Thread Rating:
  • 3 Vote(s) - 2.67 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
AVRUPA
#1
Oku-1 
   

AVRUPA

AVRUPA: ÇEVRESEL TEMELLER


Avrupa nedir? Sınırları nerededir? Avrupalılar kimlerdir? Sorularının yanıtları herkesin sandığından çok daha karmaşık ve tartışmalıdır. Dünyanın başka yerlerindeki bölge ayrımlarında da olduğu gibi, Avrupa da neleri içine aldığının kabul edilmiş kesin bir tanımının yapılamadığı bir “birlik”tir. Avrupa’nın sınırlarını fiziki coğrafya terimleriyle doğuda Ural Dağları, Ural Nehri ve Hazar Denizi; güneyde Kafkas Dağlarının kuzey sıraları ile Karadeniz ve Akdeniz; batıda Atlas Okyanusu ve kuzeyde de Kuzey Buz Denizi’nin (Arktik Okyanus) çizdiği kabul edilmiştir.

Bu fiziksel tanımlama uygun gibi görünse de çok sayıda kuşkucu sorulara götürür bizi: Örneğin Avrupa Rusya’yı ikiye bölmekte, bir kısmını Asya’da bırakırken, diğerini Avrupa’ya katmaktadır. Böylece de Rusya’nın “Avrupalı mı” yoksa “Asyalı mı” olduğu yoksa ikisi de olmadığımı soruları doğmaktadır. Tanımlanması konusunda zorluk çekilen yerler arasında İzlanda da vardır; Avrupa’nın bir parçası kabul edilir ve Danimarka’nın bağımsızlığını kazanmış eski bir ilidir ama Kuzey Amerika’nın bir parçası olarak görülür hep. Aslında neyin ve kimin Avrupalı olduğunun belirlenmesinde kültürel mülahazalar çok önem taşır. Bu yüzden de ataları bin yıl kadar önce Asya’dan Avrupa’ya göçen Macarlar ve Finliler, Avrupa halkları olarak kabul edilirlerken, Avrupa’ya yakın zamanlarda göç etmiş milyonlarca Asyalı ve Afrikalı “Avrupalı” olarak görülmezler.

Avrupa, küresel üyelikleri olan çok sayıda uluslararası kurumun merkezlerinin bulunduğu yerdir; aynı zamanda temelde Avrupalı üyelere sahip çeşitli örgütlere de ev sahipliği yapmaktadır. Diğer yandan, tüm kıtayı birleştirecek tek bir toplumsal ve kültürel egemenlikten söz edilememekle birlikte, belki bir Avrupa projesi olarak “Avrupa Birliği”nin günümüzdeki en başarılısı olduğu iddia edilmektedir.

Avrupa, Avrazya kara kütlesinin uzun bir yarımadası gibidir -daha küçük yarımadalar ve adaları da kendisi yaratmıştır: İngiliz Adaları; İber, İtalyan ve Balkan yarımadaları gibi. Bu birimler nehirler, boğazlar ve dağ geçitleriyle kolayca aşılarak insan tarihinde etkin bir bağlantı ağı oluşturan dar denizler ve dağ sıralarıyla birbirlerinden ayrılmıştır. Her ne kadar Atlantik kıyısı batıda Avrupa’nın tartışılmaz sınırını oluşturuyorsa da, doğuda böyle kesin belli bir sınır yoktur. Ancak, klasik dönemlerden beri Don Nehri, Volga Nehri ve Ural Dağları Avrupa’nın doğu sınırını ifade etmede kullanılmışlardır.

