Thread Rating:
  • 12 Vote(s) - 3.08 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Rahatlat Bizi Ya Bilal!
#1
Dini-1 
   

Bütün Müezzinlere Selam Olsun!

Peygamberimiz (asm) sıkıntılı anında şöyle seslenirdi: Rahatlat bizi Bilal!

Peygamber Efendimize (sav) bir zorluk, bir sıkıntı yanaşınca Hz. Bilal'e seslenirdi. 'Erihna Ya Bilal!' Rahatlat bizi Bilal. Yani ezanla topla bizi. Namaza çağır. Bizi rahatlat ya Bilal" derdi.
İlahiyatçı Nihat Hatipoğlu, Kur'an'ı dinlemek, okumak ve yaşamak gerektiğini belirterek, "Kur'an, anlaşılmak için indi. Kur'an Rabbimizi tanıtıyor. Peygamberimizi de. Kur'an'la ilişkinizi, ahdinizi, misakınızı yenileyin" dedi.
Sabah'taki yazısından "çaresiz kaldığınızda, daraldığınızda, sarsıldığınızda O'na yönelin. İmanınızı O'nunla güçlendirin. Zamanınızı O'na ayırın. Kur'an'la namazı birleştirin. Kur'an'da namazı arayın, namazda Kur'an'ı" diyen Hatipoğlu, daha sonra Peygamber Efendimizin sıkıntı karşısında ne yaptığını söyledi:
"Peygamber (s.a.v.)'e bir zorluk bir sıkıntı yanaşınca Hz. Bilal'e seslenirdi. 'Erihna Ya Bilal!' Rahatlat bizi Bilal. Yani ezanla topla bizi. Namaza çağır. Bizi rahatlat ya Bilal.
Hz. Bilal'in sesiyle camiye doluşurlardı. Gündüzün en dolu-düzgün saatinde namazla ruhu arındırırdı.
Aslında gecenin en derin saatinde (el-Müzemmil 1-4) Allah O'nu namaza uyandırırdı. "Ey elbisesine bürünen! Gecenin birazı hariç olmak üzere tümü için kalk gecenin yarısı miktarınca yahut ondan birazını eksilt. Yahutta üzerine ekle. Kuran'ı da açık açık, tane tane oku" buyururdu.
Tercihini sen yap ey Habibim. Bazı geceler şu kadar, bazı geceler belki daha çok. Belki daha az. İhtiyacına göre.
Kur'an'la habibini, Kur'an'la Hz. Resul'ü birleştir. Böyle an. 
Sahabe toplanmış. Efendimizin tanıttığı gibi Peygamberleri anıyorlar. Dediler ki Hz. Adem Allah'ın halifesidir. Hz. Musa Allah'ın konuştuğudur (Kelimidir). Hz. İbrahim Allah'ın dostudur (Halil). Hz. İsa Allah'ın kelimesidir. Bunları duvarın ötesinden duydu. Dışarı çıktı. Şöyle buyurdu: Ben de Allah'ın sevgilisiyim (Habibiyim) bu sözüyle Ali İmran 31 ve 32. ayetlerini hatırlatıyordu. 
Allah kitabında şöyle buyurmuştu: Onlara de ki (Ey Muhammed) siz Allah'ı seviyorsanız bana uyun. Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin. (Ali İmran, 31) Sadece itaate ve sevgiye davetle burada yetinmiyor.
Allah'ın kitabı şöyle devam ediyor: 'De ki (Ey Muhammed onlara) Allah'a ve Resulüne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse şüphesiz Allah kafirleri sevmez.' (Ali İmran 32) 
Ayet, Hz. Peygamber'e itaat etmeyeni Kafir ilan ediyor. Hüküm ağır, ama beklenen.
Allah'ın kelamına ve sevgilisinin davetine kayıtsız kalanlar şöyle dediler: Kalplerimiz senin de dediğine perdelidir. (Bakara, 88) Kalplerimiz kılıflanmıştır. (Nisa, 155) 
Kuran cevap verdi bu inkarcılara; Kalplerinde hastalık vardır. (Bakara,10) 
Kuran'ı ve Peygamberi dinlemeyenlere cevap: Siz hastasınız.
İşte bu hastalığı kaldırmak için Kuran'la Hz. Resul'ü beraber oku. Okuduğun her ayette Hz. Resulullah'ı bulamıyorsan, okuduğun kitap değil, uyduğun nefsindir. Unutma ki, okuduğun her ayetler O'nun hayatına göre şekillenmiş veya o, ayetlere göre Cibril'le yönlendirilmiş. Aynı kapıya çıkıyor yol. 
İlk kutlu nesil sahabe Bilal'in her sözünü duyduklarında camiye bu imanlarını tecdid için koşarlardı. Biz ezana veya Kuran'a çağırıldığımızda acaba bu teslimiyet ve sadakatle davete icabet ediyor muyuz?

Künyesi Ebu Abdullah (Ebu Abdulkerim veya Ebu Amr)
Babası Rebah. O da Cumah kabilesinin bir kölesiydi.
Annesi Hamâme hatun. O da bir köleydi. İlk günlerde Müslüman oldu ve işkencelere maruz kaldı. Bu hanımı da Hz. Ebu Bekir satın alarak azad etti. Bilal, annesine nisbet edilerek İbn Hamâme diye de anılır. Bi’setten otuz yıl kadar önce Habeş asıllı bir köle olarak Arabistan’ın batı tarafındaki Serât’ta veya Mekke’de Cumah kabilesi içinde dünyaya geldi.
Bilal, Benî Cumah’tan Ümeyye b. Halef’in kölesi idi.
Her ne zaman kendisini taltif eden bir söz duysa başını önüne eğer ve şöyle derdi: “Ben düne kadar Habeşli bir köleydim”.

İslamiyeti Kabulü

Bilal otuz yaşlarında İslâmiyet’i kabul etti. İslam’ı ilk kabul edenler arasında onun da adı sayılmaktadır. İslam’dan önceki hayatı hakkında bir bilgi bulunmamaktadır. Mekke’de müslüman olduğunu açıkça söyleyen ilk yedi kişiden biri de Bilal’dir. Peki kimdir bu yedi kişi? Birincisi Resûlullah’dır (s.a.), ikincisi Hz. Ebu Bekir’dir ve üçüncüsü Bilal b. Rebah’tır.

