MUHAMMED

Muhammed


BAYRAK

TC.Bayrak



Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı
  

Şifreniz
  





Forum İstatistikleri
Toplam Üyeler» Toplam Üyeler 27
Son Üye» Son Üye Fahriye
Toplam Konular» Toplam Konular 15,352
Toplam Yorumlar» Toplam Yorumlar 16,548

Detaylı İstatistikler Detaylı İstatistikler

DOWNLOADEN


“Downloaden Bölümümüzden BEDAVA Grafik Paketleri,E-Kitaplar ve Bedava Bilgisayar Programlarını Tek TIKLA BEDAVA indirebilirsiniz”
(Raşit Tunca)




AYET

“Yeryüzüne muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır”
ENBİYA Suresi 105


FELSEFEMiZ

“ iSLAM OKUMAK YAZMAK YADA ÇiZMEK DEĞiLDiR, Yahutta O Hadis şöyle, Bu Ayette böyle diyor Diye Papağanlıkda Değildir. islam Kuranı ve sünneti HAYATINA TATBiK edip, Onunla Yaşayabilmekdir”
(Karoglan Raşit Tunca Sözü)


Raşit Tunca Sözü

“Yüzme bilmek Denizden çıkmana fayda vermez, taaki yüzme biliyorsan, denizedee düştüysen, ellerini, kollarını, ayaklarını çırpacaksın, ve birde tutuncak dal bulacak, tutunup çıkacaksın. ilimde böyledir, bir ilmi bilmek fayda etmez, taaki, onu hayatında tatbik edesiye, Dinde böyledir, din bilmek imanını kurtarmaz, taaki, ne zaman, bildiğin öğrendiğin dinini hayatında tatbik edip, yaşadın, o zaman belki kurtulursun.”
(Karoglan Raşit Tunca Sözü)

GÜZEL SÖZ

“ Bazen Hata Yapıvermek, Doğruyu bulmanın ilk Basamağıdır.
(Başağaçlı Raşit Tunca Sözü)




El insan ve Kainat Fıtrat Üzre Yaratılmıştır

(Kar©glanin 2 Ocak 2016 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَأَنذِرْ عَشِيرَتَكَ الْأَقْرَبِينَ وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ فَإِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ إِنِّي بَرِيءٌ مِّمَّا تَعْمَلُونَ وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ

Sadakallahul Aziym Şuara Suresi 214 - 2015 - 2016 - 2017 . Ayetler

فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا فِطْرَةَ اللَّهِ الَّتِي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا لَا تَبْدِيلَ لِخَلْقِ اللَّهِ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

Sadakallahul Aziym Rum Suresi 30. Ayetler

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve enzir aşîratekel akrabîn. Vahfıdz cenâhake li menittebeake minel mu’minîn. Fe in asavke fe kul innî berîun mimmâ ta’melûn. Ve tevekkel alâl azîzir rahîm.

Sadakallahul Aziym Şuara Suresi 214 - 2015 - 2016 - 2017 . Ayetler

Fe ekim vecheke lid dîni hanîfen, fıtratallâhilletî fataran nâse aleyhâ, lâ tebdîle li halkıllâhi, zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseran nâsi lâ ya’lemûn

Sadakallahul Aziym Rum Suresi 30. Ayetler

Meali :

Önce en yakın akrabanı uyar. Seni izleyen takip eden mü'minlere, kol kanat ger. Eğer onlardan, sana asi olanlar olurlarsa (emrine isyan ederlerse), o zaman: “Muhakkak ki ben, sizin yaptıklarınızdan uzağım.” de. Ve Azîz ve Rahîm olan (Allah’a) tevekkül et. veya kendine izzetli bir anne edin (yeniden doğ amma, kendine yeniden doğacağin izzetli bir anne sec).

Sadakallahul Aziym Şuara Suresi 214 - 2015 - 2016 - 2017 . Ayetler

O halde sen yüzünü, bir hanîf olarak dine, Allah'ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değiştirme olamaz. Doğru ve eskimez din işte budur. Fakat insanların çokları bilmiyorlar. (Yaşar Nuri Öztürk Meali)
Bizim Mealimiz:
Allah Bu dini insana koydugu, yani halifesi insana koydugu vecih ve suret üzerine yaratti. yani, büyük kuran kainat, onun kücük versiyonu insan, ve Allah kuranda ne varsa insana koydu, ve yine kainatta ne varsa insana koydu, ve onada FITRAT dedi, yani yaratiliş hikmeti dedi, ve din, bu FITRAT üzerine bina edilmişdir. (kendini ve nefsini bilen, rabbinide bilir, cünkü rabbi onu, kendi vechi üzre yaratti), ve bu din bu FITRAT üzre kaim olcak ayakda durcakdir , sakin ola bu FIRTATI, yani kainati alemin haritasi insan bedenini bozmayin, ona üc kol, beş bacak, dört göz,veya bir kulak icad etmeyin, cünkü din, veya kainat, bu suret üzerine imar edillmişdir, o bozulunca bilinki kainat tepenize yikilcakdir, kiyametiniz kopacakdir, fakat insanlardan cogu bunu bilmezler.

Sadakallahul Aziym Rum Suresi 30. Ayetler

---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.”

(Hadis-i Şerif - Buhârî, cenâiz 92; Ebû Dâvut, sünne 17; Tirmizî, kader 5)
--O--

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.”

( Hadis-i Şerif , Muvatta, Husnü'l Halk, 8 )

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
(Allah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in tebasina (ona tabi olanlara) yeniden can ver . Daha önce İbrahim'e ve Tebasina verdigin gibi. Bunlar için (Bu ceşidliliği bize verdiğin için) bütün hamd ve teşekkürlerimiz sanadır.)

"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
(Allah'ım! Muhammed'i ve Tebasini (ona tabi olanlari) çoğalt. Daha önce İbrahimi ve tebasini (ona tabi olanlari) çoğalttığın gibi'. Bunlar için (Bu ceşidliliği bize verdiğin için) bütün hamd ve teşekkürlerimiz sanadır.)

Yolculugumuza başliyoruz :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَنَفْسٍ وَمَا سَوَّاهَا فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا قَدْ أَفْلَحَ مَن زَكَّاهَا

Sadakallahul Aziym ŞEMS Suresi 7 - 8 - 9. ayetler

Ve nefsin ve mâ sevvâhâ. Fe elhemehâ fucûrahâ ve takvâhâ. Kad efleha men zekkâhâ.

Meali :

Ve nefislere hangi istidat (yetennek ve FITRAT) üzre yaratildgini bildirene yemin olsunki , o onlara istidati üzre, uzakda durmayi ve karanlik ve günahi ve kötü olmayi secmeleri gerektigini, veya da mukarrebden yani yakin durnlardan olmnasini ve yakin bilgisine sahip takvali kul olmalarini ilham edip ögretendir. Kimlerde bunu bilir,ögrenirse kurtuluşdadir.

Sadakallahul Aziym ŞEMS Suresi 7 - 8 - 9. ayetler

Çokdandir söyledigimiz, kainati alemin haritasi, insan bedenidir. ve Allah insani kendi suretinde yaratti deyince, kainatida kendi suretinde yartatti manasi otamatik olarak aciga cikar, ancak demişdikki " La mevcude illa hu" yalniş anlamamak lazim. Eger Kiyamet varsa, kainat en sonunda dürülüp yok edilcek ise, "Evren yani kainat, Allahdir" gibi mana, öyle olursa, Allah kainati yok edince, kendinimi yok edicek diye bir soru ortaya cikar. Yahut " enel Hak" ile insan Tanridir manasi cikmaz. Hadi Tanri isen, Harcini, Allahin malezmelerinden almadigin, kainatta olmayan bir nesne halkette görelim, elmayi armutla kariştirmak, dometise balik aşilamak, yaratmak degildir, ancak FITRATI bozmakdir. Eger böyle bir tanrilik iddian varsa senin, ey ahmak deccal, HARCI, Allah malzemesi olmayan bir nesne birşey icad etde görelim. sen bir defa, kendin Allah mamulusun, Allah mamulu olan birinin Tanriligi, bana cok komik geliyor. Bu ancak, senin dangalakliginin meydana cikmasi demek. cok ahmak oldugun belli oluyor.
Bizlerden her biri, sende dahil, bende dahil, hepimiz, ancak olsak olsak, Allahin bazi fiillerinin barizce aciga cikdigi, amma tam manasi ile bile degil, cüz i bir miktarinin aciga cikdigi, yeryüzündeki "Allahu Teala" nin halifeleriyiz,
ne diyor rabbimiz "bazisina kötülügü ilham eder, bazisina isa takva ve iyiligi" yani "feelhmehe fücüraha ve takvaha" yani öyle sadece tatlidan mamul degil bu dünya, acisida var tuzlusuda, yani yine bu dünya öyle sadece mümin ve imanli kimselerden oluşmuyor, cünkü bilim adamlari göge bakmişlar, ve yildizllari ve sistmeler için aydinlik materia yani aydinlik madde diyorlar, ve kainatin cok kismini ise yine karanlik enerji dedikleri bir madde kapliyor. ve bu karanlik denen şeyin ne oldugunu bile bilmiş degiller daha, karanlik nedir bir maddemidir nedir o?

Ve Rabbimiz işde her şeyi zevciyle yaratmişdir, ve aci ile tatli, ak ile kara, uzun ile kisa, dogu ile bati , kuzey ile güney, ölüm ile yaşam, soguk ile sicak,..... ve bunlarin toplamindan dünya mamur oluyor, yoksa Allah bu kadar türü niye yaratti deyince, insani akillandirmak için, onun, onlari okuyupda işde insanliga ermesim için "kamil insan" olmasi için.

Kamil insan Nedir Deyince:

"Nefsini bilen rabbini bilir"deki mananin aciga cikmasi demekdir. ve insan, Allahu Tealanin suretinde olunca, dedikki bazi insanlarda bir sifat veya iki sifat aciga cikmakda, digerleri pek bariz olmamakda. işde , insani kamil demek : Allahu Tealanin bütün isimlerinin, veyahutta en azindan 99 esmaül hüsnasinin aciga cikdigi ve bunlari bilip, üzerinde tezahür ettigi insana, bizler işde Kamil insan diyoruz. öyle sadece rahim ve rahman, ve yani cok merhametli olmak kamil olmaya yetmiyor, ve bazen Allah kes deyince, kesebilcek cesaretde, öldür deyince, cebbar, ve bazende kızan celalli, ve bazen müşfik, bazen yardım eden elhayr ismi, bazen eşşer ismi, bazen eddzar ismi zarar verebilen(bütün mikroplar gibi) bile, öyle uysal koyun ile mamur degil dünya, koyunu bu dünyaya koyan Allah nice zararli mahluk dediklermizide koymuş, ve onlara da zarar vermeleri için vahyediyor, git falanci aasiyi öldür diyor, git filanci aasiyi yarala diyor, falanci aasiyi ye diyor, yani Adzaar, öyle kuzu gibi mümin ve müslümanlarla ve müslümanlikla bu dünya mamur olmaz.
anlatilirki bir KISSA da
Bir gün Kurt(veyahut Köpekde olabilir) ile Leylek arkadaş olurlar, ve derki Kurt bir gün: "yarin bana misafir gel, ben sana yediren iciren" der.
ertesi gün olur ve Leylek Kurta misafir olur, masal ve hikaye bu ya, kurt corba pişirimiş, ve bir tabaga koyup servis yapar, daha dogrusu yal yer, köpek yali veya corba yani. ve onada ikram eder, fakat kurt corbayi, corba tabagindan şapaur şupur icerken, leylegin didegi uzunca oldugundan, o tabaga didegini daldiramadigindan, icmek için ne kadar caba harcasada, bir türlü icemez. ve teşekkür edip kurtun yanindan ayrilirken, oda derki "yarinda sen bana misafir ol gel" der,
ve ertesi günde kurt Leylege misafir olur, ve Leyekde corba pişirmiş, amma onun kabi kacagi farkli, ve o corbayi bir vazo gibi canagin icine koymuş, ve Leylek vazodan corbasini şapur şupur icer, bu sefer , ve kurt ise vazodaki corbayi icmek için ne kadar cabalasa da icemez, agzinin yapisi ona müsait degildir. ve hal odur ki anlarlarki kurt ile leylek dost olunca, onlarin bazi özellikleri, onlari farkli kilan özellikleri, onlarin ahbabligini sanki engeliyormuş gibidir ve istidat ve FITRAT meselesi yani.

ve öyle dünyayi fethetmeye cikan bazi ahmaklara duryulur, dünyadaki hiristiyanlar ve yahudilerde, Allahin bereketindendir. onlarin olmasida rahmettir, olmamalari azab olur. aynen Leylegin bir istidati yaratiş ve FITRATI, ve dünyamizda bir görevi oldugu gibi, kurtunda ayri istidati ve FITRATI ve görevi vardir. insanlarinda kainatinda, ikisinede ayri ayri ihtiyaci vardir. öyle Leylek olmayiversin olmaz, bunu bugün anlamak, belki eskisine nazaren cok daha kolay yani, o yüzden Rabbimin yarattigi bu ceşitliligi bozmaya kalkmayin, ey liderlik davasi güden ahmak liderler. müslüman-kafir savaşi cikarmak için ugraşan beyinsiz ahmaklar.
bibere nasil aci cok yakişiyorsa, elmaya ekşilik, karpuzada, Allah tatlilik vermiş. onlardada o cok güzel yakişiyor , öyleyse niye sen, rabbimin taksimini bozuyorsun ahmak adam. niye FITRATA ters davaraniyon. Rabbim demiyormu, "bu kainat ayakda kalirsa, ancak FITRAT dini üzre ayakda kalir" demiyormu baştaki ayette. hiristiyanlarin bir cibilliyatlari var, onlar ona elverişli, yahudiler başka bir grup ve ciblillyattalar, onlarda ona elverişli. bu dünyadaki bir ot bile boşuna degilse, bunca yahudi boşunami can taşiyor? yahut bunca müslüman boşunami can taşiyor, ters mana ile yani. Ahmaklik tavanlarda, hemde böyle bir cagda, yaziklar olsun sizlere.
ve Allah "bazisina kötülügü ilham eder, bazisina isa takva ve iyiligi" yani "feelhemehe fücüraha ve takvaha" yani kurta tilkiye öldür cal veyas mikkroplara öldürün diye emredioyr,ve böylece yaşamaya devam edin diye ilham ederken, kuzuya koyuna, verimli faydali ol diye vahyediyor. yani hangisi kötü kurtlar olmasa dünyadaki carkin birisi bozulur. bunu bilmeyen ahmak kaldimi hala. yani bir karinca türünün bile yok olmasi, carkin zincirlerinden birinin kirildigini gösteriyor, ve kiyamete dogru gitdigimizi gösterir bütün bu kayiplar.

Gece bir gece boyu nöbet tutup, gece olunca, yorulur bitap düşer, ve sabah olunca nöbetini gündüze devreder. ve hic kavgasiz gürültüsüz. yine gündüz bir gün boyu yorgun düşünce, akşam olur, ve geceye nöbeti devreder ve cekilir, hic kavgasiz dögüşsüz. bak bu sene kiş gec geldi, bazi yerlere gelmedi bile, hic yaz yerini kişa birakmazsa bu dünya mamur olabilirmi? yine tam tersinde de ayni sonuc ortaya cikar. öyleyse tesadüf eseri bir karinca bile dünyaya gelemezken, her bir canli, Allahin ayri bir ismi ve sifatinin tecellisi oldugu bir varlik. ve onlardan bakip bizler işde, dünyayi mamur etmekle sorumluyuz. ve dünya mamur olunca yine bizlerin faydasina yani, öyle olunca, sanirmisin bir cöpüne, bir bakterisine, bu kadar özen gösteren Allah, insan gibi aziz bir varligin, bu hiristiyan, bu yahudi bu müslüman diye öldürülmesine razi gelsin.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

مِنْ أَجْلِ ذَلِكَ كَتَبْنَا عَلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ أَنَّهُ مَن قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعًا وَلَقَدْ جَاء تْهُمْ رُسُلُنَا بِالبَيِّنَاتِ ثُمَّ إِنَّ كَثِيرًا مِّنْهُم بَعْدَ ذَلِكَ فِي الأَرْضِ لَمُسْرِفُونَ

Sadakallahul Aziym MAİDE Suresi 32. ayet

Min ecli zâlik(zâlike), ketebnâ alâ benî isrâîle ennehu men katele nefsen bi gayri nefsin ev fesâdin fîl ardı fe ke ennemâ katelen nâse cemîa(cemîan) ve men ahyâhâ fe ke ennemâ ahyen nâse cemîa(cemîan) ve lekad câethum rusulunâ bil beyyinâti summe inne kesîran minhum ba’de zâlike fîl ardı le musrifûn.

Meali:

İşte bundan dolayı (Tevrat’ta) İsrailoğullarına şöyle yazdık; Kim bir kişiyi, yeryüzünde bir fesata karşılık olmaksızın öldürürse, muhakkak ki o bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de (bir kişinin hayatını kurtarmak suretiyle) yaşatırsa bütün insanları yaşatmış gibi olur. Ve andolsun ki resûllerimiz onlara apaçık deliller ile geldi. Sonra da, şüphesiz onlardan birçoğu, gerçekten yeryüzünde aşırı giden ve insanlari boş yere harcayan insan telef eden müsrifler oldular.

Sadakallahul Aziym MAİDE Suresi 32. ayet

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَلاَ تَقْتُلُواْ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللّهُ إِلاَّ بِالحَقِّ وَمَن قُتِلَ مَظْلُومًا فَقَدْ جَعَلْنَا لِوَلِيِّهِ سُلْطَانًا فَلاَ يُسْرِف فِّي الْقَتْلِ إِنَّهُ كَانَ مَنْصُورًا

Sadakallahul Aziym İSRA Suresi 33. ayet

Ve lâ taktulûn nefselletî harramallâhu illâ bil hakkı, ve men kutile mazlûmen fe kad cealnâ li veliyyihî sultânen fe lâ yusrif fîl katli, innehu kâne mensûrâ.

Meali:

Allah’ın haram kıldığı bir nefsi (kişiyi), haksız yere öldürmeyin! Kim mazlum olarak (haksız yere) öldürülürse, o taktirde biz onun velîsiyiz, sultanlar yani yöneticiler ve hakimler, Artık öldürmede, insan israfinda, telef edilmesinde, haddi aşmasın. Çünkü onlari nasreden biziz. (yaratirken onlara iyiyi kötüyü vahyeden, ve yaratilirken bir FITRAT koyan biziz, tilkiye niye caldigi sorulmaz, mikrop niye öldürdün diye hesaba cekilmeyecekdir, o cünkü o öldürme FITRATI üzre halkolmuşdur.)
O, öldürülmesini istedigini, askerlerine öldürtür zaten, yada uyarir akillanmayanin üstüne Azrail cöker, yoksa firavun gibi birisine, elli kere Musa ve Harun (Aleyhisleativessellam ala cemil Enbiyai velmürselin) u göndermezdi Allah, ve öldürtür veya öldürür gecerdi.

---oOo---
Ben bunlari söyledimde, bazilarina alerji yapar oldum, cünkü o ahmaklarin menfeatine dokunuyor bu laflarim.
ve günümüzde hocalar hocalara, alimler alimlere, insanlar insanlara , liderler liderlere alerji yapar oldu. ne olcak böyle giderse sonumuz, dünya savaşimi cikmasi lazim. yani bir kahenetdir gidiyor, 3.dünya savaşi kehaneti, kimden geliyor bu kehanet bilmiuyorum amma bir kehanet oldgu kesin. ahmakligin lüzumu yok dangil insanlar o kadar ahmak degilseniz, parmaginizin birini kesin, acisina dayanabiliyorsaniz, o zaman savaşi öyle cikarin. ve kehanet ayni matrix filminde vazoyu düşürmeden önce neo ya üzülme cocuklar tamir eder deyip onun bilinc altina bunu empoze eden, War sage, söylemesemde düşürecekmiydin, diye birde soruyor, ve kehanetcilik, ve müneccimlik, ve gelecek hakkinda söylemek o yüzden dinimizde yasak ve ve kapi gibi ayetimiz vardi aradim calmişlar .

"La ya'lemü'l-gaybe illallah"

ayerti hani nerde?
neymiş kuranda böyle bir ayet yokmuş .

ve o ayet

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

قُل لَّا يَعْلَمُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الْغَيْبَ إِلَّا اللَّهُ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ

NEML- suresi 65. ayetiymiş


aynen dün "one minute" deyince herkesi sihirleyenler, bugün ise gaz gelcek yerden dostluk esirgenmez deyipde israiil dost ilan edenler, nasil halki inandiriyorsa, işde kurandan koskaca ayeti calmişlar ve beyniniz yikanmiş, ve internetlere akillara böyle bir ayet yok, hikayeleri kazinmiş, ayaginizin altindaki hali gitse haberiniz olmayacak ahmak insanlar.

ve Kehnaet ve gelcekden haber verme ve falcilik işde bilincaltina oynanan oyunlardir.

[attachment=38473]

Bilinçaltı nedir, nasıl çalışır

Bilinçaltını kısaca örnekleyerek tanımlamak gerekirse; bir buzdağını düşünün. Üst kısmı bilinçli zihin, görünmeyen kısmı ise bilinçaltıdır. Bilinçaltında olanlar görünen üst kısım olan bilinçli zihne çıkarıldığı zaman da bilinç gelişmektedir.

Kimilerine göre beynimizin yüzde 3-4’ü, kimilerine göre de yüzde 9-10’u çalışmaktadır. Peki geri kalan yüzde 90-94 oranı ne oluyor? İşte bu bilinçaltıdır. Bunun anlamı da bilinçli zihnimiz farkında olduklarımızdır. Bilinçaltı da farkına varamadıklarımızdır. Bilinçli zihin yani beynimiz saniyede 5-9 adet kadar veri alabilmektedir. Bilinçaltı zihin ise saniyede 3 milyon veri alabiliyor.

Nasıl çalışır?

İnsan, anne karnında başlayarak her şeyi kaydetmeye başlamaktadır. Doğduktan sonra da ebeveynin başkalarına ve karşılaştıkları olaylara ne şekilde davrandığını kaydetmektedir. İlerleyen süreçte ilişkilerde yaşadıkları bu kayıtlar referans alınarak oluşmaktadır. Mesela, hayatta kalabilmek için en yakınlarında olan insanları modellerler. Bu davranış şekli bilinçli olmayıp bütünüyle bir güdüdür.

Beyin, 0-6 yaş aralığında edindiği tüm deneyimleri ayırt etmeksizin kaydeder. Deneyim ve duyguları birleştirip, yorumlar ve kaydeder. Bunlar görsel, işitsel ve duyusal olarak kaydedilmektedir. İkinci dilim olan 6-12 yaş aralığında yaşadığı deneyimleri 0-6 yaş döneminde oluşturulan çekirdek inançlar ile mukayese eder ve bir araya getirir. Bu çekirdek inançların doğrulanması olayıdır.

Üçüncü aşama olan 12 yaşından sonra insan, farklı deneyim ve duygularla karşılaştığı zaman hiç düşünmeden bilinçaltında bir genelleme yapar. Doğru olup olmadığını değerlendirmeden, 12 yaşından öncesine ait bilinçaltının aldırdığı karara göre hareket eder. Bundan dolayı, bir müzik parçası dinlediğinde nedenini bilmeden hüzünlenir ya da mutlu olur. Burnuna gelen bilmediği bir koku, farklı bir duygu haline sokabilir. Bilinçaltı, kişinin iyiliği adına çalışmakta olup, bütün amacı kişiyi 0-6 yaş döneminde almış olduğu komutlara göre yaşatmaktır. Bilinçaltı ve bilinçli zihin ikilisi, kişinin hayatta kalması için yardımcı olmaktadır.

Bilinçaltı emirlere uymayı seviyor.

nasıl bir ben,nasıl bir hayat istiyorsak bilinçaltına şimdiki zaman kipi ile söylememmiz gerekiyor
ancak,istemediklerimizden hiç söz etmemekte fayda var çünkü bilinçaltının dilbilgisi
iyi değil,olumsuz eklerini hiç anlamıyor.”geç kalmak istemiyorum”dediğinizde ”geç kalmak ” tan sonrasını
duymuyor ve geç kalmanız için elinden geleni yapıyor…
ŞİMDİ BEN………dediğinizde noktalı yere neyi koyarsanız bilinçaltı onu gerçekleştirmek için çalışıyor
ve mutlaka gerçekleştiriyor.

Manzara resimleri ve bilinçaltı

Manzarayı kim sevmez. Dış yönümüzle çok çok severiz. Bizi rahatlatır. Örneğin odamızın birine deniz ve deniz üstünde bir kayık resmi olan tablo asalım. Bu taş bloklarda yaşayanlar için huzur verebilir. Acaba! Biz dış yönümüz bu şekilde huzur bulur ve mutlu olurken bilinçaltı bu tabloda olan deniz ve kayık resmini nasıl algılıyor? Bakalım…

‘Mezarcı, gümrük memurları, hapis, fahişeler, tüm kötülükler, ve kadını aşırı sapıkça arzulayan bir erkek’

Tabi bu etkiler sadece deniz ve üzerinde kayık için geçerlidir. Oraya kıyı ve başka etkenler girmesi bilinçaltındaki anlamları artırabilir. Ama başka eklemelerde olsa bu manzarada olan yorumlar mutlak hayata yansıyacaktır. Zira bu tip resimlerle bilinçaltına emirler verilmektedir. Kısaca uyanık iken kendimizi kendi ellerimizle hipnoz eder böyle belalarıda çağırmış oluruz.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالأَنصَابُ وَالأَزْلاَمُ رِجْسٌ مِّنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Sadakallahul Aziym MAİDE Suresi 90. Ayet

Yâ eyyuhâllezîne âmenû innemâl hamru vel meysiru vel ensâbu vel ezlâmu ricsun min ameliş şeytâni fectenibûhu leallekum tuflihûn

Meali :

Ey inananlar, şarap, kumar, tapınmak için dikilmiş olan taşlar, fal için kullanılan oklar, ancak Şeytan'ın işlerindendir ve birer pisliktir bunlar. Sizlerden herkim bunlardan kaçınırsa, kurtuluşa erenlerden olur.

Sadakallahul Aziym MAİDE Suresi 90. Ayet

---oOo---

ve başka mühim bir mesele daha olgunlaşmamiş 3 aylik 4 aylik kuzular kesiliyor, eti taze cabuk pişiyor diye. yine daha olgunlaşmamiş meyvalar kopartiliyor, ve cünkü türkiyeden üzüm mesela, taa ingiltereye gitcek, ve onun gitdigi sürede cürümemesi için, işde gök iken kopariliyorlar. ve yine meksikadan çikita muz geliyor amma, o muzlar gömgök iken korpariliyor, ve dalindan kopdukdan sonra yolda eriyorlar.
ve bunun sonucu olarak insanlrda bir hastalik türedi, daha cocuk yaşda kendini olgun insan sanan, ben bilirim diyen veletler, bintler dogdu. niye? yedin o kuzulari, yedin o muzlari üzümleri, daha olmadan, oldum sanan bu ahmaklari dogurdun, yada dogurttun, ve yine araplar, daha reşid veya raşid olmamiş cocuklari, iki kuran ögrendi, bilmem namaz kildirmayi ögrendi diye, imam ediyorlar. lan angut beyinsiz, muhammed o zaman niye KIRK yaşini bekledi peygamber ve imam olmak için. o iki cihanin habibide öyle olamazmiydi? daha 5 yaşindyken ben bilirim diyen bir muhammed. o KIRK yaşindan sonr peygamber olduda, daha tam ermiş bile degil, ondan ssonra 23 sene icinde erdirildiyse, senin o velet nasil imam olur ahmak. yedin işde o olgunlaşmamiş muzlari kuzulari, olmadan oldum sanan bu ahmaklar türedi dünyada.

Rabbim sonumuzu hayir eylesin, daha neler türeyecek bilmiyorum.

Rabbim ,Mehdi Cemaatini, Deccalin fitneleriden, ve Lider kavgalarindan, ve Rabbimizin koydugu FITRATA ters hareket eden, aliminden hocasina, hakiminden, Sultanlik sürenlerine kadar, hepsinin şerrinden muhafaza eylesin, ve yine Mehdi ve Cemaatine, olmadan oldum sanan bu yeni neslin, yok edip tüketecekleri insanligi, kaybetmemeyi nasip eylesin.


---oOo---

أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.

Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 2 Ocak 2016 Cumartesi

Original Kar © glan

innel hasenât Yüzhibnes Seyyiât - iyilikler Kötülükleri Siler - istikamet Bahar ve Aydınlığa Doğru

(Kar©glanin 25 Aralık 2017 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَأَقِمِ الصَّلاَةَ طَرَفَيِ النَّهَارِ وَزُلَفًا مِّنَ اللَّيْلِ إِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّيِّئَاتِ ذَلِكَ ذِكْرَى لِلذَّاكِرِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve ekımis salâte tarafeyin nehâri ve zulefen minel leyl(leyli), innel hasenâti yuzhibnes seyyiât(seyyiâti), zâlike zikrâ liz zâkirîn(zâkirîne).

Meali :

Gündüzün iki tarafında ve gündüzün geceye yakın kısmında namazı ikame et. Muhakkak ki haseneler iyilikler ve sevaplar (kazanılan dereceler), seyyiati kötülük ve günahlari (kaybedilen dereceleri) giderir siler temizler. İşte bu, zikredenler için bir öğüttür.

Sadakallahul Aziym HUD Suresi 114. ayet


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Sabah namazını ortalık ağarıncaya kadar geciktirin! Çünkü bunun sevabı daha büyüktür."

( Hadis-i Şerif ,Ebû Dâvud - Tirmizî - îbn Mace, Nesâi : Rafi' b, Hudayc'den)

Resûlullah (A.S.) Efendimize soruldu:

"Ya Resûlullah! Amellerin hangisi daha iyidir?"

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Namazı ilk vaktinde kılmak." diye cevap vermişlerdir.

( Hadis-i Şerif , Tirmizi, Abdullah bin Ömer (R.A.)'dan)

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

21 Aralik ikinci gün dönümü vaktini geride birakdik, ve artik gecelerin uzamasi bitti, zulum ve karanligin galip gelme vakti bitti, ve artik gün döndü ve geceler artik 30 saniye, 1 dakika, iki dakika gibi, biraz biraz kisalmasi lazim, ve gündüzlerinde ayni oranda uzamasi ve aydinlik ve iyiligin artik galip gelme vakti. kücük galibiyletlerle başlayip, bu taa 21 hazirandaki tam galibiyet vakti, yani batmayan güneşlere ulaşincaya kadar devam edecek. ve o yüzden işde yolumuzda kardelen var artik, ve kardeleni alip cemrelere dogru yelken acacagiz, navinize önce kardelen yazin, sonra birinci cemre yani havaya düşen 1. cemile, sonra ordan sonra, 21 mart bahar yazin artik. ve bunun olmasi ve gündüzlerin uzmasi için işde, o yukardaki ayette buyrulduki, artik namazini günün iki vaktine yay, bunlar hangi vakitler : işde sabah namazini ilk vakitte kilki taa seher vaktini biraz daha yukari itebilsin, ve tarafeyn diyor, yani iki tarafdaki sinirda, ve ikindiyi ise, son vaktinde kilki, ikindi akşami geceyi ileri itsin, ve kakdirip sürüp birazda daha yukari cikartsin, ve gündüz uzayabilsin. ve artik kücük kücük sevap kazandiran ameller ara kendine, ve iyilikller bul, onlar ile yavaş yavaş sevaplarini cogalt, ve sevap testini doldurmaya calişki, ve hatalarindanda artik övbe et, ve artik ve cemrelerdende gecip bahara varinca, artik vicdanin seni öyle rahatsiz etsinki, günahlarina aglayabilesin,ve o gözyaşlarin, senin ve benim kainatimda bahar yagmuruna dönsün, ey kardelen yönümü sana tuttum, hazir ol, sana geliyorum artik deyip, gercek kardelen olan senenin ilk meyvasi isa ve mehdi bebesi vakti, biz isa yi 1 ocakada dogdu biliriz, oysa Hirisitiyanlarin Weihnachten yani Merry Christmas vakti, işde bu gece ve yarin, yani Hz Meryemin isa yi dogurdugu günler, ve isa nin gözlerinii dünyaya actigi ilk iki gün, ve araligin 24 ünün gecesi ve 25 in sabahi ve 26 sini isanin dogumu diye inanip öyle iman ederler ve yilbaşi tatilleri de o dur, dini bayramlaridir, yani bizim mevlüt kandilimiz gibi, onlarin peygamberi olan isa nin mevlüt kandiliidlir işde o yilbaşi tatili ve "Merry Christmas" ey isaviler! mevlüt kandiliniz mübarek olsun, hoşgeldin ey mehdi, iyiki geldin hoşgeldin dünyamiza, ey isa iyiki geldin, bizlere işik oldun, ALLAJH ONLARIN bereketini artirisin inşallah, selam ve dua ile bütün hiristiyan aleminin ve hatta müslüman aleminin ve diger Allah a inanan dinlerin de bayrami olan bu Weihnachten bayrami ve Hz. isanin mevlüt kandilini yani, kandilinizi tebrik ederim "Frohe Weihnachten & frohes Fest" dilerim.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًا وَإِمَّا كَفُورًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnnâ hedeynâhus sebîle immâ şâkiran ve immâ kefûran.

