Thread Rating:
  • 18 Vote(s) - 3.11 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Tarikatı Dusukiye i Muhammediye
#1
Tarikatı Dusukiye i Muhammediye

Tarikatin Şeyhi Şeyh Muhtardır

Tarikat MISIRDA olup Arka resimdeki Şeyh Muhammed Osman Abdühül Burhani inin (Sudanli(Tarikati Burhamiye))yolundan gelen
Şeyh Muhtar (Siyah Takim elbiseli)MISIRDA Keram Vadisinde (Karınca Vadisinde) dergaha sahip olup sevenleri ve
müridleri MISIRDAN etrafındaki memleketlerden olup Avusturyadada bir kolu olup sofileri vardır
Şeyh ibrahim Gurşud Dusuki nin silsilede olması hasbiyle Tarikatin Yeni Adı Dusukiyeyi Muhammediye dir .

Tarikat Almak isteyenler yani tarikata katilmak isteyenler bu bölümün altinda mesaj birakip alacaklari talimat dogrultusunda Tarikata katilabilirler

Günlük Çekilmesi Gereken Dusukiye Evradı(Dusikiye Tarikatinin Evradi)
(Tarikat almak isteyenler

Bu bölüme mesaj biraksinlar)


Her Sabah ikindiye kadar 1 defa ve ikindiden sonra tekrar bir defa aşağıdaki evradı zikirler yanındaki adedince çekilir

Bismillahirrahmenirrahim (100 Defa)
Estağfurullahul ayızmu Hüvet Tevvabürrahim (100 Defa)
La ilahe illallah (100 Defa)
Ya Daayim (300 Defa)
Allahümme Salli Ala Seyyidina Muhammedin ve alaa eelihi ve sahbihi ve selleme (100 Defa)

ve bunlar okunduktan sonra zaman varsa meşayıhı Kebire 3 kulhu bir fatiha hediye edilir eger fazla zaman yoksa 3 kulhu bir fatiha meşayıhı Sağıra hediye edilir veya eger zaman dahada kısıtlı ise o zaman 13 kulhu 7 fatiha Şeyh Muhtara ve 13 kulhu 7 fatiha peygamberimiz muhammed mustafa S.A.V e hediye edilir veya daha kısıtlı zaman var ise o zaman sadece 13 kulhu 7 fatiha Şeyh Muhtara hediye edilir


Meşayıhı Sağır (Kısaltılmış Şeyhler Zinciri)

Şeyh Muhtar
Şeyh Muhammed Osman Abdühül Burhani
Şeyh Ahmed Arabiş Şernubi
Şeyh Muhammed Sehavi
Şeyh Musa Ebil imran
Şeyh ibrahim Gurşud Dusuki
Şeyh Ebul Hasaniş Şazili
Şeyh Adusselam ibni Beşişe
Seyyidina ve Mevlana imami Hüseyin
Seyyidina ve Mevlana imami Ali
Ziyadeten fi Şerefil Mustafa S.A.V


Meşayıhı Kebir Tarikatin Büyük Şeyhler Zinciri

Şeyh Muhtar
Şeyh Muhammed Osman Abdühül Burhani
Şeyh Ahmed Arabiş Şernubi
Şeyh Muhammed Sehavi
Şeyh Musa Ebil imran
Şeyh ibrahim Gurşud Dusuki
Seyyidatina Fatimatiş Şazili
Şeyh Abdülazizil Mekni bi Ebil Mecid
Şeyh Ebul Hasaniş Şazili
Şeyh Adusselam ibni Beşişe
Şeyh Ahmed El Bedevi
Şeyh Seyyid Abdükadiri Geylani
Şeyh Ahmet Errufai
Seyyid Ali Zeynel Abidin
Seyyidatina Zeynep
Seyyidina ve Mevlana imami Hüseyin
Seyyidina ve Mevlana imami Hasan
Seyyidatinas Seyyidete Fatimatüz Zehra
Seyyidina ve Mevlana imami Ali R.A
Seyyidina ve Mevlana imami Osman Bin Afvan R.A
Seyyidina ve Mevlana imami Ömer ibnul Hattab R.A
Seyyidina ve Mevlana imami Ebu Bekri Sıddık R.A
Ziyadeten Fi Şerefil Mustafa S.A.V

Dusukiye Tarikati almış olan birinci Sınıf sofilerin Zikiri

Günlük evradın haricindeki boş zamanlarda
Estağfurullahul ayızmu Hüvet Tevvabürrahim
zikri 70000 defa olasıya kadar çekilir
70000 tamam olunca yükseltme ve ikinci sınıf için başvuru yapılır

Tarikat almak isteyenler bu bölüme mesaj biraksinlar

Dusukiye Tarikati almış olan ikinci Sınıf sofilerin Zikiri


Günlük evradın haricindeki boş zamanlarda
La ilahe illallah
zikri 70000 defa olasıya kadar çekilir
70000 tamam olunca yükseltme ve üçüncü sınıf için başvuru yapılır

Tarikat almak isteyenler bu bölüme mesaj biraksinlar

Dusukiye Tarikati almış olan üçüncü Sınıf sofilerin Zikiri


Günlük evradın haricindeki boş zamanlarda

Allah Zikri 6666 defa çekilir

Zikre başlamadan önce
aşağıdaki giriş duası yapılır

(Amin amin Allahümme salli ve sellim ve barik ala seyyidina Muhammedin
Sübhane rabbike rabbil izzeti amma yasifun ve selamün alel mürselin ve eelihim velhamdülillahi rabbil alemin
eşrafil halga seyyidina muhammed )
ve Sonra Zaman müsaid ise Meşayıhı Sağır için 3 kulhu bir fatiha hediye edilir veya 13 kulhu bir fatiha Şeyh Muhtar a hediye edilir

Bismillahirrahmenirrahim (10 Defa)
Estağfurullahul ayızmu Hüvet Tevvabürrahim (10 Defa)
La ilahe illallah (10 Defa)
Allahümme Salli Ala Seyyidina Muhammedin ve alaa eelihi ve sahbihi ve selleme(10 Defa)


ve ondan sonra Allah zikrine başlanır ve 6666 adet tamam olunca
10 defa Allahümme Salli Ala Seyyidina Muhammedin ve alaa eelihi ve sahbihi ve selleme zikredilir

eger zamaniniz az ise o zaman Allah zikri 6666 adet yerine sadece 666 adet olarak çekilir

Tarikat almak isteyenler bu bölüme mesaj biraksinlar


Mürakabe Nedir

Tarikat Alan kişiler için Akşam namazını kıldıktan sonra kıbleye karşı oturulur
Gözler yumulur ve :


(Amin amin Allahümme salli ve sellim ve barik ala seyyidina Muhammedin
Sübhane rabbike rabbil izzeti amma yasifun ve selamün alel mürselin ve eelihim velhamdülillahi rabbil alemin
eşrafil halga seyyidina muhammed ) denilir
ve Sonra Zaman müsaid ise Meşayıhı Sağır için 3 kulhu bir fatiha hediye edilir veya 13 kulhu bir fatiha Şeyh Muhtar a hediye edilir

1. Bismillahirrahmenirrahim (10 Defa)
2. Estağfurullahul ayızmu Hüvet Tevvabürrahim (10 Defa)
3. La ilahe illallah (10 Defa)
4. Allahümme Salli Ala Seyyidina Muhammedin ve alaa eelihi ve sahbihi ve selleme(10 Defa)

daha sonra Gözler kapalı olarak şeyh muhtar yani tarikatın şeyhi görülmeye çalişılır
ve görmek için uğraşırken dil ilede devamlı olarak Allah Allah zikredilir sesli olarak.
ve bu zikir nefes alırken Allah denilir ve nefes verilirken yine Allah denilir
eğer şevk ve iştah üstünse kafa sağa ve sola hareket ettirilir zikir esnasında
ve bu on dakika veya onbeş dakıka devam ettirilir
ve mürakabeden çıkmak için 10 defa
Allahümme Salli Ala Seyyidina Muhammedin ve alaa eelihi ve sahbihi ve selleme
denilir ve gözler açılır
buna her gün akşam namazından sonra devam edilir

Meşayıhı Kebir Tarikatin Büyük Şeyhler Zinciri



Şeyh Muhtar
Şeyh Muhammed Osman Abdühül Burhani
Şeyh Ahmed Arabiş Şernubi
Şeyh Muhammed Sehavi
Şeyh Musa Ebil imran
Şeyh ibrahim Gurşud Dusuki
Seyyidatina Fatimatiş Şazili
Şeyh Abdülazizil Mekni bi Ebil Mecid
Şeyh Ebul Hasaniş Şazili
Şeyh Adusselam ibni Beşişe
Şeyh Ahmed El Bedevi
Şeyh Seyyid Abdükadiri Geylani
Şeyh Ahmet Errufai
Seyyid Ali Zeynel Abidin
Seyyidatina Zeynep
Seyyidina ve Mevlana imami Hüseyin
Seyyidina ve Mevlana imami Hasan
Seyyidatinas Seyyidete Fatimatüz Zehra
Seyyidina ve Mevlana imami Ali R.A
Seyyidina ve Mevlana imami Osman Bin Afvan R.A
Seyyidina ve Mevlana imami Ömer ibnul Hattab R.A
Seyyidina ve Mevlana imami Ebu Bekri Sıddık R.A
Ziyadeten Fi Şerefil Mustafa S.A.V

Meşayıhı Sağir (Kısaltılmış Şeyhler Zinciri)



Şeyh Muhtar
Şeyh Muhammed Osman Abdühül Burhani
Şeyh Ahmed Arabiş Şernubi
Şeyh Muhammed Sehavi
Şeyh Musa Ebil imran
Şeyh ibrahim Gurşud Dusuki
Şeyh Ebul Hasaniş Şazili
Şeyh Adusselam ibni Beşişe
Seyyidina ve Mevlana imami Hüseyin
Seyyidina ve Mevlana imami Ali
Ziyadeten fi Şerefil Mustafa S.A.V



