Thread Rating:
  • 10 Vote(s) - 3 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Hoby Kuşçuluk Nedir Güvercin Besiciliği Nedir?
#1
Oku-1 
   

Hoby Kuşçuluk Nedir Güvercin Besiciliği Nedir?

Kuş besleme, genellikle bir kuş besleyici aracılığıyla yabani kuşları besleme etkinliğidir. Kuş besleme tipik olarak kuş meraklılarının bir etkinliği olarak düşünülür. Yabani kuşları besleyen insanlar genellikle kuşları varoş ve yerel yerlere çekmeye çalışır. Bu, bir besleme istasyonu kurmayı ve kuş yemi tedarik etmeyi gerektirir. Yiyecekler arasında tohumlar, yer fıstığı, satın alınan yiyecek karışımları, yağ, mutfak artıkları ve süet sayılabilir. Ek olarak, kuşları kursak sindirmeye yardımcı olarak gıdaların öğütülmesine yardımcı olmak için mahsullerinde depoladıkları bir kuş banyosu ve gastrolit (kum) sağlanabilir.

Ekmekleri parklarda, göllerde ve nehirlerde su kuşlarına vermek de tüm dünyada popüler bir aktivitedir.

Etkisi

İngiltere'nin Sheffield kentinde yapılan bir araştırma, bahçe kuşlarının bolluğunun, kuş besleme düzeyleriyle arttığını buldu. Bu etki yalnızca düzenli olarak ek gıdalar alan türlerde belirgindi ve kuş beslemesinin kuş bolluğu üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olma ihtimalini arttırdı. Buna karşılık, besleme istasyonlarının yoğunluğunun, bir mahallede bulunan farklı kuş türlerinin sayısı üzerinde bir etkisi olmamıştır.

Kuş besleyicilerin kullanımının çevre sorunlarına neden olduğu iddia edildi; Bunlardan bazıları The Wall Street Journal'da yayınlanan bir ön makalede vurgulanmıştır.

Yabani kuşlarını çeşitli kuş yiyecekleri ve kuş besleyicileri ile şımartacak ateşli kuş besleyicileri tarafından büyük miktarda para harcanmaktadır. 16 yaşın üzerindeki 55 milyondan fazla Amerikalı, yabani kuşları besliyor ve yılda 3 milyar dolardan fazla kuş yemine, 800 milyon dolar ise kuş banyoları, kuş evi ve diğer kuş besleme aksesuarları için harcıyor. Faaliyet kuş besleme hobisi için malzeme ve ekipman satan bir sektör ortaya çıkardı.

Bazı şehirlerde veya şehirlerin bazı yerlerinde (örneğin, Londra'daki Trafalgar Meydanı), güvercinleri beslemek yasaktır, çünkü bu hassas türler ile rekabet ettikleri için ya da bol miktarda ve kirlilik ve / veya gürültüye neden olabilir

Güvercin Yetiştiriciliği

GÜVERCİNGİLLER (COLUMBIDAE)

Columbiformes takımı iki alt takıma ayrılmaktadır. Bunlardan biri Columbae, diğeri ise Pterocletes’dir. Columbae alt takımı ise iki familyadan meydana gelmektedir. Bunlardan ilki Columbidae diğeri ise Raphidae’dir.
Konumuzu oluşturan Columbidae familyasının güvercin ve kumruları da içine alan bir çok alt familyası bulunmaktadır. Columbidae familyası içine dahil olan 250’den fazla kuş türü bugün dünyanın kutuplar hariç hemen her yerine dağılmış olarak yaşamaktadır. Toplu halde yaşama eğiliminde olan kuşlardır.
Ülkemizde Columbidae familyasının üyelerinden sadece 7 tanesine doğal olarak rastlanmaktadır. Bu araştırma ülkemizde rastlanan 7 türü tanıtmayı amaçlamaktadır. Bu 7 türü tanıtmadan önce Columbidae familyasının bazı özellikleri üzerinde durmak istiyoruz.

GÜVERCİNGİLLERİN GENEL YAPISI

Bu gruba giren kuşların çoğu orta irilikte, küçük ve yuvarlak başlı, kısa ayaklı, uzun ve sivri kanatlı kuşlardır. Yerde beslenmeye uyarlanmış bir vücut yapıları bulunan bu kuşlar iyi uçucudurlar.
Güvercingillerin gaga biçimleri beslenme alışkanlıklarına göre değişiklik göstermektedir. Güvercingiller genellikle tane (tohum) ile beslenen kuşlardır. Ancak yurdumuzda bulunmayan ve meyve ile beslenen bazı türleri de vardır. Tane ile beslenen türlerde gaga, uzun ve incedir. Meyve ile beslenenlerde ise gaga kalın ve papağanlarınkine benzer şekilde ucu kancalıdır.
Güvercingillerde yemek borusunun üzerinde yer alan ve besinleri depolamaya yarayan bir kursak bulunmaktadır. Ağızlarında diş gibi kesici ve öğütücü organları bulunmadığından güvercinler yediklerini direkt olarak kursaklarına gönderirler. Besinlerin depolanma ve sindirilme işlemi kursakta başlar ve tohumları öğütebilecek kadar gelişmiş olan taşlıkta devam eder. Tohumla beslenen güvercingillerde bağırsak uzundur. Meyve ile beslenenlerde ise daha kısadır.
Güvercingillerde bahar ayları ile birlikte çiftleşme ve yumurtlama dönemi başlar. Erkek güvercinler kendi üreme bölgelerini diğer erkeklere karşı koruma eğilimindedirler. Genellikle erkek kuş kendi üreme bölgesinde öterek dişi kuşu buraya çeker ve çiftleşirler. Dişi kuş, türe göre değişmekle birlikte genellikle iki tane yumurta yapar. Yuva yeri seçimi ağaç dalları üzeri, ağaç ve kaya kovukları, hatta toprak üzerine bile olabilmektedir. Güvercin yuvaları, diğer bazı kuşlarla karşılaştırıldığında son derece basittir. Çalı çırpıdan oluşan ufak bir yığınak şeklindedir.
Dişi ve erkek kuş nöbetleşe olarak kuluçkaya yatarlar. Kuluçka süresi ortalama 15 gün kadardır. Yavrular yumurtadan çıktıklarında tüysüz ve gözleri kapalıdırlar. Yavrunun bakımı da gene ana ve baba kuş tarafından ortaklaşa yürütülür. Yavrunun gözleri 5-6 gün içinde açılır. 1 aylık olduklarında bütün tüyleri çıkmış ve uçabilecek hale gelmiş olurlar. Başlangıçta yavrunun gagası yumuşaktır ve kendi kendine yem yiyemez ve ana ve babası tarafından beslenir. Gaganın sertleşmesi 40 gün kadar sürmektedir. Bu sürenin sonunda yavru kuş kendi başına beslenebilecek ve tam olarak uçabilecek konuma gelmektedir.

GÜVERCİNGİLLERİN FARKLI ÖZELLİKLERİ

Güvercin, insanoğlunun evcilleştirdiği ilk kuş olma özelliğini korumaktadır. Dolayısıyla güvercin yetiştiriciliğinin tarihi de oldukça eskilere kadar gitmektedir. Güvercingilleri diğer kuşlardan ayıran bazı önemli özellikler bulunmaktadır. Bunların başında, su içme şekilleri ve yavru besleme özellikleri gelmektedir.

SU İÇME ŞEKİLLERİ

Güvercingillerde su içme şekli diğer birçok kuştan farklıdır. Diğer kuşlar, bir yudum su alıp kafalarını yukarı doğru kaldırarak suyu yutarlar. Kuşlarda burun delikleri ile gagaları arasını kapatabilecek bir yapı bulunmaz. Bu nedenle kuşlar, vakum oluşturup suyu ememezler. Suyu gırtlaklarına iletebilmek için kafalarını yukarı kaldırma gereksinimi duyarlar. Ancak güvercingiller, burun deliklerini de suya daldırırlar ve yemek borusundaki kasların yardımı ile vakum oluşturarak aynı memelilerde olduğu gibi suyu emerek içerler. Bu özellik sadece güvercingiller familyasına ait kuşlarda bulunmaktadır. Bu özellikleri nedeni ile güvercinlerin içecekleri su kaynaklarının ya da su kaplarının gaga ve burun deliklerini daldırabilecekleri derinlikte olmaları gerekir.

GÜVERCİN SÜTÜ SALGISI

Bütün kuşlar içinde yalnızca Columbidae (güvercingiller) üyelerinde rastlanan benzersiz bir özellik yavruların beslenmesi için “güvercin sütü” adı verilen bir salgının salgılanmasıdır. Yavrular yumurtadan çıktıktan sonra yaklaşık bir hafta süre ile bu salgı ile beslenirler. Daha sonra ana ve babalarının kursaklarında öğüttükleri yarı sindirilmiş besinle beslenmeye geçerler. Yavru kuş gagasını ebeveynlerinin ağzının içine sokar ve ebeveynlerinin kusmasını sağlayarak bu salgıyı alır.
Güvercinin beynin altında bulunan hipofiz bezinin salgıladığı prolaktin adı verilen bir hormon, bu salgı mekanizmasını harekete geçirmektedir. Kursak çeperinden salgılanan bu besleyici maddenin bileşimi memelilerdeki süte oldukça yakındır. Halk arasında “kuş sütü” olarak bilinen bu salgı, güvercinlerde sadece kuluçka dönemi sonuna doğru yaklaşık bir hafta süre ile salgılanan bir maddedir.

GÜVERCİNGİLLERİN YURDUMUZDA BULUNAN ÜYELERİ

250’den fazla üyesi bulunan güvercingiller ailesinin yurdumuzda sadece 7 türü doğal olarak  yaşamaktadır. Bu 7 türden biri göçmen, diğerleri yerli kuştur. Evcil güvercini de dahil edersek 8 tür olduğunu söyleyebiliriz.

1) Kaya Güvercini (Columba livia)
2) Tahtalı (Columba palumbus)
3) Gökçe Güvercin (Columba oenas)
4) Evcil Güvercin (Columba domestica)
5) Kumru (Streptopelia decaocto)
6) Küçük Kumru (Streptopelia senegalensis)
7) Üveyik (Streptopelia turtur)
8) Doğu Üveyiği (Streptopelia orientalis)

KAYA GÜVERCİNİ  (Columba livia)

Evcil güvercinlerin atası olduğu kabul edilmektedir. Görünüş olarak evcil güvercinlere benzer. Gövdesi kurşuni mavidir. Kanatlar açık kurşuni mavi olup üzerinde iki tane siyah şerit (çubuk) bulunur. Boyun yanları yanardöner erguvani ve yeşil renktedir. Kuyruk tüylerinin ucu siyahtır. Kuyruk üstü tüyleri beyaz ya da açık gridir. Kanat altları beyazdır. Gaga siyah, ayaklar kırmızı, tırnaklar siyah, göz rengi koyu portakal, kırmızı, göz halkası sarıdır. Boyu 32 cm’dir. Kırlarda, tarlalarda kaya kovuklarında yaşar. Dünyada en yaygın olan güvercin türüdür. Bu türün şehirlere adapte olmuş bir grubu “şehir güvercini” adı ile anılır. Cami avlularında, şehir meydanlarında büyük gruplar halinde karşılaştığımız bu güvercinler, son yıllarda evlerin çatılarına ve balkonlarına kadar yayılmışlardır.
Kaya güvercinlerinde eşlerin birbirine bağlılığı ömür boyu devam eder. Dişi kuş iki yumurta yapar. Yılda üç kez kuluçkaya yattıkları olur. Kuluçka süresi 18 gündür. Yavrular 1 ay içinde yem yiyebilecek ve uçabilecek hale gelirler. Yavruların eşeysel olgunluğa erişmeleri 6 ay kadar sonra olur.

TAHTALI  (Columba palumbus)

Güvercinlerin en irisidir. Boynun iki yanında ve kanatlarında beyaz bantlar bulunur. Boyundaki beyaz bant sadece erişkin kuşlarda vardır. Genç kuşlarda henüz oluşmamıştır. Özellikle uçarken kanadında bulunan beyaz şerit ile kolayca ayırt edilebilir. Boyun kısmı parıltılı yeşil, göğüs kısmı erguvani ve kanat uçları siyahtır. Kuyruk diğer güvercinlere göre daha uzundur. Gaga sarı, bacaklar kırmızıdır. Boyu 40 cm kadardır ve sert kanat vuruşları ile uçar. Yapraklı ve iğneli yapraklı ormanlarda, dağlık alanlarda yaşar. Meşe palamudu ormanlarında sık rastlanır. Yurdumuzda ormanlık ve ağaçlı bütün bölgelerinde bulunur. Yuvasını ağaç dalları arasına, ağaç kovuklarına yapar. Dişi kuş 2 yumurta bırakır. Kuluçka süresi 15–18 gündür. Yılda iki kere kuluçkaya yatar. Yavrular 1 aylık olduklarında yem yer ve uçabilirler. Yavrular ikinci yaşın ortalarında eşeysel olgunluğa ulaşırlar. Bu kuşlarda yuvayı erkek kuş hazırlamaktadır. Eş seçimi sezonluktur. Her sezonda yeni eş edinilir.

GÖKÇE GÜVERCİN (Columba oenas)

Görünüş olarak kaya güvercinine benzer. Ancak rengi daha koyu mavi ve kurşunidir. Göğüs koyu erguvanidir. Kuyruk sokumunda beyazlık bulunmaz. Kanatları üzerindeki siyah şeritler  (kolon) daha incedir. Kuyruk ucundaki siyah bant ise daha geniştir. Boyu 33 cm’dir. Gaganın dip kısmı kırmızı, uca doğru sarımsı, ayaklar ise kırmızıdır. Gözü koyu renklidir.
Ağaç, kaya ve toprak kovuklarına yuva yapar. Yaşlı ormanları sever. Kışın açık arazide bulunur. Yılda üç kez aynı yuvada kuluçkaya yatar. Kuluçka süresi 17 gündür. Yavruları 25 günde yem yiyebilecek hale gelirler. Eş seçimi sezonluktur. Her türlü tane ve tohumla beslenen bu güvercine, yurdumuzun Orta Anadolu, Akdeniz ve Güneybatı Anadolu bölgelerinde devamlı rastlanırken, Karadeniz ve Kuzeybatı Anadolu bölgelerinde yaz göçmeni olarak görülür.

EVCİL GÜVERCİN (Columba domestica)

Değişikliği sevmemeleri, yuvalarına ve eşlerine olan bağlılıkları, yön bulma konusundaki ustalıkları onların belli yerlere kolayca alışmalarını sağlamıştır. Gerek bu özellikleri gerekse farklı bazı nitelikleri bu kuşların insanlar tarafından benimsenmesine ve yetiştirilmelerine neden olmuştur.
Tüm dünyada farklı amaç ve eğilimlerle beslenen evcil güvercinlerin dünya üzerinde 800 kadar farklı ırkı olduğu bilinmektedir. Tüm bu ırklar farklı renk, büyüklük ve özelliklere sahiptir. Bu ırklardan 100 kadarı ülkemizde de yetiştirilmektedir.
Evcil güvercinin atasının kaya güvercini (Columba livia) olduğu görüşü Darwin de dahil olmak üzere çeşitli araştırmacılar tarafından savunulmaktadır. Farklı bazı ortitologlar (kuş bilimciler) ise, evcil güvercinin 2 veya 4 tür yabani güvercin türünün melezlenmesi ile ortaya çıktığı görüşünü benimsemektedirler.

KUMRU (Streptopelia decaocto)

“Kolyeli Kumru” adı ile de bilinen bu kuş, güvercinden biraz küçüktür. Boyu 31 cm kadardır. Genel olarak üzerinde kül rengi yada bej renkler hakimdir. Boynunun gerisinde siyah bir çizgi bulunmaktadır. Bu nedenle kolyeli kumru olarak da adlandırılmaktadır. Kanat telekleri koyu gri, kuyruk telekleri ise sırtının rengindedir. Gaga gri, ayaklar ise kırmızıdır. Göz beyaz ya da açık gridir. İnsana yakın bir kuştur. Şehirlerde ve diğer yerleşim yerlerinde insanlarla birlikte yaşamayı sever. Ağaç üstlerine, elektrik ve telefon direklerine, çatı kenarlarına yuva yapar. Yaptığı yuvalar oldukça özensizdir. Dişi kuş yuvaya iki yumurta bırakır. Kuluçka süresi 15 gün kadardır. Yılda üç defa kuluçkaya yatar. Yavrular 3 haftalık olduklarında yem yiyebilecek ve uçabilecek hale gelirler. Bir yaşından itibaren eşeysel olgunluğa erişen yavrular, sezonluk olarak eş seçerler. Yurdumuzda Doğu Karadeniz sahili ile Doğ Anadolu’nun bazı yerleri haricinde her yerde rastlanır. Taneler, tohum, böcek ve üzümümsü meyvelerle beslenir.

KÜÇÜK KUMRU (Streptopelia senegalensis)

Görünüş olarak üveyiği andırmaktadır.  Boyu 26 cm olan bu kuşun kuyruğu üveyiğe benzer. Kanat örtüleri ve sırtı beneksiz kızıl kahverengi, kanat altı örtüleri gri-mavidir. Göğüsünün üst kısmında siyah benekler bulunur. Gaga siyah, ayaklar kırmızıdır. İnsanlarla birlikte bulunmayı sever. Yuvasını pencere kenarlarına, ağaç dallarına, saçak çıkıntılarına yapar. Yaptığı yuvalar oldukça özensizdir. Dişi kuş yuvaya iki yumurta bırakır. Kuluçka süresi 15 gün kadardır. Yavrular 3 haftalık olduklarında yem yiyebilecek ve uçabilecek hale gelirler. Bir yaşından itibaren eşeysel olgunluğa erişen yavrular, sezonluk olarak eş seçerler. Yurdumuzda doğal olarak Güneydoğu Anadolu’da bulunur. Diğer bölgelere buradan dağılmıştır.

ÜVEYİK (Streptopelia turtur)

Kolyeli Kumrudan biraz küçük olan bu kuşun boyu 28 cm’dir. Üveyik bir yaz göçmenidir. Yurdumuza ilkbaharda gelir. Ülkemizde kuluçkaya yatar ve yavrular. Daha sonra kışı geçirmek üzere Orta Afrika ve Güney Asya’ya gider. Yurdumuzun hemen her bölgesinde görülür. Ürkek bir kuştur. Kuş genel olarak kızılımsı pas rengindedir. Sırt ve kanat örtü tüyleri koyu kahverengidir. Karın ve kuyruk altı tüyleri beyazdır. Kuyruk tüyleri koyu gridir. Kuyruk tüylerin orta tüyler dışında kalanlarının uçları beyazdır. Gaga koyu gri, bacaklar kirli kırmızıdır. Göz portakal rengindedir. Sert ve hızlı uçar.
Ergen kuşlarda boyunun yanlarında enine üç tane dalgalı siyah şerit bulunur. Bu siyah şeritlerin etrafı beyazdır. Genç kuşlarda bu şeritler bulunmaz ve renk olarak daha kahverengine yakındırlar. Özellikle ötüş sesi ile tanınan bir kuştur. Ağaçlık geniş tarım alanlarında, orman kenarlarında, bağ ve bahçelerde yaşar. Yuvasını ağaç dalları arasına veya sık çalılıklara yapar. Sıcak bölgelerde yılda iki kez kuluçkaya yatar. Dişi kuş çalı çırpıdan oluşan özensiz yapılmış yuvaya iki yumurta bırakır. Kuluçka süresi 15 gündür. Yavrular üç haftalık olduklarında yem yiyebilecek ve uçabilecek hale gelirler. Sezonluk olarak eş seçen bir kuştur.

DOĞU ÜVEYİĞİ (Streptopelia orientalis)

“Büyük Üveyik” adı ile de bilinen bu kuş, üveyikten biraz daha iricedir. Boyu 33 cm’dir. Büyüklük olarak bir güvercini andırır. Yaşayışı, beslenmesi, üremesi aynı üveyiğe benzer. Renk olarak sırtı ve kanatları daha koyu, üzerindeki lekeler daha büyükçedir. Kanatların altı koyu gri, uçma teleklerinin uçları siyahtır. Kuyruk teleklerinin uçları ise üveyikteki gibi beyaz değil gridir. Boyunda ergen kuşlarda bulunan beyaz zemin üzerindeki siyah şeritler üveyiği oranla daha ince ve sayıca daha fazladır. Ülkemizde nadir olarak gözlenen kuşlardan birisidir. Ana vatanı Orta ve Doğu Asya olan bu kuşa yurdumuzda sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da rastlanmaktadır.

GÜVERCİNLERİN VÜCUT YAPILARI
YAŞAMA BİÇİMLERİ

GENEL BİLGİLER


Güvercinlerin vücut yapıları bağlı bulundukları ana sınıftan yani kuşların genelinden pek farklı değildir. Bu yazı kapsamında genel olarak kuşlarla ilgili bilgiler verilecek güvercinlere özgü durumlar ise ilave edilecektir. Latince’de Aves olarak adlandırılan kuşlar sınıfı, omurgalılar grubunda sürüngenlerle memeliler arasında yer alır. Bu sınıf üyelerinin karakteristik özelliği ön üyelerinin uçmaya yarar şekilde kanada dönüşmüş olması, vücutlarının tüylerle örtülü bulunması, yumurta ile çoğalmaları ve sıcakkanlı olmalarıdır. Kuşlar sabit sıcaklığa sahip hayvanlardır. Vücut sıcaklıkları 38–40 derece arasındadır. Çoğu türlerde kemiklerin içi boş olduğundan hafif bir iskelete sahiptirler. İskelet ve vücut yapıları ile gerek dış, gerekse iç organları hemen hemen bütün kuşların aynıdır. Omurgalılar içersinde bu karakteristikleri ile başlı başına ayrı bir grup oluşturmaktadırlar.