Avrupa yüzölçümü bakımından küçüktür. Rusya sınırından batıya Avrupa’nın toplam yüzölçümü 5 milyon km2’nin üzerindedir (Rusya’nın Avrupa kısmıyla 10.4 milyon2). Avrupa’nın karasal kesiminin kabaca yarısı Fransa’nın Atlas Okyanusu kıyılarından doğu Polonya’ya kadar uzanan ana yarımadadır. En uç kesimler bile birbirlerine o kadar uzak değillerdir. Cebelitarık’tan İskandinavya’nın Kuzey Burnu’na ya da İzlanda’dan İstanbul’a kadar yalnızca 4,025 km kadar bir mesafe söz konusudur. Buna karşılık, Kuzey Buz Denizi, Akdeniz ve Atlantik koy ve körfezleri, bunlar boyunca sıralanmış sayısız adalarla birlikte, Avrupa başka kıtalardan çok daha uzun bir kıyı çizgisine sahiptir. Eski Sovyetler Birliği (BDT) dışarıda bırakılırsa, yalnızca Karpat Dağları bölgesi kıyıdan 480 km kadar uzakta kalır ve Avrupa nüfusunun % 80 kadarı kıyıdan 160 km’lik bir mesafe içinde yaşar.
5.1. Yüzey Şekilleri

Avrupa’da dört büyük fizyografik bölge ayırt edilebilmektedir:

Kuzeybatı Dağlık Bölgesi; Avrupa’nın fizyografik bölgeleri içinde en eskisi ve en yumuşamışıdır. Dağlar ya da yaylalar iki ayrı alandan oluşur:
İsveç’in Fenno-İskandinav ya da Baltık Kalkanı, Finlandiya ve güneydoğu Norveç,
Norveç’in geri kalan kesimleri, İsveç’in en batı ucu, kuzey İngiltere, Galler ve İrlanda’nın bazı kesimleri ve İskoçya.

Bölgede denize olan düşkünlük, eğilim (Norveç kıyıları boyunca uzanan yüzlerce balıkçı köyü ya da İskoçya kıyılarındaki balık çiftlikleri gibi) hemen her yerde hissedilmektedir. Deniz manzarası da Kuzey Denizi petrol ve gaz yatakları ve bunlarla bağlantılı taşımacılık ve imalat faaliyetleri tarafından oldukça değiştirilmiştir. Her ne kadar Kuzeybatı Dağlık Bölgesi şehirsel ve endüstriyel görünümler kazanmışsa da, aynı zamanda da Avrupa’nın doğal koşullardan en fazla etkilenmiş en geniş manzara alanlarını da içermektedir. Bu doğal manzara ve güzellikler birçok rekreasyonel fırsatlar için ortam oluşturur.

Merkezi Dağlar ve Yaylalar: Bölge Batı İspanya’dan Orta Avrupa’ya (Slovakya’ya) kadar uzanan tepelik bölgelerin sürekliliği olmayan bir kombinasyonu hâlindedir. Yükseklikler 150-600 m arasında değişir; çok az yerde 1.200 m’yi bulur. En tanınmış kesimleri Fransa’da Bretagne Yarımadası ve Masif Central, Ardenler (Belçika-Lüksemburg), Almanya’da Harz Dağları ve Bohemya Tepeleri vardır.

Bölge rölyefi oldukça yumuşaktır ama çok seyrek yerleşilmiş alçak dağlık alanlarla yoğun yerleşilmiş vadi ve havzalar gibi çok farklı arazileri de içine alır. Volkanik faaliyetler bu bölgede çok sayıda aşınmış volkan konilerini yaratmış, birçok küçük havza ve vadi de bu bölge içine gömülmüştür: Fransa’da Rhone Vadisi, Fransız-Alman sınırında Rhein Vadisi, İsviçre ve Bavyera Platoları ve Avusturya’da Tuna vadisi ve de Eflak Ovası bunların en bilinenleridir. Merkezi Dağlık (ya da Hersinyen) alanlar da Kuzeybatı Dağlık Bölgesi gibi çok tutulan dinlenme alanlarıdır. Doğal yapıyla ilgili kaynakları -çok sayıda falezleri, doğal gölleri, kaplıcaları/içmelerigibi- önemli bir çekicilik unsurudur.