İbrahim Düsûki'den Öğütler

ŞEYH ÂRİF-İ BİLLÂH İBRÂHİM DÜSÛKÎ (K.S.) HAZRETLERİ
Kısa Hayatı
Hicrî 633'te aşağı Mısır'da doğdu. Ömrünün çoğunu orada geçirdi ve bundan dolayı Düsûkî diye tanındı. Babası Ebü'l-Mecd Abdülaziz, Rifâî tarîkatında önemli bir mevki sahibi idi. Şeceresi Zeynelâbidin, Hz. Hüseyin ve Hz. Fatıma ile Hz. Peygamber'e ulaştığı için, seyyittir.
İbrâhim Düsûkî eğitimine Düsûk'ta başladı; Kur'an'ı ezbeledi; Şafiî fıkhında derinleşti, fakîh oldu. Sonra babasından Rifâiyye hırkasını giydi. Daha sonra Sühreverdî şeyhlerinden Necmeddin Isfahanî'ye intisap etti. Şâzeliyye tarîkatına da bağlıydı.
Düsûkî hazretleri mutasavvıflar tarafından dört büyük kutuptan biri kabul edilir. Diğer üçü ise Abdülkadir Geylânî, Ahmed er-Rifâî ve Ahmed el-Bedevî'dir. İbrâhim Düsûkî yirmi yıl kadar halvethânesinde mücâhede ve tefekküle meşgul oldu. Halvethâneden ancak babasının cenaze namazını kılmak için çıktı. Tekrar buraya dönmek istediyse de dostlarının recâsı üzerine vazgeçti.


Hicrî 676 yılında kırk üç yaşında iken vefât etti, kendisinden sonra vazifeyi kardeşi Şeyh Mûsâ'ya devretti, o da Düsûkî'nin yolunu bir tarikat haline getirdi. Vefât ettiğinde halvethanesine defnedildi.1
Düsûkî hazretleri şeriata çok bağlı idi. "Müidin her konuda şeyhine bağlı olması gerektiği gibi, şeyhin de müidine evlâdı gibi muamele etmesi gerekir" derdi. Helâl yemeye, hak-hukûku gözetmeye ve şeriatın hükümlerine bağlı kalmaya büyük önem verirdi. Şeriatla hakîkatı, zâhirle bâtını birleştirmenin gerekli olduğunu söylerdi. Hakikatı, tasvir ve ifâde olarak değil, zevk ve yaşama olarak kabul ederdi.
Düsûkî hazretlerinin esrarengiz yönleri de vardı. Nitekim onun Süyânî, İbrânî, ve eski Mısır dillerini bildiği, hayvanların ve kuşların lisanından anladığı rivâyet edilir. İmam Şarânî (k.s.), et-Tabakâtü'l-kübrâ adlı eserinde onun hangi dille yazıldığı belli olmayan bir kaç mektubunu nakletmektedir .
İmam Şarânî bu büyük zâtı şu sözleriyle metheder:
"Himmete muhtaç olanların şeyhlerinden ve mukarrabînin önde gelenlerinden idi. Açık kerâmetleri vardı. Üstün basîret ve makama, yüce himmetlere, büyük rutbelere, melekûtî sırlara ve ulvî kelamlara sahipti.
O marifet ilminde yüksek dereceye, hakîkat ilminde üstün makama, yüce âlemde büyük rutbeye, kaynak ilimlerde güçlü bir bilgiye, tasarrufta büyük yetkiye, âyetlerin hakîki manalarını çözmede keşfe, müşâhede âlemine ait sırları anlamada kat kat bilgiye sahipti.
O, Yüce Allah'ın yarattığı müstesnâ bir insandı. Allah onu adetâ insanlara rahmet olarak yaratmış; gerek avâm, gerek havâs herkese sevdirmiş, kendisine tasarruf yetkisi ve velâyet sırrı vermiş, bütün gözleri ona çevirmiş, marifet ilmiyle kendisini konuşturmuştur. Allah kendisinden razı olsun. Onun, tarîkat ehlinin dilinden düşümediği pek çok yüce kelâmları vardır".

Hakîki müşid

Müşid müctehid değilse, onun müidi iflâh olmaz. Çünkü kendisi uyursa müidi de uyur, kendisi ibâdet ederse müidi de ibadet eder. İnsanlara ibâdeti emreder, kendi ibâdeti ise bâtıldır, onları bâtıldan sakındırır, kendisi bâtıl işlerin peşinden koşar. Böyle yapan bir kimseye gülerler, sözlerine kulak asmazlar.
İnsanlar kendisine gelip "Bize nasîhat et, bir-iki misâl ile bizi irşat et" dediklerinde onlara şöyle derdi:
Kendisi himmete muhtaç bîdede
Nerde kaldı gayrıya himmet ede
Müidin şeyhine karşı tutumu
Müid, şeyhinin huzurunda bulunursa onun emri ile konuşmalıdır. Onun izni olmadan aslâ konuşmamalıdır. Şayet şeyhinin huzurunda bulunmazsa, kalbiyle ondan izin istemelidir. Ancak bu şekilde vuslat makamına ve Allah'a ulaşılabilir. Şeyh, müidinin bu edeplere riâyet ettiğini görünce, onu terbiye eder, terbiye suyundan ona kana kana içirir, ilâhî ve manevî sırlarla kendisini gözetir.
Müşidine karşı güzel edebe riâyet etmek ne büyük saâdet!
Bu edeplere riâyet etmemek ne kötü şekâvet!
Allah gizli olarak ibâdet edeni, gizli-açık her şeye muttali kılar.
Kim istikâmet yolunu tutarsa, her çeşit şüpheden ve ihtilafdan kurtulur.
Kim Rabb'inin huzurunda kalbiyle gaybet âlemine dalarsa, gayâleminde bulunduğu bu müddet içerisinde mükellef tutulmaz. Şehâdet âlemine çıktığı zaman, kaçırdığı ibâdetlerini kazâ eder. Bu, mübtedîlerin yani daha işin başında olanların halidir. Müşid-i kâmillere gelince, bu hüküm onlar için geçerli değildir. Onlar, ibâdetlerini edâ etmek için Allah tarafından serbest bırakılırlar.

Müridlere tavsiye

Her kim şeriatle amel eden, hakîkat ehli, temiz, nâmuslu ve şerefli bir müslüman olmazsa, sulbümden gelen oğlum bile olsa, evlâtlarımdan değildir. Müidlerimden her kim de şeriate, hakîkate, tarîkate, diyânete, kendini maddî-manevi günahlardan korumaya, zühde, veraya ve aza kanaate sımsıkı sarılırsa, en uzak memlekette bile olsa, evlâtlarımdandır.
Bir defasında kendisine "Ne istersin?" diye soruldu,
"Allah Teâlâ ne isterse ben de onu isterim" diye cevap verdi.
Allah'a kulluk eden herkes, gereği gibi bu kulluğun tadını alamaz. Her hizmet eden de gereği gibi âdâbıyla hizmet edemez. Bundan dolayı çoğu müid, gayret etmesine rağmen, bu yolda mesâfe alamadı.
Ey evlatlarım! Size daima Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Zira siz, kurbanlık koç gibi bu dünyayı terketmek zorundasınız.
Ey alev alev ateşin derilerini yakacağı insanlar!
Ey kendileri için bıçağın bilendiği kimseler!
Kendinizi ve ailenizi cehennem ateşinden koruyunuz.
Bütün insanlara karşı şefkat ve merhamet
Bir kimse bütün insanları sevmedikçe, onlara karşı şefkatli davranmadıkça ve onların ayıplarını örtmedikçe kâmil bir insan olamaz. Bunlara dikkat etmeyen ve kâmil olduğunu iddia eden kimse yalancıdır.
Hiçbir kimseyi hareketlerinden, elbisesinden, yemesinden ve içmesinden dolayı kınamayın. Çünkü, şeriatın açıkça nehyettiği yasakları çiğneyenin dışında, kimse kınanamaz, ayıplanamaz. Zira bu kınama yalnızlığa, yalnızlık da kulun, Rabb'inin lütfundan uzak kalmasına sebep olur.

İnsanlar kısımlara ayrılırlar:

1) Yola yeni girmiş olanlar (mübtedî),
2) Seçkin (hâss) kullar,
3) Seçilmişlerin seçilmişi olan (havâssulhâs) kullar
4) Allah'a vâsıl olanlar.
Yüce Allah bazı insanlara, bazıları sebebi ile rahmet eder.
Bu yolda kuvvetli ile zayıf yarışamaz.
Allah'ın veli kulları bazen yağmur gibidir, bu onların merhametli olduklarını gösterir; bazen de kılıç gibidir, bu da onların gazap taraflarının olabileceğine işaret eder. Bundan dolayı bir Allah dostu yüzünüze güldüğü zaman ona karşı saygıyı terkedip şımarmayın, ciddiyet ve edebinizi muhafaza edin.

Şeriat-Hakîkat

Şeriat kök, hakîkat ise onun dalıdır. Şeriat meşru olan bütün ilimleri içerisinde toplar. Hakîkat ise gizli ilimleri câmidir. Bütün makamlar şeriat ve hakikatte gizlidir.
Müid farz, vâcip ve sünneti edâ edecek kadar ilim öğrenmelidir. Bütün işi fesâhat ve belâgatla uğraşmak olmamalıdır. Zira bunlar asıl maksada ulaşmaya mani olabilirler. Buna mukabil müid, sâlihlerin yollarını araştırmalı, onlara uymalı ve zikre devam etmelidir.
Erkeklerden tam erkekler bulunduğu gibi, yarım ve dörtte bir olan erkekler de vardır. Yine onlar arasında kemâle ermiş ve Allah'a ulaşmış olanlar da vardır.

