MUHAMMED
BAYRAK

Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için kayıt olmalısınız. |
Forum İstatistikleri |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
DOWNLOADEN
AYET
FELSEFEMiZ
Raşit Tunca Sözü
GÜZEL SÖZ
KARINCA-DUASININ-TÜRKÇESİ-ARAPÇASI
Karınca duası diye bir dua var mıdır? Karınca duası ne için okunur? Karınca duasının Arapça yazılışı, okunuşu ve anlamı...
Halk arasında Hz. Süleyman (a.s.) döneminde yaşanan kuraklık sırasında bir karıncanın yağmur yağması amacıyla yaptığı dua olduğuna inanılan ve bu sebeple “karınca duası” denilen dua, güvenilir hadis kaynaklarında yer almamaktadır.
Halk arasında yaygın olan bu duanın içeriği, Esmâ-i Hüsna’nın bir bölümü, Allah Teala’ya yönelik bazı hitaplar ve bereket talebinden ibarettir. İçeriğinde dine aykırı bir yön bulunmayan söz konusu duayı okumakta sakınca görülmemiştir fakat bu dua kaynaklarda geçmediği için Hz. Peygamber'in rivayet ettiğini söylemek uygun değildir.
KARINCA (BEREKET) DUASI ARAPÇA YAZILIŞI
أَللَّهُمَّ رَبَّ جَبْرَائِيلَ وَمِيكَائِيلَ وَإِسْرَافِيلَ وَعَزْرَائِيلَ وَإِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَمُنَزِّلَ البَرَكَاتِ وَمُنْزِلَ التَّوْرَاتِ وَالإِنْجِيلِ وَالزَّبُورِ وَالفُرْقَانِ وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللهِ العَلِيِّ العَظِيمِ.لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ المَلِكُ الحَقُّ المُبِينِ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللهِ صَادِقُ الوَعْدِ الأَمِينِ. إِنَّ اللهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو القُوَّةِ المَتِينِ.يَا اللهُ، يَا اللهُ، يَا اللهُ، يَا رَبِّ، يَا رَبِّ، يَا رَبِّ، يَا حَيُّ، يَا حَيُّ، يَا حَيُّ يَا قَيُّومُ يَا ذَا الجَلاَلِ وَالإِكْرَامِ أَسْئَلُكَ بِاسْمِكَ العَظِيمِ أَنْ تَرْزُقَنِي رِزْقًا حَلاَلاً طَيِّبًا بِرَحْمَتِكَ يَا أَرْحَمَ الرَّحِمِينَ. ﻳَﻣْﻠِﻴﺧَﺎ ﻤِﺜْﻟِﻴﻧَﺎ ﻤَﻜْﺜَﻟِﻴﻧَﺎ ﻣَﺮْﻧﻮُﺶْ ﺪَﺒَﺮْﻧُﻮﺶْ ﺸَﺎﺬَﻧﻮُﺶْ ﻜَﻔَﺸْﻄَﻄَﻴّﻮﺶْ ﻗِﻄْﻣِﻴﺮْ
KARINCA (BEREKET) DUASININ TÜRKÇESİ - Karınca Duası Okunuşu
“Allahümme ya Rabbi Cebrâîle ve Mîkâile ve İsrâfile ve Azrâile ve İbrahime ve İsmaile ve İshaka ve Yakube ve münzilel berakâti vet Tevrâti vez-Zebûri vel İncili vel Furkan. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illa billahil aliyyil azim. Lâ ilâhe illallahül melikül hakkul mübin. Muhammedü-Resülüllahi sadikul va’dil emin. Ya Rabbi, Ya Rabbi, Ya Hayyu, Ya Kayyum, Ya zel Celali vel İkram. Es’elüke ya Rabbel arşil azimi en yerzükani rizkan halalen tayyiben birahmetike ya erhamer Rahimin. Yemliha, Mekseline, Mislina, Mernüş, Debernüş, Şazenüş, Kefetatayyuş, Kıtmîr.”
KARINCA (BEREKET) DUASI ANLAMI
“Ey Cebrailin, Mikailin, İsrafilin, Azrailin, İbrahimin İsmailin, İshak ve Yakubun Rabbi Allahım, ey bereketleri indiren, Tevrat, Zebur, İncil ve Kuranı indiren Rabbim. Güç ve kudret yalnızca büyük ve yüce olan Allaha aittir. Apaçık Hak ve yegâne Malik olan Allahtan başka hiçbir ilah yoktur. Sözünde sadık ve Emin olan Hz Muhammed Allah’ın Elçisidir. Ey Rabbim, Ey Rabbim, Ey diri ve Kaim olan, Ey celal ve ikram sahibi! Ey büyük (azim) olan arşın sahibi, senden beni helal ve hoş bir rızk ile rızıklandırmanı istiyorum, senin rahmetinle ey merhametlilerin en merhametlisi! Debernuş, Şazenuş, Kefeştetayyuş, Kıtmir, Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş (Ashabı Kehfin isimleri).”
Çizmeyi Kim Buldu
Çizmeyi kim buldu, Çizmeyi kim icat etti. Eski Mısır ve Sümer askerleri çıplak ayak savaşırken Asur ve Hitit askerleri çizme giyiyordu ve Hitit metinlerinde tarım tanrısı Telipinu için, şaşkınlık belirtmek üzere kullanılan sağ çizmesini sola giyinmek deyimi çizmenin sağı ve solunun olduğunu da gösterir. Çizmeyi ilk giyenler göçebe halklardır. Avrupa’da çizme üretimi ve modaları 1800’lerde çağdaş ordularla gelişti.
II. Mahmud Yeniçeri Ocağı’nı kaldırıp yeni ordu kurarken, kara ordusu için postal, süvari için çizme giyilmesini benimsedi.
Çizme sözcüğü Macar, Romen, Bulgar, Sırp dilleriyle birlikte Arapça (Mısır’da “gazma”) ve Farsçaya da geçmiştir. Orta Asya Türk dillerinde çizmenin karşılığı Anadolu’da dar bir bölgede de kullanımı süren “edik”tir; çizme Anadolulu bir sözcüktür. Yine çizme anlamında kullanılan “çekme” de “çekme edik”ten gelmedir.
Bot sözcüğünün kökeni tartışmalıdır; Geç Latince botta, Germen dilinde “butt” (değnek), Fransızca “pied” (bot, sopa, ayak) sözcüğünden türetildiği düşünülen “botte”, İspanyolca “bota”, eski İngilizce bote” ve Almanca “Boot” biçimleriyle Avrupa da yaygındır.
Kışlık ayakkabı yerine önce şehirlerde gençler arasında yaygınlaşmış olan bot Türkiye’ye ilk kez kadın ayakkabısı olarak gelmiştir. Kadınlar eskiden kundura giyerken, alafranga çarşafla birlikte uzun, yarım konçlu botlar yaygınlaştı. Botun yerini iskarpinin alması 1909-14 yılları arasında, Meşrutiyet’in özgürleştirici havasında oldu.
Günümüzde çizmeyi genelde kadınlar giymektedir. Erkeklerin çizme giymesi 1990 lı yıllarda moda olmuşken şu anda sadece iş amaçlı veya hobi amaçlı olmaktadır.
Yedi Uyuyanlar-Ashab-ı Kehf Kimdir? Nerededir? Ve Hikayesi Nedir?
Yedi Uyuyanlar, Kur'an'da Ashab-ı Kehf, Eshâb-ı Kehf {Ehl-ül-kehf}. Hem İslam'dan hem de Hıristiyanlık'ta var olan bir hikâyedir. İşte merak edilen her şey...
Ashâb-ı Kehf (Ar: أصحاب الكهف) ya da Yedi Uyurlar, dünyanın değişik kültürlerinde izlerine rastlanan halkını terkeden bir topluluğun hikâyesidir. Bütün versiyonların ortak yanını, halkından yüz çeviren ve onları terkeden bir grup oluşturmaktadır. Bu hikâyelerin en eski örneği Mahabharata destanındadır (17. Kitap olan Mahaprasthanika Parva'da geçmektedir). Destanda anlatıldığına göre, yedi kişi, peşlerinde bir köpek olduğu hâlde riyâzet için krallığa ve dünyâya yüz çevirirler. Hristiyanlığın ilk devirlerinde önemli bir hikâye olan Yedi Uyurlar daha sonra Hristiyan dünyâsında önemini yitirdi. İslâm'da ise Ashab-ı Kehf (Mağara Yârânı) adıyla Kehf sûresinde kıssası zikredilmekte ve İslâm kültüründe önemli bir yer tutmaya devâm etmektedir. Hristiyanlıkta yedi kişi olarak tasvir edilmektedirler, bu yüzden de Yedi Uyurlar olarak bilinirler.
HIRİSTİYANLIK'TA Ki ASHABI KEHF...
Hikâyenin en eski versiyonu, kayıp bir Yunanca kaynaktan aldığını söyleyen Süryani râhip Suruçlu Yakup'a aittir. Hikâyenin çerçevesini Tourslu Gregory (y. 538-594) ve Diyakoz Pavlus (y.720-799) (Historia Langobardorum’da) çizer. En iyi bilinen batı versiyonu Jacopo da Varazze'nin Legenda aurea (Altın Efsâne) eserinde yer alır.
ASHABI KEHF HAKKINDAKİ EFSANELER...
Anlatılana göre Decius (Dakyus) zamanında yedi veyâ sekiz Hristiyan genç devrin putperest inançlarına kurban edilmekten korkarak yaşadıkları yerin yakınlarındaki bir mağaraya sığınırlar ve üzerleri kapatılır. Orada mucizevî bir uykuya dalarlar. Bu kişilerin adları, bir rivâyete göre Maximilian, Iamblicus, Martinian, John, Dionysius, Exacustodianus ve Antoninus'tu. Başka kaynaklarda başka isimler rivâyet edilir. Bu mağaraya gelen askerler şaşkınlık içinde geri dönerler. Bunun üzerine komutanları mağara girişinin taş ve harçla kapatılmasını emreder. Burada "Yedi Kâfir’in ölüme terkedildiklerini" bildiren bir levhâ bırakarak giderler.
Yedi Uyurlar'ın üzeri kapatıldıktan yaklaşık 184, 200, veyâ 230 sene sonra mağaranın yer aldığı arsanın maliki, işçileriyle birlikte mağara girişini açar ve Yedi Uyurlar ile karşılaşırlar. Iamblicus, şehre ekmek almaya gider ve Meryem oğlu İsa'nın adının şehirde serbestçe anıldığını fark eder. Decius (Dakyus) zamanından kalma paralarla alışveriş yapmaya çalışır. Psikopos'un karşısına çıkarılırlar. Hikâyelerini dinleyen piskopos bunun bir mûcize olduğunu dile getirir.
Hristiyanlar tarafından kabul edilen hikâyedeki mağara Selçuk ilçesindeki Efes antik şehrinin yakınlarındaki Panayır Dağı eteklerinde bulunmaktadır.
Bu mağaranın üstüne bir kilise yapılmış hali 1927-1928 yılları arasındaki bir kazıda ortaya çıkarıldı, kazıda 5. ve 6. yüzyıla ait mezarlar bulundu. Yedi Uyurlara ithaf edilmiş yazıtlar hem mezarlarda hem de kilise duvarlarında bulunmaktadır.
ASHABI KEHF HAKKINDAKİ DİĞER BİR EFSANE...
Batlamyuslar zamanında Filadelfiya olarak adlandırılan ve günümüzde Ürdün sınırları içinde kalan Amman şehrinde bir grup genç, liderleri Maximilian ile birlikte o sırada şehre gelen İmparator Hadrianus'a başkaldırırlar. Putları reddederek sadece İbrahim’in, Musa’nın ve İsa’nın Tanrısının tapılmaya değer olduğunu savunurlar. İmparator idam edilmelerini ister. Kapatıldıkları zindandan kaçarlar ve sığınacakları bir mağara bulup sığınırlar. Kral mağaranın girişine duvar örülmesini emreder. Yedi Uyurlar yıllarca burada kalırlar. 300 sene sonra uyandıklarında Maximilian'ı şehre yiyecek almaya gönderirler. 300 sene önceki paradan şüphelenen fırıncı onun bir hazine bulduğunu zanneder ve bunu kendisiyle paylaşmazsa onu ele vereceğini söyler. Askerler gelip Maximilian’ı yetkililere götürürler. Yetkililer ilk önce onun anlattıklarına inanmasalar da daha sonra ikna olurlar ve bunu bir mûcize olarak kabûl ederler.
ASHABI KEHF HAKKINDAKİ KISSA...
Gençler, Allah'tan başka ilâhlara tapan bir hükümdarın zamânında yaşıyorlardı, halkın çoğunluğu da hükümdarın âdeti üzereydi. Bir rivâyete göre bu gençlerden altısı sarayda görevli, hükümdara yakın kimselerdi ve hükümdarın müşâvere heyetindeydiler. İmparatorun putperest olduğu, putperestliği kabul etmeyen bazı insanları yakalatıp öldürtüğü ve bir ihbar üzerine saraydaki putperest olmayan gençlerin durumlarını öğrendiği anlatılır. Hükümdar onları çağırıp tehdit eder, onlarsa inançlarından ayrılmak istemezler. Aksine onu inançlarına davet ederler. Hükümdar onların eski günlerine dönmeleri için zaman tanır. Gençler inançlarını korumak için şehre yakın bir dağ yönüne giderler. Yolda giderken Kefeştetayyuş ismindeki bir çoban ile çobanın Kıtmir isimli köpeği de onlara katılır (Köpeğin ismi bir rivayette Himran olarak geçmektedir). Dağda çobanın gösterdiği bir mağaraya girerler, dua ederek merhamet dilerler. Hükümdar gençleri sorar, kaçtıklarını ve mağaraya sığındıklarını haber alıp adamlarıyla mağaraya gider. Mağaranın ağzını kapattırır. İnanca göre gençler ölmez, yüzyıllar boyunca uyumaya devam ederler. Kehf suresinde bu sûre 300 veyâ 309 yıl olarak geçer. Bu sürenin sonun ilâhi bir sevkle uyandırılırlar. Ne kadar zaman geçtiğini bilmezler ancak çok az uyuduklarını zannederler. Acıktıkları için bir arkadaşlarını şehre yiyecek getirmesi için göndermeye karar verirler. Bu kişinin adı Yemliha’dır ve O'nun kılık değiştirerek halini kimseye bildirmeden gidip gelmesini söylerler. Yemliha, şehre geldiğinde çok değişmiş bir şehir bulur. Bu kişi geçen zamanın farkına varır ve o zamanın hükümdarının yanına götürülür. İnanca göre bu hükümdar gençlerin dinindendir. Başlarından geçenleri hükümdara anlatır. Daha sonra gidip arkadaşlarına haber verir. Daha sonra tekrar hepsi uykuya dalarlar. Halk onların uyudukları mağaranın girişine bir mescid yapmaya karar verirler.
ASHABI KEHF iN HIRİSTİYAN TOPLUMLARDAKİ DURUMU...
Ortodoks ve Katolik kiliseleri olayı yâd ederler. Bununla birlikte Batı'da aydınlanmanın ve Protestanlığın yükselişi ile birlikte Yedi Uyurlar hikâyesi apokrif bir efsâne olarak nitelendirildi ve Roma Katolik Kilisesi olayı insanları etkilemeye yönelik bir romantizm olarak itibarsızlaştırdı.
ASHABI KEHF iN HIRİSTİYAN TOPLUMLARDAKİ İSİMLERİ...
Bu hükümdarın adının rivâyetlerde birkaç varyasyonu bulunmaktadır. Bunlar; Takyanus, Dakyanus, Dikyanus, Dekyanus’tur. Ashab-ı Kehf'in isimleri hakkında da rivâyetler muhteliftir. Onların rivâyetlerdeki adları şöyledir;
Beyronis,
Debernuş,
Deymos
Kefeştetayyuş,
Keştonis,
Martonis,
Mecsimilnina,
Mekselina, Mekselmina,
Mernuş,
Mislina,
Şazenuş,
Temlika,
Vaytonoskaluş,
Yemliha.
ASHABI KEHF iN iSLAM TOPLUMLARINDA Kİ İSİMLERİ...
Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş, Kefeştatayuş ve köpeklerinin ismi
Kıtmir’ dir.
ASHABI KEHF'İN KENDİ MEMLEKETLERİNDE OLDUĞUNU iDDİA EDENLER...
Ashab-ı Kehf mağaraları dünyanın değişik ülkelerinde kendilerine atfedilen makam ve anlamları ile farklı dinlerden insanların inandığı ve ziyaret ettiği önemli inanç merkezleri hâline gelmiştir. Dünyada bu mağaraların kendi sınırları içinde olduğunu iddia eden 33 kentin dördü Türkiye'dedir; Afşin, Selçuk (Efes), Lice ve Tarsus. Bunlardan hangisinin onların mağarası olduğu konusunda İslâmî ilim dünyâsında bir fikir birliği yoktur. İbn Kesir Tefsiri'ndeki bir rivayete göre şehrin adı Daksus idi.
Ashâb-ı Kehf'in yaşadığı şehir, bir rivâyete göre, adı önceleri Efesos olan bir Tarsus'tu.
Adı geçen Tarsus'un, günümüzde Türkiye'nin Mersin ilinin ilçesi olan Tarsus olduğu konusunda genel bir kabûl vardır.
Ancak, Kahramanmaraş ilinin bir ilçesi olan Afşin kentinin halkı, Ashab-ı Kehf'in yaşadığı şehrin Afşin olduğunu savunurlar. Bunun bir sebebi, şehrin adının eskiden Efesos (veyâ Efsus) olmasıdır. Türkiye'deki Müslümanlar nezdinde mağaranın yeri hakkındaki tartışma daha çok Afşin ve Tarsus ilçeleri arasında olmaktadır. Ashab-ı Kehf mağarasının Afşin'de olduğunu kanıtlamak için Afşin Eshâb-ı Kehf Derneği, bilim adamlarından oluşan bir heyete rapor hazırlattı ve bunu yerel mahkemede açtıkları keşif davası ile karara bağlattı. Tarsuslular da, Tarsus şehrine iki saat uzaklıktaki Bencilüs (veya Encilüs) denilen dağdaki mağarayı tefsirler, tarihi kaynaklar ve arşiv belgelerine dayanarak Ashâb-ı Kehf Mağarası olarak göstermektedir.
Diyarbakır'da da Ashab-ı Kehf'e atfedilen bir mekân vardır.
Kehf sûresinin 17. âyetinde geçen "(Resûlüm! Orada bulunsaydın) güneşi görürdün: Doğduğu zaman mağaralarının sağına meyleder; batarken de sol taraftan onlara isabet etmeden geçerdi. (Böylece) onlar (güneş ışığından rahatsız olmaksızın) mağaranın bir köşesinde (uyurlardı)." meâlindeki tanımlamaya uygun bir mağara Lice'de bulunmaktadır. Yerden yüksekte ve üzerinde gölgelik şeklinde bir çıkıntı olan bu mağara, içeriye doğru girintilidir ve âyette geçen tanıma uymaktadır. 12. asırda Artuklu hükümdârı Melik Âdil burayı imar ettirip buraya bir kitâbe yaptırdı. Tarihçi Abdürrezzak Semerkandî'nin bir eserinde şöyle geçmektedir, "Sultan Üveys, Lice'deki Ashab-ı Kehf'e Bingöl üzerinden sefer düzenledi ve Muş Ovası'na vardı".
İSLAM ASHAB-I KEHF İÇİN NE SÖYLÜYOR?
Kur'ân'da Ashab-ı Kehf’in (Mağara Yârânı’nın) kıssası anlatılır. Onların isimleri ve ne zaman yaşadıkları hakkındaki rivâyetler tefsirlerde geçmektedir. Ashab-ı Kehf kıssası Kehf sûresinde geçmektedir.
Ashab-ı Kehf, bir mağarada yıllarca uyuduktan sonra tekrar uyandıkları Kur'ân-ı Kerim'de haber verilen arkadaş grubudur.
Ashâb-ı Kehf kıssasının anlatıldığı Kur'ân-ı Kerîm'in on sekizinci suresine, bu kıssanın önemi dolayısıyla “Kehf" adı verilmiştir. Sûrenin 9-26. âyetlerinde bildirildiğine göre, putperest bir kavmin içinde Allah'ın varlığına ve birliğine inanan birkaç genç, bu inançlarını açıkça dile getirip putperestliğe karşı çıkmış, taşlanarak öldürülmekten veya zorla din değiştirmekten kurtulmak için mağaraya sığınmışlardır. Yanlarındaki köpekleriyle birlikte orada derin bir uykuya dalan gençler muhtemelen 309 yıl sonra uyanmışlardır. Bu süre Kur'ân-ı Kerîm'de,
“Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar, dokuz da ilâve ettiler.”
şeklinde belirtilmektedir. 300 yıla 9 ilâvesi, şemsî takvimle belirtilen sürenin kamerî takvime göre ifadesi olmalıdır. Mağarada “Bir gün kadar” uyuduklarını sanan gençler, içlerinden birini gümüş bir para vererek yiyecek almak üzere şehre gönderirler. Böylece onların durumuna muttali olanlar, Allah'ın vaadinin hak olduğunu ve kıyametin mutlaka geleceğini anlarlar, mağaranın bulunduğu yere bir mescid yapmaya karar verirler.
Kur'ân-ı Kerîm Ashâb-ı Kehf'in sayısı hakkında ihtilâf olduğunu bildirmekte, köpekleriyle beraber dört veya altı olduklarına dair tahminleri “Karanlığa taş atma” diye nitelendirmektedir. (Kehf: 18/22) “Yedi kişiydiler, sekizincisi köpekleri idi.” diyenler hakkında aynı ifade kullanılmadığına göre bu görüşün gerçeğe daha yakın olduğu düşünülmüşse de onların sayısını Allah'ın bileceğini belirten âyet-i kerîme, bu konuda fikir yürütmenin bir sonuç vermeyeceğini ortaya koymaktadır.
Kur'ân-ı Kerim'in takip ettiği metot gereği, bu ve benzeri kıssalarda, verilmek istenen mesajı ikinci plana itecek ve kıssanın asıl gayesini gölgeleyecek ayrıntı türünden bilgilere yer verilmemiştir. Mağaradakilerin kaç kişi oldukları, ne zaman ve nerede yaşadıkları ve kaç yıl uykuda kaldıkları gibi alınacak ders bakımından önemli olmayan bilgilerden ziyade üzerinde düşünülmesi, ibret alınması gereken hususlar ön plana çıkarılmıştır.
Taberî’nin İbn İshak tarikiyle Hz. İbn Abbas’tan rivayet ettiğine göre, Ashab-ı Kehf’in isimleri sekiz olup şunlardır:
"Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş, Kefeştatayuş ve köpeklerinin ismi
Kıtmir’ dir."
(bk. Taberî, Kehf, 18/10. ayetin tefsiri)
Burada sekiz adet olarak sayılan isimler, Ashab-ı Kehf’in meşhur olan yedi sayısına aykırıdır.
Kurtubî’nin Taberi’den naklen verdiği isimlerde “Yetnûs”un ikinci parçası olan “Kaluns” sözcüğü yoktur. Kurtubî Ashab-ı Kehf’ın isimleriyle ilgili söz konusu edilen rivayetin “VÂHİ” diyerek çok zayıf olduğuna dikkat çekmiştir. (bk. Kurtubî, ilgili ayetin tefsiri)
Bundan anlaşılıyor ki, Asahab-ı Kehf'in isimleri ve dolayısıyla bu isimlerin bir tılsım olarak kullanılmasına dair herhangi sahih bir hadis rivayeti söz konusu değildir.
Kur'ân-ı Kerîm'de özlü olarak anlatılan Ashâb-ı Kehf kıssasıyla müminlere verilmek istenen mesaj; ana hatlarıyla, iman küfür mücadelesinin öteden beri hep var olduğu, inananların her devirde zulme uğramalarına rağmen bâtılın hakka asla galebe çalamadığı, samimiyetle iman edip inançlarının gereğini yaşayanları Allah'ın mutlaka başarıya ulaştırdığı ve nihayet her şeyi yoktan var eden Allah'ın, insanları yeniden diriltmeye muktedir bulunduğudur.
Ashâb-ı Kehf kıssasının özünü teşkil eden ve ölümden sonra dirilişin bir misali olan, uzun süre mağarada uyuyup yeniden uyanma hadisesi, İslâm'ın dışındaki diğer bazı dinlerde ve çeşitli efsanelerde de yer almaktadır. (bk. DİA İslam Ansiklopedisi, Ashab-ı Kehf md.)
ASHAB-I KEHF'E NEDEN YEDİ UYUYANLAR DİYORLAR?
Ashab-ı Kehf'e "yedi uyuyan" denilmesi halk arasındaki tabirdir.
"Ashab-ı Kehf'in sayılarında ihtilaf edenlerden bazıları: 'Onlar, üç kişidir, dördüncüleri köpekleridir.' diyecekler. Diğer bazıları da 'Onlar, beş kişidir, altıncıları köpekleridir.' diyecekler. Her ikisi de karanlığa taş atma/bilinmeyen hakkında tahmin yürütmektir. (kimileri de:) 'Onlar, yedi kişidir; sekizincisi köpekleridir.' derler. De ki: 'Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir.' Onları ancak pek azı bilir, bu sebeple onlar hakkında bu bildirilenler dışında bir münakaşaya girişme ve bunlar hakkında hiç kimseye de bir şey sorma!" (Kehf, 18/22)
Bununla beraber ihtilaf ettiler. Onlar üç kişidir, dördüncüleri köpekleridir, diyecekler. Onlar, beş kişidir, altıncıları köpekleridir, diyecekler. Bunlar, gayb hakkında tahmin yürütmektir. Demek ki bu iki söz delilsiz zanna dayanan bir sözdür: (Onlar) yedi kişidir, sekizincisi köpekleridir de diyecekler. Demek ki bu söz, öncekiler gibi delilsiz zanna dayanan bir söz değildir. Gerçeğin kendisi olmasa bile ona en yakın sözdür.
Bu ayet Ashâb-ı Kehf'in sayısı hakkında ihtilâf olduğunu bildirmekte, köpekleriyle beraber dört veya altı olduklarına dair tahminleri “Karanlığa taş atma” diye nitelendirmektedir. “Yedi kişiydiler, sekizincisi köpekleri idi” diyenler hakkında aynı ifade kullanılmadığına göre, bu görüşün gerçeğe daha yakın olduğu düşünülmüşse de onların sayısını Allah'ın bileceğini belirten âyet-i kerîme, bu konuda fikir yürütmenin bir sonuç vermeyeceğini ortaya koymaktadır.
Doğrusu de ki: Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. Sayılarının bilinmesi kıssa açısından herkese lazım değildir. Onları gerçekten bilenler pek azdır. Onun için Ashâb-ı Kehf hakkında, sathî tartışma dışında derin münakaşaya girme. Pek az kimsenin bilebileceği Ashâb-ı Kehf hakkında yukarıda söylendiği gibi Rabbim en iyi bilendir, bilenler azdır, çoğu bir delile dayanmaksızın söyler. Onun için sathî bir münakaşadan başka bir tartışmaya ve karşılıklı konuşmaya dalma. Ve haklarında onlardan, değişik sözlerin sahiplerinden hiçbir şey sorma. Çünkü kıssanın bilinmesi lazım gelen noktaları hakkıyla bilindi. Şu halde Ashâb-ı Kehf kıssasını yalnız Kur'ân'ın açıklamasına dikkat ederek okumalı, şundan bundan sormaya kalkışmamalıdır.
ASHAB-I KEHF'İN DUASI VE FAZİLETLERİ
Ashâb-ı Kehf’in isimlerinin havâssı hususunda âlimler şunları söylemişlerdir
(İmam Nisâbûrû rahmetullahi alyeh bunlardandır)
– Rızkın celbini isteyenler Ashâb-ı Kehf’in isimlerini yazıp üzerinde taşımalıdır. (Tabii usûlüne uygun ve hürmete halel gelmeyecek şekilde şekilde olmalıdır. Yoksa bu taşımaktan fayda yerine zarar görebilir.)
– Ziraatın verimli olması için kağıda yazıp bir dal ucuna takarak tarlaya gömülür.
– Yüksek bir makam-mevki talep eden kimse, yine Ashâb-ı Kehf’in isimlerini üzerinde taşımalı ve (aşağıda yazılı olan) Ashâb-ı Kehf duasına devam etmelidir.
– Bu duayı okuyup isimlerini üzerinde taşıyan kimse her türlü korkudan emin olur.
– Ashâb-ı Kehf’in isimleri yazılıp sebepsiz yere ağlayan bebeklerin yatağına asılırsa bi iznillah sükûnet bulurlar.
– Sıtma tutan kimseler yanlarında bu isimleri taşısalar şifa bulurlar.
– Suhulet-i haml için Ashab-ı Kehf’in isimleri yazılıp, doğum anında anne adayının üzerinde bulundurulursa, bi-inayetillâhi teâlâ doğum kolaylaşır. Sırasiyle isimleri: “Yemlîhâ, Mekselînâ, Mislînâ, Mernûş, Debernûş, Şâzenûş, Kefeştatayyûş, Kıtmîr’dir.
– Ümmü Sıbyan (çocuklara bir çeşit cinlerin musallat olması) hastalığı olanlar yanlarında taşımalıdırlar.
– Ayrıca bu isimler temiz bir suya okunup şifa için içilebilir.
– Evde asılı olsa bi iznillah o eve hırsız girmez, yangından emin olur.
(Fevaid-i Osmaniyye)
Ashâb-ı Kehf’in adı bereket duası olan “Karınca duası” içinde de zikredilmektedir. Karınca duası çok müşterinin gelmesi için dükkanlara ve iş yerlerine asılmaktadır. Nitekim Kayseri Bedesteni’nin güney yan bölümünde açılan kapının üzerinde Ashâb-ı Kehf’in isimleri yazılıdır. Ashâb-ı Kehf’in uyudukları mağara halk tarafından evlenme, çocuk sahibi olma, bir hastalıktan kurtulma ve bazı dileklerin gerçekleşmesi veya sadece sevap kazanmak amacıyla Allah rızası için Ramazan ayında çokça ziyaret edilmektedir. Diğer zamanlarda da halk burayı sık sık ziyaret ederek Ashâb-ı Kehf’e olan saygısını ve sevgisini göstermektedir.
ASHAB-I KEHF DUASI:
Allâhümme salli ala bi İslâmi ASHAB-I KEHF
Yemlîhâ ve rağbetihî
Mekselînâ ve gurbetihî
Mislînâ ve muvâfakatihî
Mernûş ve hizmetihî
Debernûş marifeti ve uzletihî
Şâzenûş ve bi şehâdeti ve iştiyâki
Kefeştatayyûş ve i’tikadihî
ve bi sadakatihi KITMiR.
Evradı Fethiye | Evrad-ı Fethiyye | Evrad-ı Bahaiyye
EVRAD-I FETHİYYE 'NİN FAZİLETLERİ HAKKINDA
Hazret-i Emir Seyyid Ali Hemedânî hazretleri söyle anlatır :
Bin dört yüz (1400) Evliyâ-i kirâma Allâh'a erme makâmı (mülâkat) nasib oldu.Her birisine, velâyet makâmına nasıl ulaştıklarını sordum.Bana, bu evrâd-ı şerifeye devam etmek suretiyle, velâyet fethinin müyesser olduğunu söylediler.
Bir gün, Mekke-i mükerremede Harem-i şerif içinde murakabede bulunduğum sırada, Resûl-ü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz hazır olarak: (Ey benim oğlum! Fethiyye virdini oku..) buyurdular. Birdenbire Hızır aleyhisselâm zuhûr etti ve beni elimden tutarak Mekke'nin Batha vadisine götürdü ve bana orada Fethiyye-i şerifeyi talim buyurdu.
Hızır âleyhisselamdan bu evrâdı öğrenir öğrenmez dağlar, taşlar, çöller, kumlar, sahralar, ağaçlar, yapraklar, gökyüzündeki melekler sanki benim hükmüme girdi, melekût ve ceberrut alemi önümde açılıverdi.
Bir başka rivayete göre de, Fethiyye evrâd-ı şerifesini derleyip tertipledikten sonra Beyt-i şerife varmışlar ve orada misafir oldukları bir gece mânâlarında Hazreti Muhammed Seyyid-i kâinat hazretlerini mübarek ellerinde bazı evrâd bulunduğu halde görerek:
— Huz, hâzih-il Fethiyye (Al, Fethiye işte budur) fermanı üzerine kendisine lütfedilen evrâdı şerifi almışlar ve kendilerinin tertipledikleri Fethiyye evrâdının aynı olduğunu anlamışlardır.
Bu evrâd-ı şerifeye devam edenlerin, Allahu teâlânın inâyeti ve Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellemin himem-i ruhaniyyeti ve bu evrâdı daha önce okuyan zevât-ı âlişanın ve hak velilerinin kudsî nefesleri berekâtiyle çok faydalanacakları ve özellikle Esmâ-ül Hüsnâ'dan feyiz alacakları meşayih-i kiram ve ulemâ-i izam tarafından bildirilmiş ve tebşîr edilmiş (müjdelenmiş) tir.
Fethiyye evrâdına devam edenler üzerine, Cenâb-ı Hak hayır ve bereket kapılarını açar, en kuvvetli ve şerli olan cinlerden emin olurlar.
Fethiyye evrâdı, sabah namazından sonra okunur.Cemaatle okunduğu takdirde zikir halkası teşkil olunur ve güzel sesli bir kişi tarafından okunur.Bittikten sonra hazır bulunanlar zevk ve şevk ile ve rûhani cezbe içinde zikrullâh ile meşgul olurlar.
Sâlik yalnız ise, Fethiyye-i şerifeyi dilerse yüksek sesle fakat zikirler mertebesini içinden okur. Bitirdikten sonra vakti müsâit ise, işrak zamanına kadar mürâkabe ve zikr-i-kalbi ile meşgul olur veya Yâsin-i şerifi okur.Çünkü, zikrullâh'ın berakâtı ve hidâyet nûru ile ve zikir meclislerinde hazır bulunan meleklerin, sâlihlerin ve meşâyihin ruhâniyyetleri ile kalbe tefekkür, teveccüh ve huzur ihsan buyurulur, rahmet ve muhabbet nazil olur.
Yine Seyyid Ali Hemedânî hazretlerinden naklen anlatmaktadır ki:
— Bir gece, Harzem şehri civarında, bir bostanın havuzunun kenarında uyuya kalmıştım.Birden, dört kişinin benim bulunduğum yere doğru geldiklerini gördüm.Havuzdan abdest aldılar.
Ben de abdest aldım ve onlarla birlikte namazı kıldım.Bu arada, kendi kendime Fethiyye'yi içimden mi yoksa yüksek sesle mi okusam diye düşünüyordum ki, imam selam verdi ve benim derlediğim Fethiyye'yi, aynen benim tertibim ile ve büyük bir şevk ve zevk içinde yüksek sesle okudu.
Sonradan, bana zâhir oldu ki, gerek imamlık eden ve gerekse kendisine uyup namaz kılan zevat, meleklerden bir tâife olup, bu zatların, sırf Fethiyye-i şerifenin ne vakit ve nasıl okunacağını öğretmek ve beni irşâd etmek niyeti vazifesi ile Allâhu teâla tarafından memur buyurulduklarını anladım.
Çünkü, bu vak'adan önce ben, Fethiyye-i şerife'yi sabah namazından evvel, yani ortalık henüz karanlık iken okurdum.Bundan sonra, meleklerden gördüğüm gibi, sabah namazlarından sonra okumaya başladım.
Evradı Fethiye Türkçe Okunuşu
Bismillâh-ir-Rahmân-ir-Rahiym
Lâ ilâhe illallâhü adede habbâtihi.. Lâ ilâhe illallâhü adede hayâtihi.. Lâ ilâhe illallâhü adede hasatihi.. Lâ ilâhe illallâhü adede kelimâtihi.. Lâ ilâhe illallâhü adede halgihi.. Lâ ilâhe illallâhü zinete arşihi. Lâ ilâhe illallâhü mil’e semâvâtihi.. Lâ ilâhe illallâhü mil’e ardıhi.. Lâ ilâhe illallâhü adede misli zâlike meahû.. Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şeriyke leh. Lehül-mülkü ve lehül hamdü yuhyi ve yümiytü ve hüve hayyul lâ yemûtü bi yedihil hayru ve hüve alâ külli şey’in gadiyr ve ileyh-il-masiyr.. Estağfirullâhe Sübhânallâhi vel-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber ve lâ havle ve lâ guvvete illâ billâhil-Aliyyil-Azıym...
Bismillâh-ir-Rahmân-ir-Rahiym
Sübhânallâhi ve bi-hamdihi.. Ve mâ tevfiygu illâ billâhi ve lâ havle ve lâ guvvete illâ billâhi Sübhânallâh-il-Azıymi ve bi-hamdihi.. Sübhânallâhi ve bi-hamdihi adede halgihi ve zinete arşihi ve ridâe nefsihi ve midâde kelimâtihi ve müntehâ ılmihi ve minnetihi ve rahmetihi ve ra’fetihi ve lâ havle ve lâ guvvete illâ billâh-il-Aliyyil-Azıym..Allâhümme yâ Hayyü yâ Gayyûmü yâ Allâhü yâ bediy-as-semâvâti vel ardi yâ Mâlik-el-Mülki yâ Zel-Celâli vel-ikrâm.. Yâ lâ ilâhe illâ ente innâ nes’elüke bi-izzetike en tuhyiye gulûbenâ ve ecsâmenâ ve ebdânenâ ve ervâhanâ bi-envâri mâ’rifetike ebeden dâimem bâgıyen hâdiyey yâ Allâhü yâ Allâhü yâ Allâh.Ve bi-envâri hidâyetike ve bi-envâri gudratike ilâhi â’mâlünâ galiylüv ve hâcâtünâ kesiyrüv ve ilâhünâ Basiyr.. Allâhümmef’al binâ mâ ente lehû ehlüv ve lâ tef’al binâ mâ nahnü lehû ehlün.. Allâhümme inni es’elüke mâ lâ estahiggu ve eûzü bike mimmâ estahiggu ni’mel-Mevlâ ve ni’men-nasiyr ğufrâneke Rabbenâ ve ileyk-el-masiyr.. Ve lâ havle ve lâ guvvete illâ billâh-il-Aliyyil-Aziym.. Elhamdü lillâhi Rabbil-âlemiyn es-salâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammediv ve alâ âlihi ve sahbihi ecma’ıyn..Allâhümme yâ Vâcib-el-Vücûdi ve yâ Vâhib-el-hayri vel cûd.. Efıd aleynâ envâra rahmetike ve yessir lenel-vüsûle ilâ kemâli mâ’rifetike.. Sübhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ ve lâ yuhiytûne bi-şey’im min ilmihi illâ bi-mâ şâ’e ve lâ mâ’rifete lenâ illâ mâ elhemtenâ inneke entel-Aliym-ül-Hakiym.. Allâhümme innâ nes’elüke minel-ismeti devâmehâ ve minen-ni’meti temâmehâ ve minel-âfiyeti husûlehâ ve miner-rahmeti şümûlehâ ve min-el-ayşi erğadehû ve minel umri es’adehû ve minel vagti etyebehû ve miner rizgi evseahû ve minel fadli â’zebehû ve minel lutfi enfe’ahû ve minel in’âmi e’ammehû ve minel ihsâni etemmehû.. Allâhümme yâ Allâhü kül lenâ yâ Cebbâr.. Ve lâ tekün aleynâ yâ Ğaffâr.. Allâhümme yâ Allâhü ahtim bis-seâdeti âcâlenâ ve haggig biz-ziyâdeti âmâlenâ vagrum bil-âfiyeti ğudüvvenâ ve âsâlenâ vec’al ilâ rahmetike ve mağfiratike masiyranâ ve meâlenâ ve subbe sicale afvike alâ zünûbinâ ve münne aleynâ bi-islâhi uyubinâ vec’al-it-tagvâ zâdenâ ve fiy diynike ictihâdenâ fe-inne aleyke tevekkülenâ ve i'timâdenâ ve sebbitnâ alâ nehc-il istigâmeti ve eidnâ mim mûcibât-in-nedâmeti yevm-el-giyâmeti ve haffif annâ sigal-el-evzâri verzügnâ meıyşetil-ebrâr vagfinâ vasrif annâ şerral-eşrâri ve a'tig rigâbenâ ve rigâbe âbâinâ ve ümmehâtinâ ve meşâyihinâ ve üstâzinâ mined-deyni vel-mezâlimi ven-nâri bi-izzetike yâ Aziyzü yâ Ğaffârü ya Keriymü yâ Settârü yâ Haliymü yâ Vehhâb.. Ve sallallâhümme alâ seyyidinâ Muhammediv ve alâ âlihi ve sahbihi ecma’ıyne (Âmin) bi-rahmetike yâ Erham-er-Râhimiyn vel-hamdülillâhi Rabbil-âlemiyn...
Bismillâh-ir-Rahmân-ir-Rahiym
Estağfirullâh-el-Aziym.. Estağfirullâh-el-Aziym.. Estağfirullâh-el-Aziym.. Elleziy lâ ilâhe illâ hüvel-Hayyül Gayyûme ve etûbü ileyh.. Allâhümme-entes-Selâmü ve minkes-Selâmü ve ileyke yerci-üs-Selâmü hayyinâ Rabbenâ bis-Selâmi ve-edhilnâ dâr-as-Selâmi tebârakte Rabbenâ ve teâleyte yâ Zel-Celâli-vel-ikrâm.. Allâhümme lekel hamdü hamdey yüvâfiy niamike ve yükâfiy meziyde keramike ahmedüke bi-cemiy-i mehâmidike mâ alimtü minhâ ve mâ lem â’lemü ve alâ cemiy-i niamike küllihâ mâ alimtü minhâ ve mâ lem â’lem ve alâ külli hâl..
