MUHAMMED

Muhammed


BAYRAK

TC.Bayrak



Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı
  

Şifreniz
  





Forum İstatistikleri
Toplam Üyeler» Toplam Üyeler 27
Son Üye» Son Üye Fahriye
Toplam Konular» Toplam Konular 15,485
Toplam Yorumlar» Toplam Yorumlar 16,692

Detaylı İstatistikler Detaylı İstatistikler

DOWNLOADEN


“Downloaden Bölümümüzden BEDAVA Grafik Paketleri,E-Kitaplar ve Bedava Bilgisayar Programlarını Tek TIKLA BEDAVA indirebilirsiniz”
(Raşit Tunca)




AYET

“Yeryüzüne muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır”
ENBİYA Suresi 105


FELSEFEMiZ

“ iSLAM OKUMAK YAZMAK YADA ÇiZMEK DEĞiLDiR, Yahutta O Hadis şöyle, Bu Ayette böyle diyor Diye Papağanlıkda Değildir. islam Kuranı ve sünneti HAYATINA TATBiK edip, Onunla Yaşayabilmekdir”
(Karoglan Raşit Tunca Sözü)


Raşit Tunca Sözü

“Yüzme bilmek Denizden çıkmana fayda vermez, taaki yüzme biliyorsan, denizedee düştüysen, ellerini, kollarını, ayaklarını çırpacaksın, ve birde tutuncak dal bulacak, tutunup çıkacaksın. ilimde böyledir, bir ilmi bilmek fayda etmez, taaki, onu hayatında tatbik edesiye, Dinde böyledir, din bilmek imanını kurtarmaz, taaki, ne zaman, bildiğin öğrendiğin dinini hayatında tatbik edip, yaşadın, o zaman belki kurtulursun.”
(Karoglan Raşit Tunca Sözü)

GÜZEL SÖZ

“ Bazen Hata Yapıvermek, Doğruyu bulmanın ilk Basamağıdır.
(Başağaçlı Raşit Tunca Sözü)




Kör Nokta Nedir? Şeytanı Neden Göremiyoruz?

(Kar©glanin 19 Nisan 2019 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

اَلَّذ۪ينَ يَذْكُرُونَ اللّٰهَ قِيَاماً وَقُعُوداً وَعَلٰى جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ ف۪ي خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هٰذَا بَاطِلاًۚ سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Elleżîne yeżkurûnallâhe kiyâmen veku’ûden ve’alâ cunûbihim veyetefekkerûne fî ḣalki-ssemâvâti vel-ardi rabbenâ mâ ḣalakte hâżâ bâtilen subhâneke fekinâ ‘ażâbe-nnâr.

Meali :

Onlar ayakta dururken, otururken, yan geldiklerinde, yani yatarken, hep Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler: "Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, seni tenzih ve takdis ederiz. Bizi cehennem azabından koru!  derler.

Sadakallahul Aziym Âl-i İmrân Suresi 191 . Ayet


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Fâtiha okumayanın namazı yoktur."

( Hadis-i Şerif , Buhari 765, Müslim 394, Ebu Avane 2/124, Ebu Davud 822, Nesei 909, Tirmizi 247, İbni Mace 837)

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

Bazı sünnetleri peygamber Aleyhisselam bir defa yaptı diye, bir defa yapmak ne farz ve vacip ne sünnettir. mesela haccı Ömründe bir defa yaptı diye, hacca bir defa gitmek marifet değildir, imkanı olan 50 kere de gidebilir, neden? mesela adam Hali vakti yerinde, her sene kurban keserken, Nisap miktarını bir defa geçmiş adam, bir defa kurban kesme şerefine Erdi, ve kurban kesti, ikisi aynı mı? O her sene kesiyor, Çünkü her sene nisap miktarından fazla malı var. hacda böyle, en sevdiğin birisine Muhammed bir kere gitti gördü diye, bir kere mi  gidip görürsün. Hz Adem Aleyhisselam ya da İbrahim Aleyhisselam yaşıyor olsa, Muhammed onu bir kere gördü diye, bir defa mı görmek lazım, O sünneti bir defa işledi, Adem'i bir defa ziyaret etti diye, bir defa mı yapmak lazım? Arafat'ta Adem ile Havva'yı ziyaret etmek, Hz. Adem Sağ Olsa atamızı 1 defa  ziyarete gidip, bir daha gitmez miyiz ziyarete? yine Mesela örnek : peygamber vaktinde, adamın bir tanesi Amerika'ya gidip, oradan bir çuval patates getirse, imkanı o kadar olsa, Bir daha gitme imkanı da olmasa, peygamber ve ashaba patates yedirse, Muhammed patatesi 1 defa yedi diye, biz de şimdi patates yemeyecek miydik, bir defa yiyip Ondan sonra patatesi bir daha yemeyecek miydik? aynı şey.

Yine ikinci meselemiz de, beş vakit namazın önünde veya arkasında sünnetleri var, cuma namazının yine sünnetleri var, fakat bayram namazının sünneti yok, önünde ve ardında bir sünneti yok, yine cenaze namazı için bir sünnet yok, Önce cenaze namazının sünnetini kılalım da, sonra farzını kılalım diye bir sünnet yok. ve deniyor ki namazda tahiyyatta, son oturuşta, ettehiyyatüden sonra, salavat okunur, Allahümme Salli ve Allahümme Barik duaları okunur, ve ardına da Rabbena Atina ve Rabbenağfirli duaları okunur. Ama imkan yok ya da, zaman kısıtlı, önce Rabbenağfirliyi bırakırsın, okumayıverirsin, biraz daha zaman kısa, rabbenaların ikisini de terk edersin, ondan da daha kısıtlı zaman varsa, bu sefer Allahümme barik i terkedersin, daha da zaman kısıtlı ise, bu sefer Allahümme Salli dualarının ikisini de terk edersin, ondan da zaman kısıtlı ise Ettahiyyatüyü bile terk edersin de, sadece bir miktar oturursun, ve selam verirsin, Hatta selamı bile sadece sağ tarafa verir sol tarafa vermezsin. Öyle olunca işte bu salavatı terketme meselesi, namazda salavati terketme meselesi, namazdaki sünnet ile kıyas olunur.  sünnetli namazlar, ve sünneti olmayan namazlar, bunu temsil eder işte. öyle ki namazdaki Rüku ve Secde terkedilmiş cenaze namazı var. Allahümme salli ala Muhammed okunmayan namaz olur mu olur, yine ettahiyatüsüz aolur mu olur, secdesiz namaz olur mu? olur cenaze manazi işte, fatihasız namaz olmaz demiş peygamber peki buna ne diyecegiz

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Fâtiha okumayanın namazı yoktur."

( Hadis-i Şerif , Buhari 765, Müslim 394, Ebu Avane 2/124, Ebu Davud 822, Nesei 909, Tirmizi 247, İbni Mace 837)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"İmam, kendisine uyulmak için öne geçirilmiştir. Bu yüzden, o tekbir alınca siz de alınız. Okuduğu zaman ise susunuz."

( Hadis-i Şerif , Buharî, Salât, 18, Ezân, 51, 74, 82, 128, Taksîru's-Salât, 17; Müslim, Salât, 77 , 82)


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Kim imanın arkasında namaz kılarsa, imamın kıraati onun da kıraatidir."

( Hadis-i Şerif , İbn Mâce, İkâme, 13)

secdesi  olmayan namaza namaz denir mi? deniyormuş cünkü cenaze namazı rükusuz secdesiz namaz, o zaman  kade-i ahirede son oturuşu olmayan, yani Tahiyyatsiz Namaz niye olmasın. Hatta ezan sadece Kıyam ile yapılan namaz, ezan sadece kıyam ile namaz kılmak gibidir,kamet yine ayaga kalkmakdir, yine arafatta sadece vakfe etmek, Allah için bir miktar ayakta durmak, arafatin namazidir, yine yani rukusuz secdesiz tahiyatsssssiz namazdir, yani sadece kiyami olan namaz, Hatta zikir ezansız namaz gibidir, ve zikir içinde Âl-i İmrân Suresi 191 . Ayette onlar otururken ayaktayken yan gelip yatarken de zikrederler deniyor, Yani öyle olunca Yatarak namaz kılınır mı, kılınır kılınır, yattığın zaman Allah demek Allahi tefekkür etmek, bir an Allahi hatirlayip onu anmak ve Allah deyip zikretmek namazı kılmak gibidir.

Geçen haftanın sesli vaazında bahsettiğimiz, kasları yapılandıran maddenin magnezyum olduğundan bahsetmiştik. magnezyumun da, yeşil olan her şeyde olduğunu, normal yapısında Doğada yeşil olan bütün her şeyde mevcut olduğunu bahsetmiştik. ve Hızır aleyhisselamın yani yeşilin bozulduğunu bahsetmiştik. Sen magnezyumun Yeşiller de olduğunu nereden biliyorsun, bilim adamları ve tıpçılar öyle demiyor dersiniz, size basit bir örnekle bunu anlatacağım, Allahu Teala aynı Hürriyet'in pazar bulmaca ekindeki gibi, dünyaya bulmacalar koymuş, bulmacayı çözen, Neyin nerede olduğunu çabucacık bulur.
ve Dana kaslı ve güçlü dövüşken dana yada inek yada öküz, et yiyerek ten kaslarını geliştirmiyor, ot yiyerekten kasları gelişiyor, yeşil ve ot ve cinsini yiyerekten, onun kasları güçlü oluyor ki, çiftci onunla çift sürecek, Onunla  ekini biçecek güce erişiyor, yine at öyle, eşek öyle, gücünü etten almıyor, et gözlere Kuvvet verir ki şahinlik kuvveti kazandırır ki atlar demiş ki

"Deve büyük, ot yer, Şahan (Şahin) küçük, et yer."

Et yiyenin Gözlerin şahin gibi olur, et yediğin zaman gözlerin iyi görür, ama ot ve cinsini yediğin zaman kasların güçlenir. ot yeşildir Kas yapılandırmasını sağlayan madde neymiş? magnezyum dedim, magnezyum en çok neyde varmış, ot ve cinsinde, yani yeşil ot cinsi yiyecek ve gidalarda. Dana kadar kuvvetli  başka Kaslı kim var? mesela fil diyelim, fil kaslarını  ot ile mi et ile mi geliştiriyor? Tabii ki ot ile, yani Magnezyum ne de varmış bulmacayı çözdük. magnezyum Yeşiller de varmış. ot ve cinsinde varmış, buğday buğday da ot cinsi değil mi, arpa ot cinsi, işte bütün ot cinsini bozmuşlar ki, şu anda kaslarımız yeniden yapılandırma yapmıyor, Ağrı veriyor, herhangi bir hareket Ağrı veriyor, dünyadaki diğer maddeleri de sadece pazar bulmaca ekiindeki bulmacaları çözün nerde neyin icinde oldugunu hemencecik buluvereceksiniz. yani dünyadaki bulmacaları Tabii ki, Hürriyet'in pazardaki bulmacaları çözünce değil, Allah da dünyaya  bunlari bulmaca gibi koymuş, anlayabilene. Bu size bir yol gösterici olsun, bir harita olsun, bunu öğrenin, buna bakın, diğerlerini  de kıyas yaparaktan siz bulun, Neyin nerede olduğunu hemen bulacaksınız Allah'ın izniyle, Bu yolu takip ettiğiniz zaman, size bu rehber olacak. o zaman hiçbir doktorun demesine de ihtiyaç kalmayacak, o doktor öyle diyor, Öyle değilmiş demeyeceksiniz, Allah doktoru, hakiki Doktor, Allah Doktor ne diyor, onu anlayacaksınız, Bileceksiniz, yaratan ne demiş Bize, onu göreceksiniz, bulmacayı çözünce de, Doktora bile ihtiyaç kalmayacak, ama işte maddeleri bozmasalar, GDO suyla oynamak falan olmasa, insanın Doktora bile ihtiyacı olmayacak, Mehdi vaktindeki Mehdi askerlerinin Doktora bile ihtiyacı olmayacak, aynı Muhammed vaktindeki gelen ecnebi  doktora  asahabin ihtiyacı olmadığı gibi, Neyi nereden alacağınızı hemen Bileceksiniz, ihtiyacınız olduğunda gidip alacaksınız Bu kadar basit.

Ashâbım Hasta Olmaz!

Ünlü doktor, Medine’ye geldiği ilk gün çok heyecanlıydı. Hayatında ilk defa, Mısır Kralı Mukavkıs tarafından yabancı bir şehre görevlendirilmişti. Buradaki insanları ücretsiz olarak tedavî edecekti. Bu görevini başarılı bir şekilde icra ederse kim bilir kral onu nasıl ödüllendirecekti.
Doktor, Medine’ye geldiğinde ilk önce Sevgili Peygamberimizin yanına uğrayarak kendisini tanıttı:
- Efendim! Kralımız Mukavkıs beni, size hizmet için gönderdi. Burada hastalarınıza bedava bakacağım, dedi.
Peygamber Efendimiz, doktora iltifat ederek ikramda bulundu. Sonra da ona güzel bir yer tahsis edilmesi ve ihtiyaçlarının karşılanması için ashab-ı kiramı görevlendirdi.
Doktorun keyfi yerindeydi. Medine’de kendisi gibi başka bir doktor olmadığından onun buraya geldiğini duyan Müslümanların kendisine akın edeceğini düşündü. Onun için Medinelilerden genişçe bir ev istedi. Bu evi aynı zamanda muayenehane olarak da kullanacaktı.
Artık her şey hazırdı. Doktor hastaları beklemeye başladı; fakat tedavî olmak için doktora ilk gün kimse gelmedi. İkinci gün de kapıyı çalan olmadı. Ertesi gün yine aynı… Tam bir ay geçmişti. Günler birbirini kovalıyor; ama kimse hastalığından dolayı tedavî olmaya gelmiyordu. Hem de tedavî için ücret alınmamasına rağmen… Neydi bu işin sırrı. Bu şehirde kimse doktora ihtiyaç duymaz mıydı? Yoksa buradakiler, hastalandıklarında başlarının çaresine kendileri mi bakardı?
Doktor sanki şoka girmişti. Kendisini hiç bu kadar âtıl ve faydasız olacağını düşünmemişti. Hâlbuki memleketi Mısır’da günde onlarca kişiyi muayene eder, bunun için de el üstünde tutulurdu. Acaba burada doktorlar hastaların ayağına mı giderdi? Niye kimse gelip kendisinden yardım istemiyordu?
Hiç beklemeden malzeme çantasını alıp dışarıya çıktı. Medine sokaklarını dolaşmaya başladı. Evlerin yanından geçerken inleyen, acıyla kıvranan birileri var mı diye kulak kabarttı. Karşılaştığı kişilere “Ben bir doktorum. Aranızda hasta olan varsa onu bedava tedavî etmeye geldim.” diyerek kendisini tanıttığı hâlde kimse ona herhangi bir hastalıktan dolayı şikâyet etmiyordu. Gülümseyen yüzlerle onu selamlayıp geçiyorlardı.
Doktorun merakı biraz daha artmıştı. İnsan topluluğunun olduğu yerde doktora nasıl ihtiyaç duyulmazdı? Bunun mutlaka bir sebebi olmalıydı. Bunu kim bilirdi acaba?
Doktor tekrar Sevgili Peygamberimizin yanına gitti. Hayret dolu bir ifade ile:
- Efendim! Buraya, size hizmet etmeye, dertlilerinize derman olmaya gelmiştim. Fakat haftalar geçmesine rağmen bugüne kadar hiç kimse tedavî olmaya gelmedi. Onun için benim burada durmamın artık bir anlamı kalmadı. Müsaade ederseniz ülkeme dönmek istiyorum. Fakat sormadan da edemeyeceğim. Sizin arkadaşlarınız hiç mi hasta olmaz? dedi.
Doktorun şaşkın dolu bakışlarına Resûlullah Efendimiz tatlı bir tebessüm ile karşılık verdi. Sonra da şöyle buyurdu:
- Benim ashabım pek hasta olmaz. Çünkü onlar acıkmadıkça bir şey yemezler. Sofraya oturduklarında da tam doymadan kalkarlar!
Doktor, bu ifadeler karşısında adetâ büyülenmişti. Bütün hastalıkların reçetesi işte bu idi. Şimdi Medinedeki Müslümanların neden hastalanmadığını daha iyi anlamıştı.

