07-29-2022, 07:39 PM
RABITANIN ÇEŞİTLERİ, YARARLARI VE NASIL YAPILACAĞININ AÇIKLANMASI
Rabıta’nın bir çok çeşidi vardır:
I - Üstadın Huzurunda Rabıta:
Mürid kendisini tahta oturmuş bir hükümdarın önündeki dilenci gibi düşünür. Kalbini de
keşkül (dilenci çanağı) gibi düşünerek onu hükümdarın önüne koyup bağışlayacağı şeyi
bekler. Üstad hazır bulunduğundan burada hayal etmek gerekmez ve hayali rabıta yapılmaz.
Mürid’de şuhud (olağan dışı görüntüler), mahviyet (kendini yok bilme), kalp sızlanması gibi
şeyler olur ve korkmazsa bu hallerin artmasını ister.
Fakat korku olursa rabıtayı bırakır. Eğer kendisinde herhangi bir hal belirmezse mürid
üstadından yardım istemeyi en büyük kazanç bilir. Çünkü aciz ve cimri değildir. Fakat her şey
Allah-u Teala’nın (c.c) ezeldeki ilmine göre belirli bir zamanda olur, daha önce açığa bakmaz.
Mürid nefsine: ‘Büyüklere bağışlanan sevgi ve aşktan sana da pay verilir’ diyerek avutur.
Nefsi inanmaz ve kendisine; ‘Sen kötü talihli ve yoksunsun’ diyerek karşı çıkarsa, mürid
derhal Allah’a (c.c) sığınarak: ‘Nefsim kusur sendedir’ suçlamasıyla yalvarmalıdır.
Ayrıca nefsinin iyi işlerinden ve kemaliyetinden (olgunluğundan) Allah’a (c.c) sığınmalıdır.
Allah’ın ezelde kendisi hakkında iyilik ve yardımının olduğunu; yüce hedef ve amaçların
O’nun bağışlanmasıyla gerçekleşebileceğini bilmelidir. Her türlü kemalatı (olgunluğu)
O’ndan istemelidir. Mürid yeteneğine güvenmemeli; yalnızca Allah’ın iyilik ve cömertliğini
kendisi için yeterli görmeli ve üstadının yardımını dileyerek kesinlikle kendisiyle Allah-u
Teala (c.c) arasında aracı olduğuna inanır. Bu düşünce onun nefsini tembellik ve ümitsizlikten
kurtarır. Cenab-ı Hakk’ın (c.c) şu ayeti bunu göstermektedir.
‘Bizim yolumuzda ciddiyetle çalışanları, yolumuza ileteceğiz.’
II - Üstadın Bulunmadığı Yerde Rabıta:
1) Hatme yapılırken rabıta: Hatme başlamadan önce hatmenin hoş geçmesi, gönül
rahatlığıyla yapılması ve mürşidinin orada hazır bulunması dilenir. Böylece onun yardımıyla
kalp huzuru elde edilir. Hatme duası okunurken isimleri geçen tarikat büyüklerinin
ruhaniyetleri hazırdır. Her biri kendine uygun muhabbet (sevgi), ma’rifet (Allah’ı (c.c) bilme),
dünyayı terk etme, sabır, sıkıntılara katlanma gibi kıymetli armağanlarla birlikte gelirler. Bu
armağanların dağıtılması üstad hatme yapılmasına aracı olduğundan onun eliyle olur. Hatme
yapılması müridlerin yararı içindir ve onlar da bu armağanları ancak üstadlarından isterler.
2) Şekli (suri) ve manevi rabıta:
a) Şeklî rabıta: Müridin şeyhini gözünde canlandırarak düşünmesidir. Sanki üstad
karşısından oturmuş, yüzü ayın ondördü gibi nur saçar. Oradan çıkan ışıklar müridin kalbine
gelir, sonra da tüm bedenine yayılır. Şekli rabıtanın diğer bir çeşidi de müridin mürşidini tüm
bedenini saran nurdan bir giysi gibi düşünmesidir. (Telebbüs ‘elbise ‘rabıtası) Bu giysiden
yayılan ışığın kalbine, diğer latifelerine ve sonra tüm bedenine yayıldığını düşünür.