Havâssın tevbesi

Havâssın yani Allah'ın en seçkin kullarının tevbesi, mâsivâyı gönülden çıkarmaktır. Havâss olanlar, tevbe ederek terk ettikleri bir davranış ve söze dönüp bakmazlar. Çünkü onlar, tevbe etmekle içlerine benlik duygusu girmesinden korkarlar. Yine onlar "ben, ben" demekten son derece sakınırlar.
Hülâsa onlar bütün hareketlerini kontrol altında bulundururlar.
Ey müidim! Himmetini cem et, dikkatini topla. Tarîkatı ancak bu yolla tanıyabilirsin. Hangi makamda bulunursan bulun, önüne bir perde gerilebilir, ancak sen bütün bu perdeleri yırtmalısın. Zira Allah'tan başka her şey boştur.
Sen bir kimseden yüz çevirirsen o da senden yüz çevirir. Eğer Allah'tan yüz çevirirsen, Allah da senden yüz çevirir.
Ey oğulcuğum! Beni boş şeylerle meşgul etme. Kalıbından kalbine geç. Ona göre hareket et.


Seher vakti

Kim seher vakitlerinde kalkar ve istiğfara devam ederse, Allah ona bütün nur pencerelerini açar, yakınlık (kurbiyet) âleminden kendisine manevî lezzetler tattırır, kalbinde mana âlemine ait güneşler ve aylar doğar.
Ey gönlümün yavrusu! Sana söylediklerimi yap ki, kurtulanlardan olasın.

İsm-i azam

Nice insan vardır ki, ism-i a'zamı okur da manasını anlamaz. Halbuki Allah dostlarından biri bir ağaca dokunur da ağaç meyve verirse ancak o ismin hümetine verir, yalçın kayalardan su akarsa ancak onun hümetine akar, vahşî bir hayvan bir Allah dostuna teslim olursa ancak onun hümetine olur, bir velî yağmur ister ve yağmur da yağarsa ancak onun hümetine yağar.
Bir müid Allah'tan başka hatırına gelen her şeyi terketmedikçe, bu yolda mesâfe katedemez.
Ah aradaki perde bir kaldırılsa da a'mâ harf ve zarf olmayan harfi bir okusa, kendisine kapalı olan sırları ve düğmelenmiş düğmeleri bir çözebilse, kilidi bir açabilse!... Şevkim daha ilerisini arzu etse de, istediğim işte bu zâtlardır.
Yaptığı iş ve söylediği söz Allah'ın rızasına uygun olmayan kimseye, tevhid makamı kapalıdır.
Hiçbir velî, makam arzusu dahil, mâsivâyı terketmedikçe Rabb'ine varamaz.
Eğer Rabb'in ile birlikte olmak istersen, bütün insanlar için iç âlemini kötü düşünce ve kötü niyetten temizle.

Azîmet-Ruhsat

Ey oğlum! Şeytanın ruhsatlarla ilgili verdiği fetvâlardan ve azîmetle amel ederken seni ruhsatla amel etmeye sevketmesinden sakın. Çünkü o, ruhsatın meşrû olduğunu fısıldayarak, azgınlığa ve isyana sevkeder. Özellikle şeytan seni mahzurlu şeyelere soktuktan sonra şöyle der: "Bu iş senin için mukadderdir, sen kim oluyorsun ki, her şey Allah'ın elindedir?". Bu sözlerle Allah'ın yolundan saptırmak ister. Eğer onun dediklerini yaparsan külliyyen helâk olursun.
Ey oğulcuğum! Bil ki: Yüce Allah sana ancak Nebî (s.a.v.)'e tâbi olmanı emretti, dünya ve âhirette zarar verecek her şeyi yasakladı. Bütün bunlara rağmen neden hâlâ O'na muhalefet ediyorsun?

İcâzet hakkında

Ey oğulcuğum! Eğer bir kâğıt parçasından ibâret olan olan icâzet ile iktifâ ediyorsan, şunu bil ki, senin icâzetin ancak güzel hâlin ve ihlâsındır. İcâzet almış bir kimse, insanların günahlardan en çok uzak duranı, en çok namaz kılanı, en oruç tutanı ve Allah'ı en çok zikredeni olmalıdır. Kul hizmete devam ettiği müddetçe, Rabb'i onu diğer kullarına tercih eder. İşte hakiki icâzet budur. Eğer şeyhlik iddia eder ve Rabb'ine isyan edersen, Rabb'in sana şöyle der: "Yazıklar olsun sana, haya etmiyor musun, nerde kaldı senin bize yakınlık sözün, bizimle birlikte olabilmek için neden kirli elbiselerini yıkamadın (neden tevbe etmedin)? Ne kadar da mideni haramla doldurmuş, günah işlemek için adımlar atmışsın, beni sevenler saf halinde geceleri geçirirken, ne kadar da uyumuşsun, sen ancak bir iddiacı ve bir yalancısın".
Yolumuzda nefsini meşhur eden, yolumuzun hakkını yerine getirmeyen ve bizimle alay eden herkesin Allah hasmıdır.
Kim bu yolda hâinlik ederse helâk olur. Kim de sözlerimizden ibret almazsa, kervanımızda yüüyemez, bizi hakkıyle bilemez. Biz, evlâtlarımızdan ancak kâmil Hakk yolcusu ve iyi huylu olanları severiz. Böyle olan evlâdımıza sır da veririz.
Ey evlâtlarım! Allah'ınızı severseniz yolumuzu kötülemeyin, bu hakîkatlerle oynamayın, hilekârlık yapmayın, hakk ile bâtılı karıştırmayın, ihlâslı olun ki, kurtulabilesininz. Sizi sevdikçe ve diğer insanlardan sizi seçtikçe siz de bizi üzmeyin, yolumuza kötü söz atmayın. Terbiye ve nasîhat konusunda nasıl size hakkınızı ödüyorsak, siz de dinleyerek ve öğüt alarak bizim hakkımızı yerine getirin. Ben size ancak Rabb'inizin emrettiklerini emrediyorum. Bunlar benim değil, Allah'ın emirleridir. Eğer ahdinizi bozarsanız bilin ki, bu bozduğunuz ahd Allah'ın ahdidir. Bizden sadece icâzet belgesi alma niyetinde iseniz, bizim size ihtiyacımız yoktur. İstediğiniz yere gidebilirsiniz

Karşılıksız irşat

Ey evlâtlarım! Mallarınıza dokunmama, mîrâsınızı almama, ellerinizde bulunan dünyalık ile elbisemi kirletmeme konusunda Allah'a bey'at ettim. Dinleyiniz ve itaat ediniz. Mallarınız konusunda benden ve cemaatim içerisinde ihlâslı olanlardan emin olabilirsiniz. Allah'tan, diğer evlâtlarımın da ihlâslı olmasını istiyorum. Onlar da böyle ihlâslı olurlarsa kardeşlerine şefkatte ve nasîhatte bulunurlar, mallarına da dokunmazlar
Her kim ölümünün itaat üzere olmayacağını ümit ederse helâk olmuştur. Zira bütün taatlarımız Allah'ın ihsanı cümlesindendir. Bizim ortada hiçbir katkımız yoktur.
Ey oğulcuğum! İnsanların ve cinlerin ameli kadar amelin olsa bile "ben" demekten sakın, zira Allah ben iddiasında bulunanları acz içerisinde bırakır. Benlik davasında isen maddî-manevî derecen düşer, bunu unutma.

Halvet

Bir yolunu bulsaydık, insanların gözünden kaybolmak için, halvete girerdik. Zira zamanımızda kalpler hasta, ciğerler parça parçadır. Dedi-kodunun çoğaldığı bu zamanda sığınılacak ve kaçacak yer lâzımdır. Fakat bu zamanın insanları ile bizi imtihan eden Allah işlerimizi düzenliyor, sonsuz güç ve kudretiyle yardımını eksik etmiyor.
Her kim nefsini hesaba çekmekten gâfil olursa telef olur, eğer nefsini hesaba çekmekte acele etmezse hezimete uğrar.
Allah Teâlâ bir velî kulunu belâ ile imtihan ederse, onu mânâ erleri derecesine yükseltmek ister. Eğer Allah dostu sabreder, kızmaz, yumuşak huylu, cömert ve affedici olursa Allah onu daha yüksek derecelere yükseltir. Bunlara riâyet etmezse onu bulunduğu yerde bırakır, derecesini yükseltmez.

Kerâmet

Allah'a âsî olmayan bir insan kerâmet eseri olarak vahşî hayvanların sırtında gezmeye başlasa, onun bu hareketi Allah'ın rızasına uygun degildir. Bundan dolayı bu hayvanlar, o insanı sımsıkı yakalayıp eziyet etmek için, Allah'ın kendilerine kuvvet vermesini isterler. Bu insan kuşlara ve vahşî hayvanlara uğrasa bu hayvanlar onu görmekten Allah'a sığınırlar, suya uğrasa su da bu insanın kendisinden içmesini istemez, hülâsa her şey ondan kaçar, Allah'a iltica eder.
Ümmet-i muhammede kılıç çeker ve harbelerinizi onların kanı ile kirletirseniz, Allah'ın sizin için ekin bitirmesini ve mememlerin süt vermesini nasıl talep edebilirsiniz?
Bir Allah dostu Allah'a yönelişinde sadâkat üzere devam ederse, artık ona buğz eden sevmeye, onunla ilişkide bulunmayan kendisini ziyaret etmeye ve ondan hoşlanmayan övmeye başlar. Ama mücrim ve münâfik hâlâ onu sevmemeye devam eder.