Meali :

Biz insana dogru yolu gösterdik, ve onu seciminde serbest birakdik, ve isterse iman edip aydinligi ve hidayeti secer, isterse kafir olup karanligi ve zulumeti secer.

(Sadakallahul Aziym İNSAN (DEHR) Suresi 3. ayet)

ve bizler şimdi, yani kuzey kutbundakilerde biz, aydinliga bahara ve yaza dogru yol alirken, oysaki güney kutbu ise, tam ziddi olan yazdan gecdi ve sonbahar ve kişa dogru yol aliyorlar, onlarda gece ve karanlik ve zuluimet uzayacak, bizde ise, gündüz uzayacak, o zaman kimler bu yukarda yazdigimiz kurali yapacak, kuzey yarim kürede olanlar, yoksa güney yarim küredekilerde yaparsa, işler karişir, ve kaos olur, yani güney kutbu ise, ne yapacak? o muhammedin dedigi hadisde gecen, sabah namazini son vaktine geciktirin dedigi gibi davranacak, sabah namazini gec kilcakki artik, ve yine akşam namaziniida ilk vaktinde kilcakki gündüzü ileri itsin, yani onlar işde batmayan güneş vaktini geride birakdilar, onalarda 21 Aralik batmayan güneş vakti idi, bizde batmayan güneş ise 21 hazirandaydi, yani iki ayri kural, iki ayri grup, iki ayri ahlak, ve tarafeyn hikmeti, yani yanliş yapmayin, bölgenize göre, yani lokasyona uygun davranin.

[attachment=38438]

ve bizim tarikimizdeki zemzem duasi olan

17. Allâhümme innî es’elüke ilmen nâfian ve rızkan vâsian ve
şifâen min külli dâin. (33 Defa) TESBiHDEKi ZiKiR YÖNÜ : SOLDAN SAĞA
18. istekler Duası (1 Defa)
Es elüke Duası - istekler Duası Budur
Allâhümme innî es’elüke kalben haşıen, hadzıen, zarien, ve aynen bakiyeten, ve bedenen sahihen, sabiren, ev yakinenen sadigen, bil hakkı sadien, ve tevbeten nasuhen ve makbuleten, ve lisanen zakiren, ve hamiden, ve imanen sahihen,ve ilmen nafian ve rızkan helalen tayyiben ve vesian, ve veleden ve binten salihan ve salihaten ve sahiben müvafigan, ve sinnen taviylen, fil hayri müşteğılen bil ibadeti haliseten, ve huligan hasenen, ve amelen salihan mütekabbelen, ve tevbeten mkabuleten, ve dereceten rafiaten, ve ömreten müminen ve mümineten ve taiaten,
Rabbena ve takabbel bi duai, Rabbenağfirli veli valideyye velil muminine yevme yekumul hisab, istecib duaena birhametike ya erhamerrahimiyn.

duasindan sonra, hemen sonra yani
Mevsim Tesbihi çekme makamına çıkarılmış sofilere, o makam manen ilham yoluyla bildirilir, ve günlük zikrini baştan 17 ve 18 e kadar yani Es elüke Duasına kadar 17.18 dahil okuduktan hemen sonra
Yağmur veya kar yağması için:
Ağzının genişliği, Dibinin Derinliğinden, Geniş Olan Bir Tasdan, Yazları , ilkbaharları ve sonbaharları saf berrak soğuk 3 yudum su içer, Sonbahar ve Kışları süt içer, Herzaman hergün değil, sadece ona içmesi için ilham geldiği günler içer, Tasın ağzında herzaman 1Parmak boşluk bırakılır. Su içerken 4/4 saf sade menba suyu kat, Süt içerken 3/4 Süt 1/4 Soğuk Saf Su ve yeterince Şeker, ve 1 mini damla mis Kat öyle iç.
Güneş doğması için: ilham geldiği günler zikrin tamami okunup bitirilesiye ve zikir bittikden 45 dakika sonrasına kadar mecbur olmadıkca su, süt, cay,… benzeri içecek içilmez, ve zikrin harareti ile icimizdeki kainatin ısınması ve güneşimizin doğması sağlanır.
Tas: küçük komposto, sütlaç tası veya ayetel kürsi yazılı zemzem tası.
Su veya Süt : Vücut sıcaklığından soğuk olacak. dedigimiz meselenin kurandan delili ise, işde insan suresinde gecen ayette dir, yani öyle uydurma degil cancagazim.

[attachment=38437]

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّ الْأَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِن كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًا عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnnel ebrâra yeşrabûne min ke’sin kâne mizâcuhâ kâfûrâ. Aynen yeşrabu bihâ ibâdullâhi yufeccirûnehâ tefcîrâ

Meali :

Ebrar yahut o isin erbabi olanlar İyiler ise, katkısı kâfur (Koku veya mis katkisi) olan içecekler dolu bir kâseden içerler. ve onlar icince üzerlerine (kar ve yagmur yagdirdigimizi) gözleri ile aynel yakin görür ve bilirler ve buna iman ederler.

(Sadakallahul Aziym İNSAN (DEHR) Suresi 6. ayet)


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Ümmetim, akşam namazını (vakit girdiğinde) acele ettiği, yatsı namazını da geciktirdiği sürece hayır üzere olacaktır."

( Hadis-i Şerif , Ebû Dâvud )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Ümmetim, akşam namazını, yıldızlar belirgin duruma gelinceye kadar geciktirmediği sürece fıtrat üzere olacaktır"

( Hadis-i Şerif , İbn Mâce)
yani bu hadisde bahsedilen mesele, yani bizim şimdi size ögrettigimiz, yani gündüzün ve iyilerin galip geldigi, ve ümmeti muhammedin hayir üzere oldugu vakit, işde iyilerin galip oldugu aydinlik vakit, yani bahar ve yaz vakti, yani öyle olunca, şimdi işde ikindi en son vaktinde kilinirsa dedik, öyle olunca akşami itekler dedik, ve eger 21 hazirandan sonra ise yani yahut güney kutbu ise, bunun tam tersi, yani akşami ilk vaktinde kilcakki, işde gece gündüzü iteklesin ve erken hava kararsin, yani öyle olunca, iki durumdada akşam namazini vaktinde kilmak var, ve bu kurala uyuldugu müddetce, dünya selamette ve rayinda işliyor, ne zaman bu kural bozuldu, işde dünya raydan cikdi demekdir, ne zamanmiş o akşam namazi geciktirilmeye başlayinca, cünkü sinir muhafza edilmiyor demekdir bu, yani akşam namazi vakti yani gece ve seher vakti iki sinir, tarafeyn, yani tarafeyn korundukca, sinirlar korundukca, dünya selamette demekdir bu, ve peygamberin birisi, kafir ile cihad ediyormuş, ve güneş batmak üzereymiş, ve o peygamber Allah a dua edip cebrail aleyhisselamdan güneşi tutmasini, ve güneşin batmamasini saglamasini emir buyurmuş ki, cihadi bitirip galip gelmesini geceye kalmamasini istemiş, ve ondan sonara ikindi namazini kilipda öyle güneşin batmasini emir buyurmuş, ve cebrail aleyhisselamda güneşi tutmuş, ve o peygamber cihadi gelibiyet ile kazanmiş ve ikindisini eda etmişdir, yani ikindi son vaktine geciktiriilebilir, hatta son vakitte ikinidye niyet etsen namza dursan, ve bir rekat kilsan, ve sonra gün batsa, akşam girse bile namazi devam edip bitirirsin ve namazin sahihdir, ve kabuldur. namazin kilinmasi mekruh olan vakitten, sahih vakte, kilinmasi serbest olan sahih vakte gecilmiş oldugu için, namazin sihhatine zarar gelmez, oysaki sabah namazinda öyle degildir, şayet güneş dogmadan az önce, namaza dursan, ve namazin birinci rekatindan sonra güneş dogarsa, o kildigin bir rekatta ifsad olur, namaz kabul degildir, cünkü sahih bir vakitten, mekruh vakte girilmişdir yani.
namaz kilinmayan, veya namaz kilmanin mekruh oldugu kerih görüldügü, veya kötü görüldügü vakitler, bu üc vakti şeytanin ve cehennemin vakti oldugu rivayetleri vardir, üc vakit şunlardir :

1-İşrak Vakti

2-Zeval Vakti

3-Grub Vakti

İşrak Vakti Ne Demektir?

Güneşin doğmasından bir mızrak boyu (beş derece) ki, memleketimize göre kırk ile elli dakika arasında bir zamanla yükselişine kadar olan zamandır.

Zeval Vakti Ne Demektir?


Güneşin yükselip de tam tepeye geldiği zeval anının bulunduğu vakittir. Bu da öğle namazından önceki kırk dakikalık bir zamandır.

Grub Vakti Ne Demektir?

Güneşin sararmasından ve gözleri kamaştırmaz bir hale gelmesinden itibaren batışı zamanına kadar olan vakittir. Bu da güneşin batmasından yani akşam namazından kırk beş dk. öncedir.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Öğlenin (başlama) vakti, güneşin (tepe noktasından batıya) meylettiği zamandır. Kişinin gölgesi ken­di uzunluğunda olduğu müddetçe öğle vakti devam eder, yani ikindi vakti girmedikçe. İkindi vakti ise güneş sararmadıkça devam eder. Akşam vakti ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolmadığı müddetçe devam eder. Yatsı nama­zının vakti orta uzunluktaki gecenin yarısına kadardır. Sabah namazının vakti ise fecrin doğmasından (yani şafağın sökmesinden) başlar, güneş doğuncaya kadar devam eder. Güneş doğdu mu namazdan vazgeç. Çünkü o, şeytanın iki boynuzu arasından doğar."

( Hadis-i Şerif , Müslim, Mesâcid 173, (612); Ebu Dâvud, Salât 2, (396); Nesâî, Mevâkît 15, (l, 260)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Güneş doğarken de batarken de namaz kılmayın. Çünkü güneş şeytanın iki boynuzu arasından doğar, iki boynuzu arasında batar."

( Hadis-i Şerif , Heysemi, Mecmau’z-zevaid, 2/255)

“Resulullah, gece-gündüzün herhangi bir saatinde (her zaman namaz) kılmamızı emretti. Ancak güneş doğarken ve batarken namaz kılmaktan sakınmamızı emretti. Ve (bunun gerekçesini açıklamak için de) şöyle buyurdu:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Şüphesiz şeytan güneş batarken onunla birlikte batar, güneş doğarken onunla birlikte doğar.”

( Hadis-i Şerif , Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, 2/256))

oysaki ayette ise namazini iki vakte yay deniliyor ve diyorki gündüzün geceye yakin kisminda kilki gündüz geceyi ve zulumeti itisin kakdirsin ve iyilikler kötülükleri yensin ve yaz vaktine yol al, cünkü iyililkler kötülükleri siler yok eder, sevaplar günahlari siler, artilar eksileri giderir buyruluyor.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Ümmetime meşakkat vermemiş olsaydım, her namazda misvak kullanmalarını emreder ve yatsı namazını da gecenin üçte birine geciktirirdim."

( Hadis-i Şerif , Tirmizi / Taharet bahsinde, Nesâi / Oruç bahsinde)

"Bir gece, yatsıyı gece yarısına kadar (şatru'l-leyl) tehir etti. Sonra yüzü bize dönmüş olarak yanımıza geldi -sanki şu anda yüzüğünün parıltısını görüyor gibiyim- ve şöyle dedi:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"İnsanlar namazlarını kıldılar ve yattılar. Siz ise, namazı beklediğiniz müddetçe namaz kılma (sevabını alma)ktasınız."

(Buhârî, Mevâkît 25, 40; Müslim, Mesâcid 223)


------ALINTI-------

Bir vakit girdikten sonra önceki vakitlerin namazı kazaya kalmış olur. Kılınan namaz da kaza namazı olarak kılınır. Yani vakit çıkınca namaz vakti de çıkmış olur.

Namazın farzlarından biri de vaktin girmiş olmasıdır. Mesela öğle namazı vakti girmeden öğle namazını kılamayız. Namazların kılınma vakitleri ise vaktin girmesiyle başlar, öbür vaktin girmesiyle biter. Bu iki vakit arası namazlarımızı kılabiliriz.

Diyelim ki öğle namazınızı geciktirdiniz. İkindi yakın. Hemen namaza durdunuz. Daha birinci rekatta iken ikindi vakti girdi. Ne yapacağız? Hemen devam edip namazı tamamlayacağız, namazımız olur. Çünkü bir hadiste “Namazın bir rekatına yetişen hepsine yetişmiş gibidir.” buyurulur.

Hanefi ve Hanbeli mezhebine göre, kendisine tahsis edilen vakit içinde bir namazın iftitah tekbirine yetişmekle bu namazın tamamı eda olur. (Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, I/400)

Yalnız sabah namazı ile ikindi namazı biraz dikkatli kılınması lazımdır. Sabah güneş doğarken ve akşam güneş batarken namaz kılmak güneşe tapanlara benzememek için caiz değildir. Bu sebeple sabah namazı güneş doğmadan bir iki dakika önce, ikindi namazını da güneş batmadan önce bitirmek gerekiyor.

İşte ikindi namazını akşam güneş batımına sarkıtmamak için dikkatli olmak lazımdır. Güneşin batmasına yakın kılmak bu sebeple mekruhtur. Hoş olmasa bile yine namazımız caizdir, kabul edilir.

Sabah namazının vakti imsak ile girer, güneşin doğması ile biter. Ancak hanefilere göre güneşin doğmasına yakın, şafilere göre ise imsaktan biraz sonra kılmak faziletlidir.

Tam namaz kılarken ve namaz bitmeden güneş doğarsa Hanifilere göre namaz bozulur. Kerahet vakti çıktıktan sonra yeniden kılmak gerekir.

Vaktin son on dakikasında namaz kılıp, arkasından öbür namaz vakti girerse onu kılmak meselesi, öğle namazı ile akşam namazı için olabilir. Zor durumlarda böyle bir çareye başvursak namazımız olur. Peygamberimiz (asm) bir yolculukta öğle namazını geç kılmış, hemen arkasından ikindi girmiş ve ikindiyi kılmıştır.

Fakat namazların vaktin başında kılınması daha faziletlidir. Vaktin sonu da olsa kazaya bırakmadan kılmak gerekir.

-----ALINTI SONU-----


miracda peygamberimiz bir adam gördü, kaynar havuza atilmişdi, adam kurtulmak için havuzun bir ucuna kadar yüzüyordu, tam cikacakken, zebaniler başina tokmakla vurup kovaliyorlardi, diger ucuna kadar yüzüyordu, tam cikcakken yine zebaniler başina tokmakla vurup yine kovaliyorlardi, kim bunlar dedi Hz Muhammed aleyhisselam, Cebrailde bunlar dünyadayken namazlarini vaktinde kilmayip, namazi geciktirenler dedi. oysaki muhammed kendi diyorki başka hadisde

"Eğer ümmetime sıkıntı vermeseydim, yatsı namazını gecenin üçte birine kadar geciktirmelerini emrederdim." (Tirmizi, Mevâkît 10)
buyurmadi mi? yani geciktirmeninde efdal oldgu, ve mekruh oldugu haller var, yani mesela

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Doğrusu sıcaklığın şiddetli, cehennemin kaynayıp hararetinin yükselmesindendir. Sıcaklık, şiddetlenince, öğle namazını havanın serinlemesine kadar geciktirin.

( Hadis-i Şerif , Buharî - Müslim)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Ümmetime meşakkat vermemiş olsaydım, her namazda misvak kullanmalarını emreder ve yatsı namazını da gecenin üçte birine geciktirirdim.

( Hadis-i Şerif ,Tirmizi , Nesâi)

[attachment=38436]

DESTEKLi YUMRUK - DESTEKLi NAMAZ - DESTEKLi DiN

Karate ve Teakwando da, Destekli yumruk diye bir tarz vardir, güclü yumruk, ve yumrugu atarken, ardindan dirsek ve kol ve bütün vücudunla onu desteklersin, ve bilkdende elini döndürerek atarsin burgulu yani, ve yikci bir yumruk olur, ve destekli namaz konusundada, Hz Muhammed Farz namzlarin yanina sünnet olan iki yada dört rekat namaz ilave etmiş ve farzlari sünnetler ile desteklemiş ki, farzlar sünnete dayanip, namazlar yikilmasin, ayakda dursun, ve namazi ikame etmek budur, onu ayakda tutmak, yani yikilmasina müsade etmemek, yine dinimizi rabbimizin iki ömerden birisi ile desteklemesi için, rabbimize dua eden muhammede, destekci olarak hem hz ebu bekr, hem ömer, ve hemde osman, ve hem ali verildi, dört direkli din, yani dinimiz dört saglam direk ile desteklendi,

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Ya Rabbi iki Ömerden birisi ile bu dini destekle."

( Hadis-i Şerif )
veya

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Allah’ım, şu iki adamdan -Ebû Cehil ve Ömer b. Hattâb’tan- sana en sevimli olanı ile İslam’ı güçlendir.”

Rasûlullah (s.a.v.) sözünü şöyle sürdürdü: “O iki kişiden Allah’a sevimli olanı Ömer’di.”

( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Menâkıb, 18; bk. Müsned 2/25;; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1/327; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, 2/215)

ve Allah kainata karşi dünyamizi ve insanlari
Dört büyük Melek ile destekledi: Cebrail aleyhisselam, Mikail aleyhisselam, israfil aleyhisselam ve Azrail aleyhisselam ile Destekledi,
Dinini yine Dört büyük kitap ile destekledi : Tevrat Zebur, incil ve Kurani-i Kerim ile
yine insanliga yol gösterci Dört Büyük Rehber olan dört Peygamberi ile Destekledi : Hz. Musa , Hz. Davud, Hz. isa ve Hz. Muhammed ile
Hz Musayi Harun ile, Davud aleyhisselami oglu Hz. süleyman ile , Hz isayi 12 Havari ile ve incili dört din adami olan Markus Matta johanna (Yahya) ve Luka ile destekledi
Hz Muhammedi ise : Hz Ebu Bekir , Hz Ömer, Hz. Osman ve Hz Ali ile destekledi
ve yine Rabbimiz Bu dini, Farzlar ile vacibler ile destekledi, helal olanlar haram olanlar ile korudu, müstehap ve mübahlar ile genişletti, yine muhammedden sonrada alimler ile devamen korudu, ve devamini sagladi, ve kuranda bu dine iman eden müminlerden bahsederken buyurduki :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُم بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ellezîne yukîmûnes salâte ve yu’tûnez zekâte ve hum bil âhırati hum yûkınûn

Meali :

Onlar, namazı ikame ederler, zekâtı verirler ve onlar ki, onlar ahirete yakîn (sahibi) olarak inanırlar ve ahirete de kesin olarak inanan mü’minlerdir.

(Sadakallahul Aziym NEML Suresi 3. ayet)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ وَارْكَعُواْ مَعَ الرَّاكِعِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve ekîmûs salâte ve âtûz zekâte verkeû mear râkiîn

Meali :

Namazı kılın, zekâtı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.

(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 43. ayet)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ellezîne yu’minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn

Meali :

Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.

(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 3. ayet)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"İslam beş temel üzerine bina kılınmıştır: Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğuna şahitlik etmek. Namazı dosdoğru kılmak, zekâtı hakkıyla vermek, Allah'ın evi Kâbe'yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak."

( Hadis-i Şerif , Buhârî, Îmân 1, 2, Tefsîru sûre(2) 30; Müslim, Îmân 19-22. Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 3; Nesâî, Îmân 13 )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Gerçekten kişi ile şirk ve küfür arasında namazı terketmek vardır."

( Hadis-i Şerif , Müslim, Îmân 134. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 15; Tirmizî, Îmân 9; İbni Mâce, İkâmet)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Bizimle onlar arasındaki ayırıcı temel unsur namazdır. Namazı terkeden kimse küfre düşer."

( Hadis-i Şerif ,Tirmizî, Îmân 9. Ayrıca bk. Nesâî, Salât 8; İbni Mâce, İkâmet 77)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in ashâbı, namazdan başka herhangi bir amelin terkini küfür saymazlardı.

( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Îmân 9 )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Azîz ve Celîl olan Rabb'i:
- Kulumun nâfile namazları var mı, bakınız? der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir."

( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Mevâkît 188. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 149; Nesâî, Salât 9; İbni Mâce, İkâmet 202)

Peygamberimizde ümmetioni destekledi, ümmetinin bu namazi ayakda tutmalari zor oldgu için, farz namazlarin yanina sünnet olan, onun kildigi namazlar ile desteklemiş ki, herhangi bir sebebden bir namaz ikame olmaz ise, Allah o kildigi sünnet olan namazlarindan birisni alip, o diregi yikilan vaktin yerine, o kildigi sünnet olan namazi direk olarak diksinde namaz ve din yikilmasin diye, yani farz namazlari sünnet olan anmazlari ile desteklemiş, ve sünnnetlerinide, yine nafile olan namazlar ile desteklemiş
dört önemli nafile namaz vardir : onlar işte birinicisi işrak namazi veya kuşluk namazi, ikincisi duha namazi, ücüncüsü Evvabin namazi, dördüncüsü Teheccüd namazi dir.

İşrak (Kuşluk) Namazı Nedir ve nasıl kılınır?
İşrak namazı, Güneş bir iki mızrak boyu yükseldikten, yani güneş doğduktan kırk-elli dakikalı zaman geçtikten sonra kılınır.

Saati olmayan bir kimse, çenesini göğsüne yapıştırarak güneşe bakar, şayet güneşi bu vaziyetteyken göremiyorsa, kerahat vakti çıkmıştır. Bundan sonra artık İşrak namazı kılınabilir.
İşrak namazı iki rekatır. Bu namazın fazileti hakkında Fahr-ı Kainat -sallallahü aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurur.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Bir kimse sabah namazını cemâatle kıldıktan sonra oturup güneş doğuncaya kadar zikir ile meşgul olsa, güneş doğunca da iki rekat (İşrak) namaz kılsa, bir nafile hac ve umre sevabına nail olur."

( Hadis-i Şerif , İhyâ, I. 336)

Duha namazı nedir ve nasıl kılınır?
Kuşluk vaktinden Güneşin bir mızrak boyu yükselmesinden, yani Güneş doğduktan 45 dakika sonra başlar, öğle namazına 45 dakika kalıncaya kadar devam eder. 2 rekat ile 8 rekat arasında kılınabilir. Duhâ namazı dediğimiz nafile namaz bu andan itibaren kılınır. Zeval vaktine yarım saat kalıncaya kadar devam eder. iki veya dört veya sekiz veya on iki rek‘at kılınabilirse de, en faziletlisi sekiz rek‘at kılmaktır. bu namazin asil vakti yaz vakti ile saat sabah 9 gibidir güneş ortaligi isittikdan sonra, yani Nitekim bir hadîs-i Şerîfte:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Duha namazı, deve yavrusunun ayakları sıcaktan kızdığı zamandır."

( Hadis-i Şerif ,Müslim, Misâfirîn, 143)


Evvabin namazı Nedir ve nasıl kılınır?

Evvâb "tevbe eden, sığınan" anlamına gelir. Evvabin, evvab kelimesinin çoğulu olup, tevbe ve istiğfar ederek Allah Teâlâ'ya çokca yönelen kişi demektir. Bu namaz altı rekât olup akşam namazından sonra, bir iki veya üç selâmla kılınır.
Akşam namazının sünnetinden sonra iki ilâ altı rekat arasında kılınan nafile namaza "evvabin" denilmiştir. Hz. Peygamber, akşam namazından sonra altı rekat nafile namaz kılanın evvâbinden (günah işleyip, arkasından hemen tövbe eden kimselerden) sayılacağını bildirmiş ve arkasından da şu ayeti okumuştur:

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

رَّبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا فِي نُفُوسِكُمْ إِن تَكُونُواْ صَالِحِينَ فَإِنَّهُ كَانَ لِلأَوَّابِينَ غَفُورًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Rabbukum a’lemu bi mâ fî nufûsikum, in tekûnû sâlihîne fe innehu kâne lil evvâbîne gafûrâ

Meali :

Rabbiniz, nefslerinizde olanı (niyetinizi) daha iyi bilir. Eğer salihler olursanız, o taktirde muhakkak ki O Allah, evvab olanlar (O’na yönelip, tövbe edenleri) avf ve mağfiret edici çok bağışlayıcıdır.

(Sadakallahul Aziym İSRA Suresi 25. ayet)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Her kim akşam namazından sonra altı rekat namaz kılarsa denizin köpükleri kadar da olsa Allah Teâlâ onun günahlarını mağfiret eder."

( Hadis-i Şerif , Taberanî, İbni Mace,Timizî,)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Her kim akşam ile yatsı namazı arasında altı rekât namaz kılarsa, Allah tealâ ona on iki senelik namaz sevabı verir."

( Hadis-i Şerif , Tirmizi, Salat 431)

Teheccüd Namazı (Gece Namazı) nedir ve ne zaman ve nasıl kılınır?

Yatsı namazından sonra, vitir’i kılmadan bir miktar uyuduktan sonra, uykudan kalkılıp kılınacak nafile namaza "Teheccüd" veya "gece namazı" denir. Teheccüd namazı iki rekattan oniki rekata kadardır. İki rekatta bir selam verilmesi daha faziletlidir. Teheccüd namazına başlarken "Niyet ettim Allah rızası için teheccüd namazı kılmaya" şeklinde niyet ederiz. Teheccüd namazının iki rekat ile sekiz rekat arasında çiftli sayılarda kılınması tavsiye edilmiştir. Bununla birlikte, isteyen kimse daha fazla da kılabilir. Bu durumda iki rekatta bir selam vermek daha faziletli olmakla birlikte, dört rekatta bir de selam verilebilir. İki rekattan fazla kılındığında arada konuşma, yeme içme gibi namaza aykırı davranışlarda bulunulmamış ise, tekrar niyet etmek gerekmez. Dört rekat olarak kılındığında, ikinci rekat sonunda teşehhüd için oturulduğunda "tahiyyat"tan sonra "Allahumme salli" ve "Allahumme barik" okunur. Üçüncü rekat için ayağa kalkındığında önce "Subhaneke" okunur, Euzu besmele çekilir ve Fatiha suresi okunur. Teheccüd namazı, Rasul-i Ekrem -sallallahü aleyhi ve sellem- Efendimize vacip yani farz hükmündeydi. Bu namaz O'nun ümmeti için sünnet-i müekkededir.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَّكَ عَسَى أَن يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَّحْمُودًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve minel leyli fe tehecced bihî nâfileten lek(leke), asâ en yeb’aseke rabbuke makâmen mahmûdâ

Meali :

Gecenin bir kısmında da uyanarak sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere teheccüd namazı kıl ki, Rabbin seni Makam-ı Mahmud’a (Cok Övülen bir makama) ulaştırsın.

(Sadakallahul Aziym İSRA Suresi 79. ayet)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Gece namazına devam ediniz. Zira bu sizden önceki salihlerin ibadetidir. Çünkü gece ibadeti, Allah'a yakınlık günahlara kefaret olup insanı bedeni hastalıklardan korur ve günahlardan uzaklaştırır."

( Hadis-i Şerif , Tirmizi, Deavât, 101)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Sabah namazından önce kılınan iki rek'at nâfile namaz dünyanın tamamından daha hayırlıdır."

( Hadis-i Şerif , Müslim, Salâtu'l-Müsâfirîn, 96)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Allâh her peygamberde belirli birşeye karşı aşırı bir istek yaratmıştır. Benim en çok hoşlandığım şey de gece ibâdetidir..."

( Hadis-i Şerif , Heysemî, Mecmau'z-zevâid, II, 271)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Aman gece kalkmaya gayret edin! Çünkü o sizden önceki sâlih kimselerin âdeti ve Allah'a yakınlıktır. (Bu ibâdet) günahlardan alı kor, hatalara kefâret olur ve bedenden dertleri giderir."

( Hadis-i Şerif , Tirmizî, De'avât, 101)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Geceleyin kalkıp namaz kılan, hanımını da kaldıran, kalkmazsa yüzüne su serperek uyandıran kimseye Allah rahmet etsin. Aynı şekilde geceleyin kalkıp namaz kılan, kocasını da uyandıran, uyanmazsa yüzüne su serperek uykusunu kaçıran kadına da Allah rahmet etsin."

( Hadis-i Şerif , Ebû Dâvud, Tatavvu, 18, Vitir, 13)


Peygamberimizin (asm) (yatsı namazını kılıp vitir’i kılmadan) uyuduktan sonra, gecenin ortalarına doğru veya ortasından hemen sonra uyandığı, ondan sonra ibadete başladığı, bir süre namaz kıldıktan sonra vitir namazını ve sonra da sabah namazının sünnetini kıldığı ifade edilmektedir.

Sünnet olan bu sıralama şu şekilde özetlenebilir:
1. Yatsı namazı
2. Bir miktar uyuyup uyanma
3. Teheccüd namazı
4. Vitir namazı
5. Sabah namazı

işde peygamerimiz sünnetlerinide yani bu farz namazlarin ardina yerleştirdigi sünnet namzlarinida, bu dört nafile namaza dayayip, onlarla onlari desteklemiş ayakda tutulmasini istemiş,
Allahu Tealada Helallerini Müstehab olanlara ile yani sevap kazandiran ameller ile desteklemiş , müstehablarinida Mübah ve serbest olanlar ile desteklemiş, ve yine haramlarindan sakinmayida şüphelilerden sakinmak ile yine desteklemiş . ve din bu şekilde aynen cekirdegi koruyan atomun dişindaki elektron yörüngesi gibi, veya güneş sistemimizdeki gezegenlerin yörüngesi gibi, veya bir kalenin ic ve diş surlari gibi, sur bir başka sur icinde korunup desteklenip muhafaza altina alinmiş, ve yine insan ve fitratinda biz ilk defa Hz ademin icindeydik, amma biz Hz ademin icindeki şid aleyhiselaimin da icindeki, onun icndeki nuhun icindeki, onun icindeki ibrahimin icindeki, onun icindeki yine ismailin de icindeki yine onun icindeki muhammedin icindeki, ve yine onun da icideki fatmanin icindeki, onun da icindeki hüseyin veya hasanin icindeki, onun icindeki zeynep ve zeynebinde oglu ali yani ali zeynel abidinin icindeydik, ve sur sur icinde saklandik, ve bu tohum ve şecere şu an en son haline inkişaf edip, acilmiş durumda, ve biz asil maddemiz olan, asil bedenimiz olan hz ademden cooooook uzak veya derin dibinde cooook icinde iken, acila acila, en dişda gibi bir hal aldik, halbuki bizim üsütümüzde ki kainatlar, bizim üst surlarimiz, ve Allah insani en güzel surette yaratti ve onu aşagi indirdi ayeti ile

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ ثُمَّ رَدَدْنَاهُ أَسْفَلَ سَافِلِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Lekad halaknâl insâne fî ahseni takvîm. Summe radednâhu esfele sâfilîn.

Meali :

Allah, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattı, Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdi.

