topladigi kiyamet gününden bir örnektir.

Arafat\´in o berrakligi ve ter temizligi, satir satir günahlarin affi için berat yazmaktadir.

Orada günahtan kararmis defterler yikanmis, paklanmis ve orada günaha esir olanlar azat olunmustur.

Ihramlar içindeki hacilarin olusturduklari gümüs halkanin üstünde Rahmet dagi bir yüzük tasi gibi durur.

Ey ogulcugum! Eger sen Kabe\´nin etrafini tavaf eden bir pergel olursan, bir gün elbet kazanç noktasi sana kendini gösterecektir, karsiligini kiyamette alirsin.



Malini muhtaçlardan esirgeme

Ey sadefin kulak süsleyen incisi! Ey seref hanedaninin hayirli halefi ogul!

Üzerinde zekâta ait olan bir tanecik bile birakma. Zekâtini ver ki malin bereketi ve hayri olsun.

Zekâta ayrilan o mal Hazret-i Allah\´in hakkidir, sen de edasini ihmal etme.

Zekât, fakirlerin hakkidir. Ondan elini çekme, vermemezlik yapma ki temiz olan malini kirletmeyesin.

Zekâtini verdikçe Allah\´in emri üzerinesin ve Allah senin o malinin birine on verir.

Malinin zekâtini vermezsen bereketi kalmaz ve o nimet sende fazla durmaz.

Malin telef olmasi, zekâtini vermemektendir. Ayrica zekâti vermemek bazi musibetlere de hedef olur.

Dine uyularak verilen zekât, malin tohumudur ve zekât olarak verilen mal, bu tohum, Allah katinda kabul topragina ekilmis olur.

Serpilmis tohum yerden fazlasiyla biter ki, bu da iki âlemde sana yeterlidir.

Fakirligi ve zenginligi yaratan Allah, zekâti da fakirlere tahsis etmis.

Her seye kadir olan Allah\´in seni zengin yaratirken onu da fakir etmesinin elbette bir hikmeti vardir.

Fakirlerin hakkini kesme. Senesi geldikçe zekâtini ver.

Ayrica sadaka vererek de zekâtini tamamla. Bir mal için zekât kök, sadaka ise dalbudaktir.

Sadakadan elde edilecek sevabin siniri yoktur. Nitekim bunu kuvvetlendiren bir çok da ayetler vardir.

Fakirler zenginlerin aynasidir. Nitekim her sey ziddi ile vardir.

Eger Allah\´in takdiri, seni onun yerine fakir yaratsaydi, bunu degistirmeye gücün yeter miydi

Fakirlik olmayinca zenginligin güzelligi ve çekiciligi kalmaz. Iste Allah bunu böyle yaratmis.

Nimetin sükrüne sebep fakirliktir. Devlet ve ikbalin güzel olusuna süs yine fakirliktir.

Bu fani dünyada fakirler olmasa acaba sen zekâtini kime verirdin

Fakir, zekâti almaktan kaçinirsa üzül, alirsa da memnun ol, sevin.

Zekât, senin ikbaline ve varligina bir vesiledir. Bunu da Allah tarafindan sana verilmis bir nimet ve lütuf kabul et.

Allah\´in verdiği nimete sükretmesini bil ki ekmegin ve suyun ziyadelessin.

Fukaraya merhamet nazariyla bak. Sertlikle konusma, cömertlik et.

Malini muhtaçlardan esirgeme. Allah\´in sana verdiği nimetten açlara ve yoksullara yedir.

Kapini, fakirlerin bos dönmeyecekleri bir hale getir ve mümkün oldugu kadar ihsanda bulun.

Acikmisi doyurmak, her gün nafile oruç tutmaktan hayirlidir.

Senin elinden bir açin doymasi, nice camiyi tamir ettirmenden yegdir.

Bir susuza su vermen, her yil Kabe\´yi ziyaret etmenden daha hayirlidir.

Senin yüzünden ihtiyaç sahiplerinin sevinmesi ne büyük saadet, ne büyük yücelik, ne büyük devlettir.

O geçim mali ne kutludur ki, fakirler onunla ihtiyaçlarini karsilarlar...

Ve o mal sahibi ne saâdetlidir ki bin yere azik gönderir.

Bir fakire yardimi dokunan kisi gerçekten dine layik kisidir ve o kisinin hayri baskalarina da geçer.

Sakin fukaraya tiksinti ile bakma ve asla ihsanda bulunmaktan kaçinma.

Ihsanda bulunarak çocuklari sevindir. Gönüllerini alarak kalplerini mamur et.

Hele hele yetimlerin ve kimsesizlerin yarali gönüllerine merhem olursa...

Eger gidisatini düzelttiysen ve Allah da sana malca nimet ve zenginlik verdiyse nimete nankörlük semtine sakin ayak basma ve hem fiil, hem de söz ile sükrünü eda et.

Gerçi sükür kelimesi herkesçe bilinir, herkes sükreder, ama sen yine de can u gönülden sükret.

Hem gizli gizli ve çok çok sükret; hem de ayni sekilde ihtiyaç sahiplerine ihsanda bulun.

Allah\´in kullarini aç, elbiseye, ekmege ve yiyecege muhtaç görünce ihsan kapisini sakin kapatma ve sana hacetini bildireni sakin geri çevirme.



Misafire ikram et

Evine gelen misafir kim olursa olsun elinde bulunan her seyle sofrani donat.

Misafire kiymeti ölçüsünde tazim göster ve misafirligin sanina yakisir ikramda bulun.

Misafir kaba saba bir kisi bile olsa sabir göster ve bir tatli dil ile hatirini yap.

Misafirin gözünü hasret çektigi seyden perdeleme ve isteginin imkâni varsa onu ondan esirgeme.

Misafirin gönlünü bos kuruntulardan kurtar. Isteginin yerine getirilmesi için imkânlarinin hepsini kullan.