E'ûzü billâhi min-eş-şeytan-ir-raciym Bismillâh-ir-Rahmân-ir-Rahiym
Allâhü lâ ilâhe illâ hüvel-Hayyül Gayyûmü lâ te’hüzühû sinetüv velâ nevm lehû mâ fis-semâvâti ve mâ fil-ardi men-zellezî yeşfeu indehû illâ bi-iznih yâ’lemü mâ beyne eydiyhim ve mâ halfehüm ve lâ yuhiytûne bi-şey’in min ilmihiy illâ bi-mâ şâ’e vesia kürsiy-yühüs-semâvâti vel-arda ve lâ yeûdühû hifzuhümâ ve hüvel-Aliyyül-Aziym.. Sübhânallâhi el-hamdü lillâhi Allâhü ekberu lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şeriyke leh lehül-mülkü ve lehül-hamdü ve hüve alâ külli şey’in Gadiyr.. Sübhânallâhi vel-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber.. Lâ ilâhe illallâh-ül Melik-ül Cebbâr.. Lâ ilâhe illallâh-ül Vâhid-ül Gahhâr.. Lâ ilâhe illallâh-ül Aziyz-ül-Ğaffâr.. Lâ ilâhe illallâh-ül Keriym-üs-Settâr.. Lâ ilâhe illallâh-ül Kebiyr-ül-Müteâl.. Lâ ilâhe illallâhü Hâlig-ul- leyli ven-nehâr.. Lâ ilâhe illallâh-ül mâ'bûdü bi-külli mekân.. Lâ ilâhe illallâh-ül mezkûr-ül bi-külli lisân.. Lâ ilâhe illallâh-ül mâ’rûfü bi-külli ihsân.. Lâ ilâhe illallâhü iymânem billâh.. Lâ ilâhe illallâhü emânem minallâh.. Lâ ilâhe illallâhü emâneten indallâh.. Lâ ilâhe illallâhü ve lâ havle ve lâ guvvete illâ billâh.. Lâ ilâhe illallâhü ve lâ nâ’büdü illâ iyyâh.. Lâ ilahe illallâhü haggan hagga.. Lâ ilahe illallâhü iymânev ve sidgâ.. Lâ ilâhe illallâhü teabbüdev ve riggâ.. Lâ ilâhe illallâhü telâttüfev ve rifgâ.. Lâ ilâhe illallâhü gable külli şey.. Lâ ilâhe illallâhü bâ’de külli şey.. Lâ ilâhe illallâhü yebgâ Rabbünâ ve yefnâ ve yemûtü külli şey.. Lâ ilâhe illallâh-ül Melik-ül Haggul-mübiyn.. Lâ ilâhe illallâh-ül Melik-ül Haggul-yagiyn.. Lâ ilâhe illallâh-ül Aliyyül-Aziym.. Lâ ilâhe illallâh-ül Hakim-ül-Keriym.. Lâ ilâhe illallâhü Rabbüs semâvât-is-seb’i ve Rabbül arş-il-Aziym.. Lâ ilâhe illallâhü ekram-ül ekramiyn.. Lâ ilâhe illallâhü erham-ür-râhimiyn.. Lâ ilâhe illallâhü habib-üt-tevvâbiyn.. Lâ ilâhe illallâhü râhim-ül-mesâkiyn.. Lâ ilâhe illallâhü hâdiyül-mudilliyn.. Lâ ilâhe illallâhü delil-ül-hâiriyn.. Lâ ilâhe illallâhü emân-ül-hâifiyn.. Lâ ilâhe illallâhü ğıyâs-ül müsteğıysiyn.. Lâ ilâhe illallâhü hayr-un-nâsiriyn.. Lâ ilâhe illallâhü hayr-ul-hâfiziyn.. Lâ ilâhe illallâhü hayr-ül-vârisiyn.. Lâ ilâhe illallâhü hayr-ul-hâkimiyn.. Lâ ilâhe illallâhü hayr-ur-râzigiyn.. Lâ ilâhe illallâhü hayr-ul-fâtihiyn.. Lâ ilâhe illallâhü hayr-ul-ğâfiriyn.. Lâ ilâhe illallâhü hayr-ur-râhimiyn.. Lâ ilâhe illallâhü vahdehû ve sadega va’dehû ve nasara abdehû ve e’azze cündehû ve hezem-el-ahzâbe vahdehû ve lâ şey’e bâ’dehû.. Lâ ilâhe illallâhü ehl-ün-ni’meti ve lehül-fadlü ve lehüs-senâ’ül-hasen.. Lâ ilâhe illallâhü adede halgihi ve zinete arşihi ve ridâe nefsihi ve midâde kelimâtihi.. Lâ ilâhe illallâhü Sahib-ül vahdâniyyet-il ferdâniyyet-il gadiymiyyet-il ezeliyyet-il ebediyyet-illeziy leyse lehû siddüv ve lâ niddüv ve lâ şibhüv ve lâ şeriyküy yuhyi ve yümiytü ve hüve hayyül lâ yemûtü biyedih-il hayru ve hüve alâ külli şey’in gadiyr ve ileyh-il masiyr.. Hüvel-evvelü vel-Âhiru vez-Zâhiru vel-Bâtınü ve hüve bi-külli şey’in Aliym. Leyse kemislihi şey’ün ve hüves-semi’ül-Basiyr.. Hasbünallâhü ve ni’mel-vekiyl ni’mel Mevlâ ve ni’men-nasiyr.. Hasbünallâhü ve ni’mel-vekiyl ni’mel-Mevlâ ve ni’men-nasiyr.Ğufrâneke Rabbenâ ve ileyk-el-masiyr. Allâhümme lâ mânia limâ a’tayte ve lâ mu’tiye limâ mena’te ve lâ râdde limâ gadayte ve lâ yenfeu zel-ceddi mink-el-ced.. Sübhâne Rabbiyel aliyyil-â’lel-Vehhâb.. Sübhâne Rabbiyel aliyyil-a’lel Keriym-il-Vehhâb.. Sübhâneke mâ abednâke hagga ibâdetike.. Sübhâneke mâ arafnâke hagga ma’firatike.. Sübhâneke mâ zekernâke hagga zikrike.. Sübhâneke mâ şekernâke hagga şükrike.. Sübhân’Allâh-il-ebediyyil-ebed.. Sübhân’Allâh-il-Vâhid-il-Ehad.. Sübhân’Allâh-il ferd-is-Samed.. Sübhân’Allâhi Râfi-is-semâvati bi-ğayri amed.. Sübhân’Allâhi Bâsit-il-eradıyne bilâ sened.. Sübhân’Allâh-illeziy lem yettehiz sâhibetev ve lâ veledâ.. Sübhân’Allâh-illeziy lem yelid ve lem yûled ve lem yeküllehû küfüven ehad.. Sübhân-el-Melik-il-Guddûs.. Sübhâne zil-mülki vel-melekût.. Sübhâne zil-izzeti vel-azameti vel-gudrati vel-heybeti vel-celâli vel-cemâli vel-kemâli vel-begâi ves-senâi ved-diyâi vel-âlâi ven-nüamâi vel-kibriyâi vel ceberût.. Sübhân-el Melik-il-ma’bûd.. Sübhân-el Melik-il-vücûd.. Sübhân-el Melikil Hâlig-il Hayyilleziy lâ yenâmü ve lâ yemût.. Sübbûhün Guddûsür Rabbünâ ve Rabbül-melâ’iketi ver-rûh.. Sübhânallâhi vel-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhu ekber ve lâ havle ve lâ guvvete illâ billâh-il Aliyyil-Aziym..
Allâhümme ent-el melik-ül-haggullezi lâ ilâhe illâ ente..
Yâ Allâhü.. Yâ Rahmânü.. Yâ Rahiymü.. Yâ Mâlikü, Yâ Guddûsü, Yâ Selâmü, Yâ Mü’minü, Yâ Müheyminü, Yâ Aziyzü, Yâ Cebbâru, Yâ Mütekebbiru, Yâ Hâligu, Yâ Bâriü, Yâ Musavviru, Yâ Ğaffâru, Yâ Gahhâru, Yâ Vehhâbü, Yâ Razzâgu, Yâ Fettâhu, Yâ Aliymü, Yâ Gâbidu, Yâ Bâsitu, Yâ Hâfidu, Yâ Râfiu, Yâ Mü’izzü, Yâ Müzillü, Yâ Semiy’u, Yâ Basiyru, Yâ Hakemü, Yâ Adlü, Yâ Latiyfü, Yâ Habiyru, Yâ Haliymü, Yâ Aziymü, Yâ Ğafûru, Yâ Şekûru, Yâ Aliyyü, Yâ Kebiyrü, Yâ Hafiyzü, Yâ Mugiytü, Yâ Hasiybü, Yâ Celiylü, Yâ Keriymü, Yâ Ragiybü, Yâ Müciybü, Yâ Vâsiu, Yâ Hagiymü, Yâ Vedûdü, Yâ Meciydü, Yâ Bâ’isü, Yâ Şehiydü, Yâ Haggu, Yâ Vekiylü, Yâ Gaviyyü, Yâ Metiynü, Yâ Veliyyü, Yâ Hamiydü, Yâ Mühsiy, Yâ Mübdiü, Yâ Müiydü, Yâ Muhyi, Yâ Mümiytü, Yâ Hayyü, Yâ Gayyûmü, Yâ Vâcidü, Yâ Mâcidü, Yâ Vâhidü, Yâ Ehadü, Yâ Samedü, Yâ Gâdiru, Yâ Mugtediru, Yâ Mugaddimü, Yâ Müahhiru Yâ Evvelü, Yâ Âhiru, Yâ Zâhiru, Yâ Bâtinü, Yâ Vâliy, Yâ Müteâliy, Yâ Berru, Yâ Tevvâbü, Yâ Mün’imü, Yâ Müntegimü, Yâ Afüvvü, Yâ Raüfü, Yâ Mâlik-el-mülki, Yâ Zel-Celâli vel-ikrâmi, Yâ Rabbi, Yâ Mugsitu, Yâ Câmiu, Yâ Ğaniyyü, Yâ Muğni, Yâ Mü’tiy, Yâ Mâniu, Yâ Darru, Yâ Nâfiu, Yâ Nûru, Yâ Hâdiy, Yâ Bediy’u, Yâ Bâgiy, Yâ Vârisü, Yâ Raşiydü, Yâ Sabûru, Yâ Sâdigu, Yâ Settâru, Yâ men tegaddeset an-il-eşbâhi zâtühû ve tenezzehet am müşabehet-il emsâli sıfâtühû ve yâ men dellet alâ vahdaniyyetihi ve âyâtihi ve şehidet bi-rübûbiyetihi masnû’atühû. Vâhidül lâ min gilletiv ve mevcûdül lâ min illetin.. Yâ men hüve bil-birri mâ’rûfüv ve bil ihsâni mevsûfün. Ma’rûfüm bilâ ğayetin, ve mevsûfüm bilâ nihayetin evvelün gadiymüm bilâ ibtidâ’i, âhirün keriymür rahiymüm bilâ intihâ’i.. Ve ğafera zünûb-el müznibiyne keramev ve hilmen.. Yâ mel leyse kemislihi şey’ün ve hüves-Semiy’ul-Basiyr.. Hasbünallâhü ve ni’mel-vekil ve ni’mel-Mevlâ ve ni’men nasiyr.. Yâ dâ’imem bilâ fenâ’iv ve yâ gâimem bilâ zevâlin ve yâ müdebbiram bilâ veziyrün, sehhil aleynâ ve alâ vâlidiynâ külle asiyr. Lâ uhsiy senâ’en aleyke ente kemâ esneyte alâ nefsike azze câruke ve celle senâ’üke ve tegaddeset esmâ’üke ve azume şânüke ve lâ ilâhe ğayruke.. Yef’alüllahe mâ yeşâ’ü bi-gudratihi ve yahkümü mâ yüriydü ve bi-izzetihi.. Elâ ilâllâhi tasiyr-ül-umûr küllü şey’in hâlikün illâ vechehû lehül-hükmü ve ileyhi türce’ûn.. Feseyekfiykehümüllahü ve hüves-Semiy’ul-Aliym.. Hasbünallâhü ve kefâ semiAllâhü limen deâ leyse verâAllâhil müntehâ menî tesame billâhi yuhyiy.. Sübhâne men lem yezel Rabben rahiymev ve lâ yezâlü keriymen.. Lâ ilâhe illallâhül haliym-ül-keriymü Sübhânallâhi ve tebârakallâhü Rabbüs-semâvatis-seb’i ve Rabbül arş-il-Aziym vel-hamdü lillâhi Rabbil-âlemiyne ilâhev vâhiden ehaden sameden ferden vitren hayyen gayyûmen ebeden lem yettehiz sahibetev ve lâ veledev ve lem yekül lehû şeriykün fil mülki ve lem yekûl lehû veliyyüm min-ez-zülli ve kebbirhü tekbiyran Allâhü ekber..
Hasbünallâhü li-dininâ.. Hasbünallâhü li-dünyanâ.. Hasbünallâhü limâ ehemmenâ.. Hasbünallâhü limen bega aleynâ.. Hasbünallâhü limen hasedenâ, Hasbünallâhü limen kâdena bi-su’in.. Hasbünallâhü ind-el-mevti.. Hasbünallâhü ind-el-kabri.. Hasbünallâhü ind-el-mesâ’ili.. Hasbünallâhü ind-el-hisabi.. Hasbünallâhü ind-el-miyzâni.. Hasbünallâhü ind-es-sırati.. Hasbünallâhü ind-el-cenneti ven-nâr.. Hasbünallâhü ind-el-lika’i.. HasbiyAllâhüllezi lâ ilâhe illâ hüve aleyhi tevekkeltü ve ileyhi üniyb.. Lâ ilâhe illallâhü Sübhânallâhi mâ â’zamAllâhü lâ ilâhe illallâhü Sübhânallâhi mâ ahlemAllâhü.. Lâ ilâhe illallâhü Sübhânallâhi mâ ekremAllâhü.. Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şeriyke lehu Muhammedür Resûlüllah.. Allâhümme salli alâ Muhammedin küllemâ zekereh-üz-zâkirun.. Allâhümme salli alâ Muhammedin küllemâ gafele an zikrih-il-ğâfilûn.. Radîynâ billâhi teâlâ Rabben ve bil-islâmi diynen ve bi-Muhammedin sallallâhü aleyhi ve selleme nebiyyen ve resûlen ve bil-gur’âni imâmev ve bil-kâ’beti gibletev ve bis-salâti ves-savmi vez-zekâti vel-hacci farizatan ve bil-mü’miniyne ihvânev ve bil-mü’minâti ahevâtiv ve bis-Sıddiygi vel-Faruki ve ziyn-Nûreyni vel-Mürtedâ e’immeten ve bi-sair-is-sahabeti ridvanullahü teâlâ aleyhim ecma’iyne kıdveten bi-halâllahi teâla helâlev ve bihi hisabev ve bi-haramillahi teâlâ haramev ve bihi azabev ve bil-cenneti sevabev ve bin-nâri ikaben.. Merhaben merhaba bis-sabah-il-cedidi ve bil-yevm-is-sa’iyd ve bil-melekeyn-il kirâmeyn-il kâtibeyn-iş şâhideyn-il âdileyni hayyen kümAllâhü teâlâ fi gurreti yevminâ hazektübâ fi evveli sahifetinâ hâzihi Bismillâh-ir-Rahmân-ir-Rahiym ve eşhede bi-enna neşhedü en lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerike lehu ve neşhedü enne Muhammeden abdühu ve resûlühu erselehu bil-hüdâ ve din-il-hakkı alâ hâzih-iş-şehadeti nahyâ ve aleyhâ nemûtu ve aleyhâ nüb’asü inşâ’Allâhu teâlâ.. E’uzü bi-kelimâtillah-it-tâmmati külleha min şerri mâ halâga.. Bismillahi hayr-il-esmâ-i.. Bismillahi Rabbil-ardi ve Rabbis-semâ’i.. Bismillahillezi lâ yadurru mâ’a ismihi şey’ün fil’ardi ve lâ fis-semâ’i ve hüves-semi’ul-aliym.. El-hamdü lillâhillezi ahyanâ bâ’de mâ ematenâ ve redde ilebnâ ervahenâ ve ileyh-il bâ’sü ven-nüşuûr.. Asbahnâ ve asbehal-mülkü lillâhi vel-azametü velkibriyâ’ü vel-ceberutü ves-sultanü vel-bürhanü lillâhi vel-âlâü ven-nuamâ’ü lillâhi vel-leylü ven-neharü lillâhi ve mâ sekene fiyhimâ lillah-il vahid-il-kahhâr.. Asbahnâ alâ fıtra’t-il-islâmi ve alâ kelime’t-il-ihlâsi ve alâ din-i nebiyyinâ Muhammedin sallAllâhu aleyhi ve selleme ve alâ milleti ebiynâ İbrahiyme haniyfen müslimen ve mâ kân emin-el-müşrikiyn.. Salâvatullahi ve melâ’iketihi ve enbiyâ’ihi ve rüsûlihi ve hameleti arşihi ve cemi-i halgihi alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve ashabihi aleyhi ve aleyhim-üs-selâmü ve rahmetullahi ve berekâtühü..
Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ Rasûlallâh.. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ habiballâh.. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ halilallâh.. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ nebiyyallâh.. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ safiyyallâh.. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ hayra halgillâh.. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ menihtârahullah.. .. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ men erselehullâh.. .. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ men zeyyenehullâh.. .. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ men kerramehullâh.. .. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ men azzemehullâh.. .. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ seyyid-el-mürseliyn.. .. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ imam-el-müttegiyn.. .. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ hâtem-en-nebiyyin.. .. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ şefi-al-müznibiyn.. .. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ rasûle Rabbil-âlemiyn.. Salâvatullahi ve melâ’iketihi ve enbiyâ’ihi ve rüsûlihi ve hameleti arşihi ve cemi-i halgihi alâ seyyidinâ Muhammediv ve alâ âlihi ve ashâbihi aleyhi ve aleyhim-üs-selâmü ve rahmetullâhi ve berekâtüh.. Allâhümme salli alâ seyyidinâ ve nebiyyinâ Muhammedin fil-evveliyn.. Ve salli alâ seyyidinâ Muhammedin fil-âhiriyn.. Ve salli alâ seyyidinâ ve nebiyyinâ Muhammedin fil-melâil â’lâ ilâ yevmid-din ve salli alâ seyyidinâ Muhammedin fi külli vagtiv ve hıyn ve salli alâ cemiy-il enbiyâ-i vel-mürseliyn ve alâ melâ’iketik-el-mugarrabiyn ve alâ ibâdik-es-sâlihiyn ve alâ ehl-i tâ’atike ecmaiyne min ehlis-semâvâti ve min ehl-il eradiyn verhamnâ vahşürnâ me’ahüm bi-rahmetike yâ Erham-er-Râhimiyn.. Allâhümme edhilnâ fi rahmetike ve ente hayr-ür-râhimiyn..
Bismillâh-ir-Rahmân-ir-Rahiym
Allâhümme yâ Mâlik-er-Rigâb.. Yâ müfettih-el-ebvâb.. Ve yâ müsebbib-el-esbâb heyyi lenâ sebeben lâ nestatıy’u lehu taleben.. Allâhümmec’alnâ meşguliyne bi-emrike âminiyne bi-ahdike âyisiyne min halkıke ânisiyne bike müstevhışıyne an gayrike radıyne bi-kada’ike sâbiriyne alâ belâ’ike şâkiriyne le-ni’mâ’ike mütelezziziyne bi-zikrike ferihiyne bi-kitabike münâciyne bike fi ânâ’il-leyli ve etraf-in-nehâr mübgızıyne lid-dünya muhibbiyne lil-âhireti müştakıyne ilâ lika’ike müteveccihiyne ilâ cenâbike müsta’ıddıyne lil-mevti..Rabbenâ Âtina mâ ve adtenâ alâ rüsûlike ve lâ tuhzinâ yevm-el-kıyameti inneke lâ tuhlif-ül-mi’ad. Allâhümmec’al tevfiyke refiykanâ ves-sırat-el müstakiyme tariykanâ. Allâhümme evsılnâ ilâ makasidina ve tüb aleynâ inneke ent-et-tevvab-ür-rahiym.. Allâhümme bike asbahnâ ve bike emseynâ ve bike nahyâ ve bike nemûtü ve ileyk-el-masiyr.. Allâhümme erinel-hakka hakkan verzuknâ ettiba’ahu ve erinel-bâtıla bâtılen verzuknâ ectinâbehu teveffenâ müslimiyne velhıknâ bis-sâlihiyn.. Vedfâ’annâ şerrez-zâlimiyne ve eşriknâ fi dua-il-mü’miniyn.. Ve ginâ Rabbenâ şerre mâ kadayte.. Allâhümmağfir li-ümmeti Muhammed.. Allâhümmansur ümmete Muhammed.. Allâhümmerham ümmete Muhammed.. Allâhümmahfaz ümmete Muhammed.. Allâhümme ferric an ümmeti Muhammed.. Allâhümme yâ habib-et-tevvâbiyne tüb aleynâ ve yâ emân-el-hâ’ifiyne âminnâ ve yâ delil-el-mütehayyiriyne düllenâ ve yâ hadiyel-mudıllıynehdinâ ve yâ gıyas-el müstagıysiyne agisnâ ve yâ recâ-el-münkatı’ıyne lâ taktâ’ recâ’enâ ve yâ gafir-el-müznibiyne ıgfir lenâ zünübenâ ve kefir annâ seyyi’atinâ ve teveffenâ mâ’al-ebrâr Allâhümme nevvir kulûbenâ.. Allâhümmeşrah sudurenâ.. Allâhümme yessir umurenâ.. Allâhümmestür uyubenâ.. Yâ hafiy-yel-eltâfi neccinâ mimmâ nehaf.. Allâhümmagfir lenâ ve valideynâ ve li-üstâzinâ ve li-meşâyihinâ ve li-ihvanina ve li-ashabinâ ve li-ahbabinâ ve li-aşâ’irinâ ve li-kabâ’ilinâ ve limen lehu hakka aleynâ ve limen vessanâ bid-dua’il-hayri ve li-cemi-il mü’miniyne vel-mü’minât vel-müslimiyne vel-müslimât el-ahyâ’ü minhüm vel-emvât.. Allâhüm
Evradı Fethiye Arapça Okunuşu
Şeyh Es-Seyyid Aliyyül Hemedâni Hazretleri Kimdir
Horasan'ın meşhûr evliyalarından olup ismi Ali bin Şihâbeddîn bin Muhammed'dir. Peygamber efendimizin soyundan olup seyyiddir. 1384 (H.786) senesinde vefât etti. Kabri şerifleri Hıtlan'dadır. Aklî ve naklî ilimlerde büyük âlim idi. Tasavvuf ilimlerinde Mahmûd Mazdakânî ve Mahmûd-i Adkânî hazretlerinden feyz alarak kemâle erdi. Ayrıca zamânında yaşayan pekçok velî ile görüşüp sohbetlerinde bulundu. Keşmir şehrinde bir dergâhı vardı. Uzun zaman insanlara yol gösterip, Allahü teâlâ hazretlerinin emir ve yasaklarını anlattı. Pekçok insanın vuslatına vesîle oldu. Hakkında pek çok menkıbe vardır.
Kendisi şöyle anlatmıştır: "Defâlarca hacca gittim. Bir hac seferinde yolumuz çöle düştü. Yirmi sekiz gün hiçbir şey yiyip içmeden yürüdüm. Yemek içmek hiç hatırıma gelmiyordu. Bir müddet sonra bende yemek yeme ihtiyâcı hâsıl oldu. Yanımda yiyecek ve içecek hiçbir şey yoktu. Rastladığım birkaç çadıra yiyecek bulurum ümidiyle uğradım. Fakat kimseden bir şey isteyemedim. Sonra bir köşeye çekilip murâkabeye vardım, oturup öylece kaldım. Bir müddet sonra bulunduğum kâfilenin gittiğini gördüm. Yetişmek için kalkıp yürümeye başladım. Yol üzerinde bir su kuyusuna rastladım. Kuyudan su çekecek bir kabım yoktu. Sonunda kuyunun içine inip, doyuncaya kadar su içtim. Bir müddet kuyunun dibinde bekledim. Çok derin olduğu için dışarı çıkamadım. Kuyu çıkılabilecek şekilde değildi. Ben böyle bekleyip dururken, kuyunun başına biri geldi. Bana bakıp başındaki sarığını çıkarıp, bana doğru sarkıttı. Sarığın ucundan tuttum. Beni çekip kuyudan çıkardı. Dışarı çıkınca kim olduğunu sormak istediğimde, gözden kayboluverdi. Bunun üzerine süratle yürüyüp kâfileye yetiştim. Beni görünce sağ sâlim nasıl geldin diye hayret ettiler. Eşkıyâdan nasıl kurtuldun dediler. Bu sebeple kâfile arasında meşhur oldum. Yolculuk sırasında çoğu kere kâfileden ayrı giderdim. Geceleri onlardan ayrı geçirirdim. Çok korkulu yerler olmasına rağmen, Allahü teâlâ beni korurdu."
Talebelerinin meşhurlarından Nûreddîn Câfer Bedahşî hazretleri şöyle anlatmıştır: "Seyyid Ali Hemedânî hazretlerinin sohbetleri sırasında huzûrunda bulunduğumda hatırımdan her ne geçse onu bana açıkça söylerdi. Eğer hatırımdan geçen şeyler bir faydaya sebeb olmayacaksa, açıklamazdı." Kendisi anlatır: "Şeyh Muhyiddîn Arabî hazretleri bâzı eserlerinde şöyle zikretmiştir: Yetmiş gün hiçbir şey yemedim, diye kaydetmiştir. Ben de kendimi denemek için yüz yetmiş gün hiçbir şey yemedim. O hâle geldim ki, yemek yemek sünnet olmasaydı, geri kalan ömrüm boyu bu derviş hiçbir şey yemezdi." Yine şöyle anlatmıştır: "Bir defâsında, Rum diyârına gitmiştim. Bir mescidde ikâmet ediyordum. Bir gece ihtilâm oldum. Hava son derece soğuktu. Nefsim gusül abdesti alma husûsunda gevşeklik göstermek istedi. Nefsime bu gevşekliği sebebiyle şöyle bir cezâ verdim. Kırk gece buzu kırıp soğuk su ile sana gusül abdesti aldıracağım, dedim. Büyük bir taş alıp her gece buzu kırarak gusül abdesti aldım. Böyle kırk gece devâm ettim. Bu sırada eski bir elbisemden başka giyecek bir şeyim yoktu.
Seyyid Ali Hemedânî hazretleri fütüvvetle ilgili olarak buyurdu ki: "Ey azîz! Ahî(kardeşlik) sözü halk arasında kullanılan bir lafızdır. Bunun yüksek bir mânâsı ve geniş bir hakîkati vardır. Tasavvuf ehli kardeşliği üç mertebede açıklamışlardır.
Birincisi, anne ve babası bir olan kimseler. İkincisi müminlerin kardeşliğidir.
Âyet-i kerîmede meâlen; "Şüphesiz ki, müminler kardeştir." (Hucurât sûresi:13) buyruldu. Üçüncü mertebe ise gönül ehli ve hakîkate erenler arasındaki kardeşliktir. Bu makâma fütüvvet denir. Bir kimse cömertlikle, af, emânete riâyet, şefkât ve hilm (yumuşak huyluluk), tevâzu ve takvâ ile vasıflanırsa, fütüvvet ehli böyle kimseye (ahî) kardeş adı vermişlerdir. Fütüvvet her ne kadar fakr makâmından bir makam ise de bütün makamların aslıdır. Bütün makamlar ona bağlıdır. Bütün insânî olgunlukların aslı fütüvvete bağlıdır. Çünkü bu bütün dereceleri ve mekârim-i ahlâkı, üstün ahlâkı şâmildir.
Hakîkate eren büyükler, meşâyıh-ı kirâm, fütüvvetin hakîkatı hakkında çok söz söylemişlerdir. Hasan-ı Basrî kuddise sirruh; "Fütüvvet, Rabbin için nefsine düşman olmandır." buyurdu. Hâris-i Muhâsibî ise; "Fütüvvet herkese insaflı davranmayı kendine vazîfe bilmek, kimseden insaf beklememektir." buyurdu. Cüneyd-i Bağdâdî; "Fütüvvet, açık elli olmak ve eziyet vermemektir. Yâni fütüvvetin hakîkatı; hayra, iyiliğe ve Allahü teâlânın kullarının rahatına vesîle olmaktır." buyurdu. Sehl bin Abdullah da; "Fütüvvet, sünnet-i seniyyeye uymaktır." buyurdu. Hazret-i Ali buyurdu ki: "Fütüvvet dört kısımdır. Gücü yettiği halde affetmek, gadab, kızgınlık ânında yumuşak davranmak, düşmanlığı olduğu halde karşısındakine nasîhat etmek, kendi ihtiyâcı olduğu halde başkasına vermek." Bütün bu buyrulanlardan anlaşıldı ki, fütüvvetin bütün mertebeleri ve şekli kul hakkı ile ilgilidir.
Peygamber efendimiz bir hadîs-i şerîfte; "Kul, müslüman kardeşinin ihtiyâcını karşıladığı müddetçe Allahü teâlâ da onun ihtiyaçlarını giderir." buyurdu. "Biliniz ki, dünyâ, kıyâmet çölünün kenarında yapılmış bir menzildir. Öyle bir menzildir ki, ezel çölü ile ebed çölü arasında konmuştur. Allahü teâlânın kulları, misâfirleri âlem-i ervâh çölünden kıyâmet karargâhı sahrasına sefer yapsınlar. Bu menzilde âhiret seferine çıkmak için azık hazırlasınlar, bu uzun ve nihâyetsiz yolculuk için tedbir ile meşgûl olsunlar. Dünyâda bir yerde konaklamış misâfirler gibi gidici olan insanlar, Allahü teâlânın hikmetiyle değişik haldedirler. Bâzısı bedenen kuvvetli, mânen zayıf, bâzısı mânen kuvvetli, bedenen zayıfdır. Bâzısı her iki bakımdan da kuvvetli, bâzısı da her iki bakımdan da zayıf yaratılmıştır.
Kur'ân-ı kerîmde meâlen; "...İşte bütün bunlar azîz olan (ve her şeyi) iyi bilen Allah'ın takdîridir." (En'âm sûresi: 96) buyrulmuştur. Bunda sayılması, anlatılması mümkün olmayacak derecede çeşitli hikmetler vardır. Bir hikmeti, insanların güçleri nisbetinde birbirine yardımcı olmalarıdır. Peygamber efendimiz hadîs-i şerîfte; "Müminler binânın tuğlaları gibidirler. Biri diğerini destekler." buyurdu. Îmân sâhibi olanlar, din ve dünyâ işlerinde birbirine yardımcı olurlar. Bu dünyâdaki âhiret seferinde kulluk yükünü taşımaları için birbirlerine yardımcı olurlar. Âyet-i kerîmede müminlerin kardeş olduğu bildirilmiştir. Güç kuvvet sâhibi olan kullara bu fâni nîmet Allahü teâlâ tarafından verilmiş bir emânettir ki, bununla ebedî saâdet tohumlarını ekerler. Bu ebedî nîmeti kazanırlar. Mağrur ve gâfil olanlar ise, bu cismânî bir nîmet olan güç ve kuvveti şu birkaç günlük kederli dünyâ hayâtı için harcarlar. Kısa ömrü bu murdar dünyâya âit şeyleri toplamakla zâyi ederler. Uzun âhiret yolculuğu için hazırlanmaktan gâfil olurlar. Böylece din kardeşlerinin de dünyâya ve âhirete âit haklarını unuturlar, yerine getirmezler. Allahü teâlânın emirlerine uymayı elden kaçırırlar.
Âyet-i kerîmede meâlen; "Onlar dünyâ hayâtının görünen yüzünü bilirler. Âhiretten ise tamâmen gâfildirler." (Rûm sûresi: 7) ve "...Allah'ı unuttular, Allah da onları unuttu." (Tevbe sûresi: 67) buyruldu. Bu insanlar dünyânın fâni, geçici nîmetlerine dalıp, Allahü teâlâyı unutmaları sebebiyle âhirette Cehennem'e atılacaklar ve rahmet edilmeyecekler."
"Ahî, gerçek kardeş olan kimsenin güzel ahlâka ve beğenilen hasletlere sâhib olması gerekir. Yaşlılara hürmet, gençlere nasîhat, çocuklara şefkat, zayıflara merhamet, fakirlere cömertlik, âlimlere hürmet eder. Zâlimlere düşmanlık, facirleri tahkîr eder. İnsanlara iyilik eder ve mertlik gösterir ve onlarla sulh içinde yaşar, iyi geçinir. Allahü teâlâya yalvarır, nefsine karşı savaş açar, onun boş isteklerine muhâlefet eder. Şeytanla mücâdele eder. İnsanlardan gelen sıkıntılara tehammül eder. Düşmanlık edenlere yumuşak davranır. Musîbetler karşısında sabırlı olur. Kendi ayıplarına bakıp başkalarının ayıpları üzerinde durmaz. İnsanlara musîbete uğradıklarında ve gamlı hallerinde yardımcı olur. Takdire, kadere râzı olur. Bid'atden ve nefsin boş isteklerinden sakınır. Dînin emirleri üzere hareket eder. Töhmet altında kalacak yerlerden uzak durur. Lâzım olan din bilgilerini öğrenmekte çok hırslı olur. Gaflet ehlinden nefret eder. Dostlarla yardımlaşır. Cemâate devâm eder. Emri altında bulunanlara nasîhat eder. Dâimâ âhireti düşünür. Hallerine ve sözlerine dikkat eder. Kıyâmet gününde rüsvâ, rezil olmaktan korkar. Allahü teâlânın fazlından ve ihsânından ümit kesmez"
"Bütün mertebelere, yüksek derecelere ve âhiret saâdetlerine kavuşmak, tâatlar ile ibâdet ve kulluk ağacının meyveleri ile geçer.
Âyet-i kerîmede meâlen; "Hakîkaten, insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur." (Necm sûresi: 39) buyruldu. Tâatların çeşitleri çok ise de hepsi üç kısımda toplanır. Bunlar; kalp ile, beden ile ve mal ile yapılan ibâdetlerdir. Kalp ile olan; tâat, îmân, tevekkül, sabır, şükür, teslimiyet ve işleri Allahü teâlâya havâle etmek, O'na sığınıp güvenmek. Sıdk, ihlâs, rızâ, yakîn, muhabbet, mârifet ve diğerleri. Bunlar keşf kapılarının anahtarları, müşâhede meclisinin ışıklarıdır."
Seyyid Ali Hemedânî hazretleri kıymetli kitaplar yazmış olup, bir kısmı şunlardır:
Şerh-i Esmâullah,
Şerh-i Füsûs-ül-Hikem,
Şerh-i Kasîde-i Hemziyye,
Zâhirât-ül-Mülûk,
Esrâr-ı Vahy,
Risâle-i Siyerü't-Tâlibîn ve daha pekçok eseri vardır.
Eserlerinin çoğu talebesi Nûreddîn Câfer Bedahşânî tarafından büyük bir kitap hâlinde biraraya toplanmıştır. Menkıbeleri de aynı talebesi tarafından eserlerini topladığı mecmua içinde Hülâsât-ül-Menâkıb adını verdiği eserde anlatılmıştır.
RASÛLULLAH EFENDİMİZİN EMRİ
Seyyid Ali Hemedânî hazretleri şöyle anlatır: Bir hac seferi için Hıtlan vilâyetinin Alişah köyünden yola çıkmıştım. Yolculuğum sırasında yanımda bulunan şeyleri muhtaçlara dağıtırdım. Bir müddet yol aldıktan sonra, çok az param kalmıştı. Bir yerde konaklamıştık. Bu sırada birisi gelip, bana iki bin dinar verdi ve kabûl etmemi istedi.Sonra parayı Peygamber efendimizin mânevî işâretiyle bana getirdiğini söyledi. Bunun üzerine kabûl edip aldım. Sonra ona Peygamber efendimiz sana ne sûretle işâret buyurdu diye sordum. Dedi ki: "Bu dirhemleri hacca gitmek niyetiyle saklamıştım. Bir gece rüyâmda Peygamber efendimizi gördüm. Bana; "Bu dirhemleri sakla benim evlâdımdan birisi hacca giderken falanca yerde konaklayacaktır. Dirhemleri ona ver." buyurdu. Resûlullah efendimiz böyle buyurunca; "Yâ Resûlallah! O torununuzun ismi nedir?" diye sordum. "Ali Hemedânî'dir." buyurdu. İşte o zamandan bu güne kadar bir sene geçti. Bu bir sene içerisinde dâimâ oraya gelecek birini bekledim, tâkib ettim. İşte şimdi zât-ı âlinizle müşerref oldum." dedi. Bu dirhemleri alıp Bağdât'a kadar yanımda taşıdım. Fakat o sene bir hâdise yüzünden hacca gidemedim. Bağdat'tan geri döndüm. Üç deveye çeşitli yiyecekler ve su ile, iki deveye de öteki eşyâları yükledim. Kervandakiler beni yanımda üzeri yiyecek yüklü develerle görünce şaşırdılar. "Bu seyyid az yerdi, yanında fazla şey bulunmazdı. Neden böyle yanına çok azık aldı." dediler.Halbuki on dört günde ancak bir yiyecek bulunan yere varabiliyorduk. Kervanla birlikte birkaç gün yol aldıktan sonra, kervan yolu şaşırdı. Kervandakilerin azıkları tamâmen tükendi. Benden yiyecek istediler. Ben de onlara yiyecek içecek verdim. Bunları yiyerek bir müddet sonra yiyecek bulunan mâmur bir beldeye ulaşabildik. Böylece Şam'a ulaştık. Ben yanımdaki dirhemleri muhtaçlara vermek için gâyet iktisatlı bir şekilde harcıyordum. Bu sırada biz Şam'da iken sıkıntıya sebeb olan başka bir hâdise meydana geldi. Yanımdaki dirhemler de iyice azalmıştı. Nihayet imkân bulup Şam'dan Mekke'ye gittim, hac ibâdetimi yapıp memleketim Hıtlan'a döndüm. Hac dönüşünden sonra ziyâretine gidenlere bir sohbeti sırasında şöyle buyurmuştur: "Buradan ayrılıp dönünceye kadar on ay müddetle ikâmet ettiğim, konakladığım her yerde Allahü telâ kalbime; "Git insanları irşâd et, rehberlik yap." diye ilhâm etti."
"O TEKLİF BENİM İŞÂRETİMLEDİR"
Seyyid Ali Hemedânî hazretleri şöyle anlatmıştır: "Yedi sene yorgan ile örtünmedim. Arpa ekmeğinden başka bir şey yemedim. Yedi seneden sonra bir büyük zât gelip güzel bir yorgan ile lezzetli bir yemek getirdi. Bunları Peygamber efendimizin işâretiyle getirdiğini, kabûl etmemi söyledi. Ben de; "Bunun böyle olduğuna dâir bir delîlin var mı?" dedim. O zât tebessüm ederek; "Nasıl bir şâhid istiyorsun?" dedi. "Öyle bir şâhid ki, bana da işâret buyrulsun." dedim. "Senin de Resûlullah efendimize teveccüh etmen gerekir." dedi. O meclisten ayrılıp Resûlullah efendimize teveccüh ettim. Resûlullah efendimizi gördüm. Bana tebessüm buyurup; "O teklif benim işâretimledir." buyurdu. Bunun üzerine o zâtın verdiği şeyleri kabûl ettim.
1) Nüzhet-ül-Havâtır; c.1, s.88
2) Sefînet-ül-Evliyâ; s.107
3) Nefehât-ül-Üns Tercümesi; s.504
4) Hülâsât-ül-Menâkıb, Süleymâniye Kütüphânesi,Şehîd Ali Paşa Kısmı, No: 2794 5) Nesâyim-ül-Mehabbe; s.287 6) Brockelman; Gal-2, s.221, Sup-2, s.311
Şahı merdan gavs-ı sani dolaşır menzil içinde
Pervane olmuş dervişler ALLAH der gider peşinde
Nefsini dizginlemiş hizmet ehli pehlivanlar edep içinde
Görünce insan olanın titrer kalbi akar gözünden yaşı sultanım canım efendim..
##############
Evrad-ı Bahaiyye-i Nakşibendiye
Türkçe Okunuşu
Bismillahirrahmanirrahiym
* Allahümme entel melikül hayyül kayyumül mübin
* Ellezi la ilahe illa ente rabbi halakteni ve ene abdüke ve ene ala ahdike ve va’dike masteta’tü euzü bike min şerri ma sana’tü ebuü leke bi nı’metike aleyye ve ebuü bi zenbi fağfirli zünubi fe innehu la yağfiruz zünube illa ente ya ğaffar.