(Sadakallahul Aziym TİN Suresi 4 ve 5. ayet)

işde güneş sistemimiz ve bizler ve dünyamiz, en altta olan, veya en icde olan, yada tin suresinde denilen, en aşigda olanlariz bizler, ve Hz Adem öyle bir madde olmaliki, o kadar degerli bir maddeki, işde onun icinde bütün insanlik yer aliyordu, onun tohumu inkişaf ede ede, bu güne geldik, ve gecen haftalarda sesli vaazda anlattigimiz öyle bir element olmaliki dedik, cekirdegi yetmiş bin perde ile veya bir diger rivayet ile yediyüz bin perde ile korunsun, yani atom ve elementt öyle olmaliki, üstündeki elektron yörüngesi sayisi tam yediyüzbin tane yörünge olan bir elementten bahsettik, ve yedüzbin bin yine coklugu kastetmek için kinaye olabilir, ve öyleki hz ademden günümüze yediyüzbin belli başli peygamber gecdi ise, yediyüzbin kat demek, ve herkattada o peygamberin ümmeti olan elektronlar sayisida var demek olur. yine bizler ademin icinde, sonra nuhun icinde, sonra ibrahimin icindeyiz,... ve muhammediler ibrahimden ikiye ayrilan ismail cataginda yer aliyoz, isaviler ise yakub ve ishak cataginda yer aliyor, yani yine kainattaki sistemler sistem icinde, ve sistemlerde bazi diger sistemlerin icinde yine, iki sistem veya yakub ogullari gibi oniki ayri sistemi olan sistemler de var, ve böyle olunca, hz adem bütün insanligi icinde tutan ise, o zaman Hz Adem veya Hz insan, halifeyi ruyu zemin demek işde, kainat demek olur, ve o yediyüzbin katamanli elementin asli, bütün kainat demek olur, ve dini veya insani hz ademi, hz insani ayakda tutan namaz imiş, o hadis ile, öyle olunca namzi ikame etmek, onu ayakda tutmak, insani ayakda tutmak demek, ve insan ise kainat ise, kainati ayakda tutmak demek namazi muhafza etmek demek. ve islamda 40 sayisi, bir hareket veya fiilin yapila yapila, ahlak ve meleke haline dönmesi için, işde o hareketin kirk gün, veya kirk kez tekrarlanmasi sonucu oldugu gercegi vardir. ve işde hac yapan kimseler hacca gidince, vaktinden önce erken gidenler medineye önce gider, gec gidenler ise, hac görevini ifa ettikden sonra, biz türk hacilar, sünnet olan mescidi nebevide, 40 vakit namazi kilmak sünneti, yani bir vakitten diger vakit gözetilerek işde 40 vakit kilinirki, bu sünneti eda edende namazlari muahfaza etmek işde artik ahlak ve meleke halini alir, ve eger hacdan döndükden sonra, o kimse artik namazlarini nerde olsa kilip birakmiyorsa, veya birisi ikisi kazaya kalsa bile, sonra onlarida kaza edip, yina namazlari muhafaza ediyorsa, hacci mebbrur ve kabul oldugunun alametidir, biride ordan döndü, yine günah ve eski ahlakina döndü ise böyle adami altin suyuna da bandirsan fayda etmez bir ahlakda olup, haccida kabul degildir yani.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Bir mümin, namaz kılmaya başlayınca, Cennet kapıları açılır. Rabbiyle arasındaki perdeler kalkar. Bu hâl, namaz bitinceye kadar devam eder."

( Hadis-i Şerif , Taberani)


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Bir kul Allah’a ibadet eder Allah’ı zikreder o kulun ruhu yükselir. Allahu Teala ile kulların nefsi arasında yetmiş bin nurdan yetmiş binde zulmattan perde vardır. Hiçbir kimse yoktur ki bu perdeleri geçtiğini hissen maddeten anlasın kat’iyyen anlayamaz çünkü el ile tutulur göz ile görülür şey değildir fakat insan bu perdeleri geçer.”

( Hadis-i Şerif , Ramuzel Ehadis c.1.s.284/16)

insanoglu namaza durunca, Cenabi mevla bu perdeleri acar, ve buyur kulum, ne istiyorsun dermiş, ve eger kul gaflet veya riya icinde namaz kilmiyorsa, o an Allah ile mülakat edebilir işde Namaz sonarsi allahdan istemek dua etmek ondandir, işde namaz miracdir, miracda hediye gelmişdir, ve ümmetinde muhammed gibi mirac etmesi icindir, ve kul namazda ihlas ve huşu ile, rabbinin huzurunda durdugunu bilirse, bu perdeler acilir, ve Allah danda sormak istedigi hususu sorar, veya ihtiyaci olan hususu arzedip isteyebilir, ve mülakat edebilir, amma eger gaflet icindeyse, Allah kizar ve perdeleri yüzüne kapatirimiş, ve namazi bitincede melekler onu namazi yukari götürmek istermiş, ve fakat birinci kat semadan geri döndürülürmüş, ve meleklerde alip gelip onun veyl olmuş namazini, kafasina carparlarmiş. diye rivayet edilir. bui hadisin asli kisssasinda ve kainat adem ise ve adem ise Allahin suretinde ise, enel hak diyen hallaci mansur, işde o yetmişbin perdenin arkasinda hakki müşahede edince, Hz Ademin veya Hz insanin halife olmasi hasbiyle, özünde onun hak oldugunu, yani hakkin onun icinde veya digir bilr hal ile dişinda, yani ya rahman dişda, yada rahim icde oldugu nu keşfedince, vardigi yerde, hakkin ona şah damrindan daha yakin olan hakkin, yerde gökde degi,l kendinde oldugunu görünce, o perdeleri kirinca işde "ENEL HAK" dedi, yanliş anlaycaklardan haşa huzur yani "kendisinin Allah oldugunu gördü

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve lekad halaknâl insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuhu, ve nahnu akrabu ileyhi min hablil verîd

Meali :

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız.

(Sadakallahul Aziym KAF Suresi 16. ayet)

bir kudsi hadisde rabbimiz buyurdu işde

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Ben yerlere ve göklere sığmadım, ancak mü’min kulumun kalbine sığdım.

( Kudsi Hadis-i Şerif )
öyle olunca kainati ayakda tutan namazdir, yani namaz hem spordurki, namaz kilan, bu sporu yapan, ihtiyar bile olsa dincdir, hareket eder, o yüzden namaz dinin ve kainatin diregidir, onu ayakda tutandir, ve Allah da o müminlerki onlar namazi ikame ederler, namazi dinin diregini dik tutarlar buyuruyor,

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Beş vakit namazı terk eden, Allahü teâlânın hıfz ve emanından mahrum olur."

( Hadis-i Şerif , İbni Mace)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Namaz kılmayanın Müslümanlığı, abdest almayanın namazı yoktur."

( Hadis-i Şerif , Bezzar)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"İman ile küfür arasındaki fark, namazı kılıp kılmamaktır."

( Hadis-i Şerif ,Tirmizi)

ve böyle olunca kainati, namaz ayakda tutup destekler, namazi farz olan namazlar, farzlari sünnetler, sünnetleri nafileler destekler ve ,...... ölye ise en dişdaki şüphelilerden korunup kacanlar, aslen bütün kalenin delinip zarar verilmesine, en dişdan muhafaza eden, sinir bekliyen asker gibidir, ne zaman onlar delindi, diger surlarida delip girer kafirler ve şeytan ve deccal askerleri öyle ise

Rabbim Teala ve Tekaddes Hazretleri, bu ahir zaman Muhammed ümmeti, isa ümmeti, musa ümmeti ve 124 bin peygamber ve ümmeti olan, insanligin yani özün özü olan, insanligin cekirdegi olan, bu özdeki özün özü, o cemaate ve mehdi ve askerine, sinirlari koruyup, dininide kainatida, namzinida ikame edip ayakda tutmayi, nasip ve müyesser kilsin inşallah.


--oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.

Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 25 Aralık 2017 Pazartesi

Original Kar © glan

Yeryüzündeki Vedud Halifeler - Seven ve Sevilen iki Cinsiyetli Halifeler

(Kar©glanin 15 Aralık  2017 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَاسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ إِنَّ رَبِّي رَحِيمٌ وَدُودٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Vestagfirû rabbekum summe tûbû ileyhi, inne rabbî rahîmun vedûd.

Meali :

Rab’binizden bağışlanma af dileyin. Sonra O’na tevbe edin pişmanlığınızı sunun. Muhakkak ki Rabbiniz hem rahimdir(Anne gibi Rahim sahibi) hemde Veduddur (Hem sevilip hem sevilendir, seven erkekse ise, sevilen kadin, seven gök ise, sevilen yer ve toprak gibi, biz yer ve gök ikisine biriklte dünya diyoruz, dünya yer ile gökü bir arada tutan, sahip olan demek, yani iki cinsiyet biri anne biri baba, gök baba ise, yer ve toprak verimli anne, sevmek eril ise, sevilmek dişil ve müennnes).

Sadakallahul Aziym HUD Suresi 90. ayet

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُعِيدُ  وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُ  ذُو الْعَرْشِ الْمَجِيدُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnnehu huve yubdiu ve yuîd. Ve huvel gafûrul vedûd. Zul arşil mecîd.

Meali :

Şüphesiz O, başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu  geri döndürür. O, çok bağışlayandır, çok seven ve sevilendir. (O), Arşın Sahibi’dir, Mecid’dir (mucid maciddir icad edicidir)

(Sadakallahul Aziym BURUC Suresi 15. ayet)


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki hiçbiriniz, ben kendisine babasından da evlâdından da daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmaz.”

( Hadis-i Şerif , Buhari, İman 7)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Size vermekte olduğu nimetlerinden ötürü Allah'ı sevin, beni de Allah beni sevdiği için seviniz."

( Hadis-i Şerif , Tirmizi İhya'u Ulum'id-Din Huccetü'l-İslam, İmam Gazali, cilt. 4, s.594)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Hediyeleşin, birbirinizi sevin, "Birbirinize yiyecek hediye edin. Bu, rızkınızda genişlik hasıl eder (meydana getirir)."

( Hadis-i Şerif , Kütüb-i Sitte, cilt 16, s.239)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Seven, sevdigine, sevdigini söylesin."
veya
"Biriniz kardeşini (Allah için) seviyorsa, ona sevdiğini söylesin."

( Hadis-i Şerif , Ebû Dâvud, Edeb 122, (5124); Tirmizî, Zühd 54, (2393))

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

Vüdd ( ودّ ) ve meveddet ( مودّت ) masdarından türemiş mübalağalı ismi fail kalıbında bir sıfattır. Bu kalıp Allah (c.c) için kullanılırsa sıfat olur. Bu kalıp ismi mef’ul manasında isim olarak da kullanılır. Sevgi anlamındadır. İsmi fail olarak alındığında ÇOK SEVEN, ismi mef’ul olarak alındığındaysa ÇOK SEVİLEN manalarına gelir. Daha çok da çok seven manası tercih edilmiştir.

- VEDÛD ismi Kur’ân-ı Kerîm’de iki ayrı yerde geçer :

“Şuayb (a.s) dedi ki :

   
"Rabbınızdan bağışlanma dileyin sonra da ona tevbe edin. Şüphesiz Rabbim rahimdir, vedûddur.” (Hûd Sûresi 11/90)        “Şüphesiz



"Rabbın tutuşu şiddetlidir, İlkin var eden sonra geri çevirip yeniden yaratan odur, O gafurdur, vedûddur.” (Buruc Sûresi 85/11,12,13)

  Bu iki âyet de Mekkîdir. Vedûd ismi bir yerde Gafûr, bir yerde de Rahîm ismi ile beraber gelmiştir. Vedûd ismi ile bu iki isim arasında karşılıklı bir gereklilik ve derecelendirme gibi bir ilgi söz konusudur.    Vedûd olduğu için rahmet ve mağfiret eder. Rahmet ve mağfiret için sevmek gerekir.

- Bazılarına göre kulun Rabbını sevmesi Allah’ın (c.c) bir ihsanı ve lütfudur. Kulun gücü ve kabiliyeti sebebiyle değildir. Allah (c.c) kulunu sever ve kalbine de bir sevgi yerleştirir. Sonra da kul Allah’ın (c.c) tevfikiyle Rabbını sever. Rabbını sevince de Rabbı onu bir başkasının sevgisiyle mükâfatlandırır. Gizli ve açık bütün kulluk davranışlarının ruhu ve temeli Allah (c.c) sevgisidir. Mâide Sûresi 5/54. âyetinde

                                           
"O onları sever, onlar da O’nu” Hakk’ın sevgisi kulun sevgisinden önce gelmiştir. Hakk’ın kula muhabbeti olmasaydı kul Hakk’a muhabbet edemezdi.

Aşk odu evvel düşer mâşûka, ondan âşıka
Şem’i gör ki yanmadan yandırmadı pervâneyi.

  Hakk’ın Salih kulları, Allah’ın (c.c) zât, sıfat ve fiiller açısından mükemmel bir varlık olduğunu, ortadaki eserlerinin mükemmelliğini bildikleri için O’nu severler de O VEDÛD (çok sevilen) olur.

Vedûd ismi ister “seven” ister “sevilen” anlamında olsun bu iki vasıf da bir medih=övme olur. Allah’ın (c.c) itaatkâr kullarını sevmesi lütuf sahibi olması demektir. Yani bu sevme hem Allah (c.c) için bir medih (sevmek bir mükemmelliktir) hem de Allah (c.c) tarafından kullarını medihtir. Kulların Allah’ı (c.c) sevmesi (yani Allah’ın “sevilen” olması) onlar nezdinde kerem ve ihsanının bilinmiş olmasından dolayıdır. Bu biliş de medihtir.

  Allah’ın (c.c) Salih kullarını sevmesi kendilerinden razı olup amellerini kabulü ve diğer kullarına da sevdirmesi demektir.

  Allah (c.c) kimleri sever :

1–Muhsinler : (Bakara 195, Âl-i İmran 134)

2–Tevbe edenler :  (Bakara 222)

3–Temizlenenler : (Bakara 222) 

4–Müttakiler : (Âl-i İmran 76)

5–Sabredenler : (Âl-i İmran 146)

6–Tevekkül edenler : (Âl-i İmran 159)

7-Âdil olanlar : ( Mâide 42)

8–Saf halinde yolunda savaşanlar : (Saff 4)

     

Allah (c.c) kimleri sevmez :

1–Haddi aşanları : (Bakara 190)

2–Fesad : (Bakara 205)

3–Nankör, günahkâr : (Bakara 276)

4–Kâfirler : (Âl-i İmran 32)

5–Zalimler :  (Âl-i İmran 57)

6–Hâin günahkâr : (Nisâ 107)

7–Müfsidler : (Mâide 64)

8–Müsrifler : (Enâm 141)

9–Hainler : (Enfal 58)

10–Müstekbirler : (Nahl 23)

11–Hain nankör : (Hacc 38)

12– Kibirli :  (Lokman 18)


  Kullarından bu isme lâyık olanlar mahlûkata karşı iyilikten başka bir şey istemeyenlerdir :

1–Kendisi için istediğini başkaları için de isteyenler
2–Başkalarını kendisine tercih edenler.

  Bu ismi ile Allah (c.c)

1–Varlık vererek mahlûkatını sevdiğini göstermiştir.
2–Mahlûkat için sadece hayır murad etmiştir. Onlar için hayır muradı aynı zamanda varlık vermesidir de.
3–Hayırlara ulaşmaları için her türlü ihsanda bulunmuştur.
4–Kendisini sevenleri rahmet ve merhametiyle kuşatmıştır.
5–Sevenlerini mahlûkata da sevdirmek.

  Peygamberimizin (s.a.v) bu isimden istifadesi

1–Herkes için hayırdan başka bir şey murad etmezdi.
2–Başkalarını kendisine tercih ederdi.
3–Sevdiğini hal ve hareketleriyle gösterirdi.
4–Sevgisinin tezahürü olarak kendisine yapılan kusurları bağışlardı.
5–İnsanlara olan sevgisi, onların azaba düşmelerine engel olmak için bütün imkânlarını seferber etmeye sebep olmuştu.
6- Sever ve sevmeyi tavsiye eder, sevmeyende bir hayır bulunmadığını söylerdi.
7–Yaratıkları seven, onlar tarafından sevilen biri idi.

  Müminlerin istifadesi

1–Müminlerin kendisini sevmelerini engelleyecek hal ve hareketlerden uzak kalmak,
2–Sevmelerini kolaylaştıracak hallere sahip olmak.
3–Sevdiğimizi açıkça gösterebilmek. Sevdiklerimiz için bir şeyler yaparız (yapmalıyız), bir şeyler yaptıklarımız da bizim sevdiklerimizdir.
4–Allah’ı (c.c), peygamberimizi (s.a.v.), ashabını (r. anhum), alimlerimizi (r.a) tüm müminleri sevmek, sevdirmek.
5–Kendimiz için istediklerimizi müminler için de istemek, istemediklerimizi de istememek (asgari)
6–Müminleri kendimize tercih eder olmak.
7–Allah’ın (c.c) sevdiği kimselerden olmak
8–Allah’ın (c.c) sevmediklerinden olmamak

Dilbilgisi

Etken Fiiller: Yüklemin bildirdiği eylemi yapan, yerine getiren belliyse (gerçek özne varsa), o cümlenin eylemi etken çatılıdır. Örnek :

Yaşlı adam bir hamlede merdiveni tırmandı.

Gerçek Özne                                  Etken

Kaymakam gelecek diye köy halkı yollara döküldü.

Gerçek Özne      Etken

Vücudum,  kaskatı olmuştu,  kulaklarım duymuyordu.

Gerçek Özne        Etken        Gerçek Özne    Etken

Edilgen Fiiller : Eylemi, yapan ve gerçekleştirenin belli olmadığı (gerçek öznenin olmadığı) eylemler edilgen çatılıdır. Bir eylemin edilgen çatılı olabilmesi için “-ıl, -il, -ul, -ül, -ın, -in, -ün, -un” eklerinden birini alması gerekir. Örnek :

Buz olmasın diye yollara tuz döküldü. (Döken belli değil)

Sınav sonuçları açıklandı. (Açıklayan belli değil.)

Anadolu’nun ücra bir kasabasına atanmış. (Atayan belli değil.)

---------------------------

El Vedud ismi ise, bu iki eylemi icinde tutan bir fiil, yani hem etken, hem edilgen bir fiil, seven ve sevilen, yani Allah seviliyor, kim seviyor belli degil, Allah seviyor, yine kimi seviyor belli degil, amma yukarda yazdigimiz fiileerde ise, Allah falanciyi sever, filanciyi sever, ve fakat bu vedud, ise Allah hem seven, hem sevilen, yani ayni anda hem yürüyen hemde ayni anda duran bir araba misali gibi, yani kerkinek kuşu mesala, yeryüzündeki bir göreve münhasir bir halife olarak, ayni anda hem ucup, hemde havada duran bir özellik gösteren dogan kuşu, yani ayni anda iki eylemi icinde tutuyor, işde Allah Veduddur da da seven ve sevilen, eril ve dişil, etken ve edilgen, halbuku etken fiil demek, seven mesala, seven kimse sevme fiilini yapan demek, fakat sevilen ise  seven biri tarafindan sevilen özneye verilen isim, yani burda sevme fiili başkasi tarafindan ona yapildigi için, sevilen edilgen durumundadir, yani öyle olunca, kadin sevme fiilini cinsel yolda yapilamsinda, kadin yine edilgen durumda, erkek ise sevme fiilini yapan olarak etken durumda, ve etken olan erkek rahman, edilgen olan kadin ise rahim tabiatli, ve vedud ise, bu ikisinide icinde barindiran olunca, hem erkek hem dişi eylemi yapabilcek, alet erdavati olan kimse, bu isimin yeryüzündeki teccelli ettigi halife demek olur, yani bu maddelerden miknatis, ve demirin miknatis olmuş hali, yine alet erdeavattan igne bu durumde, iplik bu durumda

Hermafrodit (erdişi veya hünsâ), hem erkek hem de dişi üreme organı bulunduran canlılara verilen addır.

Etimoloji
Kelime olarak hermafrodit, Yunan mitolojisindeki Haberleşme Tanrısı Hermes ile Güzellik Tanrıçası olan Afrodit'in adlarından gelmektedir. Efsaneye göre Afrodit ile Hermes'in bir oğulları olur. Adını Hermafrodit koyarlar. Hermafrodit o kadar güzeldir ki bir su perisinin dikkatini çekmiştir. Peri kız, sürekli ona yakınlaşmak için uğraşır ama Hermafrodit'in nazı ile karşılaşır. Bir türlü yüz bulamayan peri kız, Hermafrodit gölde yüzerken birdenbire karşısına çıkar ve sıkı bir şekilde ona sarılır. Tanrılara onları birbirlerinden ayırmamaları için yalvarır. Sonunda dileği kabul olur ve ikisi de aynı vücutta can bulurlar. Böylece ortaya çift cinsiyetli bir insan çıkar.

cieklerin nerdeyse tamami Hermafrodit bir sisteme sahipdir, yani hem erkegini hem dişisini, ayni cicek kendi icinde barindirir, yani paflanzen üreme sisteminie sahip olanlara, yani mutasyonda, üreme sistemi bitkiden hayvan ve insan sistemine tam dönmemiş, ve bitkisel üreme sisteminde karar kilmiş canlilardir onlar yani.

[attachment=38439]

[attachment=38440]

[attachment=38441]

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

قُلْ إِن كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَآؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُم مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُواْ حَتَّى يَأْتِيَ اللّهُ بِأَمْرِهِ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Kul in kâne âbâukum ve ebnâukum ve ıhvânukum ve ezvâcukum ve aşîretukum ve emvâlunıktereftumûhâ ve ticâratun tahşevne kesâdehâ ve mesâkinu terdavnehâ ehabbe ileykum minallâhi ve resûlihî ve cihâdin fî sebîlihî fe terabbesû hattâ ye'tiyallâhu bi emrihî, vallâhu lâ yehdîl kavmel fasikîn

Meali :

De ki: “Şâyet babalarınız ve oğullarınız ve kardeşleriniz ve zevceleriniz ve aşiretiniz ve kazandığınız mallarınız, kesada uğramasından (satışının durmasından) korktuğunuz ticaret ve razı olduğunuz (hoşunuza giden) evler, Allah’tan ve O’nun Resûl'ünden ve O’nun (Allah’ın) yolunda cihad etmekten size daha sevgili ise artık Allah, emrini getirinceye kadar bekleyin. Ve Allah, fasıklar kavmini (topluluğunu) hidayete erdirmez.”

(Sadakallahul Aziym TEVBE-24 ayet)

Allah ismi ise, Cenabi mevlanin bütün isimlerini icinde barindiran cami bir isim, yani vedud sadece ikisini rahman ve rahimi icinde barindiran ismi, bismillahirrahmenirrahim de de iki isim bir cümlede birlikte bariniyor, oysaki Allah ismi, cami bir isim, ve 99 ismi birlikte barindiriyor, ve Allahin daha bilmedigimiz binler ismi var, cünkü Allah, Allahin en güzel ismleri diye adlandirdigi isimler 99 tane, ondan sonra binler ismi var, ve bu 99 güzel ismi barindiran ismine Allah diyoruz, ve öyle olunca,  ya Allah in ikibin ismini ayni anda barindiran hali nedir, kimde teceli edeer, nedir ne degildir?

insan Aziz bir varlikdir, cünkü Allah yeryüzüne onu halife kilmiş ve kendi suretinde yaratmişdir, ve  öyle olunca, yeryüzünde bazi insanlari yaratirkende, böyle cift ccinsiyetli olarak halketmiş, peki niye kendi suretini böyle iki cinsiyatli yapti demek yokmu? kendini bunami benzetti, yoksa bir sifatda öylemi demek O nun, insan Halifeyse, her insan bir ayri halife böyle hermofradit insanlarda halife ise, o zaman bunlar Allahin hangi ismine ayine dedigimiz zaman, işde onlar, Allah in vedud ismine bakan yüzler, sakin ola o halinizi bozmayin, yaratan Allah  yaratmasini unutmadi yanlişda yarartmadi, sizide bilir kendisinide de bilir, neden öyle yarattiginida bilir o, ve o bir dertmi? hastalikmi? mutasyonmu? bozuk  mutasyonmu? yoksa Allahin hallerinden bir halide o mu demek lazim.
ve cicekler iki cinsiyati icinde tutuyor ancak, kendi kendini döllemez, onu ya bir kelebek,böcek, ya  bir ari yada rüzgar döller, yani meryem annemize hermofradit diyenler için, peki onu hangi ari dölledi demek yokmu? o eger hermofradit idiyse, yani kararli element ve kararsiz element vardir. kararli element : var olacagina karar verir ve, ya gaz, ya sivi, yada kati olarak yüze cikar, kararsiz element ise, varlik ile yokluk arasinda, yada erilmi dişilmi yani eski yüklümü yada arti yüklümü olacagina karar veremeyen element demek olur, yani miknatis, hem eksi kutbu, hem arti kutbu icnde barindirir, bir ucu eksi, bir ucu artidir , bir ucu erkek, diger ucu dişi, yine dud bitkisi cok yiyenlerdede bu hal ortaya cikar, yani aynen halife olan budha gibi, dud agacindan etkilenen halife budha, yani dal dala demek, yine bir dalin mesela iki catagi varsa, bir catagina kayisi aşiladimi agacin orjinali  ise erik ise, o agac hem erik hem kaysi verir ve şaşirmaz, yani öyle olunca, yine bitkilerde  bunun hali var, o bitkinin insan olmuş halinede, işde kararsiz insan, o mu bu mu diyen insan olmuş, yani öyle olunca, işde kararsiz elementlerden yiyen kimselerde olan bir hal, yahut kararsiz elemente maruz kalmiş erkek ve kadindan olan cocuklar,  igne ve iplik, igne deliklli, ve iplik deiliginden gecer, amma igne yine erildir kumaşi ise delip diker, ciceklerden cyclamen bu yukardaki resimdeki cicegin gercek isimi, yani o agizlarda ve internette dolaşan diger cyclemen cicegi gercek cyclamen degildir, bu gercek cyclamen cicegi, yani iki cibilliyati ayni anda barindirdigi görsel olarak görünen bir cicek, internet ismi ise flamingo cicegi diye bulabilirinsiz, halbuki gercek  ismi cyclmen cicecgi budur yani  afedesiniz ismi "si k li am emen cocuk" isimler öyle boş yere konulmaz bir frekansi tinisi var yani annesi hermofradit cocuk demek cyclamen.

gelelim gündem konusuna ve mescidi aksa meselesine, ve mescidi aksa günümüzde üc kibleyi, üc yönü,üc dini  bir araya getiren mescdi olarak biliniyor, yani üc dini birleştiren yön demek. egeer meryem ikisini birleştiren ise, ve ondan ve oglundan sonra muhamed geldi, ve mirac ederken ise o 124 bin peygamberi orda birleştirdi, ve namaz kildi diye biliyoruz, yani bütün dinleri birleştircek olan kible demek yani, öyle olunca,  Allah, bizim mescdi aksa ile hepimizin, bütün insanligin bir oldugunu anlattigi bir kabe ve kible, yani eger 124 bin peygamber ayni yöne döndü birleştiyse, işde mehdi demekde, onlarin  hepsini yeniden birleştircek olan kimse, ve  öyleki o orda namaz kilma meseleside, yani mehdi mescdi aksada namaz kilsa ve kilarsa, şamda degil dikkat edin, mescidi aksada kiilincak namaz, ve onun ardindaki cemaatin isimleri, 124 bin peygamberin isimleri olcak, ve onlar hem isavi, hem musavi, ve muhammedi, ve budist, hem zerdüşt olabilir, amma hepsi ayni kabe ve ayni kilbleye, yani yönünü Allah a tutan kimseler demek. yoksa mescdi Aksa öyle, vay bura bizimdi, yine bizim olacak diye kavga cikaranlarin, kavga cikarma sebebi olcak mescid degil yani ah maklar sürüsü, daha hala ayrilik ve, bu benim, şu senin, sen şucusun, ben bucusuyum davasi ile kavga edin durun siz, ah mak sürüsü. Allah in  mescidi Aksa dan ne murad ettigini anlamazsaniz, daha ne mehdi bulursunuz, nede mehdiyi tanirsiniz, anladinizmi, nede mehdi gelip öylö mescidi aksayi felen fethetmez, orasi Allahin eviyse, Allah orayi muhafaza etcekdir zaten, orasi taş toprakdan bir bina iken, o taş toprak ugruna, gercek kible insan kalbi iken, o taş toprak ugruna binler ölcek öldürülcek, kabe kalbli  insani, aziz varligi iyi düşünün, taş toprakmi önemli ve kutsal, yoksa aziz bir yaratik ve halife olan insanmi? ne bu kavga, ah mak sürüsü,  Allah birleşin, bütün dinler peygamberler birleşin derken, sizler kavga edelim diyorsunuz,  o diyor bizim, beriki diyor, zaten bizimdi bizim kalacak, tüüü geri zekalilar, bunun ugrunda canlara kiyin birde olurmu ah mak sürüsü,

Kâbe'nin Yeniden İmârı ve Peygamberimizin Hakemliği 

Kâinatın Efendisi 35 yaşında idi.

Bu sırada Ku­reyş kabilesi, Kâbe duvarlarını yıkıp, yeniden tamir kararını verdi. Zira, yıllardan beri yağan yağmur ve neticede meydana gelen seller, ya­pı itibarıyla pek sağlam olmayan bu mâbedi oldukça yıpratmıştı. Çatısız bu­lunması sebebiyle de, yağan yağmurlar temeline kadar tesir etmiş ve binayı adeta harab bir hale getirmişti.

Son olarak gelen büyük bir sel, Kâbe’yi bütün bütün sarsmış ve duvarlarını çatlatmıştı. Bu durum Mekkelilerde bir korku ve telâş uyandırmıştı.

Bu arada, bir hadise daha oldu: Kadının biri Harem’de ateş yaktı. Ateşin ko­rundan sıçrayan kıvılcımlar, Kâbe’nin örtüsünü tutuşturdu ve yanmasına se­bep oldu.

Bütün bunların üzerine bir de Kâbe’nin içinde bulunan bir definenin çalın­ması eklenince, Mekkeliler, artık verdikleri ka­rarı bir an evvel gerçekleştirme gayretine girdiler.

Kâbe duvarlarının taşlarla örülmesi işi, kur’ayla kabileler arasında dörde taksim edildi. Buna göre, Abdi Menaf ile Zühreoğullarına Kâbe’nin Şam cephe­si (Hatiym, Hıcır tarafı); Şehm, Cehm (Cü­mah) ve Amiroğulları payına Kâ­be’nin Yemen köşesi ile Ha­ce­rü’l-Esved köşesi arası; Mah­zum ve Teymoğulla­rı­na ise, Safâ ile Ecyad’a bitişik olan Ye­men cephesi düştü.

Herkes kendisine düşen taraf için taş taşıyor ve duvarlar örülüyordu. Bina, Hacerü’l-Esved’in konulacağı yere kadar yükseltilmişti. Ancak bu mübarek taşı yerine koymada kabileler arasında anlaşmazlık çıktı. Her kabile, kendisini diğer kabilelerden bu hususta daha lâyık görüyordu. Kabile taassubunun bü­tün şiddetiyle hüküm sürdüğü bir zamanda, hangi kabile bu şerefi başkasına kaptırmak isterdi? İş kızıştı, tartışma ve münakaşa son derece sertleşti. Öyle ki birbirleriyle vuruşacaklarına dair yemin bile ettiler.[5]

Ortalığı bir kargaşalık kaplamıştı. Her an çarpışma bekleniyordu. Çarpışma vuku bulursa, çok kişi hayatını kaybedebilir, çok mal telef olabilirdi!

Bu duruma bir çare bulmak gerekiyordu!

Dört beş gün, Kâbe’nin duvarlarına tek taş koymadan, Ku­reyş kabileleri bekleyip durdular! Sonra tekrar Mescid-i Haram’da toplandılar, birbirleriyle ko­nuştular, tartıştılar.

Bu arada, kabileleri uzlaşmaya davet edenler de vardı.

Kanlı bir hadisenin kopması her an beklenirken, Ku­reyş’in en yaşlılarından Ebû Ümeyye diye bilinen Huzeyfe b. Muğîre, ortaya atıldı ve taraflara şu tekli­fi sundu:

“Ey Ku­reyşliler! Anlaşamadığınız şu işte, mâbedin şu kapısından (Benî Şey­be Kapısını eliyle işaret ederek) ilk girecek zâtı aranızda hakem yapın; o kimse bu işi bir neticeye bağlasın!”[6]

Ebû Ümeyye’nin beklenmedik bu teklifi, taraflarca tereddütsüz kabul gör­dü.

Artık bütün gözler Benî Şeybe kapısındaydı!

Acaba kim çıkacaktı ve kabilelerin anlaşmazlığına nasıl bir çareyle son vere­cekti? Hiçbir kabilenin gönlünü kırmadan bu işi nasıl halledecekti?

Merak dolu bakışlar, mescidin mezkûr kapısını dikkatle süzmekte idi.

Kapıdan bir zât belirdi!

Uzaktan fark ettiler, kendisine mahsus boyu posu ve yürüyüşüyle vakar içinde gelen bu zâtı derhal tanıdılar ve sevinç içinde bağırdılar: “El-Emin o! Muhammed o! Onun aramızda vereceği hükme râzıyız!”[7]

Evet, gelen Muhammedü’l-Emin’di (a.s.m.). Herkesin iti­madını kazanmış olan dürüst insandı.

Bu sebeple, merak dolu bakışlar, birden sevinç bakışlarına döndü. Çünkü âdil karar vereceğinden hepsi tereddütsüz emindi.

