Thread Rating:
  • 12 Vote(s) - 3.33 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Kuranda Yunus Aleyhisselam Kıssası
#1
Dini-1 


Kuranda Yunus Aleyhisselam Kıssası

Kur’an-ı Kerim’de müstakil bir sureye ismini vermiş olan Yunus ( a) ; aynı zamanda Allah tarafından, Zünnun ve sahib-i Hut ( balık sahibi ) olarak isim­lendirilmiştir.
“Zünnun’u da an; hani öf­kelenerek gitmişti de biz kendi­sini asla sıkıştırmayız zannet­mişti.” ( Enbiya, 87)
“ Sen Rabb‘in in hükmüne sabret , sahib-i Hut ( balık sahi­bi ) gibi olma. " ( Kalem, 48 )
Yunus’un ( a) balık sahibi olarak nitelenmesinin sebebi, onun balığın karnına hapsedili­şinden gelmektedir . Yoksa ba­lıkçılık ve buna benzer bir iş yaptığından dolayı değildir.
Yunus kıssası hakkında Kur’an-ı Kerim’de dört yerde işaret vardır. Yunus Suresi, Enbiya Suresi Saffat ve Kalem surelerinde kıssa hakkında de­taylı olmayan ve fakat kıssanın amacını en beliğ biçimde ifade eden ayetler yer alır.
Şurası muhakkak ki Yunus kıssası hakkında Kur’an’ın iniş dönemi esnasında yaşayan müşrikler, atalarından gelen lafzi olan bir tevatür ola­rak ve de Ehl-i Kitab sahiple­rinden edindikleri bir takım tahrif edilmiş , kıssanın indiriliş ama­cından uzaklaşmış tarihi ve biyografik bilgi konumunda olan bilgilere sahiptiler.
Bu hususta Kitab-ı Mukad­deste Yonah – Yunus - adlı bir kitabın bulunduğu ve orada anlatı­lanların ; Kur’an’da anlatılan Yunus kıssası ile ortak niteliklere sahip olduğu görülmektedir .
Ancak gerek Kitab-ı Mukaddes’te yer alan metinler ve gerekse müşriklerin Yunus @ hakkında edindikleri tevatürler , insanları hidayete sevk edecek bir amil olmaktan öte , tarihsel , coğrafik ve biyografik hikâye niteliğine bürünmüş bir efsane niteliğine sahipti .
Bu yüzden Cenab-ı Hakk , Yunus kıssasını , vermek istediği mesaj ve mesajlara tahvil edecek özellikte tekrar inşa ! ederek , tüm insanların konumlarına göre bu kıssadan ders alıp ,Allah’ın birliğini tasdik etmelerini sağlayacak biçimde Kur'an'ı Kerim'de muhataplara sunmuştur .

Yunus peygambere baskı ve iftiralar :

“ Doğrusu Yunus da Resul­lerindendir . ” ( Saffat, 139 )
Putperest bir toplum içinde yaşayan Yunus ( @ Allah tara­fından elçi olarak seçilir . Al­lah’tan aldığı vahyi insanlara iletmesi , onları İslam’a davet etmesi için görevlendirilir.
Allah Kur’an’da elçilikle gö­revlendirdiği peygamberler arasında Yunus'u @ da sıralar .
“ Nuh ‘a, ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimizi , İbrahim‘e , Ismail‘e , Ishak‘a ve Yakub‘a , torunlarına , Isa'ya , Eyyub‘a , Yunus‘a , Harun‘a ve Süleyman‘a vahvettiğimiz gibi , şüphesiz sana da vahvettik’’ ( Nisa, 163 )
Yunus peygember bugünkü suriye ve ırak sınırları içersinde yer alan topraklarda hüküm süren Asur kırallığının en büyük şehirlerinden olan Ninova'da elçilikle görevlendirilmiş bir resul'dü . Ninova Kur'an'da " yüz bin veya daha çok " 37 / 147 kişinin yaşadığı Asurluların başşehir olarak kullandıkları bir yerleşim merkeziydi .
Tevrat'ta ise Ninova şehrinin evsafı hakkında şu bilgiler verilmektedir . " Nineve çok büyük bir şehirdi genişliği üç günlük yoldu . " Yunus kitabı bab 2 ; 3 " O şehir ki orada sağını ve solunu seçemeyen yüzyirmi binden ziyade insan , bir çok da hayvan var . "Yunus kitabı bab4 ; 11
Yunus@ risaletle görev­lendirildikten sonra büyük bir çaba ile kavmine ;
putlara tapmamalarını , eşi ve benzeri bulunmayan , doğmamış ve do­ğurmamış bütün kainatın yaratıcısı olan Allah’a tapmaları­nı , ona kulluk etmelerini ilan etmeye başladı .
Taptıkları putların onlara bir faydasının olamayacağını , kendilerine fayda ve zarar vermekten aciz durumda olan bu putları terk etmelerini , her fırsatta insanlara bildirdi .
Yunus'un @ tüm uyarılarına rağmen kavminin inkarcıları onun aleyhine bir tutum içinde olmaya devam ettiler .
Ninova'lılar Yunus'un sürekli uyarılarına rağmen ; Onun verdiği mesajları kale almı(Zeker) , Yunus'u @ yalancı , büyücü , insanları yönetme heveslisi biri olduğunu öne sürdüler .
Yunus'tan @ mucize talebinde bulu­narak ; yanında melekler ol­masını istediler . Daha neler ne­ler... Maksatları peygamberi zor durumda bırakmak , onu toplu­mun gözünden iyice düşürmek­tir .
Her seferinde Yunus’a @ elle ve dille saldırıda bulundu­lar . Onun direncini yıkmaya ve söylediklerinden vazgeçirmeye çalıştılar . Bu baskılar her ge­çen gün daha da artarak sürdü .
Kavmi sanki taş kesilmişti , Yu­nus’un uyarıları hiç işitilmemiş gibiydi .
Yunus @ insanların ilahi mesaja olan duyarsızlığına ve gördüğü haksız tepkilere öfkelenmiş , bunalmaya başlamıştı . Kendi kendini yemekteydi .
Aslında onun bu hali peygamberlerin müşfik vasıflarından biridir . Onun derdi , kendi kendini yemesi , kavminin Allah' itibar etmeyerek , şirkte ısrar etmesi , bu durumun onları helake sürüklediğini gördüğü içindir .
Kur'an'da peygamber'lerin müşfik vasıflarını şöyle beyan eder .
" Onların söylediklerinin hakikaten seni üzmekte olduğunu biliyoruz . Aslında onlar seni yalanlamıyorlar , fakat o zalimler açıkça Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar . " Enam / 33
" Sabret ! Senin sabrın da ancak Allah'ın yardımı iledir . Onlardan dolayı kederlenme ; kurmakta oldukları tuzaktan kaygı duyma ! " Nahl / 127
" Onların söyledikleri şeyler yüzünden senin canının sıkıldığını andolsun biliyoruz ." Hicr / 97
Yoksa kavminin iman et­memiş olması onun açısından , Allah nezdinde görevini yapmadığı , dolayısı ile bu görevi yapamadığı için kendi kendini yediği anlamına gelmiyordu .
Çünkü Al­lah şu umumi kaideyi zaten ona bildirmişti.
" Onları doğru yola iletmek sana ait değildir . Lâkin Allah dilediğini doğru yola iletir " ( Bakara / 272 )
“Rabb'in dileseydi, yeryü­zündekilerin hepsi mutlaka iman ederdi . 0 halde sen mi insanları , inanmaları için zor­layacaksın ? Allah’ın izni ol­madan kimse iman edemez . ” ( Yunus, 99-100 )
Yunus ( a) yine de kavminin inkarcı tutumuna çok üzülü­yordu. İşte ne oldu ise oldu , bu sıkıntı ve çaresizlik içindeki durum esnasında Allah’tan bir emir olmaksızın kavmini terk ederek yola koyuldu .
Allah , Yunus’un bu davra­nışını Kur’an’da söyle beyan eder :
“ Zünnun hakkında söyledi­ğimizi an . 0 öfkelenerek giderken , kendisini sıkıntıya sokma­yacağımızı sanmıştı . " ( Enbiya, 87 )
Yunus'un bu ani eylemine iki sebep gösterilmektedir .
1 – Öfke
2 – kendisinin , Allah tarafından sıkıntıya sokulmayacağı zannı ..
yani Yunus peygamber sakin bir zamanda , nitelikli düşünebileceği bir anda değil ; nefsine yenildiği düzgün düşünemediği bir anda ; bir öfke zamanında bu eyleme kalkışmıştır .
Bunu şöyle değerlendirmek gerekmektedir . Yunus'un @ kavmini terk kararı fevri ve insanın doğru karar alamayacağı bir psikolojik travma halinde alınmıştır . Yani eylem önceden tasarlanan bir hareket değildir .
Bu Allah'ın yunusu daha sonra affetmesinin en önemli etkenlerinden biri olabilir .
Bu ayet ile aynı zamanda öfkeyle yapılan hareketlerin tüm insanlar için sıkıntı oluşturabileceği , dolayısı ile öfke ile hareket etmemek gerektiği mesajı ihsas edilmektedir .
Hukuki açıdan olayı değerlendirecek olursak ; normal olmayan ortamlarda verilen kararlar , normal ortamlara göre değerlendirilemez .
Çünkü sağlıklı karar verme imkanı ortadan kalkmıştır .
Bu normal olmayan davranışın nedenini bilmek karar vermek açısından önemlidir .
Tasarlayarak adam öldürme ile kazaen veya savunma amacıyla yapılan veya hakarete v.b tahriklere binaen yapılan eylem aynı değerlendirilemez .
Her ikisini meydana getiren durumların incelenerek karar verilmesi gerekir , dolayısı ile adalet bunu gerektirir .
Ki Allah'ın Yunus'u @ affetmesindeki etkenlerden birinin öfkelenerek kavmini terk etmesi olduğu aşikardır .
Yunus'un @ kavmini terk olayında , öfkenin yanında sıralanan terk nedeni ; Allah'ın onu sıkıntıya sokmayacağı ; yani elinden gelen her şeyi yaptığı için , Allah'ın , Yunus'un bu hareketini anlayacağı ve kendisine hak vereceği inancıdır .
Yunus @ ve muhatap insanlar açısından haklı bir sebep gibi görünüyorsa da , aslında bu düşünce incelendiğinde çok yanlış bir hareket olduğu anlaşılmaktadır .
Sebep sonuç ilişkisine baktığımızda bu rahatlıkla görünmektedir . Sonuçta ne olmuştur ; terk edilen Yunus'un @ kavmi iman etmiştir . O halde bu sonucu bilemeyen , gaybı bilemeyen Yunus ; yaptığı terk hareketi ile ne yapmıştır ? Allah'ın takdir yetkisini idrak edememiştir . Yani sınırını aşmıştır .