DIŞ GÖRÜNÜŞ

Başlıca karakteristikleri vücutlarının çok değişik renklerde tüylerle kaplı olmaları ve gövdelerinin iki yanında yer alan kanatları ile uçabilmeleridir. Kuşların vücudunun bazı yerleri gaga, ayak, parmaklar ile akbaba gibi bazı kuşlarda boyun kısmı tüysüzdür. Kuşlarda ayaklar yürümeye, yüzmeye, tırmanmaya ve tutunmaya yarar. Ayaklar genellikle sert pullarla kaplıdır. Bazı türlerde ayakların hatta tırnaklara kadar parmaklarında tüylerle kaplı olduğu görülür. Paçalı güvercinler buna iyi birer örnektirler. Değişik şekillerdeki gaga sert keratinden oluşur. Bazı türlerde gaga yumuşak bir deriyle kaplıdır. Gaga yapıları kuşların beslenme tarzlarına bağlı olarak çok değişik şekillerdedir.

TÜYLER

Kuş tüyleri karmaşık bir yapıdadır. Keratinleşmiş deri hücrelerinden oluşmaktadır. Telek adı verilen kanat ve kuyrukta yer alan büyük tüyler uçmaya ve dönmeye yaramaktadır. Vücudu bir kiremit örtüsü gibi kaplayan dış tüyler ise kuşu ıslanmaktan korur, alttaki ince ve yumuşak tüyler ise vücudun ısı kaybetmesini önler.
Güvercinlerde kanat telekleri kabaca el telekleri ve kol telekleri olarak iki gruba ayrılabilir. El telekleri, genellikle 10 tanedir. Kanat ucundan bilek eklemine kadar sıralanır. Uçmayı sağlayan ana tüyler bunlardır. Kol telekleri adı verilen ikinci bir sıra ise, bilek ekleminden dirseğe kadar uzanır. Bu telekler ikinci derecede uçma tüyleridir. Sayıları kuş türüne göre değişmektedir. Güvercinlerde genellikle 18 adettir.
Kuyruk telekleri, kuyruktaki büyük tüylerdir. Uçarken dümen görevi yaparlar. Sayıları güvercinlerde genellikle 12 dir. Bazı türlerde 14 ya da 16 ya kadar çıkabilmektedir. Kuyruk telekleri son kuyruk omuruna bağlanmışlardır. Buradaki kasların hareketlerine bağlı olarak hareket ederler.
Örtü telekleri, uçma tüylerinin ve kuyruğun dibinde kiremit gibi dizilmiş kısa tüylerdir. Kanatların alt ve üstünde birkaç sıra örtü tüyü bulunur. Uçma teleklerine en yakın olan örtü tüyleri en büyük olanlardır. Hav tüyleri, teleklerin altında yer alır ve kuşun vücut ısısını korumaya yarar. Renkleri genellikle beyaz ya da gridir.

TÜY DEĞİŞİMİ

Memelilerde ve kuşlarda kıllar, tüyler, tırnaklar dış etkilerle devamlı yıprandıklarından zamanla bunların yerine yenileri oluşur. Bu yenileme işi bazen yavaş yavaş (memelilerde deri, tırnak, kuşlarda pençe ve gaga ) bazen de belli zamanlarda ve oldukça hızlı bir şekilde oluşur. (kıl ve tüy değiştirme)
Genellikle, kuşlar bütün tüylerini senede bir defa, bazıları iki defa değiştirirler. Bazı kuşlar küçük örtü tüylerini senede iki defa, kanat ve kuyruk teleklerini ise bir defa değiştirirler. Tüy değiştirme yavaş olduğundan, genellikle 1-3 ay sürdüğünden kuşlar tamamen çıplak kalmaz ve uçma yeteneklerini kaybetmezler. Örneğin güvercinler bu şekilde tüy değiştirir. Fakat kaz, ördek, kuğu, turna ve bazı bataklık kuşları uçma teleklerini birden döktüklerinden birkaç hafta uçamazlar. Bu durumlar dışında değişik tüy değiştiren türler de vardır. Bazılarında erkek ve dişi değişik zamanlarda tüy değiştirir.
Tüy değiştirme genellikle yavaş ve belli bir sıraya göre olur. Güvercinlerde kanat teleklerinin değişimi, el teleklerinde bilekte başlar ve el uçlarına doğru ilerler. Kol teleklerinde ise, hem iç hem de dış taraftan içe doğru değişir. Kuyruk teleklerinde ise değişim içten dışa doğru olur.
Tüy değişimi derideki tüy yuvasında yeni tüyün büyümesi ve üstteki yıpranmış tüyün atılmasıyla oluşur. Bu tüy yenilemede bazı kuş türlerinde renk değişikliklerine de rastlanır. Yılda iki defa tüy değiştiren kuş türlerinde genellikle yaz ve kış renklerinde farklılıklar olur.

AYAK YAPILARI

Kuşlarda iskeleti oluşturan arka ekstremiteler yürüme bacaklarıdır. Bacağın üst kısmında yer alan uyluk kemiği ve diz eklemi bacak kasları ve karın tüyleri tarafından örtüldüğünden dışardan görülmez. Alt bacaktaki kaval kemiği kamış kemiği ile birleşerek but kemiğini oluşturmuştur. But kemiğinden sonra bilek ve tarak kemiklerinin birleşmesinden oluşan oldukça uzun ayak kemiği gelir. Bu kemiğin alt ucundaki çıkıntılara ikinci, üçüncü ve dördüncü parmaklar bağlanır. Birinci (arka) parmağı olan kuşlarda bu parmak ayak kemiğinin iç kenarındaki çıkıntıya bağlanır. Beşinci parmak yoktur. Parmak sayısı genellikle 3-4 tür. Birinci parmak 2, ikinci parmak 3, üçüncü parmak 4 ve dördüncü parmak 5 parçalıdır. Parmaklar bazı türlerde öne ve arkaya dönebilir. Ayaklar keratin pullarla kaplıdır. Kuşlarda ayaklar yaşam ve hareket tarzlarına göre değişik yapılar gösterir

GAGA YAPILARI

Gaga, besinin tutulması, yakalanması, taşınması, parçalanması gibi işlemlerin yanı sıra düşmanlara karşı bir savunma aracı olarak da kullanılır. Tüylerin düzeltilmesinde, yuva yapımında ve daha birçok işte kullanılır. Dolayısıyla kuşlarda yaşam biçimine uygun gaga biçimleri gelişmiştir.
Keratinden oluşan gaga üst ve alt gaga olmak üzere iki kısımdır. Üst gaga, üst çene ve burun kemiklerinin, alt gaga ise alt çene kemiklerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Üst gaga burundan itibaren devam eden sırt kısmı, genellikle az veya çok eğik olan gaga ucu ve keskin gaga kenarlarından oluşur. Gaga kenarlarında Çoğunlukla diş şeklinde çıkıntılar veya testere gibi tırtıklar bulunur. Alt gaga ise her iki alt çene kemiği uçlarının birleştiği gaga ucu ile çene kemikleri arasını örten, bazı türlerde yumuşak bir deriden oluşan gaga altından oluşur. Birçok kuşta ve güvercinlerde üst gaga dibinde yumuşak ve genellikle sarı renkte bir deri vardır. Ceroma adı verilen bu kısım sinirlerle donatıldığından dokunmada önemli görevler üstlenmiştir. Bir kısım bataklık ve su kuşlarında bu deri bütün gagayı örter. Burun delikleri ceromanın kafatası ile birleştiği yerden ya da ceromanın içinden açılır. 
Kuşların beslenme tarzına bağlı olarak çok değişik şekillerde gagalara rastlanır. Yırtıcı kuşların gagaları kanca gibi kıvrık, keskin ve güçlüdür. Bu gagaları ile deri, et ve hatta kemikleri parçalarlar. Tohum yiyen kuşlarda gagalar kalın ve koniktir. Bataklık ve sulak alanlarda yaşayan kuşların gagaları genellikle uzundur. Böcek yiyen kuşların gagaları ince ve sivridir. Pelikan gagası ise alt çenedeki esnek derisiyle büyük bir kepçe gibidir. Gaga şekilleri de kuşların tanınmasında ipuçları verir.

İSKELET YAPILARI

Kuşların genel yapısı yürüme ve uçma hareketlerini rahatça yapmaya uygun bir şekilde oluşmuştur. Yürürken ve dururken gövdenin ağırlık merkezi ayakların üzerine düşer. Bu sırada kanatlar katlanmış durumda gövdenin iki yanına yapışık olarak durur. Kuşların iskeleti incelendiğinde kemiklerin ince, içlerinin boş ve birçok yerinde belirli delikler olduğu görülür. Akciğerlerden itibaren çeşitli yerlerde bulunan hava keseleri kemiklerle bağlantılıdır. Bu durum kuşların uçmalarını kolaylaştırmaktadır. Şekil 1 de bir güvercinin iskelet yapısı görülmektedir.

KAFATASI

Kuşlarda kafatası, beyin ve soğancığın korunduğu kubbemsi ve iyi kaynaşmış kemiklerden meydana gelir. Kafatası üzerinde büyük göz çukurları, burun delikleri ve boynuzumsu bir maddeden yapılmış olan üst ve alt gaga yer alır. Eklemli ve oynak olan gaga, kafatası ve alt çene ile bağlantı halindedir. Günümüzde yaşayan hiçbir kuşta diş bulunmaz.

BOYUN

Kuşlarda boyun çok hareket edebilecek bir yapıda gelişmiştir. Boyunda yer alan omur sayısı genellikle 14–15 arasındadır. Bütün kuş türlerinde bu sayı 10 ile 26 arasında değişmektedir. 

GÖĞÜS

Kuşlarda göğüste yer alan omur sayısı 3–10 arasında değişir. Güvercinlerde bu sayı 3 tanedir. Göğüste birbirine ve göğüs omurlarına bağlı 5-10 kaburga kemiği vardır. Göğüs kemiği iri, geniş ve yassıdır. Yalnız göğsü değil karın kısmını da kaplar. Göğüs omurlarından sonra gelen sırt ve bel omurları, leğen kemiği ile kaynaşmıştır.
Kuşlarda ön üyeler kanat şeklini almıştır. Kanatlar kuvvetli kaslarla göğüs kemiğine bağlanmıştır. Kanadı omurgaya ve göğse bağlayan kemiklerden kürek kemikleri sırt tarafına doğru uzamışken, sırt kargacık kemikleri göğüs ile kaynaşmış, köprücük kemikleri ise uçta birleşerek lades kemiğini oluşturmuşlardır.

KANATLAR

Kanatlar, kısa bir pazı kemiği ve uzun ön kol kemikleri ile körelmiş el kemiklerinden ibarettir. El, birbirine kaynaşmış uzunca bir orta el parçası, başparmak, orta büyük parmak ve buna bitişik küçük parmak olmak üzere 3 parmaktan oluşur.
Duruş ve yürüyüş halinde kolun üst kısmı geriye, alt kısmı öne ve el kısmı geriye kıvrık bir şekilde durur.

AYAKLAR

Ayaklar, sırt omurlarıyla birleşmiş ve bütünleşmiş leğen kemiğine bağlıdır. Kısa ve kuvvetli olan uyluk kemiği öne doğru yatık, gövdenin yan etleri içinde gizlenmiştir. Bu nedenle diz eklemi dışardan görülmez. Arkaya doğru eğik duran baldır oldukça iri ve uzundur. Kaval kemikleri kaynaşmıştır. Bilek ve ayak kemikleri kaynaşarak boru şeklinde parmaklara eklenmiştir. Beşinci parmak kaybolmuştur. Parmak sayısı genel olarak 3-4, deve kuşlarında 2 dir. Güvercinlerde parmak sayısı 4 tür. Arkaya dönük birinci parmak 2, içe bakan ikinci parmak 3, ortadaki üçüncü parmak 4, dıştaki dördüncü parmak ise 5 eklemlidir. En uç eklemde tırnak oluşmuştur. Güvercinlerde tırnaklar alttan gelen kısımlarla yenilenen bir yapıdadırlar. Parmak sayısı ve eklemler kuş türlerine göre çok değişiklikler gösterir. İskelet kaslarla çevrilidir. Kanatlar çok kuvvetli kaslarla bağlı olup ayrıca ayak kasları da oldukça güçlüdür.

İÇ ORGANLAR

Şekil 2 de bir güvercinin iç organları görülmektedir.

BEYİN VE OMURİLİK

Beyin, kafatası boşluğu içinde yer alır. Kuşlarda beyindeki koku alma duyusu büyük ölçüde körelmiştir. Bunun yerine orta beyinde bulunan görme ve işitme lobları çok gelişmiştir. Güvercinlerde kafatası ile beyin arasında bulunan ferromanyetik bazı tanecikler, yerin manyetik alanına karşı duyarlı birimler haline gelmişlerdir. Güvercinler bu sistem sayesinde yerin manyetik alanındaki değişimleri hissedebilmektedirler. Bu sistem güvercinlerin çok uzaklardan uçurulduklarında bile yönlerini kolaylıkla bulabilmelerine yardımcı olmaktadır. Omurilik omurga kanalının son ucuna kadar uzanır. Omurilikten ayrılan sinir sistemi, bütün organlara ve kaslara kadar dağılır.

KALP, AKCİĞERLER VE SOLUNUM SİSTEMLERİ

Kuşların kalpleri dört gözlüdür. Kalp atışları memelilerden daha hızlıdır. Kalplerinin vücutlarının ağırlığına oranı, diğer omurgalılara göre daha fazladır. Solunum organları ve akciğerler küçüktür. Memelilerde olduğu gibi göğüs boşluğunda serbest halde bulunmayıp,  gövde boşluğunun duvarına yapışıktırlar.
Kuşlarda kısa olan bronşlar birçok kollara ayrılmaktadır. Bu kollardan birçok hava kesesi kuşun vücudunun değişik bölümlerine yayılır. Bu hava keseleri hava deposu işlevini görürler. Hava keseleri kuşun gövde, kanat ve ayaklarını hareket ettirmesi sonucu sıkışır ve açılırlar. Bu sayede ciğerlere hava gönderimi sağlanır.
Kuşlarda diğer memeli hayvanlarda bulunan diyafram olmadığı için, ciğerlere hava körüklenmesi ve solunum bu yolla sağlanmaktadır. Uçurulmayan güvercin ve evcil kümes hayvanlarında rastladığımız durduğu yerde kanat çırpma hareketinin nedeni solunumu devam ettirme eyleminden kaynaklanmaktadır. Kuşlarda yer alan bu hava keselerinin bir diğer işlevi de vücut sıcaklığının korunmasını sağlamaktır. Bu mekanizma beyindeki bir merkez tarafından idare edilmektedir.
Bir güvercinde kalbin vücut ağırlığına oranı % 14, Vücut sıcaklığı 43 derecedir. Dakikadaki kalp atış sayısı 220, solunum sayısı 450 dir. Dakikadaki kanat çırpma sayısı 8, yatay uçuşta hızı saatte 80 km. dir.

BÖBREKLER VE BOŞALTIM SİSTEMİ

Kuşlarda böbrekler iri ve uzunca bir yapı gösterir ve sırt kemiğinin iç çukuruna gömülmüş durumdadır. Böbrekten çıkan idrar kanalları bağırsağın arka tarafına uzanır ve eşey deliğinin  (kloak) orta kısmına açılır. İdrar kuşlarda sulu değildir. Beyaz, yoğun ve çabuk katılaşan bir maddeden ibarettir. Deve kuşu haricinde hiçbir kuşta idrar kesesi bulunmaz. Bunun nedeni kuşların aslında sıvı olan idrardaki suyu tekrar emerek vücuda kazandıran bir yapı geliştirmiş olmalarındandır. Böylelikle kuşlar uzun süre susuz idare edebilecek bir yapı kazanmışlardır. Tane ve tohumla beslenen güvercin gibi kuşlarda su içme ihtiyacı diğer kuşlara oranla daha fazladır. Kuşlarda böbrekler, sadece azotlu atıkların atılmasına değil vücuttaki su ve tuz miktarına göre glikozun düzenlenmesinde de görev alır.

KURSAK, ÖN MİDE, TAŞLIK VE SİNDİRİM SİSTEMLERİ

Kuşlarda sindirim sistemi de değişiklik gösterir. Kuşlarda ağız kısmında diş bulunmaz. Bazı kuşlardaki gaga kenarlarındaki testeremsi çıkıntılar ve diğer oluşumlar beslenmeleri ile ilgilidir.  Ağız içinde boynuzumsu bir madde ile kaplı ve hareketli olan dil, besinleri almaya ve yemek borusuna göndermeye yarar. Şekil 3 de bir güvercinin sindirim organları görülmektedir.

KURSAK VE ÖZOFAGUS

Yemek borusu kuşun boyun uzunluğuna göre şekil alır. Güvercinlerin de dahil olduğu tanelerle beslenen bazı kuşlarda ve yırtıcılarda yemek borusu genişleyerek kursak denilen bir yapı ortaya çıkartmıştır. Alınan besinler ilk önce kursakta yumuşatılır. Kursak oluşumu aslında dişlerin olmayışının doğal bir sonucu olarak gelişmiştir. Kursağın esas görevi alınan besinleri ilk aşamada depolayarak mideye yavaş yavaş geçmelerini sağlamaktır.
Bunun yanı sıra kursağın diğer bir önemli görevi de özellikle tohum ve tane yiyen güvercin gibi kuşlarda besinlerin yumuşatılıp hazırlandıktan sonra yavrulara kusularak verilmesini sağlamaktır. Çünkü yavrular gagaları gelişene kadar yaklaşık 1 ay süre ile kendi başlarına yem yiyemezler. Güvercinlerde yavrular gagalarını anne ya da babalarının yutaklarına sokarak kusmalarını sağlarlar böylelikle depo edilmiş besine ulaşırlar. Tane ve tohum ile beslenen güvercin gibi kuşlarda, tanelerin öğütülmesini sağlamak amacı ile kursakta bir miktar taş bulundurulur. Kuş, uygun büyüklükteki taşları bu amaçla yutar. Bu taşlar kursakta bir tür değirmen taşı görevi görüp tanelerin öğütülmesini sağlarlar.
Kursağın girişinde başlangıcında Özofagus denilen bir bölüm yer alır. Beyindeki hipofiz bezinin salgıladığı prolaktin adı verilen bir hormonun etkisi ile özofagus’tan bir çeşit salgı salgılanır. Bu salgı sadece Columbidae (güvercingiller) ailesine özgüdür ve diğer kuş türlerinde bulunmaz. Kursak sütü olarak adlandırılan bu salgı halk arasında “kuşsütü” olarak bilinmektedir. Kuluçka döneminin sonuna doğru sadece bir hafta süre ile salgılanan bu sıvının besleyici değeri çok yüksektir. Yeni yavrular kursaktaki yarı sindirilmiş besinlerle beslenmeye hazır olana kadar ilk günlerinde bu salgı ile beslenirler.

ÖN MİDE VE KASLI MİDE ( TAŞLIK )

Bütün kuşlarda yemek borusu alt kısımda genişler ve oval bir şekil alarak mideyi oluşturur. Mide kuşlarda genel olarak iki bölümden meydana gelmektedir. Bunları Ön mide ve Kaslı mide (taşlık) olarak adlandırabiliriz. Ön mideye birçok salgı bezi bağlıdır. Ön mideden sonra güçlü kaslardan oluşan ve iç kısmı sertleşmiş, boynuzumsu bir madde ile kaplı taşlık da denilen kaslı mide gelir.  Kaslı mide alınan besinlere göre değişiklik gösterir. Yırtıcı kuşlarda bu mide zayıf kaslıdır. Tane yiyen kuşlarda ise sert kaslı ve içi karşılıklı sert iki plakadan oluşur. Kursak ve ön mideden geçerken yumuşayan besinler burada mide hareketleriyle parçalanır ve öğütülürler.

İNCE BAĞIRSAK

Kimyasal sindirimin büyük bir kısmı ve besinlerin emilmesi burada olur. İnce bağırsak tane yiyen güvercin gibi kuşlarda diğer kuşlara göre oransal olarak daha uzundur. Kısa olan kalın bağırsağın sonunda birçok kuşta uzunca bir kör bağırsak bulunur. Kalın bağırsak anüse açılır.