Devamlı söylediğimiz bir şey var, Müslüman olmak kolaydır. O devirde asıl iş Müslüman olduktan sonrasıdır. Çünkü o dönemde “ben de Müslümanlardanım” demek, tüm Mekke’yi, tüm Kureyşi karşına almak demektir. Bilal’in efendisi Ümeyye b. Halef İslam’ın en azılı düşmanlarından biridir. Kölesi Bilal’in İslam’ı kabul ettiğini öğrenince dayanılmaz işkencelere başladı. Bilal’i öğle vakitlerinde kızgın güneş altında sırt üstü yatırır, büyük bir kaya parçasını göğsü üzerine koydurur, onu İslâmiyet’ten vazgeçerek Lât ve Uzzâ’ya tapmaya zorlardı. Fakat her defasında Bilal, “Rabbim Allah’tır; O birdir” diyerek bu dayanılmaz işkenceye imanıyla göğüs gererdi. Kendisine işkenceyi artırdıkları zaman Bilâl “Ahad, Ahad [Allah] birdir, birdir.” diyordu. Ona “Bizim söylediğimizi söyle!” dediklerinde o, “Ona dilim dönmüyor.” diyordu.

Hz. Peygamber onun bu şekilde işkence görmesine son derecede üzülürdü. Hz. Ebû Bekir beş ya da yedi ukiyye karşılığında Bilâl’i Ümeyye b. Halef’in elinden kurtardı ve azat etti. Parayı aldıktan sonra Ümeyye Hz. Ebu Bekir’e “yemin ederim ki, bir ukiyye verseydin yine onu sana satacaktım” dedi. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir adeta Bilâl’in değerini ifade etmek için şöyle söyledi: “Allah’a yemin ederim ki, yüz ukiyye isteseydin onu tastamam öder yine Bilal’i alırdım”.
Hz. Ömer, Bilal’in değerine ve Hz. Ebu Bekir’in onu azat ettiğine işaret ederek şöyle derdi.

أَخْبَرَنَا جَابِرُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ رضى الله عنهما قَالَ: كَانَ عُمَرُ يَقُولُ: أَبُو بَكْرٍ سَيِّدُنَا ، وَأَعْتَقَ سَيِّدَنَا . يَعْنِى بِلاَلاً

“Ebû Bekir efendimizdir; efendimizi (Bilâl’i) azat etmiştir”. (Buhârî, Fezâilü’s-sahâbe, 23)

Medine’ye Hicreti

Hz. Peygamber, Bilâl’i Medine’ye hicretten sonra da Ebû Ruveyha Abdullah b. Abdurrahman el-Has‘amî ile kardeş yaptı. Medine’nin havasına alışamayan bazı sahâbîler gibi Hz. Ebû Bekir ile Bilâl’in de hastalandılar. Mekke’ye duydukları derin hasretle şiirler söyledikleri hadis kitaplarında zikredilir. Resûlullah efendimiz bu durumu görünce Allah’a şöyle dua etmiştir: “Allahım! Ashabıma Mekke’yi sevdirdiğin gibi, hatta daha fazla Medine’yi de sevdir”.

İslam’ın İlk Müezzini

Hicret tamamlanmış, mescid inşa edilmişti. Artık Müslümanlar beş vakit namaz için mescitte toplanıyor ve Resûlullah’ın (s.a.) arkasında saf olup namazlarını kılıyorlardı. Ancak namaz vaktinin girdiğini belirlemek için bir işaret gerekiyordu. Bunun için sahabîler mescitte oturmuş kendi aralarında konuşuyorlardı. Biri, namaz vaktini belirlemek için çan çalalım, dedi. Kabul edilmedi. Diğeri, boru öttürelim, dedi. Bu da kabul görmedi. Nihayet Abdullah b. Zeyd Resûlullah’ın (s.a.) huzuruna gelerek gördüğü rüyasını anlattı. Hz Ömer de aynı rüyayı gördüğünü haber verince bugün okunan ve kıyamete kadar minarelerden okunacak olan ezanın şekli belirlenmiş oldu.

Bilâl-i Habeşî hicretin 1. yılında meşru kılınan bu ezanı, Hz. Peygamber’in öğrettiği şekliyle ilk defa okumakla meşhur oldu. Bundan sonra hayatı boyunca hazarda ve seferde Hz. Peygamber’in müezzinliğini Bilâl yaptı. Sabah ezanını çok erken okuyan Bilâl’in bu ezana, es-Salâtü hayrün mine’n-nevm (Namaz uykudan hayırlıdır) sözünü eklemesi Hz. Peygamber’i memnun etti ve bunu her sabah ezanında tekrarlamasına izin verdi.

Katıldığı Savaşlar

Bilâl Bedir savaşına katıldı. Uhud savaşında, Hendekte, Hudeybiye’de bulundu. Mekke’nin fethine katıldı. Resûlullah ile birlikte veda haccında bulundu.

İslam’ın Düşmanına Haddini Bildiriyor

İslam tarihinin ilk savaşı Bedir gazvesiydi. Olaylar biranda gelişmişti. Kureyşin Şam taraflarından gelen kervanını Müslümanların vuracağı haberi Mekke’ye ulaşınca derhal savaş hazırlıkları başlamıştı. Ümeyye b. Halef savaşa katılmak istemiyordu. Ancak Ukbe b. Ebi Muayt onu kışkırttı ve orduyla birlikte Bedir’e gelmeye zorladı.
Hak ile Batıl taraftarları arasında savaş başladı. Bilal’e türlü işkenceler yapan Ümeyye, Abdurrahman b. Avf’a teslim olmuştu. Esir alınan Ümeyye b. Halef’i görünce Bilal, “İşte küfrün başı! Eğer o kurtulursa ben buna dayanamam” diyerek onu öldürdü. Evet, Ümeyye’nin ölümü, dayanılmayacak türlü işkenceleri uyguladığı ve bir zamanlar kölesi olan Bilal b. Rebâh’ın elinden olmuştu. Mazlumun hakkını Allah işte böyle alıyordu…

Kâbe’nin Damında

Mekke’nin fethedildiği gün Resûlullah’ın emriyle Kâbe’nin damına çıkarak ezan okudu. Aynı gün Hz. Peygamber ile Kâbe’nin içine girdi. Hz. Peygamber’in Kâbe’nin içinde soldaki iki direk arasında iki rekât namaz kıldığını rivayet eden odur. (Buhârî, Salât, 30)

Bilâl-i Habeşî hayatı boyunca Hz. Peygamber’in yanından hiç ayrılmadı, Vedâ haccında Resûlullah bineğinin üzerinde meşhur hutbesini irâd ederken devesinin yularını Bilal tutuyordu.