Misafirin arzusunu yerine getirmek elinde degilse o garibi küstürmeden geri çevirmeye çalis.



Yaptigin hayri basa kakma

Fakirlere lütuf ve ihsanda bulundugunda riyakâr davranmamak da ayrica tesekküre deger.

Eger fukaraya ihsanda bulunursan bunu gizli yap ve yardım ettigini yalnizca Allah Teâla bilsin.

Yaptigin hayri sakin basa kakarak bosa giderme, Karsindakinin utanmasina meydan verme ve ancak kendin utan.

Nice insanlar yardım istemekten utanirlar. Senin vazifen bu durumda olanlari arayip bulmaktir.

Nice ikbali ile asagilik olmus kisiler vardir ki bunlar kendi felaketlerinin ayaklari altina düsmüslerdir.

Öyleleri de vardir ki fakirlik kösesinde ayaklar altinda kalmistir da bir sey isteyip dilenemez.

Iste böyle kisiler için sen bir çare ulastiran ol, ki bu hareket altin tavan yapmakta daha iyidir.

Bu islerdeki inceligi anla ki aslinda yaptigin hayir senin kendinedir.

Eger yardiminda karsindakini incitirsen yahut riya için yaparsan, bunun hayri ne sana, ne de ona fayda etmez ve kaybolup gider.

Kimsesizlere yardım dagitmak; zenginleri davet etmekten elbette çok daha üstündür.

Oysa o zenginler hem yer içerler; hem de seni çekistirirler ve bir noksanin varsa onu anlatirlar.



Ilimlerle kendini donat

Ey edeb çimenligini süsleyen fidan; ey babasinin gönlüne ve gözüne nur bagislayan ogul!

Gece gündüz serefli mukaddes, ilimlere çalis ve hayvan gibi cahil kalma da ilim ögrenen ol.

Ilim Allah\´in sifatlarindandir ve dolayisiyla tüm sifatlarin en yücesi ilim sifatidir, ilim her seyin üstündedir.

Ilim ögrenmeye çalis ve bilgililerin bilgisi ol. Resûl-i Ekrem efendimiz ilim ögrenmenin farz oldugunu söyledi.

Yine o ilim sahibi Peygamber dedi ki \"Besikten mezara kadar ilim ögreniniz!\"

Nur diyarinin sultani ilim hakkinda \"Rabbi zidnî\" (Rabbim, ilmimi artir) istegine memur oldu.

Öyle bir ilim sehrini arayip bul ki kapisi Peygamber\´in (a.s.m.) damadi Ali olsun.

Varligin yüzünün süsleyicisi ilimdir. Var ile yoku bilme yolu, yine ilimdir.

Ilim ilâhî bir sofradir. Ilim Allah\´tan insanlara bir bagis, bir bahsistir.

Deger ve yücelik rabitasi ilimdir. Gönül berrakligi ve agirbasliligin sebebi ilimdir.

Ilim, büyüklük ve mertebenin güvenligi ve koruyucusu; ilim, dogrulugun ve talihin kopmayan bagi...

Ilim, sahili olmayan bir denizdir ki onun içinde âlim geçinenler gerçekte cahildir.

Allah, cahillik için \"ölüm\", ilim için \"hayat\"tir dedi. Sen de sakin ölü gurubuyla ayni durumda olma.

Cahillik ile ebedî hayattan mahrum olma ve iyi ile kötüyü ilim vasitasiyla birbirinden ayir.

Çesitli ilimler ile kendini donat, zihnini doldur. Belki bir gün ona ihtiyacin olur da kullanman gerekir.

Bir seyi bilmek, soruldugu zaman \"Ben onu bilmiyorum\" demekten daha güzel degil mi

Peygamber efendimizin (a.s.m.) insanlara telkini \"Ilim Çin\´de de olsa gidip aliniz.\" hadîsidir.



Ilmi ehlinden ögren

Bir seyi ehlinden ögren ve bunu yaparken utanma. Çünkü her seyin âlimligi, cahilliginden daha iyidir.

Bir seyden habersiz olan câhil nerde; her seyi bilen nerde! Hiç gören ile âmâ bir olur mu

Ne kadar ululuk ve maddi üstünlük bulsa da câhile mevki ile yücelik gelmez.

Cehalet insana bir belâ zindanidir ki içine düsenler ondan kurtulusun yüzünü görmez.

Ilim, varligin; cahillik ise yoklugun kaynagidir. Hiç var ile yok beraber olabilir mi

Ilimle ugrasmak kadar yüce bir is olmadi. Ilimden de hiç kimse elem görmedi.

Yaratici olan Allah\´in sifatlarina sinir olmadigi gibi ilmin serefine de bir son yoktur.

Sakin ilmin dis kabugunda kalma. Mânâlarin özüne ulasmaya bak.

Ilmin dis kabugunda kalmak, kusun tek kanatla uçmaya kalkmasi gibidir. Onun için sen de ilmin disinda kalmayip içine dogru yönel.

Nitekim yürünüp geçilen yer, evin disidir. Oturulup durulacak yer ise o evin içindeki halvettir.

Hiç denizin sahilinde inci olur mu Cevher istiyorsan elbette derinine dalman lâzim.



Dilinde ve gönlünde Allah olsun

Ey varlik ve vücud mecmuasinin seçkin nüshasi, ey sifat aynasinin süslü ve yakisikli resmi ogul!

Bu ögüdümü kulagina asili bir küpe eyle: \"Sakin kimseye fazilet satmaya kalkma!\"

Insani hakikate yaklastiran, Allah yolunda yüce mertebelere ulasan kisilerin temiz nefesleri, sözleridir.

Eger devrinde mürsid-i kâmil bulunmazsa, sana Kur\´an bir mürsid olarak yeter.

Arif ol, sakin ham sofu olma; gayret göster de yakin sirrina, Allah ilmine erenlerden ol.

Allah seni Kendisini bilmen için ve Ona candan kulluk etmen için yaratti.