* Sübhanellahi vel hamdü lillahi ve la ilahe illellahü vallahü ekberu ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azıym
* Hüvel evvelü vel ahıru vez zahiru vel batınü ve hüve bi külli şey’in alim
* Yuhyi ve yümitü ve hüve hayyüllezi la yemutü bi yedihil hayr
* Ve hüve ala külli şey’in kadir
* Sübhaneke ya azıymel müazzameh
* Sübhaneke ya kayyumel mükerram
* Sübhaneke ya bais
* Sübhaneke ya varis
* Sübhaneke ya kadir
* Sübhaneke ya muktedir
* Sübhaneke ya alimes sirri vel hafiyyat
* Sübhaneke ya baıse men fil cedalete vel müsmekat
* Sübhaneke ya müsta’bede cemiy’ıl halaık
* Sübhaneke ya mukaddiral vahd ves savafık
* Sübhaneke ya men la tatraü aleyhil afat
* Sübhaneke ya mükevvinel ezmineti vel evkat
* Ala kadruke ve tealeyte amma yekulüz zalimune ulüvven kebira
* Sübhaneke ya mu’tikar rikab
* Sübhaneke ya müsebbibel esbab
* Sübhaneke ya hayyü ya kayyumüllezi la yemut
* Sübhaneke ya ilahi ve ilahen nasut
* Halaktena Rabbena bi yedike ve faddaltena ala kesirin min halkık
* Fe lekel hamdü ven na’ma
* Ve leket tavlü vel ala’
* Tebarakte Rabbena ve tealeyte
* Nestağfiruke ve netubü ileyke
* Allahümme entel evvelü fe la şey’e kableke
* Ve entel ahıru fe la şey’e ba’deke
* Ve entez zahiru fe la şey’e yüşbihüke
* Ve entel batinü fe la şey’e yerak
* e entel vahıdü bi la kesir
* Ve entel kadiru bi la vezir* Ve entel müdebbiru bi la müşir
* Kulillahümme malikel mülki tü’til mülke men teşaü ve tenziul mülke mimmen teşaü ve tuızzü men teşaü ve tüzillü men teşaü bi yedikel hayru inneke ala külli şey’in kadir
* Tülicül leyle fin nehari ve tulicün nehara fil leyli ve tuhricül hayye minel meyyiti ve tuhricül meyyite minel hayyi ve terzüku men teşaü bi ğayri hısab
* Sübhaneke ya menıhtecebe fil ula an cemiy’ıl vera
* Sübhaneke ya men teradda bil vekari vel kibriya’
* Sübhaneke ya malike cemiy’ıl eşya’
* Sübhaneke ya men teazzeze bil kudrati vel ula
* Ve ya men ya’lemü ma fid davahis seb’ı vel husna
* Ve ya men ya’lemü ma yeteleclecü fis suduri vel ahşa’
* Ve ya men şerrafel aruda alel müdüni vel kura* Sübhaneke ya men ya’lemü ma tahtel cebubi ves sera
* Sübhaneke ya men teala ve letufe an en yüra tebarakte ve tealeyte la rabbe ğayruke ve la kahira sivak
* Allahümme entel mün’ımül müfdılül mükıylüş şekur
* Ve eşhedü enneke entellahüllezi la ilahe illa ente
* Ente rabbi ve rabbü külli şey’in fatırus semavati vel erdı alimül ğaybi veş şehadetil aliyyül kebirul müteal
* Taha ta sin mim tasin yasin ha mim ayn sin kaf
* Meracel bahrayni yeltekıyani beynehüma berzehun la yebğıyan
* Allahü la ilahe illa hüvel hayyul kayyumü la te’huzühu sinetün ve la nevmün lehu ma fis semavati ve ma fil erdı men zenzellezi yeşfeu ındehu illa bi iznihi ya’lemü ma beyne eydiyhim ve ma halfehüm ve la yühiytune bi şey’in min ılmihi illa bima şae vesia kürsiyyyühüs semavati vel erda ve la yeudühu hıfzuhüma ve hüvel aliyyül azıym
* Hamim hamim hamim hamim hamim hamim hamim
* Hummel emru ve caen nasru fe aleyna la yünsarun
* Ha mim
* Tenzilül kitabi minellahil azizil alim
* Ğafiriz zenbi ve kabilit tevbi şedidil ıkabi zit tavli la ilahe illa hüve ileyhil masıyr
* Yef’alüllahü ma yeşaü bi kudratihi ve yahkümü ma yürıdü bi ızzetıh
* Ve la münazia fi ceberutihi ve la şerike lehu fi mülkih
* Sübhanellahi ve bi hamdihi la kuvvete illa billah
* Ma şaellahü kane ve ma lem yeşe’lem yekün
* A’lemü ennellahe ala külli şey’in kadir
* Ve ennellahe kad ehata bi külli şey’in ılma
* Allahümme la taktülna bi ğadabike ve la tühliküna bi mesülatike ve afina kable zalik
* Sübhanellahil melikil kuddus
* Sübhanellahi zil mülki vel melekut
* Sübhaneke zil ızzeti vel azameti vel heybeti vel kudrati vel kibriyae vel celali vel cemali vel kemali vel beka ves sültani vel ceberut
* Sübhanel melikil hayyillezi la yenamü ve la yemutü ebeden bakıyen daimen sübbuhun kuddusün rabbüna ve rabbül melaiketi ver ruh
* Allahümme allimna min ılmike ve fehhimna anke ve kallidna bi samsami nasrik
* Allahümmec’alna leke şakiran ve leke zakiran ve leke rahiben ve leke mıtvaan ve leke muhbiten ve ileyke evvahen müniba
* Allahümme tekabbel tevbetena vağsil havbetena ve seddid mekavilena veslül sehıymete sudurina
* Ve ezhibid dahle vez zahle ver rane vel ıhnete min kulubina
* Allahümme inna neuzü bike min cüdaıl füc’eti ve harkıl me’nuseti ve minel ilhadi vel ğırrati ve minel cemmi vel aneti ve minel ümuril mütammirat
* Allahümmeksim lena min haşyetike ma tehulü bihi beynena ve beyne measıyk
* Ve min taatike ma tüdhılüna ve tübelliğna bihi ila hazıyratil kuds
* Ve minel yekıyni ma tühevvinü bihi aleyna müsıybatid dünya vel ahırah
* Vahşürna mea hayril eşavid
* Ve metı’na bi esmaına ve ebsarina ve kuvvetina ma ahyeytena
* Ve mevvitna ala ahyeytena vec’alhül varise minna vec’al se’rana ala men zalemena vensurna ala men adena vağfir hatayana vekşif razayana
* Veşfi merdana ve nevir cü’şena
* Vakdı evtarana verham nacileyna ve la tec’alil acilete ekbera hemmina ve la mebleğa ılmina ve la tec’al müsıybetena fi dinina ve la tusellıt aleyna bi zünubina men la yerhamüna verzukna ve ente erhamür rahımiyn
* Allahümme inna nes’elüke rahmeten min ındike tehdi biha ruana ve telümme biha şa’sena ve tecmeu biha şemlena
* Ve teşfi biha meridana ve tüzekki biha a’malena ve evkatina ve tülhimüna biha ruşdena
* Allahümme inna nes’elüke bi samedaniyyetike ve bi vahdaniyyetike ve bi ferdaniyyetike ve bi ızzetikel bahirati ve bi rahmetikel vasiati en tec’ale lena nuran fi mesamiına ve nuran fi a’yünina ve nuran fi ecdasina ve nuran fi kulubina ve nuran fi havassina ve nuran fi nesemina ve nuran min beyni eydina
* Allahümme zidna ılmen ve nuran ve hılmen ve atina nı’meten zahiraten ve nı’meten batıneh
* Hasbünellahü li dinina hasbünellahü li dünyana hasbünellahül kerimü lima ehemmena
* Hasbünellahül halimül kaviyyü li men beğa aleyna
* Hasbünellahüş şedidü li men kadena bi su’
* Hasbünellahür rahıymü ındes sam
* Hasbünellahür raufü ındel mes’eleti fil cedes
* Hasbünellahül latiyfü ındel mizan
* Hasbünellahül hakimü indel cenneti ven nar
* Hasbünellahül kadiru indes sırat
* Hasbiyellahü la ilahe illa hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil azıym
* Merhaben merhaben bis sabahı ve bil yevmil cedidi ve bil ibbani ve bil fitnetis seıydi ve bis safiri veş şehid
* Üktüb lena ma nekulü bismillahil hamidil mecidir rafiy’ıl vedudil mühıytıl fa’ali fi halkıhi lima yürid
* Ve hüve akrabü ileyhi min hablil verid
* Asbahna billahi mü’minen ve bi likaihi müsaddikan ve bi huccetihi mu’terifen ve li sivellahi fil uluhiyyeti cahıden ve alellahi mütevekkilen nüşhidüllahe ve nüşhidü melaiketehu ve kütübehu ve enbiyaehu ve hamelete ve arşihi bi ennehu hüvallahüllezi la ilahe illa hüve vahdehu la şerike lehu ve neşhedü enne muhammeden abdühu ve rasulühu ve ennel cennete hakkun ven nara hakkun ve ennel havda hakkun ve enneş şefaate hakkun ve enne münkeran ve nekiran hakkun ve va’deke hakkun ve ennes saate atiyetün la raybe fiha ve ennellahe yeb’asü men fil kubur
* Ala zalike nahya ve aleyhi nemutü ve aleyhi nüb’asü ğaden ve la nera azaben in şaellahü teala
* Allahümme innena zalemna enfüsena fağfirlena evzaranel kebaira vel lememi fe innehu la yağfiruhüma illa ente
* Vehdina li ahsenil ahlakı fe innehu la yehdi li ahseniha illa ente
* Lebbeyke ve sa’deyke vel hayru küllühu bi yedeyke nestağfiruke ve netubü ileyke
* Amenna allahümme bima erselte min rasul
* Ve amenna allahümme bima enzelte min kitabin fe saddakna
* Allahümmemle’ evcühena minke hayaen ve kulubena minke hubura
* Allahümmec’alna lühumen ve zalfen ve la tec’alna daninen ve aminen ve nemimen ve nefacen ve dahısa
* Allahümme inna neuuzü bike minel hebrameti vel caveti ve minel utüvvi vel hatratihi vel hayluleti vel feyheci ver rat’ı vel atli ver rammai vel fitnetid dehmai vel meıyşetid danka’
* Allahümmec’al evvele yevmina haza salaha
* Ve evsetahü felahan ve ahırahu necaha
* Allahümmec’al evvelehu rahmeten ve evsetahu zehadeten ve ahırahu tekrimeh
* Allahümmerzukna minel ıyşi erğadehü ve minel umri es’adehu ve miner rizkı evseah
* Allahümme’fü anna bi afvike vahlüm aleyna bi fadlik
* Sübhanekallahümme ve bi hamdike la uhsıy senaen aleyke ente kema esneyte ala nefsik
* Azze caruke ve celle senaüke ve la yühzemü cündüke ve la yuhlefü va’düke ve la ilahe ğayruk
* Sübhaneke ma abednake hakka ıbadetike ya ma’bud
* Sübhaneke ma arafnake hakka ma’rifetike ya ma’ruf* Sübhaneke ma zekernake hakka zikrike ya mezkur
* Sübhaneke ma şekernake hakka zikrike ya mezkur
* Sübhaneke ma şekernake hakka şükrike ya meşkur* Allahümme evzı’na şükra ma en’amte bihi aleyna fe inneke entellahüllezirtefa’te an sıfetil cibilli sıfatü kudratik
* Ve la dıdde şehdüke hıyne fetartel me’ruşe ve la nidde haczüke hıyne bera’tel hubat
* Allahümme inna neuzü bike min cahmetin la tedma’ ve min cenanin la yefza’ ve min kalbin la yahşa’ ve min avadil maun
* Allahümme fehhimna esrarake ve elbisna melabise envarike ve ağmisna fi ramuzil letaifi ve efıd aleyna min avarifil mearif
* Ya nural envari ya letıyfü ya settarü nes’elüke en tüsalliye ve tüsellime ala seyyidina muhammedin nibrasil enbiyai ve neyyiril evliyai ve izbirkanil asfiyai ve yuhıs sekaleyni ve dıyail hafikayn
* Ve en terfea vücudena ila felekil ırfan
* Ve tüsebbite şühudena fi mekamil ıhsan
* Ya allahü ya nuru ya vasiu ya ğafur
* Ya menis semaü bi emrihi mebniyyeh
* Vel ğabraü bi kudratihi medhıyyeh
* Veş şevahiku bi hıkmetihi mersiyyeh
* Vel kamerani bi fadlike müdıy’eh
* Nes’elüke bi ismikellezi terakraket minhül hunnesü vel ezheran
* Ve tecelcelet minhül ananü hırzen manian ve nuran satıan yekadü senaberkıhi yezhebü bil ebsar
* Yükallibüllahül leyle ven nehara inne fi zalike le ibraten li ülil ebsar
* Ta sin mim
* Ve neuzü billahil azıymi minel mearifi vel ıdameti vel mahzuri vel mümahaleti vel ğımar
* Ve min keydil füccari ve min havadisil asrani ve min şerril ecürran
* Ya hafiyzu ıhfazna
* Ya veliyyü ya vali ya aliyyü ya ali ya men la ilahe illa hüve la ya’lemü ehadün keyfe hüve illa hüve ya allahü ya hayyü ya kayyumü ya hakku ya vahıdü ya ehadü ya samedü ya vehhabü ya fettahu ya muhyi ya mümitü ya kahharu ya selam
* Selamün kavlen min rabbin rahıym.Fe seyekfikehümüllahü ve hüves semiy’ul alim
* Hüvellahüllezi la ilahe illa hüver rahmanür rahıym
* Elmelikül kuddusüs selamül mü’minül müheyminül azizül cebbarul mütekebbirul halikul bariül musavvirul ğaffarul mübdiül müiydül berrul muhsır razzakul kadirul kabidul basitul hafidur rafiul müizzül müzillül mükıytüs sadikul bakır raufün nafiud darrul mühlikül mükaddimül müahhırul afüvvül muğnil müntekımüt tevvabüs semiy’ul alimül besıyr
* Hasbünellahü ve nı’mel vekiyl
* Nı’mel Mevla ve nı’men nasıyr
* Ğufraneke Rabbena ve ileykel mesıyr
* Ya daimen bi la fenan ve ya kaimen bi la zeval
* Ve ya müdebbiran bi la vezir
* Sehhil leyna ve ala ebeveyna külle asir
* Allahümme la mania lima a’tayte ve la mu’tıye lima mena’te ve la mübeddile lima hakemte
* Ve la yenfeu zel ceddi minkel ceddü
* Sübhaneke rabbiyel aliyyil azıymil hasibil hakemil adlir rakıybil bazihış şamihıl mücibil ğaniyyir raşidis saburil celilil bediın nuril muksitıl camiıl mu’tıl mani’
* La ilahe illellahül vekilüş şehid
* La ilahe illallahül metinül mecid
* La ilahe illalahül vacidül vali
* La ilahe illellahül macidil müteali
* A’dedna li külli hevlin la ilahe illellah
* Ve li külli rağsin elhamdü lillah
* Ve li külli rahainiş şükrü lillah
* Ve li külli u’cubetin sübhanellah
* Ve li külli leznin hasbiyellah
* Ve li külli ismin estağfirullah
* Ve li külli şecvin ma şaellah
* Ve li külli kadain ve kaderin tevekkeltü alellah
* Ve li külli taatin ve ma’sıyetin la havle ve la kuvvete illa billah
* Ve li külli musiybetin inna lillahi ve li külliş şecbin istaantü billah
* Allahümme inna asbahna nüşhidüke ve nüşhidü melaiketike ve hamelete arşike ve enbiyaike ve cemiy’ı halkıke bi enneke entellahüllezi la ilahe illa ente vahdeke la şerike leke ve enne muhammeden sallellahü aleyhi ve selleme abdüke ve rasulüke ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azıym
* Ya rahmaned dünya ve ya rahıymel ahırah
* Fa’fü anna vağfir lena verhamna ente Mevlana ve ente hayrur rahımiyn
* Bismillahiş şafi fi hüvellah
* Bismillahi kafi hüvellah
* Bismillahil müafi hüvellah
* Bissmillahillezi la yedurru measmihi şey’ün fil erdı ve la fis semai ve hüves semiy’ul alim
* Fallahü hayrun hafizan ve hüve erhamür rahımiyn
* Vallahü min veraihim mühıytun bel hüve kur’anün mecidün fi levhin mahfuz
* Hafizu ales salevati ves salatil vüsta ve kumu lillahi kanitin
* İn küllü nefsin lemma aleyna hafız
* Nı’mel hafizu Allah
* Ya hafıyzu ıhfazna sümme enzele aleyküm min ba’dil ğammi emeneten nüasen yağşa taifeten minküm ve taifetün kad ehemmethüm enfüsühüm yezunnune billahil ğayral hakkı zannel cahiliyyeti yekulune hel lena minel emri min şey’in kul innel emra küllehu lillahi yuhfune fi enfüsihim ma la yübdune leke yekulune lev kane lena minel emri şey’ün ma kutilna hahüna kul lev küntüm fi büyutiküm le berazelleziyne kütibe aleyhimül katlü ila medaciıhim ve li yebteliyellahü ma fi suduriküm ve li yumahhısa ma fi kulubiküm vallahü alimün bi zatis sudur
* Ellezine yekulune Rabbena innena amenna fağfir lena zünubena ve kına azaben nar
* Essabirine ves sadikıyne vel kanitine vel münfikıyne vel müstağfirine bil eshar
* Şehidellahü ennehu la ilahe illa hüve vel melaiketü ve ulül ılmi kaimem bil kıstı la ilahe illa hüvel azizül hakim
* İnned dine indellahil İslam
* Fe sübhanellahi hıyne tümsune ve hıyne tusbihun
* Ve lehül hamdü fis semavati vel erdı ve aşiyyen ve hıyne tuzhirun
* Yuhricül hayye minel meyyiti ve yuhricül meyyite minel hayyi ve yuhyil erda ba’de mevtiha ve kezalike tuhracun
* İnni tevekkeltü alellahi rabbi ve rabbiküm ma min dabbetin illa hüve ahızun binasıyetiha inne rabbi ala sıratın müstekıym
* Ve ma lena ella netevekkele alellahi ve kad hedana sübülena ve le nasbiranne ala ma azeytümuna ve alellahi fel yetevekkelil mütevekkilun
* Kul len yüsıybena illa ma ketebellahü lena hüve Mevlana ve alellahi fel yetefekkelil mü’minun
* Ve ma min dabbetin fil erdı illa alellahi rizkuha ve ya’lemü müstekarraha ve müstevdeaha küllün fi kitabin mübin
* Ve keeyyin min dabbetin la tahmilu rizkaha allahü yerzükuha ve iyyaküm ve hüves semiy’ul alim
* Ma yeftehıllahü lin nasi min rahmetin fe la mümsike leha ve ma yümsik fe la mürsile lehu min ba’dihi ve hüvel azizül hakiym
* Ve lein seeltehüm men halekas semavati vel erda le yekulünnellahü kul eferaeytüm ma ted’une min dunillahi in eradeniyellahü bi durrin hel hünne kaşifatü durrihi ev eradeni bi rahmetin hel hünne mümsikatü rahmetihi kul hasbiyellahü aleyhi yetevekkelül mütevekkilun
* Ve ma cealehüllahü illa büşra leküm ve li tatmeinne kulubüküm bihi ve men nasru illa min ındillahil azizil hakim
* Kef ha ya ayn sad ha mim ayn sin kaf* İkfina verhamna hüvellahül kadirul kahiruz zahirul batınül fatırul latıyfül habiru kavlühül mülkü yevme yünfehu fis suri alimül ğaybi veş şehadeti ve hüvel hakimül habir
* Ya hannanü ya mennanü ya bediy’as semavati vel erdı ya hayyü ya kayyumü ya zel celali vel ikram
* Nes’elüke bi ızametil lahutiyyeti en tenkule tıbaana min tıbaıl beşeriyyeh
* Ve en terfea mühecena mea melaiketikel ulviyyeh
* Ya muhavvilel havli vel ahvali havil halena ila ahsenil hal
* Sübhanekellahümme ve bi hamdik
* Eşhedü en la ilahe illa ente
* Estağfiruke ve etubu ileyke* Allahümme salli ala seyyidina muhammedinis sabikı ilel enami nurühu rahmetün lil alemine zuhuruh
* Adede men meda minel beriyyeti ve men bekıye ve men seıde minhüm ve men şekıye salaten testağrikul adde ve tühıytu bil hadd
* Salaten la ğayete leha ve lentiha’
* Ve la emede leha ve lenkıda’
* Salatekelleti salleyte biha aleyh
* Salaten daimeten bi devamik
* Ve ala alihi ve sahbihi ve ıtratihi misle zalik
* Sübhaneke rabbike rabbil ızzeti amma yesıfune ve selamün alel mürselin
* Vel hamdü lillahi rabbil alemiyn
Uyumayan Çocuklar için Uyku Duası
geçenlerde bir arkadaş çocuğunun geceleri çok ağladığını ve rahat bir uyku uyumayı unuttuklarından bahsetti.Tam bu esnada diğer bir
arkadaş bu sorunu dua ile çözdüklerinden ve bu duanın da 7 uyuyanların isimlerinin yazılıp çocuğunun beşiğine asılması bu soruna çare olduğunu söyledi.
Peki 7 uyuyanların isimleri ne ?
Arapça Yazılışı
ﻳَﻣْﻠِﻴﺧَﺎ ﻤِﺜْﻟِﻴﻧَﺎ ﻤَﻜْﺜَﻟِﻴﻧَﺎ ﻣَﺮْﻧﻮُﺶْ ﺪَﺒَﺮْﻧُﻮﺶْ ﺸَﺎﺬَﻧﻮُﺶْ ﻜَﻔَﺸْﻄَﻄَﻴّﻮﺶْ ﻗِﻄْﻣِﻴﺮْ
Latince olarak :
Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş, Kefeştatayuş ve köpeklerinin ismi
Kıtmir’ dir.
7 uyuyanların isimleri hiç yabancı olmadığımız karınca duasının içinde geçmekte. Son 8 durak bu 7 uyuyanları ifade etmekte.unutmayın biri de kıtmir adında köpekleri.
KARINCA (BEREKET) DUASI ARAPÇA YAZILIŞI
أَللَّهُمَّ رَبَّ جَبْرَائِيلَ وَمِيكَائِيلَ وَإِسْرَافِيلَ وَعَزْرَائِيلَ وَإِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَمُنَزِّلَ البَرَكَاتِ وَمُنْزِلَ التَّوْرَاتِ وَالإِنْجِيلِ وَالزَّبُورِ وَالفُرْقَانِ وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللهِ العَلِيِّ العَظِيمِ.لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ المَلِكُ الحَقُّ المُبِينِ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللهِ صَادِقُ الوَعْدِ الأَمِينِ. إِنَّ اللهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو القُوَّةِ المَتِينِ.يَا اللهُ، يَا اللهُ، يَا اللهُ، يَا رَبِّ، يَا رَبِّ، يَا رَبِّ، يَا حَيُّ، يَا حَيُّ، يَا حَيُّ يَا قَيُّومُ يَا ذَا الجَلاَلِ وَالإِكْرَامِ أَسْئَلُكَ بِاسْمِكَ العَظِيمِ أَنْ تَرْزُقَنِي رِزْقًا حَلاَلاً طَيِّبًا بِرَحْمَتِكَ يَا أَرْحَمَ الرَّحِمِينَ. ﻳَﻣْﻠِﻴﺧَﺎ ﻤِﺜْﻟِﻴﻧَﺎ ﻤَﻜْﺜَﻟِﻴﻧَﺎ ﻣَﺮْﻧﻮُﺶْ ﺪَﺒَﺮْﻧُﻮﺶْ ﺸَﺎﺬَﻧﻮُﺶْ ﻜَﻔَﺸْﻄَﻄَﻴّﻮﺶْ ﻗِﻄْﻣِﻴﺮْ
KARINCA (BEREKET) DUASININ TÜRKÇESİ - Karınca Duası Okunuşu
“Allahümme ya Rabbi Cebrâîle ve Mîkâile ve İsrâfile ve Azrâile ve İbrahime ve İsmaile ve İshaka ve Yakube ve münzilel berakâti vet Tevrâti vez-Zebûri vel İncili vel Furkan. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illa billahil aliyyil azim. Lâ ilâhe illallahül melikül hakkul mübin. Muhammedü-Resülüllahi sadikul va’dil emin. Ya Rabbi, Ya Rabbi, Ya Hayyu, Ya Kayyum, Ya zel Celali vel İkram. Es’elüke ya Rabbel arşil azimi en yerzükani rizkan halalen tayyiben birahmetike ya erhamer Rahimin. Yemliha, Mekseline, Mislina, Mernüş, Debernüş, Şazenüş, Kefetatayyuş, Kıtmîr.”
KARINCA (BEREKET) DUASI ANLAMI
“Ey Cebrailin, Mikailin, İsrafilin, Azrailin, İbrahimin İsmailin, İshak ve Yakubun Rabbi Allahım, ey bereketleri indiren, Tevrat, Zebur, İncil ve Kuranı indiren Rabbim. Güç ve kudret yalnızca büyük ve yüce olan Allaha aittir. Apaçık Hak ve yegâne Malik olan Allahtan başka hiçbir ilah yoktur. Sözünde sadık ve Emin olan Hz Muhammed Allah’ın Elçisidir. Ey Rabbim, Ey Rabbim, Ey diri ve Kaim olan, Ey celal ve ikram sahibi! Ey büyük (azim) olan arşın sahibi, senden beni helal ve hoş bir rızk ile rızıklandırmanı istiyorum, senin rahmetinle ey merhametlilerin en merhametlisi! Debernuş, Şazenuş, Kefeştetayyuş, Kıtmir, Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş (Ashabı Kehfin isimleri).”
Kur'an Duaları ve Bazı Duaların Arapça Orijinalleri
Hz. İbrahim ve Hz.İsmail`in duası (Kâbe`nin temellerini yükseltirken)
رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ * رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِن ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُّسْلِمَةً لَّكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَآ إِنَّكَ أَنتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ * رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولاً مِّنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ إِنَّكَ أَنتَ العَزِيزُ الحَكِيمُ
Rabbenâ tekabbel minnâ inneke entes semîul alîm. Rabbenâ vec’alnâ muslimeyni leke ve min zurriyyetinâ ummeten muslimeten leke ve erinâ menâsikenâ ve tub aleynâ, inneke entet tevvâbur rahîm. Rabbenâ veb’as fîhim resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtike ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete ve yuzekkîhim inneke entel azîzul hakîm.
Rabbimiz! Kabul buyur bizden! Yalnız sensin tüm duaları işiten; ve gönüllerdekini bilen de yalnız sen! Rabbimiz! Bizi kayıtsız şartsız sana teslim olan kimselerden eyle! Soyumuzdan sürekli sana teslim olacak önder topluluklar var et! Bize nasıl kulluk yapacağımızı göster ve bizi affet! Hiç şüphe yok ki sen tevbeleri çokça kabul edensin, rahmetle muamele edensin! Rabbimiz! Onlar arasından kendilerine senin mesajını okuyacak, ilahi kelamı ve hakikate mutabık hüküm vermeyi öğretecek ve onları arındıracak bir elçi gönder.Çünkü yalnızca Sensin her işinde mükemmel olan, her hükmünde tam isabet kaydeden de Sen.
----------------
(Bakara,136)
آمَنَّا بِاللّهِ وَمَآ أُنزِلَ إِلَيْنَا وَمَا أُنزِلَ إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَالأسْبَاطِ وَمَا أُوتِيَ مُوسَى وَعِيسَى وَمَا أُوتِيَ النَّبِيُّونَ مِن رَّبِّهِمْ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ
Âmennâ billâhi ve mâ unzile ileynâ ve mâ unzile ilâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâtı ve mâ ûtiye mûsâ ve îsâ ve mâ ûtiyen nebiyyûne min rabbihim, lâ nuferriku beyne ehadin minhum ve nahnu lehu muslimûn.
Biz Allah'a inanırız; bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a,Yakub'a ve onların (iman) soyundan gelen (peygamberlere) indirilenlere; Musa'ya ve İsa'ya indirilene; yani tüm nebilere Rablerinden indirilenlere inanırız; onların arasından hiçbirini ayırt etmeyiz: zira biz sadece O'na teslim olanlarız.
------------------------
(Bakara, 250)
وَلَمَّا بَرَزُوا لِجَالُوتَ وَجُنُودِه۪ قَالُوا رَبَّنَٓا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْراً وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَۜ
Rabbenâ efrig aleynâ sabren ve sebbit ekdâmenâ vensurnâ alel kavmil kâfirîn
Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır boca et ve ayaklarımızı (hak üzere) sabit tut; ve kafirler güruhuna karşı bize yardım et!
--------------------
(Bakara, 285, 286)
آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ * لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
Âmener resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî vel mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileykel masîr. Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirîn
Rasul Rabbinden kendine indirilene önce kendisi iman etti, sonra da mü' minler. Hepsi Allah' a, meleklerine, mesajlarına ve elçilerine inandılar: " O' nun elçilerinden hiçbiri arasında ayrım yapmayız. İşittik ve itaat ettik: bağışlamanı dileriz ey Rabbimiz: zira varış sanadır! "dediler. Allah kimseyi taşıyacağından fazlasıyla mükellef kılmaz. Herkesin kazandığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük de kendi aleyhinedir. Rabbimiz! Unutur ya da yanılırsak, bundan dolayı bizi sorguya çekme! Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Rabbimiz! Takat getiremeyeceğimiz şeylerle bizi sorumlu kılma! Günahlarımızı affet, bizi bağışla, bize merhamet et! Sen bizim Mevla'mızsın; Kâfirler güruhuna karşı Sen bize yardım et!.
-----------------------
(Âl-i İmran, 8, 9)
رَبَّنَا لاَ تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ * رَبَّنَا إِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لاَّ رَيْبَ فِيهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُخْلِفُ الْمِيعَادَ
Rabbenâ lâ tuziğ kulûbenâ ba’de iz hedeytenâ veheb lenâ min ledunke rahmeh(rahmeten), inneke entel vehhâb. Rabbenâ inneke câmiun nâsi li yevmin lâ raybe fîh(fîhî), innallâhe lâ yuhliful mîâd
Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi saptırma ve bize katından bir rahmet bahşet: çünkü yalnızca Sensin hiç karşılıksız sınırsızca lütfeden." Rabbimiz! Geleceğinden kuşku duyulmayan o günde Sen insanlığı bir araya toplayacaksın! Çünkü Allah vaadinden asla dönmez.
------------------
(Âl-i İmran, 16)
رَبَّنَا إِنَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Rabbenâ innenâ âmennâ fağfir lenâ zunûbenâ ve kınâ azâben nâr.
Rabbimiz! Kuşkusuz biz iman ettik: Bizi bağışla, günahlarımızı da...ve bizi ateşin azabından koru!
------------------
(Âl-i İmran, 26, 27)
اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَن تَشَاء وَتَنزِعُ الْمُلْكَ مِمَّن تَشَاء وَتُعِزُّ مَن تَشَاء وَتُذِلُّ مَن تَشَاء بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ * تُولِجُ اللَّيْلَ فِي الْنَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الَمَيَّتَ مِنَ الْحَيِّ وَتَرْزُقُ مَن تَشَاء بِغَيْرِ حِسَابٍ
Allahumme mâlikel mulki tû’til mulke men teşâu ve tenziul mulke mimmen teşâ’(teşâu), ve tuizzu men teşâu ve tuzillu men teşâ’(teşâu, bi yedikel hayr(hayru), inneke alâ kulli şey’in kadîr. Tûlicul leyle fîn nehâri ve tûlicun nehâra fîl leyl(leyli), ve tuhricul hayya minel meyyiti ve tuhricul meyyite minel hayy(hayyi), ve terzuku men teşâu bi gayri hısâb.
Ey mutlak iktidar sahibi olan Allah'ım! Sen dilediğine iktidar verir dilediğinden de iktidarı çeker alırsın, dilediğini aziz eder dilediğini de zelil edersin: Senin elindeki mahza hayırdır: Elbette Sen her şeye kadirsin.Geceyi uzatıp gündüzü kısaltırsın, gündüzü uzatıp geceyi kısaltırsın! Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın. Ve dilediğin kimseye hesapsız rızık verirsin
-------------
(Âl-i İmran, 38 )
رَبِّ هَبْ لِي مِن لَّدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاء
Rabbi heblî min ledunke zurriyyeten tayyibeh(tayyibeten), inneke semîud duâ’
Rabbim! Bana katından güzel bir nesil bağışla; çünkü sen tüm duaları işitensin!
-------------
(Âl-i İmran 147)
ربَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَإِسْرَافَنَا فِي أَمْرِنَا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
Rabbenağfir lenâ zunûbenâ ve isrâfenâ fî emrinâ ve sebbit akdâmenâ vensurnâ alel kavmil kâfirîn.
Rabbimiz! Günahlarımızı ve haddi aşan tavırlarımızı bağışla! Bizi sabit kadem kıl ve kafir topluma karşı bize yardım et!
---------------
(Âl-i İmran, 191, 192, 193, 194)
رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ * رَبَّنَا إِنَّكَ مَن تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ * رَّبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلإِيمَانِ أَنْ آمِنُواْ بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الأبْرَارِ * رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدتَّنَا عَلَى رُسُلِكَ وَلاَ تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّكَ لاَ تُخْلِفُ الْمِيعَادَ
Rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr. Rabbenâ inneke men tudhılin nâre fe kad ahzeyteh(ahzeytehu), ve mâ liz zâlimîne min ensâr. Rabbenâ innenâ semi’nâ munâdiyen yunâdî lil îmâni en âminû bi rabbikum fe âmennâ, rabbenâ fağfir lenâ zunûbenâ ve keffir annâ seyyiâtinâ ve teveffenâ meal ebrâr. Rabbenâ ve âtinâ mâ vaadtenâ alâ rusulike ve lâ tuhzinâ yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), inneke lâ tuhliful mîâd.
Rabbimiz! Bütün bunları anlamsız ve amaçsız yaratmadın! Yücelikte eşsizsin! Bizi ateşin azabından koru! Rabbimiz! Sen kimi ateşe mahkum edersen, kesinlikle onu rezil etmiş olursun; ve o zalimler yardımcı da bulamazlar! Rabbimiz! Bizi " Rabbinize iman edin! " diye çağıran davetçiyi duyduk ve hemen iman ettik! Rabbimiz! Bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve canımızı erdemlilerle birlikteyken al! Rabbimiz! Elçilerin aracılığıyla yaptığın vaadi bize bahşet ve Kıyamet Günü bizi mahcup etme! Çünkü Sen vaadinden asla caymazsın!
---------------
(Mâide 114)
رَبَّنَا أَنزِلْ عَلَيْنَا مَآئِدَةً مِّنَ السَّمَاء تَكُونُ لَنَا عِيداً لِّأَوَّلِنَا وَآخِرِنَا وَآيَةً مِّنكَ وَارْزُقْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ
Rabbenâ enzil aleynâ mâideten mines semâi tekûnu lenâ îden li evvelinâ ve âhirinâ ve âyeten mink(minke), verzuknâ ve ente hayrur râzikîn.
Rabbimiz! Gökten bize bir sofra gönder: o, bizim için ilkimizden sonuncumuza kadar sürekli bir sevinç ve Senden bir işaret olacaktır. Ve bize rızkımızı ver, zira rızık verenlerin en hayırlısı Sensin.
---------------
(En' âm 162)
إِنَّ صَلاَتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
İnne salâtî ve nusukî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbil âlemîn.
Benim tüm istek ve arzum, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'a armağan olsun.
-----------------
(A' raf 89)
رَبَّنَا افْتَحْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ قَوْمِنَا بِالْحَقِّ وَأَنتَ خَيْرُ الْفَاتِحِينَ
Rabbeneftah beynenâ ve beyne kavminâ bil hakkı ve ente hayrul fâtihîn.
Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasındaki engelleri kaldır! Çünkü Sen, engel kaldıranların en hayırlısısın!
-------------------
(A' raf 126)
رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَتَوَفَّنَا مُسْلِمِينَ
Rabbenâ efrıg aleynâ sabren ve teveffenâ muslimîn
Rabbimiz! Sabır yağdır üzerimize ve varlığımızı sana adamış olarak canımızı al!
----------------------
(A' raf 151)
رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلأَخِي وَأَدْخِلْنَا فِي رَحْمَتِكَ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
Rabbıgfirlî ve li ahî ve edhilnâ fî rahmetike ve ente erhamur râhımîn
Rabbim beni bağışla, kardeşimi de; ve bizi koruyucu şefkatinle kuşat! Çünkü Sen merhametlilerin en merhametlisisin.
---------------
(A' raf, 155, 156)
Hz.Musa' nın duası
رَبِّ لَوْ شِئْتَ أَهْلَكْتَهُم مِّن قَبْلُ وَإِيَّايَ أَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَاء مِنَّا إِنْ هِيَ إِلاَّ فِتْنَتُكَ تُضِلُّ بِهَا مَن تَشَاء وَتَهْدِي مَن تَشَاء أَنتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الْغَافِرِينَ * وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا إِلَيْكَ قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ مَنْ أَشَاء وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ فَسَأَكْتُبُهَا لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِنَا يُؤْمِنُونَ
Rabbi lev şi’te ehlektehum min kablu ve iyyâye, e tuhlikunâ bi mâ feales sufehâu minnâ, in hiye illâ fitnetuk(fitnetuke), tudıllu bihâ men teşâu ve tehdî men teşâu ente veliyyunâ fâgfirlenâ verhamnâ ve ente hayrûl gâfirîn. Vektub lenâ fî hâzihid dunyâ haseneten ve fîl âhıreti innâ hudnâ ileyk(ileyke), kâle azâbî usîbu bihî men eşâu ve rahmetî vesiat kulle şey’(şey’in), fe se ektubuhâ lillezîne yettekûne ve yu’tûnez zekâte vellezîne hum bi âyâtinâ yu’minûn
Rabbim! dileseydin bunları ve beni daha evvel helâk ederdin. Simdi içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizleri de helâk eder misin? Bu Senin sınamandan başka bir şey değil; onunla dilediğini sapıklığa terk eder, dilediğini de doğru yola yöneltirsin! Sensin bizim velimiz; O halde bizi bağışla, bize merhamet et! Çünkü Sen bağışlayanların en hayırlısısın. Bizim için bu dünyada da güzellikler yaz, ahirette de; ki biz pişmanlık içinde sana sığındık!
---------------
(Nisâ 75)
رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيًّا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيرًا
Rabbenâ ahricnâ min hâzihil karyetiz zâlimi ehluhâ, vec’al lenâ min ledunke veliyyâ(veliyyen), vec’al lenâ min ledunke nasîrâ
Ey Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan şu beldeden kurtar ve rahmetinle bize sahip çıkacak bir koruyucu ve destek olacak bir yardımcı gönder!
-----------------
(Yunus, 85, 86)
رَبَّنَا لاَ تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِّلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ * وَنَجِّنَا بِرَحْمَتِكَ مِنَ الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
Rabbenâ lâ tec’alnâ fitneten lil kavmiz zâlimîn. Ve neccinâ bi rahmetike minel kavmil kâfirîn
Rabbimiz! Bizi bu zalim kavmin zulmüne muhatap kılma! Ve bizi inkârda ısrar eden toplumun elinden lütfu kereminle kurtar.
----------------
(Hûd 47)
رَبِّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَسْأَلَكَ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ وَإِلاَّ تَغْفِرْ لِي وَتَرْحَمْنِي أَكُن مِّنَ الْخَاسِرِينَ
Rabbi innî eûzu bike en es'eleke mâ leyse lî bihî ilm(ilmun), ve illâ tağfirlî ve terhamnî ekun minel hâsirîn
Rabbim! Hakkında bilgim olmayan bir şey istemekten sana sığınırım! Eğer beni bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen, büsbütün kaybedenlerden olurum!
-----------------
(Yusuf 33)
Hz.Yusuf' un duası
رَبِّ السِّجْنُ أَحَبُّ إِلَيَّ مِمَّا يَدْعُونَنِي إِلَيْهِ وَإِلاَّ تَصْرِفْ عَنِّي كَيْدَهُنَّ أَصْبُ إِلَيْهِنَّ وَأَكُن مِّنَ الْجَاهِلِينَ
Rabbis sicnu ehabbu ileyye mimmâ yed’ûnenî ileyh(ileyhi), ve illâ tasrif annî keydehunne asbu ileyhinne ve ekun minel câhilîn
Rabbim! Benim için hapislik, bunların beni çağırdıkları şeylerden daha hayırlıdır! Bununla birlikte Sen onların tuzaklarına karşı beni korumazsan, hilelerine kapılır da kendini bilmezlerden biri olup çıkarım!
----------------
Hz.Yusuf hapisten kurtulup Mısır'a Hazine Bakanı olduğunda yaptığı duadır
(Yusuf, 101)
رَبِّ قَدْ آتَيْتَنِي مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنِي مِن تَأْوِيلِ الأَحَادِيثِ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ أَنتَ وَلِيِّي فِي الدُّنُيَا وَالآخِرَةِ تَوَفَّنِي مُسْلِمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
Rabbi kad âteytenî minel mulki ve allemtenî min te’vîlil ehâdîs(ehâdîsi), fâtıras semâvâti vel ardı ente veliyyî fîd dunyâ Vel âhıreh(âhıreti), teveffenî muslimen ve elhıknî bis sâlihîn
Rabbim! Doğrusu, bana iktidarı sen bahşettin! Yine Sen öğrettin bana olayların doğru yorumunu! (Ey) gökleri ve yeri yoktan var eden: Hem bu dünyada hem öte dünyada yârim, yardımcım Sensin! Canımı, varlığını Sana adamış biri olarak al ve beni iyiler arasına kat!
-----------------------
(Tâhâ 114)
رَّبِّ زِدْنِي عِلْمًا
Rabbi zidnî ılmâ
Rabbim, ilmimi artır!
---------------
Hz.İbrahim' in duası
(İbrahim, 38, 39, 40, 41, )
رَبَّنَا إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا نُخْفِي وَمَا نُعْلِنُ وَمَا يَخْفَى عَلَى اللّهِ مِن شَيْءٍ فَي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاء * الْحَمْدُ لِلّهِ إِنَّ رَبِّي لَسَمِيعُ الدُّعَاء * رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء * رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ
Rabbenâ inneke ta’lemu mâ nuhfî ve mâ nu’lin(nu’linu), ve mâ yahfâ alallâhi min şey’infil ardı ve lâ fis semâ. Elhamdulillâhi inne rabbî le semîud duâ. Rabbic’alnî mukîmas salâti ve min zurriyyetî rabbenâ ve tekabbel duâ. Rabbenagfirlî ve li vâlideyye ve lil mu’minîne yevme yekûmul hisâb.
Rabbimiz! Şüphesiz ki Sen bizim gizlediklerimizi de açığa vurduklarımızı da bilirsin: Zira yerde ve gökte olan hiçbir şey Allah' a gizli kalmaz! Her tür övgü ve sena, Allah' a aittir. Gerçekten de benim Rabbim duaları işitendir: ey Rabbim! Beni ve neslimden gelenleri ibadet ve kulluğun hakkını verenlerden kıl; ve duamı kabul buyur ey Rabbimiz! Rabbimiz! Beni, ebeveynimi ve tüm inananları hesapların verileceği gün affet!
-----------------
(İsra 80)
وَقُل رَّبِّ أَدْخِلْنِي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَل لِّي مِن لَّدُنكَ سُلْطَانًا نَّصِيرًا
Rabbi edhılnî mudhale sıdkın ve ahricnî muhrece sıdkın vec’al lî min ledunke sultânen nasîrâ.
Rabbim! Benim girdiğim her yere doğruluk ve dürüstlükle girmemi, çıktığım her yerden doğruluk ve dürüstlükle çıkmamı sağla; ve yüce katından beni (bu hususta başarılı) kılacak etkin bir güçle destekle.
-----------------
(Kehf 10)
رَبَّنَا آتِنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًا
Rabbenâ âtinâ min ledunke rahmeten ve heyyi' lenâ min emrinâ reşedâ.
Rabbimiz bize yüce katından bir rahmet bahşet ve bizi içine düştüğümüz şu durumdan dolayı doğru (sonuca) ulaştıracak bir bilinçle donat!
----------------
(Tâhâ 25, 26, 27, 28 )
رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي. وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي. وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِّن لِّسَانِي. يَفْقَهُوا قَوْلِي
Rabbişrah lî sadrî. Ve yessir lî emrî. Vahlul ukdeten min lisânî. Yefkahû kavlî.
Rabbim! Göğsüme genişlik ver, kolaylaştır işimi; düğümü çöz dilimden; ki anlasınlar beni!
----------------
Hz.Eyyüb' un duası
(Enbiya 83)
أَنِّي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
Ennî messeniyed durru ve ente erhamur râhimîn(râhimîne).
Bu dert gelip beni buldu ama sen merhametlilerin en merhametlisisin.
--------------------
Hz.Zekeriyya' nın duası
(Enbiya 89)
رَبِّ لَا تَذَرْنِي فَرْدًا وَأَنتَ خَيْرُ الْوَارِثِينَ
Rabbi lâ tezernî ferden ve ente hayrul vârisîn(vârisîne).
Rabbim! Beni (evlatsız) tek başına bırakma! Şu da var ki, Sen varislerin en hayırlısısın!
-----------------
(Enbiya 112)
رَبِّ احْكُم بِالْحَقِّ وَرَبُّنَا الرَّحْمَنُ الْمُسْتَعَانُ عَلَى مَا تَصِفُونَ
Rabbıhkum bil hakk(hakkı), ve rabbuner rahmânul musteânu alâ mâ tasıfûn
Rabbim! Aramızda hakkaniyetle hüküm ver! (Onlara dön) ve (de ki): Kendisine yakıştırdığınız tüm (gerçek dışı) nitelemelere karşı kendisinden yardım istenecek tek merci, (yine) O sınırsız merhamet sahibi olan Rabbimizdir.
--------------------
Hz.Nuh' un duası
(Mü' minûn 29)
رَّبِّ أَنزِلْنِي مُنزَلًا مُّبَارَكًا وَأَنتَ خَيْرُ الْمُنزِلِينَ
Rabbi enzilnî munzelen mubâreken ve ente hayrul munzilîn.
Rabbim! Beni bereketli bir yere ulaştır; zira Sen kişiyi (maksadına) ulaştıranların en hayırlısısın!
----------------
(Mü' minûn 97, 98 )
رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ * وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ
Rabbi eûzu bike min hemezâtiş şeyâtîn. Ve eûzu bike rabbi en yahdurûn.
Rabbim! Şeytanların ayartmalarından sana sığınırım! Onların yaklaşımlarından da Rabbim, sana sığınırım!
----------------
(Mü' minûn 109)
بَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
Rabbenâ âmennâ fağfir lenâ verhamnâ ve ente hayrur râhımîn
Rabbimiz! Biz iman ettik: o halde bizi bağışla, bize merhamet et! Zira merhametlilerin en hayırlısı Sensin!
------------------
(Furkân 65, 66)
رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًا * إِنَّهَا سَاءتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا
Rabbenasrif annâ azâbe cehenneme inne azâbehâ kâne garâmâ. İnnehâ sâet mustekarren ve mukâmâ
Rabbimiz! Cehennem azabını bizden uzak eyle!Çünkü onun azabı oldum olası pek zorlayıcı, pek şedittir: gerçekten de o ne kötü bir ikametgah, ne fena bir makamdır.
------------------
(Furkân 74)
رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا
Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zurriyyâtinâ kurrete a’yunin vec’alnâ lil muttekîne imâmâ.
Rabbimiz! Bize göz aydınlığı olacak eşler ve nesiller ver ve bizi muttakilere önder eyle!
----------------
Hz.Süleyman' ın duası
(Neml 19)
رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ
Rabbi evzı’nî en eşkure ni’metekelletî en’amte aleyye ve alâ vâlideyye ve en a’mele salihan terdâhu ve edhılnî bi rahmetike fî ibâdikes sâlihîn.
Rabbim! İç dünyamı öyle bir düzene sok ki, Senin bana ve ana-babama bahşettiğin nimetlere layıkıyla şükreden ve hep Senin hoşnut olacağın güzel işler yapan biri olayım; ve beni rahmetinle erdemli kullarının arasına kat!
--------------
Hz.Lût' un duası
(Ankebut 30)
رَبِّ انصُرْنِي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِدِينَ
Rabbinsurnî alel kavmil mufsidîn
Rabbim! Ahlaki çürümeye yol açan şu topluma karşı bana yardım et!
---------------------
(Sebe 48, 49, 50)
إِنَّ رَبِّي يَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَّامُ الْغُيُوبِ * جَاء الْحَقُّ وَمَا يُبْدِئُ الْبَاطِلُ وَمَا يُعِيدُ * إِن ضَلَلْتُ فَإِنَّمَا أَضِلُّ عَلَى نَفْسِي وَإِنِ اهْتَدَيْتُ فَبِمَا يُوحِي إِلَيَّ رَبِّي إِنَّهُ سَمِيعٌ قَرِيبٌ
İnne rabbî yakzifu bil hakk(hakkı), allâmul guyûb.Câel hakku ve mâ yubdiûl bâtılu ve mâ yuîd. İn dalaltu fe innemâ edıllu alâ nefsî, ve in ihtedeytu fe bimâ yûhî ileyye rabbî, innehu semîun karîb.
Şüphesiz Rabbim (batılın başını) ebedi gerçekle parçalayacaktır: O kimsenin bilmediği (geleceğin nelere gebe olduğunu) çok iyi bilir. Ebedi gerçek (gündeme) gelmiştir: artık sahte ve yalan ne yeni bir şey ortaya koyabilir, ne de geçmişi geri getirebilir. Eğer ben sapmışsam kendi aleyhime sapmış olurum; yok eğer hidayete ermişsem, bu yalnızca Rabbimin bana ilettiği vahiy sayesindedir: şüphesiz O her şeyi işitir, O (kuluna şah damarından) çok daha yakındır.
-----------------
(Sebe 39)
إِنَّ رَبِّي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ لَهُ وَمَا أَنفَقْتُم مِّن شَيْءٍ فَهُوَ يُخْلِفُهُ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ
İnne rabbî yebsutur rızka li men yeşâu min ibâdihî ve yakdiru leh(lehu), ve mâ enfaktum min şeyin fe huve yuhlifuh(yuhlifuhu), ve huve hayrur râzikîn.
Şüphe yok ki,isteyen kullarına rızkı açmayı da, onun lehine sınırlandırmayı da dileyen benim Rabbimdir; ama siz her ne infak ederseniz O onun yerini hemen doldurur; zira O rızık verenlerin en hayırlısıdır.
----------------------
Hz.İbrahim' in duası
(Sâffât 100)
رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ
Rabbi heb lî mines sâlihîn.
Rabbim! Bana erdemli bir (evlat) bağışla!
-------------------
(Zümer 46)
اللَّهُمَّ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ أَنتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ فِي مَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
Âllahumme fâtıras semâvâti vel ardı âlimel gaybi veş şehâdeti ente tahkumu beyne ıbâdike fî mâ kânû fîhi yahtelifûn.
Allah' ım! Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Ey idraki aşan hakikatleri de, idrak edilenleri de bilen! Kullarının tartıştıkları konularda, aralarında son sözü söyleyecek olan yalnızca Sensin, Sen!
----------------------
(Zümer 14)
قُلِ اللَّهَ أَعْبُدُ مُخْلِصًا لَّهُ دِينِي
Kulillâhe a’budu muhlisan lehu dînî.
İlan et: Ben dinimi yalnız Allah' a has kılarak sadece O'na kulluk ederim.
--------------------
(Câsiye 36, 37)
فَلِلَّهِ الْحَمْدُ رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَرَبِّ الْأَرْضِ رَبِّ الْعَالَمِينَ * وَلَهُ الْكِبْرِيَاء فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Fe lillâhil hamdu rabbis semâvâti ve rabbil ardı rabbil âlemîn. Ve lehul kibriyâu fîs semâvâti vel ard(ardı), ve huvel azîzul hakîm.
Hamd göklerin ve yerin Rabbi olan Allah' a mahsustur; alemlerin Rabbine... Göklerde ve yerde erişilmez büyüklük Ona mahsustur: zira O' dur mutlak üstün ve yüce olan, her hükmünde tam isabet kaydeden sadece O' dur.
---------------
(Ahkâf 15)
رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَصْلِحْ لِي فِي ذُرِّيَّتِي إِنِّي تُبْتُ إِلَيْكَ وَإِنِّي مِنَ الْمُسْلِمِينَ
Rabbi evzı’nî en eşkure ni’metekelletî en’amte aleyye ve alâ vâlideyye ve en a’mele sâlihan terdâhu ve aslıh lî fî zurriyyetî, innî tubtu ileyke ve innî minel muslimîn.