Şabanın Hilali ve 1 Şaban 1440

7 Nisan pazar gecesi Garp ufkunda Hilal'i gördüm, Hilal'in biriydi, Şaban'ın biriydi, herkim Ağzıyla kuş tutsa Gelse, bana şu gündü dese inanmam, hakkal yakin, Aynel yakin gözlerimle, 7 Nisan pazar gecesi Hilal'i gördüm, ve pazartesi 8 Nisan Şaban'ın biri, ve 15 gün sonra da Şaban'ın 15 i eder, ve o da gelecek hafta pazartesi güne denk gelir, Berat 15'inin gecesidir Şaban'ın ortası.  Hatta Pazarı pazartesiye bağlayan gece  ayın 15'i olacak yani Berat Kandili, kimse bana bunun dışında bir şeye inandıramaz gözlerimle Aynel yakın gördüm diyorum, Hilal'i gördüm Hilal'in birini gördüm kimse şu gündü Bugündü diye buna karşı iddia öne sürmesi Avusturya'da Bulunduğum yerde akşam çocuğu işe götürürken Garp ufkunda batı tarafında gökyüzünde Hilal'i gördüm.

ikinci mesele hala Hafız yetiştiriyoruz diye övünen  adamlara Merhaba, bunu daha önce konuştum, anlattım, yine Anlatmaya çalışacağım :

Sen Hafız yetiştirdin, adam 6 sene, yada 2 sene, 3 sene bunu ezberlemek için, canını dişine taktı, işini aşını bıraktı, zevki sefayı bıraktı, ölü gibi adam oldu, hafız oldu. ama şu anda istedikleri kimseyi hasta edebiliyorlar, Sen 6 sene uğraştın hafız yaptın, adamı hasta ettiler 2 ayın içinde öldürdüler, Ne oldu, senin 6 senelik emeğim Zayi Oldu, iki ay içinde öldürdüler. Eskiden  hafızlık Lazımdı, yazabilcek defter kağıt yok, matba yok, nasil cogaltilcak, kuran el ile yaziliyor, kagit yoksa deriye yazmişlar, deride yoksa, kemige yazmişlar, yani hafizlik mecburi o zaman. Peygamberimizin 70 tane yetişmiş öğretmenini bir gecede Şehit etmediler mi

#############

Benî Âmir Kabilesinin efendisi ve reisi Ebû Berâ' Âmir bin Mâlik, Peygamberimiz (s.a.v.)'i ziyaret maksadıyla Medine'ye geldi. Ebû Berâ, samimi bir insan, Resûl-i Ekrem ve Müslümanlara dost biriydi. Efendimize hediye etmek üzere de iki at ve iki deve getirmişti. Ancak Resûl-i Ekrem,

   "Ben, müşriklerin hediyesini kabul edemem. Eğer hediyenin kabul edilmesini istiyorsan Müslüman ol!"

diyerek onun hediyesini kabul etmedi ve kendisini Müslüman olmaya dâvet etti.

Ebû Berâ o anda Müslüman olmadı, ama İslâmiyete karşı gösterdiği alâkadan da vazgeçmedi. Peygamber Efendimize,

   "Yâ Muhammed! Beni dâvet ettiğin din, pek güzel, pek şereflidir. Kavmim benim sözümü dinler. Eğer sahabîlerinden birkaçını Kur'an ve Sünneti öğretmek üzere gönderecek olursan, ümit ederim ki, dâvetini kabul ederler." dedi.1

Resûl-i Kibriya Efendimiz, Necid halkına pek güvenmiyordu. Ashabına bir hâinlikte bulunabilirler endişesini taşıyordu, "Göndereceğim kişiler hakkında Necid halkından korkarım." diyerek de bu endişesini izhar etti.

Ancak Ebû Berâ' teminat verdi. "Onları ben himâyeme aldıktan sonra, Necid halkının onlara dokunması hadlerine mi düşmüş?" dedi.

Ebû Berâ'nın güvenilir, sözüne itimad edilir biri olması, Peygamber Efendimizin endişesini giderdi. Sonunda kırk veya yetmiş kişiden ibâret irşad heyetini göndermeye karar verdi. Altısı Muhacir, diğerleri Ensardandı. Hepsi de Suffa ehli idi. Başlarına Münzir bin Amr tayin edildi.2

Peygamber Efendimiz, ayrıca Necid halkına ve Benî Âmir reislerine verilmek üzere heyetle birlikte bir de mektup gönderdi.

İrşad ve tebliğ heyeti Bi'r-i Maûna denilen mevkie vardı. Burası Medine'nin doğu tarafına düşen Süleym ile Âmiroğulları yurtları arasında kalan Benî Süleym'e âit bir su kuyusu idi. Burada Hz. Resûlullahın mektubunu Amir bin Tufeyl'e götürmek vazifesini, Haram bin Milhan üzerine aldı. Bu sahabî mektubu getirip ona teslim etti. Ne var ki, mektubun muhatabı Âmir, okuma gereği bile duymadan elçi sahabîyi orada şehid etti.3 Aziz şehidin bu adamın darbeleri altındaki son sözleri şunlar oldu:

   "Allahü Ekber! Kâbe'nin Yüce Rabbine yemin olsun ki, kazandım gitti!"4

Âmir bin Tufeyl, bu ma'sum sahabîyi şehid etmekle de yetinmedi. Âmiroğullarını heyetteki diğer sahabîleri de öldürmek için yardıma çağırdı. Ancak, Âmiroğulları önceden Ebû Berâ, gelecek irşad heyetine dokunmayacaklarına dair söz vermiş bulunduklarından, bu adamın yardımına yanaşmadılar.

Benî Âmir'den yardım konusunda red cevap alan Âmir bu sefer kendisi gibi gözleri ve gönülleri kan ve kinle dolmuş Süleymanoğullarından birkaç kabilenin yardımını temin etti. Hep birlikte Maûna Kuyusu mevkiinde olup bitenlerden habersiz bekleyen masum sahabîleri de şehid etmek üzere harekete geçtiler.

Bu arada, mektubu götüren sahabinin geciktiğini gören irşad heyeti, dinlendikleri Maûna Kuyusu mevkiinden durumu öğrenmek üzere Necid bölgesine doğru yol almışlardı. Tam o sırada, karşılarında elleri silahlı kalabalık bir müşrik topluluğu buldular.

Sahabîler kılıçlarını sıyırarak kendilerini çepeçevre kuşatanlara,

   "Vallahi bizim sizinle hiçbir işimiz yok. Biz sadece Peygamberimiz (s.a.v.)'in verdiği bir vazife için yolumuza gidiyoruz." dediler.5

Fakat, kana susamış müşrikler, bu sözlere aldırış bile etmediler. Kararları kesindi. İslâm ve îmânı öğretmek kudsî vazifesiyle yola çıkan bu fedakâr sahabîleri, teker teker şehid edeceklerdi.

Başlarına gelecekleri fark eden sahabîler, el açarak Rabb-ı Rahîmlerine şöyle yalvardılar:

   "Ey Rabbimiz! Durumumuzu Resûlüne haber verecek burada kimsemiz yok. Selâmımızı ona Sen ulaştır! Peygamberin vasıtasıyla kavmimize haber ver ki: Biz Rabbimize kavuştuk. Rabbimiz bizden razı oldu ve bizi de razı etti."6

Aynı anda Cebrâil (a.s.) bu kahraman sahabîlerin selâmını ve durumlarını Resûl-i Kibriyâ Efendimize ulaştırdı.

Selâmlarına, "Aleyhimüsselâm" diyerek karşılık veren Resûl-i Ekrem, ashabına dönerek müşriklerin bu fedakâr kardeşlerini şehid etmek üzere olduklarını haber verdi ve onlar için mağfiret dilemelerini istedi.

Peygamber Efendimiz, ashabına bu haberi iletirken irşad heyetinde bulunan sahabîlerin bir kaçı müstesna diğerleri hâin düşman mızraklarıyla delik deşik edilmiş ve şehid olmuşlardı. Kurtulan sahabîlerden ikisi, deve gütmeye gitmişlerdi, biri ise öldü diye şehidler arasında terk edilmişti. Develeri güden iki sahabî, bir müddet sonra Bi'r-i Maûna mevkiine dönünce dehşetli manzarayla ürperdiler. Bu ciğer parçalayıcı sahne karşısında gözyaşı döktüler. Kendine hakim olamayan biri, müşriklerin arkasına takıldı ve şehid oluncaya kadar kendileriyle çarpıştı. Diğeri ise esir alındı, ancak sonradan serbest bırakıldı. Şehidler arasında öldü diye terk edilen Ka'b bin Zeyd Hazretleri ise müşrikler ayrıldıktan sonra, çıkıp Medine'ye geldi.7

Peygamberimiz (s.a.v.)'in Bedduâsı

Bu seçkin sahabîlerinin haince bir suikaste kurban gitmelerinden dolayı Peygamber Efendimiz son derece üzüldü.

Enes bin Mâlik, "Resûlullahın Bi'r-i Maûna'da şehid edilen ashaba yanıp üzüldüğü kadar hiçbir kimseye, hiçbir şeye yanıp üzüldüğünü görmedim."8 der.

Duyduğu derin üzüntü, Peygamber Efendimizi, bu canilikte bulunanlara bedduâ etmeye kadar götürdü. Haber aldığı gecenin sabah namazında birinci rekâttan sonra ikinci rekâtın rükûundan doğrulunca şu bedduâda bulundu:

   "Allah'ım! Mudar kabilelerini kahreyle. Allah'ım! Onların yıllarını Yusuf Peygamberin kıtlık yılları gibi çetin yap, başlarına dar getir. Allah'ım! Lihyanoğullarını, Adal, Kare, Zi'b, Rı'l, Zekvan ve Usayya kabilelerini sana havale ediyorum. Zira, onlar Allah'a ve Resûlüne karşı geldiler."9

Peygamberimiz (s.a.v.), bu bedduâsına bir ay boyunca, vakit namazından sonra devam etti. Sahabe-i Kiramda "Âmin" dediler.

###########
sen bundan ders almayacak mısın? daha Hafız yetiştiren Ahmet, mehmet amcam. Bugün USB Stick diye bir şey var, Kuranı Kerimi tefsirleri  ile mealini  aslını al içine koy, kalbinin üstünede bir cep dik, cebine koy,  Hatta Chrome Bir tane çanta yaptır, böyle küçük bir şey, ya da hem çelik zırhlı bir tane çanta yaptır, onu içinde evinde sakla.  ev yansa bile içindekine bir şey olmaz. 8 gigabyt USB Stick alsan içine her halde  hepsi girer. tefsirde girer, Kur'an'da girer, hadislerin hepsi, kütübü sittede girer, olmazsa biraz büyük 60 GB lik SD kartlar var ona koy. Hafız yetiştireceğim diye uğraşma, tamam mı? Bir millette 10 tane b 5 tane Hafız olsun o yeter, o sünnet daha devam etsin, herhangi bir rizoko için Hafızlarda olsun, ama milleti de, Çoluğu çocuğu da bu durumda strese sokma,  ölü gibi oluyorlar, hafızlar ölü gibi, hayattan ümitleri kırılmış, Benzi solmuş, sarılık hastalığına tutulmuş gibi oluyorlar, insanı sıkarak böylece psikopat hasta gibi oluyorlar. o yüzden şu anda teknolojiye uyuyacaksın,  işte adamı öldürdüler kaza oldu yada bir kurşun geldi, yada ömrü hitam etdi öldü, dünyada bir kaza oldu öldü Hafız gitti, o kadar emek zayi oldu, internete binlerce PDF halinde kuran ve hadisler mevcut onlari SD yada USB sticke atacak olsanız, 5 dakikanızı almaz. bunlar o kadar pahalı da degil.  O da kaç para üç kuruş beş kuruş her ne ise, herkes cebinin, cep telfonun icine bile alabilir, hem okumali, hem saklamali, alsın  koysun evine, evine cebine koymuş,  birde  bunu hizmet olaraktan çoğaltıp dağıttın herkese, Madem yapacaksın hizmet, hafızlık, ben sana bir günde 1 000 000 Hafız yetiştirilirim nasilmı  işte Kuranı Kerim Arapçası hadis Arapçası Türkçesi mealinın kaydedildiği 1 000 000 SD kart bu işi görür, artık o 3 sene 5 sene hafızlık vakti geçti, sen hala hafız yetiştirmekle sen diyorsun ki, Ben çifti tarlayı haala kara saban ile süreceğim demek gibi, kara saban ile süreceğim diye iddia ediyorsun haala.  artık o devir bitti şimdi modern traktörler vakti olduğu gibi, hafızlık Vakti de bitti diye anlattık bunu, bir kurşun ya da bir hastalık bir kaza öldürdü geçti, o kadar emek zayi oldu, böyle saklanacak bir durum yok, o zaman Kağıt Yok kardeşim, Kağıt yok kürek yok, yazma yok, çizme yok, başka ne yapsın Muhammed. moderniteye uyacaksın, zamanın giderine uyacaksın, mehdi vakti alttınçağ, artık  bilgisayarlar, laptoplar kamerelar, videolar youtubeler vakti. hepsi şu anda mevcut,Videolara cek ve  YouTubeye yükle,  o Kurani 50 tane kari ye hafıza okut öyle sakla, madem teganni seviyorsun, şarkı gibi okunmasından da hoşlanıyorsun, o zaman falancı hafızdan filanci hafızdan kari den diye de kaydet sakla artık, 1 000 000 Hafız yetiştirmeye gerek yok. herşeyden soyutlanmiş saf çocuklar oluyorlar, etrafına bakamaz hale geliyor, Hafız mış Vay o günah, Hafız mış Vay bu günah, her şeyden soyutlanıyorlar. Sen hafızsın o olmaz, sana yakışmaz, bu yakışmaz, halbuki bizde ruhbanlık yok.


Berat gecesi meselesine yeni açıklama, mesela bir bardak su kattığımızda, bir bardak su demek için, bardağın su dolu olması lazım. bardağa su katmaya başladığımız zaman, içindeki az bir su olması, bir bardak su dememize sebep olmuyor, fakat İslam'da cuma, perşembe akşamından girmekte, Perşembe İkindiden sonrası Cuma olaraktan sayılıyor. ve biz Hilal'in Perşembe ikindiden sonra gördüğümüz zaman, o gece Mesela ayın biri oluyor ertesi gündüz cuma gündüzüde ayın biri nin Gündüzü oluyor. yani bizde su bardağına su damlatır damlatmaz 1 bardak su demiş oluyorsun, İslami kurala göre, yani Perşembe'den Cuma girmiş oluyor ve hilai ilk vakite gördün, o gün başladı demek bu. Öyle olunca ben evelki gün 17 nisan 2019 Çarşamba  akşamı  dolunayı gördüm, ve Berat Gecesi olduğuna karar verdim, ve ona göre de amel ettim, zikirlerimi falan cektim. ve hatta Ertesi sabah da yine Berat gecesinin gündüzü olaraktan Seher Vaktinde zikrimi ikisinide yaptım Berat gecesi ve gündüzü hürmetine. Ay yin dün gece de yine Dolunay halindeydi, ay 2 Gece Dolunay olmaz, ayın 15'i 2 gün olmaz, ya 15 idir, ya 16'sı, Ya 14'ü dür. böyle olunca sadece saat farkı yüzünden ben 2 gecede ayı Dolunay halinde gördüm. ayın geç doğup geç batması sebebiyle. ve evvelki  Gece Dolunay görünce, ve haberlerde  Fransa'daki Notre Dame'ın kamburunun olduğu kilise yanmış, Meryem Kilisesi, İsa efendimizi Meryem'in, düşmanlarından sakladığı tapınak ve kiliselerden birisi, ve Fransa'ya kaçtıkları zaman. yine aynı gün Mescidi Aksa'da yangın çıkarmışlar ve İsa Efendimiz'in mezarını yakmaya kalmışlar, ve Avrupa'dan often Bayramı yani yumurta bayramı diye geçen bir bayram vardır ve İsa'nın önce çarmıha gerilmesi ve üçğncü gecede tekrar dirilişini ele alan bayramdır. ve dün Güründönerstag idi yeşil yeme günü,ve onlar gelenllikle Ispanak yemegi yerler ve et yasak ot serbest, yani tekrar yeşermesini temsil eden, tekrar Hayat, Hz isa nın bedenine  Can girmesini temsil eden, canlı Perşembe günü  ve bugün cuma karfreitagyani carmve içinde tekrar canlandı ve pazar gecesi ostersontag   son yemek ve kuzu eti ekmek ve şarap ve şerbet sofra, cumartesi oruc et orucu  diye geçiyor çarmıha gerilmesi, ve pazartesi ostermontag  pazartesi günü İsa Efendimiz yeniden Can bulup kalktığı gün olaraktan kutlanıyor, normalinde Bu bayramda İsa efendimizin yeniden dirildigi gün diye bildikleri gün, ve Mehdi Aleyhisselam İsa Efendimizden, İsa Efendimiz Mehdi den, Çünkü isayı meryem'den doğurtan çocuk, Gelecekten gelip de annesinden doğan çocuk, Mehdi'nin sebebiyle Mehdi  olan isa doğar  Gelecekteki isa Mehdidir geçmşteki hali isa dır, gelecekten gelip de annesinden doğan çocuk.  ama arada baba yok Gelecekten gelen çocuk,