KLOAK

Kalınbağırsağın dışa açıldığı, dışkının ve idrarın belli bir süre tutulduğu kısımdır. Sindirilmiş besinlerdeki su burada tekrar vücut içine geri emilir. Atık maddeler ise anüs yolu ile dışarı atılır. Kloak’ın bir diğer işlevi de eşeysel üretimin akıtıldığı yerdir. Kuşun cinsiyetine göre sperm ya da yumurta kanalı burada bulunur. Bakınız şekil 4

ÜREME ORGANLARI

Erkeklerde: Böbreklerin ön yan tarafına ikişer tane yumurta biçiminde testisler bulunur. Testislerden çıkan bir sperm kanalı kloak’ın orta kısmına açılır. Kloak’a açılmadan önce sperm kanalı bir şişkinlik yapar. Çiftleşme zamanı bu testisler şişer ve genellikle soldaki daha büyük olur. Kuşların çoğunda güvercinlerde de olduğu gibi çiftleşme organı (penis) yoktur. Yalnız ördekgiller familyası mensuplarında anüsün karına bakan iç duvarından ucu dışarı çıkabilen penis benzeri bir yapı bulunur. Penis üzerindeki oluk, sperma kanallarından çıkan spermayı dişiye iletmeye yarar. Leylek ve balıkçıllarda ise penis körelmiş, anüsün iç duvarında bir siğil şeklini almıştır. Tavuklarda yumurtadan yeni çıkmış yavrularda bu penis benzeri yapı iyi göründüğü için erkek ve dişi civcivler birbirlerinden kolaylıkla ayırt edilebilir.
Dişilerde: Üreme organı yumurtalık ve yumurta kanalından ibarettir. Yumurta kanalı, kloak’ın orta kısmına açılır. Sağ yumurtalık ve yumurta kanalı körelmiş veya tamamen ortadan kalkmıştır. Çiftleşme ve yumurtlama zamanı sol tarafta bulunan üzüm salkımı şeklindeki yumurtalık ve dolambaçlı döl kanalı olağan üstü büyür. Yumurta kanalı yapısal ve işlevsel olarak birbirinden ayrılan beş bölgeden oluşur. Her dişinin eşey organında erkek eşey organını karşılayan ve aynı bölgede anüsün iç duvarında yer alan bir klitoris (bızır) bulunur.

DUYU ORGANLARI

Kuşlar görme ve işitme duyuları çok gelişmiş olan canlılardır. Buna bağlantılı olarak diğer algılama sistemleri fazla gelişkin değildir. Körelen duyuların başında ise koklama gelmektedir.

GÖRME

Kara omurgalıları içinde, hatta tüm omurgalılar içinde görme yeteneği en iyi gelişmiş ve vücuduna göre gözü en büyük olan hayvan grubu kuşlardır. Kuşların duyu organları arasında çok önemli bir yere sahip olan gözler, yön, uzaklık, şekil, renk, derinlik, hareket ve büyüklük gibi nesnelerle ilgili özelliklerin tümünü algılamaktadır.
Kuşların büyük bir bölümünde gözler kafanın iki yanında yer alır. Sadece gece yırtıcılarında gözler kafanın ön tarafındadır. Kuşlarda gözlerin çok az hareketli olmasına karşın baş ve boyun büyük hareket kabiliyetine sahiptir. Göz kapakları çok hareketlidir. Göz kapaklarından ayrı olarak gözü örtebilen hareketli ve saydam bir zar (nicitans) bulunur. Bütün kuşlarda daralıp genişleyebilen göz bebekleri yuvarlaktır. Retina tabakası ön kısma nazaran daha geniştir. Göz çevreleyen katı tabakanın içinde ve cornea kenarlarının arkasında kemik tabakacıklarından oluşan bir halka vardır. Cornea tabakası bütün kuşlarda kuvvetli bir şekilde kubbeleşmiştir. Retina tabakasının büyüklük ve gelişmişliğine paralel olarak keskin ve net görebilme çok gelişmiştir. Durdukları yerde bir dairenin 300 derecelik sahasını görebilirler.
Renk görme olayı birçok canlıda gelişmemişken kuşlarda vardır. Örneğin köpeklerin renk görmedikleri düşünülürse kuşlar bu konuda oldukça yeteneklilerdir. Bir güvercinin 20 renk tonunu birbirinden ayırt edebildiği saptanmıştır. (insanda bu rakam 160 dır.)

İŞİTME

İşitme organı olan kulak gözlerin hemen arkasında, başın iki yanında yer alır. Kuşlarda da kulak, iç, orta ve dış kulak olmak üzere üç kısımdan ibarettir. Fakat dış kulak pek dikkati çekmez. Genellikle dıştan bir tutam kalem tüyü ile çevrili ve örtülüdür. Bazı kuşlarda kulağı çevreleyip örten kalem tüylerinin rengi değişiktir. Sadece bazı türlerde örneğin baykuşlarda dış kulak kepçesi gelişmiştir.
Kuşların 40–30.000 Hz’lik sesleri duydukları saptanmıştır. Kural olarak 100 Hz’den daha düşük sesleri çok az duyarlar. En duyarlı oldukları ses aralığı 1000–3000 Hz arasıdır.

KOKU ALMA

Koku alma duyusu kuşların genelinde körelmiş ve zayıftır. Koku alma organı burun üst gaganın dip kısmında yer alır. Çoğunlukla tam olmayan bir ara perde ile ayrılmış burun boşluğunda koku alma görevini taşıyan midye şeklinde bir çift oluşum vardır. Her iki burun deliği üst gaga dibine yakın bir yerde bulunur. Bazı kuşlarda burun delikleri sert kıllarla örtülüdür (kuzgun). Bazılarında ise (fırtına kuşları) boru şeklinde uzamış ve birbiriyle birleşmiştir.

TAD ALMA

Tat alma organı dil ve gaganın iç kısmıdır. yumuşak olan dil dibi ile damakta yer alan tomurcuklar vasıtasıyla tat alma olayı gerçekleşir. Kural olarak tat alma duyusu iyi gelişmemiştir.

DOKUNMA DUYUSU

Gaga ve dil dokunma organı vazifesini de görmektedir. Çulluklar, ördekler ve genellikle diğer su kuşlarında yumuşak gaga derisi üzerinde yer alan cisimcikler gaganın dokunma organı olarak iş görmesini sağlar. Ayrıca böceklerle beslenen diğer bazı kuşlarda (ağaçkakanlar) oldukça uzun olan dilleri de dokunma vazifesini görür.

YUVA, YUMURTALAR VE KULUÇKA

Kuşlarda üreme yumurtlama yoluyla olur. Bütün kuşlar hazırladıkları bir yuvaya veya uygun bir yere yumurtlarlar daha sonra bir süre kuluçkada yatar ve yavruların yumurtadan çıkmasını sağlarlar. Embiryonik gelişme vücut dışında olduğundan bütün kuşlar çok etkili birer kuluçka ve yavru bakım davranışları geliştirmişlerdir.
Bazı türlerde yumurtadan çıkan yavrular yuvayı hemen terk eder, ana-babalarıyla birlikte besinlerini ararlar. Bir kısım kuşlarda ise yavrular belli bir süre yuvada kalır, ana, baba veya herhangi biri tarafından beslenir, uçacak hale gelince yuvayı terk eder. Güvercinlerde yavrular yumurtadan çıktıktan sonra ana ve baba kuş tarafından ortaklaşa beslenirler. Gagaları sertleşip kendi başlarına yem yiyebilecek hale gelene kadar bu şekilde devam eder. Bu süre yaklaşık bir aydır. Yumurtadan çıkışta tüysüz olan yavrular bir ay içinde hem yem yiyebilecek hem de uçabilecek hale gelirler.
Her kuş türünde yuva yapımına eşlerin katkısı farklı farklıdır. Bazı türlerde sadece dişiler yuva yaparken, güvercinlerin de dahil olduğu bazı türlerde ise erkeklerde yuva materyali taşı(Zeker) hatta yuva yapımına katılarak dişiye destek olurlar. Guguk kuşu yuva yapmaz, yumurtalarını başka kuşların yuvalarına bırakır, yumurtadan çıkan yavrular da yuva sahibi kuş tarafından beslenip büyütülür.
Kuşlar genellikle ilkbaharda çiftleşerek yuvalanır ve yumurtlarlar. Bazı kuşlarda senede bir, bazılarında iki, bazılarında 3-4 kez kuluçka olayı görülür. En çok yumurtlayan kuşlar tavukgillerdir. Bıldırcın 10-16, keklik ve sülün ise 15-20 yumurta yapar. Güvercinlerde üreme sezonu genel olarak şubat ve ağustos ayları arasındadır. Bu süre içinde ortalama 4 kez yumurtlar ve kuluçkaya yatarlar. Her bir seferde iki yumurta bırakılır. Kuluçka süresi yaklaşık 15–20 gün arasındadır. Kuluçkaya hem erkek hem dişi güvercin birlikte nöbetleşe yatarlar. Gündüzleri genellikle erkek, geceleri ise daha çok dişi güvercin kuluçkada yatar.
Kuşların yumurtaları şekil, büyüklük ve renk bakımından çok çeşitlidir. Genel olarak yumurta büyüklüğü kuşla ve çıkacak yavru büyüklüğü ile orantılıdır. Kuş büyüklüğüne göre en büyük yumurtayı kivi, en küçüğü de guguk kuşu yapar. Yumurtaların renkleri yuva yerlerine göre değişir. Oyuklarda, karanlık, kapalı yuvalarda kuluçkaya yatan kuşların yumurtaları ortama uyacak şekilde renkli ve benekli olur.

ÇİFTLEŞME

Kuşlarda çiftleşme ve çiftleşme öncesi kur yapma şekilleri türlere göre çok çeşitlilik göstermektedir. Çoğunlukla erkek kuşlar diğer erkeklere karşı mücadeleye girer. Eş yapma şekilleri de aynı biçimde farklı farklıdır. Ömür boyu tek eşle birlikte olma şeklinin yanı sıra, çok erkeklilik ve çok dişililik de yaygındır.
Güvercinler genellikle sezonluk eş seçerler. Yalnız yabani güvercinde monogamik tek eşlilik vardır. Güvercinlerde çiftleşme erkek kuşun öterek dişiye kur yapması ile başlar. Dişi çiftleşmeye hazırsa, ön çiftleşme diyebileceğimiz öpüşme evresi başlar. Burada kuşlar birbirlerinin gagasının içine gagalarını sokarak, aynı yavru beslerken yaptıkları kusma hareketini yaparlar. Bu hareketin işlevi konusunda yazılı bir kaynak bulamadım. Ancak benim tahminim kuşlarda dokunma duyusunun en gelişmiş olduğu bölge olan gaga üzerindeki ceroma’nın uyarılması ve böylelikle erkek kuşun sperm verebilecek hale gelmesi sağlanıyor olabilir. Öpüşmeden sonra genellikle dişi kuş çömelir gibi bir hareket yapar ve erkek kuş onun üzerine çıkarak anüsler birleştirilerek kloaklar karşı karşıya getirilir. Dişi kuşun erkek kuş üzerine çıkma durumu da olabilir. Bu aşamada erkek spermlerini dişinin kloak’ı içine bırakır. Spermler buradan ovidukt adı verilen dişi yumurta kanalına girerek yumurta sarısı üzerindeki çekirdeği döllemek üzere 72 saat sürecek bir yolculuğa başlarlar. Çiftleşmeden 72 saat sonra spermler, çekirdeği dölleyebilecek yere ulaşırlar ve burada dölleme yeteneklerini kaybetmeksizin 3 hafta kadar bekleyebilirler. Çekirdek döllendikten sonra yumurta sarısı ile birlikte yumurta kanalına girer ve yumurtlama süreci başlar.

YUMURTA OLUŞUMU VE YUMURTANIN DÖLLENMESİ

Kuş yumurtası yumurta kanalında oluşur. Burada sürekli yumurta sarısı oluşarak yumurtalığı büyütür. Belli bir büyüklüğe ulaşınca folikül patlayarak yumurta kanalına geçiş sağlanır. Çekirdek, sperm tarafından döllenebilmek için her zaman yumurta sarısının dış yüzeyinde bulunur. Yumurta sarısı yumurta kanalına girme aşamasında spermler tarafından döllenir. Spermler burada yumurtayı beklerler. (çiftleşmeden yaklaşık 72 saat sonra) Spermler 3 hafta kadar dölleme yeteneklerini yitirmeksizin yumurta kanalında kalabilirler.
Sonuçta küre şeklinde bir yumurta sarısı üst bölümünde yer alan ve spermler tarafından döllenmiş çekirdeği ile birlikte beş bölümden oluşan yumurta kanalından aşağıya inmeye başlar. Bu yolculuk boyunca sırası ile önce yumurta akı, sonra yumurta zarı ve en sonunda ise yumurta kabuğu ile çevrilir. Yumurta kabuğunun kalkeri, uterus duvarından çıkan protein içerikli bir sıvının küçük sütuncuklar halinde yumurta zarının üzerine birikmesi ile meydana gelir.
Yumurta döllenir döllenmez ilk bölünme de meydana gelir. Bu embiryonun ilk oluşum aşamasıdır. Embiryo başlangıçta sadece yumurta sarısı ile beslenir. Daha sonra sindirim kanalının oluşmasına bağlı olarak yumurta akını da tüketmeye başlar. Yumurtadan çıkış, yavrunun gagası ile yumurta kabuğunu tıklatması ile başlar. Güvercinlerde yumurtadan yavru çıkma süresi, ortalama 15–20 gün arasındadır.
SES ÇIKARMA
Kuşları daha çok ötüşleri ile biliriz. Hatta sadece ötüşleri için beslenen birçok kafes kuşu bulunmaktadır. Kuşlarda ses çıkarma organı gırtlağın altında bulunan Syrinx’dir. Yalnız kuşlarda bulunan bu organ trakenin en alt kısmının ve çoğu defa bronşların en üst kısmının şekil değiştirmesi ile oluşmuştur.
Bu ses organında 2–7  bronşiyal bilezik ve bunların arasına gerilmiş bir zar bulunur. Kasların işlevleriyle bu bronşiyal bilezikler birbirlerine karşı farklı derecelerde hareket ettirilerek, ses çıkarılacak zarın gerginliği değiştirilir. Böylece sesin tonu ve ritmi ayarlanmış olur. Ses bazı kuşlarda tüm ömür boyunca, bazılarında sadece üreme mevsiminde bazılarında ise sadece göç sırasında çıkarılır.

BESLENME

İç organlar bölümünde kuşların sindirim sistemi hakkında özet bilgiler verilmiştir. Kuşlarda gaga besinleri tutmaya, koparmaya ve parçalamaya yarar. Ağız kısmında aldığı besinleri öğütmeye, ufalamaya yarayan diş gibi bir organ yoktur. Taneyle beslenenler taneleri olduğu gibi veya gagalarıyla kırarak, etle beslenenler ise avların parçalayarak yutarlar. Kuşların çoğu besinlerini büyük parçalar halinde yutar. Yutulan besinler kursağı olan kuşlarda bir süre kursakta kalıp yumuşatılır. Besinler midede parçalanır. Ön midede sindirim fermentlerini alarak taşlığa (kaslı mide) geçen besinler burada küçük parçalar haline gelir ve bağırsaklara geçer. Sindirim bağırsakta tamamlanır. Selüloz ise kör bağırsakta sindirilir.
Çok hareketli olan ve çok enerji harcayan kuşlar çok gıda almak zorundadırlar. Yalnız ot ve yaprak gibi besinlerle beslenen kuş türü çok azdır. Bitkisel besinlerle beslene kuşlar genellikle filiz, körpe yaprak meyve tohumları yerler. Bitkisel besinlerin sindirimi hayvansal besinlerden daha zor olduğundan ve gelişme süresince protein ihtiyacı yüksek olduğundan bitki ve tane yiyen kuşların çoğu yavrularını böcek ve kurtlarla beslerler. Belli bir süre sonra hayvansal proteinle beslenen yavrular gelişince yine bitki ve tanelerle beslenmeye başlarlar. Kuşların büyük bir bölümü hayvansal gıdalarla beslenirler. Böcekler, kurtlar, larvalar, yumuşakçalar, sürüngenler, balıklar, küçük memeliler, orta boy memeliler ve yavruları ile çeşitli kuşlar değişik kuş türlerinin besinlerini oluştururlar.
Hayvansal besinlerle beslenen kuşlar sindiremedikleri tüy ve kemikleri (baykuşta olduğu gibi) bir yumak halinde ağız yoluyla dışarı atarlar. Böcek yiyen kuşların çoğu da sert kitin parçalarını aynı şekilde kusarlar. Gündüz yırtıcıları tüy, kemik, kıl gibi parçaları yemezler. Akbabalar özellikle kuzukuşu kalın sığır kemiklerini bile midede oluşan asit (HCL) ile eritirler. Balıkla beslenen kuş türlerinden Yalıçapkınları pul ve kılçıkları ağız yoluyla dışarı atmalarına karşın, martı, pelikan ve balıkçıllar bu kısımları da sindirirler. Meyvelerle beslenen kuşların birçoğu meyvelerin etli kısımlarını yer ve sindirirler, çekirdekleri ise bağırsak veya ağız yoluyla dışarı atarlar. Böylece bitkilerin yayılmasını da sağlamış olurlar
Kuşların dışkıları da beslenmelerine göre farklıdır. Tane ve tohumlarla beslenen kuşların dışkıları kuru ve katıdır. Hayvansal besinlerle beslenenlerin ise cıvık ve genellikle yapışkandır. Meyvelerle ve bitkilerle beslene kuşların dışkıları genellikle renkli (yeşil, mor)  ve içlerinde çeşitli tohumlar vardır

KUŞLARIN DAVRANIŞLARI

Kuşların içgüdüleri çok iyi gelişmiştir. Görme duyuları da çok iyidir. Bu nedenle kuşlar objeleri çok iyi tanır, faydalı ve zararlı olanları çok çabuk ayırt ederler. Tehlikeli objelere yaklaşmaz ve hemen uzaklaşırlar. Saksağanlar, kargalar eli tüfekli bir kişiyle bir çiftçiyi, çobanı kolayca ayırt ederler. Av kuşlarının hepsi insanı, özellikle avcıyı çok iyi tanırlar. İnsanlar tarafından beslenen, bakılan kuşların çoğu bakıcılarını tanır ve ondan ürkmezler.
Evinizde kuşların bu özellikleri ile ilgili gözlemleri kolayca yapabilirsiniz. Şayet balkonunuza gelen yabani güvercinleri, serçe ve sığırcıkları sürekli yemlerseniz balkona elinizde bir kap veya başka bir şeyle çıkarsanız, daha içeri girmeden saçakta bekleşen kuşların hemen balkonunuza indiğini görürsünüz. Balkona başka bir iş için eli boş çıktığınızda kuşlar balkona inmeyecektir. Kuşlar yemlenirken balkona çıktığınızda bir kısmı uçacak, en yakın yere konacaktır. Ama kuşları sürekli yemleyen kişiden başkasının, bir yabancının balkona çıkması, hatta balkon kapısına yaklaşması ile birlikte hepsi ürkerek uçacaktır.
Kuşların ses ve arkasından yapılan eylemler arasında bağlantı kurduklarını kendi gözlemlerimle saptamışımdır. Bu Rus bilim adamı Pavlov’un belirlediği şartlı refleks olayıdır. Kuşlarıma yem vermek amacı ile balkona her çıkışımda gıcırdayan kapı sesini çok iyi belleyen diğer kuşlar artık bu sesi her duyduklarında yem verileceğini sanarak balkonuma konmaya başlıyorlardı. 
Doğada da benzer şeyleri gözlemek mümkündür. Çift süren bir çiftçiyi leylekler, kargalar 5 - 6 metre mesafeden takip ederler yabancı bir kişinin yaklaşmasıyla ise hemen uçarlar. Kuşlar koyunla köpeği, çobanla avcıyı, buğday tanesi ile kum tanesini kolayca ayırt ederler.
Kuşların diğer hareketlerinde de kuvvetli ve dengeli içgüdüleri hakimdir. Kovuklarda, kapalı yuvalarda barınan kuşlar giriş deliğine hiç sapmadan duralamadan doğruca ulaşırlar. Açıktaki yuva yerlerini isabetle bulurlar. Konacakları bir telefon teline, kuru bir dal ucuna çok isabete ulaşırlar. Beslenirken gördükleri bir tohumu, bir böceği nokta tespiti ile bir uçuşta gagaları ile yakalarlar. Uçarken de bu gelişmiş içgüdüleri ile sık ağaçlar, çalılar arasından, en karışık labirentlerden kolayca çıkarlar.
Tehlikeyi çabuk fark eder, ya hemen uçarak hızla uzaklaşır veya yerde, otlar ve çalılar arasında çabucak pusarak gizlenirler. Sessiz ve hareketsiz kalarak tehlikenin uzaklaşmasını beklerler. Sürüler halinde yaşayan kuşlardan tehlikeyi ilk sezen tehlike ötüşü ile diğerlerini hemen uyarır ve hep birlikte hareket ederler. Kuşlarda ses ile iletişim bir hayli gelişmiştir. Tüm canlılar içinde başka canlıların seslerini taklit edebilen ve özellikle insan sesini taklit edebilen tek tür kuşlardır. (papağanlar buna iyi bir örnektir)

GÜVERCİNLERİN İÇ PUSULASI

UÇURDUĞUMUZ GÜVERCİN YA GERİ DÖNMEZSE?


Güvercin yetiştirenler için bu işin en önemli yanı kuşlarının uçuş performansıdır. Kendi kuşları ile özdeşleşmiş birçok kuşçu tanıyorum. Kuşları ile birlikte aynı kümeste yattığı için gazetelere haber olanların yanı sıra, bir çift güvercin için ufak çaplı servet ödeyenler hiç de az değil. Kısa sürede bir yaşam biçimine dönüşen bu tutku, zamanla hep daha iyi kuşlara sahip olabilmek uğruna verilen uzun bir uğraş haline geliyor.
Peki bu derece değer verdiğiniz güvercininizin uçurduğunuzda yuvasına geri gelemeyeceğini bilseydiniz ne yapardınız? Bu konuda en ufak bir şüpheniz olsaydı kuşunuzu uçurur muydunuz? Sanırım böyle bir şey olsaydı kimse güvercin uçurmaz hatta beslemezdi. Güvercin belki de bir kafes kuşu olarak alınıp satılır, kuş satın alınacağı zaman sadece renksel ve şekilsel bazı özelliklere bakılır, uçuş performansı gibi bir kavram hiç olmazdı. Bu aslında bildiğimiz anlamda güvercin yetiştiriciliğinin de sanırım sonu olurdu.
Neyse ki, bütün güvercin yetiştiricileri uçurdukları kuşlarının yuvalarına geri döneceğinden adları gibi emindirler. Bazen çeşitli nedenlerle istisnai bazı durumlar yaşansa bile, bir güvercin uçtuktan sonra mutlaka yuvasına geri dönmektedir. Evcil güvercinlerle ilk tanıştığım ortaokul yıllarımda beni ilk etkileyen özellik, uçurduğum kuşların yuvalarına geri dönmeleri olmuştu. Uzunca bir süre neden kaçıp gitmediklerine ya da kaybolmadıklarına hayret etmiştim. Güvercinlerim gökyüzünde nokta gibi gözüküyor ve sonra da onları gözle göremez oluyordum. Eminim o yükseklikten bütün Ankara’yı ve çevresini çok rahat bir şekilde görebiliyorlardı. Daha sonra alçalıyor ve benim balkonumu bulup yuvalarına geri gelmeyi becerebiliyorlardı. Gerçekten de hayret vericiydi.