Kavmini terk etmesi :

Allah diğer peygamberlerin kıssalarında anlattığı gibi ; resul ve ona inananlara kavimlerini terk etmeleri emrini verdiğinde artık o toplumda kimsenin iman etmeyeceğini takdir etmiştir . Ondan dolayı çıkış izni vermiş ve resullerde bu emri uygulamışlardır .
Oysa Yunus @ kıssasında kavmin gaybi durumunu takdir edemeyen ve kendisine terk etme ile ilgili bir emir verilmeyen Yunus peygamber ; Allah'ın yetkisinde olan bu kararları veya durumları kendisi değerlendirerek karar almaktadır , dolayısı ile yetki sınırlarını aşmıştır .
Enbiya Sure'sindeki bu ayeti kerime'de Yunus'un @ kavmini terk etmesine sebep olarak öfkelenmesi gösterilir .
Burada tesbitini yapmamız gereken bir durum vardır . Resulün öfkesi Allah' a değil , toplumuna karşıdır .
Ayete göre kavmine kızan Yunus @ " Kendisini sıkıntıya sokmayacağımızı sanmıştı " ifadesi ile belirtilen ; Allah'tan bir emir olmadığı halde kavmini terk etmiştir .
Oysa Kur’an’da, Resullerin kendi toplumlarından ayrılma­larının hep Allah’ın izniyle ol­duğunu görürüz .
“ Biz Musa‘ya : “ Kullarımı geceleyin yola çıkar . Şüphesiz takip edileceksiniz . ” diye vah­yettik . ” ( Şuara, 52 )
“ Senin kavminden inanmış olanlar dışında ( bundan son­ra ) kimse iman etmeyecek . On­ların yapageldiklerine üzülme . Nezaretimiz altında ve sana bildirdiğimiz gibi gemiyi yap... ” ( Hud, 36-37 )
“ Rabbim ! Beni ve ailemi bunların yapageldiği kötülükten kurtar . ” dedi . Bunun üzerine geride bulunan yaşlı bir ka­dın dışında , onu ve ailesini , hepsini kurtardık . ” ( Şuara, 169-171 )
Dolayısıyla Yunus peygam­berin , kavminin akıbeti hak­kında Allah’ın emrini bekleme­den , yanlış bir kararla Allah’ın kendisini sıkıntıya sokmayaca­ğını da zannederek toplumunu terk etmesi “ Sünnetullah ”a yani Allah’ın kanununa ters düşmüştür .

Yunus'un @ tövbe ve tesbihi :

Yunus’un @ kavmini terk etmesinden sonraki olaylar şöyle gelişir :
“ Dolu bir gemiye kaçmıştı . "
" Gemide olanlarla karşılıklı kur’a çekmişti ve yenilenlerden olmuştu . Bu sebeple denize atılmıştı . "
" Kendini kınarken onu bir balık yutmuştu . "
" Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı , tekrar diriltilecek güne kadar balığın karnında kalacaktı . "
" Halsiz bir halde iken kendisini sahile çıkardık "
" Onun için geniş yapraklı bir bitki bitirdik . "
" Onu yüz bin veya daha çok kişiye resul olarak gönderdik . " ( Saffat, 140-147)
Yaptığı yanlış içtihat'ın neticesinde Allah , Yunus'u @ sıkıntıya uğratır .
Resul'lükle görevli Ninova şehrinden ayrılan Yunus @ , Akdeniz kıyısındaki Yaf limanına gelerek Tarsus şehrine giden bir gemiye biner
Tevrat'ın yonah ( Yunus ) kitabında Yunus'un @ başına gelenler şöyle anlatılır .
" Yunus Rabbin önünden tarşişe ( tarsusu ) kaçmaya kalktı ; Yafaya indi ve tarşişe giden bir gemi buldu . ….gemiye bindi . " Yunus kitabı bab1; 3
Gemideki seyahat esnasında bir müddet sonra fırtına patlar ve gemi batma aşamasına gelir . Üzerlerindeki bir lanetten dolayı bu duruma düştüklerine inanan putperest gemiciler ve yolcuların ; aralarından birini tanrılarına kurban olarak denize atmak için kura çekme kararları doğrultusunda , kura Yunus'a @ çıkar ve Yunus @ fırtınanın dinmesi ve geminin ve yolcuların kurtulması için denize atılır .
" Ve Rab denizin üzerine büyük bir yel gönderdi , denizde büyük bir fırtına oldu , gemi kırılacak gibi idi . Gemiciler korktular , her biri kendi İlah'ına feryat etti ."
" Ve kura çektiler , kura da Yunusa düştü . "
" Ve ona dediler deniz bize yatışsın diye sana ne deldim …..Yunusu kaldırıp denize attılar."
Yunus kitabı bab1; 4-16
Denize atılan Yunus'u Allah'ın bir mucizesi olarak bir balık yutar .
Balığın Yunus'u yutması ve karnında kaldığı süreler hakkında Kur'an'da açıklama verilmez . Kur'an'ın bu noktada üstünde durduğu Yunus'un Allah'a karşı tutumu ; tövbe ve tesbihi ; yani özelde bu olsa da , genelde tüm Kur'an muhatapları için kıyamete değin sürecek olan bir mesaj verilmektedir .
Balı nev'i , karnında kaldığı süre v.s önemli değildir . Çünkü bu bir mucizedir , sorgulanamaz .
Önemli olan o andan alınacak mesajdır . Ve bu mesaj Yunus kısasının özüdür .
Çünkü Yunus @ düştüğü bu durumda mazeretlere , balki haklı sebeplere sığınmamaktadır . Allah karşısında uğradığı bu olayın faili Allah'ı görmekte ; Allah'ın adaleti karşısında , hatasını ikrar etmekte " Gerçekten ben zalimlerden oldum !" ; derhal yapması gerekeni yapmaktadır . " Senden başka hiçbir tanrı yoktur . Seni tenzih ederim . " diye niyaz etti . " yani Allah'ı tesbih etmektedir . Allah'tan torpil ! beklememekte ; resullüğünü ve toplumuna karşı yaptığı görevlerini öne sürerek mazeret üretmemektedir . İşte bize mesajlar !
İnsanlar yaşamları müddetince çeşitli defalar , Allah'ın verdiği musibet ve uyarıları karşısında Yunus'unki gibi davranış moduna girmelidirler .
Ben senin halis kulunum , namazımı , ibadetimi yaparım , bula bula bu musibet beni mi buldu v.b gibi aykırı düşünceler ; Allah'a itaatkar kullar için , Allah'ın huzurunda Yunus'ça bir davranış olmayacaktır .
Başına gelen bu musibetlerin kendi davranışı sebebiyle olduğunu idrak eden Yunus @ , Allah'a kulluğunun bir ifadesi olan tövbe kapısına başvurur .
" O , dertli dertli Rabbine niyaz etmişti ." ( Kalem, 48 )
"Nihayet karanlıklar içinde : " Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim . Gerçekten ben zalimlerden oldum ! " diye niyaz etti . " ( Enbiya, 87 )
Ummadığı halde Allah ta­rafından sıkıntıya uğratılan Yunus , Allah’a kulluğun gereği olarak umutsuzluğa düşmez . Tövbe etmenin / hatadan geri dönüşün bir ibadet olduğunu en iyi bilen o şanlı Resul’ün yaptığı tövbe sayesinde , Allah tarafından af­fedilir .
Allah'ın gerek inkarcı gerek Müslüman kulları için kurtuluş kapısı olarak ihdas ettiği bu tövbe kapısında ; Yunus'un @ hem hatasını ikrar ve geri dönüş "Gerçekten ben zalimlerden oldum ! " ve hem de Allah'ın gereğince takdir etme " Tesbih " "La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü mine’z-zalimin : Senden başka ilah yoktur, şüphesiz ben zalimlerden oldum." vardır .
Yunus'un Allah'ı tesbihi daha sonraki tasavvufi tefsirlerde olduğu gibi , sayısal olarak zikir yapması değil ; Allha'a karşı yapmış olduğu hatalı davranışta eksilttiği vasfını aşikar etmek eylemidir . " Senden başka ilah yoktur . " Bu eylemin önemi şu ayetle daha belirginleştirilmektedir .
" Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı , tekrar diriltilecek güne kadar balığın karnında kalacaktı ." ( Saffat, 143 )
Sonunda Allah onu tövbesini kabul eder . " Bunun üzerine onun duasını kabul ettik ve onu kederden kurtardık İşte biz müminleri böyle kurtarırız . "
Onu yeni­den kavmine tekrar elçilikle görev­lendirir ve böylece Yunus @ kavminin yolunu tutar .
" Onu , yüz bin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik . " ( Saffat,147)
“ Sonunda ona inandılar , bunun üzerine biz de onları bir süreye kadar geçindirdik . ” ( Saffat, 148 )
Yunus’un @ resullükle tek­rar vazifelendirilip kavmine yollanması ile beraber, kavmi­nin bu sefer ona iman ettiğini görüyoruz . Bu olay da gösteri­yor ki insanların hidayetinin tek müsebbibi Allah’tır . Hida­yet yalnızca onun elindedir .

