Thread Rating:
  • 2 Vote(s) - 3.5 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Divan-ı Kebir´den Seçmeler - III
#1
Oku-1 
Divan-ı Kebir´den Seçmeler - III


931. Ask mahallesinde; "Gönül evine bir pencere açıldı." diye bir ses duyuldu!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. IV, 1909)
• Sevgilinin gönlü, acıklı halimi gördü de, bana acıdı, yandı yakıldı! 0 yanısın kıvılcımları, dünya harmanına düstü;dünya harmanı da yandı, kül oldu!
• Mum gibi yanan yakılan, aglayan, eriyen bir güzel de, benim canıma bir ates düsürdü! Öyle bir ates ki, onun yüzünden tasla demirin canı bile mum gibi eridi!
• 0 atesten, gece , binlerce aydın sabah meydana geldi!
• Ask mahallesinde; "Gönül evine bir pencere açıldı!" diye bir ses duyuldu!
• 0 nasıl bir penceredir ki, oradan, igne kadar bile gölgesi olmayan yepyeni, bambaska bir günes dogdu!
• Aklını basına al da, mekansızlık alemine gel! Bu alemde, her zaman bahar mevsimi hüküm sürmektedir; buradan baska her taraf soguktur, kıstır!
• Can, Semseddin-i Tebrizî hazretlerinden geldi! Sen, can çekistirmek istiyorsan, durma; git de, can çekistir!
932. Allah´ım! Bizi, bedenimize ait isteklerden, sehvet ve hiddetten kurtar!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. IV,1898)
• Gökyüzünden, Ülker yıldızından cana söyle bir ses geldi: "Sen, yeryüzüne mensup degilsin; sen, ötelerden geldin! Bu yüzden, aklını basına al da, yücelere yüksel, tortu gibi dibe çökme!..
• Hiç kimse esinden dostundan, eski bildiklerinden bu kadar uzun müddet seferde, yolculukta kalamaz! Bu ne bitmez bir yolculuk; artık sehrine geri dön!"
• Sonunda; "Geri dön!" sesini o padisahtan, o padisahlar padisahından duydun! 1 -(1 Fecr Suresi, 89/28. ayete isaret var.)
• Ey zavallı; bu dünyayı, bu yıkık yeri ancak baykuslar yurt edinir! Sen, ötelerden geldigin halde, nasıl oluyor da bu yıkık yerde oturuyorsun
• Kendisine dikenden dösek döseyen kisinin yanı, beli, sırtı hiç rahat eder mi, dinlenir mi
• Her nefeste yüzlerce Çin´e, Maçin´e deger hikmetlerle canı neden beslemiyorsun, süslemiyorsun 2 -(2 Maçin diye bir memleket yok; halk arasında Çin´i "Çin-Maçin" diye yad ederler ki, Çin demektir.)
• Fakat, bos sözlerden, dedikodulardan ibaret olan hikmetlerle degil, insanın canını Allah´a yaklastıran, manen Allah´ı görür, hisseder hale getiren hikmetlerle beslemelidir!
• Sen, bir inci ol, mücevher ol da, isteseler de istemeseler de alsınlar, seni taca taksınlar!
• Egri bügrü yürüyen ayak gibi olma! Bırak su egri yürüyüsü de, elif gibi dümdüz ol, dosdogru ol!
• Mezarlıga git de tasın, kerpiçin altına bak; yatanların baslarını ayaklarından ayırt edemezsin!
• Allah´ım! Sen, canları, Yasîn soyunun gittigi yoldan canlara ulastır!- 3
3 ("Yasîn soyu": Kur´an-ı Kerim´in 36. süresi "Yasîn" diye baslar. "sîn", Arapça´da insan manasına gelmektedir. Bu
ayette, Hz. Muhammed(s.a.v.)´e hitap edilmektedir. 0 zaman "sîn", Hz. Muhammed´in adı olmaktadır. "Yasîn soyu" da,
Peygamber´in soyundan gelen, Hz. Ali ile Hz. Fatıma´dan gelen soydur.)
• Nasıl ki, dua etmek bizden, kabul etmek de Sen´den ise, dualarımızı, Yasîn soyundan gelenlerin dualarına kat!
• Allah´ım! Nasıl ki, bizim isimiz az bir ihsanda bulunmak, Sen´in sanın da azı çok görüp begenmekse, lütfet de, bize o çesit yardımda bulun! Yani, azımızı çok olarak kabul buyur!
• Allah´ım! Bizi, nefsanî arzulardan, bedenimize ait isteklerden, sehyet ve hiddetten kurtar, akıl ve vicdan alemine ulastır! Bizi, asıl vatanımız olmayan su dünyadan al, ötelere, yücelere götür!
933. "Güzeller perde arkasından çıksınlar!" diye hakandan ferman geldi!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ülün
(c.IV, 1903)
• Elbette duymussundur; hakandan; "Güzeller perde arkasından çıksınlar!" diye ferman geldi!
• Hakan; "Bu sene böyle istiyorum; güzelleri görmek kolay olsun!" diye buyurdu!
• Hakan salına salına meydanda gezerken evde oturup kalmak haramdır!
• Bizimle meydana gel de, hem apaçık, hem de gizli meclisi seyret!
• Helvalar yapılmıs, kebap olmus kuslar hazırlanmıs! Ne de çok, çesitli nimetler var; bereketli sofralar kurulmus!..
• Ay parçası gibi güzel köleler, önde de sakî, her taraftan çalgıların cana hos gelen nagmeleri duyulmada!..
• Fakat, mest olmus kisilerin canları padisahın askına tutulmus da, sakîden de vazgeçmis, sofradan da!..
934. Hz. Yusuf´un askı ile elini kestinse, sakın yarana merhem arama; git, Yusuf´a sarıl!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c.IV, 1905)
• Eger asık isen, gamı bırak gitsin! Nerede dügün varsa, oraya git, dügün seyret; yastan ve matemden uzak dur!-4-(4
Seyh Galib hazretleri; "Asıkta keder n´eyler, gam halk-ı cihanındır" diye buyurmustu. Asıkta kederin ne isi var; kederli olmak, gamlı olmak asık olmayan cahil isidir, demek istemisti.)
• Sen, deniz ol; gemiyi bir tarafa bırak! Sen, su içinde yasadıgın gamlarla, belalarla dolu alemi bırak da, kendin bir alem ol!
• Hz. Adem gibi tövbe et de, cennete geri dön; yeryüzünde birbirleri ile didisip duran ademogullarını terk et!
• Meryem oglu Hz. Isa gibi göklere çık da, Meryem oglu Isa´nın esegini yeryüzünde bırak!
• Yusuf(a.s.)´ın güzelliginin askı ile elini kestinse, sakın yarana merhem arama; git, Yusufa sarıl!..
• "Ona ruhumdan üfürdüm!" müjdesi geldi. Anlasıldı ki sen, ötelerden gelmissin; artık su fanî dünya malı için kederlenmeyi, gam yemeyi bırak!
• Gönlünü varlıktan kurtar; varlıktan elde edilmemis seyleri beklemekten vazgeç!..
• Ey arslan yavrusu! Arslanların huyunu, kendine huy edin; terbiyesiz köpekleri bırak!..
• Sen, Allah askı ugruna tacını tahtını terk eden Ibrahim Edhem hazretlerini bırakmıssın da, sana, ates gibi bir dünya hırsı musallat olmus, seni çekip götürüyor!..
935. Gel; canımda, gönlümde isledigini, gözümün önünde isle!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´uliln
(c. IV, 1907)
• Gizlice burada isen, yine öyle gizlice burada ol! Hatırlıyor musun, bir defa bir is yapmıstın; yine o isi yap!
• Dün, beni bagrına basıp sıkmıstın! Gel ey tatlı varlık; yine öyle yap, beni bagrına bas!
• Dün, benim kapımı, damımı kırmıstın! Bugün de gel, kapıdan içeri gir öyle yap!..
• Bu degersiz kölenin canının ta içine girip bir sey yapmıstın da, o yaptıgın is benim canıma islemisti! Gel; canımda,gönlümde isledigin o isi gözümün önünde de isle; benim gözümün önünden gitme!
• Ey ay yüzlüm; dün, ne de güzel cilvelenmistin! Nazı bırak; ondan daha hos cilvelen!
936. Gönül Kabesi putlarla dolu; lütf edip gel de, Rahman´ın evinden putları dısarı at.
Mefa´ilün, Fe´ulün, Mefa´ilün, Fe´ulün
(c. IV, 1889)
• Gönlüm, gönlüm, gönlüm için gönlümü incitme! Niçin, niçin bu davranısının manası ne; neden beni perisan edersin
• Ben, senin gül bahçesine benzeyen yüzünün askı ile destanlar gibi uzadım; gül bahçesinden de genis oldum,serviden de uzun boyluyum!
• Gel; gel de, bana bir nefes ver! 0 latif nefesin, ab-ı hayat gibi, gönlümün ömrünü uzatır!
• Sen, bizim aklımızın aklısın! Su halde, neden bizden ayrı duruyorsun Akıl bir bası bırakıp giderse, o bas aptallasmaz mı, sasırıp kalmaz mı
• Sen, gökyüzündeki parlak aysın; bizse, kapkaranlık geceyiz! Ay olmayan geceler pek karanlık olur!
• Sen, Musa(a.s.)´sın; biz de, senin elinde asayız! Asa, Musa´nın elinden baska elde ise yaramadı!
• Sen, hos nefesli Hz. Isa´sın; bizse, çamurdan yapılmıs kusuz! Bir nefes üfür de, bizim nasıl göklere yükseldigimizi seyret!
• Sen, zamanımızın Nuh´usun; bizse, sana bir gemiyiz! Nuh gemiden çıkıp giderse, o gemi bela tufanından kurtulabilir mi
• Ey benim canım; sen, benim Halil´imsin! Bütün dünya ateslerle dolu; Halil (a.s.) olmadıkça, ates, gül bahçesi olamaz!
• Sen, Mustafa(s.a.v.)´in nurusun! Gönül Kabesi putlarla dolu; lütf edip gel de, Rahman´ın evinden putları dısarı at gitsin!
• Sen, güzellik Yusufusun! Halkın gözleri baglı; hakikati görmüyorlar! Onların gözleri, Kenan´ın ihtiyarı Yakup(a.s.)´ın
gözleri gibi, seninle açılır; lütf edip gel de, gözlerini aç!
937. Ey güzeller Yusufu; gözün de, gönlün de ilacı, senin güzel yüzündür!
Mef´ulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ülün
(c. IV,1891)
*Hoca! Senin elini tutup çekecegiz; seni, iyiden de, kötüden de kurtulacagız.!
• Gaflet gecesidir; senin mest olusun da uzadıkça uzadı! Ama biz, sabah günesi gibi dogup her tarafı aydınlatacagız!
• Dünya bahçelerinde her meyve oldu, kemale geldi! Ey tas kesilmis üzüm korugu; sen, bir türlü olmayacak mısın
• Su tuzakta çırpınıp duran canlara acı; sen´in kulagın, onun çırpınma sesini, feryadını duymayacak mı
• Senin, gönlünde bir can gözün var; o da hastalanmıs, agrıyıp duruyor! Elde edemedigin seyler için duydugun gam, o
gözü hasta etmekte ve yaralamaktadır!
• 0 göze igneler batmaya baslayınca, derman aramaya çalıs; onu, agrılardan, yasarmalardan kurtar!
• Ey güzeller Yusufu; gözün de, gönlün de ilacı, ancak senin güzel yüzünü görmektir!
938. Bir yaratıcı olmadan ne kimse dogabilir, ne de var olabilir!
Mefulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ulün
(c. IV, 1893)
• O´ndan sır duymak için yüz tane yeni kulagım açıldı! Bir yaratıcı olmadan ne kimse dogabilir, ne de var olabilir!
• Sen´i övmek için bahar rüzgarı esmeye basladı! Ben de, sanki bir bahçeyim; dallarım, yapraklarım, tomurcuklarımın
arasından eserek gelen rüzgarın Sen´i îvmesinden ötürü benim bütün cüz´lerim gebe kaldı!
• Sen´in askınla mest olanların birbirlerine düsmeleri, birbirlerinden vefa kadehini kapmaları ne kadar hostur, ne kadar
güzeldir!
• Ey benim güzelim; yüzünün askı ile gönül askını hurafelerden, aslı esası olmayan seylerden temizlemek, gerçekten
de vaciptir!
• Islıgını duydum; can kusunun ayagındaki bagı çözmek, onu uçurmak bana farz oldu!
• 0 ay, daha ne zamana kadar bulut içinde gizlenecek O´nu beklemekten canlar agıza geldi; simdi, artık görünme
zamanıdır!
• Ay yüzünün gül bahçesi, soguk kıs mevsiminden emin olmus; ey sünbül kasları biçilmekten kurtulmus güzel!
• Sen, sakî olduktan sonra içmemek, ayık kalmak küfürdür; karanlık gecelerde ay gibi dogup gönül penceresinden
içeri girdigin zaman uyumaksa haram!..
• Sen´in gibi bir Yusufun güzel kokulu gömlegini ele geçirdikten sonra baska güzel kokulardan bahsetmek, onları
övmek, misk ve anber sürünmek pek çirkin, pek soguk düser!
• Sevgiliye; "Senin güzel ayagının altını öpeyim!" dedim de, bana dedi ki: "0, ancak gözlere sürülür!"
939. Balçıktan yapılmıs beden evi nerede, can evi, gönül evi nerede
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün,
(c.IV, 1837)
• "Ya Rabbi! Sevgilinin maksadı ne; bir bilsem!" dedim. Kaçacagım yolu baglamıs; gönlümü de, kararımı da almıs
gitmis!
• Ya Rabbi! 0, beni nereye kadar çekecek; bir bilseydim! Yularımı tutmus, her tarafa çekip durmada; niçin, ne
maksatla çekip duruyor
• "Ya Rabbi! 0, benim varım yogum; o, benim merhametli padisahım! Neden merhametsiz, tas yürekli olmada; bir
bilseydim!" dedim.
• Ya Rabbi! Su tüten dumanım, su; "Ya Rabbi!" diye feryad edislerim, sızlanıslarım sevgilinin kulagına erisebilecek mi,
sevgilim bunları duyacak mı;
bunları bir bilseydim!..
• Ya Rabbi! Bir bilseydim; sonunda beni nereye çekecek! Ya Rabbi; bu bekleyis gecesi ne kadar uzadı!
• Ya Rabbi! Bu coskunlugum nedir, yüzüme gerilen perde nedir Çünkü, benim için hersey Sen´sin; bana bir de
Sen´sin, bin de Sen´sin, Sen!..
• Her an, susarken de, söylerken de gözümde Sen´in askın, Sen´in hayalin var; benim rızkım da Sen´sin, zamanım da
Sen´sin!..
• Bazan, ona "av" derim, bazan "bahar" derim; bazan, ona "sarap" adını takarım, bazan da ona "mahmurlugum"
derim!
• Balçıktan yapılmıs beden evi nerede, can evi, gönül evi nerede Ya Rabbi! Ben, buradan bıktım; asıl sehrimi,
vatanımı arzu ediyorum!
• Ey gönül; galiba sen, isin farkında degilsin! Sen, asıl kendi sehrinden sürülmüssün; sen, burada gurbettesin! "Ey
Allah´ım! Benim adamlarım nerede; soyum sopum nerede " diye feryatlar içinde, su kirli dünyada kalmısım!..
• Ya Rabbi; sehrime geri dönseydim de, padisahımın merhametini, o sehirdeki dostum, sevgilim olan canların hepsini
de görseydim!
• Kara yüzlü dünya gecesi, benim gündüzüme es olamaz; benim ilk baharımın arkasından tas yürekli sonbahar
gelmez!
• Ey gerçek duygulara, hakikatlere perde olan dudaklarım! Hiç susmuyorsunuz; bos yere konusup duruyorsunuz! Bu
manasız davul ne zamana kadar çalınacak Ah, iste perde yırtıldı gitti!
940. Içinde Sen´in hayalin olan gönüle gam ve gussanın gelmesine imkan var mıdır
•Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c. IV, 1882)
• Sen, candan ibaretsin! Sen´i beden olarak gören kisi aynaya bakmıstır ama, aynayı meydana getiren demirin siyah
renginden baska bir sey görmemistir!
• Zatına yemin ederim ki; Sen´in ab-ı hayatın, ululuktan ötürü, yag gibi üste çıkmaktan uzaktır!
• Ey yüzü ay gibi parlak olan güzel! Can, bir kerecik olsun senin ayagını öpse, o öpüsün lezzeti dudaklarında kalır da,
mahsere kadar dudaklarını yalar durur!
• Gönlüme; "Nasılsın " diye sordum. Dedi ki: "Allah´a yemin ederim ki; hayaline ev oldugumdan beri. canıma canlar
katmadasın!.."
• Içinde Sen´in hayalin olan gönüle gam ve gussanın gelmesine imkan var mı Sen´in ab-ı hayatına dalan kisi, ölüm
tehlikesinden korkar mı
941. Ben, tamamıyla kendimden kopmusum;kendi yanıma ugramam, kendi yüzüme bakmam!
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. IV, 1841)
• Ey benim kötü zanlara kapılan güzelim; ne biçim bir zanna, ne biçim bir hayale kapılmıssın Ey benim cana
benzeyen ay yüzlü sevgilim; senin yüzünden hayale döndüm!
• Ölümümden sonra benim canım senin hayalini görürse, hemen onun pesine düser; onu bırakmaz, onun arkasından
kosar durur!
• Ben, o yüze, o güzellige kulum, köleyim; benim kemal ile, olgunlukla ne isim var Senin kemalin bana yeter! Zaten,
sende ne varsa onların hepsi benimdir; ben, senden ayrı degilim ki !..
941. Ben, tamamıyla kendimden kopmusum;kendi yanıma ugramam, kendi yüzüme bakmam!
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. IV, 1841)
• Ey benim kötü zanlara kapılan güzelim; ne biçim bir zanna, ne biçim bir hayale kapılmıssın Ey benim cana
benzeyen ay yüzlü sevgilim; senin yüzünden hayale döndüm!
• Ölümümden sonra benim canım senin hayalini görürse, hemen onun pesine düser; onu bırakmaz, onun arkasından
kosar durur!
• Ben, o yüze, o güzellige kulum, köleyim; benim kemal ile, olgunlukla ne isim var Senin kemalin bana yeter! Zaten,
sende ne varsa onların hepsi benimdir; ben, senden ayrı degilim ki !..
• Ben, tamamıyla kendimden kopmusum; kendi yanıma ugramam, kendi yüzüme bakmam! Çünkü, gizli seyleri gören
gözüm, kusurlu seylere, ayıplara bakmaz, onları görmez!
• Iki gözüm de, senin seyrine dalmıstır! Ben, senden baskasına nasıl bir yüzle, ne gözle bakabilirim Her iki gözümde
de gözcü ve bekçi senin nurun degil midir
• Zamanenin o sasılacak güzeli yüzünden, zamanlar neselenmistir! 0 yere göge sıgmaz, o mekansız olan ayımın
yüzünden, yerlerle gökler saf bir hal almıstır!
• Tebrizli Semseddin yenini salladıgından beri esigim, kanlı gözyasları ile sulandı, bir an bile kurumadı!
942. Feryad etme de, senin yerine ben feryad edeyim!
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c.IV,1827)
• Ey gönül; dün ne içtin Dogru söyle, gizleme; suçsuz olup da susan kisiler gibi, yüzünü göge çevirme!
* Has bir sarap içmissin, kurtulus mezesi yemissin! îçtigin sarabın kokusu dısarı vuruyor; nafile agzını güzel kokularla
çalkalama!..
* Elest gününde canın, senin sofranda bir sarap içti. Bu sarap yüzünden, artık sen, mekansızlık alemine sahipsin!
Tutup da, su anda içinde bulundugun dünyaya kulluk etme, dünya malı için çırpınıp durma!..
* Ey benim param parça olmus gönlüm! Çare, onu görmektir; benim dayandıgım, güvendigim odur! Sen de aklını
basına al da, bu dünyaya güvenme!
* Sevgilim; bütün insanlar, senin "ney"in olmus, her biri senin havanla dolmus! Sema´a düskün degilsen, can neyine
el atma!
• "Ruhumdan üfürdüm!"-5 . dedin de, üfledin; herseye, herkese bir nefes verdin! Mademki "ney"in senin nefesindir,
bizim nefesimiz olmadıkça feryad etme! (5 Hicr Suresi, 15/29. ayete isaret .)
• Feryad etme de, senin için ben feryad edeyim! Sen kurtsun, ben çobanım; benim yerime çobanlık etmeye
kalkısma!..
• Asagı kisilerin sarabı dısardadır; arifin sarabı ise içerdedir! Zaten agızın kokusu, durumu bildirir; dille söylemeye
lüzum yok!
943. Ask gamı, asıgın gönlünden bir an için olsun çıkıp gidince, gönül evi mezara döner!
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c.IV, 1840)
• Ey benim güzel sesli, güzel nagmeli çalgıcım! Askı söyle bir oksa, aska dair baska bir nagme çal!..
• Canım, seninle neseli; dilerim, sensiz kalmasın! Gönül, benim canımı sana verdi de, o, simdi senin gamınla dost
oldu, gamınla beraber yasıyor!
• Insana gam acı gelir fakat, ask gamı seker gibi tatlıdır! Artık bundan sonra ask gamına, gam gözüyle bakma!
• Ask gamı, asıgın gönlünden bir an için olsun çıkıp gidince, gönül evi mezara döner; evde bulunanların hepsi de
mahzun olurlar, üzülürler!
• Senin ayagını bastıgın topragın tozu, bizim gözümüze sürmedir; senin derdin, gönüle rahatlık getirir! Ey insan
yaratan padisah; Sen´in esin, benzerin yoktur!
• Seni tanıdıgımdan beri tuz gibi eridim; zaten ben, zandan ve süpheden ibaretim! Zan ve süphe, insan "yakîn"e, yani
tam inanca ulasınca yok olur gider!..
• Gönül karalıgıyla, adeta gece gibiyim; Sen´se güzel, parlak, üstün bir aysın! Yol gören, yol gösteren ayın yüzüne
karsı gece yok olur gider!
• Ask, Sen´in yüzünden can gibi olmustur; akıl, Sen´in yüzünden okumaya baslamıstır! Maden de, mekan da Sen´in
kırıntılarını aramadadır! Deniz bile Sen´in yüzünden inci taneleri devsirmededir!
• Sen´in mestin olan bosbogazdır, söylenip durur! 0, iki dünyadan da usanır! Asık, Sen´in peygamberin olmustur; her
yerin bas tacıdır!
944. Toprakta çürümek, hayvan isidir; gönlün, canın isi degildir!
Mef´ulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ulün
(c. IV, 1892)
• Her aksam yemek yemek için sofra kurmak adettir; bizse, orucumuzu senin hayalinle açarız!
• Ey oruç tutanlara lütfu, ihsanı, Hz. Mesih gibi gökten sofra indirmek adeti olan Allah´ım!
• Mademki gönlün gıdası Sen´in sevgi mutfagından geliyor, oraya varmamız, 3 gıdaya tam kavusmamız gerekiyor!
• Bize, ab-ı hayat da o gönül atesinden gelmededir! 0 yüzdendir ki, biz, hos kokulu ladin külü gibi neseli bir halde
yanarız!
• Topraktan dogmak, toprakta çürümek hayvan isidir; gönlün, canın isi degildir!
945. su görünen beden, benim gölge varlıgımdır!
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. IV, 1824)
• Ey benim canıma canlar katan ay yüzlü sevgili; ben, senin ayrılıgına dayanamıyorum! Bana cevr etme, cefalarda
bulunma; ben, bu cevrlere, cefalara layık degilim; ben, bunları hak etmedim!
• Atesler içinde yanıyorum ama, ey benim devlet kusum, basıma gölgen düsünce, bana cevrin de hos geliyor, cefan
da!
• Dün, hayalin bana geldi de; "Gam yeme, üzülme!" dedi. "Ey derdi bana deva olan sevgili; ben, gam yemiyorum!"
dedim!
• Dedi ki: "Ben, gamı sana gölge yaptım; iki dünyayı da senin emrine verdim! Ama, eger sen bana kavusmak
istiyorsan, ikisinden de vazgeç; hem dünya nimetlerini, ahiretteki cenneti bırak, hem de gamlara, kederlere dal!"
• Dedim ki: "Ecel gelse de, can bu balçık bedeni terk edip gitse! Hayatı ve dirilmeyi arzu ederek cana dogru gidersem,
sen varken canı tekrar ararsam, ayaklarım kırılsın!"
• "Evet!" dedi. "Sen, ibret için su güle bak; kaza ve kader onu dalından ayırsa, basını koparsa bile gülmeyi bırakmaz;
gülerek takdirimin ayaklarına basını kor!"
• Ona dedim ki: "Yüzümü eksitirsem, bunu, sevgimi görüp de beni kıskanrnasınlar, sevgime göz degmesinler diye
yapıyorum!"
• Dedim ki: "Ben, ötelerden gelip bu bedene girdim, iki-üç gün bu bedende kaldım! Bu balçık bedenden beni geldigim
yere ne zaman çagıracaklar " diye korku ve ümit ile yasıyorum.
• Dedi ki: "Sen, balçıkta degilsin; sen, bu taraftasın, mana alemindesin! Su görünen, senin gölgendir! Benim sanatım,
seni tuttu, bu mana aleminden aldı götürdü, balçık bedene hapsetti; bir gölge varlık olarak seni, birkaç gün için bu
dünyada bıraktı!"
• Dilberim, beni yaratanım bu sözü söyleyince, aklım basımdan uçtu gitti! hikayenin kalan kısmından akl-ı kül bile bir
koku alamaz! Artık, ben kim oluyorum da konusuyorum, konusmak benim ne haddime!..
946. Harfler, seni anlatmaya kafi gelmiyor!
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c.IV, 1877)
* Ey gönül! Seni anlatmaya dilim dönmüyor, gücüm yetmiyor; harfler, seni anlatmaya kafi gelmiyor! Seni anlatmak
için yeni harfler, yeni kelimeler bulmak gerek!
* Çalgıcı da, çalgıya, benim vuruslarımla vurmada, benim gönlüme göre çalmada! Dilimin yerine bütün varlıgım onun
çalıslarında, vuruslarında dönüp duruyor! Gönlümün halini o vuruslar dile getirmede!..
* Sakînin güzelligi karsısında kadeh de sarhos olmus, sarap da; benim canıma, benim cihanıma can da hayran olmus,
cihan da!
* Gayb aleminden bir la´l, bu dünya magarasına düstü! 0, benim madenimin yüceligini gördü de, sasırıp kaldı!
* Dün gece can, o ay yüzlüye diyordu ki: "Gönlümü incittin, yaraladın! Ey merhametsiz sevgilim; acımadan attıgın
kanlara bulanmıs su oka bak!"
947. Ey bahçıvan; sonbahar geldi!
Müstefilün, Müstefilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün
(c. IV, 1794)
• Ey bahçıvan, ey bahçıvan; sonbahar geldi, sonbahar geldi! Dallarda, yapraklarda gönül derdinin eserlerini seyret!..
• Ey bahçıvan; dikkat et de, agaçların içten gelen feryatlarını duy! Her tarafta, dilsizce aglayıp inleyen yüzlerce can
var!
• Gözler sebepsiz yasarmaz, dudaklar sebepsiz kurumaz! Gönlünde bir dert olmadıkça, kimsenin yüzü sararmaz,
sapsarı kesilmez!..
• Hasılı, gam kargası geldi! Nispet verir gibi; "Gül bahçesi nerede, gül bahçesi nerede " diye sorarak sitemlerle
bahçeye ayak bastı!
• Süsenler nerede, agustos gülleri nerede Selviler, laleler nerede Çayır ve çimenler, yesiller, yesil elbiseler giyinmis
güzeller nerede Erguvan nerede, erguvan nerede
• Meyvelerin dadıları nerede Agaçların, herkese, bütün canlılara sundugu ballı sütlü meyveler nerede Herkesin canı
acıkmıs, süte hasret kalmıs!
• Güzel sesli bülbül nerede Huhu diye öten üveyik kusu nerede Nerede, güzeller gibi yakısıklı tavuslar, dudukusları
nerede
• Sanki onlar, Hz. Adem gibi, bir bugday tanesi yediler de, cennetten kovuldular, dünyaya, bu imtihan yerine geldiler;
taçları baslarından uçtu, elbiseleri üstlerinden döküldü!
• Gül bahçesi, Hz. Adem gibi, mahrumiyetlere düstü, herseyini kaybetti ama, ümidini kaybetmedi; hem aglıyor, hem
bekliyor! Söyledigi, tekrar ettigi söz de su: "Lütuf ve kerem sahibi Allah´tan ümit kesmeyin; lütuf ve kerem sahibi Allah´tan
ümit kesmeyin!"6 ( 6-Zümer Suresi, 39/53. ayete isaret edilmektedir.)
• Bütün agaçlar saf oldular! Hepsi de yaslı; siyah elbiseler giymisler! Herseylerini kaybetmisler; bir yapraga bile sahip
degiller! Bu imtihan yüzünden aglayıp feryad ediyorlar; feryad edip aglıyorlar!
• Ey leylek, ey köy agası; lütf et de, soruma cevap ver! Neredesin, yerlere mi geçtin, yoksa göge mi çıktın
• Sonunda, bahçedekiler dile geldiler de; "Ey düsman karga!" dediler. "0 herseye hayat veren su, gül bahçesine yine
akar; tıpkı cennetler gibi, bu alem, yine renklerle, kokularla dolar!
• Ey saçma sapan söylenip duran karga! Üç ay sonra görürsün; senin inadına, yine dünyanın bayramı gelir, yine
dünyanın bayramı gelir!.."
• Canavara benzeyen sonbahar ölüyor; elbette onun mezarını çigner ve tekmelersin! Ey bekçi, ey bekçi; iste simdi
devlet sahibi doguyor!
• Ey yararlı, güzel isler yapan günes; yine Hamel burcuna gel; ne buz, ne çamur; etrafa anberler saç, anberler saç!..
• Ey günes! Gül bahçesini gülüslerle doldur, su ölüleri dirilt; simdiden mahseri meydana getir!
• Görmüyor musun; tohumlar kabuklarını yarmıs, hapisten kurtulmuslar; biz de, evlerimizin kucagından kurtulup
baglara bahçelere gidelim! Bahçeler, bize, gayb aleminden yüzlerce armaganlar getirmis, yüzlerce armaganlar getirmis!..
• Gül bahçesi yüzlerce gülle dolar, dedikodu biter, zaman dogurmaya baslar, zaman dogurmaya baslar!
* Leylek, gök gibi yüksek bir köskün üstüne yuva yapmıs, leklek diye öterek; "Ey yardımı dilenen Allah; mülk
Sen´indir, mülk Sen´indir!" demek istiyor!
• Bülbül.sesi ile saz çalar; üveyik huhu diyerek öter! Öbür kuslar da, civan bahtın. genç talihin çalgıcısı olarak gelirler!
-7
(7-Hz. Mevlana, bu iki beyitte taklidî ahenk sanatı yapmıstır. Arapça "lek" "senindir" manasına geldigi için leylegin
"leklek" diye ötüsünden; "Allahım; mülk Sen´indir!" anlamını; üveyik kusunun "huhu" demesinden "0, 0" yani "Allah,
Allah" manasını çıkarmıstır.)
• Bütün ölülerin dirilip kalktıkları bu kıyamete öyle sastım kaldım ki, artık söz söyleyemiyorum; sözü bitirecegim!
Zaten gönlümdeki düsünce ve duygulan anlatmaya imkan yok!
• Babacıgım; sus da, bahçedeki kuslardan, ötelerden, gayb aleminden gelen haberleri dinle! Sanki onlar, mekansızlık
aleminden uçarak gelen birer oktur!
948. Ben her gazeli bitirdigim zaman, gönlüm, cosarak söyledigim sözlere tövbe etmek istiyor!
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. IV, 1823)
• Sana doyamıyorum; benim, bundan baska bir suçum yok! Ne olur; Sen de, benim verdigim zahmete, mesakkate
doyma, ey benim iki dünyada da sıgındıgım aziz varlık!
• Küp de, sakî de, onun su tulumu da benden doydular, usandılar! Ama, benim içimdeki ask deryasının balıgı hiç de
doymuyor; her an biraz daha susuz!
• Ben, gerçek yolumu buldum; ask denizine gidiyorum! Artık, size ihtiyacım kalmadı; testiyi kırın, tulumu da yırtın!
• Bilmiyorum; ne zamana kadar su zavallı gönlüm sızlanıp duracak! Vah benim yıkılmıs, harap olmus gönlüme! Ne
zamana kadar bu dudaklarım padisahın hayaline karsı feryad edip duracak
• Denize dogru git de gör; ask dalgaları nasıl cosup köpürüyor ve benim gönül evim o dalgalar arasında nasıl gark
oluyor!
• Dün gece, evimin ortasında, ask ab-ı hayatı costu köpürdü, dalgalandı; dün de, Yusufum, ay gibi gönlümün
kuyusuna düstü!
• Ansızın sel bastı, harmanımı sildi süpürdü! Gönlümden de bir ask dumanı yükseldi ve tarlayı da, bugdayı da yaktı!
• "Harmanım elden gitti!" diye gam yemiyorum; niçin gam yiyeyim Ay yüzlümün nur harmanı, benim için yüzlerce
harmandan daha degerlidir!
• Ben akıl, fikir, bilgi istemiyorum; O´nun bilgisi bana yeter! Sevgilimin güzel yüzünün nuru, gece yarısında bana seher
vaktini getirir, tan yerini agartır!
• Yine gam askerleri toplanıyor; bana saldıracaklar! Fakat ben, gam ordusundan ürkmüyorum; benim bölük bölük ask
ordularım o kadar çok ki, göklere dayanmıs!
• Ben her gazeli bitirdigim zaman, gönlüm, cosarak söyledigim sözlere tövbe etmek istiyor! Ama Cenab-ı Hakk´ın
dilegi, gönlümün yolunu kesiyor ve onu tövbeden alıkoyuyor!
949. Ben, varlıktan kurtulmusum, yok olup gitmisim; zerre zerre her sey, benim yokluktaki ihtisamımı anlatıyor!
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c.IV, 1825)
• Ben sevincim, sevinç benim! Zühre yıldızı bile benim neseli nagmelerimi çalıyor; ask, asıklar arasında benim için
cilveleniyor!
• Ask, mest olup da hos bir hal alınca, kendinden geçer, huysuzluga, çekismeye baslar; gönlünü kaptıran asıklar gibi,
benim sevdamı yayar, beni herkese duyurur!
• Sevgili, benim nazımı canla basla çeker, beni hırpalar, yüzümü tırmalar! "Benim yerime neler yapıyor!" diye felek,
ona hased eder!
• Ben, basımı ellerimin arasına almısım, varlıktan kurtulmusum, yok olup gitmisim; zerre zerre her sey, benim
yokluktaki ihtisamımı anlatıp durmada!
• Ah! Gün geçti gitti; lütuf ahusu da arslanlastı! Sevgili de, dost da sözlerimden, yalvarmalarımdan usandılar!
• Sevgili gitti; gönül, bütün gece, balçık bedende üzüntü içinde kaldı! Ben, sabah sarabı vaktine kadar acı bir humarın
sersemligi ile çırpınıp duruyorum; vah bana!
• Sabah sarabı içilecek zaman gelir, tan yeri agarır, günes gökyüzünde bayragını yüceltir! Su iki kat olmus, bükülmüs
bedenim yine düzelir, yine selvi gibi tazelesir, boy atar!
• Güzel yüzlü can sakisi, Hakk´ın rızasını kazandıgı için kendini üstün gören zahidin elini ayagını kaybetsin diye, testi
testi sarap sunmaya baslar!
• Ey sakî! Benim gönlümü almak istiyorsan, Allah rızası için, o en büyük kadehi pirimin avucuna koy!
• Sakî dedi ki: "Ben, ona sarap verdim; onu gönlümün, canımın içine aldım! Benim sıfatlarımdan ona kol kanat
verdim; onu, ötelere dogru uçurdum gitti!"
• Pîr, simdi elden çıktı; adam akıllı mest olup yıkıldı! Artık onun, benim nükteli sözlerime cevap verecek hali kalmadı!
• Adam öldüren sakîm eger beni öldürürse, sikayetçi degilim, pek hosum! Onun sundugu, onun vergisi saraptır; benim
cömertligim de, can vermektir!
• Ey benim sarap verenim! Aslında, sarap sensin; bense, testiden ibaretim! Su sensin, ben kuru dereyim! Ey benim
sakim; mahallede mest olan benim!
• Daima benim emir verenim, hakimim, padisahım, Allah´ım oldugu içindir ki, ben, O´nun ask dertlisiyim; O´nun ask
küpünün dibinde oturmusum!
950. Sararmıs yüzüm ve döktügüm gözyasları, gönlümün ve askımın sahididir!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün
(c.IV, 1814)
• Senin askın bana, gönlümün dertleri ile, belaları ile dolu bir kadeh getirdi! Ona; "Ben, sarap içmem!" dedim. 0,
bana; "Gönlümün hatırı için olsun, bunu al, iç!" dedi!
• Sonra bana kendi irfan sarabından sundu ve; "Bunun nasıl bir sarap oldugunu sana söyleyeyim!" dedi. "Bu acıdır
ama, hazmı kolaydır; gönlümün vefası gibi hostur!"
• Biz, içtigimiz saraplardan mest olmusken, bir taraftan Ruh-ı Emîn çıkageldi. Ben hemen; "Su gönlümün haline bak!"
diye onun önüne kostum!
• 0; "Ey Allah´ın sırrı; yüzünü herkese gösterme!" dedi ve sonra, gönlüme asina oldugu için, onunla bulustugundan
ötürü, Allah´a sükür ve senada bulundu!
• Ve dedi ki: "Iste, o dedigin olamaz; senin askın gizlenemez! Senin askına perde olacak sey nedir; öyle bir sey var

• Senin askın çok kan dökücüdür! Dünyanın en ünlü kahramanı Rüstem bile onun karsısında çaresiz kalır! Uhud Dagı
ona dayanamayıp parça parça olursa, benim zavallı gönlüm ne yapabilir "
• Padisahım çadırıma geldigi zaman benim için ne hos, ne mutlu bir zamandır! Keremi ile benim kaftanımın bagını
çözer de,
• Bana der ki: "Bensiz perisan oldun, sararıp soldun! Bana yaklas da, gönlümün sevdası seni canlandırsın, sana hayat
versin!"
• Ona dedim ki: "Hani sizin lütfunuz Kölenizi siz arayınız; gönlümün bagını çözmesini sizden baska bilen kim var "
• "Hayır!" dedi. "Seher vaktinde gönlümden esip gelen rüzgarla, güllerden ve nergislerden daha çok sonsuzlasır,
tazelesirsin!.."
• Dedim ki: "Ey her derde, her belaya gereken devayı veren, çare olan aziz varlık! Senden baska deva yoktur;
gönlümün devası, ancak sensin!"
• Her agacın, her dalın meyvesi, O´nun cömertliginin, kereminin sahididir; sararmıs yüzüm, döktügüm gözyasları da
gönlümün, askımın sahididir!
951. Bari, canıma su dilden baska bir dil ver!
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´iliin
(c.IV,1791)
• Bana, hos bir koku geliyor; bu koku, belki sevgiliden geliyor, belki de vefalı o mest sevgili beni anarak sarap
içmededir!
• Ey canımı ve gönlümü menzil edinen sevgili; nasıl olur da senin gönlünden çıkarım Sen, her an, benim hasta
gönlüme bir macun hazırlamadasın!
• Bu söylediklerim, bu sözlerim, benim gönlümün hallerine, çektiklerime perdedir! Gül bahçesine benzeyen gönlüm,
diken gibi olan düsüncemden öyle utanıyor ki...
• Bu sevdama layık nara nerede; benim nurlarımı saçan bir günes ve ay var mı
• Ya Rabbi! Canıma su dilden baska bir dil ver de, Sen´in büyüklügünü, Sen´in birligini ederken gönül sazımın teli
kopmasın!
• Gönlümün sabrını kararını aldın da, beni mest edip yerlere yıktın! Nerede bilgim, nerede hilmim; nerede her seyi
anlayan aklım
• Uyumus olan gönlüm uyandı; gece mest olan varlıgım ayıldı, kendine geldi! Yagmurla dolu olan gönül bulutumdan
canıma bir simsek çaktı!
• Ey gözlerime ibret kesilen sevgili; önce gidenlerin de, sonra gidenlerin de gözleri, benim sana karsı duydugum ask
gibi bir ask görmedi!
• Bir gün olsun kendimden geçeyim de, iyiye de, kötüye de aldırmayayım; herkesin muhtaç oldugu, fakat kendisi
kimseye ihtiyaç duymayan Allah´ın sıfatlarını, büyüklügünü, essizligini söylemeye baslayayım!
• Bir gece de nedir ki! Yüzyıllar geçti de, bu ates yine sönmedi, bu cehennem yatısmadı! Ben hayadan, utançtan su
kesildim de, bu ates, yine sakinlesmedi!
• Her an, daha fazla gençlesmedeyim, daha fazla kendimden gizlenmedeyim; O´nun lütufları sayesinde daha da fazla
güzellesmedeyim!
952. Ask, göklere uçmaktır!
Mef´ülü, Mefa´ilün, Fe´ülün
(Dîvan-t Kebîr, c. IV, 1919)
• Ask; her an göklere uçmaktır, yüzlerce perdeyi yırtmaktır!
• Ask, önce kendini nefsinin isteklerinden kurtarmak, nefsanî yollarda yürümekten ayak çekmektir!
• Dünyayı yok saymak, görmemezlikten gelmektir; geldigi ve tekrar gidecegi alemi düsünmek, kendini anlamaya,
bilmeye çalısmaktır!
• Gönüle dedim ki: "Ey gönül! Asıkların arasına karısman, herkesin bakmadıgı
• Yönden cihana bakman, gönüllerin sokaklarında kosman kutlu olsun! » Ey gönül! Bu duygu sana nerden geldi, bu
çırpınma nedendir
• Ey gönül kusu, kusların dillerini söyle! Ben, senin kapalı sözlerinin anlamını bilirim!"
• Gönül dedi ki: "Su balçıktan yaratılmıs eve uçup gelmeden önce, is yurdunda, ezel aleminde idim!
• Sonra o is yurdundan, o sanat evinden uça uça, sanatı yaratanın evine geldim!"
953. "Günes nasıldır " diye soranlara, yüzünü göster;
"Tıpkı böyle!" de!
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. IV, 1826)
• Birisi sana; "Günes nasıldır " diye sorarsa, ona yüzünü göster de; "Tıpkı böyledir!" de! Eger sana ay´dan bahsederse,
damın üstüne çık, ona seslen;
"Tıpkı böyledir!"de!
• Kim peri kızı görmek isterse, ona yüzünü göster; miskten bahsederse, saçlarını çöz; "Iste böyledir!" de!
• Kim sana; "Acaba ay bulutların içinden nasıl sıyrılır çıkar " diye sorarsa, kaftanının dügmelerini birer birer, yavasça
çöz, ona kendini göster de; "Tıpkı böyle çıkar!" de!
• Birisi sana; "Acaba Hz. Isa ölüyü nasıl diriltti " diye sorarsa, dudaklarını uzatıp onun önünde bize bir öpücük ver ve;
"Iste böyle diriltti!" de!
• Kim; "Acaba ask sehidi nasıl olur " diye sorarsa, ona bizi, bizim canımızı göster ve; "Tıpkı böyle olur!" de!
• "Can bedenden ayrıldıktan sonra nasıl olur da geri gelir ve tekrar bedene girer!" inancını inkar edenlere karsı, gel,
evimize gir de; "Iste böyle olur diye göster!
• Her nerede olursa olsun, bir ask feryadı duyarsanız, Allah hakkı için biliniz ki, o feryad bizim hikayemizdir, bizim
feryadımızdır! "Bizim feryadımız, iste böyledir!" demektir!
• Dostun vuslat sırrını seher rüzgarından baska kimseye açmadım, söylemedim! Seher rüzgarı da, kendi sırrının safası
yüzünden; "Evet" dedi; "Tıpkı böyledir!"
954. Agzımızdaki dil, gönül kapısının halkasıdır!
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c.IV, 1821)
• Ask ab-ı hayatını damarlarımıza, iliklerimize dök, akıt; gece karanlıklarında geçen hayatımızı, sabah sarabınının
aynasına, parlaklıgına çevir!
• Ey yeni bir manevî nesenin mayası olan sarap! Sen, benim bedenimde degil de, canımın damarları içinde ak! Gökleri
gösteren bir kadeh ol; her iki cihandan da uzak dur!
• Mademki, ask okları yagdırmak senin adetindir ve aklım da senin avın olmustur, o halde, yay yüksügüne benzeyen
kalbimi parmagına tak da, bu defa okunu canıma nisan al!
• Akıl bekçisi seni ask yolundan alıkoymak isterse, bir kurnazlık et ve bir bahane ile onu basından sav; ondan kaç,
kurtul!
• Kalk, külahını yana eg; gam ve keder tuzaklarından sıçra ve kurtul! Ruhun yanagını öp, sevincin saçlarını tara!
• Kalk, gökyüzüne yüksel; meleklerle tanıs, dost ol! Gerçek sevgilinin kapısına, sıdk duragına gel; o esige bas koy!
• Mademki gönlüne sevgilinin güzel hayali yerlesti, mademki sen de askın tesiri ile eridin, hayale döndün, artık yürü;
git, gönlü ve aklı kendine yurt edin!
• Önünde iki legen var; birinde ates, öbüründe altın dolu! Aklını basına al da, elini ask atesi ile dolu legenin içine sok!
• Musa Kelimullah gibi yap; altın dolu legene bakma! Ask atesini agzına al ve dudagını alev vatanı yap!
• Ey sakî; senin isin gücün, ikiligi def etmektir! Gel; gel de, elime o birlik kadehini, tek kadehi sun; ayrılıgı, aykırılıgı
ortadan kaldır!
• Bu dünya vatanının altı yönü vardır! Orada kıbleler çoktur; tek bir kıble arama! Yürü; sen, yoklukta yuva kur; orada
yönsüzlük, vatansızlık kıble yeridir! Yokluk sırrını anlamaya çalıs!..
• Içinde yasadıgımız zaman, bir eskicidir; hep eskiler alır satar! Sen, orada ölümsüzlük arama; ölümsüz yasayıs
yaylasını, zamanın dısında ara!
• Agzımızdaki dil, gönül kapısının halkasıdır; hep konusup durarak neden kapı halkası olup kalıyorsun Sus, konusma;
cana kavusmak için kapıyı kır da içeri gir!
955. Feryad, su çok çabuk geçen ömürden feryad!..
Müstefilün, Müstefilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün
(c. IV, 1789)
• Ey asıklar, ey asıklar; dünyadan göçme zamanı geldi çattı! Kulagım; "Kervan kalkıyor haberini veren göç davulunun
sesini duyuyor!
• Iste simdi, kervanbası kalkmıs, hersey hazırlanmıs, yükler de develere yüklenmis; "Ey kervan halkı; uyanın, kalkın!
Ne olur ne olmaz, yollar tehlikelerle dolu; bize hakkınızı helal edin!" diyor ! -8
( 8-Sîrazlı Hafız merhum bir gazelinde;
"Sevgiliye giden yolun menzillerinde nasıl dinlenir, nasıl zevk u safaya dalabilirim Kervanın çanı; ´Yükleri baglayın!´
diye feryad edip durmada!" demistir.)
• Bu hayat yolunda önden arkadan gelen sesler, göç sesleri, kervan sesleridir; develerin boynundaki çan sesleridir!
Bizden evvel göç edenler, ölüp gidenler oldugu gibi, bizden sonra da dünyaya gelenler var; bir çok canlar, mekansızlık
aleminden gelmede, sayılı nefeslerini almaya baslamadalar!
• Ötelerden, yıldızlardan, su bas asagı dönmüs kandillerin ısıklarından, su masmavi gök perdesinin ardından, gizli
seyleri açıga vurmak için dünyanın her tarafından bölük bölük sasılacak insanlar gelmedeler!
• Su dolap gibi dönüp duran gökyüzünden, sana agır bir gaflet uykusu gelip seni bastırmıs; sen, aklını basına al da, su
agır uykudan sakın! Feryad, su çok çabuk geçen ömürden feryad!..
• Ey gönül; sevgiliye dogru git; ey yar, yarin yanında bulun! Ey bekçi, uyanık ol; bekçiler uyumaz!
• Sen, balçıktan yaratılmıs idin, gönül oldun; bilgisizdin akıllandın! Seni bu çesit buraya getiren, yine çekip sürüyerek
seni buradan oraya götürecektir!
956. Dünyada görülen bütün güzelliklerde, her güzel yüzde, O´nun nuru var!
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün
(c. IV, 1809)
• Dün bahçede, sevgilinin hayali, gülün etrafında dolasıp duruyordu. Ona; "Bahçede neden dolasıyorsun Içeri gir de,
yüzünün nuru ile gönlümü, gönül sırlarımı aydınlat!" dedim!
• Ey yüzünün baharı ile ömrümü tazeleyen, yeserten sevgili! Benim canım da, herkesin canı da, ask tesirine kapılarak
yaptıgım islere hayran oldular, sasırdılar!
• Ey padisahlar padisahı, ey benim sultanım; ey benim sultanımın sultanı! 0 yanık olan canımı ateslere attın, yaktın!
• Yalnız yeryüzündeki insanların degil, gökyüzündeki meleklerin bile canı olan sevgili; ey denizlerdeki balıkların adını
andıkları, tesbih ettikleri essiz varlık! Dünyada görünen bütün güzelliklerde, her güzel yüzde kendinden bir nur, bir iz, bir
tatlılık bulunan güzeller güzeli! 9
(9 Arif-i rabbanî Ibn-i Fariz hazretleri meshur Ta´iyye-i Kübra Kasîdesi´nin 242. beytinde söyle buyurur:
"Her gencin ve her güzel kadının güzelliginde, Hakk´ın, muvakkat bir zaman için verdigı bir güzellik vardır!")
• Her büyük varlıgın, her üstün, her ulu varlıgın ulusu Sen´sin; her peygamberin yol göstericisi, delili Sen´sin! Hem
hüküm yürütürsün, hem adalet sahibisin; hem de benim çaresiz ask derdime Sen çaresin!
• Günesinin parlaklıgı ile su degersiz topragım, su naçiz bedenim gizli bir altın hazinesi oldu; her tarafa uçan
düsüncem, ısıgınla, nurunla kanatlandı!
• Sen´in lütuf kucagında bir çeng gibi nagmelerle doluyum; yavas vur da, tellerim kopmasın!
• Can bahçesine rahmetinin ilkbaharı gelince, dikenler ya güller arasında kayboldu, yahut da bütün dikenlerim gül
halini aldı!
• Beni yokluktan var eden, beni yaratan, her an beni söyletmede! Sonunda da, beni söyleten kerem buyurdu ve bütün
söyledigim sözler, 0 oldu!
957. Ey alemlere rahmet olarak gönderilen aziz Peygamberimiz Efendimiz!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(Dîvdn-ı Kebîr, IV, 1974)
*Ey gökleri aydınlatan ilahî çerag, ey yeryüzünü nurlandıran Allah´ın rahmeti benim dertli halimi gör, feryadımı,
iniltilerimi dinle, isit!..
*Yüzlerce beladan kaçtım, senin merhametine, inayetine sıgındım! Merhamet elini basıma koy, beni oksa; yahut iyilik
ve ihsan etegini aç, iyilikler saç!..
*Ya benim muradımı ver, isteklerimi kabul buyur, yahut bu murad ve istek duygusundan beni kurtar, bu dünya
duygularını, isteklerini benden al! verdigin lütuf sözlerini yarına bırakmaktan vazgeç, geciktirme; bugün vadini yerine getir!
Ya öyle yap, ya böyle yap!..
*Ey nebîler sultanı! Ya; "Süphe yok ki Biz,.sana apaçık bir fetih vermisizdir "10 kapısını aç da, yüzlerce zevk u safa
gülistanları, yüzlerce nese yaseminleri seyredeyim,
*Yahut; "Senin gögsünü açıp genisletmedik mi "11 ayetinin ilhamlar tasan memba´ından su, sarap, süt ve bal, bu dört
çesit lütuf, iyilik, ihsan, ask manevî ırmaklarını gönlüme akıt, feyizlerle cosayım!
*Ey Senayî, ey büyük veli; yürü! Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimiz´in mübarek ruhundan meded, yardım iste;
"Mustafa, alemlere rahmet olarak gönderilmistir!"12
10. Fetih Suresi 48/1.
11.Insirah Suresi 94/1.
12.Enbiya Suresi 21/107.
958. Bir zamanlar beden yoktu; ben, tamamıyla candan ibarettim!
Müfte´ilün, Mefa´ilün, Müfte´ilün, Mefa´ilün
(c. IV, 1822)
• Ey cevrinden, cefasından ahım göklere yükselen sevgili; bu kadar cevr etme! Beni çekemeyen, bana hased eden
kisi, çektiklerimi duyar da sevinir!
• Gönlümü sen aldın; benim sevgilim sensin! isime gücüme parlaklık veren, yoluna koyan sensin; bagım bahçem
sensin, baharım da sensin! Ben, senin için yasıyorum; ben, senin için varım!
• Sen, benim en yakın dostum idin; tuttun benim gece uykularımı çaldın ve bana yeni bir hırsızlık gösterdin! Halbuki,
benim senden baska bir karım yok!
• Sen, benim canımsın; sen, benim dünyamsın, benim gökyüzümün Zühre yıldızısın! Öd agacına benzeyen gönlüme
ates attın, yaktın!
• Bir zamanlar beden yoktu; ben, tamamıyla candan ibaret idim, seninle göklerde beraber idim! 0 zamanlar
birbirimizle konusamıyorduk; ne benim söz söylemem vardı, ne de söz isitmem!
959. Biz, dönüp efendimize gidenlerdeniz!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(Dîvan-ı Kebîr. V, 2129)
• Biz, dönüp yine efendimize, yaratanımıza gidenlerdeniz; hem de tertemiz bir özle! Çünkü biz, O´na isyan edenlerden
degil, emirlerine boyun egenlerdeniz!
• Efendimiz ne diye bizi satın almaya kalkısır Zaten biz, kendimizi O´na satmısız!
• Acıkan kisi fazla yerse, mide fesadına ugrar! Fakat biz, O´nun bakıslarına acıkmısız!
• Sen ölüp gidince, toprak altına atılınca, ebediyyen zayi olup gideriz sanırsın! Halbuki bizler, vade verdiği yerde
O´nunla tekrar bulusacagız!
960. Ey canıma can katan! Perdeyi kaldır; Sen´i görmek istiyorum!
Fa´ilatün, Fa-ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c.IV, 1963)
• Ey benim canıma can katan hayatım; perdeyi kaldır! Ey benim gamıma, ke-derime ortak olan, nerde olursam
olayım, daima benimle beraber bulunan Rabbim! Ey geceleri bana dost olan sevgili!
• Ey vakitli vakitsiz benim yalvarıslanmı yakanslarımı duyan, ey varlıgımın bütün zerrelerine sevgi atesi salan Rabbim!
• Sen, bütün sekillerden münezzehsin, berîsin; canlardan bile temizsin! Suretin, seklin yok! Fakat, benim bütün
sekillerimin mıknatısısın; bütün varlı-gım Sana dogru kosmada, Sen´de yok olmadadır!
• Bu gece. kimselerin gelmedigi tenha gecelerden biridir! Benim kimsesizli-gime acı, lütf et ve gel; gel de, bu tenha
gecede Sana sevda defterimi okuya-yım, seni ne kadar çok sevdigimi uzun uzun anlatayım!
961. îçimde, ölümden baska devası olmayan bir dert var!´3
Müstef´ilün, Fe´ulün, Müstefiliin, Fe´ülün
• Git; basını yastıga koy, beni yaln z bırak! Geceleri dolasıp duran, yanmıs yakılmıs müpteladan v .´ .geç!
• Biz, geceleri, yapayı ´nız, sabahlaı ı kadar sevda dalgaları arasında çırpımr dururuz! îstersen, pd bıa bagısla; istc sen,
hicranınla bize cefa et!
13 Hz. Mcvlana´nın öl´ nı ^iiseginde söyledigi .ın siiri; oglu Sultan Veled´e hitap ediyor!
• Sen benden kaç ki, sen de benim gibi dertlere düsmeyesin! Sen, dert ) lunu terk et de, kurtulus yolunu seç!
• Biz, gam kösesinde gözyasları dökerek sürünmekte, inlemekteyiz; isters gel, gözyaslarımızla yüz yerde degirmen
kur!
• Bizim, kalbi kara tas gibi sert, merhametsiz bir sevgilimiz var! 0, asıkları dürür de, kimse ona kanının bahasını
sormaz!
• Güzeller padisahı için, ahde vefa etmek gerekmez! Ey yüzü sararmıs as sen, sabr ederek ahdine vefa göster!
• tçimde, ölümden baska devası olmayan bir dert vardır! Ben, nasıl olur ı "Gel bu derde deva kıl!" diyebilirim
• Dün gece rüyamda, ask mahallesinde bir ihtiyar gördüm; "Bizim tarafa gel!" diye eliyle bana isaret etti!
• Eger hakikat yolunda bir ejderha varsa, zümrüt gibi de bir ask vardır! îç o ask zümrüdünün saçtıgı ısıklarla ejderhayı
def et!
• Artık yetisir; birseylerden bahsetme! Çünkü ben, kendimde degilim! Eger senin hünerin varsa, Ebu-Alî Sîna´nın
tarihini söyle, Ebu´1-ala Mu´arra´nın ögütlerinden bahset!
962. Biz, orucumuzu gök sofrası ile açarız!
Mef´ulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ülün
(c. IV, 1892)
• Her aksam sofra kurmak nasıl adetse, bizde de ey sevgili, orucumuzu senin güzel hayalinle açmak adetimiz
olmustur!
• Senin hayalinle, seni düsünerek oruç bozanlara, lütfedersin, yüzlerce ihsanlarda bulunursun! Bu, Hz. Isa´nın
yukarılardan gök sofrası indirmesi gibi olur !
• Gönlün gıdası senin ask mutfagından olunca, yer sofrasından el çekerek uzakta durmak gerektir!
• Gıda olarak bize, o gönül atesinden hep ab-ı hayatlar sunulur! Biz, gönül atesinin üzerinde hos kokulu ladin yagı gibi
sevinerek yanarız ve etrafa güzel kokular yayarız !
• Topraktan dogup tekrar topragın içine girerek çürümek, hayvan isidir! Bu is, gönlün ve canın isi degildir!
963. Akıllılar ve asıklar
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilün
(c.IV, 1957)
• Akıllı kisi, her zaman kendini göstermek sevdasındadır; herkesin kendisini tanımasını, sevmesini arzu eder! Halbuki
Hakk asıgı, her zaman kendinden geçmek, deli divane olmak ister!
• Akıllılar, kendilerini sevdikleri için, ask denizine batmak istemezler! Asıkların isi gücü ise, sevda denizine batıp yok
olmaktır!
• Akıllılara rahat, rahata ermekten gelir; asıklarsa, rahata kavusmaktan utanırlar!
• Asık, nerede olursa olsun, herkesten uzak ve manen sevgilisi ile beraberdir; halk içinde ve halktan ayrı kalması,
tıpkı zeytin yagı ile suyun bir arada kalmasına benzer!
• Asıklara ögüt vermeye kalkmak, sevdaya mashara olmaktan baska bir sey degildir!
• Ask, misk gibi kokar; onun için gizli kalmaz, belli olur!
• Ask, agaç gibidir; asıklar da, agacın gölgeleridir! Gölge gerçi agaçtan uzak düsse de, yine orada kalmak gerektir!
• Bir çocuk, çocuk yasta akıllı olursa, akıllılar gibi davranırsa, o çocuk yaslanmıs sayılır; yaslı adam da asık olursa, ask
makamına yükselirse, o kisi delikanlı olur!
• (Ey Tebrizli Sems!) Senin askına karsı kendini alçaltan kimse, askın gibi yücelir, sereflenir!
964. Senin askın bir deniz, gönlümse bir balık!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. IV, 1968)
• Ey gönül verdigim essiz ve yüce varlık; askına düsmüsüm, sevdana kapılmısım! Sen´in askın bir deniz, gönlümse bir
balık! Bu sebeple, bir an Sen´den ayrı düssem yasayamam!
• Balıklar, suyun dısında bir an bile yasayamazlar! Asıklar da, gönül kaptırdıkları sevgilinin ayrılıgına sabredemezler!
• Balıgın canı sudur; balık, canından ayrı düsmeye sabredebilir mi Can; sabredilemezse, canın canına nasıl
sabredilebilir
• Sen´siz bana iki dünya da zindan kesilir; Sen´den ayrı olunca, ab-ı bile içsem bana dokunur, zarar verir!
• Çesitli güzelliklerle süslenmis su dünya evinde görülen bütün güzel Sen´in güzelliginin kırpıntıları var! Fakat, hiç biri,
Sen´in yerini tutmuyor Sekil, iz nerededir; sekilsiz olan, sekilden münezzeh olan güzeller güzeli nerededir
965. Bedenin, bu dünyadandır;gönlün de, o dünyadandır!
Fe´ulün, Fe´ulün, Fe´ulün,
(c. IV, 2089)
• Bedenin, bu dünyadandır; gönlün de, o dünyadandır! Bedenin dostu heva, heves, sehvet, hiddettir; gönlün dostu da
Hakk´tır!
• Senin gönlün, bu dünyada gariptir; onun da derdi, gamı gariptir! îkisi de ne su yeryüzündendir, ne de
gökyüzündendir!
• Eger sen canın ve aklın dostu isen, hakiki dosta ulastın, canını kurtardın demektir!
• Fakat, canın ve aklın dostu degil de bedenin, heva ve hevesin dostu isen, su yeryüzünde kalmaya mahkumsun!
• Fakat, beklenmedik bir zamanda ansızın bir inayet, bir yardım, bir cezbe gelirse, o zaman yeryüzünde kalmaktan
kurtulursun! Iste ben, ansızın gelen bu cezbenin kuluyum, kölesiyim!
• Çünkü, Hakk´ın bir cezbesi, yani kulu kendine çekisi, yüzlerce çalısıp çabalamalardan degerlidir! Herseyin üstünde
olan, izi olmayanın nisanlar, belgeler, izler ne isine yarar
• Sen nisanı, izi, belgeyi köpük say; nisansız, izsiz olanı, kendini göstermeyeni deniz gibi gör! Nisan ve iz, sözle
anlatısa benzer; nisansız ve izsiz olan da, apaçık görülmektedir!
• Günesin arpa büyüklügünde bir ısıgı belirse, gökyüzünde, samanyolunda dönüp duran sayısız yıldızı siler süpürür!
Yani, ilahî nurdan küçük bir ısın parlarsa, herseyi alır götürür!
• Sus; sus ki, sususta yüzlerce dil, yüzlerce anlatıs vardır!
966. Aslında can vermek, cana kavusmaktır!
Müstef´ilün, Fe´ülün, Müstefilün, Fe´ulün
(c. IV, 2037)
• Canı Sen alınca, ölüm, seker gibidir; tatlı can, Sen´inle beraber olunca, ölüm bize tatlı candan da tatlı gelir!
• Ölmek, bu dünyaya mahsustur; yani, bu dünyada ölüm vardır! Öteki dünyada ölüm yoktur, dogmak vardır!
• Topraktan yaratılmıs su bedeni bırak da, can ol; öteki dünyaya oynaya oynaya git! Ölüm, burada bize acı görünür,
kötü görünür fakat, gerçekte degildir; sen, ölümden korkma!
• Ey can; ölümden ne diye korkalım, kaçalım Aslında can vermek candır ,cana kavusmaktır! Madenden niçin
kaçalım; ölüm, altın madenidir!
• Hakk seni çagırınca, kendine dogru çekince o emre uyup gitmek, cennet gibidir; ölmek ise, kevsere benzer!
• Eger iman sahibi isen, tatlı isen, ölümün de eminliktir, hosluktur; eger kafirsen, acı isen, ölümün de acıdır, kötüdür!
• Ölüm, bir aynadır; güzelligin oraya vurur, akseder, orada görünür! seni sana gösterince de; "Ölmek, çok hos bir
seydir!" der!
967. Kesretten (=çokluktan) kurtul, vahdete (=birlige) ulas;
yükseldikçe daha çok yükselmeye, daha ötelere gitmeye çalıs!
Mef´ülü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c.IV, 1876)
• Ey Hakk asıgı! Kesret (çokluk) aleminden kurtul, mekansızlık alemine git, vahdete ulas! Böylece, iki görmekten halas
ol ve ikilik inancını tasıyan bası kes, imansız kisinin boynuna tak!
• Sen sonsuzlugun mesti olunca, ezel kılıcını eline al ve yigit bir Türk gibi varlık Hintlisini bozguna ugrat!
• Su hayvana bak; bası yerdedir! Evet; otlamakla mesguldür! Sen, hayvan degilsin; Adem soyundansın! Basını
göklere kaldır!
• Hz. Adem´in medresesinde Hakk´a mahrem olunca, gökyüzünün en üst kürsüsüne otur, ilahî isimlerden ders al!
• Eger Hakk yolunda sefere çıkmak istiyorsan, mana atına bin, yüksel; yücelere çık!
• Hakikate susamıs kisilerden ol! Çünkü onlar, suya kanmazlar; yükseldikçe daha çok yükselmek isterler!
• Mecnun gibi Hakk ugrunda savasa giris! 0 zaman ask sana der ki: "Akıldan yüz çevir; onu bırak, def olup gitsin!"
• Sen, hem yakıcı ates ol, hem ham iken pis, hem de yan yakıl!.. Hem mest olup kendinden geç, hem de sarap ol!..
• Hem mahrem ol, hem sır ol; hem sohbet arkadası ol, bizimle beraber ol, hem de bizim kullugumuzu yerine getir!
968. Ey bütün insanların yöneldigi kıble!
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün
(c. IV, 1798)
• Ey sevgili, ey sevgili; ey insafı olmayan sevgili! Ey gönlümü alan, ey bana mahrem olan, gamımı paylasan dilber!
• Ey yeryüzünde bana ay, ey gece yarısında seher olan sevgili! Ey tehlike anında benim siperim, ey benim sekerler
yagdıran bulutum!
• Ey yüzünün nuru ile gece yolcularına mesale olan, ey Hakk´a gönlünü kaptırmıs ask delilerine zincir kesilen, ey bütün
insanların yöneldigi kıble, ey benim ask yollarında kervanbasım olan sevgili!
• Sen, nasıl bir sevgilisin, anlıyamıyorum! Hem yol kesersin, hem yol gösterirsin;´hem aysın, hem müsteri yıldızısın;
hem bu dünyaya aitsin, hem öteki dünyaya; hem benim gizli hazinemsin, hem de meydandasın!
• Hem dünya zindanında benim en yakın dostumsun, hem bana gülümseyen devletim, mutlulugumsun! Allah´a yemin
ederim ki, bu söylediklerimin yüz mislisin; çok fazla övülmeye, medh ü senaya layıksın!
969. Hersey sana; "Benim gibi ol!" demektedir!
Müstef´ilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fe´ulün
(c. IV, 2041)
• Ask ugrunda pervane, atese atıldı! Alevler içinde kanat çırpıyor, yanıp yakılıyor da; "Sen de böyle ol!" diyordu!
• Yagı konmus, fitili tutusturulmus kandil, kırık boynu ile hem yanıyor hemde yavas yavas, yumusak yumusak; "Sen
de böyle ol!" diyordu!
• Mum hem yanıyor, hem de aglıyordu; kendini atese, ızdıraba vermisti fakat gözyaslarını dökerken etrafa ısık saçıyor
ve bana da; "Benim gibi de böyle yan yakıl, böyle eri!" demekte idi!
• Mum; "Bu dünyada kazanç elde etmek, yararlanmak için altınlar, gümüsler saçsan, bunlar sana ne fayda saglar
Manevî kar elde etmek istiyorsan benim gibi yanmaya, erimeye bak!" diye söyleniyordu!
• Derya, etegini incilerle doldurmus, bas köseye çekilip kurulmus, içindeki incileri belli etmemek için kendisini acı
göstermeye kalkısıyor ve bana; "Gösteristen kaçın; sen de benim gibi ol!" demek istiyordu!
• Bahçede bulunan gül, yüzünü yanagını tozlardan, kirlerden arındırmıs gömlegini yırtmıs, gülüyor; dikenleri verdiği
acılara, kederlere sabrediyor ! Adeta; "Ey insanoglu; sen de benim gibi ol!" diyordu!
• Hz. Adem, tam kırk yıl özürler getirdi, günahının bagıslanması için yas tutup agladı! 0 da çocuklarına; "Siz de
babanız gibi olun!" diyordu!
• Sus, sabr et! Dagdaki su kayaya bak da, ibret al! 0 bile hiç birsey söylemiyor; o bile susmakta! Fakat, aglamakta!
Adeta; "Ey insanoglu; sus, agla!" demek istemekte!
970. Ne olurdu, su agzımdaki dilim konusmasaydı da, gönlüm konussaydı!
Müfte´ilün, Mefa´ilün, Müfte´ilün, Mefa´ilün
(c.IV, 1817)
• Gönlüme cefa etme! Cefa edersen, vah gönlüme; vah gönlüme, vah gönlüme!..
• Gönlümü hırpalarsan, üzersen, düsmanım sevinir ama, o zaman da ya senin gönlün, ya benim gönlüm incinir!
• Hayran ve mecnun gönlüm, elsiz ayaksız gönlüm, haline bakmıyor, seher vakitlerinde her tarafta dolasıp duruyor!
• Yanık ve zayıf gönlüm, senin sevgi incini elde etmek için geldi, ask denizinin kıyısına çadır kurdu!
• Gönlüm, bazan kebap gibi kavrulur, kokusu cihana yayılır; bazan da bir rebap olur ve "a-la-la" diye sesler çıkarır!
• Parçalanıp inleyen, nefisle savas safına giren gönlüm, simdi de, Kaf Dagı´nda Zümrüd-ü Anka´nın pesindedir!
• Gönül çocugum, gece dadısından süt ememiyor! Çünkü gece dadısı, gögsünü simsiyah yapmıs, görünmez olmus!
• Hz. Musa, büyük ve yalçın bir kayadan ırmak gibi bir su akıtmıstı! Benim ı de mermer gibi olan gönlümün
kaynagından Hakk´ın hikmet ırmagı akmaya basladı!
• Hz. Meryem´in îsa´sı göge çıktı da, esegi asagıda kaldı! Benim de su bedenim, gölge varlıgım yeryüzünde kaldı da,
gönlüm göklere, ötelere yükseldi!
• Sus; artık söyleme! Çünkü su agzımızdaki dilin söyledikleri, gönüle, cana perde olmadadır! Keske su yarım yamalak
konusan dilim gönlümün sırlarına vakıf olmasaydı da, gönlüm konussaydı!
971. Hakk asıgının kanı, gözyası oldu!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(Dîvan-l Kebîr, c. IV, 1940)
• Ey Hakk asıklarının canı! Ay senin askınla oynamaya, Zühre def çalmaya koyulmus! Sanki, sana karsı duydugumuz
sevgiyi, oynayarak, çalarak aleme yayıyorlar!
• Ask okunun açtıgı yaradan, nice bagrı yaralı, nice avlanmıs hasta var! Faka ortada ne ok görünüyor, ne de yay!
• Asıgın kanı gözyası olmus da, gözyaslarından yesillikler bitmis ve yesilliklere de gül yüzünün aksi vurmus, her taraf
güllük gülistanlık olmus!
• Kıs gibi soguk ayrılık, yolları kesmis, baglamıstı! Bu yüzden, bagın bahçen çiçekleri, yer zindanında hapsolup
kalmıslardı!
• Baharın adaleti ile yol emin olunca, soguklar gidip yol açılınca, yesillikler, ellerinde yalın kılıçlarla göründü; gonca da,
eline mızragını almıs, çıkageldi!
• Kalk, dısarı çık; baga bahçeye gel! Onlar, uzak yoldan geldiler! Kalk! Binek atın var; ona bin ve kırlara sür,
gülistanlara sür! Uzak yoldan gelenler karsılanır!..
• Yesillikler ve çiçekler, yol yüklerini baglayıp yokluk aleminden geldiler; denizlere ulastılar, denizlerden göklere
yükseldiler!
• Burç burç bütün gökleri dolastılar; her yıldızdan bir fayda, bir hüner elde ettiler ve nihayet, yagmur halinde toprak
alemine düstüler!
• Su ve sıcaklık, her an, onlara gökyüzünden yardım etmektedir! Onlar, birkaç gün su yeryüzünde misafir olarak
kalacaklar, sonra geldikleri yere dönüp gideceklerdir! Bu, hep böyle sürüp gider!..
• Bu misafirlere rüzgarlar, basları üstünde sofralar tasırlar; seher yeli de, elinde kaselerle gelir, ikramda bulunur!
Sofraya oturacaklardan baskalarının görmemeleri için, bu yemek kaplarının üstlerinde kapaklar vardır!..
• Can ehlinden, gönül ehlinden baskalarına kapalı olan bu tabakların içindeki yemekleri herkes merak eder; "Bu
tabaklarda ne var " diye sorarlar! Soranlara, hal dili ile derler ki:
• "Eger herkes bu sırlara mahrem olsaydı, tabagın örtülmesine ne lüzum vardı Herkes bilirdi ki, can gıdası, can gibi
gizlidir; ten gıdası, beden gıdası da, ekmek gibi meydandadır!"
972. Güller, senin yüzünden gömleklerini yırtmıslar, dallar, senin lutfunla tomurcuklarla dolmus, meyvelere gebe
kalmıslar!
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün
(c. IV,1786)
• Sen, benim canımsın; canımın içinde, gönül evimde hırsızlar gibi sessizce gezip dolasmadasın! Ey bagımın bahçemin
aydınlıgı! Sen, benim salına salına yürüyen bir selvimsin!
• Mademki gidiyorsun, bensiz gitme! Ey canımın canı; ben, senin bedenin degil miyim Beni bırakıp bedensiz gitme!
Ey parıl parıl parlayan ısıgım; benim gözümden çıkma, ayrılma; sen, benim gözümün nuru degil misin
• Sen, benim bası dönmüs canıma dilberler gibi sevgi ile bakarsan, ben, kabıma sıgamam ve yedi kat gögü de
yırtarım, yedi denizi de asarım!
• Beni aldın, bassız ayaksız bir hale getirdin; uykudan, yeme ve içmeden vazgeçirdin! Ey benim Yusufum; mest bir
halde gülerek içeri gir!
• Lutfunla kendimden geçtim, maddî varlıgımdan kurtuldum; can gibi oldum! Ey varlıgı gözlerden silinen, ey varlıgı
gönlümde gizlenen güzeller güzeli!
• Ey gözleri ile nergisi mest eden güzel; güller, senin yüzünden gömleklerini yırtmıslar, dallar, senin lütfunla
tomurcuklarla dolmus, meyvelere gebe kalmıslar! Ey benim ucu bucagı bulunmayan bagım bahçem!..
973. Iki kerpiç parçası alırsın da, birinden Veysî, birinden Ramin yaparsın!
Mef´ülü, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. IV, 1932)
• Ey aklın ve tatlı canın düsmanı, ey Hz. Musa´nın nuru ve Tur-ı Sînası!
• Senin nisanını, izini, nasıl oldugunu anlatmak için canda kudret, cesaret yoktur!
• Sensiz olan her zevk, ham incir surubudur, ejderha sokmasıdır!
• Balçıktan yapılmıs iki kerpiç parçası alırsın da, birinden Veysî yaparsın birinden Ramin.
971. Hakk asıgının kanı, gözyası oldu!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(Dîvan-l Kebîr, c. IV, 1940)
• Ey Hakk asıklarının canı! Ay senin askınla oynamaya, Zühre def çalmaya koyulmus! Sanki, sana karsı duydugumuz
sevgiyi, oynayarak, çalarak aleme yayıyorlar!
• Ask okunun açtıgı yaradan, nice bagrı yaralı, nice avlanmıs hasta var! Faka ortada ne ok görünüyor, ne de yay!
• Asıgın kanı gözyası olmus da, gözyaslarından yesillikler bitmis ve yesilliklere de gül yüzünün aksi vurmus, her taraf
güllük gülistanlık olmus!
• Kıs gibi soguk ayrılık, yolları kesmis, baglamıstı! Bu yüzden, bagın bahçen çiçekleri, yer zindanında hapsolup
kalmıslardı!
• Baharın adaleti ile yol emin olunca, soguklar gidip yol açılınca, yesillikler, ellerinde yalın kılıçlarla göründü; gonca da,
eline mızragını almıs, çıkageldi!
• Kalk, dısarı çık; baga bahçeye gel! Onlar, uzak yoldan geldiler! Kalk! Binek atın var; ona bin ve kırlara sür,
gülistanlara sür! Uzak yoldan gelenler karsılanır!..
• Yesillikler ve çiçekler, yol yüklerini baglayıp yokluk aleminden geldiler; denizlere ulastılar, denizlerden göklere
yükseldiler!
• Burç burç bütün gökleri dolastılar; her yıldızdan bir fayda, bir hüner elde ettiler ve nihayet, yagmur halinde toprak
alemine düstüler!
• Su ve sıcaklık, her an, onlara gökyüzünden yardım etmektedir! Onlar, birkaç gün su yeryüzünde misafir olarak
kalacaklar, sonra geldikleri yere dönüp gideceklerdir! Bu, hep böyle sürüp gider!..
• Bu misafirlere rüzgarlar, basları üstünde sofralar tasırlar; seher yeli de, elinde kaselerle gelir, ikramda bulunur!
Sofraya oturacaklardan baskalarının görmemeleri için, bu yemek kaplarının üstlerinde kapaklar vardır!..
• Can ehlinden, gönül ehlinden baskalarına kapalı olan bu tabakların içindeki yemekleri herkes merak eder; "Bu
tabaklarda ne var " diye sorarlar! Soranlara, hal dili ile derler ki:
• "Eger herkes bu sırlara mahrem olsaydı, tabagın örtülmesine ne lüzum vardı Herkes bilirdi ki, can gıdası, can gibi
gizlidir; ten gıdası, beden gıdası da, ekmek gibi meydandadır!"
972. Güller, senin yüzünden gömleklerini yırtmıslar, dallar, senin lutfunla tomurcuklarla dolmus, meyvelere gebe
kalmıslar!
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün
(c. IV,1786)
• Sen, benim canımsın; canımın içinde, gönül evimde hırsızlar gibi sessizce gezip dolasmadasın! Ey bagımın bahçemin
aydınlıgı! Sen, benim salına salına yürüyen bir selvimsin!
• Mademki gidiyorsun, bensiz gitme! Ey canımın canı; ben, senin bedenin degil miyim Beni bırakıp bedensiz gitme!
Ey parıl parıl parlayan ısıgım; benim gözümden çıkma, ayrılma; sen, benim gözümün nuru degil misin
• Sen, benim bası dönmüs canıma dilberler gibi sevgi ile bakarsan, ben, kabıma sıgamam ve yedi kat gögü de
yırtarım, yedi denizi de asarım!
• Beni aldın, bassız ayaksız bir hale getirdin; uykudan, yeme ve içmeden vazgeçirdin! Ey benim Yusufum; mest bir
halde gülerek içeri gir!
• Lutfunla kendimden geçtim, maddî varlıgımdan kurtuldum; can gibi oldum! Ey varlıgı gözlerden silinen, ey varlıgı
gönlümde gizlenen güzeller güzeli!
• Ey gözleri ile nergisi mest eden güzel; güller, senin yüzünden gömleklerini yırtmıslar, dallar, senin lütfunla
tomurcuklarla dolmus, meyvelere gebe kalmıslar! Ey benim ucu bucagı bulunmayan bagım bahçem!..
973. Iki kerpiç parçası alırsın da, birinden Veysî, birinden Ramin yaparsın!
Mef´ülü, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. IV, 1932)
• Ey aklın ve tatlı canın düsmanı, ey Hz. Musa´nın nuru ve Tur-ı Sînası!
• Senin nisanını, izini, nasıl oldugunu anlatmak için canda kudret, cesaret yoktur!
• Sensiz olan her zevk, ham incir surubudur, ejderha sokmasıdır!
• Balçıktan yapılmıs iki kerpiç parçası alırsın da, birinden Veysî yaparsın birinden Ramin.
• Sekiller yaratan sanatının karsısında su padisahlar, sanki birer oyuncaktır!
• Geceleyin yolcunun uykusunu baglarsın! Yani; "Uyuma; kalk, otur!" dersin!
• Gönlün hayal evinde otur, yaptıgın çesit çesit sekilleri seyr et!
• Seyr et de, yalancı sekilleri gör, dogrusunu gönlünde bul!
• Kalemimi övesin, begenesin diye bu sekilleri ben, senin için yaptım!
974. Yigitligi pervaneden ögren!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. IV,1848)
• Asıgın, delilikten baska ne sanatı, ne hüneri vardır
• Sevgililerin nazlanmaları da, kendilerini asıklara yabancı gibi göstermekten baska ne olabilir
• Nurun, ısıgın önünde oynamayı, sıçramayı, dönüp dolasmayı zerrelerden; yigitlikte bulunmayı, korkmadan kendini
atese atıp yanmayı da pervaneden ögren!
• Sarhos arslan gibi sıçra, atıl; ne evveli ne de ahiri, yani ne önü ne de sonu bil! Arslanlara, kedi ile savasmak ayıptır!
• Sen, sırlar kadehisin; kulagını tıka, gözünü kapa! Çatlak kase, kadehlik edemez!
• Kim, keskin kılıcın önünde kalkan gibi çırçıplak durur da paralanmak ister; kim, altın gibi, kuyumcunun tavasında
atesle bir evde oturabilir
• Irmagın suyu tatlıdır ama, denizin heybeti nerededir! Nerede saha vezir olmak, nerede her çesit kayıttan, bagdan
kurtulmak, hür olmak!
• Gece, yıldızlar ve ay yüzünden aydınlık olsa bile, gündüzün yerini tutabilir mi Boncuk parlak olsa bile, incilik edebilir
mi
975. Allahım; Sen´i, geregi gibi anlıyamıyoruz! Sen, canda ve gönüldesin ama, canın da, gönlün de Sen´den haberi
yok!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(Mecalis-i Seb´a,s.34)
Dil ü canda nihansın gerçi her sey bîhaber senden
Cihan zatınla dolmusken cihan da bîhaber senden
Nasıl bulsun seni can ve gönül senden ibaretken
Gönülde candasın amma ki can da bîhaber senden
Hayalin dilde naksı varsa da bilmez hayal zatın
Dilimde gerçi namın ah, dilim de bîhaber senden
Bütün mahluk ise nam u nisanın gerçi bilmekde
Fakat gördüm ki ben nam u nisan da bîhaber senden
Ilahî künh-i zatın bilmeye sa´y eyleyen zümre
Yuvarlandı yakîn ile güman da bîhaber senden
Cihan durdukça serh etsem seni mümkin degil zîra
Seni îzah ve serh aciz, beyan da bîhaber senden
Sinek Cibrîl kanadından nasıl bahs eyler Allah´ım
Seni ta´rif eden ehl-i cihan da bîhaber senden
• Sen, canımda gizli oldugun halde, canımın Sen´den haberi yoktur! Cihan da zatınla dopdolu; fakat, cihanın Sen´den
haberi yok!
• Sen, can ve gönülden ibaret oldugun için, can Sen´i nasıl bulabilir Sen candasın, gönüldesin ama, canın da, gönlün
de Sen´den haberi yok!
• Sen´in manevî hayalinin gönülde naksı varsa da, hayal, zatını bilemez! Bu yüzden hayalin de Sen´den haberi yoktur.
Adın dilimde, Sen´i tesbih ediyorum, zikrediyorum ama, Sen´i zikreden dilimin de Sen´den haberi yoktur!
• Aslında, yarattıgın hersey, bütün varlıklar namını nisanını bilmektedirler Fakat ben, sunu gördüm ki, nam ve nisan
da Sen´den habersizdir!
• Allahım! Sen´in zatının ne oldugunu anlamak için ugrasan, gayret sarfeden bütün mütefekkirler, bilginler, inanç ve
tahminlerinin derinliklerinde kayboldular! Yakîn, yani Sen´i tam olarak geregi gibi bilme de, süphe de Sen´de !
• Dünya var oldukça bütün insanlar, yasadıkları ömür boyu Sen´i anlatsalar, Sen´in yaratma gücünü, sanatını,
kudretini açıklasalar yine bitiremezler! Çünkü, Sen´i etraflıca anlatma, açıklama Sen´den habersizdir!
• Sinek, Cebrail(a.s.)´ın açtıgı zaman gökleri kaplayan, günesleri göstermeyen kanadından nasıl bahsedebilir Allahım;
Sen´i tarif eden, anlatan insanların hepsinin de Sen´den haberleri yoktur! 14- (14 Dîvan-ı Kebîr´de bulunmayıp
Mevlana´nın Mecülis-i Seb´a adlı eserindin 34. sayfasında bulunan ve; ( ... ) mısraı ile baslayan bu gazelini, aslına sadık
kalarak ve manzum olarak terceme eden Kitapçı merhum Hulusi Efendi "nun" kafiyesi ile tercerne ettigi için, bendeniz de
bu gazeli "dal" kafiyesine almadım, "nun" harfıne tercemesini aldım.)
976. Içimde, alev alev yanıp duran gizli bir ates var!
Fe´ulün, Fe´ulün, Fe´ülün, Fe´ul
(c. IV,2087)
• Bu yakıp yandıran aska bir ömek vereyim: Içimde, alev alev yanıp duran gizli bir ates var!
• Ister aglayıp inleyeyim, ister aglamayayım, inlemeyeyim; o ates, gece gündüz içimde yanmadadır!
• Bütün akıllı kisiler, dünyalık düsünmekte, hırkalarını dikmekteler! Halbuki, asıkların içlerindeki ates, hırkaları yakıp
durmadadır!
977. Ey sütten daha yeni kesilmis masum! Sen, Allah´a bizden daha çok yakınsın!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V. 21271)
• Ey yası küçük, bedeni ter-ü-taze olan güzel; ey süt emmekten daha yeni kesilmis masum! Lekesiz halinle sen,
Allah´a bizden daha çok yakınsın!
• O´nun ruhu benim ruhum, benim ruhum da O´nun ruhu; bir bedende iki ruhun yasadıgını kim görmüstür -15
(15-Hz. Mevlana bir baska gazelde bu Arapça beyti Farsça söylemisti :
Benim canım senin canın, senin canın da benim canım; hiç kimse iki bedende bir can görmüs müdür " (nr. 2019)
Baska bir yerde de; "Senin canınla benim canım birdir; bir tek can, iki bedende gizlenmistir!" demisti. (nr. 2108) )
• Benim asık oldugumu herkes anladı; yalnız, kime asık oldugumu kimse bilmiyor! 16-
16-Seyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabî hazretleri (vefatı 1238) Mevlana´nın bu beytini çok begenmis, Fusüsu´l-Hikem adlı
eserinin Kelime-i Muhammediyye kısmına aynen almıs fakat, o zamanın adeti geregi, kimden aldıgını yazmamıstır.
• Ister benimle sizin aramızı açın, ayırın, ister ulastırın, kavusturun; bence, sizden ne gelirse gelsin; iyidir, güzeldir!
978. Sen, benim canımsın, canımsın, canım!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. IV,2107)
• Sen, benim canımsın, canımsın, canım; sen, benimsin, benimsin, benim!
• Sen, benim padisahımsın; sen, benim sevdama layıksın; sen, benim dislerime uygun sekerimsin!
• Sen, benim nurumsun; benim gözümde kal, gitme! Sen, benim gözümsün, ab-ı hayat kaynagımsın!
• Gül, seni görünce, süs çiçegine dedi ki: "Benim selvi agacım, gül bahçeme geldi!"
• Sevgilim; su iki dagınık sey yüzünden nasılsın Birisi, senin dagınık olan saçların, birisi de, benim perisan ve
darmadagınık olan halim!
• Ipe benzeyen saçların, benim ayak bagım olmustur; çenenin çukuru da, benim zindanımdır!
• El çırparak mest bir halde nereye gidiyorsun Ey benim gülen gönlüm; bana gel!..
979. Sen, ab-ı hayatsın; ben de, susuz kalmıs bir zavallıyım!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´ilün
(c.IV, 2081)
• Can, senin verdigin nimetlere bir türlü doymaz! Senin nimetlerin o kadar yok ki, yemek için senin sofranın basına
oturanların binlerce bogazı, binlerce agzı olması gerek!
• Gel! Sen, ab-ı hayatsın; ben de, susuz kalmıs bir zavallıyım! Ne ben senin ab-ı hayatını içmekten usanırım, bıkarım;
ne de senin ihsanına son vardır!
• Gel! Sen, bir denizsin; bense, senin denizinde bir balıgım! Ama, senin denizinin ucunu, kıyısını kim görmüstür ki
• Su çamurlu, su bulanık su, senin denizinden bir damladır! Böyle oldugu halde bu bulanık su, susuzluktan bunalanlara
hayattır, candır!
• Gel; gel ki, sen bir günessin; ben de, senin yüzünün ısıgı içinde bir zerreyim! Zerre, senin ısıgında titreyip
oynamadadır!
980. Asıga göre,bir yerden bir yere göçmenin, ölümün, yasamanın bir farkı yoktur!
Fe´ilatün, Mefa´ilün, Fe´ilat
(c. IV,2102)
• Bilir misin, askla asina olmak, tanısmak nedir Gönül isteklerinden tamamıyla sıyrılmak, ayrılmaktır! -17
17 Tevfık Fikret, Fuzulî hakkında yazdıgı bir siirde, Fuzulî´nin karakterini anlatırken söyle yazar:
"Bütün emelleri gönlünden eylemis ib´ad
Ne verseler ona sakir, ne kılsalar ona sad"
Fuzulî; bütün emelleri, dünyaya ait bütün istekleri gönlünden uzaklastırmıs! Ne verseler ona sükrediyor, ne
yaparlarsa yapsınlar, ondan memnun ve asla degil.
• Askla asina olmak, kan olmaktır, gönül kanını içmektir; köpeklerle beraber vefa kapısında beklemektir, bekçilik
etmektir!
• Asık, bir fedaîdir! Asıga göre, bir yerden bir yere göçmenin, ölümün, yahut yasamanın hiç bir farkı yoktur!
• Yürü ey müslüman! Kendini kötülüklerden koru, günahtan sakın; saglıklı ol, zahit olmaya ugras!
• Çünkü bu sehitler, ölüme sabredemezler; onlar, yok olmaya asıktır!
• Sen, kaza ve beladan kaçarsın; onların korkusu ise, belasız kalmaktır!
981. Senin canın ile benim canım birdir; bir tek can iki bedende gizlenmistir!
Müfte´ilün, Miifte´ilün, Fa´ilat
(c. IV,2108)
• Ben, bu evden hiç çıkmam; ben, bu evin içini kendime yurt edindim!
• Bu ev, yabancının degil, sevgilinin evidir! Burası, tam oturulacak, karar kılınacak bir yerdir; burası, iman evidir!
Buradan dısarı çıkmak kafirliktir!
• Basımı, mest oldugum yere koyayım; kulagımı da, su sesin geldigi tarafa tutayım: "Te-nen ten!"
• Burası, Leyla´nın evidir; ben de Mecnun´um! Benim canım buradadır! Yürü git; benim canımı alma!
• Bu eve kim girerse, onun, bu evde benim gibi kalması gerekir!
• Ey her kadının, her erkegin yüzüne hasret çektigi, özlem duydugu güzel! Aya benzeyen o güzel yüzünü örtü ile
örtme, güzelligini gizleme!
• Ey kapısı ızdırap çekenlere, belalarla imtihan olunanlara kıble halini alan aziz varlık! Açtıgın bu rahmet kapısını
kapama!
• Mum da sensin, güzel de sensin, sarap da sensin! Sen, hem Süheyl yıldızısın, hem de Yemen akiki!
• Bundan sonra geri kalan ömrüm boyu senden ayrılmayacagım! Ben, senin kulunum, kölenim; ben, seninim!..
• Sen gülsen, ben de senin dikeninim; yesillikte dikensiz gül olmaz!
• Ben geceyim, sense aysın; ben, seninle aydınlanırım! Sen, gecenin canısın; geceyi unutma, onu gönlünden çıkarma!
• Senin canınla benim canım birdir; bir tek can, iki bedende gizlenmistir!
• Senin canınla benim canım, bir tek günes gibidir! Bu yüzdendir ki, binlerce topluluk, bütün dünya o günesle
aydınlanmaktadır!
982. Ey can Musası; sen, çoban olmussun! Sürüyü bırak, Tur Dagı´na çık!
Mef´ülü, Fa´liln, Mefülü, Fa´lün
(c. IV,2095)
• Sevgilim; gönlünü bana ver de benimle birlestir! Eger huzurunda bas egmezsem, emirlerini dinlemezsem, o vakit
benden sikayet et!
• Mecnun oldum, deli divane oldum; Allah askına, o güzel saçlarından bu deliye bir zincir yap!
• Kimsenin bilmedigi yere gitme; yol sasırtan gulyabani ile sakın yok düsme! Kervanla sefer et, toplumdan ayrılma!..
• Ey gönül çalgıcısı; o güzel nagmelerinle içimi doldur!
• Ey Zühre yıldızı, ey ay! Yüzünüzdeki parıltılarla, iki gözümü iki mesale haline getiriniz!
• Ey can Musası; sen, çoban olmussun! Sürüyü bırak, Tur Dagı´na çık!..
• Ayagından nalınlarını çıkar, Tuva Sahrası´na yalın ayak yürü!
• Sana dayanak, asa degil, Hakk´tır; asayı elinden at; ondan vazgeç!
• Heva ve heves Firavunu hayvan olunca, onun boynuna çıngırak tak!
983. Sevgili; senin güzel kokun bana ötelerden haberler getirmededir!
Mefulü, Fa´lün, Mefülü, Fa´lün
(c. IV,2093)
• Benim bagım bahçem, meyvelerim, gül dallarım, nilüferlerim, bunların hepsi de, sevgilinin yüzünden tazelesti!
• Kevserimden cosan ab-ı hayat, vefa deresinde akmaya basladı!
• Ey güzel yüzü benim gönlüm ve dinim olan sevgili; senin güzel kokun bana ötelerden haberler getirmede!..
• Benim ayna yapan ustam, beni, her an güzel yüzünün karsısında ayna haline getirmektedir!
• Kapısında toprak oldugum sevgili, benim gönlümün kapısını çalmada, vurmadadır!
• Ben sarap içmem ama, eger sevgili benim kadehimi öperse, iste o zaman içerim!
• 0 benim dadımdır, o benim anamdır; vefa memesi süt vermez olur mu
984. Gecenin karanlıgı, benim karanlıklarımın ısıgıdır!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. IV,2112)
• Gecenin karanlıgı, benim karanlıklarımın ısıgıdır; ayın nuru, benim sevgili ile bulusmamın nurundandır!
• 0 kimya yüzünden, günahlarımla cinayetlerim, ibadet elçisi oldu!
• Gökler bile, benim manevî göklerimi seyretmek arzusuna kapıldı da, kararsız bir hale geldi!
• Ey benim burcumda günes yüzlüm; ey can padisahı, ey sahları bile mat eden güzelim!
985. Ask bahçıvanları, kendi gönüllerinden meyveler devsirirler!
Fe´ilatün, Mefa´ilün, Fe´ilat
(c. IV, 2103)
• Her ne kadar aglayıp feryad etmede biraz kendini görmek varsa da,
• Bu hal, bana göre degildir! Çünkü ben, senin askınla aglamayı, feryad etmeyi huy edinmisimdir!
• Cenab-ı Hakk´a ve O´nun zatının pak olusuna yemin ederim ki, ben, kendini begenmekten kurtulmusum, arınmısım!
• Senin yüzünden baska tarafa bakan göz, baktıgı zaman acaba kimi görür
• Senden baska bir sey görmemek saadetine eren kisinin ölümden korkması ayıptır!
• Senin asıkların, bütün ölümlere gülerler; bu hal, onlara mahsustur!
• Agaçların dalları, yaprakları titrer dururlar ama, gövdeleri ve kökleri titreme korkusundan kurtulmuslardır!
• Ask bahçıvanları, kendi gönüllerinden meyveler devsirirler!
• Ey asıgın canı! Zahmetlere katlandıgın, gamlar ve kederler içinde çırpındıgın için, manevî zevkler, nevaleler devsir!
• Ey hoca! Sen, zahid olmaya, bu hususta bilgi edinmeye ugras! Çünkü sen, askı, çalısıp çabalamayla elde edemezsin!
• Bundan önce, Tebrizli Sems, bunları söylemisti; ama isitecek kulak nerede ..
986. Bazan, gönlümde gizli bulunan sevgiliden bir ses gelmededir!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. IV.2114)
• Gönlümden, canımdan bir ses geldi; bazan da bu ses, gönlümde gizli bulunan sevgiliden gelmededir!
• Benim gönlüm de, elim de ve Kenan Yusufum´un gam eli de yorgundur, baglanmıstır!
• Elimi gösterdim de; "Söyle; bu kimin yarasıdır " dedim. Dedi ki: "Bu yara, benim elimden ve benim ask
destanımdan açılmıstır!"
• Ona yaralı gönlümü gösterdim de; "Bak; nasıl kanlar içinde kalmıstır!" dedim! Gönül verdigim sevgili, gönlümü
kanlar içinde görünce bana acıyacagı yerde, gülmeye basladı!
• Sonra, yine gülerek bana; "Ey benim bayramımın kurbanı!" dedi. "Yürü git, bu haline sükret!"
• Ona; "Ben kimin kurbanıyım, kimin kurbanıyım " dedim! Sevgili; "Benim kurbanımsın, benim kurbanımsın!" dedi!
• Sabah gülüp açılınca, gözlerimden yaslar akmaya basladı! Padisah, benim aglayan gözlerimi görünce; "Neden
aglıyorsun " dedi. Ona dedim ki:
• "Sevgilinin sefkati yüzünden ab-ı hayat kaynagım costu, suları akmaya basladı!
• Arstan ab-ı hayat akıyordu; iman agacım, o su ile terütaze kaldı!
• Ben, bu suyun da, bu suyun sahibi emîrin de kuluyum, kölesiyim! Fakat, benim bu hayran kalmıs gönlüm, benden
daha fazla onun kulu, kölesi olmus!"
987. Sayısız insan, ask yüzünden canından olmustur! Ama, ey gönül; sen, yine de kollarınla onun boynuna sarıl!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün
(c. IV,2074)
• Yapma, yapma! Suçsuz adam öldürmek, dogru bir sey degildir! Gitme gitme! Sen, bizim ısıgımızsın, aydın
gözümüzsün; biz, sensiz karanlıklarda kalırız, gözümüz görmez!
• Lütfedip sarap küpünün agzını açtın da, basımız mahmurlastı, mahmurluktan gebe kaldı!
• Mademki açtın, küpün agzını kese gibi baglama, örtme; pencere kapanınca, ev karanlık olur!
• Gamlara düsmüs, belalara ugramıs adam, kaza ve kader oklarının hedefine benzer; onun, rıza sarabıyla mest
olmaktan, kendinden geçmekten baska zırhı yoktur!
• Askın iki eli, zırh yapan Davud Peygamber´in ellerine benzer! Onun avucunda, demir bile olsa, mum gibi yumusar!
• Aska ait sözleri, yine asktan dinlemek gerek! Çünkü ask, aynaya benzer! Ayna, herseyi oldugu gibi göstererek birçok
gerçek sözler konusur; hem de dilsizdir, susar durur!
• Gerçi halkın kanı askın boynundadır, sayısız insan onun yüzünden canından olmustur ama, ey gönül, yine de sen,
kollarınla askın boynuna sarıl!
• Çünkü ask, kan bahası vermekten korkmaz! Askın, görünmez defineleri, hazineleri vardır! Bu yüzden, ölü bile dirilir
ve kefenini yırtar, kurtulur!
• Uyku, seni kolları arasına aldı! Haydi, gayb alemine uç; seher vakti onun elinden yakan kurtulur! 0 zaman sen, seher
vaktinde buldugun etege yapıs!
• Haydi uyu da, gazelin arta kalan kısmını yarın söyleyeyim! Zaten halk, gül bahçesine sabahleyin gider, sabahleyin
gül devsirir!
988. Kendi içini günahlardan temizle de, gizli ay, perdelerden sıyrılsın, sana görünsün!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün
(c. IV,2073)
• Ey gönül! Mideleri bozulmus hastalara bal yedirme; kör kisilere de, göze ait sözler söyleme!
• 0, kuluna, boynundaki damardan daha yakındır! Fakat, Allah´tan uzak olanlara Allah da onlardan uzaktır! 18- 8 Kaf
SOresi 50/16. ayete isaret var.
• Kendi içini günahlardan temizle de, gizli ay, perdelerden sıyrılsın, sana görünsün!
• Kendini de, bu dünyayı da kaybedersen, kendinden de, dünyadan da dısarı çıkarsan, Hakk yolunda tanınmıslardan
olursun!
• Eger sen, bulusma ayı isen, bulustuguna dair bir nisan, bir belirti göster; hurilerin kollarından, yasemin gibi
bembeyaz gögüslerinden, güzel yüzlerinden bir seyler anlat!