GÜVERCİNLER YÖNLERİNİ NASIL BULUYORLAR?

Güvercini diğer birçok canlıdan ayıran en önemli özellik, kanımca yuvasına ve eşine olan bağlılığı ile çok gelişmiş olan yön bulma yeteneğidir. Acaba güvercinler bu özelliklerini neye borçlular? Nasıl olup da şaşmaz bir şekilde yönlerini bulabiliyorlar?
Bu konuda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Birçok bilim insanı bu konuda araştırmalar ve deneyler yapmıştır. İlk önceleri, kuşların yer şekillerini, binaları vb noktaları akıllarında tuttukları ve yönlerini bunlara göre belirledikleri düşünülmekteydi. Yapılan bazı deneyler bu düşüncenin yanlış olduğunu ortaya çıkarttı. Güvercinlerin gözlerine etrafı görmelerini engelleyen lensler takılarak yapılan bir deneyde, kuşlar bir tür kör edildiler. Daha sonra yuvalarından oldukça uzağa götürülüp uçuruldular. Bu durumda bile güvercinlerin birçoğunun yuvalarına geri geldiği gözlendi. Bunun üzerine daha farklı varsayımlar üzerinde durulmaya başlandı.
Aslında kuşların güneş ve yıldızlara bakarak yön belirledikleri görüşü uzun bir zamandır araştırılmaktaydı. Bu konuda yapılan bazı deneyler bu görüşü destekler doğrultudaydı. Özellikle posta güvercinleri ile çeşitli deneyler yürütülüyordu. Bu kuşların uzun yolları kat edip geri gelmeleri üzerinde duran bilim insanları kuşların güneşe göre yön belirlediklerini saptadılar.

GÜNEŞE VE YILDIZLARA GÖRE YÖN BULMA

Bu konuda ilk kez ortaya görüş süren Alman kuş bilimci (ornitolog) Kramer olmuştur. Gündüzleri göç eden kuşlardan olan bir sığırcık (Sturnus vulgaris) ile yaptığı bir deneyde, sığırcığı etrafını aynalar ile kapattığı bir deney kafesine koymuştur. Aynalar öyle bir konumda yerleştirilmişlerdir ki kuş güneşten başka bir şey görememektedir. Kramer aynaların konumu ile oynayabilmektedir. Böylece aynaların konumunu değiştirerek güneşin durumunu istediği gibi değiştirebiliyordu. Aynaları her oynayışında sığırcığın güneşe göre aynı konumunu koruyabilmek için aynanın oynatıldığı ölçüde sürekli yer değiştirdiğini fark etti.
Bunun üzerine aynı deneyi farklı bir biçimde tekrarladı. Bu sefer kuş, kapalı bir ortamda güneşi görmeksizin aynı deneye tabi tutuldu. Bu deney sonrası kuş yön duygusunu tamamen yitirdi. Yaptığı benzer deneyler sonucu Kramer, kuşların güneşin kendi yörüngesi üzerindeki hareketini fark ettiklerini, buna bağlı olarak konumlarını belirleyebildikleri sonucuna vardı.
Özellikle gece de göçlerini sürdüren bazı kuş türleri üzerinde yapılan araştırmalar ise, bu kuşların yönlerini yıldızlara bakarak saptayabildiklerini ortaya çıkarttı. Ancak burada kuşlar eski gemiciler gibi kutup yıldızına bakıp ya da herhangi bir yıldıza bakıp yön belirlemiyorlar, gökyüzünün genel konumuna göre yön tayin ediyorlardı. Sarıasma (Oriolus oriolus) kuşları, yapay bir ortamda sonbahar gökyüzü görünümü altında yetiştirilmişlerdir. Bu kuşların sonradan yapılan deneylerde bu yapay gökyüzüne göre yönlerini bulabildikleri saptanmıştır.

GÜVERCİNLER DÜNYANIN MANYETİK ALANINI KULLANIYOR

Yukarıda anlatılanlara benzer şekilde yapılan birçok deney, kuşların gökyüzüne bakarak güneş ve yıldızların konumuna göre yön saptayabildiklerini göstermiştir. Ancak gözleri lensle kapatılan güvercinlerin de yönlerini bulabilmiş olması veya gece göç eden kuşların kapalı havalarda yönlerini şaşırmamış olmaları gibi durumlar kuşların farklı bir yön bulma mekanizmasını da kullandıklarını göstermektedir. Peki bu mekanizma ne olabilir?
Yapılan araştırmalar, dünyanın manyetik alanının kuşlar tarafından yön bulmak amacı ile kullanıldığını ortaya çıkartmıştır. Kuşlar yer kürenin manyetik alanından yararlanarak yön bulma yetisi geliştirmişlerdir. Kuşların birçoğu Manyereseptör adı verilen manyetik alan algılayıcı bir sisteme sahiptirler. Bu sistem sayesinde kuşlar göç sırasında ya da uçurulduklarında dünyanın değişen manyetik alanını hissederek yönlerini belirleyebilmektedirler. Deneyler, göçmen kuşların manyetik alandaki %2’lik bir değişimi bile algıladıklarını göstermiştir. Özetle kuşların içinde bir tür pusula bulunmaktadır.
Hayvanların yön bulmada dünyanın manyetik alanını kullandıkları görüşü, ilk kez Rus doğa bilimci Middendrof tarafından ortaya atılmıştır. Dünyadaki manyetik alan, yer kürenin çekirdeğinde erimiş halde bulunan ve hareketli olan demirden kaynaklanmaktadır. Bu manyetik alan, yer kürenin içinden, okyanuslardan ve atmosferden geçerek bir kutuptan diğerine ulaşan oval biçimli akış çizgileri şeklindedir. Bu aynı bir mıknatısın kutupları arasına demir tozları serpiştirildiğinde oluşan çizgilere benzemektedir. Gözle görünmeyen ancak varlığı deneylerle saptanabilen bu manyetik alandan esinlenerek, yön bulmaya yarayan pusula dediğimiz aletler icat edilmiştir. Pusulanın ibresi hep bu manyetik alan çizgilerine paralel konumda durur ve dolayısıyla bize hep kutupları işaret eder. Bizler ancak bir pusula yardımı ile bu doğrultuları saptayabilirken acaba kuşlar bunu nasıl becermektedirler? Kuşların iç pusulası nasıl çalışmaktadır?

KUŞLARIN İÇ PUSULASI

Kuşların Manyereseptör (manyetik alan algılayıcı) bir sisteme sahip olduğunun düşünülmesi üzerine, bu konuda araştırmalar yoğunlaştı. Bu varsayımı doğrulamak için iki Amerikalı araştırmacı olan Walcot ve Keeton çeşitli deneyler yaptılar. Uzaklardan uçurulduklarında yönlerini kolaylıkla bulabilen bir dizi güvercin üzerinde yürütülen bu deneylerde, ilk olarak güvercinlerin üzerine küçük bir mıknatıs bağlandı. Bu şartlarda uzaktan bırakılan güvercinlerin yönlerini tamamen şaşırdıkları gözlendi. Kuşlara bağlanan mıknatısın kuşların iç pusulası üzerinde saptırıcı etki yaptığının saptanması, aynı zamanda böyle bir sistemin varlığını da kanıtlamaktaydı. Bu olayın belirlenmesi üzerine bu doğrultudaki araştırmalar hız kazandı.
Bugün, jeomanyetik alandaki değişmelerin, güneşteki patlamalar ve bazı değişikliklerin yeryüzündeki biyolojik sistemleri olumsuz etkilediğini bilmekteyiz. Jeomanyetik fırtınaya yakalanan bazı güvercinlerin yönlerini şaşırdıkları gözlenmiştir. Bu tür değişimlerin özellikle göçmen kuşların göç yollarını şaşırmasından, balinaların karaya vurmasına kadar birçok değişime yol açtığı bilinmektedir.

MANYERESEPTÖR NASIL ÇALIŞMAKTADIR?

Yeryüzündeki manyetik akım çizgileri, jeomanyetik ekvatorda yatay durumdayken, kuzeye ve güneye doğru gidildikçe daha dik açılarla kesişir konuma gelir. Alanın şiddeti kutuplara yaklaşıldıkça artar. Ekvatorda ise daha zayıftır. Dünyada yaşayan bazı canlıların bu alanın şiddetini ve eğim açısını saptayabilen Manyereseptör adı verilen alıcılara sahip olduğu deneylerle belirlenmiştir. Bu alıcılara sahip canlıların bu sistemi yer küre üzerinde alan bulmakta kullandıkları saptanmıştır.  Bu tür alıcılara sahip olan canlılar arasında bazı mikroorganizmalar, kuşlar, balinalar, bazı balıklar bulunmaktadır.
Bir tür iç pusula olarak adlandırabileceğimiz bu sistem, güvercinlerde sinir sistemine yuvalanmış küçük manyetik mineral birikimleri ile sağlanmaktadır. Güvercinlerin kafatasları ile beyinleri arasında bulunan bu ferromanyetik tanecikler, yerin manyetik alanına karşı duyarlı birimlerdir. Pusulanın ibresi gibi düşünebileceğimiz bu mineral tanecikleri, yeryüzünün manyetik alanındaki değişimlerden etkilenmekte ve ilişikte bulundukları sinir hücrelerinde bir implus (uyarı) meydana getirmektedirler. Bu impluslar sinir sistemi aracılığı ile beyine iletilmekte ve güvercin gerekli hareketleri gerçekleştirmektedir.
Amerikalı araştırmacılar olan Walcot ve Keeton bu konuda yaptıkları bir deneyde, her tarafı kapalı bir kafes içine koydukları saka kuşunu (Carduelis carduelis) Helmholtz bobini olarak adlandırılan manyetik alan yaratıcı bir sistemin merkezine yerleştirdiler. Bu sistem sayesinde manyetik alanın yoğunluğunu değiştirmeksizin alanın yönünü değiştirmek olanaklıydı. Alanın yönünü sürekli değiştirerek saka kuşunun davranışlarını gözlediler. Saka kuşu manyetik alanın yönü her değiştirildiğinde kendini yeni yöne göre ayarlıyordu. Bütün bu araştırmalar kuşların manyetik alandan yararlandığını ortaya koymaktadır.

SİSTEMİN YANILGI NOKTALARI

Bu sistem çok mükemmel gibi görünse de bazen yanılmaktadır. Özellikle manyetik alanı algılayamayacak şekilde uzaktan bırakılma, “lokal manyetik anormaller” olarak adlandırabileceğimiz demir yatakları, madenler, jeomanyetik alandaki değişime neden olan olaylar, fırtınalar hatta güneşteki patlamalar bile sistemin aksamasına neden olabilmektedir. Neyse ki, kuşlar sadece bu sistemden yararlanarak yön belirlememektedirler. Aslında kuşlar yön bulmakta güneş ve yıldızların konumlarını da kullanmaktadırlar. Bu nedenle esasen iki tane iç pusuladan bahsetmek belki de daha doğru olacaktır.
Yeryüzünün manyetik alanının yön belirlemede kullanılmasını sağlayan bu sistem göçmen kuşların tümünde hatta bütün kuşlarda varmış gibi görünmektedir.  Ancak her kuşun bu sistemi kullanma şekli farklıdır. Her iki sistemin (pusulanın) birbiri ile çeliştiği durumlarla da karşılaşılmaktadır. Hangi pusulanın kullanılacağı kuş türüne ve göç yollarına göre değişmektedir. Düzenli olarak yükseklerde uçan kuşlarda yıldız sistemi daha öncelikli kullanıldığı sanılmakla birlikte, çelişkili durumlarda manyetik pusulanın ön planda geçtiği düşünülmektedir.
Bu konuda Bozötleğen (Sylvia borin) kuşlarının yavruları ile yapılan bir deneyde, kuşlar aynı yapay yıldız görüntülerinin bulunduğu iki farklı ortamda yetiştirilmişlerdir. Ortamlardan birinde manyetik alan bulunmakta, diğerinde ise bulunmamaktadır. Büyüyen kuşlar daha sonra doğaya salıverilmişlerdir. Manyetik alan bulunan ortamda yetiştirilenler doğru yöne yönelirlerken, manyetik alan bulunmayan ortamda yetiştirilenler yanlış yöne yönelmişlerdir. Deney sonuçları kuşların çelişkiye düştükleri durumlarda manyetik bilginin, yıldızlardan gelen bilginin önüne geçtiğini göstermektedir. . Ancak son yıllarda bu konuda yepyeni teoriler ortaya atılmıştır. Posta güvercinleri ile yapılan deneyler, bu güvercinlerin yukarıda aktardığımız sistemlerin yanı sıra farklı bazı sistemleri daha kullandıklarını ortaya koymaktadır.

KOKU TEORİSİ

1947 yılında geliştirilen manyetik alan varsayımı uzun yıllar genel kabul görmüştür. Ancak son dönemde bu konuda yeni bir varsayım daha ortaya atılmıştır. Bu varsayıma göre güvercinler, koku duyguları sayesinde hedeflerine ulaşabilmektedirler. Koku varsayımı ilk kez 1972 yılında F. Papi tarafından ileri sürülmüş ve 1980 yılında Almanya’da Hans Wallraff tarafından hafifçe değiştirilerek son halini almıştır. Bu varsayıma göre her coğrafi bölgenin uçucu maddelerden oluşan kendine özgü bir kokusu vardır. Yapılan araştırmalar güvercinlerin yön bulmasına yarayan kokuların havada aeresol halinde değil, molekül halinde bulunduklarını ortaya çıkartmıştır.
Posta güvercinlerinin bu kokuları tek tek tanıdıkları düşünülmektedir. Bu güvercinlerin yavrularının bile farklı yönden esen rüzgarların farklı kokular taşıdığını daha uçmaya başlamadan öğrendiği ve yaşadığı bölgenin bir koku haritasını çıkarttığı kabul edilmektedir. Uçmaya başladıktan sonra ise, farklı bölgelerin kokularının bu haritaya ilave edilerek haritanın geliştirildiği varsayılmaktadır. Bu konuda birçok deney yapılmakta ve varsayım desteklenmeye çalışılmaktadır. Özellikle koku alma duyuları geçici olarak köreltilen güvercinlerin tanımadıkları bir bölgeden geri dönemedikleri gözlenmiştir. Ancak bölgeyi önceden tanıyorlarsa geri gelebilmektedirler. Bugün koku varsayımı genel olarak kabul edilen bir görüş durumundadır. Ancak diğer yön bulma yetileri ile birlikte ve duruma göre kullanıldığı düşünülmektedir. Bu konudaki çalışmalar ve araştırmalar devam etmektedir.


İnsanların çoğu evlerinde kuş beslemekten hoşlanır. Sizde bu kişilerden biriyseniz ve kuş yetiştirme konusunda ilerlemek istiyorsanız size temel tavsiyeler vereceğiz.

Satış amaçlı kuş yetiştiriciliğinin ana hatlarını öğrenmek istiyor musunuz? Cevabınız evetse yazımızı okumaya devam edin.

Kuşlar güzel ve gizemli olduğu için eskiden beri evcilleştirilir. Kuşları seven bazı insanlar arka bahçelerinde kuşların olmasından keyif alırlar ve onları beslerler. Sizde muhabbet kuşları, sakalar, papağanlar veya evcilleştirilebilen diğer kuşlara karşı olağandışı bir sevgi besliyorsanız kuş yetiştiriciliğine başlayabilirsiniz. Bu kanatlı yaratıklara karşı olan tutkunuz bir yetiştirici için en kıymetli değerdir. Yetiştiricilik bıktırıcı bir iştir ve bu tür işlerdeki mali ödüller her zaman yüksek olmaz.

İşte bu nedenle bu işin başarısı belli tür ve renkteki kuşların başarılı şekilde yetiştirilmesine bağlıdır. Bu kafeslere, kuş yemlerine ve ilaçlara yatırım yaptıktan sonra yetiştiricinin ürettiği her kuşun satılacağı veya kar getirecek fiyattan satılacağı anlamına gelmez.


Kuş yetiştiriciliği ihtiyaçları

Daha önceden kuş yetiştiriciliğini hobi olarak yapmanız size avantaj sağlar. Bu kuşların nasıl yetiştirileceği ile ilgili bir fikrinizin olacağı anlamına gelir. Bu aşamada olası yetiştiricilerin kuş yetiştiriciliği ile ilgili kendilerini eğitmeleri gerekir. Veterinerler, yerel üreticiler, evcil hayvan dükkan sahipleri ve kuş şovlarına katılan ziyaretçilerle temas halinde olmalısınız. İşin içinde olmak demek hangi kuşların en ideal olduğunu ve hangi renklerin en çok rağbet gördüğünü bilmeniz anlamına gelir.

Başlangıç aşamasında büyük bir yerin olması gerekmez. Aslına bakacak olursanız küçük ölçekli başlamanız daha doğru olur çünkü parasal risk vardır. Kuluçka makinelerine, kafeslere, folluklara, yemlere ve bütün bunlar için bir yere ihtiyacınız olacaktır. Aynı zamanda kuşların hastalanma ihtimaline karşı ilaçlara ve veteriner bakımını da ihtiyacınız olacaktır.


Kuş yetiştiriciliği yönetmelikleri ve izinleri

Kuş yetiştiriciliğine başlarken ilgili resmi kurumların yönetmeliklerine uymanız gerektiğini unutmayın. Ev ve süs hayvanlarının üretim, satış, barındırma ve eğitim yerleri hakkındaki yönetmeliğine göre kuş üretim yerlerinin üretim yerlerinde; veteriner hekim odası, duş, depo, tuvalet, hayvan karantina ünitesi, üretim üniteleri, hayvanların yiyeceklerinin hazırlandığı bölüm ve temizlik ünitesi bulunması, üretim için kafesler zeminden ve tavandan 30 cm uzaklıkta ve kafes düzenekleri arasında koridor şeklinde en az 100 cm mesafe olması gereklidir.  Ayrıca kuruluş izni ve açılış izni ile ilgili gerekli belgeleri öğrenmeli ve ilgili kurumlara eksiksiz teslim etmelisiniz.

Hangi papağanlar en iyi şekilde yetiştirilir. Muhabbet kuşu yetiştiriciliği

Damızlık muhabbet kuşları için, büyük bir kuşhanın bulunduğu bir bahçe arsasına sahip olmak gerekmez. Birçok amatör, onları modern küçük apartmanlarımızda küçük kafeslerde başarıyla yetiştirirken, muhabbet kuşlarının normal gelişimi için gerekli koşulları yaratır. Bunun için, odanın en parlak kısmı kuşlara tahsis edilmiştir; yani, muhabbet kuşlarının yetiştirilmesi ve saklanması gereken en uygun koşullar yaratılır. Dairede herhangi bir ses (radyo, TV, konuşma, bir musluktan dökülen su) kuşlarda bir reaksiyona neden olur - - bir delici çığlık. Bu nedenle, odada en fazla iki çift muhabbet kuşu bulundurmanız önerilir.

Bazı kafeslerin üreme muhabbet kuşları için ne büyüklükte olması gerektiği hakkında konuştular ve çok şey yazdılar, bazı sevenler küçük kafeslerde bile civciv yetiştirmeyi başardıklarını ve ardından çok sayıda puan aldıklarını savundu. Güçlü, sağlıklı ebeveynlerin ve küçük hücrelerin, en iyi özelliklerini yavrularına aktarmaları mümkündür. Ancak bu nitelikleri korumak ve birleştirmek için, yuvalamadan sonra tüm kuşlar geniş bir odaya aktarılmalıdır. Sıkışık kafeslerde sürekli beslenen bir cins, yüksek niteliklerini uzun süre koruyamaz. Kuşların motilitesi, sadece sağlığını değil, (İsviçreli bilim adamlarına göre) kuşların tüylerinin rengini belirleyen metabolizmalarını da önemli ölçüde etkiler. Bizim uygulamada, bir çift muhabbet kuşu tutarken, en az 100 cm uzunluğunda, en az 60 cm uzunluğunda ve 40 cm yüksekliğinde ve genişliğinde bir kafes kendini haklı çıkardı.

Kafesin apartmanda başarılı bir şekilde yer alması büyük önem taşımaktadır, çünkü üreme tomurcuklarındaki başarı veya başarısızlığı önemli ölçüde etkiler. Kafes, kendine özgü bir yere sahip olmalıdır, bu, kuşların sakinliğini ihlal ettiği için tolere edilemez. Kafesin karanlık bir köşeye, ısıtma cihazlarının yanına, en sık havanın çok ağır olduğu tavanın altında bir taslakta veya yüksek bir yere yerleştirilmesi önerilmez. En iyi yer duvarın yakınında (kuşlara güvenlik hissi verir) ve kesinlikle gözlerimizin seviyesinde veya biraz daha yüksek. Muhabbet kuşları apartmanda olağan seslere alışmaktadır (radyo, TV, dikiş makinesinin çıtası); muhabbet kuşlarını birkaç kafesin içinde tutarken, en iyi odanın uzak bir köşesine yerleştirilir, burada cereyan ve daha az gürültü olmaz. Kafesteki kabuğun dairenin etrafında uçmaması için, kafenin kenarları en az 15 cm olmalıdır.