Yunus kıssası ile Hz. Muhammed ve sahabesine uyarılar:

Kur’an-ı Kerim'de Resullerin kıssalarında görülen ortak noktalardan biri de , vahyin iniş dönem esnasında müşriklerin Müslümanlara uyguladıkları baskılardır .
Resullerin elçilik görevlerini toplumlarına açıklamasıyla beraber , müşrikler tarafından yoğun bir baskı ve eziyet kam­panyası başlatılır Hedef , Resul ve ona uyanların dirençlerini yıkmak ve aynı zamanda Müslümanları kitleye aciz göstermektir .
Resuller yalancılıkla itham edilir. Üstünlük heveslisi olarak nitelendirilir. Mecnun olarak vasıflandırılır . Sihirbaz , Kahin ve Şair olduğu iddia edilir .
İftiranın her türlüsü yapılır . Resullere ve ona uyan Müslümanlara çeşit çeşit tuzaklar kurulur .
Bütün bu eziyet ve baskılara rağmen Resul ve ve diğer Müslümanların yapacakları tek hareket ; " Okuma " ( tebliğ ) eyleminde " Sabır " etmek , gidişatın seyrini Allah'ın istediği istikamette devam ettirmektir .
Kur'an'ın iniş döneminde de Resulullah'ın elçiliğini ilan etmesiyle beraber geçmişte diğer resullere yapılanlar " Sünnetullah " gereği tekrar edilmeye başlandı . Müşriklerin Rasul ve Kur’an’a yaptıkları iftira ve saldırıları, Allah, Kur’an’da şöyle beyan ediyor.
“ ( Ey Muhammed ) öğüt ver ; Rabb’inin nimetiyle sen, ne kahinsin, ne de mecnunsun.” ( Tur, 29 )
“ Arkadaşınız sapıtmadı ve azmadı.” ( Necm, 2 )
“ ( Dediler ki ) Bu Kur’an Öğ­retilegelen bir sihirdir . Bu Kur’an sadece bir insan sözüdür.” ( Müddessir, 24-25 )
“ Biz ona şiir öğretmedik . ” ( Yasin, 69 )
Rasulullah’a yapılan bütün iftira ve eziyetlere karşın Al­lah , resulüne şöyle emreder :
“ Bizi anmaktan yüz çevi­renlere ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenlere aldırma ! ” ( Necm, 29 )
" ...Yanlarından güzelce ayrıl . " ( Müzzemmil, 10 )
Rasulullah’a yapılan çirkin iftira ve taarruzlara karşı on­dan müşriklerin yaptıkları bu tazyiklere aldırış etmemesi , onların yaptıklarının karşılığını Alİah'a havale etmesi istenir .
Allah , müşriklerin bu tavır­larına çok üzülen , adeta kendi kendini yiyen Hz. Peygamber ve beraberindeki Müslümanlara " sabr ” etmelerini , tebliğ ey­leminde gevşememelerini , akıbetlerini kendine bırakmalarını ister.
" Yalanlayanları bana bırak " ( Kalem, 44 )
" Yalanlayanları bana bırak . Onlara az bir süre tanı " ( Müzzemmil, 11 )
" Sen Rabb’ının hükmüne sabret . Balık sahibi gibi Olma .." ( Kalem 48 )
Kalem suresı kırk sekizinci ayet-i Kerime'de geçen " Balık sahibi gibi
olma .. "hitabı ile Resulullah ve diğer Müslümanlara ; geçmişte müşriklerin baskı ve eziyetlerine dayanamayarak toplumunu terk eden Yunus @ peygamber kıssası anlatılır .
Allah müşriklerin baskıları­na karşı , dayanma güçlerinin sınırını zorlayan Resulullah ve ashabının ; geçmişte müşrik toplumunun baskılarına sab­retmeyerek elçilik görevini bı­rakıp , toplumunu Allah’ın izni olmaksızın terk ederek hata eden Yunus’un ( a) kıssasından öğüt ve ibret almalarını ve Yu­nus’un bu hatalı davranışına meyletmemelerini , Allah’ın Mekke müşrikleri hakkındaki hükmüne kadar sabretmelerini ister.

Kur'an ve Tevrat'ın Yunus kıssalarındaki farklılıklar :

Kur'an'ı Kerim'de Yunus'un @ ailesi hakkında bilgi verilmezken tevrat'ta Yunus'un babası Amittay olarak verilmiştir .
Kur'an Yunus'un @ gemiye bindiği yer , gemi ve gemiden atılıncaya kadar geçen safhaları anlatmazken Tevratta geniş açıklamalar yapılmıştır .

" Fakat Yunus Rabb'inin önünden Tarşiş'e kaçmağa kalktı ; ve Yaf'ya indi , ve Tarşiş'e giden bir gemi buldu...." yunus kitabı bab 1 ; 3
Kur'an'da Yunus'un balığın içinde durduğu süre belirtilmez ; Tevrat'ta ise ;
" Ve Yunusu yutmak için rab büyük bir balık hazırladı ; ve Yunus üç gün üç gece balığın karnında kaldı . " Yunus kitabı bab 1 ; 15-17
Kur'an'da Yunus'un resullükle görevlendirildiği şehir ismi verilmezken ; Tevrat'ta , Nineve – ( Ninova ) olarak belirtilmiş ve Ninova'nın nüfusu Kur'an'da " yüz bin veya daha çok kişiye " diye beyan edilirken ; Tevrat'ta yüzyirmi bin olarak verilmektedir .
" Nineve çok büyük bir şehirdi genişliği üç günlük yoldu . "Yunus kitabı bab 2 ; 3
" O şehir ki orada sağını ve solunu seçemeyen yüz yirmi binden ziyade insan , bir çok da hayvan var . "Yunus kitabı bab 4 ; 11
Kur'an'da Yunus'un karaya çıktıktan sonra belirttiği " Onun için geniş yapraklı bir bitki bitirdik . " " Yaktin " türü geniş yapraklı bir bitki ile ilgili olarak , Müfessirlerin uzun uzadıya yorumları olmuştur . biz bunların üstünde durmayacağız .
Müfessirler , Allah'ın bu bitkiyi Yunus@ karaya çıkınca bitkin haldeki vücudunu dış etkilerden korumak amacıyla bitirdiğini savunmuşlardır . Tevrat'ta ise asma kabağı ve bununla ilgili çardakta geçen bir hikaye anlatılmaktadır ki ; Yunus'un karaya çıktığında kendisini muhafaza edebilecek bir bitki ile alakası yoktur . Kanımızca asıl Tevrat metnine yapılan tahrifattan sonra oluşturulmuş bir numune olarak algılanabilecek örnektir .

Yunus'un @ toplumuna geri dönüşü :

Müfessirlerden bir kısmı Yunus'un @ tekrar resullükle görevlendirildiği toplumun , Ninova halkı olmadığı , başka bir toplum olduğu görüşünde iseler de ; gerek Tevrat ifadeleri ve gerekse Kur'an'daki resullerin bulundukları , içinde yaşadıkları toplum ve onların dillerini kullanarak vahyin sunulması vetiresi gereği ; Yunus'un @ tekrar Ninova halkına yani eski kavmine resullükle vazifelendirildiği aşikardır .
Kur'an'da peygamberlerin resullükle görevlendirilme esasları şöyle beyan edilir .
" Onlar arasından kendilerine : " Allah'a kulluk edin . Sizin O'ndan başka bir tanrınız yoktur . Hâla Allah'tan korkmaz mısınız ? " ( mesajını ileten ) bir peygamber gönderdik . " Muminun / 32
" Biz Nuh'u kavmine elçi gönderdik . " Hud / 25
" Âd kavmine de kardeşleri Hûd'u ( gönderdik ) . " Hud / 51
" Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih'i ( gönderdik ) ." Hud / 61
" ( Allah'ın emirlerini ) Onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik . " İbrahim / 4
Yunus'un @ toplumuna tekrar elçilikle vazifelendirilmesi Tevrat'ta şöyle yer almaktadır .
" Ve ikinci defa olarak Yunusa Rabbin şu sözü geldi : Kalk , Nineveye , o büyük şehre git ve sana söyleyeceğim sözleri ona çağır . " Yunus kitabı bab 3; 1-2
Yunus peygamber'in tekrar toplumuna dönüşünden itibaren , onların Yunus'a @ inandıkları ve böylece İlahi azaptan kurtuldukları görülmektedir .
" Yunus'un kavmi müstesna , ( halkını yok ettiğimiz ülkelerden ) herhangi bir ülke halkı , keşke ( kendilerine azap gelmeden ) iman etse de bu imanları kendilerine fayda verseydi ! Yunus'un kavmi iman edince , kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını kaldırdık ve onları bir süre( dünya nimetlerinden ) faydalandırdık . " Yunus / 98
Bu ayeti kerime aynı zamanda hidayet edicinin yalnızca Allah olduğunu , kimin veya kimlerin küfür veya iman'da kalacağı bilgisinin Allah katında , insanlara gaybi olan bir bilgi olduğunu ve bilahare mübelliğlerin yani Müslümanların bu konularda kararları Allah'a bırakmaları mesajının değişik bir versiyon olarak ; kıssa şeklinde dolaylı anlatımıdır .
Yunus tekrar kavmine uyarıcı olarak yollanmıştır . Toplumun inanmadıkları takdirde azaba uğrayacakları hatırlatılarak Allah'a itaat etmeleri istenmiştir . Neticede Ninova veya Yunus @ kavmi iman etmişler ve Allah'ın azabından kurtulmuşlardır .
Tevrat'ta " Daha kırk gün var ve Nineve yıkılacak . " diye Ninova halkını tehdit eden Yunus'un @ bu tehditlerinden korkan , kral ve tebaasının iman ettikleri anlatılmaktadır .
İşte bu aşamada ve daha sonrasında Yunus peygamber ile Allah arasındaki konuşmalar ; Tevrat'ın tahrif edilmiş boyutunu yine gözler önüne serer ki ; Kur'an'da'ki Resul ve Allah inancı ile Tevrat'ın muharref Resul ve Allah inancı anlatımları çelişir ve Allah'ın neden Kur'an'da Yunus kıssasını inzal ettiğinin sebebini izhar etmiş olur .
Yunus'un @ tekrar dönüşünde iman eden eden Ninova halkının bu davranışından üzüntü duyduğunu , bu yüzden ölmek istediği anlatılarak , Allah ile Yunus arasındaki Allah'ın , Ninova'yı affetmesi ile ilgili , Yunus'u ikna çabalarına dair asma kabağı hikayesi anlatılır .
" Biliyordum ki sen lutfeden ve çok acıyan , geç öfkelenen , ve inayeti çok olup kötülükten nadim olan Allah'sın’’
" Ya Rab , niyaz ederim , canımı benden al ; çünkü benim için ölmek yaşamaktan iyidir ."
" Ve Yunus şehirden çıktı , ve orada kendisine bir çardak yaptı , ve onun altında gölgede oturdu . , ta ki , şehre ne olacağını görsün . " Yunus kitabı bab 4 ; 2-5
Tevrat'taki bu anlatımların onun nasıl tahrif edilerek tevhidî boyuttan şirkî boyuta çekildiğinin açık göstergeleridir .
Kur'an'daki peygamber vasıfları ile muharref Tevrat'taki peygamber vasıfları arasındaki tevhidî farkı ortaya koymakta yarar görüyoruz .
Tevrat'ın yunus peygamberi ; Ninova halkına azabı haber verip , şehri gören bir çardakta – tarihte roma'yı ateşe verip zevk için seyreden Neron gibi – seyre çıkar . " kendisine bir çardak yaptı , ve onun altında gölgede oturdu . , ta ki , şehre ne olacağını görsün . "
Hatta kavminin daha sonraki gelişinde iman etmesinden dolayı " Ya Rab , niyaz ederim , canımı benden al ; çünkü benim için ölmek yaşamaktan iyidir ." ölmek ister .
Oysa Kur'an peygamberleri toplumları için neler yapar , neler hissederler , ayetlerden görelim .
" İbrahim'den korku gidip kendisine müjde gelince , Lût kavmi hakkında ( adeta ) bizimle mücadeleye başladı . "
"İbrahim cidden yumuşak huylu , bağrı yanık kendisini Allah'a vermiş biri idi . "
"( Melekler dediler ki ) : Ey İbrahim ! Bundan vazgeç . Çünkü Rabbinin ( azap) emri gelmiştir . Ve onlara, geri çevrilmez bir azap mutlaka gelecektir !
" Elçilerimiz Lût'a gelince , ( Lût) onların yüzünden üzüldü ve onlardan dolayı içi daraldı da " Bu , çetin bir gündür " dedi ." ( Hud / 74-77 )