• Eger sen, altın gibi madeninden ayrı düsmüs isen, nerede ayrılık yarası, ayrılık dagı, ayrılık damgası Sevgiliden
ayrılanların damgalı paraları, böylece donar kalır, kalplasır!
• Mademki sende ask yok, onun yerine kulluk etmeye bak! Allah, çalısanların ücretini muhakkak verir!
• Sunu iyi bil ki, "Allah askı", Süleyman(a.s.)´ın yüzügü gibidir! Nerede Süleyman´ın geliri, nerede karıncanın kazancı!
• Düsünce elbiselerinden soyun, onları üstünden at! Çünkü günes ve ay, çıplakları kucaklar!
989. Allah´ım! Putperest bile, tastan yonttugu puta secde eder de, Sen´in lütfunla, ondan manevî zevk duyar!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. IV, 2109)
• Ey mihnetlere düstükleri, belalara ugradıkları zamanlarda bütün insanların basvurdukları, sıgındıkları aziz varlık! Ben
de, her dertli insan gibi, yine kendimi sana verdim, senden yardım diliyorum!
• Sen, kıyısı olmayan bir sevgi denizisin; erkekle kadının birbirlerine karsı duydukları istek, senin sevgi denizinin
sadece küçük bir damlasıdır!
• Arslanlar, o sevgi ile yavrularına süt verirler; padisah, gönlüne o denizden gelen bir acıma duygusu ile fakire; "Sen
kimsin " diye hatır sorar, yardım eder!
• Senin sevgin sebebiyle, ates Hz. Ibrahim´e dadılık eder, gömlek Yakup(a.s.)´ın gözünü açar!
• Senin sevgin yüzündendir ki, göz günesten nur alır, yasemin yeryüzünden su içer!
• Hatta, seni inkar eden putperest bile, tastan yonttugu puta secde eder de, senin lütfunla ondan manevî bir zevk
duyar!
• Senin lütfunla, kahır bile insanlara dadılık eder! Ama, insan hile yoluna saparsa, dadı ona zehir verir!
• Bir küçük kör kurt olan ipek böcegi de, senin sevginden ilham alarak insanlara giyecekler örer, kefenler biçer!
• Yeter, bundan fazla anlatma; sus! Sus da, can bülbülü dalın üstüne konsun, hutbe okusun!
990. Senin çok güzel olan gözlerin, feryadlarıma ve döktügüm merhamet etmez mi
Fa´lün, Fa´lün, Fa´lün, Fa´lün
(c. IV, 2092)
• 0 dilber yanıma gelince, ölmüs gibi olan bedenim, bastan basa, tepeden tırnaga kadar dirildi!
• Ona dedim ki: "Ey benim kurnaz sevgilim, ey asıgı çıldırtan, perisan eden güzelim; sen, bu gece benim
misafırimsin!"
• 0 benim pasam, o benim canım olan sevgili; "Hayır, olamaz!" dedi. "Çünkü, sehirde beni ilgilendiren önemli bir isim
var; ben, oraya gidecegim!"
• Ona; "Allah askına!" dedim! "Bu gece bana gelmez de gidersen, su bedenim cansız kalır, yasamaz!
• Bir gece olsun, su altın gibi sararmıs yüzümün rengine acımaz mısın
• Senin çok güzel olan gözlerin benim feryadlarıma ve döktügüm gözyaslarına merhamet etmez mi
• Yüzünün gül bahçesi, kevser gibi hos bir sekilde akan gözyası ırmagına hatıra olarak bir gül olsun atmaz mı "
• Sevgili; "Ben ne yapabilirim " dedi! "Kaza ve kader, herkesin kanını benim kadehime doldurdu!
• Hiçbir öd agacı, benim ask buhurdanımda yanmadıkça Allah´ın makbulü olmuyor, kokusu bile duyulmuyor!"
• Dedim ki: "Mademki cana kasdetmissin, benim de kandan baska sarabım, mezem olamaz!
• Sen, selvi agacısın, gül fidanısın; ben de senin gölgenim! Sen, benim haydarımsın; ben de senin sehidinim!
• Ben askım; senin kanını dökersem, mahserde seni yine diriltirim!
• Aklını basına al da, benim penceremde çırpınma; kendine gel de, hançerimden kaçma!..
• Ölümden korkup yüzünü eksitme de, kucagım, sana sükürler etsin!
• Ölüm, seni kökünden söküp çıkarınca, gül gibi gül de, seni benim sekerimle yogursun!
• Asıklar sürüsünün babası asktır; benim bütün varlıgım, ihtisamım da asktan dogmustur!"
• Bu sözleri söyledi ve seher rüzgarı gibi uçtu gitti; benim de, gözlerimden yaslar bosandı!
• Ben, arkasından seslendim: "Efendim!" dedim! "Durmuyorsun, gidiyorsun! Ne olur, hiç olmazsa birdenbire gitme,
yavas git!..
• Ey benim canım, cihanım; böyle çabuk gitme! Ey benim yüzlerce kanatlım; çabuk uçma, biraz daha yavas uç!"
• 0, cevap verdi; dedi ki: "Hiç kimse benim çabuk gidisimi görmemistir; benim en yavas gidisim budur!
• Su gökyüzü bile çalıssa çabalasa, pesimden kossa, yine bana yetisemez!
• Sus!" dedi! "Su felek kıratı bile benim karsımda topallaya topallaya yürüyebilir!
• Sus artık! Eger susmazsan, benim bu atesim dünya ormanına düser, onu bastan basa yakar!"
• Geri kalanını yarına kadar söyleme! Söyleme de, gönül agzımdan uçup gitsin!
991. Can Musam, Tur Dagı´na çıktı; benim bulusma zamanım geldi!
Müfte´ilün, Müfte´ilün,
(c. IV, 2111)
• Meyhanemden bir ses geldi; sevgili, benim hatırımı sormaya geldi!
• Çok nurlu olan ay yüzlümü görünce, münacatımın zevki arttı, haddi astı!
• Can Musam, Tur Dagı´na çıktı; benim bulusma zamanım geldi!
• Tur Dagı; "Bulusma ve görüsme yerime gelen o yorgun argın kisi kimdir " diye nida etti!
• "Simsek gibi parlayan o aydın nefes kimindir Göklerim, ta kubbesine kadar o ısıkla doldu!
• Onun gönlü, bizim mest olmus asıgımızdır; o, benim ayrılıgımdan ve afetlerimden kurtuldu!
• Yanıp yakılarak, binlerce yalvarıslarla benim lütfumu istemeye geldi!
• Daha yakına gel, daha yakına gel! Benim lütuflarımı, ihsanlarımı, benim neler bagısladıgımı gör!
• Beni istemede, bana vuslatta yok oldun; benim varlıgımda ölümsüz ömrü buldun!
• Vahdet küpünden bir kadeh sarap iç, mest ol; bu kerametlerim, hep vahdet sarabındandır!"
992. Halkın hayalleri kendilerine perde olmasaydı, hepsi de benim hayallerimden yanardı!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. IV, 2110)
• Benim gönül meyhanemden bir ses geldi; Cenab-ı Hakk´a münacatımdan, samimi yakarıslarımdan gökyüzü iki kat
oldu!
• Cenab-ı Hakk´a hamd ü senalar olsun; sonunda, zafer nasip oldu! Sevgili, hatırımı sormaya geldi ve bize riayetlerde
bulundu!
• Ya Rabbi, ya Rabbi! Ey essiz, örneksiz güzel varlık! Benim çektigim belalara, sıkıntılara karsılık ne lütuflarda, ne
ihsanlarda bulundun!
• 0 aziz varlık, o kimya, sonsuz lütufları ile benim gafletimi, inkarımı, cinayetlerimi ibadete çevirdi!
• Ettigim kusurlarıma karsılık, bana kösk verdi; ayagımın kaymasına, yanlıs yollara sapmasına karsılık bagıslarda
bulundu!
• Onunla bulustugum günün manevî zevki, harareti, denizin de, dagın da gönüllerini costurdu!
• Halkın hayalleri kendilerine perde olmasaydı, hepsi de benim hayallerimden yanardı!
• Benim askla, imanla kükreyisim, davulum, sancagım, naralarım, can ordusunu zelzelelere düsürdü!
• Gece yarıları sevgili ile bulusmanın atesi, tan yerini aydınlatır, ısıklandırır!
993. Neyi istersen yak yık; yalnız ayrılıktan bahsetme!
Mefa´îlün, Fa´ilün Mefa´îlün, Fe´ilatün
(c. IV, 2076)
• Canın için olsun, bu asıktan uzaklasma; bu zavallı ile birlikte otur da, eve gitmeye kalkısma!
• Bahaneler bulmaya ugrasma, özür getirmeyi bırak! Beni asagı, hor, hakir görme; kendini üstün görerek gurura
kapılma!..
• Sarap hazır, hersey yerinde; devlet, varlık.. Dostumuz, sakîmiz de sensin! Artık, sarap sun; sakîlik nazlarına girisme,
sakinin hilelerine basvurma!
• Arkadaslarının yüzlerine bak; hepsi de senin güzelligin ile mest olmuslar! Onlar yanında iken pencereye, dehlize,
aralıga, esige bakma!
• Asıkların arasından baska yerde ömür sürme, meyhaneden baska bir yerde oturma!
• Etrafına dikkatle bak da gör ki, dünya bir tuzaktır; dünyaya ait arzularımız, isteklerimizse o tuzakta bulunan birer
yemdir! Dünya tuzagına kosma, yem hevasına düsme!
• Dünya tuzagından kurtulunca, gökyüzüne ayak bas; gökten baska bir esige ayak basma!
• Günese, mehtaba iltifat etme, yüz verme! Çünkü sen, bu dünyaya ait degilsin! Sen, ötelerden geldin; o essiz
güzelden baskasını dileme!
• Kase nasıl suyun üstünde durmaz çalkalanırsa, sen de o olmayınca bir yerde karar kılma, sen de çırpın dur! Eline
kaseyi alıp her mutfaga kosma!
• Hava, zaman olur aydınlanır, zaman olur kararır; bazan sıcak olur, bazan soguk olur! Sen, zamanların kaynagına git
ve o kaynagın basından ayrılma!
• Fakat ne çare ki, güzellerin isleri güçleri hep böyledir! Ne olur, ates alevi gibi konusma; ne olur, yakıp yandırma!..
• Söyle; neyi istersen yak yık! Yalnız, ayrılıktan bahsetme! Ben, ayrılık sitemini haketmedim; bu, bana layık degil!
Bana ayrılıgı reva görme de, ne yaparsan yap!..
994. Haydi; güzellik ile vefayı birbirine nikah et!
Fe´ilatün, Mefa´ilün, Fe´ilat
(c. IV,2100)
• Hos geçinmemiz için, arada sırada birkaç öpücük vermeyi is edin; bizi, tatlı bir gülüsle tatlılastır!
• "Allah, gönlünü yatıstırsın, huzura kavustursun!" duası, hos bir duadır; bu duaya, sen de; "Amîn!" de!
• Galiba, senin dizini yastık edinecegim zamanı rüyada görecegim!
• Senin dudagından ayrı düsmek, ecel efsunudur! Sen, simdi git de, Hz. Mesih´in usulüne göre bir efsun oku!
• Sen olmayınca, göklerin alanı asıga dar gelir! Haydi; vuslat buragına eyer vur da, asıgın önüne getir!
• Sen güzelsin; güzellige yakısan huy da, vefalı olmaktır! Haydi; güzellik ile vefayı birbiri ile evlendir, onları birbirine
nikahla!
• Muhakkak ki, asıklar ölünce acıyacaksın! Haydi; bu merhameti, onlara ölmeden önce simdi göster!
995. Cennette bile olsam, altına gümüse gark olsam, sen olmayınca ben, bir yetim sayılırım!
Müstef´ilatün, Müstefilatün, Müstef´ilatün, Müstef´ilatiın
(c. IV, 2091)
• Ey yedi deniz; inci bagısla ve su bakırları kimya ile doldur!
• Ey mest olmus kisiler toplulugunun ısıgı, ey bagın bahçenin selvisi! Ne vakte kadar bizi lafla oyalayacaksın Artık,
vefa göster!
• Her mermer, her granit kaya, bizim halimize agladı! Ey sevgili; sen de bize acı da, su derdimize derman ol!
• Ey öfkelenip de yüzünü bizden çeviren, gizleyen dost! Ne olur, bu maceraya bir an için olsun son ver; artık bize
görün!
• Bize pek çok ihsanlarda, lütuflarda bulundun; o lütufları, ihsanları simdi de esirgeme bizden!
• Ey yolu ve davranısı güzel varlık, ey yıldız, ey ay! Gece karanlıgında ay gibi cömertlik et, ısıgınla bizi aydınlat!
• Eski derdi gider, hastalıgımızı iyilestir, sıkıntılarımızı ferahlıga çevir; bize, yetimligimizi unuttur! Çünkü ben, hiçbir
seyi, hiçbir kimsesi olmayan bir yetimim!
• Cennette bile olsam, altına gümüse gark olsam, sen olmayınca ben, bir yetim sayılırım!
• Ben, agzımı kapadım; gamlar içinde otura kaldım! Yüzümdeki ellerimi aç da, kendini bana göster!
996. Yeryüzünde gökyüzünün bile göremedigi seyleri seyretmek istiyorsan, bir an için olsun, kendini görme!
Müfte´ilün, Fa´ilat, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. IV,2057)
• Sevgili ol da, sevgiliyi gör; gönül ol da, dostu gör! Yürüyen selvinin pesine düs, kaynagı ve gül bahçesini seyret!
• Geçim derdini düsünen aklın yolunda tembel davranma; sıçra, ileri atıl! Büyügüne bir kumas armagan et de, tüccarın
ticaretteki parlaklıgını gör!
• Bizim bütün tüccarlarımız asıklardır, gönül ehli kisilerdir, peygamberlerdir! Bu tüccar kervanının yoldası da, cümle
suçları bagıslayan, günahları örten, gizleyen yaratıcıdır, Allah´tır! Sen, O´nun hikmetlerini gör!
• Yine Sultan Mahmud, Ayaz´ın odasına geldi! Askı seç, askla oyuna dal da, o zevalsiz devleti, o tükenmez ikbali
seyret!
• Ben, Ayaz´ın ayagı altındaki topragım! Çünkü, o da benim gibi askı huy edinmisti! Sen de asık ol, askı dile ve kurnaz
sevgiliyi gör!
• Bu çarıkla bu posta baglanmak, aslı unutmamak iyi bir adettir! Bu adeti kıble edin de, onun lütfunun gerisini
seyret!..
• Eziyete düsüp belalara ugradın mı, çarıgı görmeye baslıyorsun! Hiçbir illete ugramamıs gibi, hiç hasta olmamıs gibi
kendini yorgun say, hasta gör!
• Bizim çarıgımızı, erlik suyu gibi düsün; postumuzu da, ana karnındaki kan say! Akıl ve görüs incisini ise, padisahın
ihsanından bil!
• Padisahın önüne inciyi koy ki, seni köy agası yapsın! Eskileri ver, yenileri al; taneleri ver de ambarı gör!
• Yeryüzünde gökyüzünün bile görmedigi seyleri seyretmek istiyorsan, bir an için olsun, kendini görme ve onun
verecegi görüs elbisesini giy!
• Inciler saçan bu sözü de, sözleri verene bagısla! Ondan sonra, varlıgının her tarafından cosup fıskıran nükteleri gör,
sözlere bak!
997. Beden ressamı, gönül güzellerinin yanına gelip onların güzelligini görünce, agzı açık kaldı!
Müfte´ilün, Fa´ilat, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. IV, 2061)
• Ey gümüs bedenli güzel! Kendini öp; yanılıp da güzelleri ile meshur olan Hoten ilinde kendini arama!.
• Hatta, senin gibi bir gümüs bedenliyi bagrına basarsan, sana bir can öpücügü vermek gerekiyorsa, sen, yine kendi
agzını öp!..
• Huriler ne yapıyorlarsa, senin için, senin güzelligin için yapıyorlar! Her er-cegin, her kadının güzelligi, senin
güzelligindendir, senin güzelliginin aksin-iendir!
• Ey çenesi güzel sevgili; senin güzelligini örten, yine senin saçlarındır! yoksa, senin güzel yüzünün nuru, alemi çoktan
aydınlatırdı!
• Beden ressamı, gönül güzellerinin yanına gelip onların güzelligini görünce eli kırıldı, gönlü mahzun oldu, agzı açık
kaldı!.
• Bu sekillerle, nakıslarla dolu beden kafesi, gönül kusunun perdesidir! Fakat sen, sekle, kafesin nakıslarına kapıldın
da gönlü göremedin!
• Gönül, Hz. Adem´in topragından perdeyi öyle kaldırdı ki, melekler, o güzellige, o ihtisama hayran oldular;
dayanamadılar ve hemen secdeye kapandılar!
998. Ney´in ayrılık hikayesi, dille anlatılamaz; dilsiz söylenir!
Müfte´ilün, Fa´ilat, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. IV, 2063)
• Ey gülen yüzü yüzlerce gül bahçesinin aslı olan güzel! Sen, Allah bahçesisin; senin dikenlerin bile güllerden ibarettir!
içeri gir de, diken ver, gül al!
• Bu kadar canın karsısında dilsiz degilsin ya! Birseyler söyle! Fakat, ney´in ayrılık hikayesi, dille anlatılamaz; dilsiz
söylenir! Askla yanan yakılan canın feryadı, narası da agızsız atılır!
• Bugün sevgili geldi de; "Sana selamlar olsun!" dedi! iste sen o zaman, yeryüzünü de, gökyüzünü de onun nefesinde
ara, bul!
• Güzeller padisahı geldi ve güzellerden, vergi olarak baslarını vermelerini istedi! Bu istek karsısında gökyüzü isyan
etti; aya karsı; "Yazıklar olsun!" narasını attı!
• Ask gammazı geldi de, kulagıma; "Sevgili baska yerde degil, sizin aranızdadır! 0 güzeldir, latiftir ama gizlidir!" diye
fısıldadı!
• Sevgili geldi, gönlün etegini tutup çekti ve onu bir yere götürdü! Yedi kat gögün ötesinde bulunan o yer, çok
sasılacak bir yerdir!
• 0 bana dedi ki: "Ben, seninim ama, kim benden söz ederse, benim dudagımın lezzetinden bahsedecek olursa, iki
elinle onun agzına vur, onu söyletme!
• Senden bahseden, beni de aldı götürdü, seni de! Fakat benden bahseden, ikimizden de uzaklastı!"
999. Ey beden! Sus; sus da, artık can söylesin!
Fe´ulün, Fe´ulün, Fe-ulün, Fe´ül
(c. IV,2088)
• Gönlümü aldın da, kargalara verdin! Ben de buna karsılık senin hayalini tuttum, rehin aldım!
• Gelirsen gelirim, tutarsan tutarım; söylersen, ben de, mest olmus kisilerin hallerini söylerim!
• Yenimi yakamı yırtmam, etegimi çekip gömlegimi parçalamam; bana sitem etmek yakısmaz!..
• Bahsettigin sarabı getir; getir, incitme; söylemedim deme!
• Perisan olmus gönlü derleyip toparlayan sarabı getir, sun! Gönül derlenip toparlanınca, beden darmadagın olur!
• Ben, parayla pulla alınan, deger biçilen sarabı istemem! Sen, bana kıyısı olmayan, sonu bulunmayan vahdet
denizinden sarap sun!..
• Senden sarap sunmak, benden secde etmek; benden sükretmek, senden inciler saçmak!..
• Ey can; beni öyle bir hale getir ki, sükrüm kalmasın; lütfunu, ihsanını da iki kat, üç kat artır!
• 0 sarabı gönülden costur; gam sonbaharının döktügü yapraklardan bir ask ikbaharı meydana getir!
• Ey benim canım; beni yık, harab et! Çünkü, harab olmus bir sehirden sultan vergi alamaz!
• Ey beden! Sus; sus da, artık can söylesin! Hz. Osman´ın devri geçti gitti; simdi, Hz. Ali emîrdir!
• Ey can! Ben sustum; konusma sırası sana geldi! Sen, bizim Yusufumuzsun; sen, bizim Kenan güzelimizsin!
1000. Seher vaktinde içim yanarak sana dertli bir mektup yazdım!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün
(c. IV,2084)
• Gel; gel ki, senin ayrılıgın yüzünden bende ne akıl kaldı, ne de din! Bu zavallı, bu kimsesiz gönülden sabır da gitti,
karar da!
• Yüzümün sararmasını, gönlümün derdini, içimin yanısını sorup durma! Onların halleri anlatılamaz, anlatısa sıgmaz!
Gel de, ne halde olduklarını kendi gözlerinle gör!
• Senin hararetinle, senin atesinle pismis somun gibi kızarmıs yüzüm, simdi, bayat ekmek gibi ufalanmada, yerlere
saçılmadadır!
• Ben, önceden, senin güzel yüzünden ayna gibi hayaller toplar, hayallere dalardım! Gel de, sararmıs benzime bak,
bumburusuk olmus yüzümü seyret!
• Derede egri bügrü, saga sola akıp duran su gibiyim! Ayrılık, pesimi bırakmıyor; sagımda solumda pusu kurmus, beni
gözlüyor!
• Yerlere ve göklere sıgmayan güzelligine asık oldugum için, yüzümü, yeryüzü gibi, gece ve gündüz göklere
çevirmisim!
• "Allah askına, bu seferden dön ve bize dogru gel!" diye seher vaktinde içim yanarak dertli bir mektup yazdım ve
götürüp sana vermesi için onu seher rüzgarına verdim!
• 0 mektubumda dedim ki: "Basında kil bile olsa yıkama, gel! Ayagına diken bile batsa, onu çıkarmak için oturma,
vakit kaybetme!"19
19-Eski devirlerde insanlar sabun bilmedikleri için hamamlarda bir çesit beyaz renkli, yaglı çamur olan kili
kullanıyorlardı. Seyh Sadî de Gülistan´ında;
"Bir gün hamamda hos kokulu bir kil parçası, bir dostun elinden bana geldi!" der.
1001. Zaten dünyada garipsin; seni candan seven kimsen yok!
Mefülü, Fa´ilatü, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. IV, 2054)
• Isittim ki, sefere çıkmayı düsünüyormussun; bu düsünceden vazgeç! Bir baskasını sevmeye, bir baskasını dost
edinmeye niyet ediyormussun; bunu yapma!..
• Zaten dünyada garipsin, yalnızsın; seni candan seven kimsen yok! Böyle oldugu halde neden gurbete düseceksin;
hangi zavallıya, hangi dertliye kasdediyorsun Bunu yapma!..
• Bizden ayrılıp yabancılara gitme! Gizlice baskalarına bakıyorsun; bakma!..
• Ey ay yüzlü sevgili; gök bile, senin askınla alt üst olmus! Bizi yıkıyor, yerlere seriyor, alt üst ediyorsun; etme!..
• Neden vaadlerde bulunuyorsun Niçin yeminler ediyor, yemin ve isveyi kendine kalkan ediniyorsun Böyle yapma!..
• Bana verdigin söz, benimle ettigin ahid nerede Bu kulla ettigin ahdi bozuyorsun; bozma!.. Verdigin sözden
dönüyorsun; dönme!..
• Ey kapısı varlıktan da, yokluktan da üstün olan sevgili! Sen, varlık ülkesinden geçip gidiyorsun; gitme!..
• Cennet de, cehennem de senin elinde, senin emrinde; sana kul köle olmuslar! Sen, cenneti bize cehennem
ediyorsun; etme!..
• Senin seker yurdunda zehirden kurtulmusuz ama, sen, o zehiri sekere katıyorsun; katma!..
• Canım, sanki ateslerle dolu bir ocak; bu yaptıgın, yakıp yandırdıgın yetmez mi Ayrılıkla yüzümüzü sararttın,
soldurdun; soldurma, etme!..
• Sen yüzünü gizleyince, ay bile derdinle kararır! Ayın tutulmasını mı istiyorsun, kastın bu mu; yapma!..
• Sen bize kırılıp darılınca, bizim dudaklarımız kurur! Neden gözlerimizi gözyasları ile ıslatırsın; bu isi yapma!..
• Mademki asıklar topluluguna tahammülün yok, neden aklını sasırırsın Sen, asıklara hiç bakma, onları görme!..
• Perhiz yüzünden hastaya helva vermiyorsun, tatlı bir yüz göstermiyorsun ama, hastayı daha fazla hasta ediyorsun;
etme!..
• Su haramlar yemeye alısmıs gözüm, senin güzelliginin hırsızı! Ey benim canım sevgilim! Sen, göz hırsızına ceza
veriyorsun; verme!..
• Ey yol arkadası; söz söyleme sırası degil! Zaten, askın bası yok! Hal böyleyken, neden basını kesmeye kalkısıyorsun;
yapma bu isi, kesme!..
1002. Kendinden geçmeyen kisi hos olmaz!
Müfte´ilün, Fa´ilat, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. IV,2060)
• Ey yüzü muma benzeyen, mum gibi ısık saçan güzel! Kalk, aramıza gel; surada hazır olanlar hakkında, onları
anlatan bir gazele basla!..
• Nurlar saçan iki yanagınla, ortalıgı aydınlatan muma nur bagısla; cana benzeyen kadehinle bu toplulugu canlandır!..
• Elini kadehe uzat; hepimizi o sevgi sarabıyla mest et! Kendinden geçmeyen kimse hos olmaz, iyi adam sayılmaz!
• Kendini bırakıp kendinden geçince, hemen su kirli ve kötülüklerle dolu olan dünyadan kaç; aklını basına al ve bir
daha yüzünü geriye çevirme!
• Ey düsünce; yeter artık, yeter! Her nefeste; "Acaba ona ne oldu " "Ah, o filanı ne edeyim " diye endiseye kapılma!
Sevgili, sana herseyi söyler!
1003. Kendini görmedigin halde ne zamana kadar baskalarının pesinde kosacaksın
Müfte´ilün, Fa´ilat, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. IV, 2059)
• Dudagımdan, ansızın, güle ve gül bahçesine ait bir laf çıktı da, o gül yanaklı yanıma gelip agzıma bir tokat attı!
• Dedi ki: "Padisah da benim, gül bahçesinin canı da benim! Benim gibi bir padisahın huzurunda filandan
bahsediyorsun! 20
- 20 Mevlana, bir rubaisinden de söyle buyuruyor:"Sevgili ile gül bahçesinden geçiyordum; habersizligimden,
dalgınlıgımdan dolayı gözüm güle baktı. Sevgilim bana; ´Yazıklar olsun sana! Benim yanagım burada iken sen güle
bakıyorsun!" (dedi).
• Sen, benim defimsim; kendine gel de, her adam olmayanın tokadını yeme! Sen, benim neyimsin; aklını basına al da,
herkesin nefesi ile feryad etme!..
• Kem gözler benden uzak olsun! Benim gibi bir hükümdarın, benim gibi bir padisahlar padisahının huzurunda degersiz
kisilerden bahseden utanmaz mı
• Gül bahçesinde harabeleri, ancak baykus yad eder; bahar mevsiminde de karga hatırlar sonbaharı!..
• Sen, benim kucagımda çengimsin! Mızrap vurulan tel gevser; sen de, bari gevse!..
• Dünyanın arkasını görmüssün; bir de yüzünü gör! Bir de kendine arka çevir de, dünyanın yüzünü seyret!.."
• Ey bulut altında gizlenen ay; yazıklar olsun sana! Kendini görmedigin halde ne zamana kadar baskalarının pesinde
gölge gibi kosup duracaksın
• Yeter artık; siir tuzagı bir hile yaptı! Av, ansızın elimden fırlayıp ormana kaçtı!
1004. Benim mevki ve serefim, iki dünyada da asktır!
Müfte´ilün, Fa´ilat, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. IV, 2062)
• Padisahıma bakmaya, onun güzelligini seyretmeye göz de, gönül de doymadı! Sen de, benim su uyanık gönlümün
güzelligine doyma!
• Ne zamana kadar yeryüzü gözyaslarıyla ıslanacak; ne zamana kadar gökyüzü benim ahlarımın, feryadlarımın
harareti ile tutusacak, yanacak
• Ne vakte kadar gönlüm; "Vay gönül, vay gönül!" deyip duracak; ne vakte kadar dudaklarım benim padisahlar
padisahımın sırlarını söyleyecek
• Her an dalga dalga cosup gelen ve benim çadırımı, varımı yogumu kapıp götüren o büyük, sonsuz denize dogru
yürü, yürü!..
• Dün gece yarısı evimden hosça bir dalga costu, köpürdü! Ansızın, güzellik Yusufu kuyuya düstü!..
• Bu Yusufun yanagından cosup gelen bir sel, benim harmanımı aldı götürdü; gönülden atesli bir ah yükseldi ve
sabrımın samanı yandı gitti!..
• Harmanımın yanıp kül olmasından benim korkum yok! Çünkü, o ay yüzlümün harmanı, benim gibi yüzlercesine
yeter!
• Aklım yok ama, ben akıl istemiyorum; sevgilinin bilgisi ve hüneri bana yeter! Vakitsiz gelip beni karanlıklar içinde
bırakan geceme de, onun yüzünün nuru aydınlık olarak yeter!
• Birisi bana dedi ki: "Bu güzel sesler, mevkii kaybettirir, edebi giderir!" Ben, mevki istemiyorum; iki dünya da da
benim mevkiim ve serefim asktır!
• 0 uyanık, herseyden haberi olan padisahım sözü aklımdan alıp götürüyor da, bu yüzden ben, her beyti söyleyince;
"Sonu geldi!" deyip duruyorum!
1005. Beden ne is yaparsa yapsın, o isi asıl yapan candır!
Fa´lü, Fe´ulün, Fa´lü, Fe-ulün
(c. IV, 2071)
• Sen, her ne yapıyorsan bil ki, o benim isimdir; beden ne is yaparsa yapsın, o isi asıl yapan candır!
• Sen, benim gözümsün; sen, benim kulagımsın! Ben, sadece bu ikisini söyledim; ötesini sen bil, sen anla!..
• 0 gizli hazine dünyada olmasaydı, dünyada yıkık bir ev olur muydu Çünkü hazineler, daima yıkık yerlerde bulunur!
• Babacıgım; sen, define iste! Elini oynat, elini oynat!..
• Onun güzel kokusu, bizim yol göstericimiz oldu; güllere, feslegenlere kadar bize yol gösterdi!
• Varlık alemi, zerre zerre sana müsteridir; aklını basına al da, sende bulunan inciyi ucuza satma!
• Ask olunca, can kaybolmaz! Sevgilinin gölgesi, basımızdan uzaklasmasın!
1006. Yüzlerce karakıs ötesinden sen, bize bir can baharı ihsan ettin!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün
(c. IV, 2075)
• Sen, bazan yol göstericisin, bazan yol kesicisin! Sen, hem bizim manevî sahire harmanımızsın, hem de harmanımıza
afet olur, ates düsürür yakarsın!
• Askla sevdiklerine, binlerce elbise dikensin! Sonra da tutar, bu diktigin elbiseleri yırtıp suçu benim defterime
yazarsın!..
• Sen, kıyısı olmayan bir denizsin; iki alem de senin denizinden bir damladır! Sen, yüzlerce altın madenisin; iki dünya
da, o altın madeninden bir parça altın kırıntısıdır!
• Emir ve hüküm senindir! Kör bir kisiye; "Gözünü aç!" dersin ve söz söyleme kudreti bagıslar, söyletirsin! Sonra da;
"0 dilsiz, o pepe konustu!" dersin!..
• Hevesle, yüzlerce mıknatıs yaparsın! Fakat her mıknatıs, o halis çakmak tasına layık bile degildir!
• Beni, mest bir halde, o çakmak tası ile mıknatısa dogru çekersin! Ben, aydın can mıyım, beden miyim, haberim bile
yok; bunlarla benim ne isim var .
• Sarap sensin; mahmurluk, mestlik sensin! Düsman sensin, dost sensin! Bu düsmana, binlerce mukaddes can feda
olsun!..
• Gerçekten de sen, Semseddin´sin, dinin günesisin, Tebriz´in övündügü cansın! Yüzlerce karakıs ötesinden sen, bize
bir can baharı ihsan ettin!
1007. Kulakların duydugu, ancak benim dudaklarımdan dökülen sözlerdir; candan attıgım feryadı kimsecikler
duymuyor!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´îlün
(c. IV, 2077)
• Bana bak; su safran gibi sararmıs iki yanagımı seyret! Benim yüzümde, bırakıp geldigim o aleme ait türlü alametler
var; onları gör!
• Gönlümdeki kadîm olan, evveline evvel olmayan pîrin canına yemin ederim ki, dilegim; "Gençligim toprak olsun da,
onun ayakları altına serilsin!"dir!
• Gözlerini iyi aç da, gözlerime bak; su benim gönüller alan dilberimden gönlünü sakın!
• 0 bahttan, o talihten dudagıma hayalî bir öpücük geldi de, tatlı dilimden hos sekerler tastı!
• Kulakların duydugu, ancak benim dudaklarımdan dökülen sözlerimden ibarettir! Fakat, candan attıgım feryadları
kimsecikler duymuyor!
• Bu nefesten dünyada, nice atesler yanıyor, parlıyor; su fanî sözlerimden, alemde nice ebedilikler cosuyor!
1008. Canın ve gönlün çaldıkları çengi, askla nagmelendir!
Müstefilün, Fe´ulün, Müstefilün, Fe´ülün
(c. IV, 2042)
• Ey tas yürekli sevgili; canı, degerli incilerle dolu bir deniz haline getir! Ey sevgilinin karanlık geceye benzeyen siyah
saçları; gece yarısında bir seher vakti ortaya koy!
• Canın ve gönlün çaldıkları çengi, askla nagmelendir; dilsiz dudaksız neyleri, o tatlı güzelin askı ile sekerlerle doldur!
• Kulagında ve gözünde, Cenab-ı Hakk´ın lütfettigi inciler gibi binlerce meziyetlere, vasıflara maliksin! Bu yüzden,
baskalarının görmediklerini görüyor, duymadıklarını duyuyorsun! Etegine o incileri doldur da, dünyadaki körlere ve
sagırlara dagıt!
• Canlar, çok çesitli yollara düstüler fakat, bir türlü yol alamadılar! Ey canların dertlerine çare bulan; onlara, baska bir
yolu, askın nurlu yolunu göster!
• Su kuslarının da, karada uçan kusların da kanatları, balçıga saplandı kaldı! ey devlet kusu; ask kanatlarını aç ve
onlara dogru uç!
• Karınca ayagı gibi olan canı, onun huzuruna armagan olarak götür; o Süleyman´ın geçecegi her yol agzında dur, onu
bekle!..
• Deniz, acı bir sudur ama, içinde inciler vardır! Sen, acı sudan vazgeç de, inci elde etmek için derinlere dal!
1009. Senin mestin olmayan, senin güzelligin ile büyülenmeyen kim vardır
Müfte´ilün, Fa´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilün
(c. IV, 2055)
• Sonunda, mest olup ortaya çıktın; fakat, sarapla mest olmadın! Sen, kendi kendinin, kendinde bulunanın mesti
olmussun! Dünyada kendinden baska sevecek kimse yok mu, su yeryüzünde sen yalnız basına mı yasıyorsun
• Aslında sen, elestten mest olarak geldin! Bak; yine elestten bir ses geldi, yine is isten geçti! Mestlik gizlenemez;
agzın kokusu ve davranısların, senin mest oldugunu herkese bildirir!
• Topragın her zerresi ruh oldu, tertemiz can kesildi! Artık ona "toprak dünyası" deme; ona "herseyi altın haline
getiren iksirin, ilahî askın mayası" de!
• Senin gibi bir varlıgı kimsecikler görmedi! Zaten ey benim canım; hersey senindir! Kimse dedigimiz de, ancak
sensin! Dünyada esi örnegi olmayan, görülmeyen birisin! Sen, dünyada fıskırıp akan vefa suyusun!
• Ask, gerçi bir alemdir ama, alemin de canıdır! Sevgili gizlidir; ama o, gizliliklerin de basıdır!
• Senin gözün benim gözüme dedi ki: "Sen ne kadar da tamahkarsın; hem seker yemiyorsun, hem de armagan olarak
alıp götürüyorsun!"
• Alemde bulunan her beden, her can, senin topraktan yarattıklarının mesti olmuslardır! Ey nisansız olan, ey izi belli
olmayan güzel; seni görmesinler diye herkesi gaflete düsürmüssün!
• Kimseye kafir, mümin deme; iyiyi, kötüyü arama! Hepsi de senin yüzünden, senin askınla yıkılmıs, kendilerinden
geçmislerdir! Kendilerine gelmeleri için bir efsun oku!
• Senin mestin olmayan, senin güzelligin ile büyülenmeyen kim vardır Senin elinde bir tavla zarı olmayan kimse var
mı Ne olur, kerem elini aç
1011. Bana; "Nasılsın " dedin; yüzüme bak da, nasıl oldugumu anla!
Müstef´ilün, Fe´ulün, Müstefilün, Fe´ülün
(c. IV, 2030)
• Bana, acıdın da; "Nasılsın " diye sordun; sen yüzüme bak da, nasıl oldugumu anla! Biz yokken, bize; "iyi misin "
dedin; artık su kınamaları bırak!
• Gülerek; "Günlerin hos geçsin!" dedin; sen olmadıkça hiç kimsenin günü hos geçmez! Bunları bırak da, baska bir
hikayeye basla!..
• "Usandım, bıktım! Artık sen, ne zamana kadar hep asktan bahsedeceksin " dedin; sen git de, asık olmayana;
"Hikayeyi kısa kes!" de!
• Atesler içindeyim, terler döküyorum; böyle oldugum halde bir mahrem bulamıyorum! Ben, bir köseye gideyim;
baska çarem kalmadı! Bari, su kılıcı kalkan et!
• Sen, bizi küstah, terbiyesiz bir hale getirdin; "Ne istedigini ilk gün bize söyle!" dedin! Sen, durumu, bizim
derdimizden haber al!..
• "Dostların müflis oluslarından perisan oldum!" dedin; iki dudagını aç da, güzel sözlerinle dünyayı incilerle,
cevherlerle doldur!
• "Hürmetle hizmet kemerini kusan!" dedin; öyle ise, iki rahmet elini aç da, beni kucakla!..
1012. Ey Hakk asıgı; herseyi terkettigin gibi, yoklugu da terk et!
Müstef´ilün, Fe´ulün, , Fe´ulün
(c. IV, 2031)
• Ey Hakk yoluna düsen, o yolda yoklukta mahvolan, yok olan asık! Sen, yoklugu da geride bırak, yokluktan da yola
düs; sen, onu da terket! 21 Gönlünden basını çıkar da, gönlün ta kendisini, özünü seyret!.
21. Hz. Mevlana´nın bu beyitte bahsettigi terk, son merhaledir. Ariflere göre dört türlü terk vardır: l - Terk-i dünya
(dünyayı terketmek) 2- Terk-i ukba (ahiretteki nimetleri terketmek) 3- Terk-i hestî (kendi benligini, varlıgını terketmek) 4-
Terk-i terk (terki de terketmek, onda yok olmak).
• Gönül, Çin aynasıdır! Gönülle beraber oturup karsında yüzlerce kılıç görürsen korkma; o kılıçlara karsı gözünü kalkan
et!
• Biliyorum; herseyden vazgeçtin, gönülde yok oldun, yoklugun içindesin! Fakat, tam bir basarı için bir saldırıs daha
gerekmektedir!
• Bir kere daha saldır; saldır da, ask kaynagının basındaki benlik avını yakala, onu parçala! Ey gönül ormanının
arslanı; pençeni, benlik avının çenesine bas!
• Bizler, günesin ısıgı içinde titreyerek oynasan zerreleriz! Bu balçık zerresinden azıcık toprak al da, sürme gibi ayın
gözüne çek!..
• Delilik ve sevdadan ötürü, bizde can kalmadı! Ey herseyi bilen, herseyi gören padisah; bize baska seyden de degil,
kendinden bir haber ver! Biz, yalnız seni istiyoruz!
• Ey atese benzeyen ask; su sekillerle, nakıslarla, resimlerle dolu olan alemde bulunan bütün sekilleri, nakısları,
resimleri sil, yok et de, kendinden canlı bir sekil ortaya koy!
• Ey padisahım; seni sevenler, kendilerinden geçtiler, mest oldular, öldüler! Ama, rindlerin yine de sana selamlan var;
onların bulundukları yere bir defa daha ugra, ne olur
• Kaf dagındaki zümrüdanka bile Tebrizli Sems´in askıyla kanat çırpar, uçar! Sen de o varlık kanadını kökünden yol, at
da, kendine asktan kanat elde et!
1013. Nasıl olur da susuz kalırım 0 ırmak, beni arıyor!
Miistef´ilün, Fe´ülün, Miistef´ilün, Fe´ülün
(c. IV,2032)
• Ben, kimden korkarım Sevgili benimle beraber olunca, artık korkum kalır mı Zülfikar benim yanımda olunca, bir
igneden korkulur mu
• Nasıl olur da susuz kalırım 0 ırmak, beni arıyor!.. Gönlüm gamlanır mı Gamımı dagıtan gam ortagım benimle
beraber!..
• Nasıl olur da agzım acılasır, acılık çekerim Ben, sekerler ve helvalar arasındayım! Kıs, bana ulasabilir mi Ben,
ilkbaharımla beraberim!..
• Hz. Isa aklımın doktoru olunca sıtmadan, hararetten rahatsız olur muyum Ben, av emiriyim; köpekten korkar
mıyım
• Meclise gelmez olur muyum Sakî beni çekip duruyor! 0 güçlü kuvvetli padisah benimle beraber olunca, elbette
sehirler zabtederim!
• 0 kocaman küpteki sarap, bizim için köpürüp cosuyor! Artık, burada zahmetin, mahmurlugun ne isi var
• Eger ben gökyüzü ile savasa girsem, onu kırsam döksem, özür dilemeye hacet yok! Çünkü, o güzel yüzlü benimle
beraber, benim yanımda!..
• Ben, lütuflar ve nimetler içindeyim; lütfun, rahmetin mesti olmusum; bahtın, devletin kucagındayım! 0 kucaklayısı
güzel olan dost, benimle beraber!
• Ey kavgacı, gürültücü dil! Ben, söze doydum; sus artık! Yoksa, benimle sohbet etme!
1014. Herkes, ask atesine kendini atamaz! Cins atlar, padisahı tasır; ahmak atlar ise, tezek tasır!
Müstef´ilün, , Müstef´ilün, Fe´ülün
(c. IV, 2043)
• Gördün mü, kıs mevsimi ne diyor Sen, harman gibi odun yıg! Kıs soguk geçmese de, ikisinin de, kısın da, odunun
da soguklugu, vebali bana, benim üstüme olsun!
• Soguk artınca, siddetlenince atese odun at; odunu esirgeme! Odun mu daha degerlidir, yoksa beden mi
• Gönlünde atesi saklayan odun, yokluk suretidir; ates ise, Allah´ın askıdır! Ey can; aska ulasmak için suretleri,
sekilleri yak, yandır!
• Suretleri, sekilleri yakmadıkça, canın üsür, donar, buz kesilir; askı bulamazsın, sekilde kalırsın! Sekilde kalırsan,
puta tapanlar gibi manevî baharlardan haberin olmaz, eminlik yurdundan uzak düsersin!..
• Atese benzeyen askın içine gir, kendini temizle; ates içinde gümüs gibi gönlünü hos tut, güzelles! Mademki Hz.
Halil´in oglusun, ates senin evindir, yurdundur!
• Ates, Allah´ın emri ile, gönlü uyanık kisilere lale olur, gül olur, çiçek olur, reyhan olur, sögüt, süsen olur! 22
22 Eski Sairlerimizden birisi; "Ates kenan, kıs gününün lalezandır" (Ates kenan, kıs gününün lale bahçesidir)
demistir.
• Allah´a inanan kisi, efsun bilir; atese efsun okuyunca, o atesin yakıcılıgı kalmaz; ates atesligini kaybeder, parlak bir
ay olur!
• Demiri bile eritip igne gibi incelten atesi yatıstıran efsuna aferin!
• Mumun atesi pervaneye pencere gibi görünür de, o yüzden onun alevi içine atılır, yanar!
• Herkes, ask atesine kendini atamaz! Cins atlar, padisahı tasırlar; ise yaramaz, ahmak atlar ise, palan yüklenirler,
tezek tasırlar!
1015. Duayı tatlılastır; dua, agzımıza süt gibi, bal gibi tatlı gelsin!
Müstef´ilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fe´ülün
(c. IV,203~)
• Önce, bizi adam et, aska layık bir kisi haline getir! Sonra, bize sarap sun; kadehi durmadan döndür!..
• Ey can; bizden, bizim hizmetimizden ne çıkar Mademki binayı sen kurdun, onu yine kendin tamamla!
• Bizim selamet evimizi melamet evi yaptın; melamet evimizi de selamet evi yap!
• Bu ask yolu, sonsuzdur, uzundur! Onu, sonsuz lütfunla kısalt, iki adımlık yol yap!
• Bizi, nefs-i emmareye esir ettin fakat, kötülügü emreden nefsin de emiri sensin; sen, bizi emir yap da, onu bize kul
et!
• Herkese ait olan lütuflarını has kullarına nasip ettin! Bugün de, has kullarına ihsan ettigin lutufları herkese, bütün
kullarına lütfet!
• Her zerreye, lutfunla, bir baska günes ver; lutuf ve ihsan günesini, herkese tam olarak ver!
• Duayı bize tatlılastır; dua, agzımıza süt gibi, bal gibi tatlı gelsin! "Amin!" diyene de lutfet, onu herkesin iyiligini ister
bir hale getir!
1016. Senin maddî varlıgın ve benligin, bir ayıptır; sen, bogazına kadar bu ayıbın içindesin!
Müstef´ilün, Fe´ülün, , Fe´ulün
(c. IV, 2028)
• Her ne kadar uzun zamandan beri bogazıma kadar ayrılık atesleri içinde oturdum, yandım yakıldım ise de, Allah´a
sükür, simdi de, sevgili ile bogazıma kadar vuslat suyu içindeyim!
• Sevgiliye; "Bogazıma kadar lütuflarına garkolmusum!" dedim. Sevgili, beni bogazıma kadar lütuflara garketmeye
kani olmadı da,
• Dedi ki: "Basını ayak yap, askın derinliklerine dal! Çünkü, bogazına kadar askın derinliklerine dalmazsan, isin yoluna
girmez!"
• Dedim ki: "Ey can; benim basım, senin nalınındır! Fakat iki gözüm, sen nalınlarda kalma; bogazına kadar bu isin
içine girmeye bak!"
• Sevgili bana; "Dikenden de asagı mısın " dedi. "0 da, gülleri beklerken tam dokuz ay, bogazına kadar topraga
gömülü kaldı!"
• Sevgiliye; "Diken de nedir ki " dedim. "Senin gül bahçen için, gül gibi, yok zaman ta bogazıma kadar kanlara
battım, kanlar içinde kaldım, yapraklarım kanlara boyandı!"
• Dedi ki: "Çekisme aleminden kurtuldun, ask alemine ulastın! 0 alemde ta bogazına kadar savaslara, kavgalara
dalmıstın!
• 0 çekisme aleminden kurtuldun ama, kendinden kurtulamadın, yokluga kavusamadın! Senin maddî varlıgın,
benliginin bir ayıbıdır; sen, bogazına kadar bu ayıbın içindesin!
• Yankesici gibi çok tuzak kurma; hileye az basvur! Yankesici, bogazına kadar kendi tuzagının içinde kalır!"
• Dünya sevgisi, dünya tuzagı öyle berbat, öyle fena bir tuzaktır ki, padisahlar ve arslanlar, köpekler gibi, o pisligin
içine düsmüsler, bogazlarına kadar gömülmüslerdir!
• Bundan daha fazla sasılacak bir tuzak vardır! Oraya düstünse, görürsün ki, aklı olmayan, saf olan, kendini görmeyen
kisi o tuzaga topuguna kadar batmıstır da, zeki olan, aklı basında olan kisi bogazına kadar o tuzagın içindedir!
• Artık, söylemeyi bırak; nefesin kesiliyor! Ben yorulmasaydım, nefes nefese gelmeseydim, seni, bogazına kadar söze
garkederdim!
1017. Eger nefs-i emmareni öldürebilirsen, yakandan bir çok huriler bas gösterirler!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilün
(c. IV, 2021)
• Ey genç; sabah oldu! Çabuk kalk, yükünü bagla, hazırla; kervandan geri kalma!
• Kervan geçip gider, sen gafil, uyuyakalırsan, çok ziyandasın, çok ziyandasın, çok ziyandasın!..
• Günah yollarında ömrünü zayi etme, tüketme; ömrünü tüketme de, terütaze kal, ebedî ömür al!..
• Nefs-i emmareni öldürmeye çalıs! Çünkü o, senin seytanındır! Eger onu öldürebilirsen, yakandan bir çok huriler bas
çıkarırlar!
• Sunu iyi bil ki, kötü nefsini öldürünce, yedi kat gögün üstüne ayagını basarsın!..
• Senin kıldıgın namaz, tuttugun oruç kabul edilirse, nefsine hakim olur, dogru yola düsersin! 0 zaman sen, bir
pehlivansın, bir pehlivansın, bir pehlivan!..
1018. Can; dille, dudakla, harfle, sözle anlatılamaz ki!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. IV,2016)
• Benim canım, senin canındır; senin canın da, benim canımdır! Bir bedende iki can hiç görülmüs müdür
• Ey beden; yüzlerce can ile diri olsan bile sen, yine can iste; bedenden hiç bahsetme!
• Su candan gönlünü al da, yerine koy! Bu can o olmadan canlık edemez; bos yere yorulma!
• De ki: "Ruh, Rabbimin emrindendir! 23" ayetini anla! Ey benim canım! Can; dille, dudakla, harfle, sözle
anlatılamaz!
23 Isra Süresi 17/85.
1019. Sen, duru bir su gibisin; yaptıgın kötülüklerle bu temiz suyu bulandırma!
Mef´ulü, Fa´ilatü, Mefa´îlü, Fa´ilat
c. IV, 2045)
• Sen, duru bir su gibisin; bu duru suyu, yaptıgın kötülüklerle bulandırma, gönlünü örtme! Gönül gözünün önüne
günah perdesini çekme; yapma bu isi
* Tertemiz kisiler, gönül erleri, gönlünü seyretmek için onun etrafında topandılar! Bu temiz insanlara karsı sen de
utanç içinde kalma; sen de tertemiz ol, gönlünü utandırma!..
* Gönül; "Fanî güzellere asık olmaktan kendini çek!" diye nara atıyor! Eger sen tamamıyla can halini almıssan, gönlü
üzme, onu gerçek asktan mahrum etme, onu öyle nekes alıstırma!
*Bakırı, iksir sürerek altın ederler! Bu, bir baska bilgidir! Senin yaptıgın bu islerle bakırın altın olmaz! Ermislerden uzak
kaldıgın için, balçık mertebesinden kurtulamazsın, yücelemezsin, insan olamazsın!..
• Ey can! Gönülden ayrı düseli bir hayli zaman oldu; otuz yıldır onu arıyorsun, hala bulamadın! Bari bu otuz yılı kırk
yıla çıkarma!
• Hakk yolunda nice savaslar var! Öyle her yol basında durma; vakit geçti, gün bitiyor! Sense, lüzumsuz seylerle
oyalanıp duruyorsun!
1020. Hz. Musa gibi, ilahî askla kendinden geç, asa gibi sus; Tur Dagı gibi ses verip durma!
Mefulü, Fa´ilatü, Mefa-îlü, Fa´ilat
(c. IV,2051)
• Görüyorum ki, bana cefa etmeyi düsünüyorsun; böyle düsünme! Bize çıkısmaya, bizden ayrılmaya hazırlanıyorsun;
yapma!..
• Güzelim; aslında sen, bastan basa Hakk´ın lütfusun, ihsanısın! Böyle oldugu halde, davranıslarınla, kendini Hakk´ın
azabı, Hakk´ın kahrı haline getiriyorsun; yapma!..
• Gönlümü lütfunla, kereminle elde ettin! Sonra neden lutuftarı, keremden onu mahrum ediyorsun; etme!..
• Güzel yüzünün nuru ile ayın ondördü haline gelen bu kulu, neden dertlerle yeni ay gibi yapar, iki kat edersin;
etme!..
• Ister atese tapar olsun, ister mümin olsun, hepsi de senin havana uymus, sevdana kapılmıs kulların; niçin atese
tapanla savasırsın; savasma!..
1021. Hz. Nuh´un gönlüne girmeyenleri denize at!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. IV,2017)
• Hoten güzeli aramıza geldi; artık, candan da, bedenden de vazgeç!
• 0 askın eline bir kılıç verdi de, dedi ki: "Benden baska kimi görürsen, onun boynunu vur!
• Güzel olsun, çirkin olsun, kadın olsun, erkek olsun; Nuh(a.s.)´dan baskasını denize at gitsin!..
• Nuh´un gönlünde yer alanları bırak; nefsanî arzularının esiri olanları, Nuh´un gönlüne girmeyenleri denize at!.."
1022. Diyorsun ki; "Gel; sabrı senin üstüne çoban yapayım!" Niçin kuzuya kurdu çoban yapıyorsun
Mef´ulü, Fa´ilatü Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. IV,2052)
• Bizden bıkıyorsun, sıkılıyorsun; bunu yapma, bizden sıkılma! Nedense bize kızıyorsun, bizden yüz çeviriyorsun; ne
olur, bizden yüz çevirme!
• Kendi karını düsünüyorsun, sana faydalı olan seyin pesine düsmüssün; bizim de ziyanımızı istiyorsun! Bu gibi
düsüncelerden kimse karlı çıkmadı; sende karda degilsin, ziyan ediyorsun! Bunu böyle yapma!..
• Bundan sonra, bizim ziyanımızı istemeye razı oldun! Fakat, etme; kimin kimlerin razı olması için buna katlanıyorsun
• Bize, sarap yerine gam sirkesi veriyorsun; verme! Neden derede su yerine kan ırmagı akıtıyorsun; akıtma!..
• Benim yüzümden zevk, nese ve sevinci alıyorsun ama, yüzümü bakıslarına hedef tutuyorsun; tutma!..
• Hem mazlumu öldürüyorsun, hem de ona acıyorsun; yol vuran da sensin yolu vurulan, feryad eden de!..
• Ayagım, hiçbir ise yaramıyor! Çünkü, sevgilinin mesti olmus! Mest olmus ( ayagı bırak; niçin onu çekip duruyorsun
Bırak, çekme!..
• Diyorsun ki; "Gel; sabrı senin üstüne çoban yapayım!" Niçin kuzuya kurdu çoban yapıyorsun; yapma!..
• Gündüz vakti zahidsin, hep ibadet ediyorsun; gece olunca da, zahidleri öldürüyorsun! Bu gece barıs gecesi ama, sen,
yine de o isi yapıyorsun; yapma!.
• Dostlar, kıskançlıklarından birbirlerine düsman oldular! Bu dostu, niçin öbürüne düsman edersin; etme!..
• Bana; "Sus!" diyorsun fakat, beni susturmayan, söyleten de yine sensin Askınla, bedenimdeki her kılı bir dil haline
getirirsin; getirme!..
1023. Gerçek sevgili onun o kadar çok bagrına basmıstır ki, ona, sevgilinin kokusu sinmis, onda toprak kokusu
kalmamıstır!
Mef´ulü, Fa´ilatü, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. IV.2053)
• Asıklarla beraber otur kalk! Arkadas olarak her zaman asık olan kisiyi seç; asık olmayanla bir an bile dost olma!
• Eger yar, izzet perdesini, namus perdesini yüzüne indirirse, sen git, yüzünde perde olmayan güzelin yüzüne bak,
güzelligini seyret!
• Yüzünde secde izleri bulunan, gerçek sevgilinin nuru olan yüzü gör; alnında mana günesi parlayan güzeli seyret!..
• Vahdet günesi, onun yanaklarına yanaklarını koymus; ona öyle bir nur vermistir ki, ay bile, onun yüzünü görünce
kendinden geçer, yerlere serilir!..
• Onun bedeni, hayalin bedeni gibi kansız ve damarsızdır; içi de, dısı da tamamıyla mana sütü ile, mana balı ile
doludur!
• Esi benzeri olmayan sevgili, onu o kadar çok kucaklamıs, o kadar çok bagrına basmıstır ki, ona sevgilinin kokusu
sinmis; artık, onda toprak kokusu kalmamıstır!
• 0, aydınlıksız bir sabah, renksiz bir aksamdır; yönsüz bir zattır; dogmaz, dogurmaz bir hayattır!
• Günes, gökyüzünden hiç borç nur ister mi Gül fıdanı, yaseminden ödünç koku ister mi
• Balık gibi dilsiz ol, konusma; deniz suyu gibi duru, saf bir hale gel de, çarçabuk inci ve mücevher hazinesine emîn ol!
• Hiç kimseye söyleme; ben, senin kulagına söyleyeyim! Bütün bu saydıgım vasıflara sahip olan kimdir, biliyor musun
Tebrizlilerin kendisi ile iftihar ettikleri, övündükleri Semseddin´dir!..
1024. Bahar, baglarda ve bahçelerde kıyametin kopmasıdır!
Mefülü, Fa´ilatü, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. IV,2046)
• Neseli bahar geldi de, mestlik, asıklık, gençlik ve bütün bu cins güzelliklerin hepsi bir araya geldiler, bir yerde
toplandılar, beraberce oturdular!
• Bunların suretleri, sekilleri yoktur! Fakat, hepsi de birer sekle büründüler, güzel birer surete girdiler! Hayal edilenler,
düsünülenler nasıl da sekillesti; gel de, bunları ibretle seyret!
• Gönül, gözün dehlizidir, kapı arasıdır; gönüle ne gelirse, oradan göze gelir ve gözde bir sekle bürünür!
• Aslında bahar, baglarda ve bahçelerde kıyametin kopmasıdır, topragın içinde gizli olan sırların açıga çıkmasıdır,
meydana vurulmasıdır, Çin güzellerinin gönüllerini göstermesidir!
• Onlar, gizli bir dille bize diyorlar ki: "Insan isen, eger sende bir gönül varsa göster! Senin gönlün, insanlıgın ne
zamana kadar balçık içinde gizlenecektir "
• Kıs mevsiminde bagların bahçelerin duası; "Allahım! Ancak Sana ibadet ederiz!" sözüdür! Ilkbaharda ise; "Ancak
Sen´den yardım dileriz!" niyazıdır!
• "Allah´ım; ancak Sana ibadet ederiz!" demekle, bir sey dilemeye, lütuf istemeye geldik; bizi, soguk kıs günlerinde,
hazanlar içinde daha fazla bekletme! Artık, zevk ve nese kapısını aç!..
• Onun; "Allahım; ancak Sen´den yardım dileriz!" deyisi ise, meyvelerin çoklugundan, agırlıgından dallarım kırılacak!
Ey yardımı istenen, yardım eden Allah´ım; Sen, beni koru! demek isteyisidir!
• Laleler, her an güllere; "Nergisler, yaseminlere acaba neden hayran hayran bakmaktalar " demektedirler!
• Süsen dile gelir de, yasemine; "Yazıklar olsun!" der. "Kimseyi hor görme!.."
• Menekseler, yalancıktan iki büklüm olmuslar! Zaten, menekselerin hile yapmada, herkesi aldatmada esleri yoktur;
onların sırlarını iyi bilen, arkadasları nilüferlerdir!
• Sümbüllerin basları, mahmurluktan saga sola egilmektedir; sag taraflarından hos kokulu bahar rüzgarı eserek onları
oksamada, soldansa, reyhanların güzel kokuları gelmektedir!
• Ata binmis, herkese yukardan bakan selvilerin ardı sıra çimenler yaya yürümedeler; goncalar, kötü gözlerden
korktukları için kendilerini gizlemedeler!
• Sögüt agaçları, ırmak kenarında yaya kalmıslardır! Onlar, ırmagın ayna gibi olan suyuna bakarak; "Bizim bu taze
dallarımız, neden böyle kollarını açmıslar, oynayıp durmadalar " diye, kendi dallarına hayran olmadalar!
• Bu dalların elleri, avuçları, önceleri böyle açılmıs saçılmıs degil idi; sonradan derlenip toplanıp açıldılar! Sanki,
ırmagın üstüne bahar incileri serpmedeler!
• Büyük, essiz yaratıcı baglarda bahçelerde böyle bir meclis kurunca, kuslar, çalgıcılar gibi terennüme basladılar!
Aferin bu kanatlı çalgıcılara!..
• 0 çalgıcıların beyinin adına "bülbül" derler! 0, mesttir; güle de asık olmustur! Asık oldugu için de, böyle güzeldir;
böyle hos sesler çıkararak öter, öter, öter...
• Kumrular, bülbüllere soruyorlar: "Ne güzel ötüyorsunuz! Simdiye kadar sizler nerede idiniz " Onlar da; "Bizler, yeri
ve oturagı olmayan ötelerde idik!" diye cevap veriyorlar!
• Sahin, dogan kusuna diyor ki: "Bu güzel avları yokluktan kim aldı da yeryüzüne getirdi "
• Bir kısım gül yanaklılar, bir kısım delikanlılar, hepsi de gayb perdesinin arkasında idiler. Onlar; "Büyüktür onlar; yazı
yazarlar!" 24 diye ayette anlatılan melekler gibidirler
!24-Infitar Suresi 82/11, 12.
• "Biz, birkaç kisiyiz; öncü olarak geldik! Bizim arkamızdan güzeller ordusu, o pusudan çıkarak gelmedeler!"
• Yusuf yüzlüler, o dünyanın Kenan elinden, tatlı dilli dilberler de, bal denizinden çıkıp geldiler!
• Iste; hurmaya, sekerkamısına, o tane tane nara, o tane tane incire ötelerden, o tatlılık, o güzellik diyarından
mektuplar geldi!
• Ötelerde bulunan ova, ne hos, ne verimli bir ovadır; elma, rengini ve kokusunu o ovadan aldı; turunç da, o güzel
kokuyu, o olgunlugu oradan elde etti!
• Üzüm, geç geldi; çünkü, atlı degildi, yaya olarak geliyordu! Ey geç gelen, olgun gelen üzüm! Sarabın anası oldugun
için sen, bir fitnesin; fakat, meyvelerin son gelenisin!
• Ey son gelip önce gelenleri geçen, ey meyvelerin gözü; sen, Allah´ın saglam ipine sarılmıssın!
• Senin tatlılıgın, görülmemis bir tatlılıktır; acılıgını ise hiç sorma! Acılıgın, akıla benzer; ser de ondandır, hayır da
ondandır; küfür de ondan meydana gelir, din de!
• Bela zamanında seker gibi tatlısın, ferahlık zamanında ot gibisin! Devedikeninin üstüne inen kudret helvasına
benziyorsun; acılıgın da tatlı bir bela!..
• Ey bilgi ve anlayıs sahibi, ey herseyin aslı, temeli; Sen´in kolun her tarafa uzanır, herseye gücün yeter; zaman,
Sen´in elindedir!
• Sen´in elinle kavun öyle bir eve konmus, gizlenmis ki, o evin ne kapısı var, ne de penceresi; Sen, cansın; ben de,
iste, gördügün gibiyim!
• Sukabagı senden kaçmıs, ipe tırmanmaga baslamıs! Fakat, o kırık testi, kaynaktan, aslından nasıl kurtulur
• Sen´i dinlemedigi için, onun boynunu bagladılar! Onun kulagı olsaydı, tutar çekerdin; o kulagı, bir hosça çınlatırdın!
1125. Alem, var gibi görünen bir yokluktur!
Müstef´ilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fe´ülün
(c. IV,2040)
• Ey iki. gözüm; gündüz oldu! Penceremden bak; günesin aslı sensin! Mademki geldin, günümüzü seher vakti yap!
• Aradıklarını bul, istediklerini meydana çıkar; sen, asagı yukarı bütün varlıklardan münezzehsin! Su eskimis, harap
olmus dünya evinin altını üstüne getir!
• Çünkü alem, tamamıyla yoktur; var gibi görünen bir yokluktur! Bir an içinde onu, "kün" (ol) emriyle var et! Dünya,
zehirli bir yılandır; sen, onun zehirini seker haline getir!
• Nerede kuru, çorak bir yer görürsen, orada çesmeler akıt, orayı yesert; nerede bir tas görürsen, onu nurunla
mücevher yap!
• Asıgın arkasında bir düsman görürsen, ona bir sille vur, onu yok et!
• Ne zamana kadar; "Onlar kördür, görmezler!" diye özür dileyeceksin Onların kör olmamalarını istiyorsan, gözlerine
bir görüs ver!
• Gözlerinde perde olmamasını istiyorsan, emret ki, perdeler kaldırılsın, körlükten kurtulsunlar!
1026. Derdimi, sana gönderiyorum; ona bak! Temiz degilse, derman etme!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. IV, 2019)
• Ey sevgili! Gönlümü aldın götürdün; bari, benim canıma kasdetme, benim yaptıgımı sen bana yapma!..
• Derdimi, sana gönderiyorum; ona bak! Eger saf ve temiz degilse, ona derman etme!
• Güzellerin adeti. cefa üstüne cefa etmektir! Sen de o adete uy ve bize ihsanlarda, lütuflarda bulunma!..
• Biz, zaten ölümü göze aldık, onu gönlümüze koyduk; sen, cefa etmekte o kadar yavas davranma!
• Zevkimizin, nesemizin, yasayısımızın perdecisi ölümdür! Perdeyi indir, ört; ölümü güldürme!
• Ey Züleyha! Ask fıtnesine sebep sensin; Yusufu bos yere zindana attırma!
• Mademki sende rindlerin aklı fikri yok, rindlerin basına yemin ederek vaadlerde bulunma!..
• Sen, asıkların göz nurusun; onları kör etmek için yasama!..
1027. Dünyada, ayrılıktan daha acı bir sey yoktur!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. IV, 2020)
• Allahım; bu bulusmayı ayrılıga döndürme, askınla mest olanları aglatma!..
• Can bahçesini tazelestir, yemyesil et; bu mest olanlara, bu baga bahçeye acı onları perisan etme!..
• Gönül yapraklarını, sonbahar gelmisçesine dökme, gönül dallarını kırma; halkı perisan ve yoksul etme!...
• Üstünde, Sen´in ask kusunun yuvasının bulundugu agacın dallarını kırma kusu uçurma!..
• Kendi toplulugunu, kendi mumunu birbirine vurma, kırma, dökme; düsmanları kör et, onları güldürme,
neselendirme!..
• Hırsızlar, parlak ve aydınlık gündüze düsmandır! Ama sen, onların gönüllerinin isteklerini yapma!..
• Devlet ve ikbal kabesi, ancak bu halkındır; onların ümit kabesini yıkma!..
• Dünyada, ayrılıktan daha acı bir sey yoktur; ne yaparsan yap, bizi ayrılıkla karsılastırma!..
1028. Su bedenimizde, mest olmamıs, aklı basında bir kıl bulabilirsen, otur da, onunla hesaplas!
Mef´ulü, Fa´îlatü, Mefa´îlü, Fa´îlat
(c. IV, 2044)
• Sevgili; sarap getir, bahtımı yücelt! 0 halka halka saçlarınla gönlümü bagla, dügümle!..
• Hakk asıklarından esirgenmeyen o sarabı, düsüncelerin, üzüntülerin basına dök! Kendinden geç de, su kendini
begenmis gönlü utandır; o, bu utanmayı haketti!
• Ey gam; yürü git! Ilahî askla mest olmus kisilerle senin isin yok! Kimi ayık bulursan, onu hırpala, onun basına bela
ol!
• Mest olmus kisiler, düsüncelerden, gamlardan kendilerini kurtarmıslardır! sen git de, düsüncelerden, gamlardan
kendilerini kurtaramayanları yakala, sıkıstır!
* "Allah´a itaat eden, iyiliklerde bulunanlar, süphe yok ki, kaselerle saraplar içerler! 0 saraba, Kafur Irmagı´nın suyu
da karıstırılmıstır!"25 ayetinin sırrına erenlerin meclisinde mest olan can, heva ve heveslerine esir olanların aglayıslarına
acı acı güler!
25- Insan Suresi 76/5. Ayete isaret .
• Dünyada fanî sevgililere gönül verenlerin hepsinin de sakalı ölümün elindedir; onlara acı! Onları gerçek ask sarabıyla
mest et de, ölümden kurtar!
• Su bedenimizde, mest olmamıs, aklı basında bir kıl bulabilirsen, otur da, onunla hesaplasmaya giris, yetmis defter
karala!
• Nerede mest olursan orada otur, orasını yurt edin; nerede sarap içtiysen orada yat, uyu!
• Eger sana Hakk´ın mutfagından ruh gıdası gelmiyorsa, o zaman git, basını, su koyunların agılına sok, orada kal!
• Gökyüzü güzellerinin sana görünmelerini, cilvelenmelerini istiyorsan, gönlünü bir aynacıya (mürside) götür; cilalattır,
parlattır!
• Ey gönül; artık sus, harfsiz konus! Ötelerden, ruh aleminden dilsiz dudaksız bahset!
• Hz. Musa gibi, ilahî askla kendinden geç, asa gibi sus; neden Tur Dagı gibi ses verip duruyorsun; ses verme!...
1031. Basın hakkı için olsun, ayrılık fikrine kapılma!
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilat
(c. IV,2024)
• Ey güzel! Sana mat olanı, sen mat etme; ona lütuf ve riayetten baska bir sey yapma!
• Bazı kusurlarda bulundu, terbiyesizlik etti ise, onları, lütfunla bagısla; cezasını vermeye kalkısma!..
• Acımak vaktidir; ona acı, kin tutma! Kulunu belalara ugratıp da, yok etme!
• Basının hakkı için olsun, ayrılık fikrine kapılma; bulusmaktan, kavusmaktan baska bir sey düsünme!..
• Topraktan yaratılmıs olan kulunun topragını yerlere saçma; ona, göklerden baska bir yeri durak olarak verme!
• Önceden, onu, kendinden baskasına çekme; sonunda da, ona, kutluluktan baska bir sey verme!
• Neye alıstı ise, lütfunla, onu, alıstıgı seye ulastır! Onu, kendi basına bırakma; onu, manen beslemekten,
yetistirmekten bıkma, usanma!
• Ben, senin meyhanende bulunanlara kulum, köleyim; bizi, meyhaneden sogutma, meyhaneye sırt çevirtme!
• Biz kim oluyoruz ki, "Yapma, etme!" diyelim! Fakat, mademki dedik, bizim suçumuza bakma!
1032. Yalnız ben degil, hersey, onun ask atesi ile yanmaktadır!
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilat
(c. IV, 2025)
• Ey hakkı, hakikati inkar ederek bize bakan kisi! Ben, sana karsı baskaları gibi iki gönüllü degilim; ben, inandıgımı
yasıyorum!
• Ey bütün tatlılıkların kaynagı! Neden bize acı sözler söylemeyi düsünüyorsun; bu sana yakısır mı
• Askınla yanmıs yakılmıs gönlüme su serp! Çünkü sen, acı çekenlerin, içi yananların yardımcı güzelisin!
• Yay gibi gam oklarını basıma yagdırma; kalkanı olmayana niçin oklar atarsın
• Sevgilim! Senden güle sikayetlerde bulundum, vefasızlıgından bahsettim! Gül, bana dedi ki: "Ben de, senin sevgilin
yüzünden yakamı yırtmakta, elbisemi parçalamaktayım!"
• Nergis; "Onu benden sor!" dedi. "Ben, bakıs ve görüs sahibi olanların kulu kölesiyim!
• Yalnız ben degil, bastan basa bütün çayırlar, çimenler, baglar bahçeler benim gibi, onun ask atesi ile yanmaktadırlar!
• Ayla günes bile, onun yüzünün askı ile mest olmuslar da, bu yüzden su gökkubbede dönüp durmadalar!
• Deniz, onun ask atesi ile cosup köpürmüs; gökyüzünün de, bu agır yükten beli bükülmüstür!
• Dag, ona hizmet ederek, onun beli kemerli kullarından sayılsın diye, beline kemer kusanmıstır!"
• Kulagıma; "Bize, su sekle sıgmayanlardan bir haber ver!" diyen canların sesleri geliyor!
• Fakat, bu hali kime söyliyeyim Bu sesleri kime duyurayım Cihanda mahrem nerede Hiç birseyden haberi
olmayanlara neyi haber vereyim
• Denizin yüzü, çerçöp yeridir; içi ise, incilerle doludur!
• Benim içim dısım ise, çerçöple sıvanmıs bir avuç balçık; ama, Hakk´ın lütna mazhar olarak su denizde yol bulmus,
ona dogru geçip gitmede!..
•Su bassız ayaksız gazelimize bak! Ayagımızdan tutmus. bizi, sana dogru çekmede; basa kadar götürmededir!
1033. Sen, hakikatlerin canısın!
Mef´ülü, Fa´ilatü, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. IV,2049)
• Ey su bedenin içindeki canı zaman zaman suretten surete, sekilden sekile koyan ve ey bu nükteleri düsünüsümden
bile yakın olan Rabbim! 26
26 Su mealdeki Kaf Suresi 50/16. Ayete isaret var: "Biz, sana, sahdamarından daha yakınız!"
• Geçmis zamanla gelecek zamanı düsünerek neden üzüleyim Zamanın tadı tuzu da Sen´sin, kıblesi de Sen´sin!
• Sen, hakikatlerin canısın; aynı zamanda, gönüller alan hayaller de Sen´sin! Anlatılamayan, su agıza sıgmayan, yüce,
büyük vasıflar, sıfatlar da Sen´sin!
1034. Biz gök sofrası ile orucumuzu açarız.
Mefulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ulün
(c. III, 1892)
• Her aksam sofra kurmak nasıl adetse, bizim de ey sevgili; senin güzel hayalinle orucumuzu açmamız adetimiz
olmustur.
• Senin hayalinle, seni düsünerek oruç bozanlara lütfedersin. Yüzlerce ihsanlarda bulunursun. Bu Hz. îsa´nın
yukarılardan gök sofrası indirmesi gibi olur.
• Gönlün gıdası senin ask matbahından olunca, yer sofrasından el çekerek uzakta durmak gerektir.
• Gıda olarak o gönül atesinden bize hep ab-ı hayatlar sunulur. Biz gönül atesinin üzerinde hos kokulu ladin yagı gibi
sevinerek yanar, etrafa güzel kokular yayarız.
• Topraktan dogmak, tekrar topragın içine girip çürümek hayvan isidir. Bu is, gönlün ve canın isi degildir.
1035. Askın gönülde açtıgı yaralar gönle sifadır.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c.V.2119)
• Sevgilim bugün de dünkü gibi gülerek gelirse, gökler bastanbasa secdeye varır, yerlere kapanır.
• Ey aklı basında, mest olmamıs kisi! Beni öldürmek için acele etme! Zaten beni öldürdügün yere yaklastık, bir an için
yumusak davran, ayrılıgı kim önce icat etti bir sor!
• "Ey gülen gönül!" dedim. "Neden böyle sert davranıyorsun Yüregin demirci örsü gibi. Su dinmeyen gözyaslarımı
seyret! Gözyası tufanımın etrafında dön dolas!
• Senden af dilemedeyim, özürler getirmedeyim. Ey benim efendim; gam her yanımı sardı. Bu durumda vefalı olmaya
layık olan sensin, bana seytanı güldürme, onu sevindirme!"
• Bana diyor ki: "Niçin üzüleyim, niçin avare bir gönle sahip olayım Ben ne hastayım, ne de gamlıyım, bana gam,
keder kolayca yaklasamaz."
• Ey beni öldüren! Beni diriltmek, yeniden hayata kavusturmak için yanıma gel. Zaten her tarafımı sen sarmıssın, sen
kaplamıssın. Üstünlük, lütfetmekle olur. Bana yardım et!
• Yapma sevgilim, yapma! Bu sana yakısmaz. Sen hem güzelsin, hem bilgilisin. Bizden lütfunu, keremini esirgeme! Ey
padisahım, esirgeme!
• Sabırsızlıktan baska benim ne suçum var Bu huyumdan ötürü benden yüz çevirme, suçumu bagısla, bana cömertlik
göster. Günahımı görmemezlikten gel, üstünü ört!
• Sevgilimin ilgisizligi ile beraber, kalbi acır da bizi affetmek isterse buna sasılır. Rabb´im, onun bize olan sevgisini
artır, olmayacak seyi olur hale getir!
• Ey kardesler; biz, size geldik, size geldik. Bulusmamızla bize hayat veren sarabınızdan, bize sarap sunun!
Cömertliginizle bizi sevindirin.
• Bir sefaatçi çıksa da; "0 zavallı ölüyor." dese, senin gönlün bu sözü duymaz. Iste bu hal dermansız bir derttir.
• Mest bir halde ateslere atıldım. Atesi yurt edindim. Atese alıstım. Atesle arkadas oldum. Benden baska yakıcı atesle
arkadas olan var mıdır
• 0 benim yanıp yakıldıgımı görünce; "Bu hal ya bir gösteristir, yahut da simsek kıvılcımıdır." der. Göz yaslarımı
seyredince; "Bu ya göz yasıdır, yahut da yagmurdur." der.
• Dostum! Benim hem gönülsüz, hem akılsız olarak göçecegim zaman geldi Bana acı, benden yüz çevirme! Beni helak
etme! Hatırlamayarak, unutarak beni mahvetme!
• Sevgili bana der ki: "Bizim derdimiz, sekerden de, helvadan da tatlıdır Sende ya sevda illeti var, yahut da sara
hastalıgı var. Yoksa sekerden hoslanmayan, feryad eden bulunur mu "
• Güzelligi ile herkesin aklını basından alan, aldatan güzel bana der ki "Askın belası tatlıdır. Sekere benzer. Sevda
dikeni nergis gibidir, niçin yalancıktan aglıyorsun
• Benim rahmetimden hazineler, defineler sahibi oldun. Benim dikenlerime katlandıgın için gül bahçesi haline geldin.
Neden aglarsın Ben kurnazlar padisahıyım. Göz yaslarınla beni aldatamazsın."
• Askın gönülde açtıgı yaralar, gönle sifadır. Askın kederleri cana safadır. Askın sogukları üsütmez, ısıtır. Askın
atesleri, gönülde reyhanlar açar, güller bitirir.
• Yoksa, sen ham kisileri, gerçek asık olmayanları, bizim yolumuzdan çıkarmak mı istiyorsun da, onlara karsı böyle
ters bir yol tutmussun, aglayıp duruyorsun
• Zengin oldunsa hasislik etme, askla sadaka ver, yüceliklerde bulun Rızktan, yiyecek seylerden hasislik, ne kötü
hasisliktir. Bagıslarda bulunmak ne güzel cömertliktir.
• Ey asık! Isret meclisinde bulundugun zaman, hasislik etme! Çünkü sevgili de huysuzluga kalkısır. 0 da sana
güzelliginden hasislik eder.
• Ey sakî; sundukça sun! Sarabı basa kakarak verme! Kadehlerimizi döndür! Bizı mest et; zevk ve nese ancak mest
olmakla elde edilir.
• Güzel kokulu, halis mana sarabını sen içtigin gibi, sarabı isteyen dostlara da ver. Hırsı, kötü huyları bırak! Bu
meclisten baska yerde sarap içme!
• Sarabı, küçük kaselerle sunma, taslarla sun! Ey sanı yüce kisi! Bize taslarla (testilerle yardımda bulun!
´*Ey benim canım´ meyhaneden getirdigin o küçük kadehi bırak, testiyi kadeh yerini kullan! Çünkü, biz vakitsiz geldik,
geç kaldık. Bize, çok çok sarap sun !
• Rabbimiz lütfetti, bizi agırladı. Büyük taslarla içmek ne de hos! Büyük tas da pek güzel! Gam ve keder tıpkı kurt
gibidir, çok kötü bir seydir.
• Gamın boynunu kesen, o güzel kadehi getir, yüzlerce padisah o sarap kadehinin ayaklarına baslarını koymus, ondan
nese dilenmislerdir. Sen o mana dostunu, o sarap kadehini getir!
• Ey ask, bana acıyorsan, benim yasamamı arzu ediyorsan, sen benim sakim ol! Sen, benim varımı yogumu al! Borç
da sensin, borç veren de sensin.
• Ruhtan cosup gelen sarap, yokluk kadehine konunca, sonsuz olan ask gibi insana ölümsüz bir yasayıs verir.
• Ey bizi mest eden saki! Kadehlerimizi, gönlü müjdelerle teselli eden, bizi asagı duygulardan, düsmanlık
duygularından kurtaran, tertemiz hale getiren mana sarabı ile doldur.
• Ey saki! Hileyi bırak. Kendini bize baska türlü gösterme. Sen sarap sun da hepimizi ölümsüz bir hale getir. Sen de
küpteki sarap gibi saf, tertemiz bir güzelsin.
• Bu verdigin sarap, nasıl bir sudur ki, içinde ates var, yüzlerce alev var. Bir renk ki, içinde yüzlerce renk parıl parıl
parlamadadır.
• Bu öyle bir sudur ki, ates gibi yanar, yakar. Para gibi degerlidir. Hem de öyle bir para ki, kantarlarla, batmanlarla ne
sayılabilir, ne de terazi ile tartılabilir.
• Kırmızı altın gibi bir sarap fakat üzüm suyundan degil de nurdan meydana gelmis, gözlerden körlügü giderir. Insanı
Zuhal yıldızına dogru uçurur.
• 0 sarabı içip kendinden geçince, içtikçe içersin. Ve hakla olan baglılıgın artar. 0 zaman, o hep sizindir. Siz de hep
onunsunuz. Ayrılık dehsetinden kurtulursunuz.
• 0 sarap, içeni baska türlü bir sey yapınca, kendinden kurtulunca, manen Hakk´ı bulunca, onda acaib bir coskunluk
görünür. Bunun delili, belgesi ise onun Mansur gibi dudaklarından degil de, canından "Ene´1-Hakk" (=Ben Hakk´ım) sesinin
yükselmesidir. Bu ne güzel güç, ne güzel delildir.
1036. 0 sarap mekansızlık aleminde topraktan yetismemis üzümden sıkılmıstır.
Milfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. V, 2122)
• Kardesim! Ben erguvan renkli saraptan nasıl tövbe edebilirim 0 sarap mekansızlık aleminde, topraktan bitmemis
üzümden sıkılmıstır.
• Içtigimiz o sarabın kaselerine çok okunaklı bir yazı ile sunlar yazılmıstır "Bunu içen ölümden de, asagılık bir hale
düsmeden de kurtulur, aman bulur.´
• Tebriz´de yetisir, orada olur, olgunlasır, bir bu tarafa akar, bir de gönüllere akar.
1037. Basa gelen bela, zor bir seydir. Ama ona razı ol;
çünkü ayrılık beladan da zordur.
Mef´ulü, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. III, 2123)
• Ask, bana; "Süslen, kendini güzellestir!" diyor. Fakat bizim süslenmemiz, güzellesmemiz, yakin ile, tam bir inançla,
tam bir anlayısla olur. Bunlara sahip olmayan güzellesemez.
• Bizden baskasına bakma da körlesme! Yakîne, tam bir inanca sahip olanın gözü sasırmaz.
• Korkan, hor ve hakir olan kisi de manen zevk alamaz. Bizim yanımızda eziyet çekme, emin ol!
• Beni seven. bana gönül veren, nasıl olur da helak olur. Beni isteyen, muradı ben olan nasıl olur da mahzun olur
• Akıl, bizim size gönderilrnis bir peygamberimizdir. Iste sana bir güzel, fakat biz ondan da daha güzeliz.
• Bela zor bir seydir. Ama razı ol, ayrılık beladan da zordur.
• Kim yücelere yükselmek istiyorsa, su sebebe, aska dayansın!
• Ey dertlere düsen, ızdırap çeken! Gel kurtul! Su yurdumuzda muradına eris, bu yurt ne de güzel bir yurttur
1038. Cenab-ı Hakk buyurdu ki: "Çiçekleri boya, fırça olmadan boyadık. Onlara güzel kokular bagısladık."
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ülün
(c. V, 2120)
• Biz bir kere daha ay gibi parlak bir harman meydana getirdik. Düsmanın körlügüne ragmen, orada yine salına salına
yürüdük.
•Günes, yine koç burcuna girdi, alemi gül bahçesi gibi güldürdü.
• Çiçek nazlandı, dudagını açtı; kusur aradıgı, gizli sikayetlerde bulundugu için süsenin dilini kestiler.
• Baglarda, bahçelerde ne varsa her sey, bahar terzisinin makassız, ignesiz kesip diktigi süslü atlas elbiseler giydiler.
• Agaçlar da baslarına, yagsız ve pekmezsiz yapılmıs helva ile dolu birer tabak koymuslar.
• Bahar davulcusu, davul çalmaya baslayınca biz de, çiçekli agaçlar altında neselendik. îstiha ile yemek yedik de, yine
karnımızı davul gibi sisirdik.
• Kıs mevsiminin soguk rüzgarlarından, suların yüzü pul pul görünen demir zırhlar giyinmis gibi idi.
• Senin baharın galiba zamanın Davud(a.s.)´u olmus da, böyle demirden zırhlar örüyor.
• Hakk, yokluk aleminden söyle nidada bulundu: "Ey reyhanlar, ey çiçekler 0 dondurucu soguklar birkaç aydan beri
oturmakta oldukları evlerinden çıktılar, baska yerlere gittiler."
• Halil Ibrahim´in kusları kondukları yerlerden nasıl geldilerse, ey çiçekler siz de gizlice varlık alemine yüz gösterin,
gelin! 27
27 Ibrahim (a.s.), Cenab-ı Hakk´ın ölüyü nasıl dirilttigini anlamak istedi. Kendisine; dört kus alıp kesmesi, onları
parçalayıp, parçaları birbirine karıstırması, birbirine karıstırılmıs kus etlerini dagların tepelerine koyması, sonra onları
çagırması emredilmis. Hz. Ibrahim emredilenleri yapınca, her kusun et parçaları bir araya gelerek dirilmisler. Bakara
Süresi 2/260. ayete isaret eder.
• Irfan sahibi leylek, gurbetten, gizlilik aleminden geldi. "Lek, lek" diye söylenerek, dilsiz peltek kusları tespih çeker bir
hale getirdi.
• Kıs mevsimi yüzünden kaçanlar, bozulanlar, gizlenenler, gizlendikleri yerlerin pencerelerinden göründüler, etrafa
bakmaya basladılar.
• Kulakları küpelerle, boyunları mücevher gerdanlıklarla süslenmis olan yesil elbiseler giyinmis güzeller ortaya çıktılar.
• Bahar mevsiminin bu sema´ ayında, binlerce huri kızları kıs mevsiminin mezarı üstünde ayaklarını vura vura
oynamaya basladılar.
• Ey sögüt agaçları! Haydi, siz de basınızı ve kulaklarınızı oynatın. Eger sizde de nergisler gibi aydın gören bir göz
varsa ne duruyorsunuz, etrafınıza gayretlebakın!
• Ben söze; "Benden vazgeç!" diyorum. Ama, o çok inatçı yüzsüz, durmadan pesimden geliyor.
• Ben de onun yüzsüzlügü sebebiyle asıklara ait sözleri söylemiyorum, susuyorum.
• Gül; "Ey Medyenliler, kim kederli ise gelsin! Bizimle ferahlansın, neselensin!" diye bagırdı.
• Cenab-ı Hakk, çıplak yeryüzüne acıdı da; "Haydi artık süslen, giyin!" diye buyurdu. Bunun üzerine yeryüzü nurlarla
yemyesil oldu.
• Yurtlarını bırakıp kaçanlar, baska yerlere göçenler geldiler, yeniden hayata kavustular. Yarın onların hepsi de
ilkbahar mahserinde toplanacaklar.
• Onlar Allah´ın emri ile öldüler. Sonra dirilip geldiler. Cenab-ı Hakk, belalarla kısın dondurucu sogukları ile onları
imtihan etti. Sonra lütfetti, onlara ihsanda bulundu.
• Allah´ın lütfu ile hararetli günes dogdu. Böylece Cenab-ı Hakk´ın sanatının, kudretinin belgesi apaçık meydana çıktı.
• Cenab-ı Hakk buyurdu ki: "Bütün dünyada bulunan çiçekleri boya, fırça olmadan boyadık. Onlara çesitli güzel
kokular bagısladık. Süt emzirmeden çiçek bebeklerini büyüttük, gelistirdik, güzellestirdik.
• Cennetler içinde cennet, cennetler içinde cennet meydana getirdik. Ey komsu, gel orasını vatan edin.
• Canları yücelere yönelttik, uçurduk. iste canlar, sevgilileri ile simdi bulustu."
• Yeter sus artık, sen onlarla sözle degil, susarak konus. Zaten sükut, gizli seyleri daha iyi anlatır, daha iyi açıklar.
1039. Gönüldeki duyguların gönülde uzun zaman kalmaması gerekir.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V, 2125)
• Bence mekandan, yani bu dünyadan göçmek, yolculukların en hayırlısıdır. Çünkü mekanlar, mekansızlık aleminin
perdeleridir.
• Mekanlar, su gibidir, mekansızlık ise, tatlı bir denizdir. Duru su, çukur yerlerdeki gölcüklerde durursa; bir yere
akmasa, kokar, pislenir.
• Gönüldeki duyguların da gönülde uzun zaman kalmaması gerekir. Bu yüz dendir ki, duyguları, düsünceleri
söyleyiste, anlayısta gönüI için bir bosalma bir ferahlık vardır. Bu hal gönülde bulunan mahpus bir kusun uçmasına
benzer. Fakat, ey gönlümün kusu gizlice uç; göz önünde apaçık uçma!
• Tavuklar avlunun içinde yeme dogru uçusurlar, kuslar kurtulmak içir havalanırlar, uçup giderler.
• Ey genç! Bu uçuslar arasında fark vardır. Biri alçaklıga uçus, öbürü cennetlere uçustur.
• Bu iki uçusta da, ilk önce bir zevk vardır. Fakat denenince, sıkıntılar baslatınca, aradaki fark meydana çıkar.
1040. Ask bahçesinin meyvesi kararmıs akılları parlatmada, güçlendirmededir.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V, 2126)
• Ömürlerin en güzeli asıkların gittikleri yolda sürülen ömürdür. Güzel bir dilberin bulusma va´dini bildiren bir göz
isareti, bir asık için ömrün en tatlı anıdır.
• Korkulu bir yerde, hizmetçiler arasında bile huri gibi güzel olan sevgiliyi görmek cana can katar.
• Yaslarla dolu yüzüm, sevgilinin kapısının topragını istiyor. Yüzüme o kapıdan toprak serpin. 0 toprak yüzümün duru
suyunu daha da güzellestirir.
• Özürler getirirken de, kınarken de onu görsem erir giderim. Çünkü o her halinde bana Semseddin´in sıfatlarını haber
verir.
• 0 selvi boylunun gölgesi ne de güzel bir gölge. Her korkudan, her beladan, hatta o gölgeye sıgınandan da emin bir
yer.
• 0 ask bahçesinin meyvesi nurları kararmıs akılları parlatmada, güçlendirmededir. Akılları artıran, yapılacak isleri
gösteren saraba hayret edin.!
1041. Peygamberleri perde gibi önüne çekmis de; o perdenin arkasından haberler verir, sözler söyler.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. V, 2181)
• Gönlün de, canın da nese yeri, huzur yurdu O´dur. Sonsuzluk koyundaki sarabın da kıvamı O´dur.
• Bütün dünyanın dili, damagı kupkuru. Herkes susuz, herkese, her seye su veren, herkesin gıdasını temin eden
O´dur.
• Gıdalar bile ondan gıda arar. Gıdalara gıda veren O´dur. Bu gıda bile buluttan suyunu onun müsaadesi ile alır.
• Biz insanlar yüzlerce azara, yüzlerce gazaba layıgız. Layık oldugumuz cezanın yularını çekip kısan, acıyan, lütfeden,
hak ettigimiz cezayı bize vermeyen O´dur.
• O´nun hilminin, yumusak davranısının yüzünden dünya küstahlasıyor. Kul, padisahlık iddiasına kalkısıyor.
• Askından mahmur olanlara, her an görünmez saraplar sunulmaktadır.
• Askı ile mahmur olmayanların da kulaklarını çeker, kulagın çekilmesi ne büyük bir devlettir ve devamlı bir ikbaldir.
• Peygamberleri perde gibi önüne çekmis de, o perdenin arkasından haberler verir, sözler söyler.
• Kullar selam etmeden önce onlara selam eden O´dur. 28
28- En´am Süresi, 6/54. Syete isaret var.
• Sabahlar da O´nundur, aksamlar da O´nundur. Ne olur, bir gece olsun, onun askı ile dirilsen, uyumasan.
• Ey dost! Hamlık eder, gaflete kapılır, uyursan, 0 seni ham bırakmaz.
• Küçüklügünden, zavallılıgından ötürü bu ana kadar çok yerlerde uyudun kaldın. Buna ragmen 0 seni asagılardan
yukarılara dogru çekti durdu.
• Sen topraga, bitkiye, erlik suyuna kaçardın. 0 seni varlık oltasına düsürdü Sana hayat verdi.
• Nice yollardan, merhalelerden çekti, seni misafirlige getirdi. Seni intikam almak için getirmedi.
• Derde düsünce O´ndan oldugunu anlarsın. 0 bir avuç topraga varlık, benlik verdi.
• Bir günes, ısıkları ile bütün dünyayı kaplamıstır. Hangisi diyen, O´nu hissetmeyen kisi ne kadar kördür.
• Insan bunalınca O´ndan baskasını çagırmaz. Ama dertten kurtulunca yine çerçöpe takılır.
• Hırsız oldugu, O´ndan çok seyler çaldıgı için insana iskence gerekir, 0 yumusaklıkla, güzellik ile yola gelmez.
• Sus! Farsça´yı bırak da Arapça söyle: "Göçmeyi onlar istemedi, benim ömrüm istedi." 29
29- Bu beytin ikinci mısraı Arapça´dır. Arap sairlerinden "Mütenebbî"nindir.
1042. Ne yüzle senden baskasından söz açayım
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. V, 2183)
• Senin huzurunda tutayım da canın adını anayım. Dogru olur mu Senin karsında tutayım da gül bahçesinin sözünü
edeyim, ne yüzle
• Sen burada hazır ve nazırken, güzellerin güzelliklerinden söz açayım, dogru olur mu Sözlerimden utanmaz mıyım
• Nisanı, izi belirmeyen padisah, dünyayı güzel eserlerle süsledi. Ben o güzellikler içinde sekilden, izden bahsedeyim,
dogru mu
• Mekansızlık nuru bütün kainatı kapladı. Ben tutayım da yerden, yurttan söz edeyim, yakısır mı
• Sonsuz sırlara asina, essiz bir padisahın huzurunda gönlümden egri bügrü sözler söyleyeyim, fikirler yürüteyim, ne
yüzle
• Günesin nuru içinde dünya, yıldızlar gibi görünmez oldu. Ben tutayım da bir hiç olan, görünmez olan su dünya
malını, su dünyada olup bitenleri söyleyip durayım, bu sözler yersiz olmaz mı
• Sevgiliye dogru uçup giden canı, her cansıza yasıyor gibi görünen ölmüs kisilere anlatayırn, dogru olur mu
• Canın bile mahrem olmadıgı bir sözü dille, agızla söylemeye kalkısayım, ne yüzle, bu olur mu
• Allah´ım, sen yüzlerce canın, yüzlerce cihanın padisahlar padisahısın. Ben tutayım, candan laf edeyim, cihandan söz
açayım, yersiz sözlerimden ötürü beni affet!
1043. Gönül, sevgilinin yurdu oldu.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. V, 2163)
• Ey benim canım! Ey benim ay yüzlü sevgilim! Senden gelen bela bana candan da tatlıdır. Bu yüzden ben, tatlı canı
bıraktım. Varsın senin için yansın, yakılsın.
• Can, seni görünce kendinden utanır. Gönlüm sasırır, ayagı balçıga saplanır. Benim gönülle alakam kalmadı. Çünkü o,
gönülde yasamaktadır. Gönül onun yeri yurdu oldu.
• Sen bir günessin, gönül ise bir kuyuya düsmüstür. Arada sırada ısıgını kuyuya düsür. Çünkü gönül, cana canlar
katan askınla eriyip gitmededir.
• Ben kendimde olunca bakırım. Seninle olunca altın kesilirim. Kendimde olunca tasım, seninle olunca inci haline
gelirim. Senin kaftanını giymek ümidi ile aska düsmüsüm, kemer baglamısım.
• Ey ay yüzlüm! Dökülsem de sana muhtacım, bitsem de sana muhtacım. Senin kehribarının askı ile saman çöpü gibi
uçar giderim.
• Ey güzel yurdum Tebriz! Semseddin yüzünden hayhuya düstüm. Ben senin bulusma Kabe´ne "Lebbeyk" diye diye
geliyorum.
1044. Sen burada iken, güzellerin güzelliklerinden bahsetmekten utanırım.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. V, 2182)
• Senın karsında "Can´ın adını söylemek, gül bahçesinden bahsetmek saygısızlık olur.
• Sen burada iken güzellerin güzelliklerini anlatmaktan utanırım.
• Yalnız ilkbahar degil, yüzlerce bahar senden, senin güzelliginden utanmısken ben nasıl olur da sonbahar mevsiminin
hikayesini söylerim
• Sen, yüzlerce canın, yüzlerce cihanın padisahlar padisahısın. Böyle oldugu halde ben nasıl olur da candan, cihandan
bahsedebilirim
• Senin tatlı konusmaların canın bile agzına sagmazken, ben nasıl olur da dilimle seni övebilirim
• Senin ay yüzün ortaya çıkınca, dünya utancından kaybolup gider. Benim böyle bir ay´ı gizli söylememe imkan var

• Bütün alem senin güzelliginin yüzünden la´l olmus. Ben senin önünde ne yüzle la´l ma´deninden bahsedebilirim
• Senin yüzünden gönüller yakîn, yani tam inanç nuru ile dolmusken, nasıl olur da ben bu inancı süphe ile karıstırırım
• Güzelliginin nuru, günes gibi yeryüzünü aydınlattı. Bu hal karsısında benim ay´dan ve yıldızlardan bahsetmem dogru
olur mu
• Tebrizli Sems´in lütfu, ihsanı haddi asmısken, ben nasıl olur da ondan sikayet ederim, feryad ederim, buna imkan var

1045. Ey bülbül; ey binlerce ask masalı okuyan asık! Bize baharın güzelliginden bahset!
Mef´ulü, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. V, 2191)
• Ey ilkbaharın parlaklıgı! Bir seyler söyle; ey lale bahçesinin nesesi, söyle!
* Ey bülbül! Ey binlerce ask masalı okuyan asık! Baharın güzelliklerinden, vasıflarından bir seyler söyle!
• Ardıcın ve çınarın üstüne kon da, uzun boylu selvinin salına salına yürüyüsünü, gülün yüzünün güzelligini anlat!
• Sonbahar geçti gitti. Gül, güzel yüzünü gösterdi. Selvinin üstüne kon da çekinmeden gülü methet!
• Sana "Üzümün canı nasıldır " diye sorarlarsa yapragına bakmadan söyle!
• Özrünün kabul edilmesini istiyorsan, sen bize güzel yüzlü çiçeklerden bahset!
• Mest olmus asıkları kararsız kılmak istiyorsan, onlara mahmur nergisin gözlerini methet!
• Biz bugün sarap içmek istiyoruz. Haydi ey güzel, sen bize saki ol, güpe gündüz sarkılar söyle!
• Sarhosluk geldi; bıkma, usanma gitti. Artık yüz kere söyle, bin kere söyle!
• Ey Hakk arifi sevaba girmek, Hakk´ın rahmetini kazanmak istiyorsan; bi seyler söyle! Bize Hakk´tan, hakîkatten,
asktan bahset!
• Ey arif! Seni bekliyoruz. Çabuk gel, bizi bekletme! Atesine yakma, hemen söyle!
1046. Dertlerle, agrılarla dolu olan bu toprak, bastan baska manevî bir bas elde eder.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ulün
(c. V, 2213)
• Mest olarak salına salına ona dogru giden can, ne mutlu bir candır. 0, beden eseginden kurtulmus, sevgiliye yalnız
can olarak gitmektedir.
• 0, iki na´lini de ayagından çıkarır, böylece dünyadan da, kendinden de vazgeçer. Hz. Musa gibi sıdk, dogruluk ayagını
sevgilinin kapısına basar.
• Cercis gibi onun askı ile yüz kere sehit olur, yahut îshak gibi onun hançeri ile kesilir. 30
30 Bir peygamber olan Cercis yetmis kere sehit edildi. Her öldürülüste Allah onu diriltti. Ismail´in (a.s.) degil de
Ibrahim(a.s.)´ın oglu îshak´ı Allah´a kurban etmek istedigini yazanlar da var.
• Dertlerle, agrılarla dolu olan bu toprak, bastan baska bir bas elde eder. Magfiret; kendi migferini onun basına kor.31
31 Hz. Mevlana, baska bir gazelinde söyle buyurmustu:
"Fakat sizin iki basınız vardır. Biri dünyaya ait toprak bas, öbürü göge ait tertemiz, ruhanî bas." (Dîvan-ı Kebîr c. I,
463)
• Anası, babası, yakınları onu topraga gömdükleri zaman, o bir balık halini alır. Anası, babası da deniz olur.
• Ask, kıyısı, dibi olmayan bir hayat deryasıdır. Onun en degersiz armaganı, ölümsüz bir yasayıstır.
• Günesle ay her gece yatarlar, sanki gurub mezarına gömülürler. Fakat, büyük Yaratıcı´nın cevherinin parlaklıgı,
mezarda onlara yeni bir nur, yeni bir parlaklık verir.