Muhabbet kuşları yılın herhangi bir zamanında yuva yapar, ancak kış aylarında yuva yapmak önerilmez, çünkü şu anda günler çok kısadır ve yeterince güneş ısısı ve yeşil yiyecek yoktur. Bu aylarda papağanlara huzur vermek en iyisidir. Genellikle ısı talep etmezler ve ısıtılmamış bir odada kışı geçirebilirler, ancak rutubet ve ani sıcaklık değişiklikleri muhabbet kuşlarına zarar verebilir.

Yatay yuva kutusunun iç ölçüleri: alt kısmı 25X15 cm, yüksekliği 15 cm'den fazla değildir, levrek içeriye geçmez, 3 cm yüksekliğinde ve 10 cm genişliğinde bir basamak içten yan duvara tutturulur, dişi yuvanın bulunduğu alt kısma iner depresyon. Yuvalama tasarımı gelen kadın tarafından taş duvarlara veya piliçlere verilen zararı ortadan kaldırır. Buna ek olarak, yuvalama daha geniştir, bu da genç kızlar için önemlidir. Kendi tecrübelerime göre, muhabbet kuşlarının bu tip yuva kutularını tercih ettiğini biliyorum. Yatay kutunun tasarımı sadece kadınlara değil aynı zamanda civcivlere de kolayca girip çıkmanızı sağlar. Bu durum genellikle, kırılgan piliçlerin letkadan düşebileceğinden korkan bazı sevenler için endişelenir. Bu nedenle, aşıkların kendileri üçüncü tipi tasarladı ve yaptı. İlk ikisinin avantajlarını birleştirdiği için buna uzlaşma diyoruz.

Bir uzlaşma türü yuva kutusu gelen kadın tarafından duvar veya civcivlere zarar gelmesi ihtimalini ortadan kaldırır. Yeterince geniştir ve civcivlerin yuvayı erken terk etmelerine izin vermez. Tek dezavantajı büyüklüğüdür. İç taban ölçüsü 22 x 15 cm, yüksekliği 20 cm, ön tarafın üst köşesinde bulunan çentik tavandan ve duvardan yaklaşık 2,5 cm uzakta bulunur. Çentiğin altındaki levrek biraz içeriye doğru geçer, burada 3 cm yüksekliğinde bir basamak sadece 7 cm genişliğe ulaşır Alt ve yuva boşluğu yatay yuva kutularındaki taban ve oluktan farklı değildir.

Diğer kuşların aksine, muhabbet kuşları yuvalarını inşa etmezler, bu yüzden talaş tabana dikilmelidir. Dişi daha sonra onları atar ve çıplak tahtaların üzerine yumurta bırakırsa hiçbir şey olmayacak.

Son zamanlarda, İngiltere'de yuvaların üretimi, sadece bir yuva boşluğuna sahip olan levhaların panolardan yapıldığı sert kartondan yapılmıştır. Her yuvalamadan sonra, karton kutular yakılır ve yalnızca her kullanımdan sonra iyice dezenfekte edilen bir girintili taban bulunur. Karton yuva kutusu muhabbet kuşları için oldukça uygundur ve karton fabrikalarımızın bu kadar hafif ve ucuz tek kullanımlık kutuların seri üretimine hakim olması iyi olurdu.

Özel ihtisas yayınlarında, arka taraftaki kutunun üst kısmındaki daha iyi hava sirkülasyonu için, yaklaşık 8 ... 10 mm çapında üç yuvarlak havalandırma deliğinin açılması tavsiye edilir. Şahsen ben hiç böyle delikler açmamıştım ve bu konuda hiçbir şey söyleyemem.

Her muhabbet kuşu çifti için, genellikle iki yuva kutusu hazırlanır, çünkü bazı dişiler ikinci kez başka bir yuvaya yumurta koyar ve ilk o sırada erkek civcivleri ilk yuvadan besler. Bununla birlikte, çoğu durumda, kadınlar doğrudan büyüyen civcivlerin arasına yumurta bırakır.

Isıtmasız bir odada iyi bir kış geçirmiş olan muhabbet kuşları hızlı bir şekilde set moduna uyum sağlar. İlkbaharda yuva yaparlar, sonra tüylenmeye başlarlar ki bu, kuşların dinlenme periyodunun başlangıcının bir göstergesidir. Eğer amatörler sergi için muhabbet kuşu yetiştirip yetiştiriyorlarsa ve yıl başında yuvalanmalarını istiyorlarsa, kuşların filizlenmiş tahılın verilmesi, gün ışığının uzaması ve hava sıcaklığının yükseltilmesiyle hareketsiz dönemden çıkma süreci hızlandırılabilir. Genellikle sadece bir çift muhabbet kuşu tutarken, kuşların sahibinin tüm çabalarına rağmen uzun süre yuvaya çıkmayacakları görülür. Gerçek şu ki, bir çiftin yuvalanması muhabbet kuşlarının biyolojisi ile çelişiyor. Doğada, birlikte, gruplar halinde, bazen bütün sürülerde yuva yaparlar. Ancak umutsuzluğa kapılmayın: doğa çok zorlanmalı ve sonunda kafesteki çift iç içe geçmeyi kabul eder. İki çift muhabbet kuşu tutularak, ortak bir kafese veya iki ayrı birine konularak daha hızlı bir başarı elde edilebilir. İkinci durumda, hücrelerin birbiri üzerine asılması önerilmez. Kuşların birbirini görmesi gerekir. Muhabbet kuşları gibi kuşlarda, bu gerçek iç içe geçme sürecini önemli ölçüde etkiler.

Bir işletmenin başarısı, büyük ölçüde kuşların durumuna da bağlıdır.

İyi durumda olan erkek, göz kamaştırıcı bir mavi balmumu ve çeneye, keskin bir görünüme, vücudun gururlu bir inişine sahiptir. Dişinin kahverengi çenesi ve balmumu var ve aynı şekilde davranıyor. Elde edilen çift kuvvetli bir şekilde yerden yere uçar.

Erkeğin çiftleşmesi çok etkileyicidir. Erkek dişi etrafında uçar ve çağrı sesi çıkarır. Uçup gider, sonra tekrar levrek oturur, dişine döner ve keskin bir gaga hareketi ile gagasına dokunur, sık sık onu besler. Eğer bir kadın kendini beslemesine izin verirse ve zaman zaman gagasında talaş yaptığı yerden bir yuva kutusuna kırılırsa, bu yuvalamanın başladığının kesin bir işaretidir. Aynı zamanda, kuşların çiftleşmesi ile günde birkaç kez gözlemleyebilirsiniz. Dişi neredeyse yatay pozisyonda çömelir, erkek, sarkan bir kanadıyla sarılıyormuş gibi sırtüstü oturur ve gübrelenir. Bu andan itibaren, dişi kireçtaşı için artan bir ihtiyaç duyuyor.

Bu zamanda, darı ve yulaf, yumurta yemi ve sebzelerin yanı sıra kuşlar da verilmelidir. Çiftleşme kuşları döneminde pek çok sevgili, dişi için yumurta bırakmayı kolaylaştırmak amacıyla, darına birkaç damla balık yağı ekler. Bir dişinin yakında yumurtlayacağı gerçeği, deneyimli bir amatör, kuyruk ritmiyle orantılı olarak gözle görülür hareketini öğrenir. Dişi ilk yumurtayı bırakmadan bir veya iki gün önce, ince, şeffaf bir kabuktaki bağırsak hareketi sayısını arttırır.

Kuşların sağlıklı olması ve yuvalanma arzusu göstermesi koşuluyla, ilk yumurtanın ortaya çıkması, yuvaları astıktan iki ila üç hafta sonra beklenebilir. Tüm papağanlar gibi, muhabbet kuşu yumurtası tamamen beyazdır, yaklaşık 19X15.5 mm büyüklüğünde, 2 g ağırlığındadır, fakat daha küçük olanlar da vardır. Dişi her gün ikinci yumurtayı bırakır, muhabbet kuşunun debriyajındaki yumurta sayısı 3 ila 12'dir, ortalama 5-6 yumurtadır. Genç dişiler genellikle daha az yumurta bırakır, yaşlılar önemli ölçüde daha fazladır, ancak genellikle istisnalar vardır.

İlk yumurta serildikten sonra kuluçkahaneye başlar, sadece dişi katılır. Erkek genellikle dişi besler, bazen kutuda uzun süre bekletir, ancak sadece dişi yumurtaları kuluçkaya yatırır. Dişi bazen yerini uzun süre bırakır, ama yumurtada iyi gelişmiş bir embriyo zarar vermeden soğumaya tolere ettiği için bundan hiçbir zararı yoktur.

Yumurta kabuğu biraz zarar görürse (kabuğun altındaki kabuğun zarar görmemesi koşuluyla), çatlak bir parça yalıtım bandı veya hafif ısınmış bir tel ile uygulanan bir damla parafin ile kapatılabilir.

Kuluçka başlangıcından bir hafta sonra (son yumurtanın görünümünden sayılarak), yumurtaların döllenmiş olup olmadığını kontrol edebilirsiniz. Tecrübeli bir uzmanın yuvaya yalnızca bir kez bakması gerekir: döllenmiş yumurtalar donuk gri-beyaz, döllenmemiş yumurtalar parlak, sarı-beyaz veya lekelidir. Döllenmiş bir yumurtayı lümen içerisinde inceleyerek karanlık bir nokta - farklı damarları olan embriyonik bir düğüm - kan damarları (sevenler onlara "örümcek ağı" derler) bulabilirsiniz.

Örümcek Ağı, basit bir cihazla kolayca algılanır. Çok sayıda yumurta mevcudiyetinde tavsiye edilen döllenmemiş yumurtalar çıkarılmalıdır.

Civcivlerin yumurtadan başarıyla çıkabilmesi için önce çaba göstermeleri gerekir. Başın dönme hareketleri yaparak, kabuğu (çıktıktan sonra kaybolan) gagadaki “dişleriyle” deliyorlar. Sonra, omuzların kuvvetli bir hareketi ile, kabuğun hasarlı kısmını delip, havayı ilk kez içine çeker ve bu tür bir stresden sonra uzun süre dinlenirler. Civciv gövdesinin alt kısmı yavaş yavaş kurur ve nihayet kabuk kalıntılarından kurtulur. Ancak ondan sonra dişi boş kabuğu yuvadan çıkarır.

İki yıl üst üste iki farklı sağlıklı civcivin aynı sevgili kuşlarda aynı yumurtadan gagalandığı durumlar vardı.

Böylece, 1976'da, Klein'a (Almanya) ait bir çift muhabbet kuşunda (mavi erkek ve açık kanatlı dişi), debriyaj 6 yumurtadan oluşuyordu. Bunlardan biri döllenmemiş, biri diğerlerinden çok daha büyüktü. İlk yumurtanın ortaya çıkmasından sonraki 19. günde gagalandığında büyük bir yumurtanın içinde iki kafa buldu. Yavruların kabuğunu soyma anını fotoğrafladı ve fotoğraf “Tavuk Yetiştiricileri ve Aşıklar Değişim Merkezi” (A-Z Nachrichten) dergisinde basıldı.

1977'de, Betticher (Harz - GDR) sevgilisi, "Kuş tüyü ve egzotik kuşlar bulunan kuşlar" dergisinde ayrıntılı olarak bildirilen benzer bir durum yaşadı. 8 yumurtalık bir kavramadaki bir çift muhabbet kuşunda, birinci ve beşinci anormal boyuttaydı. İlk yumurtadan çıkan iki normal normal civciv, diğerinde, alışılmadık derecede büyük, ikizler de vardı, ama yumurtadan çıkmıyorlardı çünkü kafaları çapraz olarak yerleştirildi, bu da yumurtadan çıkarken gerekli özgürlüğü vermedi.

Tüm debriyajın döllenmemiş yumurtalardan oluştuğu, bu gibi durumlarda tüm yumurtaların çıkarılmaması gerektiği, çünkü kuşlar tekrar yumurtalarını bırakmaya başlayacakları ortaya çıkmaktadır. Döllenmemiş yumurtaları bir başkasının yuvasından döllenmiş yumurtalarla değiştirmeniz önerilir. Yabancı civcivleri yetiştirmek, bir çift muhabbet kuşu üreme ritmini sürdürmeye yardımcı olur ve taraftarlar bir sonraki debriyajda tüm yumurtaların döllenme umuduna sahip olacaklar.

Kendi yumurtalarını yiyen dişiler var. Bu tür kuşlar üreme amaçlı sayılar dışında bırakılmalıdır, ancak yavrulara aktardıkları bazı olumlu özellikler bu kuşları kurtarmamızı, yuvalanmalarını sağlamak için zorlar, ancak sadece çift dipli bir yuva kutusunda zorlar. Bu amaçla, yuvalama boşluğuna sahip üst taban, içine konan yumurtanın, alt tabanın yumuşak bir kumu (pamuk yünü, kürk, yumuşak kumaş, vb.) Üzerine kayabileceği bir açıklık ile sağlanır, bundan sonra yumurtalar kontrol edilir ve başka bir dişi kuluçkalanır ( Davranıştaki bu anormallik, kuşlardaki yemlerde Ca eksikliği nedeniyle ortaya çıkabilir. Her durumda, hücrede varlığını kontrol etmek, ezilmiş kabuk ek bir kısım koymak, kalsiyum glukanat gereklidir. Yuvalamayı değiştirmek için acele etmemelisiniz, çünkü bir veya iki yumurtadan sonra yenen genç bir kadın bunu yapmayı bırakabilir ve gelecekte harika bir anne olacak. - Not ed).

Civcivler yumurtlamadan 17-18 gün sonra kabuğundan çıkarlar. İlk civcivleri yuva kutusundan çıktıktan sonraki gün, her gün yükselen bir gıcırtı duyuluyor. Muhabbet kuşu yuvasında her zaman farklı yaşta civcivler bulabilirsiniz. Avustralya'da muhabbet kuşlarının iç içe geçtiğini gözlemleyen zoologlar da bu gerçeğe dikkat çekti.

Kontrol ettikten sonra sadece iki veya üç civcivin yumurtadan çıkmış olduğu tespit edilirse, kalan yumurtaları yuvadan çıkarmak için acele etmeye gerek yoktur. Yumurtadan çıkan civcivler için, ağır bir kadına karşı bir çeşit koruma görevi görürler. Sıkışma tehlikesi, sık sık İngiliz tipi ağır bir kadın tarafından büyütülen bir veya iki civcivin beklemesinde yatmaktadır. Ne yazık ki, yuvadaki civcivin karnının düz bir şekilde bacağına yattığını bulmak için çok geç. Bu civcivler derhal yuvadan çıkarılmalıdır. Bununla birlikte, tartışmalı soru, civcivin dişinin ağırlığına göre sakat olup olmadığı veya İngilizce muhabbet kuşlarının yetiştirilmesi arzusunda İngiliz sevenler arzusuyla yakından ilişkili haçların tezahürü olup olmadığıdır. İkincisi Radtke ( Radtke Georg A. - Alman zoolog, Muhabbet Kitabı'nın yazarı ve çok sayıda özel yayın, uluslararası bir sınıf hakimi. - Not. şeritbu tür papağanlarda iskelet kuvvetinin gelişmesinin kuş kütlesindeki artışla orantısız olduğunu bildirmiştir. Ancak, bu neden tek olamaz, çünkü bu tür piliçleri, büyük sergi muhabbet kuşlarının yetiştirilmesinden çok önce normal papağanlarda görmek zorunda kaldım.

Bazen gaganın deformasyonu civcivlerde görülebilir - üst çene üst üste gelecek şekilde aşağıya düşer. Böyle bir kusurun nedeninin henüz tam olarak tespit edilmemiş olması nedeniyle (civcivleri beslerken hasar alınır veya kalıtsal bir özellik), yetiştirilen civcivlerin civcivleri beslemekte zorluk çekecekleri üremelerine izin verilmez.

Muhabbet kuşu yumurtaları kuru havaya, örneğin Agapornis papağanlarına karşı duyarlı değildir. Bununla birlikte, dişinin yumurtaları kuluçkaya yatırdığı odadaki bağıl nem en az% 60 olmalıdır, çünkü kuru havanın etkisi altında yumurtanın iç kabuğu bazen embriyo ölecek kadar kurur. Genellikle yumurtadaki embriyonun ölüm nedeni canlılığı eksikliğidir.

Kuluçka döneminde muhabbet kuşlarının beslenmesi sadece darı ve yulaf ile gereklidir ve 17. günde onlara bir yumurta karışımı verebilirsiniz (bkz. Besleme bölümü). Civcivleri beslerken, solucanlar yiyen bir kadınım vardı. Yeşil yemden - ayrıca civcivlerin beslendiği dönemde - kuşların yıldız ve karahindiba yaprakları (günlük) vermeleri gerekir. Mısır ve yeşil yulaf kulaklarındaki olgunlaşmamış darı, emziren kadınlara vermek için tercih edilir, ancak bu her zaman mümkün değildir.

İlk günlerde dişi civcivleri, erişkin kuşların kaslı midesinde ve söğüt guatrında oluşan guatr sütü ile besler - ve sadece civcivleri yavaş yavaş gevrek hale getirir. Bazı özel yayınların yazarları yanlışlıkla kuşun guatrında bulunan tahılın kısmen sindirildiğine inanmaktadır. Ne de olsa, muhabbet kuşlarının guatrları mide suları (enzimler) içermez, bu nedenle içindeki tahıl yalnızca ıslanır ve yumuşatılır. Çok sayıda civciv varlığında, dişi önce yaşlı olanları guattan tahılla besler, beslemesi bittiğinde en genç civcivleri guat sütü ile beslemeye başlar. Filizlenmiş tahıl, civcivlerin beslenmesi döneminde çok önemli olan süt oluşumuna katkıda bulunur.

İlk olarak, erkek sadece dışkı yapmak için yuvadan çıkan dişi besler. Daha sonra, her iki ebeveyn de yavruları besler - erkek ve dişi dönüşümlü olarak ve yavruların ilk ayrılmasından sonra genellikle sadece erkek tarafından beslenirler, çünkü dişi zaten bir sonraki debriyaj için hazırlanıyor.

Genç bir dişi, boş guatr civcivlerle beslenmeyi reddettiği zaman (bu durum ince şeffaf deriden açıkça görülebilir) nadiren gerçekleşir (şahsen böyle bir durumla uğraşmak zorunda değildim). Taze yumurtadan çıkan civcivler, sadece 12 saat boyunca yumurta kesesinden yeterli miktarda gıda rezervine sahiptir, bu durumda, bu sürenin bitiminden önce, başka bir dişi içine yerleştirilmeleri gerekir, aksi takdirde ölürler. Çoğu durumda, emzirmeyen bir kadın 4-6 günlük civcivler koyarlarsa, son derece maternal içgüdüleri uyandıran "çok ısrarcı" olan civcivleri beslemeye başlarlar. Gelecekte, böyle bir dişinin normalde civcivlerini besleyeceği varsayılmalıdır, bu yüzden onu daha fazla üreme için amaçlanan sayıdan çıkarmak için bir süre beklemeniz gerekir.

Muhabbet kuşlarında tüy toplaması, Agapornis cinsinden papağanlardan çok daha az yaygındır. Bununla ilgili birkaç hipotez var, ancak bu fenomen için henüz net bir açıklama yok. Her ihtimalde, sonuçta kuş beslemesinde protein ya da diğer besinlerin bulunmaması hala eksiktir. Bir yetişkin papağan tüylerini çıkarırsa, büyük olasılıkla boşta kalmanın neden olduğu zihinsel bir hastalıktır. Ve tüyleri civcivlerden koparmak, muhtemelen şu şekilde gerçekleşir: dişi, yanlışlıkla piliçten ve şakalardan gelen olgunlaşmamış bir tüyü koparır ve şakalardan suyu, iyi tadı göründüğü suyu emer.

Benim pratiğimdeki benzer bir durumu hatırlamıyorum, ancak bazı amatörler bunu rapor ediyor. Uygulama, tüm civcivlerin zil çaldıktan hemen sonra diğer kadınlara hemen aktarıldığı ve “yuvalamanın” üreme amaçlı gruptan çıkarıldığı yönündedir. Civcivler 2-3 haftalık yaşlara ulaştıysa, kafesin dibine yerleştirilen açık bir kutuya aktarılırlar. Bu durumda, bir erkeğin şimdi onları besleyeceği varsayılmaktadır.

Bazı sevenler muhabbet kuşlarından ilk beş yumurtayı alırlar (kanaryalar ürerken olduğu gibi), onları alçı taşıyla değiştirirler - kukla yumurta - taze yumurtalar darı içeren bir kutuya yerleştirilir ve yaklaşık 10-12 ° C hava sıcaklığına sahip soğuk, iyi havalandırılan bir odaya bırakılır . Her gün, kutudaki yumurtalar ters çevrilir ve sadece dişi beşinci ya da altıncı yumurtayı yatırdıktan sonra, alçı yumurtalar çıkarılır ve yuvaya aktarılır. Böylece, civcivler neredeyse aynı anda yumurtadan çıkarlar. Bununla birlikte, bu durum vahşi yaşamdaki muhabbet kuşlarının biyolojisine karşılık gelmez ve bu nedenle dişiyi zor bir duruma sokar. Şefkatli bir anne, civcivlerine yaşlarına ve kilosuna bağlı olarak farklı şekillerde beslenir. En küçüğü, büyükler için protein içeren guatr sütü verir, yaşlılar için, ebeveynlerin guatrında şişmiş tahılın bir kısmı ile süt. Daha yaşlı civcivlerin, özellikle o dönemde anne-babaların ihtiyaç duydukları yumurtacı yiyeceklerle karıştırılmış yumuşatılmış tahıl vermeleri yeterlidir.