Sonuç :

Kur’an’da beyan edilen Yu­nus ( a) kıssasından çıkaracağı­mız derslere
gelince:
· Kur'an’ı imam kabul etmiş olanların , karşılarındaki inkar­cıların hal ve tavırları ne olur­sa olsun tebliğ mücadelesini bı­rakmayarak, toplumlarından kendilerini soyutlamamaları gerekir.
· Müslümanlar , inkarcıların Kur'an karsısındaki katı tavır­larının bir gün Allah’ınhidayeti ile değişebileceğini unutmamalıdırlar .
· Bu yüzden Allah , Hz. Muhammed @ ve ashabına ( r.a ) ve kıyamete kadarki tüm Kur'an muhataplarına ; " Yanlarından güzelce ayrıl " " Yalanlayanları bana bırak ; onlara az bir süre tanı ” diye emrederek onlardan sabretmelerini , İnkarcılar hemen iman etmiyorlar diye acele etmemelerini , onlara süre tanı­malarını istemiştir .
· Allah'ın kesin olarak iman etmeyeceklerini bildirmesi ha­linde toplumdan veya şahıslardan ilişik kesilebilir ki , bu da günümüz toplumunda vahyin tekrar gelmesinin mümkün olamayacağına göre " Okuma " ( tebliğ ) eylemi kıyamete kadar kesintisiz sürecektir .
· Toplumun inkarcı tavırları­na kızarak tebliğ vazifesinden yüz çevirip , dünya nimetlerine dalan yahut ıssız beldelere kaçma fikrinde olanlara Yunus @ kıssası en güzel örnek , ibret ve ders olacaktır .
· Zaman bozuldu bu insanla­ra din-min anlatılmaz diyerek toplumlarını terk edip inzivaya çekilen veya çekilmek isteyen­lere en güzel örnek Yunus @ kıs­sasıdır.
· Toplumlarının iman etme­lerinden ümit kesenlere; Yunus’un @ hatasını anlayıp tövbe et­mesinden sonra tekrar resul­lükle toplumuna gönderilmesi neticesi kavminin iman etme olayı , hidayetin Allah’ın elinde olduğunun en güzel öğüt ve ib­ret numunesidir.
· Sonuçta görülen odur ki ha­yatımızın her safhası Allah’ın takdiriyle gerçekleşmekte , onun müsaadesiyle gündemimiz oluşmaktadır . Kendimizi yetki­mizin sınırlarımızın ötesinde görüp küfür-hidayet olayı hak­kında gaybi yargılara varma­mamız gerekir.
· İslam tarihindeki bazı hadi­seler de , bu hususta bize ör­neklik teşkil eder . Ömer b. Hattab , Halid b. Velid ve hatta Ebu Süfyan ve bunlar gibi nice İslam düşmanlarının daha son­raları hidayete erdiklerini ve o andan itibaren İslam’ın yılmaz savu­nucuları oldukları göz önüne a­lındığında , tebliğ eyleminde sü­rekliliğin ve sabrın önemini da­ha iyi kavramak mümkün ola­caktır .
· Tövbe ibadetinin İslam’ın yegane kulluk imkanlarından biri olduğu Yunus’un @ tövbesi ve Allah'ın bu tövbeye icabet etmesi ile kıssada ortaya konmuş olur .
· Yunus'un @ hatasını idrak etmesi ile beraber derhal gerçekleştirdiği Allah'a tövbesi , yanılan , hatalı kullar için Allah'ın bahşettiği nimetin sınırını en veciz biçimde bize beyan etmektedir.

-----------------------

Kuranda yunus ( as)

Güzel Kurani kerimimizde geçen yunus ( as) ile ilgili ayetler. Kuranda geçen yunus ( as) ile ilgili ayetler tarafmizca seçilip otomatik listelenmekte.
Kuranda yunus ( as) ile alakali tahmini 19 ayet geçiyor
4:163 - Muhakkak biz, Nuh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyûb'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyettik. Davud'a da Zebur'u verdik.
6:86 - İsmail, Elyesa, Yunus ve Lut'u da ( hidayete erdirdik). Hepsini âlemlere üstün kıldık.
6:87 - Babalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bazılarını da ( üstün kıldık). Onları seçtik ve doğru yola ilettik.
10:98 - Fakat o vakit iman edip de imanları kendilerine fayda vermiş bir kasaba olsaydı? Ancak Yunus'un kavmi iman ettikleri vakit, dünya hayatında o rezillik azabını üzerlerinden kaldırmış ve bir süre onları rahata kavuşturmuştuk.
21:87 - Zünnun'u ( balık sahibi Yunus'u) da hatırla. Hani o, öfkelenerek gitmişti de, bizim kendisini hiçbir zaman sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Fakat sonunda karanlıklar içinde: "Senden başka ilâh yoktur, sen münezzehsin, Şüphesiz ben haksızlık edenlerden oldum" diye seslenmişti.
21:88 - Biz de duasını kabul ile icabet ettik, kendisini üzüntüden kurtardık. İşte biz iman edenleri böyle kurtarırız.
37:139 - Şüphesiz Yunus da gönderilen peygamberlerdendir.
37:140 - Hani o bir zaman dolu bir gemiye kaçmıştı.
37:141 - ( Oradakilerle) kur'a çekmiş de kaydırılanlardan ( yenilenlerden) olmuştu.
37:142 - Derken ( denize atılmış ve) kendisini balık yutmuştu. ( Kendi nefsini) kınıyordu.
37:143 - Eğer çok tesbih edenlerden olmasaydı, yeniden dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.
37:144 - Eğer çok tesbih edenlerden olmasaydı, yeniden dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.
37:145 - Biz onu hasta bir halde bir alana çıkardık.
37:146 - Üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.
37:147 - Biz onu ( Yunus'u) yüz bin veya daha çok insana peygamber olarak gönderdik.
37:148 - O zaman ona iman ettiler de biz onları bir zamana kadar yaşattık.
68:48 - Rabbinin hükmüne sabret, balık sahibi gibi olma. Hani o öfkeye boğulmuş da nida etmişti.
68:49 - Rabbinden bir nimet yetişmiş olmasaydı, elbette kınanacak bir halde ıssız bir diyara atılacaktı.
68:50 - Fakat Rabbi onu seçti de iyilerden kıldı.

------------------------

H Z . YÛNUS A.S.

Adı Kur'ân'da geçen peygamberlerden biri.

Soyu, Bünyamin vasitasiyla Ya'kûb ( a.s)'a ve onun vasıtasıyla de İbrâhim ( a.s)'a dayanmaktadır. Bazı alimlerin naklettiğine göre, isa ( a.s) annesinin adıyla İsa b. Meryem diye anıldığı gibi, Yûnus ( a.s) da annesinin adıyla Yûnus b. Matta diye anılmaktadır. ( ibn Sa'd, Tabakatü'l-Kübra, Beyrut 1957, I, 55). Buhârî'nin verdiği bilgiye göre ise, bu görüş yanlıştır. Aslında Matta, Yûnus ( a.s)'in annesinin değil, babasının adıdır. Yani Yûnus ( a.s), Yûnûs b. Matta diye anılınca, babasının adıyla anılmış olur ( ez-Zebîdî, Sahihi Buhârî Muhtasari Tecridi Sarih Tercemesi ve serhî, trc: Kamil Miras, Ankara, 1971, IX, 152).

Yûnus ( a.s)'in Ya'kub ( a.s)'in torunlarından olduğu, Kur'ân'da şöyle haber verilmiştir:

"Nûh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. Nitekim İbrâhim'e, İsmail'e, İshâk'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyûb'a, Yûnus'a, Harûn'a, Süleyman'a da vahyetmiş ve Davud'a da Zebûr'u vermiştik" ( en-Nisâ, 4/163).

Bu âyette ifâde edildiği gibi İsâ ( a.s), Eyyûb ( a.s), Harun ( a.s) ve Süleyman ( a.s)'da Yunus ( a.s) ile ayni soydan, Yakub ( a.s)'in torunlarındandırlar.

Yûnus ( a.s)'in nüfusu yüz bini aşkın bir şehrin halkına uyarıcı ve tevhide çağrıcı bir peygamber olarak gönderildiği, Kurân'da şöyle geçmektedir:

"Ve onu yüz bin İnsana, ya da daha fazla olanlara peygamber gönderdik" ( es-Saffat, 37/147).

O'nun peygamber olarak gönderildiği bu yerin Ninova şehri olduğu nakledilmiştir. Ninova şehri, Dicle nehrinin kıyısında, şimdiki Musul'un yerinde bulunmaktaydı. Bu beldenin İnsanları küfrün içinde bulunuyorlardı ve putlara tapmakta idiler. Yûnus ( a.s) onları küfürden ve putperestlikten nehyetmek bir de onlara, küfürlerinden dolayı tevbe etmelerini, Yüce Allah'ın varlığına ve birbirine inanmalarını emretmek üzere gönderilmişti ( ez-Zemahserî, el-Kessâf, Kahire, t.y., V, 126; et-Taberî, Tarih, Mısır 1326, II, 42).

Yûnus ( a.s)'in adi, Kur'ân'ın çeşitli yerlerinde geçmekle berâber, Kur'ân'daki sûrelerden birine isim olarak verilmiştir. Kur'an'ın onuncu sûresinin adı, Yûnus sûresidir.

Kuranda, Yunus Aleyhisselam, Kıssası,Hz Yunus,Yunus,Yunus Kıssası,Yunus Peygamber,


Yûnus ( a.s) milletini otuz üç yıl Allah'a imân etmeye, küfürden kurtulmaya davet etti, tebliğde bulundu ve peygamberlik vazifesini yerine getirdi. Ancak sadece iki kişi ona imân etti ( ibn Esir, el-Kâmil, Beyrut 1965, I, 360; Sahihi Buhâri ve Tecridi Sarih Tercümesi, IX, 152).

