06-19-2024, 07:10 AM
(This post was last modified: 06-19-2024, 07:11 AM by RasitTunca.)
Kur’an-ı Kerim’in Özellikleri
Sözlükte okumak demek olan Kur’an, “Allah tarafından peygambe-
rimize vahyedilen, peygamberimizden itibaren de nesillerden nesillere
tevatüren nakledilmiş, mushaflarda yazılı bulunan ilahi bir kitaptır.”
diye tarif edilmiştir.
Bu tarife göre Kur’an-ı Kerim’in özellikleri şunlardır:
1. Kur’an, Peygamberimize Vahyedilmiştir
Kur’an-ı Kerim, Allah tarafından Cebrail adındaki melek aracılığıyla
peygamberimize Arapça olarak indirilmiş bir kitaptır. Allah kelamı-
dır. Onun dil yönünden üstünlüğüne erişmek mümkün değildir. Bu
husus, O’nun ilahi olduğuna inanmayan Arap edipleri tarafından da
kabul edilmiştir. Bunun içindir ki Kur’an’ın Allah kelamı olduğunda
şüphesi olanlar onun küçük bir bölümünün benzerini meydana getir-
meye davet edilmişlerdir.
Kur’an-ı Kerim’de konu ile ilgili olarak şöyle buyrulmaktadır:
“Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız,
haydi onun benzeri bir sure getirin, eğer iddianızda doğru iseniz, Allah’tan
başka yardımcılarınızı da çağırın.”37
Kur’an’ın ilk nazil olduğu yıllarda pek çok kimse bu çağrıya uyarak
onun herhangi bir bölümünün benzerini ortaya koymaya çalışmışsa
da başaramayarak aciz kalmışlardır.
2. Tevatür Yoluyla Nakledilmiştir
Kur’an-ı Kerim’in Allah’ın sözü olduğunda şüphe olmadığı gibi,
peygamberimize vahyolunduğu gibi hiçbir değişikliğe uğramadan gü-
nümüze kadar tevatür yoluyla geldiğinde de şüphe yoktur.
Tevatür, “yalan üzerine birleşmeleri sayıca mümkün olmayan bir
topluluğun bir bilgiyi aktarması” demektir.
Kur’an-ı Kerim, peygamberimizden itibaren nesilden nesile bu yol-
la aktarılarak bize kadar gelmiştir. Bu mazhariyet, Kur’an’dan başka
hiçbir kitaba nasip olmamıştır.
3. Kur’an, Mushaf Hâlinde Yazılmıştır
Kur’an-ı Kerim, yukarda da belirtildiği üzere, sure sure, ayet ayet
nazil olmuştur. İnen ayetler ezberlenmiş ve de yazılmıştır. Yazılanlar
daha sonra birleştirilerek mushaf hâline getirilmiştir. Bu da Kur’an’ın
bir başka özelliğidir.
4. Kur’an’ın Manası Gibi Lafzı da İlahidir
Kur’an-ı Kerim, her yönüyle büyük bir mucizedir. Yalnız mana-
sı itibariyle değil, lafızları bakımından da mucizedir. Çünkü o, Hz.
Muhammed’in sözü değil, Allah kelamıdır. Bu itibarla hiçbir kimsenin
onun bir benzerini ortaya koyması mümkün değildir. Nitekim Kur’an-ı
Kerim’de konu ile ilgili olarak şöyle buyrulmaktadır:
“De ki: andolsun, bu Kur’an’ın bir benzerini ortaya koymak üzere insan-
lar ve cinler bir araya gelseler, birbirine destek de olsalar, onun benzerini
getiremezler.”38
Ancak, bütün uğraşmalara rağmen Kur’an-ı Kerim’in kısa bir su-
resinin bile benzerini yapmak mümkün olmamıştır. Bundan sonra da
olmayacaktır. Çünkü O, Allah sözüdür.
Böylece Kur’an-ı Kerim’in, sadece mana yönünden değil, o manayı
ifade eden sözler (lafızlar) bakımından da büyük bir mucize olduğu
anlaşılmıştır.
Kur’an-ı Kerim’e Karşı Görevlerimiz
Kur’an-ı Kerim’e karşı görevlerimizi şu şekilde özetleyebiliriz:
a) Kur’an-ı Kerim’in Allah kelamı olduğunu tasdik etmek.
Kur’an-ı Kerim insan sözü değil, Allah’ın gönderdiği son kitaptır.
Onun hem lafzı hem de manası mucizedir.
b) Kur’an-ı Kerim’i öğrenmek.