Hz. Bilal’in Görevleri

Resûlullah’ın abdest suyunu temin etmek,
Sütre olarak kullandığı asayı taşımak,
Savaşta özellikle geceleri korunmasını, gündüzleri ise gölgelenmesini sağlamak,
Yemeğini hazırlamak,
Beytülmâl işlerine bakmak,
Hz. Peygamber’in emriyle bazı ödemeler yapmak,
Elçileri ağırlamak,
Seriyye kumandanlarına sancak vermek,
Resûl-i Ekrem’in emirlerini halka duyurmak,
Kadın esirleri muhafaza etmek.

Halifeler Dönemi

Hz. Peygamber vefat etmişti ancak henüz toprağa verilmemişti. Namaz vakti girdiğinde Bilâl ezan okumaya başladı. “Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah” dediği zaman, mescid-i nebevî hıçkırıklarla sarsıldı. Bu, Bilâl’in Medine’de son ezan okuyuşu oldu.

Bilal, Halife Hz. Ebu Bekir’in huzuruna çıkmış, Hz. Peygamber’in kendisine, “Ey Bilâl! Allah yolunda cihaddan daha faziletli bir amel yoktur” dediğini hatırlatıp cihad için Suriye’ye gitmek istediğini söylemişti. Hz. Ebu Bekir üzerindeki hakkını hatırlatıp kendisini bırakıp gitmemesini rica etti. Bunun üzerine halife Ebu Bekir’e şunları söyledi: “Eğer beni kendi işlerin için satın aldıysan, tamam, beni burada alıkoyabilirsin. Yok eğer beni Allah rızası için satın aldıysan, o zaman bırak onun yolunda bulunayım”. Hz. Ebu Bekir bu söz üzerine: “Elbette Allah rızası için satın aldım, serbestsin istediğin gibi hareket et” dedi. (Buhârî, Fedâilu’s-Sahâbe, 23)

Bilâl, Medine’den ayrılarak Suriye’de birçok şehir ve bölgenin fethine iştirak etti.

Hz. Ömer Şam’daki Müslümanların listesini (divanını) hazırlarken Bilâl’in isteği üzerine onu ve diğer Habeşliler’i, Ebû Ruveyha’nın kabilesi olan Has‘amlılar’la birlikte aynı divan defterine yazdırdı.
Bazı müslümanlar Bilâl’in ezan okuması için halifeye müracaat ettiler; halifenin isteği üzerine Bilâl Suriye’de veya Kudüs’ün fethi günü Mescid-i Aksa’da bir defa daha ezan okudu ve dinleyenleri ağlattı.

Cennet Müjdesi

Bir defasında Hz. Peygamber ona, “Bu gece cennette, önümde senin terliklerinin tıkırtısını duydum” diyerek kendisinin cennetlik olduğunu müjdelemiş ve hangi ameli sebebiyle bu dereceyi elde etmiş olabileceğini sormuştu. O da her abdest aldıktan sonra “Allah Teâlâ’nın nasip ettiği kadar” nafile namaz kılma âdetinden söz etmişti.

Evliliği

Bilal’in bilinen tek hanımı Hind el-Hülâniyye’dir. kendisinden sonra geriye evladı kalmamıştır.

Vefatı

Bilal 60 yaşlarında hastalandı. Artık ölüm döşeğindeydi. Etrafındakiler ağlıyorlar, hanımı da “eyvah başıma gelenler!” deyip gözyaşı döküyordu. Bilal gözlerini açtı ve hanımına şunları söyledi: “Eyvah başıma gelenler! deme, Ne mutlu! de. Zira yarın sevdiğime kavuşacağım, Muhammed (s.a.) ve arkadaşlarıyla bulaşacağız”.
Bilâl-i Habeşî altmış küsur yaşında Şam’da hicri 17 yılında vefat etti ve Bâbüssagır’deki kabristana defnedildi. Bilâl-i Habeşî’nin nesli devam etmedi. Kaynaklarda hanımı ve çocukları hakkında bilgi bulunmamaktadır. Sadece Halid adlı bir erkek ve Gufre (Gufeyre) adlı bir kız kardeşi olduğu zikredilmektedir.

Herkesin Tanıdığı Bir Köle

Bilal, Habeşli zenci bir köle olmasına rağmen asrı saadet erlerinden Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer kadar tanınmış bir sahabîdir. Bu da onun İmanı, dindeki samimiyeti ve Resûlullah’a yaptığı hizmeti sebebiyledir.

Kamboçya’da ve Endonezya’nın bazı bölgelerinde müezzinlere “Bilâl” veya “Bilâl-i gayr-i Habeşî” denilir. Amerika’daki bazı zenci müslümanlar da, kendilerine «Bilâlîler» mânasında «The Bilalians» derler; ayrıca bu isimle bir de gazete çıkarmaktadırlar.

Ebu Ali ez-Za‘ferânî’nin, Bilâl’in merfû olarak rivayet ettiği bazı hadisleri derlediği Müsnedü Bilâl adlı risâlesi Mecmûatü’l-buhûsi’l-İslâmiyye’de (XIV, s. 227-243) yayımlanmıştır.

Bilal b. Rebâh Hz. Peygamber’den 44 hadis rivayet etmiştir.

Rahatlat Bizi Ey Bilal!

حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا مِسْعَرٌ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ، عَنْ سَالِمِ بْنِ أَبِي الْجَعْدِ، عَنْ رَجُلٍ مِنْ أَسْلَمَ، أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: يَا بِلَالُ! أَرِحْنَا بِالصَّلَاةِ.