Milletinin bu şekilde küfürde direnmesi ve imâna gelmemesi, Yûnus ( a.s)'in zoruna gitti. Yüce Allah onun bu kızgınlığını ve bunun neticesinde milletini terketmeye kalkışmasını şöyle haber vermiştir:

"Zünnûn ( Yûnus)'a gelince, o, öf keli bir halde geçip gitmişti. Bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihâyet karanlıklar içinde; "Senden başka hiç bir ilâh yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!" diye niyaz etti." ( el-Enbiyâ, 21/87).

Bu âyette Yûnus ( a.s)'dan Zünnûn diye bahsedilmiştir. Zünnûn, balık sahibi demektir. Kur'ân'ın başka bir yerinde de, Yûnus ( a.s) bu lâkapla anılmıştır:

"Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle. Balık sahibi ( Yunus) gibi olma. Hani, o dertli dertli Rabbine niyaz etmişti" ( el-Kalem, 68/48 ).

Hem bu âyette hem de yukarıdaki âyette Yûnus ( a.s)'in sabretmemesine, Allah'ın emri olmadan milletini terk etmeye kalkışmasına işâret edilmiştir. Onun bu hali üzerine, Yüce Allah söyle buyurmuştu:

"O halde, peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret" ( el-Ahkâf, 46/35).

Allah'ın müsaadesi olmadan Yûnus ( a.s)'in ayrılmaya kalkışması, iyi netice vermemişti. Ninova'dan ayrılmak için bir gemiye binmişti. Geminin batmaya yüz tutması üzerine, hafiflemesi için yolculardan birinin suya atılması gerekti. Kimin suya atılacağını tespit için kur'a çekildi ve kur'a Yûnus ( a.s)'a isâbet etti. Bu durum kur'ân'da söyle haber verilmiştir:

"Gemide onlarla karşılıklı Kur'a çektiler de yenilenlerden oldu" ( es-Saffat, 37/141).

işin daha acısı, Yûnus ( a.s) denize atıldıktan sonra bir balık onu yutmuştu. Yüce Allah Kur'ân'da onun bu durumunu söyle haber vermiştir:

"Yûnus, ( Rabbinden izinsiz olarak kavminden ayrıldigi için) kendisi kötülüklerken, onu bir balık yuttu" ( es-Saffat, 37/142).

Burada Yûnus ( a.s) hatasını anlamış ve nefsini kınamaya başlamıştı. Balığın karnındaki karanlıklarda:

"Senden başka ilâh yoktur. Sen eksikliklerden uzaksın, yücesin. Ben zalimlerden oldum!" ( el-Enbiyâ, 21/87) diye dua etmeye ve Allah'a yalvarmaya başladı. Bu şekilde imân ve inançla Allah'a sığınması neticesinde, Yüce Allah onu affetmişti ( el-Maverdî, en-Nuketu ve'l-Uyûnu, Beyrut 1992, III, 465 vd). Yûnus ( a.s)'in duasının kabul edildiği ve Allah tarafından bağışlandigi, Kur'ân'da şöyle dile getirilmiştir:

"Biz de onun duasını kabul ettik ve onu tasadan kurtardık. iste biz, insanları böyle kurtarırız" ( el-Enbiyâ, 21/88 ).

"Eğer tesbih edenlerden olmasaydı, ( insanların) yeniden diriltilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı" ( es-Saffat, 37/143, 144).

Gücü her şeye yeten Yüce Allah, balığın karnındaki Yûnus ( a.s)'i öldürmedi. Bir süre sonra balık onu ağzı ile sahile bırakmıştı. Onun kurtuluş ve daha sonraki hali, Kur'ân'da şöyle haber verilmiştir:

"( Ama balığın karnında bizi andı, tesbih etti), biz de onu hasta bir halde agaçsız, boş bir yere attık ve üzerine ( gölge yapması için) kabak türünden bir ağaç bitirdik" ( es-Saffat, 37/145, 146).

Yûnus ( a.s)'in Allah tarafından affedilmesi ve büyük bir tehlikeden kurtarılması, Kur'ân'ın başka bir yerinde dile getirilmiştir:

"Sen Rabb'inin hükmüne sabret, balık sahibi ( Yûnus) gibi olma. Hani o, sıkıntıdan yutkunarak ( Allah'a) seslenmişti. Eğer Rabb'inden ona bir nimet yetişmeseydi, yerilerek çıplak bir yere atılırdı. Fakat ( böyle olmadı), Rabb'i onun duasını kabul etti de onu salihlerden kıldı" ( el-Kalem, 68/8, 49, 50).

Yûnus ( a.s)'i bu sıkıntılardan kurtaran Yüce Allah, onun milletine de neticede hidâyeti nasib etti. Onlar da sonunda Allah'a imân edip tevhid'e sarıldılar. Onların tevbe edip hakka dönüşlerini ifâde eden âyetin meâli şöyledir:

"inandılar, biz de onları bir süreye kadar geçindirdik" ( es-Saffat, 37/148 ).

Yûnus ( a.s)'in milletinin bu şekilde tevbe etmeleri, küfürden dönüp Allah'a inanmaları, Allah tarafindan övülmüş, methedilmiştir:

"Keşke ( azabı gördükten sonra) inanıp da, inanması kendisine fayda veren bir memleket olsaydı! ( Azabı gördükten sonra inanmak, hiç bir memlekete yarar sağlamamıştır). Yalnız Yûnus'un kavmi, ( azab henüz inmeden önce) inanınca, dünya hayatında onlardan rezillik azabını kaldırmış ve onları bir süre daha yaşatmıştık" ( Yûnus, 10/98 ).

Yûnus ( a.s)'in faziletli bir İnsan olduğu, Yüce Allah tarafından şöyle haber verilmiştir:

"ismâil, el-Yesa', Yunus ve Lut'a da ( yol gösterdik). Hepsi iyilerden idiler" ( el-En'âm, 6/86).

Hz. Muhammed ( s.a.v) de onu söyle övmüştür:

"Her kim ben Yûnus b. Mattâ'dan hayırlıyım derse, yalan söylemiştir" ( Buhârî, Tefsiru süre 6, 4).

Yûnus ( a.s) da, diğer peygamberler gibi, insanları küfrün şerrinden nehyetmiş ve Allah'a imân etmeye davet etmiştir. inanan insanlar için, onun hayatından alınacak çeşitli ibretler vardır.

---------------------

Yunus aleyhisselâm, Allahü Teâlâ tarafından Asur medeniyeti merkezlerinden Ninova ahalisini doğru yola davet için memur edilmişti. Ninovalılar büyük bir şer ve fesad içerisinde olduklarından Allah'ın elçisinin sözlerine kulaklarını tıkadılar. Hz. Yunus bunun üzerine çok gadaplandı, kızdı ve Allahü Teâlâ'dan izin gelmesini beklemeden orayı terkedip kaçtı, Yafa'ya geldi, sahiplerinin Tersis'e gitmek istedikleri bir dolu gemi buldu, ücretini verdi ve gemiye bindi. Yolculuk devam ederken büyük bir fırtına koptu, dalgalar çoğaldı; gemi batacak hale geldi. Gemiciler telâşa kapıldılar, gemiyi hafifletmek için ağır eşyaları denize atmaya başladılar. O sırada Yunus aleyhisselâm da geminin altına inmiş uykuya dalmıştı. Kaptan durumdan haberdar edip «Rabbına dua et, ola ki bizi bu halden kurtarır da helak etmez» dedi. Gemidekiler, 'bize bu felâket kimin sebebiyle geldi? Bunu bilmek için aramızda kur'a atalım', dediler, Atılan kur'a Hz. Yunus'a düşmüştü, bunun üzerine; «Anlat bize, sen ne yaptın, nereden gelip nereye gidiyorsun, hangi köyden hangi soydansın?» dediler. O vakit onlara «Ha ben karayı ve denizi yaratan göklerin ilâhı Rabbın kuluyum» dedi ve başından geçen hâdiseyi anlattı. Onun üzerine gemidekiler çok korktular ve «Niye öyle yaptın?» diye kendisini ayıpladılar. Sonra ona, «Bu denizin durulması için sana ne yapalım?» dediler. Yunus aleyhisselâm da «Beni denize atın fırtına durur, çünkü bu büyük fırtına benim için oldu» diye cevap verdi. Adamlar buna rağmen gemiyi karaya çekmek istediler, muvaffak olamadılar. Nihayet Hz. Yunus'u tuttular, gemide bulunanların kurtulması için kendi rızasıyla denize attılar, derhal deniz duruldu. Ve büyük bir balık, Allahü Teâlâ'nın emriyle Hz. Yunus'u yuttu.

Yunus aleyhisselâm balığın kanunda hatasını anladığı, Rabbından izin almadan kavmine kızıp kaçtığı için kendini çok ayıplıyor, kınıyor, pişman oluyor; «Allahım, senden başka ilâh yoktur, teşbih ancak sanadır, muhakkak ki ben haddini aşanlardan oldum.» diye nida ediyordu. Fakat sadece burada değil, öteden beri Rabbına teşbih ile zikredicilerden olduğu için balığın karnında üç gün üç gece kaldı ki, bu Allahü Teâlâ'nın bir peygamberini hapsedişinin bir ifadesiydi. Allahü Teâlâ'yı öteden beri teşbih ettiği için mahlûkatın tekrar diriliş gününe kadar burada kalması mümkün iken, kalmadı ve böyle kısa bir müddetten sonra yine Allahü Teâlâ'nın emriyle balık tarafından açık, boş bir sahaya bırakıldı.

Yunus aleyhisselâm balığın karnından karaya çıktığı zaman hasta bir halde idi ve Allahü Teâlâ kendisine bir siper olarak, üzerinde bal kabağı cinsinden bur bitki bitirdi, orada istirahat etti. Daha sonra kaçtığı kavmine hakkı bildirmesi için tekrar memur edildi ki, onların nüfusu yüz bini geçiyordu. Hz. Yunus kavmini Allah'ın azabını haber vererek îmana davet etti. Onlar da bunun üzerine yeis halinde îman ettiler ve bir zamana kadar ömür sürdüler.

Hz. Yunus kıssasında dikkate şayan bir husus vardır ki, o da yeis halinde îmanın makbul geçmesi, yalnız Yunus aleyhisselâmın kavmine mahsus olmasıdır.


--------------------

Hz Yunus A.S. Hayat Hikayesi
Geçmiş zamanlar Asurlular diye bir kavim vardı. Bu kavim Ninova şehrinde yaşardı. Ninova o vakitler en büyük şehirlerden biriydi. Hz. Yunus'ta Allah tarafından bu kavime peygamber olarak gönderildi. Hz. Yunus peygamber olduğu zaman 30 yaşındaydı.