• Onun mahserinden haberi olan, onun mahserini gören ölüm melegi Azrail, onun canını yüzlerce nazla, niyazla alır.
• Halkın gözünde bedenimiz, mezarda toprak altında uyumaktadır. Ama aslında ruhumuz onun yesilliginde, gül
bahçelerinde selviler gibi salına salına yürümektedir.
• Bedenin uyudugu mezar çöplügünde cana binlerce bag, bahçe var. Hal böyle iken can mezardan niçin korkar durur
• Cenab-ı Hakk, kanı, saf sarap gibi cana gıda olarak lutfetmistir. Sen simdi insanın nurlarla dolu bedenine, kırmızı
yüzüne bak!
1047. Bana ayrılıgını gösterme, ayrılıgın pek tas yüreklidir.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ulün
(c. V, 2215)
• Göz de, akıl da, can da giderse gitsin, sen gitme! Bence seni görmek, onlardan daha iyidir. Yeter ki, sen gitme!
• Günes de, gök de senin gölgene sıgınmıslardır. Eger su gökyüzü, su yıldızlar giderse gitsinler, yeter ki, sen gitme!
• Iman ehlinin hepsi de son nefeslerinde imanlarından ayrılmaktan korkarlar. Ey iman padisahı! Benim korkumsa,
senin gitmendendir. Ne olur sen gitme!
• Sen gitme, gidersen benim canımı da al beraber götür. Eger beni bu sofradan alıp kendinle beraber
götürmeyeceksen, gitme!
• Ben seninle beraber olunca, cihanın her cüz´ü bana bahçedir, bostandır. Sonbaharda bahçenin, bostanın güzellikleri
gitse bile sen gitme!
• Bana ayrılıgını gösterme, ayrılıgın pek tas yüreklidir. Ey güzelligi yüzünden tasın bile la´l oldugu sevgili, sen gitme.
• Zerre de kim oluyor ki; "Ey günes gitme!" desin Kul da kim oluyor ki; "Padisahım gitme!" demege cesaret
edebilsin
• Fakat sen ab-ı hayatsın. Bütün insanlar da o ab-ı hayatın içinde yüzen balıklardır. Keremin pek boldur. Ihsanına son
yoktur. Merhamet et, kerem buyur da gitme!
1048. Herkes asık olamaz, asık olan kisiye dert gerek.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V, 2206)
• Kardesim! Herkes asık olamaz. Asık olan kisiye dert gerek, dert nerede Asık olan kisinin sabırlı olması, askına sadık
kalması lazımdır. Böyle bir er nerededir Gerçek asık nerededir
• Ne zamana kadar böyle yersiz, manasız düsüncelere kendini kaptıracaksın Ne zamana kadar "Ben" düsüncesine
saplanıp kalacaksın Hani atesli naralar, nerede sararmıs yüzler
• Ben kimya ve altın aramıyorum. Altın olmaya istidadı bulunan bakır nerede Aska dogru hararetli hararetli, hızlı hızlı
gideni kim bulmustur. Yarı hararetli, yarı soguk yol alan nerede
1049. Ey canımın canı; bensiz gitme!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V, 2195)
• Ey canımın canı! Ne de hos salına salına gidiyorsun. Bensiz gitme, ey dostların hayatı, ey dostların canına can katan,
gül bahçesine bensiz gitme!
• Ey gök, bensiz dönme, ey ay bensiz parlama, ey yeryüzü bensiz yeserme, bitki bitirme, ey zaman bensiz geçme!
• Bu dünya da seninle hos, güzel, o dünya da; bu dünyada da bensiz olma, o dünyaya da bensiz gitme!
• Ey apaçık bilinen, görünen; bensiz bilme! Ey dil; bensiz okuma! Ey göz; bensiz görme! Ey ruh; bensiz gitme!
• Gece ay ısıgında yüzünü ak görür. Ben geceyim. Karanlıgımı gideren, aydınlatan sen, bana bir aysın. Gökyüzünde
bensiz yürüme!
• Diken güle sıgındı, onun sayesinde atesten emin oldu, kurtuldu. Sen bir gülsün, ben de senin dikeninim. Gül
bahçesine bensiz gitme!
• Bu yola iz bilmeden düsene yazıklar olsun. Benim aradıgım, izinde oldugum sensin. Ey izi görünmez dost, bensiz
gitme!
• Bu Hakk yoluna bilgisiz düsene yazıklar olsun. Ey yolu izi bilen! Benim bilgim sensin, bensiz gitme!
• Baskaları sana "ask" diyorlar. Halbuki ben sana "ask sultanı" diyorum. Ey sunun bunun aklına, vehmine sıgmayacak
kadar yüce varlık! Bensiz gitme!
1050. Ask kasabı ol, kibrin ve hiddetin kanını dök!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V, 2198)
• Insanlann birbirlerine karsı duydukları hiddet, öfke; hep kibirden, kendini begenmekten, kendilerini baskalarından
üstün görmekten ileri gelir. Bu yüzden aklını basına al da, kibirden gönlünü temizle! Eger kibirli olmak istemiyorsan, kibri
bırak, alçak gönüllü ol!
• Hiddet, kızgınlık kendini begenmekten, benlikten dogar. Sen ikisini de ayagının altına al! Onları kendine merdiven
yap da, göklere yüksel!
• Sen nerede bir öfke görürsen, o öfkede kendini begenmeyi ara! Benligi ara! Yürü git, Dahhak ol!32
32-Dahhak: Üç baslı bir yılan olarak tahayyül edilen efsanevî bir kahraman.
• Kendini begenmekten ve öfkeden kurtuldunsa, bir köseye çekil! Rahatça huzur içinde yasa! Eger bu iki huyla
beraber yasamaktan zevk alıyorsan git, gamlara dal! Bahtsız bir ömür sür!
• Köpekler gibi kızmayı bırak da, arslanların kızmasına bak! Arslanların kükreyisini gördügün zaman da koyun gibi
yavas ol ! 33
33-Sırazlı Hafız merhum: "Iki dünyada da huzur içinde yasamak, dostlara lutuflarda, iyiliklerde bulunmak,
düsmanları da idare ederek yasamak gerekir." demektedir.
• Seni öfkelendirecek tatlı lokmayı yeme, hakkında; "Sen olmasaydın gökleri yaratmazdım!" denen essiz varlıktan
lokma ye, onun kulu, kölesi ol!34
34-Peygamber Efendimiz hakkında söylenmis bir hadîs-i kudsîde: "Habîbim, sen olmasaydın ben kainatı
yaratmazdım!" buyurulmustur.
• Yürü git "hüve"nin (=0´nun) kasabı, ask kasabı ol. Kibrin ve hiddetin kanını dök! Ne zamana kadar bu iki köpekle
beraber uyuyup kalacaksın Artık aklını basına al, onlardan kurtul!
1054. Dünyayı birbirine katan hep senin sevdandır, senin sevdandır.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V, 2202)
• Sevgilim! Dünyayı birbirine katan hep senin sevdandır, hep senin sevdandır. Yasayıstan duydugum zevk de, hep
senin tatlı lütfundan, hep senin tatlı lutfundandır.
• Gökyüzünün etegi incilerle, mercanlarla, la´llerle doludur. Gökyüzü, bunların hepsini, senin ayaklarının altına saçmak
için toplamıs, senin ayaklarının altına saçmam için toplamıs.
* Asıkların canları, seller gibi cosarak, köpürerek senin denizine dogru akmadadır, senin denizine dogru akmadadır.
• Sevgilim, asıkların mahmurlugu, senin dün gece onlara sundugun saraptandır. Bense bugün harabım, senin yarın
sunacagın sarabı düsünüyorum. Senin yarınını düsünüyorum.
• Senin gönlünün saflıgına, tertemiz olusuna dikkat ettim. Sonra senin yüzünde ben ay´ı gördüm, ay´ı gördüm.
• Ben senin yüzünde ay´ı görünce, sana; "Ay!" diye seslendim. Böyle seslenmekle ben, büyük bir suç isledigimi
anladım. Ay da kim oluyor ki, sana es olsun! Ay da kim oluyor ki, sana es olsun!
• Büyükler büyügü Semseddin Efendimiz söyle diyor: "Gönül sehrini hep senin kavgan, gürültün kaplamıs, senin
kavgan, gürültün kaplamıs."
1055. Arılar, karıncalar gibi yüzlerce ev yapsan, yine seni
kimikimsesiz, evsiz barksız bırakırım.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V, 2204)
• Eger sen bana asıksan, ben seni perisan ederim. Beni iyi dinle! Su fanî dünyada az ev yap, sonra onu yıkar, viran
ederim, beni iyi dinle!
• Arılar gibi, karıncalar gibi yüzlerce ev yapsan yine seni kimi-kimsesiz, evsiz barksız bırakırım, beni iyi dinle!
• Sen erkek, kadın bütün insanların sana hayran olmalarını, sana karsı duydukları sevgi ile mest olmalarını istiyorsun.
Fakat ben, seni mest etmeyi, seni saskın hale getirmeyi istiyorum.
• Mademki Halil´sin, atesten hiç korkma, emin ol! îçin rahat etsin! Ben atesi sana yüzlerce gül bahçesi yaparım, beni
iyi dinle!
• Sen, Kaf dagı olsan; seni hızlı hızlı dönen degirmen haline getirir, seni fırıl fırıl döndürürüm, beni iyi dinle!
• Sen belki de hünerde zamanın Eflatun´u, Lokman´ı olsan, seni bir bakısta hiçbir sey bilmez bir hale getiririm, beni iyi
dinle!
• Ismail gibi seni kurban etmek istemem. Bogazına bıçaklar sürmem. Ne el görünür, ne yara görünür, beni iyi dinle!
• Ben devlet kusuyum. Senin basına gölge düsürmek lutfunda bulundum. Böylece seni essiz, üstün bir padisah
yapacagım, beni iyi dinle!
• Kendine gel de, az oku! Lüzumsuz kitaplarla kendini yorma! Sus, sabırlı ol! Ben seni kitap yapayım, ben seni
Kur´an´ın ta kendisi yapayım.
1056. Temiz, lekesiz bir gönüle sahip olan herkes, gönül sesi ile balçıktan meydana gelen bedenin sesini ayırdeder.
Müstefilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün,
(c.V, 2130)
• Ey asıklar, ey asıklar! Onun yüzünü görenin aklı basından gider, huyu degisir. Deli divane olur, kendinden geçer.
• Kendine gelince, sevgiliyi aramaya koyulur. Onda dünya sevgisi kalmaz Dükkanı bile yıkılır. Zerredeki su gibi, yüz
üstü sürünerek ona dogru kosar durur.
• Ask yolunda mecnun olunca, gökler gibi dönmege baslar. Böyle bir hastalıga tutulan, sonunda onun dermanını bulur.
• Ask, nice gönülleri yaraladı. Nice uykuları kaçırdı. Onun büyüleyen nergis gözleri Firavun´un sihirbazlarının bile
ellerini bagladı.
• Bütün padisahlar o benzeri olmayan sevgilinin dilencisi; bütün güzeller onun güzelliginden kırıntılar almıslardır.
Arslanlar bile onun mahallesindeki
köpeklere karsı kuyruklarını kısmıslar, ona teslim olmuslardır.
• Göklere bir bak, ermislerin kalesini seyret! Onun burcunda, kale bedeninde nice ısıklar var, nice mes´aleler yanıyor.
• Ey karanlık gecelerde, göklerde parlayıp duran ay, sen onun yüzünü mü gördün Güzelligi, nuru ondan mı aldın Ey
gece! Sen onun saçlarını mı gördün Hayır hayır, olsa olsa onun siyah saçlarının bir telini mi gördün
• Bu gece siyah elbiseler giymis; her halde yaslı olacak; kocası ölmüs bir kadın gibi siyah elbiselere bürünmüs.
• Ey gece! Bu feryadıma, bu fıganıma senden yardım istemiyorum. Çünkü, sen de benim gibi onun çevgeninin önünde
bir top gibi yuvarlayıp duruyorsun.
• Onun çevgenine top olan, saadet topunu elde eder de, gönül gibi onun çevgeninin önünde top olur, bassız ayaksız
kosar.
• Sen aska dayan, çünkü ask bastanbasa odur, onun yüzüdür. Onun gözüdür. Bu tarafa dönmüstür. Seni
gözetmektedir. Zaten askın varlıgı yüzünden gözden, görüsten baska bir sey degildir.
• Askın sekli yoktur. Fakat isi gücü sekil yapmaktır. Ey gönül! Sen bir türlü sekilden suretten geçemiyorsun. Çünkü
onun cinsinden degilsin.
• Temiz, lekesiz gönüle sahip olan herkes, gönül sesi ile topraktan meydana gelen bedenin sesini ayırt eder. Bu ses
onun ceylan sekline girmis arslanının kükreyisidir.
• Bu ask bana misafir oldu. Canımı vurdu, yaraladı. Bu ask, herkese nasip olmaz. Bu sebeple bu hal bana yüzlerce
lütuftur. Yüzlerce ihsandır. Bana vuran, ele, kola yüzlerce aferin.
• Ben elimden, ayagımdan vazgeçtim, arastırmayı bıraktım. Ey arastırması ile bizim arastırmamızı süpüren, yok eden
aziz dost!
• Ne zamana kadar; "Hey gönül!" deyip duracaksın Su gönül sevdasından vazgeç de sus artık! Gönül onun "Hu"
sesini duyunca, artık benim hay ve huyumun bir degeri kalmaz.
1057. Sana misafir olan can, ekmek yerine nese yer.
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstefilün, Müstefilün,
(c.V, 2138)
• Ey ask! Sen mi daha biçimlisin, hossun, yoksa senin bahçen mi, bahçendeki elma agaçları mı daha düzgündür Ey
özlem duyanlara canlar bagıslayan yeni ay, bir dog, bir dön!
• Ey güzelligi ile halkın basını döndüren ask! Sen göklere merdiven dayarsın. însana kanatlar verirsin. Aynı zamanda
herkesin basını belaya sokarsın. Yüzlerce kavgaya salarsın.
• Ey ask! Sen ne güzel huylusun, ne güzel yüzlüsün. Ey ask; sen eglenmeyi, isreti de çok seversin, esine, dostuna
neseler verirsin.
• Agaçlar oynamayı senden ögrenirler. Ter ü taze tomurcuklar, seninle dala ayak basarlar. Yapraklar da meyveler de
senin ab-ı hayat kaynagından içerler, mest olurlar.
• Bahçesinden armagan olarak hazanı olmayan bir bahar istedigi içindir ki, senin güller saçan rüzgarınla, yapraklarını
döküp saçmadadır.
• Senin nese bahçelerinde, ne de hos davetçilerin var Sana misafir olan can, ekmek yerine nese yer.
• Tedbirlere giristim, fayda etmedi. Gönül zincirlerini kırdı da, canı çeke çeke, sürüye sürüye senin sadırvanının önüne
getirdi.
• Orada ne bir inatçı görüyorum, ne de soguk kisi. Orada her an bir hayat var. Her an ucuz, bol ihsanlardan bir ihsan,
bir lutuf var.
• Kıyamete kadar, senin yüzünün güzelligini anlatsam, hiç durmadan vasıflarını sayıp döksem, bitiremem, aciz kalırım.
Senin uçsuz, bucaksız denizin bir çanak su almakla biter tükenir mi
1058. Ben sözü askla söylüyorum. Çünkü dersi asktan alıyorum.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. V, 2165)
• 0 yokluktadır, 0 yokluktadır, 0 yokluktan dogandır, 0 yokluktadır. 0 her seyi bilir.
• 0 latîftir, 0 latîftir, 0 emîrdir, emîrdir. 0 mülk ve saltanat sahibi bir emîrdir.
• 0 sıgınaktır, o sıgınaktır. 0 her günahkarın, her suçlunun sıgınagıdır. 0 ısıktır, 0 ısıktır. 0 esi benzeri olmayan bir
ısıktır.
• 0 sakinliktir, 0 sakinliktir. 0 her deliligi teskin eder. 0 cihandır. 0 pek tatlı bir cihandır.
• Sen sırrını ona söyleyince 0 bütün aleme söyler. Gizlesen de bil ki, 0 her gönülde olan sırrı bilir.
• Herkes seni terk etse, 0 seni yalnız bırakmaz. Gel de su devlet gölgesine gır! 0 kaçırılmaya imkan bulunmayan bir
padisahtır.
• Sen O´nun harmanına git, 0 seni canlandırır, yetistirir, gelistirir. Ey can! Sen Onun eteginin altına sıgın! 0 kılıcı da,
oku da sana degdirmez.
• 0 ne buyurursa; "Duyduk, itaat ettik." de! Neden korkuyorsan, O´ndan seni ancak 0 kurtarır, 0 kurtarır.
• Küfür olsun, günah olsun, isterse kapkara seytan olsun, bütün bunlar O´nun günesinin ısıgında aydınlık veren bir
dolunay olurlar.
• Ben sözü askla söylüyorum. Çünkü dersi asktan alıyorum. Ben canımı O´nun önüne koyuyorum. O´na peskes
çekiyorum. 0 pek az sey kabul eder. Her seyi kabul etmez.
• Benim perde arkasında bir putum var. Bu dünya putu pek güzeldir. Ama o ölü bir puttur. Onu diri sanarak bagrına
basma! Çünkü o soguktur, zemheridir.
• 0 sık, süslü elbiseler giymistir. Yüzlerce hileler düsünmektedir. Genç görünmege çalısıyor ama, o binlerce esten arta
kalan kart bir varlıktır.
• Gönlüm costu, yüzlerce kaynak akıtmak istiyor ama, dünya putu yolumu kesti. 0 yol kesmesini pek iyi bilir.
1059. Kalbleri kırık, mahzun kisilerin evlerine ısık ol!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. V, 2164)
• Ey benim canım! Gün geçti gitti ise gitsin, sen geceleyin mest olanlara misafir ol! Bir gece sabaha kadar kendinden
geçmis olanlara misafir ol!
• Ey güzeller Yusuf´u! Yakupların gözlerinin önünden ayrılma! Bu geceyi bir Kadir gecesi yap! Kalbi kırık, mahzun
kisilerin evlerine ısık ol!
• Biz uzak isek yakınlık göster, bize acı, rahmet ol! Biz çıplaksak bize hil´at ol, elbise ol! Biz zayıf isek bize sıhhat ol,
biz dert isek bize derman ol!
• Küfür isek, bize iman ol, suç isek merhamet ol, bizi affet! Aç ve fakir isek, bize ihsan ol, cennet ol!
• Bekçilik ederek can davulunu çal! Seytanı kovmak için sihaplar at! 36
36 Mülk Süresi, 67/5. ayete isaret var.
• Sen bir denizsin, dünya ise balık! Balıkların yasamasını istiyorsan, onlara ab ı hayat ol!
• Karanlık gecelerde ay´ın bize misafir olması ne hostur. Ey benim ay yüzlüm, geceleri yolculuk edenlere dog, parla,
onlara yol göster!
• Ey ıztıraplara düsmüs gönül; sus artık! Hayırdan, serden bahsetme! Madem sırları meydana çıkaranın sırrı onun
huzurundadır, agzını kapa, gizle!
1060. Tas sana kavusma hevesine düser de yarılır, parçalanır.
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. V, 2157)
• Tas, sana kavusma hevesine düser de yarılır, parçalanır. Can da senin nesene, sevgin hevesine kapılır da kol kanat
çırparak uçar!
• Senin askınla ates erir, su olur. Akıl harap olur, yıkılır. Gözlerim senin yüzünden uykuya düsman olur.
• Sabır elbisesini yırtar, akıl, kendinden geçer. Ejderha olan askın ise insanları yer, tasları yutar.
• Yürüyüp gideni baglama, gülmeyi aglamaya çevirme, bu kuluna cefa etme. Çünkü onun senden baska, senin yerini
tutacak kimsesi yoktur.
• Suyun derede aktıkça, sözlerim nasıl olur da düzgün olur Bazen senden utanırım, nefes bile alamam.
• Senin askının gıdası nedir Su yanmıs, kavrulmus cigerim, benim yıkılmıs, harap olmus gönlüm nedir Senin için
vefa kumasının dokundugu yerdir.
• Senin vasıflarını saymak, seni övmek için sarap küpü cosuyor, köpürüyor. Çeng costukça cosmada; "Sarap içen yok
mu " demede.
• Ask kapımdan içeri girdi, geldi, elini basıma koydu. Beni sensiz görünce; Yazıklar olsun sana !" dedi.
• Ben bu dünyayı yasanması zor bir menzil olarak gördüm. îsleri karmakarısık, zorluklarla dolu. Gönül de elden gitmis,
ben de orada senin eline, ayagına kapandım kaldım.
1061. Bulundugun hale sükret! Cefadan degil, vefadan bahset!
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefî´îlün
(c. V, 2149)
• Ey gönlü sözlerle dolu oldugu halde susan asık; ötelerden bir haber var mı Sen "(Hel eta)" süresini oku (=La feta)"
nüktesini söyle! 37
37 Kur´an-ı Kerîm´in 76. "Hel eta" süresi "Dehr" ve "Insan" adlan ile de anılır, bu surede insanın insan haline
gelmeden önce maddî varlıgının geçirdigi safhalara isaret edilir. "Insanı erlik tohumundan yarattık, ona isitme, görme
vasıfları verdik." diye buyurulmustur. Bu surenin 8. ayetinden sonra Hz. Ali ve ehl-i beytine sevgi saygı duyulmasına isaret
edilir. " nüktesi odur. Ehl-i beytten olmayanlara degil, ehl-i beytine saygı gerekir.
• Can çadırını göklerin üstüne kur! Denizin gönlünden dalgalar kopar. Varlık tulumunu yırt. Su iki üç sakayı bırak
gitsin.
• Varlıgından yola düsüp, benliginden kurtulursan, iki dünyadan da vazgeçersin. Sen kimden çekiniyorsun; korkma
söyle!
• Manevi incilerle dolu, la´l renkli saraptan haberin var mı; yok mu Gönlümüze kıvılcımlar saç, basımıza çık da su
sorulara cevap ver!
• Gökyüzü sakîsi neseli bir halde; yeryüzü meclisinde sarap içenlerin, eglenenlerin dudakları kupkuru. Bu iki halden
gece ile gündüz meydana gelmis. Neden bu böyle olmus; söyle!
• Gökyüzünün gönlünden rahmetler yagmıs, yeryüzünde baglar, bahçeler, güller, yaseminler bitmis. Sonbahar rüzgarı
ise pusuda bekliyor. Bu neden böyle oluyor; söyle!
• Cimrilik, cömertlik, hayır, ser birbirinden ayrı degil. Bir de degil, iki de degil, iki görünen nedir, öyle!
• Ey mest olmus bülbül, gelmekte olan kıs mevsiminin rüzgarlarından, soguklarından ne vakte kadar feryad
edeceksin Cefayı hatırlayarak feryad edip durma! Bulundugun hale sükret! Cefadan degil de, vefadan bahset!
• Su fanî dünyada, su iki konaklık yolda hiçbir sükrün yok ki, sikayetsiz olsun. Yok ol, yokluga dal da safa aynasını
seyret, onu anlat!
• Cüz´ü bırak, küllden bahset! Dikeni bırak, gülden bir seyler anlat! Onun sıfatlarından geç, zatına yönel, Allah´tan
bahset!
1062. Ey balçıga bulanmıs, kirlenmis insan, su tozdan, topraktan yıkan, temizlen!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. V, 2160)
• Dünyada hiç kimseyi görmedim ki, bastan basa kanatlı olmasın. Herkes isteklerınin havasında uçmada, herkes
coskun, herkes atesli, herkes pusuda, herkes sevmek için bir bahane arıyor.
• Herkes asktan meydana gelmis, herkesin cigeri yaralı, herkes dudagını yummus konusmuyor ama, herkesin can
bahçelerinde sakayıklar açılmıs.
• Iyi, kötü bütün hakîkatler arslana benzerler, onlara dokununca alemi birbirine katarlar.
• Her insanın topraktan yaratılmıs olan bedeninde nice gökyüzü günesi vardır. Orada nice güçlü, kuvvetli kükremis
arslanlar ceylanlar sekline girmis, gizlenmislerdir.
• Bu gizli gerçek, insanların yaratılısı gibi balçık ile havadan dogmamıstır. Bu damatla bu gelinden, yani toprakla
havadan çok essiz çocuklar dogmustur. Ama bu hakîkatler onlardan meydana gelmemistir. Bunlar görünmez alemde
tasarlanmıslardır.
• Düsüncenin ayagı balçıga saplanmıstır ama, o nice yerleri dolasır, Zuhal yıldızının bile üstüne ayak basar.38
38-Hz. Mevlana bir Mesnevî beytinde; "Ey kardesim, sen düsünceden ibaretsin, geriye kalan bir yıgın et, kemiktir."
diye buyurmustur.
• "Ey balçıga bulanmıs, kirlenmis insan; su tozdan, topraktan yıkan, temizlen!" diye ta yücelerden peygamberler eliyle
lütuf ve merhamet suyu akıtılmıstır.
1063. Dilersen akik ol, elmas ol! Dilersen kerpiç ol, tas ol! Bu ülkeye o da lazım, bu da.
Müstef´ilün, Müstefiün, Müstef´ilün, Müstefilün,
(c.V, 2134)
• Dünyada böyle bir ay, böyle büyük bir varlık olamaz. Ey gönül aksak yürü, inada kalkısma! Beni savasla
korkutuyorsun. Haydi savas bakalım, savas!
• Biz ebediyet sarabı içmis, Hakk sevgisi ile mest olmus kisileriz. Sen ise akıllısın, hünerlisin; tanınmak istiyorsun,
söhret pesinde kosuyorsun.
• Sevgilinin askı ile can ver! Bu varlık, benlik dövüsü asksız çözülmez. Ey ruh, burada mest ol! Ey akıl, sen de burada
topalla!
• Onun ask ayranına düsmüssün. Zaten sen onun askından dogmussun. Esirsen yüzlerce fersah ileriye kos; bu puttan,
bu güzelden kurtulmana imkan yok.39
39-Eski insanların kullandıkları "Fersah" mesafe , bugünün bes kilometrelik bir mesafesidir.
• Mümin isen o seni aramadadır. Kafir isen seni imana çagırmadadır. istersen bu tarafa git, sıddık ol, dogru bir insan
ol. istersen o tarafa git, fırenk ol, sapık ol!
• Gözün onun bagında bahçesinde kalmıs. Kulagın onun tatlı sözlerinde. Sen onun gelirine, ihsanına dal, bal arısı gibi
ol! Onun hurma fidanına sarıl, salkım salkım meyve ver! insanlara yararlı ol!
• Gökyüzünün beli bükülmüs, onun okuna yay olmustur. Su onun emrine uymus çaglayarak denize dogru kosmadadır.
Dogru isen git bir eren ol! Insanca dogru yürümesini bilmiyorsan, egri bügrü gidiyorsan, yengeç ol!
• Onun yüce, genis bir ülkesi var. Nasıl olursan, ne olursan ol sen ona lazımsın. Dilersen akîk ol, la´l ol, elmas ol!
Dilersen kerpiç ol, tas ol! 0 büyük ülkeye o da lazım, bu da.
• La´l isen de gel, tas isen de gel, onun bela seline düs, yuvarlana yuvarlana onun "Ehadiyyet" (=birlik) denizine dogru
kos, kos da ilahî askla çırpınıp duran ask denizine misafir ol!
• Bu deniz Hızır(a.s.)´ın ab-ı hayatına benzer. Ne kadar içersen iç eksilmez. 0 denizin suyu eksilirse, senin gönlün de o
zaman daralsın, senin canın sıkılsın.
1064. Hepimiz, bütün insanlar, ayrı ayrı dillerle dosta sesleniriz. Hepimizin duygusu bir ama, dillerimiz ayrı.
Mefulü, Mefa´îlün, Mef´ülü, Mefa´îlün,
(c. V, 2173)
• Akıl çengimdem benlik, senlik telini kopar; onun yerine sevgi telini tak! Vakit geçirmeden gönül nagmelerini
seslendirmeye basla, bir benim için çal, bir de senin için çal!
• Bütün insanlar, ezelden geldigimiz için, oraya karsı duydugumuz istiyakta, özlemde birlesiriz, bir oluruz, ama söze
baslayınca hepimiz ayrı ayrı dillerle dosta sesleniriz. Hepimizin duygusu bir ama, dillerimiz ayrı.
• Bir magaraya girince Hz. Muhammed´le, Hz. Ebubekir gibi oluruz. Birbirimize çok yakın oluruz. Çünkü ikilik benim
için ayrı bir magaradır, senin için ayrı bir magaradır.
• Çesitli hadiselerle çalkanıp duran ve manevî dikenlerle dolu olan su dünyada çok sefer ettik, çok dolastık durduk.
Artık sen ayagından benlik senlik dikenini çıkar at!
• Ey gönül, sen kendi Mesîh´inin gölgesine sıgın da orada mest bir halde yat, uyu! 0 gitmis idi, onu kaybetmistik. Sen
de ben de onun için aglayıp inlemede idik.
• Ben altın sevdasına düstüm. Dünya malı için didinip duruyorum. Sense ey bas, ibadetle mesgulsün. Secde edip
duruyorsun. Evet, senin de issiz güçsüz durman dogru degildir. Benim için de issiz güçsüz durman dogru degil.
• Beni arayan kisi, beni senin mahallende aramalı. Çünkü ikimiz Leyla ile Mecnun gibiyiz. Birisi Leyla olsa, ancak sen
olabilirsin. Mecnun olsa o da ben olabilirim.
• Sus ki, susmak bana da övünülecek bir seydir, sana da. Söylemede sabredememek, durmadan konusmak sana da
ayıptır, bana da.
1065. Ondan baska hiçbir seyden bahsetme!
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. V, 2219)
• Ben, bir ay yüzlü dilberin kölesiyim. Bu yüzden benim yanımda ay´dan, ay ısıgından, sekerden baska seylerden hiç
bahsetme!
• Dün deli oldum, aklımı kaybettim. Ask, beni gördü de dedi ki, "Ben geldim, aklını basına al, artık bagırıp çagırma,
elbiselerini yırtma, hiç söylenme!"
• Ben dedim ki: "Ey ask! Ben baska bir seyden korkarım." Ask dedi ki "Ondan baska bir sey yoktur. Yalnız ondan
bahset, ondan gayrısından söz açma!"
• Ben senin kulagına gizli bir seyler söylemek istiyorum. Basını salladı da "Evet!" dedi. "Sen bana yalnız sır söyle,
baska bir sey söyleme!"
• 0 sırada can gibi bir ay, gönül yolunda belirdi. Gönül yolunda sefer etmek ne hostur, ne güzeldir; hiç sorma!
• Ben dedim ki: "0 ay yüzlü güzel, acaba melek midir; insan mıdır " Ask cevap verdi de dedi ki: "0 ne melektir, ne de
insan, bunu bana hiç sorma!"
1066. Sen ve ben!
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. V, 2214)
• Sevgilim! Sen ve ben, iki ayrı beden, iki ayrı suret, fakat bir can, bir ruh olarak avlunun kapısında oturdugumuz
zaman ne mutlu bir zamandır.
• Ikimiz birlikte meyve bahçesine girince, bahçenin rengi ve kusların ötüsleri, bize can bagıslar, ab-ı hayat sunardı.
• Gece olunca, gökyüzündeki yıldızlar bizi´ seyretmege geldikleri zaman sen ve ben onlara kendi ay´ımızı gösterirdik,
yani birbirimizi gösterirdik.
• Sen ve ben senlikten ve benlikten kurtularak, sensiz ve bensiz olarak zevk yönünden manen birlesiriz, bir oluruz. 0
zaman perisan hayalleri, yersiz endiseleri, bos düsünceleri bırakırız. Ne güzel neseleniriz, mutlu oluruz.
• Fakat bunların ve duyulan manevî zevklerin hepsinden de daha çok sasılacak bir sey ki, sen ve ben su anda burada,
aynı yerde, aynı kösede bulundugumuz halde, aynı zamanda hem Irak´ta, hem de Horasan´da yine beraber bulunuruz.
• Sen ve ben, görünen maddî suretimizle, bedenimizle, su yeryüzünde kederlerle, ızdıraplarla dolu, gizli dünyadayız.
Öbür suretimizle, manevî yüzümüzle ebedî cennette huzur ve tatlılıklar içindeyiz.
1067. Ben, benzeri olmayan bir mana ay´ının kuluyum.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c.V, 2219)
• Ben benzeri olmayan bir mana ay´ının kuluyum, kölesiyim. Bana yalnız ay´dan bahset, onun nurundan söz aç, onun
tatlılıklarını anlat! Ondan baska bir seyden söz etme!
• Dünya zahmetlerinden, sıkıntılarından bahsetme de, gizli defineden baska hiçbir seyden söz açma! Eger gizli
defıneden haberin yoksa, kendini yorma, zahmet etme, bize baska bir sey söyleme!
• Dün perisan bir halde idim. Adeta deli, divane oldum, ask beni gördü de dedi ki: "Feryad etme, elbiseni yırtma,
hiçbir seye aldırma; iste ben geldim."
• Ona; "Ey ask!" dedim. "Ben baska bir seyden korkuyorum." 0; "Baska sey yok!" dedi. Ondan hiç söz açma!
• Ben senin kulagına gizli sözler söyleyecegim. Askımdan bahsedecegim. Fakat, sen yalnız "peki", "evet" diye basını
salla, baska hiçbir sey söyleme.
• Ask yolunda, gönül yolunda can huylu, ilahî nurlar saçan bir ay beliriverdi. Gönül yolunda sefere çıkmak, yol olmak
ne de güzel, ne de hos. Sakın bundan hiç söz etme!
• "Ey gönül!" dedim. "Bu ask yolunda beliriveren ay, ne biçim bir ay " Gönül; "Bu senin anlayacagın bir sey degil.
Bunu geç, bundan hiç bahsetme!" diye bana isaret etti.
• "Bu gönül yolunda beliren ay yüzlü güzeller güzeli, melek midir; yoksa insan mıdır "diye sordum. "Bu" dedi,
"Melekten de baska bir sey, insandan da. Sen bundan hiç söz etme, bir sey sorma!"
• "Bu nedir " dedim, "Söyle! Bunu görünce kendimden geçtim. Altüst oldum." "Sen altüst ol, kendinden geç, fakat,
ondan hiç söz açma, ne oldugunu sorma!"dedi.
• Ey su hayallerle insanı oyalayan; güzel nakıslarla, sekillerle dopdolu olan dünya evinde oturup kalan kisi; kalk su
evden çık, pılını pırtını topla al götür! Bu hususta hiçbir söz söyleme!
• "Ey gönül!" dedim. "Gel, bana babalık et de söyle; sevmek Allah´ın huyu degil mi " "Evet" dedi, "Bu böyle ama, ey
babasının canı, bu hususta da sen hiçbir söz söyleme!"
1068. Su gaddar dünyadan bahsetme, onu bırak!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. V, 2187)
• Sevgilim; tembellik etme! 0 saçlardan bahset; o gül yanagı anlat!
• Can bahçesinden iki üç gül demeti yap! Sen bize o gül bahçesinin hikayesini söyle!
• Senin güzelliginden söylenecek çok seyler vardır. Melali bir tarafa bırak da o güzellikleri çok çok söyle!
• Dünyada dostu yad etmekten daha hos ne vardır Böyle sessiz sedasız durma! Gel, dosttan haber ver, dosttan
bahset!
• Dün ne söylemistin de beni costurmustun Gel, bugün de o sözü bir kere daha tekrar et!
• Su gaddar dünyadan bahsetme, onu bırak! Sen, gizli seyleri bilenin lutfundan, ihsanından bahset!
1069. Senin gibi bir sakî her an bana Mansur sarabı sunarsa, bende akıl düsünce kalır mı
Fa´ilatün, Fa´ilatiin, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V, 2209)
• Ey yüzünden her zaman yeni bir nur parlayan güzel, ey nuru her an yeni bir günes meydana getiren sevgili!
• Egri otur da dogru söyle; senin gibi bir sakî, her an bana Mansur sarabı sunarsa bende akıl, düsünce kalır mı
• Atesle siseyi çatlatmamak kimin elinden gelir Yahut taze üzümden yıllanmıs eski sarabı kim çıkarabilir
• Gönlü uyanık kisilere çok çok saraplar sunarak, onları costur. Su köhne dünyayı onlara tazelestir.
• Sen isi gücü zevk olan bir asıksın. Senin devletin ebedî olsun. Her günün bayram günü olsun. Her günün yeni bir
dügün dernek olsun.
1070. Bir ölüye seslenis.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ülün
(c. V, 2180)
• Su kirli dünyadan göklere dogru yüksel, ruhun sad olsun, ötelerde manevî yürüyüs yap!
• Kötülüklerle dolu, günah atesleri ile yanıp kavrulan bu dünya sehrinden sıçradın, çıktın. Nese ile kurtulus evini yurt
edin, orada yasamaya basla!
• Ey ruh! Su dünyada içinde yasadıgın beden öldü, yok oldu ise olsun. Ser o bedeni yaratana git! Beden yıkıldı,
topraga düstü ise düssün. Sen kendin bastan basa can ol, ruh ol!
• Ecel gelip çattıgı için yüzün safran gibi sararıp soldu ise üzülme, ötelerde erguvan renkli lalelikte oturmaya baslarsın.
• Ahbaplarından, dostlarından ayrıldın, yapayalnız kaldıysan, gam yeme, dostlukla Hakk´a yakın ol!
• Eger sudan o ekmekten uzak kaldıysan, sen kendin manevî ekmek ol da canlara, gönüllere güç kuvvet ver!
1071. bende kendi kokusunu buldu.
Mefulü, Fa´ilat, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. V, 2235)
• Sevgilim, senin gül bahçesi gibi olan yüzünün hayali geldi. Bana dudaklarından seker destanları getirdi.
• Ona dedim ki: "Mademki, sen canın içindeki her gizli seyi biliyorsun. Böyle oldugu halde, can ve cihan nasıl oluyor da
senin aleminden habersizdirler "
• Sen nesin Nereden geldin Nerelisin Asıl vatanın neresidir Nasıl bir cevhersin, madenin nerededir
• Ancak, ask yol gösterdi de beni çekti, sana getirdi. Bu yüzden ben önce askın kuluyum, kölesiyim.
• Sonra senin o elini, benim kan aglayan gönlümün üstüne koydu da; "Bu kimindir " diye sordu. Ben utanarak ona
yavasça; "Senindir." dedim.
• Sonra güzel gözleri ile gözlerime baktı. "Peki, bunlar nedir Kimindir " diye sordu. "Bunlar senin inciler saçan iki
nemli bulutundur dedim.
• Zagferan renginde olan ve kan aglayan gönlümü, lale bahçesi sandı. Ona; "Ey gül yanaklı, yanılma, bu gördügün
lale bahçesi degil, bunlar senin gül bahçesi gibi olan güzel yüzünün aksidir, naksıdır."dedim.
• 0 beni kokladı, her neremi kokladı ise, bende kendi kokusunu buldu. Ona dedim ki: "Gül yanaklı güzelim, iyi bak,
senin canın hakkı için söylüyorum, ben böyle buldugun gibiyim."
1072. Göklere çıkan gizli merdivenden cimriler, kötü kisiler yararlanamaz.
Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün
(c. V, 2257)
• Allah´ım ben senin büyüklügünü, üstünlügünü, güzel sıfatlarım yazınca, kalem askından, hayranlıgından yarılır.
Sen´in gibi essiz bir varlıktan ayrı düstügüm için aklım sasırır, yolunu kaybeder.
• Ben Halil Ibrahim gibi ask atesine düstüm, yanıyorum. Fakat Sen´in atesinin alevlerinden sikayetçi degilim. Amansız
gamından, verdigin sayısız dertlerinden de bas çekenlerden degilim. Çünkü Sen´i seviyorum.
• Allah´ım, müskül islerimi kolaylastır! Sen bana gönül ver, gönül ihsan et! Çünkü beni gönülsüz yaptın, bende gönül
bırakmadın.
• Ey dost! Bana gül bahçenden baska bir menzil verme!
• Melek, insan, peri, padisah, ordular, güller, günes, müsteri yıldızı hepsi Ser´in sultanlık sarayının esiginin
ihtisamından utançtadırlar.
• Bütün insanlar, yarattıgın bütün varlıklar, karıncalar gibi Sen´in harmanını kosuyorlar, Sen´in nimetlerinden
rızıklanıyorlar. Sen öyle cömert, öyle büyük bir ihsan sahibisin ki, bütün cihan, lütuflarının sofrasının bir nevalesi, bir
lokmasıdır.
• Her derde Sen´in merhamet hazinen ne devalar veriyor, Sen´in mekansızlık alemin her mekana, her yere ne
ihsanlarda, ne iyiliklerde bulunuyor sayılamaz ki!
• Beden, ten Sen´in nevalelerinin, rızıklarının pesinde; onları ummakta, gönül ise, senin cemalinin, güzelliginin
sevdasındadır. Ten, gözünü ekmegine dikmis, ona bakıyor. Gönül, Sen´in mana zevkini, can zevkini arıyor.
• Göklere çıkmak için kullarının önüne koydugun gizli merdivenden cimriler, kötü kisiler faydalanamaz.
• Ancak emin kisilere, iyi kisilere merdivenini gösterirsin ki, ruhlar kervan oradan çıkarak Sen´in göklerine dogru
yükselsinler.
• Ey gönül, sus artık söyleme! Artık onun gizli sırlarını arastırma; çünkü Sen onun gizli seylerini bilmezsin. Ama o
Sen´in gizli seylerini bilir.
1073. Sararmıs, solmus yüzümü gör de, bana hiç bir sey söyleme!
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. V, 2217)
• Sararmıs solmus yüzümü gör de, bana hiç bir sey söyleme! Sayısız dertlerimi seyret de, Allah askına olsun, hiç bir
sey sorma!
• Kanlarla dolmus gönlüme bak, ırmaga dönmüs gözyaslarımı seyret! Ne görürsen geç hepsinden; neymis, nasılmıs
diye bir sey sorma!
• Dün gece hayalin gönül evinin kapısına geldi de, kapıyı çaldı. "Gel!" dedi. Kapıyı aç, fakat hiç bir sey söyleme!"
• Senin verdigin ıztıraptan, gamından feryad diye elimi ısırdım. "Ben artık seninim, elini ısırma, hiç bir söyleme!" dedi.
• "Sana baglanan su canı, ne zamana kadar dünyanın etrafında döndürüp duracaksın " diye sordum. "Hiç ses çıkarma,
nereye çekersem tez gel!" dedi.
• "Sussam, hiçbir sey söylemesem, gönlün buna razı olur mu " dedim. "Bir ates yaktın, yandırdın, alevlendirdin. Sonra
da gir içine; hiç bir sey söyleme!" diyorsun.
• Benim bu sözlerime karsı sevgili gül gibi güldü de; "Gir atese!" dedi. "Gir de o ates içinde yaseminler, yapraklar,
çayır, çemenler gör ve hiç bir söz söyleme!"
• Ask atesi, bastanbasa söz söyleyen gül oldu. Gül yapraklan atesten dil kesildi de; "Bizi yaratan sevgilinin lütfundan,
ihsanından, büyüklügünden, güzelliginden baska hiç bir söz söyleme!" dedi.
1074.. Gökyüzü senin matbahın, bütün insanlar da senin çoluk çocugundur.
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. V, 2150)
• Senin hilale benzeyen kaslarını seyretmedikçe, bayram insana bir ferahlık vermiyor. Senin tokmagının serefi
olmadıkça davulun sesi çıkmıyor.
• Her nefeste gönlüm sana meyl ediyor. Sense her nefeste benden biraz daha usanıyorsun. Yazıklar olsun ki,
gönlümün sana olan meyli, senin benden usanmandan utanıyor.
• Her güzellik ayetini senin ay´a benzeyen yüzün okudu. Dünyaya her çesit saadet mayası senin ay yüzündür.
• Akan tertemiz sular senindir. Baglar, bahçeler, fidanlar da hep senindir. Senin fidanın, senin tertemiz suyundan
baska içmez.
• Mülkler, tahtlar senin, saraylar, baglar, bahçeler dünyada ne varsa hepsi senindir. Seher rüzgarın esince agaçlar
neselenir, oynamaya baslarlar.
• Gökyüzü senin matbahındır. Matbahta bulunanlar da yıldızlardır. Ates, su senin malındır. Bütün insanlar da senin
çolugun çocugundur.40
40- 1892 numaralı gazelde söyle bir beyit vardır:
Gönlün gıdası, senin ask mutfagından olunca, yeryüzü sofrasından el çekerek uzakta durmak gerek
• Ask, senin en degersiz adın, gökyüzü en alçak damın. Güneslerin parlaklıgı bile, senin zevalsiz olan ay´ından bir
ısıktır.
• Bulusma ümidine kapılınca agacın hali degisir, yeserir, boy atar. Ey ay yüzlüm; canın, gönlün hali nice olur
1075. Sen kendini yabancı say, kendine yabancı ol!
Müstef´ilün, Milstef´ilün, Müstef´ilün, Müstefilün,
(c.V, 2131)
• Ey asık; hileyi bırak! Aklı terk et, divane ol, divane! Atesin tam ortasına atıl, adeta gönlüne gir! Pervane ol, pervane!
• Kendini yabancı say, kendine yabancı ol! Hem de evini yık, harap et! Sonra gel; asıklarla, aynı evde otur, onlarla
düs, kalk!
• Git, gönlünü siniler gibi yedi kere yıka, kinden, nefretten temizlen! Sonra gel ask sarabına kadeh ol!
• Sevgiliye layık olmak için tamamıyla can halini al! Mest olanların yanına gidince sen de mest ol mest!
• Güzellerin takdıkları küpelerin sohbet yeri, bulusma yeri onların yanaklarıdır. Güzel yanaklarla, güzel kulaklarla dost
olmak istiyorsan; inci tanesi ol, inci tanesi!
• Düsüncen nereye giderse seni pesinden sürükler, oraya çeker götürür. Sen düsünceden vazgeç de, kaza ve kader
gibi en ileride yürü, en öne geç!
• Sehvete kapılmak, heva ve hevese meyl etmek bir kilittir ki, gönüllerimiz onunla kilitlenir. Sen anahtar ol, anahtarın
disi ol!
• Mustafa (a.s.) Hannane diregini oksadı. Sen bir agaçtan da asagı degilsin ya, haydi Hannane diregi ol, Hannane
diregi! 41
41 Medine´de ilk mescitte minber yoktu. Peygamber Efendimiz, bir hurma kütügüne oturarak hutbesini okurdu. Üç
basamaklı ilk minber yapılınca Peygamber Efendimiz, kenara alınan kütüge oturmamıs, minbere oturmustu. Kütük
Peygamber´den ayrı düsünce aglamaya baslamıstı. Ona Hannane kütügü dendi.
• Hz. Süleyman sana; "Kus dilini duy, ögren!" diyor. Halbuki sen öyle bir tuzaksın ki, kus senden ürker kaçar, sen
tuzak olma, yuva ol, yuva!
• Bir güzel sana yüz gösterirse, ona ayna ol, onu içine al, onunla dol! Güzel sana karsı saçlarını yüzer açarsa, sen ona
tarak ol, tarak.
• Zenginlestin, armaganlara, mallara sahip oldun da bunlara karsılık sükran olarak askı verdin. Malı bırak, mal söyle
dursun, sen aska sükrane olarak kendini ver, kendini.
• Bir müddet ates oldun, rüzgar oldun, su oldun, toprak oldun. Bir müddet de hayvan oldun, hayvanlık aleminde
dolastın. Madem ki, bir müddet can haline geldin, hiç olmazsa sevgiliye layık bir can ol, sevgiliye layık bir can.
1076. Söz herkese kolay görünür ama, binlerce kisi arasında onu anlayan bir kisi bile çıkmaz.
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün
(c.V,2141)
• Tatlı gülüsüne hayran olarak beden ve can onun kölesi olmuslardır. Akıl ve fikirde onun güzelligini görünce sasırıp
kalmıslar, gönül de onun ihsanlarına sükretmekle mesgul.
• Bizim basımızın dilegi nedir Onun insanı mest eden kadehi! Gönlümüzün istegi nedir Devletinin ebedî olarak
yasaması!
• 0 bir lesin yanına varsa, les dirilir kalkar. Yamalı bir hırka giyinmis dervisin yanına varsa, dervisin hırkası parıl parıl
parlayan bir atlas olur.
• Onun sureti, sekli hiç bir zaman gönlümden gitmedi, gitmez. Ona benzer, ona esit kimse dünyaya gelmemistir. Ve
bundan sonra da gelmez.
• Dünyanın mülkü nedir ki, onunla övünsün Aksine dünya onunla övünür: çünkü dünyanın sahibi odur.
• Ne mutlu o gönle ki, onun derdi, düsüncesi sensin; ne mutlu o köye ki, onun vergi alıcısı sensin.
• Ask bizim sevgilimizdir. Bizce onun sekli, kılıgı yoktur. Zaten onun gönlüne karsı suretin, seklin ne degeri vardır
• Sevgili bana dedi ki: "Ben bundan sonra sinekleri sekerden kovacagım. Ne mutlu o sineklere ki, onları kovan
sensin."
• Felek bir hırsızdır. Ömür kesesini ondan koru! Onun tanesi tuzaktır. Onur dirisi de ölü olur.
• Sus artık; zaten söz herkese kolay görünür. Ama, binlerce kisi arasında onu anlayan bir kisi bile çıkmaz.
1077. Biz senin güzelliginin mestiyiz.
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün
(c. V.2144)
• Dünyanın isi ne olursa olsun, o nerede Senin isin nerede îki cihan güzellerle dolu olsa, o güzeller nerede, senin
kurnaz güzelin nerede
• Farz et ki, dünyayı kıtlık kaplamıs, ne yemek var, ne ekmek. Ey gizli, ey asıkar Sultan! Senin zahîre ölçegin, ambarın
nerede
• Farzet ki, dünya dikenlerle, akreplerle, yılanlarla dolmus. Ey canın nesesi, sevinci; senin bagın, çiçeklerle, güllerle
dolu gül bahçen nerede
• Farzet ki, cömertlik ölmüs, hasislik herkesi öldürmüs. Ey bizim gözümüz, ey bizim gönlümüz! Senin lütfun, ihsanın,
giydigin süslü elbiseler nerede
• Farzet ki, ayla, günes, ikisi de yola düsmüs, gitmisler, görünmez olmuslar; o kulaga, göze yardımcı olan güzelligin,
nurun nerede
• Farzet ki, müsteriye inci satacak sarraf kalmamıs, sen nasıl olur da ihsanlarda bulunmazsın Senin inciler yagdıran
bulutun nerede
• Farzet ki, dünyada senin sırlarını söyleyecek agız, dil kalmadı. Peki senin sırlarının cosması, köpürmesi nerede
•Sen kendine gel de hepsinden vazgeç! Biz senin güzelliginin, bulusmanın mestiyiz. Geç oldu, erken gel, senin
meyhanen nerede
• Bir yabancı gelmis. Ezelî sarapla mest olanların yolunu kesmede. Niçin sehnelik, polislik etmiyorsun Senin yigitligin,
onu bunu yaralaman, kurdugun daragacı nerede kaldı
• Ey sözler söyleyen, harfler saçan, sus artık! Mezarlıkta yatan, konusmayan, susanlar gibi kulak kesil; halka
tercümanlık etme! Kendi halin, senin hal yönünden, hal dile ile söyleyen sözlerin nerede
1078. Ey akıl; yanımdan çekil git de, iyiden de kötüden de kurtulayım.
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. V, 2148)
• Ey ogul! Senin canına, basına yemin ederim ki, güzellikte esin benzerin yoktur. Aynaya bak, kendi güzelligini seyret!
Aslında aynada görünen güzel sen degilsin. Senin ötende bulunan kimdir; biliyor musun
• Kendi yanagını öp, kendi kulagına sır söyle, kendi güzelligini seyret, kendi kendini methet!
• Sırrın mecaz degildir, bir gerçektir. Sen bos yere nazlanmıyorsun. Nazın senin kendin içindir.
• Ey akıl, yanımdan çekil git de, iyiden de kötüden de kurtulayım. Ey gönül, seni de istemiyorum, sen de benden
uzaklas da senin hak ettigin sözleri söyleyerek seni kırmayayım.
• Sen hem babasın, hem ogul, hem seker kamısısın, hem seker. Senin yerini tutacak kim var; söyle!
• Kapadıgın dudaklarını aç, deger biçilmez akîk nedir; söyle! Zaten akîk madeni sensin. Ben sana, nasıl baha
biçebilirim
• Ey ogul! Bu dünyada ne bitti ise, ne yetisti ise hepsi senin gölgendir. Ey ogul! iki dünyaya da gölge salan senin
devlet kusundur.
1079. Hepimiz, bütün insanlar hep sana sıgınmaktayız.
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. V, 2153)
• Ey basa gelen her bela için aman olan, kendisine sıgınılan aziz varlık´ Biz hepimiz, bütün insanlar, sana
sıgınmaktayız. Bizler hep senin emanındayız. Herkesin, her seyin canı, Sen´in canının lütfu ile hostur, güzeldir.
• Bütün dünyanın, bütün insanların manevî padisahı sensin. Herkesin, her seyin aslı sensin. Mademki, Sen bizimsin;
Sen´in olanlardan, sana mensup olanlardan bizim bir gamımız, bir sikayetimiz yoktur.
• Ey benim ay yüzlüm! Dün gece Sen´in gam bulutun cigerime geldi de Sen´in dilinden bana sagdan soldan olmayacak
yüzlerce seyden bahsetti.
• Onun perisan sözleri yüzünden gönlüm sıçradı. Onun hayaline dogru gitti. Ey seker huylum! Yaptıgın her sey
yerindedir, güzeldir. Bütün bu isler, bizlere layıktır.
• Agzımıza Sen´in sevgi atesin düsmüstür de, bu yüzden sana kavusma hevesi ile, Sen´in dünyana ulasma arzusu ile
bizim canlarımız bu dünyada çırpınıp durmadadır.
• Sen´in askının yolunda ne bedenimde, ne de hanemde bir nisan, bir iz vardır! Sen´den perisan bir iz bulurum ümidi
ile ben, ates gibi gidiyorum.
• Bu degersiz kul, senin mücevherini gördü de kapında topalladı kaldı. Ey mücevherat sahibi! Ben Sen´in dükkanının
yanında ayakta kalmıs, içeri giremiyorum, bana acı!
1080. Güller, susamlar, bütün çiçekler senindir.
Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün
(c. V, 2256)
• Sen´in askınla kararsız olan kisi, sana kavusunca karar bulur, huzura erer. Böylece, ayrılık dikeninle gönlü yaralanan
kimse, Sen´in gül bahçene ulasır da mutlu olur.
• Su dünyada görülen güller, susamlar, bütün çiçekler, bütün gül bahçeleri Sen´indir, Sen´in yarattıklarındır. 0 güllerin,
çiçeklerin solmaları, ölmeleri Sen´in sonbaharının hayırhahlıgındandır. Onların topraktan bas kaldırmaları, tekrar hayata
kavusmaları, neseli neseli oynasmaları da Sen´in ilkbaharının eseridir.
• Gerek yeryüzünde, gerekse göklerde bulunan canlı, cansız her varlık, her sey, her zerre asıkların canları ve gönülleri
gibi Sen´in askına düsmüsler de kararsız olmuslardır. içlerinden yanıyorlar, kosuyorlar.
• Yarattıklarının hepsi de, Sen´in askınla yasarlar. Sevdana taparlar. Bütün alem, Sen´in kudretli elindedir. Onlar,
bazen Sen´in düskünlerin, mestlerin olurlar. Bazen de Sen´in humarındadırlar.
• Varlıkların hepsi de Sen´in sevdana kapılmıs, alt üst olmuslardır. Neseyi de, kederi de Sen´den almıslardır. Ne yazık
ki, her seyi Sen yarattıgın halde, yarattıkların Sen´den habersizdirler.
• Yarattıgın eserlerde Sen´in sıfatını sezmek, hadiselerde takdirini müsahade etmek ne tuhaftır Mukadderata boyun
egerek sikayet etmeden Sen´in tecellilerini beklemek ne hostur.
• Sen´inle beraber olunca, Sen´in sevgine ulasınca, ölü ömrü, pörsümüs teni, ve donuk canı ne yapayım Sayılı iki üç
günlük ömür ne ise yarar
1081. Sakın bizi bırakıp gitme!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün,
(c. V, 2143)
• Evin aydınlıgı sensin, evi bırakıp gitme! Bizim zevkimizin, nesemizin tadısın, bizi gözet, gitme!
• Düsmanım seni aldatmaya kalkısır. Onun isvesine, tatlı sözlerine kanma! Canımı, gönlümü gamlar, kederler içinde
bırakıp gitme!
•Allah askına, senin düsmanını da, benim düsmanımı da sevindirme! Düsmanın hilesine kulak verme, dostu incitme,
gitme!
• Ey güzel, ona buna haset eden kisi, hiç kimse için iyi söz söylemez. Sen Keremine ne layıksa, dosta onu yap, gitme!
Elinden gelen lütfu, ihsanı dosttan esirgeme!
• Kötü kisiler gibi her nefeste kendini esen rüzgara kaptırma, vesveselerinin hepsini atese at, yak! Sakın bizi bırakıp
gitme!
1082. Sen, bana gök sarabından, ilahî saraptan sun!
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. V. 2154)
• Kendine gel, egri bügrü yalpa vurarak yürüyorsun. Yine ne içtin; ev ev, mahalle mahalle mest ve harap bir halde
dolasıyorsun
• Kiminle arkadas olmustun Kimden bir öpücük kapmıstın Kimin saçlarını halka halka, tel tel çözmüstün
• Hayır, hayır kim seninle dost olabilir Ey bütün gözlerin ısıgı güzel! Sen havuzdan havuza, dereden dereye gizli
gidersin.
• Canın hakkı için dogru söyle! Gönlüm de, canım da senindir. Benim sıseye benzeyen gönlüm, sürahi sürahi sarap
içmistir.
• Dogru söyle; gizleme! Asıklara arka dönme! Çesme nerede; söyle de testi testi su tasıyayım.
• Dün gece hayalin asıklar arasında beni arıyordu. Ne yazık ki, yüz yüze geldigimiz halde bu kulunu tanıyamadı.
• Sonra kulunu, o egri bügrü yürüyen kulunu tanıyınca dedi ki: "Hey! Eve gel; ne zamana kadar o tarafa bu tarafa
gideceksin "
• Benim bütün ömrüm odadan odaya, kocadan kocaya giden saskın kadınlar gibi; kötü ile, iyi ile, serle, hayırla
beraber yolculukta geçti.
• Ona; "Ey can Peygamberi" dedim. "Ey can ayetinin yeryüzüne inmesine sebep olan aziz varlık! Sen bana, senin
içtigin, sana sunulan gök sarabından, i-lahî saraptan sun, sun da bu dünya dedikodusundan beni kurtar."
• Can Peygamberi bana dedi ki: "Ezel kıvılcımını agzına götürürsen, agzını da yakar, bogazını da. Sonra; ´Ah bogazım,
ah bogazım!´ diye bagırır durursun.
• Allah, her yiyenin lokmasını, onun kabiliyetine göre vermistir. Bogazında kalacak lokmayı bos yere arama, arama!"
• Can Peygamberine dedim ki: "Canım da, gönlüm de sana kurban olsun Kusuruma bakma; sen bana can sarabı ver!
Ben korkak kisilerden degilim ki, asıkların hay-huyundan ürkeyim
• 0 sarapla dost olmayan, o saraptan ürken kisinin bogazı kesilsin. 0 yolda topallayan kisi bana düsmandır."
1083. Bizi görüsten mahrum etme, gözsüz bırakma! Çünkü sen bizim gözümüz, görüsümüzsün.
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mefülü, Mefa´îlün,
(c. V.2174)
• Ey kalender gönüllü sevgili! Neden üzülüyorsun Gönlünü sıkıntılara sokuyorsun Daraltıyorsun Neden harabelerde
yasayan baykusla ilgileniyorsun, onu düsünüyorsun Sen üstün bir varlıksın, devlet kusunun canısın.
• Salına salına gel, ask ugrunda canlarım vermekten çekinmeyen asıkların arasına gir! Sen de canınla oyna! Sen de bu
ugurda canını vermege hazırlan! ey asıl yerinden yurdundan ayrılıp gelmis olan aziz varlık! Sen, simdi neredesin Su
dünyada gurbette degil misin
*Senin la´1 dudakların ayrılıp geldigin madenin zenginligini, ihtisamını bildirmededir. Sonunda sende bulunan o can
incisini göstermeyecek misin
• Sen pek güzelsin, pek latîfsin, pek zarifsin. Ay gibi parlak bir yüzün var. Asıklara ne cilveler yaparsın Ayrılıgın ile
onları ne belalara sokarsın
• Öyle parlaksın, öyle güzelsin ki, can güzelligine hayran olmus da, bir halka sekline girmis, gelmis kulagına takılmıs.
Fakat sen, asıklar arasına karısmayacak mısın Hiç bir halkaya girmeyecek misin
• Gönülden derdi, gamı aldın, gönlümüzü kederden, gamdan azad ettin. Gönül ilk sarabı yapan efsanevî hükümdar
Cem´in küpü gibi oldu. Bu kadeh senin için parlar durur. Ey can! Artık meydana çık!
• Ey Tebrizli Hakk´ın Semsi! Ey görüsümüzün aslı, temeli! Bizi görüsten mahrum etme! Gözsüz bırakma, çünkü sen
bizim gözümüz, görüsümüzsün.
1084. Herkes sustu ama, gayb alemi, gizli alem dilsiz, dudaksız konusmada, hutbe okumada...
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. V. 2159)
• Ey güzel! Mademki sarap var, sunmaktan çekinme; olmaz deme! Bos iki elini açıp da gösterme! Çabuk o sarabı
testiden doldur, getir!
• Ey gam gideren çalgıcı! Bu testiye tas atma! Hakk kapısından bir testi su almakla onun ihsan deresinin suyu
azalmaz.
• Hani Hz. Musa, bir mücize göstermisti. Bu mücizesi ile sihirbazlara bir iman kadehi sunmustu. Onlar kendilerinden
geçmis, seve seve canlarını feda etmislerdi. Ey sakî ! Sen de bize sihirbazlara sunulan kadehle sarap sun!
• Açıkça gel, sarabı apaçık olarak sun! Ask sarabının apaçık sunulması daha iyidir. Ramazan oldugu halde, ilahî ask
sarabı yüzünden bugün herkese bayram günüdür.
• Geçen sene ölen kisi, sevgilinin yüzünden yine dirildi. 0 Mesîh huylu sevgilinin lütfu ile kefeni içinde gülmege basladı.
• Ey dirilmeyi, kıyameti inkar eden, aptalca konusma! Bahar geldi. Onun bahçesinde, selvi boylular, çemen gibi
yeniden topraktan bittiler, bas gösterdiler, gel de gör!
• Herkes sustu ama, gizli alem, dilsiz konusmada, dedikodu nagmeleri ol maksızın dünyaya hutbe okumada...
1085. Mumun sana ısık degil, karanlık saçmadadır.
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. V. 2155)
• Söyle bakalım, bedeni ile dünyanın bir cüz´ü olan insan, nasıl olur da dünyanın dısında kalabilir Islaklık ne zaman
sudan kurtulabilir Birincisi nasıl olur da ikincisinden kaçar, ayrılır
• Ey ogul! Hiç bir ates, bir baska atesle sönmez. Benim gönlüm, ask yüzünden kanlar içinde kalmıs. Sen benim
kanımı, kanla yıkama!
• Ne kadar kaçtımsa gölgem benden ayrılmadı. Kıl gibi incelsem de, beni vekil eden pesimden gelen yine gölgemdir.
• Gölgeleri ancak günes giderebilir. 0 bir gölgeyi uzatır, kısaltır. Sen gölge ile oynamak hünerini güneste ara!
• Iki bin yıl gölgenin pesinden kossan, sonunda geride kaldıgını görürsün. Sen yine geridesin, gölge ileridedir.
• Hizmetin, çalısman, çabalaman suç sayılmıstır. Nimetin, sana zahmet olmustur. Mumun sana ısık degil karanlık
saçmadadır. Arayıp taraman senin elini ayagını baglamıstır.
• Bunların sebebini sana anlatırdım, ama, senin gönlünün beli kırılır diye korkuyorum. Gönül sisesini de kırarsan, senin
için o kırıkları tamir etmek yoktur.
• Benden duy, benden isit! Sana gölge de lazımdır, nur da. insana ikisi de gereklidir. "Kötülüklerden sakın (=itteku)"
agacının önüne basını koy da, gölge varlıgın uzasın gitsin.
• Sen, Hakk´ın lütuf agacından yetistin, gelistin. Kanatların çıktı. Sus artık. Güvercinler gibi "bakara, bakara" demege
kalkısma!
1086. Hz. Adem, senin azarlayısının verdiği nese ile cennetin bahçesini bıraktı da yeryüzünde kapı esigini makam
edindi.
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün,
(c. V.2170)
• Ey benim canım! Benim her yönümde, altı cihetimde de senin güzelliginin resmi var. Ben her tarafta seni
görüyorum. Aynada da parıl parıl senin yüzün parlamada.
• Aynasını ancak kendi miktarınca görebilir. Çünkü sen bu kadar güzellikle, bu ihtisamla aynaya sıgamazsın.
• Günes, seni ne vakit görebilirim diye, senin günesinden sordu. Günesin cevap verdi de, dedi ki; "Sen battıgın zaman
ben dogarım."
• Ey ask! Isıgı yedi kat göge sıgmayan akıl, nasıl oldu da senin tuzagına düstü, senin çuvalına girdi
• Akıl, ask harmanının ancak bir bugday tanesidir. Fakat bu bugday tanesi, senin kolunu kanadını baglamıstır.
• Hakk´ın ebedî hayat denizine dalarak ebedî canı görünce, bu can sana kol ve kanat kesildi.
• Artık aska sahip oldun. Sence su mal mülk ne ise yarar Bu alemin devleti yüksek mevkî, senin ulastıgın mevki´e ve
devlete göre, ne ise yarar Kaç pars eder
• Sana karsı köpek nefsimiz, tilkilik edecek, hilelere bas vuracak, buna imkar var mı Senin çakalına arslan bile secde
eder.
• Ey benim canım! Gece gibi, gündüz gibi, elsiz ayaksız yollara düsmüs, kosup duruyorum. Çünkü gökyüzünden her an
"gel" diye çagırdıgını duymadayım.
• Senin nuruna karsı bizim karanlıgımız da nedir Senin güzel islerine karsı bizim kötü islerimizin ne degeri olabilir
• Gündüzleri, senin agacının altına düsmüs gölge gibiyiz. Geceleri de seher zamanına kadar dertten, eleminden emin
oldugumuz halde aglayıp, inlemedeyiz.
• Hz. Adem, senin azarlayısının verdiği sevkle, nese ile cennetin bahçesini bıraktı da huzurunda kapı esigini makam
edindi.
• Gönül denizi, senin insana deger verisinden, insana ikramda bulunusundan köpürür, cosar. Fakat ben, senin
sözlerine müstakım. Onun için dudagımı kapıyorum, susuyorum.
1087. Benim canım sensin. Ben dünyaya meyleden gamlarla dolmus olan kendi canımı istemiyorum, ondan vazgeçtim.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün,
(c. V. 2162)
• Yine öyle bir coskunluk halindeyim ki, canına yemin ederim. Beni ne biçim baglarla baglarlarsa baglasınlar, hepsini
koparır atarım.
• Benim aziz ömrüm sensin, ben fanî ömrü istemiyorum. Canına yemin ederim ki, benim canım sensin, ben dünyaya
meyleden gamlarla dolmus olan kendi canımı istemiyorum, ondan vazgeçtim.
• Bir su kabından su içsem, o suyun içinde senin hayalini görürüm. Canına yemin ederim ki, ben sensiz bir nefes
alsam; onsuz neden yasıyorum diye pisman olurum.
• Sen olmadan ben havalara yükselsem, göklere çıksam, siyah bulutlar içime gamlarla dolar, aglarım. Canına yemin
ederim ki, sensiz gül bahçesine girsem, kendimi zindanda hissederim. 42
42 Nesatî merhum beyti söylerken Mevlana´yı hatırladı:,
"Baga sensiz bakamam çesmime ates görünür,
Gül-i handanı degil, serv-i hıramanı bile."
"Sevgilim, ben baga sensiz bakamam, yalnız gülen gül degil servi agacı bile gözüme atesler içinde kalmıs gibi
görünür."
• Kulagım senin adından baska ses duymaz. Aklımın, fikrimin duydugu sey, senin kadehinin sesidir. Canına yemin
ederim ki, ben çok perisanım, yıkılmısım, gel de beni kaldır, canlandır.
• Ey beni dogru yola götüren azîz varlık! Mabette de maksadım sensin, mescitte de sensin. Sen, nereye yüz çevirirsen,
canına yemin ederim ki, ben de yüzümü oraya çeviririm. 43
43 Arif bir sair de;
"Allah´ım; bazen kiliseye gidiyorum bazen mescide. Böylece ev ev seni arıyonım." diye söylemistir.
• Ben askla konusuyordum, diyordum ki; "Ask arslandır. Ben de ceylanım." Fakat canına yemin ederim ki, ben
arslanlardan kaçmak söyle dursun, onları ben gözetirim, onlara bekçilik yaparım.
• Ey içten içe inkar eden; gizlice inkar etme! Canına yemin ederim ki, ben alına yazılan gizli yazıyı bile okurum.
• 0 bir türlü anlasılamayan, neliksiz niteliksiz varlık, acaba su kanlarla dopdolu gönlüme nasıl bir yakınlık gösterdi ki;
canına yemin ederim, bütün yakınlarımdan uzak düstüm.
• Sen, kurbanlık canın bayramısın. Bütün asıklar, senin kurbanlarındır. Canına yemin ederim ki, ben senin kurbanınım,
beni matbahına çek al!
• Geceleri Tebrizli Sems´in askı ile uyuyamıyorum. Canına yemin ederim ki onun yüzünden zerreler gibi dagınık bir
haldeyim.
1088. Insanların yüzleri, senin yüzünün aynası olmasaydı, insanlardan kaçardım, daglara sıgınırdım.
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. V. 2158)
• Sen´inle bulusma, sana kavusma arzusuna kapılmıstım da, bu arzuda ısrar etmekte idim. Sen´in vefana erismek için
bu vefalı canımı verecegim, ölüp gidecegim.
• Gönlümün arzu ettigi lütufta bulundun da gönlümü ferahlandırdın. Fakat bu Sen´in binlerce lütfundan ancak biridir.
Ben, sana karsılık olarak ne yapabilirim
• Bir tat tattırmasaydın, yesillik yerden bitmezdi; gökyüzü Sen´in çagrını duymazdı da, böyle dönüp durmazdı.
• Gül fidanlarının dünyası, Sen´in kırmızı, yesil renkli elbiselerine bürünmüstür. Gece yolcularının ümidi de Sen´in
gündüzünün uyanmasına baglanmıstır.
• Insanlann yüzleri, Sen´in yüzünün aynası olmasaydı, insanlardan kaçardım. daglara sıgınırdım.
• Cansız sandıgımız varlıklarla, bitip boy atan bitkilerle bir samanlıga benzeyen dünya, Sen´in kehribarın olmasaydı;
yokluktan nasıl meydana gelirdi
• Sen´ın; "hay, huy" diye birbiri ardınca çagırman olmasıydı, topragın gönlünden bu hay, huylar olur muydu Bu
sayısız bitkiler baskaldırır mıydı
• Eger sen çagrılmasaydın; bu dünyada senin ne isin vardı Kendiliginden bir lütuf gelir, çatar. Onu çeken kimdir Ey
gönül o kendiliginden gelis de, sana Rabb´inin bir lütfudur.
• Zerre zerreye der ki: "Ne vakte kadar havada titreyerek oradan oraya uçup duracaksın Zaten, hava da, zerre de
hepsi Sen´in havana kapılmıslar, sevdana düsmüslerdir.
• Su hava da sabahın erken saatlerinden aksama kadar yüzlerce sekle girer, her sekilde de, her durumda da, Sen´in
için çark vururlar, oynar dururlar.
• Havanın oyununu görmüyorsun ama, agaçların oyunlarına bak! Yahut da, canın Rabb´inin huzurunda secdeye
kapanısını seyret!
• Yeter, sen artık sus; sus da varlıkların her biri kendi sözüne dalsın. Bütün huylar, elbette senin dilegine asık
olmazlar.
1089. 0 sana, senden daha yakındır. Ne için onu dısarıda arıyorsun
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün,
(c. V.2172)
• Belki gelir, belki de gelmez diyordum. Ama sevgili ansızın bana misafır olarak geldi. Bu gelisten gönlüm sasırdı da
heyecanla; "Iste geldi." dedi. Can da; "Ne sasıyorsun, iste o ay yüzlü geldi, burada!" dedi.
• 0, eve geldi ama, biz deliler gibi sokaklara döküldük. Onu arıyoruz. "0 nerede, o ay yüzlü nerede " diye bagırıp
duruyoruz.
• Halbuki, o evin içinde; "Ben buradayım." diye bagırıyordu. Benim ise, evin içinden gelen sesten haberim bile yoktu
da "Neredesin " diye her tarafa bagırıp duruyordum.
• Bizim mest olmus bülbülümüz, bizim gül bahçemizde ötüp duruyordu da biz kumru gibi "Ku, ku, nerede, nerede "
diye feryad ederek uçuyorduk.
• Sanki gece yarısı, bir çok kisiler yataklarından sıçrayıp kalkmıslar; "Hırsız var, hırsız var!" diye bagırıyorlardı.
Halbuki, hırsız orada idi. 0 da onlarla beraber; "Hırsız var!" diye bagırmakta idi.
• Hırsızın kendisinin bagırması, öbürlerinin bagırmaları ile öyle karısmıstı ki onların bagırıs ve çagırıslarından sesi bile
ayırdedilemiyordu.
• "Nerede olursanız olunuz, o sizinle beraberdir."44 Yani bu arayısta o da sizinle beraber oldugu için arıyorsan asıl onu
ara!
44--(57. süre olan Hadîd Suresi´nin su mealdeki 4. ayetinden iktibas var: "Her nerede bulunursanız bulunun, Allah
sizinle beraberdir)"
• 0 sana senden yakmdır.45 Ne için onu dısarıda arıyorsun Kar gibi eri, yok ol da, kendini kendinde aramaya basla!
45--(50. süre olan Kaf Suresi´nin su mealdeki 16. ayetinden iktibas var "Biz ona yakın olan sah damarından daha
yakınız.)"
• Insan, asık olunca süsen gibi dillenir, söze baslar, konusur durur. Ama, sen dilini tut, sus! Süsenin de huyu budur,
dili vardır ama, söylemez, susar.
1090. Varlık aleminde asıl yasayıs, duyus asktır.
Mef´ulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ulün
(c. V. 2265)
• Bugün dostla bulusma rüzgarı, mutlu olma rüzgarı esmededir. Bugün sevgi, verdiği sözde, ahdinde durmus, vefa
göstermededir.
• Rakip gitmis, artık sevgilinin yanında yok. Sevgili, düsmanın zahmetini çekmeden, asıkların yalvarıslarını,
yakarıslarını duymadadır.
• Ey gönül! Sana sevgili ile bulusma müjdesi, onunla birlikte sarap içme müjdesi veriyorum. Zaman senden neler aldı
gitti ise, onların hepsini sana geri verecek.
• Sükürler olsun, düsman def´ oldu gitti. Biz de sarap kadehi ile arkadasız. Bizim neseden yanaklarımız kırmızı; rakipse
kör olmus, yaslara girmis.
• Ey sevgi! Ne mutlu sana, bulusma lütfunda bulunarak kendini gösterdin. Senin canına canlar feda olsun. Zaten asıl
cömertlik mal ile degil, can ile olur.
• Sevgili, haset edenlerin gönülleri hos olsun diye, bize cefa etti. Ama bugün onunla basbasa kaldık da, o bizi
methetmege basladı.
• 0, öyle bir ay yüzlüdür ki; onun nuru, günesin ısıgından üstündür. Bugün onu gören kisi, günesi kararmıs görür.
• Bugün o, ay gibi olan yüzünden örtüyü kaldırdı. Onun nuru, günesten de, aydan da, Zühre yıldızından da üstündür.
• Aynrııktan ötürü ne rahat kalmıstı, ne de huzur. Bugün ise, yasayısımız güzellesti, tatlılastı.
• Yeni ay, her zaman günesten nur alır. Bu ay ise; günese kendi nurunu veriyor. Bu ay nasıl sasılacak bir aydır.
• Ey gönül! Bu halden faydalan, Allah´a sükret! Sevgi sana sefik olmaya, acımaya basladı. Allah da seni seviyor, ne
mutlu sana!
• Su anda ask ordusu tarafından esip gelen rüzgar hos bir eda ile el attı, onun büklüm büklüm olan saçlarından bir
büklümünü çözüverdi.
• Sevgi, bizim susuzlugumuzu gidermek için meclise geliyor. Kahvenin verdiği sarhosluk ise, zaman gibi uzadıkça
uzuyor, yeniden yeniye sarhosluklar doguruyor.
• Asıkları rahatsız eden gam, su anda kapının dısında kaldı. Damdan da asagı indi.
• Bugün o, bulusma ihsan ediyor, sifalar veriyor. Bugün ilahî askla kendimizden geçtigimiz için rüku´ ediyoruz,
secdelere kapanıyoruz.
• Sen bize o incelmis kadehi gönül sifası olarak sun! Biz çoktan beri onun zevkinden mahrum kaldık.
• Ey insanlar! Aska sarılın, onun çagrısına cevap verin. Ona gidin, onu bırakmayın. Çünkü, Allah aska ölümsüzlük
vermistir.
• 0 uyumayan, daima uyanık olan ask, gökyüzünden, ötelerden gelen sevgi bugün gafilleri, gönülleri uykuda olanları
çagırıyor.
• Varlık aleminde asıl yasayıs, duyus asktır. Asksız yasayıs, yasayıs degildir, kabuktur.46
46 Fuzülî merhum; "Ask imis her ne varsa alemde" demisti. Hz. Mevlana da bir siirinde:
"Asksız geçen ömrü, ömür sayma. Onu hiç hesaba katma."demisti. (Dîvan-ı Kebîr, 3-1129)
• Seni asktan alıp, dünya sevgisine dogru çeken dost, iyice bil ki senin düsmanındır. 0 sana haset etmededir.
• Askta konusma, asktan bahsetme yoktur. Askı yasamak vardır. Askta inlemek, gözyası dökmek vardır. Bu gözyasları
sana kafidir.
• Sus, söyleme; hiç bir sey deme! Deme de askın ne oldugunu gözyası söylesin. Gönül yanmaya baslayınca öd agacı
gibi koku verir.47
47 Bir sairimiz ;"Sen hamüs ol, macerayı, çesm-i giryan söylesin." (Sen sus bastan geçeni anlayan göz söylesin.)
demisti.
1091. Ben dünyada her seyden bıktım da senin arzundan baska bir sey istemiyorum.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V. 2229)
• Ey adı benim mest olmus canıma gıda olan sevgili; gözüm de, aklım da senin günlerinle aydınlanmadadır.
• Senin güzel yüzünü, gözünü, boyunu, posunu, elini, ayagını gümüs renkli bedenini görünce, altı cihet de benim
yüzümün ısıgı ile altın rengini aldı.
• Bana; "Gönlüm senden bıktı, usandı." demistin. Ben de o dünyada her seyden bıktım da, senin arzundan baska bir
sey istemiyorum.
• Iste ben de oturdum, bekliyorum. Canıma, beni özledigine dair bir haber gelinceye kadar bekleyecegim.
1092. Ask ehli Tebriz sehrinin topraklarından kokular alır.
Fe´ulün, Fe´ulün, Fe´ulün, Fe´ul
(c. V. 2274)
• Bir inciye yolum düstü. Denizler onun sevdasına kapılmıslardı. Onu dolunayla cilvelesirken gördüler de sasırıp
kaldılar.
• Bir su gördüm, ruh, o suya asık oldu. Onunla arınmak, onda sefa bulmak diledi. 0 kirlilikleri temizlerdi ama, ates
degildi.
• Askın öyle bir nuru vardır ki, güneste, ona benzer bir nur yoktur. 0 nur, asıklara delil olur, kılavuz olur, onları
yürütür.
• Sevgi gelini, bir dolunaydır, karanlıklarda parıl parıl parlar. Asıkların kanları ona mahmurluk verir.
• Sevgiyi elde etmek için dünyaya sırtımı döndüm. Bana kendi diyarımdan baska türlü aydınlandı, göründü.
• Ask yolunda atlılar gördüm. Atları yaralanmıstı ama, yollarında pek hızlı gidiyorlardı.
• Onlara; "Böyle hızlı hızlı nereye gidiyorsunuz " dedim. "Sevgi diyarına gidiyoruz, sevgi diyarından kaçan helak olur."
dediler.
• Buna tam bir delil, bir örnek istersen "Tebriz" denen sehre git! Orası tam ziyaret edilecek bir sehirdir.
• Ask ehli o sehrin topraklarından kokular alır. Ruh için orada manevî süsler ziynetler vardır.
• Gider, karanlık bir gece gibi onun havasına girersin. Sonra neselenmis bir halde gündüz olursun, geri gelirsin.
1093. Hayalinin etrafında asıkların dönüp dolastıkları o kerem sahibi geliyor.
Fe´ulün, Fe´ülün, Fe´ulün, Fe´ül
(c. V. 2272)
• Ey komsu! Müjdeci, müjdeli bir haber verdi. 0 müjdeyi duyunca gönüller kendinden geçti, yandı, tutustu.
• Sizin evinizin ve çadırınızın yakınında müjdecinin agzından Hakk´ın sesi duyuldu.
• 0 müjdeci; "Karanlık gecelere, yüzü ay olan ve hayalinin etrafında asıkların donüp dolastıkları, o kerem sahibi
geliyor, yaklastı." diyordu.
• Müjdeciyi karsıladılar. Onun etrafında halka oldular. Hepsi de müjdeciye secde ettiler, onu ziyaret ettiler.
• Bela yatıstıktan sonra, gönüller de yatıstı. Ondan baht elbiseleri giydiler ve yürüdüler, gittiler.
1094. Uykudan uyanınca benim aklım olur, düsüncem olur, gelir beni bulur. Uykum gelip de uyusam, gelir, rüyama
girer.
Fe´ulün, Fe´ülün, Fe´ulün, Fe´ul
(c. V. 2251)
• Yeni bir is yapmaya baslasam; bana emir veren, yaptırtan odur. Ben gönül aramaya kalkıssam, benim gönlümü alan
dilber odur.
• Ben barıs arasam, bana barıs saglayan odur. Savasa girissem, düsmanı öldürmek için hançerim o olur.
• Eglenmek için asıklar meclisine gitsem, mecliste o bana sarap olur, meze olur. Gül bahçesine gitsem, o bana
yasemin olur.
• Bir maden ocagına insem, o madeni bastan basa akîk haline getirir, akîk olarak karısma çıkar, denize girsem, denizin
incisi olur, avucuma düser.
• Bir ovaya gitsem, bir bahçe olur gelir beni bulur. Gökyüzüne yükselsem, bu defa bir yıldız olur, karsımda parlar
durur.
• Basıma gelen bir belaya sabretmek için bir köseye çekilsem, bana minder olur, üstüne oturtur; gamdan, kederden
yanıp yakılsam, beni içine alır, buhurdanım olur.
• Nese zamanında, asıklar arasına katılsam, gelir, hem sakî olur, bana sarap sunmaya baslar, hem mutrib olur, güzel
nagmelerle beni büyüler, hem bana sarap sundugu kadeh olur, sarap içerken kendini bana öptürür.
• Uzakta bulunan dostlara mektup yazmak istesem, bana kagıt olur, kalem olur, mürekkep olur.
• Ben, uykudan uyanınca, benim aklım olur, düsüncem olur, gelir beni bulur. Uykum gelip de uyusam, bu defa gelir,
rüyama girer.
1095. Allah rızası için, bize güzelliginden bir seyler ver!
Fa´ilatün, Fa´ilatün,Fa´ilat
(c. V. 2230)
• Biz süffîer, çok uzaklardan geldik. Senin kapında bekliyoruz. Allah rızası için bize yüzünüzün güzelliginden bir seyler
ver!
• Susuz kaldık. Yanımızda bos ibriklerimiz var. Çünkü, biliyoruz ki; senin ırmagından baska bir ırmakta güzellik suyu
yoktur.
• Ey huyu her zaman merhamet ve lütuf, iyilik olan güzel! Haydi, kapında bekleyen bu yoksullarına bir seyler ver!
• Kıtlık senesinde, Hz. Yusufun güzelligi can gıdası oldu. Biz de kıtlıktan bunaldık, sana geldik.
• Süfîler, yine helva arzu etmekteler. Onların gönüllerinin arayıp özledigi senin o tatlı dudaklarındır. 0 tatlı sözlerindir.
• Dün gece, tekkede bir gürültü kopmustu. Tekke senin kokunla misklere bürünmüstü, misk kokuları ile dolmustu.
• Haydi, biz dilencilerin zembiline dogru elini uzat, aç! Senin sadaka veren eline, koluna aferinler.
1096. Insanın kendini begenme huyunu bir kokla; onda can kokusu yoktur, toprak kokusu vardır.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V. 2203)
• Meyhanenin yolu nerede Ben meyhaneye yalnız basıma gitmek istiyorum. Benimle beraber beden de gelmesin, can
da gelmesin. Böyle nadir bir küfre ait dünyada layık bir zünnar var mıdır
• Can, ilahî saraptan esip gelen rüzgarla her an mest olmada ve meyhanenin kapısına kadar kosmada, fakat onun
yükü, yani bedeni nerede
• Kulagın bulunmadıgı bir taraftan (ötelerden) bir çeng sesi geliyor. Bu çeng bildigimiz çeng degil, sevgilinin çengi. 0
çengi yapmak için tahta nerede bulunacak, tel nerede bulunacak.
• Asık beden elbisesinden soyununca, ona öyle bir can elbisesi giydirirler ki, onun kumasını hızlı hızlı çalısan çulhalar
dokumamıstır. Peki o nerede dokunuyor Ipligi nerede
• Asıgın kibrini, kendini begenme huyunu, bir kokla! Onda can kokusu yoktur. Toprak kokusu vardır. Zaten o koku
aslında topraktan yaratılan bedendendir. Böyle uçsuz bucaksız vahdet denizinde kendini begenmek ayıptır, utanç vericidir.
• Eger burnun açılır da bir hakîkat kokusu alırsa, o koku burnuna ask magarasından gelmededir. 0 koku hiç
duyulmamıs, hiçbir attarda bulunmayan acayip bir kokudur. Her tarafa kosarsın, magara nerede bilemezsin.
• Asıgın tertemiz bir halde bulunan yüzünde, renksizlik rengi vardır. Fakat o güzel yüzlü sevgilinin vefası, lütfu, sefası
nerede
• Sermedî olan yani ölümsüz olan ömürden sana bir müjde geldi. Allah´a hamdet! Artık senin ömründe ne bu senenin
bir gamı vardır, ne de geçen senenin.
• Artık orada, iyi kisilerle de, kötü kisilerle de konusup görüsmek ruha yük olur, zahmet verir. Iyilerin en iyisinin
gölgesindeki halvete kim sıgabilir
• Hakk Sems´i ve din Sems´i ölümsüzlük sefalarında büyükler büyügüdür. Onun günesinin parıltısında aklı basında
kalmıs, bir zerre bulunur mu Bu zerre nerede
1097. Senin canının çekisleri olmasaydı, topraktan yaratılmıs beden nasıl asık olabilirdi
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V. 2223)
• Üstün insanların, seçkin kisilerin hepsi senin misafirindir. Günes bile gökte seni sormada, seni aramadadır.
• Kem göz, senin güzel yüzünden uzak olsun, binlerce can sana feda olsun.
• Sana feda olan canlar ölümsüz olurlar. Çünkü, canlar senin madeninin iksiridir.
• Sen, Hakk´ın ismet, temizlik sarayındasın. Baht ve devlet de gece gündüz sana kapıcılık yapmadalar.
• Allah´ım bu bahçeyi sonsuz baharının lütfu ile daima yesert, yemyesil, ter ü taze sakla!
• Sakla da melekler oradan meyve devsirsinler, elmalıklarında gezinsinler.
• Allah´ım, su ask ırmagının suyu, senin ihsanın, bu ırmak her tarafa aksın, hiç bulanmasın.
• Allah´ım, bu duaya, sen de amin de! Zaten dua da senin duan, amin de senin aminin.
• Dünya çenginde, dünya kanununda teller var. Her telin feryadı, senin emrine göre, senin arzuna göredir.
• Ben uyumustum, beni sen uyandırdın. Ben senin çevgeninde bir top gibiyim.
• Senin canının çekisleri olmasaydı; topraktan yaratılmıs bu beden, nasıl asık olabilirdi Toprak nerede Ask nerede
• Kuru toprak mest oldu da nagmelere basladı. Bu nagmeler senindir, nagmeler senindir, senin!
1098. Gönül, senin etegini tuttu. Beden de gönlün etegini tuttu. Vah bu çekisten, vah bu isten!
Müfte´ilün, Fa´ilat, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. V. 2242)
• Senin nar çiçegi gibi olan yüzün bahçeye gelince, gülün gönlüne atesin düser, onu yakar, yandınr.
• Lalelerin gönüllerindeki atesin dumanı senin can renkli atesindendir. Senin yükünü çektikleri için, menekselerin beli
bükülmüstür.
• Can gül bahçesinin goncası, senin gül gibi olan yüzünü gördü ve dikeninin sevdasına kapıldı da gözünü hos bir
sekilde açtı.
• Süsen kılıcını çekmis, yaseminin kanını dökmüstür. Fakat süsene bu kılıcı kim vermistir Kim verecek, senin kanını
içen, kan dökücü nergis gözlerin vermistir.
• Bütün çemenler, ham sofular gibi soguk ve kupkuru idiler. Senin görünmez saraplar veren meyhaneci dudaklarından
mest oldular, yeserdiler, gelistiler.
• Askla mest oldugum için ona; "Sen, benim sevgilim degil misin " dedim. Yoksa, iki dünyada da sasıdan baska, kim
senin sevgilini görmüstür
• Gönlümde; "Ben sizin Rabb´iniz degil miyim Evet."48 yazısı var. 0 yazıyı inkar etme! Iste yazın, iste ikrarın!
48 A´raf Süresi, 7/172. ayete isaret var.
• Gönül, senin etegini tuttu. Beden de gönlün etegini tuttu. Vah bu çekistirenden, vah su isten!
• Ey can padisahlarının padisahı Tebrizli Semseddin! Bedenin gönlünde, gönlün askı var. Gönlün gönlünde ise, senin
askın var.
1099. Ey can! Gönlümün gam yemesinden ötürü beni seviyor, benden razı oluyorsan, ben gama yüzlerce gönül
verdim.
Mef´ulü, Fa´ilat, Mefa´îlü, Fa-ilat
(c. V. 2236)
• Sevgili! Sen Hz. Musa gibisin. Ben de senin elinde asanım. Bazen halkın dayanagı oluyorum. Bazen de senin
ejderhan!
• Ey bakî olan, ölümsüz ve sonsuz olan Allah´ım! Senin varlıgına ne gün sıgar, ne de zaman! Gönlüm de senin sevdana
kapılmıs, zamanım da!
• Bana yüzlerce gün, yüzlerce zaman bagıslasan,onların hepsi de, senin askına, muhabbetine feda olsun.
• Gözlerim, yarattıgın güzelleri, güzellikleri, çesit çesit hayvanları, bitkileri, gökleri, yıldızları gördü de, senin essiz
vasıflarını, yaratma gücünü, dilsiz dudaksız olarak gönle söyledi. Gönül, gözün anlattıklarını duyunca, kendisi bastan basa
göz oldu.
• Bu gözlerim, senden gönüle haber götüreliden beri, gönül iki gözüme, dua edip durmada.
• Gökyüzü, yüzlerce mumla, senin gönüller alan o güzel gözlerini, gece gündüz aramada, telasla dönüp durmadadır.
• Ey can! Gönlümün gam yemesinden ötürü beni seviyor, benden razı oluyorsan; ben gama yüzlerce gönül verirdim.
• Beni, senin gam havanında yüzlerce defa döv, ez. Bu ezilisle, senin tutiya´n olurum. Gözlere çekilir, gözleri
aydınlatırım.
• Can da nedir Senin güzelliginin gül bahçesinden bir yarım bayraktır. Peki gönül dedigin nedir Senin bagında
açılmıs bir çiçek.
1101. Birisi asık olunca, artık ondan vazgeç, onu arama, bırak gitsin!
Mef´ülü, Fa´ilat, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. V. 2239)
• Hocanın mahallesine gittim. "Hoca nerede " diye sordum. Dediler ki; "Hoca asık olmus, hoca mest olmus, yer yer,
mahalle mahalle dolasmadadır."
• Dedim ki; "Ona bir isim düstü. Onun nerede oldugunu söyleyiniz. Ben hocanın dostuyum, ona düsman degilim, onu
çok severim."
• Dediler ki; "Hoca birisine asık oldu. Onu ya baglarda ara, ya ırmak kıyısında!"
• Mest olmus kisiler, asıklar, sevgililerinin bulundugu yere giderler. Birisi asık olunca ondan vazgeç, onu arama, bırak
gitsin!
• Suyu gören balık, kıyıya gelmez. Asık nasıl olur da renge, kokuya kapılır kalır
• Donmus dahi olsa günesin yüzünü görünce, dayanamaz, erir gider.
• Bilhassa birisi, padisahımıza, o vefalı olmakta esi bulunmayan, tatlı huylu padisaha asık olursa;
• 0, hadde hesaba sıgmayan, o kıyaslanmasına imkan bulunmayan büyük bir padisahtır. 0 kimya gibi benzeri olmayan
varlık, kime dokunursa; "Geri dön!"50 emri ile hemen onu altın haline sokar.
50 Fecr Suresi, 89/27-28. ayetlere isaret var.
• Uykuya dal, dünyadan vazgeç, altı yönden de kaç! Ne zamana kadar, aptalcasına, basıbos, surada burada dolasıp
duracaksın
• Nasıl olsa seni çekip götüreceklerdir. Bari sen kendi isteginle git de, padisahın yanında yüzün olsun, yerin olsun,
serefin olsun.
• Su dünyada öteye beriye kosan bir serseri olmasaydın, varlıgından geçseydin, sırları kesf eden Isa sayılırdın, sana kıl
kadar bir sey bile gizli kalmazdı.
• Ben, su görünen agzımı kapadım. Gizli agzımı açtım. Bir kadeh sarapla "Dedi" sevdasından kurtuldum.
1102. Senin utancın daglara düsünce dag, kan kesildi, adı da la´l oldu.
Mefulü, Fa´ilat, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. V. 2238)
• Ey utandıgın için, yüzü gül gibi kızaran sevgili! Ben neden çekiniyorum, senden mi Yoksa utancından mı
• Gül bahçesi, senin güzel yüzünü gördü de, yüzlerce renge boyandı. Böyle oldugu halde, sen neden, kimden
utanıyorsun da yüzün gül gibi kızarıyor
• Ben sevdadan yüz binlerce hırka diktim. Bir çok çarelere, türlü tedbirlere bas vurdum. Fakat senin utancın bunların
hepsini de yaktı.
• Senin utancının saflıgı, aslı, sebebi ötelerden geliyor. Senin utancın bu dünyaya ait degil, gayb aleminin perdesinin
arkasındadır. Senin su görünen utancın, gül bahçesine benzeyen yüzüne düsen, ötelerin utanç gölgesidir.
• Duygusuz, tas kesilmis gönül, senin utancını gördü de eridi, su kesildi. Ya Rabbî, duygulu, uyanık gönül, senin
utancını görürse ne olur
• Senin utancın daglara düsünce, tastan, topraktan ibaret olan dag, kan kesildi; adı da la´l oldu.
1103. Ask atesi bastan basa yasemin, çayır, çimen oldu.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. V. 2217)
• Sararmıs yüzümü gör de bana hiçbir sey sorma, basıma gelen sayısız belaları, dertleri seyret de, Allah için olsun
bana sebebini sorma!
• Kanlanmıs gözlerime, ırmak gibi akıp duran gözyaslarıma bak! Ne görürser gör; "Ne imis, ne içinmis, nasılmıs " diye
bana bir sey sorma!
• Dün hayalin gönül evinin kapısına geldi. Kapıyı çaldı. "Gel!" dedi, "Kapıyı aç, fakat bana hiçbir sey söyleme!"
• Ayrılık gamından feryad ederek, elimi ısırdım. Halimi gördü de; "Elini ısırma, hiçbir sey söyleme, iste ben
seninim."dedi.
• Dedi ki: "Sen benim zurnamsın, dudagım olmadıkça feryad etme! Sanî çeng gibi nagmeler vermezsem, nagmemden
sikayet etme!"
• "Kederlerle dolu su dünyada, canımı oradan oraya çekip durmadasın. Bu ne zamana kadar sürecek " dedim. "Nereye
çekersem" dedi, "Oraya gel! Hiç bir sey sorma, hiç ses çıkarma !..
• "Hiçbir sey söylemesem, hiç sikayet etmesem, sen bana yaptıklarını reva görüyor musun " dedim. "Bir ates yaktın,
alevlendirdin, hiçbir sey söyleme, gir içine!" diyorsun.
• Gül gibi güzel bir gülüsle güldü de, "Gir atese!" dedi. "Gir de ask atesini bastan basa yasemin, yaprak, çayır, çimen
olarak gör! Fakat hiçbir sey söyleme!"
• Bütün ates, söz söyler gül halini aldı da; "Sevgilimizin lütfundan, kereminden baska hiçbir söz söyleme!" dedi.
1104. Senin parlak yüzün can aynasıdır.
Müfte´ilün, Fa´ilat, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. V. 2243)
• Senin parlak yüzün, can aynasıdır. Benim canımla senin canın, her ikisi de bir imis.
• Gökyüzünde parlayan dolunay, senin bir incindir. Gönül evi de benim degil, senindir. Akıl, vaktiyle beden evinin
efendisi, sahibi idi. Simdi senin kulun kölen oldu. Senin kapıcın oldu.
• Ruh, ezelde, "Elest" gününde senin yüzünün güzelligini görmüs, mest olmustu. Ezelden gelip bu balçık bedende
sürgün hayatı yasarken, senden ayrı düstügü için perisan oldu.51
51 Hakk asıklarından Ibn-i Farız hazretleri, Kasîde-i Hamriyye´sine su beyitle baslamıstı:
"Daha dünyada üzüm çubugu yaratılmadan önce, biz sevgilinin askı ile içtik, mest olduk."
• Bizim maddî varlıgımızdan olan toprak asagı çöktü, oturdu. Su ise simdi saftır, berraktır. Fakat simdi benimki de,
seninki de ortadan kalktı gitti.
• "Gönül devletin kıyamete kadar yasasın!" diye Rum Kayseri simdi zenciler ordusunu bozguna ugrattı.
• Ey yüzü aya benzeyen sevgili! Zaman zaman feryad ediyorum. Çünkü ince nükteleri bilen askın bile bana perde
oluyor.
1105. Hiç acımayan merhametsiz gönlü, gel de sevgilide ara!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´ilün
(c. V. 2247)
• Eger sen, beni sagda solda arar da bulamazsan, git; beni sevgilinin yanında ara! Beni o cennette, o gül bahçesinde,
o yesillikte ara!
• Tembelim, issizim. Gölge gibi yere uzanmısım. Sen de beni ebedî olan o selvinin gölgesinde ara!
• Beni yıkılmıs, mest olmus bir halde yerlere serilmis görmek istersen, gel de o mahmur yüzlerin civarında ara!
• 0 iki mahmur göze, ilahî nurlarla dolu olan, o kıyısız denize dal da büyük yaratıcının sır incilerini ara!
• Hiç aglamayan, merhametsiz gönlü, gel de sevgilide ara! Hiç solup sararmayan dökülüp saçılmayan gülü de, o
baharda ara!
• Askın verdiği kararsızlıktan hoslanmayan, huzur arayan adam soguk bir adamdır. Sen, sabır, karar nedir bilmeyen
mest olmus asıgın canını ara!
• Çeragın yoksa, ondan çerag iste! Sarabın yoksa, ondan sarap iste, sarap ara!
• Dün gece kendimden geçtim de bir suç isledimse; zavallı aklımın o güzel yüzden iste, o gül renkli yanaklarda ara!
1106. Ey neseli gönül! Söyle, söyle!
Fa´lü, Fe´ulün, Fa´lü, Fe´ulün
(c. V. 2246)
• Ey yigitlerin bası! Söyle, söyle! Ey meydanın padisahı! Söyle, söyle!
• Ey ölümsüz ay, ey sakîlik eden padisah, ey hakîkatleri bilenin canı! Söyle, söyle!
• Sen herkesin kıblesisin. Sen muma ısıksın. Asıkların hikayelerini söyle, söyle!
• Ey bastanbasa kurnazlık olan varlık, ey mest olanların sakîsi! Gül bahçesinin sırlarından söyle, söyle!
• Sen her seyi bilirsin, hem de bastan basa cansın. Sen dîvanın basısın, söyle, söyle!
• Sen ab-ı hayatsın, seker kamısısın. Sevgiliye ait nükteleri söyle, söyle!