zaman yolculugunda aradaki baban yok olursa ölümsüz olursun teorisi

arada bir baba yok,kendisi gelip kendisini doğurtan çocuk,  bir baba yok ki zamanda yolculuk hainleri gidipte babasını silse yok etse de Mehdi'nin dünyaya gelmesine veya isa nın dünyaya gelmesine engel olabilse. ama bunu düşünemeyen ahmak Deccal ve avanesi, işte zamanda yolculuk ile İsa'nın doğmasını engelleyerek den Mehdi'nin dünyaya gelmesine engel olmaya çalışıyorlar. ve onun izlerini yakarak dan İsa yanarsa, Mehdi de dünyaya gelemeyecek, bu zamanda yolculuk hikâyelerinde meşhurdur zaten, Sen gidip babana öldürürsen artık seni kimse öldüremez hikayeleri falan var, Deccal kendisi için bunu tasarlıyorlar ama, Allah zaten isa ile mehdiyi böyle yaratmış bile.  isan için ve Mehdi içinde babasını öldürünce,  artık yeniden  Mehdi olaraktan Doğamayacak artık bir daha Mehdi diye bir şey olmayacak hikayeleri yüzünden, masalları yüzünden, isa Efendimizin kabrinin, Ve Fransa'da saklandığı o Notre Dame Kilisesi nin yakılması Bu yüzden. ve orası meşhur frankeştayn canavarının deccalı icat ettiği yer, Çünkü diyoruz Musa arayan firavunun sarayında arasın, mehdiyi arayan deccalın yanında, Deccal arayan Mehdi'nin yanında arasın değil mi? Allah sağ eli sol elin hemen yanına, sağ gözü sol gözün hemen yanına vermiş, yani kardeş gibi, Yani aynı arkadaş gibi, Ve yine Ebu lehebi Muhammed'in vaktine, yine firavunu Musa'nın vaktine vermiş değil mi? Öyle olunca, İşte o frankeştayn denen Fransız gavur, kappe gavurun, orasını Meryem annemizin yaptığı o Tapınağı, genlerden oynayarak tan yeni icatlarında canavar yaratma işinde kullandığı laboratuvar olarakktan kullanıyormuş, ve oradaki yarattıklarının izlerini, hem Deccal'in arkasının izini siliyorlar yakarak dan, hem de Hz isa ve onun izlerini silerekten, Mehdinin dünyaya gelmesine engel olmaya çalışıyorlar.  ve Allah bunların bu halinide bildiği için, bu sene berat erken geldi. ve isa Efendimiz ay dedik, dünyadan Ayrılamayan, dünyadan kopup fakat ayrılıp  gitmeyen ayrılıp gitmeyen,  dünyaya hâlâ bağlı, bu ay onu temsil eden. ay, tam Dolunay olması, tam tekmil  çocuk demek, hani Çocuğun belli aydan sonra  altı aydan sonra  erkek mi dişimi Olacağı belli oluyor, 6 aydan sonra gidiyorsun  o kadına ultrasonar denen cihaz ile bakıyorlar çocuğun erkek mi kız olacağı belli oluyor, o zaman görebiliyor ayın 15'i odur yani nısfuş Şaban odur, yani Dolunay halinde artık çocuk kız mı olacak erkek mi olacak belli olmuştur.  o yüzden işte Şaban'ın ortası bu sene erken geldi ve ben dedim eveli gün gece gördüm. şimdi normalinde Diyanet ve benzerleri bugünü(19 Nisan2019) u Şaban'ın 14'ü olaraktan kabul ediyorlar ve bu gece görülecek Dolunay 15'i olaraktan kabul ediyorlar, 3 gün Dolunay olmaz, Eğer oluyorsa Bunda bir iş vardır. ve işte  15'inin Erken gelme sebebi, Muhammed Aleyhisselam ile birlikte İsa Efendimiz erken kaldırılmış, yeniden dirilmesi var ya, her sene yeniden diriliyor, ve Bahar ile yeniden diriliyor, Muhammed ile İsa Efendimiz. işte Muhammed gitmiş İsa efendimizi kaldırmış, ve erken kaldırmış, Evveli gün gece kaldırmış, cennete gitmişler, Oradan da başka bir yere gitmişler, ve  oraların yakıldığından Allahu Teala'nın haberi olduğu için, bu sene Berat gecesi erken geldi, erken doğan çocuk, fakat taşakları ve çükü denk çocuk.  Çünkü Dolunay erken geldi. Biz daha Dolunay olmamış haline Dolunay demedik, her şeyi tastamam bir çocuk, ve İsa Efendimizin  yeniden  kalkması yeniden çocuk olaraktan doğması, işte bunun önüne geçmeye çalışıyorlar. bunu önlemek için de isa nın yeniden doğmasını engellediği zaman, Mehdi de dünyaya gelmemiş olacak, çünkü Mehdi de Muhammed'den olunca, Muhammed de dünyaya gelmemiş olacak, Muhammed'in önünü kesiyor, Mehdi'nin  önünü kesiyor,  Allah Buna müsaade eder mi, elbet müsaade etmez, Sadece Mehdinin önü'nün kesmiyor, Mehdi gelmezse, Muhammed de gelmemiş oluyor, Muhammed de gelmeyecek o zaman. Allah bunu bildiğinden Muhammed'i de isa mehdiyi de erken kaldırmış, ve birlikte cennetin başka bir köşesine alınmışlar, ve bu vaktimiz Cennet dedik, cennetin hangi köşesinde ler acaba, bu cennet dünyamızın hangi köşesindeler onu Allah biliyor. Umut güneşi Mehdi sağ, ve ayakta görevinin başında, ve İsa Efendimiz sağ, ve ayakta, görevinin başında, ve annesi Meryem de sağ, ve ayakta, görevinin başında. ve düşünün işte Meryem annemiz bir kadın olmasına rağmen işte Mehdi'nin tabancası isa yı korumak için, yaşayan tabancası, İsa'yı korumak için, işte memleket memleket kaçmış, ve oralarda Meryem kiliseleri oluşturmuş, ve düşünün Karadeniz'deki Sümela manastırına gelmiş, Sümela Manastırı'nı kuran yine Meryem annemiz, orada İsa'yı Dağın Eteğinde saklamak durumunda kalmış. Aman yarabbi, kırlangıç mı Oluverdin ey Meryem annemiz. o Dağın tepesine harçları taşları nasıl çıkardın? kırlangıç mı oldun o vakit. Evet Kırlangıçlar işte böyle eteklere yuva yaparlar, ve Meryem annemizin cibiliyeti o an kırlangıçlığa dönmüş, ve Sümela Manastırı Dağın eteğinde, oraya yol yok, eşekle taşınmaz, ne ile O taşları kestiniz taşıdınız, bir kadın başına, sen o Manastırı nasıl yaptın. işte isa nın korunması, isa tabancasının korunması, Mehdi'nin bu vakte dünyaya gelmesi o tabanca sayesinde, öyle mühim tabanca. Muhammed de olmaz yoksa, Mehdi doğmaz Yoksa, öyle korunmuş. kırlangıçlarla da korunmuş  Bunu daha önceki boğazlarımız anlatmıştık işte Ebabil Kuşları, Ebabil, Ateş, Siccin taşları atan Kuşlar. ve Meryem annemiz Sümela Manastırı'nı inşa etmiş kadın başına, daha sonra oradanda Brezilya ya gitmiş. Aman yarabbi nasıl gittin Brezilya ya bir kadın başında, Nasıl gittiniz isa yı nasıl korusun, o Tabancayı nasıl korusun, Öyle alelade bir tabanca değil o tabanca çünkü.

Ve kafir Deccal, sonunda sanal Şeytan da icat etti!!!

Bazı Hollywood filmlerinde bu gösteriliyor ki "FlashMAN" lakaplı bir canlı, insanın bir çeşidi olaraktan, bazı güçleri olan bir insan olaraktan lanse ediliyor. Flaşman yani fırt fırt fırt, fırt orada, fırt burada cok HIZLI.

Şeytan ne demek? biz onu neden göremiyoruz? evlere damlara her yere giriyor çıkıyor, içimize bile girip çıkıyor, Biz onu neden göremiyoruz?

Kör nokta diye bir şey var, insanın kör noktası diye bir şey var, Orayı etrafını dönse bile göremiyor o kör noktayı İnsanoğlu. ama bunu bilim adamları tespit etmiş, gözün açısının dışında kalan küçük bir dar bir alan var, orası kör nokta, orayı ne yapsa göremiyor İşte o alan aralığı şeytanın dolaştığı alan ve bulunduğu alan. ve düşünün Bir yazılım yazacağız, mesela kapıyı açtın sen, posta kutusuna uzandın, Fakat sen posta kutusundan postaları çıkarırken, arka tarafından, kapının Aralık arka tarafında senin kör noktan var, sen posta ile meşgul iken, kapının arka tarafından birisi girebilir değil mi? o anda oranın açısı senin kör noktan oluyor. Yine arabayla giderken aynı şekilde, insanın bazı Kör noktaları var, yine çalışırken, yerken, içerken bazı Kör noktaları var, Orayı Sakın ha görmüyor gözler, ve bunları tespit ettiğimiz zaman, bunu bir kod ve yazılıum olaraktan yazdığımızda, Yani sen bir yere bakarken, öbür tarafına görmediğin yerlerin hepsinin bir formül ve kod olaraktan ve yazılım olaraktan bilgisayara yazılım toplayalım, hepsini alalım, ve bunların hepsini alalım. insanın hareket ederken, işçi çalışırken, yemek yerken, iş yaparken, Tuvalete girerken, evden çıkarken, bunların hepsini topladığımız zaman, hepsi bir yazılımı eder mi bütünü, Kör noktaları topladık bile, bildiğimiz bilebildiğiniz bütün Kör noktaları topladık, ve bunu bir yazılımı olaraktan yazdık, ve ve bunu da robot ve insan karışımı bir modelin içine beynine kaydettik, ve artık o nada isim olaraktan FlashMan dedik ve ona isim de verdik artık. o Sen posta kutusundan postayı alırken, senin arkandan eve girer, sen hiç görmezsin, arabaya da binerken, senden önce biner, sen onu hiç göremezsin, Sen frene basarken,o  gaza basar, Sen hiç görmezsin, Yani bütün kör noktalar ona ait, senin nerede ne ile meşgul iken, Neyi görmediğini bilmediğini bilen bir yazılım, ve bunu Deccal ve askeri yazdılar ve bu robot karışımı insanı, yani yaratık, frankeştayn canavarlarından birisi de bu, Bunu da böyle bir canavara yüklediler, ve şu anda sanal Şeytan, yani yarı insan yarı robot şeytan oluşturdular, ve şu anda insanlara, her türlü Melaneti bununla yapmaktalar.

Ebu Ümame (ra) rivayet ediyor.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Allahım, göz açıp kapayıncaya kadar dahi beni nefsimin eline hakimiyetine bırakma, ve bana  verdiğin güzel şeyleri geri alma."

( Hadis-i Şerif , Ebu Dâvûd ,Edeb 110, Camiüssağir-1478)


Peygamber Efendimizin böyle  Allahu Teala sığındığı rivayet oluyor.

işte göz açıp kapama meselesi nerede geçiyordu Kur'an'da?

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

قَالَ عِفْر۪يتٌ مِنَ الْجِنِّ اَنَا۬ اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَۚ وَاِنّ۪ي عَلَيْهِ لَقَوِيٌّ اَم۪ينٌ قَالَ الَّذ۪ي عِنْدَهُ عِلْمٌ مِنَ الْكِتَابِ اَنَا۬ اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ يَرْتَدَّ اِلَيْكَ طَرْفُكَۜ فَلَمَّا رَاٰهُ مُسْتَقِرًّا عِنْدَهُ قَالَ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ي۠ لِيَبْلُوَن۪ٓي ءَاَشْكُرُ اَمْ اَكْفُرُۜ وَمَنْ شَكَرَ فَاِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ رَبّ۪ي غَنِيٌّ كَر۪يمٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Kâle ıfrîtun minel cinni ene âtîke bihî kable en tekûme min makâmike, ve innî aleyhi le kaviyyun emîn. Kâlellezî indehu ilmun minel kitâbi ene âtîke bihî kable en yertedde ileyke tarfuke, fe lemmâ reâhu mustekırran indehu kâle hâzâ min fadlı rabbî, li yebluvenî e eşkur em ekfur, ve men şekere fe innemâ yeşkuru li nefsihi ve men kefere fe inne rabbî ganiyyun kerîm.

Meali :

(Süleyman, “Ey ileri gelenler! Onlar bana teslim olmadan önce hanginiz bana onun (kraliçenin) tahtını getirebilir?” dedidiginde)

"Cinlerden bir ifrit , ”Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm ve şüphesiz ben, buna güç yetirecek güvenilir biriyim” dedi.

Kitaptan bilgisi olan biri, “Ben onu, gözünü kapayıp açmadan önce sana getiririm” dedi. Süleyman, tahtı yanında yerleşmiş hâlde görünce şöyle dedi: “Bu, şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni denemek için, Rabbimin bana bir lütfudur. Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir.”

Sadakallahul Aziym Neml Suresi 38,39,40. Ayet. 38 arapcasinda yok

Süleyman'ın tahtı getirmesini istediğinde cinlerden bir ifrit sen yerinden kalkmadan dedi Başka bir alimde dedi diyorlar O da sen gözünü Kırpasıye kadar dedi diyorlar, Demek ki o alimde insan değilmiş, Berfu yada Berhıyâ diyorlar, O insandı diyorlar, Alim kimseydi dedi o ayete, oda normal insanlardan değil , cinlerdendi ki, diyor ki işte peygamber onun eline bırakma diyor Peygamber Efendimiz, yani göz açıp kapayana kadar diyor. göz açıp kapayana kadar ben dedi getiririm dedi Berhıyâ, şimdi o cins şeytanın iyisi var, Mümin olanı var, Bir de bunun kafir olanı var, onun yapacağı şeytanlığı düşünüyor musunuz. göz açıp kapayana kadar,  o yanına geldi senin, ve altınını, aldı falan adamın evine soktu, Ondan sonra da sana da geldi,  Senin altınları falanadam çalmış git çabuk öldür onu geri al dedi, gittik Baktık Altınlar orada, öldürdün, Halbuki adamın alakası yok, yani bu şeytanın yapabileceği şeytanlıkları düşünebilir misiniz, biribirine herkesi kırdırır, düşman eder işte. demiş ki Peygamber Efendimiz beni göz açıp kapayana kadar bile nefsimin eline bırakma, Yani beni onun eline bırakma işte oo rada nefis olarak  lanse yapıldı, işte "falaşman" şu anda böyle,  fırt orada, fırt burada, bir orada bir burada, bir de hızlı  ve tarafıda deccaldan tarafa müminlere neler yapmaz degil mi?

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Allah için birbirini seven iki kimse bir araya gelseler ve, salavat getirip musafaha etseler, ellerini toka etseler, günahları sonbahar yaprakları döküldü gibi dökülür, ayrılmadan önce Allah'ın affına ermiş olurlar.

( Hadis-i Şerif , Ebu Davud, Edeb: 143,el-Ezkar Trc. s.480)

buyurdular Rabbim sevenleri sevdikleri ile bir araya getirsin, Allah için sevişenleri bir araya getirsin de, günahlarımızı onların hatırına, sonbahar yaprakları gibi döksün inşallah.

Kehf suresindeki Zülkarneyn ayetlerinde

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّا مَكَّنَّا لَهُ فِي الْأَرْضِ وَآتَيْنَاهُ مِن كُلِّ شَيْءٍ سَبَبًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnna mekkenna lehu fil ardı ve ateynahu min kulli şey'in sebeba.

Meali :

Doğrusu Biz, onu yeryüzünde güçlendirdik ve ona her şeyden bir sebep verdik.

Sadakallahul Aziym Kehf Suresi 84. Aye


inna mekkenna fil  erdi geçiyor, bu buradaki Mekkanne  degil esas yazılımı "Ma kane" dir peki o ne demektir yani Yasin Suresi'nde geçen Kün Feyekün kelimesi

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّمَآ أَمْرُهُۥٓ إِذَآ أَرَادَ شَيْـًٔا أَن يَقُولَ لَهُۥ كُن فَيَكُونُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn.

Meali :

Bir şeyi dilediği zaman, O’nun emri o şeye ancak “Ol!” demektir. O da hemen oluverir.