Güney Dağlık Bölgesi: Merkezi Yüksek Alanlar güneyden kendilerinden çok daha yüksek olan Alp Dağlarıyla (diğer yönlerden de Kuzey Avrupa Düzlükleriyle) çevrilidirler. Alp Dağları yalnızca ünlü Alpleri içine almakla kalmaz, aynı zamanda da bu büyük dağ sistemine ait olan başka sıradağları da içerirler. İspanya ile Fransa arasındaki Pireneler, İtalya’nın Apeninleri, eski Yugoslavya’nın Dinar Sıradağları, Doğu Avrupa’nın Karpatları bu Alpin sistemin birer parçasıdırlar. Güney Dağlarında en yüksek zirveler Alplerde yer alır -Mont Blanc 4,808 m gibi bir yüksekliğe ulaşır. Diğer dağ sıralarının en yüksekleri genelde 1.525 ile 2.440 m arasındadır.

Bilindiği gibi, Avrupa kıtası geçmişteki buzul çağının etkilerinin en çok hissedildiği yerlerin başında gelir. 1.5-2 milyon yıl önce başlayan buzul çağlarının 35.000 yıl önce başlayan ve 10-15.000 yıl önce maksimuma varan sonuncusunun izleri çok fazladır. Bu izler Güney Dağlık Bölgesi’nde (Finlandiya’daki yüzlerce göl, kuzeydoğu Almanya ve Polonya’da eriyen buzların taşıdığı malzemelerin yığıldığı yüzlerce kilometrelik hafif tepeler ya da Alpler üzerindeki buzul aşındırmasına bağlı olarak oluşmuş manzaralar gibi) de görülmektedir.

Güney Dağlık Bölgesi Avrupa’nın en arızalı alanlarını oluşturmaktadır. Ancak bu arızalı yapı, bölgenin en önemli turizm alanı olmasını da sağlamıştır. Özellikle Alpler, uygun kar koşulları, meydan okuyan zirveler ve korunmalı vadiler ve göllerle bileşimi hâlinde, yıl boyunca çok çeşitlitatil olanakları sunmaktadırlar.

Kuzey Avrupa Ovası ve Başka Düzlükler; Avrupa’nın yer şekillerine göre ayrılabilecek bölgelerinin en yoğun nüfuslu olanıdır. Kuzey Avrupa Düzlüğü (Büyük Avrupa Ovası olarak da bilinir) güney Fransa’dan -Pirenelerden- başlayıp kuzey Almanya üzerinden geçerek Alçak Ülkeleri aşar ve doğuda Polonya üzerinde bir “yelpaze” şeklini alarak güneybatı Rusya’ya doğru iyice sokulur. Kuzey Avrupa Ovası’nın büyük kısmı 150 m’nin altında bir yükseltiye sahiptir.

Bölgede dört geniş düzlük ayırt edilebilir:

Yapısal düzlükler; esas olarak güneydoğu İngiltere ve orta-kuzey Fransa’da (Londra-Paris Havzası), kuzey Akitanya Havzası ve güneybatı Almanya’da bulunurlar.
Birikinti düzlükleri; ancak tepe ve dağların çevrelerinde bulunurlar, bu alanlarla sınırlıdırlar. Güney Akitanya Havzası, Rhône-Saône Koridoru, Rhein Rift Vadisi, orta İsviçre, Ebro Depresyonu ve Po Ovası başlıca örnekleridir.
Kıta buzul levhalarının geride bıraktığı depozitlerin oluşturduğu düzlükler; bunlar arasında kuzey Hollanda, kuzey Almanya, Danimarka ve İsveç’in güney ucu da bulunmaktadır.
Denizden kazanılan araziler hâlindeki düzlükler; her ne kadar Danimarka ve Almanya’da da denizden kazanılan arazilerden oluşan düzlükler varsa da, bu tür uygulamalarda Hollanda ün kazanmıştır.

Avrupa’nın büyük ovası-düzlüğü yaşamsal bir üstünlüğe sahiptir: Orta ve Batı Avrupa’da nehirlerin çoğu kaynağını Alpler ve uzantısı olan dağlardan alırlar. Kuzeye doğru akan nehirlerin en büyükleri Vistül ve Oder sularını Baltık Denizi’ne boşaltırlarken, Elbe ve Rhein ise Kuzey Denizi’ne akarlar. Fransa batıya akan üç büyük akarsuya sahiptir: Seine, Loire ve Garonne; bu ülkedeki Saone-Rhone isegüneye Akdeniz’e akar. İtalya’da Po, İber Yarımadası’nda Tagus/Tajo, Ebro ve Guadalquivir, İngiltere’de Thames ve İrlanda’da Shannon da önemli akarsulardır. Doğu Avrupa’da Tuna, Don ve Volga yine belli başlı nehirleri oluştururlar.