Rabbim! Bana ve anama babama sevk ettiğin nimetler için şükretmemi ve rızanı kazanacak iyi ve yararlı işler yapmamı nasip eyle; ve bana bağışladığın neslimi de iyilikte daim eyle: işte ben yüzümü Sana döndüm ve artık ben sana teslim olanlardan biriyim!
----------------
(Haşr 10)
رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلًّا لِّلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ
Rabbenâgfir lenâ ve li ihvâninellezîne sebekûnâ bil îmâni ve lâ tec’al fî kulûbinâ gıllen lillezîne âmenû rabbenâ inneke raûfun rahîm
Rabbimiz! Bizi ve bizden önce imanla göçüp gitmiş olanları bağışla! İman edenlere ilişkin gönlümüzde en küçük bir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphe yok ki Sen çok şefkatli, çok merhametlisin!
-----------
(Mumtehane 4, 5)
رَّبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ * رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Rabbenâ aleyke tevekkelnâ ve ileyke enebnâ ve ileykel masîr. Rabbenâ lâ tec’alnâ fitneten lillezîne keferû, vagfir lenâ rabbenâ, inneke entel azîzul hakîm.
Rabbimiz! Yalnız sana güvendik, yalnız Sana yöneldik: zira tüm yollar Sana çıkar! Rabbimiz! Bizi küfre gömülenlerin elinde oyuncak etme! Ve günahlarımızı bağışla, ey Rabbimiz: Zira Sen, evet Sensin mutlak üstün ve yüce olan, Sensin her hükmünde tam isabet kaydeden!
-----------------
(Tahrim 8 )
رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Rabbenâ etmim lenâ nûrenâ vagfir lenâ, inneke alâ kulli şey'in kadîr.
Rabbimiz! Nurumuzu tamamla ve bizi bağışla: çünkü sen her şeye kadirsin!
--------------
(Nûh 26, 27, 28 )
رَّبِّ لَا تَذَرْ عَلَى الْأَرْضِ مِنَ الْكَافِرِينَ دَيَّارًا * إِنَّكَ إِن تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُوا إِلَّا فَاجِرًا كَفَّارًا * رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَن دَخَلَ بَيْتِيَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَات وَلَا تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلَّا تَبَارًا
Rabbi lâ tezer alel ardı minel kâfirîne deyyârâ. İnneke in tezerhum yudıllû ıbâdeke ve lâ yelidû illâ fâciren keffârâ. Rabbigfirlî ve li vâlideyye ve li men dehale beytiye mu’minen ve lil mu’minîne vel mu’minât(mu’minâti) ve lâ tezidiz zâlimîne illâ tebârâ
Rabbim! Yeryüzünde kafirlerden numunelik tek kişi dahi bırakma! Çünkü eğer Sen onları bırakırsan, Senin kullarını yoldan çıkarmaya (çalışacaklar); onlardan fesatçılar ve küfre saplananlardan başkası doğmayacaktır..Rabbim! Beni, ana-babamı ve evime mü' min olarak giren herkesi, dahası tüm mü' min erkekleri ve mü' min kadınları bağışla! Zalimlerinse sadece tükenişini artır!
----------------
(Bakara 32)
سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا إِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
Subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmul hakîm
Sen tek otoritesin, bizim senin öğrettiğinden başka bir ilmimiz olamaz; yalnızca Sensin her şeyi tam bilen, her hükmünde tam isabet kaydeden.
---------------------
(Bakara, 126)
رَبِّ اجْعَلْ هَ ذَا بَلَدًا آمِنًا وَارْزُقْ أَهْلَهُ مِنَ الثَّمَرَاتِ مَنْ آمَنَ مِنْهُم بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ
Rabbic’al hâzâ beleden âminen verzuk ehlehu mines semerâti men âmene minhum billâhi vel yevmil âhir
Rabbim! Burasını emin bir bölge kıl! Onun sakinlerinden Allah' a ve ahiret gününe inananları türlü ürünlerle rızıklandır!
-----------------
(Âl-i İmran 53)
رَبَّنَا آمَنَّا بِمَا أَنزَلَتْ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ
Rabbenâ âmennâ bi mâ enzelte vetteba’nâr resûle fektubnâ meaş şâhidîn.
Rabbimiz! İndirdiklerine iman ettik, elçiye de tabi olduk: Bu nedenle bizi (hakikate) şahit olanlarla birlikte yaz!
-----------------
(A' raf 23)
رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنفُسَنَا وَإِن لَّمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ
Rabbenâ zalemnâ enfusenâ ve in lem tagfirlenâ ve terhamnâ le nekûnenne minel hâsirîn
Rabbimiz! Biz kendi kendimize zulmetmişiz, eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan, kesinlikle kaybedenler arasına gireriz!
-----------
(Tevbe 129)
حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
Hasbiyallâh(hasbiyallâhu), lâ ilâhe illâ hûve, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm
Allah bana yeter, O' ndan başka ilah yok, ben hep O' na güvenmişimdir; çünkü O en yüce hükümranlık makamının Rabbidir!
----------------
(İsra 24)
رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا
Rabbirhamhumâ kemâ rabbeyânî sagîrâ
Rabbim, o ikisi beni küçüklüğümde sevgiyle görüp gözettikleri gibi, sen de onları merhametinle kolla!
--------------------
(Mü' minûn 118 )
رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
Rabbigfir verham ve ente hayrur râhımîn
Rabbim! Bağışla! Merhamet et! Zira merhamet edenlerin en hayırlısı Sensin!
---------------
(Mü' min 7, 8 )
رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَّحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ * رَبَّنَا وَأَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدتَّهُم وَمَن صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Rabbenâ vesi’te kulle şey’in rahmeten ve ilmen fagfir lillezîne tâbû vettebeû sebîleke vekıhim azâbel cahîm. Rabbenâ ve edhilhum cennâti adninilletî vaadtehum ve men salaha min âbâihim ve ezvâcihim ve zurriyyâtihim inneke entel azîzul hakîm.
Rabbimiz! Sen her şeyi rahmet ve bilginle kuşatmışsın! Artık tevbe edip Senin yoluna uyanları bağışla ve onları gözleri yuvalarından fırlatan dehşetli ateşin azabından koru! " Rabbimiz! Onları ve onların atalarından, eşlerinden ve nesillerinden iyi ve dürüst olanları güzelliğin merkezi olan cennetlere yerleştir: çünkü Sen, evet Sensin her işinde tek mükemmel olan, her hükmünde tam isabet kaydeden! Ve onları tüm kötülüklerden koru! Ki Sen o gün birini kötü duruma düşmekten korursan, bu ona rahmet ettiğin anlamına gelir: bu, evet, en büyük başarı işte budur!
---------------------
(Fatiha 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7)
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ * الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ * الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ * مَلِكِ يَوْمِ الدِّينِ * إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ * اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ * صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ
Bismillâhir rahmânir rahîm. El hamdu lillâhi rabbil âlemîn. Er rahmânir rahîm. Mâliki yevmid dîn. İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn. İhdinas sırâtel mustakîm. Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn.
Rahman ve Rahim Allah' ın adıyla HAMD, bütün alemlerin Rabbi Allah' a mahsustur. O özünde rahmet sahibi, işinde rahmet sahibidir. O Hesap Günü' nün hakimidir. (Rabbimiz!) Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım isteriz. Bizi yönelt Dosdoğru Yol' a; Nimet verdiklerinin yoluna; gazaba uğrayanların ve sapıtanların yoluna değil!
-----------------
(İhlas, 1, 2, 3, 4)
قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ * اللَّهُ الصَّمَدُ * لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ * وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ
Kul huvallâhu ehad. Allâhus samed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekun lehu kufuven ehad.
(EY muhatap!) De ki: O Allah' tır; eşsiz-benzersiz bir tek' tir. Allah Samed' dir. O doğurtmamıştır ve doğurulmamıştır. Ve hiç bir şey O' na asla denk ve benzer olmamıştır.
------------------
(Bakara, 255)
اللّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ
Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm(kayyûmu), lâ te’huzuhu sinetun ve lâ nevm(nevmun), lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fil ard(ardı), menzellezî yeşfeu indehû illâ bi iznih(iznihî) ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhus semâvâti vel ard(arda), ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîm
ALLAH, kendisinden başka ilah olmayan, mutlak diri, hayatın ve varlığın kaynağı ve dayanağıdır; ne gaflet basar O' nu, ne de uyku. Göklerde ve yerde olan her bir şey O' nundur: O' nun izni olmaksızın katında şefaat edecek olan kimmiş bakayım? O kullarının önünde-açıkta olan şeyleri de, ardında-gizli olan şeyleri de bilir; oysa onlar, O dilemedikçe O' nun ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. O' nun sonsuz kudret ve otoritesi gökleri ve yeri kaplamıştır; üstelik onları görüp gözetmek O' na güç yetmez: zira yüce ve azametli olan yalnızca O' dur.
---------------
(Felak 1, 2, 3, 4, 5)
قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ * مِن شَرِّ مَا خَلَقَ * وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ * وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ * وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ
Kul eûzu bi rabbil felak. Min şerri mâ halak. Ve min şerri gâsikın izâ vekab. Ve min şerrin neffâsâti fîl ukad. Ve min şerri hâsidin izâ hased.
(Ey Muhatap! ) De ki: " Sığınırım ben (yokluk gecesini) yararak varlığı çıkaran sabahın Rabbine: O'nun yarattığı her şeyin şerrinden! Ve (aklı-iradeyi) bastırdığı zaman zehirli-zifiri bir (cehalet) karanlığının şerrinden! Ve düğümlere üfleyenlerin şerrinden! Ve haset ettiğinde hasetçinin şerrinden!
--------------
(Nas 1, 2, 3, 4, 5, 6)
قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ * مَلِكِ النَّاسِ * إِلَهِ النَّاسِ * مِن شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ * الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ * مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ
Kul eûzu bi rabbin nâs. Melikin nâs. İlâhin nâs. Min şerril vesvâsil hannâs. Ellezî yuvesvisu fî sudûrin nâs. Minel cinneti ven nâs.
(Ey muhatap! ) De ki: "Sığınırım ben Rabbine insanlığın; İlahına insanlığın; Sinsi ve sinik vesvese kaynağının şerrinden; o ki sürekli kalplerine fısıldıyor insanların; İster görünmeyen-bilinmeyen, ister görünen-bilinen türden.
----------
Hz. İbrahim ve Hz.İsmail`in duası (Kâbe`nin temellerini yükseltirken)
(Bakara,127, 128, 129)
رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ * رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِن ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُّسْلِمَةً لَّكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَآ إِنَّكَ أَنتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ * رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولاً مِّنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ إِنَّكَ أَنتَ العَزِيزُ الحَكِيمُ
Rabbenâ tekabbel minnâ inneke entes semîul alîm. Rabbenâ vec’alnâ muslimeyni leke ve min zurriyyetinâ ummeten muslimeten leke ve erinâ menâsikenâ ve tub aleynâ, inneke entet tevvâbur rahîm. Rabbenâ veb’as fîhim resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtike ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete ve yuzekkîhim inneke entel azîzul hakîm.
Rabbimiz! Kabul buyur bizden! Yalnız sensin tüm duaları işiten; ve gönüllerdekini bilen de yalnız sen! Rabbimiz! Bizi kayıtsız şartsız sana teslim olan kimselerden eyle! Soyumuzdan sürekli sana teslim olacak önder topluluklar var et! Bize nasıl kulluk yapacağımızı göster ve bizi affet! Hiç şüphe yok ki sen tevbeleri çokça kabul edensin, rahmetle muamele edensin! Rabbimiz! Onlar arasından kendilerine senin mesajını okuyacak, ilahi kelamı ve hakikate mutabık hüküm vermeyi öğretecek ve onları arındıracak bir elçi gönder.Çünkü yalnızca Sensin her işinde mükemmel olan, her hükmünde tam isabet kaydeden de Sen.
--------------------
Namazda da okuduğumuz Kur'an duası
(Bakara, 201)
رَبَّنَا اٰتِنَا فِى الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil âhireti haseneten ve gınâ azabennâr.
Ey Rabbimiz! Bize dünyada da güzellik, âhirette de güzellik ver ve bizi cehennem azabından (ateşinden) koru.
Kaynak :
Kurani Kerim
Dinimiz islam
Dualar Zikirler Salavatlar Ayetler
Dua, Allah’tan yardım istemektir, hakkından gelemediğimiz işler konusunda, Rabbimize, bize yol göstermesi veya, desteklemesi veya,
yardım etmesi için rica etmektir.
Dua Hem ibadettir, hem zikirdir ve Rabbimizi hatırlamaktır. Dua Hem de, Fiziksel anlamda bir Frekanstır. Beynimizden kainata
yayılan bir Frekanstır. Ve iki çeşittir, ya pozitif enerji ve iyiye doğru yayılan, ya da negeatif enerji yani kötüye doğru yayılan bir Frekanstır.
Hem Rabbimizin, Rab olduğunu, bizim ise, O‘na muhtaç kul olduğumuzu bilmektir.
Rabbimiz Kuran da „Dua edin Kabul edeyim“ Buyuruyor. Ve Bize Dua etmenin yöntemlerinide, Kitabımız Kuran-ı Kerim de,
Peygamberlerin ve Salih Kulların başlarından geçen olaylar karşısında, nasıl dua ettiklerini beyan ederek öğretmekte.
Dua bir ubudiyettir. Bizim dualardaki ana prensibimiz ibadet kastı ve gayesi hakim olmalıdır. Yoksa duayı sırf kabul edilmesi gereken ve ihtiyaç dilekçesi olarak görmek yanlıştır.
Bazen bir şey için dua edilir. Fakat istediğimiz bu şey, zahiren kabul edilmez. Buna rağmen bizim duayı bırakmamamız lazımdır. Şayet istediğimiz şey elde edilse ve Cenab-ı Hak duamızı kabul etse nurun ala nur. Ama zahiren kabul edilmese bile biz "Duam kabul olmadı." demeyeceğiz. Aksine "Allah bu duamı ahiretim için veya dünyada daha iyi bir şekilde kabul etti." denilir.
Hakikaten bu dua boşa gitmedi, ibadet olması dolayısıyla ahirette mükafatını göreceğim diye duasını bırakmak değil, aksine daha fazla dua etmeye gayret ve şevk taşımalıyız.
Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de,
"Bana dua edin size cevap vereyim." ( Mü'min, 40/60)
buyurmaktadır. Bazıları bu ayet-i kerimeyi öne sürerek şöyle demektedirler: Madem Allah "Bana dua edin bende kabul edeyim." demiştir, neden çokça dua ettiğimiz halde bazıları kabul edilmiyor? Bu hususta alimlerimiz ittifakla bu ayette Allah "cevap veririm" demektedir, "kabul ederim" dememektedir. Nasıl ki, sen bir hekime gitsen ve desen "Ey hekim bana şu ilacı ver." Elbette hekim sana cevap verir ve "Buyurun!" diye cevap verir. Fakat istediğin şey ya hikmetsiz, ya faydasız veya sana zararlı bir ilaç ise, onu değil de daha güzelini sana verir.
Aynen onun gibi, mutlak hikmet sahibi Cenab-ı Hak bize ve dualarımıza cevap verir. Ama kabul etmek hikmetine tabi olduğundan bazen istenen şeyin aynısı, bazen de daha güzelini bazen de zararlı olduğunu bildiği için hiç vermez.
Bu kısa açıklamadan sonra duaların kabul şartlarına geçelim:
Evvela dua kabul çerçevesi dahilinde olacak. Sonra samimi ve günahsız bir ağızla olacaktır. Mümkünse abdestli ve helal lokma alınmak suretiyle bereketlenecektir. Mübarek mevkilerde özellikle mescit ve camilerde, mübarek zamanlarda özellikle ramazan ayı ve Kadir Gecesi, Berat Gecesi gibi mübarek gecelerde, namazlardan sonra özellikle sabah namazından sonra dua edilmesi kabule karin olması hikmet-i ilahiye ve rahmet-i ilahiyece matluptur. Bu şartlardan uzaklaşıldığı taktirde de duanın tesiri azalacaktır.
Müstecab Dualar dileklerimle…
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 13.11.2023
Kurandan Dua Örnekleri - Kurandaki Tüm Dua Ayetleri
Kur'an'da geçen peygamberlerin dualarının bir kısmı şöyledir:
Peygamber Efendimiz ( asm)'in Duası:
"Rabbi zidnî ilma." Ey Rabbim! Benim ilmimi artır.( Taha, 20/114)
"Rabbi fela tec'alnî fil-gavm'iz-zalimin."
Ey Rabbim! Beni o zalimler topluluğunun içinde tutma.( Mü'minun, 23/94)
Hz. Adem ( a.s) ve Hz. Havva validemizin yaptığı dua:
"Rabbena, zalemna enfusena ve inlem tağfir lena ve terhamna lene kûnenne min'el-hasirîn."
Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizleri affetmezsen ve bizlere acımazsan hüsrana uğrayanlardan oluruz.( A'raf, 7/123)
Hz. İbrahim ( a.s) ve Hz. İsmail'in ( a.s) Kabe'yi Yaparken Okudukları Dua:
"Rabbena tegabbel minna inneke entes-semi'ul-alim."
Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul et, muhakkak sen, işiten ve bilensin.( Bakara, 2/127)
Kâbe'yi Yaptıktan Sonraki Duaları:
"Rabbena vec'elna muslimeyni leke ve min zurriyyetina ummeten muslimeten leke ve erina menasikena ve tub aleyna inneke entet-tevvab'ur-rahim. Rabbena veb'as fîhim rasulen
minhum yetlû aleyhim ayatike ve yuallimuhumul kitabe ve'l-hikmete ve yuzekkîhim inneke ente'l-azîz'ul-hakim."
Ey Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş Müslümanlar kıl ve soyumuzdan sana teslim olmuş müslüman bir ümmet ver. Bize ibadet esaslarını göster ve tövbemizi kabul et. Şüphesiz sen
tövbeleri kabul eden ve esirgeyensin. Ey Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder, onlara ayetlerini okusun, kitap ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz sen
güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin.( Bakara, 2/128-129)
Hz. İbrahim'in ( a.s) Çocukları ile Mescid-i Haram'a Gidince Yaptığı Dua:
"Rabbic'al hazel-belede aminen vecnubnî ve beniyye en na'bud'el-esnam. Rabbi innehunne azlelne kesiran minen-nas. Femen tebiani feinnehu minnî ve men asâni feinneke
ğafur'ur-rahim. Rabbena innî eskentu min zurriyyetî bi-vadin ğayri zî zer'in inde beytikel-muharram. Rabbena liyugîmus-salate fec'al ef'ideten minen-nasi tehvî ileyhim ver-
zughum mines-semerati leallehum yeşkurûn. Rabbena inneke ta'lemu ma nuhfî vema nu'linu vema yahfa alallahi min şey'in fil-arzi vela fis-sema."
Ey Rabbim! Bu beldeyi, güvenli bir belde yap. Beni ve oğullarımı putlara kulluktan uzak tut. Ey Rabbim! Çünkü putlar, kendilerine tapan bir çok insanın sapmasına sebep
oldular. Kim bana uyarsa şüphesiz ki, o benim dinimdendir. Kim de bana karşı gelirse şüphesiz ki sen, af ve merhameti bol olansın. Ey Rabbimiz! Soyundan bazılarını, muharrem ve
mukaddes evinin yanındaki çorak, zıraata elverişsiz vadiye, namazı kılsınlar diye yerleştirdim. Ey Rabbim! İnsanların kalplerini onlara meylettir. Onları meyvelerle rızıklandır
ki, şükretsinler. Ey Rabbimiz! Hiç kuşkusuz sen bizim gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da çok iyi bilirsin. Yerde ve gökte, hiç bir şey Allah'tan gizli kalmaz.( İbrahim,
14/35-38 )
Hz. İbrahim'in ( a.s) Kendisi ve Soyu İçin Yaptığı Dua:
"Rabbic'alnî mugîm'es-salati ve min zurriyyetî. Rabbena ve tegabbel duaî. Rabbeneğfirlî ve li-valideyye ve lil-muminîne yevme yegûm'ul-hisab."
Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelen salih kimseleri, namazını dosdoğru kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! Duamı kabul eyle! Ey Rabbimiz! Herkesin hesaba çekileceği günde, beni,
anamı, babamı, ve bütün müminleri affet!( İbrahim, 14/40-41)
Hz. Zekeriyya'nın ( a.s) Yaptığı Dua:
"Rabbi heb lî min ledunke zurriyyeten tayyibeten, inneke semi'ud-dua."
Ey Rabbim! Katından bana temiz bir zürriyet ver. Şüphesiz sen duaları işitensin.( Âl-i İmran, 3/38 )
Hz. Musa'nın ( as) Duaları:
"Rabbi innî la emliku illa nefsî ve ahî fefruk beynena ve beynel-kavmi'l-fasikîn."
Ey Rabbim! Ben ancak kendim ve kardeşimle baş edebilirim. Bizimle fasık toplumun arasını ayır.( Maide, 5/25)
"Subhaneke tubtu ileyke ve ene evvel'ul-muminîn."
Seni tenzih ederim ey Rabbim! Tövbe edip sana yöneldim ve iman edenlerin ilkiyim ben.( A'raf, 7/143)
"Rabbiğfir lî ve liahî ve edhilna fî rahmetike ve ente erham'ur-rahimîn."
Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi affet. Bizi rahmetine kat. Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.( A'raf, 7/151)
"Ente veliyyuna feğfir lena ve'rhemna ve ente hayr'ul-ğafirîn."
Ey Rabbim! Sen bizim velimizsin. Öyleyse bizi bağışla, bizi esirge, sen bağışlayanların en hayırlısısın.( A'raf, 7/155)
"Vektub lena fi hazihid-dunya ve fil-ahireti innî hudna ileyke."
Bize bu dünyada da, ahirette de iyilik yaz, şüphesiz ki biz sana yöneldik.( A'raf, 7/15)
"Alallahi tevekkelna. Rabbena la tec'elna fitneten lil-kavm'iz-zalimin ve neccina bi-rahmetike min'el-kavm'il-kafirîn."
Biz Allah'a güvendik. Ey Rabbimiz! Bizi zulme sapan bir kavim için itmihan vesilesi kılma. Ve bizi kafirler topluluğundan rahmetinle kurtar.( Yunus, 10/85-86)
Hz. İsa'nın ( a.s) Rızk İçin Yaptığı Dua:
"Allahumme rabbena enzil aleyna maideten min'es-semai tekunu lena îden li-evvelina ve ahirina ve ayeten minke verzukna ve ente hayr'ur-razigîn."
Allah'ım! Ey Rabbimiz! Bize gökten sofra indir, öncemiz ve sonramız için bir bayram ve Sen'den bir belge olsun. Bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın.(
Maide, 5/114)
Hz. Şuayb'ın ( a.s) Yaptığı Dua:
"Alallahi tevekkelna rabbenefteh beynena ve beyne kavmina bil-hakki ve ente hayr'ul-fatihîn."
Biz Allah'a güvendik. Ey Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında sen hak ile hüküm ver. Sen hüküm verenlerin en hayırlısısın.( A'raf, 7/88-89)
Hz. Nuh'un ( a.s) Yaptığı Dua:
"Rabbi innî eûzu bike en es'eleke ma leyse lî bihi ilmun ve illa teğfir lî ve terhemnî ekun min'el-hasirîn."
Ey Rabbim! Bilgim olmayan şeyi senden istemekten sana sığınırım. Ve eğer beni bağışlamazsan ve beni esirgemezsen, hüsrana uğrayanlardan oluruz.( Hud, 11/47)
Hz. Nuh'un ( a.s) Kavminin İnkarı Üzerine Yaptığı Dua:
"Rabbinsurnî bima kezzebûn."
Ey Rabbim! Kavmimin beni yalanlamasına karşı bana yardım et.( Müminun, 23/26)
Tufan Sırasında Sular Yükselirken Nuh'un ( a.s) Duası:
"Rabbi enzilnî munzelen mubareken ve ente hayr'ul-munzilîn."
Ey Rabbim! Beni mübarek bir yere indir. Sen indirilenlerin en hayırlısısın.( Müminun, 23/29)
Hz. Yusuf'un ( a.s) Yaptığı Dualar:
"Rabbi's-sicnu ehabbu ileyye mimma yed'ûnenî ileyhi ve illa tasrif annî keydehunne esbu ileyhinne ve ekun min'el-cahilîn."
Ey Rabbimiz! Benim için zindan, bunların çağırdığı şeyden daha iyidir. Eğer tuzaklarına engel olmazsan, onlara uyar, cahillerden olurum.( Yusuf, 12/33)
"Rabbi gad ateyteni min'el-mulki ve allemtenî min te'vil'il-ahadisi fatir'es-semavati vel-arzi ente veliyyî fid'dunya vel-ahireti teveffenî muslimen ve elhignî bi's-
salihîn."
Ey Rabbim! Bana mülkü sen verdin. Rüyaların yorumunu sen öğrettin. Yerin ve göklerin yaratıcısı sensin. Beni Müslüman olarak öldür ve beni salihlere kavuştur.( Yusuf,
12/101)
Hz. Eyyub'un ( a.s) Hastayken Yaptığı Dua:
"Ennî messeniyez-zurru ve ente erham'ur-rahimîn."
Bu hastalık gerçekten beni sarıverdi. Sen ise merhametlilerin en merhametli olanısın.( Enbiya, 21/83)
Hz. Yunus'un ( a.s) Balığın Karnındayken Yaptığı Dua:
"La ilahe illa ente subhaneke innî kuntu minez-zalimîn."
Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ve tesbih ederim. Ben zalimlerden oldum.( Enbiya, 21/87)
Hz. Lut'un ( a.s) Kavminin Sapıklığından Dolayı Duası:
"Rabbi neccinî ve ehlî mimma ya'lemûn."
Ey Rabbim! Beni ve ailemi kavmimin yapmakta oldukları şeyden kurtar.( Şuara, 26/169)
Hz. Süleyman'ın ( a.s) Duası:
"Rabbi evzi'nî en eşkura ni'metikelletî en'amte aleyye ve alâ valideyye ve na'mele salihen terzahu ve edhilnî birahmetike fî ibadik'es-salihîn."
Ey Rabbim! Bana, ana ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat.(
Neml, 27/19)
Hz. Meryem'in ( a.s) Anasının Yaptığı Dua:
"İnnî uîzuha bike ve zurriyyeteha min'eş-şeytan'ir-racîm."
Allah'ım! Onu ve zürriyyetini kovulmuş şeytandan senin sığınmana veriyorum.( Âl-i İmran, 3/36)
Hz. Musa'nın ( a.s) Mucizesi Karşısında İman Eden Sihirbazların Duası:
"Rabbena efriğ aleyna sabran ve teveffenâ muslimîn."
Ey Rabbimiz. Üstümüze sabır yağdır ve bizi müslüman olarak öldür.( A'raf, 7/126)
Peygamberlerin ve Müminlerin Yaptığı Dua:
"Rabbena la tuahiznâ in nesîna ev ahte'nâ. Rabbena vela tahmil aleynâ isran kema hameltehu alellezîne min kablina. Rabbena vela tuhammilna ma la tâgate lena bih. Va'fu annâ
vağfir lena verhemna ente mevlana fensurna alal- gavm'il-kâfirîn."
Ya Rabbi! Unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Ya Rabbi! Bize, bizdekilerden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ya Rabbi! Gücümüzün
yetmeyeceği yükü bize yükleme bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge. Sen bizim mevlamızsın kafirler topluluğuna karşı bize yardım et.( Bakara, 2/286)
Mümin Kulların Namazdayken Okudukları Dua:
"İhdina's-sırat'al-mustegîm. Sıratallezîne en'amte aleyhim ğayr'il-meğzûbi aleyhim veleddâllîn."
Bizi doğru yola ilet, kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna; sapıkların ve gazaba uğrayanların yoluna değil.( Fatiha, 1/6-7)
İlim ve Akıl Sahiplerinin Yaptığı Dualar:
"Rabbena la tuziğ gulûbena ba'de iz hedeytenâ ve heblena min ledunke rahmeh. İnneke ente'l-vehhâb. "Rabbena inneke camiu'n-nasi liyevmin la raybe fih. İnneke la yuhlif'ul-
mîad."
Ya Rabbi! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi kaydırma. Katından bize rahmet bağışla, sen çok bağışlayansın. Ey Rabbimiz! Kendisinde şüphe olmayan bir günde
insanları muhakkak sen toplayacaksın. Allah veridği sözden kesinlikle geri dönmez.( Âl-i İmran, 3/8-9)
Müminlerin Allah Korkusundan Yaptıkları Dua:
"Rabbena innena amenna fağfir lena zunûbena ve ginâ azab'en-nâr."
Ey Rabbimiz! Biz iman ettik. İşlediğimiz günahları bağışla ve bizleri ateşin azabından koru.( Âl-i İmran, 3/16)
Allah'ı Anan Müminlerin Yaptığı Dualar:
"Rabbena inneke men tudhil'in-nâre fegad ehzeyte, ve ma li'z-zalimîne min ensâr."
Ey Rabbimiz! Muhakkak sen, kimi ateşe sokarsan onu cezalandırırsın. Zalimler için yardımcı yoktur.( Âl-i İmran, 3/192)
"Rabbena fağfir lenâ zunûbena ve keffir annâ seyyiâtinâ ve teveffenâ mea'l-ebrâr. Rabbena ve atinâ ma veadtenâ alâ rusulike vela tuhzinâ yevm'el-giyameh. İnneke lâ
tuhlif'ul-miâd."
Ya Rabbi! Bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür. Ya Rabbi! Elçilerine vaad ettiklerini bize ver, kıyamet gününde bizi
hor ve aşağılık kılma. Sen kesinlikle vaadinden dönmezsin.( Âl-i İmran, 3/193-194)
Tefekkür Ehli Müminlerin Duası:
"Rabbena ma halakte haza batila. Subhaneke feginâ azab'en-nâr."
Ey Rabbimiz! Sen bütün bunları boşuna yaratmadın. Seni bütün eksikliklerden tenzih ederiz. Bizleri ateşin azabından koru.( Âl-i İmran, 3/191)
Zulümden Kurtulmak İçin Mazlum Müminlerin Duası:
"Rabbena ehricna min hazihil karyetiz-zalimi ehluha vec'allena min ledunke veliyyen vec'al lena min ledunke nasîra."
Ey Rabbimiz! Halkı zalim olan bu şehirden bizi çıkar. Katından bize bir veli ve bir yardımcı gönder.( Nisa, 4/75)
Allah-u Teala Kur’an-ı Kerimin ayetlerinin içerisinde birçok dualara yer vermiş ve kullarının da bu şekilde kendisine dua etmelerini istemiştir. Bazı surelerin tamamı dua iken;
bazılarının da ayetlerinin içinde dua niteliği taşıyan cümlelerden oluşmaktadır. Dualardan bazıları Allah’a övgü niteliğini taşırken; bazıları da Allah’tan istememiz gereken
şeylerle ilgili her konuyu kapsayarak verilmiş olan dualardır. Dua anlamı içeren ayet ve surelerin tamamı olmasada sanıyorum buyuk kısmı aşağıdadır:
Ayetlerin Arasında Bulunan Dualar:
( Ahkaf Suresi 15. ayet) "Rabbim; beni, bana ve ebeveynime verdiğin nimete şükretmeye, hoşnut olacağın iyi bir iş yapmaya yönelt! Soyum içinde, benim için barışı gerçekleştir.
Sana yöneldim ben, sana teslim olanlardanım ben!"
( Ali İmran Suresi 8. ayet) Ey Rabbimiz! Bizi doğruya ve güzele yönelttikten sonra kalplerimizi bozup eğriltme ve bize katından bir rahmet bağışla. Sen, yalnız sen Vahhâb`sın,
bol bol bağışta bulunansın.
( Ali İmran Suresi 9. ayet) Ey Rabbimiz! Sen Câmî`sin; insanları varlığında kuşku bulunmayan bir günde mutlaka toplayacaksın. Allah, sözünü yerine getireceği yer ve zamanı asla
şaşırmaz.
( Ali İmran Suresi 16. ayet) "Ey Rabbimiz, kuşkusuz olarak sana inandık. Bağışla günahlarımızı, ateş azabından koru bizi. "
( Ali İmran Suresi 26. ayet) "Ey mülkün Mâlik`i, sahibi olan Allah’ım! Sen mülk ve saltanatı dilediğine verir, mülk ve saltanatı dilediğinden çekip alırsın. Dilediğini yüceltip
aziz edersin, dilediğini alçaltıp zelil kılarsın. İmkân, mal ve nimet senin elindedir. Sen, her şeye kadirsin. "
( Ali İmran Suresi 27. ayet) "Geceyi gündüzün içine sokarsın, gündüzü de gecenin içine sokarsın. Diriyi ölüden çıkarırsın, ölüyü diriden çıkarırsın. Dilediğini hesapsızca
rızıklandırırsın. "
( Ali İmran Suresi 38. ayet) "Rabbim, katından bana tertemiz bir soy bağışla. Sen yakarışı en iyi duyansan. "
( Ali İmran Suresi 53. ayet) "Ey Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik, resule uyduk; artık bizi gerçeğin tanıklarıyla beraber yaz!"
( Ali İmran Suresi 73. ayet) "Lütuf Allah`ın elindedir; onu dilediğine verir. Allah Vâsî`dir, varlığı sürekli genişletir; Alîm`dir, her şeyi en iyi şekilde bilir. "
( Ali İmran Suresi 74. ayet) Rahmetini dilediğine özgüler. Allah, büyük lütfun sahibidir.
( Ali İmran Suresi 84. ayet) "Allah`a, bize indirilene, İbrahim`e, İsmail`e, İshak`a, Yakub`a, torunlarına indirilmiş olana, Mûsa`ya, İsa`ya ve diğer nebilere Rablerinden
verilmiş bulunana inandık. Onlardan hiçbirini ötekinden ayırmayız. Biz O`na teslim olanlarız. "
( Ali İmran Suresi 109. ayet) Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah`ındır. İş ve oluşlar Allah`a döndürülür.
( Ali İmran Suresi 129. ayet) Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah`ındır. Dilediğini/dileyeni affeder; dilediğine/dileyene azap eder. Allah çok affedici, çok merhametlidir.
( Ali İmran Suresi 147. ayet) "Ey Rabbimiz! Bağışla bizim günahlarımızı, affet işlerimizdeki taşkınlığımızı, sağlam bastır ayaklarımızı ve yardım et bize küfre sapan topluma
karşı!"
( Ali İmran Suresi 189. ayet) Göklerin de yerin de mülk ve yönetimi Allah`ındır. Allah Kadîr`dir, herşeye gücü yeter.
( Ali İmran Suresi 191. ayet) "Ey Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Şanın yücedir senin. Ateş azabından koru bizi. "
( Ali İmran Suresi 192. ayet) "Ey Rabbimiz! Sen birini ateşe soktun mu onu tam rezil etmişsindir. Zalimlerin, yardımcıları olmayacaktır. "
( Ali İmran Suresi 193. ayet) "Ey Rabbimiz! Bir çağırıcının, `Rabbinize inanın!` diye imana çağırdığını işittik ve iman ettik. Ey Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla bizim.
Kötülüklerimizin üstünü ört ve bize iyilerle birlikte ölmek nasip et. "
( Ali İmran Suresi 194. ayet) "Ey Rabbimiz! Resullerin aracılığıyla bize vaat etmiş olduğunu da bize ver, kıyamet günü bizi rezil etme. Sen, vaadine asla ters düşmezsin. "
( Ankebut Suresi 46. ayet) "Bize indirilene de size indirilene de iman ettik; tanrımız ve tanrınız bir. Ve biz O`na teslim olanlarız. "
( Araf Suresi 47. ayet) "Ey Rabbimiz, bizleri, zalimler topluluğuyla birleştirme. "
( Araf Suresi 89. ayet) Rabbimiz, bilgice herşeyi kuşatmıştır. Allah`a dayanıp güvendik biz. Ey Rabbimiz! Toplumumuzla bizim aramızda hak ile hükmet. Sen, çözüm getirenlerin en
hayırlısısın. "
( Araf Suresi 126. ayet) Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır. Canımızı müslümanlar olarak al. "
( Araf Suresi 151. ayet) "Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla. Rahmetine sok bizi. Sen, rahmet edenlerin en merhametlisisin. "
( Araf Suresi 155. ayet) "Rabbim, dileseydin, onları da beni de daha önce helak ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin yaptıkları yüzünden biz helak mı edeceksin? Bu iş senin
imtihanından başka birşey değildir. Onunla dilediğini şaşırtır, dilediğine yol gösterirsin. Sen bizim Veli`mizsin. O halde affet bizi, acı bize. Sen affedenlerin en
hayırlısısın. "
( Araf Suresi 156. ayet) "Bize hem bu dünyada güzellik yaz hem de ahirette. Dönüp dolaşıp sana geldik. "
( Araf Suresi 158. ayet) Göklerin ve yerin mülkü o Allah`ındır. İlah yoktur O`ndan başka. O diriltir, O ölüdürür. O halde Allah`a ve resulüne iman edin; Allah`a ve onun
sözlerine inanan o ümmi peygambere iman edip uyun ki, doğruya ve güzele ulaşabilesiniz. "
( Araf Suresi 196. ayet) "Benim Veli`m, o Kitap`ı indiren Allah`tır. O, hayır ve barış seven kulları koruyup gözetir. "
( Bakara Suresi 32. ayet) "Yücedir şanın senin. Bize öğretmiş olduğunun dışında bilgimiz yok bizim. Sen, yalnız sen Alîm`sin, her şeyi en iyi şekilde bilirsin; Hakîm`sin, her
şeyin bütün hikmetlerine sahipsin. "
( Bakara Suresi 120. ayet) "Allah`ın kılavuzluğu erdirici kılavuzluğun ta kendisidir. "
( Bakara Suresi 127. ayet) "Rabb`imiz, bizden gelen niyazları kabul buyur; sen, evet sen, Semî`sin, her şeyi çok iyi duyarsın; Alîm`sin, her şeyi çok iyi bilirsin. "
( Bakara Suresi 128. ayet) "Rabb`imiz! Bizi, sana teslim olmuş iki müslüman kıl. Soyumuzdan da sana teslim olan müslüman bir ümmet oluştur. Bize ibadet yerlerimizi göster,
bizim tövbemizi kabul et. Sen, evet sen, Tevvâb`sın, tövbeleri cömertçe kabul edersin; Rahîm`sin, rahmetini cömertçe yayarsın. "
( Bakara Suresi 129. ayet) "Rabb`imiz! İçlerinden onlara, senin ayetlerini okuyacak, kendilerine Kitap`ı ve hikmeti öğretecek, onları temizleyip arındıracak bir resul gönder.
Sen, evet sen, Azîz`sin, tüm ululuk ve onurun sahibisin; Hakîm`sin, tüm hikmetlerin kaynağısın. "
( Bakara Suresi 131. ayet) "Teslim oldum âlemlerin Rabb`ine!"
( Bakara Suresi 136. ayet) "Allah`a, bize indirilene, İbrahim`e, İsmail`e, İshak`a, Yakub`a, onun torunlarına indirilene, Mûsa`ya ve İsa`ya verilene ve diğer nebilere verilene
inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız O`na/Allah`a teslim olanlarız. "
( Bakara Suresi 138. ayet) Allah`ın boyasını esas alın. Allah`tan daha güzel kim boya vurabilir! Biz yalnız O`na kulluk ederiz.
( Bakara Suresi 142. ayet) "Doğu da Allah`ın, batı da. O, dilediğini dosdoğru yola kılavuzlar. "
( Bakara Suresi 156. ayet) "Biz Allah içiniz ve sonunda O`na dönüp gideceğiz. "
( Bakara Suresi 163. ayet) Sizin İlâh`ınız Vâhid`dir, bir tek İlâh`tır. İlâh yoktur O`ndan başka. Rahman`dır O, Rahîm`dir.
( Bakara Suresi 201. ayet) "Ey Rabb`imiz, bize dünyada da güzellik ver, âhırette de güzellik ver. Ve bizi ateş azabından koru. "
( Bakara Suresi 250. ayet) "Ey Rabb`imiz, üzerimize sabır yağdır. Ayaklarımızı yere sağlam bastır. Ve küfre sapanlara karşı bize yardım et. "
بسم الله الرحمن الرحيم
رَبَّنَا اٰتِنَا فِى الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
“Ey Rabbimiz! Bizlere dünyada ve ahirette güzellikler
ihsan eyle azabından muhafaza eyle.” ( Bakara 201)
رَبَّنَا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَ
" Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve
şu kâfir kavme karşı bize yardım et.” ( Bakara 250)
رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَا اِنْ نَسٖينَا اَوْ اَخْطَاْنَا رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَا اِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ
عَلَى الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِهٖ
وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا اَنْتَ مَوْلٰینَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَ وَاعْفُ عَنَّا
" Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma!
Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey
Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet,
bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize
yardım et.” ( Bakara 286)
رَبَّنَا اِنَّنَا اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
" Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla.
Bizi ateş azabından koru." ( Ali imran 147)
رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَاِسْرَافَنَا فٖى اَمْرِنَا وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَ
“Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve
( yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et."
( Araf 155)
رَبِّنَا لَمَّا جَاءَتْنَا رَبَّنَا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَتَوَفَّنَا مُسْلِمٖينَ
" Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve müslüman olarak bizim canımızı al.” ( Araf 126)
اَنْتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الْغَافِرٖينَ
"Sen, bizim velimizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı.
Sen, bağışlayanların en hayırlısısın” ( Araf 155))
فَقَالُوا عَلَى اللّٰهِ تَوَكَّلْنَا رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِمٖينَ
"Biz yalnız Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz, bizi zalimler topluluğunun
baskı ve şiddetine maruz bırakma!” ( Yunus 85)
رَبِّ اِنّٖى اَعُوذُ بِكَ اَنْ اَسْپَلَكَ مَا لَيْسَ لٖى بِهٖ عِلْمٌ وَاِلَّا تَغْفِرْ لٖى وَتَرْحَمْنٖى اَكُنْ مِنَ الْخَاسِرٖينَ
" Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırız,
Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan, şüphesiz
ziyana uğrayanlardan olurum." ( Hud 47)
رَبَّنَا اِنَّكَ تَعْلَمُ مَا نُخْفٖى وَمَا نُعْلِنُ وَمَا يَخْفٰى عَلَى اللّٰهِ مِنْ شَیْءٍ فِى الْاَرْضِ وَلَا فِى السَّمَاءِ
“Rabbimiz! Şüphesiz sen, gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin.
Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.” ( İbrahim 38 )
رَبِّ اجْعَلْنٖى مُقٖيمَ الصَّلٰوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّتٖى رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاءِ
“Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat.
Rabbimiz! Duamı kabul eyle.” ( İbrahim 40)
رَبَّنَا اغْفِرْ لٖى وَلِوَالِدَیَّ وَلِلْمُؤْمِنٖينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ
“Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana babamı ve inananları bağışla." ( İbrahim 41)
رَبِّ اَدْخِلْنٖى مُدْخَلَ صِدْقٍ وَاَخْرِجْنٖى مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَلْ لٖى مِنْ لَدُنْكَ سُلْطَانًا نَصٖيرًا
“Rabbim! ( Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla.
( Çıkacağım yerden de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar. Katından
bana yardımcı bir kuvvet ver.” ( İsra 80)
رَبَّنَا اٰتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ اَمْرِنَا رَشَدًا
"Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda
bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır” ( Kehf 10)
رَبِّ اشْرَحْ لٖى صَدْرٖی وَيَسِّرْ لٖى اَمْرٖی وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانٖی يَفْقَهُوا قَوْلٖی
"Rabbim! Gönlüme ferahlık ver.” “İşimi bana kolaylaştır.”
Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar.” ( Taha 25-26-27-28 )
وَزَكَرِيَّا إِذْ نَادَى رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْنِي فَرْدًا وَأَنتَ خَيْرُ الْوَارِثِينَ
“Zekeriya da hani Rabbine: «Rabbim! Beni tek başıma bırakma,
sen varislerin en hayırlısısın» diye nida etmişti.” ( Enbiya 89)
رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطٖينِ
"Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım ( Mü’minün 97)
وَاَعُوذُ بِكَ رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونِ
“Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım" ( Mü’minün 98 )
رَبَّنَا اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمٖينَ
“Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et,
sen merhamet edenlerin en hayırlısısın "( Mü’minün 109)
رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ اِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًا
“Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten
onun azabı sürekli bir helâktir "( Furkan 65)
اِنَّهَا سَاءَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا
“Şüphesiz, ne kötü bir durak ve ne kötü bir konaktır orası.” ( Furkan 66)
رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقٖينَ اِمَامًا
“Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl
ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle" ( Furkan 74)
رَبِّ هَبْ لٖى حُكْمًا وَاَلْحِقْنٖى بِالصَّالِحٖين.* وَاجْعَلْ لٖى لِسَانَ صِدْقٍ فِى الْاٰخِرٖين.* وَاجْعَلْنٖى مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعٖيمِ
“Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat.
Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl.”
Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle.” Şuara 83 84 85
رَبِّ اِنّٖى لِمَا اَنْزَلْتَ اِلَیَّ مِنْ خَيْرٍ فَقٖيرٌ
"Rabbim! Bana göndereceğin her hayra muhtacım" ( Kasas 24)
رَبِّ انْصُرْنٖى عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِدٖينَ
“Ey Rabbim! Şu bozguncu kavme karşı bana yardım et” ( Ankebut 30)
رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا الَّذٖينَ سَبَقُونَا بِالْاٖيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فٖى قُلُوبِنَا غِلًّا لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا رَبَّنَا اِنَّكَ رَؤُفٌ رَحٖيمٌ
“Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla.
Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz!
Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.” ( Haşr 10)
رَبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَاِلَيْكَ اَنَبْنَا وَاِلَيْكَ الْمَصٖيرُ
“Ey Rabbimiz! Ancak sana dayandık, içtenlikle yalnız sana yöneldik.
Dönüş de ancak sanadır." ( Mümtehine 4)
رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلَّذٖينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُ
“Ey Rabbimiz! Bizi, inkâr edenlerin zulmüne uğratma. Bizi bağışla.
Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet
sahibisin "( Mümtehine 5)
رَبَّنَا اَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ
"Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla;
çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter" ( Tahrim 8 )
إِيَّاكَ نَعْبُدُ وَإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ اهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ صِرَاطَ الَّذِينَ أَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّالِّينَ
İyyâke nağbudü ve iyyâke nestaîn. İhdines-Sırâtâ'l Müstakîm. Sırâtallezîne en amte aleyhim, ğayril mağdûbi aleyhim, veleddâllîn.
Ey Rabbimiz! Yalnız Sana ibadet ederiz ve yalnız Senden yardım dileriz. Bizi dosdoğru yola ilet, Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna; gazaba uğrayanların ve sapıkların yoluna
değil. ( Fatiha, 5-7.)
رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنْتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَا إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ
Rabbenē tegabbel minnē. İnneke entes-semîul alîm. Rabbenē vec'alnē müslimeyni leke ve min zürriyyetinē ümmetem-müslimetel-leke ve erinē menēsikenē ve tüb aleynē. İnneke entet-
tevvēbür-rahîm.
Ey Rabbimiz! Kabul buyur bizden, daima işiten, daima bilen sensin ancak sen. Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize
ibadet usullerimizi göster, tövbemizi kabul et; zira tövbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin. ( Bakara, 127-128.)
رَبَّنَا ءَاتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Rabbenē ētinē fid-dünyē hasenetev-ve fil ē[k]hirati hasenetev-ve ginâ azabennâr.
Ey Rabbimiz, bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru! ( Bakara, 201.)
رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ...
Rabbenē efrığ aleynē sabrav-ve s[peltek se]ebbit agdēmenē vensurnē alel gavmil kēfirîn.
Ey bizleri yetiştiren Rabbimiz! Üzerlerimize sabır dök ve ayaklarımıza sebat ver ve bizi kâfirler kavmine karşı muzaffer buyur. ( Bakara, 250.)
لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْساً إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْراً كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
Lē yükellifüllâhü nefsen illē vüs'ahē lehē mē kesebet ve aleyhē mektesebet. Rabbenē lē tüē[k]hiznē in-nesînē ev e[k]hta'nē. Rabbenē ve lē tahmil aleynē isran kemē hameltehû
alellezîne min gablinē. Rabbenē ve lē tühammilnē mē lē tâgate lenâ bih. vağfü annē. Vağfir lenē. Verhamnē ente Mevlēnē fensurnē ale'l gavmil kēfirîn.
Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz Bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma,
bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen Mevla’mızsın, kâfirlere karşı bize yardım et.( Bakara, 286.)
رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنْتَ الْوَهَّابُ رَبَّنَا إِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فِيهِ إِنَّ اللَّهَ لَا يُخْلِفُ الْمِيعَادَ
Rabbenē lē tüzığ gulûbenē bağde iz hedeytenē veheb lenē mil-ledünke rahmeh. İnneke entel Vehhâb. Rabbenē inneke câmiün-nēsi liyevmil-lē raybe fıh. İnnallâhe lē yu[k]hlifül mîâd.
Ey Rabbimiz, bizleri doğru yoluna erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme ve bize katından bir rahmet ihsan et. Şüphesiz, çok bağış yapan yalnız sensin. ( Al-i İmran, 8-9.)
ارَبَّنَا إِنَّنَا ءَامَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
...rabbenē innenē ēmennē fağfir lenē zünûbenē veginē azâben-nâr
Rabbimiz! Şüphesiz biz iman ettik, artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru! ( Ali-İmran, 16.)
رَبَّنَا ءَامَنَّا بِمَا أَنْزَلْتَ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ
Rabbenē ēmennē bimē enzelte vettebağner-resûle fektübnâ meaş şâhidîn
Ey Rabbimiz, indirmiş olduğun mesaja inandık, Peygambere uyduk, bizleri bu mesajın canlı şahitleri arasına yaz.( Ali-İmran, 53.)
رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَإِسْرَافَنَا فِي أَمْرِنَا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
Rabbenağfir lenē zünûbenē ve isrâfenē fî emrinē ve s[peltek]ebbit egdâmenē vensurnē alel gavmil kēfirîn.
Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve işlerimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla, savaş alanlarında ayaklarımızı iyi dire ve kâfirlere karşı bizlere zafer ver! ( Ali-İmran, 147.)
رَبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلْإِيمَانِ أَنْ ءَامِنُوا بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْأَبْرَارِ رَبَّنَا وَءَاتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلَى رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمِيعَادَ
Rabbenē innenē semiğnē münâdiyey-yünâdî lil îmēni en âminû bi rabbiküm fe âmennē. Rabbenē fağfir lenē zünûbenē ve keffir annē seyyiētinē ve teveffenē meal ebrâr. Rabbenē ve
ētinē mē veadtenē alē rusülike ve lē tu[k]hzinē yevme'l giyēmeh. İnneke lē tu[k]hlifül mîâd
Ey Rabbimiz! Biz, 'Rabbinize iman ediniz' diye imana çağıran bir nida edici işittik, hemen iman ettik, ey Rabbimiz! Artık günahlarımızı bize mağfiret buyur ve bizim
kusurlarımızı bizden ört ve bizleri sâlih kullar ile beraber öldür. Rabbimiz! Peygamberlerinle vaat ettiklerini bize ver, kıyamet günü bizi rezil etme. Sen şüphesiz sözünden
caymazsın. ( Ali-İmran, 193-194.)
رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنْفُسَنَا وَإِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ
Rabbenē zalemnē enfüsenē ve il-lem tağfir lenē ve terhamnē lenekûnenne minel [k]hâsirîn
Ey Rabbimiz, biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz, bize acımazsan kesinlikle hüsrana uğrayanlardan oluruz. ( Araf, 23.)
رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Rabbenē lē tec'alnē meal gavmiz-zâlimîn
Ey Rabbimiz! Bizi zalimler topluluğu ile beraber bulundurma! ( Araf, 47.)
Uyarı: Ayetlerdeki "gul, gâle, gâlelehû" gibi "de, dedi, dediler" gibi 3. tekil şahıs gözardı edilmiş, ayetin tamamına değil sadece o ayetlerdeki dualara yer verilmiştir. Yani
aşağıdaki dualar, Kuran'daki ayetlerin tamamı değil, o ayetin içindeki ( geçmiş ve geniş zamanda edilen) dualardır. Yazıda geçen kimi köşeli parantez [] içindeki sıra
numaraları, ayet numarasını değil ezberlediği duayı anlamak isteyen arkadaşlar için meali verilen duada geçen cümlelerin numaralarıdır. Örneğin [1] "Allâhümme Mēlikel Mülki",
hemen altındaki mealde verilen [1] "Ey mülkün sahibi olan Allah'ım!" anlamına gelir. Böylece "Allâhümme"nin "Allah'ım"; "Mēlikel Mülki"nin de "Mülkün sahibi ( olan)" anlamına
geldiğini çözebilir, Arapça kelimelere yavaş yavaş âşinâlık kazanabilirsiniz.
Harfler dışında köşeli parantezin içindeki harflerse; bir tecvit kuralı ya da okunuştaki bir harf ayrımını gösterir. Örneğin [k]h, o harfinin "hırıltılı he" olduğunu ve harfin
hırıltılı okunması gerektiğini bildirir. [k]h, Arapçadaki ح ( ha) ve خ ( hı, hırıltılı ha) harflerini ayırmak için şahsımın kullandığı bir transkripsiyon işaretidir. Arapça
metinlerde "normal ha" ile "hırıltılı ha" arasında okunuşun verdiği anlamda çok fark vardır. Örn. "Yâ [k]hâligu" kelimesini okurken h harfini hırıltısız olarak okursak, "Yaratan
( Allah)" yerine "Tıraş eden ( Allah)" demiş oluruz ki hem mânâ yanlış olur, hem de okurken bilmeden o ayete ve Yüce Yaratıcım'ıza büyük saygısızlık etmiş oluruz...
Tranksipsiyonda hata yapmak, kul işidir. Bulduğunuz yazım hatalarını lütfen düzeltin
اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَاءُ بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ تُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ
« [1] ...Allâhümme Mēlikel Mülki, [2] Tu'tîl mülke men teşēu [3] ve tenziul mülke mimmen teşē'. [4] Ve tuizzu men teşēu [5] ve tuzillu men teşē. [6] Biyedikel [k]hayr. [7]
İnneke alē külli şey'in gadîr. [8] Tûlicul leyle finnehēri [9] ve tûlicun-nehēra fil leyl. [10] Ve tu[k]hricul hayye minel meyyiti [11] ve tu[k]hricul meyyiti minel hayy. [12]
Ve terzugu men teşēu bi ğayri hisēb.»
« [1] ...Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! [2] Sen mülkü dilediğine verir, [3] dilediğinden de mülkü çeker alırsın. [4] Dilediğini aziz edersin, [5] dilediğini zelil edersin. [6]
Hayır, senin elindedir. [7] Şüphesiz Sen, her şeye hakkıyla gücü yetensin. [8] Geceyi gündüze sokarsın, [9] gündüzü geceye sokarsın. [10] Ölüden diriyi çıkarırsın,[11] diriden
ölüyü çıkarırsın. [12] Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.» ( Al-i İmran 26-27)
لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِنْ رُسُلِهِ ... سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
« [1] Lē nüferrigu beyne ehadim-mir-rusulih. [1] Semiğnē ve etağnē [3] ğufrâneke Rabbenē [4] ve ileykel masîr.»
« [1] Onun peygamberlerinden hiçbirini ( diğerinden) ayırt etmeyiz ( ...) [2] İşittik ve itaat ettik. [3] Ey Rabbimiz, Sen'den bağışlama dileriz. [4] Sonunda dönüş yalnız
sanadır.» ( Bakara 185)
رَبَّنَا ءَامَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ
« [1] Rabbenē [2] ēmennē [3] fe[4]kütüb[5]nē [6] meaş-[7]şâhidîn.»
« [1] ...Ey Rabbimiz! [2] İnandık. [3] Artık [5] bizi [7] şahitler ( Muhammed’in ümmeti) [6] ile beraber [4] yaz!» ( Maide 83)
رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلِأَخِي وَأَدْخِلْنَا فِي رَحْمَتِكَ وَأَنْتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
« [1] Rabbi[2]ğfirlî ve li e[k]hî [3] ve ed[k]hil[4]nâ [5] fî rahmeti[6]ke [7] Ve ente [8] erhamür-râhimîn.»
( Hz. Musa'nın Duası) « [1] Ey Rabbim! [2] Beni ve kardeşimi bağışla. [4] Bizi [6] kendi [5] rahmetine [3] sok. [7] Sen [8] merhametlilerin en merhametlisisin.» ( Araf 151)
رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَتَوَفَّنَا مُسْلِمِينَ
« [1] Rabbenē [2] efriğ [3] aleynē [4] sabrav-[5]ve [6] teveffignē [7] müslimîn.»
« [1] Ey Rabbimiz! [3] Üzerimize [4] sabır [2] yağdır [5] ve [7] Müslüman olarak [6] bizim canımızı al.» ( Araf 126)
رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْماً ضَالِّين رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْهَا فَإِنْ عُدْنَا فَإِنَّا ظَالِمُونََ
...Rabbenē ğalebet aleynē şigvetunē vekunnē gavmen dâllîn. Rabbenē e[k]hricnē minhē fein udnē feinnē zâlimûn.
«Ey Rabbimiz! Biz azgınlığımıza yenik düştük ve sapık bir toplum olduk. Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer ( tekrar günaha) dönersek şüphesiz kendimize zulmetmiş oluruz.» (
Mu'minûn Sûresi,106-107)
رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Rabbenē lē tec alnē fitnetel-lillezîne keferû vağfir lenē. Rabbenē inneke entel azîzul hakîm.
«Ey Rabbimiz! Bizi, inkar edenlerin zulmüne uğratma. Bizi bağışla. Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.» ( Mümtehine Sûresi, 5)
رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
Rabbenē ēmennē fēğfir lenē vērhamnē veente [k]hayrur-râhimîn.
«"Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.» ( Mu'minûn Sûresi, 109)
رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَاماً
Rabbenē heb lenē min ezvēcinē vezurriyyētinē gurrate eğyuniv-vēcalnē lilmuttegîne imēmē.
«Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle.» ( Furkan Sûresi, 74)
رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَاماً
Rabbenesrif annē azēbe cehenneme inne azēbehē kēne ğarâmē.
«Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun azabı sürekli bir helaktir!» ( Furkan Sûresi, 65)
رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَّحْمَةً وَعِلْماً فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ
Rabbenē vesiğte kulle şey ir-rahmetev-veilmen fēğfir lillezîne tēbû vēttebeû sebîleke vegihim azēbel cehîm.
«Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tövbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azâbından koru.» ( Mümin Suresi 7)
رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلّاً لِّلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ
Rabbenağfir lenē velii[k]hvēninel-lezîne sebegûnē bil îmēni velē tec al fî gulûbinē ğillel-lillezîne ēmenû. Rabbenē inneke raûfur-rahîm.
«Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin,
çok merhametlisin.» ( Haşr Sûresi, 10)
رَبَّنَا وَأَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدتَّهُم وَمَن صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Rabbenē veed[k]hilhum cennēti adninilletî veadtehum vemen saleha min âbēihim veezvēcihim vezurriyyētihim. İnneke entel azîzul hakîm.
«...Ey Rabbimiz! Onları da, onların babalarından, eşlerinden ve soylarından iyi olanları da, kendilerine vaat ettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin,
hüküm ve hikmet sahibisin.» ( Mümin Sûresi, 8-)
...رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
...Rabbenē etmim lenē nûranē vağfir lenē inneke alē kylli şey'in gadîr.
«...Ey Rabbimiz! nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter.» ( Tahrim Sûresi, 8-)
رَّبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
Rabbenē aleyke tevekkelnē veileyke enebnē veileykel masîr.
«...Ey Rabbimiz! Ancak sana dayandık, içtenlikle yalnız sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır.» ( Mümtehine 4)
أَن لَّا إِلَهَ إِلَّا أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ
El-lē ilēhe illē ente subhâneke innî kuntu minez-zâlimîn.
« ( Rabbim,) Sen'den başka hiçbir ilah yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben, gerçekten ( nefsine) zulmedenlerden oldum.» ( Enbiyâ Sûresi 87)
رَبِّ لَا تَذَرْنِي فَرْداً وَأَنتَ خَيْرُ الْوَارِثِينَ
Rabbi lē tezernî ferdev-veente [k]hayrul vērisîn.
«Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın.» ( Enbiyâ Sûresi, 89)
رَّبِّ أَنزِلْنِي مُنزَلاً مُّبَارَكاً وَأَنتَ خَيْرُ الْمُنزِلِينَ
Rabbi enzilnî munzelem-mubērakev-veente [k]hayrul munzilîn.
«Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere kondur. Sen, konuk edenlerin en hayırlısısın.» ( Mu'minûn Sûresi 29)
رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء
Rabbic alnî mugîmes-salēti, vemin zurriyyetî, Rabbenē vetegabbel duâ'.
«Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duâmı kabul eyle.» ( İbrâhim Sûresi 40)
رَبِّ هَبْ لِي حُكْماً وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
Rabbi heb lî hukmev veelhignî bis-sâlihîn.
«Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni sâlih kimseler arasına kat.» ( Şuara Sûresi, 83)
رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحاً تَرْضَاهُ وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ
Rabbi evziğnî en eşkura niğmetekelletî en'amte aleyye vealē vēlideyye veen ağmele sâlihan terdâhu veed[k]hilnî birahmetike fî ibēdikes-sâlihîn.
«Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve râzı olacağın sâlih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle sâlih kullarının arasına kat!» ( Neml
Sûresi, 19)
رَبَّنَا آتِنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَداً
Rabbenē ētinē mil-ledunke rahmetev-veheyyi' lenē min emrinē raşedē.
«Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır.» ( Kehf Sûresi, 10)
عَلَى اللَّهِ تَوَكَّلْنَا رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Alellâhi tevekkelnē. Rabbenē lē tec'alnē fitnetel lilgavmiz-zâlimîn.
«Biz, yalnız Allah'a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz, bizi zâlimler topluluğunun baskı ve şiddetine mâruz bırakma!» ( Yunus Sûresi 85)
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيم
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
1- Hamd Alemlerin Rabbinedir.
الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
2- Rahman ve Rahimdir.
مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ
3- Din gününün malikidir.
إِيَّاكَ نَعْبُدُ وَإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ
4- Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Senden yardım dileriz.
اهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ
5- Bizi doğru yola ilet;
صِرَاطَ الَّذِينَ أَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّالِّينَ
6- Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna
7- Gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil.
( 1-Fatiha Suresi 1-7.ayetler)
( 2-BAKARA SURESİ 67, 126, 129, 131, 186, 200, 201, 250, 285, 286.AYETLER)
وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تَذْبَحُوا بَقَرَةً قَالُوا أَتَتَّخِذُنَا هُزُوًا قَالَ أَعُوذُ بِاللَّهِ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ
67- Hani Musa kavmine: "Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. ( Musa) "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" dedi.
وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَذَا بَلَدًا ءَامِنًا وَارْزُقْ أَهْلَهُ مِنَ الثَّمَرَاتِ مَنْ ءَامَنَ مِنْهُمْ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ قَالَ وَمَنْ كَفَرَ فَأُمَتِّعُهُ قَلِيلًا ثُمَّأَضْطَرُّهُ إِلَى عَذَابِ النَّارِ وَبِئْسَ الْمَصِير
126- Hani İbrahim: "Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de ( Allah: “Sadece inananları değil)
inkar edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti.
وَإِذْ يَرْفَعُ إِبْرَاهِيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَإِسْمَاعِيلُ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنْتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
127- İbrahim, İsmail'le birlikte Evin ( Ka'be'nin) sütunlarını yükselttiğinde ( ikisi şöyle dua etmişti): "Rabbimiz bizden ( bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve
bilensin";
رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَا إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ
128- "Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş ( Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş ( Müslüman) bir ümmet ( ver). Bize ibadet yöntemlerini ( yer veya ilkelerini)
göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin."
رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ ءَايَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
129- "Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, Kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin."
إِذْ قَالَ لَهُ رَبُّهُ أَسْلِمْ قَالَ أَسْلَمْتُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ
131- Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde ( O: "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti.
وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجِيبُوا لِي وَلْيُؤْمِنُوا بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
186- Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben ( onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad ( doğru yolu bulmuş) olurlar.
فَإِذَا قَضَيْتُمْ مَنَاسِكَكُمْ فَاذْكُرُوا اللَّهَ كَذِكْرِكُمْ ءَابَاءَكُمْ أَوْ أَشَدَّ ذِكْرًا فَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا ءَاتِنَا فِي الدُّنْيَا وَمَا لَهُ فِي الْآخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ
200- ( Hacc) ibadetlerinizi bitirdiğinizde, artık ( cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anma ile Allah'ı anın. İnsanlardan öylesi vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada ver" der; onun ahirette nasibi yoktur.
وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا ءَاتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
201- Onlardan öylesi de vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ( ver) ve bizi ateşin azabından koru" der.
وَلَمَّا بَرَزُوا لِجَالُوتَ وَجُنُودِهِ قَالُوا رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
250- Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana ( savaşa) çıktıklarında, dediler ki: "Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl ( kaydırma) ve kafirler topluluğuna karşı bize yardım et."
ءَامَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْهِ مِنْ رَبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ ءَامَنَ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِنْ رُسُلِهِ وَقَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَاغُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
285- Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü'minler de. Tümü, Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inandı. "O'nun elçileri arasında hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz bağışlamanı ( dileriz). Varış ancak Sanadır" dediler.
لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْساً إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْراً كَمَا حَمَلْتَهُعَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
286- Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. ( Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya
yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim Mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et."
( 3-AL-İ İMRAN SURESİ 8 ,9, 15, 17, 26, 27, 35, 36, 38, 52, 53, 147, 173, 191, 194. AYETLER)
رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنْتَ الْوَهَّابُ
8- "Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve Katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen."
رَبَّنَا إِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فِيهِ إِنَّ اللَّهَ لَا يُخْلِفُ الْمِيعَادَ
9- "Rabbimiz, kendisinde şüphe olmayan bir günde insanları gerçekten Sen toplayacaksın. Doğrusu Allah, va'dinden cayıp-dönmez."
قُلْ أَؤُنَبِّئُكُمْ بِخَيْرٍ مِنْ ذَلِكُمْ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَأَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللَّهِ وَاللَّهُبَصِيرٌ بِالْعِبَادِ
15- De ki: "Size bundan daha hayırlısını bildireyim mi? Korkup sakınanlar için Rablerinin Katında, içinde temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır. Allah, kulları hakkıyla görendir."
الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا إِنَّنَا ءَامَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
16- Onlar: "Rabbimiz şüphesiz biz iman ettik, artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru" diyenler;
الصَّابِرِينَ وَالصَّادِقِينَ وَالْقَانِتِينَ وَالْمُنْفِقِينَ وَالْمُسْتَغْفِرِينَ بِالْأَسْحَارِ
17- Sabredenler, doğru olanlar, gönülden boyun eğenler, infak edenler ve 'seher vakitlerinde' bağışlanma dileyenlerdir.
قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَاءُ بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
26- De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, herşeye güç yetirensin."
تُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ
27- "Geceyi gündüze bağlayıp-katarsın, gündüzü de geceye bağlayıp-katarsın; diriyi ölüden çıkarırsın, ölüyü de diriden çıkarırsın. Sen, dilediğine hesapsız rızık verirsin."
ذْ قَالَتِ امْرَأَةُ عِمْرَانَ رَبِّ إِنِّي نَذَرْتُ لَكَ مَا فِي بَطْنِي مُحَرَّرًا فَتَقَبَّلْ مِنِّي إِنَّكَ أَنْتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
35- Hani İmran'ın karısı: "Rabbim, karnımda olanı, 'her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak' Sana adadım, benden kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen" demişti.
فَلَمَّا وَضَعَتْهَا قَالَتْ رَبِّ إِنِّي وَضَعْتُهَا أُنْثَى وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا وَضَعَتْ وَلَيْسَ الذَّكَرُ كَالْأُنْثَى وَإِنِّي سَمَّيْتُهَا مَرْيَمَ وَإِنِّي أُعِيذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَالشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
36- Fakat onu doğurduğunda -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken- dedi ki: "Rabbim, doğrusu bir kız ( çocuğu) doğurdum. Erkek ise, kız gibi değildir. Ona Meryem adını koydum. Ben onu ve soyunu o taşa tutulmuş ( kovulmuş) şeytandan Sana sığındırırım."
هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاءِ
38- Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Rabbim, bana Katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin" dedi.
فَلَمَّا أَحَسَّ عِيسَى مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ أَنْصَارِي إِلَى اللَّهِ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنْصَارُ اللَّهِ ءَامَنَّا بِاللَّهِ وَاشْهَدْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ
52- Nitekim İsa, onlarda inkarı sezince, dedi ki: "Allah için bana yardım edecekler kimdir?" Havariler: "Allah'ın yardımcıları biziz; biz Allah'a inandık, bizim gerçekten Müslümanlar olduğumuza şahid ol" dediler.
رَبَّنَا ءَامَنَّا بِمَا أَنْزَلْتَ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ
53- "Rabbimiz, biz indirdiğine inandık ve elçiye uyduk. Böylece bizi şahidlerle beraber yaz."
وَمَا كَانَ قَوْلَهُمْ إِلَّا أَنْ قَالُوا رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَإِسْرَافَنَا فِي أَمْرِنَا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
147- Onların söyledikleri: "Rabbimiz, günahlarımızı ve işimizdeki aşırılıklarımızı bağışla, ayaklarımızı ( bastıkları yerde) sağlamlaştır ve bize kafirler topluluğuna karşı yardım et" demelerinden başka bir şey değildi.
الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ
173- Onlar, kendilerine insanlar: "Size karşı insanlar topla( n)dılar, artık onlardan korkun" dedikleri halde imanları artanlar ve: "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" diyenlerdir.
الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَى جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
191- Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. ( Ve derler ki: "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru."
رَبَّنَا إِنَّكَ مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنْصَارٍ
192- "Rabbimiz, şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu 'hor ve aşağılık' kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur."
رَبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلْإِيمَانِ أَنْ ءَامِنُوا بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْأَبْرَارِ
193- "Rabbimiz, biz: "Rabbinize iman edin" diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür."
رَبَّنَا وَءَاتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلَى رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمِيعَادَ
194- "Rabbimiz, elçilerine va'dettiklerini bize ver, kıyamet gününde de bizi 'hor ve aşağılık' kılma. Şüphesiz Sen, va'dine muhalefet etmeyensin."
وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَـذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَاوَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيًّا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيرًا
75- Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli ( koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? ( 4-Nisa Suresi 75.ayet)
قَالَ رَبِّ إِنِّي لَا أَمْلِكُ إِلَّا نَفْسِي وَأَخِي فَافْرُقْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ الْقَوْمِ الْفَاسِقِينَ
25- ( Musa: "Rabbim, gerçekten kendimden ve kardeşimden başkasına malik olamıyorum. Öyleyse bizimle fasıklar topluluğunun arasını Sen ayır" dedi.
لَتَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذِينَ ءَامَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُوا وَلَتَجِدَنَّ أَقْرَبَهُمْ مَوَدَّةً لِلَّذِينَ ءَامَنُوا الَّذِينَ قَالُوا إِنَّا نَصَارَى ذَلِكَ بِأَنَّ مِنْهُمْقِسِّيسِينَ وَرُهْبَانًا وَأَنَّهُمْ لَا يَسْ
82- Andolsun, insanlar içinde, mü'minlere en şiddetli düşman olarak Yahudileri ve müşrikleri bulursun. Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da:
"Hıristiyanlarız" diyenleri bulursun. Bu, onlardan ( birtakım) papaz ve rahiplerin olması ve onların gerçekte büyüklük taslamamaları nedeniyledir.
وَإِذَا سَمِعُوا مَا أُنْزِلَ إِلَى الرَّسُولِ تَرَى أَعْيُنَهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا مِنَ الْحَقِّ يَقُولُونَ رَبَّنَا ءَامَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ
83- Elçiye indirileni dinlediklerinde hakkı tanıdıklarından dolayı gözlerinin yaşlarla dolup taştığını görürsün. Derler ki: "Rabbimiz inandık; öyleyse bizi şahidlerle birlikte yaz."
وَمَا لَنَا لَا نُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَمَا جَاءَنَا مِنَ الْحَقِّ وَنَطْمَعُ أَنْ يُدْخِلَنَا رَبُّنَا مَعَ الْقَوْمِ الصَّالِحِينَ
84- "Hem Rabbimiz'in bizi salihler topluluğuna katmasını umarken ne diye Allah'a ve bize Hak’tan gelene inanmayalım?"
قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ اللَّهُمَّ رَبَّنَا أَنْزِلْ عَلَيْنَا مَائِدَةً مِنَ السَّمَاءِ تَكُونُ لَنَا عِيدًا لِأَوَّلِنَا وَءَاخِرِنَا وَءَايَةً مِنْكَ وَارْزُقْنَا وَأَنْتَ خَيرُ الرَّازِقِينَ
114- Meryem oğlu İsa: "Allah'ım, Rabbimiz, bize gökten bir sofra indir, öncemiz ve sonramız için bir bayram ve Senden de bir belge olsun. Bizi rızıklandır, Sen rızık vericilerin en hayırlısısın" demişti.
( 5-MAİDE SURESİ 25,82-84,114.AYETLER)
وَلَا تَطْرُدِ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ مَا عَلَيْكَ مِنْ حِسَابِهِمْ مِنْ شَيْءٍ وَمَا مِنْ حِسَابِكَ عَلَيْهِمْ مِنْ شَيْءٍ فَتَطْرُدَهُمْفَتَكُونَ مِنَ الظَّالِمِينَ
52- Sabah akşam -O'nun yüzünü ( rızasını) dileyerek- Rablerine dua edenleri kovma. Onların hesabından senin üzerinde bir şey ( yükümlülük), senin hesabından da bir şey (yükümlülük) yoktur ki onları kovman gereksin. Yoksa zalimlerden olursun.
قُلْ مَنْ يُنَجِّيكُمْ مِنْ ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ تَدْعُونَهُ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً لَئِنْ أَنْجَانَا مِنْ هَذِهِ لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرِينَ
63- De ki: "Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarmaktadır ki, siz ( açıktan ve) gizliden gizliye ona yalvararak dua etmektesiniz: -Andolsun, bizi bundan kurtarırsan, gerçekten şükredenlerden oluruz."
قُلْ إِنَّنِي هَدَانِي رَبِّي إِلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ دِينًا قِيَمًا مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
161- De ki: "Rabbim gerçekten beni doğru yola iletti, dimdik duran bir dine, İbrahim'in hanif ( muvahhid) dinine… O, müşriklerden değildi."
قُلْ إِنَّ صَلَاتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
162- De ki: "Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır."
لَا شَرِيكَ لَهُ وَبِذَلِكَ أُمِرْتُ وَأَنَا أَوَّلُ الْمُسْلِمِينَ
163- "O'nun hiçbir ortağı yoktur. Ben böyle emrolundum ve ben Müslüman olanların ilkiyim."
( 6-EN’AM SURESİ 52,63,161-163.AYETLER)
فَدَلَّاهُمَا بِغُرُورٍ فَلَمَّا ذَاقَا الشَّجَرَةَ بَدَتْ لَهُمَا سَوْآتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِنْ وَرَقِ الْجَنَّةِ وَنَادَاهُمَا رَبُّهُمَا أَلَمْ أَنْهَكُمَا عَنْ تِلْكُمَا الشَّجَرَةِوَأَقُلْ لَكُمَا إِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمَا عَد
22- Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. ( O zaman) Rableri kendilerine seslendi: "Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?"
قَالَا رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنْفُسَنَا وَإِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ
23- Dediler ki: "Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve esirgemezsen, gerçekten hüsrana uğrayanlardan olacağız."
قُلْ أَمَرَ رَبِّي بِالْقِسْطِ وَأَقِيمُوا وُجُوهَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَادْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ كَمَا بَدَأَكُمْ تَعُودُونَ
29- De ki: "Rabbim adaletle davranmayı emretti. Her mescid yanında ( secde yerinde) yüzlerinizi ( O'na) doğrultun ve dini yalnız Kendisi'ne has kılarak O'na dua edin. "Başlangıçta sizi yarattığı" gibi döneceksiniz."
وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الأَنْهَارُ وَقَالُواْ الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَـذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلا أَنْ هَدَانَا اللّهُ لَقَدْ جَاءتْرُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ وَنُودُواْ أَن تِلْكُمُ الْجَنَّةُ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
43- Biz onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip almışız. Altlarından ırmaklar akar. Derler ki: "Bizi buna ulaştıran Allah'a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet vermeseydi biz
doğruya ermeyecektik. Andolsun, Rabbimiz'in elçileri hak ile geldiler." Onlara: "İşte bu, yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennettir" diye seslenilecek.
وَإِذَا صُرِفَتْ أَبْصَارُهُمْ تِلْقَاءَ أَصْحَابِ النَّارِ قَالُوا رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
47- Gözleri cehennem halkından yana çevrilince: "Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma" derler.
ادْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ
55- Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez.
وَلَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ بَعْدَ إِصْلَاحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفًا وَطَمَعًا إِنَّ رَحْمَةَ اللَّهِ قَرِيبٌ مِنَ الْمُحْسِنِينَ
56- Düzene konulması ( ıslah)ından sonra yeryüzünde bozgunculuk ( fesad) çıkarmayın; O'na korkarak ve umut taşı(Zeker) dua edin. Doğrusu Allah'ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır.
قَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا مِنْ قَوْمِهِ لَنُخْرِجَنَّكَ يَاشُعَيْبُ وَالَّذِينَ ءَامَنُوا مَعَكَ مِنْ قَرْيَتِنَا أَوْ لَتَعُودُنَّ فِي مِلَّتِنَا قَالَ أَوَلَوْ كُنَّا كَارِهِينَ
88- Kavminin önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar ( müstekbirler) dediler ki: "Ey Şuayb, seni ve seninle birlikte iman edenleri ya ülkemizden sürüp-çıkaracağız veya mutlaka bizim dinimize geri döneceksiniz." ( Şuayb: "Biz istemesek de mi?" dedi.
قَدِ افْتَرَيْنَا عَلَى اللَّهِ كَذِبًا إِنْ عُدْنَا فِي مِلَّتِكُمْ بَعْدَ إِذْ نَجَّانَا اللَّهُ مِنْهَا وَمَا يَكُونُ لَنَا أَنْ نَعُودَ فِيهَا إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ رَبُّنَا وَسِعَ رَبُّنَا كُلَّ شَيْءٍعِلْمًا عَلَى اللَّهِ تَوَكَّلْنَا رَبَّنَ
89- "Allah bizi ondan kurtardıktan sonra, bizim tekrar sizin dininize dönmemiz Allah'a karşı yalan yere iftira düzmemiz olur. Rabbimiz olan Allah'ın dilemesi dışında, ona geri dönmemiz bizim için olacak iş değildir. Rabbimiz, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır. Biz Allah'a tevekkül ettik. 'Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında 'Sen hak ile hüküm ver,' Sen 'hüküm verenlerin' en hayırlısısın."
قَالُوا إِنَّا إِلَى رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَ
125- ( Onlar da: "Biz de şüphesiz Rabbimiz'e döneceğiz" dediler.
وَمَا تَنْقِمُ مِنَّا إِلَّا أَنْ ءَامَنَّا بِآيَاتِ رَبِّنَا لَمَّا جَاءَتْنَا رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَتَوَفَّنَا مُسْلِمِينَ
126- "Oysa sen, yalnızca, bize geldiğinde Rabbimiz'in ayetlerine inanmamızdan başka bir nedenle bizden intikam almıyorsun. Rabbimiz, üstümüze sabır yağdır ve bizi Müslüman olarak öldür."
وَلَمَّا وَقَعَ عَلَيْهِمُ الرِّجْزُ قَالُوا يَامُوسَى ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَ لَئِنْ كَشَفْتَ عَنَّا الرِّجْزَ لَنُؤْمِنَنَّ لَكَ وَلَنُرْسِلَنَّ مَعَكَ بَنِي إِسْرَائِيلَ
134- Başlarına iğrenç bir azap çökünce, dediler ki: "Ey Musa, Rabbine -sana verdiği ahid adına- bizim için dua et. Eğer bu iğrenç azabı üzerimizden çekip-giderirsen, andolsun sana iman edeceğiz ve İsrailoğulları’nı seninle göndereceğiz.
وَلَمَّا جَاءَ مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنْظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَنْ تَرَانِي وَلَكِنِ انْظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّاتَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ م
143- Musa tayin edilen sürede gelince ve Rabbi onunla konuşunca: "Rabbim, bana göster, Seni göreyim" dedi. ( Allah: "Beni asla göremezsin, ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar
kılabilirse, sen de Beni göreceksin." Rabbi dağa tecelli edince, onu paramparça etti. Musa bayılarak yere düştü. Kendine geldiğinde: "Sen ne Yücesin ( Rabbim). Sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim" dedi.
قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلِأَخِي وَأَدْخِلْنَا فِي رَحْمَتِكَ وَأَنْتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
151- ( Musa yalvarıp) Dedi ki: "Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetine kat. Sen merhamet edenlerin en merhametli olanısın."
وَاخْتَارَ مُوسَى قَوْمَهُ سَبْعِينَ رَجُلًا لِمِيقَاتِنَا فَلَمَّا أَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ أَهْلَكْتَهُمْ مِنْ قَبْلُ وَإِيَّايَ أَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَاءُ مِنَّا إِنْهِيَ إِلَّا فِتْنَتُكَ تُضِلُّ بِهَا مَنْ تَشَاء
155- Musa, belirlediğimiz buluşma zamanı için kavminden yetmiş adam seçip-ayırdı. Bunları da 'dayanılmaz bir sarsıntı' tutuverince, dedi ki: "Rabbim, eğer dileseydin, onları ve
beni daha önceden helak ederdin. ( Şimdi) İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin? O da Senin denemenden başkası değildir. Onunla Sen dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirirsin. Bizim Velimiz Sensin. Öyleyse bizi bağışla, bizi esirge; Sen bağışlayanların en hayırlısısın."
وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا إِلَيْكَ قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ مَنْ أَشَاءُ وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ فَسَأَكْتُبُهَا لِلَّذِينَيَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالَّذِينَ هُمْ بِآيَاتِنَا يُ
156- Bize bu dünyada da, ahirette de iyilik yaz, şüphesiz ki biz Sana yöneldik. Dedi ki: "Azabımı dilediğime isabet ettiririm, rahmetim ise herşeyi kuşatmıştır; onu korkup sakınanlara, zekatı verenlere ve Bizim ayetlerimize iman edenlere yazacağım."
وَلِلَّهِ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا وَذَرُوا الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي أَسْمَائِهِ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
180- İsimlerin en güzeli Allah'ındır. Öyleyse O'na bunlarla dua edin. O'nun isimlerinde 'aykırılığa ( ve inkara) sapanları' bırakın. Yapmakta oldukları dolayısıyla yakında cezalandırılacaklardır.
هُوَ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ إِلَيْهَا فَلَمَّا تَغَشَّاهَا حَمَلَتْ حَمْلًا خَفِيفًا فَمَرَّتْ بِهِ فَلَمَّا أَثْقَلَتْ دَعَوَا اللَّهَ رَبَّهُمَا لَئِنْءَاتَيْتَنَا صَالِحًا لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّ
189- O, sizi tek bir nefisten yarattı ve kendisiyle durulup-yatışması için ondan eşini var etti. Onu ( eşini) örtüp-bürüyünce, o da bir yük yüklendi de bununla ( bir süre) gezindi. Nitekim ağırlaşınca, ikisi Rableri olan Allah'a dua ettiler: "Eğer bize salih ( bir çocuk) verirsen, andolsun şükredenlerden olacağız."
( 7-ARAF SURESİ 22,23,29,43,47,55,56,88,89,125,126,134,143,151,155,156,180,189.AYETLER)
وَمَا كَانَ صَلَاتُهُمْ عِنْدَ الْبَيْتِ إِلَّا مُكَاءً وَتَصْدِيَةً فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ
35- Onların Beyt( -i Şerif) önündeki duaları, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başkası değildir. Artık inkar ettikleriniz dolayısıyla tadın azabı. ( 8-Enfal Suresi 35.ayet)
وَمِنَ الْأَعْرَابِ مَنْ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَيَتَّخِذُ مَا يُنْفِقُ قُرُبَاتٍ عِنْدَ اللَّهِ وَصَلَوَاتِ الرَّسُولِ أَلَا إِنَّهَا قُرْبَةٌ لَهُمْ سَيُدْخِلُهُمُ اللَّهُ فِي رَحْمَتِهِإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ
99- Bedevilerden öyleleri de vardır ki, onlar Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve infak ettiğini Allah Katında bir yakınlaşmaya ve elçinin dua ve bağışlama dileklerine ( bir yol) sayar. Haberiniz olsun, bu gerçekten onlar için bir yakınlaşmadır. Allah da onları Kendi rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
خُذْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكِّيهِمْ بِهَا وَصَلِّ عَلَيْهِمْ إِنَّ صَلَاتَكَ سَكَنٌ لَهُمْ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
103- Onların mallarından sadaka al, bununla onları temizlemiş, arındırmış olursun. Onlara dua et. Doğrusu, senin duan, onlar için 'bir sükûnet ve huzurdur.' Allah işitendir, bilendir.
فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِيَ اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
129- Eğer onlar yüz çevirirlerse, de ki: "Bana Allah yeter. O'ndan başka İlah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim ve büyük arşın Rabbi O'dur."
( 9-TEVBE SURESİ 99,103,129.AYETLER)
دَعْوَاهُمْ فِيهَا سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلَامٌ وَءَاخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
10- Oradaki duaları: "Allah'ım, Sen ne Yücesin"dir ve oradaki dirlik temennileri: "Selam"dır; dualarının sonu da: "Gerçekten, hamd alemlerin Rabbi olan Allah'ındır."
وَإِذَا مَسَّ الْإِنْسَانَ الضُّرُّ دَعَانَا لِجَنْبِهِ أَوْ قَاعِدًا أَوْ قَائِمًا فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُ ضُرَّهُ مَرَّ كَأَنْ لَمْ يَدْعُنَا إِلَى ضُرٍّ مَسَّهُ كَذَلِكَ زُيِّنَ لِلْمُسْرِفِينَ مَاكَانُوا يَعْمَلُونَ
12- İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken ya da ayaktayken Bize dua eder; zararını üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarara Bizi hiç çağırmamış gibi döner-gider. İşte, ölçüyü taşıranlara yapmakta oldukları böyle süslenmiştir.
هُوَ الَّذِي يُسَيِّرُكُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ حَتَّى إِذَا كُنْتُمْ فِي الْفُلْكِ وَجَرَيْنَ بِهِمْ بِرِيحٍ طَيِّبَةٍ وَفَرِحُوا بِهَا جَاءَتْهَا رِيحٌ عَاصِفٌ وَجَاءَهُمُ الْمَوْجُ مِنْكُلِّ مَكَانٍ وَظَنُّوا أَنَّهُمْ أُحِيطَ بِهِمْ دَعَوُا اللَّ
22- Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Öyle ki siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürlerken ve ( tam) bununla sevinmektelerken, ona
çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu ( dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O'na 'gönülden katıksız bağlılar ( muhlisler)' olarak Allah'a dua etmeye başlarlar: "Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak Sana şükredenlerden olacağız."
وَقَالَ مُوسَى يَاقَوْمِ إِنْ كُنْتُمْ ءَامَنْتُمْ بِاللَّهِ فَعَلَيْهِ تَوَكَّلُوا إِنْ كُنْتُمْ مُسْلِمِينَ
84- Musa dedi ki: "Ey kavmim, eğer siz Allah'a iman edip Müslüman olmuşsanız artık yalnızca O'na tevekkül edin."
فَقَالُوا عَلَى اللَّهِ تَوَكَّلْنَا رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
85- Dediler ki: "Biz Allah'a tevekkül ettik; Rabbimiz, bizi zulmeden bir kavim için bir fitne ( konusu) kılma."
وَنَجِّنَا بِرَحْمَتِكَ مِنَ الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
86- "Ve bizi, kafirler topluluğundan rahmetinle kurtar."
وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى وَأَخِيهِ أَنْ تَبَوَّآ لِقَوْمِكُمَا بِمِصْرَ بُيُوتًا وَاجْعَلُوا بُيُوتَكُمْ قِبْلَةً وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ
87- Musa ve kardeşine ( şöyle) vahyettik: "Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın, evlerinizi namaz kılınan ( ve kıbleye dönük) yerler yapın ve namazı dosdoğru kılın. Mü'minleri de müjdele."
وَقَالَ مُوسَى رَبَّنَا إِنَّكَ ءَاتَيْتَ فِرْعَوْنَ وَمَلَأَهُ زِينَةً وَأَمْوَالًا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا رَبَّنَا لِيُضِلُّوا عَنْ سَبِيلِكَ رَبَّنَا اطْمِسْ عَلَى أَمْوَالِهِمْ وَاشْدُدْ عَلَىقُلُوبِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُوا حَتَّى يَرَوُا الْعَذَابَ
88- Musa dedi ki: "Rabbimiz, şüphesiz Sen, Firavun'a ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik ( güç, ihtişam) ve mallar verdin. Rabbimiz, Senin yolundan saptırmaları için ( mi?) Rabbimiz, mallarını yerin dibine geçir ve onların kalplerinin üzerini şiddetle bağla; onlar acı azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler."