Sadakallahul Aziym Yâsîn 82. ayet

yani "Kün" Ol deyince olur, Allahu Teala isimlerini ve sıfatlarını, yeryüzündeki insan, hayvan, bitki ve madde ve melek ve cin halifelerinde tecelli ettirmekte olduğunu söylemiştik, ve İşte o Kün deyince Ol deyince olur sıfatı ve ismini tecelli ettirdiği kimsede Zülkarneyn miş Zülkarneyn isimli lakaplı kimseyi vermiş o ayette öyle diyor, mekkanna(Ma Kane Ne olmasini isterse dilerse olsun) ismini ona verdik buyuruyor amma sadece dünyada fil ardi diyor dünyada ma kane görevini ona verdik, Ol deyince olduran işini de ona verdi. Yani bir nevi Allahlık görevi, halife Amma "ma kane" halifesi, Ol deyince olduran halife, ve bu kim olabilir?

Zülkarneyn ismi nasıldır?

zül demek, hata demek, Karneyn ne demek hani karınca Vadisi diye yer var, karigne karincasi vadisi, köy demek köyler demek ya da halk demek, karınca halkı  amma normal karinca degil isiran karinca

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

حَتَّىٰ إِذَا أَتَوْا عَلَىٰ وَادِ النَّمْلِ قَالَتْ نَمْلَةٌ يَا أَيُّهَا النَّمْلُ ادْخُلُوا مَسَاكِنَكُمْ لَا يَحْطِمَنَّكُمْ سُلَيْمَانُ وَجُنُودُهُ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Hatta iza etev ala vadin nemli kalet nemletüy ya eyyühen nemlüdhulu mesakineküm la yahtımenneküm süleymanü ve cünudühu ve hüm la yeş´urun.

Meali :

Ne zamanki, karınca vadisi üzerine geldiler, bir karınca dedi ki: Ey Karıncalar!. Yuvalarınıza giriniz, Süleyman ve onun askerleri farkında olmadıkları halde sizi ezmesinler.

Sadakallahul Aziym NEML SURESI 18. AYET

Öyle olunca ve sonraki kelime de "ayn" kelimesi Ayn demek tek göz, "ayneyn" iki göz demek, öyle olunca Zülkarneyn "Hatali köyün efendisi" 2 hatalı bakışın olduğu halk, iki hatalı görüşe sahip olanlar, yani biri Mehdi biri Deccal ve taraftarlari zmani, ve bunlardan Zülkarneyn işte burada iyi olanın temsil ediyor, Yani mehdiyi temsil ediyor, ve iki gözden birisi deccalın, Deccalın Gözünün bozuk olduğu bilindiğine göre, iki gözden iyi gözlü olan, görüşü isabetli olan Mehdi Aleyhisselam, Gözü bozuk olan ise Deccal Aleyhisselam, bunu biliyoruz zaten, gözünün bozuk olduğunu Peygamberimiz hadislerinde bildirmiş, Gözü bozuk demek görüşü de bozuk Demek ki,

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Allah kör değildir. Dikkat edin. Mesih-ı Deccalın sağ gözü kördür. Gözü sanki fırlamış bir üzüm tanesi gibidir.”

( Hadis-i Şerif , Müsned, 3:367-368.13)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Kör olduğu halde insanlara, 'Ben sizin Rabbinizim.' der. Halbuki sizin Rabbiniz kör değildir (yaratıklara benzemekten, her türlü kusur ve noksanlıktan uzaktır).”

( Hadis-i Şerif , Buharî, Fiten: 26; Müslim, Kitabü'l-Fiten: 20; Müsned, II:33)


burada da ne diyor hatalı görüş zil yani hata zül,  iki hatalı bakıştan, iki gözden hatalı bakış, o hali şimdi yaşıyoruz, mehdi ve deccal in vakti şu anda, hatalı bakışa sahip olan Deccal aleyhillane, ve doğru ve isabetli görüşü olan Mehdi Aleyhisselam ve onun grubu, ve Allah Mehdi Aleyhisselam'a Bir nevi Allahlık Halifelik görevi vermiş, halife Amma"kün emrini" ona vermiş, yani Ol deyince olur, bunu inkar ediyorlar, Ol deyince olma sürecine girer, olmaz falan Feslikan diyenler var, Tamam o da bu işin rahleleri arasında, Ama bazı şeyler ol deyince oluverir. Kuranı Kerim'de yine "Zül kuvvetil Metin" var, aynı cümlenin değişik versiyonu, ve bunu birbiriyle kıyas ettiğimiz zaman, zül hata, kuvvet ve Metanet ve hata birleştiğinde, işte ne oluyormuş, Demir ve şeytanın maddesi, hata kuvvet ve Metanet birleşince Demir meydana geliyor, Demirde şeytanın maddesi hatalı, ve kuvvetli , Demir sert eğilmeyen bükülmeyen, secde etmeyen, metanetli ki yıllardır davasından vazgeçmedi, çok metanetli, hala insanla savaşıyor, ben onu yeneceğim diye, gözünü bile kırpmadan neredeyse, metanetli kararli element, ve bunlar birleşince şeytanı oluşturuyor, ve burada Zülkarneynde de zül başta,  yine hatalı memleket,hatalı millet, ayın tek göz, Ayneyn iki göz, artık kıyasıda siz yapın, Ben size yolu gösterdim, kapıyı gösterdim çıkışı siz bulun.

Dünyamızın dışında, dünyamızın magnetizması, yani manyetik alanı denen bir dalga var, çekim kuvvetini oluşturuyor, mıknatıs sistemi, dünyanın magnetizması, yani çekim kuvveti, ve bu çekim kuvveti sayesinde, ay dünyamızın etrafında dönüyor, ve bu kuvvetin temsilini Pascal bulmuş Binom Açılımı ve Pascal Üçgeni ve denkleminde o, 1. derece denklem, 2. derece denklem, diye bir piramit oluşturulur, yani Allah, 1 in altında 2 tane 1 etti 2, yani  Allah var idi, Allah Adem ile Havva'yı yarattı, Allah'ın altındaki halife iki tane oldu, Adem ve Havva, 2. derece denklem, Adem ve Havva'nın bir tane çocukları oldu 3. derece denklem, sonra çocuklar iki iki olmaya başladı, ikii ki ilerleyen denklem 4. derece deneklem
1
11
121
1331
14641
x^4 + 4(x^3) + 6(x^2) + 4(x) + 1

(x+y)² = x²+2xy+y²
((x-y)² = x²-2xy+y²
(x-y)³ = x³-3x³y+3xy³-y³
(x+y)³ = x³+3x³y+3xy³+y³
(x-y)⁴=x⁴-4x³y+6x²y²-4xy³+y⁴

hani artık "ab" şeklinde oluyor yada hani xy xy kare denklemin açılımı yani artık çocuklar çift çift doğmaya başlıyor x², 2xy artık Çift doğmaya başlıyor, ondan sonra, sonra onun 5. derece 6 derece denklem diyerekten gidiyor, ve mimar sinanda işte ustalik mimarisi olan Selimiye caminin minarelerini, bu dördüncü derce denklemin açılımı olarak yapmış, ve 3 minarersine birbirini görmeyen üç ayrı kapıdan, üç ayrı şerefesine çıkılır vaziyette yapmış,  ve bu manyetik alan ve pascal üçgeni artı tarafa gittiği zaman dünyada doğan büyüyenler, Fakat aynı sistemin eksi tarafına gideni var ve yaşlanıp ölenler, iki Kutup var O da eksi  ve artı tarafına giden denklem, ve bu Magnetizma oluşturuluyor, evrenin açılım formülü de bu şekilde yani, kainatın açılımı bu şekilde, Adem'in evlatlarının doğması, yani dünyada kısırlık olduğu zaman, artık çocuk doğmayacak duruma geldiğinde, artık Kainat durdu demek, ölenler Doğan'dan çok olmaya başladıysa, artık Kainat çökmeye yön tuttu demek artık. Artık Geriye dönecek ve çökme olacak demek. Ve bu sistem soldan sağa yani soldan sağa yazdığımız zaman sayılar 1 2 3 4 5 diye artarak dan gidiyor, Fakat sağdan sola yaptığımız zaman, sondan geriye doğru gidiyor, ve biz İslam ümmeti olaraktan  kitabımız Kuranı Kerimi sağdan sola okuruz, sağdan sola gittiğimiz zaman, biz bitiş ve  eve dönüşe doğru gittiğimizi kabul ederiz, fakat kafirler ve diğer ecnebiler, Latince ve bizim Türkçe'de latincede de kullandığımız gibi, soldan sağa giderler, diriliş doğuş ve çoğalış,  elektrikteki sistemde de bu vardır, bir sağdan sola giden elektrik, bir de soldan sağa giden elektrik, onlar yokluktan varlığa doğru gidiş, ve bizim tarikatımız Raşidi Tarikatındaki tesbihimizdeki zikirlerin sistemi de bu şekildedir,bazısı yokluktan varlığa doğru, tesbihi soldan sağa doğru çekmek veya tersine çektiğimiz zamanında sağdan sola varlıktan yokluğa dirilişe doğru, ve işte Geldik isavilerin "Osternn Bayramı'na" İsa Efendimiz O yüzden dirilmiştir, onun sistemi, soldan sağa sistem olduğu için, onun yönü soldan sağa,  ama Mehdi Aleyhisselam sağdan soladır, O da bitirişe Doğrudur, Çünkü Mehdi sonda gelir, sondan başa doğru gider, İsa başta sona doğru giden, tersi 1,2,3,4,5,6,7  yani ileri doğru giden, Mehdi başa, sıfıra Doğru giden, o yüzden dedik ki işaret parmağımız küçülmüş, paramak 13 lü den dokuzluya  indidedik, sıfıra Doğru,...

Dünyamızın dışı havasız, havanın olmaması demek, karanlık yapıyor işte yukarısını, ve Zülkarneyn  ve eshab-ı Kehf,  işte zaman makinesini keşfeden kimseler, ve onu ilk kullanan kimseler olaraktan Kuranı Kerim'de anlatılıyor gizlice, ama dedik zamanda yolculuk eden peygamberimiz Miraç etti, cenneti Cehennemi, oralarda olan biteni gördü, oradan bir çöp getiremedi, ne getirdi, size hediye olaraktan Amenerrasulü getirdim, namaz getirdim dedi, ya buradan 6-7  palet defter götürseydi, bir palet kalem götürseydi de, bütün Olan biteni ashap yazsalardı, bize daha iyi kalıcı olmaz mıydı, ya da kamera var  bu devirde ve video kasetleri falan dvd ler cd ler götürseydide hep bütün olan bitenleri  video ile kayıt etselerdi, bize daha kalıcı bilgi olmaz mıydı?  Halbuki bu vakte gelmiş, işte bizim vaktimiz e kadar, her şeyi görmüş, Aynel yakın görmüş, hakkal yakin içine dahil olmuş, mehdiyi tarif ediyor, ahir zaman alametlerini tarif ediyor, neden buradan bir igne çöp götürememiş işte, zaman makinesi ile zamanda yolculuk da bu şekilde, filmi seyredersin de, filme müdahale edemezsin, film bitmiştir, filmi sadece seyretme hakkın var, istediğini yerini  geri ileri çek seyret, ama müdahale hakkın yok. ama Hızır ve Zülkarneynin müdahale hakkı var.

Ve başka bir meseleye gelirsek,  Allah'tan başka Allah var var mı ki, Sen diyorsun ki, Allah'ın halifesi insanları, yeryüzündeki Allah ve Tanrılar diyorsun, Allah'tan başka Allah mı var ki diyenler var.

Ve bunu şu örnekle anlatacağım : Allah insanoğlunu yarattı, insanı yaratana halag Allah dediği Kur'an'da mevcut

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

ٱقْرَأْ بِٱسْمِ رَبِّكَ ٱلَّذِى خَلَقَ  خَلَقَ ٱلْإِنسَٰنَ مِنْ عَلَقٍ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ikra’bismi rabbikellezî halak. Halakal insâne min alak.

Meali :


Sadakallahul Aziym Alak Suresi 1 ve 2. ayet


ve alak demek hücre demek, ve diyor ki hücre olan Allah insanı yarattı diye tarif ediyor bize. Allah Allah, biz halagallah'ı başka şey biliyorduk, yaratan Allah diye biliyorduk, Halbuki "halak Allah" demek : "hücre olan Allah, insanı, hücrelerden meydana getirip yarattı." O zaman insanın yaratan Tanrısı hücre imiş, yaratanı hücre imiş, hücrede Bütün her bilgi var, hücre Allah, Allah Allah....

Ve dünyamızda da araba diye bir şey icat olmuş, Auto, arabayı icat eden amcayı "Henry Ford" olaraktan duyduk bildik. işte Henry Ford arabanın mucidi olduğu gibi, Gerçek mucit Allah'tır, yani "Mecid Allah"  bulan buluşturan Allah, icat eden Allah, o an Allah, Henry Ford'un içine girmiş, ve araba icat etmiş, o zaman Henry Ford, arabanın Tanrısı, Allah'ı değil mi? arabanın yaratanı değil mi? Yani bu Henry Ford olaraktan, bir şahıs olaraktan değil bu ama, aynı Matrix filminde myster simitin birinin içine girerek ten, o gibi değil de, kendisi O olaraktan hareket etmesi gibi, Allah işte Henry Ford'un içine girerek ten, Arabayı icat etmiş, mucit Allah, arabanın Tanrısı, onun ismini de ne koymuş, Henry Ford koymuş, demiş ki arabanın tanrısı Henry Ford demiş.

Yine mesela Davut olmuş, demiri ateşle kızdırıp işlemiş, ve onu yararlı hale getirmiş, demirin ilk defa işlendiğini, demiri keşfeden, bilen, ve demir icatlarını yapan Allah olaraktan David Allah olmuş,  yani Davut Allah, yine Tıp Lokman ve İsa Efendimizle tamamına ermiş, ve insanın içine girip  ölüleri diriltmiş,  yoktan hayat veren değil, ölmüşü diriltmiş, yani "Müheymin Allah" İsa Efendimiz sonra körlerin gözünü açmış, Basir görmek mübaşir veya mübasir Allah Gördürten Allah ve göz doktoru olmuş ve basar veya Türkçemizdeki  sarı kelimesi oradan yani  sarı yani basir gören ve mübasır "Gördürten Allah" Hz isa

Allah  kuranda birçok yerde biz yaptık diyor, biz kim? işte biz : İsa, Musa, Henry Ford, Edison,..... hepsinde Allah tecelli etmiş ve, dünyayı imar eden yine Allah, Allah tek kuvvet, tek yaratan, tek bulan, tek bilen, ondan gayri Tanrı yok.

Ve biz çoklu kainatlar modelini anlatıyoruz, bizim bu Theory i birçok bilim adamı da benimsedi, o görüşümüzü. ve bazıları da diyor ki, ama o kadar çok Kainat olamaz diyor, ve bunu şu Açıklama ile anlatıp devam ettiriyoruz :  Bu tezimiz aynen Amerika'nın film setleri gibi, film seti kurulmuş, sağ tarafa geçiyorsun, berber var, sol tarafa geçiyorsun aşçı Dükkanı, ön tarafa gidiyorsunuz, lokanta, üst tarafa gidiyorsun, diskotek, Bilmem öbür tarafa geçiyorsun, memur odası, yani film setinde her şey mevcut ve sabit, fakat filmde oynayacak oyuncuların Sabit değil, ama film seti sabit, yani Dünyamız sabit, dünyadaki Ankara sabit, İstanbul sabit, Viyana sabit, ve oradaki evlerde sabit, şu anda çoğu evler bile sabit, oralara giren çıkan kiracılar, yahut Ahmet ölmüş,dedesinden miras kalmış, Mehmet o evde duruyor, Mehmet de ölmüş, oğlu kızı duruyor Şimdi. Sadece oyuncular değişmekte, film seti aynı, o yüzden, şimdi bir film setinde Kovboy filmi de oynayabilirsin, istersen aşçı bir amcanın hayatını da anlatabilirsin, film seti sabit, Çünkü sadece oyuncular değişmekte, O yüzden Allahu Teala hiç durmadan Kainat halk ediyor gibi değil, kainatların modelinde de aynı, kainatın içinde oyuncular farklı, ve bütün olan biten dünyamızda olup bittiği için, "dünya sabitesi" diye bir şey var, fakat oyuncular değişmekte, yıllardır oyuncular değişmekte, Adem geldi, İbrahim geldi, Musa geldi, sadece oyuncu değişikliği, futboldaki gibi, yorulan oyuncu, oyundan alınıp, daha iyi oynayabilecek bir oyuncu, oyuna alınmakta. ve Kainat modellerde bu şekilde, çoklu halde, çoklu Kâinat, ve bunu şöyle anlatayım, Şimdi adam bir site yaptımı, sitenin evleri aynı tipte, mesela mutfak solda, banyo arkada, tuvalet önde, sol alt katta oturma salonu, üst katta yatak odası gibi bir sistem, bir plan çizdimi, ve Bundan 10 tane yanyana yaptıkmı, bunlara falancı villalar dediğinde oluyor mu bu? oluyor. Allah da bir tane model koymuş, dünya yaşanabilir, yaşanılabilir bir dünya, dünya sabitesi diye bir şey var, Her sistemde dünya sabit, ama oyuncular farklı sadece, Adem vakti Adem'in ve çocuklarının oynadığı bir oyun ve dünya, İbrahim vakti İbrahim ve çocuklarının ve milletinin oynadığı bir oyun ve dünya, ama dünya sabit, dünya sabitesi ve Allah Aynı Sabiteyi kullanaraktan, içindeki oyuncuları değiştirmekte, ve burada dedik, Güneşte aynı tavuğun kıçında yumurtanın oluşması gibi kainatlar oluşmakta, yeni kainatlar oluşturmakta.


deccalın kırk günde dünyayı gezmesi, eşeğinin iki kulağı arasındaki mesafenin 40 arşın olması, bağırdığında bütün dünyanın duyması bunları Resûlullah bildirdiğine göre inkâr etmeye de imkân yoktur.