Evet, isabetli karar vermekten şaşmayan Efendimizin gelişi, elbette tesadüfî değildi. Vereceği hükümle onlara, peygamberliğinden önce de, isabetli görüşe, derin düşünceye sahip olduğunu tasdik ettirecekti.

Ku­reyş, durumu kendilerine anlattı.

Kalbi gibi zihni de tertemizdi Efendimizin... İsabetli ka­ra­rı vermekte gecik­medi ve şu emri verdi:

“Hemen bana bir örtü getiriniz!”

Ânında getirdiler. Bir rivayete göre bu Velid b. Mu­ğî­re’­nin elbisesiydi. Di­ğer bir rivayete göre ise, Efendimiz, bizzat kendi ridâsını bu işte kullandı.[8]

Kâinatın Efendisi, getirilen örtüyü yere serdi.

Küçük büyük herkesin dikkatli bakışları, Efendimizin üzerinde toplanmıştı. O örtüyle ne yapacaktı?

Merakları fazla sürmedi ve Sevgili Pey­gam­be­ri­miz, Hace­rü’l-Esved’i bu ör­tünün ortasına koydu; sonra da, “Her kabileden bir kişi bunun birer köşe­sinden tutsun” diye emretti.

Öyle yaptılar. Hacerü’l-Esved’i örtüyle, konulacak yere kadar kaldırdılar.

...Ve Resûl-i Kibriya Efendimiz, bizzat Hacerü’l-Esved’i kendi eliyle yerine koyarak, bu şerefe nâil oldu!

Bundan sonra duvar örülmeye başlandı ve kısa zamanda tamamlandı.[9]

Böylece, Allah Resûlü, İlâhî mevhibenin bir eseri olan isabetli kararıyla, ka­bileler arasında büyük bir kanlı çarpışmayı önlemiş oldu.

Bunu duymadinizmi siz de, ey isaviler, ey musaviler, ey muhammediler, bunu böyle sulh ile halleden muhammedi unuttunuzmuda, şimdi aranizda mehdi ciksin gelsin kavgasini başlatmak için mescidi aksa senin benim kavgasi yaparsiniz, mescdi aksa  ne senin ne de benim, orasi Allahin, bizlerin bir araya gelmemiz için koydugu bir bilek taşi sadece, bunu unutupda kavgaya tutuşmakda nedir. şimdi hani bazilari mehdi ortaya ciksin diye yapiyor bunu, ve muhamed ben peygamberin dedi ortaya cikdi, ve ona mekke ambargo uyguladi, öldürmeye kalkdi, ve pacasini kurtarmak için gece mekkden apar topar kacan  muhammed degilmi? ve Allah amma sinamiş muhammedi de, magaraya siginir, oraya kadar kovalatmiş birde, yani orda magarada  ikisinden biri tiksirip aksirsa canlarindan olcaklar, ebu bekirde üc bucuk atiyor korkudan, kim korkmaz , Muhammed  O na korkma ikiliin ücüncüsü Allah dedi ve ayet indi

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِلاَّ تَنصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللّهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُواْ ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لاَ تَحْزَنْ إِنَّ اللّهَ مَعَنَا فَأَنزَلَ اللّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَّمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُواْ السُّفْلَى وَكَلِمَةُ اللّهِ هِيَ الْعُلْيَا وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İlla tensurûhu fe kad nasarahullâhu iz ahracehullezîne keferû sâniyesneyni iz humâ fîl gâri iz yekûlu li sâhibihî lâ tahzen innallâhe meanâ, fe enzelallâhu sekînetehu aleyhi ve eyyedehu bicunûdin lem terevhâ ve ceale kelimetellezîne keferûs suflâ, ve kelimetullâhi hiyel ulyâ vallâhu azîzun hakîm

Meali :

O'na sizin yardım etmeniz dışında (etmediğinizde) o zaman Allah, O'na (Resûl’e) yardım etmişti. Kâfir olanlar, O'nu (Mekke’den) çıkardığı (çıkmaya mecbur ettikleri) zaman iki (kişi)nin ikincisi idi. İkisi mağarada iken arkadaşına şöyle demişti: “Mahzun olma! Muhakkak ki; Allah, bizimle beraber.” O zaman Allah, O'nun üzerine sekînetini indirdi. Ve O'nu göremediğiniz bir ordu ile destekledi. Kâfirlerin sözünü sufli kıldı. Ve Allah’ın sözü; O, çok yücedir. Ve Allah; Azîz’dir (üstündür), Hakîm’dir (hüküm sahibi ve hikmet sahibidir).

(Sadakallahul Aziym TEVBE Suresi 40. ayet)


yani can bogazda ve o halde erkeklgiin onda dokuzu tabiki kacmakda, ve saklanmakda iken, yine isa da kacsaydi belki carmiha gerilmezdi, musa kacdi, musada kurtuldu, ya isa, o kacmadi ne oldu, o da öldürüldü, havarilirinin bazisida mersinde ligme ligme edildi, o zaman bu insanlar şimdi degişdimi, mehdi eger bilincek buluncak olsaydi, Allah o nuda peygamber ederdi ve o da alenen cikar teblig yapardi, Alllah onu saklamiş gizlemiş işde, ne dibini bucagini delcen diye ugraşiyon ah mak müslüman, ah mak gavur.

Hz Meryem isa ya hamile kaldiginda bir musevi idi, ve isa yi dogurdu, isa isavi ve isavi oldu, isa nin babasida mehdi ise, mehdi de müslüman, ve  meryem ise bir Anne  ve ona dönmn ek yüzüen bakmak kabeye bakmakla eş degedr yani yaşayaan yürüyen kabelerden birisi, ona dönen demek isavi musavi ve müslüman,  o zaman meryem hatta üc dini birleştiren kible, ve mehdi ise, o namaz ile 124 bin din ve peygamberi bir araya toplayacak olan son asker, ister al birleş birlik ol, yada ayril kavga et, kiyamet kopsun başina o zaman, ya yaşamayai sec ya da gebermeyi

Rabbim, ahirzman ümmeti, Mehdi cemaatine idrak versinde, iyi ile kötüyü ayirt etsinler artik.

---oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.

Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems,  15 Aralık  2017  Cuma

Original Kar © glan

Âlimin Günahi Avamın Sevabıdır

(Kar©glanin 3 Aralık 2017 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ حَنِيفًا وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ وَحَآجَّهُ قَوْمُهُ قَالَ أَتُحَاجُّونِّي فِي اللّهِ وَقَدْ هَدَانِ وَلاَ أَخَافُ مَا تُشْرِكُونَ بِهِ إِلاَّ أَن يَشَاء رَبِّي شَيْئًا وَسِعَ رَبِّي كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا أَفَلاَ تَتَذَكَّرُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnnî veccehtu vechiye lillezî fataras semâvâti vel arda hanîfen ve mâ ene minel muşrikîn. Ve hâccehu kavmuhu, kâle e tuhâccûnnî fîllâhi ve kad hedâni, ve lâ ehâfu mâ tuşrikûne bihî illâ en yeşâe rabbî şey’en, vesia rabbî kulle şey’in ilmâ(ilmen), e fe lâ tetezekkerûn.

Meali :

“Ben, hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.” Kavmi onunla tartışmaya girişti. Dedi ki: “Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz? Hem sizin O’na ortak koştuklarınızdan ben korkmam; ancak Rabbimin bir şey dilemiş olması başka. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ Onu Hatirlmayacakmisiniz zikretmeyecekmisiniz (zikretmeyecekmiyiz?)”

Sadakallahul Aziym EN'AM Suresi 79. ve 80. ayet


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Mü’minin üç kalesi vardır. Birisi zikrullah birisi Kur’an okumak, diğeri de namaz dır."

( Hadis-i Şerif )

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ آنَاء اللَّيْلِ سَاجِدًا وَقَائِمًا يَحْذَرُ الْآخِرَةَ وَيَرْجُو رَحْمَةَ رَبِّهِ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ قُلْ يَا عِبَادِ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَأَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةٌ إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Em men huve kânitun ânâel leyli sâciden ve kâimen yahzerul âhırate ve yercû rahmete rabbihî, kul hel yestevîllezîne ya’lemûne vellezîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne), innemâ yetezekkeru ulûl elbâb.Kul yâ ıbâdıllezîne âmenûttekû rabbekum, lillezîne ahsenû fî hâzihid dunyâ hasenetun, ve ardullâhi vâsiatun, innemâ yuveffes sâbirûne ecrahum bi gayri hisâb.

Meali :

Rasul’üm!) Söyle; Ey inanan kullarım! Rab’binize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah’ın (yarattığı) yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere mükafatları hesapsız ödenecektir.Gece boyunca secde ederek ve kıyamda (ayakta) durarak ibadet eden, ahiretten çekinen ve Rab’binin rahmetini dileyen kimse (o inkarcı gibi) midir? (Rasul’üm!) De ki; Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür ve Rabini anar ve Zikreder.

(Sadakallahul Aziym ZUMER Suresi 9. ve 10. ayet)


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Yine Buyurdular

size amellerinizin en hayırlısı ve sevap bakımından en temiz olan mertebelerinizi yükselten altın pırlanta infak etmekten ve harp meydanında düşmanlarınızla çarpışmaktan daha hayırlı bir ameli haber vereyim mi: diye sordu.
Ashab, Evet ya Rasulallah dediler.
Resülü Ekrem (s.a.v)
Allah (c.c) Hz.’lerini zikretmektir. Buyurdular

( Hadis-i Şerif )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Kalpler demirin paslandığı gibi paslanır, onun cilası Kur’an okumak ve Allah’ı çok zikir etmektir. "

( Hadis-i Şerif )


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Bir şeyi çok seven, onu çok anar”

( Hadis-i Şerif )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Allah şöyle buyurmuştur: ‘Ben kulumun Beni sandığı gibiyim ve Bana dua ettiği, Beni zikrettiği zaman onunla beraberim. Kim Beni kendi nefsinde zikrederse (içinden geçirirse), Ben de onu kendi nefsimde zikrederim (içimden geçiririm). Kim Beni kalabalıkta, bir cemaat içinde zikrederse, Ben de onu, ondan daha hayırlı bir cemaat içinde zikrederim. O, Bana bir karış yaklaşırsa Ben ona bir arşın (adım) yaklaşırım. O Bana bir arşın yaklaşırsa, Ben ona bir kulaç yaklaşırım. O Bana yürüyerek gelirse Ben ona koşarak giderim. Kim Bana şirk koşmaksızın bir arz dolusu günahla gelse, Ben de onu bir o kadar mağfiretle karşılarım.”

( Hadis-i Şerif , Buhârî, Tevhid 15, 35, 50; Müslim, Zikir 2, hadis no: 2675, 4/2061, Tevbe 1; Tirmizî, Deavât 142, hadis no: 3598 )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Allah’ı unutarak lüzumsuz konuşmalara dalmayın. Çünkü Allah hatırlanıp zikredilmeden yapılan uzunca konuşmalar, kalbi katılaştırır. Allah’tan en uzak olan kimse, kalbi katı olandır.”

( Hadis-i Şerif ,Tirmizî, Zühd, 62)

Ebu Talibin kızı şöyle anlatır : Peygamber bir gün evime geldi. Ben : “Ey Allah’ın elçisi! Artık yaşlandım, zayıfladım, bana oturduğum yerden yapabileceğim bir amel tavsiye etseniz” dedim şöyle buyurdu:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“100 kere Sübhanellah, 100 kere Elhamdülillah, 100 kere Lâ ilâhe İllallah” de.

( Hadis-i Şerif , Müsned:6/344)

Ve Konuya girersek, bizler cocuklukdan beri namaz kilacagiz, dogrulari yapacagiz diye ugraşirken, avam yani halkdan bazilari daha namaz niyaz bilmezlerdi, ve onlar daha sadece bayramda kandilde namaz kildimi, yada cuma namaza gittimi, onunla müslüman olduklari için övünürlerdi, oysaki biz, bir vakit namaz kazaya kalacak, yada kazaya kaldimiydi, tüh namazi kacirdim kilamadim diye üzülenleriz. yani adam ayda yilda haftda bir kildigi ile övünüyor, kenidni iyi ve baş müslüman sanirken, biz işde, kacdi diye bir vakte üzüleniz, yani bir vakte bir vakit amma, birinde kacan bir vakit, digerinde sadece ayda yilda kilanan bir vakit, ve diger hususlarida artik siz tefekkür ediniz, ulema öyle demişdir,

"Âlimin Günahi Avamın Sevabıdır"

Evet Allaha inanmak ve zikretmek, kuran okumak, namaz kilmak için, sebebler cok, inanmayanlar için ise bahaneler cok.
Namaz kilmayana zor, su abdest almayana ve almayacak olana soguk, oruc tutmayana zor, zekat sadaka vermeyen zor, hac parasini sevene zor, , mümin bunlarin hepsinide seve seve yapar , seve seve namaz kilar, sogukda olsa abdestini alir, caresi var, lapcin giyer, yine orucunu yazda olsa tutar kişda olsa tutar, yine zekat meselesinde dedikki : Rabbimiz vergi sistemini insanlarin uygulamasini istedi, ondan zekat hükmü kondu, ve vergi sistemi güzel düzenlenirse, zekat konusu cözülmüş olur. Eger zekat hakkeden yerlere ulaşsa, bu verginin kullanildigi yerlerin saglam olmasina bagli, ve vergi (Zekat fonu) nerelerde kullalnilmali işde zekat ve sadaka ayetinde gecen kimseler ve yerler, yani devletin yollari, suyu, fakirler, aclar, ögrenciler, yolcular, hastalar,..... yani eger vergi onun bunun elinde car cur olmasa, o zaman extra zekata ihtiyac yok, cünkü Allah zaten vegilendirme sisteminin gelmesini uygulanmasini murad etmiş olmali bunda, cünkü yahudilere cumartesi calişmayin dedi, ve hiristiyanlarada pazari verdi, müslümanlarada cuma ögleden sonrayi verdi, etti 2,5 gün, ve haftada 2,5 gün tatil yapin dedi, yani insan aciz, ve bugünün calişma sitili ile, bir hafta yorulan insanin, 2,5 gün tatili, onun yeni haftaya yine diri olarak başlamasina sebeb olur, yoksa insanlarin hepsinda ayni sendrom yani


Yarin Pazartesiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii

sendromu yani bıkkın halde yeni haftay gider, amma işde gerektigi gibi dinlenirse yani Rabbimizin emrettgi gibi dinlenirse, seve seve yine işe gider.

Ve vergi sistemi mesela euro ile yaparsak, calişanlardan alinacak 1 euro da 100 tane cent var, yani 100 tane kuruş var, ve bir devlette 10 milyon calişan ve aylik alan varsa, bunlardan sadece 1 euro vergi ve zekat kesilse, yani onun her bir centi, ayri iş için kullanilsa, 10 milyonda 1 kuruş yada 1 cent toplam 1 milyon euro eder, ve bir milyon her ay yola ayrilsa, 1 milyon suya ayrilsa, birmilyon fakirlere ayrilsa, yani 100 ayri işe ayrilir, ve iki euro kesilse 200 ayri iş ve ilsamda zekat %2,5 öyle olunca 100 euroda 2,5 euro alinmasi lazimmiş desek o zaman bu sistem yine yürümüyor, kimler yiyor bu vergileri, kimlerin kursagindan geciyor bu vergiler, zukkum yiyesiceler kim onlar. yani sistem bu, zekat sistemi bu, Allah bunun dünyada kurulmasini istedi, kim icad etti bunu, tahminim tam sisteme gecirenler avrupalilar, avrupa buldu yapti, amma bizimkiler ne yapti, iki üc yudumcu toplanan paralari yukarda aralarinda pay ediyor, zukkum olsun o fakirin fukaranin hakki, yoksa sistem bu, ondan başka kimsenin , extra vergide zekatta vermesine gerek yok, sistem bu, bu yapilmali, yoksa vay oraya buraya fakire vercen diye adam aranmaz, devletin görevi, niye Hz. Muhammed, Salabeye zekat memuru gönderdi, yani, devlete istiyor, vergi istiyor muhammed, yani işde durum bu, bunu uygulayan insanlar da milletlerde de ferah olur, yolsuz yerde kalamz, susuz yerde kalmaz, fazla gelenleride, fakir yerlere ayir, kalkindir, bütün dünya cennete döner, vallahi böyle, durum böyle böyle.

Abdest dualarinda kulaklari yikarken okuncak bir dua ve ayet olan

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُوْلَئِكَ هُمْ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ellezîne yestemiûnel kavle fe yettebiûne ahsenehu, ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb

Meali :

Onlar, sözü işitirler, böylece onun ahsen (güzel) olanına tâbî olurlar. İşte onlar, Allah’ın hidayete erdirdikleridir. Ve işte onlar onlar ulûl’elbabtır (daimî zikrin sahipleridir).

(Sadakallahul Aziym ZUMER Suresi 18. ayet)

Ve Allah buyuruyorki

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًا وَإِمَّا كَفُورًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnnâ hedeynâhus sebîle immâ şâkiran ve immâ kefûran.

Meali :

insana dogru yolu gösterdi , kimileri buna uydu ve iman etti dogruyu buldu, kimileride inkar etti yanildi.

(Sadakallahul Aziym İNSÂN (DEHR) Suresi 3. ayet)

Yani cumaretsi pazar tatil olacagini kimler buldu bildi, o gavur dediklerimiz icad etti, daha biz dinlenmemiz gerektiginin farkinda degiliz, afedesiniz eşşek gibi caliş, yada insanlari eşşek yerine koy caliştir zihinyetindayiz, yani tatil ise Rabbimizin emri, ve Allah yolu gösterdi, kimler onu anladi, dogruyu buldu,bu konuda hidayete erdi, tabiki bunu belki anlayipda, bekli de anlamadan amma otamatik pilotta, Allahin ilhami ile, sonunda buldu ve ve bazi firmalar taa cuma ögleden sonra bitiri işi, yani ben 13 sene taş ocaginda calişdim bizim firmanin sistemi bu idi.

ALINTI

Hafta, birbirini takip eden yedi günden meydana gelen zaman parçasıdır. Farsçada yedi anlamına gelen hefte kelimesinden dilimize geçmiştir. Gün, ay ve yıl astronomik bir periyoda karşılık gelmekte fakat hafta astronomik bir periyoda karşılık gelmemektedir.

Hafta kavramının ilk defa ne zaman ve kimler tarafından kullanıldığı bilinmemekle birlikte, M.Ö. 10. yüzyılda Asurluların bu şekilde birbirini takip eden yedi günlük bir zaman parçası kullandığı anlaşılmıştır.

Haftanın tatil günü uygulamasında dini uygulamalar önemli olmuştur. İlk hafta tatili uygulaması İbraniler tarafından kullanılmaya başlanmış ve Hıristiyanlar tarafından da tasdik edilmiştir.

M.S. 321 yıllarında Roma İmparatoru Kostantin tarafından getirilen bir düzenle yedi günlük haftanın başlangıcı olarak Pazar günü kabul edilmiştir.

Hafta tatili Yahudilerce Cumartesi, Hıristiyanlarca Pazar, Müslümanlar nezdinde ise Cuma günü olarak kabul edilmiştir. Memleketimizde 1926 yılına kadar hafta tatili Cuma günüydü. Bu tarihte çıkarılan hafta tatili ile ilgili bir kanunla bu tatil Pazar olarak kabul edildi.

ALINTI SONU

yani yine vergi sistemi yani zekat fonu yine ayni kimler anladi cözdü problemi

Kanunlar Hangi Ülkeden Alındı

Medeni Kanun İsviçre’den alınarak 17 Şubat 1926’da kabul edildi.
Borçlar Kanunu İsviçre’den alınarak 8 Mayıs 1928’de kabul edildi.
İcra ve İflas Kanunu İsviçre’den alınarak 9 Haziran 1932’de kabul edildi.
Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu İsviçre’den alınarak kabul edildi.
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Almanya’dan alınarak 4 Nisan 1929’da kabul edildi.
Ticaret Kanunu Almanya’dan alınarak 10 Mayıs 1928 ‘de kabul edildi.
Ceza Kanunu İtalya’dan alınarak 1 Temmuz 1928’de kabul edildi.
İdare Hukuku Fransa’dan alınarak kabul edildi.


hani bu devletlerin bizden aldığı bir hukuk kanun varmi biz hepsini beleşci olarak onlardan aldik, uyguluyoruz, yani yine ayni bilgisayari, televizyonu, arabayi, ucagi onlardan aldigimiz,ilaclari onlardan ladigimiz gibi kanunlarida onlardan ögrendik ve aldik. iki üc haftadair dedigimiz, eczanede bir tane ilac yok, türk ilaci olan dedik, hani ibni sina nerde Türkler nerede, yine bir tane gercek kanun yok, onlardan almadigimiz, ve vergi hukukunuda yan tam bilmiyorum amma i ticaret hukukunun icinde olsa gerek almanyadan almişiz işte.

Zur geschichtlichen Entwicklung des Steuer-Wesens von der Antike bis zur Neuzeit informiert das Steuermuseum im deutschen Brühl (Rheinland), das heißt die "Finanzgeschichtliche Sammlung der Bundesfinanzakademie"

ve benim size anlattigim vergi örnegi, daha pastanin sadece %0,01, i ve sizden halbuki 1 euromu gelir vergisi kesiliyor, halbuki ayliginizin 1/3 ü kesiliyor vergiye, yani 1000 euro alan birisinin 250 eurosu kesiliyor, 1500 alan birisinden de 500 euro kesiliyor, yine 2000 alandanda 650 euro gibi bir kesinti yapiloyor, haydi bunun yarisi sigorta kesintisi olsa, yarisi yine vergi, yani oda eder 1500 alandan 500 idi yarisi 250 euro, 250 euro eder. ve 10 milyon calişani olan bir devlette, en az her kişiden 250 euro kesilse, buda eder 250*10000000= 2 milyar 500 milyon euro, sadece gelir vergisi olrak bu devlete kazanc geliyor . haaa unutmayin bu her ay ayni gelir geliyor, aylik yani, ve bunun yaninda her alinan satilan maldanda %20 Mwst vergisi , vergi aliniyor bu avrupada mesela, Türkiyde kac bilmiyon amma yine Türkiyedede var bu vergi, her maldan vergi aliniyor, bunuda şu kadar örnekle gösteren : mesala ekmek bir baş ürün, ve Türkiyenin tamaminda satilan aylik ekmekden alinan vergi nin tahimini hesabi : eger bu ekmek ev başi günlük 5 ekmek olsa, ve Türkiyede 80 milyon nüfus varsa, en kücük aile modeli 4 kişi ortalama olsun, 80 milyonu 4 e böl 20 milyon ev demek, ve haydi biraz büyük aileler kücük aileler var, onlarida cikar etsin bu 15 milyon ev, ve her ev günde 5 ekmek alsa, 15000000*5=75 milyon ekmek eder, sadece günlük, bu bir ayda bunu carp 30 ile oda eder 2 milyar 250 milyon ekmek, her ekmekden, tanesi 1,25 olan ekmegin %20 si vergi olsa, ortalama 25 kuruş yada 25 cent vergi demek olur, ve bunu 2 milyar 250 milyon ile carpinca, 562 milyon 500 bin lira eder, sadece bir ayda ekmekden alinan vergi, ve bunu siz düşünün bir eve kac baş yiyecek giriyor : peynir, zeytin, cay, su, süt, şeker, portakal, mandalin, marul, sirke, elma, armut ,........... yüzlerce baş mal, ve yine eczanelerde bir eczane dolusu ilac ceşidi var, her ilcadan ilac başi %20 alinsa, Türkiyenin genelinde satilan ilcaci düşün, ve yine kömür odun gaz, benzin ve siz düşünün bu vergiden elde edilen gelirin haydi bu gelirin %20 si askeriyeye gitsin, gerisi nerde, zukkum yiyesiceler, gerisi nerde, niye hizmet olarak dönmüyor, eee neyimiş Erdogan yol yapmişmiş, lan tr o ttel, babasinin parasi ilemi yapti onlari, bak para nerden, senin benim param yine o, dan gil trot tel, o yapinca, sanki babasinin mailindan yapmiş gibi birde hava atiyorlar, zukkum yiyesiceler, artik bu vergi kontrol edilmeli, halk bu paralaar nere gidiyor, yukardakilere sormali, ve bu vergi, yani zekat fonu düzelirse, dünyada ne ac kalir, ne fakir ülke kalir, nede yolsuz köy, nede susuz köy kalir, ne ac, ne de fakir kalir anladinimizmi şimdi.

Peygamber s.a.v) "Alimin uykusu, cahilin ibadetinden hayırlıdır" buyurmuştur.

Hz. Muhammet şu hadisi şerifinde şöyle buyuruyor.
Bir gün Hz. Muhammet (s.a.v) bakmış ki, şeytan, mescidin kapısında bekliyor. Hz Muhammet (s.a.v) soruyor?

"Ey me'lun burada ne bekliyorsun?"

"Mescidde namaz kılan biri var. onun namazını bozdurmak için ona vesvese vermek istiyorum ama, orada uyuyan biri var, ondan korkuyorum."

"Allah'a ibadet eden bir adamdan değil de neden uyuyan birinden korkuyorsun?"

"Namaz kılan adam cahil biri. Onu kandırmak kolay. fakat uyuyan adam alim. Namaz kılanın namazını boşa götürmek kolay da, uyuyan kişi uyanırsa, diğerinin namazını düzeltir. daha iyi kıldırabilir; korkum ondan."

ve biz sizi, siz uyuyanlari, uyusa bile uyanik olan alimlerden birisi olarak, bak uyandiriyoruz, derdinizin caresini siz bulun artik, matrix revulationdaki gibi, artik bu sizi uyutanlara baş kaldirişinizi kendiniz yapin.

Koyunlar sürüsü olarak yillardir, uyutulmakdan haaala bikmadinizmi, uyanin artik uyanin, bak ben avrupada bir köyde oturdum 13 sene, o köyün yollari asflat, kiş geldimi yollari hemen erkenden kürenir tuzlanir, yine telefon heryerde, elektrik heryerde, cöpler her yerde zamaninda alinir, televizyon hizmeti her yerde var, ineternet hizmeti yine heryerde, suyu var, ekmek taaaaa mahalene kadar ulaştirilir, et but malzeme gelir, market minübüs yada taksi almiş, ve marketi olmayan köylere minubüsle taksiyle her gün sabah dokuzda, yada sekizde gidiyor, ve oradan şehre yada belediyeye inemeyecek, koca karilara yaşlilara ve arabasi olmayanlara hizmet ediyor, yine her hizmet burda, belediyesi 2 kiometre uzakda idi, her hizmeti görülüyor, yani kardeşim bak, Allaha şükür, adamlar vergi sistemini nasil caliştiriyor, vatanda hizmet olrak hepsi fazlasiyla geri dönüyor. ya sende, yudumcular yukarda curk curk cebine indiriyor, iki de göstermelik hizmet yapiyor, onunla da bin yaptik havasi ile sizleri kandiriyorlar. daha yolu yok, suyu yok binler köy var, yol gecmez kervan gecmez yerler var bu Türkiyede, sen hala uyu ey uyanin artik hesabnini sorun bunun artik.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Kabeye bakmak ibadettir, Anne-babanın yüzüne bakmak ibadettir, Allah’ın kitabın bakmak ibadettir, Âlimle oturmak, yüzüne bakmak ibadettir.”

( Hadis-i Şerif , Deylemi,4/293/ h.no: 6864, Beyhaki, Şuabu’l-İman, 10/265, 266, Hakim

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Âlimin nefesi zikir ve tesbihtir"

( Hadis-i Şerif , Deylemi)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Allahü teâlâ cahilin bir günâhını affetmeden önce, âlimin kırk günâhını affeder."

( Hadis-i Şerif ,Ebu Nuaym, Hatib)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Âlimin iki rekât namazı, cahilin bin rekâtından daha hayırlıdır."

( Hadis-i Şerif , Şirazi)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Âlimlerin uykusu ibadettir."

( Hadis-i Şerif , İ. Gazali, İ. Rabbani, T. Kurtubi muhtasarı)

Âlimin sohbetinde bulunmak, bin rekât nafile namazdan üstündür.

(İ. Gazali)

o yüzden alimlerle oturup kalkmak, ne derece sevapdir, oda bu hadis ile sabittir.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"
Kişinin dini, arkadaşının dini gibidir. Kiminle dostluk ettiğinize dikkat edin!"

( Hadis-i Şerif , Hâkim)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَكُونُواْ مَعَ الصَّادِقِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe ve kûnû meas sâdikîn.

Meali :

Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.

(Sadakallahul Aziym TEVBE Suresi 119. ayet)

ve karşidakine karşi ihtiyatli davranan kimseleri, bugün paranoid şizofren olarak tanimliyorlar, halbuki hadisde buyruldiki,

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Akıllı, diline sahip olur, zamanını iyi kullanır, işine yönelir ve en sağlam dostuna karşı da ihtiyatlı olur."

( Hadis-i Şerif , Deylemi)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün düşmanın olabilir. Kızdığına da ölçülü kız, belki bir gün dostun olabilir.”

( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Birr ve’s-Sıla, 60)

Hz Muhammed paranoid şizofrenmiydide böyle ihtiyatli davranmayi tavsiye etti peki.


Gelelim pastadan büyük pay alanlara, bir fabrikanin aylik cirosu 1milyon olsa, ve bunun %25 i gelir verigisi olarak alinsa, oda eder 250 000 euro vergi geliri yine, ve bir ülkede böyle en kücük 1 milyon cirolu 100 fabrika veya iş yeri olsa, sadece onlardan toplam 25 milyon aylik yine vergi geliri geliyor, ve daha büyük ciro yapanlari siz düşünün, ayda 5 milyon ciro yapani düşün, yani 5 kati 125 milyon 1milyar ciro yapani düşün, sadece bir fabrikadan alinan vergi bir aylik ne kdar eder siz hesap edin birazda, eeee nerde bu paralar peki, kimlerin cebine giriyor bunlar.

Ve evet nasil derslerine calişmayan ögrenciler sinifda kalmaya mahkum olursa, aklini kullanmayan milletlerde, geride kalmaya mahkumdur, ve gericilik fikiri bu yüzden bu gün yaygin vaziyettedir, neden cünkü aklini kullanmyan insanlar, ileri daha iyiye dogru yürümek yerine, gecmişdeki yapilanlari örnek alarak geride kalmakda, ve gerici olmakdalar, oysaki Muhammed dedi:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

''İki günü eşit olan zarardadır.''

( Hadis-i Şerif , Deylemi , Hz. Ali den rivayetle

Yine Allahu Tealanin, her an ayri demde, ayri işde, ayri yaratişda olmasina da tersdir bu gericilik.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Yes’eluhu men fîs semâvâti vel ard, kulle yevmin huve fî şe’nin.

Meali :

Göklerde ve yerde olanlar, O’ndan isterler (dilerler). O hergün (her an) bir şe’n (ayrı bir tecelli, yeni bir oluş) üzerindedir, o istenenleri, O, her an yaratma halindedir.

(Sadakallahul Aziym RAHMAN Suresi 29. ayet)

Yönetilende, yönetende kendi ve degerlerini sorgulamak zorundadir, yoksa kontrolsüz güc, raydan cikmiş oilur, ve bu gidişat, gösteriyorki, vergi sistemi, daha dogrsu islami agiz ile zekat fonu, yanliş ellerde, ve yanliş ceplerde, o yüzden
Hz Ömer Hutbe irad ederken bir ara sordu :

“Eğer ben yanilip yanliş yaparsam ne yaparsınız?” diye sordu.
cemaat cevap verdi :
“Seni kılıçlarımızla doğrultmasını biliriz!”
yani adaletin babasi yanliş yapacak, ve onuda korkmadan düzeltebilcek, onun o cebbar cesur ve hidddetli halinden korkmadan, onu cebren, kilic zoru ile düzeltip, dogrultcak, yanlişindan vazgecircek cesarette askerleri varmiş.
o halde Raabim Teala vetekaddes hazretleri , mehdiye, askerinin icindende, bu zekat fonu gibi, ve o, ve diger ters giden gidişatlari sorgulayipda, yolunda gitmeyen hususlari kilici ile silahi ile veya akli ile düzetebilcek cesarette ashab nasip eylesin.

---oOo---

أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.

Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 3 Aralık 2017 Pazar

Original Kar © glan

islamda Şüphenin Hükmü ve Hatirladığı Yerden Devam Etmek

(Kar©glanin 26 Kasım 2017 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ

Meali :

“Ey Rabbimiz! Şâyet Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma!"

Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 286. ayetten pasaj


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Sizden biri namazında şüphe eder de üç mü dört mü kıldığını bilemezse, şüpheyi bıraksın ve hatirladığı rekatı esas alarak namazına devam etsin”

( Hadis-i Şerif , Nesai, Sehv, 24; İbn Mace, İkame, 132)

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

Dinimizde Farzlar bellidir, vaciblerde bellidir, sünnetlerde bellidir, helallerde bellidir, haramlarda bellidir, fakat bunlarin arasinda kalan birde şüpheliler vardirki mesala farzmi sünnetmi oldugu belli olmayanlar, ve bunlara biz hanefide vacibler diyoruz, yine helalmi harammi beli olmayan şüpheliler vardirki, onlara dikkat edenler ancak takva ehlidir, cünkü umumun üstüne farz olanlar belli, sünnet olanlarda belli, ve yine helallerde belli işde umum onlara dikkat etmekle sorumlu ancak işde, takva ehli ve ehli tarik ve Allah dostu olmaya calişan kimseler bu şüphelilerdende sakinirlar.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Bir kul günâha girerim korkusuyla, yapılması sakıncalı olmayan bâzı şeylerden bile uzak durmadıkça, müttakîler derecesine çıkamaz.”

( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Kıyâmet, 19 )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Yine Buyurdular

“Sana şüphe veren şeyi bırak, şüphe vermeyene bak!”

( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Kıyâmet, 60 )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Yine Buyurdular

“Helâl olan şeyler belli, harâm olan şeyler de bellidir. Bu ikisinin arasında, halkın birçoğunun helâl mi, harâm mı olduğunu bilmediği şüpheli şeyler vardır. Bunlardan sakınanlar, dinini ve ırzını korumuş olur. Sakınmayanlar ise zamanla harâma düşerler. Tıpkı, sürüsünü başkasına ait bir arâzinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onun bu arâziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arâzisi vardır. Allâh'ın yasak arâzisi de harâm kıldığı şeylerdir.”

( Hadis-i Şerif ,Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 10 )


أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَفَغَيْرَ اللّهِ أَبْتَغِي حَكَمًا وَهُوَ الَّذِي أَنَزَلَ إِلَيْكُمُ الْكِتَابَ مُفَصَّلاً وَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْلَمُونَ أَنَّهُ مُنَزَّلٌ مِّن رَّبِّكَ بِالْحَقِّ فَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

E fe gayrallâhi ebtegî hakemen ve huvellezî enzele ileykumul kitâbe mufassalâ(mufassalan), vellezîne âteynâhumul kitâbe ya’lemûne ennehu munezzelun min rabbike bil hakkı fe lâ tekûnenne minel mumterîn

Meali :

“Size Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indiren O iken ben Allah’tan başka bir hakem mi arayacağım?” (de). Kendilerine kitap verdiklerimiz de onun, Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O hâlde, sakın şüphecilerden olma.

(Sadakallahul Aziym EN'AM Suresi 114. ayet )

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَّحِيمٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Yâ eyyyuhâllezîne âmenûctenibû kesîran minez zanni, inne ba’daz zanni ismun, ve lâ tecessesû ve lâ yagteb ba’dukum ba’dâ(ba’dan), e yuhıbbu ehadukum en ye’kule lahme ahîhi meyten fe kerihtumûhu, vettekullâhe, innallâhe tevvâbun rahîmun.

Meali :

Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.

(Sadakallahul Aziym HUCURÂT Suresi 12. ayet )

Yani buradaki zandan kasit, o mu, bumu diye zannetmek, yani o da nedir, yani şüphe etmek veya şüphelenmek demekdir. yani Allah şüphelenmekden sakinmak gerektigini buyuruyor, öyle olunca zan, yani fikirde ki düşüncedeki şüpheye verilen isim, yine dinin başi taharet ve abdest, öyle olunca  namazin dişindaki farzlarindan  Necasetten taharet ve temizlik  konusunda 

Elbisenin veya vücudun bir yerine necaset gelse, bu yeri bulamasa, zannettiği yeri yıkasa temiz olur. Namazdan sonra necis yer meydana çıksa, namazı iade etmez. Yanlış yerin yıkandığı meydana çıkıp, necis yer belli olduğuna göre, necasetle kılınan namazı niye iade etmiyor? Kasten necis elbiseyle namaz kılmıyor. Necaseti temizlediğini zannederek kılıyor. Bu hareketi, namazın iade edilmesini gerektirmiyor. burada yine şüpheye mahal yokdur.

(Elbisesinde necaset olup da bilmese namaz sahih olur. Necaseti namazdan sonra görse, kaza etmek lâzım gelmez) deniyor. Necaseti gördüğü halde, namazı niye kaza etmiyor?

Resulullah (sav) ashabiyle namaz kılarken aniden nalınlarını çıkarıp sol tarafına koydu. Bunu gören cemaat de derhal nalınlarını attılar. Resulullah (sav) namazı tamamlayınca:

"Nalınlarınızı niye attınız?" diye sordu.

"Seni nalınlarını atarken gördük, biz de kendi nalınlarımızı attık!" cevabını verdiler.

"Cebrail (as) bana gelip pislik olduğunu haber verdi (onun için attım). Öyleyse sizler mescide gelirken dikkat edin, nalınlarınızda bir pislik (kazurat yani necastar parcasi necaset atigi) görürseniz onu silin ondan sonra o, ayağınızda olduğu halde namazınızı kılın."

( Hadis-i Şerif , Ebu Davud, Salat 89, (660)

Abdestli iken yellenme oluyor, abdestim kaçıyor gibi vesvese geliyorsa ne yapmalı?

Şeytan insanı ibadetten uzaklaştırmak için, dübürüne üfürür. insan da "yellendim ve abdetim bozuldu" deyip, abdestini tekrar almaya çalışır, oysa abdesti bozulmamıştır. işte bu duruma mani olmak için hadiste şöyle buyurulmuştur:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Sesini veya kokusunu almadığınız şeylerden dolayı abdest almayınız."

( Hadis-i Şerif , Müslim, Hayz, 99 (362); bk. Buhari, Vudû, 4, 36) )

Ubey bin Ka'b'in rivayetine göre

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Abdeste musallat olan bir şeytan vardır ki, ona velehan (şaşkınlık veren) derler. Onun için abdest ve gusülde su vesvesesinden korunun."

( Hadis-i Şerif , Tirmizi, Taharet:43; İbni Mâce, Taharet:48 )

Abdestte gelen vesveseyi temelinden halleden ve herkesin rahatça tatbik edebileceği Peygamberimizin  bir tavsiyesi de şu şekildedir:

Bedevinin birisi Resulullaha (a.s.m.) gelerek abdestin nasıl alınacağını sordu. Resulullah (a.s.m.) azalarını üçer defa yıkayarak ona abdest almayı gösterdi. Sonra da

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem şöyle Buyurdular

"İşte abdest budur. Bundan fazla yapan sünneti terk ederek hata yaptı, sınırı aştı ve nefsine zulmetti demektir."

( Hadis-i Şerif , İbni Mâce, İkame: 48 )

Namazdaki şüpeheye vesvese denilirki, şeytan sana o gün veya önceki günlerde olanlar veya yarin yapacaklarin hakkinda hatirlatmalar yaparak vesvese verir, ve seni namazda gaflette birakir ve sen namazini unutursun, kac kildim diye bilemezsin, ve bu durumda ise, yapilmasi gereken başta yazdigimiz hadisdede anlatildigi gibi

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Sizden biri namazında şüphe eder de üç mü dört mü kıldığını bilemezse, şüpheyi bıraksın ve hatirladığı rekatı esas alarak namazına devam etsin”

( Hadis-i Şerif , Nesai, Sehv, 24; İbn Mace, İkame, 132)

Abdullah bin Amr'in rivayetine göre

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Herhangi biriniz namazda iken şeytan ona gelerek, 'Falan şeyi ve şu şeyi hatırla.' Ta ki, kul gafletle namazdan çıkıp gitsin. Ve her hangi biriniz yatağında uzanmış iken şeytan onun yanına varır ve kişi uyuyuncaya kadar şeytan durmadan onu uyutmaya çalışır."

( Hadis-i Şerif )

Başta abdest ve namaz olmak üzere ibadetlerde unutabiliriz, ne okuduğumuzu, ne kadar okuduğumuzu, kaç rekât kıldığımızı bir an için aklımızda tutamayabiliriz. Böyle durumlarda da hemen telâşa kapılmamalı, çareyi yine ibadetin kendi içinde aramalıyız. Hiçbir insan unutkanlıktan kurtulamadığı gibi, en üstün insan olan Peygamberimiz (a.s.m.) bile çok az da olsa unutkanlığa maruz kalabiliyordu. Çünkü o ne kadar büyük ve mükemmel bir insan olsa da, insanî halleri itibariyle bizden birisi gibiydi. Acıktığı, susadığı, hasta olduğu ve sıkıntıya düştüğü gibi, unuttuğu da olurdu. Bu meseleyi hadiste şu şekilde görüyoruz:

Abdullah bin Mes'ud şöyle rivayet eder:

"Resulullah (a.s.m.) namaz kıldırdı. Ya fazla yaptı, ya eksik yaptı. Bunun üzerine, 'Yâ Resulallah! Namaza bir şey mi ilave edildi?' denildi.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Ben ancak bir insanım. Siz unuttuğunuz gibi ben de unuturum. Biriniz unuttuğu vakit, oturduğu halde iki secde yapı-versin."

( Hadis-i Şerif , ibni Mâce, ikame: 129)

Sonra Resulullah kıbleye dönerek iki secde etti.

Dinde genel kural  şüphe ibadeti ifsad eder, o yüzden şüpheden kacinmak için, işde namazda olursa bu,  kaldigi yerden devam edip, ardina iki tane daha secde edilirki, bunun ismine dinimizde "Sehiv Secdesi" yanilma secdesi, hata secdesi denilir.

Abdestsiz namaz kılınır mı?


Elbette kılınmaz. Abdest, namazın şartlarındandır. Abdestin farzları, sünnetleri, edepleri ve yasak olan şeyleri vardır. Abdestsiz olduğunu sanarak namaz kılıp, sonra abdestinin olduğunu hatırlayanın namazını tekrar kılması gerekir. Kıbleyi tespit etmeden, vaktin girdiğini bilmeden de, namaza durulmaz.  Yani dinde care üstüne care üretilir, cünkü abdestin yoksa,  yada abdest alacak su yoksa, o halde teyemmüm et denilmiş, hatta vücudunun teyemmüm edecek yerlerinde de yara ve bere var ise, o zaman abdestsiz namazini kilar demiş alimler. Bektaşi namazi diye bir hüküm vardir, yani insan kendisini abdestli sansa, halbuki yellenme veya başka bir sebebden abdesti bozulmuş olsa, amma o kimse bunu unutsa ve abdestliyim diye namaz kilsa, bu namaz sahihdir, hatirlayincada namzinin siohhatinbden şüphe etmezse iade gerekmez, cünkü başta yazdigmiz ayette ne dememiiz, ne diye itikad etmemiz emrediliyor; deki :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ

Meali :

“Ey Rabbimiz! Şâyet Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma!"

Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 286. ayetten pasaj

o halde "unutursak sorumlu tutma" diye itikadimiz yeterliymiş.

"İki elinin ve iki ayağının yıkaması farz olan yerleri kesik olanın, yüzü de yaraysa, teyemmüm edemeyeceğinden abdestsiz kılar ve namazı iade etmez"

Teyemmüm ederek namaz kıldıktan sonra suyu gören kimse namazını iade etmez. deniyor. Su geldiğine göre, mazereti kalmıyor, abdest alıp niye namazı iade etmiyor?
O an su bulunmadığı için, dinî bir mazeretle teyemmüm edilerek namaz kılınmış oluyor. Dinimizin bildirdiği sebeplerle şüpheye yer yok ve  bir defa kılındığı için tekrar kılınması gerekmiyor.

Kıbleyi araştırır, karar verdiği cihete doğru kılar. Sonradan, yanlış olduğunu anlarsa, namazı iade etmez deniyor. Kıbleye karşı namaz kılmak farz olduğuna göre, İstikbal-i kıble Farz, farz terk edilerek kılınan namaz niye iade edilmiyor? Kıbleyi araştırmakla, dinin emrine uyulmuş oluyor. Dinin emrine uyulunca, kıbleden başka yöne doğru da kılınmış olsa, namaz sahih oluyor. yani yine  dinde şüpheye yer yok ve öyle bir halde, eger kibleyi tespit edemdiysek niyet olarak denilirki :
"Döndüm Kibleye, yönüm kible, Kiblem ise Kabe" diye niyet eder, ve  kilar.

Hareket hâlinde bulunan vasıtalarda namaz kılarken kıbleye yönelmek mecburiyeti yoktur. Vasıta istikametine doğru kılınır. oturulan yerde îma ile kılınır. Ayakta durmak namazın farzlarından biridir ki, buna kıyam diyoruz. Bu nedenle ayakta durmaya gücü yeten birinin ayakta durmadan kıldığı namaz olmaz. Ancak otobüste ayakta duramayan birisi oturarak namazını kılabilir.

Cabir b. Abdillah hadisinde:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Resulüllah (asm) bineği üzerinde iken, kendisini ne tarafa çevirirse o tarafa doğru nafile kılardı. Farz kılmak istediğinde ise bineğinden iner ve kıbleye dönerek kılardı."

( Hadis-i Şerif , el-Hindî, kenzü'l-Ummal, VNI/385)

Efendimiz (asm) Hazretleri nafileleri deve üzerinde kılmış, farzları da yerde kılmaya dikkat göstermiş; ancak yerde kılmak mümkün olmadığı takdirde deve üzerinde kılınacağına işarette bulunmuştur.

Bu Mesele ile onu kıyas edersek, o zaman eger seferde otobüsde giderken, ötobüsün yönü kible oluyorsa, zaruret halindede işde kibleyi tesbit edemediysek, kanaatimiz olan yöne döner ve,  "Döndüm Kibleye, yönüm kible, Kiblem ise Kabe" diye niyet eder  ve kilariz.

Binek üzerinde veya vasıtada olan kimse:

Bir özründen dolayı binekten veya vasıtadan yere inip namaz kılamayan kimse, kıbleye yönelerek namaz kılması şart değildir. Mümkün olduğu şekilde hangi cihet olursa olsun niyet edip namaz kılar.

Kıbleyi belirlemede soracak kimse bulamadığında, ictihad edip bulmaya çalışır. Namaz kıldıktan sonra başka cihete yöneldiğini anlarsa, artık namazı iade etmez.

İmâ, namazda rükû ve secde yerine başla işaret etmektir. Bu şekilde namaz kılan kişi rükû için başı biraz eğer, secde için ise rükûdan biraz daha fazla eğer.
Hareket hâlinde bulunan vasıtalarda namaz kılarken kıbleye yönelmek mecburiyeti yoktur. Vasıta istikametine doğru oturulan yerde îma ile kılınır. yani illa secde edecekdim falan diye, zerre  şüpheye yer yok. ve rükû için başı biraz eğer, secde için ise rükûdan biraz daha fazla eğer ve, itikdi ise tamdir, bu secde yerine gecer diye iman eder.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Gökte iki melek vardır. Biri şiddetle, diğeri yumuşaklıkla emreder. İkisi de isabetli söyler. Biri Cebrail (a.s.) diğeri Mikail (a.s.)dır. Peygamberlerden de iki tane vardır. Onlardan biri yumuşaklıkla diğeri şiddetle emreder. Biri İbrahim (a.s.) diğeri Musa (a.s.)dır. Benim de iki arkadaşım vardır. Onlardan biri yumuşaklıkla, diğeri şiddetle emreder: Ebubekir (r.a.) ve Ömer (r.a).
( Hadis-i Şerif , Ravi: Hz. Ümmü Seleme (r.anha)(Ramuzu'l-Ehadis) )
ve islamdada Mezhebler vardir ki hanefi, maliki, şafi ve hanbeli ve caferi gibi ve bunlarda, bazisi ömer ve musa gibi kesin ve kati hükümleri ele almiş, ve yine bazisida ebu bekir ve cebrail gibi halim selim yolu, kolay olanlari ele almiş, ve bunlarin vücubu, dinde genişlik ve kolaylik için şart olanlardir. Yani mesela hanefi demişki :  cizigin üstünü taşan kan abdesti bozar, şafi ise demişki, cizme, ayagina giydigin cizme dolusu kanin aksa, abdestin bozulmaz, burada esas olan nedir? halbuki ikisinde de kan akiyor, nasil oluyorda, birisinde bozuluyor, birisinde bozulmuyor, burada asil mesele itikad ve şüphe meselesi, yani biri diyorki benim kanimda aksa itikadim bozulmaz, digeride diyor ki kanim akdimi şuurum kaybolur, ve itikadim bozulur diyor, yine malikide gusl ettigin zaman elinle ciplak olarak avret mahalline dokundun, camşir giyerken amma istemeden dokundun, abdest bozulmaz amma

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Her kim tenasül uzvuna veya fercine dokunsa, abdest alsın.''

( Hadis-i Şerif , Nesai, Gusl 30)

yani Şafii Mezhebi'ne göre tenasül uzvuna, çıplak el ile avret mahalline dokunmak abdesti  bozar, oysaki malikide istemeden dokunursan bozulmaz, isteyerek dokunursa bozulur ve hanefide ise, ister isteyerek dokunsun, ister istemeden dokunsun, Hanefi Mezhebi'ne göre çıplak el ile avret mahalline dokunmak abdesti bozmaz.

yani öyle olunca, mezhepler dinde genişlik icindir, yani care üstüne careler üretmekdir, ve şüpheyi ortadan kaldirmak icindir, dinde şüpheye hic mahal yok, ve zandan şüpheden düşüncedeki şüpheden sakinin deniyor, cünkü "şüphe ibadeti ifsad eder" kurali yani. 
Namazlardaki meydana gelen vesvese sonucu olarak ortaya cikan, şüphe sonucu, kac kildigini bilmeyen, veya diger Sehiv Secdesi Gerektiren Halleri yapanlar meselemize, bu linkden daha geniş ve tafsilatli olarak inceleyebilirsiniz.

FIKIH Bölümümüzden "Sehiv Secdesini Gerektiren Haller nelerdir?" Konusuna Bakabilirsiniz


أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَمَا يَتَّبِعُ أَكْثَرُهُمْ إِلاَّ ظَنًّا إَنَّ الظَّنَّ لاَ يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا إِنَّ اللّهَ عَلَيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve mâ yettebiu ekseruhum illâ zannâ, innez zanne lâ yugnî minel hakkı şey'ân, innallâhe alîmun bimâ yef'alûn

Meali :

Onların çoğu ancak zannın( şüphenin) ardından gider. Oysa zan (şüphe ve sanmak) ,  zan  hak indinde cok şeyin yerini tutmaz  yani cünkü Şüphesiz Allahin, o konuda ne yapmak istedigini hakkıyla bilemezsiniz. o konuda yapmak istediginin hepsinin ne oldugunu,  hakkıyla bilen Allah dir.

(Sadakallahul Aziym YUNUS Suresi 36. ayet )

Alimler ve Allah dostlari (yani arapcasi Evliyalar) "Fena fillahdan önce ,Beka billahda, yollarin birleştigi yerde, bizleride birleştir." diye dua etmişler.Peki

Bekabillah Neresidir?

Hz Yusuf vakti, Yusuf şeriati vardi, ve musa  bilinmiyordu, musa şeriati ve sünnetide bilinmiyordu,  daha sonra Hz. Musa geldi, onlar biraz yusufdan biliyorlardi, ve sonra Musa şeriati indi ve, musa aleyhisselamin bunu tatbik edişide musa şeriati ve sünneti oldu, ve yine museviler ise, isayi ve isa şeriati ve sünnetini bilmiyorlardi, ve isa dünyaya geldi ve isa sünneti ve şeriati ortaya cikdi, onlarda muhamed şeriatini bilmiyorlardi, ve Hz. Muhammed geldi, ve bütün şeriatlarin icinde derc oldugu bir şeriat, ve öyle olunca, sonunda da bu din mezhebler ile de genişledi, ve bugün ise Mehdi dünyaya geldi, ve hükmünü sürüyor ki, onun şeriatinde artik bütün yollar bilindi, ve google amca diye birşey var, ve yaz isa bu veya şu konuda ne dedi isa  şeriatinde  bu konuda ne vardi, isa nasil tatbik etti diye, google ye sor, karşina isa şeriatide sünnetide cikacakdir, yine musa şeriatinin o konudaki tatbikini ara, o da var, yine hanbeli bu konuda ne demiş diye sor, o da var, imami rabbani ne demiş, o da var, Allah dostlarinda mesela Muhammed Raşid Erol bu konuda ne yapmiş, o nasil tatbik etmiş, o bile var, ve öyle olunca, mehdi vakti işde, bütün yollarin birleştigi bir yer, ve zaman ve mekan, öyle olunca o 

"Fena fillahdan önce, Beka billahda, yollarin birleştigi yerde, bizleride birleştir" diye dua edenlerden bazisinin duasi kabul olmuş, ve artik mehdi vaktine ermişler, artik yollar birleşti, isa si, musa si, ibarahimi, ademi hepsi burda, ve bak bir Adem istemeden otamatik pilotta, adem sünneti yapiyor, benim bir Adem diye arkadaşim vardi, dedi ki :  ben abdest alinca dedi havlu kullanmam, abdest suyum üstümde kurur dedi, kim o günümüzdeki bir adem, peki Hz.  Adem in havlusumu vardi ki, abdestten sonra elini yüzünü kurulasin, bak bu adam bugünkü Adem, amma yaptigi ahlak, o günkü ahlak, ve yol birleşmişmi?  birleşmiş, yine ibrahim diye bir tanidigim var, camide dikkat ettim, namaz bitip imam ve müezzin amin deyince, bu ibrahim, ellerini semaya kaldirirken, önce sagini kaldiriyor, sonra solunu kaldiriyor, yani otamatik pilot, yine ibarhim sünneti, yani sagi sola üstün tutmak, yani yine yollar birleşmiş, Hz. ibrahim binler sene önce yaşadi amma, sünneti bize intikal etti, ve yol birleşti, bak bir ibarahime baktik ve bir ibrahim sünnetini buldukmu? bulduk. Sende bak, sanada hz ibrahimin veya musanin başka bir tatbiki ve sünneti, günümüzdeki  başka bir ibarhimde ve musa da, ismail de karşina cikacakdir, yani yollar birleşti ve vakit Beka billah vakti, fena fillaha varmadan önceki son durak, MHD vakti, ahir zaman, ey dost uyan artik.

----------
Zikri Raşidi de üc yeni update geldi ve birincisi

[attachment=38442]

Birinci olarak :

Artik tesbih modelimiz bu şekilde olan abaküs tesbih olacak, ve her sinif bu tesbihden kullanacak, ve mevsimine göre, renk farkli olacak, fakat bunda siyah ve beyaz tanimlamasi daha kolay oldugu için, zemheri tesbihini örnek olarak aldim, ve zikirimizin  sonundaki "100 elhamdülillah" cekilirken, tesbihin yönü vardir, sagi solu, solundan başlayip, yani o resimde görülen, 10 tane bir siyah, bir beyaz boncuk olan taraf, sag taraf. ve diger düz taraf, sol taraf. ve soldan saga dogru cekilmeye başlanir  o zikirde ve sonunda o on tane bir siyah ve bir beyazli on boncuklu mevsimine göre iki renili kadranin oldugu yere gelince, siyah boncukda "vermediklerine hamdederim Allahim." beyaza gelince "verdiklerine hamd ederim Allahim" diye hamdedilir .

ikinci olarak da :

100 estagfirullah zikrine gelince, yine soldan saga cekilir, ve o son onluya gelince, siyah boncukda "gizli günahima tövbe ya rabbi" diye tövbe istigfar edilir, beyaz boncuga gecincede "aşikara ve acik işledigim günahima tövbe ederim ya rabbi."  diye istigfar edilir. veya "bilerek işledigim günahima tövbe" digerindede "bilmeden işledigim günahima tövbe."  ederim ya rabbi  diye istigfar edilir..

ücüncü olarakda :


Mevsim zikiri cekenler, artik zikirlerin yaninda, birde silsileye fatiha ve kulhü ismarlar, yani hediye  ederler. işde silsilemizdeki sondan birkac önce olan Hz Ebu Bekir e hediye edildikden sonrada
13 ihlas 7 fatiha yi da "maddelerden, bitkilerden, hayvanlardan, insanlardan, cinlerden, meleklerden, güneşlerden, aylardan, gezegenlerden, ve diger yarrattigin şeylerden, şimdiye kadar Raşidi Tarikatina intisab etmiş olanlarin ruh ve ruhaniyetine, ve  şu andan itibaren de kiyamete kadar intisab edecek olanlarin ruhaniyetine hediye ettim." denilerek bu bereket artan bir şekilde devam ettirilir.


Rabbim Mehdi ve cemaatini şüpheye düşmekden korusun cünkü imanin ilk şarti

Eşhedu enlâ ilâhe illallah ve eşhedu enne muhammeden abduhu ve resuluhu manası ne demek

Şehadet ederim ki Allah´tan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki Muhammed (s.a.v.) onun kulu ve Peygamberidir"

daha tafsilatli mana ile    "Allah´tan başka ilah olmadigina şek ve şüphem yokdur, yine Muhammed (s.a.v.)in  onun kulu ve Peygamberi olduguna şek ve şüphem yokdur." demekdir.
yani iman şek ve şüphe kabul etmez.

Önümüzdeki Pazartesi gecesi benim gözlemlerime göre hicri takvim ile Rebilul Evvelin 12 ci gecesi, yani mevlidi şerifteki peygamberimizin dogum gecesinin tarifi olan, isneyn gecesi, ve isneyn gecesinin ne oldgunuda, daha öncki vaazda yazdik, bu sene ise pazartesiye denk geldi, ve yani mevlüt kandilinin, yani peygamerimizin dogum gününün, hicri takvimdeki senei devriyesi, isneyn gecsi cünkü ikinci döngü olan kutuplardaki alti ay gecenin başlamsi bu sen cakişdi, yani ikinci isneyn, ikinci kavuşma, gündüzün gündüze degilde  şems şumus  degilde, yani gecenin geceye kavuşmasi, şems şumus 21 hazirandi, bu ise karanligin karanlikla kavuşmasi, aslida 21 aralik normlai amma dünya cok hizli gittigi için bu sen menzile pazertesi gecesi varmiş olacagiz inşallah,yani kiş döngüsü ve kutuplarda alti ay gecenin başlangici olan gece.

şimdiden hicri takvim ile mevlüt kandiliniz mübarek olsun


---oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.

Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 26 Kasım 2017 Pazar

Original Kar © glan

iman ve Haya Aklın Olduğu Yerdedir

(Kar©glanin 20 Kasım 2017 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَسَخَّرَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالْنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالْنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِأَمْرِهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve sehhara lekumul leyle ven nehâre veş şemse vel kamere, ven nucûmu musahharâtun bi emrihî, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin ya’kılûn

Meali :

O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar da O’nun emri ile sizin hizmetinize verilmiştir. Şüphesiz bunlarda aklını kullanan bir millet için ibretler vardır.

Sadakallahul Aziym NAHL Suresi 12. ayet

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Aklı olmayanın dini de yoktur."

( Hadis-i Şerif ,Kenzul Ummal.C14,s.73)

---oOo---

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

Âdem aleyhisselâma gelen üç hediye Akıl.. Haya..İman..

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Cebrâil aleyhisselâm, aklı, hayâyı ve îmânı Âdem aleyhisselâma getirip,”Yâ Âdem! ALLAHü teâlâ sana selâm ediyor. Getirdiğim şu üç hediyeden birini kabûl etmeni emir buyurdu” dedi.

Âdem aleyhisselâm, ”Getirdiğin bu üç hediyeden aklı kabûl ediyorum” deyip aklı aldı. Bunun üzerine Cebrâil aleyhisselâm îmân ile hayâya, “Siz gidebilirsiniz” dedi. Îman, “ALLAHü teâlâ bana emreyledi ki, akıl nerede ise, sen orada ol! Bunun için ben akıldan ayrılıp gidemem!” dedi. Hayâ da, “ALLAHü teâlâ bana da aynı şekilde emreyledi. Ben de, akıldan ayrılıp gidemem” dedi. ALLAHü teâlâ kime akıl verirse, hayâ ile îmân da onunla beraber bulunur. Aklı olmıyanın ne hayâsı ne de îmânı bulunur.

( Hadis-i Şerif , Akıl.. Haya..İman)

İnsanların kendi nefislerine karşı da birtakım görevleri vardır. Bu görevlerin bir kısmı bedenlerine, bir kısmı da ruhlarına aittir. Başlıcaları şunlardır:

Şahsa Ait Görevler

İnsanların kendi nefislerine karşı da birtakım görevleri vardır. Bu görevlerin bir kısmı bedenlerine, bir kısmı da ruhlarına aittir. Başlıcaları şunlardır:

1) Beden terbiyesi: Öyle ki, her insan için temiz ve pâk olmak, güçlü bir bedene sahib olmak gereklidir. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Kuvvetli olan mümin, zayıf olan bir müminden hayırlıdır."

( Hadis-i Şerif ,)


2) Sağlığı koruma: Sağlık büyük bir nimettir. Onun için sağlığa zararlı şeylerden kaçınmak ve gereğinde tedâviye önem vermek gerekir. Bir hadis-i şerife göre:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Ölümden başka her hastalığın bir devası vardır." Yeter ki, ilâç bulunsun..."

( Hadis-i Şerif ,)


3) Zararlı riyazetlerden kaçınmak: İslâmda Ruhbaniyet (toplumdan ayrılıp yalnız başına ibadetle uğraşmak) yoktur. Geceli gündüzlü aç durmak, helal şeylerden büsbütün nefsini kesmek caiz değildir.Dinimizin emrettiği ibadet ve riyazetler orta bir halde olup hayatın mutluluğuna pek ziyade elverişlidir. Bunlara aykırı olarak yapılan riyazetler hayatı ters yönden etkileyip gevşeklik getireceği için caiz olmaz. Bir hadis-i şerifte buyurulmuştur:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Nefsin, senin bineğindir, artık ona yumuşak davran."

( Hadis-i Şerif )

4) Vücudu yıpratacak şeylerden sakınmak: İslâmda içki haramdır. Herhangi bir organı kesin bir gerek bulunmaksızın kesmek haramdır. İntihar denilen cinayet haramdır. Çünkü bunları yapmak, Yüce Allah'ın insanlara ikram ettiği hayata suikasd demektir. Onun için bu gibi haram şeylerden kaçınmak şahısla ilgili bir görevdir. Aksi halde insan birçok pişmanlıklardan ve azablardan kurtulamaz.

5) İradeyi kuvvetlendirmek: İnsan, sağlam bir irade sahibi olmalıdır. Yararlı şeyleri öğrenip yapmalı, yararsız şeyleri de, sırf şunu bunu taklid hevesi ile yapmamalıdır. İnsan bir inanca ve bir huya sahib olmalıdır. Hakkı kabul etmeli, haksız ve zararlı olan bir şeyi de, herhangi bir düşünce ile öne sürüp kıymetlendirmeğe çalışmamalıdır. Böyle bir hafiflik insana yakışmaz.

6) Aklı ve zihni ilim, irfan nurları ile aydınlatmak, kalbde yararlı ve yüksek duyguları uyandırmak, İslâmda ilim ve marifet kazanmak pek önemli bir görevdir. İnsan akıllıca yaşamalı ve daima gerçek arkasından koşmalıdır. Yanlış fikirlerden, aldatıcı, sözlerden, yaldızlı muhakemelerden, zararlı törelerden, batıl inançlardan, hasis duygulardan kaçınmalıdır. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"İnsanın dayanacağı şey aklıdır. Aklı olmayanın dini de yoktur... "

( Hadis-i Şerif, Kenzul Ummal.C14,s.73 )

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنزَلَ اللّهُ قَالُواْ بَلْ نَتَّبِعُ مَا أَلْفَيْنَا عَلَيْهِ آبَاءنَا أَوَلَوْ كَانَ آبَاؤُهُمْ لاَ يَعْقِلُونَ شَيْئاً وَلاَ يَهْتَدُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ elfeynâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya’kılûne şey’en ve lâ yehtedûn

Meali :

Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!” derler. Peki ama, Ve eğer, onların ataları hiçbir şeyi akıl etmiyor ve hidayete ermemiş olsalar bile mi? ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar)?