5.2. İklim Koşulları

Avrupa’nın ılıman iklimi onun batıdan esen rüzgârların yolu üzerindeki yarımada, denizsel ve orta-enlem konumunun bir sonucudur. Bu rüzgârlar Kuzey Atlantik’in sıcağını ve nemini Batı Avrupa’ya taşırlar. Hava koşullarındaki neredeyse günlük değişimler ise alçakveyüksek basınç sistemlerinin geçişi nedeniyledir. Blok hâlde dağların bulunmayışı, her ne kadar doğuya doğru yağış miktarlarında azalma meydana gelse de, havanın ve nemin Orta ve Doğu Avrupa ovalarına akışını kolaylaştırır.

Batı Avrupa ikliminin anahtar sözcüğü güvenilirliktir. Doğuya doğru azalan yağışlar doğu Yunanistan ve doğu İspanya’da kuraklık koşullarına kadar varır. Yaz kuraklıkları bütün Akdeniz alçak kesimlerinde olağandır. En yüksek yağışlar dağlarda ve batı Avrupa’nın kıyı kesimlerinde meydana gelir ve Galler ve İskoçya’nın yüksek zirvelerinde yıllık 5.000 mm’ye varır. Ortalama yağışlar Batı Avrupa düzlüklerinde 500-750mm’dir, daha yüksek alanlarda 750-2.000 mm’ye çıkar ve doğuya doğru azalarak bazı yerlerde 250 mm’ye kadar iner.

Batı Avrupa’nın suyun etkisiyle yumuşayan iklimine “batı kıyısı denizsel” denir; Doğu Avrupa’nın ılımandan sıcağa uzanan yazları ve soğuk kış koşulları karasal iklimi oluştururken, güneydeki kurak, sıcak yazlar ve serin yağışlı kışlar Akdeniz iklimini meydana getirir. Orta Avrupa, bu alanda denizselden karasala doğru değişen etkiler nedeniyle daha sık değişen bir iklim yapısı gösterir. Yüksek yerlerde koşullar yüksek zirvelerden aşağıdaki yamaçlara doğru yükselti ve bakıya göre sıcaklık ve yağış bakımından değişiklik gösterirler. Yüksek Alplerin bazı kısımları zaten kar ve buzullarla kaplı durumdadır. Bununla birlikte, yerel deniz esintileri de kara üzerindeki, özellikle de Akdeniz bölgesinde, sıcaklıkların değişime uğramasında önem taşırlar.

Avrupa başka bütün kıtalardan çok daha yüksek oranda insanın yerleşmesine ve tarıma uygun iklimlerle donanmıştır. Orta enlemlerdeki konumu ve denizle olan özel ilişkisi orta derecede sıcaklıklar ve yeterli yağışı getirmiştir. Yalnızca yüksek enlemlerinde ve dağların yüksek kesimlerinde gelişmeye engel olabilecek marjinal ortamlar yaratır. Her ne kadar Kuzey ve Güney Avrupa arasında 40o enlemi dolaylarında bir fark doğuyorsa da yaz ayları bütün kıtada benzer ortalama sıcaklıklar sergiler: 16 ile 24oler arasında. En soğuk ayın ortalama sıcaklıkları ise güney İspanya ve Yunanistan’da 10oC’den kuzey İsveç’te -18oC’ye kadar iner.