Peygamberimizin hadislerinden birinde deccalın 30 metrelik eşeğe bindiğini söylediği hadisi varmış, Ben bilmiyorum aradım bu kdar bilgiye ulaşabildim, inşallah bulabilirsem kaynağını veririm bulursam, bulamazsam da bu rivayeti burada bu şekilde yazacağım, kaynağını vermeden, kaynak biz olacağız, duydum ben bunu, ve buradaki eşek kelimesi rakabe ve merkeb, merkep kelimesinin  manası aslında  binek demek, sadece eşşek demek değil, binek demek, sadece o 5 kulaklı eşek demek değil, karaşimşek demek değil, yani binek demek, ve bir binek de bugün, Uçakta bir binek, gemide bir binek, ve uzay gemisi denen gemide bir binek, ve şu anda artık uçaklar uzay gemisi gibi, UFO gibi, UFO dönen de bir binek, yani şu anda Ufo keşfolduysa, UFO gemiler, UFO uçaklar,  keşfolduysa, Amerika bunu keşfettiyise, Rusya bunu keşfettiyse,  o zaman deccalın ufosu 30 metre imiş, ve Dünya'yı bir anda kat ediyormuş, Evet ufolar fırt orada, fırt burada, deccalın uçağı da bir UFO, yani öyle senin sandığın gibi, Uzun kulaklı eşek değil Yani, lafı anlamayan, Arapça bilmeyen dangılların anlayışsızlığı, daha hala adam Muhammed vaktindeki LAT ve UZZA putlarindan bahsediyor anlatiyor, onların bize faydası ne? Sen günümüze bakacaksın kardeşim, onların hikaye edilmesindeki fayda ne, bizi daha hala şöyle yaptı,da böyle yaptı hikayleri ile oyalama, sen bugün ile kıyas edemiyorsan, bir manası yok, ha arabası, ha uçağı, Yani bugün tren diye bir şey var, mesela tren hızlı tren, 30 metrelik tren olabiliyor, 30 tane  katarı var arkasında, Belki de hızlı treni kastetmiştir, Peygamberimiz o an gördüğünde onu, hızlı trene biniyor olaraktan görmüş olabilir değil mi 30 metre tren var 30 tane katarı ardına takmış giden tren var.

Herkes Hadisleri öyle duydukları gibi anlatmasınlar, biraz bu gün ile kıyas yap, birazda Arapça bilgisi olması lazım, bunları anlatacak kimsenin, dünkü yorumlarda geçerli değil, Dün kü adamlara treni anlatamazsın, o binek olaraktan sadece at görmüş eşek görmüş deve görmüş, Ona treni ne diye tarif edeceksin, Peygamberimiz binek yani rakabe, merkeb, dedi binecek dedi, binek diye tarif eyledi.

Rabbim, askerimizi, Kazı Koz anlamaktan muhafaza etsin.



--oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '


وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve

etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 19 Nisan 2019 Cuma


Original Kar © glan
MYBB Forumda Yeni ve Extra Çoklu Smileys (Gülümseme) Paketi Ekleme


Konu İçerisinde Kullandıgımız Başlık Smileyleri (Gülücüklerin)Değiştirebilmek, Yenisini Ekleyebilmek İçin Aşağıdaki Adımları İzleyin.

1 ) Admin KP'ye Girelim. Yönetici Girişi Yaptıktan Sonra, Panodan Yapılandırmaya Tıklayalım

2 ) Sol Menüden Gülücükler Sekmesine Tıklayalım

3 ) internetten beğendiğimiz Smileylseri bir Dosya açıp mesela dosya(Klasör) ismi olarak "Smileys2" koyalım ve onun içine toplayalım  smileslerimizin isimlerinde ve ordnemizin(Klasör - Dosyamizin) isminde (ü,ı,ş,ğ,ç) Gibi  Türkce karekter olmamasina dikkat edelim ve Simileyslerimizin ismlerini düzenliyelim . Ardından ''Smileys2'' Klasörünü forumunuzun kurulu oldugu

Isterseniz bu adresten Türkce ve Güzel bircok yeni simileys paketi edinebilirsiniz

Arrowunten

https://tiryakiboard.com/showthread.php?...41#pid1641

dizin/images

Klasörüne Gönderelim ve Çıkan Ekranda ''Her Zaman Bu İşlemi Yap'' Diyelim ve Tamam Diyelim.

4 ) Tekrar Admin KP'ye Dönelim. Çoklu Gülümseme Ekle Sekmesine Basalım ve Çıkan Ekrandan Resimlerin Yoluna

images/Smileys2


Yazalım.
Sonra "gülümsemleri göster" Butonuna TIKLAYALIM

[attachment=484]

5 ) Gerekirse Kodlarda Kendinize Göre Düzenleme Yaptıktan Sonra Çıkan Ekranda En Alttaki ''Gülümsemeleri Kaydet'' TIKLAYALIM..

Smiley+Madde İşaretleri Yüklenmiştir.

KUYRUKLU YILDIZ NEDİR

Yaklaşık 4.5 milyar yıl önce oluşan güneş sisteminin arda kalan gezgin buz
kayalarıdır. Yörüngeleri, güneş sisteminin en soğuk ve karanlık köşelerinden, Güneş’in yakıcı
sıcaklığına kadar uzanır. Güneş sisteminin iç (Güneş’e daha yakın) kısımlarında dolanırken,
güneş ışınları kuyrukluyıldızın çekirdeğinin üstünde bulunan buzları buharlaştırırken küçük
katı parçacıkları da ondan kopararak kuyruğunun Güneş’e göre zıt yönde oluşmasını sağlar.
Kuyurkluyıldızların çoğu, Neptün gezegenin daha ötesinde bulunan Kuiper kuşağından ve
Oort Bulutundan gelmektedir.
Kuyurkluyıldızlar kısa ve uzun dönemli olmak üzere iki gruba ayrılırlar. Kısa dönemli
kuyurkluyıldızların yörünge dönemleri 200 yıldan kısa ve yörüngeleri Jüpiter tarafından
kontrol edildiğinden Jüpiter Kuyrukluyıldız Ailesi olarak bilinirler. Kuiper kuşağından gelen
bu kuyrukluyıldızlar Jüpiter’in yörüngesi ile kesiştikleri için, bu dev gezegenin çekim etkisine
marzu kalırlar. Bu etki, zamanla kuyrukluyıldızın yörüngelesini değiştirerek bir süre sonra
onun ya güneş sisteminin dışına fırlatılmasına ya da Jüpiter veya Güneş ile çarpışmasına
neden olur. Kısa dönemlilere örnek olarak Halley (dönemi 76 yıl), Tempel-1 (5.5 yıl), Encke
(3.3 yıl), Wild 2 (6.15 yıl) kuyrukluyıldızları verilebilir.


Uzun dönemli kuyurkluyıldızların yörünge dönemleri ise 200 yıldan daha uzundur ve bunlar
Oort Bulutundan gelmektedirler. Bu türden kuyrukluyıldızlara örnek olarak Hale-Bopp
kuyrukluyıldızı (4 000 yıl) verilebilir.
Güneş sistemi içersinde bir bakıma bir dengenin (büyük kütlesi nedeniyle Jupiter’in
bir kalkan görevini üstlenmiş) olduğunu söylemek mümkündür. Ancak bu, herhangi bir
kuyrukluyıldızın veya onlardan daha büyük kütleli olan bir asteroidin (küçük gezegenin)
örneğin dünyamıza hiç bir zaman çarpamayacağı anlamına gelmez.
Bir gök cisminin (kuyrukluyıldız veya asteroid) Dünya’ya olan uzaklığı 7.480.000 km
(veya 0.05 AB’dir, Dünya-Güneş arasındaki uzaklığına 1 astronomi birimi (AB) denir ve
1AB = 149.6 x 106 km) ve çapı 150 km’den daha büyük olduğu durumda Dünya’ya çarpma
olasılığı yüksektir. Dünya’ya olan uzaklıkları dikkate alındığında asteroidlerin Dünya’ya
çarpma olasılığı Kuyrukluyıldızlara nazaran daha fazladır. Potansiyel çarpma tehlikesi
oluşturabilecek asteroidlerin bilinen sayısı bin civarındadır. Fakat onların bu varlığı Dünya’ya
kesinlikle çarpacakları anlamına gelmez, sadece böyle bir tehtidin olasılığı söz konusudur.
Bunun için gökbilimciler düzenli olarak bu cisimleri gözlemektedirler.
Dünya’ya potansiyel olarak çarpabilecek cisimlerin çarpma olasılıkları Torino Ölçeği
ile tanımlamaktadır. Böylece ilgili bir gök cismine Torino Ölçeği’nde (T.Ö) 0 ile 10 arasında
bir sayı verilir. 0 cismin Dünya’ya çarpma olasılığının hiç olmadığını belirtirken 10
çarpışmanın kesin olduğu ve hatta genel bir iklim felaketine yol açacağını gösterir.
Torino Ölçeği; beyaz, yeşil, sarı, turuncu ve kırmızı olmak üzere renklerle
ölçeklendirilir. Her bir rengin kendine özgü anlamı vardır. Beyaz: T.Ö = 0, “Çarpışma yok”,
Dünya’ya hiçbir tehlikesi olmayan veya dünya atmosferinde yok olacak olanlar. Yeşil: T.Ö =
1, “normal”, Dünya’ya yaklaşabilecek fakat boyutları çok küçük olan gök cisimleridir, yani
ciddi bir tehdit oluşturmayanlar. Sarı: T.Ö = 2, 3 ve 4, “Dikkate değer”, Dünya ile çarpışma
olasılıkları birkaç yüzyıl içinde yüksek olan gök cisimleridir. Turuncu: T.Ö = 5, 6 ve 7,
“Tehdit oluşturur”, boyutları yerel veya küresel yıkım oluşturabilecek kadar büyük olan cismlerdir. Kırmızı: T.Ö = 8, 9 ve 10, “Kesin Çarpışma” olacağı ve yerel ve bölgesel yıkıma
ek olarak küresel iklim değişimine neden olacak cisimlere karşılık gelmektedir. Şekil 3’te
Dünya’ya çarpma olasılığı cismin kinetik enerjisine (1 MT = 4.3 x 1015 J’le karşılık
gemektedir) göre verilmiştir. Y-ekseninde sözkonusu cisimlerin boyutları da belirtilmiştir.
Tablo 1’de ise en yakın tarihli Torino ölçeği 2 olan ve 2102 yılında Dünya ile çarpışma
olasılığı yüksek olan VD17 asteroidine ilişkin bilgiler de yer almakatadır.73P/Schwassmann-Wachmann 3 (SW-3) Kuyrukluyıldızı
2 Mayıs 1930 yılında Friedrich Carl Arnold Schwassmann ve Arno Arthur Wachmann
taraflarından keşfedilmiş olan 73P/Schwassmann-Wachmann 3 (SW-3) kuyrukluyıldızı,
Güneş etrafında eliptik bir yörüngede 5.4 yılda bir tam dolanımını gerçekleşriren Jüpiter
Kuyrukluyıldız Ailesinin bir üyesidir. Fotoğrafik gözlem yöntemiyle keşfedilen SW-3’ün
parlıklığı 9.5 kadir (kadir: parlaklık birimi) olarak belirlenmiştir (gece gökyüzünde
gördüğümüz en parlak yıldızların parlaklık değeri 1 ile gösterilirse daha sönük olanlar için bu
değer büyür. İnsan gözünün algılayabileceği en sönük yıldızın parlaklığı 6cı kadir dir). 31
Mayıs 1930 tarihinde Dünya’ya 9.240.000 km uzaklıktan geçtiğinde parlaklığı 6 ile 7 kadir
arasında ölçülmüştür.
1995 yılında gökyüzünde, çıplak gözün çok sönük bir yıldızı görebileceği kadar sönük
bir kuyrukluyıldızın olduğu görüldü. Bunun yeni bir kuyrukluyıldız olduğu düşünülmesine
rağmen aslında O yeni bir keşif değildi. O gerçekte Schwassmann-Wachmann 3’ün ta
kendisiydi. SW-3 Dünya’ya yakın olmamasına rağmen (196 milyon km uzaklıkta iken) bu
kadar parlak olması beklenmiyordu. Çünkü 12 kadir parlaklığında, çıplak gözle
görülemeyecek kadar sönük olması gerekirdi. Fakat SW-3 kuyurkluyıldızı ordaydı ve
parlaklığı 1000’lerce kat artmıştı! Bu parlaklık artışının nedeni üzerinde yapılan çalışmalar
SW-3’ün parçalandığını ortaya koydu. Bu yüksek parlaklık artışı anında 3 parçaya ayrılmıştı
ve daha sonra ise ikisinin tekrar parçalanması ile toplam 5 farklı parçaya ayrıldığı gözlendi.
2001 yılında SW-3 tekrar gökyüzünde görüldüğünde sadece C (en büyüğü), B ve E parçaları
görülebildi, ilave bir parçalanmanın varlığı belirlenemedi.İçinde bulunduğumuz yıl SW-3, Güneş’e ve dolayısıyla Dünya’ya en yakın konumdan
geçecek. Mart ayında yapılan gözlemler 7 parça olduğunu gösterdi. Nisan ayında ise B
parçacığı parlaklığını artırarak 6 parçaya bölünmüş ve daha sonra tekrardan parçacıklara
ayrıldığı görüldü. Şimdi ise yaklaşık 58 parçaya ayrılmış ve parçacıkların çoğu iri-kaya
boyutunda küçük parçacıklardan oluşmaktadır. Yani bu kuyrukluyıldız bir bakıma minikkuyrukluyıldız
grubu oluşturmuştur! 11 Mayıs’ta C parçası Dünya’ya en yakın konumda
olarak 12 milyon km uzaklıkta bulundu ve kuzey-doğu ufkunda bulunan Cygnus (Kuğu)
takımyıldızında gece 10:30 civarında doğdu. B parçası ise 14 Mayıs tarihinde 10 milyon km
kadar yaklaştı son 20 yılın Dünya’ya en fazla yaklaşabilen kuyrukluyıldızı oldu. Bu uzaklık
Dünya-Ay arası mesafenin 26 katı olmasına karşın gezegenimiz için hiçbir tehdit oluşturmadı
Tablo 2’de SW-3’ün Dünya’ya yaklaşan parçacıklarının ismi, yakınlaşma tarihi, uzaklığı ve
göreli hızları verilmiştir. 6 Haziran’da ise Güneş’e en yakın konuma ulaşacaktır. Dünya’nın
Güneş etrafındaki yörüngesi 31 Mayıs 2022 tarihinde SW-3’ün yörüngesi ile kesişeceğinden
gökyüzünde meteor yağmuru olması beklenmektedir.
SW-3 Benzeri Parçalanan Kuyurukluyıldızlar
SW-3, güneş sisteminde ilk kez parçalara ayrılan kuyurkluyıldız değildir. Bundan önce
1993-1994 yılları arasında Shoemaker-Levy 9 kuyrukluyıldızı 22 parçaya ayrılıp Jüpiter’e
çaparak yok olmuştur. Linear 2 kuyrukluyıldızı ise Temmuz 2000 yılında Güneş tarafından
yutulmadan önce parçalara ayrılmıştır. 1826 yılında keşfedilen Beila kuyurkyıldızının iki
parçaya ayrılmış olduğu belirlenmiş fakat 1852 yılından sonra bir daha görülmemiştir. 1872
yılında gökyüzünde muhteşem bir meteor gösteresi sunmuş ve daha sonraki yıllarda bunun da
etkisi azalmıştır. Tüm parçalanan kuyrukluyıldızlar bu kadar şansız değildir. 1996 yılında
keşfedilen Hyakutake kuyrukluyıldızın çekirdeğinden kopmuş olan parçacıkları halen daha
görülebilinmektedir. 4 Temmuz 2005 tarihinde ilk kez bilim insanları Tempel-1
kuyrukluyıldızını bombalayarak üstünde krater oluşturdu. Dağılan parçacıklar ve
kuyrukluyıldızın kendisinin gözlemleri ile hem yapısını, hem de güneş sisteminin ilk oluşum
maddesini inceliyorlar. Diğer taraftan böyle bir gök cisminin savuşturulmasının ilk denemesi
de yapılmış oldu.
Kaynak :
Doç. Dr. Berahitdin Albayrak, Araş. Gör. Aslı Elmaslı
Ankara Üniversitesi Rasathanesi, 06837, Ahlatlıbel, Ankara
ASTEROİT NEDİR