Sadakallahul Aziym BAKARA-170. ayet

Yani düne kadar herkes, imami rabbani dedi, imami malik dedi, imami hanefi dedi, itikadi ile iman edip, ibadet ettiler. evet cok güzel, onlar yazmişlar, bu dini bize kadar ulaştrimişlar, hepsinden ayri ayri, Allah binlerce kere razi olsun, biz onlarin dikdigi din direginin altinda gölgelenenleriz, amma, Allah bu ayette diyorki : eger onlar dini tam anlamamişlarsa bilemi onlarin dediklerine uycaksiniz deniyor. yani onlar dünkü hali ile anladilar, dünkü adama, bu günkü hali nasil anlatacaksin, mesela düne kadar abdestsiz kuran ele alinmaz diye biliyorduk hepimiz, amma bugün adam cep telefonuna hatim yüklemiş, yine kuran ayeti resimini kapak resimi yapmiş, bu cep telefonu ile tuvalate bile girip cikiyor, peki dünkü hanefi itikadi maliki itikadi ne oldu? ve yine kurandaki

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

لَّا يَمَسُّهُ إِلَّا الْمُطَهَّرُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Lâ yemessuhû illâl mutahherûn

Meali :

O’na, taharetli ve abdestli olanlardan (maddî ve manevî arınanlardan) başkası dokunmasin. Ona, ancak temiz olanlar dokunabilir.

(Sadakallahul Aziym VAKIA Suresi 79. ayet)

Bu bir ayet. öyle hadis falan da degilki, yani bu ayeti bu gün, nasil anlamaliyiz, peki nerde kaldi bu abdestli ellemek, hatta dedikya, adam tuvalete bile giriyor onunla artik,
yaklaşik üc haftadir ayni ayetin üstünde duruyorum, ve size bu ayetin ulvi uhravi manasini anlatmaya calişiyorum, bu hafta yine ayni ayeti tefsir edecegiz ve bu konuya baglayacagiz, yani nedir o ayet :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr

Meali :

Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar hatirlarlar (daima) Allah'ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler.

(Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi 191)

ve bu ayeti daha iyi anlayip kendi hayatlarinda tatbik edenlerin, esas bilim adamlari oldgunu, ve fakat bugün ise, dogru dürüst birşey keşfedebilen bir müslüman bilim adami kalmadigini, ve o gavur dediklerimizin herşeyi keşfettigini, ve yine mesala bu gün, arabaya ucaga trene binebiliyorsan, koiayca varmak istedigin yere variyorsan, onun ilk parcasi olan mootoru icad eden

Henry Ford (1863 - 1947)

Henry, boş zamanlarını kendisine kurduğu bir mekanik atölyesinde geçiriyordu. Burada 15 yaşında ilk buharlı makinesini yaptı. Detroit'te bir şirketin atölyesinde çıraklığa başladı ve önceleri cep saatleri onarımı konusunda uzmanlaştı. Cep saatlerini büyük çapta uygun fiyata üretme planından kısa bir süre sonra vazgeçti. 1882'de Michigan'ın güneyinde buharlı makine montörü olarak ilk kez sürekli bir işe girmiş oldu.
1891'den sonra Detroit'te Edison Illuminating Company'de (Işıklandırma Şirketi) mühendisliğe başladı (1893'te başmühendis oldu). Boş zamanlarında otomobil üretimi üzerinde çalışıyordu. İlk tek silindirli benzin motorunu 1893'te kendi evinin mutfağında üretti. Üç yıl sonra ilk otomobilini yaptı. 33 yaşındaki Ford, bisiklet tekerlekleri monte ettiği bir şasiye bir motor taktı. İlk şirketi olan Detroit Automobile Company, kuruluşundan birbuçuk yıl sonra, 1890'da iflas edince, Ford 16 Haziran 1903'te hisselerine % 25,5 oranında ortak olduğu Ford Motor Company'yi kurdu.

Bugün eger sen arabaya binelebiliyor, kolayca bir yerden yere gidebiliyorsan, bu resimde gördügün adama dua etmen lazim, cünkü automobilin babasi bu adam, arabanin ve motorun icadini yapan adam saylir, yani ilk araba haline getiren adam, o halde bugün BMW, Ferrari, Audi,WV,.... arab yapip satip para kazaniyorsa, bu adamin sayesinde, hepsi bu adamin mezarina gidip, üc beş fatiha, yasin okumasi lazim, neden cünkü onun sirtindan bu kadar zengin oldular, o meslegin babasi bu adam.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a şükredemez.”

( Hadis-i Şerif , Tirmizi, Ebu Davud)

ve bizler bu adamlarin cogunu gavur diye biliyoruz, peki nasil gavurmuş ki bunlar, hem aklini kullanip, dünyanin imarinda emek sahibi olsun, tefekkür ehli olsunlar, hemde gavur olsunlar. Halbuki başta yazdgimiz hadisde diyorki, Hz. Adem, Allah dan gelen hediyelerden akli alip secince, iman dediki, ben akildan ayrilman, o halde hayada, bende imandan ayrilman dedi, o zaman bu adam ve benzeri bilim admlari nasil olurda kafir olur, ve gavur olur demek yokmu? demekki gercek bilim adamlari imansiz olamazlarmiş, cünkü" iman "aklin yaninda, bu adaminda araba ve motor icad etcek kadar akli varsa, sende bende bile olmayan bu kadar zeka ve akli varsa, o zaman, o adamin yaininda imanda var, ve imansiz degilmiş demekki, öyle olunca, bugün kime gavur diyebiliriz, kime kafir diyebiliriz diye, iyice bir tefekkür etmek lazim. bizler müslümanlari gavurlar terörist ilan edince kiziyoruz, yaptigimiz ne? kavga dögüş kabadayilik, bunu gören gavurda, bize bakip bunlardan yapinca, savaş cikiyor işde, halbuki bilimle ilimle ugraşan, ve dünyamizin cennete dönmesinde katkisi olan, binlerce ilim adaminin emegininde heba olmasina sebeb olcak, bu savaş ve kavga nedir, bumudur din, bumudur insanlik, bu mudur iman ve akillilik, vallahi bu kavgayi başlatanda, devam edende, ah ma gin tam daniskasidir, yani büyük ah mak lar sürüsü, bunlar kimler? bugünün namaz kilip oruc tutunca, kendini en üstün sanan insanilar, yani kardeşim, din sadece namaz kilip abdest almak degil, ve bak kainata bakip ibret alanlar ayetini üc haftadir anlatiyoruz, bir nebze kulaginiza sokabildikmi bilmiyorum, yani düşünen tefekkür eden insan olmak lazim.

"Düşünüyorum o halde varım"

Descartes(Dekart)

16 ve 17.yüzyılda ''Düşünüyorum,öyle ise varım.''sözüyle felsefenin ilkesi olan sözü söylemiştir..

öylese bugünün insani daha Deskartesin düşüncesine bile vakif olamamişdir, bir hoca öyle dedi, güzel ve Hikmetli sözü kim söylerse söylesin, ben onu alirim dedi, vay yahudi, vay hiristiyan diye ayirmak olmaz, hikmet kimden cikarsa ciksin, güzel ve iyidir, evet öyle hikmetli sözü Descartes söyleyince almaycagizda, sadece Hz ali deyincemi alacagiz , hayir böyle insanlik olmaz, kimdir o Descartes felsefenin babasi, dinciler ise felsefeyi yalanlarlar, halbuki o adam, o üc haftadir anlattigimiz ayeti, en iyi anlayan adam, yani "akleden insan insandir." diyen adam. yani

her hafta her hafta hutbelerde imam okur, cemaaat dinler, amma tutan kim ,akleden kim, hani nerde Allah aşkina

nedir o ayet

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالإِحْسَانِ وَإِيتَاء ذِي الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnnallâhe ye’muru bil adli vel ihsâni ve îtâi zîl kurbâ ve yenhâ anil fahşâi vel munkeri vel bagyi, yeizukum leallekum tezekkerûn

Meali :

Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.

(Sadakallahul Aziym Nahl Suresi 90. ayet)

ve yine ayni konuyla ilgili başka ayet

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum ta’kılûn

Meali :

Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz akıl edersiniz.

(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 242. ayet)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَعَلَّمَ آدَمَ الأَسْمَاء كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلاَئِكَةِ فَقَالَ أَنبِئُونِي بِأَسْمَاء هَؤُلاء إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ قَالُواْ سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا إِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn. Kâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmul hakîm.

Meali :

Ve (Allah), Âdem’e, (Allah’ın) isimlerinin hepsini (bu isimlerdeki hikmetleri yani onun için gerekli olan ilimleri) öğretti. Sonra onları meleklere arz ederek dedi ki: “Haydi sadıklardan iseniz bunları(Bu ilimleri Bilgileri, yani marangozluk ayakkabicilk , ciftcilik,berberlik,mucit macid,kimyaci,atom mühendisi,.....) isimleri ile bana haber verin (söyleyin). ”Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler.

(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 31 ve 32. ayet )

Bu ayet gösteriyorki, Hz Ademe ve insanogluna ilmi ögreten Allah dir, ve o ögretmeden, kimse birşey bilemez. melekler bile dedilerki : biz senin ögrettigin kadarini biliriz, özür dileriz, rabbimiz sen insanogluna daha cok şey ögretmişsin diye yanildiklarini gördüler. yani melekler bile Allah ögretmeden bir bilgiye sahip degilken, o zaman, bir adamda bir icad yaptiysa, ona ögreten bir rabbimiz var, ve ki bunuda ancak düşünüp tefekür eden, ve zikir ve tefekkür eline nasip ediyor Allah, akilini kavga dögüşe ayiran dan galak lara degil yani ve bugün bu kuran bizim elimizde olmasina ragman, bütün müslüman devletlerinin nerdeyse hepsinin acincak durumunuda şu ayet acikliyor.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَن تُؤْمِنَ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve mâ kâne li nefsin en tu’mine illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yec’alur ricse alâllezîne lâ ya’kılûn

Meali :

Allah’ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez.Allah, pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır ve azabı da akıllarını (güzelce) kullanmayanlara verir.

(Sadakallahul Aziym YUNUS Suresi 100. ayet)

o halde müsümanlar neden bu haldeymiş, akillarini kullanmadiklarindan, neden binlerce suriyeli avurpaya yürüyerek göc etdi, cünkü akil ve bereket orada, kendi memleketleri aclik sefalet idi, savaşida firsat genimet bilip, oraya göc ettiler, ferah orda, ganimet orda, rahat orda, neden? cünkü adamlar aklini kullanip medeniyete ermişler, bizim dan galaklarda haala osmanlicilik türküsü cekiyor ah mak, halbuki bindigi Otobüs tramvay gavur dediklerinin icadi, aldığı ucak onlarin icadi, aldığı füze onlarin icadi, evindeki tost mekinasi onlarin icadi, tavanindaki lamab onlarin icadi, eczanede bir tek türk ismi olan bir ilac varmi, ilaclarin hepsini bulan yine onlar, eeee bizde ne var? bizde ah maklik cooook, rajon kesmek coook, kendini bir poh sanmak coook, ee bunlar ne işe yariyor, işde sonunda avurpaya göc etmeye yariyor, yillardir Türkiye avurpa birligine girecegim diye ugraşiyor, niye cünkü akilda onlarda, para da onlarda, yani bizde ne var, işde aclik sefelet kavga dögüş dan galaklik.

Allah akil versin bu insanligada, artik bu sefaletten kurtulsun müslümanlarda.

--------------------
Kuranin ayet sayisini bazilari 6666 ayet diyor, bazilari hayir o kadar degil diyor, ve diyorlarki besmeleler ona dahil, digerleri diyor besmeleler ona dahil degil.
yani demek oluyorki, mesela bir şehirde 50 tane ev var, ve diyorki bunlarin birisi, bu 50 evin her birinin elli tane giriş kapisi var, ve işde 6666 ayet diyenler, kapilarida extra sayiyorlar, ve 6666 ayet olmadigini iddia edenlerde, o elli kapinin bu şehre dahil olmadigini söylüyorlar. Halbuki bir ev, on odadan oluşuyorsa, on odanin, on kapisi var, birde evin ana giriş kapisi var diye yazilcak hesap edilcek, amma digerleri diyorki, bu elli evin herbirinde odalar var amma, odalarin kapisini sayarizda, ana kapiyi saymayiz demek gibi birşey. bir sure elli ayet ise, elli odasi var, amma, o eve ana kapiyi acipda girmeyince, elli oda oldugunu göremeyiz degilmi, halbuki bütünün kapisi o besmele, diger ayetler ondan girince görülenler demek olur, eger o besmele ana kapa olmazsa, eve giremeyiz degilmi, bacadanmi gircez nikilous amca gibi. tabiki kapidan gircez, kapi var birde almancaa ismi ile TOR denilen ana kapi var. yani Tür kapi TOR ise ana kapi, main kapi demek, yani öyle olunca, kol bütün, el kolun parcasi amma o da bir bütün, tirnak bütün, amma tirnaga varmak için önce kol olmasi lazim, sonra el olmasi lazim sonra parmak olmasi lazim, en son tirnaga variriz, yani koldan girmeyince tirnak bulunmaz, velhasil tirnagin icinde de yine binlerce hücre var degilmi. öyle olunca her surenin başindaki Besmele ayri bir ayettir.

----------------

Hocanin birisi, yeniden dünyaya gelmek ve reankarnasyon hinduizmi ve budha felsefesi olan hayata yeniden gelipde daha iyi bir hale tekamül etmek yokdur, cünkü eger ölye oluyorsa mesela mevlanin ruhu neden yeniden bir daha gelmdi madem diyor, mevlana hani nerde diyor?
El cevap :
Dalda olgunlaşipda erdiginde kopardigimiz bir cevizi masaya koysak, artik o cevizin hayata ve insanlara bir müdahelesi bitmişdir, taaaki eger ben onu yersem, bende can olur, ve hayat bulur, ve ben namaz kilarken, namaz kilmiş olur, oruc tutarken oruc, yahutda kötü bir fiil ve günah işlerkende, ben işliyorsam o günahi, benimle birlikte o günahi işlemiş olur, amma işde eger o masaya koydugum cevizi yemezde bahar ve vakti gelince, topraga dikerde yeniden filizlenip agac olmasina yardimci oilursam, bir gün yine o ceviz agaci olup, rabbim müsade ederse, yeni yeni cevizler verecekdir, amma ne zaman, taa seneler sonra, amma ihtimal dahilidemi, evet dahilinde, her ceviz yeniden agac olmaz, bazisi lokma olur ve can olur, artik o can mayvalari verir, başka bir yaşayişa gecmişdir artik o, ceviz degilde yiyen insanda akil melekesi olmuşdur, ve o girdigi insanin akletmesine yardimci olur, dün mevlana idi, bugün ise mustafa hoca yada cübeli ahmet oluverir, o cevizi kimler yediyse, yada o ceviz agacindan toplanan cevizden kimler yediyse, onlarda akil melekesi oluverir belki, o yeni halindede yeni canda derki, melvana şöyle demişdi, mevlana bu konuda böyle demişdi diyen mevlevi oluverir, yeni mevlana olmasada, belki mevlevi oluverir yani, o eger o insanda kendini o mevlevi tefekkür ile dahada geliştirebilirse, belki mevlana gibi güzel sözler, güzel fikirler, ve güzel iman, onun elinden dilindende dökülüverir. amma eger gelişmeze, ancak mevlana dediydide kalir sadece. yani tekamül de böyledir işde . Amma işde mevlana bir daldaki bir tek ceviz gibiydi, o erdi olgunlaşdi, ve onu sahibi yeniden dikdiki, ve de yeni meyvalar cevizler verdi, amma onun her sene verdiği meyvalari artik sahibi cuval cuval satiyor, ve artik iki kilo ahmet amca aldi, evine götürdü, bir kilo mehmet amca, beş kilo fatma baci, ve onlarda evlerinde, biri iki cocuk, bir karisi ile yedi, beriki beş cocuk ve karisi ile, ve ondan sonra mevlana bütün idi dagildi, ve binler mevlanaci dogdu ankrali ahmet amcada "mevlan diyorki "demeye başladi, izmiri bengü bacida "mevlana diyor" demeye başladi, neden? cünkü mevlana cevizinden yedide ondan, mevlana dediki diyor. yani mevlan bir idi, bin oldu, ve amma işde o cevizi, dikdigi ilk vakit olan cocuk hali ile, o ýeni ceviz agacindan keramet bekleme, cünkü o ceviz daha yedi sene aşagi, yedi sene yukari byüyüpde meyva vercek, yani velhasil, peygamberimizde dediki

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Benim Ashâbım, gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olsanız hidayete erersiniz.”

( Hadis-i Şerif , Beyhakî, el-Medhal, s.164, Kenzu’l-ummal, h. no: 1002)
yani muhamed bütün ve bir idi, aynen yilbaşinda şenlik olsun diye patlatilan yilbaşi fişekleri gibi patladi ve, her bir parasi ayri yerde işik oldu, ve onlarda muhammedin ayri bir parcasi oldular, amma vardiklari her yerde muhammedi ve dinini anlattilar, muhammed ögretiler ve deilerki "Muhammed dediki" öyle olunca, hangisine baksan ve uysan yine muhammed tadi verir onlar, yani yeni bir dal oldu ve patladi, yeni mayvalar verdi, ve herbiri ayri bir eve hurma oldu gitdi belki, amma vardigi evde tatli bir muhammed lokmasi oldu, degilmi, muhammedin ögrettigi namz oldu, abdest oldu sünnet oldu farz oldu işde.........

Bazi ilim adamlari ve bazi fikir gruplari diyorki dünya matrix sistemi, yani sadece dalgalar ve frekanslar var, gercekde dünya yok, beynimizin algiladigi var, beynimiz ise, sadece frekans dönüştürücü bir sistem diyorlar. ve öyle olunca matrix filimindeki gibi dünya sanal bir dünya, gercekde var sandigimizi hicbirşey yok diyorlar. Eger öyle olsa idi gözümüz mavi bir cicek görünce, peki karşisinda ne varda, onu mavi cicek saniyor peki, yani karşisinda illa birşey var, ve o birde mavi birde cicekmiş, peki karşisinda da sadece bir frekansmi var, hayir mesala bilgisayarda biz mesala Emel Sayini dinliyoruz, ve yayinda hemde canli olsun, amma bilgisayardaki Emel Sayin ve onun sesi, sazlarin sesi, hepsi frekansdan ibaret, ve yine boyut olarakda, bilgisayar ekrani mesala diyeleim 40cm ye 40cm olsun, ve o Emel Sayin in boyunu simetrik olarak kücültüp sanki biglisayarin icindeymiş gibi gösteriyor, amma işde, aslinda bilgisayarin icinde gösterilen, yine frekans, ve lambalarin sadece gözümüze yansitigi işiklar ve gölgeler sadece, amma işde o gölgelrin ve işiklarin asli olan bir Emel Sayin ise, o an, hangi stüdyoda canli şarki söylüyorsa, orda madde ve kati olarak duran, orda bir Eml Sayin var, ve bilgisayar ise, onun sadece siluetini veya görüntüsünü sinyal olarak alip bize yansitan alet, peki biz ona dokunmak isteyince, bilgisayara dokununca, ona dokunmuş olmuyoz, amma stüdyodaki sunucu onun eline dokunmak isteyince, elini uzatip tokalaşinca, ona dokunabiliyor, ve ve gercek ile sanal arasindaki fark bu, göz ve beyin bu bedenin bigisayari ve ekrani gibi, amma gercek olan o beyini kafa denen bölgesinde taşiyan bir maddi beden varki, o bedende beyin diye göz diye bir yer var, ve yine o beyinin calişmasi için, enerjiye ihtiyaci var, ve bunlar elma armut ekmek peynir şeker gibi maddeler, ve onlar olmadan bu beyinde calişmaz, ve yine eger beyin gercekse, onu caliştiran elma yalansa yok ise, beyin bu yalan ve olmayan ve sanal olan elma frekansi ile nasil beslenipde bize elmayi armutu, elma ve armutt diye gösteriyor demek yokmu? yani o fikir grubu olan illluminat fikri olan bu halogram dünya fikri külli uydurmaca, cünkü olmayanla olan beslenemez, olmayan bir elma armut, nasill olmayan midede eriyecekde,olmayan kafadaki beyine enerji olcak, peki madem elma diye birşey yok, olmayan nasil oluyorda, olan ve var olan algilayan beyine enerji oluyor peki, bilgisayar elektriksiz calişmaz, elektrik için elektrik santralina ihtiyac var, eger santaral diye birşey dünyada yok ise o zaman bilgisaayar ne ile calişiyor, enerjisi nerden, haydi fişe takmada calişsin bakalim, yani yine mesela ben mavi gömlek giyip fotograf ve video cekinsem, ve bunu sana yollasam, eger bizler beynimizin algiladiklari isek, sen beni hic görmedinse, ve senin beynin mavi diye, neyi mavi saniyor, mesala renk körü insanlar var, onlar kirmiziyi yeşil saniyor, yani renk körü, yani eger sen beni tanimiyorsan ve mavi giydigimide bilmiyorsan, benim videoma veya fotografim sana gösterildiginde, senin beynin belki beni mavi gömlekli degilde kirmizi paltolu düşünebilir, vve vakit ve mevsim kiş ve kar yagiyorsa, beni kar yagarken palto giymiş düşünebilir o an, ve öyle algilamasi lazim, halbuki ben mavi gömlekli fotograf e video cekinince bunu taa Amerikadaki görende mavi gömlekli görüyor, japonyadakida ayni görüyor yani.
yine mesala bunlar sadece beynimizin hayalinden ibaret ise, mesala sen o resime bakinca beni sakalli hayal ederdin, belki digeri biyikli, digeri kabak, digeri ise uzun sacli, bir digeri kisa sacli, biri sarişin, digeri ise esmer görürdü, halbuki hicde öyle görmüyor, ve algilamiyor, ben mavi gömlekli ve esmer ve sakalli isem, beni gören herkes ayni görüyor, hic görmemiş olanda ayni görüyor, dün beni görüp taniyanda ayni görüyor, o halde, yine var olanlar hayalden de ibarert degildir yani, rüya ile bunu kariştirmamak lazim. o rüyalarin cogu Allahu teala iki yanimiza iki kiramen katibin melegi vermiş, onlar her an kayit halindeler bizi, ve ve yine gecen hafta dedigimiz kiyamete kadar olacak olanlar oldu ise, bütün filimde kaydedildi ve levhi mahfuz denen arşivde, senin tamam olmuş bir filimin var, ahmetinde, mehmtinde, muhamedinde, bir filmi var, ve işde rüya bazen meleklerinin sana ilerde olcak olana bazi olaylarin filimini sana göstermeleri gibi birşey yani,ve belkide diyorki, yani HIZIR meselesi, yani bak başina senin filimde böyle bir durum geliyor, eger sen aklli davranirsan, bunlar olmaayabilir diye bildirlyor, bazende bak ilerde olcak olan bu diye, filimin sonu gösteriliyor yani, meleklerince, yine yaninda kiramen katibin melekleri sana filimin ilerisini veya gerisinin gösteriyor olabilirler yani.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَلَمَّا جَاء مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَكِنِ انظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا تَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ موسَى صَعِقًا فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve lemmâ câe mûsâ li mîkâtinâ ve kellemehu rabbuhu kâle rabbi erinî enzur ileyke, kâle len terânî ve lakininzur ilâl cebeli fe inistekarre mekânehu fe sevfe terânî fe lemmâ tecellâ rabbuhu lil cebeli cealehu dekkan ve harra mûsâ saıkan, fe lemmâ efaka kâle subhâneke tubtu ileyke ve ene evvelul mu’minîn

Meali :

Mûsâ, belirlediğimiz yere (Tûr’a) gelip Rabbi de ona konuşunca, “Rabbim! Bana (kendini) göster, sana bakayım” dedi. Allah da, “Beni (dünyada) katiyen göremezsin. Fakat (şu) dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de beni görebilirsin.” dedi. Rabbi, dağa tecelli edince onu darmadağın ediverdi. Mûsâ da baygın düştü. Ayılınca, “Seni eksikliklerden uzak tutarım Allah’ım! Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim” dedi.

(Sadakallahul Aziym A'RAF Suresi 143. ayet)

yani mesela karinca ile insani düşünün, karinca insani dev bir dag yürüyor olarak görebilir, hakkiyla bir insani onun gözü algilayabilirmi, yani karinca ile insanin boyutu ne kadar farkli, ve insan tam onun üstüne dogru gelse, karinca yukari baksa ne görebilirki, yani hani agacin altina gelipde agacin tepesine bakinca, onu nasil görür insan öyle uzunca göremez, şekli bozuk görür ya , işde kainati yaratan, kebir ve büyük olan rabbimizi, bizim gözümüzün ihata etmesi mümkünmü, yani kocaman güneşi halkden, ve binlerce güneş halkeden kainat diye birşey halkeden, bir rabbi, sen şu karinca kadar cürmünle görebilceginimi sanirsin, yani işde musaya dediki, senin gözün Allahi ihata etmeye yetmez, yani onun sinirilarini senin gözün almaz, yani ihata etmez, yani senin göz kadranin bunu almaya müsait degil demek istedi. hani bigisayarin cözünürlügü vardirya, grafik karti ve ekran kartinin eski xp sisteminde bu 1024 px falan idi, amma ona simdiki sistem olan 1600 veya 1900 gibi bir cözünürlük uygun olmaz, yani 1900 px bir resimi eski xp sistemine uygun ekranda duvar resimi yapsan, onun ancak bazi bölümünü görebilir ekran, yarisi gözükmez, yine bunun binlerce farkli boyutta oldugunu düşün, yani kainatin büyüklügünü bile gözün almaz iken, sen o kainati yaratani bu kadrana nasil sigdircan, yani öyle olunca, Allah insana diyorki, senin göz kadranin, Allahin Azametini görmeye müsait degil diyor , yani ondan ezanda bizler "Allahuekber" diye sena ederiz, yani Allah kebirdir, tek ve yegane büyük olan demekdir.

Rabbim, Mehdi ve cemaatini, O nun bize cemalini gösterecegi boyuta gözümüzü o kadrana erenlerden eylesin


---oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.

Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 20 Kasım 2017 Pazartesi

Original Kar © glan

Rezzak olan Allah - Baki Olan Allah Nedir?

Rezzak Allah - Yediren Doyuran Giydiren Allah Nedir?
Baki Olan Allah - Batmayan Güneş Olan Allah Nedir?

(Kar©glanin 10 Kasım 2017 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ مَا أُرِيدُ مِنْهُم مِّن رِّزْقٍ وَمَا أُرِيدُ أَن يُطْعِمُونِ إِنَّ اللَّهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve Allah, insanları ve cinleri sadece Allah a kul olsunlar diye yarattı. Allah Onlardan (hiç) bir rızık da istemiyor ki O nu doyurmalarını da istemiyor yahutta bunada ihtiyaci yok, o halbuki sizin için lazim olan . Muhakkak ki Allah O, sizlere rızık verebilcek tek güç ve kuvvetin asil sahibidir.

Meali :


Sadakallahul Aziym ZARİYAT Suresi 56. 57. 58 . ayet


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

– “İktisada riayet eden fakirliğe düşmez.” veya İktisat eden zenginleşir, israf eden fakirleşir

( Hadis-i Şerif , Bezzar)

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

Çok mal haramsız, çok söz yalansız olmaz.
Yunus Emre

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Kıyamette herkes, şu dört suale cevap vermedikçe hesaptan kurtulamaz:
1- Ömrünü nasıl geçirdi?
2- İlmi ile nasıl amel etti?
3- Malını nereden, nasıl kazandı ve nerelere harcetti?
4- Cismini, bedenini nerede yordu, hırpaladı?

( Hadis-i Şerif , Tirmizî)


أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ellezîne yu’minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn

Meali :

Esteuzubillah

Onlar (takva sahipleridir) ki, gaybe (gaybte Allah’a) îmân ederler, namazlarını kılarlar ve onlara verdiğimiz rızıklardan da infâk ederler (başkalarına da verirler).

Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 3. ayet

Dini Hikayeler
Musa Aleyhisselâmın ümmeti:

- Ya Musa! Rabbimizi yemeğe davet ediyoruz. Buyursun bir gün misafirimiz olsun. Nemiz varsa ikram etmeye hazırız, dediklerinde Musa Aleyhisselâm, onları azarladı. «Nasıl olur, Allah (haşa) yemekten, içmekten ve mekândan münezzehtir» diyerek bir daha böyle bir şeyi akıllarından bile geçirmemelerini tenbihledi. Fakat Musa Kelîmullah Turu Sina'ya çıkıp, bazı münasaatta bulunmak istediğinde, Allah tarafından şöyle nida olundu:

- «Ya Musa neden kullarımın davetini bana getirip söylemiyorsun?»

Musa Aleyhisselâm:

«Ya Rabbi, böyle daveti size gelip söylemekten haya ederim. Nasıl olur, Zatı Ulûhiyetiniz onların söylediklerinden beridir» dedi.

Allah (c.c.):

«Söyle kullarıma, onların davetine Cuma akşamı geleceğim» buyurdu.

Musa Aleyhisselâm gelip kavmini durumdan haberdar etti, hazırlığa başlandı, koyunlar, sığırlar kesildi. Mümkün olduğu kadar mükellef bir yemek sofrası hazırlandı. Çünkü misafir gelecek olan ne bir vali, ne bir padişah, ne bir başka yaratıktı. Kâinatın yaratıcısı misafir olarak gelecekti. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra, akşam üstü uzak yollardan geldiği belli; yorgun argın, üstü-başı birbirine karışmış bir ihtiyar gelip:

«Ya Musa! Uzak yollardan geldim, acım, bana bir miktar yemek verin de karnımı doyurayım» dedi.

Hz. Musa:

- Acele etme, hele şu testiyi al da biraz su getir bakalım. Senin de bir katkın bulunsun. Biraz sonra Allah (c.c.) gelecek, dedi.

Tabii adam daha fazla diretmeden çekip gitti. Yatsı vakti oldu, beklenen misafir halâ gelmedi. Sabah oluncaya kadar beklediler, halâ gelen giden yoktu. Neyse ümidi kestiler. Hz. Musa taaccüp içinde idi.

İkinci gün Hz. Musa Tur'a gidip:

- Ya Rabbi, mahcup oldum, ümmetim: «Ya Sen bizi kandırdın, ya Allah sözünde durmadı» diyorlar dediğinde, şöyle hitap olundu:

- Geldim ya Musa, geldim. Açım dedim, beni suya gönderdin, bir lokma ekmek bile vermedin. Beni ne sen, ne kavmin ağırladı.» Bunun üzerine Hazreti Musa Kelîmullah:

- Ya Rabbi bir ihtiyar geldi sadece, o da bir kuldu, Allah değildi. Bu nasıl olur? dediğinde Cenabı Allah:

- «İşte ben o kulum ile beraberdim. Onu doyursa idiniz, beni doyurmuş olacaktınız. Çünkü ben ne semalara, ne yerlere sığarım, ben ancak aciz bir kulumun kalbine sığarım. Ben o kulumla beraber gelmiştim. Onu aç olarak geri göndermekle, beni geri göndermiş oldunuz» buyurdu.

Demek ki, Allah için yapılan her şey, bizzat Allah'ın kendisine yapılmış gibi olmakta, Allah o kimseden razı olmaktadır.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Yiyip için, giyinin ve tasadduk edin Fakat israf ve kibirden sakının!

( Hadis-i Şerif , Buhari)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Hiçbir kişi, midesinden daha tehlikeli bir kap doldurmamıştır. Oysa insana kendini ayakta tutacak bir kaç lokma yeter. Şayet mutlaka çok yiyecekse, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğe, üçte birini de nefesine ayırmalıdır.”

( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Zühd 47)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَمَا مِن دَآبَّةٍ فِي الأَرْضِ إِلاَّ عَلَى اللّهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَا كُلٌّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve mâ min dâbbetin fîl ardı illâ alâllâhi rızkuhâ ve ya'lemu mustekarrahâ ve mustevdeahâ, kullun fî kitâbin mubîn

Meali :

Esteuzubillah

Ve yeryüzünde yürüyen bir canlı yoktur ki; onun rızkı, Allah’ın üzerine (Allah’a ait) olmasın. Ve onun karar kıldığı kaldığı yeri de bilir (öldükten sonraki) ve onun emaneten geçici durduğu yeri (dünyadaki yerini de) bilir. Bunlarin Hepsi Kitab-ı Mübîn’dedir (Levh-i Mahfuz’da yazılı) dır.