• Gamlanmazsın, öfkelenmezsin, ey neseli gönül! Söyle, söyle!
• 0 saf sarabı, o büyük kadehi sun, gülerek söyle, söyle!
• Ey rebab çalan dost! Her neyi bulursan, her neyi biliyorsan iman hürmetine söyle, söyle!
• Sen ne kavga edersin, ne de kaçarsın. Söyleyeceklerinin sonu da olmasa, bası da olmasa söyle, söyle!
1107. Ben, senin gönlüne asık oldum.
Fe´ilün, Fe´ilün, Fe´ilün, Fe´ilün
(c. V. 2252)
• Ben senin gönlüne asık oldum. Senin oturdugun mahallede ev tuttum.
• Ilkbahar geldi. Nefsinle bütün dünya yeserdi. Senden bir emri kabul eder her sey gönle de, cana da kıble oldu.
• Akıl da, fikir de senin deli divanen oldu. Sana ibadet eden kisi, benlikten af dünya islerinden de vazgeçti.
• Gök kuslarının, meleklerin senin yüzünden kanatları baglı, daha ötelere uçamıyorlar. Her akıllı can, sana akıl
erdiremez.
• Can; "Bogazlayasın da dirileyim." diye deve gibi boynunu sana uzatmadadır.
• Canın her müskülü seninle çözüldü. Ama, dünyada çözülmesi gereken bir müskülün olarak, yalnız ben kaldım.
• Senin ay gibi olan yüzünün ısıgı ile bizim gecemiz, gündüzden daha aydınlıktır.
• Geceleyin develer, senin kondugun yere, seni bir an önce götürmek için rehvan olarak yürürler.
1108. Hz. Yusuf güzelligini, gömlegi de kokusunu ondan almıslardır.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, , Fe´ilün
(c. V. 2218)
• Hepsi de yediler, içtiler, gittiler. Bir ben kaldım, bir de sen! Beni buldun, artık her ham kisinin sohbetini arama!
• Canın bütün yesilligi, gençligi, gönül devletindendir. Aklını basına al da, sen de yesillik gibi, sögüt agacı gibi, ırmagın
kıyısında kal!
• Gönül evi, güzel ay yüzlülerle doludur. Bunların bir kısmı, Züleyha yüzlü, bir kısmı da Yusuf yüzlüdürler.
• Ey ask! Ben de senin kulunum, sen pek güzelsin, iyi huylusun. Senin yüzün de güzel, huyun da!
• Sen, meclisin nesesisin, heyecanısın. Herkesin ab-ı hayatısın. Senin yüzünden herkes asagı duygulara, bogaza
düskünlügü unutmus, bastan basa gönül halini almıstır.
• Ey gönül Senin gözün benim gözümden daha keskin. Bana söyler misin Su sokak basında duran, yüzü günes gibi,
ay gibi parlak olan kimdir
• Yoksa o, ask mıdır 0, zaten insana benzemiyor. Padisahlar bile onun kapısında köle olmuslardır.
• Günes de, gök de ondan parıltı çalmıslar, Hz. Yusuf güzelligini, gömlegi de kokusunu ondan almıslardır.
1109. Sen bizim dileksiz mi olmamızı istiyorsun
Müfte´ilün, Fa´ilat, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. V. 2245)
• Ey ay ısıgı çalgıcısı! Gel de havalarda dolasırken su dünyada neler gördüysen, neler duyduysan onları bir bir söyle;
korkma biz yabancı degiliz.
• Ey bizim padisahımız, ey bizim zevk alemimiz! Bizim canımızın içinde ne gördüysen söyle!
• Ey sevgilinin nergis gözleri! Allah size yar olsun, Allah sizi korusun. Dün gece onun gül bahçesinden neler derdin,
nasıl güller devsirdin, söyle!
• Ey benim elimden mest gönlüm gibi kaçıp kurtulan, ey her seyi oldugu gibi gören, bilen! Gördüklerinden neler
begendin, seçtin; onları söyle!
• Bayram gelir, geçer, fakat senin bayramın ebedî olarak kalır. Kimseye yardımı dokunmayan su fanî felegin
cazibesinden kendini nasıl kurtardın; onu söyle!
• Ey seker gibi tatlı sevgili! Ben can seker kamıslıgında yolumu kaybettim boguldum. Sen can seker kamıslıgında neler
tattın; onu söyle!
• Beni serap sola çekiyor, gönül de saga. Sevinerek yürü, git! Çünkü bu çesitli yönlerden çekilmek, sevgi alametleridir,
bu da hos bir seydir. Peki ama ey zavallı! Sen hayatında neler çektin, onu söyle!
• Meyhanecimizin coskunlugu, münacatımızın nuru olan güzel! Dilek perdelerimizi sen yırttın. Niçin yırttın söyle Bizim
dileksiz mi olmamızı istiyorsun söyle!
• Gökyüzündeki ay, bulutlar arasına girer, kararır. Isıkları zayıflar. Ey bulutlarla gizlenmeyen, ey bulutlardan uzak olan
"can ay"ı; sen bir seyler söyle!
• Gölgen daimî olsun, ay´ın da daima parlasın dursun. Felek de sana kul köle olsun, neden korktun, ürktün, söyle!
• Ask, dün gece, bana dedi ki; "Nasıl oldu da, bana asık oldun " Ona dedim ki: "Nasılı, nedeni bırak da, ne sekilde
gönlünü çaldıgını söyle!"
• Ben nefsi ile savasan kisiydim, akıllıydım, zahittim. Ey zahitlik, ey takva Neden kus gibi uçup gittiniz Onu söyle!
1111. Ben, onun eliyle kırılmaktan sikayetçi degilim.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´ilün
(c. V. 2250)
• Insafsız ve imansız ask, gece yarısı beni yakaladı. Damdan beni bin kere odaya çekti, aldı. Sonra beni odadan aldı,
köyün dısına çıkardı.
• 0 beni gece gafıl avladı. Öyle vakitsiz, öyle ansızın geldi ki, neye ugradıgımı anlayamadım. Bir testinin kulagını tutar
gibi kulagımı sıkıca tuttu.
• Zaten, ben ona bir testi gibi teslim olmusum. 0 bigane isterse doldurur. Testi, sucunun esiridir. Ondan nasıl
kaçabilir
• Sucunun canı isterse, taslar atar, testiyi kırar. Sahibi odur. Her sey onun elindedir. Fakat, ben onun testisi oldugum
için memnunum. Ben onun eliyle kınlmaktan sikayetçi degilim. Bilakis seviniyorum. Beni zevkle, sevkle yenı-den
yapmasından da memnunum.
• Testi, ırmagın içinde çalkalanmak, dalgalar yutmak, hevesiyle, binlerce canla, binlerce gönülle, iki kulagını da ırmaga
teslim etmistir.
1112. Rum da, Türk de kıyamete kadar senin sofranda yesinler, içsinler.
Müfte´ilün, Fa´ilat, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. V. 2244)
• Ben, senin gülen dudaklarına doymam, doyamam. 0 senin güler dudaklarına, dislerine binlerce aferin.
• Ey ogul, hiç kimse kendi canına doyar mı Sen, benim canımsın. Çünki senin canınla benim canım, birdir.
• Susuzum, içtikçe içiyorum, kanmıyorum. Benim ölümüm de sudandır, diriligim de sudandır. Sen suyunu devrettir,
döndür! Ben senin suyu döndürüsünün kuluyum, kölesiyim.
• Bana peskes çekiyorsun, armagan sunuyorsun. Sen armagan olarak bana kendini sun da, ben senin gömleginden
bas çıkarayım.
• Iki elim de yoruldu, isten güçten kaldı. Ama zaten ellerim benim degil, senindir. Senin nefesin, senin hikayen
olmadıkça, benim elim ne ise yarar
• Senin askın; "Ey dost!" dedi. "Bizim evimize gir de, hiçbir hırsız evimize girmeyi düsünmesin."
• Ben de ona dedim ki: "Ey ayagı ugurlu ask! ´Senin kapının bekçisi benden incinmesin.´ diye ben bu kapıya halka
olurum."
• Bu sözüme ask su cevabı verdi: "Bilirim, sen halka gibi kapının üstündesin, hem de gönlümün içindesin. Sen hem
dıstasın, hem içtesin. îki vatan da senin yerin yurdun, malın, mülkün."
• Sus artık, söyleme, yeter! Rum da, Türk de kıyamete kadar senin yesinler, içsinler.
1113. Seni dertlerle, belalarla imtihan edisim, seni sevmedigimden ötürü degildir; senin olgunlasman içindir.
Fa´ilatün, Mefa´îlün, Fa´ilatün, Mefa´îlün
(c. V. 2259)
• Çabuk ol, vefakarlık davulunu çal, çünkü senin bekledigin günler geldi. Erguvan çiçeklerin açıldı. Haydi sen de
erguvan renkli sarabı sun!
• Senin bagının tatlı üzümlerinden sıkıp sıra çıkaralım. Genç taze agaçlarından meyveler toplayıp, dagıtalım.
• Canı, aklı, lütuf ve kerem sofrasından kovma! Bir iki sinek, sofrasından ne yiyebilir Onların yemeleri ile sofrandan
ne eksilir
• Bütün insanların dünya mallarına karsı duydukları hırs, tama´, senin harmanından ancak bir arpa tanesi
degerindedir. Senin mana cihanına nispetle dünya ve ahiret iki küçük köyden ibaret!
• Günes, bütün gün ısık kılıcını çekip vursa, yine de senin kılıcının korkusundan erir, zerreden daha küçük bir hale
gelir, daha da görünmez olur.
• Göklerin canı senin arkanda, yere kapanıp yeri öpünce, yer kanatlanır ama, o, hangi kanatlarla senin göklerine
dogru uçabilir
• Kanadı kırılmıs bir halde ortada kalır. Kendisine senden armagan olarak bir kanat gelsin, uçsun diye bekler durur.
• Benim feryadım ne gece, ne de seher vaktinde sana ulasabildi. Senin gece bekçisinin korkusundan feryadlarım atesli
bir hale gelemedi.
• Halbuki bana vaatlerde bulunmustun, yeminler etmistin, sana dualar ederken, yalvarırken, yakarırken göklere
çıkmam için merdivenler gelmeyecek miydi
• 0 nergis gözlerle kuluna baktıgın zaman, onun canı mekan aleminden uça da, senin mekansızlık alemine varır.
• Sen de onu oksarsın da, "Ey kendini hüzünlere kaptıran! Bundan sonra ne gam çek, ne de elem! Çünkü gökler bile
senin coskunlugundan, feryadından costu, feryad etti." dersin.
• Sana merhamet etmede, oksamada anandan, babandan daha ileriyim. San; onlardan daha fazla acırım. Seni
belalarla, dertlerle imtihan edisim, seni sevmedigimden ötürü degildir. Senin olgunlasman, piskinlesmen içindir.
• Sana baglar, bahçeler, cennetler hazırlarım. Dertlerine deva veririm. Sana su sislerle, dumanlarla gökyüzünden daha
güzel, yepyeni bir gökyüzü hazırlarım.
• Ey güzelim, sana söylenecek sözlerin hepsini söyledim. Ama, sözün aslın söylemedim. Çünkü, senin sırrını, senin
kendi agzından duyup isitmeleri daha iyi olacak.
1114. Onun yüzünün güzelligi karsısında tövbem de, günahım da yandı gitti.
Müfte´ilün,Mefa´ilün,Müfte´ilün,Mefa´ilün
(c.V.2147)
•Seni böyle her an onun tarafına dogru çeken sey nedir; amber mi Hayır! mı Hayır! Beni çeken onun kokusudur,
onun kokusu!
• Çok kıymetli paha biçilmez bir zincir var. 0 bütün tövbelere düsmandır. Bana tövbeyi bozdurdu. Ben kim oluyorum
da tövbe ediyorum. Tas atan o, kırılan testi de onun testisi.
• 0, pek çok tövbeleri bozdurur. Böyle güzele karsı, insan nasıl tövbe edebilir Perdeler yırtmak, gönüller kapmak,
onun huyudur, onun huyudur.
• Tövbem onun içindir. Tövbeyi bozduran da onun sevgisidir. Onun yüzünün güzelligi karsısında, tövbem de, günahım
da yandı gitti.
• Akıl ve can agacının dalları yoktur. Ancak onun bagında bulunur. Ab-ı hayat suyu yoktur. Ancak onun ırmagında
bulunur.
• Ask da, sarapla neselenmek de ondandır. Her taraftan, her yerden onun askının sesi gelmededir.
• Kendini begenen kimse, kabak gibi büyür, yukarılara tırmanır. Ama insan, kendi varlıgından bosalmadıkça onun
kabagı (yani bası) irfanla dolmaz.
• Yere düsen, kısalan, uzayan gölge, gölgenin yerde sürünmesi, bir seyler arayıp durması, hep can günesinin
yüzündendir.
• Aslında, gölge de odur, nur da. Derlenip toplanan, uzayıp giden de odur. Nur, onun yüzünün aksindendir. Gölge de
onun saçlarındandır.
• Ey can günesi, ey can ay´ı! Açıkça perdeleri yırt da, gökler de yedi kat per-desini yırtsın.
• Ey varlıgına karsı benim de, benligin de, senligin de yok olup gittigi güzel! Benim koynum da, varlıgım da, senden
baska ne varsa, onların hepsi bana perdedir.
1115. Ruhanî doguslarda ana rahmi olur mu
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V. 2207)
• Askın özündeki Islam sivesi, islamî yasayıs tarzı nerede Askı, islamî sekilde yasamanın zorluklarını açıklayacak bilgi
sahibi nerede
• Kendi gönlündeki miske asık olan, yani kendinde bulunan güzelden haber olan ars ceylanının yeme bakması, yani
dünyanın maddî güzellerine bakması beklenir mi 0 tuzagın etrafında dönüp dolasacak ceylan nerede
• Ayrılık zamanında her gün insana bir sene gibi uzun gelir. Ama, ayrılık geride bırakılınca gece de nedir Gündüz de
nedir
• Canlı varlıklar, erkeklerle disilerin bulusmalarından olurlar ve ana rahminden dogarlar. Fakat ruhanî doguslarda ana
rahmi olur mu
• Ey sakî; akıl basta iken, askı bulmanın imkanı yok. Ask kadehinin kokusu beni kararsız bir hale getirdi. Karar
nerede Huzur nerede
• Hac´da ihramın giyilmesinin manası varlık, benlik elbisesini kendinden sıyırıp atmaktır ama, ihramın bu sartını
yasayan, benlikten, varlıktan kurtulan hacı nerede
• Varlıgını atınca, benlikten kurtulunca, gel de sen ruh içinde ruhu gör! Çok çok canlar, hepsi de tek olmus. Ayrı ayrı
bedenlerde yasayan canlar birlesmis. Yıldızlar nerede
• Dereler halinde denize dogru kosup duran, bütün susamıs canlar, denize kavustukları zaman, denizde yok olurlar, bu
hakîkati bilen tek varlık nerede
• Uzak, yakın mesafeler, köyler, sehirler, iklimler, memleketler, çesit çesit diller konusan, çesit çesit renkte olan, çesit
çesit dinler tasıyan insanların hepsi de bu tarafta; denizin öte tarafında ne sehir var, ne iklim, ne de memleketler, insanlar
var.
• Bu beden eliyle ne yazarsa mutlaka onu kalemle yazar. Fakat canın kendisine yazdıgı yazıda kalem bulunur mu
Kalemler nerede
• Insanın aklı da, fıkri de, ondan ayrı düstügü için, sogumasından ileri gelir. fakat insan, ask sarabı ile kırısınca, ne akıl
kalır, ne fikir.
• Evet, ask sarabı ile kendinden geçiste bir baska çesit akıl vardır. Fakat gönlü "yanık bıir kisinin aklı nerede, korkulu
ve karısık rüyalara dalmıs akıl nerede
• Kus, kafeste kaldıgı müddetçe bir baskasının emri altındadır. Kafes kırılıp da kus uçunca, ona verilecek emirler
nerededir
• Akıl basta iken, nefis suçlar isler. Fakat aklın da aklı gelince, nefsin suçları nerede kalır
• Beden, bedene temas edince, insan, hamama gitmek zorunda kalır, fakat ruhların birlesmesinde hamama ihtiyaç
yoktur.
• Asıgın yüzüne vurulursa, bu vurulus onun canına huzur verir. Onun basına gelen bela, zahmet, mesakkat ona
lütuftan, ihsandan baska bir sey degildir.
1116. Canlar Kabesi, tasla, kerpiçle degil, nurla yapılmıstır.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V. 2205)
• Asıklarda uyku olur mu Öyle oldugu halde, ben dün gece uyudum ve bir rüya gördüm. Rüyamda kendimi Kabe´nin
içinde gördüm. "Kabe´nin içinde oldugum halde, mihrap nerede " diye arayıp duruyordum.
• Karanlık bir gecede, sen Mekke´de bulunan, bildigimiz Kabe´ye gidince; "Mum nerede Ay ısıgı nerede " diye sorar
durursun. Ama canlar Kabe´sinın muma, ay ısıgına ihtiyacı yoktur.
• Canlar Kabesi tasla, kerpiçle degil, nurla yapılmıstır. Onun parıltısından canın da nurlanır, bütün dünya da nurlar
içinde kalır. Fakat, o nura tahammül edebilecek can nerede
• Canlar dergahı, bastanbasa nurdan ibarettir. Canlar dergahı kilimle, halı ile degil, akılla, bilgi ile dösenmistir. Orada
bulunan sufîler, bassız ve ayaksızdırlar. Bu yüzden o dergahta ayak patırtısı, nalın tıkırtısı duyulmaz.
• Ey bahtiyar kisi, senin içinde, gizli bir tacın, gizli bir tahtın var. Sen pek büyük bir sultansın. Dünyanın en büyük, en
güçlü sultanlarından daha büyüksün, daha güçlüsün.
• Ey gönül kusu! Onun güzelliginin bahçesinde uç! Orası emin bir yerdir Orada ne tuzak vardır, ne de sapan tası!
• Senin fanî bedeninin içinde sana hediye edilmis, gizli bir define var Kullana çok hediyeler veren, çok ihsanlarda
bulunan, o essiz, azîz varlıgın sana bagısladıgı defineyi canında ara!
• Su balçık bedenden kurtulunca, hemen o gönül bagına girersin. Orada hosa giden oyunlar, eglenceler var.
• Verimsiz, susuz beden topragını bırakıp gidince, topragı pek verimli olar can bostanına varırsın, orada çesmeler
akmada, güller, reyhanlar bitmededir.
• Orada, bedenle ilgili olmayan, binlerce güzellikler görürsün, öyle oldugu halde neden; "Kapılar açan Allah´ın cemali
nerede " deyip duruyorsun.
• Ey gafil kisi! Basına belalar gelince, eziyete, mihnete düsünce, çabucak onun kapısını bulup çalıyorsun; sıkıntılar
geçince; "0 nerede Onun dergahının kapısı nerededir " diyorsun.
• Uyanık ol da, vuslat dalgası seni kapsın. 0 dalgayı kaybedersen; "Nerede sebepler alemi " deyip durursun.
1117. Yaradanla yaratılanın bulusmaları çok sasılacak bir bulusmadır.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün,
(c. V. 2290)
• Dün gece, kuluna verdigin söz ne oldu Senin söz verisin, sözünden dönüsün ve güzelliginin, her üçü de yasasın, var
olsun.
• Cihanı bir bakısı, bir gülüsü ile kendine meftun eden padisahlar padisahının sözünde durmayısından, ahdini
bozmasından ne kaygısı olur
• Ey gönül! Ne istiyorsan iste, lütuflar, ihsanlar hazır, padisah burada. 0 ay yüzlü; "Haydi, git de, gelecek sene gel!"
demez.
• Padisahın canına yemin ederim ki; O´nun ihsanı pesindir, ben ondan yarın vadesini duymadım. Gökyüzünde parıl
parıl parlayan ayın aydınlık vermeyi unuttugunu hiç duydun mu
• Nerede o yardımlar, lütuflar; nerede o hikayeler; ne oldu o açıslar, nerede açan
• Hepsi de bizde, hepsi de bizimle beraber; biz de kim oluyoruz Zaten bastan ayaga kadar hepsi biziz. Bir ata sözü
var: "Dünyada arayan muhakkak bulur."
• Biz, dedim, aslında biz var mıyız Biz O´nun ayagının altında öldük. Hayır, yanlıs söyledim, O´nun askı ile dirilen, hiç
ölür mü
• Padisahın hayali, salına salına yürüdü. Kerpiç de çatladı, tas da. Kuru agaç bile gülmeye basladı. Kısır kart kadın
gebe kaldı, dogurdu.
• Padisahın hayali böyle olunca, artık onun cemalini gör ki, nasıl olur. Hayali, cemalini bize hayalimizde gösterendir.
• Hayali bir mana günesinin nurudur. Canımıza düsmüs, aksetmistir. Cemali, sanki dördüncü kat gökte, parıl parıl
parlayan günesin kursudur.
• Yemekteki tuzu, yalnız o yemegi yiyen, agzına alıp çigneyen kisi bilir.
• Sevgili ile asık neye benzerler Ezelde tanınan sasılacak bir tanıdık ile ondan ayrı düsmüs bir gafil kisinin
bulusmalarıdır. Helalayanla helalananın (=Yaratan ile yaratılanın) bulusmaları, zaten çok sasılacak bir bulusmadır.
1118. Senin hayalinden baska nerede sana es bulunabilir
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün,
(c. V. 2289)
• Önüne bir ayna koymussun, hep kendine bakıp duruyorsun. Çünkü sani benzeyen bir baska güzel yoktur. Sen´in
aynada görülen hayalinden baska esin yoktur.
• Ben, Sen´in yüzünün hayalinden baska, nerede sana erisebilir, nerede Sen´i bulabilirim Çünkü, gönlün de, canın da
gözünde görecek güç var ama görülecek yer yoktur.
• Sen, her yerden, her seyden münezzehsin. Hem de her yerdesin. Her yerde hazırsın, her seyi görüyorsun. Neliksiz,
niteliksiz olusunun delili, hem yalnızsın hem de her yerde apaçık görünmedesin.
• Sana karsı Sen bir olarak bilinmedesin. Kendime göre ise, isimlerinin tecellisi geregi, Sen´i her yerde müsahede
etmedeyim. Sen´in tarafından sana ulasmak var, kavusmak var. Benim yönümde ise, ayrılık vardır, ayrılık.
1119. Oruç ayı geldi.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. V. 2344)
• Oruç ayı geldi. Hepinize kutlu olsun. Ey oruca yol arkadası olan, dost olar kisi! Yolun ugurlu olsun, hos olsun.
• Ben ayı görmek için dama çıkmıstım. Çünkü candan, gönülden orucu özlemistim, onu hasretle bekliyordum.
• Aya bakayım derken basımdan külahım düstü. Mübarek oruç padisahı benim aklımı basımdan aldı. Beni mest etti.
•Ey Müslümanlar! Ona gönül verdigimden beri ben zaten mest olmusum Aklım basımda degil. Ah, orucun ne de hos
bahtı varmıs, ne de güzel devleti varmıs, hali varmıs.
• Bu oruç ayında gizlenmis essiz bir ay var. Hem de Türk gibi oruç çadırında gizlenmis.
• Bu mübarek ayda, oruç harman yerine sıkıntısız, neseli gelen kisi, o güzeller güzeli aya yol bulur.
• Sıhhatli, atlasa benzeyen yüzünü kim sarartırsa, o orucun ipekli elbisesini giyer.
• Bu ayda dualar kabul olur. Oruçlunun ahı gökleri deler, geçer.
• Oruç kuyusunda sabr eden kisi, Yusuf gibi ask Mısır´ında sultan olur.
• Ey sahura kalkan, sahur yemegi yiyen kisi! Az konus, hatta sus! Sus da orucu anlayanlar, oruçtan söz etsinler.
• Gel ey Semseddin, ey Tebriz sehrinin avundugu büyük insan! Oruç askerinin bas kumandanı sensin.
1120. Kuyumcu Selahaddin hazretlerinin vefatı münasebetiyle söyledigi mersiye
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilün
(c. V. 2364)
• Ey ayrılıgı ile göklerin, yerlerin agladıgı sevgili! Ayrılıgın yüzünden gönül kanlar içinde kalmıs, akıl ile can da
aglasıyorlar.
• Dünyada senin yerini tutacak hiç kimse yoktur. Bu sebepledir ki, senin mateminde hem bu dünya, hem de öteki
dünya aglamadadır.
• Cebrail ile diger meleklerin kanatlarını mosmor olmus, bütün peygamberler, bütün velîler senin ölümün için gözyası
dökmekteler.
• Bu matem içinde öyle bir hale geldim ki, söz söylemeye kudretim kalmadı Yoksa, aglamanın ne oldugunu ben aleme
gösterirdim. Aglamada, feryad etrnede örnek olurdum.
• Sen bu dünya evinden gidince, devlet, saadet tavanı yıkıldı. Ayrılıkla, ölümle imtihan edilenlere, mutluluk dahi
aglamaya basladı.
• Ey azîz varlık; hakîkatte sen, bir kisi halinde görünen, yüzlerce alemdin Dün gece, senin için o alemin de, bu alemin
de agladıklarını gördüm.
• Sen gözden uzak düsünce, göz de senin arkana takıldı, gitti. Böylece can gözsüz kaldı da, kanlar saçmaya basladı.
• Aglamamı isteseydin; sana, yagmur gibi gözyasları dökerdim fakat, gönlümün, kanlar saçarak böyle gizlice aglaması
daha iyi.
• Senin için aglamak degil, ayrılıgınla tulumlar dolusu yas dökmek, her ar kanlarla erimek, her nefes feryad etmek
gerek.
• Yazık, yazık, yazık ki, her seyi açıkça gören, nur ve imanla dolu olan gözlere, bu fanî gözler aglamaktadır.
• Ey sah Selahaddin! Ey hızlı uçan devlet kusu! Yaydan ok gibi fırladın gittin, Simdi yay da senin için aglamadadır.
• Selahaddin gibi üstün bir varlıga aglamayı kimse beceremez. 0 aglamanın ne oldugunu, insanlara aglamasını bilen
bilir. Herkes o aglamayı ne bilsin.
1121. Bu gece yarısı gelen kimdir
Mef´ulü, Mefa´ilü, Mefa´ilü, Fe´ulün
(c. V. 2336)
• Bu gece yarısı, böyle ay ısıgı gibi nurlar saçarak gelen kimdir Bildim, bildim, bu ask peygamberidir, mihraptan
çıkageldi.
• Ask peygamberi, bir mes´ale getirmis de uykuyu ateslere vermis, yakmıs yok etmis. Bu nerelerden gelmis Bunu kim
göndermis 0, hiç uyumayan, uyku nedir bilmeyen padisahlar padisahının yanından gelmis.
• Bu sehre, bu velveleyi, bu gürültüyü salan kimdir 0, dervisin harmanına sel gibi gelip çatmıs.
• Kainatta, varlık aleminde, ondan baska kimse bulunmayan, tek olan, essiz olan kimdir; söyleyin! Bir padisah ki,
kalkmıs, gece yarısı degersiz bir kulunun yanına, bir kapıcının kapısına gelmis.
• Kimdir bu ki yarattıklarına bir kerem sofrası açmıs, herkesi yediriyor, içiriyor. Gülerek dostları davete gelmis.
• Onun büyüklüklügü, onun kudreti karsısında, bütün gönüller tirtir titremede. bütün canlar sabırsız. 0 korkunun
titreyisinin bir zerresi de cıvaya düsmüs de titreyip duruyor.
• Kullarına gösterdigi yumusaklık, o lütuf var ya; iste o yumusaklıktan, o lutuftan bir parçacıgı da, sincap postuna
nasip olmus.
• Askın getirdigi üzüntüler, gözyasları, feryadlar; iniltilerden ıslak bir nagme de su dolabına verilmis de bu yüzden
aglayarak, inleyerek dönüp duruyor.
• Askın koltugu altında bir deste anahtar var. 0 bu anahtarlarla, açılmayan bütün kapıları açmaya gelmis.
122. Ey gönül! Sen gördüklerinden mi mest oldun, yoksa görmediklerinden mi
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´ilün
(c. V. 2406)
• Ey seher rüzgarı gibi sabah vaktinin zevkini gören, o anlardaki ilahî tecellîlerin manasını sezen gönül! Sen
gördüklerinden mi mest oldun, yoksa görmediklerin mi Gördüklerin mi göremediklerin mi seni senden aldı
• Bazen hayret, saskınlık denizine dalmadasın, kendinden geçip gitmedesin bazen tecellî dagının etegine kosuyor,
ugrasıyor; orada hakîkat cevheri, ask kehribarı görüyorsun.
• Sen, gözden de gönülden de ötelere gitmissin, sana yüzlerce pencere açılmıs. Sen gökten de, yerden de dısarı
çıkmıssın, uçup gitmissin de yüzlerce gökyüzü görmüssün!
• Denize öyle bir coskunluk düsmüs, öyle bir sis çökmüs ki, onu seyretmedeki lezzet yüzünden, bas bütün göz
kesilmis.
• Ask sebebiyle gözden cosup dalga dalga akan yaslar denize karısmıs da ne sasılacak sey, ne sasılacak sey!
Gözyasları da, deniz de bir derya olmus, yahut da deniz bir göz haline gelmis.
• Iki dünya da, onun gözünde bir horozun önüne konmus bir yem tanesi gibidir. Zaten gerçegi, ululugu görmüs
tertemiz göz de böyle olur.
• Birlik aleminde, isteyen (talip) ile, istenen(matlup)in sıfatlarını ayrı gören kisi, ne isteyendir, ne de istenen.
• Allah´ı kim tanır, bilir "La"dan, inkardan kurtulan kimse! "´La´dan, inkardan kim kurtulmustur " diye sorana de ki;
"Belalara düsmüs asık."
• Hz. Bayezid-i Bestamî´nin "Cübbemin içinde Allah´tan baska kimse yok!" sözünün gerçek manasını Hakk asıgı bilmis,
anlamıstır da, o cübbeyi basit, degersiz bir kaftan olarak görmüs, onu büsbütün üstünden atmak, hakîkî varlıgı ile
görünmek istemistir.
1
1123. Ask baharı geldi, can bahçesine gel de seyret!
Mef´ulü, Fa´ilat, Mefa´îlü,Fa´ilat
(c. V. 2400)
• Bahçeye gel de güle bak! Lütfetti, kerem buyurdu, alçak gönüllülük gösterdi, dikenin yanına geldi. Sevgili geldigi için
de gönül naza, edaya basladı, açılıp saçıldı.
• Ay´ı seyret, etegini çekerek, nazlı nazlı ötelerden, nurlar aleminden çıkageldi, karanlık geceye konuk oldu.
• Bir de günese bak. Yıldızların padisahı oldugu halde çamasırları ıslak kalan üzgün çamasırcılardan özür dilemek için
bulutların arkasından çıkageldi.
• Bu ask, ruh gibi, yeryüzüne ötelerden gelmis bir gariptir. Oda, Hz. Mustafa gibi, kafirleri imana getirmek için gurbete
düstü. Su toprak yurda geldi, kondu.
• 0 güzellik ilkbaharı, bizim kurumus, perisan olmus agaçlarımızı yesertmek onları diriltmek için lutuflarda bulunmaya,
bagıslar saçmaya geldi.
• Bahar gizlidir, görünmez ama, yaptıgı islere bak! Bag, bahçe onun yüzünden dirildi, onun yüzünden gelisti, yeserdi,
güzellesti.
• Can bahçesine ask baharı geldi, yerlesti. Sen de can bahçesine gel de yaptıklarını seyret! Dallara, yapraklara
dikkatle bak! Hepsi bir seyler söylüyorlar, baharın geldigini bildiriyorlar.
• Onlar neler söylüyorlar, neler bildiriyorlar "Kıyamet koptu." diyorlar. "Bahçenin uluları, tekrar dirildi." diyorlar.
1124. Ey gönül, çesit çesit perdelerden çık, sıyrıl!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´ilün
(c. V. 2414)
• Gözüne perde kesilen lokmadan çok yeme, yoksa, gidecek yere gidemezsin, evini kaybedersin.
• Yasamanı o lokmaya baglı sanırsın, ama aslında çok yedigin lokma, can gözüne kıl, bas gözüne perde kesilir.
• Su dünya çayırlıgında pek fazla bayılıp gezme! "Neden gezmeyecekmisim " de deme! Bu fazla dolasmalar da can
gözüne perdedir.
• Beden tılsımı her zehri bal gibi, seker gibi gösteriyor. 0, kendini perde arkasında gizleyen bir gelindir. Aslında senin
gerçegi görmene bir perde olmustur.
• Fazla lokmadan elini çekersen, daha fazla hayaller belirir gelir. Daha fazla hayallere dalarsın. Fakat hayallerden
bazıları safa kapısına perde olur.
• Aslında tabiattan gelen hayal, ruh hayalinin yüzünü örter. 0 zaman akıl "Bu cana canlar katan bir perdedir." diye
haykırır.
• Ey gönül! Sen, çesit çesit, renk renk olan perdelerden çık, sıyrıl, aklını basın; al da; perdeler seni gerçek dosttan
ayırmasın.
1125. Askı inkar edene inkisar
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. V. 2377)
• Allah´ım! Ona cefacı bir sevgili ver! Onu isveli, serkes, merhametsiz bir güzele düsür!
• Düsür de biz asıkların gecelerinin nasıl geçtigini bilsin, anlasın. Ona ask gamı ver, ask ver, hem de çok çok ask ver!
• Bir kaç gün sen onu hasta et de hastalık neymis, denesin, sonra onu düzenci bir hekime düsür!
• Onu çöllere sür, susuzluktan dudakları, dili kurusun! Sonra onu tas yürekli bir sakîye satastır.
• Yolunu kaybettir, sehre varan yollardan uzaklarda kalsın! Sonra onu, bosuna , egri bir kılavuza rastlat!
1126. Ruhun köskü!
Müfte´ilün, Fa´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilün
(c. V. 3024)
• Su tenimiz ruhumuzun bir kösküdür. Orası bir tepe, bir yıkık yer degildir. Ruhumuz, bizim biricik dostumuz,
yarimizdir. 0, bize hiç bir zaman yabancı olmaz.
• Gönül yolu, korkunç bir çölden geçer. Yürekli bir er, Rüstem gibi yigit olmayan bir kisi oraya nasıl varabilir Oraya
varacak kisi, bir pehlivan gibi hasmını yere vuran, çesitli gıdalarla bedenini besleyen, kuvvetli, güçlü kisi degildir.
• Oraya varacak kisi, nefsini yenen, kendi benligini yıkıp alt eden; dünya asıgı degil, Allah asıgı olan kisidir.
• Böyle bir kisinin bedeni mezara girince, mezarın topragı ile örtülünce, o bedenden tohum nasıl bas verir, yücelirse,
tıpkı onun gibi Hakk tarafından kabul edilis agacı yükselir, boy atar.
• Nurlu bir gönül ehlinden baska, o nura asık olan kimdir Ask mumu, pervanenin gönlünden baska neyi yakar
1127. Allah´ım! Sen, hem mekandan münezzehsin, hem de her yerde hazır ve nazırsın.
Müfte´ilün. Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. V. 2889)
• Allah´ım! Yarattıgın her varlık, her sey, her zerre senin san´atını, yaratma gücünü, kuvvetini, kudretini gösteren birer
ayna. Sanki, daimsî önüne bir ayna koymadasın. Bu bir gerçek ki, essizsin, benzerin yok. Aynadakinden baska sana bir es
de yoktur.
• Allah´ım; aynalara, yarattıgın eserlere, aksettirdigin güzelligine nasıl erisebilirim Gönülde, canda, gözde görecek
güç var ama, mekandan münezzeh oldugun için, görülecek yer yok.
• Ne sasılacak seydir ki, sen hem mekandan münezzehsin, hem de her yerde hazır ve nazırsın. Kemiyetsiz, keyfiyetsiz
(neliksiz, niteliksiz) olusunun delili hem yalnız sende, hem de her yerde apaçık görünmendir.
• Allah´ım; sana karsı muvahhidim, vahdet ehlindenim. Seni "bir" bilmedeyim, kendime göre ise, mübarek isim ve
sıfatlarının tecellîsi ile kesrete düsmüsüm. Çokluga kapılmısım. Bana senin tarafından gelen lütuflar, ihsanlar var. sana
kavusma, bulusma var. Benim yönümdense ayrılık var, senden ayrı düsme var.
1128. Kendini ask atesine at."
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(6brahim Hakkı Dîvanı, s. 166)
• Ey gönül! Eger sen, sevgiliyi istiyorsan; kendinden kurtul, kendine yabancı ol! Pervane gibi sevgide vefalı ol!
Bedenini, canını düsünme; ask alevinin içine kendine at!
• Tamamıyla yüzünü Hakk´a çevir, Hakk´a yönel! Gerçek asktan bahset, aklını yorma, onun boynuna halka geçir, onu
serbest bırakma da, bizim gibi mest ol,divane ol!
• Eger ölümsüzlügü istiyorsan; kendinden geç, yok ol; Allah adamı ol! Nefsanî arzuların kölesi olma da, bu ask
deryasında inci tanesi kesil!
• Bir olmak; kesretten kurtulup vahdete gelmek, tevhîde ulasmaktır. Bu dünyada ne bekliyorsun Eger sen bizden
isen, bizim mezhebimizde isen ask meyhanesinin kösesine gel!
52-Bu siir, yazma bir mecmuadan alındı. Ibrahim Hakkı Erzurumî hazretleri de bu siiri manzum tercüme etmistir.
• "Biz onları temiz sarapla doyurduk." ayetinin sırrına eren kisi, hem evveldir, hem ahirdir, hem sakîdir, hem de
kadehtir.
• Ibrahim Edhem hazretleri gibi ol; alemin mülkünden, tacından tahtından kendini kurtar. Ask yoluna basını koy,
Hakk´tan gafil olma, ondan ilgisiz kalma!
• Kalenderler gibi o dilberin vuslat kadehinden sarap içiyorsun. Sekle, görünüse bakma, küfür de, din de bir süsten,
bir nakıstan ibarettir. Sen imanın özüne baglan, masal arama, taklitle yasama!
1129. Beden, dün balçıktan meydana gelmis bir gölge varlık, ben ezelden gelmis bir ölümsüzüm.
Müfte´ilün, Fa´ilat, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. VI.3012)
• Ey merhametsiz, demir yürekli sevgili! Meger senin o demir yüregin, üstü cilalanmıs bir aynaymıs. Halbuki, ayna,
benim canımın çok eski bir dostu, çok yakın bir arkadasıdır.
• Ben aynayı çok seviyorum. Bu yüzden de ona sık sık bakıyorum. Ona baktıgım zaman hayalen onun içine düsüyor,
gönlüne giriyorum. Ayna da benim gönlüme giriyor. Beden de kim oluyor Çünkü ben beden degilim ki, ben baskayım,
beden de baska! Beden dün, evvelki gün meydana gelmis bir gölge varlık, ben ezelden gelmis bir ölümsüzüm.
• Sen bedene, bu gölge varlıga bakma, o bir görünüsten, balçıktan yapılmıs bir sekilden ibarettir. Sen, ezelden gelmis
ölümsüz bir varlıksın. Bazen padisah, kendini göstermemek için, kıyafetini degistirir, kaba, yün bir hırka giyer.53
53 Mevlana, Dîvan-ı Kebîr´in 1576 numaralı gazelinde söyle buyurur:
"Su bedenimiz, su insan seklinde görünen maddî varlıgımız, bizim gerçek varlıgımızın perdesi, yüz örtüsüdür. Aslında
biz, bütün secde edenlerin kıblesiyiz."
• Aklını basına al da, gönlünü tamamıyla ölümsüz bir dilbere ver, ver de gönlün, dünya malı kazancına, hasede, kine
düsmesin, mahvolup gitmesin.
• Hiddet, sehvet, söhret gibi manevî kirlerden arınmıs, güzel, tertemiz bir hale gelmis ve durmadan ilahî askı arayan
gönlün önünde, Tür Dagı bile aska gelir, paramparça olur, yerlere serilir, ayaklarının altına dösenir.
• Ilahî ask serbetine susamıssın. Fakat dünya hayatının mihnetleri, sıkıntıları seni yaralıyor, hasta ediyor. Sen, bu
gurbette (=dünyada) çesitli ihtiyaçlar, istekler içinde çırpınırken huzuru, tam inancı bulamazsın.
• Insanın aklı sekere benzer, bedeni ise seker kamısı gibidir. Manalar saraptır harfler ise sarap küpü! 54
54 Balçıktan yaratılmıs olan bedenimizde ilahî emanet olan ruh bulundugu için, onun etkisiyle düsünürüz, duygulanır,
hayaller kurarız. Mevlana, bu beyitte aklı sekere, bedeni de seker kamısına benzetmis. Bir kitabı elimize alıp okumak
istedigimiz zaman, gözlerimiz, harfler üzerinde dolasmaya baslar. Harfler nedir Kargacık burgacık bir takım sekiller,
çizgilerdir. Bunların birlesmesinden meydana gelen kelimeler, manalı sözlerdir. Kitaptaki kelimeler arasında sanki o harfleri
yazanın duyguları, fikirleri gizlenmistir. Harfler vasıtasıyla biz o fikirlerin, duyguların zevkine vardıgımız zaman, sanki,
(harfler küpünden) manevî saraplar içmis gibi olunuz.
• Eger gelin güzel degilse, boynuna taktıgı gerdanlıkla, parmaklarına geçirdigi yüzüklerle, bilegindeki bileziklerle,
atlastan yapılmıs, yahut altın islemeli elbiselerle göze hos görünmez. Gönüller, güzeller arar, çirkinlerden hoslanmazlar.
• Sen, mademki bu dünyadan vazgeçip can meyhanesine gitmiyorsun. Sen, evde otur da, manevî ve ruhanî zevkler
veren sarap yerine tarhana çorbası iç!
• Aklını basına al da, beden evini kirliliklerden, günahlardan temizle, orasını hos bir bag, bir gül bahçesi yap! Gönlünü
de bir mabed, bir Cuma mescidi haline getir!
• Bu hale gelmis kisiye her nefeste ruhanî, gönül alıcı bir güzel kendini gösterir. Varlıklara, Allah´ın yarattıgı her seye,
her hadiseye vahdet (=birlik) gözüyle bakarız. Hakk asıgına her an bir peri kızı, bir güzel gelir. Ona altın bir tabak içinde
badem helvası sunar.
1130. Burada gizli birisi var, kendini yalnız sanma!
Müstefilün, Fe-ulün, Müstefilün, Fe´ulün
(c. V. 2388)
• Burada gizli birisi var. Benim etegimi tutmus, kendisini geriye çekmis, göstermiyor. Perçemimden tutmus, beni çekip
duruyor.
• Burada gizli birisi var. Can gibi, candan da güzel, bana bir bag göstermis, benim evimi barkımı zabtetmis.
• Burada gizli birisi var. Gönüldeki hayal gibi gizli. Fakat yüzünün nuru, bütün varlıgımı kaplamıs.
• Burada gizli birisi var. Seker kamısındaki seker gibi gizli, tatlı mı tatlı bir sekerci, benim dükkanımı elimden almıs.
• Onunla gülsuyu ve seker gibi karısmısım. Ben onun huyunu almısım, o benim varlıgımı elde etmis.
• Dünya güzellerinin gözümde yeri yok! Dikkat et de bak; onun güzel hayali, benim kirpiklerime sinmis.
• Ben hasta asık, alemin etrafında dönüp dolastım. Kimseden bir derman görmedim. Sonunda onun derdini buldum.
Baktım ki, onun derdi, benim dermanımı da elimden almıs.
• Senin de gönlün yanmıs yakılmıs ise, buyruguma uyar da derdin etrafında döner dolasırsan elbet dermanını
bulursun.
1131. Yüzlerce çesit nimetler harmanı sana armagan edilmis, sen bir tane için didinirsin.
Mef´ülü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ulün
(c. V. 2332)
• Ey bütün varlık aleminden seçtigimiz güzel! Sen, bizi bırakmıssın da kendine yönelmissin, kendine bakmaktasın.
Kendini seyretmedesin.
• Bu davranısından ötürü, sen utanmıyor musun Çünkü senin aynan biziz însanı egri gösteren aynaya bakılmaz ki...
• Ey kendinden haberi olmayan! Gönlünün aksi, canların yanaklarına düstü de, orada güller açıldı, gül bahçeleri
meydana geldi.
• Yüzlerce ruh sana gönlünü vermis, senin kulun, kölen olmus; sense bir cariye gibi her an süslenerek müsteri bulmak
için esir pazarına kosuyorsun.
• Sen dünya islerine dalmıssın, ihtiyaçların, isteklerin, elde edemediklerinin üzüntüsü içinde ay gibi iki büklüm
olmussun. Halbuki, gökyüzünde senin üstünlügünün, güzelliginin nesesiyle dügünler oluyor, gök halkı bayram yapıyor.
• Yüzlerce çesit nimetler harmanı sana armagan edilmisken, sen bir tek tane için bu ihtiyaç tuzagına düsmüssün.
• Ey "ask" sözünü duymus olan kimse; adını duydugun askı gör! îsitmek nerede Görünmek nerede
1132. Ask köyünün sınırında kesik baslar görürsen ürkme!
Mef´ulü, Mefa´ilün,Fe´ulün
(c. V. 2350)
• Ay ve yıldızlar ordusu gelince, günes, onlara karsı koyamadı. Bir atlı gibi kaçtı, dagların arkasında kayboldu.
• Gündüzlerden de, gecelerden de ötelerde bulunan o mana ay´ını görecek bir göz var mıdır
• Minareyi göremeyen bir göz, minarenin üstündeki kusu görebilir mi
• Gönül bulutu, o manevî ay´ın askı ile bazen toplanıyor, bir araya geliyor. Bazen, parça parça oluyor, dagılıyor.
• Askın gönle dogunca, dünyaya karsı duyulan hırs ölür gider. Dünyada yapılacak binlerce isin varken avare olursun,
issiz güçsüz kalırsın.
• Ask köyü sınırında kesik baslar görürsen, korkup kaçma, köyün içine gir de dikkatle bak; gör ki; öldürülenler ikinci
defa dirilmislerdir, çünkü asıklar ölümsüz.
1133. Sevgilim! Sensiz yasayısın bir tadı yoktur.
Mef´ülü, Mefa´ilün, Fe´ülün
(c. V. 2348)
• Kızan kızgınlıkla, kinle yemin eden sevgiliden feryadlar olsun.
• Bizi de, evi de birbirimize düsürdü, birbirimize kattı. Sonra hamal tuttu, varımızı yogumuzu aldı götürdü, bizi yoksul
bıraktı.
• Gönle kocaman bir kilit vurdu gitti. Anahtarı da beraber götürdü.
• Sevgilim! Sensiz yasayısın bir tadı yoktur, acıdır. Sensiz zevk çeragı yanmaz.
• Sensiz sarap saflıgını kaybeder, tortulasır. Sensiz sema´ların da zevki yoktur.
• Ey kırmızı yanaklar, ey beyaz ten! Sensiz kaldım da sarardım soldum. Gecem sensiz kapkaranlık oldu.
• Ey askı perdeler yırtıp atan sevgili! Ne olur, perdeden bir an için olsun basını dısarı çıkar da o güzel yüzünü bize
göster!
1134. Gökyüzü feryaddarı bunaldı da, seher vaktinde gök kapılarını açtılar.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. V. 2339)
• Ey Hakk yolunu sasıranlar, yanlıs yola düsenler! Padisahlar padisahı sizi geriye, dogru yola çagırmaktadır.
• Padisahlar padisahı; "Siz bizimsiniz." diyor. Haydi, ey ask yolunun çavusları; kapımıza geliniz!
• Zaten diri olan, daima kainatı idare eden Allah´ın dergahına geliniz. Seher vakitlerinde o kapıya bas vurmak, dua
etmek pek hostur.
• Kadîm olan, evveline evvel olmayan Allah´ın dogru yol ipine sanlın!
• Hz. Yusuf gibi kuyudan, zindandan çıkın; Mısır´ın azîzi ile beraber olun!
• Ey gönül; vakit gecikti, eve dön! Çünkü, o essiz, o güzel varlık gece vakti ansızın çadıra gelir.
• Sakî sarap sunmak için hazırlandı. Gönlün istedigi, o güzel ise, sevgiden mest olmus, kendinden geçmis.
• Görmez misin Demir kırıntısı, sonunda mıknatısa dogru kosar. Süphe yok ki, saman çöpü de kehribara dogru uçar.
• Gökyüzü feryaddan, ah´dan bunaldı da seher vaktinde gök kapılarını açtılar.
• Ey dostum! Gölge gibi secdeler ederek gel ki, o ay minbere çıktı.
• Gerçi görünüste o bir surete bürünmüstür. Fakat benzerlerinden, ömeklerinden o münezzehtir.
• Can hazînesi gibi, evin kösesine geldi. Çulha gibi çevresini dokuyup durmada.
• Sus da, sana pervasızca, korkmadan bazı sözler söyleyeyim. Fakat bunların manasını benden sorma.
1135. Senin rüzgarın gönül bahçesinin agaçlarını oynatmada.
Mefulü, Mefa´îlün, Mef´ülu, Mefa-îlün
(c. V. 2314)
• Ey yüzü yüzümü ay gibi parlatan sevgili! Senin gözün, senin bakısın bedenimin bütün cüz´lerini görüs, anlayıs sahibi
yaptı.
• Senin rüzgarın, gönül bahçesinin agaçlarını oynatmada, adını andıgım zaman, agzım sekerle, ballarla dolmadadır.
• Ey benim agacımı, dallarımı yapraklarla, meyvelerle dolduran! Bilir misin, benim agacım neden oynuyor
• Yapraklarla, meyvelerle doldugundan ötürü nazlanmıyor, oynamıyor. Senin sevgin benim gönül agacımın sabrını,
kararını alt üst ettigi için oynayıp durmadadır.
1136. Akıl, askın korkusundan sasırmıs, evden eve kaçıyor.
Mefülü, Mefa´îlü, Mef´ulü, Fe´ulün
(c. V. 2335)
• Rindlerin hepsi de Deyr-i Mugane´de toplanmıslar. Sen, o tek olan pîre er büyük kadehi sun! 55
55 Deyr-i Mugane: Mug´ların manastın, mecazi olarak hakîkat meyhanesi manasına gelir.
• Kanlar döken ask, belki kapıyı da, damı da ele geçirmis. Akıl ise sasırmıs, askın korkusundan o da evden eve
kaçmaya çalısıyor.
• 0 essiz güzeller sahı yüzünden perdeyi kaldırınca, onu seyretmek için bütün dünya halkı, bütün güzeller perdelerini
attılar.
• Asıklar, ask denizine öyle bir dalmıslar ki, ne kurtarılmalarına, ne de kurtulmalarına imkan var.
• Ask kaynamakla sogumaz. Kadınların feryadlarından arslan ürkmez.
• Sen, Hakk sarabından büyük bir kadeh doldur da sun, tabiat erlerini araya sokma!
• Sen o kadehi önce, sonradan yaratılan nefse sun da; artık masal söylemesin hikayeler anlatmasın.
• 0 sarapla mest oldugu için dil tutulunca, ruhtan bir sel bosalır. 0 zaman kevn ü mekan(=olus ve mekan)dan hiçbirini
göremezsin.
1131. Yüzlerce çesit nimetler harmanı sana armagan edilmis, sen bir tane için didinirsin.
Mef´ülü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ulün
(c. V. 2332)
• Ey bütün varlık aleminden seçtigimiz güzel! Sen, bizi bırakmıssın da kendine yönelmissin, kendine bakmaktasın.
Kendini seyretmedesin.
• Bu davranısından ötürü, sen utanmıyor musun Çünkü senin aynan biziz însanı egri gösteren aynaya bakılmaz ki...
• Ey kendinden haberi olmayan! Gönlünün aksi, canların yanaklarına düstü de, orada güller açıldı, gül bahçeleri
meydana geldi.
• Yüzlerce ruh sana gönlünü vermis, senin kulun, kölen olmus; sense bir cariye gibi her an süslenerek müsteri bulmak
için esir pazarına kosuyorsun.
• Sen dünya islerine dalmıssın, ihtiyaçların, isteklerin, elde edemediklerinin üzüntüsü içinde ay gibi iki büklüm
olmussun. Halbuki, gökyüzünde senin üstünlügünün, güzelliginin nesesiyle dügünler oluyor, gök halkı bayram yapıyor.
• Yüzlerce çesit nimetler harmanı sana armagan edilmisken, sen bir tek tane için bu ihtiyaç tuzagına düsmüssün.
• Ey "ask" sözünü duymus olan kimse; adını duydugun askı gör! îsitmek nerede Görünmek nerede
1132. Ask köyünün sınırında kesik baslar görürsen ürkme!
Mef´ulü, Mefa´ilün,Fe´ulün
(c. V. 2350)
• Ay ve yıldızlar ordusu gelince, günes, onlara karsı koyamadı. Bir atlı gibi kaçtı, dagların arkasında kayboldu.
• Gündüzlerden de, gecelerden de ötelerde bulunan o mana ay´ını görecek bir göz var mıdır
• Minareyi göremeyen bir göz, minarenin üstündeki kusu görebilir mi
• Gönül bulutu, o manevî ay´ın askı ile bazen toplanıyor, bir araya geliyor. Bazen, parça parça oluyor, dagılıyor.
• Askın gönle dogunca, dünyaya karsı duyulan hırs ölür gider. Dünyada yapılacak binlerce isin varken avare olursun,
issiz güçsüz kalırsın.
• Ask köyü sınırında kesik baslar görürsen, korkup kaçma, köyün içine gir de dikkatle bak; gör ki; öldürülenler ikinci
defa dirilmislerdir, çünkü asıklar ölümsüz.
1133. Sevgilim! Sensiz yasayısın bir tadı yoktur.
Mef´ülü, Mefa´ilün, Fe´ülün
(c. V. 2348)
• Kızan kızgınlıkla, kinle yemin eden sevgiliden feryadlar olsun.
• Bizi de, evi de birbirimize düsürdü, birbirimize kattı. Sonra hamal tuttu, varımızı yogumuzu aldı götürdü, bizi yoksul
bıraktı.
• Gönle kocaman bir kilit vurdu gitti. Anahtarı da beraber götürdü.
• Sevgilim! Sensiz yasayısın bir tadı yoktur, acıdır. Sensiz zevk çeragı yanmaz.
• Sensiz sarap saflıgını kaybeder, tortulasır. Sensiz sema´ların da zevki yoktur.
• Ey kırmızı yanaklar, ey beyaz ten! Sensiz kaldım da sarardım soldum. Gecem sensiz kapkaranlık oldu.
• Ey askı perdeler yırtıp atan sevgili! Ne olur, perdeden bir an için olsun basını dısarı çıkar da o güzel yüzünü bize
göster!
1134. Gökyüzü feryaddarı bunaldı da, seher vaktinde gök kapılarını açtılar.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. V. 2339)
• Ey Hakk yolunu sasıranlar, yanlıs yola düsenler! Padisahlar padisahı sizi geriye, dogru yola çagırmaktadır.
• Padisahlar padisahı; "Siz bizimsiniz." diyor. Haydi, ey ask yolunun çavusları; kapımıza geliniz!
• Zaten diri olan, daima kainatı idare eden Allah´ın dergahına geliniz. Seher vakitlerinde o kapıya bas vurmak, dua
etmek pek hostur.
• Kadîm olan, evveline evvel olmayan Allah´ın dogru yol ipine sanlın!
• Hz. Yusuf gibi kuyudan, zindandan çıkın; Mısır´ın azîzi ile beraber olun!
• Ey gönül; vakit gecikti, eve dön! Çünkü, o essiz, o güzel varlık gece vakti ansızın çadıra gelir.
• Sakî sarap sunmak için hazırlandı. Gönlün istedigi, o güzel ise, sevgiden mest olmus, kendinden geçmis.
• Görmez misin Demir kırıntısı, sonunda mıknatısa dogru kosar. Süphe yok ki, saman çöpü de kehribara dogru uçar.
• Gökyüzü feryaddan, ah´dan bunaldı da seher vaktinde gök kapılarını açtılar.
• Ey dostum! Gölge gibi secdeler ederek gel ki, o ay minbere çıktı.
• Gerçi görünüste o bir surete bürünmüstür. Fakat benzerlerinden, ömeklerinden o münezzehtir.
• Can hazînesi gibi, evin kösesine geldi. Çulha gibi çevresini dokuyup durmada.
• Sus da, sana pervasızca, korkmadan bazı sözler söyleyeyim. Fakat bunların manasını benden sorma.
1135. Senin rüzgarın gönül bahçesinin agaçlarını oynatmada.
Mefulü, Mefa´îlün, Mef´ülu, Mefa-îlün
(c. V. 2314)
• Ey yüzü yüzümü ay gibi parlatan sevgili! Senin gözün, senin bakısın bedenimin bütün cüz´lerini görüs, anlayıs sahibi
yaptı.
• Senin rüzgarın, gönül bahçesinin agaçlarını oynatmada, adını andıgım zaman, agzım sekerle, ballarla dolmadadır.
• Ey benim agacımı, dallarımı yapraklarla, meyvelerle dolduran! Bilir misin, benim agacım neden oynuyor
• Yapraklarla, meyvelerle doldugundan ötürü nazlanmıyor, oynamıyor. Senin sevgin benim gönül agacımın sabrını,
kararını alt üst ettigi için oynayıp durmadadır.
1136. Akıl, askın korkusundan sasırmıs, evden eve kaçıyor.
Mefülü, Mefa´îlü, Mef´ulü, Fe´ulün
(c. V. 2335)
• Rindlerin hepsi de Deyr-i Mugane´de toplanmıslar. Sen, o tek olan pîre er büyük kadehi sun! 55
55 Deyr-i Mugane: Mug´ların manastın, mecazi olarak hakîkat meyhanesi manasına gelir.
• Kanlar döken ask, belki kapıyı da, damı da ele geçirmis. Akıl ise sasırmıs, askın korkusundan o da evden eve
kaçmaya çalısıyor.
• 0 essiz güzeller sahı yüzünden perdeyi kaldırınca, onu seyretmek için bütün dünya halkı, bütün güzeller perdelerini
attılar.
• Asıklar, ask denizine öyle bir dalmıslar ki, ne kurtarılmalarına, ne de kurtulmalarına imkan var.
• Ask kaynamakla sogumaz. Kadınların feryadlarından arslan ürkmez.
• Sen, Hakk sarabından büyük bir kadeh doldur da sun, tabiat erlerini araya sokma!
• Sen o kadehi önce, sonradan yaratılan nefse sun da; artık masal söylemesin hikayeler anlatmasın.
• 0 sarapla mest oldugu için dil tutulunca, ruhtan bir sel bosalır. 0 zaman kevn ü mekan(=olus ve mekan)dan hiçbirini
göremezsin.
1137. Herkes bir baska kadehle mest olmus, sasırıp kalmıs.
Mefulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c. V. 2327)
• Her dal bir baska türlü oynuyor, her dalda ayrı renkte bir meyve var. Herkes, bir baska kadehle mest olmus,
sasırmıs kalmıs.
• Yüzlerce kadın, perde arkasına girmisler, üzüntüden yüzlerini yırtmıslar. Her biri bir baska kocadan dul kalmıs da
yüzüne vurup duruyor.
• Her balıgın damagında, bir balıkçının oltası takılı, o, ah diye feryad etmede, bu, eyvah diye sızlanmada.
• Cebrail Hakk´ın güzelligine hayran olmus, oynamada, seytan da, bir baska seytanın sevgisi ile sıçrayıp durmadadır.
• Ey istiyak çekenlerin çalgıcısı Tebrizli Sems! Bu perdeden feryad et, aman bu siveyi bırakma!
1138. Bütün bu sekiller, bu suretler onun yüzünden meydana geliyor.
Mef´ülü, Mefa´îlün, Mefulü, Mefa´îlün
(c. V. 2324)
• Bir gün sen beni meyhanede düsmüs, yıkılmıs, sarıgını rehin vermis, seccadeden bıkmıs, usanmıs görürsün.
• Ben de mest olmusum, sevgili de mest olmus. Onun güzel saçları da elimde, masallah ne de güzel sevgili, ne de
güzel sarap; nazar degmesin!..
• Benim agzım da mest olmus, dudaklarım da. 0 yüzden öpüs yolunu kaybetmisim. Ben mest, agız mest, dudak mest,
öpüs de bize benzemis, o da mest olmus, böylece hep mest olanlar bir araya gelmis.
• Su fitneci güzel, bir hileye bas vurmus, yatmıs, uyumus. Isret meclisi ise, bütün gece dagılmadan hazır bir durumda.
• Bütün bu sekiller, suretler onun nurundan meydana geliyor. Yoksa o temiz, o kutsî ruh sekillere, suretlere sıgmaz.
• Tebrizli Sems´ül-Hakk´ın bu konulara dair serhleri vardır. Çünkü o, can aleminin padisahlar padisahıdır. Bunları ancak
o anlatabilir, baskaları anlatamaz.
1139. Gül bahçesi, ölü çiçeklerle dolu bir mezarlık gibi oldu.
Mef´ülü, Mefa´îlün, Mef´ülü, Mefa´îlün
(c. V. 2320)
• Gül bahçesinin perisanlıgına bak; deli kıs geldi, yesillik güzelleri bahçeyi bıraktılar, eve gittiler.
• 0 güzeller, ayrılıp gittikleri için, üzüntüden bagın, bahçenin rengi sarardı soldu. Gül bahçesi ölü çiçeklerle dolu
mezarlık gibi oldu. Kösk zindana benzedi.
• Peri yüzlü güzeller, yabancıların saldırısından kurtulmak için kıslıga gitmeyi hazırlanıyorlar.
• Su güzeller ne zaman kıslıktan geri dönecekler Ne zaman viranenin için den, hazîne gibi meydana çıkacaklardır
• Kıs mevsiminin sogugu ile mest olup kendilerinden geçenler, ne vakit ter ü taze, hos, hayran halde güle oynaya gül
bahçesine gelecekler
• Ambar bosalır, kap dolar. 0 alem, ambardır. Bu alemse kap!
• Kap bosalınca, doldurmak için, tanenin çürümedigi gizli ambarı aramak gerektir.
1140. Onlar, kendi güzel yüzlerinin nurlarıyla süslenirler.
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ülü,
(c. V. 2322)
• Dervisler için "gün" mefhumu yoktur. Onlar için her gün hem bayramdır, hem de Cum´a´dır. Ne bayramları eskir, ne
de Cum´a´ları!
• Her gün onlara bayram olunca, onlar bayram gününe layık giyinirler, kusanırlar; ama yünden örülmüs, süslü
elbiseler giymezler. Ey benim canım! Onlar kendi güzelliklerinin, kendi güzel yüzlerinin yüzleri ile süslenirler, nur elbiseleri
giyerler.
• Akıl ve din gibi onların içleri de, dısları da tatlıdır. Zaten badem helvasına sarımsak koymazlar.
• Böyle nurdan bir hırka giyen de, dostların meclisinde gögüsteki aydın gönül gibi gezer, dolasır.
• Akan suda çerçöp durabilir mi Ey benim canım! Kosup duran canda, nasıl olur da kin bulunur
• Can gözü, simdi, ter ü taze dal görmede. Duygu gözü ise, eski bir masala dalmıs.
1141. Sen olmadıkça, ben hamamdaki resim gibi cansız bir suretim.
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mefulü, Mefa´îlün
(c.V. 2323)
• Ey gönül! Sen söyle; ben tavadaki balık gibiyim. Acaba o, öfkesinden mi, yoksa yalvarmasından mı çırpınıp duruyor
• Hayır, hayır, ey gönül; agla, feryad et! 0 olmadıkça ben hamamdaki resim gibi, cansız bir suretim, bir gölge
varlıgım.
• 0 benimle beraber olmadıkça, o bana zindan olur. 0 benimle beraber olmadıkça geceleri uyku nedir bilmem.
• Senin güzelligin, benim sana karsı duydugum sevgi, bütün sehre yayıldı. Her çalgıcı sözüyle ve çalgısının ahengiyle,
nagmeleriyle askımızı anlatıp duruyor.
• Ey güzelim! Sehirde bulunan süfîler de, onların giydikleri hırkalar da, zavallı köleler de, tarih yazan bilginler de
hepsi, hepsi senin sevdana kapılmıslar.
1142. Ey gökyüzünden göç davulunun sesini duyan!
Mef´ulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ulün
(c. V. 2334)
• Ey ötelere gitmeye hazırlanan! Ey gökyüzünden göç davulunun sesini duyan! Ey varını yogunu, yaptıgı iyiliklerin,
kötülüklerin karsılıgını bu dünyadan öteki dünyaya çekip götüren!
• Ey nergis gözlü, lale yanaklı güzel; neredesin Bugün senin mezarından nergisler, laleler bitmede.
• Damlarda salına salına, nazlı nazlı yürürdün. Kapılardan kosarak geçerdin Simdi kapısız, damsız mezarı yurt
edinmissin.
• Nerede kaslarının cilvesi Nerede o güzel gözlerinin süzgün bakısları Ey her ikisine de ölümün gözü degen güzel!
• Ey eli birçok degerli kisilerin öpüs yeri olan azîz varlık! 0 el kesilmis gibi cansız bir halde yanına düsmüs, faniligin
elinde kalmıs.
• Senin gönül kusun beden tuzagını kırarak kurtulmus, gökyüzüne uçmussa. saydıklarımın hepsi de ona kolay gelir.
•Can tertemiz halde selamete ermis, esenlige kavusmus ise; bedenin yeryüzünde kalmasının ne önemi vardır Ayak
rahatça çizmeden kurtulduktan sonra çizme yırtılmıssa ne olur
• Ey can lezzetinden haberi olmayan kisi! Can, su bedenden kurtulursa; Allah´a yüzlerce sükürlerde bulun!
• Nerede balçıgın, çamurlu suyun tadı, nerede ab-ı hayatın tadı Nerede gök kubbesi, nerede kubbe seklindeki dam
• Ya Rabbi! Sanki bir biz büyülenmisiz acılarla, zulümlerle, kötülüklerle dolu su dünya cehenneminin dibinde
oturuyoruz da ebedî hayattan, ölümsüzlükten ürküyor, tiksiniyoruz.
• Halbuki, biz üstün bir varlıgız. Gökler bize haset ediyor. Melekler secde ediyor. Fakat kötü himmetimiz yüzünden
seytan bile bizden kaçıyor.
1143. Ben, bu yeryüzüne mensup degilim; göklerin tohumuyum.
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c.V. 2319)
• 0 garip, acaib sevgili eve geldi. Sen gel de bugün, evindeki acayip halleri, görülmemis güzelligi seyret!
• Vefalı dostları gör, tertemiz kardesleri seyret! Onlar; "0 hazîne yine viraneye geldi." diye oynayıp duruyorlar.
• Ey gözüm; çimenleri seyret! Ey kulak! Onun güzel sözlerini derle topla! Ey güzel ask hikayeleri anlatan sevgili! 0 tatlı
dudaklarını aç, anlatmaya basla!
• Sen de ey sakî; bugün, dünden arta kalan sarabı kısmadan, tükenir diye korkmadan sun! Iki üç fazla kadehle
denizden ne eksilir
• Bir kadeh, bir kadeh daha! Bu ayrı ayrı kadehler sarapta ikilik meydana getirir. Bir olmasını istiyorsan, o iki kadehi
de kır, ikilikten kurtul!
• Ben, bu yeryüzüne mensup degilim, ben göklerin tohumuyum. Bir müddet toprakta kalırım. Baharın adaleti gelince,
o tohum topraktan bas kaldırır, yeserir.
• Ey bana su mavi göklerden yüz kat fazla nur veren sevgili! Söyle, bu böyle midir; degil midir
• Bu baht, gül bahçesinin ta kendisi. Ya Rabbi! Bu nasıl agaç ki, her an yüzlerce mest olmus bülbül, geliyor, bu ask
agaçta yuva yapıyor.
• Can güzel sesler dinlemek için kulagı tutmus çeke çeke geliyor, gönül de güzellerin bulundugu yere dogru kosuyor.
Çünkü bahar geldi, o yabancı, o zalim kıs öldü, gitti.
1144. Gönül, sevgilinin basıp geçtigi esige bir çivi gibi çakılıp kaldı.
Mef´ulü, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. V.2351)
• Güzellikte essiz olan sevgili ne yaptı, gördün mü Geçen gün bir bahane buldu.
• Beni de, seni de bir yerlere gönderdi, kendisi iki üç peri ile evde kaldı.
• Sevgili büyüleyici edasıyla bizi aldattı. Biz ona karsı ne yapabiliriz ki
• Nasıl aldanmayalım Onun elinde öyle bir zincir var ki, onunla bizi degil, zamanın bile boynunu baglar.
• Kaslarını çatınca, zavallı akıl kaçar, kaybolur gider.
• Gönül, onun kapısında tıpkı bir çivi gibidir. Onun basıp geçtigi esige çakılıp kalmıstır.
• Sakî, sen bize kadehte kalmıs olan sarabı sun! Biz geceden kalmıs mest kisileriz.
• Gönül atesi alev alev göklere yükselmede, sen onun üstüne su serp!
• Tesbihle mesgul olan agzımda simdi siir var, rubaî var, nagmeler var.
• Nice ibadet yerlerini sel aldı götürdü. Hem de nasıl sel; sanki uçsuz bucaksız bir deniz.
• Rebabdan yaysız nasıl ses çıkmazsa, ben de mest olmadıgım zaman, benden ask hikayeleri duyulmaz.
• Bu sebeple, önce bana sarap sun, beni mest et de; sonra ask hikayelerini dinle!
• Allah sarabı ile mest olursa, zayıf bir bıldırcın degerli bir dogan kusu olur.
• Kendinde olanlar tespihleri ile Hakk´ı bulurlar, ama kendinde olmayanlar, kendilerinden geçerler de asıkane saraplar
içerler.
• Hem de nasıl sarap! Allah sarabı içerler, filan erkegin, yahut filan kadının küpünde bulunmayan bir sarap.
• Gögün bir tarafından bir ay dogdu, parladı, nurlar saçmaya basladı. Bu arada benim gönlüm de kayboldu gitti.
• Sasılacak sey su ki, gönülsüz, cansız kisi, nasıl olur da çeng gibi feryad edip duruyor
• Ask derdini, kendinde olan ayık kisiden dinleme! Çünkü ayık kisinin dudagı da soguktur, canı da.
• Hiç sen, buzlugun atesten haber verdigini gördün mü Yahut kimsecikler görmüs müdür
1145. Sen henüz bir çocuk gibisin, bu alem de besige benzer.
Mefulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c. V. 2306)
• Ey çaresiz asık! Beri gel, görüs sahibi ol, her seyin aslını gör! Her seye bakıp duran, fakat aslını göremeyen
kisilerden, bakan körlerden olma!
• Ey yalnız ona asık olan kisi! Bu huyu yıldızlardan al! Bak günes dogup parlayınca, yıldızlar yok olur, görünmezler.
Sen de, yalnız Allah´a gönül verdigin için, Allah´tan baska her sey senin gözünde görünmez olmalıdır.
• Güçlü kuvvetli olanlar, neden senin elini bagladılar, bilir misin Çünkü, sen henüz bir çocuk gibisin, bu alem de bir
besige benzer.
• Ey yalnız dünya nimetlerine gönül veren, ey mıh gibi yeryüzüne çakılıp kalan, ötelerden, gönül sehrinden avare olan,
uzak düsen zavallı! Cenab-ı Hakk Kur´an-ı Kerim´de söz incileri dizerken "Yeryüzünü biz bir besik olarak halk ettik."56 diye
buyurdu.
56 Nebe Süresi, 78/6. ayete isaret var.
• Ey terbiyeli, edepli, yumusak huylu kul! Sen çocuk gibi bedenin esiri olmussun. Esirlikten, zavallılıktan kendini
kurtar! Sen artık çocuk degilsin, akıl dislerin çıktı. Onları göster de, mana dünyasının yemegini yemege hazırlan!
• Padisah çocuk kaldıkça ona bakan dadı çocuga hayatı zehir eder, zindan eder. Zaten ana sütü emdikçe, çocuk
padisah olamaz, sarap içemez.
• Testi tastan korkar, fakat kaya, tas su kaynagı olunca, o tasa her an testiler dolmak için gelirler.
• 0 zaman testi der ki: "Tas bundan sonra beni kırarsa, neselenirim, mutlu olurum. Çünkü o tastan akan beni
doldurdu, doyurdu. Bana yüzlerce can verdi.
• Onun yolunda ölsem ne çıkar 0 beni diriltti, yine de diriltir. Hatta beni kırıp param parça etse diye ona para, pul
veririm."
1146. Ben kendimde degilim, sen de kendinde degilsin, bizi kim eve götürecek
Mefulü, Mefa´îlün, Mefulü, Mefa´îlün
(c. V. 2309)
• Ben de kendimde degilim, sen de kendinde degilsin, simdi bizi kim eve götürecek Sana, kaç defa, iki üç kadeh az iç
diye söyledim.
• Sehirde de aklı basında kimseleri göremiyorum. Herkes öbüründen beter, deli divane, öbüründen beter taskın ve
coskun.
• Sevgili ask meyhanesine gel de can lezzetini seyret, sevgilinin sohbeti olmadıktan sonra, cana bir hosluk, bir zevk
yoktur.
• Her tarafta elinde sarap testisi, mest olmus bir kisi var. Güzelligi ile herkesi mest edip costuran sakî de eline büyük
bir kadeh almıs dolasıyor.
• Sen kendini meyhaneye vakfetmissin. Gelirin de, giderin de saraptır. Bu vakıftan ayık olanlara, aklı basında olanlara
sakın bir habbe bile verme!
• Evden dısarı çıktım. Bir sarhosa rastladım. 0 öyle güzeldi ki, her bakısında yüzlerce gül bahçesi, yüzlerce kösk gizli
idi.
• Ona; "Nerelisin " dedim. Benimle alay eder gibi; "Benim yarımım Türkistanlı, yarımım Ferganalıyım.
• Yarımım sudan topraktan, yarımım candan gönülden, yarımım deniz, yarımım bastan basa inci." dedi.
• "Bana, arkadas ol, ben senin yabancın degilim. Senin akrabanım." dedim. Bana dedi ki: "Ben akrabamla yabancıyı,
tanıdıkla tanımadıgımı ayırdedemiyorum."
• Ben asıgım, sarıgım da yok. Meyhanecinin yurdundanım. Her seyi gören gözlerle dolu bir gönlüm var. Simdi durumu
açıklayayım mı Susayım mı
• Böyle bir güzelin mesti olan, nihayet bir agaçtan, bir direkten de asagı olmaz. Hannane direginden bir feryad
kopmamıs mı idi
1147. Ey beden elbisesi giymis ruh! Sana selamlar olsun!
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ülü, Mefa´îlün
(c.V. 2310)
• Ey bizden olan, her zaman bizimle beraber bulunan! Bizden sana Allah´ın selamı olsun! Selamette, huzur içinde kal,
mutlu ol! Ey bizden olmayan, aramızda bulunmayan! Sana da Allah´ın selamı olsun, selamette huzur içinde kal, sen de
mutlu ol!
• Ey begenilen nur, ey gözlere sürme olan azîz varlık! Sen her görünen seylerden daha güzelsin. Sana, bizden Allah´ın
selamı olsun! Selamet ve huzur içinde kal, mutlu ol!
• Ey beden elbisesi giymis ruh! Ey mü´mine de kafire de Allah´ın rahmeti olan azîz varlık. Sana bizden Allah´ın selamı
olsun, selamet ve huzur içinde kal, mutlu ol!
• Sen, dolunay dogdun derken, damdan asagı indin. Ey ayın bile güzelligine, parlaklıgına kul, köle oldugu azîz varlık!
Bizden sana, Allah´ın selamı olsun, selamet ve huzur içinde kal, mutlu ol!
• Ey herkesten, her seyden fazla beliren, her yerde bulunmayan, her halimizi gören, gözeten! Ey incilerle dolu deniz!
Bizden sana Allah´ın selamı olsun, selamet ve huzur içinde kal, mutlu ol!
• Ey noksansız güzel! Ruhu nese içinde oynatıp duran, ey mest olup su bası döndüren güzel! Bizden sana, Allah´ın
selamı olsun, ve huzur içinde kal, mutlu ol!
• Sarap, senin yüzünden cosmada, kamıstaki seker, senin yüzünden meydana çıkmada, fakat sen, ikisinden de
güzelsin. Bizden sana Allah´ın selamı olsun, selamet ve huzur içinde kal, mutlu ol!
1148. Altınımız olsa da, olmasa da gamlıyız, gamdan kendimizi kurtaramıyoruz.
Mefülü, Mefa´îlün, Mefülü, Mefa´îlün
(c. V. 2301)
• Ben sarhosum, senin de gönlün hos; bu durum karsısında gam, perisan oldu. Onun ne gönlü kaldı, ne de bası! Bu
daha iyi! Sevgiliye gönül ver, onun elinden sarap iç, bu hepsinden daha iyi!
• Dünya, sanki bastanbasa bir deniz. Beden de sedef gibi. Can ise sedef içindeki inci gibi. Zaten bunların içinde de en
iyisi inci!
• Beden, suret çarsafa, örtüye benziyor. Can bu örtüye bürünmüs. Ama, onun sureti, sekli yok. Onun bunların hiç
birisine benzememesi daha iyi.
• Sen, beden perdesini görüyorsun, ama gönle ait bir bilgin yok. Onun sekli, sureti hakkında bir sey duymadın.
Halbuki gönlün vurdugu o mızrap yok mu; o daha baska bir perdedendir, daha da güzeldir.
• Senin yüzün, altın gibi sapsarı, gamdan sapsarı olmus su yüzüne de ki: "Altınımız olsa da, olmasa da gamlıyız.
Gamdan kendimizi kurtaramıyoruz. Fakat gamlı oldugumuz halde, altınımız da olsa elbette iyidir."
1149. 0 baharların canlarıdır.
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c. V. 2308)
• Ya Rabbi; o ay yüzlü güzel nasıl bir güzel Ya Rabbi; o ay yüzlü güze nasıl bir güzel Onun yüzünün atesi ile harman
da yandı, otag da yandı.
• Hz. Yusuf´un çenesinde bir kuyu (=çene çukuru) vardır. Fakat o kuyu öyle acayib bir kuyudur ki, yüzlerce Yusuf-ı
Kenan, o güzel kuyunun dibindedir.
• Yusuf ne yapsın 0 kuyudan kendini korusun ki, o kuyu yoldan geçenleri görmüs de onları kapıp içine almıstır. (Yani,
kuyuya düsenler, kuyunun yoldan geçenlerden kapıp aldıklarıdır.)
• Görüs ile, bakıs ile bile gidenleri çekip alan birisine karsı bir saman çöpü ne yapabilir
• Aman o bakıslardan canlarınızı sakının, onlar mest olmuslar, uyumuslardır, ama herkesin halini bilirler.
• 0, o kadar can bagıslar, o kadar can bagıslar ki, fanilerin evlerine, barklarına hem matem diüser, hem ah.
• 0 baharların canlarıdır. Agaçların canlarıdır. Canlar ondan gebe kalırlar. Hem onlara soy verir, hem de boy verir.
1150. Ruhlar, mezarlarda beden elbiselerinden soyunarak mana alemine gitmedeler.
Mefnlü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c. V. 2311)
• Balıkların çoklugundan ötürü, deniz gizlenmis, görünmez gelmis. Bedenler de çogalınca, cana perde olmus.
• Mana denizinden ayrı düsen seker, zehir halini almıs, zehirse o denizin sevdasına kapılınca ab-ı hayat olmus.
• Ey su kusuna benzeyen canlı; sen o denizin sevdasına kapılmıssın da asıkane çok güzel sözler söylüyorsun.
• Dün o denizden öyle bir güzel bas gösterdi ki, onun bakısı çok sert bir yaydan atılan ok gibi tesirli idi.
• Gönül, o bakısı görünce dudaklarını kımıldatmadan gizlice "Eyvah" demis, "Ben bundan canımı nasıl kurtarabilirim "
Gönlün canına yemin ederim ki, sonunda o is öyle olmus. Gönül, o bakıstan kendini kurtaramamıs, bagrı yaralı bir asık
olmus.
• Ah, ruhanî hamam, nasıl da perileri davet etmede. Bu dünyada yıkanmak için soyunanlar, o aleme dalıyor. Aslında
su mezarlık da elbiselerin çıkarıldıgı bir camekan gibidir. Ruhlar, mezarlarında beden elbiselerinden soyunarak mana
alemine gitmedeler. 57
57 Eskilerin inancına göre peri kızları, ya hamamlarda, ya kırlarda çesme baslarında, yahut harabelerde yasarlarmıs.
Fuzulî merhumun oglu oldugu rivayet edilen Fazlı adındaki bir sairimizin bir müstezatında:
"Her dem perinin menzili virane gerektir
Ya çesmeler üstü
Gönlüm gibi virane, gözüm gibi bulaga
Gel ey peri peyker!"
(Her zaman perinin yeri viranelerdedir, yahut çesme baslarındadır. Ey peri kızı gibi güzel olan sevgili, harabe
istiyorsan gönlüme gel, çesme basında oturmak istersen gözüme gel diye yazmıstır.
• Aklını basına al da, bu çesit sırrı açma, sus! Su susanlara dikkatle bak! Bastan ayaga dil olmuslar ama,
söylemelerine izin yoktur.
1151. Gönlüme kızgın olarak bakınca, gönül kendinden geçti, kendini bıraktı, yollara düstü.
Mefülü, Mefa´îlün, Mefulü, Mefa´îlün
(c.V. 2313)
• Ey candan canıma gizli haberler gönderen sevgili! Ben, her an seni düsünmedeyim. Her an seni hayal etmedeyim.
Her an seninle beraberim. Sen aklın dan neyi geçiriyorsan, neyi düsünüyorsan, onların hepsi bu kuluna malum olmadadır.
• Neyi düsünüyorsan, hatırına ne geliyorsa, onlar, hemen gönlüne de dogmada, aklından da geçmededir.
• Ney, her seher vakti senin dudagını hatırlıyor da feryada baslıyor. Askın, seker kamısının agzını sekerlerle, ballarla
dolduruyor.
• Gönlüme kızgın olarak bakınca, gönlüm alt üst oldu. Öyle bir hale geldi ki kendinden geçti. Kendini bıraktı, yollara
düstü, gitti.
1152. Can ile canan arasında bedenin bedenligi kalır mı
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. V. 2298)
• Ne muhtesem bir meclis, padisahlara layık saraplar. Kıpçak Padisahı ne de güzel yagma etmede.
• 0 pek yüce ve nasıl oldugu bilinemeyen Hakk´ın askı ile deliren can, simdi bu efsun ve efsane ile karar mı bulur
• Zinciri oynatmaktan, sakırdatmaktan delinin çılgınlıgının artacagını bildigi için, sevgili de asıgına karsı büklüm
büklüm saçlarını çözer.
• 0 kıvırcık siyah büklüm büklüm saçları yüzünden, gönlüm tarak disleri gibi yanlmıs, dis dis olmustur.
• Gönül arkadasları, sarhoslukla nasıl da alt üst olmuslar, yıkılıp gitmislerdir. Ey ay yüzlü sevgilim! Canın hakkı için
olsun basını uzat da su evin içine bir bak.
• Ey gönül! Sakî sana sarap vermedi diye mi balçıga düstün 0 sarap tulumunu açmadı ise kadeh nasıl oldu da sarapla
doldu
• Allah´ım! Bu ask ormanında düsünce kaybolup gitmis. Can ile canan arasında bedenin bedenligi kalır mı
1153. Sayı ile verilen nefesi bos sözlerle tüketme!
Mefulü, Mefa´îlün, Mefulü, Mefa´îlün
(c. V. 2303)
• Ben, cennet köskünden ve cennet sarayından ansızın aç ve çıplak bir halde, böyle bir dünya kapısının dibine düstüm.
• Bu dünya, benim için sevilecek bir yer, bir bayram yeri olamaz. Çünkü ben, bu dünyanın kötülügünü, çirkinligini
gördüm. 0, sapsarı suratlı yüzüne allık süren, kendini güzel göstermeye çalısan bir kahpeye benziyor.
• 0 kötü diken agacını gül renkli allık ne kadar süsler 0 diken her cigere, her ayaga batmıstır.
• 0 takma saçlarını bırakmıs, kel kafası ile ortaya çıkmıs. 0 yaslı kör kadın; kaslarını igneyle damgalayarak karartmıs.
• Onun ayak bilegindeki halhallarına bakma, o kapkara baldırını seyret! Geceleyin ask oyunu hostur. Ama bu oyun
perde arkasında olmalıdır.
• Ey yüzü yıkanmıs süfî; yürü; elini de dünyadan yıka, yani ondan uzaklas! Ey basını usturayla tıras eden, kazıyan
süfî! Gönlünü de onun sevgisinden kazı at!
• Dünyada mutluluk arayan, ona gönül veren kisi bahtsızdır, agır canlıdır. Dünyada yasama zevkine düstügü için
kavurma gibi kavrulacaktır.
• Ey sevgili! Ey bizi yoktan, yokluktan yaratıp su aleme atan azîz varlık! Bizi su dünyanın acaib isleriyle oynatıp duran;
feryadımıza yetis! Bizi agır canlılıktan kurtar!
• Sus da, o sonu bulunmayan güzelin diriltici nefesinden bahset! Susarak söz söyle, ne zamana kadar sayı ile verilmis
nefesi bos sözlerle tüketeceksin.
1154. Dün mezarlıga gitmisti. Onun yüzünden ölüler bile birbirlerine girdiler.
Mefulü, Mefa´îlün, Mef´ülü, Mefa´îlün
(c. V. 2304)
• Her gün peri gibi bir güzel, perde arkasından çıkar da, bizi ve dostlarımızı neseyle oynatmaya baslar.
• Süfî, onun sevdasına kapılır da hırkasını yırtar. Bilgin de onun belasıyla sasırır, telasından sarıgı çözülür, yerlerde
sürünür.
• Herkesi aldatan hileci bile, çileye kalkısamaz. Böyle bir rindin elinden rıza kadehini içtikten sonra artık kendini
gizleyemez.
• Dün mezarlıga gitmisti. Ölüler bile birbirlerine girdiler. Ben magdurum ne yapayım, ölüden de asagı degilim.
• 0 peri kızı her gün, sarap kadehi elinde olarak çıkar gelir de; "Vallahi!" der "Sehirde duygusuz, kalbi donuk bir
kimseyi bırakmayacagım."
• Ey benim canım! Sana öyle bir sarılacagım, öyle bir kıvrandıracagım ki, kıvamında sirke iken, tatlılasacaksın, bal
olacaksın, seker olacaksın.
• Cigerini yaraladım, bir baska ciger al, ey pörsümüs kedi! Arslan cigerlerinden bir ciger edin.
• Sus, sus, gönül evinin ta içine gir; incinmis hiçbir gönül yoktur.
1155. Oruç sevdası, bambaska bir sevdadır.
Mefülü, Mefa´îlün, Mefulü,
(c. V. 2307)
• Artık, ekmege karsı agzını kapa, tatlı oruç geldi. Simdiye kadar, yemenin, içmenin hünerini gördün. Simdi de orucun
hünerini seyret!
• Oruç, Meryem oglu Isa´ya zemzem oldu. Oruç yolculuguna çıktı da dördüncü kat göge yükseldi.
• Kusların kanat çırpmaları nerede, meleklerin kanat çırpmaları nerede Kuslar yem için kanat çırparlar, melekler ise
oruca dogru uçarlar.
• Orucun bazı zorlukları varsa da, yüzlerce çesit hüneri de vardır. oruç sevdası bambaska bir sevdadır.
• Oruç, çarsafa girmis, kendini gizlemis bir güzeldir. Çarsafını aç da onu seyret; o ne kadar güzelrnis!
• Boynunu inceltir ama, seni ölümden emin eder. Mide dolgunlugu, rahatsızlıgı, fazla yiyip içmeden meydana gelir.
Oruç ise seni manen mest eder.
• Otuz gün ramazan denizinde bir bastan bir basa, bir uçtan bir uca yüzer durursun. Sonunda oruç incisi elde edersin.
• Seytanın bütün hileleri, tedbirleri, bütün okları, oruç kalkanına çarpar, kırılır.
1156. Güle ne efsun okudun da böyle gülüp durmada
Mefulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c. V. 2305)
• Ne zaman, ben varımı yogumu rehine verip seninle beraber sarap içecegim" Sen basını alıp gideceksin, ben
meyhanede kalacagım, hırkamı rehin olarak bırakacagım
• Saraba gömülecegim. Kadeh gibi, testi gibi dolup bosalacagım. Perde olmadan, hiç bir engel bulunmadan sevgili ile
bas basa olacagım.
• Sen afiyetle yüzlerce kadeh sarap içeceksin. Güzel elbiseler giyeceksin. Su donuk dünya canlanacak, cosup cosup
köpürecek.
• Ay nasıl günesin nuruyla aydınlanıyorsa, benim de gönlüm, senin nurunla aydınlanacak, imbikten çekilmis gül yagı,
senin gül kokunla hos, güzel bir hale gelecek.
• Güle ne efsun okudun da, böyle neselendi, gülüp durmada Dikene ne cefa ettin ki, güzel rengini kaybetti, soldu,
kurudu, diken oldu
• Ey görülmemis isler basaran, duyulmamıs san´atlar meydana getiren aziz varlık! Sen insanı bir an olur güldürürsün,
bir an olur aglatırsın. Senin islerine akıl ermez.
• Aklı olan kisi, yaptıklarından ötürü sana gücenmez, senden incinmez Karanlık gecenin aya darılmaya hakkı var
mıdır Hiç diken gülden incinir mi
• Nice nice düsünceler, adeta deniz gibidir. Hikmetlerse o düsünceler içinde yüzen balıklardır. Düsünürken söz diridir,
söylerken ölü!
• Hayır, düsünce ag gibidir. Deniz de bu agın arkasındadır. Aga, balıktan baska ne girebilir
• Artık. sen, gönlü cennet say; dile gelen sözleri de cehennem farz et! Düsünceler ise günahı ile, sevabı ile bir
olanların yeri olan a´raf!
1157. Melek huyuna sahip ol da; seytana emir ver!
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ulü,
(c. V, 2300)
• Paran olsa da, olmasa da gamdan yakanı kurtaramıyorsun. Hem yaralı, hem gamlı olmadansa, elbette paran varken
gamlı olman iyidir.
• Dostların sözlerini dinle, yankesicilerden kaç, topluluktan ayrılma, inatçı olma, bagırıp çagırma!
• Adem neden çırılçıplak kaldı Dünya neden viran oldu Nasıl oldu Neden oldu da tufan koptu Bu isler, küçügün
büyüge çekismesinden, bayagı kisinin yüce kisi ile inada girismesinden oldu.
• Mum aglamadıkça, alev gülmez. Beden eriyip zayıflamadıkça can semirmez, kuvvetlenmez.
• Melek huyuna sahip ol da, seytana emîr ol, ona emir ver! Nefis öküzünü kurban edebilirsen, ayagını gökyüzünün
basına basabilirsin.
1158. Senin her kösede bir Eyyüb´un var. Her tarafta bir Yakub gözyası döküyor.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. V. 2299)
• Gönül yolu ile göze çekinmeden geliyorsun. Tesirli efsunlar okuyorsun. Coskun, dagınık ask hikayeleri anlatıyorsun.
• Sen, gökleri nefesinle döndürüyorsun, senin efsununa karsı zayıf bir anlayıs ne yapabilir
• Iki dünyanın da günahını bir tövbe ile yıkar, temizlersin. Sonra tutarsın, bir küçük hatamızı parmaklarının arasında
evirir çevirir, ovusturup durursun.
• Senin her kösede bir Eyyüb´un var. Verdigin belalardan sikayet etmiyor. Her tarafta bir Yakub´un gözyası döküp
duruyor. Ask kapıları kırılmıs, kumaslar çalınmıs, götürülmüs.
• Salına salına git de; o ölüler bahçesinde bir bagır: "Ey eski ölü kalk!" diye seslen! Kalk ey dökülmüs beden;
oynamaya basla!
• 0 anda bütün mezarlık, sehir halini alır. Bütün ölüler mezarlarından çıkarlar. Oynamaya baslarlar. Hepsi de
neselenir, hepsinden de kaza ve kader pençesini çeker.
• Bu sözleri laf olsun diye söylemiyorum. Hayal dokumuyorum. Hayal etmiyorum. Ben bu hali yüzlerce defa
görüyorum, görmedigim seyleri söylemiyorum.
• Insanlardan kaçtım da kurtuldum diyen kisinin etegi arkadan yırtıldı ise, o, dogruyu söylüyordur.58
58 Yusuf Suresi,12/26.ayete isaret var
• Ey söyleyen! Sus sus da, sevgilinin asıga söylediklerini dinle! Çünkü, isteyen aradıkça, istenen inat eder.
1159. Gönle gamdan bir peygamber gelince, ötelerden Cebrail gönle iner. Düsünce, Meryem gibi yüzlerce Isa´ya gebe
kalır.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün,
(c. V. 2297)
• Sen, gönle ayak basar basmaz, düsünce gönülden çıktı gitti. Sırlar da bellerini baglayıp yola düstüler.
• Gönül, canın yanına geldi de ona dedi ki: "Kendinde kalma, kendinle beraber oturup durma! Düsünce de gönlü agır
canlı, tembel gördü de, onu kendi haline bırakıp, kendisi acele gitti."
• Düsünceye asktan bir casus geldi. "Haydi kalk, yürü git. Önünde yeri öp!" dedi. Bu haberle düsünce kendinden geçti,
Hakk´a ulastı.
• Güzellerin meyhanesi açıldı. Düsünce, sarap küpüyle, kadehle arkadas oldu. Bu yüzden mest oldu. Aklına ne
gelmisse hepsi bir bir ona göründü.
• Düsünce mest olunca, kendinden geçti de, böylece kendini düsünmekten kurtuldu. Kendini öyle kaybetti ki;
"Düsünce denilen sey nedir Siz düsünceyi tanıyormusunuz " diye baskalarına sormaya basladı.
• Felek, gönlün korkusundan yerlere dogru alçaldı, iki elini birbirine çarptı. "Benden kimsecikler kurtulmadı. Düsünce
nasıl kurtuldu " dedi.
• Düsünceye herkes, önden arkadan tuzak kurar. Düsünceyi tuzaga düsürmek ister.
• Aslında insanın aradıgı her sey, her sekil, her suret düsünceden meydana gelir. Sen sekle baglanma, düsünceye
baglan!
• Gönle gamdan bir peygamber gelince, ötelerden Cebrail gönle iner. Düsünce Meryem gibi yüzlerce Isa´ya gebe kalır.
1160. Sarabı, sarap içmesini bilenlere, gamlı, kederli olanlara ver.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c.V. 2296)
• Bana "Nasılsın " diye soruyorsun. Nasıl olacagım Hudutsuz olan lutuf ve ihsanın gibi iyiyim. Sen ise, güzelsin.
Semizsin, gençsin, ter ü tazesin.
• Hos olan sey, tatlılıgın; aslında sevgiliye dogru at sürersin. Fakat bu yürüyüs kolay degildir. Bu yolda binlerce at
sakatlanır.
• Susmaya çalısıyorum ama, sevgilinin verdiği tatlılıktan onun gamzesinin huyunu almısım da duramıyorum. Hep
asksızları söylüyorum.
• Ey gönül, basın sert, ayagın gevsek. Mest bir haldesin. Bununla beraber, topallaya topallaya yürü! Ama acele et!
Sonra kapıyı kapayıverirler.
• 0 kurtulus sahibine git; o hayat denizine git! Benlik testisine tas at, kır! Varlık kulübesine neft dök, yak, kurtul!
• Sen, sarabı sarap içmesini bilenlere ver! Gamlı, kederli olanlara ver! Çünkü neseli görünenler. tamamıyla sekilden
ibarettir. Bu da laftır, baska bir sey degil!
• Sen hilekar nefsin inadına Hakk´ı özleyenlerin canları için su hadîsin zevkine var: "Ben gizli bir hazîne idim. Bilinmeyi
sevdim, istedim de onun için insanları yarattım."
1161. Benim gönlüm düsünceler yurdu oldu.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. V. 2295)
• Ey asıkların cigerlerini yakan güzel, korkusuzca geliyorsun. Gönlümü alıp götürüyorsun sen, yine ne getirdin
bilmiyorum ki!
• Kurnaz, aldatıcı gözlerinden feryad. Öteden beri isin bu! Yavas yavas gelirsın. Param parça olmus gönlü alır gidersin.
• Neliksiz, niteliksiz ay´ı elde etmek için, felegin kahrını çekiyorsun. Deliligin belli oldu. Yaptıgın akıl karı degildir. Böyle
ise girisilmez.
• 0 ates dolu kadehi getir de, göklerden de, yıldızlardan da ötede olan o ay yüzlünün askı ile bir hosça içelim.
• Harmancı, yak bizi, herkesin gözünden düsür! Askın isi budur. Asık avare olur.
1161. Benim gönlüm düsünceler yurdu oldu.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. V. 2295)
• Ey asıkların cigerlerini yakan güzel, korkusuzca geliyorsun. Gönlümü alıp götürüyorsun sen, yine ne getirdin
bilmiyorum ki!
• Kurnaz, aldatıcı gözlerinden feryad. Öteden beri isin bu! Yavas yavas gelirsın. Param parça olmus gönlü alır gidersin.
• Neliksiz, niteliksiz ay´ı elde etmek için, felegin kahrını çekiyorsun. Deliligin belli oldu. Yaptıgın akıl karı degildir. Böyle
ise girisilmez.
• 0 ates dolu kadehi getir de, göklerden de, yıldızlardan da ötede olan o ay yüzlünün askı ile bir hosça içelim.
• Harmancı, yak bizi, herkesin gözünden düsür! Askın isi budur. Asık avare olur.
• Su zavallı gönlü, kinle yaralayacaksan yarala! Ne yapsın, bu çaresiz gönül, buna da dayanır.
• Benim gönlüm, düsünceler yurdu oldu. Yahut siselerle dolu bir dükkan halini aldı. Söyle ey Tebrizli Sems! Senin
gönlün tas mıdır Kaya mıdır
1162. Oraya gönülden baska bir sey götürme!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa-îlün
(c. V. 2294)
• Su param parça olmus gönül, senin askının "çekil çekil" seslerini duyunca kendinden de geçti, iki dünyadan da!
• Yokluk denizine dalınca, varlık gözüne hor göründü. Derken ansızın bir mes´ale belirdi. 0 kanlar içen candan
üstündü.
• Kibirle, kinle dolu olan varlık, nasıl olur da bir an için olsun sırları görecek Yeryüzünde elde edilen bir yasayıs,
denizde ne ise yarar
• Ey insan canı, mademki, noksanlık alemindesin, bari gece karanlıgı basınca, bir yıldız gibi dolas!
• Allah adamlarından bir yardım görürsen, ebedî bir yasayısa, sonsuz bir zevke ulasırsın. Kötülügü emreden nefsi
kahretmek için bir ordu elde edersin.
• Varlıgı, benligi sildin süpürdün, nefsin basını vurdun, ezdin; gözüne öyle bir güzellik belirdi ki, onun ne yüzü vardır,
ne de yanagı!
• Orada yüzlerce dolunay bir hiçten ibarettir. Orada topragın her zerresi altın olur. Oraya gönülden baska bir sey
götürme! Orada ancak ask yüzünden param parça olmus gönül vardır.
* Can gözü açık olanlara inciler bagıslayan bir deniz vardır. Kumlar sayısınca canlar, onun askı ile avare olmuslardır.
1163. Duygunun öte tarafında yagmuru tamamıyla can olan bir bulut vardır.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. V. 2293)
• Hem gözümün içinde, hem de dısında bulunan bir ay yüzlü güzel görüyorum. Onun güzelligini ne bir göz görmüstür,
ne de bir kulak duymustur.
• 0 yüze, ona ezdirmeden, hırsızlamaca baktıgımdan beri dili de, canı da, gönlü de kendinden geçmis görüyorum.
• 0 ay´ın yüzünün güzelligini Eflatun görseydi benden daha fazla deli divane olurdu. Benden daha fazla cosar,
köpürürdü.
• Kadim, ezelî olan varlık sonradan yaratılanın aynasıdır Sonradan yaratılan, önü olmayan varlıgın aynasıdır. Onun
ayna gibi parlayan yüzünde her ikisini de, ikiye ayrılmıs saçlar gibi birbirine karısmıstır.
• Duygunun öte tarafında öyle bir bulut vardır ki, onun yagmuru tamamıyla candır. iste o bulut, topraktan yaratılmıs
bedenine can yagmurları yagdırmıstır.
• Gökyüzünde bulunan ay yüzlüler, melekler, onun yanagının aksini görmüsler de, onun güzelliginden utanmıslardır.
• Ebed, ezelin elini tutmus da, o ay yüzlünün kösküne götürmüstür. Gayret her ikisini görmüs de gülmeye baslamıs.
• Çünkü köskün etrafında ne arslanlar var. Onlar, kıskançlıklarından canları ile oynayanların, gerçek asıkların canlarına
kastetmisler, kükreyip duruyorlar.
• Ansızın agzımdan kaçtı. 0 padisah kimdir Kim olacak; Tebriz´in Semseddin! Bu söz agzımdan kaçtı ama, bu söz
yüzünden de kanım costu, kaynamaya basladı.
1164. Mest ol da kendi kendinden kaç!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. V. 2292)
• Dün, nesrin laleye dedi ki: "Haydi kalkalım, mest bir halde gidip yeni açılmıs gülün etegine sarılalım!"