Günlük dersi terketmek

Bir müid bir gün virdini bırakırsa Allah da o gün ona yardımını keser.
Ey evlâtlarım! Biliniz ki: Yolumuz hakîkate erme, tasdîk, doğru sözlülük, çalışma, amel, maddî-manevî temizlik, gözleri haramdan sakınma, eli, edep yerini ve dili koruma yoludur. Her kim bunlara riâyet etmezse, istese de istemese de yolumuz onu reddeder.
Kur'an'ı ezberlemek ve hükmü ile amel etmek
Ey Kur'an'ı ezberlemiş olan Kur'an hâmili! Onunla amel etmiyorsan sırf ezberlemekle sevinme. Zira Allah (c.c.) "Tevrat'ı ezberleyip içindekilerle amel etmeyenlerin durumu, kitapları yüklenmiş merkeplerin durumu gibidir" (Cuma, 62/5) buyurmaktadır. Sen, Kur'an'da bulunan bütün hükümlerle amel etmedikçe merkep olmaktan kurtulamazsın ve onda bulunan bütün harfler aleyhinde şâhitlik eder.
Ey evlâtlarım! Bu kadar aldanma, aldatma, oyun, eğlence, cehâlet, hevâ, iftirâ, cimrilik, sözünde durmama, yanılgı, unutma, gaflet, hata, günah, yalan, bıkkınlık nedendir? Nice nasîhatlar dinlersiniz, ibret alıp düzelmezsiniz. Sanki ölüler gibi olmuşsunuz.
Eğer Hakk Teâlâ hazretleri kalplerinizdeki kilidi açsaydı, Kur'an'daki hayret uyandıran hususları, hikmetleri, manaları ve ilimleri anlar, onun dışındakilerden müstağnî olurdunuz. Çünkü mevcûdatla ilgili bütün hususlar onda yazılmıştır. Yüce Allah şöyle buyurur: " Biz bu Kitap'ta hiç bir şeyi eksik bırakmadık" (En'âm, 6/38). Allah her kime bu Kitap hakında bir anlayış verirse her harfin manasını, sebebini, sıfatını da kendisine öğretir. Bu kimse bu harflerle ulvî ve süflî âlemlere ait bilgilerin yanında Arş, Küsü, semâ, su, yıldızlar, hava ve yeryüzü ile ilgili ilimleri de öğrenir.
Şeriata ve Kitab'a tâbi olan kimse eğer emir ve yasaklara vâkıf ise anlayışı da hakîki olur. O bu hakîki anlayışı ile bütün müşkülleri çözer, bütün rumuzları halleder ve bütün kapalılıkları açar. Ama onun anlayışı sadece söz ezberlemek ve bazı zâtların makamını öğrenmekten ibaret ise, bu hakîki anlayış sayılmaz; aksine hakîki anlayışa ve hakîki ilimleri öğrenmeye perde olur. Bütün işi sadece laf üetmekten ibaret olan kimse anlayan, amel eden ve irfan lisânı ile konuşan kimse gibi değildir. Müşâhede makamına ulaşan bir çok insan vardır ki, kendisinden o makamın anlatılması istendiğinde anlatamaz, o ancak yaşanır.
Bütün bunlardan kastım tüm evlâtlarımın laf üeten değil, tadan ve hakîkatı yaşayan kimseler olmaları; ilimleri sadırlardan ve satırlardan değil, rabbânî kaynaktan almalarıdır. Çünkü Allah dostları ancak tattıkları şeyleri söylerler. Onların kalpleri Allah'ın lütfu ve ihsanı ile doludur. O kalplerden âb-ı hayat damlaları akar. İşte, Allah dostlarının ilimleri bütün ilimlerin kaynağı olan ilâhî kaynaktan gelir.
Laf üetene gelince o sadece başkasından hikâye eder, Allah dostlarının yaşadığı zevkten bir nokta veya bir zerre istifâde edemez. Ona şöyle nidâ idilir: "Bu o kimsedir ki, bu aldanma dünyasında kabukla (kışırla) yetindi, halbuki biz öyle insanlar gördük ki, testere ile biçilseler bile ulaşamadıkları makamları aslâ anlatmazlardı".

Tasavvuf konusunda söz söylemek

Ey evlâtlarım! Size birisi tasavvuf, marifet ve muhabbetten sorarsa, Allah dostlarınınki gibi işleriniz düzgün olmadıkça ona dilinizle cevap vermeyiniz. Sizden biriniz dînî emirleri yerine getirip amelde de sâdık olduğu zaman, dili faydalı şeyler söylemeye başlar. İşte bu onun sadâkatinin bir semeresidir. Kim özünde ve sözünde dosdoğru ve ihlâslı olduğunu iddia edip de kendisinde edeb ve tevâzuun semeresi görülmezse yalancıdır, ameli riyâ ve gösteriştir. Onun bu kötü ameli, kendisi istese de istemese de ancak kibir, ucub, nifak ve kötü ahlâka sebep olur. Allah muhafaza buyursun.
Tasavvuf sadece yün giymekten ibaret değildir. Yün, belki tasavvufun alâmetlerinden biridir. Tasavvufun asıl önemli yönü, tasavvuf ehlinin, tasavvufun ince noktalarına ve güzelliklerine uymasıdır. Bu da hemen olmaz, tedrîcen olur. Sûfi, tasavvufun hakîkatına ulaştığı zaman, sert elbise giyemez. Çünkü o, letâfet makamına ulaşmış, iç âlemine dönmüştü. Onun için ayrılık da bitmiştir.
Müid ise böyle değildir. O, nefsini terbiye etmek ve onu Mevlâ'ya boyun eğdirmek için, sert elbise giyebilir, lâtif olmayan gıdalardan yiyebilir. Böylece müid yüksek makamlara hazırlık yapmış olur. Manevî perde inceldikce, elbise de incelmeye başlar.


Hakiki müşidin özellikleri

Allah dostunda haset, gıybet, isyan, aldatma, kendini beğenme, gösteriş, başkalarının önünde eğilme, yalan, kibir, ucub, şımarıklık, övünme, boş söz, nefsin gayr-ı meşrû isteklerine uyma, meclislerde en önde oturma, kendinin de var olduğunu gösterme, münakaşa, başkalarını imtihan etme, onların noksanlarını söyleme, sû-i zanda bulunma gibi hususlar bulunmaz. O güzel ve gösterişli elbise giyen kimseler hakkında kötü zanda bulunmaz, bu yolda hırka giyerek kendini belli edeni ayıplamaz. Ancak bilerek şeriata muhâlefet edenler olursa onlara karşı ilgisiz de değildir.
Allah'ın velî kulu mahlûkâtın kendisine hümet etmesine, ona saygı duymasına, onun için ayağa kalkıp oturmasına, onu kabul veya reddetmesine ve buna benzer zâhirî hallere iltifat etmez. O, yalnız Allah Teâlâ'dan gelecek iltifatı ister.

Muhabbet

Sen ve ben maddî olarak bir araya gelmekle muhabbet oluşmaz. Muhabbet ancak, ruhlarımızın cesetlerimiz ile tek mizac haline gelip kaynaşmasıyla oluşur.
Allah dostlarından hiçbiri bid'at ehli değildir. Onlar edep konusunda sadece Allah Rasûlü (s.a.v.)'i takip ederler. O da bu edebi Kur'an-ı Kerîm'den almıştır. Bir edep kuralı olarak Kur'an'da şöyle buyrulur: "Ey Mü'minler! Sizin eviniz olmayan evlere izin alıp ev halkına selâm vermeden girmeyin" (Nûr, 24/27). İşte Allah dostları bir yere gittikleri zaman üç defa izin isterler. Şayet kendilerine izin verilirse girerler, aksi halde dönüp giderler.

Toplu halde bulunmanın tehlikeler

Bizden önce gelip geçmiş zâtlar, toplu halde bulunmanın tehlikelerinden korkarlar ve bundan dolayı uzleti tercih ederlerdi. Ancak Cuma namazı için dışarı çıkarlardı. Bir de hiçbir riyâ, yersiz münakaşa, ucub ve aldatmanın bulunmadığı ilim meclislerine katılırlardı. Zamanımızda kötü hasletlerden sakınan azdır. Sen, Allah Teâlâ'nın vâcip kıldıklarını öğrendikten sonra yalnızlığı tercih et.
Daha sonra Düsûkî hazretleri hicrî yedinci asrın bazı tehlikelerine dikkat çekerek şöyle der:
Ey yavrucuğum! İnsanların çoğunun Allah'ın şeriatına zarar verdiği ve hakîki muhabbeti bid'at saydığı bir asırda bulunuyorsun. Bu insanlar Allah'ın lütuf ve ihsanlarını, mu'cizevî fiillerini bilmiyor, lütuf ve ihsan kapısının kapandığına inanıyorlar. Kim buna inanırsa Allah'ın irâdesine karşı çıkmış olur, bundan Allah'a sığınırız. Bundan dolayı Allah dostlarının böyle kimselerden uzak durması lâzımdır.
Allah dostlarının kıymetini bilememek cehâlet ve basîretsizliktir. Allah'ın sevgili kulları hakkında kötü söz söylenemez. Bir müslümanın onları reddetmesi aslâ düşünülemez.
Bir defasında Cüneyd (r.a.)'a şöyle dendi: "Bazı evliyâullah vecd hali gösteriyor ve öteye-beriye sallanarak yüüyorlar. Onlar hakkında ne dersiniz?" Bu soruya o şöyle cevap verdi: "Onları kendi haline bırak, Allah ile rahata kuvuşsunlar. Şeriatın açıkça yasakladığı hususlar hariç onların bu hallerini kınama. Dikkat et! Bu yol onların ciğerlerini parçalamış, sa'y ve gayret kendilerini yormuş ve bir çok zorluklara katlanmışlardır. İçerisinde bulundukları halleri aşmak için böyle yaparlar. Bunda da bir mahzur yoktur".
Ey Kardeşim! Sen onların tattıklarını tatsaydın, bağırmalarını ve elbiselerini yırtmalarını mazur görüdün. Allah'tan dileğim odur ki, bütün evlâtlarımı doğru yola iletsin. Çünkü o, herşeyi işiten ve dualara karşılık verendir.
Allah dostlarının ahlâkını öğrenmemek mahrumiyete sebep olur. Onlara karşı edebe riâyet etmemek ise helâke götüü. Allah'ın rahmet kapısı açıktır ve hiç bir zaman kapanmamıştır. Allah dostları daima Allah'ın rahmet kapısında durup yalvarırlar.