Ninova halkı ticaret ile uğraşan zengin bir ahaliydi. Bu zenginlik halkın gözünü kamaştırıp doğru yoldan aynlmalarına neden oldu. Artık putlara tapıyorlardı. Ahireti düşünmez olmuşlardı.
Hz. Yunus Ninova'lılan Allah yoluna davet etti. Hz. Yunus'a çokça küfürler edildi. Ancak O, yılmadan, yorulmadan, sabırla tam 33 sene boyunca herkesi doğru yola çağırdı. Allah'ın emri ile belli zaman sonra başlanna bir felaket geleceğini anlattı.
Hz. Yunus'un söylediklerine inananlar da inanmayanlarda olmuştu. Hz Yunus Allah'tan izin almadan kavminden aynldı. Felaket günü yaklaşıyor, herkez Hz. Yunus'u anyordu. Fakat kimse bulamıyordu.

Hz. Yunus Dicle kıyısında bir gemiye bindi. Kendi ile birlikte gemiye binen başkalarıda olmuştu. Denize açıldılar.
Bu arada Ninova çok hareketliydi. Çünkü Hz. Yunus'un söylediği gün gelip çatmıştı.

Gündüz aniden güneş yok oldu. Her taraf karanlığa büründü. Etrafta çok korkunç sesler vardı. Herkes birbirine Hz. Yunus'u soruyordu. Şehirdeki putlan kırdılar. Allah'a düalar ettiler yalvardılar. Allah dualan kabul etti. Beklenen felaketi yaratmadı.

Hz. Yunus, ise gemideydi. Nasıl olduysa gemi gitmiyordu. Üstelik hiçbir sebebide yoktu. Gemi batmak üzereydi. Aralarında bir karar aldılar. Kur'a çekilecek ve bir kişi gemiden atılacaktı. Kur'a çekildi. Hz. Yunus çıktı.

Kur'ayı yenilediler tekrar Hz. Yunus çıkmıştı.
Hz. Yunus kalktı ve gömleğini çıkardı. Ailah'ın izni olmaksızın kavminden ayrılmıştı. Bu hatası hiç aklından çıkmıyordu. Gün batımında Allah'a tövbe ederek kendini engin sulara attı.

Yaptığı tövbeyi Yüce Allah kabul etti. Hz. Yunus'u kurtarması için büyük bir balık gönderdi. Hz. Yunus denizin sulanna gömüldüğünde, balık Hz. Yunus'u yuttu, Hz. Yunus'u karnında muhafaza etti. Daha sonra kıyıya geldiğinde Hz. Yunus'u kıyıya bırakıp uzaklaştı.

Hz. Yunus çok yorgundu, yürüyemiyordu. Sürünerek kumsala doğru ilerledi. Çevreye bakındı. Böcekleri ve zararlı hayvanları gördü. Oraya yığıhverrrüşti. Çok yakıcı bir güneş vardı. Yüce Allah bir bitki yarattı. Bu bitkinin adı Yaktin idi. Yaktin çok çabuk büyüdü.

Hz. Yunus'u güneşten ve böceklerden korudu.
Artık Hz. Yunus kendine gelmişti. Fakat nerede olduğunu biliyordu. Yola koyulmak için hazırhklar yaptı. Sonra yola çıktı. Çok uzun bir yolculuktan sonra Ninova'ya vardı.

Hz. Yunus nihayet kavminin yanına varmıştı. Ninova'da Hz. Yunus büyük bir sevgi ve saygıyla karşılandı, Hz. Yunus gördü ki putlar yok olmuş, kavmi yalnız ve yalnız Yüce Allah'a ibadet ediyordu.

Ninova'lılar, doğruyolu bulmuştu. Hz, Yunus çok sevindi. Gördükleri onu çok etkilemişti. Şükretti.
Hz. Yunus uzun yıllar kavmi ile beraber Allah'a ibadet ederek yaşadı.

Ölümünün yaklaştığı zaman Ninova'dan ayrıldı. Kimse nereye gittiğini bilmiyordu.
Daha sonra bilinmeyen bir tarihte, bilinmeyen bir yerde öldü.

Hz. Yunus'un Asurlulardan ayn kalması ile beraber, kavim yeniden dinden uzaklaştılar. Bunun üzerine Allah Ninova şehrini düşmanlann işgaline izin verdi. Böylece Asurlular devleti yıkıldı.

------------------


HZ. YUNUS ( A.S)

"Doğrusu Yûnus da, gönderilen peygamberlerdendi. Hani o, dolu bir gemiye binmişti. Gemi de olanlarla karşılıklı kur'a çektiler de yenilenlerden oldu." ( Saffât: 37/139-141 )

Hz. Yûnus ( a.s)'ın Kur'an'da Zikredilmesi:

Hz. Yûnus ( a.s)'m ismi, Kur'ân-ı Kerîm'in; Nisa, En'âm, Yûnus ve Saffât Sûresinde olmak üzere dört yerde geçmektedir.( 1)

İki yerde ise, Allah'ın ona taktığı lakap ile anılmaktadır. Bunlardan biri, "Zünnûn" ( Balık sahibi)'dur. Onun bu lakabı, Enbiyâ Sûresinde şöyle geçmektedir:

"Zünnûn ( Yûnus) 'a gelince, o öfkeli bir halde ( halkını bı­rakıp) gitmişti. Bizim, kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zan­netmişti. Nihayet karanlıklar içerisinde: 'Senden başka hiçbir İlah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben, zalimlerden oldum.' diye niyaz etti." ( 2)

Diğeri ise, "Sahibu'l-Hut" ( Balık sahibi) 'tur. Bu lakabı da, Kalem Sûresinde şöyle geçmektedir:

"Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle. "Balık sahibi" ( Yûnus) gibi olma. Hani o, dertli dertli Rabbine niyaz etti. Şa­yet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka çırıl çıplak kınanacak bir halde oraya atılacaktı."( 3)

Görüldüğü üzere, Hz. Yûnus'un ismi, Kur'ân-ı Kerîm'in dört yerinde "Yûnus", bir yerinde "Zünnun" lakabı ile diğer bir yerinde ise "Sahibu'1-Hut" lakabı olmak üzere toplam altı yerinde geçmektedir.( 4)

Hz. Yûnus ( a.s)'ın Soyu:

Tarihçiler, Hz. Yûnus'un ( a.s) soyu ile ilgili herhangi bir bilgi kaydetmemişlerdir. Ama isminin, Yûnus b. Metta oldu­ğunda ittifak etmişlerdir.

Hz. İsa ( as), Kur'an ayetlerinde ve hadis-i şeriflerde hep annesinin adı ile anılır. Hz. Yunus ( as) da “Metta’nın Oğlu” diye anılmaktadır. Bazıları ‘Metta annesidir’ diyorlarsa da, babası olması daha çok kabul görmektedir. ( bk. Ez-Zebidî, Tecrîd-i Sarih I-XII)

Kitap ehli, Hz. Yûnus ( as)'u, ( Yûnân b. Emtây" şeklinde ad­landırmışlardır.

Hz. Yûnus ( as), İsrailoğulları peygamberlerindendir. Soyu, Hz. Yakûb ( as)'un oğullarından Bünyâmîn'e ulaşır. Bünyâmîn ise, Hz. Yûsuf ( as)'un öz kardeşidir.( 5)

Hz. Yûnus ( a.s)'ın Daveti:

Yüce Allah, Hz. Yûnus ( as)'u, Irak'taki Musul toprağında bu­lunan "Ninova" halkına peygamber olarak gönderdi. Çünkü Ninova halkı arasına putçuluk girmiş ve içlerinde putlara tap­ma yaygınlık kazanmıştı.

Hz. Yûnus ( a.s), Şam bölgesindeki beldelerden Ninova'ya giderek oradaki halkı Allah'a davet etti. Fakat halk, onun da­vetini kabul etmeyerek risaletini yalanladılar.Yüce Allah, bu tür memleket halkının çoğunun durumu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

"Biz hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklı ve şımarık kişileri, 'Biz, size gönderilmiş olan şeyi hemen inkar ediyoruz.' derler."( 6)

Hz. Yûnus ( a.s), Ninova halkına; öğüt veriyor, nasihat edîyor ve onları Allah'a davet ediyordu. Bu şekilde aralarında yıllarca kaldı. Fakat Hz. Yunus ( as), onlardan; hakka tıkanmış kulaklar ve kılıflı kalplerden başka bir şeyle karşılaşmadı. Onları Allah'ın yoluna getirmede gücü yetmedi. Daha sonra onlara, eğer Allah'a iman etmezlerse, başlarına ilahi azabın geleceğini vaat etti. Kavminin durumunda bir değişiklik olmayınca, kendi­lerine üç gün sonra ilahi azabın geleceğini vaat ederek kızgın bir şekilde aralarından ayrılıp gitti. Bunun yanı sıra onların, Hz. Yûnus ( as)'u tehdit ettikleri, kızdıkları ve kovaladıkları, bunun sonucunda Hz. Yûnus ( as)'un, onlardan kaçtığı da söylenir.

Hz. Yûnus ( a.s), Yüce Allah'ın, kendisine oradan çıkması ile ilgili emri gelmeden önce aralarından çıkıp gitmişti. Çünkü Hz. Yûnus ( a.s), memleketini terk edip ailesiyle birlikte oradan çıkması ile ilgili Allah'ın emri gelmeden önce çıkışından dola­yı kendisini hesaba çekmeyeceğini ve sıkıntıya düşürmeyece­ğini sanmıştı... Yüce Allah'ın şu sözü, bu görüşü desteklemek­tedir:

"Zünnun ( Yûnus)'a gelince, o, öfkeli bir halde ( halkını bı­rakıp) gitmişti. Bizim, kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti."( 7)

Hz. Yûnus ( a.s), Rabbine değil de kavmine öfkelenerek çekip gitmişti. Çünkü Rabbine öfkelenmesi, Allah'a karşı ya­pılmış bir isyan sayılır. Üstelik böyle bir şey, peygamberlerin masumiyetine ters düşer.