Bu tür rabıta, rabıtadan feyz alan kişilere verilir. Yine bu rabıta vesveselerine saldırısı
arttığında, kalbin sıkıntı ve hayrete düştüğü anlarda ve üstadın müridin gözünde heybetinin
kaybolduğu durumlarda yararlıdır. Bu rabıta şeyhin müride geçmesi ve birleşmesiyle olur. Bu
durumda mürid kendisini zarf olduğunu, şeyhinin de içine girdiğini düşünür.
Bu şekilde mürid çoğu zaman hiçlikte olur; kendi yerine mürşidini görür, ondan fani (yok)
olur ve onunla birleşir. Şöyle ki; birleşme ve yok olma ancak muhabbet (sevgi) ve
mahviyet’in (kendini yok bilme) en son derecesinde gerçekleşir.
b) Manevî Rabıta: Bu rabıta şekil ve nurlarla ilgisi olmayan, duyularla belirlenemeyen, yüce
bir anlam olup ancak kalp ile bilinir. Şekli rabıtadan sevgi, manevi rabıtadan ise ihlas
(içtenlik) doğar. Bazen her iki rabıta birleşir, parlak dolunay gibi mananın heybeti ve
görüntüsü birlikte gözlenir. Düşünüş veya görünüşün sonucuna göre sevgi veya ihlastan her
biri diğerini bastırır. Hangisi çoksa diğerini yok eder. Bazen de her ikisi eşit olarak beraberce
bulunurlar.
Bu Rabıtanın Çeşitleri:
- Üstadın sözlü emirlerini o bulunmasa bile yerine getirmek; yasaklarından sakınmak;
hoşlanmadığı şeyleri bırakmaktır.
- Üstadın her şeyi kuşattığını ve her şeyde tasarruf ettiğini (etkileme yetkisi verildiğini)
düşünmek; üstadın kemalatının dışa vurduğunu açıkça görmek.
- Üstadını görmeyi ve onunla buluşmayı kalbi yanarak aşırı istemek. Onunla ilgisi olan şeyleri
(evladını, mallarını, evlerini, bağlılarını ve hizmetçilerini) düşünmek. O’ndan ayrılmaktan
üzülmek.
- Bir günahtan kaçınırken, yolda yemek yerken, üstadını kendi ile birlikte görmek. (bu
durumda edebli olunmalıdır.)
- Mürid uyurken, ayağını uzatırken ve abdest bozarken kıbleden sakındığı gibi üstadının
bulunduğu yönden de sakınmalıdır.
- Üstadın bulunduğu yönü nurla kaplanmış, diğer yerleri karanlık görmek ve şeyhinin
bulunduğu yöne yönelmek.
- Mürid bütün ibadetlerini hal ve hareketlerini tümüyle rabıta yapmalıdır. Namazdan,
uykudan, ders alma e vermeden önce rabıta yapmalıdır. Çünkü ki rabıta arasında yapılan işler
tamamen rabıtayla geçirilmiş olur.
- Uyandıktan sonra üstadını başı ucunda düşünmek. Böylece yatarken, kalkarken edebe
uyulur.
- Dost ve arkadaş toplantılarında, yemek davetlerinde mürşidinden öğrendiği sohbetleri
yaparsa maddi iştahtan önce manevi iştah elde edilir.
- Müridin hanımı ile buluşmadan önce mürşidinin sohbetini yapması çok yararlıdır. Buna
özen gösterilmelidir. Bu sohbetten hanımında manevi şehvet doğar, sonra ruhta manevi sevgi
oluşur.
- Müridin diğer alim ve şeyhlerin yanındayken ve özellikle kendi şeyhine karşı iseler rabıtaya
önem verir. Böylece onlar mürşidine olan sevgi ve ihlası azaltıcı etkide bulunamazlar ve
manevi halini ortadan kaldıramazlar.