Asil lâzim olan dünya denilen bu evin sahibidir (Allah\´tir). Cahiller ise sahibi yerine evini isterler.

Evin sahibi senin olasiya kadar gece gündüz çalis ve bunun için pervane ol.

Dilindeki ve gönlündeki daima Allah olsun. Ugruna can verdigin yer, yine Allah\´in yüce dergâhi olsun.

Cennet ümidi ve Cehennem korkusu ile çalisma. Ey gerçegi gören kisi! Cennet ve Cehennemin asil sahibini isteyip bul.

Kendini ara, bul! Sen kimsin Kim oldugunu idrak et ki iki âlem sana apaçik görünsün.

Âmâ o kisidir ki hakikat kapilari kapandigi zaman varliklari hakikatleriyle göremez.

Peygamberlerin övüncü Hazret-i Peygamber (a.s.m.) bile, hakikatler kendisine açilsin diye duada bulunurdu.



Her gördügüne istek duyma

Kimseye ihtiyacini arz etme de, minnet yükü altinda egrilme.

Istegin için agzini sakin açma; dilenme sözleriyle dudagini bulastirma.

Sana ayrilmis olan rizik elbette seni bulur. Öyleyse açgözlülükten ele geçen yalnizca yüzsuyu dökmektir.

Sana takdir olunmamis rizik ele geçmez; sana ayrilmis olan da asla baskasina gitmez.

Kiymetini bilip harcamayan için yüzsuyu, bengisudur ki Nil ve Firat nehirleri onun bir damlasina bile susamislardir.

Kiymetini yücelt, bayagi olma. Her gördügüne istek duyma!

Kimin elinde ne var ki isteyesin. Onu yahut bunu \"bana ver!\" diyesin.

O kul da Allah\´in ihsanina muhtaçtir ve Allah\´in bagisina baglanip kalmistir.

O acizin lütfedecek hali mi var, yahut sana bagislayacak mali mi var

Allah, lütfunu herkese karsilik beklemeden verir. Kulun mülkiyeti ise arada yalnizca bir vasitadir.

Gerçi sebebi terkedip bagista bulunmamak sevap degildir, ama sebep, müsebbibsiz hiçbir ise yaramaz.

Sana rizik olarak verilen seyin seni bulmasi için birinden istemeye ihtiyacin oldugunu sanma. Baskasindan isteyip de bos yere mihnet ve sikinti çekme.

Allah\´in sana bahsedecegine güven ki rizkin, sana kavusmak için senin ona olan askindan daha büyük âsiktir; sen ona yürürken o sana dogru kosar.

Allah\´in verdiği ile yetinip evciginin kösesinde rahat yasamak hostur.

Hakkin ve ruhsatin olmadan bir mala el uzatma. Halini bilecek olan, senden daha büyük ve bilgili olan Allah\´tir.



Rizkina kanaat et

Rizki veren Allah\´in sana ayirdigina gönlünü bagla, razi ol ve her ne verdiyse ona kanaat et.

Rizki hikmetle veren Allah, senin halini bilir ve rizkini, ihtiyacin oldugu anda gönderir.

Senin rizkin sadece herhangi bir mal dolayisiyla degildir. Rezzâk olan Allah, baska sebeplerle de sana rizik ulastirir.

Para, yenilen sey degil, sadece rizkini saglamada bir vasitadir. Sonuçta yenilecek sey, yine Allah\´in yarattigi nimettir.

Eger altini ve gümüsü harman etsen; ekmek, pirinç ve yagin yerini tutmaz, altin ve gümüsü dislerimizle yiyemeyiz.

Fakirlik seni hiç korkutmasin ki, nimetin sahibi olan Allah, hiç kulunu aç birakir mi

Minnet ile olan nimeti yeme, hatta kokusunda minnet olan gülü bile koklama.

Ey babasinin cani! Eger sana birisi birsey verirse sakin alma, doygun ol.

Gözünü ve gönlünü zengin tut. Lütfen açgözlü ve asagilik olma.

Ancak sana ikram eden gerçekten sadik dostun olursa ve külfetsiz karsiliksiz ikramda bulunursa kabul et.

Sen de o dostuna karsilik ver ve onu ikram ile mükâfatlandir.

Vefa elini vadeye açik tut. Kime bir vaadde bulunursan yerine getir.

Zimmetinde bulunana ve himmete vade vermeyi borç bil. Vadettiginden geri dönmeyi kisiligine kusur say.



Söyledigin az, manasi çok olsun

Dostunu bir latifeye feda etme ki, tuz ekmek hakkini ara yerden kaldirip atmis olmayasin.

Bunlar samimi dostlar için nefret sahibi olur. Sonunda mutlaka bir kötülüge sebep olur.

Latifenin bile ki zarif ve nükteli olursa güzeldir bir tarafi yanar ates gibidir.

Hele hele dostlarin kalbine saplanan bir söz okuna, yergi ve alaya latife demek bile olmaz.

Kasten yapilmis keskin basli kirici bir latife, dostlarini agzina kadar dolu bir çekisme içine sürükler.

Zarif kisilerin latife dedikleri sey, yerinde söylenmis cilveli güzel sözdür.

Söyledigin az, mânâsi çok olsun ve asla kimsenin gönlünü incitmesin.

Söyledigin söz, gönül bagindan yeni koparilmis bir gül olmali, onu duyan da içindeki mânâ ile bülbül olmali.

O söz, gül kokusu gibi gönülleri açmali ve gönüllerden kinleri gidermeli.

Gönüllere vuslat müjdesi gibi olmali, onu isiten ragbet ile sevke gelmeli.

Böyle olursa latife ne güzel. Eger böyle olmazsa onu terketmeyi amelin hayirlisi say.

Kimseyi kötüleyip dedikodusunu yapma. Bunu yapmak akilli kisiler için bir ayiptir.