• Onun güzel yüzünden, o gül yanaklarından sarap üstüne sarap içelim, biz de gül ve lale gibi birbirimize yakın dost
olalım. Çünkü dünyada dostluktan daha güzel bir sey yoktur.
• Yasemin, nergisin suh bakısını gördü de, nesrine; "Kalk!" dedi. "Biz de mest olalım, kavgaya giriselim."
• Sekere benzeyen, seker gibi tatlı olan gül yüzlü güzel, gonca gibi kapalı idi. "Mademki gonca açılıp saçıldı, bizim de
inciler saçma zamanımız geldi." dedi.
• Ezel meclisinden gelen canlar, kendilerinden geçmis, mest bir halde gelirler. 0 yüzdendir ki, balçık da mest olmus
gibi ayagı kayıp duruyor.
• Ey gönül! Su nese içinde azadlıgı, selviden ögren de mest olarak suça da, tövbeye de hiç aldırmayalım.
• Selahaddin, en dogru yolu bilir, görür. Onun için mest olarak kendi kendinden kaçmak ister.
1165. Sarabı kadehe doldur; düsüncenin boynunu vur!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün
(c. V. 2283)
• Benim güzel yüzlü, kutlu yüzlü sakim! 0 nar renkli kadehi sun, benim hatırım için vermiyorsan, bari sevgilinin hatırı
için ver!
• Gönül alan sakî sensin, hastalara derman sensin! Nesenle insanı mest edersin. Çünkü sen, nese sarabısın. Sifa
ilacısın, acele ask hastalarına kadehi sun!
• Sarabı kadehe doldur, düsüncenin boynunu kes! Ey sevgili! Sakın gönlümüzü kırma, sen bize sarap ver!
• Kapalı olan meyhaneyi aç, su gürültüyü, su kavgayı bırak! Saraba susamıs sakiye meyhanecinin küpünden sarap
ver!
• Sen baharın da, yesilliklerin de canısın. Selviye de yasemine de parlaklıgı sen verirsin. Ey kurnaz sevgili! Bahaneler
etme, sen bize sarap ver!
• Hile yoluna sapar da mest olanların elinden kaçarsan, düsmanımız sevinir Kör olsun düsman, sen bize kadeh ver!
• Gam verme, ah ettirme, neseden baskasına yol gösterme! Ah edis yol bulamamaktandır. Sen bize yolu aç,
yükümüzü de ver! Biz gidelim. Sana yük olmayalım.
• Hepimiz de kavusma mahmuruyuz. Sonsuzluk kadehine susamısız. Hırkayı, sarıgı sakiye rehin olarak ver!
• En eski susuz benim. Gönlü, gögsü yanan benim. Kadehi ve kaseyi kır! Bize ölçüsüz yol bul, sarap ver!
• Zaten ay da sensin, ay ısıgı da sen! Ben, su ask ırmagının balıgıyım. Balık ay´a ulasamaz. Su halde ay´dan bana gelir
ver!
1166. Yazıklar olsun sana! Özü bırakmıssın, kabuga yönelmissin.
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün,
• Ey kimseye yalvarmamak, yüz suyu dökmemek için, ab-ı hayatı yerlere saçan! Ey minnetle sükretmemek için,
zehirleri agzına alan mert kisi! 59
59 Mevlana´nın bu beyti eski sairlerimizden birisinin su beytini hatırlattı:
"Kase kase zehr-i gam içmek cana safadır canan elinden,
Minnetle içmem ab-ı hayatı dil tesne olsa nadan elinden."
"Sevgilinin elinden bardak bardak gam zehri içmek cana safa verir. Susuz bile olsam, minnetle ab-ı hayatı degersiz
kisinin elinden içmem."
• Böylece mest ve harap olmussun, yerle gögü, iyi ile kötüyü, birbirinden ayırdedebiliyorsun. Kirli su yerine temiz Fırat
suyunu yerlere dökmüssün.
• Ruh ol, taraf arama! Meshur kahraman Zal gibi ol! Sıfattan söz açma! Hiç bir yerde bulunmayan, bu tevcihatları
dökmüs atmıs olan padisaha bak!
• Ah, yazıklar olsun sana! Özü bırakmıssın, kabuga yönelmissin. Için içine kapanacagın yerde, dısa yüzünü
çevirmissin, ne yazık neseyi bırakmıssın, gama yenilmissin.
• Gama yenildigin için, gönül padisahı huzursuz olmus, evden eve gidiyor. Piyadelerin de kurtulus endisesi ile betleri
benizleri sararmıs, solmus.
• Can beratı onda kalmıs. Gamın yüzünü tekrar görünce kesesi yırtılmıs, bütün beratlar dökülüp saçılmıs.
• Sıfatlarımız, onun sıfatı yüzünden, gülün dikenini tanıdı. Fakat tekrar sıfatlanmız gül gibi zat yoluna döküldü.
• Seni götürüp günah tuzagına düsüren kanat, igreti kanattır. Ölüm gününde uyandıgın zaman, o kanadın dökülmüs
oldugunu görürsün.
1167. Ey insan! Içinde yasadıgın toprak yurdunda göklere dogru uç!
Müstefilün, Müstef´ilün, Miistef´ilün, Müstef´ilün
(c. V. 2280)
• Ey asıklar, ey asıklar! Ben deliyim, divaneyim. Delileri bagladıkları zincir nerede Ey can zincirini oynatıp
sakırdatan! Dünya senin yüzünden zincir sakırtısı, zincir gürültüsü ile doldu .60
60 Deli olan bedenlere zincir vurmak mümkündür. Ama ilahî ask ile deli olan canları hangi zincire vurabilirsiniz
Seyh Galip hazretleri:
"Bir sülesi var ki, sem´i canın
Fanusuna sıgmaz asumanın" demisti.
Can mumunun alevi gökyüzü fanusuna sıgmazsa, can delisini hangi zincirle baglayabilirsiniz.
• Sen bir baska çesit zincir yaptın da boynuma taktın, ask kervanının yolunu kesmek için gökyüzünden atlılar
gönderdin.
• Kalk ey can, kalk ey mana cihanı! Ey insan! Içinde yasadıgın toprak yurdundan uç; gökyüzünde yanan su ask
mes´alesi, bizim için yanıp durmada. Pervane gibi ona dogru uçalım, onun alevine atılalım.
• Gönlünde ask derdi olanın yolunu, yagmur nasıl vurur Su beden hamuru ona nasıl engel olur Onu yoldan alıkor
0 ancak askta konaklar, onun asktan baska konagı yoktur.
• Ona söz söyleyecek, onu tesellî edecek akıl nerede Onu kosturacak, onu dünya hadiselerinin sarsıntısından
kurtarıp ask denizine daldıracak ayak nerede
• Eger su dünya süprüntülügunden çıkabilirsen, padisahlar padisahı olursun. Saltanatın gelip geçici olmaz. Zühal
yıldızından bile yüce olursun.
(c. V. 2286)
• Gönül sahibi isen, gönlünü ver, asık ol! Gönülsüz hale gel! Aklın varsa aklını terket, deli ol! Çünkü, bu küçük, zavallı
akıl, senin askının gözünde bir su kabarcıgı gibi görünür.61
61 Hz. Mevlana´ya göre akıl, Hakk yolunda asıka bazen engel olur. Bu isde esas, ask yoludur, gönül yoludur. Akıl,
her seyin nedenini, niçinini arastırır. Mevlana;
"Ben onu bunu bilmem, ben ask kadehi ile mestim." diye buyurmaktadır. Mevlana´ya göre aklın kifayetsizligi hakkında
etraflıca bilgi almak isteyenler, Ötüken Nesriyattan çıkan, Mevlana, Hayatı, Sahsiyeti, Fikirleri adlı kitabın lütfen 163.
sahifesine baksınlar.
• Sonunda gayb alemi gelir yetisir. Seni su içinde yasadıgın suret aleminden çeker, çıkarır.
• Fakat, sen yine de bu yolda rahatça yürümen için, yürürken etegini çekmen gerek. Çünkü yürüdügün yol, asıkların
kanları ile bulanmıstır.
• Ey gönül! Bu yolda kervanla beraber yürü! Yapayalnız bu yola düsme! Çünkü hadiselere gebe olan zaman, kim bilir
ne fitneler dogurur
• Dedigim gibi gidersen zahmetsizce gidersin. Hakk´ın emanında olarak yol alırsın. Denizde kayık gibi yürürsün, Ey
gönül; mademki gittin, gidiyorsun, bari zahmetsizce, sikayetsiz git!
• Gönlünü canından kurtarırsan, iç savastan da, barıstan da kurtulursun. Dükkana da ihtiyacın kalmaz, azıga da!
• Canın düsünme belasından kurtulur, tehlikeli yolları kapatır, dilegin gelir sana ulasır. Dostlukla seninle uzlasır.
1168. Su yıkık gönül köyünü Bagdad sehriyle bile degisme!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün
(c. V. 2284)
• Sen, bizi yad etmesen bile zararı yok. Yeter ki sen bize sarap ver, sarap ver. Bugün nese günüdür. Oturma, bize
yardımda bulun, sarap ver!
• Seninle bulusma haberinin verdiği zevkle mest olarak geldim. Ben varlıktan geçmis yokluk kılıcına kurban olarak
gelmisim. Ben böyle degilsem, beni neselendirme, beni hiç sevindirme!
• Hocam! Sen irfan sahibisin, sen her seyi anlarsın, bilirsin. Devlet davulunu da çalmıssın. Can kamili, can olgunu
olmus. gelmissin. Artık elini üstada verme, artık senin üstada ihtiyacın yok.
• Haberin var mı Senin dertlerle, kederlerle harap olmus, yıkılmıs gönlünde, Hakk´ın gizli bir hazinesi vardır. Aklını
basına al da, su yıkık gönül köyünü, Bagdad sehri ile bile degisme!
• Allah´a yemin ederim ki, senin su karanlık gecen, yüzlerce gündüzden daha iyidir. Geceyi verme, gündüzü arama!
• Iki dünyada da Allah´tan baska gerçek, sadık devlet yoktur. Senin her neyin varsa, sakın, ondan baskasına verme,
varını yogunu ancak ona ver!
• Sen, su beden çadırının içinde yasıyorsun. Ama sunu iyi bil ki, bu çadırın içinde çadır kuranla beraber yasıyorsun.
Sakın gönül ipini, çadırın karanlıgından baskasına baglama!
• Ey can sakîsi! Ömrünü sözle harcama, ask yetimlerinin malını yeme de sonunda feryada baslama!
• Ey yesillikte, lalelikte yasamıs, uyumus güzel; uyan, kalk, kalk da sarabı, Allah sevgisiyle mest olanlardan baskasına
verme!
• Hem sen sensin, hem sen benim. Benim yurdumdan hiç gitme! Sen kussun. Ben de yavruyum. Kıymet bilmez ham
kisilere verme!
• Kendine rehin olmus, kendine baglanmıs kisinin bilgisine kulak asma! Hünerine deger verme, senin bildigin sana
yeter. 0 sundan suna nakledilerek gelen sözlerle fikrini yorma!
• Sen benlik dagını delenlere, padisahlar, padisahısın . Elinde agır, saglam bir ask külüngü var. Onu, Ferhat´tan
baskasına verme!
1169. Acaba atesinle kimi yakacaksın
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün
(c. V. 2278)
• Bu kimdir, bu kimdir Güzel ve tatlı hali ile nalınları koltugunda mest olarak gelmis, evimize girmis.
• Güzelligi karsısında ev ona hayran olmus. Düsüncenin bası dönüyor. Yüzlerce can, yüzlerce akıl elsiz ayaksız olarak
onun arkasına düsmüs geliyor.
• 0 la´l dudaklı güzel, hileye bas vurdu. Elinde kürek, ates istemeye geldi. Onun böyle, yalnız gelmesinden maksadı ne
idi Acaba, atesiyle kimi yakacak
• Ey ates madeni! Gel, bizden ne diye ates istersin Ey ansızın gelen sevgili! Allah´a yemin ederim ki; bu ates istemen
bir kurnazlıktır. Hiledir, senin maksadın ates almak degil, buraya gelmektir.
• Ey yüzü kusluk günesi gibi parlak güzel! Sen geldin. Senin yüzünün nuru ile evin her kösesi bir ova, bir sahra gibi
genislendi ve aydınlandı.
• Ey Yusuf! Kuyunun basına geldin. Kuyuya baktın. Güzel yüzünün aksı suya düsünce kuyunun suyu senin askından
costu, köpürdü. Agzına kadar kaynadı, etrafa tastı.
• Ey gönüller alan güzel! Sen, hiç bir kucaga sıgmazsın. Ey askı ugruna denizlerden fazla gözyası döktügüm sevgili! Ey
sevgili! Senin ay gibi nurlu yüzüne karsı, yeryüzü de, gökyüzü de ayna olmus. Sonra o ayna canlanmıs da seni seyretmeye
baslamıs.
• Ey atesinin dumanları baslara sevda olan asık! Sen sus, sus da sözlerimi bir baska yoldan, gönül yolundan dinle!
1170. Isteyen de odur, istenen de o! Yusuf da odur, Yakub da o!
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Miistef´ilün
(c. V. 2281)
• Allah´ım, senin lütfunla toprak beden olmus. Topraktan yarattıgın beden de düsünmeye, söz söylemeye baslamıs.
Sonra söz de, düsünce de gayb aleminde nice suretlere, sekillere gebe kalmıs.
• Her sekli, her sureti besleyip yetistirmissin. Fakat bir mana var ki; onu gizlemissin. Aslında sekil de suret de o
mananın eserleri oldukları için, onun eserlerinde varlıgı belirmektedir.
• Birisi buzu görse, onun aslı nedir bilmez. Sadece buzu, buz olarak görür Buz eriyince, onun aslının su oldugunu
anlar. Süphesi kalmaz.
• Iyi seylerden baska bir sey düsünme! Çünkü, düsünce, suret dokumasının ipligidir. Güzellesen, iyi olan her
düsünceden dogan her suret güzeldir, iyidir
• Aydın olan kisiyi dost edin! Çünkü ona gönülden bir pencere açılmıstır Toprak gül, süsen bitirir ama, ona su
gerekmektedir.
• Daima, manen Hakk´la beraber olursan, güzel, mutlak bir can olursun. Ey benim canımın canı! Böyle olursan ne de
parlak bir hale gelirsin.
• Hiç ummadıgın bir taraftan bir devlet, bir ikbal gelmis olur. Artık ah vat etme zamanı geçmistir. Hey hey diye
neselenme vakti gelmis olur. Dolunay gibi elsiz ayaksız dolasır durursun.
• Her zerreye mahrem olan O´dur. Çünkü her zerrenin gönlünde O´nun sevdası vardır. 0 yüzden her zerre kararsızdır.
Herkese hos nefesi ile devlet olar O´dur. Hakîkati göremeyen taklitte kalmıs, sekle baglanmıs, zahid olmus Gören O´nun
yüzünden rind olmus, hiç bir seye aldırıs etmez olmus.
• Ey sevdası Allah askı olan! Ey her seyde, her eserinde O´nu arayan! verdiği dertlerde O´nun tecellisini sezen! Ey
hakîkat madenini isteyen!
• Isteyen de O´dur, istenen de O! Seven de 0, sevilen de 0. Yusuf da O´dur, Yakup da O´dur. 0 hem gerdanlık olmus,
hem gerdan!
1171. Herkes isteklerinin, arzularının kulu, kölesi olmustur.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. V. 2379)
• Sen bize can sarabını sun! Hepimiz yine öyle bir haldeyiz ki, sarabı kadehten, basımızı da ayagımızdan
ayırdedemiyoruz.
• Hepimiz de yesermisiz, süsenden, gül fidanından daha tazeyiz. Hepimiz bastanbasa can olmusuz da can gibi parıl
parıl parlıyoruz.
• Herkes isteklerinin, arzularının kulu, kölesi olmustur. Halbuki isteklerle arzular bizim kulumuz, kölemiz olmustur.
Çünkü biz, zamandan, zamanın dönüsünden çıkmıs kurtulmusuz.
• Dogunun parıltısı, bedenimizi gölge gibi yuttu. Suretimiz, görünüsümüz, yersiz, yurtsuz kevne(=olusa)
benzemededir.
• Yesilligin, lale bahçesinin dostuyuz. Fakat kötü gözden, nazardan korktugumuz için yüzümüz sarardı.
• Mushaf getirelim de, senden baskasının elinden sarap içmeyecegimize dair sakîye yemin edelim.
• Kimin canı varsa, ancak o, can bahçesinden koku alır. Fakat ona sahip olan da bastan basa ondan ibaret oldugunu
anlar.
• 0 kadeh yüzünden öyle tez canlı olmusuz ki, gönlümüz, kus gönlü halini almıs da bedenimizin dısında çırpınmada.
• Biz, insan bedeni kesafetinin, karanlıklarının perdesi arkasında oturmusuz da seher vaktinin nuru gibi karanlık
perdeleri yırtarız.
• Biz gece idik. Mana günesinin nuru ile aydınlandık, sabah haline geldik. Biz yırtıcı kurt idik, ilahî feyizle, tanınmıs bir
çoban olduk.
• Tebrizli Sems, cana benzeyen yüzünü gösterdi de, ruh gibi, hepimiz, canla basla ona dogru kosuyoruz.
1172. Hakk´ın lütfuyla gül bahçesinde dikenle gül arkadas olmuslardır.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V. 2381)
• Cenab-ı Hakk´ın kudretine bak ki, askı, asıklarla, ruhu da topraktan yaratılmıs su bedenle uzlastırmıstır.
• Ne zamana kadar sunu bunu, iyiyi kötüyü birbirinden ayrı göreceksin Sen, isin sonuna bak, onlar mezarda
birbirlerine karısacaklardır.
• Ne vakte kadar bunun nisanı, izi var; ötekinin nisanı yok, izi yok diyeceksin Izi belirleyene bak, asıl izi belirenle
birlesmis.
• Ne zamana kadar o cihan, bu cihan deyip duracaksın 0 cihana bak, bu cihanla nasıl da karısmıs. Çünkü, bu cihan, o
cihanın ekin yeridir
1171. Herkes isteklerinin, arzularının kulu, kölesi olmustur.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. V. 2379)
• Sen bize can sarabını sun! Hepimiz yine öyle bir haldeyiz ki, sarabı kadehten, basımızı da ayagımızdan
ayırdedemiyoruz.
• Hepimiz de yesermisiz, süsenden, gül fidanından daha tazeyiz. Hepimiz bastanbasa can olmusuz da can gibi parıl
parıl parlıyoruz.
• Herkes isteklerinin, arzularının kulu, kölesi olmustur. Halbuki isteklerle arzular bizim kulumuz, kölemiz olmustur.
Çünkü biz, zamandan, zamanın dönüsünden çıkmıs kurtulmusuz.
• Dogunun parıltısı, bedenimizi gölge gibi yuttu. Suretimiz, görünüsümüz, yersiz, yurtsuz kevne(=olusa)
benzemededir.
• Yesilligin, lale bahçesinin dostuyuz. Fakat kötü gözden, nazardan korktugumuz için yüzümüz sarardı.
• Mushaf getirelim de, senden baskasının elinden sarap içmeyecegimize dair sakîye yemin edelim.
• Kimin canı varsa, ancak o, can bahçesinden koku alır. Fakat ona sahip olan da bastan basa ondan ibaret oldugunu
anlar.
• 0 kadeh yüzünden öyle tez canlı olmusuz ki, gönlümüz, kus gönlü halini almıs da bedenimizin dısında çırpınmada.
• Biz, insan bedeni kesafetinin, karanlıklarının perdesi arkasında oturmusuz da seher vaktinin nuru gibi karanlık
perdeleri yırtarız.
• Biz gece idik. Mana günesinin nuru ile aydınlandık, sabah haline geldik. Biz yırtıcı kurt idik, ilahî feyizle, tanınmıs bir
çoban olduk.
• Tebrizli Sems, cana benzeyen yüzünü gösterdi de, ruh gibi, hepimiz, canla basla ona dogru kosuyoruz.
1172. Hakk´ın lütfuyla gül bahçesinde dikenle gül arkadas olmuslardır.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V. 2381)
• Cenab-ı Hakk´ın kudretine bak ki, askı, asıklarla, ruhu da topraktan yaratılmıs su bedenle uzlastırmıstır.
• Ne zamana kadar sunu bunu, iyiyi kötüyü birbirinden ayrı göreceksin Sen, isin sonuna bak, onlar mezarda
birbirlerine karısacaklardır.
• Ne vakte kadar bunun nisanı, izi var; ötekinin nisanı yok, izi yok diyeceksin Izi belirleyene bak, asıl izi belirenle
birlesmis.
• Ne zamana kadar o cihan, bu cihan deyip duracaksın 0 cihana bak, bu cihanla nasıl da karısmıs. Çünkü, bu cihan, o
cihanın ekin yeridir.
• Gönül bir padisaha benzer. Dil de onun tercümanıdır. Fakat padisaha bak ki, tercümanı ile uzlasmıs, bir bedende
dostça beraber yasıyorlar.
• Yeryüzü ile gökyüzü, birbirleriyle içli dıslı arkadas olmuslardır. Çünkü Allah, onları bizim için birbirleriyle
uzlastırmıstır. Ey birbirlerine yan bakanlar, birbirlerinden hoslanmayanlar! Su ayrılıgı bırak da siz de birlerinizle uzlasın,
dost olun !
• Suya, atese, rüzgara, topraga bak! Birbirlerine düsman oldukları halde, dostlar gibi nasıl birbirleriyle uzlasmıslar,
arkadas olmuslardır.
• Kurt, koyun, arslan, ceylan, bunların dördü de birbirlerinin zıtları iken, yigit bir terbiyecinin korkusuyla bir arada
uzlasmıslardır.
• 0 padisahın kudretine bak ki, onun lütfuyla, gül bahçesinde dikenle gül, birbirleriyle arkadas olmuslar, bir arada
yasamaktadırlar.
• Su bulutlara dikkatle bak! Parça parça oldukları halde Hakk´ın feyziyle birleserek su haline gelip nice oluklardan akıp
durmadalar.
• Ilkbaharla sonbahar ortaya koydukları eserlerle, çesit çesit meyveleri yetistirmek için nasıl birbirleriyle karısmıslar,
dost olmuslardır.
• Nice kimseler egri, huysuz ve hırsızdır. Ama, birbirleriyle ok ve yay gibi uzlasmıslardır.
1173. Içine üfürülmeden ney´in feryad ettigini kim görmüstür
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. V. 2378)
• 0 güzel yüze söyle bir hırsızlamaca bakan kimsenin yüzünde yüzlerce mahmurluk, yüzlerce nese vardır.
• Onun mest olusunda yüzlerce nese var. Yüzlerce heves var. Belki de o kendi eliyle kendi yüzünü oksamıstır.
• Sevgilinin dudaklarından çıkan selamı duyan kimse, zamanenin hilesine, isvesine aldanmaz.
• Ey zamanenin iyi islerinin, kötü islerinin etkisi altında kalarak kıvranan zavallı! Sen sevgilinin saçlarındaki büklümleri,
kıvrımları görmedigin için kıvranmakta, üzülüp durmadasın.
• Elbette bir ney yapan vardır ki, kamısa sekil, suret veriyor. Nefes verilmeden, içine üfürülmeden, neyin feryad
ettigini kim görmüstür
• Yerden biten kamıs, insan gibi üstün bir varlıgın dudagına dost olacagını bilseydi; hiç kesilmeden korkar mıydı
• Allah´ın "kün" (=ol) 62 emrinin bir damlasını su topragın üstüne döktügü içindir ki, cihan asıklarının dudakları, senin
kapının topragını yalıyorlar.
62 Yasin Suresi, 36/82. Ayete isaret edilmektedir.
1174. Allah´ın sevdigi kullarına sundugu gökyüzü sarabından sun!
Fe´ilatü, Fa´ilatün, Fe´ilatü, Fa´ilatün
(c. V. 2376)
• Ey güzel! Acını dagıtmak için içtigin saraptan birazcık da bize ver! Kat kat olan gamını bir yudumcuk neseyle beraber
biraz bize de sun!
• Gamın bizi yedi bitirdi. Sen bize fazlaca nese sarabı sun da gama, gussaya hak ettikleri cezayı ver!
• Allah´ın sevdigi kullarına sundugu gökyüzü sarabından sun! Sen onu düsmanlara göstermeden dostlara ikram et!
• Savasları durdur! Çengleri oksa, çenglere Irak-îsfahan perdesinden nagmeler ver!
• Köpek agzını açınca, binlerce susuz mest kisi; "Bana da sun, bana da sun!" diye kadehler getirdiler.
• Ey güzel! Su sonbahara bak! Su çıplakları gör de onlara atlas gibi saraptan birer kaftan giydir.
• Gençleri seyretmek için ihtiyarlar oturmuslar. Su iki üç ihtiyara genç saraptan bir baston ver de ayaklansınlar,
yürüsünler.
• "Sen padisahsın, sarabın da var. Can sarabından bize de lütfet!" diye aglaya, inleye Selahaddin´e bas vur!
1175. Oruç harmanından can bugdayı satın al!
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün
(c. V. 2375)
• Oruç anası keremlerde bulundu, çocuklarına geldi, kavustu. Çocugum! Fırsatı kaçırma, oruç ananı sıkıca tut,
bırakma!
• Oruç anasının güzel yüzünü seyret! Onun lütuf sütünü em! Onun yurdunu yurt edin! Orucun kapısında otur!
• Rıza çölüne bak, Allah´ın ilkbaharını seyret! Oruç nergisleri ile dolu olan can cennetini müsahede et!
• Ey gonca! Sen çok güçsüzsün. Gelismemissin. Ipte oynayan bahar cambazı gibi sıçra, oruç çemberinden geç!
• Ey gül! Kanlara batmıssın, hal böyle iken, neden gönlün hos, neden gülüp duruyorsun Yoksa Halil´in Ishak´ı mısın
ki, oruç hançerinden hoslanıyorsun
• Neden ekmege asıksın Bahar mevsiminde gençlesen dünyayı seyret! Oruç harmanından can bugdayı satın al!
1176. Biz kendimizden de, yakınlarımızdan da tövbe ettik.
Mef´ulü, Mefa´ilün, Fe´ulün
(c. V. 2352)
• Mana sarabıyla bir kadeh, yüz binlerce candan daha iyidir. Kalk kumasımızı rehine koy da o saraptan al, bize sun!
• Biz kendimizden de, yakınlarımızdan da tövbe ettik. Biz asla bu köyden baska bir yere gitmeyiz.
• Büyük, küçük bir olmamız için sarap bizi bir renkli yapar.
• Dervis kendinden bosaldı. Sen yokluk sarabını dolu sun, dolu!
• Kalk kemanın kirisini çek, kemanı ger! Biz keman gibiyiz. Sarap da kiris!
• Hünerle dolu akıl, yerinde kaldı. Zaten sisman ihtiyara layık olan da budur.
• Biz gam yemeyiz. Bunu kim görmüstür Sen yük çekesin de o ah desin.
• Gamdan kaç, padisahın bulundugu tarafa git! îgreti evden çık, orada oturma.!
1177. Ask, kucagını açınca, düsünce korkusundan kaçtı.
Mefulü, Mefa´ilün, Fe´ulün
(c. V. 2357)
• Ey gönlü mermer gibi katı olan sevgili! Biz, tas gibi, mermer gibi duygusuza karsı ne yapabiliriz
• Siseler mermere karsı ne yapabilirler Kendilerini çarpıp, param parça olmalarından baska ne çareleri vardır
• Yıldız, karsısında can versin diye, gerçek sabah gibi gülüyorsun.
• Ask, kucagını açınca, düsünce korkusundan kaçtı, bir köseye gizlendi.
• Sabır, düsüncenin bozguna ugradıgını görünce, o da tek basına kaçtı. Bir köseye sıgındı.
• Sabırla düsünce kaybolunca, sevda yalnız basına ortada kaldı. 0 hem aglıyordu, hem de yanıp yakarıyordu.
• Isler böyle olunca, biz de, akıl ile bin tarakta bezi olan gönlü tanımaz olduk. Onlara yabancı kesildik.
• Gerçekten de ask beyliktir, ululuktur, siir de onun davuludur, bayragıdır.
• Ask beyi pek huysuzdur, hırçındır, kendini koru. 0 seher vakti her seyi yagma eder. "
• Sen, onu bunu bırak da ayrılıgı anlat! Çünkü ayrılıgın korkusundan sözün bile ödü kopuyor.
• Ey müezzin! Imam, askın korkusundan kaçtı, gizlendi. Sen de artık sus; minareden in!
1178. Asktan çok bahsetme, askı yasa!
Mef´ulü, Mefa´ilün, Fe´ulün
(c. V. 2354)
• Sevgilim! Sensiz yasayıs tatsız, tuzsuz, manasızdır, adeta donmus gibidir Sen olmadıkça musikî ve sema´ ölüdür,
ölü!
• Biz ask kapısının halkasını tutmus çalıyoruz. Sen ise kapıyı kilitlemissin Anahtarını almıs gitmissin.
• Her yanan ates senin nefsinle yanmadadır. Sana sayı ile verilmis olan nefse acı! Merhamet et, onu bos yere
harcama!
• Biz ham kisileriz, gel bizi ask atesinde çerçöp gibi yak, yandır!
• Biz Hz. Musa gibi kimsenin sütünü emmedik. Biz senin sütünle beslendik Senin sütünle huy sahibi olduk.
• Ey bizim gözümüz gibi olan sevgili! Perde arkasında durma! Gözde perde bulunması hos bir sey degildir.
• Asktan çok bahsetme, askı yasa! Askı sarap gibi iç, onu tat! Söylemek yemeye içmeye benzemez.
1179. Can, kendine secde etmede idi.
Mef´ülü, Mefa´ilün, Fe´ulün
(c. V. 2353)
• Beden uykuda iken can, beden atından inmis, basit bir aleme, rüya alemine yaya olarak gelmisti.
• Derken bir ask seli geldi. Canı kaptı götürdü. 0 sel, denizlerden bile coskundu, ziyade idi.
• Ask seline kapılan can, telasla iki gözünü açtı. Kendini latif bir su olarak gördü.
• Bu su, seker gibi kendiliginden tatlı idi. Sarap gibi kendiliginden cosup köpürüyordu.
• Halk, bir halde cana bakmakta idi. Can da sasırmıs halka degil, kendine kendi haline bakmakta idi.
• Orası mekansızlık alemi idi. Çünkü ne secde eden vardı, ne de secde edilen seccade vardı. Iste böyle halde can
kendine secde etmekte idi.
• "Ey can nesesi! Ey neseli can!" diye dudagını kendi dudagına koymus, kendini öpüyordu.
• Her sey, birbirinden dogar. Ey can! Sen hiç kimseden dogmadın.
• Derken, can deve olmustu. Beden de onun yuları haline girmisti de Tebriz sehrine dogru gitmede idi.
1180. Bizde bir hayalden baska bir seycik kalmadı.
Mef´ulü, Mefa´ilün, Fe´ulün
(c. V. 2356)
• Biz kadîm olan, önüne evvel düsünülemeyen bir zamandan beri aska düsen kisileriz. Bizden olmayanların, bizden
geri kalanların hepsi de bize seyirci olmuslardır.
• Fakat seyirciler usandı. Ortada yalnız kızgın ask suleleri ile beslenen gönül kaldı.
• Biz, gökyüzü gibi günesin arkadasıyız, dostuyuz. Biz onun ısıgında yıldız gibi gizli kalmayız.
* Biz minarenin üstündeki deve gibi parmakla gösteriliyoruz, tanınmısız.
• Bizde bir hayalden baska bir seycik kalmadı. 0 da parça parça oldu, ortadan kayboldu.
• Hakk sevgisi yolunda yürüyenler, çare aradılar. Anladılar ki, varlık kaldıkça çare yoktur.
• Demir, bakır, kaya gibi ask atesinde yanmak için sıraya girdiler.
• Erkekçesine, korkmadan, sonsuz olan, kıyısı bulunmayan ask denizine daldılar.
1181. Dogudan batıya kadar nur dalgaları gelip durmadadır.
Mefulü, Mefa´ilün, Fe´ülün
(c. V. 2358)
• Biz iki gözü de, canı da sasırmıs kalmıs kisileriz. Sen dalıp gitmis, kendilerinden geçmis asıkları görmek istiyorsan
bize bak!
• Sen bir mana ay´ısın. Bizse senin parlak yüzünün etrafında saskın gökyüzü gibi basımız dönmüs bir halde dolasıp
duruyoruz.
• Akıl, senin davranıslarının, yaptıgın islerin etrafında dönüp dolasan bir çobandır. Ben bu saskın çobandan feryad
etmedeyim.
• Gözde binlerce mum yanmada, binlerce ısık parlamada, fakat bu göz, samdan gibi sasırmıs kalmıs.
• Dogudan batıya kadar gizli alemden nur dalgaları, saskın bir halde bas gösterip durmadadır.
• Bu ölmüs alemden dısarıda bir padisah var. Aska hayran olmus kalmıs bir baska dünya var.
• Bana o baska dünyadan bir iz ver, haber ver, nerede oldugunu söyle diyorsun. Saskın, ancak saskının izini
gösterebilir.
• Selahaddin´in yüzüne bak da, hayranlıgın ifadesini orada bul!
1181. Dogudan batıya kadar nur dalgaları gelip durmadadır.
Mefulü, Mefa´ilün, Fe´ülün
(c. V. 2358)
• Biz iki gözü de, canı da sasırmıs kalmıs kisileriz. Sen dalıp gitmis, kendilerinden geçmis asıkları görmek istiyorsan
bize bak!
• Sen bir mana ay´ısın. Bizse senin parlak yüzünün etrafında saskın gökyüzü gibi basımız dönmüs bir halde dolasıp
duruyoruz.
• Akıl, senin davranıslarının, yaptıgın islerin etrafında dönüp dolasan bir çobandır. Ben bu saskın çobandan feryad
etmedeyim.
• Gözde binlerce mum yanmada, binlerce ısık parlamada, fakat bu göz, samdan gibi sasırmıs kalmıs.
• Dogudan batıya kadar gizli alemden nur dalgaları, saskın bir halde bas gösterip durmadadır.
• Bu ölmüs alemden dısarıda bir padisah var. Aska hayran olmus kalmıs bir baska dünya var.
• Bana o baska dünyadan bir iz ver, haber ver, nerede oldugunu söyle diyorsun. Saskın, ancak saskının izini
gösterebilir.
• Selahaddin´in yüzüne bak da, hayranlıgın ifadesini orada bul!
1182. Sen askı atesten bir merdiven yap da gökyüzüne daya!
Mef´ülü, Mefa´ilün, Fe´ülün
(c.V. 2359)
• 0 sofrayı getir, ortaya ser! 0 kaseyi de asıkların önüne koy!
• Ekmegi de çok çok, bol bol getir! Çünkü sofradakilerden birinin "Ekmek yok!" demesi çirkin bir seydir.
• Sen bedeni ekmekle avla, onun önüne ekmek koy! Canın önüne de can koy!
• Bugün senin kıyametin koptu. Kalk, gökyüzüne ayak bas!
• Sen, askı atesten bir merdiven yap da gökyüzüne daya!
• Eger gönül ask yarasından ziyana giriyor da sikayet ediyorsa; o ziyanın üstüne bir baska yara daha aç!
• Mademki göz yolu ile nükteli sözler söylüyorsun, bizim her zaman agzımızı mühürle, kapat!
• Ey gözyası! Mademki, gözümün kapısından çıktın, gidiyorsun, bari sevgilinin kapısına git de, basını onun esigine koy!
1183. Elini, gül bahçesi olan güzel yüzünden çek de, oradan deste deste güller devsireyim.
Mef´alü, Mefa´ilün, Fe´ulün
(c.V. 2361)
• Ey mübarek kutlu gün! Biz Hakk asıkları bir yerde toplanmısız. Sen de gelmissin, bize katılmıssın, aramızda
oturuyorsun.
• Ey aynı havayı beraber teneffüs ettigimiz sevgili! Yanımıza gel de hasta, kırık, dökük olan nefeslerimiz, senin
nefesinle canlansın.
• Söyledigim su iki üç söz, gönlün sana ulastırmak istedigi haberlerdir, Lütfen su kırık dökük sözlere kulak ver!
• Bana bir kerecik olsun "Ben senin kulunum." de de; bütün zahmetlerden, eziyetlerden kurtulayım.
• Su elini gül bahçesi olan yüzünden çek de, oradan deste deste güller devsireyim.
• Bir kerecik olsun, dudaklarını aç, sekerler saç da kafesten kurtulmus, dudu kusunu seyret!
1184. Mana denizinin ehli olanlar incileri bile degersiz görürler.
Fa´ilatün, Fa´ilatiin, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V. 2370)
• Bu göklerden kopup gelen nasıl bir ask kasırgasıdır ki, yüz binlerce gemi ondan mest olmus, basları dönüp duruyor.
• Geminin kurtulması, yelken açıp yol alması rüzgardan oldugu gibi, batması, sulara gömülmesi de rüzgardan. Sanki
gemi rüzgarla dirilmistir, rüzgarla ölmüstür.
• Nefes alma nefes verme nasıl senin emrinde ise, rüzgar da Allah´ın emrindedir. Sen de nefsi methederek, överek,
bazen de hakaret ederek, küfrederek harcar durursun.
• Takdir yelpazesi ile esip duran rüzgarların çesitli olduklarını bil! Seher rüzgarı tatlı tatlı eser, bitkileri gelistirir,
meyvelerin olusmasını saglar. Dünyayı adeta ma´mur hale getirir. Bazı rüzgarlar siddetle eser, yıkar, harap eder, etrafa
veba salar.
• Ya Rabbi! Rüzgarları gösterdin. Yelpazeyi gizleme! Yelpazeyi görmek temiz kisilerin gönüllerine ısıktır.
• Sebebi gören gerçekten de surette, sekilde kalır. Sebebi yaratanı gören mana nurunu görür.
• Suret ehli bir boncuk arzusu ile can verirler. Mana denizinin ehli ise incileri bile degersiz görürler.
1185. Kadın ve erkek vasıtası olmadan dogan güzellik, ask bahçesinde kadını da erkegi de büyülemis.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V. 2365)
• Güzelim; güzellik gül bahçendeki yasemin ayak vurarak oynamaya baslamıs. Her sözündeki dogruluk, uygunluk,
yüzlerce Hoten ülkesini canlandırmıs.
• Kadın ve erkek vasıtası olmadan dogan güzellik, ask bahçesinde kadını da erkegi de büyülemis. Onları ask oyununa
sokmus, oynatmaya baslamıstır.
• Can, onun güzel yüzünden bir pervane getirmis de, yüz binlerce gönül mumu samdanlarında yanmaya, oynamaya
baslamıslar.
• Asıkların agızları, damakları Mansur sarabı ile, o sarabın lezzeti ile dopdolu Böylece yüzlerce Mansur´un, senin
askınla daragacında ayakları sallanıp durmada.
• Can, senin zevkine kapıldı da zayıflıktan kurtuldu. Öyle semizledi ki, dünya derisine sıgmaz oldu. Nese ile oynayıp
durmadadır.
• Hüthütler kafeslerinde ask Süleyman´ından pek memnun kaldılar. Fakat uçmaya yol bulamadıkları için kendi
vatanlarında oynamıyorlar.
• Asıgın canı, mekansızlık alemindedir. Su beden, canın gölgesidir. Can günesi, bu bedende raksa girmistir de oynayıp
durur.
• Sems-i Tebrizî´nin yüzü ile gül ile nergisin degerini aksettirir de bedenim, o gülün, o nergisin arasında nese ile
oynayıp durur.
1186. Git de ask yüzünden yıkılan varlık evinin harabesini seyret!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V. 2363)
• Saçlarının Hindistan´ından yol kesiciler çıkıp ask kervanının önünü kesince, erkeklerden de, kadınlardan da bir feryad
yükseldi.
• Güzel yüzünün atesi, can ormanını tutusturdu. Yanan canlardan çıkan duman yedi kat gögü de astı.
• Manalar aleminden sakîler, can gibi görününce gönüllerden görünmez süt ırmakları, sarap ırmakları akmaya basladı.
• Kafirin gözüne bir iman sürmesi çekince, kafir, mü´minler arasındaki din güzelini görür.
• Beden, duvar gibidir. Bu duvarın arkasında bir gönül yıkılmıs kılmıstır. Bu yıkıntı altında kalan gönlün halini anlatmak
için dil bu sözlere baslamıs.
• Sen git de ask yüzünden yıkılan varlık evinin harabesini seyret! Evin tavanı çökrnüs, esigin izi bile kalmamıstır.
• Her ne kadar o "Asıklara deger vermem." derse de inanma! 0 her asık basına yüzlerce merhametli kisi göndermistir.
1187. Onların gözlerinde gizli tesirler, görünmez atesler vardır.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V. 2362)
• Ey gözleri sihirbazlara nükteler, isveler, nazlar ögreten, canlara canlar katan sevgili!
• Dünyada nerede kapalı bir kapı varsa anahtarı sensin. Ask, senin talebendir. Gönül kapılarını açmayı ona sen
ögrettin.
• Gönülleri temiz süfiler için meclisler kurmussun. Sonra da süfilere sıla etmeyi, halkı manevî sofraya çagırmayı
ögretmissin.
• 0 süfiler arasından o süfiyi seçmissin. Ona gizlice gerçek sevgilinin sırrını ögretmissin.
• Derken bir baskasını aramıssın, onu da imtihan için ayrılıga atmıssın. Ask sırlarını ögrenmek isteyenleri belalara
ugratmıssın.
• Aska düsenlerin yarısı yalvararak yakararak asık olur, yarısı da nazlanır, niyaz nedir bilmez. Bunların dilekleri
makbul olmustur. Öbürlerine de ask, dua etmeyi ögretmistir.
• Onun lütuf suyu önünde atesin diz çöküp yalvardıgını gör! 0 Eflatun´un hikmetleri gibi yüzlerce deva ögretmededir.
• Cefa ile dolu olanlar, gönüllerinde kafirlik varken, tutarlar vefalı olanların kulaklarını çeker, cefa ögretirler.
• Onların gözlerinde gizli tesirler, görünmez atesler vardır. Demirlere bile saf, parlak, tertemiz olmayı onlar ögretirler.
1188. Iblis, ask sarabını içince îblisligi bırakır, Adem olur.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c.V.2371)
• Ne vakit o güzelin topragı bizim kanımızla yogrulacak Su bedenlerimizin birbirini seven canlarımızla karısması ne de
hos bir seydir.
• Bu kadar uzun bir ayrılıktan sonra, gönlümüzün su sedefleri tertemiz vefal incilerle karısmıs.
• Su ile ates birbirine dost olmuslar, gece, gündüz bir bedende oturup duruyorlar. Allah´ın lütfuyla kahrı, tortu ile
duruluk bir arada bulunuyorlar.
• Vuslat ile hicran birbirleri ile anlasmıslar, barıs halindeler. Küfür de imanla bir olmus; bizim padisahımızın vuslat
kokusu da seher vaktinde esen rüzgarla karısmıs.
• Kurt, Yusuf huylu olmus, onda kurtluk kalmamıs, gitmis. Gömlegin kokusu gelmis de körlüge karısmıs, gözleri açmıs.
• Toprak topraklıgı bırakmıs, kara renk ondan ayrılmıs. Yeryüzündeki sular da sarap olarak akmaya baslamıs. Onlarda
bulanıklık kalmamıs. Duruluk nuru ile karısmıs, saf bir hale gelmis.
• 0 ne mutlu gündür ki, o gün, ölümsüz canların sevgilisi mest olarak meclise gelir de aramıza karısır.
• Herkesi mahmur gözleri ile mest eder, kendilerinden geçirir de yabancılarla asinaları, bildikleri birbirlerine karıstırır.
• Ask sarabını fazla içince, îblis bile Iblisligini bırakır, Adem olur. Böylece Iblis´e karsı duyulan lanetle, Adem´e karsı
duyulan övgü birbirine karısır.
• Iblis´e karsı ebedî olarak kapalı bulunan merhamet kapısı, Allah´ın lütuf anahtarı ile açılır. Böylece vefasızlık anahtarı
ile vefalılık anahtarı birlesir.
• Kulun Hakk´ın huyu ile birlestigini göstermek için Semseddin´in sırrı meydana çıkmıstır.
• Asıklar yolunda huzur bulunur mu Onun verdiği her mihnette yüz binlerce lutuf vardır; fakat o lutuflar belalarla
karısmıstır.
• Onun bir katre zehrinde yüz binlerce sifa vardır. Hz. Isa´nın devlet nefesi veba ile karısmıstır.
• Orada horlukla yücelik birbirleriyle anlasmıslar, bir olmuslar da orada üstünlük ile asagılık birbirine karısmıstır.
• Canlar canına karsı can, toprak bahasınadır. Burada canlar, pahalılıklara karısmıs, ama orada ucuz mu ucuz.
• Canlar, o cana can olanın arkasında öyle bir inci olmus ki, bakıra benzeyen can kimya gibi canlar canı ile karısmıs.
• Baht sarayına, yani Tebriz´e git de, orada bu dünyanın öteki dünyaya karıstıgını, birlestigini gör.
1189. Gözünü aç da bedenlerden kaçmıs canları seyret!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V. 2369)
• Gözünü aç da bedenlerden kaçmıs canları seyret! Can kafesini kırmıs, gönül de bedeni bırakmıs, kaçmıs gitmis.
• Canları terbiye eden, yola getiren yüzlerce aklı gör! Kendinden kendine sıgınmıs binlerce varlıgı seyret!
• Yüz binlerce can, yüz binlerce gönül kaçıp gitse aldırıs bile etmem, çünki benden kaçanların mest bir halde geri
geleceklerini biliyorum.
• Yüz binlerce susuz, susuzluktan can vermistir. Yüz binlerce bülbül, yesillikleri, gül bahçelerini bırakmıslar, ötelere,
mana gül bahçelerine kaçmıslardır.
1190. Seni övmek benim aklımı, fikrimi aldı, konusamaz oldum.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. V. 2380)
• Ey padisah! Senin hudutsuz olan, sonsuz olan affının coskunluguna karsı tövbe etmek günah sayılır.63
63 Bu beyitler yanlıs anlasılmasın. Hz. Mevlana, bizi günah islemeye tesvik etmiyor. Cenab-ı Hakk´ın hudutsuz olan
merhametinden, onun "Errahmanirrahim" (Merhamet edenlerin en çok merhamet edeni) oldugunu anlatmak istiyor.
Mesela; Sirazlı merhum Hafız, gönül kırmanın büyük günah oldugunu anlatmak için;
"Kimsenin kalbini kırma da, ne yaparsan yap, bizim seriatımızda bundan baska günah yoktur." dedigi zaman, "Kalp
kırma da ne günah islersen isle!" manası çıkarılmamalıdır. Nitekim Cenab-ı Hakk´ın merhametini anlatmak için sairler bazı
beyitler söylemislerdir: "Ne kadar mücrim isem kesmem ümit kereminden ki, O´dur bahr-ı muhit." (Ne kadar suçlu
olursam olayım. Kereminden ümidi kesmem. Çünkü keremin okyanus gibidir.)
"Ger günahım güh-ı Kaf olsa ne gamdır ya Halîl
Rahmetin bahrına nisbet, ´innehu sey´ün kalîl.´"
(Benim günahım Kaf dagı gibi çok olsa, senin merhamet denizine göre o çok az bir seydir.)
• Yolunu kaybetmis kisiye öyle acır, onunla öyle mesgul olursun ki, yol kaybeden kisi, yolunu kaybetmeyen kisiden
daha talihli sayılır.
• Senin hayranın olarak, seni övmek, benim aklımı, fikrimi aldı. Konusamaz oldum. Bir ah etme gücüm kaldı.
• Niçin ah ettigimi, ah derdimi anlatacak bir mahrem, samîmi, çok yakın bir dost bulamıyorum Ben de Hz. Ali gibi
kuyuya ah ediyorum. 64
64 Bir rivayete göre Peygamberimiz Hz. Ali´ye bazı sırlar söylemis. Hz. Ali dayanamamıs bu sırları bir kuyuya
söylemis. 0 kuyunun agzında bulunan bir kamıs bu sırları duymus. Onu kesip ney yaptıkları zaman o gizli sırları feryad
ederek etrafa yaymıs. Bu beyitlerde Hz. Mevlana bu halk hikayesine isaret buyurmaktadır.
• Kuyu, benim ahımdan cosar da, agzında kamıs biter. 0 kamıs da ney olur feryada baslar. Benim gönül sırlarımı
etrafa yayar.
• Ey ney! Feryad etme, sus! Çünkü biz sana mahrem degiliz. Bu yüzdendir ki, kamıstaki seker, bizden özür dilemede,
kamıstan da özür dilemede.
1191. Ahmaklardan kaç, gözünü zevalsiz nura aç!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fe´ilün
(c. VI.3091)
• Eger bir an için olsun heva ve hevesini, sehevî arzularını bırakır, uygunsuz hallerden vazgeçersen; peygamberlerin,
velîlerin gördügünü görürsün.
• Kendine tapmaz, kendini hasa Allah bilmezsen gerçekten kul olursan Mütezile´nin inkar etmesine ragmen Allah´ı
görürsün.
• Eger tam bir rind isen, ahmaklardan kaç, gözünü zevalsiz nura, Allah´a dogru aç!
• Insanların ayıplarını söyleme, gaybı bilene bak! Bilgisizlik dilini kes! Artık hileye, onu bunu aldatmaya kalkma!
• Gözyaslarınla abdest al! Sadece seninle baglı olarak degil candan yalvarıp yakararak namaz kıl! Ezelî sarapla
kendinden geç, mest ol, harap ol!
• Gönül; Tur dagına çık da "Allah´ım bana görün." diye nara at! Nefıs kafırinin boynunu vur! Hz. Ali gibi savas!
• Tebrizli Sems´ten mana sekerinin dükkanını iste! Fakat sen nefse uymussun, sirke satan biri olmussun. Nasıl mana
balına layık olacaksın
1192. Ask yolunda basa sahip olmak, düsünmek bir ayıptır.
Mefulü, Fa´ilat, Mefa´îlü, Fa-ilat
(c. VI.3001)
• Ey ney! Herkesin bilmedigi gizli sırları bildigin için, pek hossun, pek hos sesler çıkarıyorsun. Zaten duygulu insanlara
hos gelen bu sesleri, bütün isleri, bütün gizli sırları bilen çıkarabilir.
• Ey ney! Sen de bülbül gibi, o essiz, o bulunmaz güle asıksın. Bu yüzden sen de inliyorsun, feryad ediyorsun,
bilmiyormus gibi davranma! Senin dikensiz olan, o benzeri bulunmayan gülden haberin var.
• Neye dedim ki: "Sen muhakkak dostun dostusun, hemdemisin. Bu sebeple, her seyi biliyorsun. Sırları benden
gizleme!" Ney bana dedi ki: "Bu isin üstüne fazla düsme, benim bildiklerimi tamamıyla hissedersen, duyarsan, anlarsan
helak olursun, yok olup gidersin."
• Ona dedim ki: "Zaten benim kurtulusum, perîsan olmam da, helak olmamdadır. Bana iyilik etmek istiyorsan, benim
üstüme kıvılcımları, alevleri saldır! Beni ateslere yak, yandır da, ne duygum kalsın, ne bilgim, ne anlayısım."
• Ney dedi ki: "Ben, yakıcı seslerimle, feryadlarımla ask kervanının önünü nasıl kesebilirim Biliyorum ki, kervan bası
(=mürsit) her seyi bilen, anlayan biri."
• Ona dedim ki: "Mademki sevgili, ask yolunda kaybolanları aramıyor, onlarla ilgilenmiyor, artık bu durumda anlayıs
bile anlayıstan usanmıstır. Bu yüzden anlamamak, duymamak, bilmemek, görmemek gerek."
• Sen, bastanbasa göz kesilmissin, her seyi görüyorsun, biliyorsun ama, senin kendinden bile haberin yok. Biz asıklara
anlayıs, bilis gözümüze perde olmustur.65
65 Mevlana asıgı, Pakistanlı Ikbal merhum bir beytinde söyle demis:
"Hakk´ı inkar eden, hocanın nazarında kafirdir. Kendini inkar eden bana göre kafırin kafiridir."
• Ey ney! Senin basını kesmisler de o yüzden ney çalanın (=neyzen) dudagı ile hemdem olmussun, arkadas olmussun.
Zaten, ask yolunda basa sahip olmak, düsünmek bir ayıptır, bir kusurdur. Bilgili ve anlayıslı olmak ise utanılacak bir haldir.
• Ey ney! Sen, kendinden sıyrıldın, çıktın, varlıktan, benlikten kurtuldun, için de bombos. Bu yüzden hiç kimsenin
bilmedigi sırlarla doldun. Ötelerden aldıgın haberlerle aglıyorsun, inliyorsun, bir seyler demek istiyorsun. Ama, bizde o
sırları anlayacak kulak yok. Sen, bir gölge varlık oldukları halde kendilerine tapanları biliyorsun. Hakk´ı inkar edenleri de!
• Mademki sen, herkese nasip olmayan bir mutluluga erdin, görünmez sevgili ile bulustun, ona çok yakın oldun. Böyle
oldugu halde neden yanık yanık aglıyorsun, feryad ediyorsun Bırak da bizim zavallı bilgimiz, anlayısımız Hakkı idrak
hususunda acizligini anlasın da, aglasın, feryad etsin.
• Hayır hayır, sen, kendin için feryad etmiyorsun, ey kerem sahibi! Bu kesret aleminde, agyar var zannedenlere, agyar
görenlere vahdetten, birlik görüsünden uzak düsenler için aglıyorsun, inliyorsun.
1193. Duman atesten dogdugu halde, atese perde olmaktadır.
Müstef´ilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fe´ülün
(c. VI.2946)
• Aslını ararsan, askın bu fanî alemle ilgisi yoktur. Ötelerde, gayb aleminde bir öd agacı var, yanıyor. Ask, onun bize
ulasan hos kokulu bir dumanıdır. Bir de yok rengine boyanmıs, kendini yok gibi gösteren çok güçlü bir varlık var Kainatta
görülen her seyi o yaratmıstır, bugün de yaratmaktadır.66
66 Ariflerden biri de: "Dünya, var gibi görünen bir yokluk. Allah, yok gibi görünen bir varlık." demisti.
• Evet, her türlü hatadan, kusurdan münezzeh çok kudretli bir varlık var. 0 gözümüzden gizlenmis. Fakat gayb
aleminde, dumanın arkasına saklanmıs ates gibi yanmada, sanki, yarattıgı eserleri kendine perde yaparak kendini bizden
gizlemededir.67
67 Hz. Mevlana, Dîvan-ı Kebîr´in II. cildinin 1963 numaralı gazeline su beyit ile baslamıstı:
Ey benim canıma can katan hayatım, aziz varlık! Perdeyi kaldır, seni görmek istiyorum. Ey benim gamıma, kederime
ortak olan, nerede olursam olayım, daima benimle beraber bulunan Rabbim! Ey geceleri bana dost olan sevgili, perdeyi
kaldır!" diye buyurmustu. Yunus Emre hazretleri de;
"Ey beni yoktan yaratan!
Kaldır perdeyi aradan!" demisti.
• Her ne kadar duman, atesten dogduysa da, yine de atese perde oluyor. Sen de varlık dumanından vazgeç, aklını
basına al da yok gibi görünen gerçek varlıga kavusmak için varlık dumanından, benlik dumanından kurtul! Dumandan bir
fayda yoktur.
• Can, dumandan vazgeçseydi, nurun ta kendisi olurdu. Yani ruh, kendini kötülüklerden, günahlardan arındırarak,
daha ölmeden önce, su bedenden manen kurtulsaydı, Hakk´a ulasırdı. Can, muma benzer, beden ise onun üstüne
kapatılmıs legen gibidir. Legen mumun nurunu gizlemektedir. Can, bir sudur. Beden ise, içinde suyun aktıgı bir dere
yatagıdır.
• Can, benlige kapılmasaydı, alçalsaydı, alçaldıkça yücelere çıkardı. Felek kursunu (degirmisini) bile kırar, geçerdi.
Yokluga sarılsaydı, varlıklardan da üstün olurdu. Gerçek varlıga kavusurdu.
1194. Haydi kalk, ölümü kökünden sök at, artık kimsecikler ölmesin.
Müstef´ilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fe´ulün
(c. VI.2934)
• "Avlanacagım." dedin gittin. Seni avladılar, sen kendin av oldun. "Huzura kavusacagım" dedin, büsbütün huzursuz
oldun.
• Sen ab-ı hayat içtin, bu yüzden nasıl olur da ben sana Hızır diyemem Senin huzurunda nasıl can vermeyeyim ki,
dostun da dostu oldun, sevgilinin de sevgilisi oldun
• Senin etrafında nasıl dönüp dolasmayayım ki; sen Allah´ın evi olmussun Yerlere, göklere sıgmayan o essiz varlık,
senin gönlünde yer almıs, senin ayagını nasıl öpmeyeyim ki; sen, sonsuzluga ermissin
• Haydi kalk, sen ölümü kökünden sök at! Artık dünyada kimsecikler ölmesin. Çünkü sen, sözün sesisin. Sonbaharı
yakala, boynunu vur, onu öldür. Çünkü sen, ebedî ilkbahar oldun.
• Ey melek gibi can! Ey bastan basa Hakk´ın nuruyla yogrulmus can! Sen ihtiyardan da, cüz´i iradeden kurtuldun.
Çünkü sen, iradenin ve ihtiyarın ta kendisi oldun.
• Kederlere kapılmıstın, gamlara av olmustun, yardımcın yoktu. Perisan bir halde idin. Hakk´a ulastın da kederlerden
kurtuldun, güç kuvvet sahibi oldun.
1195. Benim aklım basımda oldugu gün çok sinirliyim.
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c. VI.2602)
• Ey benim aklımın düsmanı! Ey akılsızlıgımın devası! Ben bir küpe benziyorum. Sen de, benim içimde sarap gibi
kaynamadasın, cosmadasın.
• Evvel de sensin, ahir de. Dısta da varsın, içte de. Hem padisahsın, hem sultansın, hem perdecisin, hem çavussun.
• Hem iyi huylusun, hem kötü huylusun. Hem gönlü yakar yandırırsın, hen de gönül alıcısın. Hem kendini
göstermezsin, yüzünü örtersin, hem de ay yüzlü Yusufsun.
• Hem uzaksın, yabancısın, hem de çok yakınsın, akrabasın. Hem kötü düsünceli bir dostsun, hem de balsın,
serbetsin.
• Ey kendinden geçenlerin yolunu vuran, yol kesen, hem de dervislere hazînesin. Ya Rabbi! Ahlak, davranıs, huy
bakımından birbirlerine zıt olan varlıklar, seni sevdikleri, sana gönül verdikleri, seni gönüllerine aldıkları zaman ne kadar
hos bir hale gelirler. Hepsi de birbirlerini severler, hepsi de birbirlerinin olurlar.
• Benim aklım basımda oldugu gün, çok sinirliyim, çok kavgacıyım. Gürültüler çıkarırım, ortalıgı birbirine katarım,
fakat sarhos olup kendimden geçince çok iyi insan olurum. Herkesle iyi geçinirim, sabırlı olurum, susar otururum.
1196. Aklını basına al da onun kendinden degil, güzelliginden vefa bekle!
Mefulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c. VI.2569)
• Neden durumlarını anlamak için gönülleri uyanık kisilerin arasına giriyorsun Gögsünü kapatmazsan sana bir ok
saplanabilir. Yani ermislerin hallerini arastırmak sana zarar verebilir.68
68 Saib merhumun su beyti akla geldi:
Eger huzur istiyorsan nazarbazlıktan vazgeç, gönlümdeki bütün üzüntüler, nazarbazlıktan basıma geldi."
• Ermislerin arasında nazarbazlık etme de basını eg, gönlünü daha da kuvvetli tut, suna inan ki, orada kırgın ve hasta
gönülleri tedavi eden bir mana padisahı bulunmaktadır.
• Manevî hastalıklardan kurtulmak, her an mest olmak istiyorsan, bazen onun la´l renkli sarabından, bazen de zevkler
ve neseler veren kadehinden içmek arzusunda isen,
• Agzını aç; fakat sarapta tortu, kusur arama! Ayıklık sarabında tortu bulunur mu
• Hocam! Neden düsünmeden o sevgiliden vefa ümit edersin, gönül alıcılık beklersin Onun insanı büyüleyen güzel
yüzünün gönlünü alması, canını ok-saması sana yetmez mi Aklını basına al da, onun kendisinden degil de güzelliginden
vefa um, sevgi bekle!
• Dün sevgiliden ´bir mektup aldım. Mektubunda benlikten kurtulustan, kendinden geçisten bahsediyordu. 0 mektubu
okuyunca ben de dünyadan bezip usanmaya, dünyadan vazgeçmeye dair yüzlerce mektup yazdım.
• Sevgilim! Senin suretin ile benim suretim yanak yanaga vermisler de, senin suretin kulagıma, ya gönül derdini, ya
da can kıssasını (=hikayesini) anlatıp duruyor.
• Sevgilinin askı, yüzümün renginde kendi güzelliginin aksini gördü de, bana yaptıgı zulmün, kalbimi kırma günahının
özrünü dilemek için ayaklarıma kapandı.
• Ey Tebrizli Hakk günesi! Sen aramıza gelirsin, seni görmezler. Çünkü sen, can gibi gelirsin, seher rüzgarı gibi renksiz
esersin.
1197. Ayrılık savasında kanlar içindeyim, canımdan yaralanmısım.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. VI.2529)
• Ey cana ve gönle yakın olan dost! Bu çesit uzaklıgı, bize nasıl oluyor da uygun görüyorsun Vuslatından dogan canı,
nasıl olur da ayrılıga atarsın Sen bu hali bize layık görüyor musun
• Farzet ki, ben acı bir tohum elde ettim. Bu tohum ne ekmege yarar, ne de yemege. Sen o kadar tatlılıgınla bu acılıgı
bize reva görürmüsün
• Sen öyle bir nursun ki, nurunun suyuyla cehennemi bile söndürürsün Gönlümü bu sekilde yakıp yandırmayı reva
görür müsün
• Ayrılık savasında kanlar içindeyim, canımdan yaralanmısım. Harzem ordusu ile Gur ordusunun savası gibi çok çetin
bir savası bana da reva görür müsün
• Sen, bana "Bagıslanmıssın. Sen nur kıblesinin sevdigi bir varlıksın." dedin Bagıslayıs, suçlarımı örtüsten sonra bu
çesit azapları bana layık görür müsün
• Ey benim ay yüzlü sevgilim! Senin nurlu gözünü gören gözlerin kem gözlülerin nazarına ugrayıp kör olmasına gönlün
razı olur mu
1198. Edepsiz, terbiyesiz bir adamla görüsüp konusmak, hem de sevgiliden ayrı düsmek iki çesit beladır.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´ilün
(c. VI.3060)
• Manalar, manasız dosttan gizlendi. Yani, hakîkatler, hakîkatsiz olan dosttan gizlendıi Hakîkati anlamak için gönlün
temiz olması lazım. Nereye varsam, gitsem, karsıma insan seklinde bir seytan çıkıyor.
• Korkuluk olarak, esek bası dikilmemis bir bostanı kim görmüstür Ben, böyle bir bostanı ömür boyu aradım, bir
kerecik olsun göremedim. Yani herkes manevî varlıgı, dini, imanı üstüne degil de maddî varlıgı, malı mülkü üstüne
titremektedir .69
69 Bazı yerlerde, bahçeleri, bostanları kuslardan korumak için, yahut nazar degmesin diye, esek basını bir sırık
üstüne baglar, bahçeye dikerler. Seyh Sa´dî hazretleri böyle bir bostan sahibine sormus: "Bu esek basını neden bu bostana
diktin " Bostan sahibi; "Kuslardan bu bahçeyi korusun" cevabını verince; "Bu hayvan sag iken kuyrugunun altına konan
sinekleri kovmaktan acizdi. Simdi, bu kuru kafa nasıl bekçilik yapacak " diye bostan sahibine takılmıs.
• Ressamın kendisine; "Ey Mani; bundan sonra bu çesit resim yapma! Böyle hosa gitmez putlar yontma!" de! 70
70 Mani (Maniche): Manihezm mezhebini kuran, aynı zamanda eski Iran´ın en tanınmıs ressamlanndan ve heykel
yapanlarından birinin adı. Miladın üçüncü asrında, 240 senesinde dogmus. Kurdugu mezhep, Hıristiyan dini ile Zerdüst
Mezhebi karması. Iran hükümdarlarından Behram, Mani´yi diri diri derisini yüzdürerek öldürtmüstür. Bu mezhebin
batılılarca adı Manicheans´dır.
• Ressamın yaptıgı resimler hep bu cinsten ise, hep böyle biçimsiz resimler, çirkin heykeller yontacaksa, onları
görmemek için gören göz istemem. Bu biçimsiz insanları, bu uygunsuz halleri görmeyen kisi ne mutlu kisidir. 71
71 Hz. Mevlana, Insanlann manayı ihmal ederek, hep madde pesinde kostuklarını görüyor. Mecazî olarak insanları
yenilemek istiyor, yeni bir dünya arzu ediyor.
• Edebsiz, terbiyesiz adamla görüsüp konusmak, aynı zamanda Leyla´dan ayrı düsmek, Mecnun´un canına katmerli
eziyettir. Iki çesit beladır.
• Perdenin arkasında çirkin bir seytan bas çıkardı, ona: "Ölüm sen misin Sayısız insanın ölümüne sebep olan savas
sen misin " diye sordum "Evet." dedi.
• Ona dedim ki: "Gönlüm, Allah´ın lütf ve ihsan yurdudur. Allah´ın kahrının orada ne isi var
• Mahser günü, çirkinlerin giydikleri elbiseler, üzerlerinden çıkanlınca, onlar yarılçıplak kalınca, yani kendi manevî
çirkinliklerinin farkına vardıkları zaman, kaçmaya baslarlar, kimseye görünmek istemezler.
• Ben bu sözleri söylüyorken, ansızın Allah´ın kudreti ile o çirkin seytan bir huri sekline girdi.
• 0 huri ne kadar da güzeldi. Onun yüzünün allıga, boyaya ihtiyacı yoktu. Kınalanmamıs güzel, zarîf bir eli vardır.
• Çirkin bir seytan güzel bir huri oldugu gibi, ilkbahar gelince de siyah, hosa gitmez dikenler degisiyor, yaseminlik de
gül yüzlülük davasına girisiyor.
1199. Sonunda can alemine uçtun, gittin...
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa-îlün
(c. VI,3051)
* Sonunda uçtun, gizli aleme gittin. Acaba hangi yola düstün de dünyadan
• Beden kafesinde mahpus bir kus gibiydin, çok kanat çırptın. Nihayet kafesi kırdın da havalandın, can alemine uçup
gittin.
• Baykusların arasında kalmıs, ask sarhosu bir bülbül gibi idin. Gül bahçesinin kokusunu alınca, dayanamadın, oraya
dogru uçup gittin.
• Bu dünyada görülen tatsız hallerden ötürü mahmurluklar içinde idin Cok bas agrıları çektin. Sonunda ebedîlik
meyhanesine gittin. ´
• Cihan, yol sasırtan gulyabanîler gibi seni, yanlıs yollara düsürdü. Bu yüzden çok sıkıntılar, ızdıraplar çektin. Sen
sonunda Allahın inayeti ile o yanlıs yolların hepsini bıraktın. fani olmayan, ebedî olan sevgiliye dogru uçtun gittin.
* Duydum ki sen iki göz olmussun, cana bakmadasın. Neden cana bakıyorsun Çünkü sen artık cansın, cana
kavustun.
1200. Tamamıyla kendimden geçis. kendimden kurtulus pek hosuma gitti.
Fe´ilatü, Fa´ilatün, Fe´ilatü, Fa´ilatün
(c. VI, 2842)
• Sevgilim neseli bir halde gülerek kapıdan içeri girdi. Onu öyle görünce ben de su muratsızlık dünyasında gönlümün
muradına erdim.
• Mademki geldi, içeri girdi, ona; "Artık hiç dısarıya gitme olmaz mı " diye sor! Zaten girmek, çıkmak cansız varlıkların
sıfatıdır. Onlar ne içeri girerler, ne de dısarı çıkarlar. Giren, çıkan bizim gölge varlıklarımızdır.
• "Bu nasıl oldu Nereden geldin " diye sorarak, beni sasırtma, yanıltma! Zaten niteliksiz alemden çıktı geldi. "Sen
nasılsın " diye hatırını sor! Sen de niteliksiz alemden dogdun geldin.
• Yoklukta nelik, nitelik nasıl olur Ayak olmayınca hiç ayak izi olur mu Sen pek iyi huylusun, sen ilk adıma bak!
• Tamamıyla kendimden geçis, kendimden kurtulus pek hosuma gitti. Gönül gibi gülmeye basladım. Mademki bu
duyguyu bana verdin, bana böyle bir kapı açtın, bin nese ile sana kulluga hazırlandım.
1201. Ne olur gel! Canımın yerine sen benim bedenime gir de, bana can ol!
Mefa´îlü, Fe´ilatün, Mefa´îlü, Fa´îlün
(c. VI,3050)
• Sevgilim sen güzellik hulasasısın, özüsün! Güzelligin essiz padisahısın! Sen her insan gibi balçıktan yaratılmadın,
büyük yaratıcı seni akılla, canla yogurarak yarattı. Bu yüzden sen bastanbasa cansın, akılsın!
• Gel, gel ki sen halkın hayatısın, canısın, kurtulususun! Gel, gel ki sen Hz. yakub´un gözdesisin, gözünün nuru da
sensin!
• Suyuma, topragıma, su balçık yaratılmıs bedenime ayagını bas, beni güzel ayaklarının altında ez! Ez de suyun
bulanıklıgı, topragın karanlıgı gitsin, su da arınsın, toprak da arınsın, senin sayende kirlilikten kurtulayım, tertemiz insan
olayım.
• Senin nurunla taslar yakut olsun, sana gönül veren, seni arzu eden kisi, senin lütfunla kendisi istenen, gönül verilen
bir güzel olsun ve güzeller arasına karıssın.
• Sen bu güzelliginle yüzlerce cana bedelsin! Ne olur gel, canımın yerine sen bedenime gir de bana can ol!
1202. Gizli dilber.
Mef´ulü, Fa´ilatün, Mef´alü, Fa´ilatün
(c. VI,2931)
• Gözlere görünmeyen, gizlenip duran o sevgiliden eger can kokusu alırsan, ondan bir iz, bir eser görürsen cosar,
tasar, yüzlerce cihana sıgamaz olursun.
• Can günesi görebilirsen, ordusuz bir padisah kesilirsin de, hem gayb mülkünü elde edersin, hem gizli sırları bilene
kavusursun. Duyup, istedigin ve sevdasına kapıldıgın hazineyi yer yüzünde göremedi isen, onu gökyüzünde bulursun.
• Aska hiyanet etmezsen emniyet kazanırsın; nice Çin güzellerini kolayca görür, kolayca elde edersin...
• 0 mübarek gönül aynasında, süpheden temizlenmis o berrak aynada, daha bu dünyada iken cennetteki güzelleri,
güzellikleri bir bir bulursun, görürsün.
• Ask oku seni yaraladı, sevgili seni mest etti mi; can elinden giderse kaygılanma! Onun gibi daha yüzlerce can
bulursun.
• Eger gönül vesveselerinin elinden bir an için olsun kurtulursan, çözülmesi pek zor olan tılsımın anahtarını elde eder,
o tılsımı bozarsın.
• Can padisahının askıyla, putları kır, dök de onları yapanı, onları naks edeni apaçık gör!
1201. Ne olur gel! Canımın yerine sen benim bedenime gir de, bana can ol!
Mefa´îlü, Fe´ilatün, Mefa´îlü, Fa´îlün
(c. VI,3050)
• Sevgilim sen güzellik hulasasısın, özüsün! Güzelligin essiz padisahısın! Sen her insan gibi balçıktan yaratılmadın,
büyük yaratıcı seni akılla, canla yogurarak yarattı. Bu yüzden sen bastanbasa cansın, akılsın!
• Gel, gel ki sen halkın hayatısın, canısın, kurtulususun! Gel, gel ki sen Hz. yakub´un gözdesisin, gözünün nuru da
sensin!
• Suyuma, topragıma, su balçık yaratılmıs bedenime ayagını bas, beni güzel ayaklarının altında ez! Ez de suyun
bulanıklıgı, topragın karanlıgı gitsin, su da arınsın, toprak da arınsın, senin sayende kirlilikten kurtulayım, tertemiz insan
olayım.
• Senin nurunla taslar yakut olsun, sana gönül veren, seni arzu eden kisi, senin lütfunla kendisi istenen, gönül verilen
bir güzel olsun ve güzeller arasına karıssın.
• Sen bu güzelliginle yüzlerce cana bedelsin! Ne olur gel, canımın yerine sen bedenime gir de bana can ol!
1202. Gizli dilber.
Mef´ulü, Fa´ilatün, Mef´alü, Fa´ilatün
(c. VI,2931)
• Gözlere görünmeyen, gizlenip duran o sevgiliden eger can kokusu alırsan, ondan bir iz, bir eser görürsen cosar,
tasar, yüzlerce cihana sıgamaz olursun.
• Can günesi görebilirsen, ordusuz bir padisah kesilirsin de, hem gayb mülkünü elde edersin, hem gizli sırları bilene
kavusursun. Duyup, istedigin ve sevdasına kapıldıgın hazineyi yer yüzünde göremedi isen, onu gökyüzünde bulursun.
• Aska hiyanet etmezsen emniyet kazanırsın; nice Çin güzellerini kolayca görür, kolayca elde edersin...
• 0 mübarek gönül aynasında, süpheden temizlenmis o berrak aynada, daha bu dünyada iken cennetteki güzelleri,
güzellikleri bir bir bulursun, görürsün.
• Ask oku seni yaraladı, sevgili seni mest etti mi; can elinden giderse kaygılanma! Onun gibi daha yüzlerce can
bulursun.
• Eger gönül vesveselerinin elinden bir an için olsun kurtulursan, çözülmesi pek zor olan tılsımın anahtarını elde eder,
o tılsımı bozarsın.
• Can padisahının askıyla, putları kır, dök de onları yapanı, onları naks edeni apaçık gör!
1203. Sen her hayale canım diyorsun, cihanım diyorsun.
Mefulü, Fa´ilatü, Mefulü, Fa´ilat
(c. VI,3003)
• Keske bir an için olsun kendini bilseydin! 0 insanı büyüleyen güzel yüzünden haberin olsaydı.
• Sen katırlar gibi çamura düsmüssün, balçık içinde yatmıs uyumussun. Ne olurdu aklını basına alsaydın da, kendini
güzellerin evlerindeki zevk ve safa meclislerine çekip götürseydin!
• Sen zavallı kendi etrafında dönüp dolasıyorsun, kendini seviyorsun, kendini görüyor, kendini göstererek meshur
olmak istiyorsun. Halbuki sende gizli bir hazine var, var ama, onu senin benligin gizliyor, göstermiyor.
• Sen böylece hep bedenden ibaret bulundukça, yani yiyerek, içerek, zevk ederek, sadece bedenin için yasadıkça,
ruhundan haberin bile olmayacaktır. Ama bedenden ibaret degil de, ruhdan ibaret olursan o zaman ruh mülküne girer,
orada ebedî olarak kalırsın.
• Diger insanlar gibi iyiye, kötüye kapılmaktasın, iyi isen iyi ile, kötü isen kötü ile berabersin.
• Bir tek yemek olsaydın, tek bir çesit lezzetin olurdu. Tek bir kazana girmis olsaydın, hep aynı tarzda kaynar
dururdun.
• Tortulu bir nesne gibi, sen de bu kaynayısta saf bir hale gelseydin; kirliliklerden kurtulmus, temizlenmis olurdun da
yücelirdin, göklere yükselirdin.
• Sen zavallı, gölge varlıklara takılıp kalıyor, her hayale canım diyorsun, cihanım diyorsun! Hayallere kapılmasaydın,
hayallerden geçseydin sen kendin can olurdun, cihan olurdun.
1204. Kendinden geçis ne de hostur, ne de tatlıdır.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. VI, 2504)
• Ister zehir sebep olsun, ister seker! Insanın benlikten kurtulusu, kendinden geçisi ne de hostur Ne de tatlıdır Külah
ararsın, bulursun da o külahı giyecek bas bulamazsın. Çünkü sen kendinden geçmissin, kendinde degilsin. Artık benligi
düsünecek basın da yok.
• Sevgilinin tuzagına düsüp de, kadehindeki ask sarabını içince kendini bırakır, kendinden kaçmak istersin ama, kapı
bulamazsın. Çünkü kendinden kaçmak, kurtulmak çok zordur. Bu sebeple kendinden geçis pek hostur, pek tatlıdır. Bu her
adamın karı degildir. Has kullara mahsustur.
• Korkma; sen insan degil misin Ölmedin ya, söyle bir kımılda! Sence altın gibi degerli olan benligini, altını seven o
gümüs bedenliye ver, benlikten kurtul; benlikten kurtulus, kendinden geçis ne tatlı seydir
• Sen kendinde kaldıkça çok soguksun, kar kesilmissin! Haydi ask günesi ile eri! Yok ol da, derece al, yücel! Varlık
gamını az ye; kendinden geçis ne kadar tatlıdır ne kadar hostur!
• "Ben dünya sevgisi tuzagına düsmüsüm. Verilen sayılı nefes bitmek üzere, ömür kadehim de agzına kadar dolmus."
deme! Askın yardımı ile ihtiyarlıkta yeni bir ömür elde et de, nasıl gençlestigini seyret! Ihtiyarlıktan kurtuldugun gibi,
kendinden de kurtul! Kendinden geçis, kendinden kurtulus ne hostur.
• Kardesim! Ne diye aklını basında tutuyorsun Onu at gissin, sen önündeki sarapla dolu ask denizini görmüyor
musun Ey kafir nefis artık müslüman ol ! Kendinden geçis, kendini bırakıp gidis ne tatlıdır, ne hostur! 72
72 Necib Fazıl merhum "Akıl bir çürük dis, at kurtulursun" diye yazmıstı.
• Sevgilim! Haydi kalk ask bahçesine gel! Mest olmus, kendinden geçmislerin arasına karıs! Her birinin elinde bir
kadeh var, ask sarabı içmisler, kendilerinden geçmisler. Kendinden geçis ne tatlıdır!
• 0 tek olan, benzeri bulunmayan padisahı gör! 0 her yerde hazır, ve nazırdır. Yani 0 her yerde bulunmakta, her seyi
de görmektedir. O´ndan hiç bir sey saklanamaz, 0 gönüllerden geçeni bile görür. Yarattıgı bütün canlılarla ilgilenmekte,
onları gözetmededir, yarattıklarını bası bos bırakmamıstır. Sen O´nun ask denizine dal da kendinden geç, kendinden geçis
ne de hosdur, ne de tatlıdır!
1205. ´Sen su gibisin, ben de kuru bir dereyim.
Gel bulusalım, gel benim içimde ak!
Mef´ülü, Mefa´îlün,Mef´ailü, Mefailün
(c. VI,2613)
• Yoldan dönüp geldigin gün ne mutlu gündür. Gökteki parlak ay gibi gelir can penceresinden ısıgını gönüle
düsürürsün. Bizi bizden alırsın, baska bir aleme götürürsün.
• Ayın on dördü gibi nurlu ve parlak olan güzel yüzünle, yeryüzüne dösenmis kara topragı gökyüzü yaparsın, ars gibi
süslersin.
• Su kirli yeryüzünü nurunla aydınlattıgın zaman, benlik balçıgına saplanıp kalan nice ayagı baglı akıllı kisiler
kendilerinden geçerler, varlıklarından kurtulurlar. Nice canlar yeniden manevî ballar yemeye, manevî sekerler çignemeye
basladılar.
* Su altı köseli konak yerinden, yani dünyadan su ana kadar yiyeceksiz, devesiz, atsız olarak nice kervanlar gelip
geçtiler. Mekansızlık alemine dogru yola düstüler.
• Sen benim canımı canlandır, aydınlat da, canım bedenime seslensin de desinki: "Ey hoca! Sen gelecek zamanı
düsünme, yarını bırak da bugünü düsün, bugünü seyret, bugünü yasa!"
• Sen su gibisin, ben de kuru dereyim. Ben seninle bulusmaktan gayrı ne isterim Gel benim içimde ak, benim ol, gel,
seni kucaklıyayım, ben seni seviyorum, seni istiyorum. îçinde su akmayan dere ne ise yarar
• Sen su oldugun için herkesten ilerde kosuyorsun. Herkesten ileri oldugun için sevin, mutlu ol! Fakat Allah´a yemin
ederim ki, sen kendinden yana çıktıkça, kendini begendikçe, kendini, kendi gerçek varlıgını bulamayacaksın ve huzura
kavusamayacaksın.
• Ben kaybolan gönlümü aramaya çıkmıstım, yolda ona rastladım. Onu, tedavisi güç bir hastalıga tutulmus, bir
sevdaya düsmüs, perisan olmus bir halde buldum.
• Ey Tebrizli Sems! Senin ayrılıgın beni ezdi, öldürdü. Fakat yüzlerce defa daha beni ezsen, ayaklar altına alsan,
öldürsen yine senin askından ayrılamam
1206. Sehvet çamurlarına bulanmıs kanatlarını yıka, temizlen, uçmaya hazırlan!
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. VI,2873)
•Yürü ey can! Yürü acele yürü! Sen sasılacak, acayip bir yolculuktasın Durma haydi, manalar denizine dogru git!
Çünkü o deryanın en degerli incisisin!
• Bedenin, maddî varlıgın bir çok konaklar astı. Mineral, bitki, hayvan mertebelerinden geçti; geldigin yerleri
hatırlamakta inat etme! Bu tavlada, bu hayvanlık konagından da geçip giderek ...
• Aklını basına al da; beden balçıgından da kurtulmaya çalıs! Sehvet çamurlarına bulanmıs kanatlarını yıka, temizlen
vakit geçirmeden uçmaya basla! Neden senden evvel uçup giden dostların pesine düsmedin, senin burada ne isin var
• Ey ab-ı hayat! Ey can! Seni içinde mahbus tutan, senin hürriyetini alan su beden testisini kır da, su can ırmagında
akmaya basla! Yani ölmeden evvel öl, nefsanî arzulardan kurtul, her testiyi kıranın önünde ne zamana kadar kasecilik
edeceksin Yani müritligi bırak da merd ol, kamil insan ol!
• Su dagın basından asagılara dogru kosan sel gibi, ak! Basını tastan tasa vurarak, cosarak, köpürerek feryad ederek
vahdet denizine kos! Bu dagda kimse kemer kusanamaz, yani bu dagda kalmakla kimse yararlı insan olamaz, kendinden
kurtul, insanlıga karıs!
1207. Dünyada hased gibi, insanın hem kendisine, hem de baskalarına zararı dokunan bir sey yoktur
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. VI, 2659)
• Tenbel tabiatlı olan ve hayatta basarıya ulasamayan kisi, hiç kimsenin saglıgını, hoslugunu istemez.
• Aklını basına al da, basarıya ulasanlara hased eden kisilere etegini kaptırma, onlar seni asagılara çekerler.
• Dünyada hased gibi, insanın hem kendine, hem de baskalarına en fazla zararı dokunan bir sey yoktur.
• Yusuf (a.s.) gibi sana hased eden, seni çekemeyen kardeslerden ayrılırsan, Mısır´a sultan olursun, kurtlardan kendini
kurtarırsın.
• Hased eden kisi, yüzüne gülüp iki ayagını öpse de bil ki iç yüzünden iki eliyle sana hançer saplar.
• Onun merhameti ve sevgisi yoktur; neden ona güvenirsin Onun gönlü yoktur; niçin ona gönül verirsin
• Eger, sen takva kalesine sıgınırsan, yol bulur da o kaleye girebilirsen; ebedi olarak hasedden de, hased eden kisiden
de kurtulursun.
1208. Benim gibi bir dilenciye senin gibi bir padisahlar padisahının karsılık vermesi dogru mudur
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ülün
(c. VI,2661)
• Ettigin ahd, ettigin yemin, verdigin söz ne oldu Nerelere gitti
• Hani gökyüzü döndükçe, bası dönmüs bu saskın asıktan yüz çevirmeyecektıin Sen böyle dememis miydin
• Günesin gönlü sıcak kaldıkça, bizim askımızın sıcaklıgına bir sogukluk gelmez dememis miydin
• "Bütün ermislerin canlarına, erkekligine yemin ederim ki. gönlümüz bir kalacak, birbirinden ayrılmayacak." diyen sen
degil miydin
• "Sen bana daha önce cevretmistin de, onun için ben de sana cevr ettim " diyorsun.
• Benim gibi bir dilenciye senin gibi bir padisahlar padisahının karsılık vermesi dogru olur mu
• Ben degersiz bir varlıgım, topragım, rüzgarının önünde toz olur savurulursam beni ayıplama, hos gör!
• Benim gibi bir hiç olan, ayaklar altında çignenen tozdan yola bir ayıp gelmez. Senin askın yüzünden solmasından,
sarı olmasından altın utanmaz.
1209. Sen can oglusun, senin isin küçük asktır.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. VI,2660)
• Neden bir düsünceye takıldın, çaresiz kaldın Kendi içine kapandın, gamlara battın
• Sen parça parça iken, yani maddî varlıgın çesitli yerlere dagılmıs iken, unsurlara takılıp, kalmısken ben seni bir araya
topladım, neden vesveseye düstün, yüz parça oldun
• Benim ask mülkümden varını yogunu çektin götürdün de, su gurbet yurdunda dünyada avare oldun, perisan oldun.
• "Yeryüzünü senin için besik yaptım."73 Sense, ni´metin, lütfun kadrini bilmeyerek, döndün sanki besik tahtası oldun
73 Taha Suresi, 20/53. ayete isaret var.
• Tastan sana ab-ı hayat akıttım. Sen kirli, kupkuru bir aleme gittin, manevî duygularını kaybettin, tas oldun, kaya
oldun.
• Sen can oglusun, senin isin küçük asktır. Neden asıl isini bıraktın da baska çesit islere kendini verdin
• Seni yüzlerce defa parlayan, bir çok ihtiyaçlar pesinde kosturarak hırpalayan, harap eden bu dünya evinin kapısına
düstün, çevresinde dönüp dolasıyor oradan bir türlü ayrılamıyorsun.
• Can helvası ile beslendigin, yüzlerce tatlılar tattıgın mana evine güvenemedin, tuttun nefs-i emmareye kul oldun.
1210. Bu sarap, üzüm suyundan yapılmamıstır;bunun kadehi de yoktur.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´ilün
(c. VI,3058)
• Sevgilim seher vaktinde bana bir sarap sundu. Ne olur, daha bir sey yememis su ham adama, bana verilen saraptan
veriniz!
• Bu sarap tuhaf bir saraptır. Bu üzüm suyundan yapılmamıstır. Onun kadehi de yoktur. Sarhosların sarap içerken
yedikleri badem, seker gibi mezesi de mevcut degildir.
• Bir saman çöpünü rüzgar nasıl havaya uçurursa, o sarap da beni öyle havalandırdı. Beni benden kurtardı. Iste sevgili
seher vaktinde o atesli sarabıyla beni böyle agırladı.
• Çok yalvardım; "Bana sarap verme!" dedim, fakat o bana; "Yapma, yapma iç; bu fırsat daha ele geçmez.
• Böyle hos bir sarap, benim gibi bir sakî, sen de sanki içi bos bir ney gibisin. Bu durumda hangi akılsız, hangi bilgisiz;
´Ben sarap içmem.´ der "
1211. Aslında ask sultanlıktır, olgunluktur, murada ermektir
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün,
(c. VI, 3059)
• Asıgın ayıplanmadan, adının kötüye çıkmasından korkusu olur mu Çünkü aslında ask sultanlıktır, olgunluktur,
manen murada ermektir.
• Ask kaplanı, cihanın renginden, kokusundan hiç korkar mı Yokluk timsahı, cehennemi yutmaktan çekinir mi
• Asık, o sarabın verdiği mestlikle ne hallere düser, kadeh bile o sarabın yüzünden erir, kadehlikten çıkar.
• Topragın da yeri mi, sözü mü olur Tür dagına o ask sarabının bir katresi döküldükte, dag, binlerce gürültü ile
oynamaya basladı. Binlerce coskunlukla düstü.
• Sen dayanıksız sırça bir gönüle sahip oldukça, ask kadehinin ne oldugunu, onun gücünü ve tesirini ne bileceksin
Sen dünya sevgisi, dünya nimetleri tuzagına düsmüs bir kussun. Ask tuzagının ne oldugunu nereden bileceksin
• Bana bak da gör, bu dünyada halkın en asagısıyım. Ama öyle kendimden geçmisim ki; kim ileridedir, kim asagıdadır,
ayırdedemiyorum
1212. Gönlüm bedenimden sıçrayıp çıksaydı da bir daha geri gelmeseydi.
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün, MUfte´ilün
(c. VI,2461)
• Gönlüm bedenimden sıçrayıp çıksaydı da bir daha geri gelmeseydi. Böylece ben, beni çok hırpalayan, perisan eden
gönülden kurtulsaydım ne iyi olurdu. Ben gönülsüz kalınca, dünyada hosa gitmeyen ne varsa, hepsi güzellesir, hepsi hosa
giderdi . 74
• Iyi olsun kötü olsun, dogru olsun egri olsun, az olsun çok olsun, hoca bunların hepsinden de kurtulurdu.
• Lüzumsuz bir is kalmazdı. Bıkmak, usanmak yok olur, giderdi. Ne bilgi kalırdı, ne abdallık; mutluluk meydana çıkar,
davul çalmaya baslardı.
• Toprak yıgınımın yani mezarımın üstüne çık da bagır; de ki: "Ey beni öldüren kisi; ben görünüste mezardayım ama,
aslında çayırlıktayım, çimenlikteyim."
• Insan, Allah ile beraber olduktan sonra, mezarda bulunması ne hostur, ne güzeldir. Allah´ın sevgi tuzagına düsmüs
kisiye seytan ne yapabilir Onu hiç tuzaga düsürebilir mi
• Fazlaca Allah´tan ayn düsen kisi "Hallac-ı Mansür" olsa karıncadan bile güçsüzdür. Küçüktür, zavallıdır. Çünkü onun
dayanacagı, güvenecegi yoktur.
74 Bu beyitlerde Hz. Mevlana, insanı perisan eden duygularından kurtulmayı anlatıyor. Daha dogrusu, kendini
begenmeyen, kendinden kurtulmak isteyen bir insanın ruh halini dile getiriyor. Nitekim Mesnevî´nin V. cildinin 668-670.
beyitlerinde aynen söyle buyurur:
"Damarlarım attıkça, canım bedenimde oldukça kaçmadayım, insanın kendinden kaçıp kurtulması kolay olur mu
Baskasından kaçan, ondan uzaklasınca, ondan kurtulunca, kaçmayı bırakır, oldugu yerde durur. Ben ise, hem kendimin
düsmanıyım hem de kendimden kaçıp kurtulmak istiyorum. Kaçarken kendimi de beraber götürdügüm için kendimden
kurtulmama imkan yok. Bu yüzdendir ki, benim isim kıyamete kadar durmadan kaçmaktır, kaçmaktır." Ahmed Hasim
merhum da "Basım" adlı siirinde düsünceleri ile gönlü arasındaki uçurumu anlatır.
"Bî-haber gövdem gelmis konmus
Müteheyyiç mutakallis bir bas
Ayırır sanki bu bastan etimi
Ömr-i ihrama mu´adil bir bas
Ürkerim kendi hayalatımdan
Sanki kandır sakagımdan akıyor
Bu kızıl çehrede ates gözler
Bana güya ki içimden bakıyor
1213. Ask, Allah evidir, ey Hakk asıgı; sen de o evde oturmaktasın.
Mefulün, Failat, Mefa´îlün, Fa´ilat
(c. VI,2997)
• Ey basımızın üstünde dönüp duran gökler! Siz de o mana günesinin askına tutulmussunuz, siz de, benim giydigim
gibi ask hırkasını giymissiniz. Sizler de benim gibi asıksınız.75
75 Hz. Mevlana Dîvan-ı Kebîr´in baska bir yerinde:
"Eger basımızın üstünde dönüp duran su gökler asık olmasalardı, gögüsleri böyle saf ve temiz olmazdı." diye
buyurmustur. (c. 6, nr: 2674)
• Vallahi asıksınız. Bunu nereden anladıgımı söyleyeyim: Içiniz de, dısınız da pırıl pırıl, lekesiz, ter ü taze yem yesil...
• Sizin biz zavallı insanları etkileyen dört unsurla ilginiz yok. Su sizi ıslatamamıs, toprak sizi kirletmemis, ondan
uzaksınız, ates de sizi yakamaz. Hele´ rüzgar size hiç bir sey yapamaz.
• Ey degirmen çarhı gibi dönüp duran gök, seni hangi ırmagın suyu döndürüyor Bir defacık olsun söyle Sen ne de
saglam demirden yapılmıs bir çarksın...
• Bazen bir dönüste yeryüzünü îrem bagı gibi süslersin, her tarafı çiçeklerle, güllerle, meyvelerle doldurursun, bazen
öfkeye kapılır, ortalıgı kırar geçirirsin, agaçları bile köklerinden söker atarsın.
• Sanki günes bir mumdur, sen de, ey gök, onun pervanesisin. Bu yüzdendir ki, gönül verdiginin etrafında dönüp,
duruyorsun.
• Ey gökyüzü! Sen de hacılar gibi ihrama büründün, maddî bir örtü sarındın Kabe´yi tavaf ediyorsun.
• Allah; "Hac edilecek yere erisen emandadır."76 diye buyurdu. Ey Hakk´ır emrine uyan, gökyüzü, bu yüzden sen
afetlerden kurtulmussun.
76 Al-i Imran Suresi, 3/97. ayete isaret vardır.
• Su dünyada gördügümüz hersey, hepsi bahanelerdir. Ne varsa asktan ibarettir. Ask, Allah evidir. Ey Hakk asıgı, sen
de o evde oturmaktasın.77
77 Hz. Mevlana´nın su ruba´îsi aynı konuyu ifade etmektedir:
"Her nereye basımı koysam secde edilen ancak odur, altı cihette de ve altı cihetin dısında da ma´bud ancak odur. Bag,
gül, bülbül; güzel dost, bunların hepsi birer bahanedir. Bunların hepsinden de maksat yalnız odur.
• Artık bundan fazla söylemem. Fakat Allah´a yemin ederim ki, su gönülde söylenecek ne nükteler, ne manalı sözler
var. Var ama onları söylememe imkan yok.
1214. Ey bası kesilmis ney; dilsiz, dudaksız olarak sırlar söyle!
Mefulü, Fa´ilatü, Mefa´îlü, Fe´ilat
(c. VI,2994)
• Ey güzel sesli ney! Çıkardıgın seslerle gönüller almadasın. Hossun, güzelsin, sıcak sıcak nefes vermedesin.
Soguklukları silip, süpürmedesin.
• Için bombos, ne bogum var, ne baska bir sey! Sen dertlere düsmüs, perisan olmus gönüllerden, dertlere düsmüs
canlardan derdi, elemi almakta, onları da kendine döndürmekte, böylece de dertli, kederli, elemli kisilerin yerine sen feryad
etmekte, sen aglamaktasın.78
78 Hz. Mevlana Dîvan-ı Kebîr´inin baska yerlerinde, ruba´îlerinde de ney hakkında güzel siirler söylemistir. Mesnevî´ye
"Bu neyi dinle!" diye baslamıstır. Mevlana asıgı merhume Fevziye Çamsever Hanım´ın Mesnevî basındaki "Dinle neyden"
ilham alarak yazdıgı "Dinledim Neyden" baslıklı siirinden birkaç kıt´a alarak bu siiri açıklamak istiyorum:
"Andırır bir hasta kalbin ah ve istimdadını
Nagmesinden topladım bin bir fırakın yadını
Peyrev eyler ahına güya gönl-i nasadını
Dinledim neyden, bu aksam, hasretin feryadını
Kah cosar askın sesiyle simdi mestane eda
Kah yanar fırkat diliyle sanki bir vuslat-ı cuda
Yükselir kurb-ı cemale, nefha nefha her sada
Dinledim neyden bu aksam, firkatin feryadını
Ruhlara serin nevayi yaralı bir ney midir
Nagmeler, nagme degil de bir ilahî mey midir
Öyle mest olmus ki ruhum nesve de bir sey midir
Dinledim neyden bu aksam hasretin feryadını
Nagmesi güya sada-yı ´bisinev ez ney´den gelir
Sîne-i asıga ugrar da ilaha yükselir Sır mıdır
Sevda mıdır Sekva mıdır Bilmem nedir
Dinledim neyden bu aksam firkatin feryadını"
• Herkesin gönlüne göre sesleniyorsun, sızlanıyorsun. Herkesin sevgilisine benzer resimler yapıyorsun, okuma yazma
bilmiyorsun ama, iç yüzde, gönüller aleminde çok basarılı resimler yapan bir ressamsın.
• Ey bütün görünen ve görünmeyen seylerin, hakîkatlerin, aslı, sekli, sureti olan güzel varlık! Sen simdi hangi
perdedesin, hangi makamdasın, hangi nagmedesin Ey seker gibi tatlı olan azîz varlık; ne olur lütfet, ney´in nagmeleri
arasından bir bas göster, bize görün!
• Sanki gözlerin dokuz göz olmus, can da sana on kulagını vermis, nagmelerini her tarafa, altı yöne de üfle! Çünkü altı
yön de senin tanıdıgındır. Senin için yabancı yoktur. Sen herkesin dostusun.
• Ey bası kesilmis ney; dilsiz, dudaksız olarak nagmelerle, sırlarla söyle! Seni üfleyenin nefesinden aldıgın sıcak, içli
duyguları, seni dinleyelere de bir bir hos sekilde duyur!
• Ney´in içine ates düstü. Yanıyor, alemi duman kapladı. Ey ney; senin sesin, ask sesidir. Sen ateslisin, için yanarak
ask sesini duyurmadasın.
• Ey ney; kendi askınla, ask atesinle Leyla´nın, Mecnun´un ask sırlarını dile getir, inle, feryad et! Ey ney; bu halinle
gönüle ne hos seyler duyuruyorsun, cana ne huzurlar bagıslıyorsun.
• Galiba senin nefesinde Tebrîz sehrinden bir koku var. Böyle oldugu için, güzelligin ile, güzel nagmelerinle nice
gönüller elde etmedesin.
1215. Denizden gebe kalmıs olan bulutlarda, baba evinden ayrılan gelinin gözündeki aglayısa benzer tatlı bir aglayıs
var.
Mefülü, Mefa´îlün, Fe´ulün (c. VI, 2735)
• Ne oturuyorsun Haydi sıçra, kalk! Bahar mevsimi geldi. Herkesi çagırıyor, sen de bu çagrıya uy, seher vakti esen
rüzgar gibi salına salına bahçeye gir!
• Hafîf sabah rüzgarı ile, neseli neseli sallanan agaç dallarından oynamayı ögren, sen de içindeki sıkıntıları at, onlara
katıl, oynamaya basla! Kulagından
gaflet pamugunu çıkar. Bahçedekilerin konusmalarını dinle! Çok yakınında bulunan lalelerden ve çok uzaklardaki
dagdan gelen sesleri duy!
• Dikkat et reyhan bos durmuyor. Yesilligi bir sır fısıldıyor. Bülbül ötmeyi bırakmıs "Biraz da sen öt hep ben ötecek
degilim ya!" der gibi gülden bir nagme bekliyor.
• Çayırlar, çimenler esen hafif, tatlı rüzgarla dalgalanıyorlar, cosuyorlar, deniz tarafından da bir asinalık, bir dostluk
havası esip gelmede.
• Denizden gebe kalmıs olan bulutlarda, baba evinden ayrılan gelinin gözündeki aglayısa benzer bir aglayıs var.
• Bulutun aglayısından, simsegin ısıklı gülüsünden güç aldıkları için sünbül boy atmıs, selvi de göklere dogru yücelmis.
• Dedi kodudan hoslanan kumru, söz kapmak için kulagını adeta tuzak gibi kurmus, bütün dikkatiyle etrafı dinliyor. Bir
seyler ögrenmek istiyor.
• Bu sırada nergis söze karısıyor, süsene "Haydi" diyor "Sessiz durma, sen de bir seyler söyle! Ya birisini öv, yahut da
kına, çekistir!
• Haydi ey yüzlerce dili olan süsen; hiç olmazsa kuslara su meshur zümrüd-i anka(=devlet kusu)´nun hikayesini
anlat!"
• Süsen, "Sus!" diyor, "Degeri çok pahalı olan bir kadehle içtim, sarhos oldum.
• Ben öyle sarhosum ki, kendimde degilim, olur ya dilimden yanlıs bir söz çıkar, istemedigim halde durup dururken bir
gönül kırmıs olurum."
• Süsen, nergise diyor ki: "Sen, dedikoduyu bırak da, çiçeklere, ipek elbiseler giydiren o büyük padisaha yüzünü çevir,
niyazda bulun!"
• Sögüt agacı da, kendini tutamadı, söze karıstı, basını sallaya sallaya: "Biz kıs ejderhasının elinden kurtulduk. Bahara
tekrar kavustuk." diye söylendi ve selviye dedi ki:
• "Ey selvi; yaradanın bu lütfuna sükr ederek, basını göklere kaldır, ayagını yere vurarak oyna, oyna!"