Abdullah ibn Mes'ud, Mücahid ve Seleften bir topluluk dediler ki: "Hz. Yûnus ( a.s), onların aralarından çıkıp gidince ve onlar da başlarına gelecek olan azabı hak edince, Cenab-ı Allah, onların kalplerine pişmanlık ve tövbe bıraktı. Peygam­berlerine yaptıklarından ötürü pişman olup Allah'a yöneldiler. Canlarına eziyet vermek için de kıldan örülmüş giysiler giyin­diler. Sonra da Yüce Rablerine feryadı figanla yalvarıp yakar­dılar. Hayvanlar ile yavrularını birbirinden ayırdılar. Allah'ın huzurunda boyun büküp sükunet gösterdiler. Erkekler, kadın­lar, oğullar, kızlar ve analar hep ağlaştılar. İrili-ufaklı hayvan­lar, davarlar ve binekler bağrıştılar. Develer ile yavruları, inek­ler ile buzağıları ve koyunlar ile kuzuları böğürüp meleştiler. Çok korkunç bir an yaşadılar. Hz. Yûnus ( as)'a yaptıkları haksızlık nedeniyle Cenab-ı Allah; kendi gücü, şefkati ve merhameti gereği-karanlık gece parçaları gibi başlarının üstünde dönen azabı, onların üzerinden kaldırdı. İşte bundan dolayı Yüce Al­lah şöyle buyurmaktadır:

"Yûnus'un kavmi müstesna, ( halkını yok ettiğimiz mem­leketlerden) herhangi bir memleket halkı, keşke ( kendilerine azab gelmeden) iman etse de imanları kendilerine fayda ver­seydi. Onlar iman edince, onlardan dünya hayatındaki rüsvaylık azabını kaldırdık ve onları bir müddet daha ( dünya nimetlerinden) faydalandırdık."( 8 )

Hz. Yûnus ( a.s), Balığın Karnında:

Hz. Yûnus ( a.s), kavminden ayrılıp denizin kenarına vardı. Orada yolculuğa hazır bir gemi buldu. Gemiye binmek için gemi halkından izin istedi. Onda bir hayır olduğunu anladılar ve onun gemiye binmesine izin verip onu gemiye bindirdiler.

Denizin ortasına vardıklarında, şiddetli rüzgar esmeye ve deniz dalgalanmaya başlayınca:

- "Aramızda bir günahkar var." dediler. Bunun üzerine ara­larında kura çekmeye ve kura kime çıkarsa, onu denize atmaya karar verdiler. Kura, Hz. Yûnus ( as)'a çıkınca, ona, başından geçe­ni sordular. O da, kavmi ile arasında geçeni anlatınca, hay­ret edip onu denize atmak istemediler. Onu deniz sahiline bı­rakmaya karar verdiler. Fakat Hz. Yûnus ( as), Allah'ın, onlara olan gazabının dinmesi için kendisini denize atmalarını istedi. On­lar da, Hz. Yûnus ( as)'u denize attılar. Allah'ın emri ile, onu, bü­yük bir balık yuttu. Balık, Hz. Yûnus ( as)'u, Allah'ın koruması ve himayesi altında karanlıklar içerisinde gezdirdi. Mucize ta­mam olunca, Allah, balığa; Yûnus peygamberin etinden bir şey eksiltmemesini ve kemiklerini kırmamasını vahyetti.

Balık, onu taşıdı ve Hz. Yûnus ( as)'u, Allah'ı tesbih ve istiğfar eder bir vaziyette denizin karanlıklarında diri olarak gezdirdi.

Hz. Yûnus ( a.s), denizin karanlıkları içerisinde:

"Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben, zalimlerden oldum." ( Enbiyâ: 21/87) diye niyaz etti.( 9)

Allah'ta, onun bu duasını kabul ederek onu kederli halden kurtardı. Allah, balığa, Hz. Yûnus ( as)'u sahilde düz ve geniş bir alana atmasını vahyetti. Hz. Yûnus ( as), kurtuluşun­dan dolayı Allah'a hamd etti. Allah, onun üzerine gövdesiz bir ağaç bitirdi. O da, o ağacın meyvesinden yedi ve gölgesinde oturdu. Böylece Allah, onun rahatsızlığını giderdi ve duasını kabul etmiş oldu.

Hz. Yûnus ( a.s), başına gelenlerin, ilahi bir uyarı olduğunu ve Allah'ın izni olmadan kavmine kızarak aralarından ayrılı­şından dolayı olduğunu anladı.

Bu konuda onun için geçerli bir içtihat olsa da bu içtihat, nefsine zulmeden salih kullar için kabul edilebilir. Ama pey­gamberler için asla kabul edilemez. Fakat Hz. Yûnus ( as) , kavmini, Allah'ın emrini beklemeden terk etmekle ilahi uyarıyı gerektiren şeyi işlemiştir.( 10)

Yüce Allah, Hz. Yûnus ( a.s)'ın gemiye binişini ve ondan sonra başına gelenleri şöyle anlatmaktadır:

"Doğrusu Yûnus da, gönderilen peygamberlerdendi. Hani o, dolu gemiye binmişti. Gemide olanlarla karşılıklı kura çekti­ler de yenilenlerden oldu. Yûnus, ( gemide bulunanlara Allah'a karşı yaptığı ile ilgili) kendisini kötülerken onu bir balık yuttu. Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar dirilecekleri güne kadar balığın karnında kalırdı. Halsiz bir vaziyette iken kendisini dışarı çıkardık. Ve üstüne ( gölge yapması vb. şeyler için) kabak türünden geniş yapraklı bir bitki bitirdik. Yûnus 'u, yüz bin veya daha çok kişiye Peygamber olarak gönderdik. Sonunda ona iman ettiler. Bunun üzerine Biz de, onları, bir müddete kadar yaşattık." ( 11)

Hz. Yûnus ( a.s), ( sağlığına kavuşup) yürümeye güç yetirince, kavmine döndü. Kavmini, Allah'a tövbe edip Allah'a iman etmiş ve emrine uyup onu tasdik etmek için peygamber­leri Hz. Yûnus ( as)'un dönüşünü bekler vaziyette buldu. Onların içerisinde kalıp onlara ( Allah'ın emri ile yasaklarını) öğretiyor, kılavuzluk yapıyor, Allah'a giden yolu gösteriyor ve onları dosdoğru yola iletiyor.

Cenab-ı Allah, Ninova halkına; Hz. Yûnus ( as), onların içinde kaldığı sürece ve ondan sonraki müddet içinde, ( sapıtıp bozulmadıkları ve) inanmışlar olarak kaldıkları sürece çeşitli ni­metler verdi. Fakat onlar daha sonra bozulup sapıtınca, Allah, onların şehirlerini yerle bir eden kişiyi, onların başına musallat etti.

Tarihçiler, bu olayları nakletmişler ve ibret alacaklar da, bunlardan ibret almışlardır.

Abdullah ibn Abbas'ın rivayetine göre; Hz. Yûnus ( a.s), sayısı, 120.000 kişi olan bir kavme peygamber olarak gönde­rildi. Çünkü Yüce Allah, Hz. Yûnus ( as)'un peygamber olarak gönderildiği kavmin sayısı ile ilgili olarak şöyle buyurmakta­dır:

"Yûnus 'u, yüz bin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik."( 12)

Ayrıca bu konuda bazı rivayetler de nakledilmiştir. Yine de doğruyu en iyi bilen Cenab-ı Allah'tır.( 13)

----------------------

Yunus Aleyhisselam

Musul yakınlarındaki Nineve ( Ninova) ahâlisine gönderilen peygamber. Babası Metâ adında bir zât olup sâlih kimselerdendi. Yunus aleyhisselam kendisini balık yuttuğu için Zinnûn ve Sâhib-i Hût adlarıyla da anılmıştır.

Yunus aleyhisselam, Asûr Devletinin başşehri ve önemli bir ticâret merkezi olan Nineve şehrinde doğdu. Babası Metâ ve annesi, Allahü teâlâya dua edip, kendilerine bir erkek evlâd ihsân etmesini dilediler. Cenâb-ı Hak onlara Yunus’u ihsân etti. Ancak Yunus aleyhisselam ana rahmindeyken babası vefat etti. Annesi onun doğum ve çocukluğu sırasında birçok hârikulâde, olağanüstü haller gördü. Yunus aleyhisselam Nineve’de büyüdü. Kavmi içinde emin, yalan söylemeyen, yardım seven bir kişi olarak meşhur oldu.

Otuz yaşına gelince Nineve ahâlisine peygamber olarak gönderildi. Putlara tapan Nineve halkını senelerce Allahü teâlâya îmân ve ibâdet etmeye dâvet etti. Kavmi ona îmân etmedikleri gibi birçok ezâ ve cefâda bulundular. Onunla alay ettiler. Fakat Yunus aleyhisselam yılmadan ve ümitsizliğe kapılmadan onları hak dîne dâvet etti. Allahü teâlânın azâbıyla korkuttu. Fakat Nineve halkı, “Tek bir kişinin hatırı için azap inip herkesi yok edecekse müsâde et bu azap gelsin.” deyip alay ettiler.

Yunus aleyhisselam kavminin küfürde isrâr etmesine üzülüp onların arasından ayrıldı. Allahü teâlâ ona vahyedip; “Kullarımın arasından ayrılmakta acele ettin. Geri dön, kırk gün daha onları îmâna çağır.” buyurdu. Yunus aleyhisselam bu ilâhi emir üzerine kavmine döndü ve onları hak dîne dâvete devam etti. Otuz yedi gün aralarında kaldı. Kavmi yine inanmadı. Bunun üzerine Yunus aleyhisselam “O halde üç güne kadar başınıza gelecek azâbı bekleyin. Bunun alâmeti önce benizleriniz sararacaktır.” buyurdu ve ilâhî bir emir gelmeden üzüntüyle aralarından ayrıldı.

Yunus aleyhisselamın haber verdiği gün gelince Ninevelilerin benizleri sarardı. Gökyüzü karardı. Şehri simsiyah bir duman kapladı. Herkesi korku ve telâş sardı. Feryad ve figâna başladılar. “Yunus aleyhisselam aramızda ise korkmayın, eğer gitmişse azâb bizi helâk edecektir.” diye söyleştiler. O zaman Allahü teâlâ kalplerine pişmanlık hissini verdi. Onlar tövbe etmek arzusu ile yaşlı sâlih bir zâta geldiler ve ne yapmaları gerektiğini sordular. O zât da henüz azâbın gelmesine iki gün olduğunu ve tövbe etmelerini ve azâbı kaldırması için dua etmelerini tavsiye etti.

Bunun üzerine Nineve halkı şehrin yakınındaki bir yüksek tepeye çıkıp Allahü teâlâya ve O’nun peygamberi Yunus aleyhisselama îmân ettiler. Allahü teâlâya dua edip azâbı kaldırmasını niyaz ettiler. O zamana kadar yaptıkları her türlü kötülük ve haksızlığa da tövbe ettiler. Hattâ öyle oldu ki, evlerindeki başkasına âit olan taşları söküp sâhiplerine iâde ettiler. Bunun üzerine Allahü teâlâ tövbelerini kabul edip, azâbı üzerlerinden kaldırdı. Duânın yapıldığı gün Cumâ olup, Aşûre günüydü. Sonra sevinç içinde şehre dönen Nineve halkı şehirde Yunus aleyhisselamı aramaya başladılar.