Sâlim b. Ebi’l-C‘ad’ın Eslem kabilesinden bir kişiden rivayet ettiğine göre Allah Resûlü (s.a.) şöyle buyurdu: “Kalk ey Bilal! Bizi namazla rahatlat”. [Sahih] (Müsned, V, 364. Ayrıca bk. Ebu Davud, Edeb, 4986; Beyhakî, I, 390) (Tercüme, II, 604)

Cennette Ayak Sesleri

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بِشْرٍ، حَدَّثَنَا أَبُو حَيَّانَ، عَنْ أَبِي زُرْعَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ: قَالَ نَبِيُّ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لِبِلَالٍ عِنْدَ صَلَاةِ الْفَجْرِ: يَا بِلَالُ! خَبِّرْنِي بِأَرْجَى عَمَلٍ عَمِلْتَهُ مَنْفَعَةً فِي الْإِسْلَامِ؟ فَإِنِّي قَدْ سَمِعْتُ اللَّيْلَةَ خَشْفَ نَعْلَيْكَ بَيْنَ يَدَيَّ فِي الْجَنَّةِ. قَالَ: مَا عَمِلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ فِي الْإِسْلَامِ عَمَلًا أَرْجَى عِنْدِي مَنْفَعَةً مِنْ أَنِّي لَمْ أَتَطَهَّرْ طُهُورًا تَامًّا قَطُّ فِي سَاعَةٍ مِنْ لَيْلٍ أَوْ نَهَارٍ إِلَّا صَلَّيْتُ بِذَلِكَ الطُّهُورِ لِرَبِّي مَا كُتِبَ لِي أَنْ أُصَلِّيَ.

Ebu Hureyre (r.a.) der ki: Hz. Peygamber (s.a.)sabah namazı vakti Bilal’e (r.a.) şöyle buyurdu: “Ey Bilâl! Müslümanken, sana en çok faydası dokunacak hangi ameli yaptığını bana söyle! Zira dün gece cennette iken önümde senin ayak seslerini işittim”. Bilal şöyle dedi: “Ey Allah’ın Resûlü! Müslümanken yaptığım ve en çok faydasını umduğum bir amelim yok. Fakat gece veya gündüz ne zaman güzelce abdest aldıysam o abdestle mutlaka Rabbimin takdir ettiği kadar namaz kılmışımdır.” [Sahih] (Müsned, II, 333. Ayrıca bk. Buhârî, Teheccüd, 17; Müslim, Fedâilu’s-sahâbe, 108) (Tercüme, V, 272)

Cennette Müezzin Bilal

حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالَ عَبْد اللَّهِ بْن أَحْمَد: وَسَمِعْتُهُ أَنَا مِنْهُ، حَدَّثَنَا جَرِيرٌ، عَنْ قَابُوسَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ: لَيْلَةَ أُسْرِيَ بِنَبِيِّ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَخَلَ الْجَنَّةَ، فَسَمِعَ مِنْ جَانِبِهَا وَجْسًا، قَالَ: يَا جِبْرِيلُ! مَا هَذَا؟ قَالَ: هَذَا بِلَالٌ الْمُؤَذِّنُ، فَقَالَ نَبِيُّ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حِينَ جَاءَ إِلَى النَّاسِ: قَدْ أَفْلَحَ بِلَالٌ، رَأَيْتُ لَهُ كَذَا وَكَذَا…

İbn Abbas der ki: İsrâ gecesi Resûlullah (s.a.) miraca çıkarıldığında cennete girdi. Cennetin köşesinde bir ses işitti. “Ey Cibril! Bu ses ne?” diye sordu. Cibril: “Bu müezzin Bilal’in sesidir” dedi. Hz. Peygamber (s.a.) insanların arasına döndüğünde şöyle buyurdu: “Bilal kurtuldu! Zira onunla ilgili şunu şunu gördüm”. [Hasen] (Müsned, I, 257) (Tercüme, XVIII, 630)

Sabah Namazı Gecikince

حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ، حَدَّثَنِى أَبِى، حَدَّثَنَا أَبُو الْمُغِيرَةِ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْعَلاَءِ، حَدَّثَنِى أَبُو زِيَادٍ عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ زِيَادٍ الْكِنْدِىُّ، عَنْ بِلاَلٍ، أَنَّهُ حَدَّثَهُ أَنَّهُ أَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يُؤْذِنُهُ بِصَلاَةِ الْغَدَاةِ، فَشَغَلَتْ عَائِشَةُ بِلاَلاً بِأَمْرٍ سَأَلَتْهُ عَنْهُ حَتَّى أَفْضَحَهُ الصُّبْحُ وَأَصْبَحَ جِدًّا، – قَالَ: – فَقَامَ بِلاَلٌ فَآذَنَهُ بِالصَّلاَةِ، وَتَابَعَ بَيْنَ أَذَانِهِ فَلَمْ يَخْرُجْ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم، فَلَمَّا خَرَجَ فَصَلَّى بِالنَّاسِ أَخْبَرَهُ أَنَّ عَائِشَةَ شَغَلَتْهُ بِأَمْرٍ سَأَلَتْهُ عَنْهُ حَتَّى أَصْبَحَ جِدًّا، ثُمَّ إِنَّهُ أَبْطَأَ عَلَيْهِ بِالْخُرُوجِ فَقَالَ: « إِنِّى رَكَعْتُ رَكْعَتَىِ الْفَجْرِ ». قَالَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ! إِنَّكَ قَدْ أَصْبَحْتَ جِدًّا. قَالَ: « لَوْ أَصْبَحْتُ أَكْثَرَ مِمَّا أَصْبَحْتُ فَرَكَعْتُهُمَا وَأَحْسَنْتُهُمَا وَأَجْمَلْتُهُمَا ».