Tefsir ilmi

En sağlam tefsir selef-i sâlihînden rivâyet edilen tefsirdir. Sağlam olmayan tefsir de her asırda değişen tefsirdir. Şayet mecbur kalmasaydık ancak selef-i sâlihînden rivâyet edilen tefsiri naklederdik.
Bir âyet hakkında kalbimize bir şüphe geldiği zaman, Rabb'imizin kapısına müacaat eder, ondan izin alır, bu kelâmından muradının ne olduğunu sorar ve bize bildirdiği kadarıyla konuşuruz.
Sözün özü şudur: Bize teslimiyet göterin, kurtulursunuz. Biz ancak Allah'tan aldığımız ilmi söyleriz. Çünkü ilim O'nundur.
Rubûbiyet feyzi taştığı zaman kul fazla gayrete ihtiyaç duymaz.
Gayret sarfeden kimse, manevî âleme ait sayfalardaki ilâhî sırları okumadıkça, eksiktir. Ancak Yüce Allah, bu eksik kuluna, ilmiyle âmil olmayana vermediği hikmetler verir. İşte Allah dostlarının arzusu da bundan başka bir şey değildir. Onlar, marifet ilmini elde ettikleri zaman, zahmet çekmeden onunla her şeyi tanırlar, aradan perde kaldırılır.
Ancak Allah isterse marifet bilgisini alır. Bundan da Allah'a sığınırız.
Kim fâni dünyada fenâ makamına ererse, bâki âlemde sonsuza kadar yaşar. Fâni dünyanın Hakk'a vâsıl olmada bir perde olduğu bilinmelidir. Bâtıl yolda fâni olunmamalıdır. Bazıları fenâ haline Mûsa (a.s.)'ın Sina dağında fâni oluşunu misal verirler .1

Şefkat ve merhamet

Kim Allah'ın yarattıklarına şefkatli davranmazsa, Allah dostu olamaz. Rivâyete göre Mûsâ (a.s.) koyun güderdi. Fakat koyunlardan hiç birine bir değnek bile vurmadı, onları aç bırakmadı, eziyet de etmedi. Allah Teâlâ da onu İsrailoğullarına peygamber olarak gönderdi, onunla konuştu. Mûsâ (a.s.) peygamberliğinden sonra da çobanlığa devam etti ve milletini bir çok kötülüklerden korudu.
Başka söze hacet yok; kim Allah'ın yarattıklarını aziz tutar, onlara şefkatle muamele ederse, Hakk ehlinin ulaştığı derecelere ulaşır.

Müşidin lüzûmu

Eğer insanlar tamamiyle kötülüklerden vazgeçseler ve Allah'ın emri altına girselerdi, şeyhlere ihtiyaç duyulmazdı. Fakat onlar bu yola bir çok illet ve hastalıkla girdiler, manevî bir hekime ihtiyaç duydular.
Bir kimse huzuruna gelip bu yola girmeye karar verince ona şöyle derdi:
Ey falan! Senden, Allah'ın Kitab'ına, Hz. Peygamber'in Sünnet'ine tabi olmanı, namaz kılmanı, oruç tutmanı, haccetmeni, bütün emirlere uymanı ve güzel işlere sarılmanı, söz, fiil ve itikat olarak Allah'a itaatla meşgul olmanı istiyorum.
Ey oğulcuğum! Dünyanın süsüne, bineklerine, giyim-kuşamına ve hazzına bakma. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ahlâkına tâbi ol. Eğer buna muktedir değilsen müşidine tabi ol. Bunu da yapmazsan helâk olursun.
Ey yavrucuğum! Bil ki, tevbe ne kitap sahifelerinde yazıldığı gibidir, ne de amelsiz sözden ibarettir. Tevbe, ölünceye kadar, yaptıklarını bir daha yapmamaya kesin azmetmektir. Bundan dolayı ey oğlum! Karanlık gecelerde ayaklarını sağlam yere bas, boş işlerle uğraştığın halde kendini tarîkat ehli sanma. Bu yol alay etme ve eğlenme yolu değildir. Unutma ki, alay edenle, alay edilir.

Şeyhlik pâyesi

Bir gün Düsûkî hazretlerine bir derviş gelir ve kendisine şeyhlik pâyesi verilmesini ister. Düsûkî (k.s.) bu zâta bakıp şöyle der:
Ey oğulcuğum! Şeyhlik pâyesi ancak uzun müddet çalışan, bu yolda yorulan, bütün işlerinde ihlâslı olan, Allah dostlarının işaretlerindeki manaları sezen, onların hallerine ait haberleri gözeten, yine onların hareketlerinde, duruşlarında, yolculuklarında, halvet ve celvet hallerinde maksatlarını anlayan kimselere verilir. Eğer sâdık bir insan isen utanılacak işler yapma, oyun ve eğlence ile meşgul olma, çocuk gibi davranma.
Kulun kalpten değil de sadece dil ile tevbe ittim demesi tevbe değildir. Kitap yazmak ve bilgi toplamakla da tevbe olmaz. Tevbe, kulun bütün kâinattakileri tevbesinda anması, Mevlâsından başka her şeyi kalbinden çıkarmasıdır. Bu söylenenler bir Hakk yolcusunda bulunursa, Allah dostlarının ulaştığı makamlara ulaşması mümkün olur.

Allah dostlarının yoluna yeni girenler

Bu yola yeni girenin gıdası açlık, yağmuru gözyaşı, ihtiyacını arzedeceği yer Allah Teâlâ'dır. Bu mübtedî zayılayıncaya kadar oruç tutar, böylelikle kalbine incelik girer, kalp gözü açılır, kulağındaki manevî ağırlık kalkar. Bundan sonra o, Kur'an'ı ve onun öğütlerini hem kulak, hem de kalp ile duyar. Buna mukabil kim boş sözler konuşur, ruhsatların peşinde koşar, haddinden fazla yer, içer ve uyur ve "bunları yapanı kimse kınayamaz" derse, ondan hayır gelmez.
Yolumuzda şiddetli deniz dalgaları, ateş, açlık ve yorgunluk gibi bir çok zorluklar bulunmaktadır. Bu yol, manasız ve maksatsız değildir, Allah'a ulaşma yoludur.
Şunu söylemek gerekir ki, maalesef evlâtlarımdan bir tanesini bile hakîki manada, Allah dostlarının izlerini takip ettiğini ve kendilerine sır verilecek kadar derece katettiklerini göremedim. Bu aldatıcı zamanın şerrinden, bütün güç ve kuvvet elinde olan Allah'a sığınırım.


Allah`ı Zikir Hakkında Kırk Hadis


Allah`ı Zikir Hakkında Kırk Hadis

(1.Hadis) -“Kim Allah`ı çok zikrederse nifaktan beri (uzak kalmış) olur.” (Feyz`ül-kadir c.6,s.82)


Açıklama:Nifak denilen kalbi marazdan zulmet doğar.Bu hastalık, kalbi tamamen işgal ettiğinde, kalp sarayında iman sultanını sürüp çıkarır.Zikrullah, imana kuvvet kazandıran bir nurdur.Nurun hakim olduğu kalpte zulmete yer yoktur.

(2.Hadis) -“Şayet kucağında paralar bulunan bir adam, bunları dağıtsa; diğeri de Allah`ı zikretse, Allah`ı anan daha faziletli bir iş yapmış olur.” (Feyz c.5,s.309)


Açıklama:Kucak dolusu parayı Allah yolunda dağıtan kimse, malından bir parçasını Allah için sarf etmiş olur.Fakat zikre oturan kimse, kendini tamamen Allah`a vermiş olacağından daha üstün bir iş yapmış sayılmaktadır.
Bu hadis-i şeriften sadakanın değersiz olduğu manasını çıkarmak doğru olmaz .Ancak zikrin sadakadan farklı ve üstün olduğu açıklanmış bulunmaktadır.

(3.Hadis) -Ehl-i cennet dünya ile alakalı bir şeye üzülmez.Ancak,orada iken Aziz ve Celil olan Allah`ı zikretmeksizin geçen bir saate yanar (üzülür)” (Feyz`ül-kadir c.5,s.390)


Açıklama:Zikir ehli, cennette kendisine ihsan edilecek rütbenin yüceliği ve nimetin bolluğu karşısında, zikirden uzak olarak geçirdiği zamanlarına üzülecek ve yanacaktır.Allah`ı hiç anmayanlar, o gün, ne kadar üzülecekler acaba?

“Zayi olmuş, anladık sessiz geçen evkaatımız.”