- Haset (çekememezlik) ve gıpta (imrenme)’yı önleyen rabıta: Güzel binek, değerli yiyecek,
şahane evler, yeşil ve etkileyici yerleri gördüğünde mürid rabıta yaparak şu şekilde düşünür:
‘Keşke mürşidim burada olsaydı şu su başında sohbet etseydi, ne güzel olurdu veya şu güzel
giysileri giyseydi, şu güzel binite binseydi, şu şahane köşkte otursaydı.’ Bu şekilde düşününce
haset ve gıpta yerine sevgi doğar, insan günah işlemekten kurtulur. Ayrıca bu durum nazara
(gözdeğmesi) da engel olur.
- Nimetler (iyilikler) karşısında rabıta: Üstadım bende bu nimetlerin bulunmamasından dolayı
zayıflık ve ümitsizlik gördü; Allah-u Teala’ya (c.c) yalvararak rica etti onun duası nedeniyle
Cenabı Hak (c.c) bana bu nimeti bağışladı. Bundan dolayı nimeti veren Allah-u Teala’ya ve
aracı olan üstadıma teşekkür etmem gerekir.
- Müsibet (bela) anında rabıta: ‘Üstadım bende kibir, kendini beğenme, şımarıklık ve dünyaya
düşkünlük gördü. Nefsimdeki bu kötülüklerin gitmesi için Allah-u Teala’ya (c.c) yalvardı,
rica etti. Cenab-ı Hakk da (c.c) bana bu musibeti verdi. Çünkü; ‘Allah-u Teala’nın (c.c)
rahmeti, kalpleri kırık olanların yanındadır.’ Hadisi şerifine göre bu musibet benim için esasta
en büyük iyiliktir. Bu bela nedeniyle gaflet ve kendimi beğenmekten kurtulur, uyanık olurum.
Bundan dolayı Allah-u Teala (c.c) ve üstadıma teşekkür etmeliyim’ diye düşünür.
Dipnotlar :
1-Nebi ve Veli’nin ruhları hazırdır diye inanmak lazımdır. Ama mutlaka buradadır ve gördüm diye
kesinlikle iddia etmek alimlerce küfr olarak değerlendirilmiştir.
Rabıta’nın bir çok çeşidi vardır:
I - Üstadın Huzurunda Rabıta:
Mürid kendisini tahta oturmuş bir hükümdarın önündeki dilenci gibi düşünür. Kalbini de
keşkül (dilenci çanağı) gibi düşünerek onu hükümdarın önüne koyup bağışlayacağı şeyi
bekler. Üstad hazır bulunduğundan burada hayal etmek gerekmez ve hayali rabıta yapılmaz.
Mürid’de şuhud (olağan dışı görüntüler), mahviyet (kendini yok bilme), kalp sızlanması gibi
şeyler olur ve korkmazsa bu hallerin artmasını ister.
Fakat korku olursa rabıtayı bırakır. Eğer kendisinde herhangi bir hal belirmezse mürid
üstadından yardım istemeyi en büyük kazanç bilir. Çünkü aciz ve cimri değildir. Fakat her şey
Allah-u Teala’nın (c.c) ezeldeki ilmine göre belirli bir zamanda olur, daha önce açığa bakmaz.
Mürid nefsine: ‘Büyüklere bağışlanan sevgi ve aşktan sana da pay verilir’ diyerek avutur.
Nefsi inanmaz ve kendisine; ‘Sen kötü talihli ve yoksunsun’ diyerek karşı çıkarsa, mürid
derhal Allah’a (c.c) sığınarak: ‘Nefsim kusur sendedir’ suçlamasıyla yalvarmalıdır.
Ayrıca nefsinin iyi işlerinden ve kemaliyetinden (olgunluğundan) Allah’a (c.c) sığınmalıdır.