Sadakallahul Aziym HUD Suresi 6. ayet

Dedikki cennetde bu dünyada kurlulmuş, cehennemde bu dünyada kurulmuş, ve mesela dedik elimizi uzatinca merketten yada pazardan gidip ekmeden bicmeden sulamadan mesala dometes alabiliyoruz, ama işde bizler pazardan yada merkatten alabilirken, o aldigimiz domtesi ekip bicip, ve eziyetini cilesini ceken birde ciftci amcalarmiz var, peki onlarin cenneti neresi o zaman demek lazim, ve o cileyi cekip eziyeti cekip ekip bicen ciftci amca, 1 kilo domtes için mesela 65 kuruş kazaniyor, arada araci aliyor onu pazara satiyor, o da ekmeden bicmeden, o cileyi cekmeden, arada alip satarak, yine bir 65 kuruşda o kazaniyor, ve pazarciya domatesi mesela 1,30 liraya satiyor, ve pazarci amca yine ne ekdi ne bicdi, nede tarladan taa pazara getircen diye bir cile cekdi, taa önüne kadar kamyon getirdi, indirdi, pazarda yada markettee tezgaha koydu, ve o da 65 centte o kar koydu, ve etti 1,95 liraya yada 2 liraya satti ve bizlerde gidip tüketici olarak pazardan 2 lira verip kilo kilo domtesi uzanip aliyoruz, burada cehennemi kim yaşiyor, ciftci amca, cilesi zorlugu camuru topragi yorgunlugu ile cilesini ceken o, bizler burada cennet ehli olduk, amm işde cicftci amca, ben domatesi 65 e vermeycen 67 kuruşa satcan derse, bu pazra varasyi 6 kuruş daha zam alipda variyor, ve biz bunu böyle 2 lira yerine 2,60 a almaya razi olmuyoruz, ve pahali diyoruz, ve ucuza satan pazarci ariyoruz, halbuki cileyi ceken ciftci amca bundan ancak iki kuruş kar etcek, belki borcu var, belki derdi var, hasta oldu ilac alacak, yani işde fakire fakirce katki iki kuruş, zengine zengince katki, onada iki kuruş, amma bu iki kuruş emektarin hakkimi, yoksa pazarcinin hakkimi demek yokmu ? peki bu araci arada tarladan alip gelip pazara satan, cokmu akilida, öyle ekmeden bicmeden 65 kuruş kazaniyor, hayir o da ciftci amcadan daha akilli degil, amma onunda cilesi var, tarladan aldi amma, işde pazara yetiştiremezse cürür, bütün mal zarar olur, yine satacak pazar bulamazsa, mal elinde kalir, yine zarar eder, onun cileside kendine göre, yine cile ve cehennem, peki üc emektar, ve ücüde 65=65=65 kuruş kazaniyor amma ücünün de agirligi ayni degil, cünkü ciftcinin cilesi ile, aracinin cilesi ayni degil, yine pazarcinin cilesi yine ayni degil, yine marketcinin cilesi ayni degil, öyle olunca sanki bizim köylü köy cafesinin ve dükkaninin eski sahibi musti amcanin, ben cocukken bana sordugu soru aklima geliyor, dediki sen okuyormuşsun, akilli cocuckmuşsun, haydi cevap ver bakalim dedi, 100 kilo pamuk cuvalimi agir, yoksa 100 kilo demir cuvalimi agir dedi, ben dedim ikiside ayni, o da o zaman dedi, aygina bir 100 kilo pamuk cuvali düşsemi, ayagin acir, agrir? yoksa 100 kilo demir düşsemi diye sordu, ben dedim tabiki demir ayagi kirar, o zaman dedi : bak ayni degilmiş 100 kilo pamuk ile 100 kilo demir dedi. yani öyle olunca, ciftcnin cehennemi ve cilesi ile pazarcinin cehennemi ve cilesi ayni agirlikda degil demekki, ciftcininki sanki 100 kilo demir cuvali gibi, ve pazarcininkide belki 100 kilo pamuk cuvali gibi yani. ve biz pazarda, iki kuruş pahali diye ucuz pazarci ariyoruz. biz tüketilcere ciftci amca deseki : gel sen ek bic, ve ben sana 67 degil 70 cent veren derse, kimse ekip bicmeye razi gelmez, o cileyi cekmye razi gelmez, hatta denese bile, ilmi bilmediginden o kadar verim alip masrafini kurtaramaz belki. Benim seram var, her sene nerdeyse seraya biber fidesi dikiyoz, yada salatalik dometes fiedesi, amma işde ona bakim masrafimi su parami bile kurtarmiyor, yani sadece hoby belki, yoksa bir fideyi 2 euroya alsam ondan suladim gübreledim aldigim sadece belki 5 tane salatalik tamami bu, ve ben salataligi yeri geliyor yazin bol vakitinde 50 cente aliyon, öyle olunca 2,5 liraya 5 tane salatalik hazir alabiliyorsun, amma işde peki benim su param nerde, benim yaptigim emek ve zaman nerde, yani öyle sakin ciftcinin emegini hor görmeyin, onlar o cileyi cekip de, o eziyeti cekipde, ekmese bicmese, bizler nerden hazir alip, elimizi uzatipda, bu cennet gibi hayati yaşariz, öylse ciftcinin emegine saygi duyalim ey insanoglu. amma onlarda firsati ele gecirdik diye, milleti kaziklamaya kalkmasinlar. yani herkes hakkini korur, ve vicdani ile hareket ederse, ne cifti zarar eder, ne araci, nede pazarci, cünkü eger ciftci ilk 65 kuruşu kazanmazsa, yani tüketicinin vercegi 65 cent olmazsa, bu sefer ne ciftci olur, nede araci , veya ikinci kazanc olan araci, olmazsa, o aracinin verecegi 65 kuruş olmasa, mal pazara gelmez, pazardan elimiz boş döneriz, bu hafta yollar kapaliymiş mal gelmemiş diyorlarya bazen kişin. yani öyle olunca, araci olmazsa, mal pazara merkete gelmez, yine ciftci olmazsa, ciftcinin masrafi olan, para olmazsa, ne dometes olur, ne araci olur, nede pazarci, ve pazarcinin verecegi 1,30 lira olmazsa, ne ciftci olur, nede araci, öyle olunca, cark carka bagli, cark carka bagli, ve Allah işde, bazilarina cenneti tatdirirken, bazilarina cehennemi yaşatiyor. yine ciftci amca ekdi bicdi, cile cekdi, ve dometes biber üretdi, amma ciftci amcada akşam eve gitdimi internete gircek, yada televizyon seyretcek ceryan parasi veya televizyon almasi lazim, cünkü o da televizyon üretemiyor, o da gidip marketten, elektrik elektronik magazasindan, elini uzatip, bu sefer o dometesden kazandigi para ile, televizon aliyor, yada interet baglatip, dünyayi seyrediyor, öyle olunca, o da cehhenem icinde birde cennet hayati yaşiyor, o da elini uzatip aliyor bu devirde. yani cennet ve cehennem, ic ice girmiş vaziytte, ve bu dünyada kurulmuş vaziyette. birileri cehennemi, birileri ise her an cenneti tadip yaşiyor yani.

yine diyorlki Türkiyemizde ve dünyada günde binlerce ekmek israf ediliyor diyor, bu israfin önüne gecilse diyor, bilmem kac tane fakir doyar diyorlar, bilmem kac tane fabrika yapilir falan filen. yani rakamsal istatistik yapipda yazipda aklinizi kariştirmak istemiyorum burada, amma yani rakamlar, cok yüksek bu konuda, amma sanki bu ekmek israfinin önüne gecince, dünyayi kurtariverecekmişiz gibi laflar edenler var. Halbuki cark öyle dönmüyor, cünkü mesela o artan ekmekler firinda veya restoranlalarda israf edilmeyipde, baytlayan ekmekler, halka fakirlere bedeva dagitilsa, bu sefer düşünün, bizler müslüman devlet sahibiyiz, yenilerede Ramazanlarda bir yerlerde, birileri iftar yemekleri dagitiyor, ve adamlar ihtiyaci varsada, yoksada oraya kuyruga giriyor, hazir bedava yemek yiyor, ya kardeşim bu yemek fakirler için verildi, senin ihtiyacin yok, ee neymiş eve iftara yetişemeycekmiş, oda siraya girip burda iftar yapmak iştemişmiş, yani bahane cok ,bedava yaaaaa yani, hakki olanda yiyor, hakki olmayanda, öyle olunca, malin ucuzu bol olunca, herkes ucuzuna ve bedava olanini tercih edecekdir, o zman bu sefer, ekmekci zarar edip batacakdir. hergün taze ekmekleri alan bir kac kişinin, verecegi para ile bu sefer ekmekci carki dönmyecekdir, öyle olunca, onlarin onlari bedava vermesi ve israfin önüne gecmesi güzel amma, cark dönmez, insangilgin hepsi ayni, beleş bomba olsun da karnimda patlasin ahlaki var. öyle olunca, kim beleşi sevmez, yani öyle olunca, o ekmeklerin israf edilmemsi demek belki, onlari lokanta ve restorant ve otellerden toplayipda, hayvan bakim evlerinde ac hayvanlar doyurulusa, onlar ancak onlarin hakki olabilr. cünkü ben köydeyken Türkiyde tarlada bugday ekip biciyorduk, ve ben daha cocugun, ve tarla bicildikden sonrada, o vakitler tirpan tutacak kadar olmadigmiz için, ablam annatla toplarken, bende işde bazen tirmikla kalan gideni topluyordum, ve bakdimki, yerde ucundan kopmuş bir cok başak kaliyor tarlada, ve cocuguz ya babama dedim bak bu başaklar tirmiga gelmiyor dedim, onlari tirmik almiyor toplamiyor yerde kaliyor, babam rahmetlide dediki onlar kurdun kuşun karincanin hakki oglum, onlar topragin bereketi dedi, yani onlari almak olmaz, onlarlada karincalar doycak, kurt kuş doycak dedi.

Yani adamlar singapurda vertikal tarla ekim bicimi icad etmişler, ve amca diyor bu az arazisi olan devletler ve kimseler bu sistem milletini doyururlar, dünya acligini doyurabilirler, cok araziye böyle ihtiyac yok diyor, sistem ise bu

[attachment=38444]

Vertical Farming Modele

Yatay cok ca apartmen yerine, cok katli bina yapip az alana cok insan sigdirmak gibi, bu ciftcilik yöntemide işde, az arazi kullanip, cok ürün almak gibi, ve adamlar birde rayli carkli sistem yapmişlar, ve canakalar koymuşlar, ve canaklar aşagi yukari hareket ediyor, ve yukari gelen canak ve cark daha cok güneş işigi aliyor, alta gelen canak gece gibi oluyor, ve tek sistem yaklaaşik 16 saatte devir ediyormuş, ve böylece cok ürün aliniyor, ve böylece dünyayi doyurmak hususunda iyi bir buluş, kimden, singapurlu amcalar icad etmiş, evet cok güzel iyi fikir, fakat ters etkileri ise, bu bir sera icinde, ve artik benim babama sordugum başaklar bile israf edilmeyecek ancak, peki bu karincalarin kurdun kuşun hakki olan, o bu başaklar olmazsa, kuş türleri karinclar börtü böcek ölür, bu başaklarla beslenen böcek türleri ölür bu sefer. o zaman dünyadaki yine her bir canli ayri bir carki temsil ediyor, ve her birinin dünyamiza ayri ayri katkisi var, onlarda biri carkdan eksilirse, ekoloji bozulur bu seferde. öyle olunca yani ekolojiyide korumak lazim, o zaman kurtun kuşun hakki ve hukuku olanlari o başaklari, bu sefer, kendi elimizle sacmamiz gerekcek yani. kainat carkinin işlemesi için bu şart, öyle olunca, yani evet her yeni buluş hayatimiza binlerce katma deger getirdigi gibi, yan tesirleride var, onlari izale edebilirsek, dünya yine, bu mucid macid amcalar sebebiyie, daha kolay ve daha yüksek cennetler haline döner, ve aclik kitlik yok olur. amcalarin biri düşünmese, diger birisi düşünüp birşeyler keşfediyorsa, o zaman bu tefekkür ehli, mucid amclarinda, hayattayken kiymetini bilmemiz lazim, ve yüksek ufuk, yüksek zikir ehlinde olur, yani hem manen, ham madden zengin olmak için, imanli ve zikir ehli olmak lazim, yine şükür ehli olmak lazim yani ki, Allah ufkumuzu acip bilzere yeni yeni buluşlar, iliminden bir nebze daha bilgi ilham edip keşfettirsin yani, her gün biraz daha ileriye, ve en son "Adn Cenneti" ne kadar yolumuz var yani.
işde Rezzak olan Allah, o isimini, mesala, ekip bicen o ciftci amcalar, arada pazara taşiyan araci amcalar, ve pazarda markette bize sunan amcalar eliyle, bizlerde Rezzak ismini tecelli ettiriyor. Karnin doydu, ne ile, kahvaltidaki peynir zeytin ile ekmek ile, peki doyuran Allah dir, Rezzak olan Allah dir amma, Allah seni mahallendeki bakkal amcanin eliyle, ona mal satan toptanci amcanin e liyle, onu tarladan getiren kamyoncu amcanin eliyle, yine tarlada ekip bicen ciftci amcanin eliyle seni doyurdu, burda Rezzak kim o zaman, işde Rezzak ismi onlarda tecelli gösterdi, ve bizi doyurdu, yine Allah doyurmuş oldu, amma Allah ciftci amca ile doyurdu yani bakkal amca ile doyurdu yani.

Bu vaaza başladigimiz dün, günlerden 10 KASIM idi, yani Mustafa Kemal Atatürk ün bekaya göctüklerinin 79. seneyi devriyesi idi.
Bir Mustafa var ki ismi Muhammed Mustafa, ve onun Dogum günü kutlaniyor mevlüd kandili ile, yine bir mustafa var ki o da KASIMIN babasi ve Mustafa Kemal onun ise 10 KASIM da ölüm yildönümü kutlaniyor, ve ettimi iki Mustafa, ve bir mustafalar Ahmetler Mahmutlar Muhammedler varki ümmeti Muhammed, onlarinda yeniden dogduklari gün, yani Muhammedin yeniden dogdugu Ahmet hali, muhammed mustafanin yeniden dogdugu mahmut hali, yine ebu bekir hali, osman hali, ömer hali, öyle olunca onlarinda yeniden dogdgu dogum günleri kutlaniyor ve Rabbimizin kuranda Hz. isa ve Yahya ya hitaben oldugu söylenen bir ayet var, diyorki Rabbimiz :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَالسَّلَامُ عَلَيَّ يَوْمَ وُلِدتُّ وَيَوْمَ أَمُوتُ وَيَوْمَ أُبْعَثُ حَيًّا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ves selâmu aleyye yevme vulidtu ve yevme emûtu ve yevme ub’asu hayyâ

Meali :

Esteuzubillah

“Doğduğum gün, öleceğim gün ve yeniden diriltileceğim gün bana selâm (esenlik verilmiştir).”

Sadakallahul Aziym MERYEM Suresi 33. ayet

öylese Yahya kim? isa kim? Muhammed kim? ayni kimsemi aceb. isa nin yeniden dogan haliyle muhammed mi

BAKi OLAN ALLAH NE DEMEKDiR ? BATMAYAN GÜNEŞ HiKMETi NEDiR? - KiMLERE BAKi iSMi KONULUR?

Muhammed Mustafanin dogum gününü, mevlidi şerifin müellifi süleyman Çelebi şöyle tarif ediyor

Âmine Hâtun Muhammed. Anesi
Ol Sadeften doğdu ol dür dânesi
Çünkî Abdullah’tan oldu hâmile
Vak-t erişdi hafta vü eyyam ile
Hem Muhammed gelmesi oldu yakîn
Çok alâmetler belirdi gelmeden

Allâhümme salli alâ Muhammedin
ve alâ âli Muhammed

Ol Rebi-ûl evvel âyın nîcesi
On ikinci gece isneyn gecesi
Ol gece kim doğdu ol Hayr-ûl-Beşer
Annesi anda neler gördü neler
Dedi gördüm ol Habîbin Annesi
Bir acep Nûr kim, güneş pervânesi
Berk urup çıktı evimden nâgehân
Göklere dek Nûr ile doldu cihân

işde iSNEYN GECESi Demek iki gecenin birleştigi gece olan, gündüzü gündüze baglayan gece, 21 haziran yaz gündönümü dönencesinde, finlandiya veya hollanda dan güneş gözetlenince, akşam olupda güneş batidan batinca, aninda dogudan yeniden doguyor, nerede? Hollanda veya Finlandiya dan yada Norvec den belki gözetlenebiliyor bu. yani öyle olunca işde, 21 haziran demek isneyn gecesi demek veya 21 Aralik da ise tam tersi gün dogdugu anda, aninda yine batiyor kiş dönencesi, yani kara delik gibi karanlik kimseler doguyor, yani geceyi geceya baglayan gece 21 aralik
ve öyle olunca 21 haziranda dogan ise, işde batmayan güneş, yani BAKi OLAN GÜNEŞ Hikmeti, yani Baki olan Allah hikmeti kimlerde tecelli ediyor, Allahi n El Baki ismi kimlerde tecceli ediyor, 21 haziranda doganlarda, yani ikizler burcunun dibi demek, ve zaman geldi "Baki "isimli cocuklarin tohumunu atmaya,ve dünyamizda Baki isimli cocuklar azaldi, ve şu gece ve gündüzden başlayip, cocuk yapin, ve Allah kismet ederde, piyango 21 haziran a vurursa, ve o gün cocugunuz dogarsa ismini erkek olursa "Baki" veya AbdülBaki" koyun, kiz olursa "Bakiye" koyun inşallah, yani batmayan güneşler dogsun kainatimizda. 21 Aralikda ise, daha dogmadan ölenler, veya dogup bir nefes alip ölenler kara delikler eger yaşarlarsa penguen cibilliyatli olurlar

[attachment=38443]

Rabbim mehdiye ve askerinin icnden bazi kimselerede Hz Mevlana gibi batmayan güneşler cikarsin inşallah Baki ve Bakiye Bebeler nasip edip cikarsin inşallah.


---oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.

Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 10 Kasım 2017 Cuma

Original Kar © glan
   

Kurani Tertil Üzeri Okumak Ne Demekdir?

(Kar©glanin 01 Kasım 2017 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلًا


Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ev zid aleyhi ve rettilil kur’âne tertîlâ

Meali :

Veya onu daha arttır. Ve Kur’ân’ı  anlayarak, açarak açiklayarak güzel bir şekilde oku.

Sadakallahul Aziym MUZZEMMİL Suresi 4. ayet


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.”

( Hadis-i Şerif ,Buhari, Hadis no: 1775 )


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Bu Kur’an, hoşlanmayan için gayet zordur. Ona ısınana ise gayet kolay gelir. Hadisime (söz ve davranışlarıma)  gelince, hoşlanmayan için gayet zor, tâbi olan içinse gayet kolaydır. Bir kimse benim hadisimi dinler, hemen hıfz eder ve tatbik ederse mahşerde Kur’an ile haşrolur. Hadis’ime ehemmiyet vermeyen ise Kur’an’ı hor görmüş olur. Kim de Kur’an’ı  hor görürse dünya ve ahirette hüsrana uğrar.”

( Hadis-i Şerif ,Ramuz’ül Ehadis 133o-7 )

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Kur’an-ı öğrenin, okuyun ve kolayınıza gelen yerleri okuyun. Muhammed’in (s.a.v) nefsi yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, onun unutulup gitmesi, bağlı devenin ipinden kurtulmasından daha çabuk olur. Öğrenin, bilin ki, kim bir gecede (veya bir gün içerisinde) 50 ayet okursa, o, gafiller listesine yazılmaz. Kim gecede 100 ayet okursa, abidler arasına yazılır. Kim gecede 200 ayet okursa, ondan Kur’an davacı olmaz. Gecede 500 ila 1000 ayet okuyanlar ise, kendilerine cennette büyük makamlar ihsan edilmiş olarak sabahlar.

( Hadis-i Şerif , Ramuz’ül-Ehadis 253-13 )


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Bakara suresinde bir ayet vardır ki, Kur’an ayetlerinin seyyididir. Bir yerde okundu mu şeytan orada tutunamayıp mutlaka çıkar. Bu “ayetül kürsi” dir.

( Hadis-i Şerif , Ramuz’ül-Ehadis 300-9 )

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَمَا مِن دَآبَّةٍ فِي الأَرْضِ وَلاَ طَائِرٍ يَطِيرُ بِجَنَاحَيْهِ إِلاَّ أُمَمٌ أَمْثَالُكُم مَّا فَرَّطْنَا فِي الكِتَابِ مِن شَيْءٍ ثُمَّ إِلَى رَبِّهِمْ يُحْشَرُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve mâ min dâbbetin fîl ardı ve lâ tâirin yatîru bi cenâhayhi illâ umemun emsâlukum, mâ farratnâ fîl kitâbi min şey’in summe ilâ rabbihim yuhşerûn

Meali :

Esteuzubillah

Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler.

Sadakallahul Aziym EN'ÂM Suresi 38. ayet


öyle olunca, kuranin icinde eger herşey varsa, bu kuran kainatin haritasi ise, o zaman kainatta ne varsa kuranda da var demek, amma işde kurani sanki bir cekmeceli dolap olarak düşünürsek, onun cekmecelerinde  bircok eşya var, ancak o cekmeceleri acipda icinden cikarinca, ve hatta öyleki o cekmecede mesela bir tane radyo varsa, radoyunun icindede bir cook parca var, cekmeceden radyoyu cikarmak demek, onun icindeki bircok parcayide görmek demek degil, yani hatta saydam görünür bir kabi olsa radyonun, yine radyo nasil ve ne ile calişir bilmeyen birisi, radyodaki parcalari görse bile, ne işe yaradigini, ve her bir parcanin ne görev yaptigini bilemez, ve yine öyleki ancak, bir elektronik teknik bilgisi olan birisi , o radyoyu cikarsa baksa, ve o belki o radyoyu gercekten anlar, ve hangi parca ne işe yarar, ve ne görev yapar bilebilir belki. öyle olunca Rabbimiz Tealada kainata mesela ari diye bir bilgi küpü paketlemiş, ve biz o bilgi küpü ariya bakarakdan bircok ilmi cözebiliriz, amma bir arici bile onun ne kadar faydali hizmetleri var bilmez, yine insanlar ari bal yapan canlidir der, bu kadar bilir. amma bir bilim adami onun haberleşme sistemini onu gözetliyerek cözmüş, ve arilar falan yerde bal özü olan yeni  taze cicekler var diye, kovandaki  diger arilara tarif etmek için, işde dansediyorlarmiş, ve en son dans biterken kuyrugunu ne yanna dogru kivirdi ise, onun matemetiksel bir hesabi var, ve diyorki yani bilmem kuzey batida 10 km ilerde güzel cicekler var diyormuş. yani öyle olunca bunu incelemeyen birisi anliyabilirmi? ve o hareketin ne manaya geldigini araştirmayan birisi bilebilirmi? yani işde bizim müslümanlar : ari bal yapar, o zaman ari bal yapsin, bali al tamamdir diyor. başka ne hünerleri var bilmiyor. amma gecen dedigimiz kainata bakip ibret alan bu afedesiniz gavur dediklerimiz, işde onlari gözetleyip, bu dili bile cözmüşler, ve öyle olunca, arinin dilinden anlayan bir arici, ve öyle olunca, hz. süleyman hayvan dili bilirdi, peki ari dilide biliyormuydu, yani öyle olunca ariya diyecekki : bizim evin yaninda cicekler var, bunu demek için işde oynayacak dansedecek ve en son kicini şöyle bir kivircakki,  o taraf  matematiksel bir hesap ile cicekden ne kadar uzak, o arilara haber verebilsin, eee bak bu gün alman arici birisi televizyonda bunu acikladi, ögrenmiş ve anlatti, yani yeni hz. süleymanlar var bu cagda kardeşim, sülüman karinca dili biliyorsa, bu sülümanda ari dili biliyor yani.
işde öyle olunca, kainat ve kuran bilgi hazinesi, ve o muhammede kurani tertil üzere oku diyen Rab, daha ilkokul birde heceleyerek okuyan gibi "yaaaaaaa  siiiiiin vel    kur    anil      hakim"  diye heceleyerek okumakdan bahsetmiyor, tertil üzere oku derken, yani onu ac ve cekmeceden cikar ve bak, incele, ve sonra o sana neler diyor. ve gecen dedik, o gavur dediklermiz yunusa  (balik olan yunusa) bakmiş ve onu incelemiş, ve onun  haberleşme sistemi olan "sonar sistemini" gemilerin haberleşme sistemini cözmüş ve icad etmiş, yine yarasaya bakmiş, ve radar sistemni cözüp icad etmişler, ve kuranda o müminleri tarif ederken işde diyorki Rabbimiz :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr

Meali :

Esteuzubillah

Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar hatirlarlar (daima) Allah'ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler.

Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi 191. ayet 
derler ve rabbimizin ayetlerinin tertil üzeri okuyup cekirge ne diyor, karinca ne diyor, ari ne diyor, yunus ne diyor ögrenirler, ve ve rabbimizin o pakete gizledgi ilmi cözerler ve o ilmin mucidi  olurlar.

ve diyorlarki eski mezheb imamlari için, onlar söylenecek bütün sözleri söylemişler, ve bugün bir olay oldumu hanbeli şöyle dedi, hanefi böyle dedi diye, o olay hakkinda karar veriyorlar , halbuki olaylar kişiye ve zamana yere ve yöreye, yine kişinin durumuna göre ve bulundugu ortama, ve hasta ve saglikli olduguna, yine etrafinda kimler olduguna göre cok degişik sonuclar doguruyor, öyle olunca bütün karni agriyanlara Aspirin, bütün kafasi agriyanlara aspirin, bütün soguk alginligi olanlar aspirin diye üniversal bir sonuc olmaz, o yüzden dinde bir konuda biri için, karar verecekken, hanbeli böyle diyor diye hemen karara varilmaz, ve ictihad gerktirebilir o hal belki, o yüzden bitkici muammer amca var, o bile diyorki, herkese her bitki karişimi uymaz, o nun karni agriyor migrenden, berikisinin sinüzitten, bunlarin ikisine ayni ilac olurmu hic diyor, yani öyle olunca, fikhi bir hüküm veye kuranin bir ayetinin bir kimsede yapacagi tezahür, ile digerinin üstünde yapacagi tezahür farklidir, o yüzden cübbeli diyorki birşey söylersem kaynak ile söylerim, hanbeli dedi, buhariden rivayet falan filen, ve öyle olunca, birisi sorunca ,o dedi, bu dedi olmaz, sen karar verceksinn ey cübbeli, sorana göre cevap vermen lazim, yani ictihad güne ve zamana ve kişilere toplumlara özel olur yani, neden dört mezhep dogdu? cünkü farkli kitalardaki farkli insanlar için, o yüzden hanefide cizigin üstünü gecen kan abdest bozarken, Hz Ali nin görüşünü alan şafiye göre, cizme dolusu kan aksa abdest bozulmaz. kim karar verdi burda abdestin bozulmaycagina, Hz Ali , Hz Ali peygambermi ki bu dinin sahibimi, hayir, o bir halife ancak, Peygamberin yerine bakan kimse, öyleyse, ne ictihad etdi, cizme dolusu kanim aksa bile,  benim itikadim ve abdestim bozulmaz dedi, yani gönlüm bulanmaz demek istedi, amma hanifiler kadina elin degdi tahrik oldun ve abdest gitdi diyor, ya avrupa insani, artik mini etekle dolaşan kizi kadini görüyorda, zerre kadar itikadi bozulmuyor, yani hemen öyle suyu falan akmiyor  aklina cinsellik  gelmiyor, yani sapiklik falan düşünmüyor( hepsi degil icnde elbet sapiklarda vardir), hemende tahrik olmuyorlar,  peki onun için verilcek abdest hükmü ile hanefi için yahut caferiler için ayni olurmu?  adamlar kadina car giydiriyor, kadininin eli ciksa eline degse abdest gider, neden cünkü adamlarda kadin sakli gizli mal, amma avurpda kadin öyle sakli mal falan degil, kadinda erkek kadar özgür bir insan, öyle olunca, kardeşim öyle hanbeli dedi, şafi dedi, bu devirde olmaz, olaya göre karar lazimdir, ictihad lazimdir.
bizim bu sözümüz kişiye özel hüküm verme hukukunu, peygamberimizin ve bir sahabenin başindan gecen şu hadise, cok güzel acikliyor yani

Ebû Hüreyre Efendimizin tebessüm ettiği olaylardan birini şöyle anlatır:


“Allah Resûlü (s.a.v.) Mescid-i Nebevî’de iken sahabelerden biri, elini göğsüne vurup, saçını başını yolarak, büyük bir telaş içinde Allah Resûlü’nün (s.a.v.) yanına geldi.

– Yâ Resûlallah! Helak oldum. Rahmetten uzak olan karşındaki şu kişi helak oldu! diye feryat etti. Sahabiyi sakinleştirmeye çalışan Efendimiz:

– Seni helak eden nedir? Diye sordu. Sahabi:

– Ramazan orucu tutmuşken hanımıma yaklaştım, dedi. Sahabiye yanına oturmasını işaret eden Allah Resûlü (s.a.v.) onunla yakından ilgilendi:

– Bir köle azat edebilir misin?

– Hayır.

– Aralıksız iki ay oruç tutabilir misin?

– Hayır.

– Altmış fakiri doyurabilir misin?

– Hayır.

Sorulardan hiç birine olumlu cevap alamayan Allah Resûlü (s.a.v.) sahabiyi sorununu çözmeden göndermek istemiyordu. Bunun için

– Şurada oturup bekle, buyurdu. Bir süre sonra bir başka sahabi büyük bir sepet hurma ile içeri gerdi. Sepeti Allah Resûlü’nün (s.a.v.) önüne koydu. Sepeti orucu bozulan sahabiye uzatan Efendimiz:

– Şunları alıp sadaka olarak fakirlere dağıt! buyurdu. Sahabi sabrı zorlarcasına:

– Yâ Resûlallah! Bizden daha fazla fakir mi var? Vallahi şu an çok aç olduğum halde yiyecek hiçbir şeyim yok! Şu iki taşlık arasında (Medine’de) benden daha fakir biri yoktur, dedi.

Bu kadar iyilikten sonra hâlâ iyilik istemesine kızmayan Efendimiz, sahabinin sözlerini hoşgörü ile karşıladı. Hoşgörüsünü azı dişleri görülünceye kadar gülerek gösterdi. Sonra sahabiye döndü:

– Haydi, onları al! Götürüp ailene yedir, buyurdu

( Hadis-i Şerif , Buhârî, Savm 30; Müslim, Sıyâm 81; Tirmizî, Savm 28; Ebu Dâvud, Savm 38.)

ve bizler islam ve müslümanlar grubu olarak, her ne yaparsak yapalim, her ne dua ve zikir edersek edelim, şeytan ve hizbi, ve deccal ve hizbi, bugun yaptiklarimizi ve sevaplarimizi ve zikirlerimizi ve okudugumuz kurani bile, ters cevirmeye calişiyor, ve onuda matemetikde kehrwert denen frekansi ters cevirme yöntemi ile yapiyor dedik, peki biz müslümanlar olarak onun yaptiklarini ters ceviremezmiyiz? evet belkide bizde onun yaptiklarini tersine cvevirebiliriz,  cünkü halk arasinda bir söz vardirya "şeytana pabucunu ters giydirmek" deyimi, nerden türemiş bu peki bilirmisiniz , cünkü islamda eve, camiye ve iyi ve faziletli yerlere girerken sag ayak ile girilir, cikarkende sol ayakla cikilir.
Amma şer ve pis ve necis olan yerlere girerkende yani şeytanin otagi olan pis yerlere girerkende işde bu sefer sol ayakla girilir, mesala tuvalet ve banyoya sol ayakla girilir, sag ayaklada cikilir , işde bu sünnet ile bizde ona pabucunun ters giydirmiş olmazmyiz, yani bizde onun oralarda bize yapacagi müdaheleyi tersine cevirmiş olmazmiyiz, yani kehrwertini almiş olmazmiyiz, elbetteki bizde onun yapacak olduklarini ve yaptiklarinin kehrwertini almiş oluruz, yani bunu, bu sünneti yaparakdan yani. Bu işlem öyle sadece ters ayakla girmekle kalmaz, tasavvuf da işde "Terki Terk" diye bir kural vardir. nedir o ?  yani sen hep sagdan giyiyorsun, sagdan yiyorsun, sagdan giriyorsun, amma ardina düşman taklidi seni takip ediyor, ve senin her gün sagdan gitigini bildigi için, ve güdümünü seni sagdan gidecek diye almiş, ve bir sünnet ve ahlak ve adeti yaparken seni onu  sagdan yapacak diye biliyor, ve senin her zmen sagdan yaptigini terkedipde, bir defada düşmani yaniltmak için, işde soldan yapivermene terki terk denilir, ve böylece düşmanin yolunu saptirmiş oluruz, seni saga döncek sanirken, sen sola dönünce, o sapitir ve saga dogru dönüp yanliş sokaga girer yani, ve amma bu terki terki ancak bir defaya iki defaya mahsus yapilir, yine o düşmani saptirdikdan sonra, yine sagdan yiyip giymeye devam edilir yani, yani müslümnalarda şeytan ve hizbinin ve deccal ve hizbinin yaptiklarinin tersini cevirebilir, yani neymiş o kuralin adi ? Tasavvufdaki "Terki Terk" ve demek olurki :  sen sagdan giyme sünnetine yapişdin ve hic birakmiyorsun, ve demek olurki, ömründe artik soldan giymeyi terk ettin demek olur, işde o düşmani görünce ise, terkettigin, o soldan giyme kuralini terkedipde soldan giyivermeye terki terk,  yani o önceki terkettiklerini terketmek denilir.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

اللّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm(kayyûmu), lâ te’huzuhu sinetun ve lâ nevm, lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fil ard, menzellezî yeşfeu indehû illâ bi iznih ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhus semâvâti vel ard, ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîm

Meali :

Esteuzubillah

Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Diridir, kayyumdur. O’nu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. İzni olmaksızın O’nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar O’nun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü (onun bilgisi ve ilmi), bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. (O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.) Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O’na güç gelmez. O, yücedir, büyüktür.

Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 255. ayet

Yani Bu ayet gösteriyorki : Allah, bizim yaptiklarimizida, yapacaklarimizida, yine Deccal ve şeytan hizbinin yaptiklarinida, yapacaklarinida bilir. öyle olunca, sonuc yine Allah in takdirindedir, ve bizler rolleri giymişiz, sadece rolümüzü oynuyoruz, cünkü bir seneryo ve film varsa, oynuyanlarda var dmek olur. Allah katinda kiyamete kadar olacak olanlar oldu biiti ve hepsini hesap edip biloyorsa o Allah ve müdahle edebiliyorsa, ve muhammed miracda gördügü bazi hadseleri haber verirken kiyamet alametleri olarak haber verdiyse, demekki :  o mirac etmekle gelecege seyahet etdi, ve gelecekde olanlari gördü demek olur, ve öyleyse bundan 1400 küsür sene önce yaşamiş olan muhammed  Miracda mehdi vaktini gördü ve mehdiyi tarif ettiyse, o zaman mirac gelecege seyahat demek, ve gelecek ise bir üst semada demek olur, ve öyle olunca o , o gün olacak olanlari gördüyse, o zaman kiyametide elbet gördü demek olur, her ne kadar cebrail sorunca kiyamet ne zaman diye: "sorulan sorandan bilgili degil." desede işde ona miracda kiymette gösterildi, ve öyle olunca, Rab katinda kiyamet bile olmuş bitmiş bir vakia, ve bizler ancak rolleri oynuyoruz demek olur. seneryo belli, ancak Allah bizlere özgür irade vermiş, tercih hakki tanimiş, kafir deccal ve hizbi bunu anlamiyorlar, yani yine şeytanda bunu anlamiyor, cünkü Allah melek diye birşey yaratmiş, ve Allahin emrinden  cikmiyorlar tamamen itaat halindeler, ve öyle olunca, onlari yaratmaya gücü yeten Allah, bu sefer insan diye bir canli yaratmiş, insana ise tercih hakki tanimiş, yani özgür birakmiş, ve bakiyor ne yapacaklar diye, yine isteseydi insanoglunuda melek gibi yaratir ve itaat dişinda birşey yapamazdi. gücü buna yetiyormu, yetiyor, nice melek yaratmiş, mesala dedik cam gözlük icad edildi, ve cam gözlügün yani o maddenin tercih hakki yok, nasil imal edildiyse, onu yapmmakla sorumlu, ne bir öne gecebilir, nede bir geri, bir dioptri göstercek ise, bir dioptri gösterir, yani öyle olunca, onlara tercih hakki yok, biz ise, mesela bir fakir gördük, şuna yardım eden, bir ekmek veren, yada sirtina elbise giydiren diye bir tercihde bulunabiliriz, yani bir iyilik yapma dürtüsü var bizde, birde fakiri gördük ve kötülerden isek, bu sefer, bir tekme savurabiliriz ona, yani dövebiliriz kovabiliriz, yani kötüyüz ya, öyle olunca iyilik yapma ve kötülük yapma dürtüsü var bizde, yani tercih ve özgürlkük, ve yine iyilik ve kötülük gibi bir hali oluşturma yetisi, öyle olunca insan, Allah in bizi özgür birakmasina şükredecegi yerde,  sanki ona bir zarar verebilcekmiş gibi, kötü fiillere yönelmesi ne kadar nankörlük ve ahmaklikdir degilmi, sen kötü olarakdan, secilmiş olan kara ve kötüler grubunu oluşturuyorsun, ancak carkin madalyonun öbür yüzü, ayin karanlik tarafini,  yoksa bu yaptigin kötü fiillerle, Allah`a senin zerre zarar ve ziyanin dokunamaz. 


ve ayetel kürside gecen "şefeat etmek, yani birine fayda vermek, veya zarar vermek, ancak Allahin tekelindedir " ayeti gösteriyorki, Allah in müsade ettikleri dişinda, kimse kimseye ne fayda verebilir, nede  zarar verebilir, herşey Allahin takdiri icerisindedir,  şayet bu bir büyü ve sihir bile olsa böyledir, ve kuranda bunu şöyle izah eder.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَاتَّبَعُواْ مَا تَتْلُواْ الشَّيَاطِينُ عَلَى مُلْكِ سُلَيْمَانَ وَمَا كَفَرَ سُلَيْمَانُ وَلَكِنَّ الشَّيْاطِينَ كَفَرُواْ يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَ وَمَا أُنزِلَ عَلَى الْمَلَكَيْنِ بِبَابِلَ هَارُوتَ وَمَارُوتَ وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ أَحَدٍ حَتَّى يَقُولاَ إِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ فَلاَ تَكْفُرْ فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا مَا يُفَرِّقُونَ بِهِ بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِهِ وَمَا هُم بِضَآرِّينَ بِهِ مِنْ أَحَدٍ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلاَ يَنفَعُهُمْ وَلَقَدْ عَلِمُواْ لَمَنِ اشْتَرَاهُ مَا لَهُ فِي الآخِرَةِ مِنْ خَلاَقٍ وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْاْ بِهِ أَنفُسَهُمْ لَوْ كَانُواْ يَعْلَمُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne) ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihra, ve mâ unzile alâl melekeyni bi bâbile hârûte ve mârût(mârûte), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcihî, ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu fîl âhirati min halâkın, ve le bi’se mâ şerav bihî enfusehum lev kânû ya’lemûn

Meali :

Esteuzubillah

Onlar Süleyman (a.s)’ın mülkü üzerine şeytanların tilavet ettiği (okuduğu) şeylere tâbî oldular (uydular). Süleyman (a.s), inkâr etmedi (sihir yapmadı ve kâfir olmadı). Fakat şeytanlar insanlara, sihri ve Babil şehri’ndeki iki meleğe, Harut ve Marut’a indirilen şeyleri öğretmekle kâfir oldular. Ve oysa onlar, “Biz sadece bir fitneyiz (sizin için bir imtihanız). O halde (sakın sihir ilmini öğrenerek) kâfir olmayın.” demedikçe hiç kimseye bunu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden, bir erkek ile onun karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı ve de onlar, Allah’ın izni olmadan onunla (sihirle) hiç kimseye zarar verebilecek değillerdir. Ve onlar kendilerine fayda vermeyen, zarar veren şeyleri öğreniyorlar. Ve andolsun ki onlar, onu (sihri ve ona ait bilgileri) satın alan kimsenin ahirette bir nasibi olmadığını kesin olarak öğrendiler. Elbette onunla (sihre karşılık) nefslerini sattıkları şey ne kötü, keşke bilselerdi.

Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 102. ayet

ve yine İbn-i Abbas (r.a) şöyle der:

"Bir gün Resullullah (s.a.v.)'ın arkasında yürüyordum. Bana dedi ki; "Ey delikanlı, sana bazı sözler öğreteceğim. Onları koru ki, Allah seni korusun. Koru ki, Allah'ı yanında bulursun. İstediğin zaman, Allah'tan iste. Yardım dilediğin zaman, Allah'tan dile. Şunu bilki, şayet bütün ümmet, sana bir yarar dokundurmak için bir araya gelseler de, Allah'ın senin için yazdığının dışında bir yarar dokunduramazlar. Aynı şekilde, sana bir zarar dokundurmak için toplansalar Allah'ın senin için yazdığından başka bir şey dokunduramazlar. Kalemler kaldırılmış, sayfalar durulmuştur."

( Hadis-i Şerif ,Tirmizi rivayet etmiş ve, "sahih bir hadistir" demiştir.)

Peygamberimizin  Torunu Hz Hüseyin Kerbelada Yezidin karşisinda, yezid onun kani dökmeye karar kilinca, Hüseyin efendimiz dediki : "sen bu kötülügü yapmakla, en fazla  beni, ancak dedeme kavuşturabilirsin."  dedi yani o da Zaten olcak olan oldugu ve Hz Hüseyinin de şehid edilcegi zaten Muhamed e haber verilmişdi, ancak olacak olan oldu, yani sonucda o dedesine kavuşan oldu. Daha fazla birşey yapabilrimyim diye onun başini yerlerde tekmelediler, top oynadilar top ordan icad edildi, başini mizraga takdilar, sonra dişari sarkan dilini mizrakla oynadi, amma sonucda, öldükden sonra ona daha fazla ne yapabilirki, öldü işde, daha fazla ne olabilir, motor gittikden, öldükden sonra, kaportaya olcak olanin bir önemi yokki, zaten mezara gömsen onu yilan cigan yemecekmi, sündüre sündüre yemiyecekmi, ee oda cileyse, o iyileride yiyor, kötüleride yiyor, namaz kilanida yiyor, kilmayanida yiyor zaten, temizlik yapiyor, o zaman onun kopan başina yapilanin artik o dedesine kavuşdukdan sonra bir önemi yokki, en fazla öldürdü, öldürebildi, daha ne yapacak, yani öldürmeden de susuz koydu, deri dermani kesildi zaten, daha kötü yine ne olur, eger cehennem ve cennet bu dünyadaysa, o zaman Hüseyinin cekdigi cehennem ne olaki, daha bu dünyada cehennemi tatdimi tatdi, peki hüseyin bu kadar kötü ve zalim birimiydikide, bu cileye, bu cehennem azabina maruz kaldi demek lazim. ve öyle demek olurki Hz Hüseyin Muhammedin parcasinin(Fatmanin) parcasi demek olmazmi, öyle olunca muhammedin öyle bir günahi varmişki, cehennemlik günah, ve o günah onu işde onun parcaasi olan  Hz Hüseyinde susuz koymuş, ve ve boynu vurulmuş, boynu vurulan muhamedin parcasimi? evet onun parcasi, öyleyse muhammedin de günahi varmi? var, cünkü ceza, günahin cezasiyssa, ve bu ceza muhammedden ikinci kopan parcaya yapilyorsa o zaman, o ceza bir nevi muhammede yapilimiş olmazmi, öyleyse ,ceza bir sucun sonucudur, öyle yada böyle öyleyse muhamedinde bir sucu var demek olmazmi, eee peygamberler günahdan masundur, ismet sifati vardir, deniyor ee bu ne peki o zaman.

Ve Hocalardan birisi diyorki : öyle bir kac ayetle alim falan olunmaz diyor, alim diyor, kurani ezbere bilcek, hadisleri bilcek falan filan diyor.
Bu adam Hz Ömer nasil olduda halife oldu demiyormu acaba, hz ömer hafiz falan degildi, ve muhammedden duyamadagi hadislerde vardi  elbet, o yokken söylenenler, ve Hz ömere sormuşlar, sen niye kurani ezbelerlemiyorsun, cok ayet bilmiyorsun demişler, o da ben bana lazim olan kadarini biliyon, yani yaşayabildigim kadarini biliyon, oda bana yetiyor demiş. ve bu hal ile ikinci halife olmuşken, ey zalim hoca, sen kim oluyorsunda alim demek hafiz demek diyon, hemde yetmiyor, neymiş hem hadis hafizi, hemde kuran hafizi olcakmiş, bu kadarinada pes yahu, ayip ayip alim bildigini yaşayan kimseye denir,  nasil herkes tip okuyup doktor olamaz, doktor olsa, bu sefer mühendis olamaz, hadi mühendisde olsa, ucak pilotu olamaz, yahutta ciftci olamaz  ayni anda degilmi, yani dünyada binler meslek varken, bir insan nasil olurda hepsini bilip ögrenip yapabilir degilmi, bir kimsenin karnini bir meslek doyurmaya yeterken, bazilari iki meslek ögrenir, onun karnini iki meslek doyurur, işde doymak birkac lokma ile kafi iken, o lokma için düyayi yutmaya da gerek yok, yani yapabilcegin kadarini ögren, hakimlik ögrendin, ama hakimlik yapmayacaksan, boşuna masraf boşuna zaman kaybi degilmim  yani öyle olunca kurandan da kolay geleni ögrenin okuyun deniyor, hepsini herkes ezeberlesin okusun diye bir durum yok.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ أَنَّكَ تَقُومُ أَدْنَى مِن ثُلُثَيِ اللَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَائِفَةٌ مِّنَ الَّذِينَ مَعَكَ وَاللَّهُ يُقَدِّرُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ عَلِمَ أَن لَّن تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ فَاقْرَؤُوا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْآنِ عَلِمَ أَن سَيَكُونُ مِنكُم مَّرْضَى وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِن فَضْلِ اللَّهِ وَآخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَاقْرَؤُوا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنفُسِكُم مِّنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِندَ اللَّهِ هُوَ خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnne rabbeke ya'lemu enneke tekûmu ednâ min suluseyil leyli ve nısfehu ve sulusehu ve tâifetun minellezîne meake, vallâhu yukaddirul leyle ven nehâre, alime en len tuhsûhu fe tâbe aleykum, fakraû mâ teyessere minel kur’ânî, alime en se yekûnu minkum mardâ ve âharûne yadribûne fîl ardı yebtegûne min fadlillâhi ve âharûne yukâtilûne fî sebîlillâhi fakraû mâ teyessere minhu ve ekîmus salâte ve âtûz zekâte ve akridullâhe kardan hasenen, ve mâ tukaddimû li enfusikum min hayrin tecidûhu indallâhi huve hayran ve a'zame ecrâ(ecren), vestagfirûllâh (vestağfirûllâhe), innallâhe gafûrun rahîm

Meali :

Esteuzubillah

(Ey Muhammed!) Şüphesiz Rabbin, senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçirdiğini biliyor. Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle yapıyor. Allah, gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin buna (gecenin tümünde yahut çoğunda ibadete) gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı (yükünüzü hafifletti.) Artık, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah, içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir. O hâlde, Kur’an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah’a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz, onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükâfat olarak bulursunuz. Allah’tan bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Sadakallahul Aziym MUZZEMMİL Suresi 20. ayet
yani kuranin tamamini herkes, veya her alim ezberlemek zorunda degildir. tabi herşeye maydanoz olup her soruya cevap vermek isteyen alimler haric.

---------------

ve yine Allah misli ve benzeri olmayandir


أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

فَاطِرُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَمِنَ الْأَنْعَامِ أَزْوَاجًا يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Fâtırus semâvâti vel ardı, ceale lekum min enfusikum ezvâcen ve minel en’âmi ezvâcâ(ezvâcen), yezraukum fîhi, leyse ke mislihî şey’un, ve huves semîul basîr

Meali :

Esteuzubillah

Gökleri ve yeri yaratan, sizin nefslerinizden eşler kıldı ve hayvanlardan da eşler kıldı. Orada sizi çoğaltır, yayar. Hiçbir şey, O’nun gibi değildir. Ve O, en iyi işiten, en iyi görendir.

Sadakallahul Aziym ŞÛRÂ Suresi 11. Ayet

yani yine
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

    "Kim, sabah namazının peşinden 'La ilâhe illallahu vahdehu la şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehû'l-hamdü bi-yedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şey'in kadîr.' (Allah'tan başka ilah yoktur. O birdir, ortağı yoktur, mülk ona aittir, hamdler de ona layıktır, her çeşit hayır O'nun elindedir. O her şeye kadirdir.) derse kendisine, Hz. İsmail evlatlarından bir köleyi âzâd etmiş gibi sevap yazılır."

( Hadis-i Şerif, Ebu Sa'id )

Bu dua, bir rivâyette:  يُحْيِى وَيُمِيتُ  (hayat verir ve ölüm verir), bir başka rivâyette de, بِيَدِهِ اْلخَيْرُ  (hayırlar O'nun elinde) ziyâdesiyle gelmiştir.

Bu duanın ne zaman okunacağı rivayetten rivâyete sarahat kazanır. Birinde "günde" diye mutlak iken, bir diğerinde "sabah olunca", bir diğerinde "sabah namazından sonra, konuşmazdan önce on defa" diye kayıtlanmıştır. zikirimzi sbah namazindan sonra yapmak uslumüz ve bu hadisde gecen tehlil zikiride yine zikrimizdir yani Raşidi Zikir Evradindan bir parcadir bu zikirde  yine.

yani Allahin tersi şeriki ve benzeri misli yokdur, denior o ayete ve hadisde gecen zikirde, yani Allahin kehrwertide yokdur demekdir bu.
Amma kuran sagdan sola yazildigi için, her soldan saga yazilanin,  soldan saga olan halide var, öyle olunca kafir deccal, işde bu tersini ele alip, öyle kehrwertini ceviriyor, ve öyle olunca, Allah Kerimdir, bolca ikram edip yardım eden ve fayda verendir, amma bazi halife olan insanlarda varki, onlar da ahlak olarak bahil olmuşlar, yani cimri insanlar, ve eger insan halifeyse bazi insanlar cimri ve insanlara veya hayvanlara dogaya faydasi ve yardimi dokunmayanlar, eli kisik insanlar, yani öyle olunca kerimin tersi, bahil, geceninki gündüz,  nur un tersi zulumet ve karanlik, eee biz Allahin tersi şeriki yok diye biliyoz, bunlar peki ne, yani imanli kimselere karşi, kafirler, iyilere karşi, kötüler var ve

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَن يَشَاء وَمَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيدًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnnallâhe lâ yagfiru en yuşrake bihî ve yagfiru mâ dûne zâlike li men yeşâu. Ve men yuşrik billâhi fe kad dalle dalâlen baîdâ

Meali :

Esteuzubillah

Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür.

Sadakallahul Aziym NİSÂ Suresi 116. Ayet

peki o zaman demek olur Allah kerimdir, ve bahil olanlari sevmez ve bagişlamaz,  Allah nur dur ve aydinlik ve acik secikdir, Allah karanlik ve gizli işler yapanlari sevmez, Allah tevvabdir tövbe edip temizlenendir deyince, tövbe edenler kimler? bizler günah işleyince tevbe ederiz, o zaman Allah in tevvab ismi bizde tecelli ediyor, amma ne zaman tövbe ederiz, kirlenince, günah işleyince, öylede olunca, Allah günah işleyenlri sevmez demek olur.

Ebu Zer (radiyallâhü anh), Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemin Rabbinden şu rivayeti yaptığını bildirmiştir:

“Ey kullarım! Ben nefsime zulmü haram ettim, onu sizin aranızda da haram kıldım. Öyleyse birbirinize zulmetmeyin.”

Müslim, Birr 55, (2577); Tirmizî,  Kıyamet 49, (2497).]

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Zulümden sakınınız Çünkü zulüm, kıyamet gününde karanlıklardır”

( Hadis-i Şerif , Müslim, Birr, 56 III, 1996)

اِنَّ اللهَ لاَ يُحِبُّ الْخَائِنِينَ

“Allah Teâlâ, asla hainleri sevmez”

Enfâl 58

وَكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلاَ تُسْرِفُوا اِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ

"yiyip için, fakat saçıp savurmayın; çünkü Allah savurganları sevmez.”

A’raf 31


اِنَّ اللهَ لاَ يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍ كَفُورٍ

Allah Teâlâ, Çok Günah İşleyenleri (Esîm) Sevmez

Hac 38

yani Allahin sevmedikleri, Allah in  güzel bir ismi olan hasletinin ziddini yapanlar onlar, yani O na O isminde şerik koşanlar, yani onun ziddini kehrwertini ceviripde o ahlaki benimsenler demek oluyor, ve Allahin sevmedigi ve bagişlamadigi kimseler bahsi, "kuranda Allahin sevmedigi kimseler" yazin ve googlede aratin, bütün ayetler size cikacakdir.
iyilik meselesinde ise, daglar bile, iyi kimseler üstünde gezmiş ise, diger daga onunla övünürmüş.

Hadis-i şerifte: "Bir dağ diğer dağa adını da söyleyerek sorar ve der ki: 'Ey filân dağ, sana bugün Allah'ı zikreden bir kişi uğrayıp üzerinden geçti mi?' O dağ da, 'evet' derse, soran dağ cevap vereni müjdeler, kutlar." buyrulmuştur.


Yine Enes İbn-i Malik (r.a.) in rivayet ettiği hadiste: "Hiç bir sabah ve akşam yok ki; arzın parçaları bazısı bazısına muhakkak sormasın, her halde sorarlar ve birisi: 'Bu gün senin üzerinde namaz kılan veya senin üzerinden zikir yapan bir kimse geçti mi?' der. Bazısı 'evet' ve bazısı da 'hayır' diye cevap verir. 'Evet' diye cevap verenin üzerinde kılinan namaz veya yapılan zikirle, zikirsiz ve namazsız kalan yer parçasına karşı üstün ve faziletli olduğunu anlar ve bilirsin." buyrulur. 

A.g.e., Cilt-3, S. 3

--------------

Kainat kainatin icinde
Ben ilk halimde Babamdan cikip Annem e gecdim, Anemden cikip ben ve Raşid oldum, o zaman Babam Gök  ve Sema, ve Annem ise yer ve toprak gibi
ve yine babam ise, o da bir Anne ve Babadan cikdi, onunda bir yeri dünyasi, ve bir de gökyüzü babasi var, dedem ve ninem,  ve o zaman benim üstümde sema olarak babam var, babamin üstünde sema olarak dedem var, dedemin üstündede ,... ve yine yer ve dünya Annem ise, Annemde bir Anne ve Babadan cikdi, ve Annemin annesi, annemin altinda, yani aneannem, ninem, ninemin anneside onun altindaaki anne.

Ashabdan birisinin sarı saçlı çocuğu oldu, bunun üzerine peygamberimize gelen sahabi, cocuk zina cocugu diye hanimindan boşanmak istedi ve bunun üzerine

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"çocuk yedi ceddine çeker"

( Hadis-i Şerif )

yani her insan bir kainat ve

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللَّهُ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

E lem terav keyfe halakallâhu seb’a semâvâtin tıbâkâ

Meali :

Esteuzubillah

Görmüyor musunuz, Allah yedi kat semayı (yedi gök katını) nasıl yarattı?

Sadakallahul Aziym NÛH Suresi 15. ayet
öyle olunca her insan yedi katmandan oluşuyor, ve bunlar hem yedi anneve baba dede ve, yedide cocuk torun torba, birde yedi alt kat yani, usul ve furug yani ceddine ceken sari cocuk fürüg, ve ceddi ise usul demekdir, hukuk terimi olan usul ve fürüg

Usûl: Arapça asl'ın çoğuludur. Asl sözlükte temel, kök, soyluluk ve orijinal anlamlarına gelir.

Hukuk Terimi olarak Bir miras terimi olarak usûl, miras bırakanın anne veya baba tarafından yukarıya doğru bütün dede ve ninelerini ifade eder. Ölenin babası, onun babası, babasının babasının babası gibi. Veya annesinin annesi...

fürûğ : Bir kimsenin neslinden gelen oğul, kız, oğlun oğlu veya kızı "fürû" denir.

Yani biz kücük kainatta annemizle babamizin icinde oldugumuz gibi, birde büyük kainatlar Hz. Muhammedin icindeyiz ki müslümanlardaniz, yine Hz. ibrahimin kainatinin icinden cikdik geldik ki Ibrahim milletindeniz, yine  biz Türkler Hz Nuh un Yafes kolundaniz ki yani Nuh kainatinin icindeyiz birde, öyle olunca semanin katmanlari ve yerin katmanlari usul ve furug olarak yedi tabaka, her yedi tabakada başka büyük yedi tabaka icinde, yani tirnak elin parcasi, el kolun parcasi, kol gövdenin parcasi gibi, kainat kainat icinde.

ve sen bir kainatsin, senin cocugun başka bir kainat, mesala senin cocugunun okul arkadaşinin birisini, dedesi onu okula getiriyor, ve sen onu hic görmedin, ve tanimadin, amma işde senin cocugun onu görüyor ve taniyor, yani o adam ve cocuk senin cocugunun kaniatinin icinde, amma senin cocugunda, senin kainatinin icinde oldugundan, yine o adam ve cocuk aslinda, senin  kainatininda icindeki kainatta, sende babanla annenin icindesin........ yani kainatlar kainat icinde

Rabbim , Mehdi ve cemaatinin hatirina, bazi ahmaklarin ahmakligi yüzünden, bu gök kubbeyi, kiyameti koparipda başimiza yikmasin,  henüz daha yikmasin inşallah. amin


---oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.

Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems,  01 Kasım 2017  Çarşamba

Original Kar © glan


Wer ist Başağaçlı Raşit Tunca - Prediger Karoglan ? Biografie
Name : Raşit Tunca
Bauch Name : Selim
Stammnickname : Haceliler
Nickname : Karoglan veya Kar©glan ve imageman
Der Name des Vaters : Mustafa
Name der Mutter : Rabia
Geburt : 1970 Başağaç
Ausbildung :
Grundschule : 1976 -1981 Başağaç
Secondary High School : Secondary High School : 1981 -1988 Sandıklı İmam Hatip Lisesi (Gymnasium Petrinum, um später Priester oder Pfarrer zu werden)

13.06.1988 Abschluss mit einem Durschnitt von 8.25 mit einem guten Erfolg ( in der Türkei gilt ein Schnitt von 9-10 als ausgezeichneter Erfolg und ein Durschnitt von 7-8 als guter Erfolg)

University High School : 1988 -1989 AÜHF - AYO (Ankara Universität, Fakultät für Recht, Gerechtigkeit, High School)

Im Jahr 1989 verließ er die Universität am Ende des 2. Semesters um im Sommer 1989 sein Leben nach Österreich zu verlagern.

Berufliche ausbildung in Österreich : Berufselektrotechniker EBT und EIT Sigmundsherberg in Österreich

Lehrabschlussprüfung: Elektrobetriebstechnik auf 25.01.2006 mit als die bestanden - Landesberufsschul in Wiener Neustadt

Lehrabschlussprüfung 2 : Elektroinstallationstechnik auf 24.06.2006 mit als die bestanden - Landesberufsschul nach Stockerau für Elektrotechnik

Ankara:

Reise nach ankara ... . Wohnte für 4 Wochen zum ersten Mal außerhalb von Sandikli bei einem Verwandten in deren Wohnung zwischen der Bushaltestelle

Şose und der Keçiören Casino. Danach habe ich im privaten "RESA"-Studentenheim in Ulus Ankara gelebt und bin zu einem späteren Zeitpunkt

zum staatlich unterstützten Internat in Ankara, Balgat gewechselt.

Familie: Heiratete 1990 und die Familie wuchs um zwei Kinder; einem Jungen und einer Tochter.

Hadsch und Umrah : Hadsch & Umrah fand mit der Mutter im Jahre 1997 statt.

Religiöse und mystische Leben:

1991 Sekte Burhami Tariqat

1992 Sekte Nakşebend Tariqat

~ 2003 -2004 Sekte Dusukiye Tariqat.

Derzeit, als Gründer der "Raşidi Tariqa" Sufi-Sekte dauernd „Alone“ weiter.

Österreich:

Berufsleben startete 1989 in Österreich im Steinbruch "Wiener Baustoff Werke" in Schrems. Das Unternehmen wechselte

zweimal die Hand; zuletzt war es unter der Führung der Familie "Poschacher". Nach der Kündigung

fand zweimal eine Beschäftigung im Fleischverarbeitungsunternehmen "Greisinger" für jeweils 6 Monate statt.

Durch die Änderung meiner beruflichen Interessen, habe ich eine Ausbildung zum "Elektrobetriebstehcniker"

und zum "Elektroinstallationstechniker" absolviert. Das erlernte WIssen wurde im Rahmen von Beschäftigungen

in Leihunternehmen in die Praxis gesetzt. Der letzte Arbeitgeber war die Pilz Teiglingsproduktion in Schrems.

SCHRIFTSTELLER:

Raşit Tunca wandelte seine Predigten zu religiösen Sufi-Themen, die Zikrs, Gebete und Informationen des von ihm gegründeten Rashidi-Ordens, seine Erfahrungen auf dem Weg des Sufismus, seine Gedichte, Artikel, Grafiken usw. in Buchform um und veröffentlichte Normal Book und Electronic Buchversionen „EPUB“. Er hat auf verschiedenen Internetseiten kostenlose PDF-Versionen und HTML-Versionen für diejenigen veröffentlicht, die kein Geld haben, und für Studenten. Sie können seine Bücher bei Publishing House „bookmundo“, auch Amozon, Google Library und anderen Buchhandlungen beziehen.


HERAUSGEBER

Zu meinem neuen Verlag und meinen Büchern gelangen Sie hier
Unser Vertrag mit meinem alten Verlag „epubli“ endete und ich veröffentlichte meine Bücher durch einen Vertrag mit einem neuen Verlag.
Mein neuer Verlag ist „bookmundo“ und Sie können hier auf meine Bücher zugreifen und sie bei meinem neuen Verlag kaufen.

HIER SCHAUEN UND BESTELLEN

Sie können alle unsere Bücher auch mit ISBN-Nummern bei Amazon und anderen Buchhändlern kaufen.

Sie können unsere digitalen und E-Books auch bei Google Books und anderen Buchhändlern beziehen. Sie können sie sofort herunterladen und lesen.

WEBMASTER

Von etwa 2003 bis heute hat er Foren, Blogs und Webseiten im kostenlosen und kostenpflichtigen Hosting eingerichtet und seine Predigten, Gespräche und Grafikdesigns in der virtuellen Umgebung geteilt. Er ist ein erfahrener Webmaster und hilft schließlich Amateur- und Profi-Webseiten Seitenbesitzer, die von seinen Erfahrungen profitieren möchten

Natürlich leckt er sich ordentlich die Finger, und natürlich hat er die TUNCAWEB-Seite unter der Bedingung gegründet, dass er für die Zeit, die er damit verbringt, bezahlt wird. Es wird denjenigen helfen, die unsere Gebühr für die Einrichtung einer Website bezahlen. Wer eine Forenseite einrichten möchte, wer eine Blogseite eröffnen möchte oder wer eine Fotogalerie eröffnen möchte, kann sich bei uns professionelle Unterstützung holen.

TUNCAWEB-SEITE

https://web-tunca.com/


RAŞiT TUNCA

BAŞAĞAÇLI RAŞiT TUNCA
Raşit Tunca

FORUMUMUZDA
Dini Bilgiler...
Kültürel Bilgiler...
PNG&JPG&GiF Resimler...
Biyografiler...
Tasavvufi Vaaz Sohbetler...
Peygamberler Tarihi...
Siyeri Nebi
PSP&PSD Grafik

BOARD KISAYOLLARI

ALLAH

Allah



BAYRAK

TC.Bayrak



WEB-TUNCA


Radyo Karoglan

Foruma Misafir Olarak Gir


Forumda Neler Var


Karoglan-Raşit Tunca - Dini - islami - Dini Resim - FIKIH - Kuran - Sünnet - Tasavvuf - BAYRAK - Milli - Eğlence - PNG - JPEG - GIF - WebButtons - Vaaz - Sohbet - Siyeri Nebi - Evliyalar - Güzel Sözler - Atatürk - Karoglan Hoca - Dini Bilgi - Radyo index - Sanal Dergi




GALATASARAY

G A L A T A S A R A Y


FENERBAHÇE


F E N E R B A H C E


BEŞiKTAŞ

B E Ş i K T A Ş


TRABZONSPOR

T R A B Z O N S P O R


MiLLi TAKIM

M i L L i T A K I M


ETKiNLiKLERiMiZ


“Peygamberimiz Buyurdular ki Birbirinize Temiz ağız ile Dua edin. Bizde Sayfamızı ziyaret edenlerin ve bu bölümü ziyaret edenlerin kendilerinin Ruhaniyetine, geçmişlerinin Ruhuna Yasin Okuyup hediye ediyoruz Tıkla, ya sende oku yada okunmuş Yasinlerden Nasibini Al”
(Raşit Tunca)



MEVLANA'DAN

“ Kula Bela Gelmez Hak Yazmadıkca, Hak Bela Yazmaz Kul Azmadıkca, Hak intikamını, Kulunun Eliyle Alır da, Bilmiyenler Kul Yaptı Sanır."
(Hz. Mevlana)