Dedikoduculuk ve baskasini kötülemenin lüzumu ve lezzeti yok. Üstelik günahi, diger suçlardan da fazla.

Bunlari yaparsan dostlarin senden emin olamazlar ve adin anildikça senden nefret ederler.

Dedikodu ve baskasini kötülemek, onu yapan kisiyi de kötü andirir. Zaten bu tip kisilerin nasibi de yoktur.

Allah seni bu tür islerden koruya. Temiz kalpli ve rahat canli olasin ey ogul!



Herkesle iyi geçin

Ey yol ve yordamin üstün vasiflarinin bakis dikicisi, ey red ve kabulün manzarasina bakan ogul!

Komsularina egri bakisla bakma! Mahrum ve düskünlere iltifatta bulun!

Konu komsuyla iyi geçinerek onlarin hakkini gözet! Kimse senden incinmesin!

Tek basina bir lokmaya agiz açma, yediklerinden onlari da faydalandir.

Sana ihtiyaçlari oldukça onlara yardım et, civarini düskünlerin siginacaklari bir yer haline getir.

Kimseye kin ve düsmanlik gütme. Iyi geçinmeyi terk etmeyi de âdet edinme.

Öfke, hiddet ve kin gösterme! Kimseye alnini kiristirarak bakma!

Herkesle iyi geçin! Cimri de olsa herkes ile gönlün hos olsun!

Dostlanrinin haricinde bir kimse de olsa onlari incitme! Hoyrat teklif ile kalplerim kirma!

Kimse senin suratindan muzdarip olmasin! Bütün dünya iyi huyunun esiri olsun!

Kimseyi eziyet ile incitme! Hatta sana eziyet etse bile onu azarlama! Dostlarina yar ol, yük olma! Kötü huy ile kalplerini kirma!

Eziyet ile kimsenin canini sikma, gönüllerini yapmaya çalis, sakin yikma!

Sakin kimseye karsi iddiacilikla direnme! Böylece inatçilardan Settâr (ayiplari örtücü olan Allah) seni saklar!

Bir baskasi için vâsi, kefil ve vekil olup haksizlik yüzünden dünya ve ahirette zelil olma!

Mahkeme salonuna hiç yolun düsmesin. Sakin basini kuru kavgaya bulastirma!

Insanlarla kavga ve çekisme halinde olanin eline rahatsizlik ve sikintidan baska birsey girmez!

Kimse ile inatlasma ve kimseye ayak direme ki bunlar, düsmanlik atesini tutusturur!

Kötü is için adimini atma ve bir elin daima hayirda olsun!

Padisahin (idarecinin) kapisina sikâyet dolayisiyla varma, sana kötülükte bulunani Allah\´a havale eyle!

Elin gögsünde bekle ve dervis tavrinda ol! Böylece gam yemez ve dertsiz tasasiz olursun!



Huyca zengin ol

Ey hayat denizinin en birinci incisi; ey güzel vasiflarin seçkin örnegi ogul!

Mahrum oldugun iyi huylari bir say hele! Sonra da mülayim gönüllü ve dervis yaratilisi ol!

Huyca zengin, aliskanlikça alçakgönüllü ol da böylece kurtulus gülistanina kök sal!

Çatik kas ve karisik alin, suratini burusturmak, iyi ahlâka hiç de uygun düsmez.

Ahlâkça iyi yaratilisli ve mesrebce genis olmak, kalp aynasina parlaklik verir.

Güleryüzlülük rahmet alametidir. Surati eksitme ise nefrete sebep olur.

Kötü huy, kötü aliskanlik ve kötü mesreb, sahibini, ebedî olarak istenmeyen kisi yapar. Baskalari ondan kaçarlar.

Her kimin ki isi büyüklenme olsa, gidisati ve hareketleri baskalari tarafindan hazmedilmez.

Gururlu olmak seytanin sifatidir. Gururlu kisi tipki seytan gibi Allah katinda kovulur.

Büyüklenen kisilerle oturup konusma. Bu tip kisilerden daima kaçin.

Eger onlarla bir arada bulunmak kaçinilmaz olursa, artik çaresiz sen ona karsi tevazu göster.

Gerçi akilli kisiler seker gibi tatli bir söz söyleyip \"Sana karsi kibirli olana sen de kibirli ol\" dediler.

Lakin yine de onun bir ucu kavga ve kötülüge çikar. Onun için sen yine de onu tevazu ile savustur.

Kibir ve gurur insanin yaratilisinda mevcuttur. Bunlar müzmin bir hastalik ve bir nasir yarasidir.

Bu vadiye düsen kisi iflah olmaz. Onun kötü hastaliklari düzeltilmez.

Sakin mertebe ve makam sarhosu olma; Allah\´tan gelen kötü seylere de karsi durmaya çalisma.



Kimseye büyüklük taslama

Büyüklük ve ululuk, Allah\´a aittir, kullarda bu sifatlar bulunmamali.

Yaptigin her sey kullara yakisir sekilde olsun. Allah\´i gücendirecek bir seye sakin elini uzatma.

Sende kibir ve gurur göründügü zaman Allah, boyunu ikiye büker, sirtini yere getirir.

Tutalim ki merteben dokuzuncu kat göge çikmis olsun, sonuçta yine de Allah\´in alelade bir kulusun.

Sertlik ve kabalikla halki kapindan kovma. Kimseye el ve etegini öptürme.

Merteben ve yerin ne derece yüksek olursa olsun etegini öpülmekten uzak tut.

Insan olarak sana düsen, yüzünü yere sürmendir. Hele el-etek öptürmek de asla kula düsmez.

Kendin için ayip olan bir seyi aklindan bile geçirme, elinde oldugu müddetçe sakin basa geçme, idareci olma.

Gerçekte devlet idareciliginin davacisi çoktur, onun için o makamda senin kiymetini bilemezler diye korkarim.

Sakin kimseye büyüklük ve kibir satma ki kimse de seni saymamazlik yapmasin.