Allah’ın ezelde kendisi hakkında iyilik ve yardımının olduğunu; yüce hedef ve amaçların
O’nun bağışlanmasıyla gerçekleşebileceğini bilmelidir. Her türlü kemalatı (olgunluğu)
O’ndan istemelidir. Mürid yeteneğine güvenmemeli; yalnızca Allah’ın iyilik ve cömertliğini
kendisi için yeterli görmeli ve üstadının yardımını dileyerek kesinlikle kendisiyle Allah-u
Teala (c.c) arasında aracı olduğuna inanır. Bu düşünce onun nefsini tembellik ve ümitsizlikten
kurtarır. Cenab-ı Hakk’ın (c.c) şu ayeti bunu göstermektedir.
‘Bizim yolumuzda ciddiyetle çalışanları, yolumuza ileteceğiz.’
II - Üstadın Bulunmadığı Yerde Rabıta:
1) Hatme yapılırken rabıta: Hatme başlamadan önce hatmenin hoş geçmesi, gönül
rahatlığıyla yapılması ve mürşidinin orada hazır bulunması dilenir. Böylece onun yardımıyla
kalp huzuru elde edilir. Hatme duası okunurken isimleri geçen tarikat büyüklerinin
ruhaniyetleri hazırdır. Her biri kendine uygun muhabbet (sevgi), ma’rifet (Allah’ı (c.c) bilme),
dünyayı terk etme, sabır, sıkıntılara katlanma gibi kıymetli armağanlarla birlikte gelirler. Bu
armağanların dağıtılması üstad hatme yapılmasına aracı olduğundan onun eliyle olur. Hatme
yapılması müridlerin yararı içindir ve onlar da bu armağanları ancak üstadlarından isterler.
2) Şekli (suri) ve manevi rabıta:
a) Şeklî rabıta: Müridin şeyhini gözünde canlandırarak düşünmesidir. Sanki üstad
karşısından oturmuş, yüzü ayın ondördü gibi nur saçar. Oradan çıkan ışıklar müridin kalbine
gelir, sonra da tüm bedenine yayılır. Şekli rabıtanın diğer bir çeşidi de müridin mürşidini tüm
bedenini saran nurdan bir giysi gibi düşünmesidir. (Telebbüs ‘elbise ‘rabıtası) Bu giysiden
yayılan ışığın kalbine, diğer latifelerine ve sonra tüm bedenine yayıldığını düşünür.
Bu tür rabıta, rabıtadan feyz alan kişilere verilir. Yine bu rabıta vesveselerine saldırısı
arttığında, kalbin sıkıntı ve hayrete düştüğü anlarda ve üstadın müridin gözünde heybetinin
kaybolduğu durumlarda yararlıdır. Bu rabıta şeyhin müride geçmesi ve birleşmesiyle olur. Bu
durumda mürid kendisini zarf olduğunu, şeyhinin de içine girdiğini düşünür.
Bu şekilde mürid çoğu zaman hiçlikte olur; kendi yerine mürşidini görür, ondan fani (yok)
olur ve onunla birleşir. Şöyle ki; birleşme ve yok olma ancak muhabbet (sevgi) ve
mahviyet’in (kendini yok bilme) en son derecesinde gerçekleşir.
b) Manevî Rabıta: Bu rabıta şekil ve nurlarla ilgisi olmayan, duyularla belirlenemeyen, yüce
bir anlam olup ancak kalp ile bilinir. Şekli rabıtadan sevgi, manevi rabıtadan ise ihlas
(içtenlik) doğar. Bazen her iki rabıta birleşir, parlak dolunay gibi mananın heybeti ve
görüntüsü birlikte gözlenir. Düşünüş veya görünüşün sonucuna göre sevgi veya ihlastan her
biri diğerini bastırır. Hangisi çoksa diğerini yok eder. Bazen de her ikisi eşit olarak beraberce
bulunurlar.
Bu Rabıtanın Çeşitleri:
- Üstadın sözlü emirlerini o bulunmasa bile yerine getirmek; yasaklarından sakınmak;
hoşlanmadığı şeyleri bırakmaktır.
- Üstadın her şeyi kuşattığını ve her şeyde tasarruf ettiğini (etkileme yetkisi verildiğini)
düşünmek; üstadın kemalatının dışa vurduğunu açıkça görmek.