(4.Hadis) -“Zikir için tek başına bir köşeye çekilenler, derecelerinin yükselmesinde başkalarından öne geçtiler.Ashap onlar kimlerdir? deyince Resul-i Ekrem devamla Zikrullaha düşkün olanlardır.Zikir, onlardan günah yükünü indirecek de kıyamet günü hafiflemiş bir halde huzur-i ilahiye gelecekler.” (Feyz`ül-kadir c.4,s.92)
Moderatöre rapor et Kayıtlı
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

(5.Hadis) -“Gafiller içinde (bulunduğu halde) Allah`ı (unutmayıp) zikreden kimse, savaşta kaçanlar içinden ayrılıp sebat ve savaşmaya devam eden mücahid gibidir.” (Feyz`ül-kadir c.3,s.558 )


Açıklama:Gafil bir topluluk içinde bulunan kimse, onların gözü ve sözünün tesiri altında kalır da Allah`ı hatırlamaz ve anmaz olur.Onların ayıplayacağından çekinir veya nefsani noktadan gereksiz endişelere kapılır ve Allah`ın adını anamayacak kadar korkar ve idraksiz bir hale gelir.Bu engeli aşan ve Mevla`yı anan kimse, harp meydanından bazı askerlerin kaçtığı sırada, yerinden ayrılmayan bahadırın gösterdiği kahramanlığa benzetilmektedir.

(6.Hadis) -“Kim Allah`ı zikreder de Allah korkusundan iki gözü yaşarır ve sonunda göz yaşı yere damlarsa, Allah da onu kıyamet günü azaba uğratmaz.” (Feyz`ül-kadir c.6,s.128 )


Açıklama:Yüce halikımız, bir atom çekirdeğinde güneşin hareketini gizlediği gibi, Allah aşkı ve korkusundan dolayı akan göz yaşında cehennemi söndürecek okyanusların tesirini gizlemiştir.O yaş, sahibinin azaptan kurtulmasına vesile alacaktır.
Cenab-ı Hak, kendisinden korkarak dünyada göz yaşı dökeni ahirette ağlatmaz.

(7.Hadis) -“Tenha bir yerde Allah`ı zikreden, yanında kimse bulunmadığı halde saflar arasından çıkıp düşmana saldırmak kahramanlığını gösteren kimse gibidir.” (Feyz`ül-kadir c.3,s.559)


Açıklama:Nefs-i emmare düşmanına zikir kılıcı ile savaş açan kimse, büyük bir kahramandır.Halikın adını anmaktan korkan, en yüreksiz bir kimsedir.
Zikri, tenhada yapan;tek başına düşmana saldıran bahadır kadar şanlı ve manen nişanlarla mücehhezdir.

(8.Hadis) -“Zikir, Allah`tan kula ihsan edilmiş bir nimettir.Bu sebeple, onun şükrünü ödeyiniz.” (Feyz`ül-kadir c.3,s.569)


Açıklama:Allah Teala, o güzel ismini sevdiklerinin ağzına layık görür.Bu nimete mazhar olan, zikrin sonunda Allah`a şükretmelidir.


(9.Hadis) -“Kıyamet günü, Allah katında kulların derece itibariyle en üstün olanı, Allah`ı çok zikredenlerdir.” (Fyez`ül-kadir c.2,s.43)


(10.Hadis) -“Allah`ı zikretmeyi o kadar çoğaltınız ki münafıklar sizlere mecnun diyecek kadar ileri gitsinler.” (Feyz`ül-kadir c.2,s.84)


Açıklama:Kalbinde küfür gizleyip, halkın arasında mümin görünmek isteyen kimselerin ruh yapısı, zulmete dönük, kalbi küfürle kapkaradır.Bunlar ne Allah`ı anmak ne de başkalarının andığını duymak isterler.Gönlü ilahi aşkla dolmuş kimseler Allah`ı zikrederken bunların kalbi sıkıntı duyar.Bu gibi kimseleri delilikle suçlamaya çalışarak onları zikirden vazgeçirmeye çalışırlar.Nifak ehli hoşlanmasa ve hatta deli deseler bile gen Allah`ın adını anmaktan vazgeçmemelidir.Yarasanın gözü ışıktan, pislik böceği de gül kokusundan rahatsız olur.Nifak ehlinin de Allah`ın zikredilmesinden huzuru kaçar.

(11.Hadis) -“Zikrin hayırlısı, gizli olanı; rızkın hayırlısı ihtiyaca yetenidir.” (Feyz`ül-kadir c.3,s.472)


Açıklama:Zikrin gizli olması noktasında iki ihtimal akla gelmektedir:Ya halkın bulunmadığı tenha yerlerde kendini gizleyip Allah`ı anmaktır veya açıktan zikir yerine zikr-i kalbiyi tercih etmektir.Hadis-i şerifin ifadesi mutlak olup her iki ihtimali de kuşatmış bulunmaktadır.Ancak akli ve nakli deliller karşısında “Gizli olan zikir” den kalp ile yapılan zikrin olacağı ihtimali akla daha süratle gelmektedir.Zira bu tarz da yapılacak bir zikri değil insanlar, melekler ve cinler bile duyamazlar.Gizliliğin derecesi, kalbi zikirde daha kamil olarak mevcuttur.

(12.Hadis) -“Bir kul, kendisini zikrullahtan daha fazla azab-ı ilahiden kurtaracak bir iş yapmış değildir.” (Feyz`ül-kadir c.5,s.457)


Açıklama:Zikrullah; kalbin gıdası, ruhun devası ve fikrin cilasıdır.İnsan, ceset ve ruhun imtizacı ile meydana gelmiş, bütün canlıların fevkında akıllı bir varlıktır.Cesedin gıdası ekmek ve su, kalbin gıdası ise zikrullahtır.
Allah`ın zikri ile kalp rahat, yüz nurlu ve gözler aydındır.Ruhsuz ceset nasıl kokup dağılmaya mahkum ise, zikirden mahrum kalan bir kalp de; ızdırap, heyecan,gadap,kin ve kötü düşüncelerle perişan olur.


(13.Hadis) -“İçinde Allah`ın ismi zikredilen ev ile,Allah`ın anılmadığı evin benzeri, diri ile ölü misalidir.” (Feyz`ül-kadir c.5,s.506)


(14.Hadis) -“Bir topluluk Allah`ı zikretmek üzere toplanmaya görsünler, ille kendilerine “Yarlığanmış olarak kalkınız” denilir de oradan öyle dağılırlar.” (Feyz`ül-kadir c.5,s.409)


Açıklama:Zikre oturan topluluğu melekler çepeçevre kuşatırlar.Onların zikrinden aldıkları feyz, duydukları memnuniyeti ifade için, kendilerine “Yerinizden Yarlığanmış olarak kalkınız” diye dua ederler.Ehli zikir için meleklerin yaptığı bu dua,Allah tarafında kabul olunur.



(15.Hadis) -“Hiçbir sadaka, yüce Allah`ı zikretmekten daha faziletli değildir.” (Feyz`ül-kadir c.5,s.451)


(16.Hadis) -“Zikir ehlinin oturdukları yerin ganimeti (kazancı), cennettir.” (Feyz`ül-kadir c.4,s.407)


(17.Hadis) -“Zikir meclislerinde bulunan kimseler üzerine sekinet iner, onları melekler kuşatır, ilahi rahmet örter ve Allah onları arşının üstünde bulunan meleklere anar.” (Feyz`ül-kadir c.5,s.518 )


Açıklama:Bal arısı nasıl çiçekleri ve tatlı maddeleri severse ve bunların bulundukları yerlerde dolaşırsa, melekler de zikir meclislerine rağbet gösterirler.Allah`ı zikreden bir topluluğun ağzından çıkan esmanın nuru ve rahmani koku, hale hale etrafa yayılınca onların meclisini dört tarafından melekler kuşatır.


(18.Hadis) -“Bir topluluk, serilmiş minderler üzerinde, aziz ve celil olan Allah`ı zikredeler.Allah`da onları yüce dereceli cennetlere koyar.”


(19.Hadis) -“Allah`ın hayırlı kulları; Allah`ı zikretmek, onun azamet ve kudretini hatırlamak için güneşi, ay`ı, yıldızları ve gölgeleri tarassut edenlerdir.” (Feyz`ül-kadir c.2,s.448 )


(20.Hadis) -“İnsanlardan bir kısmı zikrullah`ın anahtarlarıdır.Onlar görüldüğünde Allah`ı anmak hatıra gelir.” (Feyz`ül-kadir c.2,s.528 )


Açıklama:İnsanlardan öyle kimseler vardır ki, Allah`da fani olmuş ve “Üns billah” derecesine ulaşmış bulunur.O Allah`tan gayrisi ile meşgul olmaz.Ağzını açtığı zaman Hakkı hatırlar ve hatırlatır.Onun nazar-ı nafizi, muhatabını da tesir altına alır ve onun da Allah ı anmasına vesile olur.Bu gibi kimselerin meclislerinde daima Cenab-ı Haktan bahis açıldığından ve Mevlanın mübarek ismi zikredildiğinden kendileri zikrin anahtarı olmak şerefini kazanırlar.


(21.Hadis) -Abdullah b.Büsr`den rivayet edilmiştir:Bir adam “Ey Allah`ın Resulü, İslami vazifeler oldukça çoğaldı.Bana bir şey haber veriniz ki ona sıkıca yapışayım” dedi.Resul-i Ekrem:
“Dilin zikrullah ile yaşarmaktan ayrılmasın buyurdu.” (Ahvezi c.9,s.314)

(22.Hadis) -Resulullah (s.a.v) vakitlerin hepsinde Allah`ı zikrederdi. (Tuhfet`ül-ahvezi c.9,s.325)


(23.Hadis) -“Hiçbir kul yoktur ki her günün sabahında, her gecenin evvelinde üç defa “BİSMİLLAHİLLEZİ LA YEDURRU MAASMİHİ ŞEY`ÜN FİL`ARDİ VELA FİSSEMAİ VE HÜVESSEMİUL`ALIIM” desin de ona her hangi bir şey zarar vermesi kaabil olsun.” (Tuhfet`ül-ahvezi c.9,s.331)

(24.Hadis) -“Allah`ın ism-i azamı şu iki ayettedir:”Hepinizin Tanrısı zatinde ve sıfatlarında asla benzeri bulunmayan bir tek Tanrıdır.Ondan başka hiçbir Tanrı yoktur.O, hem Rahmandır hem Rahimdir ve sure-i Al-i İmranın`ın başlangıcındaki “Allah o Allahtır ki kendinden başka hiçbir Tanrı yoktur.O; zati, ezeli ve ebedi hayat ile diri ve bakiydir.Zatiyle, kemaliyle kaimdir.Yarattıklarının her an tedvir-u hıfzında yegane hakimdir.Her şey onunla kaimdir.” (İbni Mace,c.2,s.1267)


(25.Hadis) -“Peygamber (s.a.v), bir adamı “Allahümme inni es`elüke bi enneke entAllahü el-ahadüs-samedü lem yelid ve lem yuled ve lem yekün lehü küfüven ehadün” diye dua ederken işitmişti.Bunun üzerine: “Ant olsun ki o, Allah`a istenildiği zaman vereceği; dua edildiğinde kabul edeceği ism-i azamı ile duada bulundu” dedi.