قَالَ قَدْ أُجِيبَتْ دَعْوَتُكُمَا فَاسْتَقِيمَا وَلَا تَتَّبِعَانِّ سَبِيلَ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ
89- ( Allah) Dedi ki: "İkinizin duası kabul olundu. Öyleyse dosdoğru yolda devam edin ve bilgisizlerin yoluna uymayın."
( 10-YUNUS SURESİ 10,12,22,84-89.AYETLER)
وَنَادَى نُوحٌ رَبَّهُ فَقَالَ رَبِّ إِنَّ ابْنِي مِنْ أَهْلِي وَإِنَّ وَعْدَكَ الْحَقُّ وَأَنْتَ أَحْكَمُ الْحَاكِمِينَ
45- Nuh, Rabbine seslendi. Dedi ki: "Rabbim, şüphesiz benim oğlum ailemdendir ve Senin va'din de doğrusu haktır. Sen hakimlerin hakimisin."
قَالَ يَانُوحُ إِنَّهُ لَيْسَ مِنْ أَهْلِكَ إِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍ فَلَا تَسْأَلْنِ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنِّي أَعِظُكَ أَنْ تَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ
46- Dedi ki: "Ey Nuh, kesinlikle o senin ailenden değildir. Çünkü o, salih olmayan bir iş ( yapmıştır). Öyleyse hakkında bilgin olmayan şeyi Benden isteme. Gerçekten Ben, cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum."
قَالَ رَبِّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَسْأَلَكَ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ وَإِلَّا تَغْفِرْ لِي وَتَرْحَمْنِي أَكُنْ مِنَ الْخَاسِرِينَ
47- Dedi ki: "Rabbim, bilgim olmayan şeyi Senden istemekten Sana sığınırım. Ve eğer beni bağışlamaz ve beni esirgemezsen, hüsrana uğrayanlardan olurum."
( 11-HUD SURESİ 45-47.AYETLER)
قَالَتْ فَذَلِكُنَّ الَّذِي لُمْتُنَّنِي فِيهِ وَلَقَدْ رَاوَدتُّهُ عَن نَّفْسِهِ فَاسَتَعْصَمَ وَلَئِن لَّمْ يَفْعَلْ مَا آمُرُهُ لَيُسْجَنَنَّ وَلَيَكُوناً مِّنَ الصَّاغِرِينَ
32- Kadın dedi ki: "Beni kendisiyle kınadığınız işte budur. Andolsun onun nefsinden ben murad istedim, o ise ( kendini) korudu. Ve andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka zindana atılacak ve elbette küçük düşürülenlerden olacak."
قَالَ رَبِّ السِّجْنُ أَحَبُّ إِلَيَّ مِمَّا يَدْعُونَنِي إِلَيْهِ وَإِلاَّ تَصْرِفْ عَنِّي كَيْدَهُنَّ أَصْبُ إِلَيْهِنَّ وَأَكُن مِّنَ الْجَاهِلِينَ
33- ( Yusuf) Dedi ki: "Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara ( korkarım) eğilim gösterir, ( böylece) cahillerden olurum."
فَاسْتَجَابَ لَهُ رَبُّهُ فَصَرَفَ عَنْهُ كَيْدَهُنَّ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
34- Böylece Rabbi, duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O, işitendir, bilendir.
رَبِّ قَدْ آتَيْتَنِي مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنِي مِن تَأْوِيلِ الأَحَادِيثِ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ أَنتَ وَلِيِّي فِي الدُّنُيَا وَالآخِرَةِ تَوَفَّنِي مُسْلِماً وَأَلْحِقْنِيبِالصَّالِحِينَ
101- "Rabbim, Sen bana mülkten ( bir pay ve onu yönetme imkanını) verdin, sözlerin yorumundan ( bir bilgi) öğrettin. Göklerin ve yerin Yaratıcısı, dünyada ve ahirette benim velim Sensin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni salihlerin arasına kat."
( 12-YUSUF SURESİ 32-34,101.AYETLER)
لَهُ دَعْوَةُ الْحَقِّ وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِ لاَ يَسْتَجِيبُونَ لَهُم بِشَيْءٍ إِلاَّ كَبَاسِطِ كَفَّيْهِ إِلَى الْمَاء لِيَبْلُغَ فَاهُ وَمَا هُوَ بِبَالِغِهِ وَمَا دُعَاء الْكَافِرِينَ إِلاَّفِي ضَل
14- Hak olan çağrı ( dua, ibadet) yalnızca O'na ( olan)dır. Onların Allah'tan başka çağırdıkları ise, onlara hiçbir şeyle cevab veremezler. ( Onların durumu) yalnızca, ağzına
gelsin diye, iki avucunu suya uzatan( ın boşuna beklemesi) gibidir. Oysa ona gelmez. İnkar edenlerin duası, sapıklık içinde olmaktan başkası değildir. ( 13-Rad Suresi 14.ayet)
وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَـذَا الْبَلَدَ آمِناً وَاجْنُبْنِي وَبَنِيَّ أَن نَّعْبُدَ الأَصْنَام
35- Hani İbrahim şöyle demişti: "Bu şehri güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut."
رَبِّ إِنَّهُنَّ أَضْلَلْنَ كَثِيراً مِّنَ النَّاسِ فَمَن تَبِعَنِي فَإِنَّهُ مِنِّي وَمَنْ عَصَانِي فَإِنَّكَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
36- "Rabbim, gerçekten onlar insanlardan birçoğunu şaşırtıp-saptırdı. Bundan böyle kim bana uyarsa, artık o bendendir, kim bana isyan ederse elbette Sen, bağışlayansın, esirgeyensin."
رَّبَّنَا إِنِّي أَسْكَنتُ مِن ذُرِّيَّتِي بِوَادٍ غَيْرِ ذِي زَرْعٍ عِندَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ رَبَّنَا لِيُقِيمُواْ الصَّلاَةَ فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِّنَ النَّاسِ تَهْوِي إِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُم مِّنَالثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ
37- "Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar diye ( öyle yaptım), böylelikle Sen, insanların bir kısmının kalplerini onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler."
رَبَّنَا إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا نُخْفِي وَمَا نُعْلِنُ وَمَا يَخْفَى عَلَى اللّهِ مِن شَيْءٍ فَي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَ
38- "Rabbimiz, şüphesiz Sen, bizim saklı tuttuklarımızı da, açığa vurduklarımızı da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz."
الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي وَهَبَ لِي عَلَى الْكِبَرِ إِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ إِنَّ رَبِّي لَسَمِيعُ الدُّعَاء
39- "Hamd, Allah'a aittir ki, O, bana ihtiyarlığa rağmen İsmail'i ve İshak'ı armağan etti. Şüphesiz Rabbim, gerçekten duayı işitendir."
رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء
40- "Rabbim, beni namazı( nda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur."
رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ
41- "Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve mü'minleri bağışla"
وَلاَ تَحْسَبَنَّ اللّهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الأَبْصَار
42- ( Ey Muhammed,) Allah'ı sakın zulmedenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma, onları yalnızca gözlerin dehşetle belireceği bir güne ertelemektedir.
مُهْطِعِينَ مُقْنِعِي رُءُوسِهِمْ لاَ يَرْتَدُّ إِلَيْهِمْ طَرْفُهُمْ وَأَفْئِدَتُهُمْ هَوَاء
43- Başlarını dikerek koşarlar, gözleri kendilerine dönüp-çevrilmez. Kalpleri ( sanki) bomboştur.
وَأَنذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْتِيهِمُ الْعَذَابُ فَيَقُولُ الَّذِينَ ظَلَمُواْ رَبَّنَا أَخِّرْنَا إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ نُّجِبْ دَعْوَتَكَ وَنَتَّبِعِ الرُّسُلَ أَوَلَمْ تَكُونُواْ أَقْسَمْتُم مِّن قَبْلُ مَالَكُم مِّن زَوَالٍ
44- Azabın kendilerine geleceği gün ( ile) insanları uyarıp-korkut ki, ( o gün) zulmedenler, şöyle diyecekler: "Bizi yakın bir süreye kadar ertele ki, Senin çağrına cevap verelim ve elçilere uyalım." Oysa daha önce, kendiniz için hiç zeval yoktur diye and içenler, sizler değil miydiniz?
( 14-İBRAHİM SURESİ 35-44.AYETLER)
وَيَدْعُ الإِنسَانُ بِالشَّرِّ دُعَاءهُ بِالْخَيْرِ وَكَانَ الإِنسَانُ عَجُول
11- İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek acelecidir.
وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيراً
24- Onlara acı(Zeker) alçakgönüllülük kanadını ger ve de ki: "Rabbim, onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse Sen de onları esirge."
وَقُل رَّبِّ أَدْخِلْنِي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَل لِّي مِن لَّدُنكَ سُلْطَاناً نَّصِيراً
80- Ve de ki: "Rabbim, beni ( girilecek yere) doğru bir girdirişle girdir ve ( çıkarılacak yerden) doğru bir çıkarışla çıkar ve Katından bana yardımcı bir kuvvet ver."
( 17-İSRA SURESİ 11,24,80.AYETLER)
إِذْ أَوَى الْفِتْيَةُ إِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَا آتِنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَداً
10- O gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: "Rabbimiz, Katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır ( bizi başarılı kıl).
وَلَا تَقُولَنَّ لِشَيْءٍ إِنِّي فَاعِلٌ ذَلِكَ غَداً
23-Hiçbir şey hakkında: "Ben bunu yarın mutlaka yapacağım" deme.
إِلَّا أَن يَشَاءَ اللَّهُ وَاذْكُر رَّبَّكَ إِذَا نَسِيتَ وَقُلْ عَسَى أَن يَهْدِيَنِ رَبِّي لِأَقْرَبَ مِنْ هَذَا رَشَداً
24- Ancak: "Allah dilerse" ( inşaAllah yapacağım de). Unuttuğun zaman Rabbini zikret ve de ki: "Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip-iletir."
وَاصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُم بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ وَلَا تَعْدُ عَيْنَاكَ عَنْهُمْ تُرِيدُ زِينَةَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَا تُطِعْ مَنْ أَغْفَلْنَا قَلْبَهُعَن ذِكْرِنَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ وَكَانَ أَمْرُهُ فُرُطاً
28- Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının ( aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına ( hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme.
( 18-KEHF SURESİ 10,23,24,28.AYETLER)
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
كهيعص
1- Kaf, He, Ye, Ayn, Sad.
ذِكْرُ رَحْمَةِ رَبِّكَ عَبْدَهُ زَكَرِيَّا
2- ( Bu,) Rabbinin, kulu Zekeriya'ya rahmetinin zikridir.
إِذْ نَادَى رَبَّهُ نِدَاء خَفِيّاً
3- Hani o, Rabbine gizlice seslendiği zaman;
قَالَ رَبِّ إِنِّي وَهَنَ الْعَظْمُ مِنِّي وَاشْتَعَلَ الرَّأْسُ شَيْباً وَلَمْ أَكُن بِدُعَائِكَ رَبِّ شَقِيّاً
4- Demişti ki: "Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu; ben Sana dua etmekle mutsuz olmadım."
وَإِنِّي خِفْتُ الْمَوَالِيَ مِن وَرَائِي وَكَانَتِ امْرَأَتِي عَاقِراً فَهَبْ لِي مِن لَّدُنكَ وَلِيّاً
5- "Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım, benim karım da bir kısır ( kadın)dır. Artık bana Kendi Katından bir yardımcı armağan et."
يَرِثُنِي وَيَرِثُ مِنْ آلِ يَعْقُوبَ وَاجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيّاً
6- "Bana mirasçı olsun. Yakup oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu ( kendisinden) razı olunan( lardan) kıl."
يَا زَكَرِيَّا إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ اسْمُهُ يَحْيَى لَمْ نَجْعَل لَّهُ مِن قَبْلُ سَمِيّاً
7- ( Allah buyurdu: "Ey Zekeriya, şüphesiz Biz seni, adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; Biz bundan önce ona hiçbir adaş kılmamışız."
قَالَ رَبِّ أَنَّى يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَكَانَتِ امْرَأَتِي عَاقِراً وَقَدْ بَلَغْتُ مِنَ الْكِبَرِ عِتِيّاً
8- Dedi ki: "Rabbim, karım kısır ( bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım."
قَالَ كَذَلِكَ قَالَ رَبُّكَ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِن قَبْلُ وَلَمْ تَكُ شَيْئاً
9- ( Ona gelen melek: "İşte böyle" dedi. "Rabbin dedi ki: Bu Benim için kolaydır, daha önce sen hiçbir şey değil iken, seni yaratmıştım."
قَالَ رَبِّ اجْعَل لِّي آيَةً قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلَاثَ لَيَالٍ سَوِيّاً
10- Dedi ki: "Rabbim, bana bir alamet ( ayet) ver." Dedi ki: "Senin alametin, sapasağlam iken, üç tam gece insanlarla konuşmamandır."
وَأَعْتَزِلُكُمْ وَمَا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ وَأَدْعُو رَبِّي عَسَى أَلَّا أَكُونَ بِدُعَاء رَبِّي شَقِيّاً
48- "Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım."
( 19-MERYEM SURESİ 1-10,48.AYETLER)
قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي
25- Dedi ki: "Rabbim, benim göğsümü aç."
وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي
26- "Bana işimi kolaylaştır."
وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِّن لِّسَانِي
27- "Dilimden düğümü çöz;"
يَفْقَهُوا قَوْلِي
28- "Ki söyleyeceklerimi kavrasınlar."
وَاجْعَل لِّي وَزِيراً مِّنْ أَهْلِي
29- "Ailemden bana bir yardımcı kıl,"
هَارُونَ أَخِي
30- "Kardeşim Harun'u"
اشْدُدْ بِهِ أَزْرِي
31- "Onunla arkamı kuvvetlendir."
وَأَشْرِكْهُ فِي أَمْرِي
32- "Onu işimde ortak kıl,"
كَيْ نُسَبِّحَكَ كَثِيراً
33- "Böylece Seni çok tesbih edelim."
وَنَذْكُرَكَ كَثِيراً
34- "Ve Seni çok zikredelim."
إِنَّكَ كُنتَ بِنَا بَصِيراً
35- "Şüphesiz Sen bizi görüyorsun."
وَكَذَلِكَ أَنزَلْنَاهُ قُرْآناً عَرَبِيّاً وَصَرَّفْنَا فِيهِ مِنَ الْوَعِيدِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ أَوْ يُحْدِثُ لَهُمْ ذِكْراً
113- Böylece Biz onu, Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda korkulacak şeyleri türlü şekillerde açıkladık; umulur ki korkup-sakınırlar ya da onlar için düşünme (yeteneğini) oluşturur.
فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ وَلَا تَعْجَلْ بِالْقُرْآنِ مِن قَبْلِ أَن يُقْضَى إِلَيْكَ وَحْيُهُ وَقُل رَّبِّ زِدْنِي عِلْماً
114- Hak olan, biricik hükümdar olan Allah Yücedir. Onun vahyi sana gelip-tamamlanmadan evvel, Kur'an'ı ( okumada) acele etme ve de ki: "Rabbim, ilmimi arttır."
( 20-TAHA SURESİ 25-35,113,114.AYETLER)
وَأَيُّوبَ إِذْ نَادَى رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
83- Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Şüphesiz bu dert ( ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın."
فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَكَشَفْنَا مَا بِهِ مِن ضُرٍّ وَآتَيْنَاهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُم مَّعَهُمْ رَحْمَةً مِّنْ عِندِنَا وَذِكْرَى لِلْعَابِدِينَ
84- Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımız'dan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik.
وَذَا النُّونِ إِذ ذَّهَبَ مُغَاضِباً فَظَنَّ أَن لَّن نَّقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادَى فِي الظُّلُمَاتِ أَن لَّا إِلَهَ إِلَّا أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ
87- Balık sahibi ( Yunus'u da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. ( Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: "Senden başka İlah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum" diye çağrıda bulunmuştu.
وَزَكَرِيَّا إِذْ نَادَى رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْنِي فَرْداً وَأَنتَ خَيْرُ الْوَارِثِينَ
89- Zekeriya da; hani Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Rabbim, beni yalnız başıma bırakma, sen mirasçıların en hayırlısısın."
فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيَى وَأَصْلَحْنَا لَهُ زَوْجَهُ إِنَّهُمْ كَانُوا يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَيَدْعُونَنَا رَغَباً وَرَهَباً وَكَانُوا لَنَا خَاشِعِينَ
90- Onun duasına icabet ettik, kendisine Yahya'yı armağan ettik, eşini de doğurmaya elverişli kıldık. Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı, umarak ve korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi.
قَالَ رَبِّ احْكُم بِالْحَقِّ وَرَبُّنَا الرَّحْمَنُ الْمُسْتَعَانُ عَلَى مَا تَصِفُونَ
112- ( Resulullah) Dedi ki: "Rabbim, hak ile hükmet. Bizim Rabbimiz, sizin her türlü nitelendirmelerinize karşı yardımına sığınılan Rahman ( olan Allah)dır."
( 21-ENBİYA SURESİ 83,84,87,89,90,112.AYETLER)
قَالَ رَبِّ انصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ
26- "Rabbim" dedi ( Nuh). "Beni yalanlamalarına karşılık, bana yardım et."
فَإِذَا اسْتَوَيْتَ أَنتَ وَمَن مَّعَكَ عَلَى الْفُلْكِ فَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي نَجَّانَا مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
28- "Böylece sen, beraberinde olanlarla gemiye bindiğinde o zaman de ki: "Bizi o zulmeden kavimden kurtaran Allah'a hamd olsun."
وَقُل رَّبِّ أَنزِلْنِي مُنزَلاً مُّبَارَكاً وَأَنتَ خَيْرُ الْمُنزِلِينَ
29- Ve de ki: "Rabbim, beni kutlu bir konakta indir, Sen konuklayanların en hayırlısısın."
إِنْ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ كَذِباً وَمَا نَحْنُ لَهُ بِمُؤْمِنِينَ
38- "O ise, yalnızca bir adam ( insan)dır, Allah'a karşı yalan uydurmaktadır, bizler de ona inanacak değiliz."
قَالَ رَبِّ انصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ
39- ( Peygamber) Dedi ki: "Rabbim, beni yalanlamalarına karşı bana yardım et."
قُل رَّبِّ إِمَّا تُرِيَنِّي مَا يُوعَدُونَ
93- De ki: "Rabbim, eğer onlara va'dolunan ( azab)ı mutlaka bana göstereceksen,"
رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِي فِي الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
94- "Rabbim, bu durumda beni zulmeden kavmin içinde bırakma."
وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ
97- Ve de ki: "Rabbim, şeytanın kışkırtmalarından Sana sığınırım."
وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ
98- "Ve onların benim yanımda bulunmalarından da Sana sığınırım Rabbim."
وَمَن يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهاً آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِندَ رَبِّهِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ
117- Kim Allah ile beraber ona ilişkin geçerli kesin bir kanıt ( burhan)ı olmaksızın başka bir İlah'a taparsa, artık onun hesabı Rabbinin Katındadır. Şüphesiz inkar edenler kurtuluşa eremezler.
وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
118- Ve de ki: "Rabbim, bağışla ve merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın."
( 23-MÜ’MİNUN SURESİ 26,28,29,38,39,93,94,97,98,117,118.AYETLER)
أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُسَبِّحُ لَهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالطَّيْرُ صَافَّاتٍ كُلٌّ قَدْ عَلِمَ صَلَاتَهُ وَتَسْبِيحَهُ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ
41- Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçan kuşlar, gerçekten Allah'ı tesbih etmektedir. Her biri, kendi duasını ve tesbihini şüphesiz bilmiştir. Allah, onların işlediklerini bilendir.
( 24-Nur Suresi 41.ayet)
وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَاماً
65- Onlar: "Rabbimiz, cehennem azabını bizden geri çevir; gerçekten, onun azabı ödenmesi kaçınılmaz bir borç ( veya sürekli bir acıdır) derler.
وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَاماً
74- Ve onlar: "Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, gözün aydınlığı olacak ( çocuklar) armağan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl," diyenlerdir.
قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَاماً
77- De ki: "Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? Fakat siz gerçekten yalanladınız; artık ( bunun azabı da) kaçınılmaz olacaktır."
( 25-FURKAN SURESİ 65,74,77.AYETLER)
قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ إِذْ تَدْعُونَ
72- Dedi ki: "Peki, dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?"
قَالَ أَفَرَأَيْتُم مَّا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ
75- ( İbrahim) Dedi ki: "Şimdi, neye tapmakta olduğunuzu gördünüz mü?"
أَنتُمْ وَآبَاؤُكُمُ الْأَقْدَمُونَ
76- "Hem siz, hem de eski atalarınız?"
فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّ لِّي إِلَّا رَبَّ الْعَالَمِينَ
77- "İşte bunlar, gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca alemlerin Rabbi hariç"
الَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهْدِينِ
78- "Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur;"
وَالَّذِي هُوَ يُطْعِمُنِي وَيَسْقِينِ
79- "Bana yediren ve içiren O'dur;"
وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ
80- "Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur;"
وَالَّذِييُمِيتُنِي ثُمَّ يُحْيِينِ
81- "Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur,"
وَالَّذِي أَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لِي خَطِيئَتِي يَوْمَ الدِّينِ
82- "Din ( ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur;"
رَبِّ هَبْ لِي حُكْماً وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
83- "Rabbim, bana hüküm ( ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat;"
وَاجْعَل لِّي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ
84- "Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili ( lisan-ı sıdk) ver."
وَاجْعَلْنِي مِن وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ
85- "Beni nimetlerle-donatılmış cennetin mirasçılarından kıl,"
وَاغْفِرْ لِأَبِي إِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّالِّينَ
86- "Babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır."
وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ
87- "Ve beni ( insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme,"
يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ
88- 'Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde."
إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
89- "Ancak Allah'a selim bir kalp ile gelenler başka."
قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِي كَذَّبُونِ
117- Dedi ki: "Rabbim, şüphesiz kavmim beni yalanladı."
فَافْتَحْ بَيْنِي وَبَيْنَهُمْ فَتْحاً وَنَجِّنِي وَمَن مَّعِي مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
118- "Bundan böyle, benimle onların arasını açık bir hükümle ayır ve beni ve benimle birlikte olan mü'minleri kurtar."
قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُم مِّنَ الْقَالِينَ
168- Dedi ki: "Gerçekten ben, sizin bu yaptığınıza öfke ile karşı olanlardanım."
رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ
169- "Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar."
( 26-ŞUARA SURESİ 72,75-89,117,118,168,169.AYETLER)
حَتَّى إِذَا أَتَوْا عَلَى وَادِي النَّمْلِ قَالَتْ نَمْلَةٌ يَا أَيُّهَا النَّمْلُ ادْخُلُوا مَسَاكِنَكُمْ لَا يَحْطِمَنَّكُمْ سُلَيْمَانُ وَجُنُودُهُ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
18- Nihayet karınca vadisine geldiklerinde, bir dişi karınca dedi ki: "Ey karınca topluluğu, kendi yuvalarınıza girin, Süleyman ve orduları, farkında olmaksızın sizi kırıp geçmesin."
فَتَبَسَّمَ ضَاحِكاً مِّن قَوْلِهَا وَقَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحاً تَرْضَاهُ وَأَدْخِلْنِيبِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ
19- ( Süleyman) Bu sözü üzerine tebessüm edip güldü ve dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat."
أَمَّن يُجِيبُ الْمُضْطَرَّ إِذَا دَعَاهُ وَيَكْشِفُ السُّوءَ وَيَجْعَلُكُمْ خُلَفَاء الْأَرْضِ أَإِلَهٌ مَّعَ اللَّهِ قَلِيلاً مَّا تَذَكَّرُونَ
62- Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, Kendisi'ne dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir İlah mı? Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz.
( 27-NEML SURESİ 18,19,62.AYETLER)
وَدَخَلَ الْمَدِينَةَ عَلَى حِينِ غَفْلَةٍ مِّنْ أَهْلِهَا فَوَجَدَ فِيهَا رَجُلَيْنِ يَقْتَتِلَانِ هَذَا مِن شِيعَتِهِ وَهَذَا مِنْ عَدُوِّهِ فَاسْتَغَاثَهُ الَّذِي مِن شِيعَتِهِ عَلَى الَّذِيمِنْ عَدُوِّهِ فَوَكَزَهُ مُوسَى فَقَضَى عَلَيْهِ قَالَ هَذَا مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ عَدُوٌّ مُّضِلٌّ مُّبِينٌ
15- ( Musa) Halkının haberi olmadığı bir zamanda şehre girdi, orda kavga etmekte olan iki adam buldu; bu kendi taraftarlarından, şu da düşmanlarından. Derken taraftarlarından
olan, düşmanlarından olana karşı ondan yardım istedi. Bunun üzerine ona bir yumruk attı ve işini bitiriverdi. ( Sonra da: "Bu şeytanın işindendir; o, gerçekten açıkça saptırıcı bir düşmandır" dedi.
قَالَ رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي فَاغْفِرْ لِي فَغَفَرَ لَهُ إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
16- Dedi ki: "Rabbim, gerçekten, ben kendi nefsime zulmettim, artık beni bağışla." Böylece ( Allah) onu bağışladı. Şüphesiz. O, bağışlayandır, esirgeyendir.
قَالَ رَبِّ بِمَا أَنْعَمْتَ عَلَيَّ فَلَنْ أَكُونَ ظَهِيراً لِّلْمُجْرِمِينَ
17- Dedi ki: "Rabbim, bana verdiğin nimetler adına, artık suçlu günahkarlara destekçi olmayacağım."
وَجَاء رَجُلٌ مِّنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ يَسْعَى قَالَ يَا مُوسَى إِنَّ الْمَلَأَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ فَاخْرُجْ إِنِّي لَكَ مِنَ النَّاصِحِينَ
20- Şehrin öbür yakasından bir adam koşarak gelip dedi ki: "Ey Musa, önde gelenler, seni öldürmek konusunda aralarında görüşmektedirler, artık sen çık git; gerçekten ben sana öğüt verenlerdenim."
فَخَرَجَ مِنْهَا خَائِفاً يَتَرَقَّبُ قَالَ رَبِّ نَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
21- Böylece oradan korku içinde ( çevreyi) gözetleyerek çıkıp gitti: "Rabbim, zalimler topluluğundan beni kurtar" dedi.
وَلَمَّا تَوَجَّهَ تِلْقَاء مَدْيَنَ قَالَ عَسَى رَبِّي أَن يَهْدِيَنِي سَوَاء السَّبِيلِ
22- Medyen'e doğru yöneldiğinde de: "Umarım Rabbim, beni doğru bir yola yöneltip iletir" dedi.
وَلَمَّا وَرَدَ مَاء مَدْيَنَ وَجَدَ عَلَيْهِ أُمَّةً مِّنَ النَّاسِ يَسْقُونَ وَوَجَدَ مِن دُونِهِمُ امْرَأتَيْنِ تَذُودَانِ قَالَ مَا خَطْبُكُمَا قَالَتَا لَا نَسْقِي حَتَّى يُصْدِرَ الرِّعَاءوَأَبُونَا شَيْخٌ كَبِيرٌ
23- Medyen suyuna vardığı zaman, su almakta olan bir insan topluluğu buldu. Onların gerisinde de ( hayvanları su başına götürmekten çekinen) iki kadın buldu. Dedi ki: "Bu
durumunuz ne?" "Çobanlar sürülerini sulamadıkça, biz sürülerimizi sulayamayız; babamız, yaşı ilerlemiş bir ihtiyardır." dediler.
فَسَقَى لَهُمَا ثُمَّ تَوَلَّى إِلَى الظِّلِّ فَقَالَ رَبِّ إِنِّي لِمَا أَنزَلْتَ إِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَقِيرٌ
24- Hemencecik onların sürülerini suladı, sonra yine gölgeye çekilerek dedi ki: "Rabbim, doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtacım."
( 28-KASAS SURESİ 15-17,20-24.AYETLER)
قَالَ رَبِّ انصُرْنِي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِدِينَ
30- Dedi ki: "Rabbim, fesat çıkaran ( bu) kavme karşı bana yardım et." ( 29-Ankebut Suresi 30.ayet)
وَإِذَا مَسَّ النَّاسَ ضُرٌّ دَعَوْا رَبَّهُم مُّنِيبِينَ إِلَيْهِ ثُمَّ إِذَا أَذَاقَهُم مِّنْهُ رَحْمَةً إِذَا فَرِيقٌ مِّنْهُم بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَ
33- İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, 'gönülden katıksız bağlılar' olarak, Rablerine dua ederler; sonra kendinden onlara bir rahmet taddırınca hemencecik bir grup Rablerine şirk koşarlar.
( 30-Rum Suresi 33.ayet)
تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفاً وَطَمَعاً وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
16- Onların yanları ( gece namazına kalkmak için) yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umutla dua ederler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. (
32-Secde Suresi 16.ayet)
هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَحِيماً
43- O'dur ki, sizi karanlıklardan nura çıkarmak için size rahmet etmekte; melekleri de ( size dua etmektedir). O, mü'minleri çok esirgeyicidir. ( 33-Ahzap Suresi 43.ayet)
إِن تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُوا دُعَاءكُمْ وَلَوْ سَمِعُوا مَا اسْتَجَابُوا لَكُمْ وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يَكْفُرُونَ بِشِرْكِكُمْ وَلَا يُنَبِّئُكَ مِثْلُ خَبِيرٍ
14- Eğer onlara dua ederseniz, duanızı işitmezler, işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde ise, sizin şirk koşmanızı tanımayacaklardır. ( Bunu herşeyden) Haberi olan Allah gibi sana ( hiç kimse) haber vermez.
وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَذْهَبَ عَنَّا الْحَزَنَ إِنَّ رَبَّنَا لَغَفُورٌ شَكُورٌ
34- Derler ki: "Bizden hüznü giderip yok eden Allah'a hamd olsun; şüphesiz Rabbimiz, gerçekten bağışlayandır, şükrü kabul edendir."
الَّذِي أَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِن فَضْلِهِ لَا يَمَسُّنَا فِيهَا نَصَبٌ وَلَا يَمَسُّنَا فِيهَا لُغُوبٌ
35- "Ki O, bizi Kendi fazlından ( ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi; burada bize bir yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir bıkkınlık da dokunmaz."
( 35-FATIR SURESİ 14,34,35.AYETLER)
وَقَالَ إِنِّي ذَاهِبٌ إِلَى رَبِّي سَيَهْدِينِ
99- ( İbrahim) Dedi ki: “Şüphesiz ben, Rabbime gidiciyim; O, beni hidayete erdirecektir.”
رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ
100- “Rabbim, bana salihlerden ( olan bir çocuk) armağan et.”
( 37-SAFFAT SURESİ 99,100.AYETLER)
قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَهَبْ لِي مُلْكاً لَّا يَنبَغِي لِأَحَدٍ مِّنْ بَعْدِي إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ
35- "Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin." ( 38-Sad Suresi 35.ayet)
وَإِذَا مَسَّ الْإِنسَانَ ضُرٌّ دَعَا رَبَّهُ مُنِيباً إِلَيْهِ ثُمَّ إِذَا خَوَّلَهُ نِعْمَةً مِّنْهُ نَسِيَ مَا كَانَ يَدْعُو إِلَيْهِ مِن قَبْلُ وَجَعَلَ لِلَّهِ أَندَاداً لِّيُضِلَّ عَن سَبِيلِهِ قُلْتَمَتَّعْ بِكُفْرِكَ قَلِيلاً إِنَّكَ مِنْ أَصْحَابِ النَّارِ
8- İnsana bir zarar dokunduğu zaman, gönülden katıksızca yönelmiş olarak Rabbine dua eder. Sonra ona Kendinden bir nimet verdiği zaman, daha önce O'na dua ettiğini unutur ve O'nun yolundan saptırmak amacıyla Allah'a eşler koşmaya başlar. De ki: "İnkarınla biraz ( dünya zevklerinden) yararlan; çünkü sen, ateşin halkındansın."
قُلِ اللَّهُمَّ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ أَنتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ فِي مَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
46- De ki: "Ey gökleri ve yeri yaratan, gaybı ve müşahede edilebileni bilen Allah'ım. Anlaşmazlığa düştükleri şeylerde, kullarının arasında sen hüküm vereceksin."
فَإِذَا مَسَّ الْإِنسَانَ ضُرٌّ دَعَانَا ثُمَّ إِذَا خَوَّلْنَاهُ نِعْمَةً مِّنَّا قَالَ إِنَّمَا أُوتِيتُهُ عَلَى عِلْمٍ بَلْ هِيَ فِتْنَةٌ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
49- İnsana bir zarar dokunduğu zaman, Bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: "Bu, bana ancak bir bilgi( m) dolayısıyla verildi." Hayır; bu bir fitne ( kendisini bir deneme)dir. Ancak çoğu bilmiyorlar.
( 39-ZÜMER SURESİ 8,46,49.AYETLER)
الَّذِينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَّحْمَةً وَعِلْماً فَاغْفِرْلِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ
7- Arş'ı yüklenmekte olanlar ve çevresinde bulunanlar, Rablerini hamd ile tesbih etmekte, O'na iman etmekte ve iman edenlere mağfiret dilemektedirler: "Rabbimiz, rahmet ve ilim bakımından herşeyi kuşatıp-sardın, tevbe edenler ve Senin yoluna tabi olanlara mağfiret et ve onları cehennem azabından koru."
رَبَّنَا وَأَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدتَّهُم وَمَن صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
8- "Rabbimiz, onları Adn cennetlerine sok ki onlara ( bunu) va'dettin; babalarından, eşlerinden ve soylarından salih olanları da. Gerçekten Sen, üstün ve güçlü olansın, hüküm ve hikmet sahibisin."
وَقِهِمُ السَّيِّئَاتِ وَمَن تَقِ السَّيِّئَاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
9- "Ve onları kötülüklerden koru. O gün Sen, kimi kötülüklerden korumuşsan, gerçekten ona rahmet etmişsin. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.
فَادْعُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
14- Öyleyse, dini yalnızca O'na halis kılanlar olarak Allah'a dua ( kulluk) edin; kafirler hoş görmese de.
وَقَالَ الَّذِينَ فِي النَّارِ لِخَزَنَةِ جَهَنَّمَ ادْعُوا رَبَّكُمْ يُخَفِّفْ عَنَّا يَوْماً مِّنَ الْعَذَابِ
49- Ateşin içinde olanlar, cehennem bekçilerine dediler ki: "Rabbinize dua edin; azaptan bir günü ( olsun) bize hafifletsin."
قَالُوا أَوَلَمْ تَكُ تَأْتِيكُمْ رُسُلُكُم بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوا بَلَى قَالُوا فَادْعُوا وَمَا دُعَاء الْكَافِرِينَ إِلَّا فِي ضَلَالٍ
50- ( Bekçiler: "Size kendi Resulleriniz açık belgelerle gelmez miydi?" dediler. Onlar: "Evet" dediler. ( Bekçiler:) "Şu halde siz dua edin" dediler. Oysa kafirlerin duası, çıkmazda olmaktan başkası değildir.
وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ
60- Rabbiniz dedi ki: "Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen ( müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir.
هُوَ الْحَيُّ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَادْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
65- O, Hayy ( diri) olandır. O'ndan başka İlah yoktur; öyleyse dini yalnızca Kendisi'ne halis kılanlar olarak O'na dua edin. Alemlerin Rabbine hamd olsun.
( 40-MÜ'MİN SURESİ 7-9,14,49,50,60,65.AYETLER)
وَإِذَا أَنْعَمْنَا عَلَى الْإِنسَانِ أَعْرَضَ وَنَأى بِجَانِبِهِ وَإِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ فَذُو دُعَاء عَرِيضٍ
51- İnsana nimet verdiğimiz zaman, yüz çevirir ve yan çizer; ona bir şer dokunduğu zaman ise, artık o, geniş ( kapsamlı ve derinlemesine) bir dua sahibidir.
( 41-Fussilet Suresi 51.ayet)
لِتَسْتَوُوا عَلَى ظُهُورِهِ ثُمَّ تَذْكُرُوا نِعْمَةَ رَبِّكُمْ إِذَا اسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ وَتَقُولُوا سُبْحانَ الَّذِي سَخَّرَ لَنَا هَذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِنِينَ
13- Onların sırtlarına binip-doğrulmanız, sonra doğrulduğunuz zaman, Rabbinizin nimetini zikretmeniz ve: "Bunlara bizim için boyun eğdiren ( Allah) ne Yücedir, yoksa biz bunu (kendi hizmetimize) yanaştıramazdık" demeniz için.
وَإِنَّا إِلَى رَبِّنَا لَمُنقَلِبُونَ
14- Ve biz elbette, Rabbimiz'e çevrilip-döneceğiz."
وَقَالُوا يَا أَيُّهَا السَّاحِرُ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِندَكَ إِنَّنَا لَمُهْتَدُونَ
49- Ve onlar dediler ki: "Ey büyücü, sende olan ahdi ( sana verdiği sözü) adına bizim için Rabbine dua et; gerçekten biz hidayete gelmiş olacağız."
( 43-ZUHRUF SURESİ 13,14,49.AYETLER)
فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَاء بِدُخَانٍ مُّبِينٍ
10- Öyleyse sen, göğün açıkça bir duman getireceği günü gözle;
يَغْشَى النَّاسَ هَذَا عَذَابٌ أَلِيمٌ
11- ( Bu duman) insanları sarıp-kuşatıverir. İşte bu, acı bir azaptır.
رَبَّنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ إِنَّا مُؤْمِنُونَ
12- "Rabbimiz, azabı üstümüzden açıp-gider; çünkü biz ( artık) iman edicileriz."
فَدَعَا رَبَّهُ أَنَّ هَؤُلَاء قَوْمٌ مُّجْرِمُونَ
22- Sonunda Rabbine: "Gerçekten bunlar, suçlu-günahkar bir kavimdirler" diye dua etti.
فَأَسْرِ بِعِبَادِي لَيْلاً إِنَّكُم مُّتَّبَعُون
23- ( Allah da: "Öyleyse, kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir, muhakkak takip edileceksiniz." ( diye duasını kabul edip cevap verdi).
( 44-DUHAN SURESİ 10-12,22,23.AYETLER)
وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ إِحْسَاناً حَمَلَتْهُ أُمُّهُ كُرْهاً وَوَضَعَتْهُ كُرْهاً وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلَاثُونَ شَهْراً حَتَّى إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَبَلَغَ أَرْبَعِينَ سَنَةً قَالَرَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحاً تَرْضَاهُ وَأَصْلِحْ لِي فِي ذُرِّيَّتِي إِنِّي تُبْتُ إِلَيْكَ وَإِنِّي مِنَالْمُسْلِمِينَ
15- Biz insana, 'anne ve babasına' iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun ( hamilelikte) taşınması ve sütten kesilmesi,
otuz aydır. Nihayet güçlü ( erginlik) çağına erip kırk yıl ( yaşın)a ulaşınca, dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve Senin razı olacağın salih
bir amelde bulunmamı bana ilham et; benim için soyumda salahı ver. Gerçekten ben tevbe edip Sana yöneldim ve gerçekten ben Müslümanlardanım."
( 46-Ahkaf Suresi 15.ayet)
إِنَّا كُنَّا مِن قَبْلُ نَدْعُوهُ إِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّحِيمُ
28- "Şüphesiz, biz bundan önce O'na dua ( kulluk) ederdik. Gerçekten O, iyiliği bol, esirgemesi çok olanın ta Kendisi'dir." ( 52-Tur Suresi 28.ayet)
فَدَعَا رَبَّهُ أَنِّي مَغْلُوبٌ فَانتَصِرْ
10- Sonunda Rabbine dua etti: "Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık Sen ( bu kafir toplumdan) intikam al." ( 54-Kamer Suresi 10.ayet)
وَالَّذِينَ جَاؤُوا مِن بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلّاً لِّلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ
10- Bir de onlardan sonra gelenler, derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önceiman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten Sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin." ( 59-Haşr Suresi 10.ayet)
( 60-MÜMTEHİNE SURESİ 4,5.AYETLER)
قَدْ كَانَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فِي إِبْرَاهِيمَ وَالَّذِينَ مَعَهُ إِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَاء مِنكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُالْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَاء أَبَداً حَتَّى تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَحْدَهُ إِلَّا قَوْلَ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ لَأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَا أَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللَّهِ مِن شَيْءٍ رَّبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَاوَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
4- İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardır. Hani kendi kavimlerine demişlerdi ki: "Biz, sizlerden ve Allah'ın dışında taptıklarınızdan gerçekten uzağız.
Sizi ( artık) tanımayıp-inkar ettik. Sizinle aramızda, siz Allah'a bir olarak iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve bir kin baş göstermiştir." Ancak İbrahim'in babasına:
"Sana bağışlanma dileyeceğim, ama Allah'tan gelecek herhangi bir şeye karşı senin için gücüm yetmez." demesi hariç. "Ey Rabbimiz, biz Sana tevekkül ettik ve 'içten Sana yöneldik.' Dönüş Sanadır."
رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
5- "Rabbimiz, bizi inkar edenler için fitne ( deneme konusu) kılma ve bizi bağışla Rabbimiz. Şüphesiz Sen, üstün ve güçlüsün, hüküm ve hikmet sahibisin."
( 66-TAHRİM SURESİ 8-11.AYETLER)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَّصُوحاً عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُكَفِّرَ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يَوْمَ لَا يُخْزِياللَّهُ النَّبِيَّ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ نُورُهُمْ يَسْعَى بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
8- Ey iman edenler, Allah'a kesin ( nasuh) bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir ki, Allah sizin kötülüklerinizi örter ve altından ırmaklar akan cennetlere sokar. O gün Allah,
Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri küçük düşürmeyecektir. Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında koşar-parıldar. Derler ki: "Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Şüphesiz Sen, herşeye güç yetirensin."
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ
9- Ey Peygamber, kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı 'sert ve caydırıcı' davran. Onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü bir dönüş yeridir o.
ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلاً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا اِمْرَأَةَ نُوحٍ وَاِمْرَأَةَ لُوطٍ كَانَتَا تَحْتَ عَبْدَيْنِ مِنْ عِبَادِنَا صَالِحَيْنِ فَخَانَتَاهُمَا فَلَمْ يُغْنِيَا عَنْهُمَا مِنَ اللَّهِ شَيْئاً وَقِيلَادْخُلَا النَّارَ مَعَ الدَّاخِلِينَ
10- Allah, inkar edenlere, Nuh'un eşini ve Lut'un eşini örnek verdi. İkisi de, kullarımızdan salih olan iki kulumuzun nikahları altındaydı; ancak onlara ihanet ettiler. Bundan dolayı, ( kocaları) kendilerine Allah'tan gelen hiçbir şeyle yarar sağlamadılar. İkisine de: "Ateşe diğer girenlerle birlikte girin" denildi.
وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلاً لِّلَّذِينَ آمَنُوا اِمْرَأَةَ فِرْعَوْنَ إِذْ قَالَتْ رَبِّ ابْنِ لِي عِندَكَ بَيْتاً فِي الْجَنَّةِ وَنَجِّنِي مِن فِرْعَوْنَ وَعَمَلِهِ وَنَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِالظَّالِمِينَ
11- Allah, iman edenlere de Firavun'un karısını örnek verdi. Hani demişti ki: "Rabbim bana Kendi Katında, cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar."
( 71-NUH SURESİ 26-28.AYETLER)
وَقَالَ نُوحٌ رَّبِّ لَا تَذَرْ عَلَى الْأَرْضِ مِنَ الْكَافِرِينَ دَيَّاراً
26- Nuh "Rabbim, yeryüzünde kafirlerden yurt edinen hiç kimseyi bırakma." dedi.
إِنَّكَ إِن تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُوا إِلَّا فَاجِراً كَفَّاراً
27- "Çünkü Sen onları bırakacak olursan, Senin kullarını şaşırtıp-saptırırlar ve onlar, kötülükten sınırı aşan ( facir'den) kafirden başkasını doğurmazlar."
رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَن دَخَلَ بَيْتِيَ مُؤْمِناً وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَلَا تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلَّا تَبَاراً
28- "Rabbim, beni, annemi, babamı, mü'min olarak evime gireni, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlere yıkımdan başkasını arttırma."
( 72-CİN SURESİ 19,20.AYETLER)
وَأَنَّهُ لَمَّا قَامَ عَبْدُ اللَّهِ يَدْعُوهُ كَادُوا يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَداً
19- Şu bir gerçek ki, Allah'ın kulu ( olan Muhammed,) O'na dua ( ibadet ve kulluk) için kalktığında, onlar ( müşrikler,) neredeyse çevresinde keçeleşeceklerdi.
قُلْ إِنَّمَا أَدْعُو رَبِّي وَلَا أُشْرِكُ بِهِ أَحَداً
20- De ki: "Ben gerçekten, yalnızca Rabbime dua ediyorum ve O'na hiç kimseyi ( ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum."
( 113-FELAK SURESİ 1-5.AYETLER)
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ
1- De ki: Sabahın Rabbine sığınırım.