Yetenekli insan müdahalesi sonucu yuvadaki civcivlerin hepsi aynı yaştadır.

Muhabbet kuşları yetiştirirken bazen yumurtaları yapay olanlarla değiştiririm ve çok sayıda farklı yaşta civcivlerin yuvalarına varmasına rağmen, en küçüğü bile en ufak bir hasara uğramamıştır.

En yoğun ağırlık artışı civcivlerde, yaşamın ilk iki gününde (neredeyse% 200) gözlenir ve yeni yumurtadan çıkan civcivin kütlesi 1 g'dan biraz fazladır 18 günlük yaşta, kitle büyümesi 23 günlük yaşta yavaşlar, civciv maksimum kütlesine ulaşır. Yaşamın 24. gününden başlayarak ve civcivin yuvadan ilk ayrılış gününe kadar, kütlesi hafifçe azalır, bu da kuvvetli hareketleriyle açıklanır (yuvadan çıkmadan önce bir tür antrenman). Birçok kuş türünde yuvadan ayrılmadan önce kütlede bir azalma gözlenir ve bize göre, civcivlerin ilk uçuşunu kolaylaştırdığı için doğaldır.

Taranmış muhabbet kuşu civciv kör ve neredeyse tüysüzdür (Şek. 5). Orbital oyukların yerlerinde başın her iki tarafında koyu lekeler görülür, kırmızı gözlü bireylerde lekeler daha açık, kırmızımsıdır; Vücut, bebeğin hayatının sekizinci gününde kalınlaşan nadir bir kabartmayla örtülür. Normal renklere sahip muhabbet kuşlarında, aşağı tüyler gri, açık renk olan kuşlar de dahil olmak üzere, opalin desenli kuşlar dahil, tüyler beyazdır. Kuş tüyünün rengine göre, farklı tüyleri olan ebeveynlerin yuvalarının yuvada ne olacağını belirleyebilirsiniz. Kısa süre sonra, üst kanat örtülerinin tüyleri ve kuyruk tüylerinin renk değişimlerine bağlı olarak koyu veya açık görünüyor. Örneğin, genç “rengarenk” te kanat ve kuyruğun hangi tüylerinin karanlık olacağını ve hangilerinin açık olacağını kolayca belirleyebilirsiniz. Ve sadece iki hafta sonra, kaplama kanatlarının rengi yavaş yavaş görülebilir. Üç haftalıkken, civcivlerin tüyleri ve kuyruk tüyleri kapaklardan serbest bırakılır, civcivler yetişkinler için gittikçe daha fazla hale gelir. Ölü civcivleri zamanında kaldırmak için yuvanın kontrol edilmesi haftada en az iki ila üç defa yapılmalıdır. Muhabbet kuşları, diğer papağan türleri hakkında söylenemeyen bu tür girişimleri oldukça sakin bir şekilde tolere eder.

Bazen bir dişinin, yavrularının çöpünü kabinden nasıl çıkardığını izleyebilirsiniz. Hiç böyle bir kuşum olmadı. Genellikle civcivler talaş üzerine değil, kendi çöpleri üzerinde dururlar, bu yüzden ayrılmadan önce bile yuvalama alanının birkaç kez iyice temizlenmesi ve yıkanması gerekir. Çıkarıldı, piliçler dikkatli bir şekilde bir karton kutuya nakledildi. Yuva, döküntü ve altlıklardan iyice temizlenir ve taban temiz talaşla serpilir. Top şeklindeki civciv pençelerine yapışmış olan çöp, ılık suya batırılmalı ve bir bezle dikkatlice çıkarılmalıdır. Bundan sonra civcivler yere geri döner. Yedek bir yuvalama yeri varsa, civcivler geçici olarak içine yerleştirilir ve eskileri iyice temizlenir, sıcak suyla yıkanır ve dezenfekte edilir. Bazı dişiler talaşa tahammül etmez, onları atmaya çalışırlar, böylece civcivler genellikle çıplak zeminde otururlar.

Son civciv yuvadan uçar çıkmaz, ikincisi dikkatlice kontrol edilir, çünkü orada sık sık yeni bir debriyaj bulunur - yumurtalar dışkı ile boyanır. Ilık suya batırılmış pamukla iyice temizlenir ve temiz bir yuvaya aktarılır.

Tam teşekküllü sağlıklı civcivler, yaklaşık 35 günlükken yuvadan uçarlar. Ebeveynlerinden biraz daha küçüktürler, alnın başındaki dalgalanma gaganın tabanına ulaşır, ebeveynlere kıyasla renkleri daha az parlaktır, gözleri siyahtır, gaganın ucunda belirgin bir siyah nokta vardır. Civcivlerin civcivleri ve mandibaları pembedir, daha sonra mavimsi bir renk tonu ile beyazdır. Sadece 3-4 aylıkken civcivlerin renkleri civcivlerin cinsiyetini belirlemeyi mümkün kılar. Aynı yaşta gözlerin irisi yavaş yavaş parlar.

Civcivler, son civcivlerin bıraktıktan sonraki 14 gün boyunca ebeveynleriyle birlikte kafeslerinde bırakılabilir; artık yuvaya geri dönmedikleri için sonraki yuvalamayı ihlal etmiyorlar. O zaman serbestçe uçtukları, yavaş yavaş güçlü ve sağlıklı kuşlara dönüşen uçan bir kafese nakledilmeleri gerekir.

Güzel, sağlıklı yavrular elde etmek için muhabbet kuşlarının bilerek yetiştirilmesi, yuvalarının yılda bir ila iki kez geçmemesini gerektirir. Bundan sonra, yuvalama alanı, dişi civcivler uçmadan önce yumurtaları bıraktığından, çoğu zaman önlenmesi imkansız olan bir sonraki duvarcılığa zarar verme pahasına bile olsa temizlenir.

Yeni başlayan bir amatör yetiştiricinin belirli bir miktarda teorik bilgi edinmesi gerekir: her şeyden önce, satın alınan bir broşürdeki “Üreme” bölümünü dikkatlice okuyun. Papağan yetiştirmeye karar verirseniz, önceden iki veya üç kapılı bir kafes satın almanız gerekir. Birincisi, kafesin önündeki, bir veya iki yandaki kapıdır. Bu yan kapılara delikler veya yuvalar asılmıştır. Bir kuş yuvası şeklinde yapılırlar. Evin iç kısmı 25 cm, alt kısmı 16x16 cm, ortasında 6 - 7 cm çapında ve merkezde 1 cm derinlikte, 2 cm taban kalınlığında bir oyuk yapılmıştır, yumurtaların çıkmaması için girinti gereklidir. Talaş ve küçük talaşlar (sert ağaçlar) 2 cm kalınlığa kadar tabana dökülür, 5 cm çapında bir giriş deliği kutunun ön tarafından 5 cm'lik bir mesafede kapaktan kesilir, 1 cm çapında bir delik kafesin 2 cm altına açılır. 2 cm içe ve 10 cm dışa doğru uzanan bir levrek, 1 cm'lik bir "kuş yuvası" duvar kalınlığı ile, toplam levhanın uzunluğu 13 cm'dir, levrekin iç ucu, dişinin yuvaya inmesi için bir adım, eşlerin de üzerinde durması için dış kenar . Ayrıca, erkek arkadaşı için kız arkadaşını ve gelecekteki yavruları korumak, ailesini levrekten beslemek ve yuvadan akan civcivleri korumak yararlı olacaktır.

Bir ev yapmak için malzeme  - Sadece bir dış tarafa planlanmış bir tahta. Bir kuş evini boyamak veya cilalamak mümkün değildir. Civcivlerin temizliği ve gözlenmesi kolaylığı için kapağı çıkarılabilir veya menteşelere yaslanır. Ön duvarın üst kısmında (dış), yuvaları kafese asmak için kancalar takılıdır. Olumlu koşullar altında, papağanlar yılın herhangi bir zamanında büyütülebilir, ancak yine de yaz başında daha iyidir.

Büyük ölçüde, başarı kuşların durumuna bağlıdır. İyi durumda olan bir erkekte göz kamaştırıcı bir mavi mum ve çene, keskin bir görünüm, gururlu bir iniş var. Dişinin kahverengi çenesi ve balmumu var ve aynı şekilde davranıyor. Kuşlar farklı yuvalardan ve bir ila sekiz yaş arasında olmalıdır.

Dişi ilk yumurtayı bırakana kadar çiftleşme tekrarlanır. Sonra bir günde 3 ila 12 oval beyaz yumurta, yaklaşık 15-19 mm boyutunda, 2 g ağırlığa kadar uzanır Kural olarak, genç olanlar yaşlılardan daha az yumurta bırakır. Ortalama olarak, sayısı 5 - 6.

İlk yumurta atıldıktan sonra tarama başlar. Sadece kadın onu yönlendirir ve erkek onu besler. İlk civciv 18-20 gün sonra yumurtadan çıkar, gerisi sırayla, bir gün sonra. Bu yüzden hepsi gelişim derecesinde farklı. Önümüzdeki iki hafta içinde her gün 2-3 g artarlar. Sonra bu işlem yavaşlar. 11-12. Günlerde, civcivler tüyleri dökülmüş, gözleri açılmıştır.

Yakında, anne besleyiciye uçmaya başlar, ancak ailenin babası tüm bakımını göstermeye devam eder. Sonunda, çocuklar evden levrek dışına çıkarlar. Bu zamanda, yuvalama alanı yıkanmalı, temizlenmeli ve talaş değiştirilmelidir. Ön civcivler uygun bir kutuya yerleştirilir. Aynı zamanda, dikkatlice incelenmeleri gerekir. Gerekirse, kurumuş pençeleri ılık suda ılık suda bekletin.

Genç papağanlar ebeveynlerinin evlerinden 30 ila 31 gün boyunca uçuyor. Yuvalar tekrar iyice temizlenmeli ve yıkanmalı, kaynar suyla haşlanmalı ve kurutulmalı, yeni talaş dökün. Hostes ikinci bir yumurta yumurtlama yapacak gibi, kuş cinsinin bir sonraki yenilemesi için hazır olmalıdır. Yavaş yavaş, olgunlaşmış çocuklara bakmaktan vazgeçer, ancak işletme sahibi onları beslemeye devam eder. Babalık hisleri 7 ila 10 gün daha ortaya çıkıyor. Civcivler kendilerini yemeye başlar başlamaz, başka bir kafese konmaları gerekir. İkinci kavrama, ilk kuluçkanın tüm civcivlerinin yuva yerinden ayrılmasından önce başlar. Bu durumda, yeni debriyaj, civcivler tarafından zarar görebilir veya yumurtada embriyo gelişiminin durduğu dışkılarıyla lekelenebilir. Bunu önlemek için, civcivler yuvadan çıkmadan önce kafenin diğer tarafından ilave bir ev yerleştirmek gerekir (bu yüzden üç kapılı bir kafese ihtiyaç duyulur). Dişi genellikle içine yumurta koymaya başlar ve erkek ilk yavruyı başarıyla besler.

Deneyimli kümes hayvanları çiftçileri, ilk ev ile aynı anda ikinci evi kafeslere asmayı tercih ediyor. Her durumda, iki kuluçka süresinden sonra, yavrularını emzirerek çok fazla güç kaybetmiş ebeveynlere dinlenmek için yuva yerinin kaldırılması gerekir. Deneyimli kanatlı hayvan çiftçileri, üreticilere 3-4 ay dinlenmelerini önermektedir. Bu papağanların daha uzun süre üreyebilme yeteneklerini sürdürmelerine ve gelecekte tam teşekküllü gençlerin ortaya çıkmalarını sağlayacaktır.

Muhabbet kuşları denizaşırı konuklar. Onlar, emirlerini yerine getirmek, sözcüklerini, cümlelerini tekrarlamak ve bazen de diyaloğa öncülük etmek isteyen, nazik, sosyal, içtenlikle sevgi dolu yaratıklar. Kuşların onomatopoeya yetenekleri şaşırtıcıdır, başarılar nasıl elde edilir, sadece büyüleyici, renkli, canlı "oyuncaklara" sahip olmakla kalmaz, aynı zamanda onlar için de zekice ve özverili, ama tamamen savunmasız yaratıkların sorumluluğunu üstlenirsiniz. Kanatlı hayvanların ömrü tamamen bilgi, beceri ve en önemlisi, sahibinin özgeciliğine, yani başkalarının refahı için bitmeyen kaygılardan, başkalarının kişisel çıkarları için fedakarlık yapma istekliliği. Ne kadar iddiasız, kolay evcilleştirilen muhabbet kuşları olmasalar da, tüm kafesli kuşlar gibi, sahiplerinden belli bir bakım bilgisi isterler, umutsuzca sürekli dikkatlerine ve içten aşklarına ihtiyaç duyarlar. Bu yüzden tüylü evcil hayvanları almadan önce davranışlarının özelliklerini ve gözaltı koşullarını incelemek çok önemlidir. Kanatlı hayvan pazarında ve evcil hayvan dükkanlarında satılan bu hayvanlar hakkında küçük broşürler size yardımcı olacaktır. Papağan Evdeki kitabın yazarları, P. Chernushin ve A. Dorofeev, Hintli papağanlar ve daha sonra Afrika papağanlarının, Roma hükümdarı Nero döneminde biliniyor olduğunu bildirdi. Gümüş, kaplumbağa ve fildişi kafeslerinde tutuldular, "Sezar" kelimesini telaffuz edecek şekilde eğitilmiş özel öğretmenler işe aldılar. Konuşan bir papağanın fiyatı genellikle bir kölenin maliyetini aştı.

Muhabbet kuşları ilk iki yıl önce ünlü biyolog D. Schau tarafından tarif edildi. Papağanlar, özellikle Batı Avrupa’dan Rusya’ya getirildi. 30'lu yıllarda papağanlar Moskova Hayvanat Bahçesi'nde yetişmeye başladı. Şimdi kafes kuşları arasında en yaygın olanları haline geldi. Ve ornitologlar, dünyada zaten vahşi olanlardan daha fazla evcil papağan olduğunu hesapladılar. Bu yüzden evcil hayvan almak zor olmayacak. Bunları doğru seçebilmek için, bunu bir uzmanla yapmanız tavsiye edilir ve eğer orada değilse kuşların durumunu bu tür işaretlerle tespit edin: hasta iştahsızlık, sık sık su (ateşli), uyuşukluk ve uyuşukluk eksikliği nedeniyle sağlıklı olandan farklıdır. Hareket etmekten çok oturuyor. Tüyler darmadağınık, kanatları alçaltılmış ve sık sık bir tepe ile oturur. Hasta gözlerini kapatır, kafasını kanatların altına gizler. Normal vücut sıcaklığı 41 - 42 ° C'dir. Eğer kuş bir uzman olmadan elde edilirse, o zaman bir uzmana gösterilmelidir. Hastalığı olup olmadığına karar verecek ve onları iyileştirmeye yardımcı olacaktır. Sadece kuşları değil aynı zamanda dostları da edinmenin gerekli olduğu unutulmamalıdır. Ve insanlar arkadaş seçimi yapmadıklarını söyleseler de, papağanlar on yıllarca sürebilir, çünkü arkadaşlıklar uzun sürdüğü için onları iyice seçmeleri gerekiyor. Ancak genç kuş almak en iyisidir.

Ev koşulları çok fazla kuş bulundurmanıza izin veriyorsa, birkaç papağan çifti satın almanız mantıklı olacaktır. Birlikte daha eğlenceli olacaklar, çünkü esaret altında bile papağanlar, şirketlerde neşeli ve arkadaş canlısı olmayı severler. Özellikle geniş bir kafese veya büyük kuş kafesine yerleştirilmişlerse, bir grup kuşu gözlemlemek çok ilginçtir. Ancak kuşlar, yalnız tutulursa bir muhabbet kuşu kadar evcil olmayacaktır. Ve öğretmek için "konuşmak", yalnız olmadığı zaman mümkün değildir. Muhabbet kuşları, dayanıklılıkları, iklim koşullarına, habitatlara ve yemlere hızlı adaptasyonları bakımından diğer kafesli kuşlarla olumlu bir şekilde karşılaştırır. Fakat sağlıklı olmaları, iyi bir ruh hali yaşamaları, normal yavrular vermeleri ve uzun karaciğerler olmaları için, sürekli olarak gerçek arkadaşlar olarak kuşlara bakmalıyız. Evden başlamalısın. Önce bir kafes, sonra bir kuş al. Hücreler metal, ahşap ve kombinedir. Herhangi biri muhabbet kuşlarının saklanması için uygundur, fakat tercih edilen galvanizli tel kafesler.

Hücre boyutuaşağıdaki gibi olmalıdır: uzunluk - 100 cm ve yükseklik ve genişlik - 40 cm - bu iki çift içindir ve bir çift için - iki kat daha kısadır. Kafes bir besleyici ve otomatik bir içme kabı ile donatılmıştır.

Hücre düzenli olarak temizlenmeli ve en az ayda bir kez kaynar suyla haşlanmalıdır, çünkü temizlik gerçekten sağlık garantisidir. Yiyecek ve içecek için bulaşıklar günlük olarak yıkanmalıdır. Papağanlar için papağanlar en iyi 5 mm kalınlığında söğüt dallarından yapılır. Kabuğu çıkarmak gerekli değildir. Kuşların birinden diğerine uçabilecekleri ve kuş tüylerini bozmadıkları için iki kutup yerleştirilmiştir.

Kafesin dibinde veya büyük bir küvette (fincan) kum dökülür, yıkanır, kurutulur ve büyük çakıllardan elenir, normal sindirim için kuşlar için kum gereklidir. Donanımlı bir kuş kafesi odanın iyi aydınlatılmış bir bölümüne yerleştirilir, ancak güneş ışığına uzun süre maruz kalmamalıdır. Taslaklar, havasızlık, tütün kokusu, yanan papağanlar için son derece zararlıdır. Papağanlar duman kokusuna tahammül etmez, ağır hasta. Sigara içen - Sahibinin odasında bilinen ölüm vakaları vardır.

Papağan besleme - Bu, genel durumun, ruh halinin ve uzun ömürlülüğünün bağlı olduğu çok sorumlu bir süreçtir. Beslenme değişmeli. Papağanlar aşırı beslenmemeli, sağlıkları için çok tehlikelidir, hatırlanmalıdır: bir papağan için günlük porsiyon 20 g (2-3 tatlı kaşığı tahıl karışımı) ve diğer yemlerdir. Ancak, kuşlar gün boyu yiyebilmeli, fizyolojileri de öyle. Geniş bir kafeste ve düşük sıcaklıkta papağanlar daha çok yer. Yemin şunları içermesi gerekir: proteinler, yağlar, karbonhidratlar, vitaminler, makro ve mikro besinler. O zaman dolu olacak. Su kaynağından gelen su, klor tadı yok olana kadar korunmalıdır. Tahıllarda, et, darı (darı), yulaf (yulaf ezmesi), kanarya tohumu, mısır irmik, arpa, karahindiba ve muz tohumları zorunludur. Yağlı olanlardan ayçiçeği tohumu, kenevir, keten ve her çeşit fındık kullanılır (kızarmış tohumlar zararlıdır). Kenevir, kuşlara yalnızca üreme öncesi günde 2 ila 3 tane tahıl verilir. Fındık taneleri ezilmiş formda beslenir. Sulu bitki yemi, ana yemlemeye ek, ancak önemli bir ektir - havuç (rendelenmiş), lahana, pancar, salatalık, kırmızı biber, elma, armut, üzümdür (glikoz). Yabani papağanlar yemeğe gider: üvez, yabani gül, kızılcık, yaban mersini, ısırgan otu, acı pelin, karahindiba, muz. Sürgünler, tomurcuklar, meyve dallarının ve yaprak döken ağaçların cezalandırılması, iğne yapraklı ağaçların genç sürgünleri kolayca yenir. Hayvan yemi tavuk yumurtası (çatal veya çay kaşığı püresi), süzme peynir, bal içerir. Mineral yem, yumurta kabukları, kabukları, kemik unu, yenilebilir tuz, kömür (huş ağacı) kömürü ve temiz kireç sıva içerir. Bu tür karmaşık mineral gübreleme evcil hayvan dükkanlarında ve kanatlı hayvan pazarında satılmaktadır.

Evcil hayvanlarınızın zevklerini ve görkemli kuşlar oldukları gerçeğini göz önüne almak önemlidir. Ana yem bir tahıl karışımı nedeni budur.

Kuşlar uçuş ve irade için yaratılmışlardır, ancak onları bir kafese koyarsak, o zaman bakım ve beslenme için en iyi koşulları yaratmamız gerekir, böylece kafes onlar için bir hapishane haline gelmez. Onlar için gerekli tüm koşulları yaratabilen, iyi bakım, bakım ve beslenme sağlayan kuş severler, evcil hayvanlarından büyük zevk alacaklar.

Papağanlar, herkesin sevdiği çok çekici kuşlardır. Evcil hayvan dükkanlarında çok aktif olarak satılıyorlar, bu nedenle papağan yetiştirme ve satma işine girme nedeni her zaman doğrudur.