5.2.1. İklim Bölgeleri

Wladimir Köppen’in 1900’de öne sürdüğü sınıflandırmaya göre Avrupa’da belli başlı iklim farklılıkları sert kışları olan iklimlerle (D-nemli mikrotermal) ılıman kışları olan, en soğuk ayın ortalama sıcaklığının donma noktasının üzerinde kaldığı (C-nemli mesotermal) iklimler arasında gözlenmektedir. İklim bölgeleri daha sonra ılıman yazları olan (Temmuz ortalaması 220C’nin üzeri) ve serin yazları olan (220C’nin altında) iklim tipleri şeklinde alt gruplara ayrılmaktadır. Nemli mikrotermal kategoride dört aydan az bir zaman süresinde ortalama sıcaklığın 100C’nin üzerinde kaldığı özel bir boreal iklim türü (Dc) de yer alır. Daha ılıman kış iklimleri (nemli mesotermal) de kendi içinde ılıman yazlar (nemli suptropikal -Ca) ve serin yazlar (denizsel batı kıyısı -Cb) şeklinde olduğu kadar kurak yazlar yaşanan ancak sıcak ve serin yazlar gibi çeşitleri de olan Akdeniz iklimi (Cs) gibi alt gruplara ayrılmıştır. Mevsimlik yağış kalıpları da düzenli yağışlar (f) ve kış (w) ya da yaz (s) yağışlarına göre belirtilmiştir. Böylece, örneğin, Kuzeybatı Avrupa Cbf iklim bölgesi içine girmektedir -ılıman kışlar, serin yazlar ve mevsimlere göre düzenli dağılmış bir yağış kalıbı. Ağaçların büyümesine izin veren bu iklim tiplerine ek olarak, iki de ağaçsız iklim tipi bulunmaktadır. İber Yarımadası’nın belirli bazı kesimleri potansiyel buharlaşmanın ve terlemenin yağıştan fazla olduğu step iklim bölgesi (B) olarak gözlenmektedir. Kuzey İskandinavya’da da yazlar ağaç yetişmesine uygun olmayacak kadar serin kaldığı için bu bölge de tundra iklim bölgesi (ET) içine girer.

Avrupa’nın iklim haritasında yumuşak kış ve sert kış iklimleri arasındaki sınır kuşağının orta İskandinavya’dan Bulgaristan’ın Karadeniz kıyısına kadar uzandığı görülür. Alpler yumuşak kış bölgeleriyle kuzeydeki batı kıyısı iklimi ve güneydeki Akdeniz iklimini birbirinden ayırır. Keza, kuzey İtalya’daki Po Vadisi’nden Makedonya’ya uzanan bir nemli suptropikal kuşak da bulunmaktadır. Bu alanda yerel rüzgâr kalıpları ve Alplerin yarattığı topografik engel yaz aylarında Atlantik açıklarındaki hava kütlelerinin serinletici etkisini en aza indirir; kışın kutbi cephenin güneye doğru yer değiştirmesi ise denizsel etkinin bölgeye egemen olmasına ve daha yüksek sıcaklıkların sürdürülmesine izin verir. Ilıman yazlar aynı zamanda aşağı Tuna bölgesinde Bulgaristan ve Romanya’nın karakteristik özelliğidir ama burada da Atlantik ve Akdeniz’e olan mesafelerin büyüklüğü söz konusu alanın sert kış iklimi kategorisine sokulmasına yol açmaktadır. Kuzey İsveç ve Finlandiya’da bulunan boreal iklim Avrupa Rusya’sı ve Sibirya boyunca uzanan geniş tayga kuşağının batı ucunu oluşturur.

5.3. Doğal Bitki Örtüsü

Avrupa’nın doğal bitki örtüsü ve toprakları çeşitli iklim, rölyef, kayaç yapısı ve drenaj koşullarıyla sıkı bir şekilde ilişkilidir. Arazinin yoğun bir nüfus tarafından entansif kullanılışı Avrupa’nın esas-orijinal doğal kalıplarını, özellikle de bitki örtüsünü büyük ölçüde değiştirmiştir. Fakat bitki örtüsünü yalnızca insanlar değil jeolojik dönemler boyunca meydana gelen iklim değişiklikleri de değiştirmiştir.