(26.Hadis) -“Zikrin faziletçe en üstünü, LA İLAHE İLLAllah, duanın en faziletlisi de ELHAMDÜ LİLLAH demektir.” (Tuhfet`ül-ahvezi,c.9,s.325)

(27.Hadis) -“Resulullah büyük bir tasası olduğunda şöyle dua ederdi: “Büyük ve hilim sahibi bulunan Allah`dan başka hiçbir ilah yoktur.Arş-ı azim`in Rabbi olan Allah`dan gayri hiçbir ilah yoktur.Göklerin ve yerin Rabbi ve Arş-ı kerim`in Rabbi olan Allah`dan başka hiçbir mabud yoktur.” (Buhari c.7,s.154)

(28.Hadis) “Kim sokağa çıktığında, LA İLAHE İLLAllahÜ VAHDEHÜ ŞERİKE LEH.LEHÜL-MÜLKÜ VE LEHÜL-HAMDÜ YUHYİ VE YÜMİTÜ VE HÜVE HAYYÜN LA YEMUTÜ Bİ YEDİHİL-HAYRU VE HÜVE ALA KÜLLİ ŞEY`İN KADİİR Derse Allah da ona bir milyon iyilik sevabı yazar.Bir milyon mahv-ü afv eder ve onu bir milyon derece yüceltir.” (Tuhfet`ül-ahvezi c.9,s.386)

(29.Hadis) -“Kim on defa, LA İLAHE İLLAllahÜ VAHDEHÜ ŞERİKE LEH, LEHÜL MÜLKÜ VE LEHÜL-HAMDÜ VE HÜVE ALA KÜLLİ ŞEY`İN KADİİR derse İsmail aleyhisselam`ın çocuklarından dört kişiyi azad etmiş kimse gibi sevap kazanmış olur.” (Müslim c.8,s.69)


(30.Hadis) “-Kim sabaha girdiği ve akşama erdiğinde yüz defa “SÜHANELLAHİ VE Bİ HAMDİHİİ” derse hiçbir kimse bundan daha üstün bir sevap getiremez.Meğer ki o, bunun kadarını veya daha fazlasını söylemiş olsun” (Müslim c.8,s.69)


1-) Manası: “Allah`ı hamdiyle tespih ve noksan sıfatlardan tenzih ederim.”
2-) Manası: Tek olan Allah`dan başka hiçbir ilah yoktur.Onun ortağı da yoktur.Mülk onundur, hamd da ona mahsustur.O, her şey`e gücü yetendir.


(31.Hadis) -“Birbiri peşine söylenecek kelimeler vardır ki onları okuyan mahrum kalmaz.Her namaz ardından otuz üç defa Allah`ı tespih ve tenzih edersin,otuz üç kere ona hamd edersin, otuz dört defa da onu tekbir edersin.” (Ahvezi c.9,s.358 )

(32.Hadis) -“Sübhanellahi vel-hamdü lillahi ve lailahe illAllahü vellahü ekber” demekliğim, üzerine güneşin doğup battığı şeylerden bana daha sevimlidir.” (Müslim,c.8,s.70)

(33.Hadis) -“Dile hafif, mizanda ağır ve Rahman olan Allah`a sevimli bulunan iki kelime, “SÜBHANELLAHİ VE Bİ HAMDİHİ SÜBHANELLAHİL AZİİM” demektir.” (Buhari c.7,s.168; Müslim c.8,s.70)

(34.Hadis) -“Kim SÜBHANELLAHİL-AZİM VE Bİ HAMDİHİ derse onun için cennette bir hurma dikilir.” (Ahvezi,c.9,s.433)


(35.Hadis) -“Kim yüz defa SÜBHANELLAHİ VE Bİ HAMDİHİ derse günahı, deniz köpüğü kadar çok olsa bile, yarlığanır.” (Tuhfet`ül-ahvezi c.9,s.434)

(36.Hadis) -“Kim günde yüz defa SÜBHANELLAHİ VE Bİ HAMDİH derse hataları, deniz köpüğü kadar çok olsa bile, aşağı düşürülür.” (Buhari,c.7,s.168 )


Manası: “Allahì hamdiyle tespih ve büyük olan Allah`ı tenzih ederim.”

(37.Hadis) -“Abdullah b.Ömer (r.a)`dan rivayet edilmiştir:Ben, Resulullah`ı okuduğu tespihleri sayıp hesaplarken gördüm.” (Ebu Davud c.2,s.81)


(38.Hadis) -“Resul-i Ekrem, yatağına geldiği vakit “Elhamdü lillahillezi et`amena ve sekaana ve kefana ve avana fe kem mimmen la kafiye lehü vela mü`viye” diye hamd-ü sena ederdi.” (Müslim,c.8,s.79)


Manası: "Bize yiyecek ve içecek veren, bize yeten ve yetişen, bizi barındıran Allah`a hamd olsun.Yetip yetişeni olmayan, barındıranı bulunmayan ne kadar kimse vardır."

(39.Hadis) -Ebu Musa el-Eş`ari (r.a)`den şöyle dediği rivayet olunmuştur:Resulullah (s.a.v), bana hitaben: “Sana cennet hazinelerinden bir hazineye öncülük edeyim mi? buyurdu.Ben:

“Evet” dedim.Bunun üzerine Resulullah (s.a.v):

“La Havle ve la kuvvete illa billah`dır buyurdu” (Müslim c.8,s.74)

(40.Hadis) -“Benim kalbime nurani bir perde arız olur da bir günde yüz kere Allah`tan mağfiret dilerim.” (Müslim c.8,s.72)