Asteroit ya da gezegenimsi, yörüngeleri Güneş Sistemi’nde Mars ile Jüpiter gezegenleri arasında kalan ve sayıları yaklaşık 40.000 kadar olan gök cisimleridir. Bu küçük gezegenler (İng: minor planet), küçük kütle ve hacimlerinden ötürü ‘gezegenimsi’ (İng: planetoid) olarak da bilinirler. Ayrıca, bilindiği kadarıyla bunların içinde bazılarının (örneğin: İda) birer uydusu da vardır


Tarihçesi

Asteroit’lerin günümüzdeki keşfi Bode Kanunu’nun matematiksel olarak ispatlanmasıyla yolalmıştır. Gezegenler arasındaki orantı Johann Titius tarafından 1766 yılında belirtilirken, J.E. Bode formüla’yı 1778 yılında yazmıştır. 1 Bode ve Titius’un belirttiği üzere, Jüpiter ve Mars arasında bir kaybolmuş bir gezegen vardır. 1801’de Giuseppe Piazzi’nin Ceres 1 astroidinin keşfi ve 1802’de İngiliz bilim adamı Sir William Herschel tarafından 1 Ceres ve 2 Pallas’ı tanımlamak için ortaya atılan kavram, sonradan Mars ve Jüpiter yörüngeleri arasında keşfedilen çok sayıda küçük gök cismini içine almış, ardından Mars ve hatta diğer iç gezegenlerin yörüngesinden daha içte ya da Jüpiter yörüngesinden daha dışta yer alan cisimleri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. İngilizce diline yunanca kökenli Astreoides kelimesi “Astreoid” olarak 1803 yılında geçmiştir.

Bunun yanı sıra, Mısır Piramitlerinde Ra’nın Büyük Piramit’de yazdığı bilgiler doğrultusunda; bu eksik gezegen’in varlığı yaklaşık olarak 6000 yıl önce belirtilmiştir. Günümüzde yapılan Sümer tabletlerinin incelenmesinde de (bunlar da 5000 yıl önce yazılmıştır); bu astroidlerin bir gezegenin parçalanması sonucu oluştuğu yazılmıştır. Bu eksik gezegenin günümüz popüler bilimindeki adı da Maldek dir.

20. yüzyıl ortalarından itibaren Güneş Sistemi’nin dış sınırlarında henüz saptanamamış çok sayıda gök cisminin bulunabileceği öne sürülmüş ve olası yörünge özelliklerine göre bu cisimleri içine alacak Kuiper kuşağı ve Oort bulutu kuramsal grupları yaratılmıştır. 1992 yılında bu tanıma uyan ilk cisim keşfedilmiş, ardından çok sayıda yenileri bulunarak sayı 2005 yılı ortalarında 900’e yaklaşmıştır. Pratik nedenlerle Kuiper ve Oort cisimlerinin Neptün ötesi cisimler tanımı altında toplanması eğilimi yaygınlaşmaktadır. Böylece Güneş çevresinde dönen cisimler ‘gezegenler’, ‘asteroitler’=’küçük gezegenler’, ve ‘Neptün ötesi cisimler’ olarak 3 ana grupta toplanmıştır.

İngilizce gökbilim terminolojisinde yakın tarihlerde yaşanan yeni bir gelişme, uzun süredir yaygın kullanımdan kalkmış olan minor planets kavramının yine pratik nedenlerle yeniden canlandırılmaya çalışılmasıdır. Güneş sistemi üyelerinin daha tutarlı bir sınıflamasını yapmak amacıyla atılan bu adım, gezegenler ve akan yıldızlar (eşanl. meteorlar) dışında kalan tüm cisimleri tek bir çatı altında toplamaya dayanmaktadır. Böylece asteroitler ve Neptün ötesi cisimleri kapsayacak şekilde genişletilen bu kavram, Türkçeleştirme açısından sorun yaratmaktadır. Küçük gezegenler şeklinde Türkçeye çevrilebilecek olan ‘minor planets’ tanımı ‘asteroit’ sözcüğünün eş anlamlısı olan ‘küçük gezegen’ kavramı ile çakışmaktadır.

Mayıs 2004 itibariyle; günümüz teknolojisi üstün teleskoplar sayesinde bilim adamları 40,500 astroitin varlığından haberdar olmuştur.

Asteroitler
Küçük gezegenlerin bulunması


Güneş Sistemi haritasına bir gözatmak, gezegenlerin iki gruba ayrıldığını görmek için yeterlidir. Mars ve Jüpiter’in yörüngeleri arasında 480 milyon kilometreyi aşan bir boşluk vardır. XVIII. yüzyılda J.D. Titius’un bulduğu ve J. Bode’un tanıttığı bir matematiksel bağıntı, güneş sisteminin bu bölümünde bir gezegen bulunabileceği düşüncesinin doğmasına neden oldu. Amatör Macar gökbilimci Baron von Zach’ın girişimiyle bir gözlemciler grubu, “gezegen avcıları” birliğini kurdu. Birlik üyeleri düzenli bir araştırma yöntemi bulmaya çalıştılar; ama başarıya ulaşamadılar. 1 Ocak 1801’de Palermo’da G. Piazzi, yeni bir yıldız kataloğu için olağan gözlemlerini yaparken, yeni bir gökcismine rastladı ve bu gökcisminin aranan gezegen olduğu ortaya çıktı. Bode yasasına uygun olarak ortalama 411,2 milyon kilometre uzaklıkta Güneş çevreside dolanan bu gezegene, Ceres adı verildi.

Ne var ki, “gezegen avcıları” bu gökcismini aranan gezegen için yeterli bulmadılar; Ceres tam anlamıyla bir gezegen büyüklüğünde olmadığından (günümüzde çapının 1,040 km olduğu bilinmektedir), başka gezegenler bulunabileceğini ileri sürdüler. 1802-1808 yılları arasında üç gezegen daha (Pallas, Juno ve Vesta) bulundu; sonra başka gezegen olmadığı kanısına varan “gezegen avcıları” birliği dağıldı. Ne var ki1845’te Alman amatör gökbilimci Hencke, beşinci küçük gezegen Astraea’yı buldu ve 1848 yılından sonra her yıl, birkaç küçük gezegen bulundu; günümüzde binlerce asteroyit bilinmekte, bazı tahminlere göre, bu gökcisimlerinin sayısı 40.000’i aşmaktadır. Çağımızda asteroyitler fotoğraf yöntemleriyle saptanmaktadır.


Asteroitlerin en büyüğü

10 Hygiea asteroit kuşağının dördüncü en büyük gökcismidir. Çapı 350-500 km arasında değişir ve kütlesi asteroit kuşağının toplam kütlesinin 3%’sidir. Daha sonra asteroyit kümeleri içinde yer alan en büyük gökcismi Ceres’tir; onun dışında yalnızca Pallas ile Vesta’nın çapları 480 km’yi geçer. Bu gökcisimlerinin hiçbirinin kütlesi bir atmosferi tutabilecek boyutlara ulaşamaz; birçoğu birkaç kilometrelik, hattâ birkaç yüzmetrelik kütlelerdir ve tam bir küre biçimde değildir.


Kümeler ve boşluklar


Bu küçük gezegenler küme oluşturma eğilimi gösterir ve bazı bölgelerde bulunmazlar. Jüpiter’in dolanım süresinin bir kesiri (özellikle üçte biri, beşte ikisi ya da yarısı) kadar sülerde dolanımını tamamlayacak uzaklıkta yer alan bir asteroyit, Jüpiter’in genel çekimi nedeniyle yörünge değiştirmek zorunda kalır. Bu kuşaktaki boşluklara Kirkwood Boşlukları adı verilir. Bazı asteroyitlerin yörüngesi çok eğik (Pallas’ın eğikliği 34º), bazılarınınkiyse eşmerkezlidir; ama günümüze kadar, geri dönme hareketi yapan bir asteroyite rastlanmamıştır.


Olağandışı Yörüngeler

En ilgi çekici asteroyitler, ana kümeden ayrılanlardır. Bazı asteroyitler Yer’e çok yaklaşırlar: Biçimi düzensiz, en uzun çapı yaklaşık 24,8 km olan Eros, 1931 ve 1975 yıllarında Yer’ 24 milyon kilometre uzaklıktan geçmiştir; çapı 1,6 km olan Hermes, 1937’de Yer’e 776,000 km’ye kadar yaklaşmıştır. Yere 6,4 milyon kilometreye kadar yaklaşabilen Icarus, Güneş’e Merkür’den daha yakındır. Yörüngesi çok basık olan Hidalgo, günöte noktasında Satürn’ün yörüngesinin yakınlarından geçer. Trojan, Jüpiter’le aynı yörüngeyi izler; ama ondan 60º açısal uzaklıkta dolanması nedeniyle, bir çarpışma söz konusu değildir.

1977 Kasımında C. Kowal, Palomar Gözlemevi’nde 120 cm’lik Schmidt gökdürbünüyle alınmış görüntüleri incelerken, çok sönük (19 kadirde) bir gökcismi saptadı; Chiron adı verilen ve olağanüstü bir asteroyit olduğu sanılan bu gökcismi Güneş çevresinde 2,24 milyar uzaklıkta, Satürn ve Uranüs’ün yörüngeleri arasında dolanır ve 66 yılda dolanımını tamamlamaktadır; çapının 960 km olduğu sanılmaktadır; dolayısıyle olağandışı bir asteroyit olabilir. Bu arada Satürn’ün bir dış uydusu ya da Satürn ötesi bir asteroyit kümesinin en parlak gökcismi olabileceği varsayımı üstünde de durulmaktadır.
Voyager 1 uzay aracı ile Dünyamızın Bilgileri Güneş Sistemimizin Dışında ki Yolculuğuna Devam ediyor

Voyager 1 uzay aracı NASA tarafından fırlatıldığı ‘den bu yana hizmet vermeye devam eden 815 kiloluk bir insansız, dış Güneş Sistemi ve ötesi uzay sondası dır. Jüpiter ve Satürn’ü ziyaret etmiş,bu gezegenlere ait uyduların detaylı fotoğraflarını elde eden ilk uzay aracı olmuştur.

Güneş’ten ve Dünya’dan diğer uzaysondalarından daha hızlı bir şekilde ayrılmakta olan Voyager 1, Yeryüzü’nden en uzakta bulunan insan yapımı nesnedir.

Voyager 1, Jüpiter'e yaklaşırken. Animasyonu oluşturan her bir görüntü her Jüpiter gününde (yani yaklaşık 10 saatte bir) çekilmiştir.


08.12.2011 tarihi itibariyle,

Voyager 1 dünyadan 17,700 milyar kilometre uzaklıkta bulunmaktadır ve Güneş Sistemi’nden çıkmak üzeredir. Bu süreçte güneşten kopan parçacıkların hareketlerinde bir değişim tespit edilmiştir. Voyager 1’in Güneş Sistemi’nden tamamen çıkıp yıldızlar arası alana geçiş yapmasına az kaldığı bildiriliyor.

Üzerinde bulunan altın kaplama plakada Güneş sisteminin bulunduğu yer ve Dünya üzerinde ki tüm dillerden oluşan bir selamlama ses kayıdı bulunmaktadır. Ancak insanlık 2010’nun mayıs aylarında uzaydan gelen farklı frekanslara tanık olmuş ve bu nedenle de Hawkins’in “Uzaylılar dostumuz olmayabilir ve başımıza büyük dertler açabilir” şeklindeki sözlerini akla getirmiştir.Çünkü bu uzay aracında altın kaplama plak haricinde bir video ve bilgiler bulunmaktadır.Güneş sistemimimiz dışındaki diğer güneş sistemlerine doğru giden bu uzay aracı uzaylılara yerimizi gösterecek tüm bilgi ve donanıma sahiptir.


Personel Bulmak - Personel Nasıl Bulunmalı - Personel Bulmak İçin Öneriler

  Bilgisayar çağını yaşadığımız şu günlerde, işçi ve personel bulmanız eskisinden çok daha kolay ve daha az maliyetli. Üstelik sıradan değil tam da aradığınız niteliklere uygun kalifiye elemanları kolaylıkla bulabilirsiniz. Bunun için kullanabileceğiniz başlıca 5 yöntem vardır.

  1. Gazeteye ilan vermek

  Geçmişi gazetelerin basıma başladığı dönemlere kadar dayanan bu yöntem klasik olmakla birlikte artık eskisi kadar etkili değildir. Hem yayılma alanı hem de tam olarak hedefiniz olan personel adaylarına ulaşamama riski sebebiyle pek tercih edilmese de özellikle küçük çapta çalışan yerel firmalar, yerel gazeteler vasıtasıyla halen aradıkları elemanı bulabilirler.

  2. İŞKUR (Türkiye İş Kurumu)

  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na bağlı resmi bir kurum olan Türkiye İş Kurumu'na başvurarak aradığınız özelliklerde çalışan bulabilirsiniz. Kuruma yapacağınız resmi başvuruyla, kurumun iş talep listelerinde bulunan personel adaylarına erişebilir, kurumun size yönlendirdiği kişilerle görüşebilirsiniz.

  3. Eleman bulma siteleri

  Son yıllarda iş arayanlar ve işverenler tarafından en çok tercih edilen yöntem olan eleman bulma siteleri, iİşveren ve çalışan adaylarını kolaylıkla buluşturuyor. Kariyer sitelerinde bir ilan oluşturarak aradığınız personelin tüm özelliklerini bu ilanda belirtebilir, mekan iletişim bilgilerinizi ekleyerek adayları özgeçmiş ve başvurularını alabilirsiniz. Ayrıca siteler üzerinden adayların bilgilerine toplu olarak erişebilir ve en uygun seçimi kolaylıkla yapabilirsiniz.

  4. Tanıdık yöntemi

  Özellikle gelenekselleşmiş meslekleri yapar esnaf ve zanaatkar işletmelerinde kullanılan en etkili yöntemlerden biridir. Çalıştığınız piyasada deneyimli ve daha önce aynı işte uzun yıllar çalışmış kalifiye personeli sektörünüzdeki diğer kişilerin yönlendirmesiyle bulabilirsiniz. Bu yöntem, işe alacağınız personelin referanslı olmasını da sağlayacağından, bulacağınız personele olan güveniniz ve elemanınızın işine karşı alacağı sorumluluk daha üst düzeyde sağlanır. Eğer aradığınız deneyim ve kalifikasyon ise, bu yöntem size oldukça yardımcı olacaktır.

  5. Reklam ve diğer yollar

  Klasik bir yöntem olarak işletmenizin camına veya yakınlardaki reklam alanlarına ilanlar asarak personel ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz. Özellikle gazete ve internet sitesi ilanları gibi mecralarda kaybedecek vaktiniz yoksa ve acil olarak personele ihtiyaç duyuyorsunuz bu yöntem daha etkili olacaktır. Bu yöntemin daha çok niteliksiz eleman bulmakta kullanıldığını bilmenizde fayda var.

  Alıntı
Özgüven - Özgüven Nasıl Kazanılmalı - Özgüven Kazanma Yolları - Özgüven Kazanmak İçin Öneriler
Özgüven en az özsaygı ve öz yetkinlik kadar önemlidir. Hatta bazı kaynaklarda özgüven, özsaygı ve öz yetkinliğin birleşimi olarak tarif edilir.

Özgüveni olan kişi genellikle kendisini sever, kişisel ve profesyonel hedeflerine ulaşabilmek için risk almayı arzular ve gelecek hakkında pozitif düşünür. Özgüven eksikliği olan kişi ise hedeflerine ulaşabileceğine pek inanmaz, kendisi hakkında negatif bir perspektife sahiptir.

İyi haber ise özgüveni kazanmanızın mümkün olduğudur.