Avrupa’yı kuzeyden güneye doğru dört ana bitki bölgesine ayırmak mümkündür:

Tundra Kuşağı; Avrupa’da, Asya ve Amerika kıtalarına oranla, tundralar çok az yer kaplarlar. Yalnızca Kuzey Avrupa’nın kutup dairesinin ötesinde şerit hâlinde uzanırlar. Başlıca türleri taşlık alanlarda likenler (taş yosunu), nemli alanlarda muşlar (yer yosunu) oluşturur. Güneye doğru gidildikçe bodur söğütlere ve cüce huşlara rastlanır.

Orman Kuşağı; Doğal olarak ağaçsız ve tahrip edilmiş alanlar bir tarafa bırakılacak olursa, Avrupa’nın büyük bir kısmı orman kuşağı içinde kalır. Orman kuşağı iki alt bölüme ayrılabilir:
a)Kuzey Avrupa Konifer Orman Kuşağı: Kutup dairesinin güneyinden 60. Paralel dairesine kadar uzanan bölgeyi içine alır. Bu kuşağın karakteristik türleri melez çamı, sarıçam, ladin ile yayvan yapraklılardan söğüt ve huşlardır.
b)Karışık Orman Kuşağı: Konifer Orman Kuşağı’nın güneyinde, İskandinavya’nın güney ucundan Orta Rusya Ovası’na kadar uzanan geniş alanlarda yer alır. Yaklaşık olarak 50. kuzey paralel dairesine kadar iner. Yayvan yapraklı ağaçlar güneye ve batıya doğru gidildikçe çoğalırlar. Baltık-Karadeniz kıstağının doğusunda daha ziyade saplı meşe ve ıhlamur ağaçları, batısında ise meşelerle birlikte kayın ağaçları yaygındır.

Bu orman kuşağında yeryüzü şartları bazı değişikliklere yol açmıştır. Bataklık alanlarda turbalıklar, çakıllı-kumlu olan yalı kumulları üzerinde süpürge otu, kamışlar ve katırtırnağı gibi bitki toplulukları yer almaktadır. Dağlık alanlarda da yükseltiye uygun olarak bitki katları bulunur. İnsanlar da alt seviyelerde kesmeyle, orta seviyelerde yakmayla, yüksek seviyelerde aşırı otlatmayla orman örtüsünde olumsuz etki yapmıştır. Bu kuşakta insanın olumsuz etkisinin en az olduğu alan, Dinyeper Nehri’nin yukarı çığırında yer alan Pripet bataklıklarıdır.

Step Kuşağı; Avrupa’da orman kuşağının güneyinde kalan ve ormanın gelişemediği geniş alanların bitki örtüsünü stepler teşkil eder. Kuzeyden güneye doğru ve şeritler hâlinde ağaçlı step, ağaçsız step, çalılık step, tuzlu stepler alt kuşakları oluştururlar. Kuzey ormanlarına yakın kesimlerde ağaçlı stepler, çernozyom adı verilen kara topraklar üzerinde ağaçsız stepler, solonçak adı verilen açık renkli tuzlu topraklar üzerinde çalılık stepler (Hazar Denizi’nin kıyıları), çölümsü-tuzlu topraklar üzerinde tuzlu stepler (aşağı Volga Vadisi boyunca) görülmektedir.

Stepler Batı Avrupa’ya ince şeritler hâlinde sokulurlar. Ayrıca, Güney Avrupa’da yer alan yaylalar stepin gelişmesine son derece elverişlidirler. Günümüzde Avrupa’daki steplerin çoğu ıslah çalışmaları sonucunda tarım alanlarına dönüştürülmüşlerdir.

Akdeniz Bitki Kuşağı; Avrupa’nın güney kıyılarında, iklimin kışları yağışlı ve yazları kurak geçmesi nedeniyle, kuraklığa dayanıklı (kserofil) bitkiler egemendir. Çok az yer tutan orman formasyonu meşe ve çam türlerinden oluşmaktadır. İnsanın olumsuz etkisi sonucunda, ormanın yerini maki formasyonu almıştır. Başlıca maki türleri mantar meşesi, defne, kocayemiş, mazı meşesi gibi bodur ağaçlar ile laden ve kekik gibi kokulu otlardan oluşmaktadır.