Kur’an-ı Kerim Allah kelamı olduğu için sözlerin en yücesi ve en
güzelidir. Dünya ve ahirette mutluluğa götüren yol, hiç şüphe yok ki
Kur’an’ın gösterdiği yoldur. Bunun için Kur’an’ı öğrenenler peygambe-
rimiz tarafından övülmüş;
“En hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve onu başkalarına öğretendir.”39
buyrulmuştur. Peygamberimizin bu övgüsüne erişmek için ilk
Müslümanlar inen Kur’an ayetlerini ezberliyor ve başkalarına da
öğretiyorlardı.
Kur’an’ı öğrenmek, okumasını öğrenmek ve manasını anlamaya ça-
lışmak demektir. Kur’an-ı Kerim’i hatasız okuyabilmek için tecvidini
de öğrenmek lazımdır.
Namazın farzlarından biri de kıraattir, yani Kur’an okumaktır.
Kur’an okumadan kılınan namaz sahih değildir. Bu itibarla namaz sa-
hih olacak kadar Kur’an öğrenmek farzdır.
c) Kur’an-ı Kerim’in söylediklerini yapmak.
Kur’an-ı Kerim’i okuyup öğrenmekten maksat, ayetleri üzerinde dü-
şünmek ve buyruklarını yapmaktır. Kur’an bunun için nazil olmuştur.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:
“(Ey Muhammed!) bu Kur’an, ayetlerini iyiden iyiye düşünsünler, aklı
olanlar ibret alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.”40
Bunun için her Müslüman, Kur’an okumasını öğrenmeli ve onun
öğütlerine kulak vermelidir. Kur’an’ın emirlerine uyup yasaklarından
kaçınmadan, onun öğrettiği yüksek ahlak ile ahlaklanmaya çalışmadan
yalnızca onu okumakla ona karşı olan görev yerine getirilmiş olmaz.
Bunun örneği Kur’an-ı Kerim’de şöyle geçer:
“Yalan sözden kaçının”41 buyruluyor. Bu ayetleri okuyup da yalan
konuşmaktan ve yalan yere şahitlik yapmaktan sakınmayan kimse is-
tenileni yapmış ve Kur’an’a karşı görevini yerine getirmiş olmaz.
--------
DiPNOTLAR
---------------
37
2/Bakara, 23.
38
17/İsra, 88.
39
Buhârî, “Fezâ’ilu’l-Kur’ân”, 21; Tirmizî, “Fezâ’ilu’l-Kur’ân”, 15.
40
38/Sa’d, 29.
41
22/Hacc, 30.
Kaynak
Diyanet islam ilmihali
Sözlükte okumak demek olan Kur’an, “Allah tarafından peygambe-
rimize vahyedilen, peygamberimizden itibaren de nesillerden nesillere
tevatüren nakledilmiş, mushaflarda yazılı bulunan ilahi bir kitaptır.”
diye tarif edilmiştir.
Bu tarife göre Kur’an-ı Kerim’in özellikleri şunlardır:
1. Kur’an, Peygamberimize Vahyedilmiştir
Kur’an-ı Kerim, Allah tarafından Cebrail adındaki melek aracılığıyla
peygamberimize Arapça olarak indirilmiş bir kitaptır. Allah kelamı-
dır. Onun dil yönünden üstünlüğüne erişmek mümkün değildir. Bu
husus, O’nun ilahi olduğuna inanmayan Arap edipleri tarafından da
kabul edilmiştir. Bunun içindir ki Kur’an’ın Allah kelamı olduğunda
şüphesi olanlar onun küçük bir bölümünün benzerini meydana getir-
meye davet edilmişlerdir.
Kur’an-ı Kerim’de konu ile ilgili olarak şöyle buyrulmaktadır:
“Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız,
haydi onun benzeri bir sure getirin, eğer iddianızda doğru iseniz, Allah’tan
başka yardımcılarınızı da çağırın.”37
Kur’an’ın ilk nazil olduğu yıllarda pek çok kimse bu çağrıya uyarak
onun herhangi bir bölümünün benzerini ortaya koymaya çalışmışsa
da başaramayarak aciz kalmışlardır.
2. Tevatür Yoluyla Nakledilmiştir
Kur’an-ı Kerim’in Allah’ın sözü olduğunda şüphe olmadığı gibi,
peygamberimize vahyolunduğu gibi hiçbir değişikliğe uğramadan gü-
nümüze kadar tevatür yoluyla geldiğinde de şüphe yoktur.
Tevatür, “yalan üzerine birleşmeleri sayıca mümkün olmayan bir
topluluğun bir bilgiyi aktarması” demektir.
Kur’an-ı Kerim, peygamberimizden itibaren nesilden nesile bu yol-
la aktarılarak bize kadar gelmiştir. Bu mazhariyet, Kur’an’dan başka
hiçbir kitaba nasip olmamıştır.