Peki, özgüven nasıl kazanılır? İşte özgüven kazanmanın yolları:

Şimdiye Kadar Neler Başardığınızı Düşünün
Bazen neleri yapamadığınıza odaklanmak daha kolaydır ve hiçbir şey başaramadığınızı düşünürseniz özgüveninizi kaybetmek çok kolay olacaktır. Büyük ya da küçük, başardıklarınıza odaklanmak tüm yetenekleriniz ve kabiliyetleriniz üzerinde perspektif kazanmanıza yardımcı olabilir.

Hayatınızda gurur duyduğunuz şeyleri bir kenara yazmaya başlayın. Başardıklarınızı düşünün; bu bir sınavda iyi not almak, üniversiteden mezun olmak, yabancı bir dil öğrenmek, başarılı bir sunum yapmak ya da bisiklet sürmeyi öğrenmek olabilir. Bu listeyi yakınınızda tutun ve gurur duyduğunuz bir şeyler yaptıkça listeye ekleyin. Kendinize olan güveniniz azaldığında bu listeyi çıkarın ve başardıklarınızı hatırlayın.

Bazı Hedefler Koyun
Kendinize bazı hedeflere koyun ve bunları başarmayı amaçlayın. Hedeflerinizi yerine getirdikçe başarabildiğinizi göreceksiniz. Bunların büyük hedefler olması gerekmiyor; bir kek pişirmek ya da arkadaşlarınızla bir akşam yemeği planlamak bile olabilir. Sadece listeye tik atılabilecek ufak şeyler olması ve bir şeyleri bitirebildiğinizi görüp özgüven kazanmanıza yardımcı olması yeterlidir.

Bir Hobi Edinin
Sizi heyecanlandırabilecek ve yapmaktan keyif alacağınız bir şeyler bulun. Takı tasarımı yapmak ilginizi çeker mi? Tenis oynamaktan keyif alır mısınız? Resim yapmak sizi rahatlatır mı? Arzulu olduğunuz bir şey bulmak başarılı olabileceğiniz bir şey bulmanıza yardımcı olabilir. Bir aktivite için ilgili ve arzulu iseniz, onda iyi olma şansınız da fazladır.

Egzersiz Yapın
Fiziksel aktivitenin özgüvenin üzerinde büyük etkisi vardır. Eğer formsuzsanız güvensiz, gösterişsiz ve daha az enerjik hissedersiniz. Egzersiz yaparak fiziksel görünümünüzü iyileştirir, enerji kazanır ve olumlu bir şey başarmış olursunuz.

İyi Giyinin
Nasıl giyindiğiniz kendinizi nasıl hissettiğinizi etkiler. Güzel görünmediğinizde kendinizi nasıl taşıdığınız ve insanlarla iletişiminiz değişir. Düzenli duş almak ve traş olmak, temiz kıyafetler giymek ve modayı takip etmek önemli iyileşmeler sağlayabilir. Elbette bu, kıyafete çok para harcamanız gerektiği anlamına gelmemektedir. Uygulayacağınız çok güzel bir yöntem şudur: 2 katı kadar harca, yarısı kadar al. Yani bir sürü ucuz kıyafet almaktansa iyi kaliteli birkaç kıyafet almak her zaman daha iyidir. Bu sayede hem uzun vadede daha az para harcamış olursunuz, hem de dolabınızdaki dağınıklıktan kurtulursunuz.

Daha Hızlı Yürüyün
Bir insanın nasıl hissettiğini yürüyüşüne bakarak anlayabilirsiniz. Yavaş mı, yorgun mu, acı çekiyor gibi mi yürüyor? Yoksa enerji dolu ve amaçlı mı yürüyor? Güveni olan kişiler hızlı yürür. Gidecek yerleri, görecek arkadaşları ve yapacak işleri vardır. Aceleniz olmasa da adımınıza enerji katarak özgüveninizi arttırabilirsiniz. %25 daha hızlı yürümek daha önemli hissetmenizi sağlayacaktır.

Doğru Pozisyonda Durun
Bir insanın nasıl durduğu onun hakkında çok şey söyler. Bir kişinin omuzlarının düşük ve hareketlerinin uyuşuk olması o kişinin özgüvenin eksik olduğunu gösterir. Bu kişiler yaptıkları şey için istekli değildirler ve kendilerinin önemli olduğunu düşünmezler. İyi bir duruşa sahip olarak otomatik olarak daha güvenli hissedebilirsiniz. Dik durun, başınızı yukarı kaldırın ve göz teması kurun. Diğerleri üzerinde olumlu etki bırakacak ve daha atik hissedeceksiniz.

Konfor Alanınızın Dışına Çıkın
Yapamayacağınızı düşündüğünüz bir şeyleri yaptığınızda konfor alanınızın genişlemeye devam edecektir. Her gün ufak görünen bir şeyler yapmak, sizi daha büyük şeyleri yapamaya götürecektir. İlk adımı atarak bir başlangıç yapın!

Ön Sırada Oturun
Okullarda, ofislerde, eğitimlerde ya da seminerlerde insanlar genelde arkalarda oturmayı tercih ederler. Birçok insan arkayı tercih eder çünkü fark edilmekten korkar. Bu da özgüven eksikliğini yansıtır. Ön sırada oturmaya karar vererek mantıksız korkunun üstesinden gelebilir ve özgüveninizi inşa edebilirsiniz. Ayrıca konuşma yapan önemli kişiler tarafından da rahatlıkla görülürsünüz.

Çekinmeden Konuşun

Grup tartışmalarında birçok kişi konuşmaktan çekinir çünkü diğerlerinin onları aptalca bir şey söylemekten yargılayacağını düşünür. Bu korku pek de doğru değildir. İnsanlar genelde hayal ettiğimizden daha fazla onaylarlar. Ama birçok kişi aynı korkuyu yaşamaktadır. Her grup görüşmesinde en az bir kez konuşmaya çalışarak daha iyi bir konuşmacı haline gelebilir ve kendi fikirlerinizden daha emin olabilirsiniz.

Geçmiş Başarısızlıklarınızı Öğrenme Fırsatı Olarak Görün
Kendine güvenen insanlar geçmiş başarısızlıklarına bakar ve bunları öğrenme fırsatı olarak görürler. Hatalarınızdan bir şeyler öğrenin ve tekrar deneyin. Unutmayın kaybettiğinizde değil, vazgeçtiğinizde biter.

Sabırlı Olun
Bazen ileri gidebilmeniz için geri gidersiniz. Özgüven kazanmak bir gecede olabilecek bir şey değildir. Yeni bir şeyler deneyip amacınıza ulaşamayabilirsiniz. Eğer mümkünse buradan ne gibi dersler olduğunu görün. İlk denemede amacınıza ulaşmamak kendiniz hakkında daha fazla öğrenebilmek için bir şanstır. Özgüven beslenip büyütülmesi gereken bir şeydir.

Denge için Uğraşın
Özgüven inşa etmek denge ile ilgilidir. Çok az özgüvene sahip olmak hedeflerinize ve kendinizi iyi hissetmekten alıkoyabilir. Aşırı özgüveni olan kişiler de aynı problemle karşılaşabilir, çünkü onlar da amaçlarına ulaşmak için gerekli olan zaman ve çabayı hafife alırlar.

Negatiflikten Uzak Durun
Sizi aşağı çeken ve özgüveninizi parçalayan kişilerden uzak durmaya çalışın. Böyle kişilerden kısa bir süre uzak kalmak bile büyük bir değişim sağlayacak ve daha fazla özgüven için gelişim kaydetmenize yardımcı olacaktır.

Öyle hissetmeseniz de pozitif olmaya çalışın. Problemlere odaklanmayı bırakın, bunun yerine çözümlere ve pozitif değişiklikler yapmaya odaklanın.

İltifatları Zarafetle Kabul Edin
Özsaygısı düşük olan kişilerin birçoğu iltifatları kabul etmekte zorlanırlar ve iltifat eden kişinin hata yaptığını ya da yalan söylediğini düşünürler. Eğer biri size iltifat ettiğinde “ Hımm, evet “ diyor ya da önemsemiyorsanız iltifatlara olan cevabınızı değiştirmelisiniz.

Teşekkür ederek ve gülümseyerek cevap vermek işe yarayabilir!

Eleştiriyi Öğrenme Şansı Olarak Görün

Eleştiri sadece bir kişinin bir konu hakkındaki görüşüdür. Biri sizi eleştirdiğinde kendinize güvenin, savunmacı bir şekilde yanıtlamayın ve eleştirinin özsaygınızı düşürmesine izin vermeyin. Eleştiriyi dinleyin ve ne söylendiğini anladığınızdan emin olun. Ardından eleştiriyi, öğrenmek ve gelişmek için kullanın.

Özgüven Kazanmanın Diğer Yolları

  Biriyle konuşurken o kişiye bakın, ayaklarınıza değil! Göz kontağı kurmanız özgüven göstergesidir.
  Pes etmeyin. Başarısızlığı kabul etmeyin. Her şeye bir çözüm vardır. Kafanızdaki negatif düşüncelerden kurtulun. Düşük özgüvenin nedenlerinden birisi de kafanızda dönüp duran negatif düşüncelerdir.
  Bir sunum yapacaksanız öncesinde iyi hazırlanın.
  Gülümseyin. Gülümsemek sadece daha iyi hissetmenizi sağlamaz, aynı zamanda etrafınızdakilerin de kendini daha rahat hissetmesini sağlar.
  Öğrenmek güzel şeydir, bir akşam kursuna yazılın.
  Bir daha ki sosyal etkinlikte sadece tanıdığınız kişilerle konuşmayın. Yeni kişilerle tanışın ve onlarla sohbet edin.
  Her gün gülümsemenizi sağlayacak bir şey yapın.
  Kendinizi başkaları ile karşılaştırmayın.
  Yeterli miktarda ve iyi uyuyun. Yeterli ve iyi bir uyku daha pozitif bir tavra ve daha fazla enerjiye sahip olmanıza yardımcı olabilir.
  Eğer tüm çabalarınıza rağmen özgüveniniz artmıyorsa bir uzmandan destek alabilirsiniz. Danışmanların ya da psikologların gerçekten iyi stratejileri vardır ve bu stratejiler sayesinde özgüveninizi inşa edebilirsiniz. Ayrıca kendinizle ilgili kötü hissetmenizin arkasındaki nedenleri bulmanıza da yardımcı olabilirler.


Özgüveni Yüksek Olan ve Özgüveni Düşük Kişiler Arasındaki Farklar

  Özgüveni yüksek olan kişi başkaları tarafından eleştirileceğini bilse de doğru bildiğini yapar; özgüveni düşük olan kişi ise başkalarının ne düşüneceğine takılır ve ona göre hareket eder.
  Özgüveni yüksek olan kişi risk almaya hazırdır ve daha iyi şeyleri başarabilmek için daha ileri gitmek ister; özgüveni düşük olan kişi ise konfor alanında kalır, başarısızlıktan korkar ve risk almaktan kaçınır.
  Özgüveni yüksek olan kişi hatalarını kabul eder ve onlardan bir şeyler öğrenmeye çalışır; özgüveni düşük olan kişi ise hatalarını gizlemek için çok çalışır ve başkaları fark etmeden problemi çözebilmeyi umut eder.
  Özgüveni yüksek kişi diğerlerinin kendisine iltifat etmesini bekler; özgüveni düşük kişi ise kendini metheder.
  Özgüveni yüksek kişi iltifatları zarafetle kabul eder ve “ Teşekkürler, bunun için çok çalıştım. Uğraşlarımı fark etmenize çok memnun oldum “ der; özgüveni düşük olan kişi ise “ Hımm, pek de önemli bir şey değil aslında, herkes yapabilirdi “ diye yanıt verir.
  Yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı gibi özgüvenli kişiler genellikle pozitiftir, kendilerine ve yeteneklerine inanırlar. Ayrıca hayatı tam manasıyla yaşamaya inanırlar. Düşük özgüvenli kişiler ise genellikle negatiflerdir ve kendi kendilerine zarar verirler.


Alıntı
  Kişisel Gelişim Nedir - Kişisel Gelişimin Faydaları Nelerdir - Kişisel Gelişimin Basıl Faydaları Vardır - Kişisel Gelişimin Faydaları Hakkında

  Kişinin kendini tanıması, tüm olumlu yargı kalıplarını benimsemek, hedeflere ulaşmada en temel yardımcı olan kişisel gelişimle mümkündür. Kişisel gelişim, çok yönlü gelişim temelli, insanı güçlü, verimli ve etkili yapan, farklı öğrenme yollarına başvurmaya iten bir süreçtir.

  Artan Farkındalık

  Kişisel gelişim süreciyle içinizde bulunduğunuz anı yaşamayı, sonra-geçmiş kavramlarından uzak durup, şimdi-gelecek kavramlarına yakın olacaksınız. Hayatın şimdi’lerden ibaret olduğunu anlayacaksınız. Kişinin kendine yapabileceği en iyi şey, şimdi’nin gücünü fark etmektir.

  Başarılı Sonuçlar

  Kendinizi, kendinizden her zaman daha iyiye geliştirmeye odaklandınız, bu sayede istenilen sonuçlara daha kolay ulaşabileceksiniz. Belirtiler ve pozitif düşünme araçlarının yardımı ile hedeflerinize ulaşmada her zaman kolayca motive olacaksınız.

  Gelişen Özgüven

  Doğal olarak, kişisel gelişiminize ne kadar odaklanırsanız, o oranda büyüyecek, genişleyecek ve kişisel güveninizi, özgüveninizi arttıracaksınız. Kendinizden, temel güçlerinizi ve zayıflıklarınızı bildikten sonra, daha fazla emin olabileceksiniz. Ayrıca, kendinizi tanıdıktan, kendinize yardım ettikten sonra, diğerlerine yardım etmede daha iyi bir pozisyonda olabileceksiniz.

  Daha Az Stress

  Kendinizi tanıdıkça, depresyon, sinir gibi olumsuz süreçleri nasıl atlatacağınızı da öğrenirsiniz. Gerçekliğin temasıyla gelişip büyüdükçe, stres ve sinirli davranmanın da nedenlerini, gereksizliğini sorgulayabilirsiniz.

  Daha İyi İlişkiler

  En önemli ilişki, kendinizle birlikte yaşadığınız ilişkidir. Öyleyse, kişisel gelişiminize yatırım yapmak, akıllıcadır. Kendiniz ve hayatınızla ilgili iyi hissedince de, diğerlerine yardım etmek, eğlendirmek, mutluluk yaymak, olumsuz düşünceleri azaltmak ve dünyayı daha yaşanabilir hale getirmeyi ilke edineceksiniz.

  Gelişmiş Yaratıcılık

  Kişisel gelişimde çok farklı tekniklerle uğraşmanın bir sonucu olarak, hayatın tüm alanlarında ne kadar yaratıcı olduğunuzu zamanla fark edeceksinizdir. Siz değiştikçe, profesyonel, gizli ve sosyal hayatınız da aynı oranda değişecektir.

  Bunlar dışında ise, kişisel gelişimin faydaları şu şekilde maddelendirilebilir;

  Kurumsal ve özel hayatınızın her alanında katkı sağlamak, bir şeyler başarmak istediğinize dair mesaj verirsiniz

  Zayıf ya da az gelişmiş yönlerinizin üstüne giderek, daha güçlü yapıda olursunuz.

  Son olarak, kişisel gelişim yaşayan ve ilerleyen bir süreçtir, her zaman motive olun ve tutkuyla neyi hedeflediyseniz, emin adımlarla devam edin.

  Alıntı
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivitenin Tedavisi

Davranışsal terapinin bazı DEHB olan çocuklarda ilerlemeler yapabileceği düşünülmektedir. Bunu destekleyici bazı araştırma bulguları olmasına karşın, kuvvetle yararsız olduğunu iddia eden araştırma bulguları da mevcuttur.

Davranışsal terapi, bireyin düşünce ve davranışlarının olaylarla nasıl bağlantılı olduğunu anlamayı hedeflemektedir. Danışman bunu yapmak için çocuğun yaşamından gerçek örnekler kullanır ve bunları uygulamanın gerçek yaşamda meydana gelen zorlukları anlamaya olanak sağlamasını amaçlar.

Davranışçı terapistler bütün davranışların öğrenildiğini varsayar. Davranışçı yaklaşım gereği, eğer bir davranış öğrenilmişse sönme ihtimali de vardır. Yani, tepkilere yol açan uyarıcıların denetlenmesiyle istenmeyen davranış ortadan kaldırılabilir. Elbette uygulamada bu kadar basit değildir.

Bu kısımda DEHB olan çocuklarda istenmeyen davranışları azaltmada kullanılabilecek ABC analizi ve Davranışsal Sonuçlar adı altında iki yaklaşımdan söz edilecektir.