Akdeniz bölgesinde soğuktan korunan ve suyu bol olan yerlerde tropikal bitkiler de yetişir. Örneğin, İspanya’nın güneydoğusundaki Alicante (Elche) Ovası’nda hurma yetişmekte ve meyve vermektedir (Özey, 2012).

Avrupa’da iklim olaylarının değişmesiyle birlikte bitkilerde yapraklanma, çiçek açma, meyve verme tarihlerinde de yer yer değişiklikler görülmektedir. Bitkilerde görülen kış duraklama devresindeki süre, Avrupa’da güneyden kuzey doğru artar. Buna paralel olarak yapraklanma ve çiçeklenme kuzeye gidildikçe gecikir. Örneğin, leylakların çiçek açma zamanı Güney Avrupa’da Mart ayı sonu, Orta Avrupa’da Nisan ayının ikinci yarış, Güney Rusya’da Mayıs ayının birinci yarısı, Orta Rusya’da Mayıs ayının ikinci yarısı, Güney İsveç’te Haziran ayının birinci yarısı ve son olarak da Kuzey Rusya ve Kuzey İskandinavya’da Haziran ayının ikinci yarısıdır. Avrupa’da genel olarak büyüme devresi, Akdeniz Bölgesi’ndeki duraklama hariç, yaz mevsimidir.

Kıtada bitkilerin kuzey sınırları, yaşama şartlarına göre ve iklimin değişmesine paralel olarak değişiklik arzeder. Turunçgiller Güney Avrupa’nın yalnızca kıyı çizgisi boyunca görülürken, zeytin bütün Akdeniz Bölgesi’nde yetişmektedir. Bağların kuzey sınırı Orta Avrupa’da 51. kuzey paraleline, Batı Avrupa’da 47. kuzey paraleline kadar çıkar. Buğdayın kuzey sınırı ise, Güney İsveç ve Finlandiya Körfezi’nden itibaren güneydoğuya doğru çekilen hat belirler. Arpanın kuzey sınırı ise daha kuzeyde kalır ve buğdayınkine yaklaşık paralel olarak uzanır.

5.4. Topraklar

Buzul çağındaki buzullaşma bazı alanlardaki toprağı alıp süpürmüş ve kumlu, çakıllı ve taşlı toprakları başka yerlerde biriktirmiştir. Genel olarak buzul arkasında gerek kompozisyon gerekse verimlilik bakımından son derece değişmiş topraklar bırakmıştır.

İklim, bitki örtüsü ve toprak arasındaki geniş anlamdaki ilişkiler Batı’dan çok Doğu Avrupa’da daha iyi tanımlanabilmektedir. Kuzeyden güneye doğru kuşaklar hâlinde bakılırsa önce en kuzeyde asitli, fakir, bataklık oluşturmuş tundra toprakları yer alır ki bunlar yosun, liken ve çalılık türü bitki örtüsü taşırlar. Bu kuşağın güneyinde tayga (boreal orman) kuşağında her zaman yeşil ağaçlar alır ki bunlar da gri, asitli, verimsiz, bitkilerin istediği humus bakımından fakir topraklardır. Tarım bunun da güneyindeki toprak kuşağında yaygın olarak başlar; burası her yıl yapraklarını döken ya da yayvan yapraklı ağaçların bulunduğu kuşaktır ki bu bitkiler kahverengi topraklara katkıda bulunurlar. Doğu Avrupa’da ağaç kuşağının güneyine doğru yağış azaldıkça ağaçların yerini doğal çayırlar alırlar. Birinci kuşak uzun otlardan oluşan preri -orman step- hâlindedir, sonra kısa boylu otların preri-step kuşağı, sonra yarı-kurak çalılıklar ve sonunda da çöl bitkileri kuşağı gelir. Akdeniz’in alçak kesimlerinde doğal bitki örtüsü kuraklığa dayanıklı zeytin, servi, çalı-ağaçlar ve maki çalılıkları gibi su kaybını önlemek üzere kendilerini uyarlayabilen yapraklara sahip bitki örtüsü yer alır. Akdeniz toprakları genelde yüksek oranda demir içerdiklerinden kırmızıdırlar ve sık sık da volkanik kökenli oldukları görülür. Alüvyal ya da su depolanmış, nehir vadilerinde rastlanan topraklar en verimlileridir. Dağ toprakları ve bitki örtüsü türleri değişik yükseltilerde değişik tiplerde olurlar.
Uygulamalar