Yunus aleyhisselam da ayrılışından bir müddet sonra kavminin hallerini öğrenmek için Nineve’ye yakın bir yere geldiğinde azâbın rahmete tebdil olduğunu gördü. Fakat şehre girmedi. “Eğer şehre girersem beni yalancılıkla ithâm ederler.” diyerek sahra ( çöl) tarafına yöneldi ve oradan uzaklaştı ve Dicle Nehri kenarına vardı. Fakat buraya Allahü teâlâdan emir almadan gelmişti. Dicle Nehri kenarındayken yolcularla dolu olan bir gemiye bindi. Gemi hareket edip kıyıdan uzaklaştı. Gemi bir müddet seyrettikten sonra durdu ve kımıldamaz oldu. Gemidekiler şaşırıp kaldılar. Ne kadar çalıştılarsa da gemiyi bir türlü yürütemediler. Sonra da; “Aramızda bulunan bir suçlu yüzünden gemi yürümüyor.” diye aralarında söylendiler. Geminin batacağından endişe edip paniğe kapıldılar. Durumu uğursuzluk kabul edip: “Burada efendisinden kaçan bir kul vardır. Kur’a atalım o meydana çıkar!” diye söyleştiler.

O zamâna kadar âdetleri kur’a kime isâbet ederse onu cezâ olarak denize atmaktı. Âdetleri gereği kur’a çektiler. Kur’a Yunus aleyhisselama çıktı. O zaman Yunus aleyhisselam bunun kendisi hakkında ilâhi bir imtihan olduğunu kabul edip tevekkülle; “O âsi kul benim!” dedi. Gemidekiler Yunus aleyhisselama bakıp sâlih bir kimse olduğunu anlayıp; “Bu zât köleye benzemiyor!” diyerek yeniden kur’a çektiler. Kur’a yine hazret-i Yunus’a isâbet etti. Üçüncü defâ çekilen kur’a da Yunus aleyhisselama isâbet etti. Bâzıları; “Şüphesiz bu kişinin suçu olmalı!” dediler.

Yunus aleyhisselam yolcuları Allahü teâlâya îmân etmeye dâvet etti. Fakat gemidekiler Yunus aleyhisselamı denize attılar. O an gece vaktiydi. Yunus aleyhisselamı bir balık yuttu. O zaman cenâb-ı Hâk balığa emredip onu yaralamamasını, kemiklerini kırmamasını bildirdi. Balık bu hal üzere hazret-i Yunus’u alıp denizin derinliklerinde kayboldu. Yunus aleyhisselam balığın karnında sağ, aklı başında ve şuûru yerindeydi. Balığın karanlık vücûdunda çok üzgün bir halde: “Yâ Rabbî! Emir ve hüküm senindir. Fakat Nineve’ye dönmeye ve kavmimi îmânlı bir şekilde görmeye ümîdim sonsuzdur. Bütün bunlara rağmen senin takdirin ne ise ona râzıyım.” dedi.

O sırada bâzı sesler işitti. “Bu nedir acabâ?” diye söylendi. Allahü teâlâ ona balık karnında olduğunu vahyederek: “Ey Yunus! Bu sesler beni denizde zikreden canlıların sesleridir!” buyurdu.

Yunus aleyhisselam balığın karnında dahi her zaman zikre devam ediyordu. Melekler onun sesini işitip Allahü teâlâya arz ettiler. Allahü teâlâ; “Bu kulum Yunus’un sesidir. Bir hâli sebebiyle onu denizde bir balığın karnında hapsettim.” buyurdu. Yunus aleyhisselam, “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke inni küntü minezzâlimîn ( Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim. Gerçekten ben haksızlık edenlerden oldum.” ( Enbiya sûresi 87)” duasına devam etti. Bu duası ve tesbihi onun kurtuluşuna sebep oldu. Balığın karnında üç, yedi veya kırk gün kaldıktan sonra kurtuluşa erdi. Yunus aleyhisselam balığın karnından Muharrem ayının onuncu ( Aşûre) günü çıktı.

Balık onu çıkarıp sâhile bıraktığında; Yunus aleyhisselam zayıflamış, bitkin, hasta bir durumda ve himâyeye muhtâçtı. Cenâb-ı Hak ihsânıyla orada hazret-i Yunus’u güneşin yakıcı sıcağından gölgelendirerek geniş yapraklı, çabuk büyüyüp yükselen bir ağaç veya bitki bitirdi. Bu ağaç sinek ve haşerâtın zararını da önlemekteydi. Cenâb-ı Hak bir rivâyette o bitkiden hazret-i Yunus’a süt damlattı. Diğer bir rivâyette dağ keçisini emrine verdi. İyice kuvvetleninceye kadar o dağ keçisi sabah akşam gelip hazret-i Yunus’u emzirdi. Yunus aleyhisselam kendine gelince Allahü teâlâya şükredip ibâdete başladı. Birgün kendisine gölge veren ağacın kuruduğunu görüp üzüldü. Allahü teâlâ ona vahy edip kavmine dönmesini emir buyurdu ve kavminin tövbelerini kabûl ettiğini bildirmesini emretti.

Yunus aleyhisselam kavmine gitmek üzere yola çıkıp, Nineve şehri yakınlarına gelince gördüğü bir çobana kavminin durumunu sordu. Çoban da; “Peygamberleri olan Yunus aleyhisselam onlara darılıp gittiğinden kendi başlarına kaldı. Cenâb-ı Hak onlara azâb gönderdi. Azâb bulutları başları üzerinde üç gün üç gece durdu. Fakat onlar bin bir pişmanlıkla ağlaştılar. Yunus aleyhisselamı aramalarına rağmen bir yerde bulamadılar. Neticede Allahü teâlâ onları bağışladı. Üzerlerinden azâbı kaldırdı. Şimdi yolları gözetip kendilerine emir ve yasakları öğretecek Yunus aleyhisselamın gelmesini bekliyorlar.” dedi. Yunus aleyhisselam kendisinin bekledikleri kimse olduğunu ve gidip onlara haber vermesini istedi. Çoban Nineve’ye gidip Yunus aleyhisselamın geldiğini haber verdi.

İlk anda Yunus aleyhisselamın geldiğine inanmayan Nineve halkı ağacın ve koyunun dile gelip, konuşması netîcesinde inandılar. Yunus aleyhisselamın bulunduğu tarafa gittiler. Yunus aleyhisselamı namaz kılarken buldular. Namazdan sonra onu hasretle kucaklayıp özür dilediler. Berâberce şehre döndüler. Bundan sonra Yunus aleyhisselam onlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlattı. Kavmi mesut ve iyilik üzere oldular. Yunus aleyhisselam seksen üç yaşında ibâdet hâlindeyken Nineve’de vefat etti. Vefât ettiği yer hakkında başka rivâyetler de vardır.

Yunus aleyhisselamın mucizeleri:
1. Yunus aleyhisselam, Kur’ân-ı kerîmde bildirildiği üzere balığın karnında üç, yedi veya kırk gün yaşamıştır.

2. Yunus aleyhisselamın duası bereketiyle bulutlardan ateş çıkardı. Bir gün Nineve ahâlisi kendisinden bulutlardan ateş çıkarılmasını istediklerinde dua etti ve bulutlardan ateş düşüp memleketin bir bölgesindeki ağaçları yaktı.

3. Yunus aleyhisselamın duası bereketiyle dağdan su çıkmıştır.

4. Yunus aleyhisselamın peygamberliğine bir keler şehâdet etmişti. Nineveliler Yunus aleyhisselamdan mucize isteyince, Allahü teâlânın emriyle dağa işâret etti. Dağdan çıkan bir keler dile gelerek; “Ey insanlar! Biliniz ki, Yunus hak peygamberdir. Sizi Cennet’e, Rabbinizin mağfiretine dâvet ediyor.” dedi.

5. Yunus aleyhisselam Nineve hâkimini îmâna dâvet etti. O zaman Hâkim; “Kapımda bulunan şu demir halka altın olursa îmân ederim.” dedi. Yunus aleyhisselam Allahü teâlânın emriyle elini kapının halkasına koydu. Demir halka altın hâline geldi.

6. Yunus aleyhisselam odun olmadığı halde su üstünde ateş yakmıştır.

7. Yunus aleyhisselam, Davud aleyhisselam gibi güzel sesli olduğundan, tatlı sesi vahşî ve yırtıcı hayvanlara da tesir eder, onu dinlemek için etrâfında toplanırlardı.

Yunus aleyhisselamın hayâtı ve başına gelen hâdiseler hakkında Kur’an-ı kerîmin Sâffat, Nisâ, Yunus, Enbiyâ, Kalem, sûrelerinde haber verilmektedir. Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem de hadîs-i şerîfte buyurdu ki:
“Balığın karnındayken Yunus’un ( aleyhisselam) yaptığı dua; “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minez-zâlimîn” idi. Müslüman bir kişi bu duayı her ne şey için okursa, Allahü teâlâ elbette onu kabul eder. Hiçbir kula, Yunus bin Metâ’dan ( aleyhisselam) daha hayırlıyım, demek yakışmaz.”

-----------------------
Dipnotlar:

( 1) Nisa: 4/163.En’am.6/86 Yunus.10/98 Saffat 37/139 ( ç)

( 2) Enbiyâ: 21/87-88

( 3) Kalem: 50/48-49

( 4) Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 673-674.

( 5) Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 674.

( 6) Sebe: 34/34

( 7) Enbiyâ: 21/87

( 8 ) Yûnus: 10/98

( 9) Bir hadisi Şerifte; Hz Yûnus ( a.s)'ın bu duasıyla dua eden kişinin duasının mutlaka kabul edileceği bildirilmiştir. bk. Müsned: 1/170; Hakim, Müstedrek, 2/488; Münziri. Terğib, 2/583 ( ç)

( 10) Bu bilgi, Abdurrahman Habenneke'nin, "el-Akidetü'1-İslamiyye" adlı kitabından alınmıştır.

( 11) Saffât, 37/139-148

( 12) Saffat, 37/147

( 13) Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 676-679.

---------------------
KAYNAK :

Cengiz DUMAN
Araştırmacı-Yazar
kurankissalari
meal ihya org
Mumsema
muminem-net
Sorularla İslamiyet
Dinimiz islam





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)