1216. Bugün askın tam dostuyuz.
Mef´ülü, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. VI,2728)
• Bahar var, bag var, bahçe var, uzun boylu, nazlı nazlı sallanan selviler var Biz burayı bırakıp baska yerlere
gidemeyiz.
• Bugün askın tam dostuyuz, hiç bir sey düsünmeden, sevgi kadehini elimize alalım.
• Ey güzel sesli çalgıcı, ey hos sesler çıkaran ney; bugün sen de yüksek sesle feryad etmelisin, yüksek sesle
inlemelisin.
• Ey nese, ey muradına ermis sakî, durma! Hemen bize ask sarabı sun!
• Sun da onu hosça içelim, sonra da zevalsiz olan, o essiz varlıgın lütfu gölgesinde yatıp rahatça uyuyalım.
• Bu sundugun sarabı biz, bogaz yolu ile degil, gönül yolu ile içelim, içelim de gecelerin getirmedigi, gecelerin
bilmedigi baska türlü bir uykuya dalalım.
• Ey gönül! Senden bir ricada bulunacagım: 0 kadeh, baska kadehlere benzemedigi için eline alır almaz onu hemen
içme, ona sevgi ve saygı göster! Onu öp, yüzüne gözüne sür!
• Sen gönül yolu ile içilen sarapla mest olunca tam olgunluga ulasacaksın, iste o zaman kamil insan olacaksın.
• "Rabbleri onlara tertemiz bir içki içirmistir."79 sırrına erer de o mana sarabı ile ölümden, yok olmadan kurtulursun.
79 Insan Suresi, 76/21. ayetten iktibas var.
1217. Mutlu Güne Methiye
Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fa-lün
(Bir yazma nüshadan alınmıstır. )
• Ey gün; sen bugün pek güzelsin, pek hos bir günsün. Ey gün; sen ne çesit bir günsün, sen binlerce yıldan daha
degerlisin.
• Ey gün; bütün günler sana kul olsun, köle olsun. Baska günler hicrandır, ayrılıktır, ama sen vuslatsın.
• Ey gün; senin gerçek yüzünü kim görebildi Ey gün; bugün senin pek büyük bir güzelligin var.
• Ey gün, aslında senin kendi güzelligini, kendi yüzünü ancak sen kendin görebilirsin. Seni daha iyi görmesi için
gözümün kulagını tuttum, çektim, "Kendine gel!" dedim, "îyi bak, dikkatle bak da su günün güzelligini gör!" 80
80 Fransız sairlerinden La Martine(1790-1869)´in Göl baslıgını tasıyan bir siirinde sevgilisi ile göl kenarında
otururken; "Ey zaman sakın geçme dur!" diye zamana bir yalvarısı vardır-Fransız Akademisi azası edib ve münekkid Emile
Faguet Lamartine´nin siirindeki bu bulusa, bu duyguya hayran olmus, sairi pek meth etmistir. Münekkid Faguet,
Mevlana´nın hiç bir sairin düsünemedigi ve tahayyül edemedigi bu güzel ve içli duygularına asina olsaydı acaba ne söylerdi
Bırakalım yabancıları, biz kendi büyüklerimizden habersiz yasıyoruz
• Ey gün sen gündüzün meydana gelen, günesin aydınlattıgı bir gün degilsin. Hiç bir güne benzemeyen, bambaska bir
günsün sen! Pek büyük olan, tek olan, essiz olan Allah´ın nurundan meydana gelmis bir günsün.
• Her aksam günes batarken senin ayagına kapanır, sana secde eder de, ay´a der ki: "Ey ay; ben gidiyorum; karanlık
geceyi hos, tatlı ısıklarınla aydınlat ve saygı ile, istiyakla günün gelmesini bekle!"
• Ey günler içinde gizlenmis olan mutlu gün! Ey zevalsizlik, sonsuzluk aleminde oturmakda olan gün!
* Artık fazla söylemeyeyim ve senin büyüklügünü, degerini belirten olgun sözlerden vazgeçeyim, susayım. Çünkü sen
her olgunlugun, her derin düsünenin, her hos sözün, içli duyguların ilerisinde, ötesindesin.
• Olgunlugun sözle anlatılamaz ki, sen sözden, sesten daha açık olarak meydandasın.
• Sözden hayal belirir, halbuki sen vehimden de, hayalden de, tasavvurdan da yücesin.
• Ey sulara tatlılık, duruluk veren aziz varlık! Vehim de, hayal de sana susamıstır. Onlar da seni aramaktadırlar.
• Vehim de, hayal de; ikisi de can suyuna dalmıs. Fakat hem seninle dolu, hem sensiz olan su alemde ikisinin de agzı
kupkuru.
• Bu gazelin (bu siirin) arta kalan kısmı da, perdenin arkasına girdi, senden gizlendi. Çünkü çok söyledin, usandın,
yoruldun.
1218. Peygamberimize övgü.
Müfte´ilün, Fe´ulün, Müfte´ilün, Fe´ulün
(c. VI, 2892)
• Ey ebediyyetin, sonsuzlugun padisahı! Ey gökyüzünün ay´ı! Sen yasayısın kaynagısın, sen mekansız alemin gül
bahçesisin.
• Senin tatlı, berrak suyunu görünce can hikayesini duydum, can gibi mana aleminin derinliklerine daldım, görünmez
oldum.
• Hos kokulu misk asıgı olan kisi, misk ahularını avlamak için onları kovalarken, ahular sarhoslar gibi kosarak
göbeklerindeki misk kokusunu etrafa yayarlar.
• Senin insana canlar bagıslayan, seker gibi gülüsün yüzünden seker bile sana kul köle olmus. Diri olan can senin
askınla dirilik denizine batmıs, kaybolmus.
• Ey dünya sevgisine kapılmıs, gaflet sarhosları! Peygamber mübarek yüzü ile bilgisizlik karanlıklarını aydınlattı.
Gündüz oldu, uyanın, kalkın, Hak bülbüllerinin gül bahçelerinden gelen gönül alıcı seslerini isitin, mest olun!
• Yaseminler gibi cilvelen, manevî nese ile basını oynat, salla! Etrafa sekerler dagıtmak, agızları manen tatlılandırmak
istiyorsan, evini ballarla doldur!
• Nergis gözlerin mest oldu. Sen perî misin, yoksa melek misin Sekerlerle yogrulmussun, sen gül bahçesinin goncası
mısın
• Kardesim, gece gündüz mest olmak, kendinde olmamak çok hos bir seydir. Aklını basına al da büyükler büyügü
Allah´ın askıyla mest ol, bu halden daha iyi hal düsünülemez. Bir ikincisi yoktur.
• Onun mübarek adı, canlara candır. Onu anmak, zikr etmek, madenlere la´ldir, yakuttur. Onun askı ruhlara hem
güvenlik, hem de emellerin özüdür.
• Adını andıgım zaman bahtım yeserir, kutlu bahta kavusurum. Isminin anlamını yasamıs olurum.
• Bu kadehteki sarap, sizi bulmak, agızsız bir yoldan size ulasıp gönülde, canda parlamak, sizi sizden alıp götürmek
için acele ediyor, çırpınıyor duruyor.
• Ey anlayısı olan akıllı kisi! Manen kör olmus kisinin körlügünü gider! Bundan baska yapacak bir sey yok. Imtihana
kalkısma!
• Bundan baska bir yol yoktur. Bundan baska bir padisah yoktur. Bundan baska bir ay da yoktur. Bundan baska ne
varsa hepsi fanîdir, gelip geçicidir.
• Hayır sus, artık sus! Yalancıktan yüzünü eksit, akıllı kisileri bırak da gizlice mansur sarabı iç!
1219. Güzellerin testilerinden su içenler, suyun kaynagından haber alırlar.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fe´ilün
(c. VI, 3080)
• Sen ya can gözüsün, nurusun, yahut da bizim iki gözümüzsün. Çünkü parıl parıl, sule sule gözümüzün nuruna nur
katıyorsun.
• Sanki sen, çok parlak bir günessin de, gönlüm pesinde bir gölge. Iki gözünü de sana dikmis, her tarafa gidip
duruyor.
• Dünya güzelleri senin güzelliginin ırmagından testilerini doldurdular da ask yolunun susuzlarına bardak bardak su
verdiler.
• Ne mutlu o ask susuzlarına ki, güzellerin testilerinden su içtiler de o tatlı duru suyun kaynagından haber aldılar.
• Artık onlar sekil testilerini tasa vurup kırarlar da, senin ab-ı hayatını içmek susuzluklarını gidermek için yücelere,
ötelere giderler.
• Ey Tebriz´in iftihar ettigi, övündügü Semseddin; tekrar Konya´ya gelirsen gerçekten de bizler yüzlerce murada
erisiriz.
1220. Devesini kaybeden kürd.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. V, 2544)
• Bir ovada Kürdün birisinin devesini kaybettigini duydum. Kürd ovanın her yanında devesini aradı.
• Deveyi bulamayınca, gönlü devenin hasreti ile dolu, düsüncesi darmadagın, perisan ve gamlı bir halde yolun
kenarında yattı, uyudu.
• Sonunda gece geldi. Ortalıgı kapladı, her tarafı karanlıklara bogdu. Kürd gece yarısı, gönlü gamla dolu bir halde
uykudan uyandı. Bir de ne görsün Yusyuvarlak, parlak bir ay gökyüzünde parıl parıl parlamada, etrafa nurlar saçmada...
• Ay ısıgı ile etrafına bakınca Kürd devesinin biraz ötede yolda durdugunu gördü. Sevincinden nisan yagmuru gibi
gözyasları dökmege basladı.
• Yüzünü, nurlar saçan ay´a dogru çevirdi de: "Ben seni nasıl anlatayım Senin vasıflarını nasıl dile getireyim " dedi.
"Sen güzelsin, hem iyisin, hem hossun, alımlısın, hem de nurlar saçmadasın."
• Allah´ım suracıkta, su dünyada kerem et de, nurunu artır, artır da insanın aklı basına gelsin, nefsine uyup kaybettigi
insanlıgını tekrar bulsun!
1221. Ah ne olurdu ben Sems-i Tebrîzî´nin kapısında bir ask tercümanı olsaydım
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. V, 2493)
• Ben tamamıyla can gibi olmasaydım, sana yüzümü gösterirdim. Benim bir belirtim, bir nisanım olsaydı, belirtimi
sana gösterirdim.
• Ey Allah´ım senin lütfun beni bırakmıyor, yoksa senin sevdana kapılırdım da, zamanı hesaba katmadan, sonsuza
kadar seninle kalabilmem için, bütün zamanları sinek gibi kovar dururdum.
• Can, gül fidanı askına kapıldı da; "Askın sırlarını açıga vurmaktan korkmasam, susam gibi bastan basa dil olurdum."
diye söylendi.
• Halk bana "Sen akıllı bir kisisin." diyor. "Bir an için kendine gel, bu sevdadan vazgeç!" Onlara dedim ki: "Evet, her
ne kadar akıllı idiysem de, simdi böyle ask delisi oldum."
• Geceleri ay gittigi zaman, hos ısıklar saçan gümüs kaftanı sana layık bir kaftan olsaydı, elimi uzatır, onun
kemerinden tutardım, çeker sana getirirdim.
• Senin askının havasının dalgası, beni bir an için bıraksaydı, atesler haline gelirdim de, asıkların askını artırma çaresi
arardım. Onları yakar, yandırırdım.
• Kıskançlık oku ile korkutup zamanenin gözünü yumdurmasaydı, o zaman apaçık görürdü ki; ben onun elinde bir
yaydan baska bir sey degilim.
• Bu söz ancak Tebrîzli Semseddin´e bir isarettir. Ah ne olurdu ben onun kapısında bir ask tercümanı olsaydım.
1222. Kendinde bulunan defineden haberi olmayan agır canlı olur, tenbellesir.
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. V, 2492)
• Iki dünyada da gönlünü kötülüklerden, günahlardan temizleyen, saf, tertemiz bir hale gelen insan ezeldeki "Ben sizin
Rabbiniz degil miyim " sesine karsı "Bela" (=Evet) demesinin yokluk oldugunu görmüs, anlamıstır.
• Su topraktan yaratılmıs dünya, bir tepecik gibidir. Yokluk ise onun altına gömülü bir defınedir. Tepenin altında ne
oldugunu bilmeyen çocuklar, onun üstünde kosusurlar, eglenirler, neselenirler.
• Kimin gözü gafletle perdelenirse, onun hakîkati arama istegi yatısır, defineden haberi olmayan kisi ise agır canlı olur,
tenbellesir.
• Ay gibi parlak bir güzellik defınesi var. Can onu gördü de, "Aman ne kadar da güzel, nazar degmesin!" dedi. Bu
define, ne kadar da büyük; o elde edilmesi gereken çok degerli bir sey.
• Sevgilinin dudagını överdim, onun can yüzünü açarak güzelligini anlatmak isterdim. Fakat onu anlayacak, ona
ulasmak için gereken gayreti sarf edecek kisi nerede
• Iki köyde de, yani iki dünyada da, ona layık kimsecik yok. Yok ama, varsın olmasın, sen aklını basına al da onun
yoluna canını da, bedenini de at gitsin! Onun yolundan bas çekme, basını yere koy da, ona secde et!
• Ey tanınmıs Tebrîz sehri! Sen de hizmet etmek için kemer bagla, Semseddin´in kapısına git, basını yere koy! Çünkü
basın büyük bir velînin ayagına kapanması kutlu bir seydir.
1223. Gel Mansur sarabını iç de, kendinden geç!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fe´ilün
(c. VI, 3073)
• Gel, gel bizden ayrı düstügün, uzakta kaldıgın için sonunda pisman olacaksın, biz sana tatlılıkla, diller dökerek "gel"
diye yalvarıyoruz. Sen ise köpürüp duruyorsun. Bunun sebebi nedir
• Gel ki bu toplulukta hayat var, yasama zevki var. Sanki yasayıs dalga dalga köpürüyor. Allah lütf ediyor, bizlerden
yardımını esirgemiyor. Bu yüzden her tarafta mana sarabı, Mansur sarabı var.81
81 Mansur sarabı ilahî hazînenin, Allah´a karsı duyulan hayranlıgın verdiği manevî zevk. Ilahî bilgiye mazhar olan,
kendinden geçen, mest olan ve kendinde Hakk´ın varlıgını hisseden, "Ene´l-Hakk" (=Ben Hakk´ım) diyen Hallac-ı Mansur
hazretlerini daragacına götüren askın dogmasına sebep olan manevî sarap. Onun adına nisbetle Mansur sarabı adı
verilmistir. Lutfen ® harfindeki gazeller arasında bulunan (1135) numaralı siiri okuyunuz.
• Ey ümitsizlige düsen kisi! Buraya gel, gel de binlerce mutluluk kadehini eline al afıyetle iç! Binlerce mana altınları al,
güçlen!
• Burada binlerce çesit Züleyhalar, binlerce çesit Yusuflar var. Mana sarabı cana canlar katıyor, tanburlar çalınıyor.
• Burada bulunan herkes, bal denizinden yararlanmakta; "Haydi siz de gelin, biz baska türlü bir bal bulduk, artık bal
arısının balından kurtulduk." diye bagırmaktalar.
• Kıyamet kopmus, bütün sırlar, bütün yapılan isler, hadiseler meydana çıkmıs, ortaya dökülmüs. Sur sesi, boru sesi
ölüleri diriltmekte.
• Ey çürümüs, erimis, dökülüp gitmis kemik yıgını; ey yılanlara, çıyanlara, karıncalara gıda olmus beden! Haydi diril;
kalk, topraktan bas çıkar!
• Ey zavallı beden! Sen vaktiyle Hakk´ın (Kün=) "Ol !" emrine uyarak su fanî dünyaya gelmistin. "Ol" emrini veren o
yüce varlık simdi seni yılanlardan, karıncalardan satın aldı. Onun emrine uydugun için beden halindeki beylik elbiseni
tekrar giy, ortaya çık!
• Farkında degilsin ama zavallı insan, inci mücevher hazinesi sendedir, senindir. Aklını basına al, dükkan derdinden
kurtul, tertemiz nurla gıdalan! Nur elbette tandır ekmeginden iyidir.
• Mansur sarabını meydana getiren ilahî ask çiçekleri açıldı, artık solmaya mahkum olan çiçekleri de, üzüm sarabının
mahmurlugunu da bırak gitsin.
• Ey yere ekilen tohum! Topraktan bas kaldır, boy ver, agaç ol! Iznimizle bizim halîfemizsin. 82
82 Bu beyitte Bakara Süresi´nin su mealdeki 35. ayetine isaret var: "Bir zamanlar Rabbin meleklere: ´Ben
yeryüzünde bir halîfe yaratacagım´ diye buyurmustu." Böylece insanın yeryüzünde Rabbin temsilcisi, Rabbin sıfatlarının
mazharı olarak yaratıldıgına isaret var.
• Kıyamet gününü; böyle bir günü kim görmüstür 0 gün öyle bir gündür ki her seyi, herkesî gecenin karanlıgından
kurtarmıs, Insanları körlükten, görmemezlikten halas etmistir.
• Hz. Musa´nın eli gibi parıl parıl parlayan bir el, keremler etmistir de, dünya Tur-ı Sîna´ya dönmüs, her seyi apaçık
gösteren nurlarla dolu bir sîne, bir gönül haline gelmistir.
• Ey gönül! Sen simdi canlar meclisinde otur. Canlar evinde, o ma´mur, güzel evde oturanların ev sahibi sensin.
• Gönül meyhanesinde Mansur sarabı içerek elde ettigin sarhosluga baglanıp kalma, büsbütün yıkıl, harap ol; sunu iyi
bil ki, ma´murlugun aslı harap olmaktır.83
83 Bu beyit, 1630 senesinde vefat eden Azmî-zade Haletî merhumun su ruba´îsini hatırlattı:
"Mahzun oluruz, kaçan ki dilsad olsak
Vîran kalırız eger ki abad olsak
Ol mürg-ı cefa perver ask biz kim
Dama düseriz kafesten azad olsak."
• Nerede hasta varsa, gelsin can saglıgına basvursun. Hastalıgın sözü mü olur Sen ölünün dirilmesini seyret!
• Siiri sen söylüyorsan ben o siirin kuluyum, kölesiyim. Çünkü sen Israfil´in canına cansın surun üfürülüsüsün!
• Vay bu uzaklıktan, vay bu ayrılıktan, mademki söz ok´a, dil de yay´a benzer. Elbette söz er geç bir gün hedefe varır,
• Can sözü, harfle, sesle söylenemez. Yarlıgayıcı olmazsa, yarlıganmıs olamaz.
• Çünkü öte tarafta, öyle gönüller vardır ki, onlar ne Rum diyarındandır, ne Türk´tür, ne de Nisaburlu. Onlar dilsiz ve
dudaksız söylenen sözleri du- yarlar .84
84 Hz. Mevlana gerek Mesnevî de gerekse Dîvdn-ı Kebîr´de "dilsiz, dudaksız konusmaya" temas eder. Mesela Dîvan-ı
Kebîr´in III. cildinin 1540 numaralı gazelinde söyle buyurur:
"Gel de birbirimizle candan konusalım, kulaklardan, gözlerden gizli olarak söyleselim, gül bahçesi gibi dudaksız, dissiz
gülelim, düsünce gibi dudaksız, dilsiz görüselim."
• Gel seninle beraber Tur Dagı´na kadar Hz. Musa´ya yoldas olalım. Musa´ya "Tur Dagı´nda Allah ile konustu." denmedi
mi 85
85 Bu beyitte, Bakara Süresi 2/253. ve Nisa Suresi 6/164. ayetlere isaret var. Esrefoglu Rumî hazretleri de´ bir
siirinde söyle buyurur:
"Asıklar dost dîdarını kande baksalar göreler
Musa gibi münacata Tur´u tayin etmeyeler
Tur ne hacet, asıklara çün her yerde ma´suk bile
Daim münacat edeler bir dem ayrı olmayalar!"
• Acayip bir ask benim etegimi tutmustur da, aç adamın yemek kabını tutup çekmesi gibi beni çekip durmadadır.
• Askın elinden kim kurtulmustur ki, benim gönlüm de kurtulabilsin Gönülleri yaralayan o uzun kılıcın kabzası ancak
askın elindedir.
1224. Su toprak perdesinin ötesinde gizli bir zevk var.
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ülü, Mefa´îlün
(c. VI, 2573)
• Ey benim canım! Su toprak perdesinin ötesinde gizli bir zevk, gizli bir mutlu yasayıs vardır. Her seyi gizleyen bu
örtünün ardında yüzlerce güzel Yusuflar vardır. Bu ten, bu görünen beden ortadan gidince, asıl varlıgın olan ruhun kalır. Ey
sonsuz olan ruh, ey fanî olan ten!
• Bu halin nasıl oldugunu anlamak istersen, her gece kendine bak! Uykuya dalınca tenin ölmüs gibidir, ruhunsa cennet
bahçelerinde kanat çırpmaktadır.
1225. Mevlana bu siiri hasta yatagında yatarken Konya´da olan depremler esnasında söylemistir.
Mef´ülü, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. VI,2729)
• Allah´ım bu kadar sevgi ile, bu kadar merhametle beraber yine de bana siddet ve hiddet gösteriyorsun, fakat ne
olursa olsun ben sana gönül vermis degil miyim
• Seni görebilmemiz için bütün bu can siselerini kırıp durmadasın. Bütün bu kırılmalar, dökülmeler, senin "Beni
göremezsin." sözünden ötürü degil midir
• Dünya evi deprem içinde sarsılıp duruyor. Çünkü evden esya tasınıyor, ötelere göç var.
• Yüz binlerce hasta, senin askından aglayıp inlemede. Sen de çok iyi bilirsin, onlar sensiz yasayamazlar.
• Dünya gece gibidir. Sen ise bir günessin. Halk bütün suretten, sekilden, tenden ibaret. Sen ise cansın.
• Insanlar kazanca, isteklere düsmüsler, didinip duruyorlar, candan gafletteler. Fakat can yerinden oynayınca, yani
ölüm gelince feryad ve figana baslarlar. Can gidince, hayat günesi tutulunca ne geçim kalır, ne nese. Insan sagken,
hayatta iken kimse canı aklına getirmez. Fakat can gizlenince eyvahlar olsun, neler olur neler!
• Ey meclisin nesesi, parlaklıgı, ey pazarın canı, hayatı! Ey evin de dükkanın da tatlılıgı, lezzeti; sus! Çünkü söz ortada
duran manalar denizine bir perdedir.
1226. Içli gönüllere, iman sahibi ruhlara seher vaktinde sunulan can sarabı.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fe´ilün
(c. VI, 3056)
• Sana can sarabı içirsem de artık gam yeme; kedere kapılma! Gamın da yeri mi Artık her neseli kisiden rehin olarak
nese al!
• Can sarabı içireyim de, seni iki yüz kanatlı bir melek yapayım. Bütün beseri kirliliklerden, günahlardan temizlenesin.
Böylece insanın isledigi suçları, kötülükleri, vasıfları, huyları üstünden atarak, insan seklinde bir melek olasın.
• Daha hayatta iken, ruhun bedenden kurtulması, insanın kendinden kaçması nasıl olurmus, eteginden canlılık
tozlarını silkerek, daha yasarken ölen kisi ne hale gelirmis, onları, o halleri sana göstereyim.
• Içli gönüllerin, iman sahibi ruhların halis ve Özel sarap içtikleri seher vaktinde, seni öyle bir mest edeyim ki, artık
günleri ve geceleri saymaktan kurtulasın.
• Kaza ve kader, yasadıgın hayat sartları geregi karsına çıkardıgı hadiselerin, belaların oklarını atar durur da sonra
sana acır, yardım eder, isini kolaylastırır.
• Rüzgar bulusma seker kamıslıgından esip gelmede, o rüzgar öyle tatlı bir rüzgar ki tadına bakıyor da seker bile,
sekerim diyemiyor.
• Sevgili lütfetti. Seher vaktinde günes gibi bir kadeh sundu. 0 Mansur sarabını içtim, öyle kendimden geçtim, öyle
mest oldum ki, bedenimin her cüz´ü, her zerresi duydugu heyecandan oynamaya basladı.
• Ben çok mest oldum. 0 vakit "Dur." dedi. "Sana bir kadeh daha sunayım da su ayrılık artık aramızdan kalksın."
• Ey cihan sakîlerinin canı! Sun, sun!.. Kerem sahibi, keremlerde bulunur, ay da aylıgını yapar, gökyüzünde ısıklar
saçarak mahzun mahzun dolasır durur.
• Esi benzeri olmayan Allah´ın Celal günesine and olsun ki, su basımızın üstünde dönüp duran, gezip dolasan gök
kubbesi, yaratıldıgından beri senin gibi bir güzeli bulamadı, göremedi.
• Güzellikte kusursuz, edada essiz olan sevgili; ben susuyorum. Söylediklerimin tamamını sen söyle! Çünkü seher
vaktinde sundugun can sarabının mestligi beni benden aldı götürdü.
1227. Insanlık günesi çok yükseldi.
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fe´ilün
(c. VI,3076)
• Insanlık günesi çok yükseldi. Bu ne tatlılık, bu ne ask, bu ne mestlik, bu ne kolaylık.
• Dünya senin parlak nurun karsısında degersiz kaldı. Adeta görünmez oldu. Sen nesin Gönül kapan büyücü müsün
Yoksa güzelligin definesi mi
• Seni böyle çok hos ve gönül alıcı bir sekilde çizen kalem, ne güzel kalemdir. Sen herkesin mektubunu yazılmadan
okuyorsun.
• Sen artık altı cihet çadırından dısarı çık! Çünkü canlarda can kalmadı. Onlara asktan haber ver, biraz göster!
• Ey gönül; padisahlar padisahının doganı seni avladı. Sen artık kusların dillerindeki sırrı anlayan bir tercüman oldun.
• Tercüman da nedir Sen simdi yücelerden yüce bir devlet kusu oldun. Yüzlerce Süleyman´ın can bakıslarına afet
kesildin.
• Ey insanlık günesi; her seher vakti dogup parlayınca can horozu ötmege baslar. "Gel!" der, "Can da sensin, cihan
da"
• Mademki Tebrîzli Sems canıma can kattı, ben su dünya gül bahçesini bırakarak, canımı aldım, onun gülleri solmayan
gül bahçesine götürdüm.
1228. Gizli defineyi yeryüzünde arama; gönüllerde ara!
Müstef´ilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fa´ilün
(c. VI, 2931)
• Gözlere görünmeyen, her zaman gizlenip duran o sevgiliden eger bir can kokusu alırsan, ondan bir iz, bir eser bulur,
onun varlıgını hissedersen, yüzlerce cihana sıgmaz olursun.
• Can günesini manen görebilirsen, orduları olmayan bir padisah gibi olursun. Hem gayb alemini elde edersin, hem
gizli sırları bilene kavusursun.
• Isittigin, duydugun ve sevdasına kapıldıgın o gizli hazîneyi yeryüzünde bulamadınsa, onu, artık yeryüzünde arama
da göklerde ara!
• Askta eger emniyet kazandınsa, Çin ülkesinin nice güzellerini hem kolayca görür, hem kolayca elde edersin.
• 0 mübarek gönül aynasında, o seksiz o süphesiz saf, tertemiz aynada, daha bu dünyada iken cennetteki güzelleri ve
güzellikleri bir bir bulursun, görürsün!
• Ask oku seni ise, sevgili senin aklını basından aldı ise ve can elder gıtti ise üzülme! Onun gibi yüzlerce can elde
edersin.
1229. Gök kapılan geceleyin açılır.
Mef´ülü, Fa´ilatün, Mef´ülü, Fa´ilatün
(c. VI,2932)
• Ey kardesim! Bir gececik de olsa uyumazsan ne olur Mum gibi diri olsan, kıvılcım gibi uyunlasan...
• Gök kapılan geceleyin açılır. Talihler, bahtlar uyanır. Sen de ay gibi uyuma da tali´ yıldızın parlasın, güzellessin.
• Sen gökyüzüne mensup bir kisi isen, elbette o alemi, gökyüzünü özlemek vardır. Bu kirli dünyada, gökyüzünden
asagılarda kalamazsın, yücelerden baska bir yerde yatıp uyuyamazsın.
• Geceleyin yürü ki, yollar geceleyin alınır, menzillere geceleri varılır. Eger sen essiz padisahı istiyorsan, onun yoluna
düsmüs, sefere çıkmıssan, seferde uyumamak gerekir.
• Ey insanlar! Bahtlı kisiler, Allah´ın merhameti ve sevgisi gölgesinde uyurlar. Kardes; sakın sen de baska bir yerde
uyuma!
1230. Sen büyük bir alemsin.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün
(c. VI, 2821)
• Sen bedeninin her zerresinden bir feryad duy, bir inilti isit! Çünkü sen büyük bir sehirsin, hem de bir sehir degil,
belki binlerce sehirsin.
• Senin bedeninde cüz´lerin, hücrelerin hepsi susarlar ama, senin gizli seylerini görüyorlar ve çalısmalarını senden
gizlemiyorlar. Onlar bütün gün; "Gel bakalım, senin neyin var " diye cosup köpürüyorlar.
• Sen ölümsüz, uçsuz bucaksız bir deryasın! 0 deryada sayısız balık var Bilgisizlik yüzünden, sende bulunan degerleri,
meziyetleri reddetme! Ne diye inkar basını kasıyıp duruyorsun
• Evet görünüste senin bedeninde bulunan hücreler susmada ama, onların hepsi de gizli isler yapıyorlar, hepsi de
kallesçesine varlıgınla kumar oynuyorlar, hepsi de hem görünüyor, hem gizli. Hepsi de birbirini yemekle mesgul
birbirlerinin hem avı, hem avcısı.
• Bedeninin bütün zerreleri sana sesleniyorlar, diyorlar ki: "Sana ne oldu" Bütün istedigin, söyledigin sözler bos sözler.
0 sözlerde sevgiden, dostluktan hiç bahsedilmiyor."
• Varlıgın sonbahar gibidir. Fakat o sonbaharların içinde bir ilkbahar gizlidir. Içindeki ilkbahar canlanınca gönül bahçesi
içten içe güler durur.
• Sen mana balından yedigin halde, ne diye su fanî dünya mumunun etrafında pervane gibi döner, durursun Ne diye
kanatlarını yakarsın Bilmiyor- musun; sen kendin nurdansın, hak nurundansın, sen nardan, seytanın yaratıldıgı atesten
degilsin.
1231. Bizler agaçlar gibiyiz. San´atın, esip gelen dönüp giden rüzgardır.
Müstef´ilün, Fe´ülün, Müstef´ilün, Fe´ulün
(c.VI.2959 )
• Cümle alem, senin varlıgının bir eseridir. Ama bu eseri öyle bir yaraladın ki, bunun sebebini ancak sen bilirsin.
• Istersen bir kere daha yarala, ben senden merhem istemem. Bütün alem yok olursa ne gam Sen yüzlerce alemsin.
• Seni anlatmaya imkan yok. Çünkü sen, Cenab-ı Hakk´ın sırrının açıklanmasısın. Sen canın canının canı oldugun halde
neden cana gelmezsin
• Bizler agaçlar gibiyiz, san´atın esip gelen, dönüp giden rüzgardır. Rüzgar göze görünmez ama, isterse agaçları kırar
geçirir.
• Bizler o rüzgar yüzünden tohumlandık, yeserdik. 0 rüzgar yüzünden sarardık. Sen yaprakları dökersen nasıl olur da
meyve elde edersin
• Görünüste bahçe önce gelir, ama bahçeden maksat meyvedir. Sen ilk önce inciyi, sonra gümüsü seversin.
• Isterim ki, hep senden bahsedeyim. Baskalarından bahsetmeyeyim. Fakat sen gizlenirsin de, bizi ileri sürersin.
1232. Bu gidisle menzile nasıl varırsın
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´îlün
(c. VI,2894)
• Bu gidisle menzile, varacagın yere nasıl varacaksın Bu tenbellikle, bu huyla diledigine nasıl ulasabileceksin
• Bu sırrı çözmek, bu sırra mahrem olmak sana nasip olmamıs, müskül sırrı açmayı nasıl basaracaksın
• Su gibi, su çamur içinde hapsolup kaldın! Bedeninin aslı olan bu balçıktan ne vakit tertemiz, arınmıs olarak çıkıp
kurtulacaksın
• 0 lütuf ve ihsan denizinin yardımı olmadıkça, bu kirlilik, bu günah dalgasından nasıl kurtulup mutluluk sahiline
varacaksın
• Ask buragı Cebrail(a.s.)´ın gayreti, kılavuzlugu olmadıkça, Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz gibi nasıl olur da o en
yüksek makama yükselebilirsin
• Sen tutuyor, fanî varlıklara güveniyorsun, sıgınacagı olmayanlara sıgınıyorsun. Devlet ve ikbal sahibi padisahlar
padisahına nasıl sıgınacaksın
1233. Her zerre, hayat bulmak için kosmada, çırpınmada.
Müstefilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fe´ulün
(c. VI,2961)
• Ey yasayısların ayıbı! Sevgilinin rengine bak da, yasayısın rengini gör! Yani yasamak nasılmıs anla! Senin yüzüne de
yasayıs rengi gelsin, konsun.
• Her zerre hayat bulmak için kosmada, çırpınmada. Sende zerre kadar yasayıs arzusu yok mu
• Yasayıs, mesela bir tas gibi olsaydı. 0 yasayıs tasından çok hos çesmeler fiskırır akardı.
• Aynaya baktım, aynada geçici bir hayal gördüm. "Sen nesin Kimsin " diye sordum. 0 hayal dile geldi de bana cevap
verdi. Dedi ki: "Ben yasayısın rengiyim."
• Aslında sen gerçekten yasayanları ebedî hayatta bulursun. Bu yasayanlar kimdir Yasayıs aleminde gönülleri
daralanlar, gönülleri kırılanlar.
• Barısı arayanlar, huzur içinde yasamak isteyenler, bu dünya hayatındaki savasları bıraktılar, didinmekten
vazgeçtiler. Adam olmayanlar ise, hayat mücadelesıni devam ettirdiler, dünya nimetleri için çırpınıp durdular.
1234. Gözünde hastalık yoksa, gözünü aç da O´nun yarattıklarını seyret!
Mefülü, Fa´îlat, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. VI,2995)
• Kainatta bulunan bütün varlıkların arasındaki 0 tek varlık, nasıl bir candır Ben benzeri bulunmayan 0 essiz varlıga
tek bir can diyemem. 0 bütün canların canı olan bir cihandır. Bütün canlara 0 can vermistir.
• O´nun güzelligine, benzeri olmayan bir güzel olduguna, kemaline, olgunluguna yemin ederim ki; 0 tek varlık, kendi
gözünden bile gizlenir.
• O´nun askı yeryüzüne su kadar topraga rahmet suyunu akıttı da baglar, bahçeler meydana geldi. 0, ask bahçesinde
salına salına yürüyen selvi boylu, essiz bir varlıkdır.
• Bütün dünya güzelleri, O´nun bahçesinin çiçekleridir. 0 bahçenin meyvesini, tohumunu 0 yarattı, o güzellerin hepsi
de altın gümüs kırıntılarıdır. Onların madenini de 0 tek essiz varlık yarattı.
• Gönül sessizce O´nun huylarından, sıfatlarından dalgalanıp durmadadır. Çünkü 0 tek varlık açıklanmaktan üstündür.
Serh ve beyana sıgmaz. Kelimelerle 0 anlatılamaz, anlatısa sıgmaz.
• Su kadar söyleyeyim ki, 0 varken ne yer vardı, ne gök! Ne kainat vardı, ne zaman! 0 tek varlık, yerlerden de,
göklerden de, zamandan da, mekandan da üstündür.
• Hakk asıklarının kıskançlıgı yüzünden agzıma kilit vurulmustur. Bu yüzden ben "0 essiz varlık fılandır!" diye
söyleyemem.
• Her an göz ucu ile, onun yarattıgı güzelleri, güzellikleri görürüm de "Allah´ım" derim, "Yaratmakta, sen essizsin,
senin benzerin yoktur. Sen tek bir varlıksın."
• Gözünde hastalık yoksa, aç gözünü de onun yarattıklarını seyret! Çünkü O tek varlık günes gibi ortada
parlamaktadır. Her zerrede, her seyde kendi varlıgını, sıfatını yaratma gücünü göstermededir.86
86 Hz- Ali (r-a.) "Ben görmedigim Allah´a ibadet etmem." diye buyurmustu. "Ya Ali; sen bu bas gözü ile Allah´ı nasıl
görebilirsin " diye soranlara; "Her seyde, her zerrede onun kudretini sıfatını görüyorum." diye cevap vermisti.
• Aklını basına al! Huzurunda candan secde et de, mana padisahı ol! Çünkü 0 tek, 0 essiz, varlık padisahlar
padisahıdır. Padisahlıgı da istedigine 0 verir.
• Su dünyada yüz binlerce imansız insan, senin yolunu kesseler de sana;
"Allah yoktur!" deseler, onların sözüne inanma, süpheye bile düsme! îyi bil ki, o essiz 0 tek varlık vardır.
• Tebrîz sehrinin kendisi ile iftihar ettigi büyük varlık(sahs)a "O´na bir bak!" dedim, dedi ki: "Sasırıp kalma, 0 essiz
varlık, 0 tek varlık, iste öyledir."
1235. Ey dostlar aglayın, yagmur gibi gözyası dökün de ferahlayın!
Müstef´ilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fe´ulün
(c. VI, 2964)
• Dün gece sevgilinin etegini tuttum da; "Ey kerem cevheri!" dedim. "´Gecen hayırlı olsun´ diyerek beni yalnız bırakıp
gitme; bu gece lütfet, bizimle beraber kal!"
• Onun güzel yüzü parladı, ates gibi kızardı, öfkelendi. "Yeter, benden elini çek!" dedi, "Beni rahatsız etme! Bu
yüzsüzlük, bu dilencilik ne zamana kadar sürecek "
• Ona dedim ki: "Peygamber Efendimiz ´Bir sey isteyeceksen onu güzellerden, güzel yüzlülerden iste!´ diye buyurmadı
mı "87
87 Hz. Mevlana´nın yukarıdaki beyte aldıgı hadîsin aslı söyle:
"Hayrı güzel yüzlülerden isteyiniz." Cami´u´s-Sagîr, c. I, s. 43.
• "Evet öyle buyurdu ama, güzel kisi, güzelligi ile benlige kapılır da baskasını düsünmez, ancak kendini düsünür. Bu
sebeple onun huyu da serttir. Nazlansa da, cevr etse de insana dokunmaması gerekir."
• Dedim ki: "Is böyle ise, onun cevri cana can bagıslar, dene de gör. Göreceksin ki denedigin her sey bir defınenin
tılsımı gibidir."
• Dayanamadım aglamaya basladım; "Hüküm senindir." dedim. Ey insanı ızdırabın karanlıgından kurtaracak olan
nurun kaynagı! Benim feryadıma yetis, bana yardım et! ´
• 0 göz yaslarımı görünce bana acıyacagı, teselli edecegi yerde gülmeye basladı. 0 güzel varlıgın acılarımı
görmemezlikten gelerek gülmesi, onun bana yakınlıgının belirtisi, bir lütuf olarak göründü de, o lütuftan, dogu tarafı da
batı tarafı da dirildi.
• Ey ask yolu arkadasları! Ey dostlar! Aglayın, aglayın, yagmurlar gibi gözyası dökün! Dökün de güzeller, yesilliklerde
size de gönül alıcı güzel yüzlü dilber ihsan etsinler.
1236. Sen bedende can gibisin.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. VI,2889)
• Sevgilim sen ab-ı hayat çesmesisin. Ilkbaharsın, yesilliksin. Sen tıpkı bensin. Kim kendi kendine; "Sen tıpkı bensin."
diyebilir
• Ben geceyim, sen aysın. Senin olan, seni basının üstünde dolastıran geceden kaçma! Ay da kim oluyor Sen yüzlerce
toplulugun günesisin.
• Ay ömrün kadehidir. 0 kadeh bazen doludur. Bazen da bos. Sen kadehe sıgmazsın. Çünkü zamanın ömrüsün.
• Su zaman da tıpkı beden gibidir, sen ise o bedende cansın. Senin gibi bir can bedenin canı olunca, beden de artık
bedenlikten çıkar, can olur.
• Melekler Hz. Adem´in bedeninde senin can ısıgını gördüler de hemen secdeye kapandılar.
• Seytan ise, onun balçıktan yaratıldıgını gördügü için secde etmedi. Bunun üzerine "Yürü git; sen seytansın!" diye
Hakk´ın cezasına ugradı.
1237. Senin ayaklarının altına toprak olurum.
Miistef´ilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fe´ulün
(c. VI,2951)
• Benim zavallı halime acıyasın, inciler gibi gözyasları dökesin diye senir ayaklarının altına toprak oldum. Güzel
parmaklarınla basımı kasıyasın da saçlarıma dokunasın arzusu ile yemeden içmeden kesildim, zayıfladım, kıl gibi inceldim.
• Bana deger vererek elimi tutmak lütfunda bulunmanız için nefsimle savasa giristim. Benligimden, varlıgımdan
kurtuldum. Sonra gönlüme gelesin diye hayale döndüm.
• Gönül masrıkından (=dogusundan) ay gibi dogasın, basını gösteresin diye aska düstüm. Gece gündüz askla
pençelestim, yakalar yırttım.
• Senin güzelligin, ilkbaharın beni de bahara döndürür ümidine kapıldım da, bahar bulutlan gibi gözyasları döktüm.
• Lütfun yardım eder diye düsündüm, ona güvendim de göklerin bile kabul etmedikleri emaneti kabul ettim,
yüklendim. 88
88 Bu beyitte 33. Ahzab Suresi´nin su mealdeki 72. ayetinden iktibas var: "Biz emaneti göklere, yere ve daglara
vermek istedik, onu yüklenmekten kaçındılar (onun sorumlulugundan) korktular. Onu insan yüklendi. (Bununla beraber
onun hakkını tam yerine getiremedi.) Çünkü insan çok zalim, çok cahildir."
• Padisahım; acırsın da gerçek sevgiliyi bulamayan puta tapanlar için (yani seni degil de fanî varlıkları sevenler için)
her an gönül levhasına, bir sekil, bir suret yapar, onları oyalarsın.
• Allah´ım sen çok güçlüsün, her seye kadirsin. Lütfet; gönüle sıgmayacak bir varlık, bir sekil, manevî bir suret
hissettir de puta tapanlar da tapmaktan kurtulsun, put yapan da yapmaktan vazgeçsin. 89
89 Bu beyitte de "Ben yerlere sıgmadım mü´min kulumun gönlüne sıgdım" hadîsine isaret var.
1238. Bütün güzellerden ve güzellikten maksat senin güzelligindir, öbürleri bir bahane.
Mef´ulü, Fa´ilat, Mefa´îlü, Fa-ilat
(c. VI,2973)
• Ey bütün dünya güzellerinde kendi güzelliginden birer zerre bulunan! Hepsi de kendi eserin, kendi yarattıkların olan
büyük yaratıcı! Dünyada görülen bütün güzellerden, güzelliklerden maksat senin güzelligindir. Öbürleri hep birer
bahanedir. 90
90 Ibn-i Fariz hazretlerinin Kasîde-i Taiyye´sinin 242 numaralı beyti, Hz. Mevlana´nın bu beytini açıklamakta:
"Her güzel gencin ve her güzel kadının güzelligi hep onun güzelliginden muvakkat bir zaman için insanlara verilmistir."
Hz. Mevlana da bir rubaisinde söyle buyurur:
"Her nereye basımı koysam, secde edilen ancak O´dur.
Altı cihette ve altı cihetten dısarıda da ma´büd ancak O´dur.
Bag, gül, bülbül, güzel hep birer bahanedir.
Bunların hepsinden de maksat hep O´dur."
• Güzel resimler, tablolar, bütün güzel eserler meydana getiren büyük san´atkarlar, eger senin güzelligini göz önünde
bulundurmazlarsa, onların ortaya koydukları eserlerin ne degeri olur
• Tek bir alev, tek bir ısık meydana getirmek için, yüz binlerce mum, senin askının tandırı etrafında yanmadadır.
• Ey halka halka saçları ile bizi baglayan, kölelestiren güzel! Ne olur o güzel saçlarının arasında gönül kusuna bir yuva
yap! 91
91 Fuzülî merhum bir beytinde
"Asiyan-ı mürg-ı dil zülf-i perisanındadır
Kande olsam ey perî gönlüm senin yanındadır."
Gönül kusunun yuvası senin dagınık, perisan olan saçlarının arasındadır. Ey güzel sevgili; ben nereye gidersem
gideyim gönlüm senin yanındadır.) diyerek aynı düsünceyi belirtmisti.
• Diyorsun ki: "Haddi hududu olmayan, yeri yurdu bulunmayan, mekandan münezzeh olan o essiz padisahın meclisine
ben nasıl varabilirim "
• Bu lütfu sana kim verebilir Seni manen oraya kim ulastırabilir Ancak Tebrîz sehrinin övündügü bir tohumdan bir
agaç ihsan eden Semseddin seni oraya, o meclise ulastırır.
1239. Sevgili gönlüne gelse onu tanır mısın
Müstef´ilün, Fe´ülün, Müstef´ilün, Fe´ulun
(c. VI,2938)
• 0 ay yüzlü, esi benzeri olmayan güzel gönlüne gelse, acaba onu tanır mısın "0 gönle nasıl gelir " diye sorarsan,
derim ki: "Umulmadık bir zamanda, beklenilmeyen bir yoldan gelir."
• "Ben görsem O´nu tanırım." dersen, büyük bir laf etmis olursun. Çünkü onu kimse tanıyamaz. "Ben O´nu ne
bileyim " dersen, kafir olursun. Çünkü O´nu bilmemek, tanımamak küfürdür.
• Zaten insanlar, O´nu bilirim, O´nu bilmem görüsü ile dönüp durmadalar. Sesi, nefesi çıkmayan katırlar gibi gözleri
baglı dönüp dolasmadalar.
• Sessiz sadasız olarak istesen de, istemesen de dön dur! Sakın´dayanma, kadr yolunda inada kalkma! Çünkü sen
zaten baglısın, zaten onun elindesin, onun kulusun.
• Satanın körlügü, esircinin hasedi yüzünden bir kör Yusufu onsekiz akçeye satın aldı.
• Sen de beden kuyusuna düsmüs Yusuflardansın. Iste ip surada; sarıl da dısarı çık! Beden kapısından dısarı çıkınca
yeryüzünde gamlardan, elemlerden kurtulursun.
• Ey nefs-i mutma´inne, Allah sıfatlan ile sıfatlan! Iste baha biçilmez elbiseler surada! Ne zamana kadar o yırtık pırtık
hırkayı giyip duracaksın 92
92 Nefs-i mutma´inne: Kötü sıfatlardan kurtulmus, iyiden iyiye inanmıs, süphesi kalmamıs, huzur ve süküna
kavusmus nefis.
1240. Allah´ım sen iyilikler, ihsanlar, lütuflar kaynagısın.
Fe´ilatü, Fa´ilatün, Fe´ilatü, Fa´ilatün
(c. VI,2853)
• Sen kendini sevmeyi sormuyorsun Sen çok güzelsin. Sen çok gönül alıcı sın, sen yüzünü göstersen iki dünya
birbirine girer.
• Sen sarap gibisin, biz de testiyiz. Seninle doluyuz. Sen suya benzersin, bizde arkız, sen bizim içimizde akmadasın.
Senin ne yerin var, ne yurdun, her yerde bizimle berabersin.
• Gönül sana dogru nasıl heyecanla, telasla kossun Bakısı, görüsü nasıl ara sın, bulsun Söz ne cesaretle agzımdan
çıksın da sana "Nerdesin " diye sorsun
• Sen gönlün kulagına ne söyledin ki gülmege basladı Seker kamısının agzına ne verdin ki sekerler çignemeye
basladı
• Saraba nasıl bir coskunluk verdin Bala ne çesit bir tat bagısladın, akla nasıl bir güç verdin de yeni yeni kesiflerde,
icatlarda bulundu; hakîkati anlamak için derin düsüncelere daldı
• Senin yüzünden, yeryüzü; ormanlarla, göllerle, derelerle, çayırlarla, çimenlerle, çiçeklerle süslenmis, yeryüzünde
yasayanların gönülleri halden hale girmis, hos olmayanlar bile senin yüzünden hos olmus. Sen ne kadar da hos sun ve
hoslugu artırıp durursun
• Nese seninle neselendi. Insanları sasırtan seyler senin yüzünden sasılacak sey oldular. Lütuf, ihsan, cömertlik, iyilik
duygusu senin sayende gönle geldi. Sen kerem sahibisin, durmadan bagıslarda bulunursun.
• Yorgun, hasta, yaralı gönlü sen arar sorarsın, hadiselerin üzüntüsünden onu sen kurtarırsın. Ona dertli bir söz
söylersin, ama o söz ona deva olur.
• Bulut, göklerde senin yüzünden aglamakta, simsek senin yüzünden ısıklarla gülmede, daha saymakla bitmez
binlerce çesit isler senin lütfun ile olup durmada. Sen ihsanlar, iyilikler kaynagı, vefa madenisin.
1241. Sen merhametsiz, insafsız ayrılıgın boynunu vur, sen zamanın adalet kılıcısın.
Fe´ilatü, Fa´ilatün, Fe´ilatü, Fa´ilatün
(c. VI, 2852)
• Gönül iyiden iyiye anladı ki, sen canın canının canısın. Yardım kapısını aç! Sen pek güçlüsün! Her sey senin elindedir.
Dünyalar senin üzerinde duruyor, sen yüzlerce dünyanın diregisin.
• Ayrılık; merhametsiz, insafsız, emir dinlemiyor, serkes asıklarının kanlarına kısas olarak onun boynunu vur. Çünkü
sen zamanın adalet kılıcısın.
• Can bahçesinde ne çalgılar çalınmada, ne semalar olmada, testilerden, kaplardan neler dolup bosalmada, kulaga def
sesleri, ud sesleri, sarkı sesleri gelmede.
• Su gül bahçesi ask destanları okuyan bülbüllerin sesleri ile dolu, sarhosların hay huylarından kadehle sarabı
birbirinden ayırdedemiyorsunuz.
• Bütün dalların çiçeklerle dolu. Mana padisahları, velîler ellerine kadehleri almıslar, hepsi de gökyüzü sarabıyla
kendilerinden geçmisler.
• Sen benim can selamımı o mana padisahlarına ulastır. Ulastır ama kimseyi aklı basında bulamazsın ki, canın selamını
onlara söyleyesin.
• Sivrisinek bile o gökyüzü sarabını içmis de kendini kaybetmis, Nemrud´un burnuna girerek onun varlıgını yok etmis.
• Bir sivrisinege bu gücü veren sarap, fil´e verilirse, fil sarhos olursa neler yapar Ben ne bileyim Mekansızlık aleminin
sarabının neler yaptıgı anlatılamaz ki...
• Iste bu can sarabını içtigi içindir ki Ashab-ı Kehfin köpegi köpeklikten çıkmıs, arslan kesilmisti de Hakk sarhosları
magarasının etrafında bekçilikten baska bir sey yapmıyor.
• Bir köpek bile bu hale gelirse, kudurmus arslan ona vefalı olursa, o sarap yüzünden insan neler elde etmez, artık sen
düsün!
242. Ates seni görse atesligi bırakır, erir, tatlı su olur.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün
(c.VI,2823 )
• Maddî yönden sen fakirsin, fakirsin, fakir oglu fakirsin ama, manevî yönden, tasıdıgın ilahî emanet sebebiyle
büyüksün, büyüksün, büyük oglu büyüksün.
• Ey sekle bürünmüs, beden elbisesini giymis can! Sen kat kat talihsin. devletsin. Aslında sen ne topraktansın, ne
suretsin, ne göktensin; sen ezelden, göklerin bile ötesinden gelmissin.
• Sen o gizli ezel sehrindensin, varlıgımızı da o gizli sehre çeker, götürürsün. Sen ne sey´e aldanırsın, ne de birinin
özrünü kabul edersin.
• Sen bastanbasa ab-ı hayatsın, bastanbasa sekersin, seker kamısısın. Herkese sükürsün, kurtulussun, ne mahmursun
ne de mahmurluk verirsin.
• Degersiz, küçük bir kurda, bir böcege ipekler, atlaslar dokutursun, sana hiç bir kimse ziyan vermez. Sükredersin,
sükürlerde bulunursun.
• Yokluga baktım da dertlerden, elemlerden kurtulmus, senin ask kanadınla uçan zerreler gördüm.
• Ates seni görse, atesligini bırakır, erir, tatlı su olur. Inkar eden seni görse, Inkarından kurtulur, mümin, inanan bir
kisi olur.
1243. Senin güzelligin beni büyüledi, canıma kasdetti.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün
(c. VI,2823)
• Ey yüce meclis sen nerdensin Senin yerin neresidir Bir an daralmıs gönüldesin, bir an damın üstündesin.
• Ey benim canım, ey benim cihanım sen gökyüzünün de, yeryüzünün de diregisin. Yüce kisiler de seni istemede,
asagılık kisiler de...
• 0 parıl parıl parlayan nedir Yoksa güzel yüzün mü perde arkasından parlıyor Ay da günes de onun emrine boyun
egmisler, O´na kul köle olmuslar. O´nun hizmetine girmisler, gökyüzünde dönüp duruyorlar. 93
93 Mevlana bir Mesnevî beytinde söyle buyurur:
"Yüzünü, yüzündeki beni, kaslarını, akik gibi dudaklarını seyredince, sanki Cenab-ı Hakk ince bir tül pedesinden tecellî
etmis gibi idi." (Mesnevî, c. V, 963).
• Asıgın gözü senin güzelliginin gül bahçesini görünce artık o kalkar da ömrü az olan, çabucak solan güllerin bahçesine
gelir mi Fanî olan dünya bahçelerine ancak gafıl kisiler, ham kisiler gelir.
• Ey efendim! Sen nerelisin Neredensin Senin güzelligin beni büyüledi, canıma kasdetti.
• Güzellikte benzeri olmayan bir ay dogdu. Bizleri nurlara gark etti. Artık O´nu sevmek bize farz oldu. Ask etrafımızda
yükseldi. Bizi ısıgının içine aldı. Ask uykumuzu kovdu, bizden uzaklastırdı.
• Meyveleri pek tatlı olan bir ask agacı var. Ölümsüzlük agacı bile ona feda olsun. Gönül umdugunu onda buldu ey aziz
dostlarım. Bu agacın meyvelerinden yeyin yeyin!
1244. Mısırlı kadınlar, Hz. Yusuf´un güzelligini gördüler de ellerini kestiler, ya senin güzelligini görselerdi
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatiin, Fe´iiatün
(c. VI, 2820) .
• Ben senin sehrine geldim, sen benden kaçtın, bir köseye gizlendi Sehrinden çıkıp gittim, veda için beni görmeye bile
tenezzül edip gelmedin.
• Sen bana ister lütuflarda bulun, ister kin besle! Her ne yaparsan yap; sen benim canımsın, hayatımsın. Hayatımın
bütün huzuru, mutlulugu sendendir Çünkü ben ancak seninle yasarım; bayramımın süsü, nesesi bile sensin. Sensiz
bayramı ben ne yapayım
• Senin gizli olusun, gözlere görünmeyisin kendini kıskandıgın içindir.
Yoksa apaçık günes gibi meydandasın. Sen her seyden, her zerreden görün durursun.
• Imansızın gönlü senin yüzünden dagınık, perisan, huzursuz. Sana inananı seni gönlünde bulanın, hissedenin bası da
ask sarabıyla mest olmus. Ne sasılacak seydir ki, sen hem herkesin aklını fıkrini aldın, hem de onların akılını, fikirlerini
baslarına getirdin. Onları dogru yola düsürdün.
• Bütün güller kısa rehin, bütün baslar da saraba rehin. Sen ise hem gülle ölümün elinden alıp kurtardın, hem de
baslarını saraba rehin olmaktan halı ettin.
• Mısırlı bazı kadınlar, Hz. Yusufun güzelligine hayran oldular. Kendileri kaybettiler de ellerini kestiler. Ya senin
güzelligini görselerdi Sen yüzlerce Yusufun ellerini degil, akıllarını, fikirlerini kestirirdin.
• Bir pisligin kokusundan insan uzaklara kaçar. Halbuki sen herkesin igrendigi bir pis damladan, bir pis seyden, bir kan
pıhtısından bir insan yarattın.
• Sonra tutarsın yarattıgın insanı topraga lokma olarak verirsin. Onun çürüyen bedeninden tertemiz bitkiler, hos
kokulu çiçekler bitirirsin. Ona can verirsin, nebatî ruh bagıslarsın, pisi, pis kalmaktan kurtarırsın 94
94 Kur´an-ı Kerîm´in haber verdigine göre hersey canlıdır. Her sey Allah´ı tesbîh etmektedir "Insanda insanî ruh,
hayvanda hayvanî ruh, bitkide nebatî ruh, cansız sandıgımız seyler de cemadî ruh vardır." Atomlar ilmî olarak Kur´an´ın bu
haberini dogrulamıslardır.
• Ey gönül! Bir de tutar göklere dogru yükselirsin, hayvanların yaylasında yayıldıgın yer yaylasından göklerde Allah
yaylasına ulasırsın, orada yer alırsın.
1245. Güzel kanatlı kusa bak, hatip gibi minbere çıkmıs hos ötüslerle Allah´ı övüyor.
Fe´ilatü, Fa´ilatün, Fe´ilatü, Fa´ilatün
(c. VI, 2854)
• Can leylegi geldi. Nerdesiniz Bahan görmüyor musunuz diye bize seslendi. Bütün dünya açıldı, saçıldı. Agaçlar
yapraklandı, cana canlar katan güller açıldı.
• Gel de Yusuflann yüzlerini gör, hepsi de kuyudan bas gösterdiler. Gül yanaklıları seyret! Hepsi de kendilerini
göstermedeler.
• Gönül meyveleri kırılmıstı, toprak içinde mahpus kalmıslardı. Gözlerini açtılar da Allah´ın lütfu ile kıs belasından
kurtulduklarını gördüler.
• Çayırlar, çimenler de kıs zindanının kapısını kırdılar, görmüyor musunuz Güller, laleler Allah´ın ihsanıyla
süslenmisler; nes´eli nes´eli gülüp duruyorlar.
• Meyve agaçlarının dallarına çiçeklerden sonra gelen olgunlasmıs Meryemler, kendilerine dokunulmamısken gebe
kalmıslar, arifler de agaçların altlarına oturmuslar. Allah´ın yaratma gücünü, büyüklügünü, kudretini düsünerek gönüllerini
ona vermisler, ona yüz çevirmisler.
• Güzel kanatlı kusa bak! Hatip gibi minbere çıkmıs, hos ötüslerle Allah´ı övüyor.
1246. Ask yüzünden dert bana deva, cefa da vefa oldu.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün
(c. VI,2817)
• Yapma dostum, yapma! Seni çagırdıkları halde gelmezlik ediyorsun. Geldigin zaman da hemen gitmek istiyorsun. Ey
aziz dost! Bu hali sana yakıstıramıyorum.
• Ey benim iki gözüm! Ey benim nurum ısıgım; cosacagım, kabıma sıgmayacagım zaman geldi. Senin gönlünün
Musa´sına Tur Dagı oldum, fakat sen Tur Dagı´nı bıraktın gittin. Neredesin Gel bana seslen; seslen de ask yolunda benim
parça parça olmama yardım et!
• Bana ne yaparsan yap, yemin ederim ki ben senden yüz çevirmeyecegim dönmeyecegim, cosup köpürecegim, essiz
olan, benzeri bulunmayan Allah´a sıgınacagım.
• Ey dost! Bir çerag ol, bizi aydınlat! Çünkü sen yıldızlardan da, gökyüzün den de üstünsün, nurlusun. Ey dost! Gel gel
de biz hastalara, biz dertlileri hekimlik et! Çünkü sen her derdin devasısın.
• Harap olan gönlüme yolunu sasırıp da bir baykus gelip girse, onun üstüne senin nurun düsünce o baykus bir
zümrüd-i anka, bir devlet kusu olur.
• Yasadıgımız su zamanda hayat sartlarının basımıza getirdigi belalar, sıkıntılar kötülükler, iyilikler, hosluklar, askı
gönül evinden dısarı atamaz. Çünkü ask masal degildir. Kötülüklerle dolu bu kirli dünya ile onun bir ilgisi yoktur Ask
ötelerdendir, göklerdendir. 95
95 Merhume Fevziye Çamseven Hanım Efendi, "Ey Ask" baslıgı tasıyan siirinde:
"Asktır ibadet, asktır namazım
Sazımda asktır, ruh ihtizarım
Mihrab dilde en çok niyazım
En son du´amın tekrarı sensin" diye yazmıstı.
• Ask yüzünden dert bana deva, cefa da vefa oldu. Bu yeryüzü günahlarla cinayetlerle, kötülüklerle dolu yeryüzü
olmaktan çıktı da, iyiliklerle, güzelliklerle dolu gökyüzü haline geldi. Artık ben "Ömrü uzadıkça uzasın." du´asını ne
yapayım
1247. Sen canlara can katan bir güzelsin.
Fe´ilatii, Fa´ilatün, Fe´ilatiı, Fa´ilatün
(c. VI,2857)
• Sen canlara can katan bir güzelsin. Sen bizim canımızdasın, canımızın içindesin. Canımıza neler göstermedesin Ne
manevî zevkler vermedesin Sen neden bu kadar hossun; neden bu kadar tatlısın
• Sen bir yol bulup da gönle gelince, bir ay gibi degil bin ay gibi parlarsın, nurlar saçarsın Gönlün gözünü
kamastırırsın. Sen dört unsurdan yaratılmamıssın, ne atessin, ne de su! Sen neden bu kadar hossun; neden bu kadar
tatlısın
• Senin askının gamı, atlı olarak degil, yaya olarak sadece nur ordusu ile sefere çıkmıs, bir çok gönül kalelerini ele
geçirmis. Sen neden bu kadar hossun; neden bu kadar tatlısın
• Sen Tur Dagı´nın çeragısın. Sen binlerce denizsin, binlerce göksün. Istiyorum ki canım dünyada senden baska bir
sey, senden baska birisini görmesin. Sen neden bu kadar hossun; neden bu kadar tatlısın
• Senin hayalin gönlüme gelince içime sanki bir ates düser. Gönül evini atesler kaplar, tutusup yanmaya baslar. Sen
neden bu kadar hossun; neden bu kadar tatlısın
• Yüzünde, o güzel yanaklarında nasıl bir güç var Etkisi ile binlerce asıgın aklını, fıkrini alır gider. Sen neden bu kadar
hossun; neden bu kadar tatlısın
• 0 güzel gülüsün herkesi kendine kul eder. Senin nefesinle ölü bile dirilir, kalkar. Sen neden bu kadar hossun; neden
bu kadar tatlısın
• Sende Allah´ın güzelligi var. Senin terinden bir damla denize düsse, deniz ask delisi olur da çırpınmaya baslar, cosar
köpürür. Binlerce dalga meydana getirir. Sen neden bu kadar hossun; neden bu kadar tatlısın
1248. Kendini ucuza satma, senin degerin pek agırdır.
Fe´ilatü, Fa´ilatn, Fe´ilatü, Fa´ilatün
(c. VI, 2840)
• Her dilenciye bakma! Sen kendini de bir dilenci gibi görme! Sen bizim en gözde, en has bir adamımızsın. Kendini
ucuza satma, senin degerin pek agırdır.
• Sen bizim Müsa´mızsın. Kendini göster, asa ile denizi ikiye ayır; sen Hz. Mustafa´nın nurundansın, sende onun gücü
var. Elini göge uzat, ay´ın kaftanını yırt gitsin!
• Güzellerin testilerini kır, onların güzelliklerinin degeri kalmadı. Çünkü sen güzellikte bir Yusufsun. Isa nefesinin
te´sîrini göster; ölü gönülleri dirilt! Sen de o havadansın.
• Sen ruh bakımından ölümsüzsün, iç alemin de pek güzel. Sen celal sahibi Allah´ın sevgili bir kulusun, onun
nurundansın.
• Sen henüz görünmüyorsun, gizlisin, perdeler ardındasın. Kendi güzelligini de göremiyorsun. Allah lütfeder de, bir
seher vakti kendi içinden bir günes gibi dogarsın.
• Ne yazık ki, sen bulut arkasında gizlenmis bir ay gibisin. Görünmüyorsun ve halbuki senin çok parlak, çok güzel bir
yüzün var. Ten bulutunu yırt, dagıt da güzelligini ortaya koy, göster!
• Sen Hz. Ali´nin kılıcı Zülfikar gibisin. Bedenin de tahta bir kındır. 0 kın kırılırsa senin gönlün neden kırılsın
• Kardesim, ask atesinin alevlerinden kaçma! Imtihan için onun içine girersen ne olur Kıyamet mi kopar
• Allah´a yemin ederim ki ask atesi seni yakmaz. Çünkü sen Halil Ibrahim´in oglusun. Zaten eskiden beri o atese
yabancı degilsin. Gir o atese, kirliliklerden arınırsan yüzün altın gibi parlar.
1249. Yusuf senin içinde, neden Mısır´a gidip Yusuf arıyacaksın
Fe´ilatü, Fa´ilatün, Fe´ilatü, Fa´ilatün
(c. VI,2839)
• Bu gece sevgili; "Sen bizimsin." diye kulagımı çekti. Kulagımı çekiyorsun ama sevgilim sen nerdesin Ben seni
göremiyorum. Bana kendini gösterir misin
• Kendini gizlemek hususundaki bahaneyi bırakır da, onun yolunu bana gösterirsen; ayaklarımla degil, basımla,
gözlerimle yürüyerek gelir, seni bulurum. Çünkü sen paha biçilmez bir kimyanın madenisin.
• Gecem karanlıgı senin saçlarından aldı. Gündüzümün aydınlıgı, parlaklıgı da senin yüzünün nüurundandır. Yüzündeki
örtüyü bir kaldırsan ay gökden yere düser.
• Güzelim, sen bir arslansın, bense senin eline düsmüs bir ahuyum. Senin esîrinim. Esîrin oldugum halde beni serbest
bırakırsın diye ödüm kopuyor. Dünyada kurtulmaktan korkan bir avı, bir esîri kim görmüstür
• Uykumun yolunu kestin. Hiç olmazsa sevgin ile mest olma yolunu kesme! Beni herkesten, her seyden ayırdın, barî
kendinden ayırma!
• Asıklarının hepsi de dükkanlarını dagıtmıslar, kırıp dökmüsler. Uykunun, yiyip içmenin yolunu baglamıslar. Bir
köseden çıkar gelirsin diye oturmuslar, seni bekliyorlar.
• Sana karsı bir kisinin ümidinin ne önemi vardır Sen herkesin, bütün dünyanın ümidisin. Neden sarap elde etmeye
çalısıyorsun Sen kendin lütuf ve ihsan sarabısın.
• Yusuf senin içinde. Neden Mısır´a gidip Yusuf arayacaksın. Perdeyi kaldır içeri gir de ne kadar güzel bir yüzün
oldugunu gör!
• Çalgıcı da senin içinde, baska yerde degil. Bedenin ney´den degersiz degildir. Can da ney üfleyenden asagı degil!
1250. Akıllar, kendi evlerini bıraktılar da deliligin evine tasındılar
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. VI,2803)
• Ey sakî! Aklın bir ise yaramadıgı anlasıldı da akıllar kendi evlerini bıraktılar, deliligin evine tasındılar, onunla beraber
yasayacaklar. Ortada akıl kalmadıgı için çok kisi asık olacak ve ask yolunda çok kanlar dökülecektir. Bu yüzden delilik
kadehi agzına kadar kanla doldu.
• Akıllarını kaybedip çılgına dönen delilik yigitleri aska susamıs yüzlerce erkegin, kadının varlık evlerini atese verdiler,
yaktılar.
• Delilik taragı sevgilinin asıklarını zincire vuran saçlarını taradı, onu süsledi de, biz kıskançlıktan tarak gibi serha
serha iki baslı olduk.
• Yanarak aglayan, tükenen, eriyen ask mumunun alevlerine ask padisahından zaman zaman delilik pervanesi geliyor.
Kendini alevlere atıp yanıyor. Sen bunu görmüyor musun
• Akıldan delilik efsanesini duyduklarından beri; can da, gönül de iki dünyanın varolus masalına karsı kulaklarını
pamukla tıkadılar, dinlemez oldular
1251. Seninle bulustugum zaman, ayrılık atesine yanarım. Senden ayrı düsünce de vefalı imissin derim.
Fe´ilatü, Fa´ilatün, Fe´ilatü, Fa´ilatün
(c. VI,2856)
• Ey güzel varlık! Bilmem ki nasıl söyleyeyim Sen bizim canımızın nurusun. Sen kendi nurunu gösterince canın gücü
kuvveti kalır mı
• Ey benim canım sen öyle bir devlet kususun ki, senin gölgenin altında bütün kargalar devlet kusu olurlar.
• Senin keremin dünyadaki bütün suçluların özürlerini diler. Her belaya emansın, her dügümü çözersin, her zor seyin
altından kalkarsın.
• Sen öyle degerli bir incisin ki, binlerce deniz sende yok olur. îlahî sıfatlarınla, üstün vasıflarınla sen pek büyük, uçsuz
bucaksız, kıyısı olmayan bir denizsin.
• Seninle bulustugum zaman sanki ayrılık atesine düsmüsüm gibi yanarım da; "Sen ne vefasız dostsun!" diye inlerim,
aglarım. Senden ayrı düsünce de "Sen ne kadar vefalı sevgili imissin!" diye feryad ederim .97
97 Bu beyit Nesîmî merhumun;
"Hicr erisince canıma aynı visal içindeyim
Senden ayrı düsünce, seninle bulusmus gibi olurum."
görüsünü hatırlatmaktadır.
• 0 ay yüzlü sevgili ile bulusunca neler olur Orasını Allah bilir! Çünkü sen ayrılık zamanında bana bulusma zevki
vermedesin, cana canlar katmadasın.
• Gönül deli olmussa haklıdır. Çünkü onun aklını, sen aldın götürdün, yüzünü açıp gösterdigin zaman da, yüzün ondan
özür diler.
1252. Hak yolunun ihtiyarları elbette gençlesir.
Mef´ulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ülün
(c. VI,2633)
• Evimde beni ziyarete gelen padisahtan kalmıs bir iki sey, bir la´l yüzük, bir de hazine malı bir kemer buldum.
• Meger dün gece ben uykuya daldıgım sırada o gönül nurum, o can mahremim gelmis.
• Padisahım dün gece evime gelince, o bildigin mestane cilveleri ile evde bulunan yüzlerce kaseyi, yüzlerce testiyi
kırmıs, dökmüs.
• Bugün su evin içini, bütün sevgilimin kokusu doldurmus. 0 yüzden evin her kösesinde gizli bir güzellik var.
• Onun evde bıraktıgı güzel kokunun tesiri ile bedenimdeki bütün kan hep sarap kesildi. Sanki tenimde bulunan her
tüy geceleyin sevgilimin güzellik sarabını içmis, sarhos olmus birer Hintlidir.
• Kulak ver de o sarhos Hintlinin çeng gibi bükülmüs olan bedeninden gelen güzel sesli sarkıcıların seslerini duy,
mestane naralarını isit!
• Simdi mademki sarap da, ates de, çadır da hazırdır; hak yolunun ihtiyarları elbette gençlesir.
1253. Bugün sen baska bir cansın.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. VI, 2800)
• Gel canımın içine gir de, otur! Bugün sen bir baska cansın. Senin güzelligine bu dünya bile sasırmıs kalmıs da
saskınlıktan ötürü dönüp duruyor. Kararsız olmus. Çünkü sen bir baska cihansın.
• Ey can selvisi, hosça salın! Çünkü sen bugün bir baska cansın. Ey gül bahçesi! Neseli neseli bir hosça gül! Çünkü sen
bir baska gül bahçesisin. Bütün dünya bahçelerindeki güllerin ömürleri kısadır. Çabucak solar giderler. Halbuki senin
bahçendeki güller solmak bilmezler, sonsuza kadar ter ü taze kalırlar.
• Bütün insanlar bu dünyada ekmek ve su derdi ile didinip durdular, kendilerini harcadılar. Ey zamanın Yusufu, sen ise
su dünya kıtlıgında bir baska ekmeksin, bir baska susun.
• Sen hayatsın, yasayıs alemisin. Halbuki bu dünya kulluk, kölelik dünyası. Allah´a yemin ederim ki, sen o esi benzeri
olmayan padisahlar padisahının bir baska eserisin. Senin benzerin olamaz. Sen bir harikasın.
1254. Asıklar ızdırap potasında eriyerek, halis olanları meydana çıkar.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. VI, 2801)
• Asıkları yakıp yandıracak gizli bir ates gerek. Yalnız asıklara mahsus olan bu ates onları kederlerle, belalarla imtihan
eder. Onları ızdırap potasında eritir, Hangilerinin halis, hangilerinin kalp olduklarını meydana çıkarır.
• Aslında asıkların gönüllerini ezelde padisah daglamıstır. Padisahın tahtı ortadadır. Fakat herkes oraya yaklasamasın
diye padisahın dört yanı atesle çevrilmistir.98
98 Büyük Hakk asıgı Galib Dede hazretleri bir beyitlerinde söyle buyurmustur:
"Ne zaman ki bezm-i canda bulusuldu kale-i kam
Bize hisse-i muhabbet dil-i pare pare düstü."
(Ezelde can meclisinde herkese nasibi dagıtılır gibi bize muhabbet hissesi olarak parça parça olmus bir gönül düstü.)
• Ask günesi, göz kamastıracak bir halde dogmus, parlamıs, her asıgın gönül penceresinden içeri girmis, gönlü
aydınlatmıstır. Bizler, zerreler halinde ask günesinin atesi içinde oynayıp duruyoruz.
• Haydi asıklar, buyurun! Ask ates yiyenlere bir sofra hazırladı. Sofranın ortasında çok harlı bir ates var.
• Bu atesin alevi, gök aynasına vurdu da, su dönen kainatın her tarafına yıldızlardan ates yagdırdı.
1255. Ey çalgıcı; sen de sevgilimizin hikayesini söylemiyorsun.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. VI,2802)
• En son sunu söyleyeyim ki: Ey dilber! Sen bizi azıcık bir zaman için olsun aramıyorsun. Ey sakî! Senden de
sikayetçiyim. Birazcık olsun, bizim içimizi yıkayarak bizi gamdan, kederden kurtarmıyorsun.
• Ey çalgıcı! Sen de sevgilimizin hikayesini söylemiyorsun. Çok çok söylemek söyle dursun, azıcık bile olsun
söylemiyorsun.
• Benim sana kötü sözler söyledigimden bahsettilerse inanma; ben senin hakkında kötü bir söz söylemedim. Kötü bir
sey demedim. Ancak su kadar dedim ki: "Sevgili azıcık da olsa çabuk darılıyor, bana kızıyor."
• Güzellikte, edada, kibarlıkta, sana benzer bir dost, sana es bir sevgili yok. Sekerler yapılıp satılan bir diyardansın
ama, birazcık suratın asık, birazcık suratın sirke satıyor.
• Su gazele bak! Bastanbasa gönül kanına bulanmıs, birazcık koklasan, onda gönül kanının kokusunu duyarsın.
1256. Alet olmadan bu eserleri kim yaratabilir
Mefulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ulün
(c. VI,2626)
• Ey gönül! Insanların birbirleri ile didiklestikleri bu dünyada, su yagmada, su talanda ne gördün ki varını, yogunu,
dükkanını bırakıp ötelere gittin
• Hırs örümcegi gibi su yıkık evde, tükürükle ördügün agda sinekleri avlamaya çalısıyorsun.
• Dünya nimetlerinin zevkinden, lezzetinden, verdiği sarhosluktan ötürü hakîkati göremiyorsun da, gönlünün dünya
tuzagından kurtuldugunu sanıyorsun.
• Sellerin kopup geldigi su alçak yerde, sel ugragında kim balçıktan ev yapar Sen tuzakta yem yiyerek karnını
doyuranı hiç duydun mu
• Ey gönül! Zamanı gelmisken su dünya tuzagından sıçra, kurtul! Ezelde canlar bahçesinde uçup gördügün yerlere git!
• Ey tavus kusuna benzeyen ruh! Akıl kanadını aç, yüksel! Arsta uçtugun yerler aklına gelmiyor mu
• Ötelerde, ars üstünde pek mutlu oldugun yerlerde iken kaza ve kader îcabı uçtun, su kirli yeryüzüne düstün. 0
güzelim kanatlarını verdin de iki üç tane yem satın aldın.
• Kıtlıktan çıkmıs, çok acıkmıs bir kisi gibi bu lokmaya öyle bir saldırdın ki, bazen dudagını ısırmada, bazen elini
dislemedesin.
• Nerede o padisahca himmet Sehzadeye içirilen saadet sütü ne oldu
• 0 sütle damarlarına karısan padisahca huy, kamil insan huyu ne oldu Allah´a yemin ederim ki, o içtigin ilk süt kana,
pislige karısmaz.
• 0 padisahlar padisahı bizim çamurumuzu eliyle yogurdu da; o himmeti, o ululugu, o yüceligi sen onun elinden tattın.
• Allah´a yemin ederim ki, elest sesinin duyuldugu o dergahta padisah sana seyhligi de, müritligi de ögretti.
• Gönülle sevgilinin bir oldugunu, ayrı olmadıklarını; bazen kilit oldugunu, bazen anahtar kesildigini o sana haber
verdi.
• 0 bazen ögüttür, bazen kayıttır, bagdır. Bazen zehirdir, bazen sekerdir; bazen tazelesir, boy atar, bazen eskir,
köhnelesir kurur gider.
• Ey sel bu yolda bazen yukarılardan asagı dogru kosarsın, aktıgın yerlerin rengine boyanırsın! Fakat denize
kavusunca artık renklerin kalmaz.
• Ey yeryüzü! Seni çok hırpaladılar. Durmadan seninle ugrastılar, seni kazıp durdular. Param parça ettiler. Fakat bütün
bu iskencelere ragmen yaralanmadın, sikayet etmedin. Ey gökyüzü! Senin de bu agır yük altında belin bükülmedi mi
• Ey hakîkatler denizi! Yeryüzü, varlıklar senin dalgan ve köpüklerdir. Hem gizlisin, hem meydandasın. Her iste ve
güçtesin, her an sayısız varlıgı öldürürsün.
• Ey ısıklar saçan günes! Sen de o denizden costun, karanlıklar perdesini ısıklarla yırttın, ortaya çıktın, ondan aldıgın
göz kamastırıcı ısıkları, nurları saçıyorsun.
• Ey azîz varlık! Eline aldıgın her toprak altın kesildi. Hangi tası seçtiysen la´l oldu, zümrüd oldu.
• Nice acılar, nice eksiler senin yüzünden helva oldu, sekere döndü. Seçtigin meyve güzellesti, olgunlastı. Kokular aldı,
renklere girdi.
• Kimin talebesi olabilirsin ki, bütün kainatın yaratıcısı, ustasısın. Sen alet olmadan bu güzel san´atları, eserleri
yaratmak, ortaya koymak kimin elinden gelir
1257. Sen askın ta kendisisin, bizse senin gölgeniz.
Fe´latün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. VI,2890)
• Ey dudakları helva gibi tatlı olan sevgili! Acı söz söyleme! Ey yücelige ulasmıs dilber! Kendini üstün görme! Lütfet,
kerem et; basını eg, alçak gönüllü ol!
• Zaten sen acı da söylesen tatlı da söylesen, onlar tatlı dudaklarından çıktıgı için hostur. Gözün de, gönlün de
nurusun. Sen cana canlar katarsın.
• Ey güzel varlık! Yüzünü gördügüm gündenberi can da, gönül de mest oldu. Akıl da sevdalara düstü.
• Sen askın ta kendisisin. Bizse, senin gölgeniz. Bir an beni çirkinlestirirsin bir an da beni süslersin, güzellestirirsin.
• Bana öyle geliyor ki, dün gece rüyamda seni gördüm de, o yüzden bugün bende bir hal var. Dünyalara sıgmıyorum.
• Aklını basına al da sus! Çünkü nefis ile gönül atesi alevleniyor, su anda yükselen alevler, nefes almaya basladı. Sen
ne buyuruyorsun Konusarak alevleri arttırmak mı istiyorsun
1258. Sessizligin ötesinden gelen nice feryadlar duydum.
Müstefilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fe´ülün
(c. VI,2955)
• Sevgilim, nurlar saçan atesli yüzünü bir an için olsun örtmüyorsun. Ben ne zamana kadar güzel yüzünün karsısında
cosayım, kendimden geçeyim
• Sen benim bu halimi bilmezlikten gelerek bana; "Ne vakte kadar cosup köpüreceksin.
• Zaten yüzündeki parıltı, nur böyle olunca örtü ne ise yarar Yüzlerce örtü örtünsen yüzlerce peçe taksan, duvaklar
altına girsen yine bu yüzü gizleyemezsin."
• Can neylerine her an sen üfürüp duruyorsun. Sende bu coskunluk olduktan sonra neyin ne suçu var
• Aklın varsa ne diye deli oldun Yani asık oldun Sen aska ait degilsen baska yaratılısta isen neden aska kendini
verdin
• Bütün cüz´lerimi, varlıgımı askın kapısında susmus, sessizce duruyor, gördüm. Fakat her sessizligin, her sususun
altından gelen nice feryadlar, naralar duydum.
• Sems-i Tebrîz´e "Bu susanlar kimlerdir " diye sordum. Dedi ki: "Vakti gelince sen de ögrenirsin."
1259. Allah´ım, hasretlerle dolu gönlümü kırmayı takdîr buyurursan, beni sevgilime kavustur da ondan sonra kır!
Mef´ulü, Fa´ilat, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. VI,2999)
• Beni ne zamana kadar ayrılık acısı ile inciteceksin, kıracaksın, benim feryadımı duymuyor musun
• Ayrılık elin elimi kırdı. Beni isten güçten etti. Beni ne vakte kadar kıracagını, perisan edecegini bir bilseydim!
• Ey ayrılık sisesi ile oynayıp duran sevgili; dikkat et, taslık bir yere geldin. Sırça gönlüm daraldı, aman aklını basına
al; onu düsürüp kırmayasın.99
99 Mevlevî sairlerinden Seyh Galib Dede merhum da;
"Yine zevrak-ı derunum, kırılıp kenare düstü
Dayanır mı sisedir o, reh-i seng-sare düstü"
(Gönül kayıgım kırıldı, kıyıya düstü. 0 siseden idi. Taslı yola düserse kırılmaz mı ) diye, bir gazeline bu beyitle
baslamıstı.
• Bu taslı ayrılık yolundan çabucak ayrılalım da bulusma bahçesine gidelim. Bu taslı yolu bırakmazsan beni muhakkak
kırarsın.
• Ayrılık yüzünden kanım içimde dondu, nar tanelerine döndü. Narı kırdıgın zaman kanı iste böyle akar.
• Allah´ım, hasretlerle, acılarla dolu gönlümü kırmayı takdîr buyurdunsa bana, bari o vefasız sevgilinin yüzünü göster,
beni ona kavustur da ondan sonra kır, dök.
• Ey herkesin kendisine kul köle oldugu Semseddin! Sen görüs aleminde padisahlar padisahısın. Bir bakısla yüzlerce
gönül alanı kırar, dökersin.
1260. Gönlün ne oldugunu ancak gönül sahibleri bilir.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. VI, 2722)
• Gönlü geregi gibi anlamak için bir zaman gönül mahallesine girdim. Orada kaldım. Böylece gönlün halinden bir iz, bir
nisan aramaya koyuldum.
• Bakayım "Gönlümün halleri nedir; nasıldır " diye düsündüm. Gördüm ki, yalnız ben degil, bütün dünya ondan
sikayetçi, onun yüzünden feryada düsmüs.
• Her ovada, her sehirde rastladıgım bilginlerden, akıllı kisilerden gönüle dair ne düsündüklerini, ne destanlar
söylediklerini sordum.
• Hepsi de gönlün elinden yakındı, yaka silkti, hepsi de feryada geldi. Bu hal bana dokundu. Gönül konusu üzerinde bir
süpheye, bir zanna düstüm.
• Sonunda bu konu üzerinde aklın bir ise yaramadıgını anladım. Aklımı bıraktım, gönüle dogru sefere çıktım, yola
düstüm. Fakat onun bulunmadıgı hiç bir yer de görmedim.
• Aslında su gönül, arif ile ma´rüf, yani bilen ile bilinen arasında tercümanlık edip durmada.
• Gönlün ne oldugunu ancak gönül sahibleri bilir. Ruhsuz kisi gönlün degerini ne bilsin
• Sen gönlü ancak Allah kapısında, ilahî dergahta bulabilirsin. Gönül filanda fismanda bulunmaz.
• Alemde kırık gönülleri onaran, eksiklikleri tamamlayan, diledigini zorla yaptırmaya gücü yeten, her izi olanı, her izi
bulunmayanı geregi gibi gören Allah´tan baskasında gönlü bulamazsın. Çünkü Allah, gönlü ev edinmistir.
1261. Karanlık gece bu kederli kula acır da onun halini hatırını sorar.
Mef´ulü, Fa´ilatün, Mef´ulü, Fa´ilatün
(c. VI,2962)
• Sana sitemlerim var. Sevgili, sen neden böylesin, neden hep beni üzüyorsun Görüyorsun ki hastayım, gücüm
kuvvetim yok. Neden gelmiyorsun Neden beni görmek istemiyorsun
• Gördün ki sapsarı olmusum. Beni bu halde görünce ölmüs sandın. Bir insanın arkadası, dostu sen olursan o hiç ölür

• Efendim, ruhum; hastalandım, atesler içinde yandım da gelip beni görmedin, halimi hatırımı sormadın. Ey saglıgım!
Ey ilacım! Benim iniltilerimi bile duymadın.
• Çok çekindim, çok saygılı oldum. Uzun müddet sabrettim. Fakat artık sabrım kalmadı da bugün nazlılıgın, nazın aslı,
kaynagı olan naz etmeye basladım.
• Bu gece ay dogdu. Nice benim can ilacım gelir. Ey zahmet, ey ızdırap! Sen demirden yapılmıs bir burç bile olsan
yumusarsın, mum olursun...
• Karanlık gece acır da bu kederli kulun halini hatırını sorar. Geç kalmaktan korkmaz. Sonunda kadehsiz, mezesiz onu
mest eder gider.
• Ey feryad! Ne zamana kadar süreceksin, bu feryad bitmeyecek mi Sen çig tanelerinden de fazlasın. Bu zavallı
kimsesiz kula pusu kurmussun.
1262. Yaratıcının mecnunu olan kisi, onun dîvanesi kesilen kisi hiç Leyla´yı ister mi
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstefilün, Müstef´ilün
(c. VI, 2449)
• Ben bundan önce sözlerime müsteri arardım. Sözlerimi anlayacak, alacak kisi isterdim. Ben simdi senden benim su
sözlerimi almanı istiyorum.
• Herkesin tapması için nice putlar yaptım, herkesi aldattım. Ama bugün Azerlige doydum, put yontmayı bıraktım,
putları kıran Ibrahim´in sarhosuyum.100
100 Azer: Birçoklarının sandıgı gibi Azer, Hz. Ibrahim´in babası degildir. Put yontan, put yapan bir kisi olup, ana
tarafından Ibrahim´in amcasıdır. Azer, put yapan bir putçu, Hz. Ibrahim ise put kırandır. Asaf Halet Çelebi merhumun
"Ibrahim" adlı siirinin ilk kıtası söyle:
"Ibrahim içimdeki putları devir elindeki balta ile
Kırılan putların yerine yenilerini koyan kim "
• Öyle bir put karsıma çıktı ki, ne rengi var, ne kokusu. Ona daldım da isten, güçten oldum. Sen artık putçu dükkanına
bir baska usta ara!
• Dükkanı elden çıkardım. Ben artık put yontmaktan vazgeçtim. Akıldan da kurtuldum. Deliligin kadrini, kıymetini
tanıdım, ögrendim; düsünceyi de bıraktım.
• Eger gönlüme bir güzelin hayali gelirse, onu azarlarım. Ey yol sasırtan; defol git, çık dısarı! Eger agır davranır
çıkmak istemezse, onu yere yıkar, param parça ederim.
• Büyük yaratıcının mecnunu, onun deli dîvanesi kesilen kisi hiç Leyla´yı ister mi Canı ordan, o taraftan olan kisidir ki,
onun yeri bayragın dibidir.
1263. Ey ruhanî güzel, niçin bizden kaçıyorsun
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. V, 2558)
• Ey ruhanî güzel! Ey can güzeli! Niçin bizden kaçıyorsun Sen bizdensin, ev halkındansın, yabancı degilsin ki; sen
kulun halini, ne durumda oldugunu bilirsin.
• Döktügüm sıcak gözyaslarımın hakkı için, sapsarı yüzümün hakkı için acı bana! Sana öyle gönül vermisim, öyle
baglanmısım ki, insan insana böyle baglanamaz. Bu baska türlü bir baglanıs, baska türlü bir sevgi.
• Öyle bir haldeyim ki, bütün dünya, herkes gülse, neselense sen olmayınca gülmek söyle dursun, dünya bana
zindandır. Her seyden mahrum olan bu zavallı kuluna merhamet et!..
• Bütün yakınlarımla, akrabalarımla, dostlarımla beraber bulunsam, sen benden uzak olunca ben yıkılırım, perisan
olurum, mahvolurum. Allah´ım, hiç kimse benim gibi perisan olmasın.
• Ey insafsız sevgili, sen dokuz kat gögü assan, ötelere gitsen, yedi denizi yaksan, yandırsan beni yıldıramazsın. Ben
gökleri de askla, sabırla deler geçerim, atese verdigin denizleri de asar gelirim.
• Günes gibi göklerin üstüne, dördüncü kata çıksan, gölgen gibi gizlice senin yanında sürüklenir, yine senden
ayrılmam.
1264. Sen nurlar saçan mumun pervanesi degil misin
Mef´ülü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ulün
(c. VI,2627)
• Su sersemligi bırak, aklını basına al da asık ol, asık! Sen padisah oglusun Bu esir olus, ne zamana kadar sürecek
• Bir padisah ogluna beylik de, vezirlik de yakısmaz, ayıp olur. Sakın asktan baska bir seyin pesinden kosma!
• 0 yükselmis, beylige ulasmıs kisinin beyligi, beylik degildir. Ecel beyidir, Yüksek mevkî ve vezirlik sevdası aslında
günah ve vebalden ibarettir.
• Bu tarafta, yani bu dünyada halk senin nasıl bir varlık oldugunu bilemez, ama mana aleminde sen essiz, ömeksizsin.
• Bu dünya ölümlü dünyadır. Bu fanî dünyada sen yüksek bir mevkîde degilsen, beylik, vezirlik elde etmedinse ne
çıkar Bunun ne önemi var Sen öte tarafta manen ölmüyorsun, yasıyorsun ya, bu sana yetmez mi
• Sen insanoglu kılıgına girmis, Allah arslanısın. Nefsinle yaptıgın savastan Hakk için, insanlık için çalısıp didinmenden
bu belli olur.
• Gamlar geldi geçti, üzülme; mademki sen varsın, Allah´ın nuru içindesin. Bu hal er olmus, geç olmus ne önemi var
• Sevgilinin degeri, kadri onu sevenin sevgisi ile ölçülür. Ey çaresiz asık! Bak bakalım senin kadrin ne, degerin ne
• Pervanenin güzelligi de, mumun derecesine baglıdır. Sen de o nurlar saçan mumun pervanesi degil misin
1265. Sana kurban olmak için, ben her zaman seher vaktini beklerim.
Müfte´ilün, Fa´îlün, Müfte´ilun, Fa´îlün
(c. VI, 3019)
• Ey güzel varlık! Sen asıklarını korkutmadan, ürkütmeden tatlı bir sekilde öldürmedesin. Su anda eger beni
öldüreceksen, bari canımı bir hosça al!
• Hırpalamadan, tatlı, güzel bir sekilde öldürmek senin elinin bir hususiyeti, bir hüneridir. Bu yüzdendir ki sen, güzel
gözlerinin kendilerine bakmasını isteyenleri, bir bakısta öldürüyorsun.101
101 Hz. Mevlana Divan´ının 972 numaralı gazeline de söyle baslamıstı:
"Gerçeklerden haberli olarak ölen Hakk asıkları, sevgilinin huzurunda seker gibi erirler.
• Ben sana kurb´an olmak için seher vaktini bekliyorum. Bekliyorum, çünkü herkesten önce, herkes uykuda iken beni
öldürmedesin. Bu ölümden kimsenin haberi yoktur. Bu öldürülüs ne tatlı bir öldürülüstür.
• Senin verdigin ızdırap, dert, bela da bize senden geldigi için seker gibi tatlı gelmektedir. Ne olur bize yardımda
bulunun. Senden gelenlerin kapısını kapamayın, zaten sonunda beni bakıslarınla, kapı önünde öldürüp gidiyorsun. Hiç
olmazsa bunu yapma!
• Ey nefsi cigersiz, karınsız olan sevgili! Ey gamı, gamları gideren! Ey bizim içimizde sıcak nefesi ile kıvılcımlar
düsürerek, alevler salarak bizi yakıp giden azîz varlık.
• Bize karsı her an kendini haklı çıkarmak için kalkan gibi bahaneler öne sürmedesin, kılıcı elinden atmıssın da
kalkanla mı bizi öldürmek istiyorsun
1266. Senden hiç kimsenin haberi yok.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. V, 2929)
• Ey gönle gelip geçen hayal! Sen ne perisin, ne insansın. Hatta ne de hayalsin. Sen anlasılamayan, sasılacak bir
seysin.
• Senin gönlümden çıkıp nereye gittigini anlamak için ayagının izlerini aramadayım. Fakat ne yeryüzünde, ne de
gökyüzünde o izleri bulamadım.
• Gönlü uyanıkların, ötelerden haber alanların bile senden haberleri yok, ama senin senden haberi olmayanlardan,
seni arayıp duranlardan, seher vakitlerinde senin askınla gözyası dökenlerden haberin yok mu Onlara lütuflarda
bulunmayacak mısın
• Su halde sen ya bu gönlümün dostusun, sevgilisisin, yahut senin kendir gönülsün. Belki de sen benim bakısımdasın,
gelmis gözüme girmissin, gözümde yer edinmissin. Yahut bakıs da, göz de, görüs de hep sensin.102
102 Mevlana Mecalis-i Seb´a adlı eserinin 34. sayfasında aynen söyle buyurur:
"Dil ve canda nihansın, gerçi her sey bî-haber senden
Cihan zatınla dolmusken cihan da bî-haber senden
Nasıl bulsun seni can ve gönül senden ibaretken
"Gönül de, can da senin anca ki can da bî-haber senden."
• Ey gönül! Ne olur, bir lütufta bulun, bir iyilik et de az bir zaman için bir an bile olsa gel meydana çık, göz önünde
dur!
• Acele edip geçip gitme! Seher ısıgı ile geceyi nurlandır, gündüze döndür de öyle git!
1267. Sevgilinin hayalini almıs, gönle hapsetmissin.
Müstef´ilün, Müstef´ilun, Müstef´ilün, Müstef´ilün
(c. V, 2450)
• Hiç bir tarafa, hiçbir kimseye bakmayasın diye sevgilinin hayalini almıs gönlüne hapsetmissin. Haddini asmayasın
diye o da sana hadsiz, hesapsız lutuflarda bulunmada...
• Su altı kapılı tekkeden, dünyadan dısarı ayak atar, yani dünyaya gönül vermekten kurtulabilirsen, tertemiz Hakk
asıkları ile bulusur, onlarla anlasır, onlarla düser kalkarsan, manevî zevkler duyar, vecde gelirsin.
• Sende gizli bir kapı var. Altı kapıyı, altı tarafı arastırıp durma! 0 gizli kapıdan her gece çıkar, göklere yükselirsin,
uçar ötelere gidersin.103
103 Altı kapı, altı yön "Sag, sol, ön, arka, üst, alt" tavla zarı gibi altı taraf. Gizlı kapıdan maksat gönül kapısıdır.
• Sen uçmaya baslayınca tamamıyla uçup gitmeyesin, sabah olunca tekrar beden evine dönüp gelesin diye ayagına
hayalî bir ip baglarlar. 0 iple seni çeker geri getirirler.
• Rahim zindanına geri dön! Yaradılısın tamamlanıncaya kadar, temizlenmen, iyi bir insan olman için sana verilen
ömür bitinceye kadar "Gir su rahime!" derler. Ey zavallı insan! Bu dünya rahme benzer. Sen onun içinde kanlar içmedesin,
kanlarla beslenmedesin, bu isten haberin yok.
• Can kusunun kanatları bitip de beden yumurtası kırılınca, can Ca´ferlik göstermek, yani uçmak, ötelere geçmek için
Ca´fer-i Tayyar olur.
1268. Eger ben her derdin, her gamın, her belanın basıma gelmesinden sikayet etseydim, sarsılsaydım bir adam
olamazdım.
Mef´ulü, Fa´ilat, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. VI,2996)
• Eger ben her derdin, her gamın, her belanın basıma gelmesinden sarsılsaydım, sararıp solsaydım bir adam
olamazdım.
• Hakk asıklarına ask Mısır´ının, yani ask ülkesinin ilahî kokusunu getirecek bir kılavuz olmasaydım, hırs, tama´ çölüne
düsenler gibi yolumu sasırır, kaybolup giderdim.
• Eger canlara can katan, canları aydınlatan mana günesi göklerde dolasmasaydı da, evde oturup kalsaydı, ben de o
zaman kapıyı açmak, girenin çıkanın derdi ile ugrasmak zorunda kalırdım.
• Eger can gülistanı, ızdıraplara, kederlere katlanan, onlardan sikayet etmeyen kisiyi oksamasaydı, ona lutuflarda
bulunmasaydı, nasıl olurdu da ben seher rüzgarı gibi vefa bahçesinin habercisi olurdum
• Ask çalıp çagırmaya, oynamaya def çalmaya düskün olmasaydı ben ney gibi, çeng gibi inler durur muydum
• Eger ask sakim bana beni gelistirecek, kuvvetlendirecek deva sunmasaydı, sırça kadehin dudagı gibi incelir,
giderdim.
• Topragıma Hakk´ın emanetinin nuru düsmeseydi, ben de topragın tabîatı gibi pek zalim ve bilgisiz kalırdım.104
104 "Biz emaneti göklere, yeryüzüne ve daglara arz ettik. Yüklenmekten çekindiler, ondan korktular, insana
yükledik." (Ahzab Suresi, 33/72).
• Mezardan cennete bir yol olmasaydı beden mezarında yasar mıydım
• Lutuf gönül bahçesi olmasaydı ben yasayabilir miydim Allah´ın lutfu cosmasaydı ben var olabilir miydim
• Sus da hikayelerin dogusunu günesten duy! 0 dogus olmasaydı ben zaten dogmaz, söner giderdim.
1269. Her sey, senin nurunla varlık magarasından çıkıyor, ezel bahçesine geliyor.
Mef´ulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ulün
(c. VI,2632)
• Ey su karanlık künbetten, yani dünyadan göçüp kurtulan can! Senin yokluk ve yoksulluk diyarında çok yapacagın
isler var.
• Ey varını yogunu gizli görüs evine, yani ahirete, öteki aleme çekip götüren varlık! Neden aglıyorsun
• Yüzlerce yamadan ibaret olan kirli beden hırkasından soyunmus, kutlu sıfatlar elbisesi giyinmissin. Sen insan
seklinde üstün bir varlıksın.
• Gül senden utandıgı için güzel, mübarek ayaklarının altına yapraklarını saçmıstır. Senin lütfunla diken dikenlikten
kurtulmus, kimseyi incitmez olmustur.
• Var, yok; hersey senin nurunla varlık magarasından çıkıyor da ezel bahçesine geliyor. Ey mana sevgilisi, sen nasıl bir
sevgilisin Ey magara, sen ne biçim bir magarasın
• Senin elinden bir is, bir çalısma serbeti içen kisi, kendince bir ise, sevgi, insanlık isine dalar da, dünya islerinde issiz
güçsüz kalır.
• Safa bahçesinde bir agacın altında güzel bir dilbere gözüm ilisti. "Sen ne kadar güzel bir varlıksın! Nasıl bir güzelsin
ki " dedim. "Güzelligin zevkine vardılar da agaçlar, senden çiçeklere gebe kaldılar Sen bir güzel degil de yoksa baharın
canı mısın "
• Onun güzelligi karsısında kendimden geçtim, secdeye kapandım da: "Ey sevgili!" dedim. "Allah askına söyle! Sen
nasıl bir sevgilisin "
• Dedi ki: "Nurlu yüzünün ne kadar güzel oldugu anlatılamayan Tebrizl Sems var ya, iste ben onun nurundan bir
nurum."
1270. Gönlünde gizledigini baskalarının bilmedigini mi sanıyorsun
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilat
(c. VI, 2928)
• Gönlünde gizledigini baskalarının bilmedigini mi sanıyorsun 105
105 Rıza Pasa merhum:
"En ummadıgın kesf eder esrar-ı derunun
Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın " demisti
• Allah sana uyanıklık ihsan etsin! Sen gönülleri uyur mu sandın
• Gül mü bitecek, diken mi çıkacak Her agaç, gönlünde ne var ise onu ortaya kor.
• Seni hasta sansınlar diye, yarasa gibi gündüzden gizlenen kisi!