Ebu Ziyâd Ubeydullah b. Ziyâd el-Kindî bildiriyor: Bilal sabah namazı vaktinin girdiğini haber vermek için Resûlullah’ın (s.a.) yanına geldi. Ancak Âişe (r.anha) ona bazı şeyler sordu ve ortalık iyice aydınlanıncaya kadar Bilal’i orada tuttu. Ardından Bilal, sabah namazı vaktinin girdiğini Resûlullah’a (s.a.) haber verdi. Ancak tekrarlamasına rağmen Allah Resûlü (s.a.) dışarıya çıkmadı. Bir müddet sonra çıkıp namazı kıldırdıktan sonra Bilal ona, ortalık aydınlanıncaya kadar Âişe’nin bir şeyler sorması sebebiyle oyalandığını söyledi. Resûlullah’ın da (s.a.) biraz geç çıktığını ifade etti. Hz. Peygamber (s.a.): “Sabah namazının iki rekat sünnetini kılıyordum” karşılığını verdi. Bilal: “Ey Allah’ın Resûlü! Ama ortalık iyice aydınlandı” deyince, Resûlullah (s.a.): “Şayet ortalık bundan daha fazla aydınlanmış olsa bile yine bu iki rekatı en güzel şekilde kılardım” buyurdu. [Sahih] Müsned, VI, 14. Ayrıca bk. Ebu Davud, Salât, 1257) (Tercüme, III, 125)

Essalatu Hayrun Mine’n-nevm

حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ، حَدَّثَنِى أَبِى، حَدَّثَنَا حَسَنُ بْنُ الرَّبِيعِ وَأَبُو أَحْمَدَ قَالاَ: حَدَّثَنَا أَبُو إِسْرَائِيلَ – قَالَ أَبُو أَحْمَدَ فِى حَدِيثِهِ: – حَدَّثَنَا الْحَكَمُ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى لَيْلَى، عَنْ بِلاَلٍ قَالَ: أَمَرَنِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ لاَ أُثَوِّبَ فِى شَىْءٍ مِنَ الصَّلاَةِ إِلاَّ فِى صَلاَةِ الْفَجْرِ. وَقَالَ أَبُو أَحْمَدَ فِى حَدِيثِه: ِ قَالَ لِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم :« إِذَا أَذَّنْتَ فَلاَ تُثَوِّبْ ».

Bilal der ki: Resûlullah (s.a.) sabah namazı dışındaki ezanlardan hiç birinde tesvib (es-Salâtu hayrun mine’n-nevm demek) yapmamamı emretti.
Ebu Ahmed bunu rivayet ederken Resûlullah’ın (s.a.) Bilal’e şöyle buyurduğunu zikreder: “Ezan okuduğun zaman tesvib yapma”. [Hasen] (Müsned, VI, 14. Ayrıca bk. Tirmizî, 198; İbn Mâce, 715) (Tercüme, III, 270)

Sabah Namazına Niçin Geciktin

حَدَّثَنَا عَبْدُ الصَّمَدِ، حَدَّثَنَا عَمَّارٌ يَعْنِي أَبَا هَاشِمٍ صَاحِبَ الْبَغُوتِ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، أَنَّ بِلَالًا بَطَّأَ عَنْ صَلَاةِ الصُّبْحِ، فَقَالَ لَهُ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا حَبَسَكَ؟ فَقَالَ: مَرَرْتُ بِفَاطِمَةَ وَهِيَ تَطْحَنُ، وَالصَّبِيُّ يَبْكِي، فَقُلْتُ لَهَا: إِنْ شِئْتِ كَفَيْتُكِ الرَّحَا وَكَفَيْتِنِي الصَّبِيَّ، وَإِنْ شِئْتِ كَفَيْتُكِ الصَّبِيَّ وَكَفَيْتِنِي الرَّحَا، فَقَالَتْ: أَنَا أَرْفَقُ بِابْنِي مِنْكَ، فَذَاكَ حَبَسَنِي، قَالَ: فَرَحِمْتَهَا رَحِمَكَ اللَّهُ.

Enes b. Mâlik bildiriyor: Bir gün Bilal (r.a.) sabah namazına geç gelince Hz. Peygamber (s.a.): “Neden geciktin?” diye sordu. Bilal (r.a.) şöyle dedi: “Fatıma’ya uğradım, tahıl öğütüyordu, çocuğu da bir kenarda ağlıyordu. Ona: “istersen ben öğüteyim sen çocuğu sustur, istersen ben çocuğa bakayım sen tahılı öğüt” dedim. O da: “ben çocuğuma senden daha yumuşak davranırım” dedi. İşte bundan dolayı geciktim.” Bunun üzerine Resûlullah (s.a.) şöyle buyurdu: “Fatıma’ya şefkat gösterdin, Allah da sana merhamet etsin”. [Zayıf] (Müsned, I, 150) (Tercüme, XVIII, 631)

Hz. Peygamber’in Kâbe’de Namaz Kılması

24609- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ، حَدَّثَنِى أَبِى، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، عَنِ السَّائِبِ بْنِ عُمَرَ، حَدَّثَنِى ابْنُ أَبِى مُلَيْكَةَ، أَنَّ مُعَاوِيَةَ حَجَّ، فَأَرْسَلَ إِلَى شَيْبَةَ بْنِ عُثْمَانَ أَنِ افْتَحْ بَابَ الْكَعْبَةِ. فَقَالَ: عَلَىَّ بِعَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، قَالَ: فَجَاءَ ابْنُ عُمَرَ، فَقَالَ لَهُ مُعَاوِيَةُ: هَلْ بَلَغَكَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم صَلَّى فِى الْكَعْبَةِ؟ فَقَالَ: نَعَمْ! دَخَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْكَعْبَةَ فَتَأَخَّرَ خُرُوجُهُ، فَوَجَدْتُ شَيْئاً فَذَهَبْتُ، ثُمَّ جِئْتُ سَرِيعاً فَوَجَدْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم خَارِجاً، فَسَأَلْتُ بِلاَلَ بْنَ رَبَاحٍ: هَلْ صَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى الْكَعْبَةِ؟ قَالَ: نَعَمْ! رَكَعَ رَكْعَتَيْنِ بَيْنَ السَّارِيَتَيْنِ.