مِن شَرِّ مَا خَلَقَ
2- Yarattığı şeylerin şerrinden,
وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ
3- Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden,
وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ
4- Düğümlere üfüren-kadınların şerrinden,
وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ
5- Ve hased ettiği zaman, hasetçinin şerrinden.
( 114-NAS SURESİ 1-6.AYETLER)
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ
1- De ki: İnsanların Rabbine sığınırım.
مَلِكِ النَّاسِ
2- İnsanların malikine,
إِلَهِ النَّاسِ
3- İnsanların ( gerçek) İlahına;
مِن شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ
4- 'Sinsice, kalplere vesvese ve şüphe düşürüp duran' vesvesecinin şerrinden.
الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ
5- Ki o, insanların göğüslerine vesvese verir ( içlerine kuşku, kuruntu fısıldar);
مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ
6- Gerek cinlerden, gerekse insanlardan ( olan her hannas'tan Allah'a sığınırım).
Yüce Allah, bize doğru yolu, yapmamız gerekeni ve uzak durmamız gerekeni kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de anlatmıştır. Kur’an-ı Kerim’de bazı surelerde, günlük hayatımızda da
kullandığımız dualar mevcuttur. Yüce Allah -‘ın bizlere gönderdiği kutsal kitabımızda geçen dualardan bazıları şöyledir:
İBRÂHÎM Suresi 40.Ayet
Arapça Okunuşu:Rabbic’alnî mukîmas salâti ve min zurriyyetî rabbenâ ve tekabbel duâ( duâi).
Türkçe Meali:Rabbim, beni ve zürriyetimi namazı ikame edenlerden kıl. Rabbimiz, duamı kabul buyur.
İBRÂHÎM Suresi 41.Ayet
Arapça Okunuşu: Rabbenagfirlî ve li vâlideyye ve lil mu’minîne yevme yekûmul hisâb( hisâbu).
Türkçe Meali: Rabbimiz, hesap yapıldığı ( görüldüğü) gün beni, annemi, babamı ve mü\\\’minleri mağfiret et ( günahlarımızı affet).
İSRÂ Suresi 24.Ayet
Arapça Okunuşu:Vahfıd lehumâ cenâhaz zulli miner rahmeti ve kul rabbirhamhumâ kemâ rabbeyânî sagîrâ( sagîren).
Türkçe Meali:Ve onlara ( ikisine), merhamet ederek ve tevazu ile kanat ger! Ve “Rabbim, onların beni yetiştirdiği gibi ikisine de merhamet et!” de.
İSRÂ Suresi 80.Ayet
Arapça Okunuşu:Ve kul rabbi edhılnî mudhale sıdkın ve ahricnî muhrece sıdkın vec’al lî min ledunke sultânen nasîrâ( nasîren).
Türkçe Meali:Ve de ki: “Rabbim beni sıdk ile dahil et ve beni sıdk ile çıkar. Ve bana senin katından ( gizli ilminden) bir yardımcı sultan kıl.”
ÂLİ İMRÂN Suresi 147.Ayet
Arapça Okunuşu:Ve mâ kâne kavlehum illâ en kâlû rabbenagfir lenâ zunûbenâ ve isrâfenâ fî emrinâ ve sebbit akdâmenâ vensurnâ alel kavmil kâfirîn( kâfirîne).
Türkçe Meali:Ve onların sözleri: \\\”Rabbimiz, bizim günahlarımızı mağfiret et ve işimizdeki israfımızı ( aşırılığımızı) bağışla. Ve ayaklarımızı sabit tut ve kâfirler kavmine
karşı bize yardım et.\\\” demekten başka birşey olmadı.
BAKARA Suresi 286.Ayet
Arapça Okunuşu:Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ
hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih( bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirîn(
kâfirîne).
Türkçe Meali:Allah kimseyi gücünün yettiğinden başkasıyla mükellef kılmaz ( sorumlu tutmaz). Kazandığı ( dereceler) onundur ve iktisap ettiği ( kazandığı negatif dereceler)
de onundur ( sorumluluğu onun üzerindedir). Rabbimiz! Şâyet unuttuysak veya hata yaptıysak bizi aheze etme ( sorgulama). Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bizim
üzerimize ağır yük yükleme. Rabbimiz, takat ( güç) yetiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme. Ve bizi af ve mağfiret et ve bize rahmet et ( Rahîm esması ile bize tecelli et, rahmet
nurunu gönder). sen bizim Mevlâmız\\\’sın. Artık kâfirler kavmine karşı bize yardım et.
BAKARA Suresi 250.Ayet
Arapça Okunuşu:Ve lemmâ berazû li câlûte ve cunûdihî kâlû rabbenâ efrig aleynâ sabren ve sebbit ekdâmenâ vensurnâ alel kavmil kâfirîn( kâfirîne).
Türkçe Meali:Ve ( Talut\\\’un askerleri), Calut ve onun askerlerinin ( ordusunun) karşısına çıktıkları zaman şöyle dediler: “Rabbimiz üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı (
düşman karşısında) sabit kıl ve kâfirler kavmine karşı bize yardım et.”
MU’MİNÛN Suresi 97.Ayet
Arapça Okunuşu:Ve kul rabbi eûzu bike min hemezâtiş şeyâtîn( şeyâtîni).
Türkçe Meali:Ve “Şeytanların kışkırtmalarından ( vesveselerinden) sana sığınırım.” de.
MU’MİNÛN Suresi 98.Ayet
Arapça Okunuşu:Ve eûzu bike rabbi en yahdurûn( yahdurûni).
Türkçe Meali:Ve Rabbim, ( şeytanların) benim yanımda bulunmalarından sana sığınırım.
MU’MİNÛN Suresi 109.Ayet
Arapça Okunuşu:İnnehu kâne ferîkun min ibâdî yekûlûne rabbenâ âmennâ fagfir lenâ verhamnâ ve ente hayrur râhımîn( râhımîne).
Türkçe Meali:Muhakkak ki kullarımdan bir grup şöyle der: “Rabbimiz, biz âmenû olduk ( ölmeden önce Sana ulaşmayı diledik). Artık bize mağfiret et ve bize rahmet et ( Rahîm
esma’n ile tecelli et). Ve Sen, Rahîm olanların en hayırlısısın.”
ANKEBÛT Suresi 30.Ayet
Arapça Okunuşu:Kâle rabbinsurnî alel kavmil mufsidîn( mufsidîne).
Türkçe Meali:( İbrâhîm A.S): “Rabbim, müfsidler kavmine karşı bana yardım et.” dedi.
TAHRÎM Suresi 8.Ayet
Arapça Okunuşu:Yâ eyyuhâllezîne âmenû tûbû ilâllâhi tevbeten nasûhâ( nasûhan), asâ rabbukum en yukeffire ankum seyyiâtikum ve yudhilekum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru,
yevme lâ yuhzîllâhun nebiyye vellezîne âmenû meah( meahu), nûruhum yes’â beyne eydîhim ve bi eymânihim yekûlûne rabbenâ etmim lenâ nûrenâ vagfir lenâ, inneke alâ kulli şey’in
kadîr( kadîrun).
Türkçe Meali:Ey âmenû olanlar ( Allah’a ulaşmayı dileyenler)! Allah’a Nasuh Tövbesi ile tövbe edin! Umulur ki Rabbiniz, sizin günahlarınızı örter ve sizi altından nehirler akan
cennetlere koyar. O gün Allah, nebîleri ve O’nunla beraber olanları mahzun etmez. Onların nurları, önlerinde ve sağlarında koşar. “Rabbimiz, bizim nurumuzu tamamla ve bize
mağfiret et ( günahlarımızı sevaba çevir). Muhakkak ki Sen, herşeye kaadirsin.” derler.
ENBİYÂ Suresi 89.Ayet
Arapça Okunuşu:Ve zekeriyyâ iz nâdâ rabbehu rabbi lâ tezernî ferden ve ente hayrul vârisîn( vârisîne).
Türkçe Meali:Ve Hz. Zekeriya, Rabbine ( şöyle) nida etmişti: “Rabbim, beni tek başıma bırakma ve Sen, varislerin en hayırlısısın.”
KEHF Suresi 10.Ayet
Arapça Okunuşu:İz evel fityetu ilel kehfi fe kâlû rabbenâ âtinâ min ledunke rahmeten ve heyyi\\\’ lenâ min emrinâ reşedâ( reşeden).
Türkçe Meali:Gençler mağaraya sığındıkları zaman şöyle dediler: “Rabbimiz, bize Senin katından bir rahmet ver. Ve bize emrimizden ( bizim içimizden, senin emirlerinden bize ait
olan rahmet ve salâvâtı ulaştıracak kişiyi) mürşidi tayin et.”
HÛD Suresi 47.Ayet
Arapça Okunuşu:Kâle rabbi innî eûzu bike en es\\\’eleke mâ leyse lî bihî ilm( ilmun), ve illâ tagfirlî ve terhamnî ekun minel hâsirîn( hâsirîne).
Türkçe Meali:( Nuh A.S): “Rabbim, muhakkak ki ben, onun hakkında benim bir ilmim ( bilgim) olmayan şeyi Senden istemekten Sana sığınırım. Ve Senin, beni mağfiret etmen ve
Senin, bana rahmet etmen olmazsa ben, hüsrana uğrayanlardan olurum.” dedi.
ARÂF Suresi 126.Ayet
Arapça Okunuşu:Ve mâ tenkımu minnâ illâ en âmennâ bi âyâti rabbinâ lemmâ câetnâ, rabbenâ efrıg aleynâ sabren ve teveffenâ muslimîn( muslimîne).
Türkçe Meali:Rabbimizin âyetleri bize geldiği zaman, O\\\’na îmân ettik diye bizden intikam alıyorsun. Rabbim, bize sabır yağdır ve bizi teslim olmuş ( ruhumuz, fizik
vücudumuz, nefsimiz ve irademiz) olarak öldür ( vefat ettir).
YÛNUS Suresi 85.Ayet
Arapça Okunuşu:Fe kâlû alallâhi tevekkelnâ, rabbenâ lâ tec’alnâ fitneten lil kavmiz zâlimîn( zâlimîne).
Türkçe Meali:Bunun üzerine: “Biz Allah\\\’a tevekkül ettik. Rabbimiz, bizi zalim kavme fitne ( konusu) kılma.” dediler.
FURKÂN Suresi 65.Ayet
Arapça Okunuşu:Vellezîne yekûlûne rabbenasrif annâ azâbe cehenneme inne azâbehâ kâne garâmâ( garâmen).
Türkçe Meali:Ve onlar: “Rabbimiz cehennem azabını bizden uzaklaştır. Muhakkak ki onun azabı daimî helâk edicidir.” derler.
FURKÂN Suresi 74.Ayet
Arapça Okunuşu:Vellezîne yekûlûne rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zurriyyâtinâ kurrete a’yunin vec’alnâ lil muttekîne imâmâ( imâmen).
Türkçe Meali:Ve onlar: “Rabbimiz, eşlerimizden ve zürriyyetimizden bize göz aydınlığı bağışla ve bizi muttakilere ( takva sahiplerine) imam kıl.” derler.
KASAS Suresi 24.Ayet
Arapça Okunuşu:Fe sekâ lehumâ summe tevellâ ilez zılli fe kâle rabbi innî limâ enzelte ileyye min hayrin fakîr( fakîrun).
Türkçe Meali:Böylece ikisinin ( sürüsünü) suladı, sonra gölgeye döndü ve “Rabbim muhakkak ki ben, bana hayır olarak indirdiğin herşeye fakirim ( muhtacım).” dedi.
HAŞR Suresi 10.Ayet
Arapça Okunuşu:Vellezîne câû min ba’dihim yekûlûne rabbenâgfir lenâ ve li ihvâninellezîne sebekûnâ bil îmâni ve lâ tec’al fî kulûbinâ gıllen lillezîne âmenû rabbenâ inneke
raûfun rahîm( rahîmun).
Türkçe Meali:Ve onlardan sonra gelenler: “Rabbimiz bizi ve bizden önce îmân ile geçmiş ( göç etmiş) olan kardeşlerimizi mağfiret et. Ve kalplerimizde âmenû olanlara karşı kin
bırakma. Rabbimiz, muhakkak ki Sen; Rauf’sun, Rahîm’sin.” derler.
MUMTEHİNE Suresi 4.Ayet
Arapça Okunuşu:Kad kânet lekum usvetun hasenetun fî ibrâhîme vellezîne meah( meahu), iz kâlû li kavmihim innâ bureâu minkum ve mimmâ ta’budûne min dûnillâhi kefernâ bikum,
ve bedee beynenâ ve beynekumul adâvetu vel bagdâu ebeden hattâ tû’minû billâhi vahdehû, illâ kavle ibrâhîme li ebîhi le estagfirenne leke ve mâ emliku leke minallâhi min şey’İn,
rabbenâ aleyke tevekkelnâ ve ileyke enebnâ ve ileykel masîr( masîru).
Türkçe Meali:Hz. İbrâhîm ve onunla beraber olanlar sizin için güzel bir örnek olmuştur. Onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: “Muhakkak ki biz, sizden ve sizin Allah’tan başka
taptığınız şeylerden uzağız, sizi inkâr ediyoruz. Ve siz, Allah’ın tek oluşuna inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda ebediyyen düşmanlık ve öfke başladı.” Hz. İbrâhîm’in,
babasına: “Senin için mutlaka istiğfar edeceğim ( mağfiret dileyeceğim). ( Ancak) Allah’tan sana gelecek bir şeyi önlemeye malik değilim, sözü ( demesi) hariç. Rabbimiz, biz
Sana tevekkül ettik. Ve Sana yöneldik. Ve masîr ( varış, dönüş, ulaşma), Sana’dır.”
MUMTEHİNE Suresi 5.Ayet
Arapça Okunuşu:Rabbenâ lâ tec’alnâ fitneten lillezîne keferû, vagfir lenâ rabbenâ, inneke entel azîzul hakîm( hakîmu).
Türkçe Meali: Rabbimiz, bizi kâfirlere fitne kılma! Ve bizi mağfiret et Rabbimiz. Muhakkak ki Sen, Sen; Azîz’sin, Hakîm’sin.
Ayetel Kürsi Duası/Suresi; Arapça Yazılışı Okunuşu, Türkçe Meali/Anlamı ve Fazileti
Ayetel,Kürsi,Duası/Suresi,Arapça,Okunuşu,,Türkçe,Meali/Anlamı,ve,Fazileti,dua,korunma,siginma,ayet,kuran,
AYETEL KÜRSİ ARAPÇA YAZILIŞI
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
اَللّٰهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ
![[Resim: ayetel-kursi-arapcaomqp.jpg]](https://www.abload.de/img/ayetel-kursi-arapcaomqp.jpg)
Latince Türkçe Arapça Okunuşu;
Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm. Lâ te’huzühû sinetün ve lâ nevm. Lehû mâ fis-semâvâti vemâ fil erd. Menzellezî yeşfeu indehû illâ biiznihi. ya’lemü mâ beyne eydîhim vemâ halfehüm velâ yühîtûne bişey’in min ilmihî illâ bimâ şâe vesia kürsiyyühüssemâvâti vel erd. Velâ yeûdühü hıfzuhumâ ve hüvel aliyyül azîm.
Türkçe Meali (Anlamı);
Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, Kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi 255. Ayettir)
Fazileti ve Geçmişi;
Tevhid ilmiyle alakalı en büyük Ayet-i Kerimedir.
Geceleyin inmiş olan bu Ayet-i Kerimeyi, Efendimiz (SAV), Zeyd'i (RA) çağırarak yazdırmıştır.
Ayet-el Kûrsi indiğinde, dünyadaki bütün putlar ve krallar yere düşmüş ve başlarındaki taçları yuvarlanmıştır.
Şeytanlar birbirleriyle çarpışarak kaçıp, iblis'in yanına toplanmışlar ve ona bu karışıklığı haber vermişlerdir.
Peygamber Efendimiz'in(SAV) Ayet-el Kûrsi'de bulunan "Yâ Hayyu - Yâ Kayyumu", "Hayy ve Kayyum olan ALLAH'ım Senin Rahmetinle yardım istiyorum" buyurarak (üzüntü ve keder anında) ettiği duadır. İsm-i Azâm olduğu da rivayet edilmekle beraber, Ariflerin Sultanı Beyazıd-ı Bistami (RA) "Bu ismin belli bir tarifi yoktur, lâkin sen kalbini herşeyden boşaltıp, onu ALLAH'ın C.C. Vahdaniyyetine teslim ederek istediğin İsimle zikret" buyurmaktadır.
Ayet-el Kûrsi'de bulunan Esma-i İlahiye hiçbir Ayet-i Kerimede yoktur. Çünkü bu Ayet-i Kerime'de, bazısı açık, bazısı gizli olmak üzere onyedi yerde ALLAH'u Teâlâ'nın İsmi geçmektedir.
Yatmadan okuyana ALLAH'u Teâlâ tarafından bir koruma verilir, sabaha kadar hiçbir şeytan yaklaşamaz.
Yâ RasulULLAH (SAV) Kur'ân-ı Kerimin hangi Sûresi(derece bakımından) daha büyüktür? Diye soran Sahabe'ye(RA), "İhlâs Sûresi" buyurdu. O Sahabe(RA) "Kur'ân-ı Kerimde hangi Ayet(Fazilet bakımından) daha üstündür." diye sorunca, Peygamber Efendimiz(SAV) "Ayet-el Kûrsi'dir" buyurdu. (Darimi)
Ayet-el Kûrsi'yi okuyan kimse yedi kalenin içine girmiş gibi muhafaza edilir. Ayet-el Kûrsi, Kur'ân-ı Kerimin dörtte biridir.
Efendimiz(SAV) buyurdu ki; "İlim sana olsun ey Eba Münzir, Canım Kabza-i Kudretinde olan ALLAH'a C.C. yemin ederim ki, muhakkak Ayet-el Kûrsi'nin bir dili ve ikide dudağı vardır ki, Arş'ın direğinin yanında Melik-i (Müteâl olan ALLAH'u Teâlâ Hazretlerini) takdis eder(O'na Tazimde bulunur.)" (Ebû Dâvud, Ahmed İbni Hambel)
Efendimiz(SAV) buyurdu ki; "Her kim, her farz namazın arkasından Ayet-el Kûrsi'yi okursa, Cennete girmekten onu ancak ölüm men eder.Her kim onu yatacağı zaman okursa, ALLAH'u Teâlâ ona kendi evi, komşusunun evi ve etraftaki evler hakkında güvence verir." (Beyhâki)
Efendimiz(SAV) buyurdu ki; "Bakara Sûresinde bir Ayet vardır ki Kur'ân Ayetlerinin Efendisidir. Şeytan olan herhangi bir evde okunursa (şeytan) o evden çıkar. (O Ayet) Ayet-el Kûrsi'dir." (Beyhâki)
Efendimiz(SAV) buyurdu ki; "Her kim farz namazın arkasında Ayet-el Kûrsi'yi okursa, diğer namaza kadar ALLAH'ın C.C. zimmetinde olur." (Heysemi)
Efendimiz(SAV) buyurdu ki; "Her kim Ayet-el Kûrsi'yi ve Bakara Sûresinin sonunu sıkıntılı(kederli) anında okursa ALLAH C.C. ona yardım eder" (Suyuti, Dürrül Mensûr)
(şeytan, cinler v.s. şerli yaratıkların şerrinden ve anne yada çocuğuna zarar vermelerinden yada öldürmelerinden korunmaları için) Doğum yapacak kadının, Ayet-el Kûrsi, A'raf 54. Ayeti sonuna kadar, Felâk ve Nâs Sûrelerini okuyarak ALLAH'u Teâlâ'ya sığındırılması gerekir(Hadis-i Şerifle bildirilmiştir).
Efendimiz(SAV) buyurdu ki; "Sen Ayet-el Kûrsi'den neredesin? O herhangi bir yemek veya katık üzerine okunursa mutlaka ALLAH C.C. o yemek ve katığın bereketini çoğaltır." (Suyuti)
Efendimiz(SAV) Sûre-i Bakaranın sonunu(Amener Rasûlü) ve Ayet-el Kûrsi'yi okuduğu zaman gülerdi ve "Onlar Arş'ın altındaki, Rahman'ın (Teâlâ) hazinesindendir." buyururdu. (Suyuti)
Seleme İbni Kays(RA) "ALLAH'u Teâlâ, ne Tevratta, ne İncil'de, nede Zebur'da Ayet'el Kûrsi'den daha büyük bir Ayet indirmedi." (Suyuti)
Ayet-el Kûrsi, cinlere karşı kendisinden yardım alınacak duaların en büyüğüdür. Ayet-el Kûrsi'nin insandan şeytanları kovmakta çok tesirli olduğunu söylemişler, ayrıca saralı kişiye, şeytanın kendisine yardım ettiği sahir(büyücü), kâhin, falcı, nefis ve şehvet ehli, zulüm ve gazab erbabı üzerine sadakatle okunulduğunda onların şeytanlarını etkisiz hale getirmekte de büyük gücü olduğunu denemişlerdir. Ancak sadakatle okunması şartı koşulmuştur.
Herhangi bir muradın hasıl olması için Ayet-el Kûrsi 313 kere okunduğunda, dünya ve Ahiret hakkındaki o istek ALLAH'ın C.C. izniyle hasıl olur(ne bir eksik ve ne bir fazla okunmamalıdır bu sayıların adedi çok önemlidir).
Cin musallat olan çocuğa 18 kere Ayet-el Kûrsi okunursa BİİZNİLLAH şifa bulur.
Yemeğe okunursa yemek bereketlenir.
Devamlı okunursa unutkanlığı giderdiğini Hz Ali (K.V.) buyurmuştur.
Evden çıkarken okuyan her işinde muvaffak olur ve hayırlı işleri başarır. Evine gelince okursan iki Ayet-el Kûrsi arasındaki işlerin hayırlı olur ve fakirliğin önlenir.
Bir kimse evinden çıkarken Ayet-el Kûrsi'yi okursa, Hakk Teâlâ yetmiş Meleğe emreder, o kimse evine gelinceye kadar ona dua ile istiğfar ederler.
[attachment=46905]
[attachment=46906]
ZİKİRLERİN ÖNEMİ
Zikirler günün her anında, her boş zamanınızda, uygun olan heryerde, yapılabilecek ve Yüce Allah(C.C) katında çok büyük ecirlere nail olan kısa dualardır.
Ne kadar sık yaparsanız, imanınız o denli güçlenir,mertebeniz yükselir,günahlarınız affolur, kalp gözünüz açılır ve Yüce Allah(C.C) a o denli yaklaşırsınız inşaAllah.
Ne kadar sık yaparsanız Yüce Allah(C.C) izniyle okyanuslar kadar faziletlerinden yararlanırsınız.
Ne kadar sık yaparsanız Yüce Allah(C.C) izniyle istek ve dualarınız o denli kabul olur.
Zikirler Yüce Allah(C.C) ın Veli kullarının sürekli olarak yaptığı ve belkide Veli olabilme yolunda hızla ilerleten çok önemli dualardır.
"Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla …"
°"Allah’I ANMAK ELBETTE EN BÜYÜK (İBADET) TİR." Ankebut/45
°"Her kim zikrimden yüzçevirirse, ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz" Taha/124
°"Siz beni zikredin ki Ben’de sizi zikredeyim" Bakara/152
°"O size nasıl hidayet etti ise sizde O’nu öylece zikredin" Bakara/198
°Mevla C.C. münafıkları zemmetmek üzere "Onlar pek az zikrederler" buyurdu. Nisa/142
°"Zikrimle meşgul olup Ben’den istemeye vakit bulamayanlara isteyenlerden daha çok veririm." Hadis’i Kûdsi (Buhari)
°"Sabah akşam Allah’ın C.C. adını dilinden düşürmemek,
Allah C.C. yolunda düşman ile vuruşurken kılıç kırmak ve malı cömertçe dağıtmaktan daha faziletlidir" Hadis’i Şerif
ZİKİRLER, ANLAMLARI, FAZİLETLERİ
KELİMEYİ ŞEHADET
" Eşhedü en lâ ilâhe illAllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh.’’
demektir .
Şehadeti söylemenin 130 kadar faydası vardır. Bunlardan 30 tanesi şunlardır:
Dünyada olan 5 fayda
1- Adı güzel çağrılır
2- İslamın emir ve yasakları kendisine farz olur.
3- Cezadan ve aşağılanmaktan kurtulur.
4- Allahü azim-üş-şan, ondan razı olur.
5- Cümle müminler ona muhabbet eder.
Ölürken olan 5 fayda
1- Azrail aleyhisselam ona güzel suretle gelir.
2- Yağdan kıl çeker gibi ruhunu alır.
3- Cennet kokuları gelir.
4- Müjdeci melekler gelir
5- Merhaba yâ mümin! Sen cennetliksin denir.
Kabirde olan 5 fayda
1- Kabri geniş olur.
2- Münker ve Nekir güzel suretle gelir.
3- Bir melek ona bilmediğini talim eder( öğretir )
4- Allahü azim-üş-şan bilmediğini hatırına getirir.
5- Cennetteki makamı görünür.
Arasat’ta olan 5 fayda
1- Sual ve hesabı kolay olur.
2- Kitabı sağından verilir.
3- Mizanda sevabı ağır gelir.
4- Arş’ın altında gölgelenir.
5- Sıratı yıldırım gibi geçer.
Cehennemde olan 5 fayda
1- Cehenneme girerse, Cehennem ehli gibi gözleri gök olmaz.
2- Şeytanı ile çatışmaz.
3- Ellerine ateşten kelepçe, boynuna zincir vurulmaz.
4- Hamim suyundan içirilmez.
5- Ebedi cehennemde kalmaz.
Cennette olan 5 fayda
1- Cümle melekler ona selam verir.
2- Sıdıklar ile refik olur.
3- Ebedi cennette kalır.
4- Allahü teala ondan razı olur.
5- Allahü tealanın cemalini görür.
En kıymetli tesbih, namazlardan sonra çekilen :
SübhanAllah
Anlamı:
Allah noksanlardan uzaktır, kemal sıfatlarla muttasıftır(sonsuz yüce sıfatlara sahiptir).
Elhamdülillah
Anlamı:
Hamd Allahadır( Bütün övgüler ona aittir.Övülmeye değer sadece Yüce Allah (C.C) dir.)
Allahü ekber
Anlamı:
Allah en büyüktür
Namaz tespihatının önemi:
“Resullullah Efendimizden sav rivayet edildiği üzere farz namazın edasından sonra toplam yüz defa tesbih Sübhanellah hamd elhamdülillah tekbir Allahüekber ve bir defa tehlil la ilahe illAllah okunmasının sırrı bu fakire göre namaz içindeki eksiklikleri tekbir ve tesbihle telafi etmek bu ibadeti layıkiyle ve tam olarak yerine getiremediğini itiraf etmektir"(İmamı Rabbani Mektubatı Rabbani İstanbul Semerkand yayınları)demiştir.
Yine namazdan sonra tesbihat yapmanın bir diğer önemli hikmeti her bir zikrin insan için birer sadaka hükmünde olmasıdır.(Müslim zekat 53 Mesacid 142)
Bu tesbihlerden sonra en kıymetli tesbih ve zikir
La ilahe illAllah demektir(aşağıda anlam ve fazileti bulunmaktadır)
Peygamberimiz (sav), "İki kelime vardır Söylemesi çok kolaydır Terâzîde çok ağır gelirler ”
“SübhânAllahi ve bi-hamdihi sübhânAllahil-azîm”
Anlamı: “Allah’ı, ona hamd ederek tesbih ederim, büyük Allah’ı tesbih, ederim”
Fazilet: "Günde yüz defa sübhânallâhi ve bihamdihî diyen kimsenin deniz
köpüğü kadar dahi olsa tüm günahları affolunur"
124.000 SEVAP YAZILIR.
BU KELİME Allah’IN C.C. EN SEVDİĞİ HAMDLERDEN BİRİDİR. DİLDE HAFİF MİZANDA AĞIRDIR
Çok önemli zikirler salavatlardır.
Sürekli salavat getirin; zira salavat amellerin en üstünüdür.Pek çok salavat vardır.Her birisinde pek çok hikmet vardır.Aşağıdaki salavat en sık okunan salavatlardandır.
“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed”
Anlamı:
“Allahım (peygamberimiz) Hz.Muhammed’e ve aline (evladu iyaline) rahmet eyle.”
Faziletleri:
Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyuruyor:
: * KIYAMET GÜNÜ BANA İNSANLARIN EN YAKIN OLANLARI ÜZERİME EN ÇOK SALAVATI ŞERİFE GETİRENLER OLUCAKTIR .
* KİM Kİ BANA BİR DEFA SALAVATI ŞERİFE GETİRİRSE AllahU TEALA O KİMSEYE ON DEFA SALAVAT GETİRİR .
*KİM Kİ CENABI HAKKA ONU MEMNUN VE RAZI ETMİŞ OLDUĞU HALDE KAVUŞMAYI SEVİNÇLE İSTERSE BENİM ÜZERİME ÇOKCA SALAVATI ŞERİFE GETİRSİN .
*KİMKİ BANA BİR KERE SALAVAT GETİRİRSE AllahU TEALA O KİMSEYE ON DEFA SALAVAT GETİRİR. VE ONUN ON GÜNAHINI BAĞIŞLAR VE ONUN DERECESİNİ ON DEFA YÜKSELTİR VE ONUN SEVAB DEFTERİNE ON SEVAP YAZAR .
* EY ÜMMETİM! CUMA GÜNLERİ BANA DAHA ÇOK SALAVATI ŞERİFE GETİRİNİZ ÇÜNKÜ ÜMMETİMİN CUMA GÜNLERİ GETİRMİŞ OLDUĞU SALAVATI ŞERİFE BANA ARZALONUR . KİM Kİ BANA SALAVATI ŞERİFE GETİRİRSE BANA DAHA ÇOK YAKIN OLUR .
*ÜMMETİMDEN HERHANGİ BİR KİMSE BANA SALATU SELAM GÖNDERİRSE Allah BANA RUHUMU İADE EDER . BENDE ONUN SELAMINI ALIRIM .
*ÜMMETİMDEN HER HANGİ BİRİ İŞİ GÜCÜ BOZULUP İHTİYAÇLARI ZORLAŞIP ÇIKMAZA GİRDİĞİ ZAMAN BENİM ÜZERİME ÇOK ÇOK SALEVATI ŞERİFE OKUSUN ZİRA BENİM ÜZERİME OKUNAN SALAVATI ŞERFİLER TÜM HÜZÜN VE KEDERLERİ SIKINTI VE TASALARI MÜSİBETLERİ İZALE EDER. RIZIKLARI ÇOĞLATIR İŞLERİN İHTİYAÇLARIN GÜZELCE SONA ERMESİNİ SAĞLAR .
*KİM Kİ BENİM ÜZERİME BİR GÜNDE BİN (1.000) KERE SALEVATI ŞERİFE GETİRİRSE CENNETTEKİNİ YERİNİ GÖRMEDEN ÖLMEZ .
*KİM Kİ BANA SABAHLEYİN ON DEFA VE AKŞAMLEYİN ON DEFA SALEVATI ŞERİFE GETİRİRSE KIYAMET GÜNÜ ŞEFAATİM ONA ULAŞIR .
*KİM Kİ BENİM ÜZERİME BİR SALEVATI ŞERİFE GETİRİRSE AllahU TEALA ONA BİR KIRAT SEVAB YAZAR KIRAT İSE UHUD DAĞININ BİR MİSLİ KADARDIR
*EY ÜMMETİM NEREDE OLURSANIZ OLUN BANA SALATU SELAM OKUYUN ÇÜNKÜ SİZİN SALATU SELAMINIZ BANA ULAŞIR .
*BENİM ÜZERİME SALAVATI ŞERİFE GETİREN KİMSE İÇİN SIRAT KÖPRÜSÜ ÜSTÜNDE BİR NUR OLACAKTIR . BİR KİMSE SIRATTAN GEÇERKEN NUR EHLİ OLUNCA ARTIK CEHENNEM EHLİ OLMAZ .
*ÜMMETİMDEN BİR KİMSE CENABI HAKTAN BİR DİLEKTE BULUNACAĞI ZAMAN AllahIN PEYGAMBERİNE SALAVAT GETİRSİN . SALAVATI ŞERİFE GETİRDİKTEN SONRA İSTEYECEĞİ ŞEYLERİ İSTESİN VE SONRA YİNE AllahIN PEYGAMBERİ HZ MUHAMMED (a.S) A SALAVATI ŞERİFE GETİREREK DUASINI BİTİRSİN ÇÜNKÜ İKİ SALAVAT ARASINDAKİ DUA KABUL OLUR ZİRA CENABI HAK ÇOK MERHAMETLİ ÇOK KEREM SAHİBİDİR İKİ SALAVATI ŞERİFEYİ KABUL BUYURUP DA İKİSİ ARASINDAKİ İSTEKLERİ BOŞ ÇEVİRMEZ REDDETMEZ ONLARIDA KABUL EDER VE VERİR .
Her namazın arkasından, her günah işlediğinizi düşündüğünüz anda,dua etmeden önce, aklınıza geldiği an mutlaka tevbe edin.
Sık sık bu zikri yapın. Aşağıda en sık kullanılan tevbe zikri verilmiştir.
“Estağfirullahel’azîm (el kerim, er rahim) ellezî lâ ilâhe illâ huv el-hayyel-kayyume ve etubü ileyh.”
Anlamı:
“Kendisinden başka ilah olmayan, ebedî hayatla diri olan “Hay”, her şeyin varlığı kendisine bağlı olup, her şeyi ayakta tutan, kâinatı yöneten,”Kayyum” (keremi ve ihsanı bol “Kerim”, merhameti ve bağışlaması bol, esirgeyen “Rahim”) olan Yüce Allah’dan beni bağışlamasını diler ve günahlarıma tövbe ederim.!”
Fazileti:
Hadis-i şerifte, (Her namazdan sonra, üç kere, Estağfirullahel’azîm ellezî lâ ilâhe illâ huv el-hayyel-kayyume ve etubü ileyh okuyanın, bütün günahları afv olur) buyuruldu"
Yatağa girince 3 defa "Estağfirullah el azim ellezi lâ ilahe illâ hüvel hayyel kayyum ve etubü ileyh" okuyan kimsenin günahları, deniz köpüğü kadar pek çok olsa da, affolur. [Tirmizi]
Günde en az 99 tevbe zikri edilmesi önerilir.
Okuyan kimsenin günahlari, deniz köpügü kadar pek çok olsa da, affolur.
“Rabbiyesir vela tuassir Rabbi temmim bil-hayır”
“Rabbim işimi kolaylaştır, güçleştirme, Rabbim bu işi hayırla tamamla!”
Her işe başlamadan önce mutlaka bol bol zikrediniz.Okuyan ve zikreden insanlar faziletini anlata anlata bitiremez.
-İşiniz hayırla sonuçlanır.
-Zor işler zahmetsizce tamamlanır.
-Kapalı yollar açılır, ders çalışanlar kolayca anlar.
-Öğrenmeyi istediğiniz şeyleri kolayca öğrenirsiniz.
-Sınavlara girmeden önce okuyun (Ama çalışmadan beklentiye girmeyin )
-Size zahmetli olan, sıkıntılı olan her iş hafif ve sıkıntısız şekilde hallolur.
“Ya Zel-celal vel-ikram”
Anlamı:
“Hem azamet sahibi,hem fazlu kerem sahibi
Büyüklük, fazl ve kerem sahibi.
Hem yücelik hem de fazl şeref ve kerem sahibi
Celal ve Kemal’i mutlak ve hakiki olan.
Her nimet Allah Teala’dan gelir;
nimeti yaratan da sevk eden de dağıtan da ancak O’dur.
Celâl ve ululuk sahibidir. İkrâm ve ihsân edicidir.
Hürmet ve saygıya yegane lâyık ve tüm büyüklüklere sahip olandır.
Büyüklük ve kerem sahibi.!”
Fazileti:
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ancak celâl ve ikrâm sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır.) [Rahman 27]
(Celâl ve ikrâm sahibi Rabbinin adı çok yücedir.) [Rahman 78]
[Celal, Allahü teâlânın kahr ve gazab sıfatlarındandır, azamet, büyüklük, hiçbir şeye muhtaç olmamak demektir.]
Âyet-i kerimede geçen zül-celal vel-ikram ifadesinin ism-i a’zamdan olduğu bildirilmiştir. Bu bakımdan bilhassa dualarda bunu çok söylemek gerekir. Peygamber efendimiz, bir kimsenin (Ya zel-celali vel-ikram) diyerek dua ettiğini duyunca, (Allah’tan ne istersen iste, duan kabul olur) buyurdu. (Tirmizi)
Başka bir hadis-i şerif de şöyle:
(Ya zel-celali vel-ikramı çok söyleyin, ona çok devam edin.) [Tirmizi]
“HasbiyAllahu lailahe illahu aleyhü tevekkeltü ve hüve rabbül arşil aziym”
“Allah’a güvendim (bana yeter)ondan başka ilah yoktur, O vardır, ki bende O’na bağlanıp işimi ona bıraktım; O arşın aziym rabbidir.”
Fazilet:
“Ayet-i kerimesini okumayı adet haline getirirse herhangi bir maksadına ulaşması için bu kafidir.
Bu maksadı ister dünya işleri ile ilgili olsun, istersede yalnış ve hayırsız iş her dilediğine kavuşur.”
Başınıza ne gelirse gelsin bu zikriyatı yapın.Allah(C.C) a havale ettiğiniz her şey mutlaka hayırla sonuçlanacaktır.
Enaz Sabah ve Akşam 7 şer kere inanarak okunmasının herşeye yeteceği bildirilmiştir.
SANCILAR İÇERİSİNDE KIVRANAN KİMSEYE
Ayağı uyluk kısmından kırılmış bir kimseyi getirdiler sancılar içerisinde kıvranan ve feryat eden o kimseye Ebu Ma’şer : Elini yerine koy ve Tevbe sure-i şerifesinin sonu olan (“Fe in tevellev fe kul hasbiyAllahü la ilahe illa hu aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil aziym”) Ayet-i kerimeyi oku der.
Derhal sancısı kesilen kimsenin bir müddet sonra da kırılan uyluğu şifa bulur.
“ Sübhâna’l-lâhi mil’el mizân ve müntehe’l-ilmi ve meblega’r-rizâ ve zinete’l-ars”
“Mizanin dolusu kadar, ilmin genişliği kadar, Allah’in razi olacagi kadar ve arşın
agırlıgı kadar, Allah’i (c.c.) tesbih ederim”
Fazileti:
“Resülullah Efendimiz Soruyor ?
Resülullah Efendimiz, Imam Ali (KerremAllahü Vecdehü)`ye soruyor:
Sizi, ömrünüzün uzun olmasi sevindirir mi?
Sizi, rizkinizin bol olmasi sevindirir mi?
Sizi, sohbette kalmaniz sevindirir mi?
Sizi, düsmanlariniza gâlip gelmeniz sevindirir mi?
Sizi, süi hâtimeden kurtulmak (son nefeste imanla gitmek) memnun eder mi?
Öyle ise aksam ve sabah su duayi üç defa uyunuz”
” Bu duayi her sabah ve aksam üç defa okumaya devam etmelidir. Ömrün uzun ve me’sud olmasi, imanla ölmek, kabir azabindan kurtulmak, Sirat köprüsünden hızlı geçmek ve cennete vasil olmaya vesile olur.”
“Allahümme ente halaktenî ve ente tehdînî ve ente tut’imunî ve ente tesgînî ve ente tümîtünî ve ente tuhyînî.”
“Allah’ım sen beni yarattın,,sen hidayet ettin,,sen doyurursun,,sen su verirsin,sen öldürürsün ve sen diriltirsin”
Fazileti:
“Resulullah (S.A.V) şöyle buyurdu: "Allah bu kelimeleri Musa (A.S)’ a da vermişti. Musa (A.S) bu kelimelerle her gün yedi defa dua ederdi. Allah’ tan ne isterse, muhakkak Allah da ona istediğini verirdi." (Taberani)”
“Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billâhil Aliyyül Azîym.”
Anlamı:
“Güç ve kuvvet ancak şânı yüce Allah’tandır.”
Faziletleri:
Ebu Zer RA Hazretlerinin rivayetlerinde, Rasûl-ü Ekrem SAV Hazretleri:
"--Allah-u Teàlâ Hazretleri bir kuluna nîmet verir, o kul da o nîmetlerin elinde kalmasını isterse, (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh)’ı çok söylesin!" buyurmuşlardır.
Binâen aleyh, günde yüzden aşağı yapmamak evlâdır. Çünkü her gün yüz defa okuyan kimsenin, kat’iyyen fakirlik yüzü görmeyeceği beyan buyrulmuştur.
Ve yine mümâileyh tarafından, bu (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh)’ okumanın 99 derde deva olacağı bildirilmiştir.
Günde 100 kere "Lâ Hâvle ve Lâ Kuvvete İlla Billahil Aliyyil Aziym" diyen kimsenin en hafifi fakirlik olmak üzere 70 çeşit bela ve musibet üzerinden kaldırılır.
“HASBİNAllah VE Nİ’MEL VEKİL,VE Nİ’MEL MEVLA, VE Ni’MEN NASİR.”
Anlamı:
“ Allah Teala, bize yeter, O ne güzel vekildir. Ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcıdır.”
Faziletleri:
Her türlü sıkıntınız, zorluklar, başınıza ne gelirse gelsin bu zikriyatı sürekli yapın.Allah(C.C) a havale ettiğiniz her şey mutlaka hayırla sonuçlanacaktır.
Bu zikirin anlamını okuyan zaten öneminide anlar.
Çok faziletli bir zikirdir.
Allah(C.C) a tam teslimiyet, ona olan sonsuz güven, tam tevekkül, her işinizi ona havale etmek, ona olan bağlılık ve sevgi.
“Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minez-zâlimîn.”
Yunus (A.S) ın yunus balığının karnında yaptığı zikirdir.Sıkıntılı, zora, dara düştüğünüz anlarda mutlaka devamlı zikredin.Günlük zikirlerinize dahil edin.
Anlamı:
“ Senden başka ilâh yoktur. Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim, muhakkak ki ben zalimlerden oldum?.”
Faziletleri:
Resûlullah (S.A.v.) bu hususta şöyle buyurmuşlardır: Bir söz bilirim ki, büyük bir üzüntüye, sıkıntıya düşmüş bir kul söylerse, Allah Teâlâ ona muhakkak bir çıkış yolu açar. Bu, Kardeşim Yûnusun sözüdür; o, karanlık içinde (balığın karnında) kaldığı vakit, lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minez-zâlimîn
Senden başka ilâh yoktur. Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim, muhakkak ki ben zalimlerden oldum? demişti. (Süyûtî).
“ Meleklerin Sevabını Yazmaya Gücünün Yetmediği Tesbihat”
"Bu duayı eden Mü’min için; Melekler, Allah’u Teâlâ’ya C.C. "Ey Rabbimiz!
Senin kulun öyle bir şey söyledi ki, onu nasıl yazacağımızı bilemiyoruz" derler.
Allah’u Teâlâ C.C. buyurur ki "O sözü, kulumun dediği gibi yazın. Tâ ki Bana kavuştuğunda, onunla kendisini Ben mükafatlandırayım."
Dua şudur :
“Ey Rabbim ! Zâtının Celâline ve Saltanatının büyüklüğüne yakışır şekilde Sana hamdolsun”
Cebrail AS Efendimiz’e SAV, Ebu Zer RA’ın ettiği bu dua hakkında dedi ki;
"Melekler bile onun bu duasına şaşırmışlardır. Senin ümmetinden kim bu duayı yaparsa, günahları denizin köpükleirnden ve yeryüzünün topraklarının sayısından fazla da olsa, mutlaka bütün günahları afvedilir.
"Senin ümmetinden her kim bu dua kalbinde bulunarak sana kavuşursa mutlaka Cennetler ona aşık olur. Sağındaki ve solundaki Melekler o an "Ey Allah’ın velisi (dostu) ! İstediğin kapıdan gir. diye nida ederler" (Hadis’i Şerif)
İmanla Ölmek İçin
"Ya Hayyu Ya Kayyum, Ya Zel Celâli Ve’l İkrâm,
Allahümme inni eselüke en tuhyiye kalbi bi nuri marifetike
ebeden,
Ya Allah, Ya Allah, Ya Allah Celle Celâlüh"
Fazilet :
(Bu duayı sabah namazının sünneti ile farzı arasında okuyan imanla ruhunu teslim eder.) [Tirmizi]
BU DUAYI SABAH AKSAM OKUYANA HIÇ BIRSEY ZARAR VEREMEZ
“Bismillâhillezî lâ yedurru measmihi Şey’ün fil’ardi velâ fissemâi ve Hüvessemi’ul Aliym.”
Anlamı:
"Yüce Allah’in ismiyle hareket ederim. O yüce Allah ki, O’nun mübârek ismiyle hareket edildigi (O’nun ismi söylendigi) vakit, yerde ve gökte hiçbir sey okuyana zarar veremez. O yüce Allah, her seyi en iyi isiten ve en mükemmel bir sekilde bilendir.."