• Allah´a yemin ederim ki, kendini gizlemissin ama sen herkesten daha çok meydandasın.
• Çeng her ne kadar feryad etmese de, feryada baslayınca ne hal alır, ne olur Herkes bilir.
• Bir gamdan ötürü feryad etse de, yine herkes bilir ki onun aklı basında degildir.
1271. Kim maddî varlıgından kurtulursa hakîkate ulasır.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. VI,2891)
• Bir kimseye yokluk dünyasından bir haber gelirse, onda beseriyet halinden yani bedene ait ihtiraslardan, nefsanî
arzulardan bir eser kalmaz. 0 adeta meleklesir.
• En yüksek yerlerden en asagı yerlere kadar her tarafı illet, yani oluslar, sebepler kaplasa, o ermisin himmeti
sebeplere, olaylara önem vermez. 0, hadiseler üzerinde durmaz. Onun bütün varlıgı, gönlü, aklı fikri Hakk´a yönelmistir.
• Kim maddî varlıgından kurtulur, benliginden çıkar, yok olursa, ancak o hakîkat gözü ile Hakk´a yönelir.
• Etten, kemikten bir yıgın olan bu bedende oturmakla beraber, o hadiselere, sebeplere bürünerek karsısına çıkan saf
cevheri görür.
• Görünüsteki sekli ile tanısmayı, konusmayı bir tarafa at da, bir baska hale gir, baska bir kılıga bürün! Çünkü o da bir
baska halle senin karsına çıkmıstır.
• Ona sükretmeyi benden isit, benden duy! Senin canına, basına yemin ederim ki, o tatlılıkta bir sekeri ne tatmısımdır,
ne de görmüsümdür.
1272. Bütün dünya güzelleri gelsinler, o güzelin kurbanı olsunlar.
Müstef´ilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fe´ülün
(c. VI,2970)
• Binlerce masal ile öyle bir dost hayali geldi ki, bütün dünya güzelleri gelsinler, onun ayagının önünde can versinler.
• Çok güzeller gördün! Hüri´ye benzeyen çok dilberlerin vasıflarını, güzelliklerini duydun. Fakat buraya gel de su
sevgilinin güzelligine bak, edasını seyret!
• Canım onu bulunca varlıgım yok oldu. Ayagını tuttum. Elden oldum, elim artık bir is göremez oldu.
• Onun askının gül bahçesinden cigerime bir diken battı. Fakat o öyle bir diken ki, yüzlerce gül bahçesi o dikene kul
olsun, köle olsun.
• Askının verdiği zevke, güzellik günesinin nuruna karsı ten nedir Bir tozdan ibarettir. Can nedir. Bir buhar, bir
bugudur.
• Onun yüzünün ask bahçesinde sasırır da gülden, yahut çınardan bahsedersen, dilerim Allah senin düsmanın olsun.
• Güzellerinin büyüsü ile büyülendik de, senin sairin olduk. Bir baska güzel yüzlüye gönül vermiyoruz. Asık
olamıyoruz. Ma´zeretimiz pek büyük.
• Ya Rabbi! 0 gün gelecek mi ki, o güzeller güzelini bütün dünyaya, yüzünün nurundan nurlar saçarak salına salına
gelirken görecegim.
• Benim acı canımın, onun balı ile tatlandıgını, hos bir hal aldıgını, onun güzelliginin bir kıvılcımı ile canıma yeni bastan
bir heyecanın düstügünü görecek miyim Ömrüm buna müsaade edecek mi
1273. Gönül agız açınca, dil konusmaz olur, susar.
Müstef´ilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fe´ulün
(c. VI,2957)
*Can kırıldı da çok güzel, latîf bir can ortaya çıktı. Bu cihan yok oldu da, baska bir cihan kendini gösterdi. Maddî cihan
yok olunca, mana cihanı belirir.
• Madeni bulmak için yeri kazarken, kazmaların açtıgı yaralarla altın madeni kırılır, dökülür, parçalanır ama,
kuyumcuların dükkanları altınlarla dolar, tasar.
*Sen susmadıkça, düsünce bir sey söyleyebilir mi Düsünceyi ancak konusarak belirtirsin, sen sustugun zaman,
düsünce içinde hapsolur kalır. Ama gönül agız açınca, dil konusmaz olur, susar.106
106 Hz. Mevlana dilsiz, dudaksız konusma üzerinde çok durur. Dilsiz, dudaksız konusmak, gönüllerin birbirine
seslenmesidir. Gönülden gönüle yol vardır.
*Dünyayı dolduran binlerce ev, binlerce yapı, gizlice mühendisin gönlüne gelmeden meydana çıkmadı.107
107 Nasıl bir mühendis binayı yapmadan önce onun planını hazırlarsa, Cenab-ı Hakk da bilinmez gizli bir hazine iken,
bilinmek diledi. Kainatı yarattı. Arifler a´yan-ı sabiteyi tarif ederken ilahî tasavvur üzerinde dururlar. Hasa Allah maddî bir
varlık degildir ki mühendis gibi plan yapsın. Ama "kün" (=ol) emrini vermeden yaratılacakların hepsi ilahî ilimde belli idi.
*Sırların da ötesinde gizli bir sır var. Yani herseyin ötesinde büyük yaratıcı var. 0 öyle gizli bir sırdır ki, mühendisin
hatırına, gönlüne gelenler hep ondan, o sırdan meydana gelmektedir.
*Gönül tertemiz olursa; günahlardan, suçlardan yakasını kurtarırsa, o sır dünyayı tutar. Iste o zaman mekansızlık
alemi belirir, madde kalkar, hiç kimse ölmez, herkes sonsuzlasır.108
108 Ölüm su madde alemi için var. Mana aleminde sonsuzluk var. Mana aleminde zaman yok, mekan da yok.
*Tebrizli Semseddin´e yalvar da de ki: "Lutfet, o zamansızlık bahçesinden bir kerecik olsun, bize bak!"
1274. Su yaptıklarımızı biz yapıyoruz sanırız,
halbuki bizim yaptıklarımız Sen´dendir.
Mef´ulü, Fa´ilat, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. VI,2979)
• Hergün seher vaktinde bizi arayan Sen´sin. Biz gafletteyiz, uykuya dalmısız. Bizim uyanık devletimiz, saadetimiz
Sen´sin.
• Sen´in yüzlerce baharın var. 0 yüzden biz gül bahçesine döndük, sevgilimiz Sen oldugun için çok mutluyuz.
Gönlümüz rahat ve apaydın...
• Sen´in sevgi denizinde, gemiden daha elsiz, ayaksızız. Sesimiz de Sen´sin, nes´emiz, oynamamız da Sen´sin.
Sallanmamız, yürüyüp gitmemiz de sensin.
• Gönül nelere dalmıssa, nelere vurulmussa hepsinden sogumus, vazgeçmis de ondan sonra gönle: "Bize tutulan,
vurulan Sen´sin." demissin.
• Bazı bazı cüz´î irademiz var da, su yaptıklarımızı biz yapıyoruz sanırız. Fakat bizim yaptıklarımız da Sen´dendir.
Çünkü süphelerimizin, zannımızın öz mayası da Sen´dendir.
• Çektigimiz her seyi, hakîkatte Sen çekmedesin. Aldıgımız bir sey yok ki hakîkatte onu bize alan Sen olmayasın.
• Ey efendim! Ey padisahım! Sahid ol; konusmaya tövbe ettim. Artık bir sey söylemeyecegim, Çünkü sözsüz, feryadsız
sırlarımızı bilen Sen´sin Sen!
1275. Ey bas! Neye, kime secde ettigini bil!
Mef´ülü, Fa´ilat, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. VI,2977)
• Hergün seher vakti bir peri kızı gelir. Beni çeker dısarı çıkarır, bana der ki: Canım benim, beni bırakıp nereye
gidiyorsun
• Sen bir asık isen, benim gibi birisini bulamazsın, tacir isen benim gibi alıcı nerede var Benim gibi candan bir müsteri
bulunur mu
• Bir arif isen gerçekten de canın bildigi, tanıdıgı varlık benim; yok hiç bir sey degilsen benimle dost olursan, öyle bir
hale gelirsin ki adeta kendiliginden uçarsın.
• Yolunu sasırmıs bir kisi isen, sana Mustafa(s.a.v.)´in nurunu veririm, degersiz bir bakır iken seni en degerli ca´ferî
altını haline getiririm.
• Alemin dayandıgı, güvendigi bir kisi bile olsan, yine bizim yüzümüze muhtaçsın. Nurlu bir sabah haline gelsen, yine
bir mana günesine ihtiyacın vardır.
• Karadan ve denizden vazgeç de hakîkat Kaf dagına çık; kurunun, yasın üstüne oturma, yani iyi ve kötü insanlarla
ilgilenme, yaratılanları hos gör!
• Ey gönül! Sen gerçekten gönül isen, kendini o mana sevgilisinden ayırma! Ey bas! Eger sen de gerçekten bas isen,
serserice secdeye kapanma! Neye, kime secde ettigini bil!
1276. Ask sehrinde yasayan insanların her günü bayramdır.
Mefnlü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ülün
(c. VI, 2637)
• Bugün bu sehirde acayip bir gürültü, bir feryad var. Bütün bu isler bir güzeller güzelinin gözlerinin büyüsünden
meydana geldi.
• Ey ask sehri! Sen nasıl bir sehirsin ki, sende yasayan insanların her günü bayramdır Ey sehir! Güzellikle, letafetle
mekanın zaman haline gelmis de sen mekansız bir mana sehri olmussun. Sen dünyada gözle görülen sehirlerden degilsin.
• Böyle bir sehirde aslında mekanın yeri olmadıgı gibi, zaman da yoktur. Ey güzel varlık! Senin mübarek nefesinle her
yer görülmemis, isitilmemis, duyulmamıs bir hale dönmüs.
• Bugün bu Mısır´da güzellik Yusufunun yüzünden, zorlamadan, alıstırmadan her kurt çoban haline gelmis.
• Bu sehirde iki yüz yasına basmıs ihtiyarlar, o ilahî nefesle Yusufun askını düsmüsler de Züleyha gibi gençlesmislerdir.
• Bu sehirde gönüllere, canlara hükmeden odur. Allah´ın takdîri gibi her sey askın emri ile olmaktadır.
• Gecenin karanlıgı ay ısıgında nasıl yok olup giderse, benim gibi senin gibi yüzlerce insan benlikten, bizlikten geçmis
de onun güzelliginin nurunda yol olmuslardır.
• Onun varlıgından, huzurundan baska yerde mana fakîrlerine murat kapısı yoktur. Günese benzeyen yüzünün
nurundan baska yerde kurtulus bulunamaz.
• Onun vasfına, nasıl olduguna dair bir seyler söyledim ama iki sözüm kaldı onu da dinle: "Gücüm, kuvvetim yok ki
bahs ettigim filandır, deyeyim."
1277. Gönül yerinden fırladı, acayip bir yere gitti.
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. VI,2860)
• Bizimle beraber oturanların akıllarını, fıkirlerini kapıp götüren birisi var. 0 bir ay mıdır Ugurlu bir haber midir Acaip
bir dert midir Acaip bir deva mıdır
• Bizimle beraber oturanların arasında öyle bir saf yaran var ki, onun bakısından acayip bir nur, bir ısık gönül
penceresinden parıldıyor.
• Bu nasıl bir candır ki, canım ona; "Sonsuz ol, ebedî olarak yasa!" demek için sonsuzlugun ta kendisinden basını
dısarı çıkardı, seslendi.
• Gönüllerinde gam karanlıgından, ızdıraptan bag, köstek bulunanlar, onun himmeti sayesinde acayip bir çözüm yolu
bulurlar.
• Topraktan yaratılmıs bu ten kalıbından, bu bedenden nasıl oldu da böyle göz kamastıran bir ay parladı. Onun
güzelligi karsısında gönül yerinden fırladı. Acayip bir yere gitti.
• Gönül hadiselerin vehm ve hayal evinden dısarı çıkınca acayip bir sarayı gördü.
• 0 sarayın duvarlarında, kapısında ruha ruh bagıslar bir sekilde sekiz cennet parıl parıl görünüyordu.
• Ey Sems-i Tebrîzî; bu kadar korku ve ümitten bizi kurtar da görülmemis bir korku ve ümit, yokluktan çıksın ve
görünsün!
1278. Gönül sırları
Mef´ulü, Fa´iIat, Mefa´îlü, Fa´îlün
(c. VI,2978)
• Ey gönül! Sabahtan beri sende bir baska hal var. Öyle coskunsun, öyle kendinden geçmissin ki, senin gibi coskun ve
dagınık olan beni göremiyorsun.
• Ey gönül! Sen nasıl bir atessin ki, nereden gelirse gelsin, her rüzgar seni canlandırıyor, alevini artırıyor Hayır, hayır
sen atesten de üstünsün, rüzgardan da!
• Ey gönül! Ben seni anlatamam ki, sen her ne isen o´sun. Ancak ben su kadarını biliyorum ki, sen simdi günes gibi
göklerin perdelerini yırtmadasın.
• Ey gönül! Sen nasıl bir incisin Senin degerini ne gökler bilir, ne de müsteri! Gönlü yarattıgın için canım sana feda
olsun Allah´ım!
• Otuz sene Mecnun gibi senin arkandan kostum, durdum. Hem de ıssız vahsi bir adada. Yas ve kum bulunmayan bir
adada senin ardında kostum.
• 0 zamanlar ben her seyin, her varlıgın senin eserin oldugundan habersizdim, gafildim; aklım, îman ve küfür
düsüncelerine takılıp kalmıstı.
• Halbuki iman da senden gelen, senin nurundan ibaret bir lütuf; kafırligin süphesinin, her seyi yapma gücünün bizde
olduguna dair inanç da senin bir takdîrindir.
• Sen hem cennetsin, hem cehennem, hem de kevser havuzu.
• Ey gönül! Sen iki cihandan da dısarı, bütün bir kainatsın. Her sey senden ibaret. Fakat sen, her seyden
münezzehsin, her seyden berisin.
1279. Sensiz ben baharı ne yapayım
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün,
(c. V, 2458)
• Sise fabrikasına dogru tas atma! Gönlü yaralı bir kimsenin gönlünü yaralama!
• 0 tasların hepsini benim gönlüme at! Çünkü baskalarının gönlünden benim gönlüm degersizdir. Baskalarının
kalplerini kırma, sînelerini yaralama, onlara yazıktır.
• Ben kulundan baskasının yüzüne cefa ile bakmamam için, istersen, cefa çeken bütün esirleri esirlikten kurtar, yalnız
ben esirin olarak kalayım.
• Ben vefa ile de, cefa ile de arkadas olmusum. Onlarla hosum. Vefa göstereni de, cefa edeni de seviyorum, ama ne
vefa ile ne de cefa ile yol arkadası olmak istemem. Ben yalnız seninle yola çıkmak isterim.
• Cihan zindanına gelmeden önce, ben hep seninle beraberdim, keske ızdıraplarla dolu bu dünya tuzagına
düsmeseydim. Çünkü senin yanında çok mutlu idim.
• 0 kadar çok söyledim: "Ben yerimden memnunum, sefere çıkmak istemiyorum" dedim. Dedim ama anlatamadım.
Bak bu güç yolculuga düstüm. Yükseklerden yeryüzüne indim.
• Lütfun beni aldattı da dedi ki: "Korkma, git! Benim keremim, bu yolculukta kılavuz olur, sana bir zarar gelmez.
• Gurbete gidersen, asıl yurdundan ayrılırsan, çekecegin zahmetler, ızdıraplar seni pisirir, hamlıgın kalmaz. Sonra
olgun bir halde, hünerlerle dolu bir bilgin olarak yine vatanına dönersin."
• Ona dedim ki: "Ey bilgilerin canı; sensiz ben bilgiyi ne yapayım Bilgi almak için senin yanından kim gider; ancak
senin büyüklügünden haberi olmayan gider."
• Senin elinden sarap içtigim zaman, aklım basımdan gider. Hos bir sarhoslugu tadarım. 0 zaman tehlikesiz, korkusuz
bir kimse olurum. Beserî kötülüklerden kurtulurum.
• Efendim kulagıma yol kesenlerin sözleri gibi bir takım sözler söyledi, beni bastan çıkardı. Sersem edip yola salıverdi.
• Benim ötelerden bu dünyaya sürgün edilisimin hikayesi çok uzundur Eger o essiz varlıgın keremi bizim kederlerle
dolu gecemize hos bir seher göndermezse, ah hîlesinden ah...
1280. Mutluluk neyinden yine hos bir ses geldi.
Müstef´ilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fe´ulün
(c. V],2967)
• Mutluluk ney´inden yine hos bir ses geldi: Ey can! Sen, neselen, el çırp! Ey gönül; sen de oynamaya basla!
• Manalar madeni, parlamaya basladı. Cihan mutluluktan kahkaha attı. Güzel bir sofra hazırlandı. "Haydi sofraya
buyurun!" diye sesler geliyor.
• Ilkbaharın hos kokularını cigerlerimize çekiyoruz. Yesillikleri seyre daldık. Biz hay huylar içinde, bir güzel yüzlünün
askı ile mestiz.
• 0 güzel varlık, bir deniz gibidir. Biz ise, bulutuz. 0 gizli bir hazinedir. Biz ise bir viraneyiz. 0 nurlar saçarak parlayan
bir günestir. Bizler onun nuru içinde oynasan zerreleriz.
• Ben asıgım, günahlardan, kötülüklerden arınmısım. Beni bırak söyleyeyim!.. Hz. Mustafa´nın nuru ile ay´ı
yarıvereyim.
1281. Asık ol da elemden kurtul!
Mef´ulü, Fa´lün, Mef´ulü, Fa´lün
(c. VI, 3036)
• Hakikat yollarında yürürken, bazen deve gibi bir bataklıga batarsın. Bazen da av gibi!
• Oglum neden böyle kosup duruyorsun Anlıyorum, sonunda dogru yolu bulacaksın.
• Ey gönül! Sen tarafsız tarafa git de, Hakk´ı orada ara! Hakk her seyden münezzehtir. Sen onu bulmak için sebeplere
takılıp kalıyorsun.
• Sen onu isterken, hak yolunda yürürken manevî zevklere kapıldın. Kaba saba, aba içinde iken, süslü ipekli elbiseler
giydin.
• Aklını basına al da Hak asıgı ol! Çünkü asıklıktan baskası bas agrısı verir, dert verir, huzursuzluk verir.
• Çengi çalmak üzere eline alınca, seni ayıplıyacaklar diye utanırsın. Ama çalmaya baslayınca, etraftakileri
neselendireyim derken kendin neselenirsin.
• Bu yolda gayeye varmak için aklı bırak! Düsünceden vazgeç! Hayranlık mutlulugunu elde et!
• Aklına bir düsünce gelince, onun zıttı oldugunu da bil! Birbirine zıt iki düsünceden hayretler içinde kalır, ihtimallere
kapılırsın...
• Çünkü tereddüt insanı hayrete, hayret de tereddüde götürür. Bu iki degisik halden ötürü, sasırır kalırsın, yerinde
sayarsın, ilerleyemezsin.
• Düsünceye baslayınca bunun yolunu gör! Daha ne vakte kadar hakîkati söylemekle anlamaya çalısacaksın
1282. Sen büyük ve üstün bir varlıksın. Kötülüklerle dolu bu dünyada ne isin var
Mütefa´îlün, Fe´uliin, Miütefa´îlün, Fe´ulün
(c. VI, 2837)
• Müjde, ey asıklar müjde! Bu ayrılık kalmaz. Sevgiliye kavusma zamanı gelir. Elbette Allah Allah´lıgını yapar, darda
kalanlara acır.
• Kereminden iyi haberler ulasır, binlerce bayram gelir. Iki cihanın manevi nimetleri önünüze konur. Siz henüz
nerdesiniz
• Allah´ın keremi kendine seni çeker de, gönül muradına erer. Artık gönülde onun bunun gamı kalmaz. Safa üstüne
safa duyulur.
• Ey sadık asıklar! Dostun yolunda dogruluktan ayrılmayın. Yanlıs yollara sapmayın! Çünkü sizin içinizde vefasızlıgı
reddeden, ezelde verilmis mutlu bir söz, bir ahd vardır.
• Ey Hakk yolcusu! Senin maddî varlıgın toprak makamında iken gizli bir sefer yapmıstı. Adamlık makamına gelince,
üstünlük mertebesini bulman gerek.109
109 Bu beyitlerde insan ruhunun ezelde Cenab-ı Hakk´ın ruhlara "Ben sizin Rabbiniz degil miyim " hitabına karsı
ruhların "Evet" diye cevap vermeleri sebebi ile, Hakk´la adeta bir sözlesme, ahid yaptıklarına, bu yüzden dogru, vefalı
olmaları gerektigine isaret var. Ayrıca insanın maddî varlıgının, bedeninin geçirdigi safhalara da isaret var. Ariflerce
"Devriye´ diye adlandırılan bedenimizin unsurlarının, minerallerden, bitkilere, bitkilerden hayvanlara, hayvanlardan
insanlara geçen bir sefer yaptıgı hatırlatılmaktadır. Bu sefer yanlıs anlasılmamalıdır. Ruh Allah´ın emrindedir. Bu seferin
ruhla ilgisi yoktur. Sadece maddî varlıgımız bahis konusudur. Çünkü tenasühü, ruh göçünü müslümanlar kabüul etmezler
ve buna inanmazlar.
• Sen aslında bu dünyada bir misafirsin. Geldigin yere, göklere, ötelere sefer et! Sen ibadetle, riyazetle bedenini,
maddî varlıgını hırpala ki, Allah sana kurtulus yolunu göstersin.
• Gönül adını verdigin bir damla kana baksana! Bu manevî varlık ayakla, kanatla gidilmeyen bir yoldan, bütün
dünyanın çevresini dönüp dolasıyor.110
110 Gönül, manevî bir duygudur. Kalple, kanla ilgisi yoktur. "Damla kan" mecazî bir mana tasır.
• Bazen batıya dogru gider, bazen doguyu dolasır. Velilerin nuru gibi bazen ars ve kürsü üzerine çıkar.
• Göklere kadar yükselen gözdeki nura bak! Göze o nuru vereni düsün! Onu mana içinde bul! Onun yarattıklarına
hayran ol! Onu kendine çok yakın olarak bil!
• Sözü uzatmaktan vazgeç! Sus artık, senin ayagın yok mu Ayagın varsa ve sen üstün bir varlık, Allah´ın keremine,
ihsanına na´il olmus, manen yücelmis bir insan isen, bu kirli dünyaya neden tapıyorsun Neden onun esiri oldun
1283. Ben senin elinde bir kalem gibiyim.
Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün
(c. VII, 3306)
• Sevgilim! Ben senin çadırınım, istedigin zaman kurarsın, istedigin zaman bozarsın. Ben senin elinde bir kalemim;
istedigin zaman yontarsın, istedigin zaman da kırarsın.
• Ben bir sancak parçasıyım. Beni bazen bas asagı edersin, bazen da tutar dagın tepesine çıkarır dikersin.
• Ben bir pencerenin nurunda, hava içinde görünen bir zerreyim. Sen pencerenin üstünde oldugun içindir ki titreyerek
pencereye dogru gidiyorum.
• Sen sakın bana zerre deme! Beni bir cihan gibi gör! Iki cihan da günes olmasa aydınlanabilir mi
• Eger ben, sensiz padisah olsam ne ise yararım "Biz" ve "ben" demem de yalan olur. Ama ben topraktan
yaratıldıgım halde seninle beraber bulunursam, o benlik ne hostur.
• Ben sana sızlanırım, inlerim. Halbuki sen diyorsun ki: "Ben seni uzaklastırdım." Görelim bu havada sen zerreye ne
yapacaksın
• Bir zerreye günes tenezzül edip de danısır mı Hem sen öldür, hem sen dirilt.
• Sen bu gönüle ne verdin ki, böyle saga sola sapıyor Bazen da ne sag, ne sol, ne korku, ne güven biliyor.
1284. Can hekimi ne getirdi
Mef´ülü, Mefa´îlün, Mefulü, Mefa´îlün
(c. VI,2566)
• Can hekimi bana bir tepsi içinde yol armaganı getirdi. 0 tepsinin içinde bulunanlardan yiyince bunak bir ihtiyar da
olsan, taze ve güzel bir genç olursun.
• 0 yediklerin bedene canlılık, kuvvet; canına da sarhosluk verir. Gönülden gevsekligi, yüzden de sarımtıraklıgı giderir.
• 0 Hz. Isa´nın tepsisi idi. Isa´dan can hekimlerine miras kalmıstı. Ecel zehrini bile içsen, o tepsinin içinde
bulunanlardan tiryak, deva elde edersin, ölümden kurtulursun.
• Ey bu tepsiyi arzu eden kisi! Yüzünü bu kıbleye dön! Hakk´a yalvar! îIbadet et! Ona layık bir kul ol! Hakk´a candan
yöneldigin için temizlenir, cihanın ay yüzlüsü olursun.
• 0 tepside saklı olan can armaganı nasıl bir seydir ki, dise dokunmaz 0 ne yastır, ne kuru, ne sıcaktır, ne de
soguktur. 0 öyle mübarek bir haptır ki, ondan bir tane alsan, Hz. Isa´nın bulundugu, kendisine ev edindigi gök kubbenin
üstüne çıkarsın. Sonunda kamil bir insan olursun.
• Her aciz kisi, senin bu lütfundan, ihsanından kazançlar elde etti. Senin besledigin asla zayıflamaz, perisan olmaz.
• Senin yer verdigin, bir makam ihsan ettigin kimse, bulundugu yerden bir sey kaybetmez. Gamdan temizledigin
gönlü, artık gam isgal edemez.
1285. Sen ilk önce yaratılan bir ruhsun, hiç kimseden dogmadın.
Mütefa´îlün, Fe´ulün, Mütefa´îlün, Fe´ulün
(c. VI,2845)
• Sevgilim, beni kınayarak; "Niçin böyle yol ortasında düstün kaldın " diyor. "Sevgili!" diyorum, "Sen bana öyle bir
sarap verdin ki beni yere serdin."
• Ben yere öyle serildim, öyle kendimden geçtim ki, mahserde bile kalkamam. Sarap kabının kapagını senin öyle edalı
bir halde açısın, kadehi de nazik parmaklarınla öyle bir tutusun var ki:
• Mest olmusum, kendimi kaybetmisim. Fakat su kadarını biliyorum ki, sen hemen geldin, elinle basımı tutup gögsüne
dayadın.
• Sevgilim; sen gerçekten üstün bir varlıksın. Askının sakîsi olan o güzel gözlerin yok mu Onlar bana kadehsiz sarap
sunmadalar.
• Bu hal de senin lütfunu, ihsanını gösteriyor; gözlerinin sarabı ile mest olmasam, aklım basımda kalsa sevinçten
çatlardım.
• Sen bana sarap sundun, ben ellerimi hemen neseden birbirine vurdum.
• Sundugun o bir kadeh yok mu Beni binlerce elemden, mahrumiyetter kurtardı.
• Hele senin o yarı mest gözlerinden nese, sevinç dogmustur. Su bir gerçektir ki: "Sen ilk önce yaratılan bir ruhsun,
sen hiç kimseden dogmadın."
1286. Asıkların namazı
Fe´ilatü, Fa´ilatün, Fe´ilatü, Fa´ilatün
(c. VI,2831)
• Aksam namazı vakti gelince, herkes ısıgını yakar, sofrasını kurar; ben de, gönlümde sevgilinin hayalini bulur, feryad
ü figana baslarım!
• Gözyaslarımla abdest aldıgımdan ötürü, namazım böyle atesin olur! Ezan sesi, mescidimin kapısına gelince, onu,
yakar yandırır!
• Kıblemin yönü ne taraftadır ki, benim namazım kazaya kaldı! Sana da, bana da daima kazadan bir imtihan
gelmededir!
• Acaba, Allah askıyla mest olanların namazı dogru mudur; sen söyle! Zira, mest olan ne zamanı bilir, ne de mekanı!
• Acaba, bu kıldıgım ikinci rek´at mıdır, yoksa dördüncü rek´at mıdır Acaba, hangi sureyi okudum .. Çünkü,
heyecandan dilim tutulmustur!
• Hakk´ın kapısını nasıl çalayım Zira, bende ne el kaldı, ne de gönül! Ben, bende degilim; benim elimi de Sen aldın,
gönlümü de!.. Allahım; bende hiç bir sey kalmadı! Hiç olmazsa Sen, bana bir güven ver. bir eman ver!
• Allah´a yemin ederim ki, namazı nasıl kıldıgımın farkında degilim! Rüku´ı tamamladım mı, imam kimdir; haberim bile
yok!
• Bundan sonra ben, her imamın önünde ve arkasında gölge gibi olayım da, benim gölgemi düsürenin, beni yaratanın
korkusundan bazan secdeye kapanıp güçleneyim, bazan de ayaga kalkıp uzayayım!
• Gölgenin ne degeri vardır Onun rükü´ına da bakma, kıyamına da önem verme; gölgeden bir sey bekleme! Gölge
cansızdır; onda bir can vardır sanma!
• Gölge, hesaba katılmaz; gölge, bir hiçten ibarettir! Çünkü o, baskasının canı ile kımıldanır, hareket eder! Gölge,
bazan iki elini çırpar kendini meydana getiren sahibini arar!
• Varlıgım kalmadıgı için hep gölgeden bahsedip dururum! Gölgede agız bulunur mu Gölge, kendini düsürenin
emrindedir; ona tabi olur!111
111 Bizler, dünyayı sevdigimiz, kendimizi islerimize çok verdigimiz için, namazda, Hakk´ın huzurunda oldugumuzu
düsünmeyiz de, yaptıgımız yahut yapacagımız isleri düsünür dururuz. Ne kadar ugrassak bu hatalardan kurtulamayız.
Hatta, aklımıza gelen dünya islerine kendimizi o kadar veririz ki, namazı sasırırız. Yukarıdaki siirde görüldügü üzre, Hz.
Mevlana, ask namazı kıldıgı için, Allah sevgisi ile mest oldugu için hangi süreyi okudugunu, kaçıncı rek´atta bulundugunu
bilemiyor. Bizlerse, dünya sevgisi ile sarhos oldugumuz için namazı sasırıyor, hatıraları gönlümüzden atamıyoruz.
1287. însan Allah´a yakın olunca, tuttugu yol ne güzel yoldur!
Fe´ilatü, Fa´ilatün, Fe´ilatü, Fa´ilatün
(c. VI, 2830)
• Ey konak bekçisi; sen, ne biçim bekçisin Geceleyin hırsızlar gizlice bizim bütün varımızı yogumuzu alıp götürmüs!
• Yüzüne soguk su vur, uyan; bagır çagır! Senin uykuya dalısından, kazandıgımız bütün kar ziyan olup gitti!
• Tembelligi bırak da, yıldız gibi, geceleri yol al, ibadetle mesgul ol! Sen, manen göklere yükselmissin;
yeryüzündekilerden ne korkarsın
• Bir insan, Allah´la beraber bulunur, Allah yol arkadası olunca, o yol ne güzel yoldur Sert cehennem bile, onun için
ebedî cennet olur!
• Hatırlanmaya sebep olsun diye; "Ne armagan götüreyim " deme! Günes ve aya, armagan olarak kendi parlak yüzleri
kafıdir!
• Sen, güzelce yat, uyu; bahtın, senin için uyumaz!112 Sen, öyle ugurlu bir kisisin ki, eline tas alsan akik madeni olur!
112 Bu mısra, Fuzülî merhumun su beytini hatıra getiriyor:
"Seb-i hicran yanar canım, döker kan çesm-i giryanım
Uyarır halkı efganım, kara bahtım uyanmaz mı "
1288. Asıklar toplulugunun rengiyle boyan da, can zevki al!
Mef´ülü, Mefa´îlün, Mefulü, Mefa´îlün
(c. V, 2577)
• Hakk asıkları toplulugunun rengiyle boyan da, can zevki al, manevî heyecanlar duy! Ask meyhanesinin bulundugu
semte gel ki, orada, mana sarabını son damlasına kadar içenleri göresin!
• Hakk Asıkları meyhanesine gel de, bir sevda kadehi çek! Bırak; ham kisiler seni çekistirsinler, onlara rüsva ol! Su
fani basın iki gözünü bagla ki, gizli olan gözü göresin!
• Eger cananı, gerçek sevgiliyi kucaklamak arzusunda isen, iki elini aç! Topraktan yaratılmıs olan beden putunu, benlik
putunu kır ki, güzellerin yüzünü göresin!
• Ne zamana kadar binbir kocadan arta kalan bir acuze için, yani dünya için kendini harcayıp duracaksın, ona deger
vereceksin! Üç dilim ekmek için bu didinmeler, bu ıztıraplar, bu paralanmalar deger mi
• Gerçek sevgili, geceleyin herkes uyuyunca ev ev dolasır, asıklarını arar! Sen, aklını basına al da, bu gece, hashas
yiyerek uykuya dalma; seni uyutacak yemekten el çek ki, mana yemegi yiyesin, agzının tadını bulasın!
• "Düsman, beni filandan ayırdı!" diyorsun! Yürü; filanı terket de, bir filan yerine yeni bir filan göresin!
• Sana sevme duygusunu vereni, düsünce lütf edeni, yani Allah´ı düsün; baska bir sey düsünüp de üzülme! Gerçek
sevgiliyi düsünmek, elbette ekmek kazanmayı düsünme yüzünden çekilen ızdıraptan iyidir!
• Bu sözleri artık bırak, sus! Sus da, bu sözleri sana söyleteni düsün, ona dogru yönel! Candan cihandan geç ki, asıl
canı, asıl cihanı göresin!
1289. Ne zamana kadar gurbette kalacaksın
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c. V, 2572)
• Sevgilim! Gurbet ellerinde neden bu kadar çok kalıyorsun; daha ne kadar perisan olacaksın Bu gurbetten vazgeç,
geri dön!
• Ben, sana yüzlerce mektup gönderdim, geri dönmen için yüzlerce yol gösterdim! Ya mektuplarımı okumuyorsun,
yahut dönme yolunu bilmiyorsun!
• Artık, gurbetten geri dön! 0 bulundugunuz yerde, kimse senin kadrinı kıymetini bilmez! Sen, mana madeninin pek az
bulunur bir incisisin; o tas yüreklilerle oturma!
• Sen; hem susun, hem ırmaksın, hem de hakikat suyunu arıyorsun! Sen; hem arslan, hem ahusun, hem de bunların
hepsinden daha iyisin!
• Can, daha ne kadar ayrılık atesine yanacak Sen mi daha güzelsin, yoksa can mı Canım ile öyle karısmıssın ki, sen
can mısın, yoksa cananın ısıgı, nuru musun
• Geceleri ayın nurusun, dudaklarda halis sekersin, agızlarda lezzetsin! Ya Rabbi; Sen, nasıl bir varlıksın Ya Rabbi;
Sen, dünyanın görülmemis bir güzelisin!
• Bizim için, askınla can vermek, seker gibi ölmektir! Sen´in avucundan seker yemek, hayat kaynagının basıdır!
1290. Hayalin, daima, iki gözümün önündedir!
Mefulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c. V, 2598)
• Ey canım, ey cihanım! îyilik olsun diye bir an için olsun, yüzünü bize döndürür isen ne ziyan edersin, neyin eksilir
• Yüzün ates gibi parlak, kokun gül kokusu gibi hostur! Aman ya Rabbi; sende nasıl bir güzel yüz var! Aman ya
Rabbi; sende nasıl hos bir koku var!
• Senin hayalin, hep iki gözümün önündedir; uyanık oldugum halde ne güzel bir rüya görüyorum!
• Hayalin gönlümü oksadıgı zaman, hasta gönlüm bu iltifatın, bu manevî zevkin yüzünden kabına sıgmaz olur!
• Saglıklı da olsam, hasta da olsam, sana bakarım da; "Sen, ay parçası mısın; sen, göz nuru musun Yoksa sen,
bambaska bir can mısın " diye sorarım!
• Senin güzelliginden utandıgı için, gül dalı, basını önüne egmistir; bülbül, benim inleyisimden ötürü, inlemez
olmustur!
• Bütün bunlara ragmen, ey gözüm, ondan ümidini kesme; gözyasları ile ötelerden inciler yagdıran bahar bulutu gibi
ol, sen de inciler yagdır!
1291. Kainatta hersey, sevinç ve neseyi senden alır!
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün,
(c. V, 2485)
• Benim yaverim, yardımcım sensin; Allah için olsun, bana dostluk göster! Senin için, benim hasta ve zavallı
gönlümden daha zayıf hiç bir av olamaz!
• Eger sen, tenezzül buyurup lütfedip beni kucaklayıp sıksaydın, ızdıraplar, kederler, üzüntüler beni sıkar mıydı
• Eger sen, merhamet bulutundan benim "basıma yagdırsaydın, gözlerim, bulut gibi gözyasları döker mi idi
• Eger sen, hos kokulu güzel saçlarını oksamama müsaade etseydin, hiç olmazsa saçlarının ucunu olsun avucuma
verseydin, ben, elimi uzatırdım da gögün kulagını bükerdim!
• Eger sen, bir gece lütfedip basımı kasısaydın, ben, "ay"ın basından külahını kapıp alırdım!
• Sen, lütuf güllerinden basıma serptigin içindir ki, yürürken hiç bir diken ayagıma batmadı!
• Ey dudagım; fazla konusma, sus! Kulagını ötelere dogru çevir; ötelere kulak ver de, sesler duy! 0 sesler, sana gam
otagı olsun!
1292. Ey ruhani varlık; beni benden alıp götürdün!
Mef´ülü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c. V, 2592)
• Ey ruhanî varlık! Bugün bana ne getirdin Ne getirdigini bilmiyorum ama, sunu biliyorum ki, beni benden alıp
götürdün!
• Ey güzelligin gül bahçesi! Bugün ne kadar güzelsin, ne kadar hos kokuyorsun! Hangi gül fidanında gülerek açıldın,
koku saçıyorsun; hangi gül bahçesi seni bagrına bastı, besledi
• Bugün, sende sasılacak bir hal var; sarhossun, düse kalka yürüyorsun Söyler misin, hangi bahçede açıldın, kimin
elinden sarap içtin
• Sendeki o cömertlik, o altın saçan huy, o sultanlık yok mu, ihtiyarlara da gençlere de cömertlik ögretti!
• Hem yol arkadasısın, hem dert ortagısın; toplulukta da varsın, ferdle de berabersin; hem sevensin, hem sevilensin!
• Bununla beraber, toplulukta otur; benimle de gelme! Korkarım ki, yolda benimle gelirken geri döner kaçarsın!
• Eger gelecek olursan, yalnız gel; gönlünü (varlıgım, benligini) bırak, getirme! Çünkü, gönülden, iki gönüllülük
çıkmaz; bazan sıcaklık, bazan sogukluk görülür!
1293. Sen, su anda kendi bedeninin kabrinde bulunmaktasın!
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. IV, 2454)
• Dünyadaki yasayısımız, bazan tatlıdır, hostur, bazan da kederlerle doludur, hos degildir! Aklını basına al da sen,
daima hos yasama mülkünü bagıslayana gönlünü ver; fani dünyaya degil, ebedî hayat lütfedene asık ol!..
• Bütün ömrümüzün gecesi siyah, gündüzü aydınlık olarak geçer! Sen, ilahî nurla daima aydınlık olan bir ömrü ara!..
• Ey, arasıra mezarı ve lahdi aklından geçiriyorsun, son nefesini verince gidecegin yeri düsünüyorsun! Halbuki sen, su
anda, daha ölüm gelmeden kendi bedeninin kabrinde yatmaktasın! Gafil oldugun için, bu nükteyi anlayamıyorsun!..
• Sana rızık vereni düsünmek, ona sükretmek, onu hatırlamak, minnet hisleri duymak sana helal rızık yerine
geçecektir! Sen, onu bırakıp da sayılı rızık pesinde didinip duruyorsun, dükkan sevdasına kapılıyorsun!..
• Can alemi, safa denizidir; bedenin, maddî varlıgın da onun köpügü gibidir! Safa denizine bak; köpüklerden elini
çek!..
• Köpük, denizin üstünde hiç durmadan oynar! Çünkü, arka arkaya gelen dalgalar onu rahat bırakmaz!
• Köpük kıyıya vurunca su kesilir! Çünkü, birlik denizinin gönlünde iki renklilik yoktur!
• Bütün canlar birdir, bir yerden gelmistir! Görünen her sey, kainatın sahibi, kainatı yaratan büyük bir varlıgın
bulunusunun belirtileridir! Eger aklın varsa, sası gözünü düzelt de, kainata öyle bak!..
1294. Sevgilin yoksa, neden aramıyorsun
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´lün
(c. VI,3061)
• Eger sevgilin yok ise, niçin aramıyorsun Eger sevgiline kavusdu isen, niçin sevinmiyor, neselenmiyorsun
• Nefse uymak (Ebu Cehillik), seni Hakk´tan gizliyorsa, sana perde oluyorsa, Ebu Cehil ile, Ebu Leheb ile ne diye
savasmıyorsun
• "Bu nefisle savasmak ne zor, ne sasılacak istir!" diye tembel tembel oturuyorsun! Nefisle savasmayarak ask
hevasına uymadıgın için asıl sasılacak kisi, sen olmussun!
• Senin varlıgının gecesinde gizlenmis, pusuya girmis öyle parlak bir ay varken, gece yarısı kalkıp ne diye duaya
koyulmaz, yalvarıp yakarmazsın
• Benim sarabım ask atesidir; hem de, bu sarabı Hakk lütfetmekte, sunmaktadır! Canını böyle bir atese odun
etmedigin için yasayıs sana haram olsun!
1295. Allahım; her seyi Sen takdir buyurursun!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´îlün
(c. VI,2778)
• Ey Allahım! Hastalara ferahlık veren Sen´sin; lütuflar ve merhametler arasında can gibi gizlenen Sen´sin!
• Kullarını, Sana yalvarsınlar yakarsınlar diye hasta edersin! Çünkü, inlemenin, yalvarmanın, figan etmenin alıcısı,
kabul edicisi Sen´sin!
• Su dünyada herkes, derdine derman aramaktadır! Halbuki, dertlilerin dertlerinin dermanı ise Sen´i arıyor! Çünkü,
derdi de, dermanı da yaratan, süphesiz Sen´sin!
• Insanı, sunun bunun kapısına düsüren dertler, önceden meydana gelen bir perdedir! Bu perdenin sonunda, son
ucunda, yine Sen varsın! Her dertli, sonunda yine Sen´in lütuf kapına basını vurur!
• Sonunda, süküunete kavusmaları, rahat etmeleri için hastaları inletir durursun! Halbuki, hakikatte bizim derdimiz de,
inleyen, feryad eden de Sen´sin!
•"Sen´sin!" diyen de, vallahi Sen´sin! Bu meydanda oynanan top da Sen´sin topu çeviren de Sen! Bu top oyununu
seyreden de Sen´sin!
• Kölelik de, efendilik de, sultanlık da hep Sen´in yazındır! Egri yazı da : dogru yazı da hep Sen´in mektebinde
yazılmıstır!
• Bizim bedenlerimiz, birer evdir; ruhlarımız da, o evlerde birer konuk! Ey Allahım! Biz, yokuz; bedenlerimiz de,
canlarımız da Sen´in gölgenden ibarettir! Aslında tenlerimiz de, misafir olan canlarımızın canı da Sen´sin!
1296. Ey gül koklayan bülbül!
Mefülü, Mefa´îlün, Mefülıi, Mefa´îlün
(c. V, 2593)
• Eger sen günesten yararlanmak istiyorsan, geceleri ay ısıgını arzu ediyor isen, iste dogudan günesi gönderen,
geceleri ayı göklerde dolastıranı anla! Eger sen ibadet etmek için seher vaktini düsünüyorsan, sabahı arzu ediyorsan, onları
sana lütfedeni tefekkür et; gönlün, minnet ve sükran hisleri ile dolsun!
• Ey Ken´an diyarının Yusufu, ey Süleyman´ın canı! Eger sen taç ve kemer istiyorsan, iste sana bir taç ve kemer
bagıslayan essiz varlık!..
• Ey gaza safının Hamzası, ey savasların Rüstemi! Eger kılıç ve kalkan istiyorsan, iste sana bir kılıç ve kalkan ihsan
eden!..
• Ey gül koklayan bülbül, ey hos konusan papagan! Eger tat ve seker istiyorsan, iste sana tat ve seker veren!..
• Ey aklın ve zekanın düsmanı, ey asık öldüren asık! Eger kulak ve göz istiyorsan, iste onları sana lütfeden varlık!..
• Ey kinle dolu seytan, ey insanın en eski düsmanı! Eger sen fitne ve ser istiyorsan, iste sana ilahî adaleti yerine
getirmek için insanların basına fitne ve ser yagdıran!..
• Sus; o kadar söylenme! Kalk, yola düs! Eger yol arkadası istiyor isen, iste sana yol arkadası yollayan!..
• Ey Tebrizli Semsülhakk! Güzelliginizden ve gönül alıcı olusunuzdan ötürü, dertli bir asık arzu ediyor isen, iste sana
dertli bir asık!..
1297. Bu yol vuruculuk ne zamana kadar sürüp gidecek; bu senlik benlik nedir
Müfte´ilün, Fa´îlün, Müfte´ilün, Fa´îlün
(c. VI,3020)
• Gel, gel, daha yakın gel! Bu yol vuruculuk ne zamana kadar sürüp gidecek Mademki sen bensin, ben de senim,
artık bu senlik ve benlik nedir
• Biz, Hakk´ın nuruyuz, Hakk´ın aynasıyız! Su halde, kendi kendimizle, birbirimizle ne diye çekisip duruyoruz Bir
aydınlık bir aydınlıktan neden böyle kaçıyor
• Biz, hepimiz, bütün insanlar, tek bir vücut halinde olgun bir insanın varlıgında toplanmıs gibiyiz! Fakat, neden böyle
sasıyız Aynı vücudun birer uzvu oldugumuz halde neden zenginler yoksulları böyle hor görürler
• Aynı vücutta bulunan sag el, ne diye kendi sol elini hor görür Her ikisi de, mademki senin elindir, aynı tende ugurlu
ne demek, ugursuz ne demek
• Biz, hepimiz, bütün insanlar, hakikatte tek bir cevheriz; aklımız da bir, basımız da bir! Fakat, bu kambur felek
yüzünden, biri iki görür olmusuz!
• Haydi, su benlikten kurtul; herkesle anlas, herkesle hos geçin! Sen, kendinde kaldıkça bir habbesin, bir zerresin!
Fakat, herkesle birlestin, herkesle kaynastın mı, bir ummansın, bir madensin!
• Bütün insanlarda aynı ruh vardır; fakat bedenler, tenler yüzbinlercedir! Nitekim, dünyada sayısız badem vardır; ama
hepsinde de aynı yag bulunmaktadır!
• Dünyada çesitli diller, çesitli lügatler var; fakat hepsinin de anlamı birdir! Çesitli kaplara konan sular, kaplar kırılınca
birlesirler ve bir su halinde akarlar!
• Tevhidin ne demek oldugunu anlar da, birligi ararsan, gönülden sözü, manasız düsünceleri söküp atarsan, can,
mana gözü açık olanlara haberler gönderir, onlara gerçekleri söyler!
1298. Gamdan, ızdıraptan daha tatlı bir sey olamaz!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. VI, 2675)
• Mutlu olmanın sırrını Peygamber Efendimiz´den ögren de, Allah sana ne verirse, ona razı ol!
• Basına gelen derde, belaya razı olur da ses çıkarmazsan, o anda hemen sana cennet kapısı açılır!
• Eger gam elçisi sana gelirse, tanıdık bir dost gibi karsıla, onu kucakla! Zaten o, sana yabancı degildir; onunla
asinalıgın vardır!
• Sevgiliden gelen cefaya karsı sakın suratını asma! Onu, nese ile karsıla; ona "Merhaba, hos geldin!" de!
• Onu güler yüzle, tatlı sözlerle karsıla da, gönül alıcı o essiz varlık, hosa gitmeyen çarsafını üstünden atsın ve
güzelligi ortaya çıksın!
• Gam çarsafına bürünerek gelmis olan o dilberin çarsafının ucundan sıkıca tut ve asla bırakma! Onun çarsafının
kirliligine bakma; içindeki dilber çok güzeldir, çok tatlıdır, pek de vefalıdır!
• Bu yüzdendir ki, bu mahallede, en çok kadına düskün olan benim! Böylece ben, her güzel yüzlünün çarsafını çeker
dururum!
• Güzellerin hepsi de, çirkin görünsünler diye, kirli, biçimsiz çarsaflara bürünerek karsımıza çıkmıslardır! 0 çarsafın
içinde korkunç bir varlık, bir ejderha varmıs hissini vermek istemislerdir!
• Gam belası, beni, korkmus, endiseye kapılmıs olarak degil, gülerek görür! Ben, nese kılıgına girerek gelen derdi
davet etmem; aksine, dert kılıgında gelen devayı çagırırım!
• Sunu iyi biliniz ki; gamdan, ızdıraptan daha tatlı, daha mübarek bir sey olamaz; karsılıgı sonsuzdur!
1299. Bu fani dünyaya baglanıp kalma!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(Bu siir, bir eski yazma mecmuadan alındı.)
• Ey gönül! Bu fani dünyaya, bu toprak yurda neden baglanıp kalmıssın Bu agıldan dısarı çık; çünkü sen, can
aleminin kususun!
• Sen, naz aleminin sevgilisisin; sen, sır perdesi altında oturanlardansın! Bu fani yerde, ne diye oturuyorsun
• Kendi haline bir bak da, suret alemine hapsolmaktan kurtul, manalar çimenligine sefer et!
• Sen, kutsal alemin kususun; ünsiyet, dostluk meclisinin nedimisin! Sen, bu degersiz yerde kalırsan, yazıklar olur!
• Bu cihanda hakikî mutluluk, devlet arama; bulamazsın! îki cihanda selameti, ona kul olmaklıgından iste!
• Ask sözünü bırak! Zira o, bir geçit yoludur, bir köprüdür! Sen, elinden geldigi kadar Allah´a kulluk et, iyi bir insan ol!
• Tebriz´in iftihar ettigi Sems´ten ukba saadetini iste! Çünkü o, manaların ör safında, marifetler günesidir!
1300. Padisah, dilenciden dilenir mi
Fe´ilatün, Fa´ilatün, Fe´ilatün, Fa´ilatün
(c. VI,2838)
• Sevgilim! Sen gönle geldigin zaman Allah´ın sıfatını alırsın da, ilahî tecelliye mazhar olan Tür-ı Sîna´nın parıltısını
sineden apaçık gösterirsin!
• Sen, geceleyin eve gelince, nurlar saçan çerag gibi olursun da, bütün evi nurlandırırsın!
• Sen, hangi topluluga gelirsen, ne çesit insanların arasına karısırsan, güzelligin ile sarap vasfını alırsın da, herkesi
sarhos edersin; güzelliginin etkisi ile orada bulunanlara coskunluklar, taskınlıklar verirsin!
• Cihan donmus, ölmüs olsa, sen, gayb aleminden baska ne cihanlar gösterirsin!
• Kararsızların, perisan kisilerin gönüllerine gelen arzular, istekler de hep sendendir! Yoksa, kara balçıktan yaratılmıs
olan insanların gönüllerinde bu istekler nasıl belirebilirdi
• Felek, gökler, topraktan olan dünyanın ve topraktan yaratılmıs olan insanların çevresinde gece ve gündüz dönüp
duruyor! Ey felek; bizden ne istiyorsun Sen, nur kaynagı, ısık kaynagı degil misin
• Ey insanoglu! Bazan aglıyorsun, gözyası döküyorsun, bazan da altın sevdasına kapılıyor, toprak eliyor, altın kırıntıları
arıyorsun! Fakat düsünmüyorsun ki, sen, altın madenisin, degerli bir kimyasın!..
• Bir dilenci, padisahtan ihsan isterse, sasılmaz! Ama, bir padisah. dilenciden bir seyler ister, dilenirse, iste buna
sasılır!
• Daha sasılacak sey su ki; o padisah, dilenciye o kadar çok yalvarır, o kadar çok niyazda bulunur ki, dilenci, bu
yakarıslara aldanır da, kendisini padisah sanır!
1301. Ey altın kırıntısı, zerresi; oyna! Çünkü sen, altın madeninin aslının aslındansın!
Mef´ulü, Fa´ilatün, Mef´ulü, Fa´ilatün
(c. VI,2960)
• Ey altın zerresi; nese ile oyna! Oyna; çünkü sen, manevî altın madeninin aslının aslındansın! Her neyi arıyorsan;
titreyerek, oynayarak her neyin pesinde kosuyorsan, bil ki sen, onun aynısın, tıpkısısın!113
113 Bu beyitlerde Hz. Mevlana, vahdet-i vücüd görüsünü, bazı benzetmelerle anlatmaktadır Söyle ki: AItın zerresi,
ezelden, aslından ayrılıp gelmis olan insanın sembolüdür. Zerre i-lahî sarabı içtigi için, onun manevî günesinde, onun askı
ile oynayıp durmakta, onu aramaktadır.
• Günes, bütün ihtisamıyla yüzünü gösteriyor ve zerreden oynamasını istiyor. Ey zerre; sana da, eteklerini toplayarak
onun ısıgında askla sevkle oynamak yarasır!
• Ey zerre; sen, bir gün bir günesi kucaklarsın! Hem nasıl biliyor musun Kanadını onun kanadının üzerine koyarak. Bu
nükteyi anlarsın ya!114
114 Mevlana, bir Mesnevî beytinde; "Bir küp denize gizli bir yol bulup da onun suyu ile dolunca, artık o deniz sayılır!"
diye buyurmustu. Bir damla denize düsünce ne olur Sebüsterî Gülsen-i Raz adlı eserinde; "Bir su damlasının kalbini
yararsan, orada bir deniz bulursun!´ diye yazmıstı.
• Günes, zerrenin önüne bir sarap getirir de; "Ey zerre; bunu iç!" der! Zerre o sarabı içince, bir can günesinde
mahvolur gider!
• Aslında zerre, sarabı içmekle, "Len-teranî" (=Beni göremezsin!) ihtarından dogan tecelli ile bir günes olur; daha
dogrusu, güneste yok olur!115
115 Bu beyitte, 7. A´raf Suresi´nin su mealdeki 143. ayetine isaret var: "Musa; ´Rabbim; bana kendini göster, Sana
bakayım!´ dedi. Rabbi buyurdu ki: ´Sen, Ben´i göremezsin; fakat daga bak! Eger o yerinde durursa, sen de Beni
göreceksin!´ Rabbi daga tecelli edince, onu paramparça etti. Musa da ...."
• Allahım! Bizler, birer ham meyveleriz; Sen´in günesinin nuru içinde oynar dururuz! Çünkü Sen, bizi sevgi atesi içinde
pisirirsin!
• Ey pisme; sana, esi olmayan bir can günesinden merhabalar!
• Muhterem Sems-i Dîn´im! Sen, Tebriz´in padisahlar padisahısın; sen, benim canımsın, gönlümsün! Sen bilirsin; bütün
canlar sana teslim olmuslardır!
1302. Asık ol; asık ol da, üzüntüden kurtul!
Mef´ulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ulün
(c. VI,2627)
• Asık ol; asık ol da, üzüntüden kurtul! Sen, padisah oglusun; ne zamana kadar dünyanın esiri olarak kalacaksın
• Bu fani dünyada kimse seni bilmesin, tanımasın!.. Fakat sen, yönü olmayan o alemde essizsin, benzerin yoktur!
• Bu alemde hersey, gelip geçicidir; bu dünya, ölümlü dünyadır! Bu fani dünyada bey degilsen ne çıkar Ölmüyorsun,
yasıyorsun ya; bu sana yetmez mi
• Sen, insan seklinde bir Allah aslanısın! Bu hal, faziletinden, çalısıp çabalamandan, yigitliginden belli!
• Ömür, geldi geçti! Fakat, mademki sen varsın, Allah´ın nuru içindesin; ha er olmus, ha geç!
• Sevgilinin degeri, kadri, sevenin izzeti iledir! Ey çaresiz asık! Bak bakalım; kadrin ne, degerin ne
1303. Ask, bir çesit deliliktir!
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. V, 2470)
• Asıklara canlar feda olsun! Ask, hos bir hevestir! Ey ogul! Aska baglan; geri kalan seyler bostur, hevadır!
• Gökyüzünden ta yeryüzüne kadar atesten bir ask zinciri sarkıtmıslardır! Eger Hakk´ı hakikati seviyorsan, o zincire
sarıl, yukarılara çık!
• Sen; "Ask, nasıl seydir " diye sorma! Ask, bir çesit deliliktir, divaneliktir; insanı, zincire vurdurur! Fakat bu zincir,
ahmak ve akılsızlara vurulan zincıir degildir!
• Ask yoluna düsüp yokluga ulastıktan sonra, sana, nerede ve kim düsman olacak Senin gücün kuvvetin kimde
olabilir Sen, yakıp kavuran tam ve gerçek bir atessin!
1304. Haberin yok mu
Mütefa´îlün, Fe´ülün, Mütefa´îlün, Fe´ulün
(c. VI, 2727)
• Yeni bir haber geldi; galiba senin haberin yok! Bu haberden, hasetçinin içi yandı, bagrı kanadı! Sen, gamsızsın, isin
farkında degilsin!
• Gizli kader yayından gece ve gündüz oklar uçuyor; tatlı canı korumak için siperin yoksa ne yapacaksın
• Senin içinde, sekerlerle dolu bir sehir var; eger dısardan seker yardımı görmüyorsan üzülme!
• Sen, puta tapanlar gibi, maddî güzellere gönül vermissin; sen, Yusuf gibi çok güzel bir varlıksın! Fakat, kendine
bakmıyorsun; dısardaki fani güzellere bakıyorsun!
• Kendi manevî yüzünü aynada görebilsen, Allah hakkı için söylüyorum, kendi sevgilin kendin olursun da, baska sevgili
aramazsın!
• Senin bedenin, gönül kabesine giden bir devedir! Sen, esekliginden ötürü, gönül kabesine gidemedin; yoksa,
binecek esegin olmadıgından degil!
• Sen, eger Kabe´ye gidemedinse, mutluluk seni oraya çeksin götürsün! Ey bos seylerle ugrasan zavallı; kaçma!
Çünkü, Hakk´tan baska kaçacak yerin yok!
1305. Tebrizli Sems hazretleri kaybolunca bu siiri söyledi.
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. VI,2648)
• Ey gönül yari; yazıklar olsun! Birçok dertlerle, hasretlerle bizi bıraktın gittin!
• Biliyorum; bizden ayrılmayı istemedin! Sızlandın, sikayetler ettin; ama, faydası olmadı! Insaf etmeyen, aman
vermeyen hükme, emre uydun, geçtin gittin!
• Her tarafa kostun; yanımızda kalmak için çareler aradın, bahaneler düsündün! Fakat, bir çare bulamadın, çaresiz bir
halde gittin!
• Güllerle dolu olan kucagın, ay gibi nurlu yüzün ne oldu Nasıl oldu da hor ve hakir bir halde bir altına gittin
• Dostların toplantılarından ayrıldın, seninle düsüp kalkanların arasından çıktın da, toprak altına, karıncalarla yılanlar
arasına gittin!
• 0 nükteli sözler, o güzel konusmalar ne oldu 0 ilahî sırlara asina olan akıl ne oldu
• 0 elimizden tutan mübarek eller ne oldu Meram baglarına, o gül bahçelerine giden ayaklar ne oldu
• Nazik idin, latîf idin; insanların gönüllerini kazanmasını, insanları sevmesini bilirdin! Simdi tuttun, insanları
sevmeyen, insanları yiyen toprak içine gittin!
• Ne oldu Nasıl bir fikre kapıldın da uzun, sapa, bozuk bir yola düstün gittin
* Sen, aglaya aglaya o yola düsünce, gökyüzü gözyası döktü; ay da, yüzünü tırmaladı, yırttı!
• Gönlüm, kanlarla doldu; ne bileyim de, ne sorayım Bari, sen söyle; acab; uyanık mı gittin
• Mademki bizi bırakıp gittin, acaba, Hakk asıklarının, ermislerin sohbetini mi seçtin; yoksa, asktan mahrum mu
kaldın
• Inkar ederek mi gittin Sana sordukları sorulara verdigin o güzel, o tatlı cevapların ne oldu Artık sustun,
söylemekten vazgeçtin
• Bu, ne biçim atestir; bu, ne biçim hasrettir Ansızın yola düsen misafir gibi hiç haber vermeden çıktın gittin!
• Nereye gittin ki, izin tozu bile belirmiyor Bu sefer gittigin yol, ne de kanlarla dolu yol ki, kin güderek çektin gittin.
1306. Ask buragı aklımı da, gönlümü de aldı götürdü!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´lün
(c. VI, 3039)
• Manaların ask buragı, aklımı da, gönlümü de aldı götürdü! "Nereye götürdü " diye, sen, bana sor! Aklımı da,
gönlümü de senin bilmedigin o tarafa, ötelere götürdü!
• Ben, öyle bir revaga, öyle bir kemer altına ulastım ki, orada, ne ay gördüm, ne de gök! Öyle bir dünyaya eristim ki,
orada, dünya da dünyalıktan çıkar, dünyalıgını kaybeder!
• Bir an için olsun, müsaade et, eman ver de, aklım basıma gelsin! Gelsin de, canın ne oldugunu anlatayım! Onun
güzelliklerinden bahsedeyim. Sözlerimi yabana atma; kulak ver bana! Senin de canın var; canı anlamaya çalıs!
• Sevgilinin bize lütufları var, keremleri var, ihsanları var, armaganları var! Bunlar, acaip, görülmemis lütuflar,
ihsanlardır! Bunlar, esi benzeri olmayan keremlerdir; duygu yolundan apaçık ısıklar gelmede, gönüller aydınlanmaktadır !
• Süheyl yıldızına benzeyen can, Rükn-i Yemanî tarafından görününce, ay da görünmez olur, günes de, yedi gögün
kutbu da! Canın nuru, onların hepsini alt eder!
• Bir an için, altın kırıntısına benzeyen "din"i al, dilinin altına koy da, senin kendi gönlünde, kendi içinde nasıl çok
kıymetli bir maden bulundugunu gör, anla!
• Sende bulunan bes duygu ısıgını gönül nuru ile aydınlat! Duygulan, bes vakit namaz gibi bil! Senin gönlün ise, yedi
ayetten ibaret olan Fatiha Suresi´ne benzer!
• Her sabah, göklerden bir ses gelir; gönlünden dünya sevgisini atabilirsen, o sesi duyar, hakikat yolunun izini bulur,
yol alır gidersin!
1307. Ey ruh aleminden gelen garip! Bu diyarda ne haldesin
Mütefa´îlün, Fe´ulün, Mütefa´îlün, Fe´ülün
(Tercî´ler, 40)
• Ey ruh aleminden gelen nadir garip! Bu diyarda nasılsın, ne haldesin Ey degerli varlık, ey Hakk devletinin nedimi!
Ezelî mahmurlukla nicesin
• Padisahlar padisahından ayrı düstügün için çok kederlisin; bu ayrılık acılarına nasıl katlanıyorsun, zamanını nasıl
geçiriyorsun Ey mutluluk, ey manevî saadet gülü! Seni hırpalayan, yaralayan dünya dikenleri arasında ne yapıyorsun
• Sen, öyle üstün bir varlıksın ki, dünyaya hayat veren günes bile sana; "Sensiz içime ates düsmüstür, yanıyorum!"
diye seslenmede! Baglar, bahçeler, çiçeklerle dolu çayırlar da herseyi sende bulmakta ve sana; "Ey bahar; nasılsın "
demedeler!
• Bütün canların hayatı sensin. Böyle oldugu halde, neden sekle, maddeye baglanıp kalmıssın Gönüllerin kararı,
huzuru seninle oldugu halde, sen, neden böyle kararsızsın
• Her dügünün, dernegin canı sensin; iki dünyanın da dügünü, dernegi sensin! Böyle oldugu halde, kendin neden
yaslısın, matemler içindesin; aklın sasıp kalıyor!
• Sen, dünyanın Yusufu degil misin Sana bir sorum var: "Sen, kendi isteginle neye kendini kuyuya atıyorsun, neden
kendini zindana sokuyorsun "
• Ey yücelik gögü; neden maviler giyinmissin Ey mana günesi; nurlar saçan bu dönüsünle nicesin
• Baban, iki bugday tanesinin belasından ötürü cennetten çıktı geldi; sen cennet hevesini tasıdıgın halde neden herise
(=helile) yersin
1308. Kulunu geceleyin yürüten Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. V, 2538)
• Gözünün perdesini açarsan, pek sevdigi kulunu geceleyin yürüten Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir! Hz.
Peygamber´e Miraç´ta kendi cemalini gösterirsin; geceleyin kulunu yürüten Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir! 116
116 Burada, 17. Isra Suresi´nin su mealdeki 1. ayetinden iktibas var: "Eksiklikten uzaktır´ 0 Allah ki, geceleyin
kulunu Mescid-i Haram´dan çevresini bereketli kıldıgı Mescid-i Aksa´ya yürüttü!"
• Ask sarabı olur, cosar köpürürsün! Bu yüzden, daha fazla kendinden geçer, aklını kaybedersin! Binlerce aklı da alır
götürürsün! Geceleyin kulunu yürüten Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir!
• Canın basına bir taç geçirirsin, gönlünü alır, Mirac´a çıkarırsın; onu, iki dünyadan da ötelere yükseltirsin! Kulunu,
geceleyin yürüten Allah, bütün noksan sıfatlardan münezzehtir!
• Gönül, Sen´in lutfunla yükselir, uçar; çölleri, ovaları asar ve bütün canlardan ileriye geçer! Derken, ansızın karsısına
Sen çıkarsın! Kulunu, geceleyin yürüten Allah, bütün noksan sıfatlardan münezzehtir!
• Lutfu ile, sevgisi ile yücelttigini, ötelere götürdügünü, mekansızlık bahçesine kondurur, ona ikramlarda bulunursun!
Kulunu, geceleyin yürüten Allah, bütün noksan sıfatlardan münezzehtir!
• Nerede olursak olalım, bizimle beraber oldugun için öyle seviniyorum ki, gönlüm, her an uçmada, her an sabır
elbisesini yırtmadadır! Geceleyin kulunu yürüten Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir!
• Altı cihetten (yönden) de kaçar, o lütuf kapısına sarrılırım! Çünkü Sen, pek gönüller baglayansın, pek güzelsin!
Kulunu, geceleyin yürüten Allah, bütün noksan sıfatlardan münezzehtir!
• 0 büyük ve essiz varlık, canlara can verdi, gönülleri nese ile oynatmaya basladı! Yokluga bile sevda verdi, onu
sevdalı kıldı! Geceleyin kulunu yürüten Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir!
• Ey gönül! Yücelere, ötelere dogru kaç; yani, Salahaddin´e git! Çünkü sen, elsizsin ayaksızsın! Geceleyin kulunu
yürüten Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir!
1309. Ev, dumanlarla dolmustu; bir pencere açtılar da duman çıktı gitti!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fe´ilün
(Tercî´ler, 43)
• Su dumanlarla dolmus evde bir pencere açtılar da, duman çıktı gitti; eve, günesin nuru doldu!
• 0 ev nedir; neyin sembolüdür 0 ev, gönül evidir; içeri dolan duman da, üzüntülerimizi, kederlerimizi
göstermektedir! Aslında, bos düsüncelerimiz, endiselerimiz, bizim manevî zevkimizin, ruhanî nesemizin boynunu
kırmaktadır!
• Ey Hakk yoluna düsen kisi! Aklını basına al, gaflet uykusundan uyan da, düsünceden de kurtul, hayalden de!.. Ya
Rabbi! Su bizim uykuya dalanlarımıza bir davulcu gönder!
• Uykuya dalan kimse, bir hiç için binlerce gam yer, kederlere kapılır! Rüyasında ya kurt görür, ya da yolunu kesen
eskiya!.. Insan, rüyasında yüzbinlerce kılıç, yüzbinlerce mızrak görür; fakat uyanınca, kılıçlar, mızraklar söyle dursun,
bakar ki, bir igne bile yok!..
• Ölüp gidenler (bu dünyaya gözlerini kapayıp da manen öteki alemi görmeye baslayınca) derler ki: "Bos yere ne
olmayacak gamlar yemisiz, üzülüp durmusuz! Ömrümüz, çesitli vesveselerle geçti gitti!
• Bir hayal için dügünler yapmısız, evler kurmusuz; yine hayal için zırhlar giyinmisiz, savasa girmisiz!
• 0 dügün de, o savas da, o yas da hep bos seylermis; bütün bunlar, bu nefsin isleri imis!.. Bugün ne ondan bir oyun
kaldı, ne bundan bir agıt, bir feryad!.."
• Dünya aleminde baslarına gelenlerden ötürü yüzlerine vururlar, yüzlerini yırtarlar, dövünürler dururlar. Fakat, gaflet
uykusu sona erince, görürler ki yüzlerinde bir tırmık beresi bile yok!
• Nerede o bizimle sütle bal gibi kaynasan, nerede o bizimle su ile yag gibi bir türlü uzlasamayan .. Simdi, gerçekler
belirdi; uyku da geçti, hayal de!. Simdi, huzur var, rahat var; emniyet, istirahat var; ne bizlik kaldı, ne benlik!..
• Simdi, ne ihtiyar var, ne genç; ne esir var, ne de eskiya (haydutlar); ne yumusak var, ne sert kaldı!.. Artık ne mum
var, ne demir!..
• Bir renklilik, bir sıfata bürünmüs birlik (vahdet) var; bedenden uçup gitmis bedenden kurtulmus bir can var!..
1310. Bu tecellilere, bu rabbanî cilvelere karsı ne yapılır
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fa´lün
(c. VI,2883)
• Ne de hırsın var! Beni yemeksiz, uykusuz bırakırsın; istediklerimi vermezsin! Benden yüz çevirirsin ki, mihraba
yöneleyim de, el açıp Sana yalvarayım!
• Bazan, suyu, agzımda zehirden de acı bir hale getirirsin! Korkunç hadiseleri karsıma çıkarır, ödümü koparırsın!
Bazan da, derdinle beni eritir, su edersin!..
• Benim hacca gitmemi istersin; o takdirle beni, çöllere sürersin! Sonra, önüme eskiyaları düsürür, yolumu keser,
devemi de, varımı yogumu da Araplara pay edersin!..
• Bazan kuraklık verir, meyvelerimi, ekinlerimi kurutursun; bazan da, yagmur yagdırır, hepsini de sellere verir, siler
süpürürsün!..
• Edepli, terbiyeli bir hal takınsam, "Yürü; sen, rind degilsin, mest degilsin! Edepli olmak, sana benlik vermis!" dersin!
Nefse uyup edepsizlik etsem, bu defa da bana, tutarsın, edep ve terbiyeye ait hikayeler anlatmaya koyulursun!..
• Uzlet düsünsem, inzivaya çekilsem; "Rahibe benzedin; Müslümanlık´ta rahiplik yoktur!" dersin! Insanlarla ülfet
etsem, sohbet etmeye koyulsam, dilimin sürçmesi ile beni, dostlara düsman edersin!..
• Tevekkül yoluna düssem, yalnız Sana güvensem, sebeplere sırt çevirsem;
"Sebeplere tutunmak yolumuzdur!" dersin! Sebeplere yapıssam, sebepleri elimden kaçırmaya baslar; "Onlarda is yok!"
demeye kalkarsın!
• Hikmetinden sual olunmaz: Herseyi yok edersin; sonra tutar, yok ettiklerinin yüzlerce fazlasını verirsin! Kıs
mevsimlerini yollar, ardından ilkbaharları getirirsin, yeryüzünü yesertir, kurumus topraklara can verirsin!
1311. Askın verdiği rahatlıkların, ask gibi, sonu yoktur!
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. V, 2468)
• Gönül ehlinden (asıklardan), canın ölümsüzlügünden baska bir rivayet gelmemistir! Askın verdiği rahatlıkların da,
ask gibi, sonu yoktur!
• Bu topluluk ne kadar hostur! Hepsinden de sükürler duydum! Sen, kendine gel de, asktan sikayet edenin sikayetine
kulak asma!
• Her seher vaktinde, baska bir tatlılık, baska bir güzellik vardır; her tarafta bir baska terütazelik vardır! Sanki hersey,
yeniden yasamaya baslamıstır! Her adımda bir sasılacak sey, her nefeste bir baska lütuf, bir baska kerem hissedilir!
• Canın güzelligi haddi asınca, Hakk´tan ona yardım üstüne yardım gelir! Fakat, hasedin kötü gözü kurumaz ki!..
• Gökyüzü, her zaman askı arayıp durdugu için, sırtı, asıkların sırtı gibi bükülmüstür! Çünkü, onun güzelligi, essiz ve
ömeksiz bir güzelliktir!
• Seher vakitleri günesin mızrak çekmesi, sabahın bayrak açması, askın yüzünün parıltısıdır!
• Ask yol gösterince, can rahata kavusur; basını gökyüzünden çıkarır da; "Ne güzel memleket!" der!
• Allah, askına; "Senin güzelligin olmasaydı, ben, varlık aynasına itibar eder miydim " diye buyurdu!
• Ne zamana kadar anlatıp duracaksın Canın hakkı için, daha fazla söyleme! Gönül, senin dilinden dertlere düsüyor,
tasalara batıyor!
• Halvete girenler, yalnızlıgı arayan kisiler kaçmıslar, sesin azıgını dökmüsler! Çünkü susmak, sarhos olanlara güçtür,
kuvvettir!
• Bülbüllerin ötmesi, asıklara ilaçtır, devadır! Ama, sen sus da, ask, sana daha baska bir güç, daha baska bir kuvvet
versin!
1312. Gamının dikenine katlanmadıkça, gülistandan gül toplayamazsın!
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. V, 2455)
• Güzellerin yanından geçtigin zaman, güzellerin gönüllerinden baska bir sey alıp gidemezsin! Ey gönül! 0 sevgiliden
kendini çekme; ne yapsan, canını ondan kurtaramazsın!
• Kapısının topragı olmadıkça, razı olup kapı açmaz! Gamının dikenine katlanmadıkça, gülistandan gül toplayamazsın!
• Dagı bir hayli kazmadıkça, eline bir la´l geçmez; denize dalmadıkça, inci ve mercan elde edemezsin!
• Sen alçak gönüllü olmadıkça, felek, sana bas egmez; nakdinin degeri dogru olmadıkça, kimse senin nakdini almaz!
• Allah´ın mesti olmadıkça, gam, keder, sıkıntı senden ayrılmaz; kurt kılıgına girmedikçe, Ken´an Yusufu´nu
kapamazsın!
• Teni çesitli nimetlerle beslemek, insana hamlık verir! Halbuki, mihnet ve mesakkat, onu yola getirir! Din mihnetini
çekmedikçe, iman devletini elde edemezsin!
• Ey dudagım; gönlüm açılıncaya kadar hiçbir sey söyleme! Çünkü sen, bir tas yürekli ile düsüp kalktıkça, Bedahsan
la´lini bulamazsın!
1313. Gel; gel ki, sen, bizim gibi bir dost bulamazsın!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´lün
(c. VI, 3055)
• Gel; gel ki, sen, benim gibi bir dost bulamazsın! Iki dünyada da bizim gibi gönüller asıgı bir dost bulamazsın!
• Sen, kupkuru çorak bir vadi gibisin; bizse, sevgi yagmuruyuz! Sen yıkılmıs, harab olmus bir sehirsin; biz ise, yıkık
yerleri tamir eden, yeni binalar yapan mimarız!
• Uykuya yatınca, rüyada binlerce sekil görürsün; gezer tozar, insanlar arasına karısırsın! Uyanınca, o insanlardan hiç
birinin mevcut olmadıgını anlarsın!
• Aklını basına al da, seni yaratanın sifa yurduna gel; bütün hastalara sifa bagıslayan o büyük hekimden hiç bir hasta
çekinip kaçamaz!
• 0 essiz padisah olmasa, dünya, bassız bir bedene döner! Sen, benzeri olmayan o basın etrafina sarık gibi sarıl da,
ondan asla ayrılma!
• Yüzün kara degilse, yani, yüzünde günahlardan arta kalan lekeler yoksa, aynayı elden bırakma! Çünkü can, senin
aynandır; balçıktan yaratılmıs bedeninse, o aynanın pasıdır, lekesidir!
• Gel de, beni zaman zaman hatırla, beni aklına fıkrine getir! Çünkü, o aklı, o düsünceyi sana ben verdim! Eger la´l
satın almak istiyorsan, benim madenimden al!
• Eger yürüyüp gideceksen, sana ayak lütfeden, yürüme gücü veren o büyük varlıga dogru git; iki gözünü aç da, sana
görüs verenin, güzel eserlerle dünyayı süsleyenin yarattıklarında, onu görmeye çalıs!
• Cosan, dalgalanan, köpürüp duran denizi hayranlıkla seyrediyor, neseleniyor, el çırpıyorsun! Seni neselendiren
köpükler, onun denizinin köpükleridir! Bu yüzden, onun nesesine ne gam gelir, ne keder!
• Onun sözlerini bas kulagı olmaksızın duy; ona, dilsiz dudaksız hitap et; söz söyle! Çünkü, dille söylenen sözlerin
bazan hos. olmayan yalan sözler, bazan da gönül kıran acı sözler olmamasına imkan yok!
1314. Benim coskunlugumu, benim duyduklarımı Allah bütün aleme dagıtsa, herkese pay etse, o zaman dünyada akıllı
tek bir insan bulamazsın!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fe´ilün
(c. V, 2537)
• Ben, dün kendimde degildim; adeta hasta idim! Sevgili hakkında bazı sözler söyledim! Dostlugumuz hakkı için,
yaptıgımız sohbet hakkı için söyledigim sözleri sevgiliye duyurmayın!
• Allah korusun, o ay yüzlü sevgili söylediklerimi ansızın duyarsa, isitirse, gece karanlıgında bana ne yapar, ne eder;
artık kendisi bilir!
• Aklı basında olmazsa, sevda masalı perisan olur, dagılır gider! Akıl, bazan alta düser, bazan üste çıkar; bazan nefisle
savasa girer, bazan aglar inler!
• Bendeki coskunlugu, benim sevdamı Allah bütün aleme dagıtsa, herkese pay etse, o zaman dünyada akıllı tek bir
insan göremezsin; herkes deli divane olur, herkes aklından olur!
• Ey akıl; durmadan basıma vesveseleri döküyorsun! Ey bulut; sen de, aralık vermeden üstüme acılar, kederler sarabı
mı yagdırıyorsun
• Ey müslümanlar, ey müslümanlar! Gönlünüze sahip çıkın, gönlünüzü kederden, vesveseden koruyun! Bana ne yakın
olun, ne de, acılar çektigim için bana acıyın, ne de beni teselli edin!
1315. Bizim sevdamız, bir baska sevdadır!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´îlün
(c. VI,2784)
• Bütün dünyayı arayıp tarasan, sevdasız bir bas bulamazsın! Fakat bu bizim sevdamız, baska türlü bir sevdadır! Bu
sevda, dünyada görülmemistir; bunun esi benzeri yoktur!
• Bu öyle bir sevda ki, bütün sevdalar, bu sevdanın hasretini çekerler! Çünkü, bunun insanı yüceltecek, mana alemine
götürecek yüzlerce kolu kanadı vardır! Halbuki, öteki sevdaların bir tek kanadı bile yoktur!
• Öteki alemin bagına bahçesine karsı su dünya bahçesinin güzelligi, hamamlardaki nakıslara benzer! Su fani dünyanın
meyvelerinin de ebedîligi yok; dallar da, her zaman taze, her zaman yas degil!
1316. Benim mezhebimde, kendinde olustan daha beter bir cinayet yoktur!
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. V, 2476)
• Horoz öttü! Haydi! Gafletten uyan, kendine gel; seher vaktinin gönlü uyanık kisilere sundugu mana sarabını içme
zamanı geldi! Feyzini uzunca anlatamıyorum; akıllı ve anlayıslı kisiye, bir isaret yeter!
• Zaten, sen de uyanık bir kisisin, akıllısın. temiz gönüllüsün! Mana sarabını getir de, gönlümü al! Böylece, seninle bir
alıs veris yapalım!
• Ney´i eline al, üfür! Zaten, mübarek seher vakti bizim gafletimiz için aglamakta, feryad etmektedir! Çeng de,
ayrılıktan sikayet edip durmaktadır!
• Altın renkli saraptan bize bir kadeh sun da, bizi bizden al! Bizim mezhebimizde kendini begenmekten, kendinden
yana çıkmaktan daha beter bir cinayet yoktur!117
117 Bu beyit, Sirazlı Hafız merhumun su beytini hatırlattı:
"Kimsenin gönlünü kırma da, ne yaparsan yap! Bizim seriatimizde bundan baska günah voktur!"
• Nefis, hırslı ve huyludur; nekestir, dünya malına asıktır; dedikodudan hoslanır! Bu kötü huyları yüzünden, sendeki
gizli rahmet hazinesinden habersizdir!
• Ey gönül! Kendine gel; "Zahmet çekmeye gücüm kuvvetim yok!" deme! Kendi saçma görüslerinden vazgeç; sen,
güçsüz degilsin!
• Herkesin zahmetini bol bol çekiyorsun da, sende bulunan gizli hazineyi aramak zahmetine katlanmıyorsun! Bu;
tembelliktir, hasisliktir, asagılıklıktır!
• Gönlünde ne varsa, o, senin sözünde, feryadında gizlenmistir! Onlar; sözünle, feryadınla meydana çıkarlar ve
derlenir toplanır, kıyameti koparırlar!
• Müridin canı da, gönlü de, benlik ve bizlik sehvetinden, ancak senin tertemiz denizinden baska bir seyle
temizlenmez.
• Günah islemekten çekinenler, temiz gönüllü kisiler, sabah aksam çölde yol alırlar, Kabe´ye gitmek isterler! Halbuki
Kabe, onları ziyaret etmek için onlara dogru gelir, onları karsılar!
• Ruh, ona secdeye kapanır, onun varlıgına sükürler eder! Allahım! Ruh, Sana ibadette bas olmustur, yücelmistir!
• Günes gibi gülüsündeki lutfa, kereme, zerre zerre her sey, bir baska çesit sehadette, tanıklıkta bulunur!
• Herkes, her sey, Sen´i arıyor; Sen´in mahallende itikafa girmis, Sen´in kereminin, lütfunun kabesine yüzlerini
dönmüsler, ibadet ediyorlar!
• Bazan çeng gibi, kapının önünde Sana rüku etmekte, bazan ney gibi, Senin nefesinin ümidi ile kamet getirmektedir!
• Yeter ey akıl! Artık, bu hüzünlü feryadı bırak; acıklı hikayeyi söyleme! Cesur olan her gönül,´konusarak degil,
susarak hakikatin kokusunu alır!
1317. Hem bedene can verirsin, hem de bedenden gizlenirsin!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. VI, 2795)
• Ey yüzlerce gül bahçesinin canı! Yasemene kendini göstermedin, ondan gizlendin fakat, ey benim canımın canının
canı olan sevgili; sen, nasıl oldu da, benden gizlendin
• Gökler, seninle aydınlandıgı, seninle nurlandıgı halde sen, niçin kendini gizlersin, göstermezsin Su bedeni
canlandıran, yasatan sensin! Peki, ne diye can verdigin bedenden de gizlenirsin
• Hakk´ın gayretinin kemalinden ve kendi güzelliginin üstünlügünden ötürü mü, kendi güzelligini kendinden mi
kıskanıyorsun Ey padisahlar padisahı: böylece, erkeklerden de, kadınlardan da gizleniyorsun!
• Ey kendinden geçen, kendinden bile gizlenen essiz, benzeri olmayan ay´ Bizden de gizlensen, iki dünyadan da
gizlensen sasılmaz!
• Ey canlara, gönüllere apaçık görünen aziz varlık! Öyle bir gizlendin, su fani gözlerimize öyle bir görünmez hale geldin
ki, bu asırı gizlenisle sen gizlilikten bile gizli kaldın!
• Ey Tebrizli Sems! Sen, Hz. Yusuf gibi, bir kuyuya düsmüs, kendini gizlemissin! Ey ab-ı hayat, ey bizi ölümsüzlüge
kavusturacak bengisu! Seni elde etmek için kuyuya sarkıtacagımız ipten bile gizlendin; seni nasıl bulabilecegiz
1318. Bir sırları söylemeye imkan yok; bütün zerreleri açsan, her birini bir agız yapsan, yine bu sırlar anlatılamaz!
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. V, 2465)
• Sen; benim sırrımı, gizlediklerimi herkese söylemeye, nisanı izi belli olmayan o padisahı göstermeye, izini belirtmeye
geldin!
• Dün aksam, sarhos hayalin bana geldi; elinde bir sarap kadehi vardı! "Ben, içki içmem!" dedim; "Içmemezlik yapma,
ziyan edersin!" dedi!
• "Eger içersem, aklım basımdan gider, utanma nedir bilmem! 0 zaman elimi saçlarının üstüne korsam, sen, hemen
benden kaçar gidersin!" diye korkuyorum!"
• Nazlanmamı gördü de, bana; "Sen, bir acayip adamsın!" dedi. "Can, sana yüzünü dönüyor, iltifat ediyor, sen, ondan
yüzünü çeviriyorsun!
• Herkese karsı dalavere yapıyorsun, düzenler kuruyorsun ama, benim gibi birisine de mi dalavere .. Ben ki, sana
dostum, sana çok yakınım; benden de mi sır saklıyorsun
• Yeryüzünün gönlünün hazinesiyim; ne diye basını yere koyuyorsun, secde ediyorsun Gökyüzünün de kıblesi benim;
ne diye yüzünü göge tutuyor, ondan birsey diliyorsun
• Sana görüs nurunu veren padisaha dogru bak! Eger inadından ötürü ondan bas çekersen, ecel gününde halin nice
olur
• Egri otur fakat, dogru söyle; insana, dogru söz yarasır! Senin canın da, ruhun da benim! Halbuki sen, beni bırakıp
baska tarafa gidiyorsun!"
• Yeter; bu söz anlatılamaz, agıza gelmez! Hatta, bütün zerreleri açsan, herbirini bir agız haline getirsen, yine
anlatılamaz!
1319. Gönlüme, görülmemis, acayip bir ates düsürdün.
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. V, 2488)
• Ey güzel varlık! Gönlüme, canıma görülmemis, acayip bir ates düsürdün! Düsürdügün ates, gönlümde yerlesti kaldı!
Sen, ne diye yolculuga çıktın
• Atesin gönlüme yerlesti kaldı, gönlüme dost oldu! Gönlüme attıgın atese de ki: "Gönül senden sikayetçi degil; sana,
ab-ı hayat gibi ´Hos geldin!´ diyor!"
• Senin hayalinin lezzeti, gönlümü yaktı yandırdı! Güzelim; sanki senin gamın tatlılastı, seker oldu da, gönlüm, bir
kagıt gibi ona sarıldı!
• Mum, atesinle yandıgı için sızlanmadı, sabretti de, her tarafı nur kesildi! Nur, herseyden iyidir; hele ölümsüz, sonsuz
olursa!..
• Nur, bir an bas kaldırdı mı, ruhu isteyen, tek basına kalır! Allah´ın lütfu, ihsanı olmadıkça, benim ay yüzlüm de
görünmez olur!
• Fakat, yine bir ihsana ugrar, Allah´ın yardımından yine bir lütuf gelir de, sonsuz birlik imam olur, kendisine uyulur!
• Allah, kahır kaplanını baglar, sevgi kapısını açar ve sehrin üstüne bir kubbe kurar da, bütün sehir kötülüklerden
kurtulur!
1320. Ay gibi bir güzellik definesi
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. V, 2492)
• Iki dünyada da gönlünü nefsanî arzulardan temizlemis her insan, "Elest" sesine karsı, "Bela" (evet) demenin yokluk
oldugunu görmüs ve anlamıstır!
• Topraktan yaratılmıs olan su dünyayı küçük bir tepe say; yokluk, onun altında gömülü bir hazine! Tepenin üstünde
oynayıp eglenmek, ancak çocukların zevkidir, nesesidir!
• Kimin gözü baglanırsa, onun hırs parıltısı azalır! Gizli hazineden haberi olmayanın ise, hantallıgı ve tembelligi artar!
• Ay gibi bir güzellik hazinesini can gördü de; "Aman ne kadar da güzel göz degmesin!" dedi. Binlerce padisah, onun
yoluna düsmüs, onu arıyor! Ah ne de büyük, ne de elde edilmesi gereken yüce bir sey!
• Onun güzelligini överdim, dudaklarından bahsederdim; canın yüzünü açardım, onu anlatmaya çalısırdım! Fakat, onu
anlatacak, ona ulasacak kisi nerede
• Iki köyde, yani iki dünyada, ona layık kimse yoktur! Ama, varsın olmasın; sen, onun yoluna canını da at, kendin de
atıl! Bas çekme; basını yere koy!
• Ey tanınmıs Tebriz! Semseddin´in kapısında kemer kusan; yani, ona hizmete hazırlan! Çünkü, basın, bir mübarek
kisinin ayagına kapanması pek kutlu, serefli bir seydir!
1321. Nerdesiniz, ey gök kapılarını açmasını bilenler
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. VI,2707)
• Ey ask kerbelası çölünün belasını candan arayanlar, ey Allah yolunda sehit olan aziz varlıklar; neredesiniz
• Ey tez canlı asıklar, ey havadaki kuslardan daha hızlı uçanlar; neredesiniz
• Ey gökyüzünun padisahları, ey gök kapılarını açmasını bilenler; neredesiniz Geliniz; bize, gökyüzünün kapılarını
açınız, bizi ötelere gönderiniz!
• Ey benlik zindanının kapısını kıranlar, ey nefsin esaretine düsmüs rahmanî duyguları uyandıranlar, hapisten
kurtaranlar; neredesiniz
• Ey gizli hazinenin, gönül hazinesinin kapısını açanlar, ey mana yoksullarının varı yogu olanlar; neredesiniz
• Ey "Nerdesiniz, nerdesiniz .." diye sorduklarım, aradıklarım! Siz, öyle bir denizdesiniz ki, su alem, o denizin
köpükleridir! Zaten, sizin, çok önceden o denizle asinalıgınız vardı; siz, o denizde yüzmeyi çok önceden bilirdiniz!
• Su içinde yasadıgımız dünyada görülen sekiller, suretler o vahdet denizinin köpükleridir! Eger senin askın ve aklın
varsa, eger sen temiz kisilerdensen, su köpüklerle ugrasma, onlarla mesgul olma, onları geç!
• Eger sen bizden isen, eger sen de Hakk´ı arıyorsan, sekli sureti bırak da gönüle dogru yürü, gönüle gel!..
• Ey Tebrizli Sems! Dogudan dog; çık, görün! Çünkü, her ısıgın aslının aslının aslı sensin!
1322. Bütün bu sesler, kıyısı olmayan denizdendir!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ülün
(c. VI,2693)
• Bedenin burada ama, gönlün, mana bahçelerinde dolasıyor! Sen avlanmayı düsündükçe, seni avlarlar!
• Bedenin ile, kamıs gibi belini baglamıs, dügümler atmıssın, buraya baglanmıssın, buradasın! Fakat, iç yüzün
kararsız, rüzgar gibi dolasıyor!
• Bedenin, denize dalmak için soyunan dalgıcın elbisesi gibi kıyıda kumlar üstünde; gönlün ise, balık gibi denize
dalmıs, yüzüp durmada!
• Bu denizde asil ruhlu, iyi huylu damarlar da vardır, kapkara, kötü ruhlu damarlar da bulunmaktadır. Çünkü bu alem,
zıtlar alemidir!
• Gönül temizligi, asil ruhluluk, faziletli olus, o temiz damarlar yüzündendir! Kanadını açıp uçmaya baslayınca, o
damarların izini bulursun!
• Sen, kan gibi o damarlardan gizlisin; bir parmagını bassan, yani kendi içine inip kendi kusurunu görsen, kendinden
utanırsın!
• Güzel telli çengin sesi de, o damarlar yüzündendir; bu aglayıs, o aglayıstaki güzelligin durusudur! Yani, çengin de
insan gibi bir dıs yüzü, tellerinin sesi var, bir de iç yüzünün, gönlünün sesi var!
• Bütün bu sesler, bu nagmeler, kıyısı bulunmayan denizdendir! Deniz kıyısızdır fakat, cosar, dalgalanır, köpürür!
1323. Sen, nereden geldigini biliyor musun
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. VI, 2927)
• Nereden gelmissin, biliyor musun Sen, Hakk´ın hareminden gelmissin;
• 0 ruhanî alem, o güzellikler hiç hatırına gelmiyor mu
• Onları unuttun da, bu dünyada saskına döndün, böyle sasırıp kaldın!
• Senin basın dönüp durmada! Bir avuç toprak karsılıgında canını veriyorsun; bu ne ucuz alıs veris
• 0 topragı geri ver; kendi degerini bil! Sen, köle degilsin; sen padisahsın, sultansın haberin yok!
• Gökyüzünden nice güzel yüzlüler, senin için gizlice yeryüzüne inmisler!
1324. Dünya, güzellerin ateslerinden yandı!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. VI,2690)
• Ask bana geldi de; "Benim yolumda can verir misin " diye sordu! Arkasından; "Neden hemen; ´Evet, evet; can
veririm!´ demiyorsun " dedi!
• Dünya, güzellerin ateslerinden yandı yakıldı! Askın güzelligi, askın yüzü hertarafı sardı!
• Can, askın yüzünü görünce; "Ben elden çıktım; öyle oldugu halde, bana yine de el vermiyorsun!" dedi!
• Ben, askı, bir nur burcu olarak gördüm! Fakat, o nur burcunun içinde ne yakıcı ates var; ah bir bilsen!
• Canlar, askın yüzüne karsı birer hayaldir! Üstünde yasadıgımız su kocaman dünya, onun atının ayagında bir toz
zerresidir!
• Onun atının nalından yükselen tozdan ovalarda, tarlalarda güzeller, güzel yüzlüler bitmekte, boy atmaktalar!
• Benden, baska bir seycikler sormayınız; ben, yalnız sunu biliyorum: "Ask yolunda yüzlerce kisi bir pula satılmaz!"
1325. Benimle beraber oldugun halde neden gizleniyorsun
Mütefa´îlün, Fe´ülün, Mütefa´îlün, Fe´ulün
(Dîvan-ı Kebîr, Külliyat-ı Sems-i Tebrîzî, 3238)
• Allahım! Beni, ezelde yarattıgın zaman askım kemal derecesinde idi! 0 zamanlar ne yer vardı, ne dünya vardı, ne
günes mevcuttu, ne de ay mevcuttu! Sen, benim duamı, yalvarıslarımı isittigin zaman;
• Ne bir insan bası vardı, ne de onun külahı vardı. Beni kendi askın için seçtigin zamanlar, hiç bir sey mevcut degildi!
• Ben, ezelde, en eski zamanlarda Sen´inle beraber idim, Sen´in nedimin, dostun idim! Böylece, mademki ben Sen´inle
beraber oldum, Sen de benimle oldun! Su halde, niçin görünmüyorsun.
• Gören göz de Sen´sin, söyleyen, isiten de Sen´sin; gözümüze perdeler çeken, hakikati bize göstermeyen de Sen´sin,
perdeleri yırtan da Sen´sin!
1326. Ey gönül; oruçlu iken Allah´a misafirsin!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe-ülün
(c. VI,2672)
• Ey gönül! Oruçlu iken Allah´a misafirsin; sana gökyüzü sofrası yakısır!
• Sen, bu mübarek ayda cehennemin kapısını kapadın! Böylece sen, cennetten binlerce kapı açarsın! 118
118 Bu beyit, Fuzülî´nin su beytini hatırlattı:
"Ramazan ayı gele, açıla cennet kapısı
Ne reva kim kala meyhane kapısı baglı"
• Topraktan, atesten, sudan, rüzgardan dikilmis olan beden hırkasını çıkar, at!
• Can, askın kapısına geldi de; "Beni affet; sen, özürlerin canısın!" diye yalvardı!
• "Ey ask!" diye sızlandı. "Bu ayda özrümüzü kabul et; hata ettik!"
• Ask da, gülerek cana dedi ki: "Senin elini tuttum! Biliyorum ki sen, elsizsin, ayaksızsın!
• Hekimim; ben, sana perhize girmeni emrettim! Çünkü sen, bu korkunun ve ümidin hastasısın!
• Perhize gir de, sana bir serbet yapıp sunayım; onu içince sen, hiç kendine gelmeyesin!"
• Sustum; artık bunu ask anlatsın! Çünkü, onun gözü, canlara can katar!
1327. Su dünya üstünde hayat, aslında, bir ölümdür!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´îlün
(c. VII, 3172)
• Ey bu dar ten kafesinde uçan kus! Sen, varını yogunu aldın, göklerin üstüne yücelttin!
• Bundan sonra yepyeni, taze bir zindelik, bir dinçlik gör! Ne zamana kadar bu yeryüzündeki serseri zindeligi, dagınık,
zevksiz hayatı sürdüreceksin
• Su dünya yüzündeki hayat, aslında, bir ölümden ibarettir! Bizi korkutan ölüm de, hakikatte, hayattır! Bunu ters
düsünmek, yani, ölümü, bir baska aleme dogmak degil de yok olup gitmek gibi sanmak imansızlıktır!
• Eger Hakk ten hanesini yıkarsa, sakın inleme, sikayet etme! Sunu iyi bil ki, aslında sen, ten zindanında mahbussun;
ölüm gelip de orası yıkılınca kurtulacaksın!
1328. Sen, hile ile gönül sekline girmissin!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´lün
(c. V, 3071)
• Ey gönül! Sen, bulusma devlet kususun; kimin basına konarsan, o, gerçek sevgiliye kavusur! Böyle olunca, neden
uçmuyorsun, ne diye insanları mutluluga götürmüyorsun Seni kimse tanımaz; sen ne insansın, ne de peri!
• Sen, çok güzel bir sevgilisin; gönül degilsin! Fakat sen, binlerce insanın gönlünü elde edesin, onları ask yoluna
düsüresin diye, hile ile, düzen ile "gönül" sekline girmissin!
• Sen, bir an vefalı ol, topraga karıs, onunla arkadas ol, ayaklar altında ezil; sonra kal, bir an da göklere yüksel,
arsın da, fersin de, iki dünyanın da hududunu as, ötelere git!
• Ruh, neden seni bulamaz Sen, onun kolusun, kanadısın! Göz, neden seni göremez Sen, gözün de, görüsün de
aslısın, temelisin! 119
119 Bu beyit, Namık Kemal merhumun su beytini hatırlatıyor:
"Münferid vasıta-i ru´yet iken
Göremez kendini dîde bile"
Yani; yalnız görme vasıtası oldugu halde göz, kendisini göremiyor!
• Tövbenin haddine mi düsmüs ki sana tövbe etsin Haber kim oluyor ki, seninle bulundugu halde baska bir seyden
haberi olsun
• Bütün bilgiler, akıllar, gökteki yıldızlar gibidir; sen ise, onların perdelerini yırtan bir dünya günesisin!
• Su dünya, sanki kardır, buzdur; sense Temmuz ayısın! Senin etkin baslayınca ondan eser bile kalmaz; erir gider!
• Zavallı ben kim oluyorum; bana söyle ! Kimim ben ki, seninle beraber olayım da, yine varlıgıma sahip bulunayım!
Sen, bana dogru bir baktın mı, ben de yok olur giderim, benim gibi yüzlercesi de!..
1329. Sen saraptan, ben de onun kokusundan mest oldum!
Müstefilün, Fe´ulün, Müstefilün, Fe´ulun
(c. VI,2947)
• Ya ben tuhaflastım, ya sen tuhaflastın; birçok kadeh içtin de, bana bir kadeh bile vermedin!
• Sen saraptan, ben de onun kokusundan mest oldum! Büyük bir padisahın meclisinde sarap kokusu ile mest olmak,
kendinden geçmek de az bir lütuf degildir!
• Birçok asıkları öldürdün ama, sen, yine de suçsuzsun! Çünkü, onları eziyet vererek, gamlara, kederlere düsürerek
öldürmedin; zevkle, nese ile öldürdün!
• Dünya, seninle karanlıklardan çıkar, aydınlanır; insan seninle muradına erer, istedigini bulur! Durum böyle iken,
neden gittin de sen muratsızlık köyünde ev tuttun, oraya yerlestin
• Neden böyle yaptıgını anlıyorum: Zira, aydın ısık, gece karanlıgında daha iyi belli olur! Dünyada dert olmasaydı
derman da bulunmazdı; derman, derde gelir, dertliye gelir! Zaten isin ustalıgı da buradadır; her seyi zıddı ile belirtiyorsun!
• Senin gamından baska bir sey içmeyeyim; ne Amîd´in nüktesini, ne de Imad´ın sözünü duymayayım! Bir söy
söylemeyeyim diye agızımı tuttun, kulagımı tıkadın! 120
120 Amîd (Mansur oglu Amîd): Iran Selçukluları hükümdarı Turgut Bey´in veziri. Çok güzel konusan bir kimse
oldugu için, sözleri darb-ı mesel haline gelmistir. Ne yazık ki bu büyük insan, bu büyük edip ve hatip, siyasete kurban
gitmis, 1064 tarihinde idam edilmistir. Imad´a gelince; 949 senesinde Siraz´da vefat eden Al-i Büveyh Devleti´nin
kurucusunun adı. Bu da edip bir kisi imis.