Edep insanin süsüdür

Halka yumusaklik ve alçakgönüllülükle selâm ver, onlarla bulus ve sakin onlara, ayaga kalkma külfetini yükleme.

Sana hürmet gösterilirse ne güzel; sana hürmet göstermeyen cahil ile de sakin takisma.

Utanma duygusu ve edeb sende mevcut iken elbette bunlar senin sayginligina sebeptir.

Utanma duygusu iman nurunun süsüdür. Utanmazlik ise dünya ve ahirette ne yaman seydir.

Yolu yordami iyi huylulukla göz önünde bulundur da hayatinin nasil tazelesiverdigini gör.

Edep insanin süsüdür. Edepsiz ise seytanin arkasindan gidendir...

Hazret-i Allah hâzir ve nazir, her yerde daima mevcud ve her seyi görücü iken, sakin Ona karsi edebini terketme.

Peygamberler sözüne uyup \"Basit de olsa her kisinin yüzüne gül.\"

Peygamberler meslegini kabul et ki Peygamberimiz böyle yapmakla emrolunmustu.

Böyle yapmazsan zaten rahat edemezsin. Âlemin övüncü olan Peygamber dedi ki: \"Hikmetin basi yüze gülmedir.\"

Sebepsiz yere insanlarla kavga etme ve asagiliklara karsi yüze gülme siperini terketme!

Dünya mihnetinden emin olmak için böyle kisilerin yüzüne gülmekten daha saglam bir kale olamaz.

Rüzgâr gibi her yere girip çikma, günes gibi de her kapiyi dolasma.



Herkesi sirrina ortak etme

Ehli olmayan kisilere sirrini açma. Âdilere, layik olmayanlara da meclise girmeleri için yol verme!

Herkesi sirlarina ortak edinme; sirrini pazarlarda satilan süs mali haline getirme, pazara düsürme.

Herkesin sözünü sadakatle ve dostça söylenmis sanma; lakin herkesi de iki yüzlü kabul etme.

Kimsenin seni methetmesiyle gururlanma, nefsini kirmaktan, körletmekten da sakin geri kalma!

Yüzüne karsi yapilan övgü ve medih, elbette gösteris pisligine bulasmistir.

Seni yüzüne karsi söz söyleyerek övüyorlarsa, o sözlerin uyuz hastaligindan bir farki yoktur.

Bu kisiler senden ümidi kestikleri andan itibaren bayram bile olsa artik kapini çalmaz, yanina ugramazlar.



Bir söyle, iki dinle

Ey ogul! Baskalarinin evine davetsiz olarak gitme! Hatta her davet edildigin yere degil, hürmet ehli olanlarin evine git.

Vardigin meclis dogru yolda insanlarla dolu olmalidir, fesat ve kötülük kumkumasi olmamalidir.

Gerçi davete icabet etmek gerekir, ama davet, kötülük ve dedikodudan da emin olmalidir.

Öyle kötü meclisler sana bir oyalanma yeri olamaz, oralar senin namusuna leke düsürür.

Mecliste sürekli susup durma; yeri geldikçe dil ol, yeri geldikçe kulak!

Sözünü mümkün oldugu kadar kisa tut ki, inci ve mercan gibi degerli olsun.

Söz söylerken sana \"söyledigi az, mânâsi çok\" hikmetinin mânâsi bir gidis yolu olsun.

Insanlarda bir dil, iki kulak vardir. Öyleyse sen de bir söyle, iki dinle.

Gerçi çok konusan hafiflik eder, bos konusur; buna karsilik, dinlemeyi tercih eden agir baslilik eder.

Sözü ne kisa, ne de uzun söyle. Sözün ne zaman söylenmesi gerektigini iyi ayarla ve sözünde ne hafif ol, ne agir.

Irfan ve olgunluk metaini teraziye koyan bilgeler dedi ki: \"Çok söz ancak Kur\´an\´a yarasir.\"

Söyledigin sözü tekrarlama, bir seyi iki defa söyleme.

Tekrar edilecek söz ya zikir, yahut Allah\´tan bagislanmayi isteme sözü olmalidir:

Zikir yaparken alenen dudaklarini kipirdatma, zikir ve Allah\´i anis gizli gerektir.



Kimsenin ayibini yüzüne vurma

Riyakarlik meclisine asagilik kisiler katilir, ondan elde edilen sonuç da fenaliklarin yagmalanmasi olur.

Kimseye sertlikle cevap verme, bilakis lütuf ve yücelikle hitap et.

Kimsenin ayibini yüzüne vurma; bir kisi ayipli da olsa onun sözünü sonuna kadar dinle.

Asla kimseyi cahillikle suçlayip da Allah\´in yarattigi bir insani ayiplandirma.

Aman ha! Kimseyi ayibiyla ayiplama! Böyle bir seyin sonucu ebedî bir tasa olur.

Ilim cevherini sana bagislayan Allah, sana ilmi; ona da cehaleti uygun bulmus.

Bu, Allah\´in hikmet rabitasidir, kudretin adilce verdiği kismetidir.

Bu söz dudaklarinin bir süsü olsun: \"Kimsenin ahim alma, halin yaman olur.\"

Cefa ve sitem isini terket. Aman ha! Kerem et de kötü bir is olan kalb kiricilik yapma.

Cancagizim! Hele ne yaparsan yap da, tek kalb kirici ve kesin dilli olma.

Hatir yikmak günahlarin en büyüklerindendir, hatta bütün günahlarin en kötüsüdür.

Bunun yerine kalbleri kazanmaya, hatir yapmaya çalis da Allah\´in Ars\´ini harap etme.

Hiç Yüce Allah, mamur birer ev olan kalblerin harap olmalarina razi olur mu



Kalbinde hileye yol verme

Ey söz meziyetlerinin sayfasini okuyan, ey olgunluk mektebinden dersler ögrenen ogul!