Davranışın ABC’si

Burada yer alan sembollerin anlamı şöyledir:

A: (Antecedent) Öncül (davranıştan önceki olaylar)

B: (Behavior) Davranış (burada istenmeyen davranış)

C: (Consequence) Sonuç (davranıştan sonra ortaya çıkan)

Bu tekniğe göre, davranışı anlayabilmek için öncülünü, davranışın kendisini ve sonucunu incelemek gerekir. Buna göre, herhangi bir istenmeyen davranışın (B) önceki olaylarının ve sonuçlarının değiştirilmesiyle davranışın ortaya çıkma sıklığı değiştirilebilir.

Davranışın ABC analizinde danışman anne-babadan çocuğun istenmeyen bir davranışının ortaya çıkmasından önce neler olduğunu kaydetmesini ister. Anne-baba, evde ya da dışarıda belirli durumları örnekler. Bu örnek olayda istenmeyen davranışın öncesinde çocuğun yaptığı ve söylediği şeyleri açıkça tanımlar. Bu tanımlamalardan hareketle danışman yaşanılan olayların örgüsünü daha iyi kavrama fırsatı bulur.

Anne-babadan, çocuğun davranışının sonucunda ortaya çıkan olayları da kaydetmesi istenir. Burada amaç, davranış öncesi ve sonrasında ortaya çıkan davranışlarla, istenmeyen davranışın ortaya çıkması arasındaki ilişkiyi bulmaktır. Bazen anne-babalar, istenmeyen davranışı engellemeye çalışırken farkında olmadan, o davranışı pekiştirebilirler. Sonuç olarak, istenmeyen davranışın ortaya çıkma sıklığını artırabilirler.

Örneğin, baba masasında çalışırken çocuğun dersini yapmasını beklemektedir. Çocuk babasının kendisini dışarı göndermesini sağlayacak şekilde gürültü çıkarmaya başlar. Baba “çık dışarı!” der. Böylece çocuk amacına ulaşmış olur. Çocuğun istenmeyen davranışına karşılık olarak onu dışarı gönderen babanın bu şekilde göstereceği tepki, çocuğun aynı şekilde sürdürmesine neden olabilir. Bu örnekte baba, istenmeyen davranışı yanlışlıkla pekiştirmiştir. Çocuk gelecek sefer dışarı çıkmak istediğinde, yine gürültü yapmaya devam edecektir. Bu tür durumlarda yapılması gereken şeylerden biri, uygun olmayan davranışı, uygun davranışı ödüllendirmenin işareti olarak kullanılabilir.

Davranışsal Sonuçlar

Bilindiği gibi, davranışsal sonuçlar pekiştirme ve ceza olarak ikiye ayrılmaktadır. Bunlardan pekiştirme, olumlu ve olumsuz olmak üzere ikiye, ceza ise, 1. tür ceza ve 2. tür ceza olmak üzere yine ikiye ayrılmaktadır. Herhangi bir davranışın yapılma sıklığını artıran her türlü uyaran pekiştireç olabilir. Yapılma sıklığını azaltan uyaranlar ise cezadır.

Olumlu Pekiştirme

Bir davranışın sonucunda, ortamda bulunmayan bir uyarıcının ortama katılması ve bu uyarıcının o davranışın tekrarlanma olasılığını artırması durumuna olumlu pekiştirme denmektedir. DEHB olan çocuk için, neye olumlu pekiştireç verildiğini bilmek önem taşır. Örneğin, “silgini kardeşinle paylaşman hoşuma gidiyor” ya da “yolda yürürken bağırman ve çığlık atman hoşuma gitmiyor” denilebilir. Aile istenilen davranışların sonuçlarını çocuğa açıklamalıdır. Çocuk istenilen davranış yapmanın sonucunu bilmek ister.

İstenmeyen davranışlar dikkat çekmek amacıyla yapılıyorsa görmezlikten gelinmelidir. Çocuk kendi hakkında duyduğu olumsuz ifadeler nedeniyle iyi olmaya çalışmaktan vazgeçmiş olabilir. Çocuğun kendi hakkında duyduklarını “kötü”den “iyi”ye doğru değiştirmek gerekir. Böylece çocuk, daha fazla cesaret kazanabilir.

Dikkat edilmesi gereken başka bir nokta, çocuğa nasıl bir ödül verileceğidir. Bunun için pekiştireç mönüsü hazırlamakta yarar vardır. Ödüllerin çok büyük tutulması doyma noktasına ulaşmayı hızlandırır. Zamanla, ödül için bir şey yapmak sorunu ortaya çıkar. Ödülleri çocuğun yaşına, cinsiyetine ve kültürel özelliklerine göre ayarlamak gerekir. Eğer anne-baba ödülü, çocuğun sessiz kalmasını sağlamak için rüşvet gibi verirse ödül çekiciliğini yitirir. Ödül için davranış yapılır hale gelir. Zamanla ödüller de değerini yitirir ve daha büyük ödüller beklenmeye başlar. Ödülleri zaman zaman değiştirmekte yarar vardır.

DEHB olan çocuklar sabırsız ve dürtüsel oldukları için ödüllerin mümkün olduğu kadar davranış ortaya çıktıktan hemen sonra verilmesi gerekir. Bu çocuğa, ödülünü almak için iki gün beklemesini söylemek hiç uygun değildir. Bu tür çocuklarda ödülün yanı sıra cesaretlendirmenin kullanılması da yararlı olacaktır.

Ceza

Ceza iki türlü uygulanabilir; 1. tür ceza çocuğa olumsuz bir uyaran vermektir. 2. tür ceza ise, çocuğu istediği bir şeyden mahrum etmektir. Elbette davranış değiştirmede esas olan, olumlu pekiştirmedir. Pekiştirmenin etkilerinin neler olabileceği kestirilebilir. Ancak, cezanın etkilerini kestirmek güçtür. Ceza, yeni ve istenilen davranışların öğrenilmesini sağlamaz; sadece eskilerin bastırılmasını sağlar. Ceza DEHB olan bir çocuğa sürekli olarak kullanıldığında çocuk inatlaşabilir, duyarsızlaşabilir, saldırganlaşabilir, cezanın oluşturduğu olumsuz etkileri tüm davranışlarına genelleyebilir. Bir çocuk cezalandırıldığında “bir daha yapma!” mesajı alır, ancak kendisine ne yapacağı konusunda bir alternatif sunulmaz.

Cezanın hiç kullanılmaması biraz ütopik olabilir. Herhangi bir şekilde cezanın kullanıldığına şahit olabiliriz. Önemli olan, cezanın zararsız ve etkili olabileceği durumları belirlemektir. İstenmeyen davranışın sonradan tekrar ortaya çıkmasına ve tamamıyla yok edilememiş olmasına rağmen, anne-babalar geçici olarak istenmeyen davranışı azaltabileceği için sıklıkla fiziksel cezaya başvururlar. Fiziksel ceza tüm çocuklara olduğu gibi, DEHB olan çocuklara da kesinlikle uygulanmamalıdır.

Simgesel Ödül Sistemi

Simgesel ödül (token economy), okuldaki öğretim programının veya evde beklenen davranış içeriğinin çocuğun yapacağı biçimde düzenlenmesi ve çocuğun göstereceği ilerlemelere göre güçlü pekiştireçlerin anında verilmesini sağlayan bir pekiştirme sistemidir. Amaç, davranışla pekiştireç arasına başka bir şey girmeden davranışları güçlü pekiştireçlerin izlemesini sağlamaktır. Böyle bir sistem, eğer evde ve sınıftaki pekiştireç sistemi, davranışları denetlemede öğretimsel amaçları gerçekleştirmekte yetersiz uygulanabilir.simgesel ödül sistemi yapaydır. Güdülenmenin doğal bir uygulaması değildir. Diğer doğal pekiştirme sistemlerinin işe yaramadığı durumlarda simgesel ödül sistemi devreye sokulabilir. Ancak, unutulmamalıdır ki, gerektiğinden daha güçlü pekiştireçler kullanmak yanlış sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle gerçekten gereksinim varsa simgesel ödül sistemi kullanmalı ve gereksinim bittiği anda doğal pekiştireçlere geri dönülmelidir.

Bu sistemde, istenilen tepkileri gösteren çocuklara, aferin demek, şeker vermek ve oyun oynamasına izin vermek yerine, pekiştirici olarak puan veya fiş, marka gibi nesneler verilir. 4-7 yaş için marka ve fişler, 8-11 yaş için puan sistemi daha uygundur. Çocuk bu simgesel ödülleri toplayarak daha sonra gerçek ödüle dönüştürür. Gündelik hayatta paranın kullanımı simgesel ödül sistemine benzetilebilir. Para temel ihtiyaçları doyurmamakta, ancak, istenilen nesnelerle değiş tokuş yapılmaktadır. Simgesel ödüller de istenilen nesne ya da davranışlarla değiştirilebilir. Örneğin, öğretmen bir öğrenciye istenilen her davranışı gösterdiğinde bir marka vermekte ve on marka biriktiren öğrenci markaların karşılığında istediği bir ödülü elde etmektedir.

Tepki Bedeli

Verilmiş olan pekiştireçlerin 2. tür ceza uygulanarak geri alınması, tepkinin bedelidir. Sınıfa geç gelen öğrencinin teneffüse çıkarılmamsı, yanlış yere park eden araç sürücüsüne ceza yazılması tepki bedeline örnek verilebilir. Bu teknikte istenmeyen davranışı kazanılmış olan pekiştireçlerin geri alınması izler. Simgesel ödül sistemi ile birlikte rahatlıkla kullanılabilir. Uygun davranışı gösterdiği için simge kazanır, yanlış davranışı gösterince pekiştireçlerin bir kısmı geri alınır. Tepki bedeli aşağıdaki durumlarda kullanılır:

1.istenilmeyen davranışı devam ettiren pekiştiriciyi saptamak olanaksız ise,

2.davranışın sıklığı ve şiddeti derhal değiştirmeyi geciktirecek kadar büyük ise,

3.olumlu pekiştirme işlem süreçleri tekrar tekrar kullanıldığı halde başarısız olunmuş ise,

4.tepki uzun süre için bastırılmamı ise.

Anne-baba ya da öğretmenler, DEHB olan çocuğun istenmeyen davranışları çok olduğunda tepki bedelini aşırı kullanırlar. Olumlu pekiştirme yeterli değilse, çocuğun stres düzeyi ve kızgınlığı artabilir. Öğrenciler başarı deneyimi geçirmelidirler. Diğer bir deyişle, öğrencileri sadece yapmalarını istemediğimiz şey için cezalandırmak yerine, yapmalarını istediğimiz şey için sürekli pekiştirmek çok önemlidir. Tepki bedeli tekniğinin dürtü kontrolünü sağlayamama gibi DEHB belirtilerini azalttığına yönelik kanıtlar vardır. DEHB olan öğrencilerde etkili olduğu bulunmuş spesifik bir tepki bedeli programında her günün başında belirli bir dizi puan verilir. Bir kural ihlal edildiğinde puanlar geri alınır. Böylece çocuklar, puanlarını devam ettirmek için kuralları ihlal etmekten kaçınmak zorunda kalırlar. Belirli bir süre ya da günün sonunda, öğrencilere kazandıkları somut bir ödüle veya bir imtiyaza dönüştürmek için fırsat verilir.


Dikkat Eksikliği Neden Olur?

Dikkat Eksikliği - Dikkat Eksikliği Nedenleri - Dikkat Eksikliği Belirtileri - Dikkat Eksikliği Tedavisi - Dikkat Eksikliği Hakkında


Dikkat eksikliği bir diğer adıyla dikkat dağınıklığı ve hiperaktivite bozukluğu çocuklar ve ergenler için oldukça önemli bir sorundur. Dikkat eksikliği çeken bir bireyin okul ve sosyal yaşamında büyük sorunlar yaşaması söz konusudur. Dikkat eksikliği çocukların ve ergenlerin yaklaşık %10'unda görülmektedir.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu rahatsızlığının birtakım belirtileri vardır. Bu belirtiler, aşırı hareketlilik, dikkatin toplanamaması ve dürtüselliktir.

Dikkat eksikliğinde bu üç belirti aynı anda görülebilir. Bazı durumlarda ise sadece dikkat eksikliğini ve hiperaktiviteyi tetikleyen dürtüsellik ön plana çıkar.

Bir kişide dikkat eksikliği ve hiperaktiviteden bahsedilebilmesi için söz konusu belirtilerin 7 yaşından önce görülmesi gerekmektedir. Bu belirtilerin her ortamda görülmesi, sürekli olarak kendini tekrar etmesi ve günlük yaşamı etkileyecek boyutta olması kişide dikkat eksikliğinin olduğunu göstermektedir.

Dikkat eksikliğinin oluşmasına neden olan birçok faktör vardır. Fakat dikkat eksikliğinin oluşmasına neden olan durum anne ve babadan kaynaklanmaktadır. Dikkat eksikliği yaşayan çocukların anne ve babaları da bir dönem aynı sorundan muzdarip olmuştur. Anne ve babaların zamanında bu sorunu yaşamasına rağmen doktora gitmemesi, hastalığın genetik olarak devam etmesine neden olabilmektedir. Birçok ebeveyn çocuklarının hiperaktive belirtileri göstermesini normal karşılaması, bu hastalığın tedavi edilmesinin önüne geçmektedir.

Dikkat eksikliğinin oluşmasına neden olan bir diğer etken de doğum anıdır. Doğum sırasında çocuğun beyninde ufak da olsa bir sorun oluşması beynin fonksiyonunu etkileyemeye yetmektedir.

Hiperaktivite yaşayan çocukların ve gençlerin küçük yaşlarda beyne hasar veren enfeksiyonlar yaşadığı bilinmektedir. Bu rahatsızlıklar beynin dikkat fonksiyonunu etkilemektedir. Ayrıca kafa travmaları gibi durumlar da çocukların hiperaktivite ve dikkat eksikliği yaşamasına neden olmaktadır.

Dikkat eksikliği çocukların ve ergenlerin gelişim sürecini de aksatmaktadır. Dikkat eksikliği yaşayan çocukların olgunlaşması daha sonra görülmektedir. Dikkat eksikliği sorunu genelde 13-14 yaşlarına kadar devam etmektedir. Bu hastalığın ileri yaşlarda devam etme olasılığı oldukça düşüktür.

Dikkat eksikliği, doktorlar tarafından beynin yapısal değil fonksiyonel bir rahatsızlık sonucunda oluştuğu şeklinde yorumlanmaktadır. Çevresel ve genetiksel faktörlerle birlikte hastalığın ilerlediği gözlemlenmektedir. Küçük yaşlarda tedavi edilebilen bu hastalık erken önlem alındığında devamlılık göstermemektedir.

Kaynak: Gata edu tr

RAŞiT TUNCA

BAŞAĞAÇLI RAŞiT TUNCA
Raşit Tunca

FORUMUMUZDA
Dini Bilgiler...
Kültürel Bilgiler...
PNG&JPG&GiF Resimler...
Biyografiler...
Tasavvufi Vaaz Sohbetler...
Peygamberler Tarihi...
Siyeri Nebi
PSP&PSD Grafik

BOARD KISAYOLLARI

ALLAH

Allah



BAYRAK

TC.Bayrak



WEB-TUNCA


Radyo Karoglan

Foruma Misafir Olarak Gir


Forumda Neler Var


Karoglan-Raşit Tunca - Dini - islami - Dini Resim - FIKIH - Kuran - Sünnet - Tasavvuf - BAYRAK - Milli - Eğlence - PNG - JPEG - GIF - WebButtons - Vaaz - Sohbet - Siyeri Nebi - Evliyalar - Güzel Sözler - Atatürk - Karoglan Hoca - Dini Bilgi - Radyo index - Sanal Dergi




GALATASARAY

G A L A T A S A R A Y


FENERBAHÇE


F E N E R B A H C E


BEŞiKTAŞ

B E Ş i K T A Ş


TRABZONSPOR

T R A B Z O N S P O R


MiLLi TAKIM

M i L L i T A K I M


ETKiNLiKLERiMiZ


“Peygamberimiz Buyurdular ki Birbirinize Temiz ağız ile Dua edin. Bizde Sayfamızı ziyaret edenlerin ve bu bölümü ziyaret edenlerin kendilerinin Ruhaniyetine, geçmişlerinin Ruhuna Yasin Okuyup hediye ediyoruz Tıkla, ya sende oku yada okunmuş Yasinlerden Nasibini Al”
(Raşit Tunca)



MEVLANA'DAN

“ Kula Bela Gelmez Hak Yazmadıkca, Hak Bela Yazmaz Kul Azmadıkca, Hak intikamını, Kulunun Eliyle Alır da, Bilmiyenler Kul Yaptı Sanır."
(Hz. Mevlana)