Hadislerde Zikirler



HADİSLERDE ADI GEÇEN ZİKİRLERİ BAŞKA KAYNAKLARLA NAKLETMEYE DEVAM… AŞAĞIDAKİ BİLGİLER YİNE TAMAMEN SAHİH HADİSLERDİR…

Birkimse günde yüz kere: “Lâ ilâhe illallâhu vahdehû Lâ şerîke leh, Lehül mülkü ve Lehül hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr” derse, bu onun için on köle azadına bedeldir. Ve ayrıca kendisine yüz hasene yazılır, yüz günahı silinir ve bu sözler kendisi için o gün akşama kadar şeytandan korunmaya vesile olur. Hiç bir kimse o gün ondan daha efdal bir amelle gelemez, meğer ki onun yaptığından daha fazlasını yapmış bir kimse ola. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Bir kimse günde yüz kere: “Sübhanellahi ve bi hamdihi” derse, deniz köpüğü kadar günahları olsa da yine silinir. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Bir kimse Cuma namazından sonra yerinden kalkmadan evvel otururken yüz defa: “Sübhanellahi ve bihamdihi Sübhanellahil azim ve bi hamdihi estağfirullah” derse, Allah onun yüz bin günahını, ebeveyninin de yirmi dört bin günahını affeder. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Bir kimse sabaha çıktığında bin kerre: “Sübhanallahi ve bi hamdihi” derse, nefsini Allah Teala’dan satın almış olur. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Bir kimse: “Lâ ilâhe illallâhu vahdehû Lâ şerîke leh, Lehül mülkü ve Lehül hamdü bi yedihil hayr ve hüve alâ külli şey’in kadîr” derse, bu sözler onun için on köle azad etmeye bedel olur. Ravi: Hz. Ebû Eyyüb (r.a.)
Bir kimse: “Rabbimin Allah olduğuna, dinimin İslam olduğuna, Peygamberimin (ve Resulumun) Hz. Muhammed (s.a.s.) olduğuna razı oldum” derse, Cennet ona vacib olur. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Bir kimse akşam üzeri üç kere: “Bismillahillezî lâ yedurru me’asmihî şey’ün fil ardı ve lâ fissemâ ve hüves semî’ul alîm” derse, akşama kadar ona ani bir bela isabet etmez. Ravi: Hz. Osman (r.a.)
Bir kimse evinden çıktığında: “Bismillahi tevekkeltü alellahi lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah” derse, ona: “Sen tekeffül olundun ve korundun” denir ve şeytan ondan uzaklaşır. Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Bir kimse on kere: “Eşhedü en lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh, ilâhen vâhiden ehaden sameden lem yettahiz sâhibeten ve lâ veleden velem yekün lehû küfüven ehad” derse, Allah onun için kırk milyon sevab yazar. Ravi: Hz. Temim Eddari (r.a.)
Bir kimse günde yüz kere, “Lâ ilahe illallâhül melikül hakkıl mübîn” derse bu, onun için fakirlikten eman ve kabir yanlızlığından kendisine yoldaş olur ve bununla zenginliği celb etmiş ve Cennetin de kapısını çalmış olur. Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Bir kimse sabahleyin.”Eûzu billahis semîül alîmi mineşşeytânirracîm” derse sabahtan akşama kadar şeytandan emin olur. Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Bir kimse her gün sabah akşam yedi kere, “Hasbiyellahu Lâ ilahe illâ hû aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbül-arşil-azîm” derse Allah onun dünya ve ahiret işlerinden ehemmiyet verdiklerine kafi gelir. İster dilden söylesin ister kalbden. Ravi: Hz. Ebû Derda (r.a.)
Bir kimse, “La ilahe illallâhu vahdehû lâ şerîkeleh, lehül mülkü ve Lehül hamdü ve hüve alâ külli şeyin kadîr.” Derse, bu sözü hiç bir sevab geçemez ve kendisinde de hiç bir günah kalmaz. Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
Bir kimse yatağına gireceği zaman üç kere, “Estağfirullah ellezî lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyum ve etûbü ileyh” derse, Allah onun günahlarını, deniz köpüğü kadar da olsa ve ağaçların yaprakları adedince de olsa “Alic” in kumları miktarınca da olsa ve dünya günleri sayısınca da olsa mağfiret eder. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Birkimse yatağına girerken temiz olarak, “Elhamdü lillahillezî alâ fekahera, velhamdu lillahillezî yuhyil mevta ve hüva ala külli şey’in kadir.” Derse, günahlarından anasından doğduğu günkü gibi çıkar. Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
Bir kimse, “Cezallahu anna Muhammeden ma hüve ehlüh” derse, yetmiş katibi bin sabah yormuş olur.(Sevap yazmaktan) Ravi: Hz. Âişe (r.anha). (Mecmau’z Zevaid 10/163. Ravi: Hz Abdullah. B. Abbas)
Bir kimse, “Allahümme einnî alâ şükrike ve zikrike ve hüsnü ibâdetik” derse duada lazım gelen gayreti yapmış olur. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Bir kimse, “Lâilâhe illâ ente sübhâneke amiltü sûen ve zalemtü nefsî fetüb aleyye inneke entet’ tevvabür rahim” diye tevbe ederse, cepheden kaçmış bile olsa günahları mağfiret olur. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Bir kimse Lâ yı uzatarak (hakkını vererek) “Lâ ilahe illallah” derse onun dörtbin büyük günahı yıkılır. Ravi: Hz. Enes (r.a.)
”Kim Lamelifi çekerek Laaaa İlahe İllallah derse, dört bin büyük günahı bir anda yıkılıverir.” (Müslim)
Bir kimse üç kere, “La ilahe illallahül halimül kerim, subhanellahi Rabbis semavatis seb’î ve Rabbil Arşil Azim” derse, Kadir gecesine erişmiş gibi olur. Ravi: Hz. Zuhri (r.a.)
Bir kimse muhlisen, “Lâ ilahe illallah” derse Cennete girer. Denildi ki: “Halka söyliyeyim mi?” Buyurdu ki, Ben tembelliğe düşmelerinden korkuyorum. Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Bir kimse, “Lâ ilahe illallah” derse Allah indinde bu kelime sebebiyle ona “bir ahid” yazılır. Kim de , “Subhânallahi ve bi hamdihi” derse ona da yüzyirmi dört bin hasene yazılır. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Bir kimse her gün üç kere, “Selavatullahu ala Ademe” derse, günahları deniz köpüğünden daha çok olsa da Allah onun günahlarını mağfiret eder ve kendisi Cennette Adem (a.s)a arkadaş olur. Ravi: Hz Ali (r.a.)
Bir kimse sabah kalkınca, “Euzu bi kelimatillahi tammati elleti la yücavizühünne berrün vela facirün min şerri ma haleka ve berac ve şera’e derse akşama kadar ins ve cinin şerrinden muhafaza olunur. Sokulsa ona bir şey zarar vermez. Eğer bu sözü akşamleyin söylerse bu husus sabaha kadar devam eder. Ravi: Hz. Abdurrahman (r.a.) Aynı hadis ” Euzü Bi kelimatillahit-tammeti min şerri ma halak”şeklinde Riyazüs Salihinde yazılıdır. Yıalanların ve zehirli hayvanların şerrinden korur.
Bir kimse yahudi, hıristiyan, mecusi ve yıldıza tapanların toplantılarında, “Eşhehüenla ilahe illallah ve enne ma dünellahi merkubun makhurun” derse, allah ona o taifenin sayısınca sevap verir. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Bir kimse güneş doğmadan yüz defa, “Sübhanellahi ve bihamdihi” derse, ve güneş batmadan evvel de gene yüz kere “Subhanellahi ve bi hamdihi” derse bu onun için yüz deve kurban etmesinden daha efdal olur. Ravi: Hz. Abdullah İbni amr (r.a.)
Bir kimse on bir kere, “Lâ ilahe illallahu vahdehû lâ şerike lehu ilahen vahiden sameden lem yelid velem yûled velem yeküllehu küfüven ehad” derse kendisine iki milyon sevab yazılır. Kim artırırsa Allah da ona artırır. Ravi: Hz. Ebû Evfa (r.a.)
Bir kimse sabahleyin üç kere “Eûzu billahissemi il alîmi mineşşeytânirracîm” der de “Haşr” süresinin sonundan üç ayet okursa Allah ona yetmiş bin melek vekil eder ki; onlar akşama kadar kendisine dua ederler. Eğer o gün ölürse şehid olarak ölür. Akşamleyin söylerse yine bu menzilede olur. Ravi: Hz. Ma’kil ibni Yesar (r.a.)
Bir kimse sabah ve akşam, “Allahümme ente Rabbî lâ ilahe illâ ente halaktenî ve ene abduke ve ene alâ ahdike ve vaadike mesteta’tü euzü bike min şerri mâ sana’tü ebuu leke bi niğmetike aleyye ve ebuu bizenbî fağfirlî fe innehu la yağfiruz zünûbe illâ ente” derse ve o günü veya gecesi ölürse Cennete girer. Ravi: Hz. Abdullah Ubni Büreyde (r.a.)
Bir kimse akşamladığında, “Sallallahu alâ Nûhin ve alâ Nuhin esselam” derse o gece onu akreb sokmaz. Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
Bir kimse ihlasla, “Lâ ilahe illallah” derse Cennete girer. Dediler ki, “Ya Rasulallah burada ihlas nedir?” Buyurdu ki, Allah’ın sizi haram kıldığı her şeyden sizi men etmesidir. Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Bir kimse müezzinin okuduğu ezanı işittiğinde, “Doğru söyliyenlere merhaba, merhaba ve hoş geldin namaz” derse, Allah ona iki milyon hasene yazar, iki milyon günahı ondan siler ve onu iki milyon derece yükseltir. Ravi: Hz. Musa İbni Cafer (r.a.)
Bir kimse, “Lâ ilahe illallah kable külli şey’in, Lâ ilahe illallah ba’de külli şey’in, Lâ ilahe illallah yebga Rabbüna ve yefna külli şey’in” derse kederden ve kaygıdan kurtulur. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Bir kimse, “Allahümmeğfirli ve lil mü’minine vel mü’minat” derse her mü’min adedince sevap alır. Ravi: Hz. Ümmü Seleme (r.a.)
Bir kimse akşamleyin, “Radiytü billahi Rabben, vebil İslami dînen ve bi Muhammedin Resulen” derse imanın hakikatine ermiş olur. Ravi: Hz. Ata İbni Yesar (r.a.)
Bir kimse, “Subhanallahi, ve bi hamdihî ve estağfirullahe ve etubu ileyh” derse söylediği gibi yazılır. Sonra bu söz Arşa asılır ve o kimse Allah’a kavuşuncaya kadar sahibinin işlediği hiç bi günah onu silmez ve o, söylediği gibi mühürlü olarak kalır. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Bir kimse, “Elhamdülillahillezî tevadaa kulli şey’in li azametihi, velhamdülillahillezî zelle kulli şey’in li izzetihi, velhamülillahillezi hadaa külli şey’in li mülkihi, velhamdulillehillezi istesleme külli şey’in li kudretihi” der de bununla Allah indindeki fazlı keremi taleb ederse, Allah ona bir milyon sevab yazar, bin derece terfi verir ve kıyamete kadar onun için istiğfar edecek yetmiş bin melek tevkil eder. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Bir kimse, “Lâ ilahe illallah” derse bu söz göğe çıkar ve Allah’a varıncaya kadar buna hiç bir hicab mani olmaz. Allah’a ulaşınca Allah sahibine nazar eder ve “Tevhid edene ancak Rahmet nazarı ile bakmak” Allah üzerine haktır. Ravi: Hz. Said İbni Zeyd (r.a.)
Bir kimse, “Subhanellahi ve bi hamdihi” derse, Allah bu sebeble onun için Cennette bin ağaç diktirir ki kökleri altından, dalları inciden, meyvaları da bakire kızların göğüsleri gibidir ve kaymaktan yumuşak , baldan tatlıdır. Her alındığında yerine yenisi gelir. Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Bir kimse sabahleyin, “Maşaallahu ha havle velâ kuvvete illa billah, Eşhedü ennallahe alâ külli şey’in kadir” derse o günü hayrından nasibdar olur ve şerrinden kurtulur. Bunu akşemleyin söylerse o gecenin hayrından merzuk olur, şerrinden kurtulur. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Bir kimse secdede üç kere, “Rabbiğfirlî” derse başını secdeden kaldırmadan mağfiret olunur. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Bir kimse her gün bir kere, “Subhanellahil kaimid daim, Subhanellahil hayyil kayyum, Subhanellahil Hayyillezi Lâ yemûtu, Subhanellahil azimi bi hamdihi, Subbûhun, kuddûsun Rabbül Melaiketi verruhi, Subhanel aliyyil a’la, subhanehu ve teala” derse Cennetten yerini görmeden veya onun için başkası görmeden vefat etmez. Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Mavi renkte yazdığım hadisler için Kaynak: Ramuz El-Hadis 432,433,434,435,436 sayfalar.. Not: Hadislerin başındaki numaralar, kitab içerisinde bulundukları sayfadaki sıralarına göredir.





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)