Bosbogazligi ve ikilik çikarmayi aliskanlik edinme ki bunlar baglilik sarayini berbat ederler.

Kalbinde hileye sakin yol verme. Budala olabilirsin, saf olabilirsin, ama sakin pinti olma.

Ah o hilekarlik ve düzenbazlik! Aman ne kadar da istenmeyen birer istir. Onlari yapan kisiye kazandirdigi ise sadece ortaligi karistirmaktir.

Bunlar seytanin islerine yol gösterir, bu isin cezasi da zindandir.

Hile yaparak fitneler koparanlar, hayir için bir zerrecik bile agizlarini açmazlar.

Böyle kisiler diger insanlar tarafindan ayiplanmis olurlar. Yaptiklarindan ellerine geçen ise, hayir ve bereketten mahrum kalmaktir.

Bu kisilerin kazandigi ve ele geçirdigi tek sey kötü söhrettir. Üstelik günleri de gam ve sikinti içinde geçer.

Su atasözü halk arasinda meshurdur ki: \´\"Hileci kisiler kolay kolay can veremezler.\"

Haksizlik, nifakçilik, sözünde durmama, dedikoduculuk, kötü düsüncelilik ve kötü ahlak... Hepsi, cehennem ehlinin sifatidir ve imanli kisiler için kötü hareketlerdir.

O din serveri Peygamber (a.s.m.) dedi ki \"Müslüman, halkin dilinden ve elinden emin oldugu kisidir.\"

Ey iyilik sahibi olan kisi! Imanli kisilerin irzi, mali ve kani, insanlara Allah\´in birer emanetidir.



Borçtan çok sakin

Ey babasinin cam! Su sözümü kulagina küpe et: \"Borçtan çok sakin... Borç insani perisan eder, eger kisi Eflatun kadar akilli bile olsa, borç onu deliye döndürür.\"

Borç kültürlü insanlari aptal eyler, hatta kisiyi, kahramanlarin en kahramani bile olsa kadin gibi korkak eyler.

Borçlu kisinin vücudu sihhatli, ama içi hastadir. Borçlu, alacaklisinin karsisinda da boynu bükük bir köledir.

Borçlunun borç vadesinin gelmesi, ona canini teslim edecegi anin gelisi gibidir. Borcunu veremedigi için çarptirildigi hapis cezasi ise ölülerin mezari sayilir.

Hele alacaklisi da ser bir kisiyse, her gün kafasini düsünce ve kederlerle doldurur.

Faiz geliri de sermayeye eklenince bu faiz yükü insanin belini büker.

Alacaklisi faizi de dahil, borcun ödenmesini istediginde \"Kanun böyle emrediyor, ödeyeceksin\" der ve yalanci sahitleri de yardima çagirir. Yani borcun faizini ödemekten aslini ödemeye firsat kalmaz.

Bu yolla borçluyu cefaya sürükler ve zavalli dertliyi bir de halka rezil eder.

Ey gözümün nuru! Bu tür borçtan Allah Teâlâ seni korusun.

Borçlanmamak için elbiseni ve çulunu satsan daha iyi. Borçsuz olarak aç ve çiplak yatmak, borçlanmaktan iyidir.

Rehinsiz ve kefilsiz sakin kimseye mal verme ki, sonra bu hususta anlasmazlik çikar.

Halkta Allah korkusu azalmistir, onun için, baltalama ve inkâr, hemen hazirdir.

Bazi güçlü kisiler de vardir ki haklinin hakkini vermemekte üstlerine yoktur. Bu kisilerin yaptigi is inkâr ile inkarlarini ispat için ettikleri yemindir.

Sonra bu hengame giderek büyür ve senin hakkini sana vermez de hakimlere rüsvet olarak yedirir.



Er kisi yalana tenezzül etmez

Ey cömertligin son yüksek mertebesinin en güzel süsü, ey varlik okulunda edeb ögrenen ogul!

Yalan ve asli olmayan seyi sakin söyleme ki kendi söz sabahinda parlaklik olsun.

Er olan kisi, yalana tenezzül etmedigi gibi yalanin kötü sonucuna da tahammül etmez.

O kötü kisi ne utanmaz ve arlanmazdir ki, yalan ile agzini pisletir.

Yalanin ki asli olmayan bir sözdür Islâm inancinda girecegi bir kapi yoktur.

Bütün islerin bozuklugunun asli, yalandir, Akil sahibi kisiler onu yapmaz.

Ancak gayesi, düsmanlari ortadan kaldirmak olan yalani söylemek kötü degildir.

Yoksa her yalan söz, aykiriliklarin özüdür; zaten böyle söz de bos lakirtidan baska bir sey degildir.

Yalan söyleyen bu tip kisilerle dostluk kurmaktan sakin ki onunla sohbet etmekten dolayi kisiye Cehennem atesi isabet eder.

Âlemlerin övüncü, Peygamberler sultani Hz. Muhammed (a.s.m.) dedi ki \"Bir agizdan yalan söz çiktiginda... O

taraflara kötü bir koku yayilir ve oralara melek inmez... Yalanin söylendigi yer merkezinen 30 mil kadar bir daireye o pis kokudan dolayi melek ugramaz.\"

Inkarcinin inkâri çok kuvvetli olmazsa, kendi sözünü yeminle kuvvetlendirmeye kalkma.

Nice insanlar var ki yalan söyleyip asli olmayan seyler anlatarak övünürler.

Sonra da yalanini tasdik ettirmek için yemini, sözün dogrulugu hususunda sikica baglanmis bir kemer haline getirirler.

Allah yolunda ilim yapmis ugurlu kisiler, can verirler, ama yine de Allah adi vererek yemin etmezler.

Ancak bilgisiz cahiller, ahmaklar ve inatçilar, yemin ederek, sözlerini kuvvetlendirmeye çalisirlar.

Nice dinsiz ve mezhepsizler görmüsüz ki her sözlerinde üç kere yemin ederler.