Fazileti:
Sabah-akşam, 3 defa, "Bismillâhillezî lâ yedurru maasmihi şeyün fil erdı velâ fissemâi ve hüvessemîul alîm" okuyan, büyücü ve zalimden emin olur. Sabah okuyan akşama kadar, akşam okuyana da, sabaha kadar hiç belâ gelmez [İ. Mâce]
"Bu duanın akşam sabah okunması tavsiye edilmektedir.”
"Allahümme inniy es-elüke bi enne lekel hamdü la ilahe illa ente ya hannanü,ya mennanü,ya bediy-as semavatı vel ardı ya zel celali vel ikram".
İsmi Azam duası. Enes radıyalahü anh .den rivayet edilen bir hadiste Efendimiz Aleyhisselam adamın birinin dua ederken duasını işitince ona, sen İsmi Azam ile dua ediyorsun.Bu dua ile dua edip okuyan kimsenin mutlaka dilek ve muradı hasıl olur,buyurdu.
Cebrail Aleyhisselam, Resulullah –S.A.v- Efendimizin yanına geldi ve ‘’Ya Muhammed! Hasta mısın?’’ diye sordu. ‘’Evet’’ cevabını alınca Cebrail Aleyhisselam şu duayı okudu:
* Bismillahi erkike min külli dain yü’zike ve min şerri külli nefsin ev ayni hasidin Allahü yeşfike bismillahi erkike*
‘’Allah’ın adıyla. Sana eza veren bütün hastalıklara karşı, bütün kötü nefis ve hasetçi gözlere karşı sana okuyorum. Allah sana şifa versin. Ben Allah’ın adı ile sana dua ediyorum.’’
Peygamberimiz (S.A.V) nin çok okuduğu dua olarak naklediliyor.
“Allahümme inni eselükes-sıhhate vel-afiyete vel-emanete ve hüsnel-hulkı verrıdae bilkaderi birahmetike ya Erhamerrahimin”
Anlamı:
‘Ya Rabbi, senden, sıhhat ve afiyet ve emanete hıyanet etmemek ve güzel ahlak ve kaderden razı olmak isiyorum Ey merhamet sahiplerinin en merhametlisi! Merhametin hakkı için, bunları bana ver!.’’
“Sübbûhun Kuddûsün (Rabbuna ve) Rabbül melâiketi verrûh”
“Allâh-ü Teâlâ bütün noksan sıfatlardan münezzeh ve mukaddestir Meleklerin ve Rûh (Cebrâil)’in Rabbidir”
Bu zikir meleklerin yaptığı bir zikir olup, yapılması önerilir.
" SübhanAllahi velhamdülillahi ve la ilahe illAllahü vAllahü ekber. vela havle vela kuvvete illah billahil aliyül azim”
Manası:
Allah’ı hamd ve tesbih ederim. Allah’tan başka ilah yoktur ve O en büyüktür.
- diyen kimse için cennette bir ağaç dikilir ki, bir atlı 500 sene gitse gölgesini bitiremez
-(En üstün tesbih SübhanAllahi velhamdülillahi ve la ilahe illAllahü vAllahü ekber’ dir.) [Müslim]
-Günahları affettiren en kıymetli tesbih
-Bir kimse (SübhanAllahi velhamdülillahi ve la ilahe illAllahü vAllahü ekber. vela havle vela kuvvete illah billahil aliyül azim) derse:
Hem tespih: SubhanAllah
Hem tekbir: Allahüekber
Hem Tahmid: Hamd
Hem Tehlil: La ilahe illAllah.
Hem temcid: vela havle vela kuvvete illah billahil aliyül azim.
Söylemiş olmakla, en kıymetli tespihi okumuş olur.
Yatarken 3 kere "Estağfirullah el Aziym Ellezi La İlahe İllahü El Hayyel Kayyumu ve Etübü İleyh"
diyenin deniz köpüğü kadar günahı olsa afvedilir. (tam bir pişmanlıkla söylenmeli)
"Zikrin Efdali LAİLAHEİLLAllah (1 kere söylediğinde 4000 derece yükselirsin ve defterinden 4000 büyük günah silinir), duanın makbulü ELHAMDÜLİLLAH’dır"
Hadis’i Şerif (Tirmizi)
° Her zikri Allah’ın C.C. huzuruna Melekler yükseltir “LÂ İLAHE İLLAllah” ise aracısız, engelsiz ve direk olarak Allah’ın C.C. huzuruna çıkar, Allah’ın huzurunda söyleyen kişinin mağfiret olunması için inler durur. “LÂ İLAHE İLLAllah” ile Allah C.C. arasında perde yoktur. Cennet’in 8 kapısı üzerinde yazar. Yedi kat gökleri ve yerleri ve içindeki her şeyi ve yaratılmış her şeyi, terazinin bir kefesine koysanız bir kefesine “LÂ İLAHE İLLAllah” Kelime-i Tevhid’ini koysanız, “LÂ İLAHE İLLAllah” ağır gelir. Seksen senelik kafir’i bile bir kere kalp ve dille söylemesiyle tertemiz eder BİİZNİLLAH.
- LÂ İLAHE İLLAllah 99 belayı defeder, en hafifi ise sıkıntıdır.
“Lâ ilâhe illAllahü vahdehü lâ şerîke leh lehülmülkü ve lehülhamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr”
Manası:
Allah’tan başka ilah yoktur. İbadete layık yalnız Allah’tır, O birdir, ortağı yoktur, kâinat Onun mülküdür, hamd Ona mahsustur, O her şeye kadirdir.
Fazilet:
Bir kere söyleyen Hazret-i İsmâil neslinden on köle azad etmiş gibi sevaba nâil olacağı ve tam bir ihlâsla kalben tasdik, lisânen de söylediği takdirde, Hazret-i Allah Celle ve A’lâ’nın o zikri söyleyen kuluna re’fet ve rahmet nazarıyla bakacağı ve onun tevhidini ve şükrünü kabul edip, taleb ve isteklerine icâbetle hacetlerini de kaza edeceği gibi, bu tesbihi zikredenlerden daha çok bir sàlih amel sahibi de bulunmayacağı ayrıca bildirilmiştir. (Et-Tergîb, 2/418)
Duaların en hayırlısı, Arafe gününde yapılan duadır. Ben ve benden evvelki bütün peygamberlerin dualarının en hayırlısı da, (Lâ ilâhe illallàhu vahdehû lâ şerîke leh, lehül-mülkü ve lehül-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr.) zikridir." (Feyzül-Kadîr, 3/4005)
Evinden çıkarken
“Bismillahi, tevekkeltü alellahi, La havle vela kuvvete illa billah”
diyen, tehlikelerden korunur, şeytan ondan uzaklaşır.[Tirmizi]
Manası:
Ben Allah’a tevekkül ettim, güç ve kuvvet sadece Allah’ın lütuf ve ihsânıyladır"
Fazilet:
Ümmü Seleme’nin rivayetine göre Resulullah (S.A.s) evinden çıkarken şöyle derdi:
"Allah’ın ismini zikrederek çıkarım. Ben Allah’a tevekkül ettim. Allah’ım hata yapmaktan,
yolumu şaşırmaktan, zulmetmekten, zulme uğramaktan, cahillikle başkasına bela olmaktan ve başkasının cahilce davranışıyla karşılaşmaktan sana sığınırım" (Tirmizî, Deavat, 35))
YÜZDEKİ YARALAR İÇİN DUA:
“Allahümme musağğıra’l kebir ve mükebbire’s sağir! sağğır ma bi “
Anlamı : ey küçüğü büyüten,büyüğü küçülten Allahım bendeki bu rahatsızlığıda küçült yok et
Şükür zikri:
(Allahümme mâ esbaha bi min nimetin ev bi-ehadin min halkıke, fe minke vahdeke, lâ şerike leke, fe lekel hamdü ve lekeşşükür)
Manası:
Ya Rabbi, bana ve diğer yarattıklarına verdiğin maddi ve manevi nimetlerin sabaha (akşama) kadar bizim yanımızda kalması yalnız Sendendir. Senin ortağın yoktur. Sana hamd ve şükrediyoruz.
Nazar değene okunacak dua:
(Euzü bi-kelimatillahittammati min şerri külli şeytanin ve hammatin ve min şerri külli aynin lammetin)
[Bu dua her sabah ve akşam üç defa okunup kendi üzerine veya hastanın üzerine üflenirse, göz değmesinden ve şeytanların ve hayvanların zararından korur.]
Manası:
Şeytanların, haşaratın ve kem gözlerin şerrinden Allah’ın kusursuz kelamlarına [âyetlerine yani Kur’ana] sığınırım. [Zira âyetlerinde gizli açık her ilim, her ihsan, her tedbir vardır.]
Nazar Ayeti Türkçe :
"Ve in yekâdullezîne keferû le yuzlikûneke bi ebsârihim lemmâ semiûz zikra ve yekûlûne innehu le mecnûn(mecnûnun). Ve mâ huve illâ zikrun lil âlemîn(âlemîne)."
Nazar Ayeti Anlamı:
"Şüphesiz inkâr edenler Zikr’i (Kur’an’ı) duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle devirecekler. (Senin için,) “Hiç şüphe yok o bir delidir” diyorlar. Hâlbuki o (Kur’an), âlemler için ancak bir öğüttür."
PEYGAMBERİMİZİN OKUDUĞU NAZAR DUASI
Peygamberimizin (asm) göz değmesi ve nazar karşısında korunmak için neler yaptığını Ebû Said el-Hudrî (r.a.) şöyle anlatmaktadır:
"Resulullah (a.s.m.) 'Cinlerin ve insanların nazarından Allah'a sığınırım.' gibi dualarla cinlerin nazarından, sonra da insanların nazarından Allah'a iltica ederdi. Sonra Muavvizetân (Felâk ve Nâs Sûreleri) inince bu sûrelere devam etti. Felak ve Nâs surelerinde varlıkların şerrinden Allah’a sığınılmaktadır. Hastalara ve nazar değenlere de bu sureler okunup Allah’tan şifa istenebilir.
Ayrıca, Kalem suresinin 51. ve 52. ayetlerinin (Nazar Duası) de nazara karşı tedavi edici özelliğinin bulunduğu söylenmektedir. Alimler nazar değmelerine karşı Kalem suresinin 51 52. ayetlerini (nazar ayetleri) okumuşlar ve okunmasını tavsiye etmişlerdir.
Ayetel kürsi namaz içinde sure şeklinde okunduğu gibi, dua olarak ihlas suresi, nas suresi ve felak sureleri ile birlikte okumanında iyi olduğu söylenmektedir.
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
“Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Her kim akşam olunca Ha-mim el-Mü’min süresini baştan, 3. (dahil) ayetine kadar ve ayete’l-Kürsiyi okuyacak olursa bu iki Kur’an kıraati sayesinde sabaha kadar muhafaza olunur. Kim de aynı şeyleri sabahleyin okursa onlar sayesinde akşama kadar muhafaza edilirler.” (Tirmizi, Sevabu’l-Kur’an 2, (2882).)
Zikirler günün her anında, her boş zamanınızda, uygun olan heryerde, yapılabilecek ve Yüce Allah(C.C) katında çok büyük ecirlere nail olan kısa dualardır.
Ne kadar sık yaparsanız, imanınız o denli güçlenir,mertebeniz yükselir,günahlarınız affolur, kalp gözünüz açılır ve Yüce Allah(C.C) a o denli yaklaşırsınız inşaAllah.
Ne kadar sık yaparsanız Yüce Allah(C.C) izniyle okyanuslar kadar faziletlerinden yararlanırsınız.
Ne kadar sık yaparsanız Yüce Allah(C.C) izniyle istek ve dualarınız o denli kabul olur.
Zikirler Yüce Allah(C.C) ın Veli kullarının sürekli olarak yaptığı ve belkide Veli olabilme yolunda hızla ilerleten çok önemli dualardır.
"Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla …"
°"Allah’I ANMAK ELBETTE EN BÜYÜK (İBADET) TİR." Ankebut/45
°"Her kim zikrimden yüzçevirirse, ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz" Taha/124
°"Siz beni zikredin ki Ben’de sizi zikredeyim" Bakara/152
°"O size nasıl hidayet etti ise sizde O’nu öylece zikredin" Bakara/198
°Mevla C.C. münafıkları zemmetmek üzere "Onlar pek az zikrederler" buyurdu. Nisa/142
°"Zikrimle meşgul olup Ben’den istemeye vakit bulamayanlara isteyenlerden daha çok veririm." Hadis’i Kûdsi (Buhari)
°"Sabah akşam Allah’ın C.C. adını dilinden düşürmemek,
Allah C.C. yolunda düşman ile vuruşurken kılıç kırmak ve malı cömertçe dağıtmaktan daha faziletlidir" Hadis’i Şerif
ZİKİRLER, ANLAMLARI, FAZİLETLERİ
KELİMEYİ ŞEHADET
" Eşhedü en lâ ilâhe illAllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh.’’
demektir .
Şehadeti söylemenin 130 kadar faydası vardır. Bunlardan 30 tanesi şunlardır:
Dünyada olan 5 fayda
1- Adı güzel çağrılır
2- İslamın emir ve yasakları kendisine farz olur.
3- Cezadan ve aşağılanmaktan kurtulur.
4- Allahü azim-üş-şan, ondan razı olur.
5- Cümle müminler ona muhabbet eder.
Ölürken olan 5 fayda
1- Azrail aleyhisselam ona güzel suretle gelir.
2- Yağdan kıl çeker gibi ruhunu alır.
3- Cennet kokuları gelir.
4- Müjdeci melekler gelir
5- Merhaba yâ mümin! Sen cennetliksin denir.
Kabirde olan 5 fayda
1- Kabri geniş olur.
2- Münker ve Nekir güzel suretle gelir.
3- Bir melek ona bilmediğini talim eder( öğretir )
4- Allahü azim-üş-şan bilmediğini hatırına getirir.
5- Cennetteki makamı görünür.
Arasat’ta olan 5 fayda
1- Sual ve hesabı kolay olur.
2- Kitabı sağından verilir.
3- Mizanda sevabı ağır gelir.
4- Arş’ın altında gölgelenir.
5- Sıratı yıldırım gibi geçer.
Cehennemde olan 5 fayda
1- Cehenneme girerse, Cehennem ehli gibi gözleri gök olmaz.
2- Şeytanı ile çatışmaz.
3- Ellerine ateşten kelepçe, boynuna zincir vurulmaz.
4- Hamim suyundan içirilmez.
5- Ebedi cehennemde kalmaz.
Cennette olan 5 fayda
1- Cümle melekler ona selam verir.
2- Sıdıklar ile refik olur.
3- Ebedi cennette kalır.
4- Allahü teala ondan razı olur.
5- Allahü tealanın cemalini görür.
En kıymetli tesbih, namazlardan sonra çekilen :
SübhanAllah
Anlamı:
Allah noksanlardan uzaktır, kemal sıfatlarla muttasıftır(sonsuz yüce sıfatlara sahiptir).
Elhamdülillah
Anlamı:
Hamd Allahadır( Bütün övgüler ona aittir.Övülmeye değer sadece Yüce Allah (C.C) dir.)
Allahü ekber
Anlamı:
Allah en büyüktür
Namaz tespihatının önemi:
“Resullullah Efendimizden sav rivayet edildiği üzere farz namazın edasından sonra toplam yüz defa tesbih Sübhanellah hamd elhamdülillah tekbir Allahüekber ve bir defa tehlil la ilahe illAllah okunmasının sırrı bu fakire göre namaz içindeki eksiklikleri tekbir ve tesbihle telafi etmek bu ibadeti layıkiyle ve tam olarak yerine getiremediğini itiraf etmektir"(İmamı Rabbani Mektubatı Rabbani İstanbul Semerkand yayınları)demiştir.
Yine namazdan sonra tesbihat yapmanın bir diğer önemli hikmeti her bir zikrin insan için birer sadaka hükmünde olmasıdır.(Müslim zekat 53 Mesacid 142)
Bu tesbihlerden sonra en kıymetli tesbih ve zikir
La ilahe illAllah demektir(aşağıda anlam ve fazileti bulunmaktadır)
Peygamberimiz (sav), "İki kelime vardır Söylemesi çok kolaydır Terâzîde çok ağır gelirler ”
“SübhânAllahi ve bi-hamdihi sübhânAllahil-azîm”
Anlamı: “Allah’ı, ona hamd ederek tesbih ederim, büyük Allah’ı tesbih, ederim”
Fazilet: "Günde yüz defa sübhânallâhi ve bihamdihî diyen kimsenin deniz
köpüğü kadar dahi olsa tüm günahları affolunur"
124.000 SEVAP YAZILIR.
BU KELİME Allah’IN C.C. EN SEVDİĞİ HAMDLERDEN BİRİDİR. DİLDE HAFİF MİZANDA AĞIRDIR
Çok önemli zikirler salavatlardır.
Sürekli salavat getirin; zira salavat amellerin en üstünüdür.Pek çok salavat vardır.Her birisinde pek çok hikmet vardır.Aşağıdaki salavat en sık okunan salavatlardandır.
“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed”
Anlamı:
“Allahım (peygamberimiz) Hz.Muhammed’e ve aline (evladu iyaline) rahmet eyle.”
Faziletleri:
Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyuruyor:
: * KIYAMET GÜNÜ BANA İNSANLARIN EN YAKIN OLANLARI ÜZERİME EN ÇOK SALAVATI ŞERİFE GETİRENLER OLUCAKTIR .
* KİM Kİ BANA BİR DEFA SALAVATI ŞERİFE GETİRİRSE AllahU TEALA O KİMSEYE ON DEFA SALAVAT GETİRİR .
*KİM Kİ CENABI HAKKA ONU MEMNUN VE RAZI ETMİŞ OLDUĞU HALDE KAVUŞMAYI SEVİNÇLE İSTERSE BENİM ÜZERİME ÇOKCA SALAVATI ŞERİFE GETİRSİN .
*KİMKİ BANA BİR KERE SALAVAT GETİRİRSE AllahU TEALA O KİMSEYE ON DEFA SALAVAT GETİRİR. VE ONUN ON GÜNAHINI BAĞIŞLAR VE ONUN DERECESİNİ ON DEFA YÜKSELTİR VE ONUN SEVAB DEFTERİNE ON SEVAP YAZAR .
* EY ÜMMETİM! CUMA GÜNLERİ BANA DAHA ÇOK SALAVATI ŞERİFE GETİRİNİZ ÇÜNKÜ ÜMMETİMİN CUMA GÜNLERİ GETİRMİŞ OLDUĞU SALAVATI ŞERİFE BANA ARZALONUR . KİM Kİ BANA SALAVATI ŞERİFE GETİRİRSE BANA DAHA ÇOK YAKIN OLUR .
*ÜMMETİMDEN HERHANGİ BİR KİMSE BANA SALATU SELAM GÖNDERİRSE Allah BANA RUHUMU İADE EDER . BENDE ONUN SELAMINI ALIRIM .
*ÜMMETİMDEN HER HANGİ BİRİ İŞİ GÜCÜ BOZULUP İHTİYAÇLARI ZORLAŞIP ÇIKMAZA GİRDİĞİ ZAMAN BENİM ÜZERİME ÇOK ÇOK SALEVATI ŞERİFE OKUSUN ZİRA BENİM ÜZERİME OKUNAN SALAVATI ŞERFİLER TÜM HÜZÜN VE KEDERLERİ SIKINTI VE TASALARI MÜSİBETLERİ İZALE EDER. RIZIKLARI ÇOĞLATIR İŞLERİN İHTİYAÇLARIN GÜZELCE SONA ERMESİNİ SAĞLAR .
*KİM Kİ BENİM ÜZERİME BİR GÜNDE BİN (1.000) KERE SALEVATI ŞERİFE GETİRİRSE CENNETTEKİNİ YERİNİ GÖRMEDEN ÖLMEZ .
*KİM Kİ BANA SABAHLEYİN ON DEFA VE AKŞAMLEYİN ON DEFA SALEVATI ŞERİFE GETİRİRSE KIYAMET GÜNÜ ŞEFAATİM ONA ULAŞIR .
*KİM Kİ BENİM ÜZERİME BİR SALEVATI ŞERİFE GETİRİRSE AllahU TEALA ONA BİR KIRAT SEVAB YAZAR KIRAT İSE UHUD DAĞININ BİR MİSLİ KADARDIR
*EY ÜMMETİM NEREDE OLURSANIZ OLUN BANA SALATU SELAM OKUYUN ÇÜNKÜ SİZİN SALATU SELAMINIZ BANA ULAŞIR .
*BENİM ÜZERİME SALAVATI ŞERİFE GETİREN KİMSE İÇİN SIRAT KÖPRÜSÜ ÜSTÜNDE BİR NUR OLACAKTIR . BİR KİMSE SIRATTAN GEÇERKEN NUR EHLİ OLUNCA ARTIK CEHENNEM EHLİ OLMAZ .
*ÜMMETİMDEN BİR KİMSE CENABI HAKTAN BİR DİLEKTE BULUNACAĞI ZAMAN AllahIN PEYGAMBERİNE SALAVAT GETİRSİN . SALAVATI ŞERİFE GETİRDİKTEN SONRA İSTEYECEĞİ ŞEYLERİ İSTESİN VE SONRA YİNE AllahIN PEYGAMBERİ HZ MUHAMMED (a.S) A SALAVATI ŞERİFE GETİREREK DUASINI BİTİRSİN ÇÜNKÜ İKİ SALAVAT ARASINDAKİ DUA KABUL OLUR ZİRA CENABI HAK ÇOK MERHAMETLİ ÇOK KEREM SAHİBİDİR İKİ SALAVATI ŞERİFEYİ KABUL BUYURUP DA İKİSİ ARASINDAKİ İSTEKLERİ BOŞ ÇEVİRMEZ REDDETMEZ ONLARIDA KABUL EDER VE VERİR .
Her namazın arkasından, her günah işlediğinizi düşündüğünüz anda,dua etmeden önce, aklınıza geldiği an mutlaka tevbe edin.
Sık sık bu zikri yapın. Aşağıda en sık kullanılan tevbe zikri verilmiştir.
“Estağfirullahel’azîm (el kerim, er rahim) ellezî lâ ilâhe illâ huv el-hayyel-kayyume ve etubü ileyh.”
Anlamı:
“Kendisinden başka ilah olmayan, ebedî hayatla diri olan “Hay”, her şeyin varlığı kendisine bağlı olup, her şeyi ayakta tutan, kâinatı yöneten,”Kayyum” (keremi ve ihsanı bol “Kerim”, merhameti ve bağışlaması bol, esirgeyen “Rahim”) olan Yüce Allah’dan beni bağışlamasını diler ve günahlarıma tövbe ederim.!”
Fazileti:
Hadis-i şerifte, (Her namazdan sonra, üç kere, Estağfirullahel’azîm ellezî lâ ilâhe illâ huv el-hayyel-kayyume ve etubü ileyh okuyanın, bütün günahları afv olur) buyuruldu"
Yatağa girince 3 defa "Estağfirullah el azim ellezi lâ ilahe illâ hüvel hayyel kayyum ve etubü ileyh" okuyan kimsenin günahları, deniz köpüğü kadar pek çok olsa da, affolur. [Tirmizi]
Günde en az 99 tevbe zikri edilmesi önerilir.
Okuyan kimsenin günahlari, deniz köpügü kadar pek çok olsa da, affolur.
“Rabbiyesir vela tuassir Rabbi temmim bil-hayır”
“Rabbim işimi kolaylaştır, güçleştirme, Rabbim bu işi hayırla tamamla!”
Her işe başlamadan önce mutlaka bol bol zikrediniz.Okuyan ve zikreden insanlar faziletini anlata anlata bitiremez.
-İşiniz hayırla sonuçlanır.
-Zor işler zahmetsizce tamamlanır.
-Kapalı yollar açılır, ders çalışanlar kolayca anlar.
-Öğrenmeyi istediğiniz şeyleri kolayca öğrenirsiniz.
-Sınavlara girmeden önce okuyun (Ama çalışmadan beklentiye girmeyin )
-Size zahmetli olan, sıkıntılı olan her iş hafif ve sıkıntısız şekilde hallolur.
“Ya Zel-celal vel-ikram”
Anlamı:
“Hem azamet sahibi,hem fazlu kerem sahibi
Büyüklük, fazl ve kerem sahibi.
Hem yücelik hem de fazl şeref ve kerem sahibi
Celal ve Kemal’i mutlak ve hakiki olan.
Her nimet Allah Teala’dan gelir;
nimeti yaratan da sevk eden de dağıtan da ancak O’dur.
Celâl ve ululuk sahibidir. İkrâm ve ihsân edicidir.
Hürmet ve saygıya yegane lâyık ve tüm büyüklüklere sahip olandır.
Büyüklük ve kerem sahibi.!”
Fazileti:
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ancak celâl ve ikrâm sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır.) [Rahman 27]
(Celâl ve ikrâm sahibi Rabbinin adı çok yücedir.) [Rahman 78]
[Celal, Allahü teâlânın kahr ve gazab sıfatlarındandır, azamet, büyüklük, hiçbir şeye muhtaç olmamak demektir.]
Âyet-i kerimede geçen zül-celal vel-ikram ifadesinin ism-i a’zamdan olduğu bildirilmiştir. Bu bakımdan bilhassa dualarda bunu çok söylemek gerekir. Peygamber efendimiz, bir kimsenin (Ya zel-celali vel-ikram) diyerek dua ettiğini duyunca, (Allah’tan ne istersen iste, duan kabul olur) buyurdu. (Tirmizi)
Başka bir hadis-i şerif de şöyle:
(Ya zel-celali vel-ikramı çok söyleyin, ona çok devam edin.) [Tirmizi]
“HasbiyAllahu lailahe illahu aleyhü tevekkeltü ve hüve rabbül arşil aziym”
“Allah’a güvendim (bana yeter)ondan başka ilah yoktur, O vardır, ki bende O’na bağlanıp işimi ona bıraktım; O arşın aziym rabbidir.”
Fazilet:
“Ayet-i kerimesini okumayı adet haline getirirse herhangi bir maksadına ulaşması için bu kafidir.
Bu maksadı ister dünya işleri ile ilgili olsun, istersede yalnış ve hayırsız iş her dilediğine kavuşur.”
Başınıza ne gelirse gelsin bu zikriyatı yapın.Allah(C.C) a havale ettiğiniz her şey mutlaka hayırla sonuçlanacaktır.
Enaz Sabah ve Akşam 7 şer kere inanarak okunmasının herşeye yeteceği bildirilmiştir.
SANCILAR İÇERİSİNDE KIVRANAN KİMSEYE
Ayağı uyluk kısmından kırılmış bir kimseyi getirdiler sancılar içerisinde kıvranan ve feryat eden o kimseye Ebu Ma’şer : Elini yerine koy ve Tevbe sure-i şerifesinin sonu olan (“Fe in tevellev fe kul hasbiyAllahü la ilahe illa hu aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil aziym”) Ayet-i kerimeyi oku der.
Derhal sancısı kesilen kimsenin bir müddet sonra da kırılan uyluğu şifa bulur.
“ Sübhâna’l-lâhi mil’el mizân ve müntehe’l-ilmi ve meblega’r-rizâ ve zinete’l-ars”
“Mizanin dolusu kadar, ilmin genişliği kadar, Allah’in razi olacagi kadar ve arşın
agırlıgı kadar, Allah’i (c.c.) tesbih ederim”
Fazileti:
“Resülullah Efendimiz Soruyor ?
Resülullah Efendimiz, Imam Ali (KerremAllahü Vecdehü)`ye soruyor:
Sizi, ömrünüzün uzun olmasi sevindirir mi?
Sizi, rizkinizin bol olmasi sevindirir mi?
Sizi, sohbette kalmaniz sevindirir mi?
Sizi, düsmanlariniza gâlip gelmeniz sevindirir mi?
Sizi, süi hâtimeden kurtulmak (son nefeste imanla gitmek) memnun eder mi?
Öyle ise aksam ve sabah su duayi üç defa uyunuz”
” Bu duayi her sabah ve aksam üç defa okumaya devam etmelidir. Ömrün uzun ve me’sud olmasi, imanla ölmek, kabir azabindan kurtulmak, Sirat köprüsünden hızlı geçmek ve cennete vasil olmaya vesile olur.”
“Allahümme ente halaktenî ve ente tehdînî ve ente tut’imunî ve ente tesgînî ve ente tümîtünî ve ente tuhyînî.”
“Allah’ım sen beni yarattın,,sen hidayet ettin,,sen doyurursun,,sen su verirsin,sen öldürürsün ve sen diriltirsin”
Fazileti:
“Resulullah (S.A.V) şöyle buyurdu: "Allah bu kelimeleri Musa (A.S)’ a da vermişti. Musa (A.S) bu kelimelerle her gün yedi defa dua ederdi. Allah’ tan ne isterse, muhakkak Allah da ona istediğini verirdi." (Taberani)”
“Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billâhil Aliyyül Azîym.”
Anlamı:
“Güç ve kuvvet ancak şânı yüce Allah’tandır.”
Faziletleri:
Ebu Zer RA Hazretlerinin rivayetlerinde, Rasûl-ü Ekrem SAV Hazretleri:
"--Allah-u Teàlâ Hazretleri bir kuluna nîmet verir, o kul da o nîmetlerin elinde kalmasını isterse, (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh)’ı çok söylesin!" buyurmuşlardır.
Binâen aleyh, günde yüzden aşağı yapmamak evlâdır. Çünkü her gün yüz defa okuyan kimsenin, kat’iyyen fakirlik yüzü görmeyeceği beyan buyrulmuştur.
Ve yine mümâileyh tarafından, bu (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh)’ okumanın 99 derde deva olacağı bildirilmiştir.
Günde 100 kere "Lâ Hâvle ve Lâ Kuvvete İlla Billahil Aliyyil Aziym" diyen kimsenin en hafifi fakirlik olmak üzere 70 çeşit bela ve musibet üzerinden kaldırılır.
“HASBİNAllah VE Nİ’MEL VEKİL,VE Nİ’MEL MEVLA, VE Ni’MEN NASİR.”
Anlamı:
“ Allah Teala, bize yeter, O ne güzel vekildir. Ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcıdır.”
Faziletleri:
Her türlü sıkıntınız, zorluklar, başınıza ne gelirse gelsin bu zikriyatı sürekli yapın.Allah(C.C) a havale ettiğiniz her şey mutlaka hayırla sonuçlanacaktır.
Bu zikirin anlamını okuyan zaten öneminide anlar.
Çok faziletli bir zikirdir.
Allah(C.C) a tam teslimiyet, ona olan sonsuz güven, tam tevekkül, her işinizi ona havale etmek, ona olan bağlılık ve sevgi.
“Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minez-zâlimîn.”
Yunus (A.S) ın yunus balığının karnında yaptığı zikirdir.Sıkıntılı, zora, dara düştüğünüz anlarda mutlaka devamlı zikredin.Günlük zikirlerinize dahil edin.
Anlamı:
“ Senden başka ilâh yoktur. Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim, muhakkak ki ben zalimlerden oldum?.”
Faziletleri:
Resûlullah (S.A.v.) bu hususta şöyle buyurmuşlardır: Bir söz bilirim ki, büyük bir üzüntüye, sıkıntıya düşmüş bir kul söylerse, Allah Teâlâ ona muhakkak bir çıkış yolu açar. Bu, Kardeşim Yûnusun sözüdür; o, karanlık içinde (balığın karnında) kaldığı vakit, lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minez-zâlimîn
Senden başka ilâh yoktur. Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim, muhakkak ki ben zalimlerden oldum? demişti. (Süyûtî).
“ Meleklerin Sevabını Yazmaya Gücünün Yetmediği Tesbihat”
"Bu duayı eden Mü’min için; Melekler, Allah’u Teâlâ’ya C.C. "Ey Rabbimiz!
Senin kulun öyle bir şey söyledi ki, onu nasıl yazacağımızı bilemiyoruz" derler.
Allah’u Teâlâ C.C. buyurur ki "O sözü, kulumun dediği gibi yazın. Tâ ki Bana kavuştuğunda, onunla kendisini Ben mükafatlandırayım."
Dua şudur :
“Ey Rabbim ! Zâtının Celâline ve Saltanatının büyüklüğüne yakışır şekilde Sana hamdolsun”
Cebrail AS Efendimiz’e SAV, Ebu Zer RA’ın ettiği bu dua hakkında dedi ki;
"Melekler bile onun bu duasına şaşırmışlardır. Senin ümmetinden kim bu duayı yaparsa, günahları denizin köpükleirnden ve yeryüzünün topraklarının sayısından fazla da olsa, mutlaka bütün günahları afvedilir.
"Senin ümmetinden her kim bu dua kalbinde bulunarak sana kavuşursa mutlaka Cennetler ona aşık olur. Sağındaki ve solundaki Melekler o an "Ey Allah’ın velisi (dostu) ! İstediğin kapıdan gir. diye nida ederler" (Hadis’i Şerif)
İmanla Ölmek İçin
"Ya Hayyu Ya Kayyum, Ya Zel Celâli Ve’l İkrâm,
Allahümme inni eselüke en tuhyiye kalbi bi nuri marifetike
ebeden,
Ya Allah, Ya Allah, Ya Allah Celle Celâlüh"
Fazilet :
(Bu duayı sabah namazının sünneti ile farzı arasında okuyan imanla ruhunu teslim eder.) [Tirmizi]
BU DUAYI SABAH AKSAM OKUYANA HIÇ BIRSEY ZARAR VEREMEZ
“Bismillâhillezî lâ yedurru measmihi Şey’ün fil’ardi velâ fissemâi ve Hüvessemi’ul Aliym.”
Anlamı:
"Yüce Allah’in ismiyle hareket ederim. O yüce Allah ki, O’nun mübârek ismiyle hareket edildigi (O’nun ismi söylendigi) vakit, yerde ve gökte hiçbir sey okuyana zarar veremez. O yüce Allah, her seyi en iyi isiten ve en mükemmel bir sekilde bilendir.."
Fazileti:
Sabah-akşam, 3 defa, "Bismillâhillezî lâ yedurru maasmihi şeyün fil erdı velâ fissemâi ve hüvessemîul alîm" okuyan, büyücü ve zalimden emin olur. Sabah okuyan akşama kadar, akşam okuyana da, sabaha kadar hiç belâ gelmez [İ. Mâce]
"Bu duanın akşam sabah okunması tavsiye edilmektedir.”
"Allahümme inniy es-elüke bi enne lekel hamdü la ilahe illa ente ya hannanü,ya mennanü,ya bediy-as semavatı vel ardı ya zel celali vel ikram".
İsmi Azam duası. Enes radıyalahü anh .den rivayet edilen bir hadiste Efendimiz Aleyhisselam adamın birinin dua ederken duasını işitince ona, sen İsmi Azam ile dua ediyorsun.Bu dua ile dua edip okuyan kimsenin mutlaka dilek ve muradı hasıl olur,buyurdu.
Cebrail Aleyhisselam, Resulullah –S.A.v- Efendimizin yanına geldi ve ‘’Ya Muhammed! Hasta mısın?’’ diye sordu. ‘’Evet’’ cevabını alınca Cebrail Aleyhisselam şu duayı okudu:
* Bismillahi erkike min külli dain yü’zike ve min şerri külli nefsin ev ayni hasidin Allahü yeşfike bismillahi erkike*
‘’Allah’ın adıyla. Sana eza veren bütün hastalıklara karşı, bütün kötü nefis ve hasetçi gözlere karşı sana okuyorum. Allah sana şifa versin. Ben Allah’ın adı ile sana dua ediyorum.’’
Peygamberimiz (S.A.V) nin çok okuduğu dua olarak naklediliyor.
“Allahümme inni eselükes-sıhhate vel-afiyete vel-emanete ve hüsnel-hulkı verrıdae bilkaderi birahmetike ya Erhamerrahimin”
Anlamı:
‘Ya Rabbi, senden, sıhhat ve afiyet ve emanete hıyanet etmemek ve güzel ahlak ve kaderden razı olmak isiyorum Ey merhamet sahiplerinin en merhametlisi! Merhametin hakkı için, bunları bana ver!.’’
“Sübbûhun Kuddûsün (Rabbuna ve) Rabbül melâiketi verrûh”
“Allâh-ü Teâlâ bütün noksan sıfatlardan münezzeh ve mukaddestir Meleklerin ve Rûh (Cebrâil)’in Rabbidir”
Bu zikir meleklerin yaptığı bir zikir olup, yapılması önerilir.
" SübhanAllahi velhamdülillahi ve la ilahe illAllahü vAllahü ekber. vela havle vela kuvvete illah billahil aliyül azim”
Manası:
Allah’ı hamd ve tesbih ederim. Allah’tan başka ilah yoktur ve O en büyüktür.
- diyen kimse için cennette bir ağaç dikilir ki, bir atlı 500 sene gitse gölgesini bitiremez
-(En üstün tesbih SübhanAllahi velhamdülillahi ve la ilahe illAllahü vAllahü ekber’ dir.) [Müslim]
-Günahları affettiren en kıymetli tesbih
-Bir kimse (SübhanAllahi velhamdülillahi ve la ilahe illAllahü vAllahü ekber. vela havle vela kuvvete illah billahil aliyül azim) derse:
Hem tespih: SubhanAllah
Hem tekbir: Allahüekber
Hem Tahmid: Hamd
Hem Tehlil: La ilahe illAllah.
Hem temcid: vela havle vela kuvvete illah billahil aliyül azim.
Söylemiş olmakla, en kıymetli tespihi okumuş olur.
Yatarken 3 kere "Estağfirullah el Aziym Ellezi La İlahe İllahü El Hayyel Kayyumu ve Etübü İleyh"
diyenin deniz köpüğü kadar günahı olsa afvedilir. (tam bir pişmanlıkla söylenmeli)
"Zikrin Efdali LAİLAHEİLLAllah (1 kere söylediğinde 4000 derece yükselirsin ve defterinden 4000 büyük günah silinir), duanın makbulü ELHAMDÜLİLLAH’dır"
Hadis’i Şerif (Tirmizi)
° Her zikri Allah’ın C.C. huzuruna Melekler yükseltir “LÂ İLAHE İLLAllah” ise aracısız, engelsiz ve direk olarak Allah’ın C.C. huzuruna çıkar, Allah’ın huzurunda söyleyen kişinin mağfiret olunması için inler durur. “LÂ İLAHE İLLAllah” ile Allah C.C. arasında perde yoktur. Cennet’in 8 kapısı üzerinde yazar. Yedi kat gökleri ve yerleri ve içindeki her şeyi ve yaratılmış her şeyi, terazinin bir kefesine koysanız bir kefesine “LÂ İLAHE İLLAllah” Kelime-i Tevhid’ini koysanız, “LÂ İLAHE İLLAllah” ağır gelir. Seksen senelik kafir’i bile bir kere kalp ve dille söylemesiyle tertemiz eder BİİZNİLLAH.
- LÂ İLAHE İLLAllah 99 belayı defeder, en hafifi ise sıkıntıdır.
“Lâ ilâhe illAllahü vahdehü lâ şerîke leh lehülmülkü ve lehülhamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr”
Manası:
Allah’tan başka ilah yoktur. İbadete layık yalnız Allah’tır, O birdir, ortağı yoktur, kâinat Onun mülküdür, hamd Ona mahsustur, O her şeye kadirdir.
Fazilet:
Bir kere söyleyen Hazret-i İsmâil neslinden on köle azad etmiş gibi sevaba nâil olacağı ve tam bir ihlâsla kalben tasdik, lisânen de söylediği takdirde, Hazret-i Allah Celle ve A’lâ’nın o zikri söyleyen kuluna re’fet ve rahmet nazarıyla bakacağı ve onun tevhidini ve şükrünü kabul edip, taleb ve isteklerine icâbetle hacetlerini de kaza edeceği gibi, bu tesbihi zikredenlerden daha çok bir sàlih amel sahibi de bulunmayacağı ayrıca bildirilmiştir. (Et-Tergîb, 2/418)
Duaların en hayırlısı, Arafe gününde yapılan duadır. Ben ve benden evvelki bütün peygamberlerin dualarının en hayırlısı da, (Lâ ilâhe illallàhu vahdehû lâ şerîke leh, lehül-mülkü ve lehül-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr.) zikridir." (Feyzül-Kadîr, 3/4005)
Evinden çıkarken
“Bismillahi, tevekkeltü alellahi, La havle vela kuvvete illa billah”
diyen, tehlikelerden korunur, şeytan ondan uzaklaşır.[Tirmizi]
Manası:
Ben Allah’a tevekkül ettim, güç ve kuvvet sadece Allah’ın lütuf ve ihsânıyladır"
Fazilet:
Ümmü Seleme’nin rivayetine göre Resulullah (S.A.s) evinden çıkarken şöyle derdi:
"Allah’ın ismini zikrederek çıkarım. Ben Allah’a tevekkül ettim. Allah’ım hata yapmaktan,
yolumu şaşırmaktan, zulmetmekten, zulme uğramaktan, cahillikle başkasına bela olmaktan ve başkasının cahilce davranışıyla karşılaşmaktan sana sığınırım" (Tirmizî, Deavat, 35))
YÜZDEKİ YARALAR İÇİN DUA:
“Allahümme musağğıra’l kebir ve mükebbire’s sağir! sağğır ma bi “
Anlamı : ey küçüğü büyüten,büyüğü küçülten Allahım bendeki bu rahatsızlığıda küçült yok et
Şükür zikri:
(Allahümme mâ esbaha bi min nimetin ev bi-ehadin min halkıke, fe minke vahdeke, lâ şerike leke, fe lekel hamdü ve lekeşşükür)
Manası:
Ya Rabbi, bana ve diğer yarattıklarına verdiğin maddi ve manevi nimetlerin sabaha (akşama) kadar bizim yanımızda kalması yalnız Sendendir. Senin ortağın yoktur. Sana hamd ve şükrediyoruz.
Nazar değene okunacak dua:
(Euzü bi-kelimatillahittammati min şerri külli şeytanin ve hammatin ve min şerri külli aynin lammetin)
[Bu dua her sabah ve akşam üç defa okunup kendi üzerine veya hastanın üzerine üflenirse, göz değmesinden ve şeytanların ve hayvanların zararından korur.]
Manası:
Şeytanların, haşaratın ve kem gözlerin şerrinden Allah’ın kusursuz kelamlarına [âyetlerine yani Kur’ana] sığınırım. [Zira âyetlerinde gizli açık her ilim, her ihsan, her tedbir vardır.]
Nazar Ayeti Türkçe :
"Ve in yekâdullezîne keferû le yuzlikûneke bi ebsârihim lemmâ semiûz zikra ve yekûlûne innehu le mecnûn(mecnûnun). Ve mâ huve illâ zikrun lil âlemîn(âlemîne)."
Nazar Ayeti Anlamı:
"Şüphesiz inkâr edenler Zikr’i (Kur’an’ı) duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle devirecekler. (Senin için,) “Hiç şüphe yok o bir delidir” diyorlar. Hâlbuki o (Kur’an), âlemler için ancak bir öğüttür."
PEYGAMBERİMİZİN OKUDUĞU NAZAR DUASI
Peygamberimizin (asm) göz değmesi ve nazar karşısında korunmak için neler yaptığını Ebû Said el-Hudrî (r.a.) şöyle anlatmaktadır:
"Resulullah (a.s.m.) 'Cinlerin ve insanların nazarından Allah'a sığınırım.' gibi dualarla cinlerin nazarından, sonra da insanların nazarından Allah'a iltica ederdi. Sonra Muavvizetân (Felâk ve Nâs Sûreleri) inince bu sûrelere devam etti. Felak ve Nâs surelerinde varlıkların şerrinden Allah’a sığınılmaktadır. Hastalara ve nazar değenlere de bu sureler okunup Allah’tan şifa istenebilir.
Ayrıca, Kalem suresinin 51. ve 52. ayetlerinin (Nazar Duası) de nazara karşı tedavi edici özelliğinin bulunduğu söylenmektedir. Alimler nazar değmelerine karşı Kalem suresinin 51 52. ayetlerini (nazar ayetleri) okumuşlar ve okunmasını tavsiye etmişlerdir.
Ayetel kürsi namaz içinde sure şeklinde okunduğu gibi, dua olarak ihlas suresi, nas suresi ve felak sureleri ile birlikte okumanında iyi olduğu söylenmektedir.
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
“Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Her kim akşam olunca Ha-mim el-Mü’min süresini baştan, 3. (dahil) ayetine kadar ve ayete’l-Kürsiyi okuyacak olursa bu iki Kur’an kıraati sayesinde sabaha kadar muhafaza olunur. Kim de aynı şeyleri sabahleyin okursa onlar sayesinde akşama kadar muhafaza edilirler.” (Tirmizi, Sevabu’l-Kur’an 2, (2882).)
RAŞiT TUNCA
BAŞAĞAÇLI RAŞiT TUNCA


FORUMUMUZDA
Dini Bilgiler...
Kültürel Bilgiler...
PNG&JPG&GiF Resimler...
Biyografiler...
Tasavvufi Vaaz Sohbetler...
Peygamberler Tarihi...
Siyeri Nebi
PSP&PSD Grafik
ALLAH
BAYRAK

Radyo Karoglan
Foruma Misafir Olarak Gir
Forumda Neler Var


GALATASARAY
FENERBAHÇE
BEŞiKTAŞ
TRABZONSPOR
MiLLi TAKIM
ETKiNLiKLERiMiZ