İbn Ebi Müleyke bildiriyor: Muâviye hac için geldiğinde, Kâbe’nin kapısını açması için Şeybe b. Osman’a haber gönderdi. Sonra: “Bana Abdullah b. Ömer’i çağırın” dedi. İbn Ömer geldiğinde, Muaviye: “Resûlullah’ın (s.a.) Kâbe içinde namaz kıldığı haberi sana ulaştı mı?” diye sordu. İbn Ömer (r.a.) şöyle dedi: “Evet kıldı. Resûlullah (s.a.) Kâbe’ye girince çıkmakta gecikti. Ben de bir iş için oradan ayrıldım. İşimi bitirip aceleyle geri geldiğimde Resûlullah’ın (s.a.) içerden çıktığını gördüm. Bilal b. Rebah’a: ‘Resulullah (s.a.) Kâbe’nin içinde namaz kıldı mı?’ diye sorduğumda: ‘Evet, iki sütun arasında iki rekat namaz kıldı’ dedi.” [Sahih] (Müsned, VI, 12. Ayrıca bk. Buhârî, Salat, 97; Hac, 329; Ebu Davud, Hac, 2023; Tirmizî, Hac, 874) (Tercüme, III, 589)

24618- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ، حَدَّثَنِى أَبِى، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ، حَدَّثَنَا مَالِكٌ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم دَخَلَ الْكَعْبَةَ، وَعُثْمَانُ بْنُ طَلْحَةَ وَأُسَامَةُ بْنُ زَيْدٍ وَبِلاَلٌ قَدْ غَلَقَهَا، فَلَمَّا خَرَجَ سَأَلْتُ بِلاَلاً: مَاذَا صَنَعَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم؟ قَالَ: تَرَكَ عَمُودَيْنِ عَنْ يَمِينِهِ وَعَمُوداً عَنْ يَسَارِهِ وَثَلاَثَةَ أَعْمِدَةٍ خَلْفَهُ ثُمَّ صَلَّى، وَبَيْنَهُ وَبَيْنَ الْقِبْلَةِ ثَلاَثُ أَذْرُعٍ.
İbn Ömer (r.a.) bildiriyor: Resûlullah (s.a.), Osman b. Talha, Usame b. Zeyd ve Bilal ile birlikte Kâbe’nin içine girdi. Girdikten sonra Bilal içeriden kapıyı kapattı. Çıktıklarında Bilal’e sordum: “Resûlullah (s.a.) içeride ne yaptı?” Bilal: “Sağında iki, solunda bir, arkasında üç sütun kalacak ve duvarla arasında üç arşınlık bir mesafe olacak şekilde durup namaz kıldı” dedi. [Sahih] (Müsned, VI, 13) (Tercüme, III, 590)

Hz. Peygamber Nasıl Meshetti

حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ، حَدَّثَنِى أَبِى، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَكْرٍ، وَعَبْدُ الرَّزَّاقِ قَالاَ: أَخْبَرَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ، أَخْبَرَنِى أَبُو بَكْرِ بْنُ حَفْصِ بْنِ عُمَرَ، أَخْبَرَنِى أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ أَبِى عَبْدِ اللَّهِ، أَنَّهُ سَمِعَ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ عَوْفٍ، يَسْأَلُ بِلاَلاً كَيْفَ: مَسَحَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَلَى الْخُفَّيْنِ؟ قَالَ: تَبَرَّزَ ثُمَّ دَعَا بِمِطْهَرَةٍ – أَىْ إِدَاوَةٍ –، فَغَسَلَ وَجْهَهُ وَيَدَيْهِ ثُمَّ مَسَحَ عَلَى خُفَّيْهِ وَعَلَى خِمَارِ الْعِمَامَةِ.
قَالَ عَبْدُ الرَّزَّاقِ ثُمَّ دَعَا بِمِطْهَرَةٍ بِالإِدَاوَةِ.

Ebu Abdurrahman’ın bildirdiğine göre Abdurrahman b. Avf (r.a.), Bilal’e (r.a.), Resûlullah’ın (s.a.) mestlerinin üzerine nasıl meshettiği sordu. Bilal (r.a.) şöyle dedi: “Hz. Peygamber (s.a.) abdest bozduktan sonra bir ibrik istedi, yüzünü ve ellerini yıkadıktan sonra mestlerine ve sarığına meshetti”. [Sahih] (Müsned, VI, 12) (Tercüme, II, 191)

Bilal (r.a.) Şam’da

حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ، حَدَّثَنِى أَبِى، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ، عَنِ الْجُرَيْرِىِّ، عَنْ أَبِى الْوَرْدِ بْنِ ثُمَامَةَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مِرْدَاسٍ قَالَ: أَتَيْتُ الشَّامَ أَتْيَةً، فَإِذَا رَجُلٌ غَلِيظُ الشَّفَتَيْنِ – أَوْ قَالَ: ضَخْمُ الشَّفَتَيْنِ – وَالأَنْفِ، إِذَا بَيْنَ يَدَيْهِ سِلاَحٌ، فَسَأَلُوهُ وَهُوَ يَقُولُ: يَا أَيُّهَا النَّاسُ! خُذُوا مِنْ هَذَا السِّلاَحِ، وَاسْتَصْلِحُوهُ، وَجَاهِدُوا فِى سَبِيلِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ، قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. قُلْتُ: مَنْ هَذَا؟ قَالُوا: بِلاَلٌ.

Amr b. Mirdâs der ki: Bir defasında Şam’a gittiğimde iri dudaklı ve büyük burunlu birini gördüm. Elinde silah vardı. İnsanlar ona bir şeyler sorarken o şöyle diyordu: “Ey insanlar! Bu silahı alın, iyi kullanın ve Allah yolunda cihad edin. Zira Resûlullah (s.a.) şöyle buyurdu…” Bu adamın kim olduğunu sordum: “Bilal” dediler. [Hasen] (Müsned, VI, 13) (Tercüme, IX, 203)