3. Kur’an, Mushaf Hâlinde Yazılmıştır
Kur’an-ı Kerim, yukarda da belirtildiği üzere, sure sure, ayet ayet
nazil olmuştur. İnen ayetler ezberlenmiş ve de yazılmıştır. Yazılanlar
daha sonra birleştirilerek mushaf hâline getirilmiştir. Bu da Kur’an’ın
bir başka özelliğidir.
4. Kur’an’ın Manası Gibi Lafzı da İlahidir
Kur’an-ı Kerim, her yönüyle büyük bir mucizedir. Yalnız mana-
sı itibariyle değil, lafızları bakımından da mucizedir. Çünkü o, Hz.
Muhammed’in sözü değil, Allah kelamıdır. Bu itibarla hiçbir kimsenin
onun bir benzerini ortaya koyması mümkün değildir. Nitekim Kur’an-ı
Kerim’de konu ile ilgili olarak şöyle buyrulmaktadır:
“De ki: andolsun, bu Kur’an’ın bir benzerini ortaya koymak üzere insan-
lar ve cinler bir araya gelseler, birbirine destek de olsalar, onun benzerini
getiremezler.”38
Ancak, bütün uğraşmalara rağmen Kur’an-ı Kerim’in kısa bir su-
resinin bile benzerini yapmak mümkün olmamıştır. Bundan sonra da
olmayacaktır. Çünkü O, Allah sözüdür.
Böylece Kur’an-ı Kerim’in, sadece mana yönünden değil, o manayı
ifade eden sözler (lafızlar) bakımından da büyük bir mucize olduğu
anlaşılmıştır.
Kur’an-ı Kerim’e Karşı Görevlerimiz
Kur’an-ı Kerim’e karşı görevlerimizi şu şekilde özetleyebiliriz:
a) Kur’an-ı Kerim’in Allah kelamı olduğunu tasdik etmek.
Kur’an-ı Kerim insan sözü değil, Allah’ın gönderdiği son kitaptır.
Onun hem lafzı hem de manası mucizedir.
b) Kur’an-ı Kerim’i öğrenmek.
Kur’an-ı Kerim Allah kelamı olduğu için sözlerin en yücesi ve en
güzelidir. Dünya ve ahirette mutluluğa götüren yol, hiç şüphe yok ki
Kur’an’ın gösterdiği yoldur. Bunun için Kur’an’ı öğrenenler peygambe-
rimiz tarafından övülmüş;
“En hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve onu başkalarına öğretendir.”39
buyrulmuştur. Peygamberimizin bu övgüsüne erişmek için ilk
Müslümanlar inen Kur’an ayetlerini ezberliyor ve başkalarına da
öğretiyorlardı.
Kur’an’ı öğrenmek, okumasını öğrenmek ve manasını anlamaya ça-
lışmak demektir. Kur’an-ı Kerim’i hatasız okuyabilmek için tecvidini
de öğrenmek lazımdır.
Namazın farzlarından biri de kıraattir, yani Kur’an okumaktır.
Kur’an okumadan kılınan namaz sahih değildir. Bu itibarla namaz sa-
hih olacak kadar Kur’an öğrenmek farzdır.
c) Kur’an-ı Kerim’in söylediklerini yapmak.
Kur’an-ı Kerim’i okuyup öğrenmekten maksat, ayetleri üzerinde dü-
şünmek ve buyruklarını yapmaktır. Kur’an bunun için nazil olmuştur.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:
“(Ey Muhammed!) bu Kur’an, ayetlerini iyiden iyiye düşünsünler, aklı
olanlar ibret alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.”40
Bunun için her Müslüman, Kur’an okumasını öğrenmeli ve onun
öğütlerine kulak vermelidir. Kur’an’ın emirlerine uyup yasaklarından
kaçınmadan, onun öğrettiği yüksek ahlak ile ahlaklanmaya çalışmadan
yalnızca onu okumakla ona karşı olan görev yerine getirilmiş olmaz.
Bunun örneği Kur’an-ı Kerim’de şöyle geçer:
“Yalan sözden kaçının”41 buyruluyor. Bu ayetleri okuyup da yalan
konuşmaktan ve yalan yere şahitlik yapmaktan sakınmayan kimse is-
tenileni yapmış ve Kur’an’a karşı görevini yerine getirmiş olmaz.
--------
DiPNOTLAR
---------------
37
2/Bakara, 23.
38
17/İsra, 88.
39
Buhârî, “Fezâ’ilu’l-Kur’ân”, 21; Tirmizî, “Fezâ’ilu’l-Kur’ân”, 15.
40
38/Sa’d, 29.
41
22/Hacc, 30.
Kaynak
Diyanet islam ilmihali