1) Öğrencinin bu dersi Avrupa’nın fiziki haritası eşliğinde okuması yararına olacaktır. Ayrıca, bölge ile ilgili iklim bölgelerini, bitki örtüsü kuşaklarını ve toprakların dağlışını gösteren haritalara ilgili web sitelerinden (wikipedia, World Bank, World Factbook, Encyclopedica Britannica gibi) ulaşmaları konuyu kavramalarına yardımcı olacaktır.
Bölüm Özeti

Bu bölümde Avrupa’ya genel bir giriş yapılmış ve genel coğrafi özellikleri üzerinde durulmuş, ardından bölgenin çevresel koşulları üzerinde durulmuştur.

Avrupa âlemi Avrasya kara kütlesinin en batı ucunda, dünyanın geri kalan kısımlarıyla temas kurmaya en uygun konum olan yerde bulunmaktadır. Avrupa dünyanın “etkili” bölgelerinden birisidir; bu etki yüzyıllardır süregelen küresel ekonomik ve siyasal egemenliğinin kazandırdığı avantajların sonuçlarıdır. Bölgede yer alan günümüzün modern devletleri büyük sömürge imparatorluklarının merkezlerini oluşturan sağlam ve güçlü odaklarından doğmuşlardır. Nüfus derece şehirlileşmiştir, iyi eğitim görmüştür, uzun yaşam sürelerine sahiptir ve dünyanın başlıca üç büyük nüfus toplanma alanlarından birisini oluştururlar.

Avrupa nüfusu genellikle varlıklıdır, ancak bölge genelinde kalkınma düzeyi batıdan doğuya doğru azalır. Kalkınmış grupta yer alan ülkelerde ekonominin egemen sektörü sanayidir, üstelik verimlilik düzeyi çok yüksek olan sanayi! Bölgenin uluslararası ekonomik bütünleşmeyedoğru önemli bir ilerleme kaydetmiş olduğunu da belirtmek gerekir. Üstelik bu durum hâlâ gelişmeye ve daha geniş koordinasyona doğru gitmeye devam etmektedir.

Avrupa’nın doğal çevresi topografik, klimatik, vejetatif ve toprak bakımından geniş bir çeşitlilik sunmaktadır ve birçok endüstriyel kaynakla donanmıştır. Bölge yüzölçümü bakımından küçük olabilir ama fiziksel görünümleri ya da mekânları çeşitli ve karmaşıktır. Avrupa’nın çoğu bölgesi küçük alanlar içinde çarpıcı rölyef değişimleriyle kendini belli eder. Çok sayıda geniş fizyografik bölgeler ayırt etmek mümkünse de Avrupa’nın daha geniş bölgesel kalıbını “Avrupa’nın insan dramının biçimlenme yoluyla çok bağlantılı olan kalıbı”nı da gözden kaçırmamak gerekir. Gerçekten de, Avrupa’nın “yüzü”, değişik manzarası, bazen açıkça belli olan uluslararası sınırlarından çok daha fazla insan etkisinin açık işaretlerini sergilemektedir.

Avrupa’nın çeşitli ve farklı yer şekilleri ve iklimleri çoklarını kendine çeker. Kuzeybatıdaki arızalı, sisli kıyılardan kuzeyin dümdüz ve verimli ovalarını aşarak ormanlık Merkezi Tepelik alan ve muhteşem Alpleri geçerek kurak ve güneşli Akdeniz Havzası’na kadar Avrupa’nın yer şekilleri ve iklimleri muazzam bir panorama sunmaktadırlar. İnsan faaliyetleri doğal çevreden etkilenmişlerdir. ama ne yazık ki insan faaliyetleri de doğal mirasın zarar görmesine yol açmıştır.





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)