Kuran'ı dinlemek, okumak ve yaşamak lazım. Kuran, anlaşılmak için indi. Kuran Rabbimizi tanıtıyor.
Peygamberimizi de. Kuran'la ilişkinizi, ahdinizi, misakınızı yenileyin.
Çaresiz kaldığınızda, daraldığınızda, sarsıldığınızda O'na yönelin. İmanınızı onunla güçlendirin. Zamanınızı ona ayırın.
Kuran'la namazı birleştirin. Kuran'da namazı arayın, namazda Kuran'ı. Hz.
Peygamber (s.a.v.)'e bir zorluk bir sıkıntı yanaşınca Hz. Bilal'e seslenirdi. 'Erihna Ya Bilal!' Rahatlat bizi Bilal. Yani ezanla topla bizi.
Namaza çağır. Bizi rahatlat ya Bilal.
Hz. Bilal'in sesiyle camiye doluşurlardı.
Gündüzün en dolu-düzgün saatinde namazla ruhu arındırırdı.
Aslında gecenin en derin saatinde (el-Müzemmil 1-4) Allah O'nu namaza uyandırırdı. "Ey elbisesine bürünen! Gecenin birazı hariç olmak üzere tümü için kalk gecenin yarısı miktarınca yahut ondan birazını eksilt. Yahutta üzerine ekle. Kuran'ı da açık açık, tane tane oku" buyururdu.
Tercihini sen yap ey Habibim. Bazı geceler şu kadar, bazı geceler belki daha çok. Belki daha az.
İhtiyacına göre.
Kuran'la habibini, Kuran'la Hz. Resul'ü birleştir.
Böyle an. Sahabe toplanmış. Efendimizin tanıttığı gibi Peygamberleri anıyorlar. Dediler ki Hz. Adem Allah'ın halifesidir. Hz. Musa Allah'ın konuştuğudur.
(Kelimidir) Hz. İbrahim Allah'ın dostudur. (Halil) Hz.
İsa Allah'ın kelimesidir. Bunları duvarın ötesinden duydu. Dışarı çıktı. Şöyle buyurdu: Ben de Allah'ın sevgilisiyim (Habibiyim) bu sözüyle Ali İmran 31 ve 32. ayetlerini hatırlatıyordu. Allah kitabında şöyle buyurmuştu: Onlara de ki (Ey Muhammed) siz Allah'ı seviyorsanız bana uyun. Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin. (Ali İmran, 31) Sadece itaate ve sevgiye davetle burada yetinmiyor.
Allah'ın kitabı şöyle devam ediyor: 'De ki (Ey Muhammed onlara) Allah'a ve Resulüne itaat edin.
Eğer yüz çevirirlerse şüphesiz Allah kafirleri sevmez.' (Ali İmran 32) Ayet: Hz. Peygamber'e itaat etmeyeni Kafir ilan ediyor. Hüküm ağır, ama beklenen.
Allah'ın kelamına ve sevgilisinin davetine kayıtsız kalanlar şöyle dediler: Kalplerimiz senin de dediğine perdelidir. (Bakara, 88) Kalplerimiz kılıflanmıştır. (Nisa, 155) Kuran cevap verdi bu inkarcılara;
Kalplerinde hastalık vardır. (Bakara,10) Kuran'ı ve Peygamberi dinlemeyenlere cevap:
Siz hastasınız.
İşte bu hastalığı kaldırmak için Kuran'la Hz. Resul'ü beraber oku. Okuduğun her ayette Hz. Resulullah'ı bulamıyorsan, okuduğun kitap değil, uyduğun nefsindir. Unutma ki, okuduğun her ayetler O'nun hayatına göre şekillenmiş veya o, ayetlere göre Cibril'le yönlendirilmiş.
Aynı kapıya çıkıyor yol.
İlk kutlu nesil sahabe Bilal'in her sözünü duyduklarında camiye bu imanlarını tecdid için koşarlardı. Biz ezana veya Kuran'a çağırıldığımızda acaba bu teslimiyet ve sadakatle davete icabet ediyor muyuz?

Dedem küçükken "irâhat durun" derdi.
Belki de İrâhat ٌإرَاحَة ile rahatlatın bizi; fazla ses yapmayın, koşmayın demek istiyormuş. Eskiler başkaymış

Peygamber Efendimiz (s.a.v) de ezan vakti gelince, "Erihna ya Bilâl!" أرِحْناَ يَا بِلاَل "Bizi ferahlat ey Bilâl" buyururmuş.

“Ey Bilâl! Bizi Namazla Rahatlat "

Okunan ezanlar ruhları okşar
Münacata davet eyleyince yâr
Sineler miracın aşkıyla coşar
Huzurda, huzurla durmaya niyet
Secdeye huşuyla varmaya niyet

Besmele çekilir hasbi niyetle
Hazırlık yapılır teslimiyetle
Sıyrılıp gafletten, samimiyetle;
Edeple varılır suyun başına
Güneş doğar müminlerin kışına

Dualarla niyaz eylerken diller
Tevazuyla suyla buluşur eller
Yıkanır azalar, dökülür kirler
Bulunmaz cihanda pahada eşi
Sineden yükselir iman güneşi

Ey ruh tekkesinin hamuru namaz
Gözün nuru gönlün sûrûru namaz
Aşığın dinmeyen yağmuru namaz
İçimde tarifi imkansız acı
Korkarım olursun, benden davacı

Umudum duacı olman da bana!
Kaç kere huşuyla durdum ki sana;
Bütün varlığımla dalıp ummana
Seni ihyâ etmek, gafile zor iş
Bağrında inleyip durur iç çekiş

Bize ikramıdır Yüce Allah’ın
Başının tacıdır veliyullahın
Buyurduğu gibi Resulullah’ın (s.a.v.)
"Yâ Bilâl (r.a.) namazla rahatlat bizi"
Sevinci kaplasın tâ içimizi

Erihna Yâ Bilâl

Yorulduğumuzu hissettiğimizde, yaptıklarımızın kâfi olduğunu düşündüğümüzde, bu vesile ile sorumluluklarımızı ertelediğimizde, mazeretler arkasına saklanarak görevlerimizi ötelediğimizde, ‘Erihnâ Yâ Bilâl!”…. Bizi Rabbimizle buluştur, O’nun huzurunaçağır, ey Bilâl…

Dünya meşgalelerinin bizleri çevreleyip sarmaladığı, seküler anlayış ve düşüncelerin sürüklediği insan seline bizim de kapıldığımız, seküler gözlükleri takıp her şeyi bu gözlükle görmeye başladığımız zaman, ‘Erihnâ Yâ Bilâl!”…. Bizi Rabbimizle buluştur ey Bilâl…

Despot, zalim, müstekbir ve tağuti rejimlerin ve sistemlerin baskı uygulayıp, ezmeye çalıştığında, müminleri inançlarından, teslimiyetlerinden, benimsedikleri hayat tarzlarından, kitabi ve mektebi öğretilerinden vazgeçirmeye çalıştığında, imtihan süreçlerinde ‘Erihnâ Yâ Bilâl!”…. Bizi Rabbimizle buluştur ey Bilâl…