Çok yemin edenler imanli kisiler degildir. Hatta üst üste ettikleri yeminler de yalanciliklarinin sahididir.

Bundan daha igrenci, nice hirsiz ve kötü kisilerin yalanlari ile âdeta veli imis gibi hareket etmeleridir.

Bunlardan bir çogu, güya kerametlerinin söhretine parlaklik vermek için yalan rüyalar uydururlar.

Asli olmadigi halde takva ve dogruluk satanlar iki âlemde kurtulus yüzü görmezler.



Baharda gezintiye çik

Ey Allah\´in yarattiklarini temasa eden ogul; ey akillilik ticarethanesine dünyaya nazar eden ogul!

Gezip dolasma mevsimi olan bahar aylari gelince gezintiye çik.

Bazan yesillikle dolu yerlerde dolas ve Allah\´in rahmetle ortaya koydugu esere bak.

Allah\´in yaptiklari hakkinda gözünü dört aç ve gör ki O, ölü topragi, bahar mevsiminde yagmurlar ile tekrar diriltmis.

Yesilliklerin, kirlarin kirmizisi, sarisi ve beyazi hep o yesillikleri ortaya çikaran Allah\´a isarettir.

Kirlarin taze fidanlarinin salinislari, insanin gönlünde keder birakmaz.

Gül bahçesi taraflarindan akan o tatli sular, cosku kusuna kanat ve telek yetistirir bitirir.

Dere kenarinda yesillikler ne güzeldir, yasemin renkli selvilerin cilveleri ne hostur.

Güzel sesli bülbülün nagmeleri, insana can bagislar.

Insanligin, nefsin çektiyse kuslarin sakimalarini da dinle...



Gece sabirla sabaha kavusur

Ey ebedî yücelige dogru kosan; ey ümit geliniyle yüz-yüzelik süren ogul! Islerinde acele etme, sabret. Sabir kapi üzerinde duran, sikintilardan sonraki sevinç anahtaridir.

Sabir ile düsmanlar dost; yol kesiciler yol gösterici olur.

Her isin dügümünü çözen sabirdir. Karanlik gece bile sabreder de sabaha erisir.

Sabûr Allah\´in isimlerinden biridir. Sabir sonsuz hikmetlerden bir hikmettir.

Hikmetler söylemede sekerler yiyenler \"Sabir, sikintidan sonra gelen sevincin anahtaridir\" dediler.

Cennet ve Cehenneme hayret edenlerden olma da onlarin sahibi olan Allah\´a karsi inleyici bir âsik ol.

Seher vaktinde yatma da uyanik ol; o vakitte kendini af dileme seccadesine ada.



Gaflet elinde oyuncak olma

Ey olgunluk denizinin incisinin soyundan gelen ogul! Su söyleyecegim inciler kulagina küpe olsun:

Asla oyuna ragbet etme ki gaflet elinde oyuncak olmayasin.

Tavla ve satranca gönül baglayici olma ki bunlar insana sikinti sermayesi olurlar.

Gerçi onlari bilmek bilmemekten iyidir, ama bunlarla ugrasmak da bosuna ve gereksizdir.

Onlarla ugrasmak yerine insan gibi söyle Allah\´in huzurunda ise yarayacak seylerle mesgul ol.

Kur\´an okumak, zikredip salavat getirmek varken vaktini oyuna harcama.

Allah\´in insanlara gerçek bir lütfü olan nefes hazinesi adi hevesler ugruna harcanirsa yaziklar olsun.

Irfanin varsa anla ki, dostlarin, \"Vakit nakittir\" diye söyledikleri iste budur.

En tatli zamanlarin mayasi, degersiz seylerle ugrasirken yagmalanmis olursa yaziklar olsun.



Seytanin bayragini yükseltme

Ey kaynasma ve dostluk kitabindan ders okuyan; ey sohbet usullerinden edep ögrenen ogul!

Sakin ha, söz tasiyicilik yapma ve kogucuun sözüne postaci olma.

Kulak kâsesine giren sözleri tellallik yaparcasina ona buna satma.

Seytanin bayragini yükseltici olma ve insanlari birbirine düsürme.

Dilini sözler için bir cadde eyleme de, sana laf tasiyici demesinler.

Bir meclisten baska bir meclise söz getirme ve agzini emanet sandigi yap.

Agzini ve kulagini emanete sadik eyle. Eger sorsalar bile iyilikleri için inkâr et.

O mânâ sultani Peygamber Efendimiz \"Lüzumsuz ve malayâni bos söz söylemeyi terketmek dinin güzelligidir\" dedi.

Sohbeti baskalarina nakletmek bozgunculuk çikarir. Samimi dostluklarin sebeplerine kitlik verir.

Ayrica çekisme, bozgunculuk ve fitne koparir; hatta belki de vurusmayi dogurur.

Kimde bu sifat yerlesmisse, o kisi sikinti diyarinda basibos biri haline gelir.

Akranlari arasinda yerilir ve kötülenir olur. Onun gelisini bir çok kisi ugursuzluk diye nitelendirir.

Onun vardigi yerde susar konusmazlar ve \"Kendinizi kollayin münafik dedi\" derler.

O mânâ hirsizi ve haber casusu; sohbetin hepsini sabirsizca ve aninda baskalarina aktarir. Allah kimseye böyle bir huy nasip etmesin.

Edep meselelerini ögreten hoca, mecliste söylenenlerin hepsine \"Emanettir\" dedi...

Ayip, yüzlerce ayip ki Müslüman bir kisi, söz terazisini bozsun...



Laf tasiyan nasil çalisir

Bosbogaz ve asagilik birçok kisiler vardir ki söz tasimak için hizli hizli solurlar, kosarlar...

Ta ki bir an önce baskalarina yetistirmek için oturamaz ve yeni getirdigi dedikodu haberini söylemedikçe duramaz.