Ancak, güzel ve çekici görünümüne rağmen, bu papağanlarla ilgili birçok sorun olduğu konusunda uyarılmalıdır. Her şeyden önce, onlar çok gürültülü ve onlardan çok kir var, ancak bu iş birçok avantaj sunuyor.
Damızlık papağanlar

Bu işin en zor kısmı damızlıktır. Onları satmak çok daha kolay, o yüzden en zor kısımdan başlayalım. İlk olarak papağanlar iyi ürer, ki bu büyük bir avantajdır. Üreme koşulları, çok gerekli değildir: sadece bir kafes, özel bir oda ve yılın doğru zamanını seçmek yeterlidir. İdeal olarak, yaz veya bahar olmalıdır.
Üreme koşulları

Bu nedenle, papağanları sıcak, çok yeşillik ve güneşin olduğu özel bir odada yetiştirmeniz gerekir. Bu kuşlar için uzun bir günün sağlanması önemlidir (12 - 14 saat arası), bu nedenle erken kararsa bile, odada yapay aydınlatma yaratmanız gerekir. Sıcaklık 20 ila 22 C arasında değişmelidir. Bu koşullara uyursanız papağanlar sağlıklı ve güzel büyür - ürün bu şekilde görünmelidir. Ah evet, hücrelerin de özel olarak donatılması gerekiyor. Burada taze hücrelere ve lezzetli bir muamele - üvez.

VNIANIE! Papağanı kediden koruyun ... peki ya da kediyi papağandan koruyun.

Kuş seçimi

Bu üremek için genç kuş satın almanız gerektiğini söylemeye gerek yok. Yaşlanırsanız, onlardan yavru beklemek daha zordur. Gençler pahalı, ancak aşırı ödeme sonradan öder. Papağan seçimi için başka kriterler de var: hareketlilik, şişmanlık ve aktivite. Papağanlar gevşek ve zayıfsa, yumurtaları çok kötü avlarlar. Onların üremelerine izin vermemeye çalışıyorlar ve bu yüzden böyle kuşları satın almamalısınız.
Hücre seçimi

Bir kafes seçerken, kuşların yaşam özelliklerini dikkate almanız gerekir. Temel olarak, muhabbet kuşları (yani onlara ihtiyacımız var) gruplar halinde yaşarlar, bu nedenle 3-4 çift papağan için büyük bir kafes seçmek en iyisidir. Burada sıkıştırılırlar ve aktif olarak çoğalırlar.

Ancak, bir hücre yeterli değil. En az 2-3 tane daha ve her 3-4 çift papağanda ihtiyacınız var. Gerçek şu ki papağanlarda bile yakın bağlar zayıf yavrularla doludur ve bundan kaçınılması gerekir. Bu nedenle, iki farklı hücreden yavruların bir tanesine yerleştirilmesi tavsiye edilir.

Tabii ki, şimdi hücreler önceden hazırlanmış olarak satılıyor, ama yine de dikkat ediyoruz: Taphole'da bir yuva kutusu bulunmalıdır - bunun hücreye bir ek olduğu söylenebilir. Bu kutu geniş olmalı, yoksa papağanlar kalabalıklaşacak. Fotoğrafa bakın
Çiftleşme kuşlar

Muhabbet kuşlarının bir işletme olarak yetiştirilmesi tolerans gerektirmektedir. Çiftleşme için ideal yaş 1 yaş veya üstüdür. Bazen kuşlar daha erken olgunlaşır ve 8 ayda yuva yaparlar, ancak bu derhal durdurulmalıdır. Özlüyorsanız, genç kadın ölebilir, çünkü Genç vücudu yumurta döşerken yüke dayanamaz.

İlginç bir gözlem: muhabbet kuşları uzun bir süre birlikte yaşıyorlar ve birbirlerini çok iyi tanıyorlarsa, erkek her zaman kadınına bakar. Bunları aynı anda ayırmak imkansızdır. Sadece ölüm yeteneğine sahiptir.

Sonuçta iş büyümesine yol açan papağanların eşleşmesi için ideal koşullar sağlamak için onların çok uçmasına izin vermeniz gerekir. Kuşlar için insanlar için bir spor olarak uçmak - metabolizmayı arttırır, vücudu güçlendirir ve iştahı arttırır. Uygun beslenmeniz gerekiyor: haşlanmış yumurta, az yağlı süzme peynir, tahıl. Hücredeki bir taş veya mineral tebeşir her zaman olmalıdır - bu bir önkoşuldur.

Normal koşullar oluştururken, kuşlar güvenli bir şekilde doldurulabilir. Yerleşmeden 8-10 gün sonra, dişi (normal yaşına bağlı olarak) ilk yumurtaları 7-10 parçaya bırakır.

İlk civciv 20 gün içinde, kalan 1-2 gün içinde ortaya çıkacaktır. Bu noktaya kadar kuş yemi ile ilgilenmeniz gerekir: tavuk yumurtası, buğulanmış yulaf. Tahıl karışımı daha fazlasını vermek zorunda kalacak, çünkü aile büyüyor. Ayrıca papağan yetiştiriciliği ile ilgili bir video da sunuyoruz:

Doğumdan 3 hafta sonra civcivler tüylerle kaplıdır ve 30-40 gün sonra serbestçe uçabilirler. Burada, daha sonra çoğaltılması veya satılması amacıyla başka bir kafese konmaları gerekir.

Muhabbet kuşu işletmesi

En zor kısım geride kaldı. Papağan yetiştirmek onları satmaktan çok daha zor. Satmak için çok fazla akla ihtiyaç yoktur. Burada tüm araçlar iyidir, ancak en temel olanı pazardır. Neredeyse her şehirde, insanların evcil hayvan almaya geldiği ilgili pazarlar var ve papağanlarınız orada çok faydalı olacak.

Ayrıca bir işletme olarak papağan yetiştiriciliği evde yapılabilir. Telefon numaranızla gazetelere ve internete ilan vermeniz yeterli. O zaman müşterilerle ve randevularla randevu al. Bu biçim çok sağlam değil, ama oldukça çalışıyor.

Muhabbet kuşları ev bakımı için çok uygundur. Gösterişsiz, kolayca evcilleştiriliyorlar, yeterince uzun yaşıyorlar. Ek olarak, bu kuşlara konuşma öğretilebilir. Tüm bu avantajlar papağanları evcil hayvan kabul ediyor. Yeni bir işletme hakkında düşünen girişimciler, üreme papağanlarına bahis yapmak mantıklı geliyor. Bu faaliyet büyük kazançlar getirmeyecek, ancak istikrarlı bir geliri garanti ediyor.

Peki, muhabbet kuşu işine nereden başlamalı?
Evde işletme olarak üreyen muhabbet kuşları: Başlıca artıları ve eksileri

    Papağanları endüstriyel ölçekte yetiştirmeye başlamadan önce, bu tür bir işin avantajlarını ve dezavantajlarını göz önünde bulundurun.

Avantajları arasında:

    asgari yatırım;
    dişi bir papağan, yılda 2-3 kez yumurta bırakarak 5-7 civciv getirebilir;
    civcivler 1.5 ay sonra papağanlar satışa hazır olduktan sonra hızla büyür;
    papağanların reklamlara ihtiyacı yoktur, hem yetişkinler hem de çocuklar sever;
    kuşlar sağlıklı.

Avantajları takdir ederek, bu işin zorluklarını hatırlamaya değer:

    Damızlık papağanlar, hayvanlara nasıl bakacaklarını gerçekten seven ve bilen insanlar için bir aktivitedir.
    Sıkı kafeslerde papağanlar yavru vermezler. Yuvalama yerleri olan geniş bir muhafazanın organizasyonu gereklidir.
    Kontrolsüz üreme yavruların dejenerasyonuna yol açar. İlgili olmayan kuş çiftlerini seçmek önemlidir.
    Erkekleri kadınlardan ayırmak zordur.
    Dişiler 5-7 yıl yavru verir, bu süreden sonra civcivler zayıflamış olarak doğabilir, çeşitli deformasyonlar ve dejenerasyon belirtileri mümkündür.
    Sınırlı sayıda uygulama kanalı. Dekoratif kuşlara olan talep dengesizdir.

Papağan satışı için özellikler ve koşullar

Muhabbet kuşu satmanın en kolay yolu, yetiştirilmiş civcivleri evcil hayvan dükkanlarına götürmektir. Genç kuşlar ayrıca kendi başlarına, pazarda veya tematik çevrimiçi forumlardaki duyurularla satılabilir. Papağanlar için talep kararsız, bu yılın zamanına, yarışmacı sayısına ve diğer faktörlere bağlı.

Bir papağan hakkında bir blog veya web sitesi başlatın.İlk elden bilgi ve evcil hayvanların güzel fotoğrafları ile ilginç bir sayfa potansiyel alıcıların dikkatini çekecek. Karları ve satışları artırabilirsin büyük papağanlar nedeniyle kreş genişlemesi ile.

    Eğitimli kuşlar daha da fazla konuşur, ancak alıcıyı ayrı ayrı aramak zorunda kalacaklar. Bu özel forumlarda yapılabilir.

Bir evcil hayvan mağazasını sıfırdan nasıl açabilir ve hesaplamalar ile yetkin bir iş planı hazırlayabilirsiniz.

Muhabbet kuşu iş planı: Maliyet ve gelirlerin hesaplanması

Bir papağan kreşinin yaratılmasına yapılan yatırımlar nispeten düşüktür, bu işin en çekici yönlerinden biridir.

    Bir kuşat bahçesinin organizasyonu, aydınlatma ve ısıtmanın 6.000 - 8.000 rubleyi harcaması gerekecek.
    Kuşlar Alış (20 çift) - 10.000 ruble.
    3.000 ruble - Yem için bir kuş kafesi ve diğer küçük şeyler aydınlatma, aylık masraflar.

Yıl için olası karı hesaplayın. 20 çift yetişkin kuş yaklaşık 300 civciv üretecektir.

    300 ruble ile başlayan bir kuşun toptan satış fiyatı ile kar 90.000 ruble.

İş 6 ayda kendi kendine yeterlilik kazanacak. Fidanlıktaki papağan sayısındaki artışla karlılık artar, ancak uygulamada sorunlar vardır.

Evde devekuşu yetiştiriciliği konusunda para kazanmayı ve hesaplamalarla devekuşu çiftliğinin iş planını görmeyi öğrenmek için

Evde bir işletme olarak muhabbet kuşları yetiştirmek, hayvanlarla konuşmayı seven insanlar için ideal olan gerçek meraklılar için bir aktivitedir. Bu durumda, çalışma hobi ile birleştirilecek ve sadece para değil, aynı zamanda olumlu duygular da getirecektir.
Muhabbet kuşu yetiştiriciliği için video eğitimi

Evde muhabbet kuşu yetiştirmeye nereden başlayacağınızdan emin değil misiniz?  Profesyonel tavsiyelerle bir video izleyin:

Muhabbet kuşları ergenliğe 3 aylıkken ulaşır, ancak üremeleri için en uygun yaş 12 aydır. Organize etmek için evde muhabbet kuşu yetiştiriciliği,. Tabii ki, tüylü hayvana eşleşme partneri seçme hakkı verilmesi tavsiye edilir, çünkü sadece papağan klanına devam etmesinin kimin için daha iyi olduğunu bildiği için papağan kendisi bilir.
Kadın için evin cihazı

Papağanlarda bir üreme içgüdüsü yaratmak için, kafes açıklığına özel bir ev koymak gerekir, ki bunlar kuşların üremesinin imkansız olduğu bir şeydir. Bu evde dişi yumurtaları kuluçkaya yatırır.

En kolay yol kontrplaktan yapılmış bir bitmiş ev satın almaktır (her zaman bir açılır kapakla birlikte). Bu tasarım günlük yapılması gereken civcivlerin gözlenmesi için uygun görünmektedir.

Evin altına, evcil hayvan mağazasında satın alabileceğiniz bir talaş tabakası serpin. Alternatif olarak, ona bir marangoz atölyesinde sorun. Evi kafese al ve içme kasesini ve besleyiciyi oraya koy. Her gün yiyecek ve suyu değiştirin ve odadaki sıcaklığı 18-24 o C arasında tutun.

Üreme kuşlar

Yetiştiriciliği uygun koşullar altında başlayan muhabbet kuşları, önce kafesten eve, erkeğin kadına bakmaya başladığı eve taşınır. Sonra yumurtlar (kural olarak, 8 taneden daha fazlası yoktur) ve onları yumurtadan çıkarmaya başlar. Erkek dişi, geğirme besini besler. Bu dönemde, çifte rahatsız olmamak daha iyidir.

16 - 20 gün sonra, civcivler, sessiz bir gıcırtıyla kanıtlandığı gibi doğarlar. Bu andan itibaren, evi düzenli olarak izlemeniz gerekir (mümkünse, strese neden olmamak için kadın tarafından fark edilmeden yapın). Muayene sırasında çatlamış bir yumurta bulursanız, çatlağı toksik olmayan vernik ile örtün. Bazen civciv kaydedilir.

Civcivlerin doğumu yaklaşık olarak 2 günde bir gerçekleşir. Onlar kör, çıplak ve tamamen çaresizce çıkıyorlar. Dişi yavruları, kendi özel bezlerinden sıyrılan özel bir karışım kullanarak kendi başına besler.

6 hafta sonra, zaten güçlü olan piliçler evden ayrılmaya başlar. Ebeveynleri hala bir süre onları besliyorlar, ancak kafesin altında daima yiyecek olmalı.

Papağan türleri ve özellikleri nedir? İşte konuşan papağan isimleri

Latince Psittaciformes olarak bilinen Papağansılar, kuş sınıfına dahil birtakım olarak kabul edilmektedir. Bu takıma dahil olan kuşlar oldukça karakteristik fiziki özellikler taşımaktadır. Bu kapsamda papağanların baş kısmı büyük ve gagları da alın kemiğine bağlı haldedir. Tırnakları besini taşıyabilmek için yakalayıcı özellik taşımaktadır ve genellikle ağaç dallarına tutunmalarını sağlamaktadır.

Papağanlar, kuşlar arasında beyinleri en çok gelişmiş olan gruptur. Bu sebeple de duydukları sesi kolayca taklit edebilirler. Fiziki açıdan oldukça güzel tüy ve renklere sahip oldukları için de genellikle evlerde beslenirler.

PAPAĞAN TÜRLERİ VE ÖZELLİKLERİ

Papağanlar, insanlara cevap vermesi ve onların sesini taklit etmesi ile kuş cinsleri arasında oldukça büyük bir ünün sahibidir. Binlerce yıldır evcil hayvan olarak beslenen papağanların çok sayıda çeşidi bulunmaktadır. Dünyada en fazla beslenen papağan türleri ve bu türe ait belli başlı özellikler aşağıda listelenmiştir.Afrika Gri Papağanı: Diğer adı Jako olan, Afrika gri papağanı evde en fazla beslenen türdür. Orta büyüklüktedir ve türünün en zeki örneği olarak kabul edilmektedir. Bu papağan türü, 1500’den fazla sözcüğü ezberleyebilme ve karşısındakini taklit edebilme yeteneğine sahiptir.

Sultan Papağanı:Dünyanın en ünlü ikinci evcil kuşu olan sultan papağanı, özellikle ıslık çalma konusunda oldukça yeteneklidir. Bu türe ait papağanlar, dış görünüşleri ile sempati kazanmakta ve bakım konusunda da zorluk çıkarmamaktadır. Sultan papağanının asıl yaşam alanı Avustralya olmakla birlikte ömürleri en fazla 35 yıldır.

Cennet Papağanı:Aşk kuşu olarak da bilinen cennet papağanı, Afrika Kıtası’nda yetişen bir türdür. Aşk kuşu, diğer papağanlardan farklı olarak konuşma yeteneğine sahip değildir. Üstelik boyutları da 15 santimetreyi pek geçmemektedir. Cennet papağanı hem küçük hem de uysal olması sebebi ile ilk kez kuş besleyecekler için oldukça iyi bir seçenektir.

Sülfür Kakadu Papağanı:Endonezya’da görülen Sülfür Kakadu Papağanı, oldukça ilgi ve sevgi bekleyen bir türdür. Bu papağan, konuşma yeteneğine sahiptir ancak yalnızca çok mutlu olduğu zamanlarda konuşmayı tercih etmektedir. Konuşmaları ise genellikle çığlık atmakla eş değerdir. Bu sebeple evde beslenmek için pek uygun değildir. Sülfür kakadu papağanı, iri boyutları ve renkli tüyleri ile kolayca ayırt edilebilmektedir.

Caique Papağanı:Küçük papağan türleri arasında yer alan Caique, enerjili halleri ile dikkat çekmektedir. Amazon Havza’sında yaşayan bu tür, etrafta dolaşmayı ve sırtıyla oynanmasını çok sevmektedir. Caique papağanı, siyah başlı ya da beyaz karınlı olmak üzere iki farklı fizikte bulunmaktadır.

Şahin Başlı Papağan:Diğer ismi Red-fan olan şahin başlı papağan, ismini boynunda yer alan tüylerden almaktadır. Bu tüyler papağanı, bir şahin gibi göstermektedir. Amazon Havza’sında yaşayan bu tür, yaklaşık 40 sene yaşayabilmektedir.

KONUŞAN PAPAĞAN İSİMLERİ

Papağanlar, sesleri taklit edebilme yetenekleri ile dikkat çeken bir kuş türüdür. Ancak papağan ailesinde yer alan her kuş konuşma konusunda aynı yeteneğe sahip değildir. Bunlardan bazıları daha fazla kelime söyleyebilirken, bazıları da hiç konuşmamaktadır. En çok konuşan papağan türleri ise; Amazon Papağanları, Lori Papağanı, Kakadu Papağanı, Afrika Gri Papağanı, Muhabbet Kuşları, Cennet Papağanı, Ara Papağanı ve Sultan Papağanıdır.

PAPAĞANLARDA BESLENME

Papağanların besleneme alışkanlıkları ve ihtiyaçları türlerine göre değişkenlik göstermektedir. Ancak papağanlar beslenme ihtiyaçlarına göre tohum- çekirdek ağırlıklı beslenenler ve meyve – sebze ağırlıklı beslenenler olmak üzere iki gruba toplanmaktadır.

Tohum ağırlıklı beslenen papağan türleri, yiyecek ihtiyaçlarının %70’ini tohumlardan karşılamaktadır. Geri kalan kısım ise meyve ve sebzelerden alınmaktadır. Sultan papağanı, muhabbet kuşları, sevda papağanı ve Hindistan papağanı tohum ağırlıklı beslenen türler arasında yer almaktadır.

Afrika gri papağanı, sülfür kakadu, ara papağanı ve Senegal papağanları sebze ve meyve ağırlıklı beslenen türler arasında yer almaktadır. Bu beslenme şeklindeki kuşlar besin ihtiyacının yarısından fazlasını meyve ve sebzeleri tüketerek sağlamaktadır.

Papağanlar, bazı yiyecek türlerinden oldukça fazla etkilenmektedir. Özellikle vücutta toksin olarak tanınan bu yiyecekler, papağanın ölümüne bile neden olabilmektedir. Avakado, kafein, tütün, süt, çikolata, kiraz ve şeftali çekirdeği, mantar ve soğan; papağana asla verilmemesi gereken yiyecekler arasında yer almaktadır.

PAPAĞANLARDA CİNSİYET ANLAMANIN YOLLARI

Bir papağanın cinsiyetini anlayabilmenin en kolay yolu, yumurtlama dönemini takip etmektir. Papağanın yumurtlaması, cinsiyetinin dişi olduğu manasına gelmektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta papağanlarda olgunlaşmanın 3 sene sürdüğüdür. Yani dişi bir papağan ortalama 3 yaşında yumurtlamaya başlamaktadır.

Papağanların ötme biçimi arasındaki farklılıklarda cinsiyeti belirlemeye yardımcı olmaktadır. Bu kapsamda erkek papağanların dişi papağanlara nazaran daha melodik bir şekilde öttüğü kabul edilmektedir. Ötüş şeklindeki bu fark en net Sultan Papağanlarında fark edilebilmektedir. Ancak sadece ötmesine bakılarak papağanın cinsiyeti hakkında net bir sonuca ulaşılamamaktadır.

Bazı papağan türlerinde dişi ve erkek türlerin tüyleri arasında bariz bir farklılık bulunmaktadır. Afrika Gri Papağanı tüyleri incelendiğinde cinsiyeti hakkında bilgi edinilebilen cinsler arasında yer almaktadır. Buna göre; bu türün erkek papağanının yanağındaki turuncu benekler, dişisine kıyasla daha büyük ve belirgindir.

Bir papağanın cinsiyeti; yumurtlama dönemi, ötme karakteri ve tüy özelliklerine bakılarak tahmin edilebilmektedir. Ancak bu yollardan hiçbiri kesin bir sonuç vermemektedir. Papağanların cinsiyeti hakkındaki net bilgiye ancak bir DNA testi ile ulaşılabilmektedir. DNA testi, dişi ve erkek kuşların eşey kromozomlarına bakarak en net bilgiye ulaşabilmektedir.