- Üstadını görmeyi ve onunla buluşmayı kalbi yanarak aşırı istemek. Onunla ilgisi olan şeyleri
(evladını, mallarını, evlerini, bağlılarını ve hizmetçilerini) düşünmek. O’ndan ayrılmaktan
üzülmek.
- Bir günahtan kaçınırken, yolda yemek yerken, üstadını kendi ile birlikte görmek. (bu
durumda edebli olunmalıdır.)
- Mürid uyurken, ayağını uzatırken ve abdest bozarken kıbleden sakındığı gibi üstadının
bulunduğu yönden de sakınmalıdır.
- Üstadın bulunduğu yönü nurla kaplanmış, diğer yerleri karanlık görmek ve şeyhinin
bulunduğu yöne yönelmek.
- Mürid bütün ibadetlerini hal ve hareketlerini tümüyle rabıta yapmalıdır. Namazdan,
uykudan, ders alma e vermeden önce rabıta yapmalıdır. Çünkü ki rabıta arasında yapılan işler
tamamen rabıtayla geçirilmiş olur.
- Uyandıktan sonra üstadını başı ucunda düşünmek. Böylece yatarken, kalkarken edebe
uyulur.
- Dost ve arkadaş toplantılarında, yemek davetlerinde mürşidinden öğrendiği sohbetleri
yaparsa maddi iştahtan önce manevi iştah elde edilir.
- Müridin hanımı ile buluşmadan önce mürşidinin sohbetini yapması çok yararlıdır. Buna
özen gösterilmelidir. Bu sohbetten hanımında manevi şehvet doğar, sonra ruhta manevi sevgi
oluşur.
- Müridin diğer alim ve şeyhlerin yanındayken ve özellikle kendi şeyhine karşı iseler rabıtaya
önem verir. Böylece onlar mürşidine olan sevgi ve ihlası azaltıcı etkide bulunamazlar ve
manevi halini ortadan kaldıramazlar.
- Haset (çekememezlik) ve gıpta (imrenme)’yı önleyen rabıta: Güzel binek, değerli yiyecek,
şahane evler, yeşil ve etkileyici yerleri gördüğünde mürid rabıta yaparak şu şekilde düşünür:
‘Keşke mürşidim burada olsaydı şu su başında sohbet etseydi, ne güzel olurdu veya şu güzel
giysileri giyseydi, şu güzel binite binseydi, şu şahane köşkte otursaydı.’ Bu şekilde düşününce
haset ve gıpta yerine sevgi doğar, insan günah işlemekten kurtulur. Ayrıca bu durum nazara
(gözdeğmesi) da engel olur.
- Nimetler (iyilikler) karşısında rabıta: Üstadım bende bu nimetlerin bulunmamasından dolayı
zayıflık ve ümitsizlik gördü; Allah-u Teala’ya (c.c) yalvararak rica etti onun duası nedeniyle
Cenabı Hak (c.c) bana bu nimeti bağışladı. Bundan dolayı nimeti veren Allah-u Teala’ya ve
aracı olan üstadıma teşekkür etmem gerekir.
- Müsibet (bela) anında rabıta: ‘Üstadım bende kibir, kendini beğenme, şımarıklık ve dünyaya
düşkünlük gördü. Nefsimdeki bu kötülüklerin gitmesi için Allah-u Teala’ya (c.c) yalvardı,
rica etti. Cenab-ı Hakk da (c.c) bana bu musibeti verdi. Çünkü; ‘Allah-u Teala’nın (c.c)
rahmeti, kalpleri kırık olanların yanındadır.’ Hadisi şerifine göre bu musibet benim için esasta
en büyük iyiliktir. Bu bela nedeniyle gaflet ve kendimi beğenmekten kurtulur, uyanık olurum.
Bundan dolayı Allah-u Teala (c.c) ve üstadıma teşekkür etmeliyim’ diye düşünür.
Dipnotlar :
1-Nebi ve Veli’nin ruhları hazırdır diye inanmak lazımdır. Ama mutlaka buradadır ve gördüm diye
kesinlikle iddia etmek alimlerce küfr olarak değerlendirilmiştir.