Hayatta dost, veli, kardeş, arkadaş, can-ciğer olarak bilinen insanların zamanla dünyevileşip, bunların yerine; karabet ve aşiret yer aldığında ‘Erihnâ Yâ Bilâl!”…. Bizi Rabbimizle buluştur ey Bilâl…

Kuru ekmek ve bir yudum suyu paylaştıktan sonra, Allah’ın fazlından ve kereminden, rızkından ve katından verdiği dünya metaını, doları, eoruyu, dinarı, riyalı, lirayı paylaşamadığımızda; dün ümmetin malı, bu gün benim malım dediğimizde, ‘Erihnâ Yâ Bilâl!”…. Bizi Rabbimizle buluştur ey Bilâl…

İmtihan gereği, müminlerden dört duvar arasına girenlerin; ülkelerini, ailelerini, işlerini bırakmak zorunda kalıp hicret edenleri unutulmaya yüz tutuğumuzda, ‘Erihnâ Yâ Bilâl!”…. Bizi Rabbimizle buluştur ey Bilâl…

Dirliğimiz ve birliğimizin, samimiyet ve bağlılığımızın, kardeşlik ve dostluğumuzun, velayet ve bütünlüğümüzün yok olmaya başlamasıyla sünnetullahın işleyeceği helak ve (kevni büyük kıyamet gelmeden, daha dünya hayatında iken yaşayacağımız) kıyametten önce ‘Erihnâ Yâ Bilâl!”…. Bizi Rabbimizle buluştur ey Bilâl…

Bizleri ayağa kaldır ey Bilâl…

Kur’an ayetlerini hep başkasına okuyup kendimizi unuttuğumuzda, hep başkalarıyla uğraşıp kendi nefsimizi unuttuğumuzda, başkalarını eleştirip kendimizi ‘Beraat belgesini’ almış gibi hissettiğimizde; ‘Erihnâ Yâ Bilâl!”…. Bizi Rabbimizle buluştur ey Bilâl…

Davet yolunda dökülenleri üzülerek (bazen de bıyık altında gülerek/sırıtarak) okurken, çok geçmeden tökezlenirken farkında olmadan hayata devam ettiğimizde, bu hal apaçık ortadayken hidayet üzere kendimizi hissettiğimizde, ‘Erihnâ Yâ Bilâl!”…. Bizi Rabbimizle buluştur ey Bilâl…

Öğrendiklerimizin entelektüel boyuta düşüp, ihlaslı pratiklerden yoksun kaldığında, amellerimizi övünç kaynağı saydığımızda, yeni amellerimiz olmadığından geçmiş kahramanlıkları (!) saya saya bitiremediğimizde (!),‘Erihnâ Yâ Bilâl!”…. Bizi Rabbimizle buluştur ey Bilâl…

Bilgimiz ve bildiklerimizle; makam, mevki, sosyal statü, para, pul ve dünyevi olanaklarımızdan dolayı istiğna hastalığı bizde belirdiğinde, ‘Erihnâ Yâ Bilâl!”…. Bizi Rabbimizle buluştur ey Bilâl…

Müminleri kardeşlik kategorisinden çıkardığımızda, onları ötekileştirdiğimizde, ‘Erihnâ Yâ Bilâl!”…. Bizi Rabbimizle buluştur ey Bilâl…

Çalışmaların egoyu tatmine dönüştüğü zaman, ‘Erihnâ Yâ Bilâl!”…. Bizi Rabbimizle buluştur ey Bilâl…

Ey Bilal! Buluştur bizi Rabbimizle… Ey Bilâl, seslen de Rabbimizin huzurunda el-pençe duralım; kulluğumuzu şuur edelim… Zaaflarımızı, marazlarımızı, fakirliğimizi, miskinliğimizi, muhtaç oluşumuzu fark edelim. Bizi çağır ilahi huzura. Duralım ki, üzerimize O’nun sekineti, yardımı, ihsanı, rahmet ve bereketi insin.

‘Erihnâ Yâ Bilâl!”…. Bizi Rabbimizle buluştur ey Bilâl…O’nun huzurunda huzur bulmaya çağır, kendimizle yüzleşmeye çağır…

Bizi buluştur ki, iç dinamiklerimiz güçlensin, zihnimiz ve kalbimiz halisleşsin, ufkumuz genişlesin, dünyevileşmiş temayüllerimiz uhrevileşsin… Kendi gerçeğimizi, gerçeklerimizi görüp ‘yola devam' arzumuz arttın…

‘Erihnâ Yâ Bilâl!”…. Bizi Rabbimizle buluştur ey Bilâl… Sesini çok özledik ey Bilâl! Senin gür, parazitsiz, samimi ve hesapsız nidanı çok özledik.. Seslen de icabet edelim. Tüm benliğimizi, hesaplarımızı, meşguliyetlerimizi ve su-i zanlarımızı bırakıp, haykırdığın o tevhidi ilke, haykırışlara icabet edelim…

[1] ‘Erihnâ Yâ Bilâl!” sözünün kelime kelime tercümesi ‘Ey Bilal, bizi rahatlat”tır. Fakat bu çevirisi makalenin içeriğine göre ‘Bizi Rabbimizle buluştur ey Bilâl” demeyi daha uygun bulduk. Bu, Hz. Peygamber’in (s.a.s), Bilâl’e namaz için kamet getirmesi için söylediği bir sözdür. Müslümanlar arasında sıkıntı, kargaşa, korku, bitkinlik, moral bozukluğu, bezmişlik, yorgunluk vs. hasıl olduğunda, Hz. Peygamber (s.a.s), Bilal’e (r.a) ‘Erihnâ Yâ Bilâl!”… "Bizi Rabbimizle buluştur ey Bilâl” derdi. O da namaz için kamet getirir, Peygamber’in (s.a.s) imametinde Müslümanlar namaz kılarlardı.

Bütün Müezzinlere Selam Olsun!

Kaynaklar

Konunun TAMAMI Internet Sayflarindan ALINTIDIR





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)