Nefsine iki nefeslik bir zaman bile sahip olup, hiç olmazsa o meselenin açilmasini beklemeye de sabredemez.

Dagarciginda her ne varsa hemen bosaltiverir. Heybesinin hemen basini asagi getiriverir.

Ne duyduysa tami tamina nakleder; hatta birazini da kendi kesesinden uydurur.

Laf tasiyici, bir sirke tulumuna benzer ki söz tasimazsa çatlar gider.

Gammaz, bedava gönüllü olarak kedere bulasmistir, baskasinda gördügü bir dert ile ortak olmustur.

Baskalarinin sikintisindan o zevk alir. Kimde bir keder görse kendisi sevinir.

Dili bir kursun; hasin agzi da bir tüfek... Bir nefeste savas kivilcimlari koparir.

Onu ateslemeye basladigi zaman, birini de bozgunculuk için saklar.

Anlatacaklarini bitirdigi zaman artik duramaz ve hizla oradan da ayrilir.

Bu sefer canini baska bir meclise atar, her ne yapildiysa orada da satar.

Böyle böyle laf tasiyarak aksama kadar bütün sehri bastan sona dolasir.

Onun huyu, âdeti ve isi budur. Gece gündüz biricik düsüncesi budur.

O soysuz, böyle halkin arasina düsmanlik birakir ve o huyu; evladi ve neslinde de fasilasiz devani eder.

Böylece iki topluluk sikinti ve üzüntüleri hedef olur. Artik aralarinda sulh bile olsa isin tadi kaçmistir.

Onun yaptigi bozgunculuk dillere düser ve bu arada kendisi de satilir gider.

Onun ahiretteki tek isi inleyis ve çigliktir. Çünki Allah \"Fitne çikarmak, adam öldürmekten daha siddetlidir\" buyurdu. Nice esekler, nice haber ve hadiseler için agizlarini ve kulaklarini bunlara vakfetmislerdir.

Sakin böylesi kötülüklere bulasmayasin ki iki cihanda rahat olasin!



Doktorlugun ve tibbin önemi

Ey salinan ruh gibi güzel olan ogul! Mümin olan kisiye hekimlik ile din bilgilerini ögrenmek farzdir.

Ilimlerin önemlileri içinde ilk sirayi tib alir. Tib ilmini delilerden baska hiç kimse inkâr etmez.

Içinde hekim olmayan bir sehirde oturmak caiz olmaz.

Hangi bayindir yer ki orada tib bilgisi yoktur; orada insanlar ölümü hak etmislerdir.

Allah, ilaç olmak üzere bitki köklerini hastaliklara bir sifa sebebi olsun diye yaratmistir.

Adina hekîm denilmeye layik, gerçek doktorlara hazik, usta hekim denir.

Doktorlar, çesitli ilimleri görmeye muhtaçtirlar ki her birinden bir parça nasip alsinlar.

Hastaligi, kisinin nabzini yoklayarak anlayabilmeli ve sehadet parmagi, yoklamak suretiyle hastalik casusu olmalidir.

Tedbirlice ve denenmis sekillerde ilaçlar vermeli ve asla cahillikle insan yaratilisini bozmamali.

Doktor, hastaya sihhat rehberi olmali; aksine hastaligini kuvvetlendirmemelidir.

Hastaliga, kurallari ile sifa tedbiri almali; yoksa insanlari kobay olarak kullanmamalidir.

Cahillik nesterini kan dökmek için kullanmamali ve yüce ömrün yol kesicisi olmamalidir.

Surubu, sinir agrilarini dindirmeli; yaratilisina zarari olan hastaliktan yok etmelidir.

Tecrübesiz ve deneyimsiz bir heveskâra, gerçek doktor denmez.

Kendi kendine doktorluk yapmaya kalkisan kisi doktor degil, öldürücü bir hastaliktir.

Birçok acaib kisiler, tabiblik sevdasindalar ve kendi hayalleri ile doktor geçinirler.

Böylesi, tibba ait birkaç deyim ögrenmis ve kendisini adeta Eflatun yerine koymustur.

Sokrat\´i bile kendinden küçük görür. Hatta Bokrat\´i kendi talebesi kabul eder.

Onun derdi ya para yahut söhret kazanmaktir. Yoksa hekimlik arada yalnizca bir vasitadir.

Bu meslek hakkinda sadece sanilariyla hareket eder, yoksa ehlinden ögrenmis degildir. Onun için cahilliginden dolayi hastalari öldürür.

Nerde bir hasta görse pervasizca hemen nabzina yapisir, tabiî tutacagi yeri bilmeden.

Uzvun sertligini yumusakligindan bile ayiramaz; hatta vücudun kizarikligini bile sari sanir.

Insani ölüm içkisiyle sarhos eder de zavallinin ömür agacini kiriverir.

Ilaç sisesi görse, sarap sisesi sanir. Hacamatçi kabini görse, su kâsesi sanir.

Ishale karsi yumusatici sivilastirici ilaç ile yol açikligi verir; kabiz olanin imdadina da perhiz ile yetisir.

Kara sevdaya karsi kara patlicani ilaç diye verir!. Sarilik hastaligiyla karsilassa hemen kan alir!

Gerekmedikçe hiç bosuna vücudunu yorma da, bedenini deneme tahtasi yapma.

Gerektigi zaman da hiç geciktirmeden usta bir hekimin söyledikleri dogrultusunda çaresine bak.

Üstadini buldugunda derdinin çaresini ara. Kabiliyetinin derecesini bir tart.

Sancilarin olmamasi için sana Peygamberimizin gösterdigi doktorluk kafi. Zira Peygamberimiz Muhammed Mustafa\´nin hekimligi ilgilendiren tavsiyeleri sifali bir tibdir.

Peygamber mide için \"hastaliklarin evi\" perhiz için de \"çarelerin basi\"dir dedi.

Bu kurali daima göz önünde bulundur ve sakin bunlarin derecesini arttirma.





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)