• Tebrizli Semseddin´e, hakikatle mest olmus, kendinden geçmis olanların selamlarını götür, önünde yere kapan da
de ki; "Ey ruhum, canım efendim! Kaçtın, halvete mi çekildin "
1330. Bu dünyada hayat, bir zehir gibidir; sen de, o zehri etkisiz bırakan bir panzehirsin!
Mef´ülü, Mefa´ilün, Fe´ülün
(c. VI, 2734)
• Sevgilim! Sensiz yasamak, benim için haramdır; sen olmayınca, bu dünyada nasıl yasanılır, nasıl hayat sürülür 121
121 Mevlana´mızın bu lirik beyitleri, eski sairlerimizden Nesatî ve Faruk Nafîz merhumların su mısralarını hatırlattı:
"Baga sensiz bakamam, çesmime ates görünür
Gül-i handanı degil, serv-i hıramanı bile"
Faruk Nafîz de sunları söylemis:
"Bir goncasın ki ıtrını senden alır bahar
Sensiz kalınca yapma çiçekten ne farkı var
Mevsim seninle kol kola gelmezse gelmesin!"
• Senin bulunmadıgın yerde hayat sürmek, senin güzel yüzünü görmeden yasamak, yasayıs zannedilen, yasayıs adı
verilen bir ölümdür!
• Dünya acılarla, kederlerle, ızdıraplarla dolu; adeta zehir gibidir... Sen ise, bu zehri etkisiz bırakan bir panzehirsin!
Dünya bir tuzaktır, sen de o tuzagın yemisin; senin yüzünden biz, dünya tuzagına düsmüsüz, yasıyoruz!
• Sen bir incisin; bu cihan da, sanki inci kabı, hokkadır! Yasayıs bir kadehtir; sen de o kadehte bulunan bir sarap!..
• Senin sevgi suyun olmasa, gül bahçesi çoraklasır, dikenlerle dolu bir çöl olur! Senin cosup kaynaman, heyecanın
olmasa, hayatın hiç bir tadı kalmaz; ham, çig bir meyve gibi olur!
• Kusursuz olan, her bakımdan tam olan güzelligin olmazsa, yasayısın tadı, zevki tam olmaz, tam yasayıs sayılmaz;
hayat, zevksiz ve manasız bir sey olur!
• Sen olmadıktan sonra kabul edilen dualar, ulasılan muratlar, dilekler ne ise yarar Bu hal; duaların kabul
edilmemesi, muratların, dileklerin olmaması ve bizim yasayıs muradına ulasmamamız olur.
1331. Güzellerin gözlerine mahmurluk, büyücülük, gönül alıcılık vermissin!
Mef´ülü, Mefa´ilün, Fe´ulün
(c. VI,2733)
• Ey vuslatı ab-ı hayat olan sevgili; dünya isteklerinden kurtulusumuzun çaresini ancak sen bilirsin!
• Sen, gözden kaybolma; çünkü sen, göz nurusun! Gönülden de ayrılma; sen, cansın! Ben, sensiz yasayamam!
• Gözümden kayboldugun zaman canım, gizli gizli aglamaya baslar!
• Ben kim oluyorum ki vuslatı, sana kavusmayı arayayım; sen lütfediyorsun, güzelliginle, beni kendine dogru
çekiyorsun!
• Birisi bana; "Asıklık nedir " diye sordu. Ona dedim ki: "Sen, bu manaları bana sorma!
• Asıklıgın ne oldugunu, benim gibi olursan görürsün, anlarsın! Seni çagırdıkları zaman, sen de onları çagırırsın! 122
Yani, sevilirsen, sen de seversin!
122 Hz. Mevlana, MesnevTnin ikinci cildinin önsözünde de söyle buyurmustur:
"Birisi; ´Asıklık nedir ´ diye sordu. Ona dedim ki: ´Benim gibi olursan bilirsin, anlarsın
• Sevgilim! Sen, güzelliginin baharı hevesine kapıldıgın, yani gençlik çagında güzelliginin gururunu yasarken ben,
ömrümün son baharında, her nefesimde son bahar rüzgarı estirmedeyim.
• Sevgilim; sen, güzelligin ile bagı bahçeyi sonbaharın soguk rüzgarlarından, cevrinden, cefasından kurtamadasın!
• Allahım! Sen, küçük bir et parçasına söylemek ve dinletmekte, tercümanlık vazifesi vermissin!
• Peygamberlerin dillerine kadîm olan, evveline evvel olmayan o tek varlıgın sırlarını vermissin, onları söyletiyorsun!
Yani, vahiy yolu ile peygamberlerin dilleri ile konusuyor, onları hidayete erdiriyorsun! 123
123 Bir Mesnevî beytinde Hz. Mevlana söyle buyurmustur:
"Gerçi Kur´an Peygamber´in dudagı ile söylenmistir; bu yüzden kim ki; ´Kur´an´ı Hakk soylemedi!´ derse, o, kafir olur!"
• Velilerin ruhlarına, ölümde ölümsüzlük yasayısını lütfetmissin! 124
124 Hallac-ı Mansur hazretleri; "Muhakkak ki benim ölümümde hayat vardır!" demisti.
• Iyi düsünemeyen, anlayıssız akla, beden sehrinin bas damında bekçilik vazifesi vermissin!
• Sen, her gece uykuya dalınca, insanların ellerinden bes duyguyu alırsın!
• Gül yanaklı güzellerin gözlerine mahmurluk, büyücülük, gönül alıcılık vermissin!
• Iki damla gönül kanına (ana rahmine düsen iki damlaya), ince seyleri anlama ve düsünme kabiliyeti vermissin!
• Aska da lütfetmissin, yigitlik, pehlivanlık, cesaret vermissin!
• Senaî hazretlerinin bir nasihati su: "Eger Hakk´ı apaçık, ayan olarak hissetmek istiyorsan, canınla oyna; riyazet ve
ibadetle nefsini yen, sıkıntılara katlan!"
• Ey Tebrizli Sems; sen, bastan basa nurdan ibaretsin! Çünkü sen, göklerin nurlar saçan çeragısın!
1332. Biz, varlıgımızı yok ederek, tamamıyla ask olduk!
Müstef´ilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fe´nlün
(c. VI,2942)
• Biz, savasta yüzümüze kalkan tutmayız! Yani, biz asıklar, nefisle savasırker korkmadan, kahramanca savasırız!
Sema´ ederken de kendimizden geçeriz ne neyden, ne de deften haberimiz olur!
• Biz, zaten, Hakk´ın askı ile yok olmusuz, askının ayakları altına serilmisiz´ Biz, kat kat askız; biz kel degiliz, biz sagır
da degiliz!..
• Biz, kendi kendimizle, kendi benligimizle savasmıs, varlıgımızı yok ederek tamamıyla ask olmusuz; bizde, bakıstan
ve görüsten baska bir sey kalmadı! Artık, bize, göze çekilen sürmenin faydası yoktur!
• 0 yanıp eriyisin tesiri ile askın beni oksamasından ötürü, cigerim kan kesildi; artık, bende ciger yok!
• Gönlüm de yüz parça oldu, avarelesti. Bugün arayacak olsan, bende, gönülden bir eser bile bulamazsın!
• Yusyuvarlak aya baksana; o, her gün erimede; ayın sonunda göge baktıgın zaman, gökteki ayı göremezsin!
1333. Cihanın her cüz´ü, her seyi asktır!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. VI, 2674)
• Haydi ey ab-ı hayat, yani ask! Bir nagmeye basla da, beni sevkle, heyecanla degirmen tası gibi döndür!
• Böyle yap! Böyle yap da, hep böyle olsun; perisan, darmadagın olarak, ben bir tarafta, gönül bir tarafta olsun!
• Agaçların dalları ve yaprakları, rüzgar olmasa oynamaz; kehribar olmadan saman çöpü de uçup gitmez!
• Insaf et; saman çöpü bile rüzgar esmedikçe hareket etmez ise, dünya nasıl olur da rüzgarsız, rüzgar olmadan, bir
tesir eden bulunmadan kendi kendine hareket eder
• Aslında, dünyanın her cüz´ü, her seyi asıktır; her seyin, her zerrenin, her atomun bile içine bir ask atesi düsmüstür!
Her sey, sevgili ile bulusmak için çırpınır durur; her sey bulusma sarhosudur!
• Fakat onlar, kendi sırlarını sana söylemezler! Çünkü sır, layık olandan baskasına söylenmez!
• Bütün varlıklar, ev sahibinin, yani Allah´ın tatlı sofrasından yemekte içmektedirler!
• Her sey canlı, her sey yiyor içiyor, konusuyor! Böyle olmasaydı, karıncalar Süleyman´a sır söylerler miydi, dag
Davud Peygamber´le beraber ilahî okur muydu, seslenir miydi
• Su gökler asık olmasaydı, gögsü böyle saf, temiz, masmavi olur muydu
• Eger günes de asık olmasaydı, yüzünde bir nur, bir ısık bulunmazdı!
• Yerler, daglar asık olmasalardı, gönüllerinden bir ot bile bitiremezlerdi!
• Deniz asktan habersiz olsaydı, askı anlamasaydı, böyle çırpınıp durur muydu, köpürüp cosar mıydı
• Ey insan! Sen de asık ol, askı tanı; vefalı ol da, vefa bul!
• Gökyüzü, emanet yükünü kabul etmedi! Çünkü, asıktı; hata etmekten korktu!
1334. Ey gülen bahar; ne kadar da hossun!
Müstef´ilün, Fe´dlün, Müstef´ilün, Fe´ulün
(c. VI,2936)
• Ey gülüp duran ilkbahar; ne kadar da neselisin! Sen, mekansızlık aleminden geldin; bize bir sey getir! Sevgilimizden
ne gördük ..
• Gülüyorsun, yüzün terütaze; yemyesilsin, misk gibi kokuyorsun! Sen, ya bizim sevgilimizle aynı renktesin, yahut bu
güzel rengi ondan aldın!
• Ey mevsim; sen, ruh gibi hossun! Gözlerden gizlisin; eserlerinle meydandasın, görünüyorsun ama, kendin meydanda
degilsin!
• Ey gül; ne diye gülmüyorsun neselenmiyorsun Ayrılıktan kurtuldun, bahara kavustun!.. Ey bulut; sen de neden
aglamıyorsun, göz yası dökmüyorsun Sevgilinden ayrılmadın mı ..
• Ey gül; bahar yesilligini süsle, açıkça gülmeye basla! Çünkü, üç ay gizlice, kimseye görünmeden soguk dikenler
arasında kosup durdun, baharı bekledin!..
• Ey bahçe; su yeni yetisen çimenleri, fidanları güzelce besle, yetistir, gelistir! Çünkü, o zavallıların nasıl geldiklerini
gök gürültüsünden duymadasın!
• Ey rüzgar; dalları oynat! Bir gün güllere dogru esecegini hatırla da, dalları nese ile oynat!
• Bak; agaçlar, talihli insanlar gibi neseli! Ey menekse; senin boynun neden gamdan bükülmüs
• Süsen, goncaya; "Gözün kapalı ama, bahtın açık! Günden güne ugurlu bir talihe kavusmadasın! Açılacaksın,
güleceksin; güzel renkle boyanacaksın, hos kokular saçacaksın!" dedi.
1335. Bütün agaçların dalları oynuyor; hepsi de neseli, hepsi de gülüyor!
Mütefa´îlün, Fe´ulün, Mütefa´îlün, Fe´ulün
(c. VI,2849)
• Ey baharın nefesi, ey baharın hos kokular getiren rüzgarı; ey bahar mevsimi! Bize ötelerden, bize can baharından
haber ver; senin çiçeklerinin kokularından, renklerinden, hafif hafif sallanıslarından anlıyorum ki, sen de can baharından
mest olmussun!
• Ey çiçekler! Açılınız; bakınız, ben de açıldım! Can baharından bir seyler anlatın; ben de dilimin döndügü kadar
söylüyorum, anlatıyorum! 0 tertemiz varlıktan, o padisahlar padisahının güzelliginden, büyüklügünden, essizliginden bir
seyler bahsediniz!
• Ilkbahar kendini gösterince, kıs mevsiminin ödü kopar; fani bir insan gibi, onun da eceli gelmistir, onun da sayılı
nefesleri tükenmek üzeredir!
• Bütün baglar, bahçeler, gönülleri avlamak için tuzak olmuslar; her yer yesil bir renge bürünmüs! Gül ile lale, ellerine
sarap kadehlerini almıslar, insanlara sesleniyorlar: "Buraya gelin; neyiniz var, söyleyin!" diyorlar!
• Zaten gülle lale, renkleri ile, kokuları ile gönülleri avlayan tuzaga benzerler, kendilerini seyredenleri avlarlar! Öteki
çiçekler de öyle; onlar da gözleri, gönülleri avlayan birer tuzak! Meyveler de, onlara av olmus!
• Güzel kokulu susam, parlak gözlerini yasemine çevirdi de dedi ki: "Toprak topraklıktan çıktı, güzeller doguran bir
ana oldu! Diken de yumusadı, kimseye batmaz bir hale geldi; dikenligi bıraktı!
• Ey lale; ne güzel rengin var! Sana bu rengi kim verdi Hakk´ın lütuf sarabı ile sersem olmussun, bir sey
söylemiyorsun! Güzelsin, güzel yanaklısın; bu özrün padisaha yeter!"
• Lalenin yanakları alev alev nar gibi kızarmıs; bu hal, nergisin gözünden kaçmadı da, sanki ona; "Güzellere kötü
gözle bakma!" diyordu!
• Rüzgar, bahçeler arasında eserek dalları neselendirdi, onları oynattı ve çiçekleri de oksayarak geçti, kırlara, ovalara
açıldı; oraları misk kokusu ile doldurdu!
• Bütün agaçların dalları oynuyor; hepsi de neseli, hepsi de gülüyor! Yeni gelinler gibi hepsinin de elleri kınalı!
• Agaçların çiçeklerle dolu dallarının hepsi de, sanki Hz. Meryem gibi meleklerin nefesi ile gebe kalmıslar ve zamanı
gelince güzel kokulu, hos renkli, tatlı meyveler dünyaya getirecekler! Zaten agaçların, fidanların hepsi de, kara topraktan
dogmus birer huri!
• Yeryüzü, sanki cennet olmus; bütün güzeller, gece gündüz neseden kararsız bir hale gelmisler, ayaklarını vurarak,
baslarını yenlerini sallayarak oynasıp duruyorlar!
• Bulut, bahar mevsimine sesleniyor ve diyor ki: "Kıs mevsiminde yeryüzüne ne döktümse, ne saçtımsa, hep senin için
döktüm ve saçtım; sen, bunlara layıksın!"
• Ey gönül; su baharı seyret! Bu hal, gerçekten de bir kıyamet! Bütün yıl, iyi-kötü ne ekildiyse bahar mevsiminde
onlar bitmekteler, kendilerini göstermekteler!
• Bahar da diyor ki: "Ey can! Sen, nefesini bir tohum gibi bil; iyi tohum ek de, karsılık olarak su kara topraktan sana
güzel fidanlar baskaldırsın, bitsin!"
• Gerçekten de, gizli seyler, gizli sırlar, kıyamet kopmus gibi meydana çıktı. Ey güzeller güzeli, ey efendimiz,
sahibimiz, essiz sevgili! Sen, ne diye kendini gizlersin artık Zaten Sen de, yarattıgın, dünyayı süsledigin eserlerinle
ortadasın, açıkça görünmedesin!
1336. Ask aleminde bilgi, bilgisizliktir!
Müstefilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fe´ulün
(c. VI, 2956)
• Ey can! Meshur olmayı, iyi bir nam bırakmayı gönlünden tamamıyla çıkar at da; benlikten kurtuldugun, manen
arındıgın için, herkesin anlayamadıgı sırları birer birer anla!..
• Ey Hakk asıgı! Halkın kınamasından korkuyor, ar, haya kaydına düsüyorsan, ask aleminde ar, haya kaydına düsmek,
böylece mana padisahı görünmek, ayıplanmanın, çekistirilmenin zevkine varmamak hamlıktır!
• Ask aleminde bilgi, bilgisizliktir; bilginin serefi, pek de o kadar önemli sayılmaz! Askın cahili, su dünya islerinin
alimlerinden daha degerlidir!
• Izi, nisanı belirmeyen taraftan, o bilgi ve bilgisizlik yönünden, o canının canına can olan yerden ask geldi, sana
selamlar getirdi!
• Gönülleri çekip alan saçlarla perdelenmis o güzel yüz, o nurlu yüz yok mu, iste can, o saçların tuzagına düstü, o
halkaları boynuna geçirdi, böylece, kendi istegi ile askın kölesi oldu!
• Gamın sertçe, siddetle; "Kan dökme zamanı geldi; senin kanını dökecegim!" diyor. Ey gönül, ey can; siz kim
oluyorsunuz ve ona karsı ne yapabilirsiniz
• Ey can; dogdugun, dünyaya geldigin gece ona teslim oldun; verecegini verdin, ona bas egdin, itaat ettin!
• Ey ruh! Uçtun, bir kıyıya gittin; orada gezdin tozdun, gelistin ve gönül verdigin, kul köle oldugun güzeli elde ettin!
1337. Fanî bir güzelin hayalini gönlüne yerlestiriyor, sonra ona tapıyorsun!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´lün
(c. VI,3045)
• Ben, senin gördügün adam degilim; sen, beni görebilsen de, tanıyamazsın. Sen, beni bir hayalden, bir gölgeden
baska bir sey göremezsin! Çünkü sen, uykudasın, uyku sarhosu, uyku sersemisin!
• "Bu dünyada nicesin, ne haldesin " diye sen, beni bana sor! Bir gör esirci eline düsen Yusuf nasıl olabilir!
• Sunu iyi bil ki; Can Yusufu´nun yüzü, ancak ask gözü ile görülebilir; sende ise ask gözü yok! Sen, vehim adamısın,
kıyaslara düsmüs bir kisisin!
• Göze görüs ve bakıs nimetini verdiği için Allah´a sükretmek gerekir; bunu böyle bil! Kalp gümüs gibi, kalp altın gibi
potadan kaçma! Sen, sükredis madenisin; bundan haberin yok!
• Potadan, yani yanarak, ızdırap çekerek arınmadan korkarsan, gerçekten de sen, hayale taparsın; hayalinde bir put
yontarsın, sonra da o puttan korkarsın! Yani, arınarak, ızdırap çekerek gerçek sevgiliyi bulamayınca, fani bir güzelin
hayaline gönlünde yer verirsin, sonra; "Onu kaçırırım!" diye üzülür durursun!
• Sen zavallı, gerçek sevgiliyi bulamadıgın için, hayalinde bir put yapıyor, fani bir güzelin hayalini gönlüne
yerlestiriyor, sonra ona secde ediyorsun; kafır gibi putlara tapıyorsun!
1338. Kulagın sagır degilse, dünyaya ait söylenenleri tersine duy!
Mef´ulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ulün
(c. VI,2625)
• Eger hakikat meyhanesi bilgisi senin içine sinseydi, dünyada ögrendigin bu bilgi, bu hüner, sana bir rüzgardan, bir
hevesten ibaret görünürdü!
• Ruh aleminin kusu, ga´ib kusu, senin basına gölgesini düsürseydi, dünya zümrüdankası senin gözüne adi bir sinek
gibi görünürdü!
• Eger saadet sabahı seni karsılasaydı, seni aydınlıga kuvustursaydı, gece bekçisinden korkar mıydın
• Seni dünyada bırakıp gidenler, sana küçük bir yardımda bulunsalardı gönlündeki emeller, arzular ve düsünceler,
sana manasız görünürdü!
* Can kulagın sagır degilse, hakikatin sesini duyabiliyor isen, dünyaya ait söylenilenleri tersine isit, tersine duy! Yani,
dünya malının mülkünün, yüksek makamlarının faydasından bahsettikleri zaman, bunları ters duy, faydalı olmadıklarını
anla ve mana aleminin yararlı oldugunu kabul et! Zaten asıklar defterinden bir harf bile kafıdir, yeter!
• 0 bilgin geçinen ahmak; "Bizden evvel ölenlerin hepsi de gitti; bir tanesi bile geri gelmedi!" diyor; eger o gönlü
uyanık bir adam olsaydı, geri geleni görürdü!
• Can alevin, ömrünün mumu, ölüm kasırgasından tir tir titriyor; eger onun ötelerden bir haberi, ölümsüzlükten bir
sezgisi olsaydı, titremezdi!
1339. Su benlik, bizlik de ne oluyor
Müstef´ilün, Fe´ulün, Müstef´ilün, Fe´ulün (c. VI, 2965)
• Ey bizim yapma gücümüzü, cüz´î irademizi elimizden alan! Aslında, bizim irademiz yoktur; bizim irademiz Sen´sin!
Biz, safran dalları gibiyiz; bizim lale bahçemiz Sen´sin!
• "Beni Sen´in gamın öldürdü!" dedim; cevap olarak dedi ki: "Gamda o cesaret, o güç var mıdır Senin bizim
dostumuz oldugunu gam bilmiyor mu "
• Ben, bagım bahçeyim fakat, sonbahar beni vurdu, yaktı yandırdı; benim bagımı bahçemi dirilt, güldür! Çünkü Sen,
bizim baharımızsın!
• Bana; "Sen, bizim çengimizsin!" dedi. "Senin çıkardıgın ses, bizim sesimizdir! Sen, bizim kucagımızda oldugun halde
ne diye aglayıp duruyorsun "
• "Her hayal basımı agrıtıyor, beni rahatsız ediyor!" dedim. Dedi ki: "Hayallerin basını kes de kurtul; sen, bizim
zülfıkarımız, kılıcımızsın!"
• Elimi basıma götürdüm; yani; "Mahmurum!" dedim. Dedi ki: "Mahmursun ama, bu mahmurlugu sana Biz vermedik
mi; bizim mahmurumuz degil misin "
• "Vallahi" dedim. "Dönüp duran su gök gibi kararsızım, bir yerde durabilyorum!" "Evet!" dedi. "Kararın yok; ama sen,
bizim kararsızımız degil misin´ "
• "Sevgilim; Sen´in dudakların seker gibi tatlı!" dedim; dudaklarını ısırdı! Yani; ´Bu sırrı gizle!" dedi. "Sen, bizim
sırdasımız degil misin "
• Ey seher vakti öten bülbül! Hep ötüp durma; arada sırada bizim hatırımızı sor! Cünkü, sen de bizim gibi bir garipsin;
sen de bizim diyarımızdansın!
* Sen, göklerde uçan bir kussun; su kirli topraga konan kus degilsin! Sen, bu dünyaya mensup degilsin; öteki
dünyanın avısın! Sen de bizim çayırlıgımızdansın, bize yabancı degilsin!
• Sen, kendi varlıgından kurtulmus, yok olmussun da, sevgilinin varlıgına bürünmüssün, onun varlıgı ile var olmussun!
Sen, ya Hakk´ın nurusun, yahut sende Hakk tecelli etmistir!
• Sudan, topraktan, dolayısıyla balçıktan dogdun; sonra, bir ates içine düstün! Mademki bizimle aynı hayatı yasıyor,
bizimle kumar oynuyorsun, karı da, ziyanı da bir say!
• Buraya ikilik sıgmaz; su benlik, bizlik de ne oluyor Mademki bizim sayımızdansın, yani bizdensin, su ikisini de bir
say!
• Sus; artık senin her nüktende, her manalı sözünde bir can var! Herkese can verme; sen, bize can vermedin mi
1340. Sen de gönül Meryemi´ne gebe kalabilirsin!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îliin, Fe´ilün
(c. VI, 3072)
• Bana bak; benden baska her neye, her kime bakarsan, Allah´ın askından habersiz oldugun anlasılır!
• Cenab-ı Hakk´ın nuru, güzelligi hangi yüzde varsa, o yüze bak! Olabilir ki, o yüz hürmetine bahta, devlete, saadete
erisirsin!
• Arifler, aklı, baba yerine koyarlar; bedeni de ana sayarlar! Sen, gerçek bir ogul isen, babanın yüzüne bak!
• Sunu iyi bil ki, pîr, mürsid, bastan basa Hakk´ın sıfatları ile sıfatlanmıstır! 0, insan seklinde görünür ama, is
göründügü gibi degildir!
• 0, sana karsı köpük gibi görünür ama, kendi sıfatına göre, kendince deryadır! Halkın gözü, insanlar, onu bir yerde
oturtuyor, orada ikamet ediyor görüyorlarsa da o, her an seferdedir, yoldadır, hakikat yolculugundadır! 0, gönüllerde
dolasmaktadır!
• Kuruluktan, yaslıktan, her seyden münezzeh olan Hakk´tan gönül Meryemi´ne bir suret geldi!
• Gönüllerde dolasan elçi, içinde ruhun gizli oldugu bir nefes ile gönül Meryemi´ni gebe bıraktı!
• Ey gönül; sen, o padisahlar padisahına gebe kaldın! Çocuk karnında oynamaya baslayınca, isi anlarsın!
• Tebrizli Sems´ten mana yolu ile gebe kalırsan, sen de bir gönül olursun ve gönül gibi, gayb alemine uçar gidersin!
1341. Yer kapısını çalma; gök kapısını çal!
Müstef´ilün, Fe´ülün, Müstef´ilün, Fe´dlün
(c. VI,2933)
• Ey ask imamı! Sen, mademki Allah askı ile mest olmussun, kendinden geçmissin, sevgili ile manen bulusmak için
namaza dur! Niyet et, tekbir getir ve bir ölü gibi iki elini yanına sal! Su dünya hayatını, varlıgını artık düsünme; onlardan
usanç getir, yaka silk! Benlikten de vazgeç, kurtul!..
• Namaz kılmak için vakti bekliyordun, acele ediyordun; iste namaz vakti geldi! Haydi kalk; neden oturuyorsun
• Aslında sen; "Gerçek kıbleyi, Hakk kıblesini bulurum!" ümidi ile yüzlerce varlıga yöneldin, kendine yüzlerce kıble icad
ettin; o güzelin askı ile yüzlerce puta tapmadasın; bundan haberin yok! 125
125 Neyzen Tevfık merhum da aynı fikirde. Allah´a hitap ederek diyor ki:
"Degil binlerce, yüzbinlerce, milyonlarca insanlar
Sen´in hep gölgeni sevmis, özünden bîhaber gitmis!"
• Ey can! Su fani varlıklara gönül vererek yerlerde sürünme; ask kanadını aç da, birazcık yüksel, uç! Çünkü ay, yerde
degildir, yücelerdedir; gölge ise asagılardadır!
• Dilenciler gibi her kapıyı çalma, her kapıdan bir sey bekleme! Aklını basına al, yer kapılarını çalma da gök kapısını
çal! Korkma; sen, üstün bir varlıksın! Elin göklere kadar uzanır; gök kapısını çalabilirsin!
• Gökyüzü sarabıyla mest olup bu hale geldigin için, artık kendinden kurtul, kendini bırak, kaç ve su fani dünyada bir
yabancı gibi yasa!
• Ben sana; "Nasılsın, nicesin " diye soruyorum! Soruyorum ama, göze görünmeyen, nasıl oldugu, niceligi, niteligi
bilinmeyen üstün bir varlıga bu soruları kim sorabilir
• Ey gönlümüzün içinde gizli resimler yapan, bizi çesitli hayallere düsüren essiz ressam! Sen´in, aydan baska, daha
yüzlerce, binlerce resimlerin var!
• Allahım! Sen, bir kapıyı kaparsan yüzlerce kapı açarsın; bir gönlü kırarsan, yüzbinlerce can, yüzbinlerce gönül
bagıslarsın!
• Ben, deli oldum; ne söylersem, deliligimden söylüyorum! Elest dostu, elest alemi mahremi isen, yürü sen; benim
akıl almaz delice sözlerime; "Evet, evet!" de!..
1342. Dünya bir hiçtir; biz de hiçleriz!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. V, 2501)
• Ben zengin olsaydım, gümüsüm, altınım olsaydı, hiç ahbabım, dostum, arkadasım az olur muydu Eger sevgilim
fakir olsaydı da, fakir oldugu halde altına, gümüse deger vermeseydi, benim de ne gamım kalırdı, ne de derdim!
• Ey güzel! Alımlısın, gönül çekicisin; dilenci gibi görünmeyi bırak! Senin gözün tok olsaydı, felek bize kul köle
kesilirdi!
• Akrabanın, dostların bile yabancı görünmesi, insanın tamahı yüzündendir! Insan tamah sahibi olmasaydı, herkes ona
amca olurdu, dayı olurdu!
• Ey ay yüzlü güzel! Gel, bize benze; ne nimet ara, ne devlet iste! Seytan da böyle olsaydı, bayrak sahibi bir padisah
olurdu!
• 0 seytanlıktan ayrılırdı da, kötü söz bile ona medh ü sena, övgü gibi gelirdi; cefayı vefa sayardı, sakatlık ve hastalık,
ona kerem gibi görünürdü!
• Yokluk, yoksulluk Allah´ın bir lütfudur! Kendinden geçis, benlikten kurtulusda öyle sırlar vardır ki, bunları bilseydin,
sence bütün varlık, yokluk alurdu!
• Dünya bir hiçtir; biz de hiçleriz! Dünya da, biz de hayalden, rüyadan ibaretiz! Is böyleyken, dünyalık elde etmek için
çırpınır dururuz! Uyuyan kisi uykuda oldugunu bilseydi, rüya gördügünü anlasaydı, hiç üzülür müydü
• Su uykuya dalmıs kisi, bir hayal görür, düsüncelere dalar! Su dagınık uykudan sıçrayıp kalksaydı, rüyadaki
sıkıntıların gittigini ve nimetler içinde oldugunu anlardı!
* Birisi, rüyada kendini gam zindanına düsmüs görür, birisi îrem Bagı´na ulasır! Uyandıkları zaman ne zindan kalır, ne
de îrem Bagı!
1343. Berrak ve kutlu gönül aynasında, daha dünyada iken, cennetteki güzelleri gör!
Müstef´ilun, Fe´ülün, Müstef´ilün, Fe´ulün
(c. VI,2931)
• Gözlere görünmeyen, gizlenip duran o güzelden bir can kokusu alırsan, ondan bir iz, bir nisan bulursan, cosar tasar,
yüzlerce cihana sıgmazsın!
• Can günesini görürsen, ordusuz bir padisah olursun; hem öteleri, gayb mülkünü elde edersin, hem de gizli sırları
bilene kavusursun!
• Hani, duydugun gizli define yok mu, eger onun sevdasına kapıldın da, onu aradın ve yeryüzünde bulamadıysan, onu,
ancak gökyüzünde bulabilirsin!
• Eger askta hainlik yapmadınsa, emniyet kazandınsa, nice Çin güzellerini hem kolayca görür, hem kolayca bulursun!
• Süpheden temizlenmis, berrak ve kuvvetli gönül aynasında, daha dünyada iken, cennetteki güzelleri, güzellikleri
birbir bulursun, görürsün!
• Ask oku seni yaraladı, sevgili de seni sevda sarabıyla mest ettiyse ve bu durumda can seni terkedip giderse, sakın
üzülme; onun gibi yüzlerce can elde edersin!
• Eger gönül vesveselerinin elinden bir an kurtulursan, çözülmesi zor olan tılsımın anahtarını bulursun, o tılsımı
bozarsın!
• Can padisahının askına düs, putları kır, dök; yani, gönül verdigin fani güzelleri gönlünden at da, onları yaratanı
apaçık hisset!
1344. Ben, Sen´in bana giydirdigin atesten gömlegin kuluyum, kölesiyim!
Mefulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´ilün
(c.V,2611)
• Sevgili, yol arkadası olan Hakk dostları birbirinin dostluk atesinden ne diye yanarlar; buna dair bir örnek ver, bir
nükte söyle! Ben söylemeyecegim; çünkü ben, ask denizine dalmıs bir balık gibiyim; balıgın sesi çıkmaz!
• Ey göklerin efendisi, ey üstün varlık! Sen, dün gece gökyüzü çadırının konugu idin; ay sana secde edip duruyordu!
• Günes, senin yüzünden taç sahibi oldu, göklerin padisahı kesildi; ay da, senin lütuf ve ihsanınla güzellesti ve karanlık
gecelerde nurlar saçmaya basladı! ,
• Sevgilim; ne zaman birlesecegiz, ne zaman her ikimiz bir olacagız Sen, ates olacaksın, ben de yag olup yanacagım,
sende yok olacagım! Ne vakit kısmet olacak da sen Yusuf olacaksın, ben de kuyu olacagım; seni çekip alacak, gönlüme
düsürecegim
• Sunu iyi bil ki, benim bu coskunlugum, senin atesinden meydana gelmektedir! Fakat beni saran, yakan yandıran
atesse, bana giydirdigin o atesten gömlege, ben kulum köleyim; sen, beni bir düsman gibi kovsan da, yahut bir dost gibi
çagırsan da, o atesten gömlek sırtımdadır!
• Benim su çok az olan bilgim, senin bilgine perdedir, örtüdür! Ben, seni geregi gibi anlayamadıgım, bilemedigim için
feryad ediyorum!
• Ey Tebrizli Sems; seni neselendiren, güldüren sabahın arkasında, nasıl olur da gece bulunabilir Hiç gece senin
rahmet sabahınla beraber bulunabilir mi
1345. Ask susuzu
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. V, 2474)
• Kum, suya kandı; fakat ben, ask suyuna kanamadım! Hey gidi hey; bu nasıl bir susuzluk! Su dünyada benim sert ve
kaskatı yapıma uygun bir kiris yok mudur Yani, cihanda benim gibi bir ask susuzu var mıdır; bu hususta bana kim es
olabilir
• Ben öyle bir ask susuzuyum ki, deniz, benim için bir yudum sudur; dag ise küçük bir lokma! Allahım! Ben, ne biçim
aç bir timsahım; ben ne ile doyacagım Bana bir çare bul, yol göster!..
• Ben, insanları birer birer yutan, fakat bir türlü kanmayan ecelden de daha susuzum; cehennem gibi çırpınmadayım!
Acaba, bana çok büyük, kocaman bir lokma nasip olacak mı
• Ask hastasına vuslattan baska çare yok; ona, vuslattan baska ilaç bulunamaz! Sen, askın agzına ne verilecegini
nerden bileceksin Senin avucun, ona, ancak alaf verir! Sanki sen, ask arslanına ot veriyorsun!
• Akıl, kendini begenmistir, çeviktir ama, askın tuzagına düsünce basını da, her seyini de kaybeder!
• Seni tanıyanların, bir bilenlerin (muvahhidlerin) gönüllerine iman dogrulugunu veren Sen´sin Allahım! Sen´i,
insanlara ve baska mahluklara benzetenlerin gönüllerine, sekilleri, hayalleri veren de yine Sen´sin;126 hikmetinden sual
olunmaz.
126 Allah´ı, hasa, mahluka benzeten, O´na hayallerinde sekil verenler, cisim gibi gösterenlere mücessime=müsebbihe
denir. Bu inançta olanlar, Kur´an´daki bazı benzetmelere dayanarak Allah´ı insan seklinde ve arsta oturuyor gibi tahayyül
ederler. Halbuki Allah, her seyden münezzehtir. Kur´an´daki bazı ayetler, müminler anlasınlar diye istiare yoluyla
belirtilmistir; "Sen atmadın, Ben attım!" gibi.
• Nuh, Sen´in köpürüp cosan, kabaran dalgaların yüzünden bir tahta parçasına sıgındı; ruh da, Sen´in ötelerden gelen
manevî hos kokunla sasırıp kaldı, mest oldu, harap oldu!
• Hakk´ın büyüklügü, kudreti, yaratma gücü, essizligi hakkında konusanlar gibi konusma! Bunları anlatmaya kimin
gücü yeter Sen sus; sus da O´nun eserlerine hayran olarak konusmayanların, susanların kösküne gir! Ey Hakk yolunda
yürüyen kisi; sen lafı bırak da, yine kendi sehrine, asıl vatanına geri dön!
1346. Ask ile dert ortagı ol!
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilün
(c. VI,2865)
• Askın yüzüne bak da, sıfat bakımından da, huy bakımından da er ol! Manadan haberi olmayan soguk kisilerle düsüp
kalkma ki, sen de soguklasmayasın!
• Askın yüzünden, suretten, görünüsten baska bir sey ara! Çünkü asıl is, asıl mesele su ki: Sen, askla dert ortagı ol,
onunla derdini paylas! ,
• Sen, kerpiç gibi duygusuz ve kaskatı oldukça, havaya yükselemezsin, ötelere gidemezsin! Fakat kırılır, parçalanır,
yerlerde, ayaklar altında sürünür, çignenir de toz haline gelirsen; iste o vakit, havanın üstünde dolasırsın!
• Sen kendi kendini kıramazsan, yani, kötü huylarını yok ederek ölmeden önce kendini öldürmezsen, seni yaratan
öldürerek kırar; ölüm seni kırınca da, sen ne vakit tek bir inci haline gelirsin, ne zaman sende bulunanı kesfedersin
• Yapraklar sararınca, ıslak gök yine onları yesertir! Ask yüzünden sararıp solmaktan ne diye korkuyorsun Seni bir
yeserten bulunur!
1347. Gönüldeki bahar
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. VI, 2697)
• Bu gönül, kendinde, kendi gönlünün içinde bir bahar mevsimi gördü Seher vakti herkes uykuda iken o, kendi
gönlüne indi ve orada, görülmemis bir çayırlık, isitilmemis bir gül bahçesi seyretti!
• 0 çayırlıkta, dünya hayatından bıkmıs usanmıs asıgın ruhuna huzur veren, rahat ettiren bir de kösk bulunuyordu;
orada, dudaksız öpüsme ve kolsuz kucaklasma vardı!
• Cennet bahçesi bile o gül bahçesinin kulu kölesi olurdu; onun yesilligini ve güllerini görünce utanır, sasırır kalırdı!
• 0 yemyesil çayırlıgın her yerinde bir nese, bir sema´ meclisi vardı; her agacın altında da, essiz bir güzel bulunuyordu!
• Oraya saçı sakalı agarmıs, kafür gibi bembeyaz olmus bir ihtiyar gelse, gül yanaklı, misk saçlı bir delikanlı olur!
• Can bu güzellikleri görünce, arslan gibi, zincirlerini kırdı da, deli divane kesildi ve çıldırmısçasına kosmaya basladı!
• Ben; "Nereye gitti " diye canın pesine takıldım! Takıldım ama, bu gidis, benim basıma büyük bir is açtı!
• 0 genis çayırlıkta, o gül bahçelerinde gönül çekici, göz oksayıcı, essiz köskler gördüm; fakat, canın izinin tozunu bile
göremedim!
• Sen, aziz dost; gel de, bu sırrı bana söyle! Acaba, can geri dönecek mi; dönmeyecekse, bari sen geri dön!
• Oradan armagan olarak bir seyler getir de, beni kötülüklere, günahlara dogru çekip götüren su gölge varlıgımı,
bedenimi tutup oraya götürüp daragacına asayım, ondan kurtulayım!
1348. Dünyanın hayrına da, serrine de gülüyorsun!
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fa´lün
(c. VI, 2868)
• Sevgilim; gönlünde ne var ki, tatlı tatlı gülüyorsun Görüyorum ki, bugün, seher vakti gibi pek hossun, neselisin,
gülüyorsun! Dün gece kiminle beraberdin; söyle bakalım!
• Ey bahara benzeyen güzel varlık; dünya, senin güzel dudaklarının yüzünden gülmede! Sen, yaseminler arasında bir
çiçek gibi açılmıssın; çiçek açmıs agaç gibi gülüyorsun!
• Mest bir halde, güle oynaya Hakk asıkları meyhanesinden geliyorsun; hakikati sezmis, hayatın manasını anlamıssın
da, bir kıvılcım gibi, dünyanın hayrına da, serrine de gülüp duruyorsun!
• Anlıyorum ki, senin göbegini Allah, gül gibi gülerek kesmis de, bu yüzden hiç somurtmuyorsun, suratını asmıyorsun;
hep gülüp duruyorsun! Fakat, ey ay yüzlü sevgili, bugün sen, bir baska türlü gülüyorsun!
• Sonbaharda, baglardaki bahçelerdeki bütün agaçlar yapraklarını dökerler ve kuru dallar da soguktan donmus bir
halde rüzgarda titresir dururlar! Laleler de, güller de, solarlar, ölür giderler! Fakat sevgili, sen hangi bagın, hangi bahçenin
gülüsün ki, kıs mevsiminde bile solmuyorsun, daima gülüyorsun
• Seni neye benzeteyim, bilmem ki Sen, hava atına binmis bir misk kokususun; atını kırlarda, ovalarda kosturuyor,
her tarafa güzel kokular yayıyorsun! Sen, güzellikte göz kamastıran bir günessin; çok uzaklardan, kendini göstermeden,
ayın hasta, solgun ısıklarına bakıp gülüyorsun!
• Sen, apaçık görülen bir yakînsin, tam inançsın! Artık sen, zanna da, süpheye de, taklide de gülüyorsun; tamamıyla
görüs olmussun da, rivayete de, habere de gülüyorsun!
• Sonsuzluk makamında gören de sensin, görünen de sen! Bu yüzden gerçegi anlamıssın da, yola da gülüyorsun,
yolcuya da; göçe de gülüyorsun, sefere de! Sonsuzluk makamında bütün bunlar gülünç olur!
• Yoklukla yok olus arasından varlık basını meydana çıkardın da, basa da gülüyorsun, taca da, hükümdarlık kemerine
de gülüyorsun!
• Bütün halk, bütün insanlar, bir türlü doymayan aç köpek gibi, agzını, dünya lokması kapmak pesinde açmıs. Sense,
öyle bir arslansın ki, insanların bu açlıgına, doymazlıgına gülüyorsun!
1349. Hem insanın gönlüne derdi sen verirsin, hem de devayı lutfedersin!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. VI,2796)
• Ey ayagının bastıgı yere canların kurban olması gereken aziz varlık; bir takım endiseler, bahaneler icad ederek
gelmissin! Yalvarırım sana; elini uzat, kapıyı aç, içeri gir! Sen, zaten yabancının evine gelmedin ki; kendi evine geldin!
• Vara yoga vurdun kırdın, toz yükselttin; sen de o toz içinde kendini gizledin! Ne olurdu, yarattıklarının ötesinde
saklanmasaydın da, kendini bize gösterseydin!
• Iki dünyada da kaide, kural budur: Önce zahmet, ızdırap, cefa, sonra zevk, safa! Fakat Sen, bu iki halin de, iki
duygunun da ötesindesin; Sen, iki dünyaya da mensup degilsin; Sen, zahmetsiz zevksin, acısız tatlısın; Sen, esi benzeri
bulunmayan, üstün bir varlıksın!
• Bildigin ayrı bir zevki vardır, yabancının ayrı! Sen´se, hem evveline evvel olmayansın, hem de yepyenisin; Sen, hem
bildiksin, hem yabancı!
• Kalenderin, gönül ehlinin gönlüne de, canına da ızdırabı, derdi veren, onu inleten, onu yaralayan Sen´sin; onu teselli
eden, dertten kurtaran ve açtıgın yaraya merhem olan da Sen´sin! Fakrın ve yoklugun da, hem yarası, hem merhemi
sensin!
1350. Sen, henüz bir çocuksun; ask meyhanesinde senin ne isin var
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c. VI,2619)
• Gül bana dedi ki: "Senin aklın yok mu Dikenden ne beklersin Onun kimseyi incitmemisini, batmamasını,
yumusaklık göstermesini mi istersin " Dedim ki: "Sen de, ne diye asık olanlarda, kendilerini bir sevdaya kaptıranlarda akıl
ararsın "
• Gül bana dedi ki: "Asık oldugun, gönül verdigin sevgili kimdir Onu bana gösterebilir misin " Ona dedim ki: "Sen,
asık degilsin; kimseye gönül vermedin! Su halde, ne diye sevgiliyi sorarsın, ararsın Senin asktan, haberin yok ki!.."
• Gül bana dedi ki: "Mademki sen asıksın, sevgi seni mest etmis, ben de mest olmak istiyorum! Ne olur, lütfet, ask
meyhanesinin yolunu bana göster!" Dedim ki: "Senin o meyhaneye gidecek halin yok; sen, henüz bir çocuksun! Ask
meyhanesinde senin ne isin var "
• Dedi ki: "Sen ne kadar da fazla içmissin, ne kadar da kendinden geçmissin! Seni bu hale getiren, seni kendinden
alan o sarap nasıl bir saraptır Ben onu nerede bulabilirim Lütfen bana söyler misin " Ona cevap verdim de dedim ki:
"Aptalca konusma; haydi, defol git! Aklını basına al! Sen ne arıyorsun Aradıgın sarap, senin bildigin üzümden yapılan
sarap degildir; sen, o sarabı bulamazsın!"
• Dedi ki: "Dünyada kokusu gelmeyen, kokusu olmayan bir gül bahçesi var mıdır " Ona dedim ki: "Gül bahçelerinden
sana koku gelmiyorsa, senin burnun koku almıyorsa, ne yüzle gül bahçesi ararsın, sorarsın "
• Gül bana dedi ki: "Insanlardan vefa bekleyenler, vefa umanlar, uykuya dalmıslar, rüya görüyorlar!" Dedim ki: "Sen,
neden uyanık iken rüya görmek istiyorsun; onun hayaline kapılır da, onu arar durursun "
1351. Her zerre kendinden geçmis de, Mansur gibi; "Ben Hakk´ım!" demede!
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mefulü, Mefa´îlün
(c. V, 2599)
• Ey pazarında yüzlerce dervis hırkası bir´zünnara satılan dost! Sen´in yüzünden, seni bulmak ümidi ile alemde her
yüz, bir duvara dönmüs, bir tarafa yönelmistir! 127
127 Zünnar; Hristiyan papazlarının bellerine bagladıkları bir çesit kusak. Hz. Mevlana, bu beyitte, ahlakan düsük olan
dervisleri, ibadeti gösteris için yapan ham sofuları kınamaktadır. Aynı zamanda, dünyada bütün insanların çesitli dinlerde,
çesitli sekillerde, çesitli mabedlerde Allah´a yöneldiklerini, kendi dilleri ile O´na yalvardıklarını anlatmak istiyor. Bundan
sonra gelecek beyitlerde de, kesretteki vahdete, yani çokluktaki teklige isaretler vardır. Mevlana, bu inancı, istiare yolu ile
çesitli benzetmelerle açıklamaktadır.
• Sen´in günesinin nuru ile nurlanan her zerre, kendinden geçmis de; "Ene´l-Hakk" (=Ben Hakk´ım!) diyor; her kösede
birisi, Mansur gibi, daragacına asılmıs!
• Sasılacak sey su ki: Herkes bir küpten baska çesit sarap içrnede, baska bir nese ile sarhos olmada! Yine sasılacak
sey su ki: Bir tek gülden, herkesin ayagına ayrı ayrı dikenler batmadadır!
• Her dal; "Ben bir baska türlü mest oldum, kendimden geçtim!" diyor! Her akıl; "Ben bir baska türlü hayran oldum,
sasırdım kaldım!" diye sesleniyor!
• Gül, yarattıgı eserler arkasında kendini gizlemis olan üstün varlıga, o güzeller güzeline duydugu istiyaktan, özlemden
ötürü, yakasını yırtmıs; ask, onun sevgisi ile kendinden geçmis, sarıgını, külahını basından atmıs!
• Insanların bir kısmı, akıllarını begenmisler ve akıl sarhosu olmuslardır; bir kısmı da, akılları baslarında yokmus gibi
akıllarını bırakmıslar, sarhos olmuslardır! Fakat, akıllılardan ve akılsızlardan ayrı bir kısım insan da var! 128
128 Akıl ile mest olanlar (akl-ı me´as), dünyaya ait islerde kullanılan akıl. Dünyada görülen uygarlık, insanı rahata
kavusturan yeni kesifler, icatlar hep akl-ı me´asın eseridir. Ortaya koydugu eserler yüzünden insan, aklını begenir, onunla,
adeta mest olur. Bir de, insanda "akl-ı me´ad" vardır ki, bu akıl ile insan, dünya islerini düsünmez de, nereden geldigini,
nereye gidecegini düsünür. Bu yüzden, kendisini ibadete ve insanî vazifelere verir. "Akl-ı me´ad" sahibi de, bazan yaptıgı
ibadetleri begenir de, kendini baskalarından üstün görür, kendi aklına hayran olur. Bu da, bir çesit mestlik verir. Bu iki aklı
da, yani dünyayı da, ahireti de hiçe sayan ve kendisini sadece ve sadece Allah´a veren ariflerde vardır.
• Bazılarımız Tur Dagı´na benziyoruz; Hz. Musa´nın kadehinden ask sarabı içmisiz de, kendimizden geçmisiz! Bu
yüzden, nefis Firavunu´nun zahmetinden de kurtulmusuz; agyarın, Hakk´a ve bize yabancı olan huysuz insanların gamından
gussasından azad olmusuz!
• Sarap gibi, meyhane küpünün içinde cosuyoruz, köpürüyoruz; her ne kadar küpün agzı anlayıs ve sezis balçıgı ile
kapalı ise de, biz, içten içe yine kaynasıp duruyoruz!
• Hatta, sarabın cosup kaynamasından, küpün agzına sıvanan samanlı balçık bile sarhos olmus, oynamaya koyulmus!
Allah´a yemin ederim ki, dünyada bundan daha hos bir hal, hos bir sey yoktur!
1352. 0 sonsuza kadar kalacak olan sevgiliye gönül verseydin, her bagdan kurtulurdun!
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c. VI, 2612)
• Kimin mahallesinde dönüp dolasıyorsun; ne istiyorsun 0 çadırda mahbus bulunan dilber yüzünden, galiba, benim
gibi senin de ayakların baglandı da, baska bir yere gidemiyorsun, hep burada dolasıyorsun!
• Yazıklar olsun sana; sen, fani bir sevgiliye degil de, sonsuza kadar kalacak, ihtiyarlamayacak, çirkinlesmeyecek o
essiz sevgiliye baglansaydın, her bagdan kurtulurdun; ne kimseye hizmet etmek isterdin, ne padisahlıgı, ne sultanlıgı arzu
ederdin!
• Dünya sevgisine kendini kaptırmıs, hiç öteleri düsünmez olmus dünya sarhoslarının hizmetleri gibi, senin hizmetlerin
de bir masal oldu! Sen, kalburla su tasıyorsun; adeta, balık gibi su içinde bos yere secde ediyorsun!
• 0 sarhos olup yıkıldı da, secde ettigi yer su oldu! 0, sevaptan da vazgeçti, yoldan, yolsuzluktan da kurtuldu;
yapayalnız, tek basına kaldı!
1353. Sana ögüt vermek isterim ama, anlayıssız kisilerin yüzünden dilimde kilit var!
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´îlün
(c. VI,2866)
• Usanır da, bu sevdalı asıktan kaçarsan, bir zaman sonra pisman olursun; yüzünü, yine o sevdalıya çevirir, ellerini
çırpa çırpa döner, yine onun yanına gelirsin!
• Seni çekip duran su hayalden vazgeç; ondan vazgeçmezsen, sonra çok pisman olursun!
• Ona yüzünü döndür de; "Efendi!" de! "Beni nereye çekiyorsun " Gökyüzü bile bu güzellikte bir ay görmemistir!
• Dünya, kokmus, çirkinlesmis bir ihtiyar kadın gibidir; yepyeni, göz alıcı bir çarsafa bürünmüstür! Dıstan cilveler,
nazlar, edalar göstererek insanın gönlünü kapar ama, içi, iç yüzü çok fenadır, çok kötüdür, çok igrençtir!
• Görünüse aldanıp da felakete dogru gitme; ters düsüncelere kapılma; manasız heveslere düsme! Bu haller, seni
aldatmasın! Nice köskler, nice kasırlar aykırı düsünceler, ters hevesler yüzünden yıkıldı, harab oldu; simdi harabelerinde
baykuslar ötüyor!
• Sana yol göstermek, ögüt vermek isterim ama, anlayıssız kisiler yüzünden dilim kilitlendi! Artık ben, susarak, sana
gizlice, dilsiz dudaksız ögüt veriyorum!
• Bütün bu korku, bu iki yüzlülük, bu iki gönüllülük de ne oluyor Sen, tek olan, esi bulunmayan, merhametli Rabb´in
koruması altında degil misin; O´nun devletine kul olmadın mı
1354. Ben, kendi varlıgımdan geçtim, kayboldum; sen onu bulabilirsen, benim selamımı söyle!
Müfte´ilün, Fa´îlün, Müfte´ilün,
(c. VI, 3018)
• Ey güzelligi yüzünden aynaya sık sık bakan sevgili; aynaya böyle sık sık bakmayasın diye, istiyorum ki, aynan yansın
yakılsın da, artık ise yaramaz olsun!129
129 Lale Devri sairlerinden Nedim merhum bir beytinde söyle der:
"Niçin sık sık bakarsın böyle mir´at-ı mücellaya
Meger sen dahi kendi hüsnüne hayran mısın kafir"
( Sevgilim! Neden aynaya sık sık bakıyorsun Sen de kendi güzelligine hayran mı oldun )
• Benim canım, ask denizinden ates gibi bir su içti! Bu yüzden, benim can kadehimde su bile atese döndü, ates oldu!
• Onun nergis gibi güzel bakısları ile ayna gülbahçesi haline gelince, can ve gönül ona hased ettiler de, yakıcı ates
kesildiler!
• Ben, varlıgımdan geçtim, kayboldum; sen, eger onu bulabilirsen, benim selamımı söyle de, ona de ki: "Nasılsın, hos
musun; eski halinden daha da hos musun "
• Eger sen, benden kaçıp kaybolan beni bulabilirsen, ben´e de ki: "Ben peri gibi avare oldum, gizlendim!" ,
• Dostum! Ben sarhos degilim; aklım da basımdan gitmedi! Onun o sihirli bakısı, benim canımı büyüledi, beni de
büyücü yaptı!
• Senin aklın basında ise, ona bir bak da anla ki, sevgilim o is yanlıs degildir, dogrudur!
1355. Sen, zaten benim gönlümsün!
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c. VI, 2618)
• Sevgili; lütfet, o güzel gözlerinle bize bir bak! Çünkü sen, bakısların ve görüslerin canısın; sana nasıl; "Gönlümü
aldın!" diyebilirim ki; sen, zaten gönlümün ta kendisisin, sen benim gönlümsün!
• Sen, gönlümüzü ayaklar altına aldıgın zaman canlar neselenir, ayak vurarak oynamaya baslarlar! Gönlümü kırdıgın,
yaraladıgın zaman gönül, adeta ballar yer, sekerler çigner!
• Kollarını iki tarafa salarak oynamaya baslayınca beden, sana canını verir Böylece sen, cilvelerle, naz ve eda ile
oynarken ölmüs kisi bile tuhaf bir hal alır, adeta dirilir!
• Senden gelen cevr u cefa böyle hos ve tatlı oldugu için vefa ekinine kıtlık düsmüstür de, insanlarda vefa bulunmaz
olmustur! Ey gönül; ne duruyorsun Onun cefasına karsı canınla oyna, onun cefasına canını ver!
• Bugün öyle mestim, öyle mestim ki, tamamıyla kendimden geçmisim! Dostum; benim elimden tut; sen neredeysen,
beni de oraya çek!
• Sana lazım olan seyleri, gökler hemen dogurup sana sunar! Senin mana incilerin hiç azalır mı Zaten sen, inciler
denizinin dibindesin!
• Ey benim canım, sevgilim; her gözbebegi, senin sayende adam oldu! Ey görüsün özü, anlayısın temeli; sen
olmayınca gözün ne degeri vardır
• Ey can; onun mesti olmak serefıne nail oldugun için neselen, el çırp! Bu varlık, ne hos bir varlıktır; sen, aynı
zamanda birlik aleminin, vahdet aleminin içindesin; ne de hossun!
• Ey ruh; neden korkuyorsun Sen, maddî bir varlık degilsin ki toprak olup gidesin ve sen, beden degilsin ki, seni
mezara defnetsinler! Sen, nefis de degilsin! Beden, korku kaynagıdır, korku madenidir; halbuki sen, zevksin, nesesin!
1356. Eger senin gönlün varsa, gönül kabesini tavaf et!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa-îlün, Fe´ilün
(c. VI.3104)
• Eger senin gönlün varsa, gönül kabesini tavaf et; topraktan yapılmıs sandıgın Kabe´nin manası gönüldür!
• Cenab-ı Hakk , görünen ve bilinen suret kabesini tavaf etmeyi, kirlillklerden temizlenmis bir gönül kabesi elde edesin
diye sana farz kılmıstır!
• Sunu iyi bil ki, sen, Allah evi olan bir gönlü incitip kırarsan, yaya olarak bin defa Kabe´ye gitsen de, Allah bu
ziyaretini kabul etmez!
• Sen, varını yogunu, malını mülkünü ver de, bir gönül al, al da, o gönül mezarda, o kapkara gecede sana ısık versin,
nur versin!
• Allah´ın huzuruna altın dolu binlerce keseler götürsen, Cenab-ı Hakk; "Bize bir sey getirmek istiyorsan, kazanılmıs bir
gönül getir!" diye buyurur!
• "Çünkü. altın ve gümüs, bizim için hiç bir sey degildir! Eger bizi, bizim rızamızı istiyorsan, bizim istedigimiz gönülden
ibarettir!"
• Senin deger vermedigin, bir saman çöpü saydıgın yıkık gönül, Ars´tan da üstündür, Kürsi´den de, Levh´den de,
Kalem´den de!..
• Harap gönül, Hakk´ın nazargahıdır, Hakk´ın baktıgı, Hakk´ın sıgındıgı yerdir! Onu yaratan varlık ne de büyüktür, ne
de kuvvetlidir!
• Kırılmıs, ikiyüz parça olmus zavallı bir gönlü yapmak, tamir etmek, Cenab-ı Hakk´ın nazarında hacdan da, umreden
de degerlidir!
• Hakk´ın defineleri, harap gönüldedir! Harabelerde, pek çok defıneler gömülüdür!
• Mutlu olmak, manen yükselmek istiyorsan, gönüller almaya, gurur ve kibiri bırakmaya bak!
• Kazandıgın gönüllerin yardımı seninle beraber olursa, kalbinden hikmet kaynaklan fıskırır, akar!
• Dilinden sel gibi ab-ı hayat akar; nefesin, Hz. Isa´nın nefesi gibi, hastalıklara deva olur!
• iki dünya da, bir gönül için yaratılmıstır; "Sen olmasaydın, bu kainatı yaratmazdım!" hadîsinin manasını düsün!
• Eger böyle olmasaydı, senin varlıgın, mekanın, günesin, ayın, yeryüzünün, su gök kubbenin varlıgı nereden olacaktı
• Sus; bedeninin her bir kılında iki yüz dil olsa da onlarla gönlü anlatmaya çalıssan, yine de anlatamazsın; gönül
anlatılamaz, anlatısa sıgmaz!
1357. Kendinden geçis lütfu
Fa´îlatün, Fa´îlatün, Fa´îlatÜn, Fa´îlat
(c. VI,2775)
• Istiyorum ki, can kusu, kendini görüs ve kendini begenis hevasından çıksın da, yalnız kendinden geçis hevasında
uçsun; can mumu da, benlik sarayında degil, kendinden geçis sarayında yansın, oralara nur saçsın!
• Kendinden geçis devlet kusu, her seye, herkese gölge salsın da, kendilerini üstün görenleri, gurura kapılanları,
kendilerine tapanları, bu kötü huylarındar vaz geçirsin! Allah´ın lütuf günesi de, Hakk asıklarının baslarında parlasın, onları
aydınlatsın!
• Asık, en yüksek mevkilere çıksa, dünyanın en zengin adamı olsa, yüzbinlerce devlete erisse, yüzbinlerce nimete
kavussa, onun nazarında bunların hiç bir kıymeti yoktur! 0, ancak Hakk´ı bulmak için kendinden geçis belasını ister! l30
130 Hz. Mevlana, Dîvan-ı Kebîr´in bir baska yerinde bu konuya temas eder:
"Allah, bitmez tükenmez cömertligi ile bana hesapsız mülkler verse, ne kadar gizli hazineleri varsa hepsini önüme
koysa, ben, candan secde ederek yüzümü topraga korum da, derin ki: ´Bunların hepsinden filanın askı benim için daha
degerlidir!´"
• Bu istegin ne oldugunu anlamak için beni seyret de gör; ben, kendinden geçis yoklugunda öyle manevî zevkler
tattım, öyle mutlu oldum ki, kendimi, sevine sevine belaların önüne attım!
• Kendinden geçis arzusu ile kendinden geçmek, Hakk´ta fani olmak, öyle anlatılamaz bir mertebe ki, bu yüksek
mertebeye ulasmak isteyen kisiye, bir can degil, yüzlerce can kurban olsun!
• Ey asık; istedigi dünya nimetlerine ulasamadıgı için kendini üzüntülere, gamlara, kederlere kaptırmıs kisilerle düsüp
kalkma ki, kendinden geçis zevkini kaybetmeyesin!
• Kendinden geçmenin, kendinden kurtulmanın ne oldugunu bilir, anlarsan, sende bulunan yüksek mevki istegi, servet
ve devlet arzusu yok olur gider! Ey kendinden geçis hali; zenginlik, söhret, beylik, pasalık bunların hepsi de senin ayagının
altına serilsînler, toprak olsunlar!
• Dünya sevgisine kapılmamak, padisahlıgı, yüksek mevkileri, söhreti, serveti istememek; muhakkak ki, güzel bir
seydir! Fakat, bunların hiç biri kendinden geçmis kisiye es olamaz, kendinden geçmisin karsılıgı olamaz!
• Ey kendinden geçmis ve gönül evini dünyevî arzulardan temizlemis kisi; gönül evini, kendinden de temizle! Hatta,
kendinden geçme istegini bile gönülden at gitsin; onun gelmesi için, kendin de gönül evinden çık git!
1358. Bahar mevsiminde kokusu ile insanı büyüleyen gül bahçesini, kendi güzellikleri ile 0 süsledi!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe-ulün
(c. VI, 2696)
• Bahar, güzelligi ile beni neselendiriyor, güldürüyor; bana sundugu manevî sarabın verdiği mahmurluk da, basımı
döndürüyor!
• Bu sırada ay yüzlü bir güzel de, beni döndürüp oynatıyor; beni essiz dostsuz bırakarak, gönlümde yalnız kendisi taht
kurmak istiyor!
• Bir çeng çalan var; çıkardıgı hos seslerle, beni büyüledi; ben öyle bir hal aldım ki, adeta, onun teline döndüm!
Çengin çıkardıgı ses meydanda ama, aglayan, feryad eden, titreyen teli görmmüyor!
• Allah, göklere dogru yükselen bir toz dünyası meydana getirdi; kendisi ise, rüzgar gibi, çıkardıgı toz içinde gizlendi
gitti!
• 0 padisah, kıvılcım gibi bir hayat, bir yasayıs parlattı da, kendisini, yanıs gibi, o kıvılcımın içinde gizledi!
• Su bahar mevsiminde kokusu ile insanı büyüleyen gül bahçesini, kendi güzellikleriyle süsledi; sonra, etrafa güzel
kokular yayan, fakat kendisini göstermeyen nadide bir gül gibi, dikenler arasında gizlendi!
• Bahar mevsiminin güzellikleri karsısında ben, mest oldum; bir sey söyleyemeyecegim! Ey görünmez güzellikler
sarabı sunan sakî; bu güzelliklerden sen bahset! Çünkü, senin aklın basında!
• Acaip bir aynacının elinde olan bu gönlüm, ayna gibi, susarak, dilsiz dudaksız bir seyler söylüyor, gördügü
güzellikleri aksettiriyor!
• 0 aynacının, o büyük ve essiz yaratıcının lütfu ile, zaman zaman gönül aynasında acaip sekiller, benzeri olmayan
güzellikler, insanı büyüleyen hayaller görünmede!
1359. Bir bilgin, bakısları ile, Sen´in güzel yüzünün sofrasından rızıklanırsa, ne olur
Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fe´ilatün, Fa´lün
(c. VI,2869)
• Allahım; Sen´in verdigin gamlarla, kederlerle perisan olmus bir bilgin var! 0 bilgin, denenmek için çok ızdırap
çekiyor, çok belalara ugruyor! 0, adeta, ates üstünde bulunan potadaki gümüse benziyor!
• 0 bilgin, Sen´in keremine, lütuflarına, ihsanlarına ümid baglamıs da, kalkmıs, ezelden çok uzak yollar asarak, bir çok
sıkıntılara, zahmetlere katlanarak, çesitli merhalelerden geçerek gelmis, Sen´in merhamet kapına sıgınmıs!
• 0 bilgin, ask yolunda çok ızdırap çekmis, yolunu eskiyalar kesmis, hırpalanmıs, yaralanmıs!..
• Ey dost! Bir bilgin, bakısları ile, Sen´in güzel yüzünün manevî sofrasından rızıklanırsa, kuvvet bulursa, Sen´in
güzelliginden bir sey eksilir mi; Sen, bir zarara ziyana ugrar mısın
• Senin güzelliginle dolu bir çılgınlık kadehini, sen hayranlarına sunarsan, bir bilgin, nasıl olur da kaidenin, törenin
dısında kalır da, sundugun kadehi almazlık eder
• Sen´in insafın, merhametin ve asaletin, bir bilginin bos yere na-ehiller arasında kederlerle, gamlarla öldürülmesine
nasıl müsaade eder 131
131 Sinasî merhum bir beytinde;
"Bedbaht ona derler ki, elinde cühelanın
Kahrolmak için kesb-i kemal ü hüner eyler"
(Cahiller, na-ehiller arasında kahrolmak için ilim, hüner ve olgunluk elde eden kisi, bahtsız bir kisidir!)
• Herkese ısık veren, sıcaklık bagıslayan Hakk´ın günesi, bir bilginin buz gibi soguk, anlayıssız kisiler arasında donup
kalmasını nasıl hos görür
• Sen´in verdigin derslerden yararlanması için, lütfun ve ihsanın tutmus, bir bilgini ask medresesine, ask dersinin
verildigi okula çekmis almıs ve böylece onu, faydasız bilgiler ögrenmekten kurtarmak istemistir!
1360. 0 perinin yüzünün nurundan, insan, melek oldu!
Müfte´ilün, Fa´ilatü, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. VI, 3027)
• Peri kızının, Hz. Süleyman´ın huzurunda saygı ile elbaglayıp durmasına sasılmaz; sen, asıl o perinin karsısında
Süleyman´ın elpençe divan durmasını seyret!
• 0 öyle bir peri ki, yüzünün nurundan, insan, insan seklini bıraktı da melek oldu; peri de, zahmetten, derman bulma
gamından kurtuldu!
• 0 perinin terbiyesi, ilgisi ile insanın gözü açıldı; o perinin yüzünden seytan da melek de can incisini buldular!
• Onun güzelligi ile, insanlar "benlik-bizlik" davasından vazgeçtiler; erlik tohumları kurudu da, sehvetten kurtuldular!
Peri insan oldu, insan da peri kesildi!
• Tebriz sehrinin de, canın da övündükleri Sems-i Dîn´in yüzünün nuru ile peri neselendi ve candan bile daha neseli bir
hale geldi!
1361. Düsüncelerden kendini kurtar; aklı fikri at gitsin!
Mefülü, Fa´ilatü, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. VI,3000)
• Sakî; o büyük sarap kadehini sun! Yapılması gereken bir is, bir sevgi isi var ya, onu düsün; baska düsüncelerden
kendini kurtar, aklını fikrini at gitsin!
• Çünkü, akıl fikir duragında tamamıyla korku vardır, endise vardır, tehlike vardır, titreyis vardır; rahat, huzur,
mutluluk hep akılsızlıktadır! 132
• Akla fîkre kapılmayanlar meclisinde bulunanlar, derin düsüncelere dalmadıkları için her bagdan kurtulmuslar,
hürriyete kavusmuslardır! Onların hepsi de, sevgi günesinin ısıgında zerreler gibi oynar dururlar! .
132 Su hadîs-i serîf, bu konunun anlasılmasında bize yardımcı olabilir: "Cennet ehlinin çogu, ebleh, yani akılsız
kisilerdir." Cenab-ı Hakk, aklını yoranları, felsefî düsüncelere varanları sevmiyor, safiyetle candan inananları seviyor. Sevgi
yolunda kılı kırk yararcasına düsünmek, asıgı yoldan alıkor. Asık, gönül yolundadır, akıl yolunda degildir. Pervane
düsünseydi, kendini atese atıp yakmazdı. "Ben, onu bunu bilmem; ben, ask kadehi ile mest olmusum!" diyen Erasmus,
Akılsızlıga Medhiye adlı kitabında, aynı konuyu ele almıstır.
• Ey can günesi! Senin nurunun ısıgının tek bir pencereden gelmesine gönlümüz razı olmadıgı için, beden binasının
kapısını, duvarını yak yandır, bizi engellerden kurtar; bizi, perdeler arkasında bırakma!
• Sunu bil ki, senin ask nurunu bulmak için çırpınısın gibi, bütün asıkların feryadları, hayhuyları hep bir gül bahçesinin
kokusudur, ondan meydana gelmededir! Fakat, o bahçenin nasıl bir bahçe oldugundan kimsenin haberi yoktur!
1362. Ben; gönlümü de, canımı da kederin gamın önüne atmısım!
Fa´ilatü, Fa´ilatün, Fa´ilatü, Fa´ilatün
(c. VI,2850)
• Ayrılık gamınla inleyerek, sızlanarak aglayıp durmadayım! Ama sen, benim çektigim ızdırabı çekme; sen, sad ol,
neseli ol! Bana gamlar, kederler verdigin için sana darılmadım; yine de seni bekliyorum; sen, sad ol, neseli ol!
• Sen, beni ask oku ile yaralanmıs perisan bir halde görsen, tatlı bir bakısla bana bakarsın ve acımak söyle dursun,
çektigim ızdıraptan hoslanırsın! Zaten ben gönlümü de, canımı da gamın, kederin önüne atmısım; yeter ki sen sad ol,
neseli ol!
• Sen, benim gönlümün gamlı olusuna sevinirsin; cefa çektirmekte essiz bir ustasın! Ben, nese ile bir nefes almasam
bile, sen sad ol, neseli ol!
• Ey güzel varlık! Sen, güzelligine yakısmayan davranıslara girisiyorsun; hançer gibi, bu zavallı kulunun kanına
susamıssın! Zararı yok; ben kanlı gözyasları dökmeye razıyım; sen sad ol, neseli ol!
• Beni biraz neseli görsen, canın sıkılır, bana kızarsın; gönlün, kinle ve nefretle dolu! Bense, bu davranıslarına hiç
aldırmam, sana darılmam; sen sad ol, neseli ol!
• Bana verdigin gamlardan, çektirdigin ızdıraplardan öyle mutluyum ki, kendimi padisah gibi görüyorum! Senin
yüzünden tahta kavustum, mevki sahibi oldum! Ben, bütün bu hallere aldırmıyorum; sadece, senin gönlünü
gözetmedeyim! "Allah onu korusun!" diye niyazdayım! Ben, bu karardayım; sen, benim acılarıma bakma! Yeter ki, sen sad
ol, neseli ol!
• Zamanımızın canısın, bizim hayatımızsın; bizi yasatan sensin! Verdigin acılara ragmen, gönlümüzde taht kurmussun!
Çektirdiklerine birtakım bahaneler buluyorsun! Ben, kenara çekildim; bir seye karısmıyorum, hiç bir sikayetim yok! Yeter
ki, sen sad ol, neseli ol!
• Sevgilim; ben, kendimle ugrasmadayım! Çünkü, beden ile nefis ölmedikçe, ne gönül, ne de can günahlardan
arınamaz! Benim bütün gücüm, içimi manen temizleyerek günahlardan kurtulmaya çalısmamdır; sen, beni kendi halime
bırak; sen sad ol, neseli ol!
1363. Her seher vaktinde, her sabah bu akıl, senin askınla deli divane olmada!
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c. VI,2601)
• Güzelim; her tasın basında, lal dudaklarından bir nur vardır! Saçlarının perisanlıgı, karısıklıgı, her tarafta bir karısıklık
meydana getirmis!
• Cennet gibi olan güzellik bagının her tarafında, agaçlarının altında, ask sarabı sunan sakîler var, huriler var!
• Her tarafta, ask sarabı doldurulmus küpler var; her tarafta, ask sarabı içmis, kendinden geçmis canlar var! 0
küplerdeki sarap, üzüm sarabı gibi pek tatlı, pek nefis!
• Zaten, her seher vaktinde, her sabah bu akıl, senin askınla deli divane olmada ve benlik damına çıkarak tanbur
çalmadadır!
• Padisahı ask olan sehir, ne mutlu bir sehirdir! 0 sehrin her mahallesinde bir meclis kurulur, nefis ask sarabı içilir; her
evde bir dügün vardır!
• Bir manastırın önünden geçtim; karsıma bir kesis çıktı! 0, vahdet (birlik) kapısında oturmus, senin askınla bir nefir
çalmada idi!
• 0 kesise; "Bu kadar hos, bu kadar güzel nefir çalma gücünü kimden aldın " diye sordum. Bana; "Bu gücü öyle bir
padisahtan aldım ki, o hem seven, hem sevilen, hem yardım eden, hem de yardım görendir!" diye cevap verdi!
1364. Ben, nasıl olur da, "Bende bulunan sensin; sen, benden hiç ayrılmıyorsun!" diyebilirim
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün
(c. V, 2460)
• Ben, senin gibi degilim; sen de benim gibi degilsin! Ne sen benim bulundugum haldesin, ne de ben senin
bulundugun haldeyim!
• Ben, her zaman senin emrindeyim; sen de, hep benim kanımı dökmek istiyorsun! Ben, gökyüzünde günes olsam, ay
olsam, yine de senden çok asagıyım!
• Sen, dün, benim kapımın önünden geçtin! Ben, senden bir koku alamadım! Fakat, geçenin sen oldugunu, ruhum
kulagıma gizlice fısıldadı!
• Ey benim canım, ey benim gönlüm! Sence canın da, gönlün de ne degeri vardır ki Senin basıp geçtigin kapının
önündeki toprak, ot yerine can bitirir, gönül yetistirir!
• Gözün bize bakmaktadır; sen de, akıl gibi, daima bizimle berabersin! Fakat, kendimde güç, cesaret bulamıyorum ki,
kalkayım da sana; "Bende bulunan sensin; sen, benden hiç ayrılmıyorsun!" diyebileyim!
• Kulagımdan tuttun, beni çeke çeke bulundugum yerden alıp götürdün! Fakat, sen beni nerelere götürdünse oralarda
gördügüm her seyde, seyrettigim her yerde, her manzarada hep seni buldum, seni gördüm; senden baska bir sey
göremedim!
• Ben mestim; sen de, benim yüzümden mestsin! Yanıldım, hata ettim; ben, nasıl olur da; "Benim yüzümden
mestsin!" diyebildim Ben, kim oluyorum Benim sana ulasmama, seni manen bulmama imkan yok; beni sana, ancak,
sen ulastırırsın!
• Dilim sasırdı da, "sen"sin dedi; bu suçun özrü olarak, bundan sonra susayım; acı sabırlara katlanayım, zehirler
içeyim!
1365. Askın agzı olsaydı, bütün dünya ona bir lokma olurdu!
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün
(c. V, 2435)
• Ben, gönül sırrını, dün gece tas yürekli bir dilberin yüzünde gördüm!
• Askın agzı olsaydı, bütün dünya ona bir lokma olurdu; askın kapısı olsaydı, bütün padisahların canları o kapıda
kapıcılık ederdi!
• Ey can; gel de, inciler topla! Ey gönül; gel de, güzelligi gör! Ey müslümanlar; insanı felakete sürükleyen bu
güzelden, bu afetten sakının!
• Beden, onun atlarının ayakları altına serilmeye layık degildir; bas da, böyle bir güzeller sahının huzurunda yerlere
kapanmak serefini kazanmamıstır!
• Onun yanagı, her an bana; "Senin, benim gibi güzel yanaklı sevgilin var mıdır " diye soruyor! Gönlüm de ona her
an; "Benim gibi sana candan baglı bir kulun var mıdır " diyor!
• Ey dostlar; ilkbahar geldi! Haydi; kalkın, gül bahçesine gidelim! Ama, benim ilkbaharım sensin; ben, senden baska
bir seye bakamam!
• Bahçedeki çiçeklerin, meyvelerin kendilerine mahsus bir hos edaları var; biz de, senin gül bahçesine benzeyen
yüzünde açmıs bir nilüfer gibiyiz!
• Bülbül, çalgıcı gibi def çalmada, agaçların yapraklarıysa el çırpmadadır! Gonca, kendini begenmis de, "Acaba
dünyada benim gibi hos, benim gibi güzel, benim gibi taze bir gonca var mı " diye söyleniyor!
• "Bahçe, çiçeklerle süslensin; kuslar kanatlansın, uçsun!" diye, gönlü sevgi ile, merhametle dolu olan ilkbahar, nazlı
bir gelin gibi eteklerini sürüyerek, salına salına ötelerden geldi!
• Yarattıklarındaki güzellikleri göremeyen körlerin, sözünü duyamayan gönül sagırlarının inatlarına ragmen, ilkbaharın
içinde kendini gizleyen sevgili, insanları hayran bırakmak, canlara can katmak için geldi!
1366. Gönül bahçesine girersen, hos kokular elde edersin!
Miistef´ilün, Miistef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün
(c. V, 2444)
• Gönül bahçesine girersen, hos kokular elde edersin; göklere kanat açarsın da, melekler gibi ay yüzlü olur, nurlar
saçarsın!
• Ask, seni kandildeki yag gibi yaksa yandırsa, ne mutlu sana! 0 yanısla, etrafındakilere yararlı olursun; karanlıkları
aydınlatırsın! Askın, basına getirdigi gamlardan, kederlerden ötürü zayıflasan, erisen, kıla dönsen, o zaman da, asıklar
meclisinin basına geçersin!
• Ask, sana çok seyler kazandırır; su fanî dünyadan, mekan aleminden kurtulursun, ötelere, mekansızlık alemine
gidersin! En önemlisi de, ask yolunda sana engel olan, seni nefsanî arzulara dogru çekip götüren bedenden, kendi maddî
varlıgından ayrılırsın da kendinde kendi öz varlıgını bulur, onunla beraber Hakk yoluna düser, yol alırsın; tıpkı deredeki su
gibi, bineksiz, ayaksız yürür gidersin! 133
133 Kendinden kurtulmakla ilgili olarak Hz. Mevlana, Mesnevî´nin V. cildinin 269-270 numaralı beyitlerinde söyle
buyuruyor: "Baskasından kaçan, ondan uzaklasınca kurtulur! Ben ise, hem kendimin düsmanıyım, hem de kendimden
kaçıp kurtulmak istiyorum! Kaçarken kendimi de beraber götürdügüm için kendimden kurtulmama imkan yok! Bu
yüzdendir ki benim isim, kıyamete kadar durmadan kendimden kaçmaktır!"
• Sen, her acıyı tatlılastırırsın, her uzagı yakınlastırırsın! Askın ve insanlıgınla dokuz kat göklerin üstüne çıkarsın da,
kendinden kurtuldugun için, artık maddî varlıgın nura perde olmaz!
• Içindeki heva ve hevesi, nefsanî arzuları atarsın, bombos bir hale gelirsin ve nefes almaksızın canlı kalırsın! "Ya Hu"
denizine batınca, artık, "Ya Hu" diyemez olursun! 134
134 "Hu, Hüve": Arapça "0" zamiridir. "O", burada Allah´ı göstermektedir. "Ya Hü", (Ey Allah manasına gelmektedir.
Dervisler Allah´ı anarken; "Ya Hu" yahut sadece "Hu" diye anarlar "Ya Hu denizi": Hakikat denizini göstermektedir. Arif
hakikat denizine varınca, onda yol olur. Bir damla denize düsünce, damladan eser kalır mı
• Sen, her eve pencere olursun; yani, Hakk yoluna düsmüs kisilerin irfar sahibi oldugun için gönüllerine senden nur
dogar! Her bag, seninle gül bahçesine döner, senlikten benlikten kurtulur. Kendi varlıgını yok edersen, sen benimle
olmaksızın ben olursun!
• Gerçek aydınlıga kavustugun için, artık, aydınlık istemezsin! Kendinle hiç, ilgilenmezsin; padisah gibi, fakirleri,
kimsesizleri yedirip içirirsin! Yani, manî yoksullarını nurunla aydınlatırsın! Etrafa manevî nurlar saçtıgın halde, kendin
göstermek için ay gibi, bulutlar arkasına gizlenirsin, karanlıklar ararsın!
• Can istemezsin, can bagıslarsın; her derde derman olursun! Sen, kendinden geçtigin için, kendi yarana merhem
aramazsın da, baskalarının yaralarına merhem olursun!
1367. Kalk da, fanî olmayan, ölümsüz olan yaratıcının eserlerini seyret!
Mefulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ulün
(c. VI,2624)
• Sevgili! Kalk da bak; can var, cihan var, gençlik var! Günes de dogdu, etrafa parlak, göz kamastırıcı ısıklar saçıyor!
• Ey zamanımızın Yusufu, ey güzel varlık; kalk! Hani, Züleyha´nın rüyasında arayıp durdugu, fakat bir türlü bulamadıgı
bir güzel, bir güzellik vardı ya, sen, ondan yüz kat daha güzelsin!
• Solda, sagda her tarafta mahluktan, yaratılmıstan, Halık´a, Yaratan´a bir isaret var, bir belge var! Yaratan´ın
varlıgına, yaratma gücüne en güzel belge sensin! Fakat gönülsüz asık, bir belge ile kanaat etmez, daha çok belge arar!
• Kalk da, fani olmayan, ölümsüz olan yaratıcının yarattıgı eserlerdeki ihtisamı, güzelligi seyret! Seyret de, fani
dünyadan, dünyaya ait islerden, nimetlerden çabucak vazgeç, kurtul!
• Essiz olan o büyük varlık, aziz bir ömürdür, bir hayattır, bir yasayıstır! Sen, yaradanı düsünmekten, onun varlıgını
hissetmekten kaçamazsın! 0, dünyanın ruhudur, dünyayı yasatan odur; sense bir sekilden, bir gölge varlıktan ibaretsin!
• 0 aziz varlık öyle güçlüdür ki, tastan yonttugu bir sekle bile dokunsa onu canlandırır; sen tastan asagı mısın Sen bu
candan mahrum kalırsan, sana yazık olur; kalk da, onu kendi varlıgında hisset, sen de canlan!
1368. Hayalin gelmis, gönlümü oksuyor!
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c. VI,2598)
• Ey bizim canımız, cihanımız; bir an için olsun lütfetsen de yüzünü bize döndürsen, yüzüne bakmamıza müsaade
etsen ne zarar edersin 135
135 Bir Iranlı sair, bütün güzelliklerin Hakk´ın güzelliginin bir tecellisi oldugu inancına vardıgı için:
"Sevgilim! Senin güzelligin, Allah´ın lütuflarının bir aynasıdır; bırak da, aynada Hakk´ı görelim!" diye yazmıstır.
• Ey yüzü ates gibi parlak olan, nurlar saçan güzel; ey gül gibi güzel kokar varlık! Nasıl da güzel bir yüzün, nasıl da
hos bir kokun var!
• Senin güzel hayalin, her zaman gözümün önünde dolasıyor; böylece, uyanık oldugum halde, yine de hos bir rüya
görüyorum!
• Hayalin gelmis, gönlümü oksuyor; zavallı gönlüm de, bu iltifattan ötürü kabına sıgamıyor!
• Ayın ondördüne benzeyen yüzünden mi, onun görüsündeki nurdan mı bahsedeyim Bambaska olan, hiç kimseye
benzemeyen ruhundan mı, yoksa, senin dertlere derman olusundan mı söz edeyim
• Bahçedeki gül dalı seni görmüs de, utanıp basını önüne egmis; bülbül de, benim feryadımı duydugu için ötmez
olmus!
• Aklını basına al da, her seyden vazgeç! Çünkü, onun bulundugu yerde senin bulunmana imkan yok! Hem o, hem sen
bir yerde olamazsınız; onun bulundugu yere sen sıgamazsın; orada, ondan baska dost, ondan baska yardımcı olamaz!
• Her ne olursa olsun, ey göz; sakın ümitsizlige düsme! Bahar bulutu haline gel de, askla inciler saç!
1369. Benden daha çok "ben" olan; gel, gözümde yerini al!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. VI,2798)
• Ey benden daha çok ben olan, benim benligimi yok edip ben kesilen; gel! Gel benim gözümde otur! Otur da, senin
nurlu, güzel yüzüne göre ayın ne kadar küçük, ısıgının ne kadar hüzünlü, solgun oldugunu gör! Çünkü sen, aydan daha
parlaksın; daha hos, daha parlak ısıklar saçıyorsun!
• Bahçeye gel de, güller, senin güzelligini, gül yanaklarını görsünler, utansınlar, renklerini, kokularını kaybetsinler!
Çünkü sen, yüzlerce bag ve bahçeden, yüzlerce gülsenden, gül bahçesinden daha güzelsin, daha edalısın! Aslında, sen
kendin dünyada benzeri olmayan Hakk´ın solmaz güller ihsan ettigi, bir gül bahcesisin!
• Bahçeye gel de, uzun boyu ile ögünen selvi, senin boyunu görünce utansın, küçülsün, boyunu gizlesin! Süsen de
görsün seni ve dilini yutsun! Çünkü sen, ondan daha üstün, daha güzel bir süsensin!
• Ey can mumu! Lütuf zamanında, mumdan bile daha yumusaksın; nazlanma vaktinde ise, çelikten de sertsin!
1370. Ey benim kararsız gönlüm; sen nerelisin, nereden geldin
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. V, 2480)
• Ey benim kararsız gönlüm! Dogru söyle; sen, nasıl degerli bir cevhersin Ates misin, rüzgar mısın, insan mısın, peri
misin; nesin sen
• Sen nerelisin; nereden, ne taraftan geldin Geldigin yokluk aleminde neler görmüssün ki, yine yokluga gidiyorsun
• Senden baska her hayvan, her canlı yokluktan kaçar, sakınır; sense, varını yogunu yokluga dogru çekip
götürüyorsun!
• Sen, sanki bu dünya dagının üstünden asagılara dogru akan bir selsin; basını taslara, kayalara çarparak,
köpürerek, aglayarak hızla mekansızlık denizine dogru kosuyorsun!
• Senin, bu askla geldigin yere, aslına dogru kosusundan, bahar mevsimi de sasırıp kalmıs bahçelerde... Sen nasıl bir
gülsün, nasıl bir nergissin Senin yüzünden, hem süsen hem de selvi sarhos olmuslar ve süsen yerlere serilmis, selvi ise
ayakta duramıyor, yıkılacak gibi sallanıyor!
• Ben, insanların içindeyim, onların aralarındayım, onlarla beraber yasıyorum! Fakat, toprakta gizlenen halis altın gibi,
onlardan kaçmısım, onların içinde oldugum halde onlardan ayrılmısım!
• Altın, binlerce defa; "Ben altınım!" diye bagırsa, madeninden dısarı çıkmadıkça, kimse ona müsteri olmaz, kimse onu
almak istemez!
1371. Insanı Hakk´a ulastırmayan bilgiden daha beter iskence yoktur!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´îlün
(c. VI,2922)
• Sen, hem mumsun, eriyorsun, yanıyorsun, aglıyorsun ama, çevreni aydınlatıyorsun! Sen, hem gönül alıcı bir
güzelsin, hem de güzelligin ile insanları sarhos eden bir sarapsın, kıs ortasında bir bahar gibisin!
• Her taraf, askından yanmıs yakılmıs; günes ve günes gibi yüzbinlerce varlık da, senin atesinle yanmıs, kül olmus!
• Senin atesin, daima kuru kamıslara düser ve onları cayır cayır yakar! Seker bu hali görmüs de, senin atesinle
yanmak arzusu ile gelip kamısın içine girmis, gizlenmis!
• Askın ile, yüzbinlerce kisinin basını kestin! Hiç bir can, cesaret edip de "Hey! Beni niye kesiyorsun, ben ne suç
isledim " diyemedi!
• Insanın askını artırarak, onu Hakk´a ulastırmayan bilgiden beter iskence yoktur! "îyi, kötü" diye insanları ayıranlara,
ayrı görenlere yazıklar olsun!
• Mısır´daki kadınlar, Yusuf aleyhisselamın güzelligini gördüler de, kendilerinden geçtiler, ellerini dogradılar ve; "Of!"
bile diyemediler!
• Miraç gecesinde Peygamber Efendimiz, ilahî ask ile kendinden geçti de yüzbinlerce yıllık yolu asıverdi!
• Ey Tebrizli Sems; sen de bizi askla yok et! Çünkü, sen bir günessin; biz de gölgeleriz!"
1372. Akıl bana; "Seni hos edip ask yoluna düsürmek için sarap oldum!" dedi!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. VI, 2924)
• Asıklardan kaçıp uzaklasan o hurinin askından ah ederim!
• Askın öldürüsünde, yepyeni bir hayat, bir dirilik vardır; hastalık bile, onun yüzünden bir sıhhat, bir saglık olmustur!
• Aklıma; "Ey aklım; neredesin Seni bulamıyorum!" diye sordum! Akıl dedi ki: "Ben, sana artık yol gösterecek
degilim; senin dünyaya olan baglılıgını koparmak, seni sarhos edip ask yoluna düsürmek için sarap oldum! Bu yüzden,
benim özümle hiç bir ilgim kalmadı!
• Canını yak, külünü sürme et, gözüne çek de, o can sürmesi yüzünden, artık, iki dünyada da körlük kalmasın, her
seyi açıkça gör!
• Cansız canlar, sema´a girsinler, canlansınlar da, ezel balının etrafında arılar gibi dönüp dursunlar!
• Sems-i Tebrîzî hazretleri de, Allah´ın kudreti ile, bütün kırılmıs kalpleri tamir etsin!"
1373. Ölümsüz bir canın var; neden ölümden bos yere korkuyorsun
Mefülü, Mefa´îlün, Mefulü, Mefa´îlün
(c. V, 2594)
• Ey zavallı insan! Ölümsüz bir canın var; neden bos yere ölümden korkuyorsun Sen, Allah´ın bir nuruna maliksin; bu
nurla sen, o daracık mezara sıgabilir misin
• Gönlünü hos tut; alem, sende bulunan o incinin, o ilahî emanetin yüzünden, bastan basa altın kesildi! Gönül verdigin
o güzel varlıga benzer bir güzel nerede var; öyle bir güzeli gösterebilir misin
• Beden, ask ile arkadas olunca, onunla düsüp kalkmaya baslayınca dayanamadı da, kendini fazlaca içkiye verdi! Ey
hoca; neden benim bu halimden ürküyorsun da, bana bakıp yüzünü eksitiyorsun
• Renksizlik aleminde, mest olup kendinden geçmek var, suhluk var! Ey seyh efendi; senin gönlün neden böyle
daralıyor, neden kendini gamları kederlere kaptırıyorsun Herhalde, senin asktan haberin yok!
• Bu kadar kedere kapılma, bu kadar çok gam yeme! Ne zamana kadar böyle yaslara gömüleceksin Sen, acılar
çekmeye, yaslara gömülmeye layık degilsin! Bizim sana bagısladıgımız o sevgiyi kaybetmedinse, gamı kederi bırak da,
bizimle beraber ol, bizimle aynı renge boyan!
• Sevgili! Verdigin nüurla, can, öyle manevî bilgiler elde etti, öyle derin bir bilgin oldu ki... Buyur ey efendimiz, buyur;
sende de sarap dolu kadehler var!...
1374. Hep istediginiz burada, sevgilinin yanında!
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c. V, 2593)
• Ay mı istiyorsun, günes mi arzu ediyorsun Iste; ay da burada, günes de burada! Yok, feyizli seher vaktinin
gelmesini, sabah olmasını mı istiyorsun Onlar da, iste surada, sevgilinin yanında!..
• Ey Kenan Yusufu, ey Süleyman´ın canı; taç ve taht mı istiyorsun Iste taç, iste taht; onlar da burada, sevgilinin
yanında!..
• Ey savasların Hamzası, ey cenklerin Rüstemi! Kılıç, kalkan istiyorsanız, baska yerde aramayın; onlar da burada,
sevgilinin yanında!..
• Ey hos gül kokulan koklayan bülbül, ey tatlı sözler söyleyen papagan; gül mü istiyorsunuz, seker mi arzu
ediyorsunuz Geliniz, geliniz; gül de burada, seker de burada, sevgilinin yanında !
• Ey Hakk yoluna düsen, Hakk´ı arayan, ilahî tecelliye mazhar olmak dileyen zamanın Musası! Hakk´ı görecek mana
gözü, O´nun buyruklarını duyacak mana kulagı istiyorsan, iste, onlar da burada, sevgilinin yanında!..
• Ey gönlü kinle, nefretle dolu seytan, ey bizim eski düsmanımız; fitne mi istiyorsun, fesat mı istiyorsun, ser mi arzu
ediyorsun 0 kötülüklerin hepsi burada, sevgilinin yanında!..
• Sus; bu kadar fazla söyleme! Kalk Hakk yoluna düs! Yol arkadası mı istiyorsun Iste burada; sevgili yol arkadası!
Baska ne arıyorsun ..
1375. Gaflet uykusuna dalmısız da, gözümüz perdeli; göremiyoruz!
Mefülü, Mefa´îlün, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c. V, 2580)
• Ey saskın bakıslı kisi; ırmagın kıyısına gel! Gel de, duru sudan iç; suyun üstünde dönen dolap gibi, ne diye bos yere
dönüp duruyorsun
• Baksana; ova sekerlerle, deniz de incilerle dolu! Ama çalısmadıkça, sebeplere el atmadıkça, Hakk´ın bu lütuflarından,
bu ihsanlarından bir arpa tanesi bile elde edemezsin!
* Eger sen güzelliklere, güzel seylere bakmaktan hoslanıyorsan, neden gözünü açıp da bakmıyorsun Ay ısıgının
güzelligi, gözleri açıp bakmaya degmez mi
• Biz, susuz kalmısız; her.tarafta; "Bir ab-ı hayat çesmesi buluruz." ümidine kapılmısız! Halbuki önümüzde, arkamızda
deniz gibi cömert birçok seyler bagıslayan, veren bir ele sahip, tek, essiz, sayısız seyler ihsan eden, lütuflarda bulunan biri
var!
• O´nunla bizim aramızda nasıl bir yol var; hangi yola düsersek O´na varabiliriz Bizim, hakikati görmekteki
eksikligimizden, perdeli olusumuzdan baska bir sey yoktur! Aramızdaki perde nedir Agır bir gaflet uykusuna dalmısız da,
gözümüzü açamıyoruz! Bu yüzden, O´nunla bizim aramıza perde gerilmis!
• Hakk´ın lütfettigi buluttan, altı nur, yani altı duygu yagıp durmada! Beden bir dam gibidir; altı duygumuz da (görme,
isitme, tatma, yoklama, koklama ve bir de sezis duygusu), o damın kenarlarındaki birer oluktur!
• Her gece biz uykuya dalınca, o altı kaynak, altı duygu durur ve o oluklardan bir sey akmaz olur! 0 duyguları veren, o
kapıları açan, onları, bazan rüya alemine dogru götürür!
• Gündüzleri günes, geceleri de ay, bazan kuyuya düserler ve Hakk, onlar aletsiz ipsiz çeker, kuyudan çıkarır!
• Hakk´ın muhtesem ve sasırtıcı yüzlerce sıfatı, yüzlerce güzel eserleri var Onlar, senden gizlidir; onları göremiyorsun;
gördüklerine de akıl erdiremiyorsun! Çünkü sen, zayıfsın, zavallısın; onun gibi gücün kuvvetin yok!
• Sayısız eserlerle dolu, dayalı döseli yeryüzü, bir çok güneslerin, yıldızların dönüp durdugu gökler, hatta sınırı
olmayan göklerin ötesi bile, Allah´ın kudretli avucunda korkularından cıva gibi titrer dururlar!
1376. Nerede sevgilimin yüzünden senin yüzüne akseden nur
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mefulü, Mefa´îlün
(c. V, 2589)
• Allahım! Zümrüt renkli dokuz kat gögü havada, sonsuz bosluk içinde hapsettin; topraktan yarattıgın insanı da, çarkla
beraber oynatıp duruyorsun!
• Ey su; sen neler yıkamaktasın; göklerden, insanların kirlerini yıkamaya mı geldin Ey rüzgar; sen de eserek, dünyayı
dolasarak gizlenmis insan mı arıyorsun Ey yıldırım; neden gürlüyorsun Ey gök; ne diye dönüyorsun
• Ey ask; neden gülüyorsun Ey akıl; hırsımızı mı baglamak istiyorsun Ey sabır; neden rahat oturuyorsun Ey yüz;
sana ne oldu; birisinden mi korktun ki, sarardın
• Vefalı olmak hususunda basın ne degeri vardır; canın, cömertlik yönünden ne degeri vardır
• Kamil o kisiye derler ki, yokluga av kesilir, can verir! Çünkü, birlik (=vahdet) dairesine bir kıl bile giremez!
• Eger benim ay yüzlü sevgilimi gördüysen, nerede onun yüzünden senin yüzüne akseden ve parıl parıl parlayan nur
Can sarabını içtiysen, onun verdiği sarhosluk nerede Galiba, can sarabı sana tesir etmedi!
• Gönlünü yıkayıp kötü huylardan, kötü düsüncelerden temizlyememissin! Yüzünü yıkamaktan sana ne fayda var
Hırstan, tamahtan süpürgeye dönmüssün; toz toprak içindesin!
• Benim her günüm Cuma´dır; ben, daima hutbe vermekteyim! Su minberim yücelerden yücedir; ben, mertlik ve
insanlık maksuresinde oturmaktayım!
• Su hutbe okunan minberin basamagı, yeri gelir de, insanlardan bosalırsa, canlar, melekler Hakk´ın emri ile gayb
aleminden birini bulurlar gönderirler, oraya oturturlar; o minberi, asla bos bırakmazlar!
1377. Çeng, niçin aglayıp inliyor Senden ayrı düstü de ondan!..
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´alü, Mefa´îliin
(c. V, 2590)
• Ey perdeler perdesi, ey gizliden de gizli olan güzel varlık! Bir bak da, gör bize neler ettin, neler!.. Gönlü de aldın
götürdün, canı da; burada hiç bir sey bırakmadın!
• Ey hevesleri, istekleri alıp götüren; ey gönül kuslarının kafeslerini kırıp döken güzel! Haberin var mı; gönül
kusumuzu da yaraladın! Sonra da, hiç bir sey yapmamıs gibi, göklere dogru uçup gitmeyi düsündün!
• Uçup gitmeye de kalksan, bize eza ve cefa etmeyi de tasarlasan, biz bir sey yapamayız! Nasıl cesaret eder de sana;
"Dostum; bize neler ettin " diyebiliriz
• 0 yanıp yakılan mum, neden sessizce aglıyor Neden agladıgını, sana söyleyeyim: Sen, sıkıntılar verdin, kahrettin;
onu, balından ayırdın! Sonra da mum haline getirdin, onun içine ates düsürdün; onu yakıyorsun! 0 aglamasın da kim
aglasın
• Ya o çeng neden durmadan aglayıp inliyor Dur; sebebini sana söyleyeyim: Senden ayrı düstügü için! Onun boyu, bu
kölenin boyu gibi kamburlastı, iki büklüm oldu da, o yüzden aglıyor, inliyor!
• Bunca cefalar edersin fakat, güzel yüzünü gösterince, her sey unutulur zehir zehirligini kaybeder, seker olur; benim
derdim de, deva haline gelir!
• Her yaprak, yiyecek bulamadı da el açtı, sana duaya basladı! Onların agızsız dilsiz yalvarmalarına dayanamadın,
keremler ettin, lütuflarda bulundun ve ilkbaharda, onlara süslü elbiseler giydirip çesitli yiyecekler vererek dileklerin yerine
getirdin!
1378. Gel; gel ki, derdinle sevdalara düstüm!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´ilün
(c. VI, 3097)
• Gel; gel ki, derdinle sevdalara düstüm! Kapıdan gir, içeri gel; içeri gel ki çok perisanım; can vermek üzereyim!
• "Acaba, acaba" diyorum; "Evden halimi sormak için mi çıktın; senin askının delisi oldugum için, ne hale geldigimi,
zavallılıgımı gel de, kendi gözlerinle gör!
• Geldin, degil mi Peki armagan olarak bana ne getirdin Onu bana ver; bana ver yahut getirdigini önüme koy da,
söyle karsımda otur! Hiç olmazsa, bir an için olsun, karsımda dinlen, dinlen!..
• Gitme; gitme, yalvarınm sana! Neden biraz oturup dinlenmeden hemen gitmek istiyorsun Söyle; söyle, neden bana
gelmede gecikiyorsun; neden hep böyle geç geç geliyorsun
• Senden ayrı düstügüm için her an, nefes nefes feryadlar etmedeyim ve zaman zaman güzel yüzünü görmedigim için
sevdalara düsmedeyim!
• Hiç olmazsa, bundan sonra, sakın cefa yolunu arama; arama! Bu cefaları yapma; yapma ki, isimiz kötüye dogru
gidiyor; her sey anlasılacak, aleme rezil olacagız!
• Geldin, birazcık oturdun, hemen gidiyorsun! Git, git; istemiyorum! Nasıl da, salına salına, isvelerle gidiyorsun! Ama,
gitme; dayanamıyorum! Gel, gel; ne hos cilveler yapıyorsun; sen, ne de edalı dilbersin
Cilt 3´ün Sonu





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)