GirişSonyıllardaKuşGribi(Avianinfluenza)yüzündenhaketmediğişekildetoplukatliamauğrayangüvercinlerleinsanoğlunundostluğu,haberleşmeninengüvenlivesüratliyapılmasınıngerektiğineinanıldığıgündenbuyanasürmüştür(Çerçi,2003;Lanneau,2006).Dünyada300’denfazlaırkıolangüvercinleroldukçasüratliuçarveaniyöndeğiştirebilirler.Postagüvercinlerisaatte70kmsüratyapabilir.Dişigüvercinyuvayagenellikleikiyumurtabırakır.Yıldayaklaşıkolarak3-6kezkuluçkayayatabilirler.Kuluçkasüresi17günsürer.Yavruyetiştirmesüresiise23-25gündür.Yavrularancak30-35günlükoluncakorkusuzcauçupanavebabalarındanbağımsızolarakhareketedebilir(Kiziroğlu,2000;www.guvercinbirligi.com,2011).Sağlıklı ve verimli bir güvercin  yetiştiriciliği  yapabilmek  için,  öncelikle güvercinlerin  yaşayacağı uygun yaşam  ortamının sağlanması  gerekir.  Ancak  bu  ideal  ortamı  sağlamak için,bu şartların tümünün bir arada bulunması gerekir. Bunlardan birisi eksik olursa, güvercinin ilk önce verimi düşer, ardından sağlığı olumsuz etkilenir ve nihayetinde ölür(Türedi,2006;Mosca,2011b).Bu  derlemede  güvercin  yetiştiriciliğine  ilişkin  bazı temel konular verilmeye çalışılmıştır. Böylece güvercin yetiştiriciliği  konusunda  çalışmak  isteyebilecekler  için yetersiz olan Türkçe kaynaklara destek olunacaktır.BarınakGüvercinler için barınak söz konusu olunca akla çeşitli şekillerde  yuvalar,  kafesler  ve  kümesler  gelir.  Bu barınaklar, kişinin maddi olanakları elverdiğince çeşitli ebat ve şekillerde olabilir. Burada önemli olan, güvercin için  ideal  barınma  ortamının  sağlanmasıdır. Güvercinbarınakları evin bir bölümü, bahçe, tavan arası,  damve teras gibi  herhangi  bir  uygun  ortamda  kurulabilir(Mosca,2011a). Bahçe,  dam  ve  teras  gibi  açık  ortamlarda  kurulan kümeslerin  tabanını  yerden  kesmek  ve  bir  miktar yüksekte inşa etmek, kümes tabanının kuru kalması ve mikropların üremesini engelleyici işlev görür.Güvercin yetiştiricilerinin  özen  göstermediği  bir  detay,  yüksek paralar  harcayıp  güvercinlerini  satın  aldıkları  halde, onların  barınacağı  barınağı  çok  ucuz  ve  kalitesiz malzemelerden yapmalarıdır. Barınakta güvercinler için yeterli alanın planlanması önemli  bir  konudur(Bozkır,2006).  Her  yetiştirici  belli  bir  alanda  maksimum Derleme
Güvercinlerde Bazı Temel Bakım ve Besleme KurallarıHayvansal Üretim 53(1), 201245güvercin yetiştirmek ister, çünkü bu durumda masraflar azalır. Ancak masrafı azaltmak uğruna, belli bir alana gereğinden  fazla  güvercin  koymak,  güvercinlerin verimini  ve  sağlığını  olumsuz  etkiler(Savaş,2006a; 2006b). Güvercin  barınakları  planlanırken,  çok  değerli  olan güvercin  gübresinin zayiedilmesi  önlenmelidir. Osmanlılar  zamanında  “koğa”  adı  verilen  güvercin gübreleri önemli bir ihraç  maddesi idi. Osmanlı arşiv belgeleri,  yurt dışına ihraç edilen güvercin gübresinden önemli miktarda gelir sağlandığını ortaya koymaktadır.Yurt  içinde  tüketilen  güvercin  gübresi ise  Kapadokya bölgesindeki  üzüm  bağları,  Kayseri  yöresinde  boya sanayinde kullanılan cehri bitkisi üretiminde, Diyarbakıryöresindeki karpuz üretiminde kullanılmıştır. Güvercin gübresi üretmek için özel şekilde tasarımve inşa edilen yapılara  Kayseri’de  “güvercinlik”,  Diyarbakır’da  ise “boranhane” adı verilmekte idi (Karagöz, 1999;Gülyaz, 2000;Büyükmıhçı,2006).IşıkBarınakları  kurarken,  cephesini  en  fazla  güneş  ışığıalacak  şekilde  ayarlamak  önemlidir.  Bu  yüzden  eğer ortam  uygun  ise,  barınağın  ön  cephesi  güney  veya güneydoğu  yönüne  bakmalıdır.  Eğer  güvercinler  evin bir bölümü veya çatı gibi kapalı bir yerde ise, o zaman güvercinin bulunduğu ortamın güneye veya güneydoğu cephesine  bakmasına  dikkat  edilmelidir. Böylece sabahın ilk  ışıklarının  güvercinler  üzerine  düşmesi sağlanmış olur. Bunun en önemli faydası, gece boyunca soğumuş  olan  kümesinkısa  zamanda  ısınmasıdır(Mosca,2011c). Güvercinlerin  bulunduğu  barınağın güneşi en fazla alacak şekilde planlanmasının başka bir önemi  de,  özellikle  yavrular  içindir.  Büyüme hormonunun  salgılanabilmesi  için  esansiyel  olan D vitamini organizma tarafından ancak güneş ışığı altındasentezlenebilir.  Böylece  büyüme  ideal  hızda  olur (Yılmaz,2008).  Ayrıca  güneş  gören  ortamlarda, havadaki nispi nem ve zemindeki ıslaklık kısa sürede normal  seviye  iner.  Bu  ise,  ortamdaki  mikropların üremesini engelleyici etki yapar. SıcaklıkGüvercinlerin  barınaklarındaki  sıcaklık  ne  olmalıdır sorusu önemlidir. Bu sorunun en basit cevabı, insanın rahat ettiği iklim şartlarında güvercinler de rahat eder. Bu  yüzden  çok  soğuk  havalarda,  güvercinlerin  fazla üşümesinin  önüne  geçilmeli;  çok  sıcak  havalarda  ise barınak  içi  serinletecek  önlemler  alınmalıdır.  Soğuk havalarda gereksiz yere kapı ve pencere açmamak dahi yeterli bir önlem olabilir. Aşırı sıcak havalarda karşılıklı pencere  açarak  hava  cereyanı  sağlamak,  barınağın önüne  gölgelik  yapmak  gibi  önlemler  pratik  çözüm çareleri olarak düşünülebilir(Mosca,2011a).NemAşırı  nem  güvercin  barınaklarında  mikrop  üremesini kolaylaştırır.  Nem  oranının  normalden  az  olması  ise, tozlanmayı artırır ve güvercinlerde bir takım solunum yolu başta olmak üzere, bazı rahatsızlıklarınçıkmasına neden olur(Türkyılmaz,2008). Güvercin barınaklarındave yaşadıkları diğer ortamlardaki nem oranının uygun değerlerde  olması,  başarılı  bir  güvercin  yetiştiriciliği için gereklidir (Mosca,2011a).HavalandırmaHavalandırmanınbarınaklarda  sağlanması  nispeten zordur.  Çünkü  havalandırma  için  barınağın  penceresi veya  bir  kısmı  açıldığında,  hava  şartlarının  soğuk olduğu  zamanlarda  barınağın  iç  sıcaklığını  ayarlamak zorlaşır. Sıcaklığı artırmak için barınak kapalı tutulduğu zaman  ise  barınak  içi  ortamhavasız  kalır.  Bu  ise güvercinlerin  sağlığını  direkt  olarak  etkileyen  bir durumdur. Bu olumsuz durumu ortadan kaldırmak için en  pratik  çözüm,  barınağın rüzgâralmayan    bir cephesine elektrikle çalışan herhangi bir havalandırma fanı  veya  aspiratör/vantilatör  yerleştirmektir.Ayrıca barınağın tavanında açılacak uygun büyüklükte bir baca ilebarınakta istenmeyen CO2, zararlı ve zehirli gazlarile  kötü  kokuların  dışarıya  çıkması  sağlanmalıdır. Dikkat edilmesi gereken en önemlikonu, havalandırma sağlarken,  barınak  içindehava cereyanımeydanagetirmemektir. Hava cereyanıkuşların  hastalanmalarına yol açabilir(Öncel ve ark.,2001).Barınak hijyeniBarınakta  sağlıklı  bir  ortam  sağlamak  için  barınak temizliği  ve  dezenfeksiyonu birlikte  ve  sık  sık yapılmalıdır. Kimi  yetiştiriciler  güvercin  barınaklarını her  gün  veya  birkaç  günde  bir  temizlemektedir.  Bazı yetiştiriciler“güvercin  dışkılarını  temizlemediğim zaman,kümes daha sıcak  vegüvercinler daha sağlıklı oluyor”  gerekçesi  ile güvercin  dışkılarını  olduğu  gibi bırakırlar.  Bilimsel  ve  modern  bir  güvercin yetiştiriciliğinde  böyle  bir  uygulamanın  yeri olmamalıdır.  Güvercin  dışkı  ve  yem  artıklarından meydana  gelen  yığının  barınak  içinde  kalması, mikropların üremesi için çok uygun birortam doğurur. Bu yüzden güvercin barınakları günlük, günlük olmasa da  iki  günde  bir  temizlenmelidir.Eğer  güvercin sahibinin  diğer  işlerinin  yoğunluğu  nedeni  ile  taban temizliği sık sık yapılamıyorsa, uygulanması gereken en
YılmazHayvansal Üretim 53(1), 201246kısa  yol,  barınak  tabanına  ızgara  sistemi  yapmak  ve güvercinler  ile  barınak  tabanında  biriken  dışkı  ve artıkların temasını kesmektir.(Metiner,2007)Yavru bakımıGüvercinlerde  kuluçka  süresi  ortalama 17  gündür(Petek,2004).  Bu  sürenin  sonundayumurtadan  çıkan güvercin  yavrularınınilk  hafta  gözleri  kapalıdır. Vücutlarında  telekli  tüy  yerine,  hav  tüyüolarak adlandırılantüyler bulunur.    Yavrularyumurtadan çıktıklarında  kendi  başlarına  beslenemezler.  Yeni yumurtadan  çıkmış  yavru ilk hafta, ana  ve  babanın kursağındasalgılanan,  yöreleregöre  değişik  adlarla anılsa  da,  genellikle  Anadolu’da  maya  olarak adlandırılan bir besin ile beslenirler. Bu besinebilimsel literatürde“kursak  sütü” yada“güvercin  sütü”  adı verilir(Anonim,1986;Anonim,1992a;Anonim,1992b;Anonim,1993a;Anonim,1993b;Petek,2004).Dahasonra yavrulara, yavaş yavaş ana ve babanın kursağında ıslatılmış  dane  yemverilmeye  başlanır.Yavru döneminde ebeveynlerinbeslenmesine özen göstermek gereklidir.  Her  ikisi  de sabah  ve akşam olmak  üzere,günde iki kez yemlenmelidir(Bozkır,2006).İlk hafta kursak sütü ile beslemenin bitmesine paralel olarak,    yavrulartüylenmeyebaşlar. İkinci  hafta boyunca, yemleri kursakta ıslatıp, yavruya verme süreci devam  eder.  Yavrular  iki  haftalık  olunca,yavruların önlerine  yiyebilecekleri  incelik  ve  kalitedeyem bırakılmalıdır.  Yemyemeye başlayanyavruların önünde, yemi ile birlikte mutlakayeterli miktarda su da bulunmalıdır(Bozkır,2006).BeslemeGüvercinlerin diğer evcil çiftlik hayvanlarına göre daha ufak  yapılı  olması  ve  az  yem  tüketmesi  nedeni ileyemlerinin  hazır  alınmasında  veya  en  azından  yemler bilgisi, besin maddeleri, rasyon yapım tekniği gibi lisans derslerini  almış  yetkili  birine  yemin  hazırlatılmasında veya  danışılmasında  büyük  fayda  vardır.  Çünkü  yem rasyonlarında  ideal  karışımın  hazırlanması  ve  enerji değeri,  ham  protein,  ham  selüloz,  ham  kül,  mineral maddeler  gibi  hayati  öneme  sahip  kriterlerin tutturulması,  yavruların  ideal  bir  büyüme  sağlaması, yetişkin  kuşların  ise sağlıklı  olarak hayatını  devam ettirmesi bakımından önemlidir (Öncel ve ark.,2001). Örneğin yem karışımı hazırlanırken hububat türü enerji maddelerinin    rasyona    fazla    eklenmesi    sonucunda bilhassa  yetişkin  kuşlarda  yağlanma  problemi görülebilirYem karışımında protein içeren baklagillerinaz katılmasıise,  yemde  proteinin  ideal  değerden  az olmasına yol açar ve yavru ve genç kuşlara böyle bir yem  maddesinin  verilmesi  durumunda,  sağlıklı  bir büyümeden  bahsedilemez. Yem  karşımı  hazırlanırken kalsiyum kaynağı olarak kullanılan mermer  tozunun  az katılması durumunda, genç hayvanların kemik gelişimi geri  kalacağı  gibi,  yumurtlama  sezonuna  girecek  dişi kuşların ise yumurta verimlerinin düşmesine neden olur. Çünkü  yumurta  kabuğunun  ana  maddesi  kalsiyumdur(Yılmaz,2008). Hasta ve yaralı bakımıHasta ve yaralı kuş için ilk önce yapılacak iş, yara veya hastalığını teşhis ve tedavi yoluna gitmektir. Daha sonra kuşu barınakta mümkün olan en sessiz, tenha ve güvenli köşeye yerleştirmelidir. Kuşun yerleştirildiği yer ayrıca barınağın  en sıcak  bölgesi  olmalıdır.Çünkü  hasta  ve yaralı  kuşlar  düşük  sıcaklıklardan  daha  kolay etkilenirler.  Hasta  ve  yaralı  kuşun  hareket  yeteneği kısıtlı olduğundan, diğer kuşların  ve barınağa  girmesi muhtemel diğer zararlı hayvanların zararından korumak önemlidir.  Yiyeceğinin  ve  suyunun  temiz  olmasına dikkat  edilmelidir.  Ayrıca  hareket  kabiliyetinin  kısıtlı olması dikkate alınarak, hasta veya yaralı kuşun yiyecek ve  suya  çok  kolaylıkla  uzanabilecek  bir  pozisyonda olmasına dikkat edilmelidir (Branson ve ark., 1994).Etçi güvercin yetiştiriciliğiTürkiye’de  alışılmış  bir  uygulama  olmasa  da, zamanında  Osmanlı  padişahlarının  menüsünde  saygın bir  yeri olan  güvercinlerin, gelecekteTürkiye’de yine bir  gıda  maddesiolabilecekleri  düşünülmelidir(Haydaroğlu,2003;Bilgin,2004;Işın,2009;Keskin,2010).  Günümüzdeyurt  dışında,büyük  çapta  etlik güvercin  yetiştiriciliği  yapanülkeler  bulunmaktadır(Sarıca ve ark.,2003). Güvercin  gelecekte,  stratejik  bir gıda maddesi konumuna gelebilir.Çünkü güvercin kuş türleri  içinde  en  hızlı  büyüyen  türdür. Güvercinin kuluçka süresi oldukça kısa olup, ortalama 17 gündür (Petek,2004).Bir çift güvercinden bir yılda 10-14 yavru büyütülebilmektedir.  Yavru  güvercinler  26-30  günlük yaşta  500  gr  canlı  ağırlığa  ulaşmakta  ve pazarlanmaktadır.ABD’nde “squab production” olarak adlandırılan etçi güvercin yetiştiriciliği en yaygın olarak Victoria  Eyaletinde  yapılmaktadır. Etçi  güvercin yetiştiriciliği  özellikle  İtalya,  Fransa,  Belçika  ve Macaristan  gibi  bazı  Avrupa  ülkelerinde  yaygındır. ABD’nde güvercin ıslahına ilişkin ilk çalışmalar 1901 yılında gerçekleştirilmiş, 1902 yılında ise 1.000 başlık ilk  etçi  güvercin  yetiştirme  çiftliği  kurulmuştur.  1907 yılında  ise  bu  tip  etçi  güvercin  yetiştiren  işletmelerin sayısı 100’ü bulmuştur(Sarıca ve ark.,2003).En yaygın etçi güvercin ırkları olarak King, Carneau,
Güvercinlerde Bazı Temel Bakım ve Besleme KurallarıHayvansal Üretim 53(1), 201247Mondaine,  Renkli  Teksas  ve  Homer  (Posta/Yarış) sayılabilir. King ırkı geniş göğsü ve yüksek döl verimi ila  tanınmıştır.  Ergin  canlı  ağırlık  ortalama  800  gr civarındadır.Carneau  ırkının  anavatanıFransa’dır  ve ergin  canlı  ağırlık  yaklaşık  olarak  650-700    gr civarındadır.  Mondaine  ırkı  Fransa  ve  İsviçre  kökenli olarak  bildirilmiştir  ve  minimum  ergin  canlı  ağırlık dişilerde 800 gr, erkeklerde 900 gr civarındadır. Bakım ve  besleme  durumuna  göre  canlı ağırlık  oldukça yukarılara  çıkabilmektedir.  Renkli  Teksas  güvercini 1950’li  yıllarda  ABD’nde  renkli  King  ile  Mondaine ırklarının  melezlenmesi  ile  elde  edilmiş  bir  güvercin ırkıdır.  Ergin  canlı  ağırlık  600-900  gr  arasında değişmektedir. Homer ırkı Türkiye’deposta veya yarış güvercini  olarak  tanınan  bir  güvercin  ırkıdır.  Hızlı büyüme, yüksek yemden yararlanma kapasitesi ve ağır yapılı  vücutları  ile  en  popüler  etçi  güvercin ırklarındandır  (Sarıca  ve  ark.,2003). Gıda gereksinimininsürekliarttığı  dünyada  etçi  güvercin yetiştiriciliği öncelikle zooteknistler tarafından üzerinde durulması gereken konulardan birisidir. SonuçBaşarılı  bir  güvercin  yetiştiriciliği  yapabilmek  için, öncelikle  hayvanların  yaşayacağı  en  uygun  yetiştirme şartlarının  hayvanlar  için  sağlanması  gereklidir.  Bu yapılmadığı  takdirde  önce  hayvanların  çeşitli verimlerinde düşme görülür, daha sonraki aşamada ise çeşitli  rahatsızlıklar  ve  peşindenölüm  gelebilir. Güvercinlerin öncelikle barınaklarının iyi planlanması, içinde gerekli donanımların sağlanması gerekir. Barınak içinde ışık, sıcaklık, nem, havalandırma gibi hayvanlar için  hayati  öneme  sahip  faktörler  en  uygun  şartlarda sağlanmalıdır.  Bu  şartlar  sağlandıktan  sonra  diğer önemli  bir  konu sağlığa  uygunlukkonusudur.  Hijyen korumaya yönelik tedbirler alınmalı ve böylece çıkması muhtemel  hastalıklar  önlenmelidir. Barınak  içinde uygun  yaşama  şartları  sağlanan  güvercinlerde  diğer önemli bir konu ideal beslemenin yapılmasıdır. İdeal bir besleme  yapmanın  yolu,  dengeli  bir  rasyon hazırlamaktan  geçer.  Bir  rasyonun  temel  öğeleri  olan enerji sağlayan hububatlar, protein sağlayan baklagil ile mermer  tozu,  tuz,  vitamin  ve  mineral  gibi diğer öğeler dengeli  bir  oranda  yeme  katılmalıdır.  Güvercin  hızlı büyüyen bir kuş  türüdür  vegelecekte  güvercin  etçi hayvan materyali olarak önem kazanabilir TeşekkürÇalışmalarımda  her  zaman  yanımda olan ve  beni yönlendiren doktora hocam Prof. Dr. Mehmet Ertuğrul (Ankara  Üniversitesi)  ile  her  zaman  tavsiyelerde  ve


Dünyanın en pahalı kuşları

Kuşçuluk, bazı kişiler için hobi hatta bir tutku. Kuşlar besleniyor, satın alınıyor, yeni türler üretilmeye çalışılıyor. Ancak bu hobi, pek ucuz değil. İşte el yakan o kuşlar...

1- SÜMBÜL AMERİKAN PAPAĞANI
Anayurdu Güney Amerika olan bu papağan türünün en büyük özelliği diğerlerine göre konuşma kabiliyetinin daha yüksek olmasıdır. Fiyatları ise 10.000 ile 30.000 arasında değişiyor.

2- SEREMA
Bu türün kökeni Malezya’ya dayanıyor özelliği ise bodur olmaları. Fiyatı ise yaklaşık olarak 17.000 TL.

3- PALMİYE KAKADU
Bu kuşun en büyük özelliği kızdıkları zaman yüzündeki kırmızı noktanın maviye dönüşmesidir. Fiyatı ise yaklaşık olarak 32.000 TL dir.

4- TAKLACI GÜVERCİN
Türkiye’de de çok fazla meraklısı bulunan güvercinlerin cinsine göre fiyatları değişiyor. Bu güvercinimizin fiyatı ise 13.000 TL dir.

5- BOLT
İsmini dünyanın en hızlı insanını Usain Bolt’ dan alan bu güvercin dünyanın en pahalı kuşu unvanını elinde taşıyor. Belçika’da düzenlenen açık artırmada Çinli bir iş adamının aldığı güvercinin fiyatı 850.000 TL’dir. Evet, yanlış okumadınız, onun bu kadar pahalı olasının sebebi ise yarışçı güvercin olmasıdır.

SÜS HOROZU
Fiyatı yaklaşık olarak 15.000 TL olan bu horozlar Bursa’da yetiştiriliyorlar.

TUKAN
Gagası neredeyse vücudu kadar olan bu papağınımsı kuşun ana vatanı Güney Meksika. Fiyatı ise 25.000 TL.





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)